Monthly Archives :

Nisan 2025

ÖZGÜR ÖZEL’İN USUNDAKİ “EKREM İMAMOĞLU VEKİLİ CUMHURBAŞKANI ADAYI”… VE BENİM ÖNERİM…

150 150 bakikarakol

8 yıl önce bugün (16 Nisan 2017), ülkemizde bir halkoylaması (referandum) yapıldı; 82 Anayasası’nın 18 Maddesi ve ülkemizin yönetim sistemi hukuken değişti.

Uygulamaya bir yıl sonra geçildi.

2018’de “Parlamenter Sistem” gitti, yerine ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” geldi.

8 yıldır ülkede yaşananların nedeni, kaynağı işte bu ucube sistemidir.

Halkoylaması öncesi süreçte anlatılmadığı gibi sonraki süreçte de anlatılmadı!

Bugün de anlatılmıyor!

Anlatmaları gerekenlerin anlatmaması içime dert!

Ayıplıyor, kınıyorum; başlıktaki konuya geçiyorum.

 

Önce…

Ekrem İmamoğlu’nun, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olduğunun açıklanmasını, ölçüp biçmeden, işini/mesleğini unutarak, bir siyasi ya da bir siyasi danışman gibi davranın gazeteci, televizyoncu, yorumcu, yazarın ısrarla söyleyip durmasına karşın, CHP Genel Başkanı Özgür Özel “lider” değildir!

Evet, Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu tutuklandığı andan itibaren izlediği siyasi süreçte, Genel Başkanlık’ta yadsınamaz ivme kazandı; ama “lider” olamadı!

Adını anmadığım gazeteci, televizyoncu, yorumcu, yazar ya “lider” sözcüğünün anlamını bilmiyor, ya da çok iyi biliyor, İmamoğlu’ndan sonra Özel’e de gaz veriyor.

Bu konuyla fazla haşir neşir olmayacağım; ancak, şu kadarını belirtmek isterim:

Gazeteci; işi gereği, siyasayla ve siyasetçilerle iç içe olur, olmalıdır.

Yeter ki, siyasete girmesin, siyasetçi olmayı usundan geçirmesin.

Usundan geçirip de siyasetçi olan gazetecileri gördük!

Siyaseti, siyasetçiliği başaramadılar, gazeteciliklerini bitirdiler.

Çünkü parti tüzük ve programı, o kutsal “gazetecilik ruhu”nu öldürüyor.

 

Buradan…

Özgür Özel’in 11 Nisan 2025 Cuma sabahı Halk TV’de “Sabah Kuşağı”nda yayınlanan “İsmail Küçükkaya ile Yeni Bir Sabah” programa çıkmasına https://www.chp.org.tr/haberler/chp-lideri-ozgur-ozel-ne-yaparlarsa-yapsinlar-hapiste-de-olsa-yasakli-da-olsa-adayimiz-mamogludur,  Küçükkaya’nın sorularına verdiği yanıtlardan birkaçına geleyim.

 

Küçükkaya, konuğu Özgür Özel’e, İstanbul Silivri’deki Marmara Cezaevi’nde tutuklu İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun “Cumhurbaşkanlığı adaylığının engellenmesi” durumunda ne yapacağını soruyor.

AKP’lilerin ve Cumhur İttifakı ortağı siyasi partilerin yöneticilerinin, taraftarlarının “yumuşama” dedikleri ama kendisinin ve CHP’lilerin “Normalleşme” dedikleri konuda, o günkü tavrının doğru olduğunu, sonuna kadar da arkasında durduğunu anlatan Özgür Özel, “15,5 milyon kişi İmamoğlu’nu aday ilan etmiş. Bizim adayımız; İmamoğlu. ‘Efendim İmamoğlu olmazsa ne olur?’ İmamoğlu içeride, kampanyası dışarıda” diyor ve özetle şöyle sürdürüyor:

