“NEREDEEEN NEREYE” VE İKİ AY ARA…
https://bakikarakol.com/wp-content/themes/osmosis/images/empty/thumbnail.jpg 150 150 bakikarakol bakikarakol https://secure.gravatar.com/avatar/9c47b0a2dd4845fdd2b5a8eb86cb0daa?s=96&d=mm&r=gBugün, doğunun “çağdaş, aydın kent”i, sevdalım Kars’ımın nasıl ve neden “gerici kent” yapıldığını yazacak, iki aylık araya gidecektim.
Ancak…
Planladığım yazıyı iki ay sonraki sürece bıraktım, 12 Temmuz 2024 Perşembe ve 14 Temmuz 2024 Pazar günlerinde 23’üncü yılı olan bir söyleşi ile o söyleşiye yanıtımı bilginize sunmaya karar verdim.
Türk basının yüz aklarından Ankara gazetecilerinden Turan Yılmaz, Refah Partisi’nden ayrılan, kendilerini “Yenilikçiler” diye tanımlayan grubun iki numarası Kayseri Milletvekili Abdullah Gül’le bir söyleşi yapıyor.
Söyleşi, Hürriyet Gazetesi’nde, 12 Temmuz 2001’de “Marjinal ve dinci değiliz” https://www.hurriyet.com.tr/gundem/marjinal-ve-dinci-degiliz-3650 başlığıyla yayınlıyor.
Okuyalım:
// Yenilikçi kanadın önde gelen ismi Gül, “İdeolojik ve marjinal de olmayacağız. Geçmişteki yanlışlara dönmeyeceğiz” dedi.
YENİLİKÇİ kanadın önde gelen isimlerinden Abdullah Gül, kuracakları parti için, ‘‘Türkiye’nin orta sınıfı üzerine oturacak’’ dedi. Gül, partilerinin ‘ideolojik’ ve ‘marjinal’ olmayacağını belirterek, ‘‘Dinci parti de olmayacağız, sadece dindarların partisi de. Aramızda dindar olmayanlar da yer alabilir’’ dedi.
Gül, ‘laiklik’ konusunda da ‘takıyye’ yapmadıklarını belirterek, ‘‘İnanıyoruz ki, laiklik olmadan demokrasi, demokrasi olmadan da laiklik olmaz’’ diye konuştu.
‘‘Bizim ana ilkemiz ve FP’den kırılma noktamız; gerçekçiliğimizdir’’ diyen Gül, iki hafta içinde kurulacağını açıkladığı yeni partilerinin rotasını da şöyle çizdi:
‘‘Kendimizi Fazilet’in devamı, bir parçası gibi düşünmüyoruz. Popülizmden, abartıdan uzak, gerçekçi olacağız. Tek kişi partisi olmayacağız. Geçmişteki yanlışlara dönmeyeceğiz. Birinci önceliğimiz ekonomi olacak.’’
AMERİKAN ŞEFFAFLIĞI
Para ilişkilerinden, örgüt ilişkilerine kadar Türkiye’nin en şeffaf partisi olacağız. Partimizin mali yapısı Amerika’daki gibi şeffaf olacak. Bunun gayreti içinde olacağız. Çünkü partileri, mali yapılarındaki bu karanlık yapı çürüttü. Yanlışları düzeltmek istiyorsanız önce sizin yanlış taşımamınız lazım. Yanlışınız varsa kimseye meydan okuyamazsınız.
DİNDARLARIN PARTİSİ OLMAYIZ
Bizler bireyler olarak dindar olmanın gayreti içindeyiz. Bunun ötesinde din temsilciliği, din partisi gibi şeyler kesinlikle yanlış. Dinci parti de olmayacağız, hatta sadece dindarların partisi de. Aramızda dindar olmayanlar da yer alabilir. Bizler ancak birey olarak dindar olabiliriz, o kadar.
TEK KİŞİLİK PARTİ DEĞİLİZ
Elbette ki bir bakış açımız, dünya görüşümüz olacak. Ancak kesinlikle ideolojik ve marjinal bir parti olmayacağız. Tek kişilik bir parti de olmayacağız. Bu bir kadro hareketidir. Geçmişteki yanlışlara dönmeyeceğiz. Siyasette tebliğde bulunmak değil, hizmet etmek istiyoruz. Bütün Türkiye’nin partisi olmak istiyoruz.