“Biz kampanyasını yaparız. Genel Başkan olarak ben yaparım. 81 ilde il başkanlarım yapar, 973 ilçede ilçe başkanlarım yapar. 2 milyon üyem onun adına kampanyayı yapar, milletimizle bir yaparız. ‘Efendim İmamoğlu içeride veya dışarıda ama siyasi yasak geldi…’ Adaylığa başvuracağı gün örnek, diploması halen geri verilmedi. İdari yargıdayız. Ben çok inanıyorum o diploma iptalini geri aldıracağımıza. ‘Ama yapmadılar ya da siyasi yasak getirdiler, aday olamıyor.’ İmamoğlu dışarıda mı? Dışarıdaysa otobüsün üstünde. Ama birlikte, ama ayrı şehirlerde. Kampanyayı bir şehirde o yapar, bir şehirde ben yaparım, bir şehirde Mansur Yavaş yapar. Bir şehirde milletvekillerimiz yapar. Bir yerde otobüsün üstüne Ali Mahir Başarır çıkar, bir yerde Murat Emir çıkar. Bir yerde partinin genel başkan yardımcıları çıkar. Bir tane kağıt üzerinde resmi adayımız olur ama kampanyayı hep beraber yaparız. Ekrem Bey de otobüsün üstünde. ‘Ekrem Bey hem cezaevinde hem yasaklı…’ Ekrem Bey televizyondan izler, notlarını alır. İstişare içinde oluruz. 81 ilde dünyanın en büyük kampanyasını yaparız. Zaten o seçim şuna döner: Ekrem İmamoğlu hapiste mi kalsın, özgür mü olsun?”

İsmail Küçükkaya “Referanduma dönüştürürsünüz, öyle mi?” diye soruyor, Özgür Özel “Evet” diyor, ekliyor:

“Türkiye’de otokrasi mi olsun, demokrasi mi olsun? Buna döner.”

Özgür Özel, ilk sorunun yanıtına dönüyor, şu “garip” sözleri ediyor:

“Adayın isminin kim olduğunun önemi yok. Bir daha söylüyorum. Ben bunu defalarca söyledim, sizin yayınlarınızda da. Bu bağlamda da ilk kez söyleyeyim. En yüksek oyu kim alacaksa… Ekrem Bey içerideyse… O aday olur. Ama o adaylık, milletin adayı Ekrem İmamoğlu’nun yerine bu süreçte onun siyasi yasağını kaldırmak, hapisten çıkarmak, onun yeniden seçilebilir hale gelmesini sağlamak üzerine yapılmış bir aday olur. O aday olan arkadaşımız kimse Ekrem Bey geldikten sonra o arkadaşımız da başka bir göreve gelir. Ekrem Bey de yürütme görevi başbakanlık ise başbakanlığa gelir, cumhurbaşkanlığı ise cumhurbaşkanlığına gelir.”

Tam burada Küçükkaya “Mutlak kazanmak parolasıyla?” sorusunu soruyor ve “Mutlak. Bu seçim bırakırlar, siyasi yasak olmazsa Ekrem Bey’le Tayyip Bey arasında umarım adil ve gerçek bir yarış olur. Öyle yarışırız. Yok, ne yaparlarsa yapsınlar, Ekrem İmamoğlu yasaklı da olsa hapiste de olsa adayımız odur. Kampanya onun üstünden yürür. Çünkü millet karar verdi. Ben karar vermedim ki” yanıtını alıyor.

 

Özetle:

Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanacak biri, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olacak, İmamoğlu’lu seçim kampanyasıyla “İmamoğlu adına” seçime girecek, kazanacak.

Tanrı aşkına bu nasıl bir siyasi düşünce, siyasi us?!

Cumhur İttifakı ve adayları Erdoğan bunu kampanya boyunca her yerde, her zaman söyleyecek, alay edecek!

Bu da, seçmene olumsuz etki edecek, kazanacak adaya seçim yitirtecek!

 

Özgür Özel, bu saçmalıkları edeceğine, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin panzehiri “Demokratik, Laik Parlamenter Sistem”den ve bu sisteme kesin kes dönüleceğinden, dönüldükten sonra da “Güçlendirilmiş Başbakanlık” görevinde Ekrem İmamoğlu’nun olacağından neden söz etmez?!

 

İsmail Küçükkaya yerinde ve haklı olarak, Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş’ı anımsatıp Yavaş’ın tutumunun ne olacağı/olabileceği konusundaki düşüncesini sorunca, Özgür Özel özetle “Mansur Bey, ilk gün ne dediyse orada. Dedi ki ‘Ekrem Bey ile seçim kazanılıyorsa ben Ekrem Bey’in arkasındayım. En mutlu ben olurum’ dedi. ‘Bir aksilik olursa da ben fırsatçılık yapmam. Kimsenin yedeği de olmam. Bana partim bir görev verirse de o görevi yaparım.’ Şimdi de aynı çizgide. Ben Mansur Beyin şu tarafından da çok memnunum. Onun gücü, icraatında. İşine gücüne bakmasında. İşini gücünü yapıyor. Şimdi de yapacak. Hep birlikte parti için… Örneğin Ankara’da bir miting yaptık ya da Türkiye’nin herhangi bir yerinde ona ihtiyaç var. Koşuyor geliyor zaten. O yüzden Mansur Bey en sert tartışmalarda bizimle beraber.” diyor.

 

Bu sözlerinden anladım ki, Özgür Özel, “Partinin ve halkın/milletin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu olamıyorsa, İmamoğlu adına Mansur Yavaş aday olsun” istemiyor.

Çünkü…

Ededurduğu laf kalabalığı arasında, kendini vurguluyor!

Evet…

Bana göre, Özgür Özel’in usundaki kendisi, kendisinden başkası değil ve Özgür Özel, Ucube sistemde “Ekrem İmamoğlu’nun vekili Cumhurbaşkanı” olmak derdinde, peşinde, telaşında!

Olur mu?

Olur.

Kazanır mı?

Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla başlattığı süreçteki etkinliği, başarısı, çok az ayırtla da olsa, bıçak sırtında kazanması olası.

Kazandıktan sonra, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin panzehiri “Demokratik, Laik Parlamenter Sistem”e geçişi gündeme getirir, gerçekleştirir mi?

Bilemem.

Bilemem çünkü hiç ağzına almıyor, 13 Nisan 2025 Pazar günkü Samsun mitinginde, Meral Akşener ağzıyla konuştu “Seçim sonrası hedefimiz güçlendirilmiş parlamenter sistem” dedi geçiştirdi.  

Ama…

Özgür Özel’e “Aday olma” diye çağrı yapmak istiyorum.

Şundan:

Aday olursa, Cumhur İttifakı, Özgür Özel’in “özel yaşamını” iğneden ipliğe pazara çıkarmaktan durmayacak!

Kendisine, yararını göreceği/göreceğimiz bir önerim olacak.

Derim ki, “Dikkate, değerlendirmeye alsın.”

Önerim şu:

Özgür Özel, Cumhurbaşkanlığı seçiminde, Cumhur İttifakı’nın adayını açık arayla yenerek, “Cumhurbaşkanlığı seçimi”ni kazanacak, “ucube sistem”den, “ucube sistem”in panzehiri “Demokratik, Laik Parlamenter Sistem”i gündeme çok güzel taşıyarak, çok güzel geçişi sağlayacak, adını bu aşamada açıkça yazmayacağım, konuşmasıyla kitleleri olumlu etkileyen S.Ş’yi düşünsün, karar versin ve yönetimiyle görüşsün, masaya yatırsın, uygun görülürse, CHP’nin  “Cumhurbaşkanı adayı” ilan etsin.

“Ekrem İmamoğlu vekili aday” tanımlanmasından yüksünmez, tanımlamayı anlayışla karşılar.

Sorumluluğunu bilir.

Halkını çok iyi tanır ve çok sever.

Halkı da onu (S.Ş’yi) çok iyi tanır, Ekrem İmamoğlu kadar sever, seviyor.

AKP’nin ve AKP’nin içinde yer aldığı Cumhur İttifakı’nın atacağı hiçbir çamur üzerine yapışmaz.

Öylesi ak pak biri.

Özgür Özel bir biçimde, örneğin İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik aracılığıyla iletişim sağlarsa, halkın gönlünde yer etmiş S.Ş’nin açılımını söylerim.

Bunu da, gazeteciliğimden ötürü üyesi olmadığım/olamadığım partim CHP’m ve dünya lideri Kemal Atatürk’üm ve O’nun düşünceleri, O’nun demokratik, laik, çağdaş Türkiye’si için yaparım…

DÜMEN KIRIP YELKEN AÇTIĞI YÖNDE ZIPLAYIP DURAN ASLI BAYKAL, BİR DUR, KENDİNLE BİR TANIŞ, KENDİNLE BİR KONUŞ!..