POPÜLİZM ABARTI YOK
Kendimizi Fazilet’in devamı, bir parçası gibi düşünmüyoruz. Çünkü biz gerçekçiyiz. FP ile kırılma noktamız da bu gerçekçiliğimizdir. Popülizmden, abartıdan uzak, gerçekçi olacağız. Çünkü popülizm, abartı, istismar yaparsan sonuçta birikir ve yük de milletin sırtına biner. Biz kısa değil, uzun vadeli hedefler peşindeyiz.
Kafamıza yatan, gerçekçi politikalar izleyeceğiz
KAFAMIZA yatan, Türkiye’nin görünen görünmeyen bütün gerçeklerini dikkate alan gerçekçi politikalar izlemek istiyoruz. Bunun için de ciddi bir çalışma ile çıkacağız halkın karşısına. Programımız kesinlikle güzel sözlerin alt alta sıralandığı bir metinden ibaret olmayacak. Çünkü bize göre başarının ölçütü milletvekilliği, bakanlık, başbakanlık değil; Türkiye’ye ne kazandırdığınızdır. Onun için bizim amacımız yeni bir siyaset anlayışı, algılaması ve mentalitesi. Biz bu yeni başlangıcın gerçekçi çalışmalarını yapmak istiyoruz.
YERLİ VE MODERN
Yerli değerleri taşıyan insanların aynı zamanda modern ve çağdaş olabileceğine, dünyaya ayak uydurabileceğine inanıyoruz. Biz işte bunun olabileceğini göstermek istiyoruz. Örneğin, küreselleşmeye direnemezsiniz. Bunun karşılığı statükoya teslim olmaktır. Küreselleşmeye ise kendi menfaatleriniz açısından bakmanız lazım.
ÖNCE EKONOMİ
Öncelikli hedefimiz ekonomi olacak. Çünkü, ekonomiyi düzeltici tedbirleri açıklamadan, vatandaş, insan hakları ile ilgili söylemlere pek aldırmıyor. Sağlıklı bir büyüme trendi yakalanmadan, istediğiniz kadar demokrasi türküsü söyleyin önemli değil. Ancak, Türkiye gerçeklerini bir kenara bırakılarak liberalizm türküsü de söylemek istemiyoruz. Hedefimiz sosyal içerikli bir piyasa ekonomisi.
HÁLÁ DEĞİŞİYORUZ
‘Nereniz değişti?’ deniliyor. Değişim süreci Tayyip Erdoğan da dahil hepimiz için hálá devam ediyor. Son 5 yılda hepimiz çok önemli tecrübelerden geçtik. Erdoğan da, bizler de samimi özeleştiriler yapıyoruz. Bu muhasebe, geçmişteki bazı yanlışları da içeriyor. Bugün eleştirilen bazı söz ve davranışların olduğu günlerde sloganlar, abartılar hakimdi. Ancak bugün geçmişe takılıp kalmamak gerekiyor. Şimdi ne kadar samimiyiz, ne düşünüyoruz, ona bakılması lazım.
Akvaryum içindeki balık gibiyiz
BİZİM bugün için en büyük farkımız ise sözü, özü ve icraatı birbirine uyacak bir hareket olmamız. Sözlerimizle gözlerimiz aynı şeyi söyleyecek. Söylediklerimizle yürüdüğümüz yol aynı olacak. Zaten böyle olmak zorundasınız. Çünkü hepimiz akvaryumdaki balıklar gibiyiz. Herkes herşeyinizi görüyor. Bir şeyi gizlemeye de çalışsanız, belki ne gizlediğinizi değil, ama bir şey gizlediğinizi herkes görüp biliyor. Onun için bugün siyaset itibar kaybediyor. Bizim temel ilkelerimiz dürüstlük, açıklık, sözüne, özüne güven duyulması. Bu, herkeste olması gereken ilkeler bugün Türkiye’de ayrıcalık haline geldi. Çünkü bugün bunlar olmadığı için Türkiye’de kriz var.
Laiklikte samimiyiz
LAİKLİK konusunda kesinlikle takıyye yapmıyoruz. İnanıyoruz ki, laiklik olmadan demokrasi, demokrasi olmadan da laiklik olmaz. Bizim laiklik anlayışımıza göre herkes inancını serbestçe ortaya koyacak, devlet de bütün inançlara eşit mesafede olacak. İşte asıl özgürlükçülük budur.
Küçük ve etkili devlet
Devleti de küçültüp, temel fonksiyonları ile sınırlamak istiyoruz. Ancak, küçültürken daha etkin bir hale getirmeyi düşünüyoruz. Devletin ekonomide gözleyici, yanlışlara hemen müdahale edip düzenleyici olmasını hedefliyoruz. Ancak, bunun için de güçlü bir siyasi yapı gerekiyor.
Taban değil tavan tutucu
Aslına bakarsanız taban değil, tavan daha tutucu. Taban çok daha gerçekçi. Çünkü, oy veren insanlar hayatın içinde. Hayatlarını kazanırken herkesle temas içinde. Ancak tepe, yani tavan tutucu. Bu tutuculuğunu da kendi amaçları için sürdürüp kullanıyor. //
Gel de, Erdoğan’ın “Neredeeen nereye” sözünü anımsama!
Neyse…
Söyleşiyi okuyunca, bir yazı kaleme aldım; Cumhuriyet Gazetesi’nden Haber Müdürüm olan, Aydın Doğan sahipliğindeki Hürriyet Gazetesi’nde “Yeter Söz Milletin” köşesinin sahibi, yazarı Yalçın Bayer gönderdim; o da, 14 Mayıs 2001 Cumartesi günü “Tehlike çanları!” https://www.hurriyet.com.tr/tehlike-canlari-4061 başlığıyla yayınladı.
Okuyalım:
// KENDİLERİNİ akvaryumdaki balığa benzeten Abdullah Gül, temel ilkelerinin dürüstlük, açıklık, sözüne, özüne güven duyulması olduğunu söylüyor.
Bugün bunlar olmadığı için Türkiye’de krizin olduğunu ekliyor. Sayın Gül, Hürriyet Gazetesi’nde yer alan söyleşisinde (12.7.2001) daha sonra aynen şöyle diyor: ‘‘Bizim, bugün için en büyük farkımız, sözü, özü ve icraatı birbirine uyacak hareket olmamız.”
Dikkatinizi ‘‘… bugün için…” sözcükleri çekti mi? Demek bütün şirin görünüm, ılımlı söylemler vs. hepsi bugün için! Yarın ne olacağı ise ‘‘Kısa değil, uzun vadeli hedefler peşindeyiz. Bizler birey olarak dindar olmanın gayreti içindeyiz” sözleriyle açıkça kendini göstermiyor mu?
Sayın Gül, ‘‘Dinci parti olmayacağız, hatta sadece dincilerin partisi de…” ve ‘‘Laiklik konusunda kesinlikle takıyye yapmıyoruz” derken dahi takıyye yapıyor, farkında değil. Laik Türkiye Cumhuriyeti’nde herkes inancını serbestçe ortaya koymuyor mu ve devlet bütün inançlara eşit mesafede değil mi? Sayın Gül ve arkadaşları daha neyin peşindeler?
Türkiye’nin görünen görünmeyen gerçeklerini dikkate alarak, kafalarına yatan politikaların peşindeler. Bundan daha açık söylem mi olur? Bunlara hálá ‘‘Değiştiler canım. Bunlar Müslüman solcular. Dindar olacaklar ama dindar parti olmayacaklar. Türkiye gerçeklerini görüp, özeleştirilerini yapıyorlar vs.” diyerek iyi niyetlerle yaklaşmak, inanıvermek saflık olur, büyük hata olur.
Kendilerini ne kadar kamufle etseler, ne kadar ‘güzel sözlerin alt alta sıralandığı bir program’ hazırlasalar da, ‘‘inanıyoruz ki laiklik olmadan demokrasi, demokrasi olmadan da laiklik olmaz” deseler de, onlar değişmemişlerdir ve hálá demokrasiyi araç olarak görüyorlar.
Adamlar, bizden gibi görünüp bizi vuracaklar. Ciddi bir tehlikeyle karşı karşıyayız. Söylem ve görünümlerine kanmamalıyız. Yoksa her şey çok geç olabilir!
A. Baki KARAKOL-İSTANBUL //
Daha ne diyeyim?!
Bu nedenle…
Yazımı uzatmıyor, bitiriyorum.
Bitirirken de…
Değerlendirmeyi, sorgulamayı, yorumlamaya söze bırakıyorum.
11 Eylül 2024 Çarşamba günü birlikte olmak dileği ile…