150 150 bakikarakol

“CHP Genel Başkanlığı” sürecinde, Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasından sonraki söylem ve eylemleriyle “gelişim” gösteren ama ortaya atılan savlara karşın “lider” olmayan Özgür Özel, 6 Nisan 2025’teki “21’inci Olağanüstü Kurultay”dan güçlenerek çıkmasının hemen ardından, Kurultay salonun önünde, on binlerin katılımıyla gerçekleştirdiği mitingde, konuşmasının bir yerinde, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin ürünü “Cumhur İttifakı” ve “Cumhur İttifakı İktidarı”nın bir numarası AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a “Cunta başı” https://chp.org.tr/haberler/cumhuriyet-halk-partisi-genel-baskani-ozgur-ozel-cunta-basi-seni-lk-secimde-elimizden-ne-abd-kurtarir-ne-trump değince, ortalık fena karıştı.

“Cumhurbaşkanı Yardımcısı” ve “Bakan” sıfatlarıyla atanan “Bürokratlar”, peş peşe, siyasiler gibi, Özel’e tepki yağdırdılar; içlerinde “Artık haddini bil” diyerek tehdit edenler de vardı.

Ama hiç biri, düşman emperyalist ABD’nin “kaçık” Başkanı Donald Trump’ın “alay etmesi”ne, “dalga geçmesi”ne https://www.nefes.com.tr/trump-erdogan-ile-telefon-gorusmesinin-detayini-anlatti-26742 ses çıkarmadılar!

 

Özgür Özel’in “Cunta Başkan” sözüne “”hiddetlenen” biri de, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli adına “metin yazan”dı!

“Cunta demek CHP demektir, bunu bilmeyen de yoktur.” https://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/5418/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_Bahceli__nin___CHP__nin_21_Olaganustu_Kurultayi__na_iliskin__yapmi_.html diye yazdı.

Metin yazan “cunta” sözcüğünü bilseydi ve “CHP”yi tanısaydı; hele de, Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Osmaniye’li varlıklı ve köklü ailesi “Fettahoğulları”nın ve babası “Salih Bahçeli’nin, İsmet İnönü tutkunluğundan haberi olsaydı, sanırım böyle bir tümce yazmazdı.

Bilerek yazdıysa, söyleyecek sözüm yok.

 

Şunu da belirtmeliyim:

Özgür Özel’in, şu günlerde, halka, ayrıntılarına kadar asıl anlatması gereken, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”dir!

Bu “ucube sistem”, içinde -cuntacılığın da yer aldığı- her kötülüğü üretir, barındırır, yaşatır.

Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu, siyasi kadroları neden anlatmazlar, “ucube sistem”in panzehiri, “Demokratik, Laik Parlamenter Sistem”i halka neden tanıtmazlar, halkı neden sahiplendirmezler?!

 

Atatürk sonrası giderek çoğalan siyasi kadrolar ve onların kendilerine benzettikleri bürokratlar, kimi kurumlar, demokratik, laik Atatürk Türkiyesi’ni “bu günler”e getirdi!

 

Bir örnekle özetleyeyim:

30 Mart 2025 Pazar günü, 60 yaşında yaşama gözlerini kapayan “yakın”ın 40’ı idi.

Eşi ve çocukları evlerinde 40’ını okutmak istediler.

Sınırlı çağırdıklarından kadınlara, mahalleden kapalı kadın, Kuran okudu, peşine dua etti.

Dualardan biri şöyleydi:

“Allah’ım, sen, ülkemize şeriatın gelmesini nasip et”!

8-10 kadın içinde 2’si “Amin” demedi!

 

Demokratik, laik Atatürk Türkiyesi’nde, dini anmalarda böyle bir dua ediliyor!

Duayı eden de, “amin” diyen de kadın!

Kadını 2’inci sınıf gören, yok sayan “şeriat”, kadına söyletilip “amin” dedirtiliyor!

Alınan yolu, gelinen noktayı görebiliyor, anlayabiliyor muyuz?!

Ayıplar, yazıklar olsun!

İnanan biriyim; ülkemin ve ülkelerin “şeriat” gibi ilkel, gerici, çağdışı siyasi anlayışla yönetilmesini asla ve asla istemem.

 

Babası CHP’de etkin siyaset yapmış; Milletvekili, Bakan, CHP Genel Başkanı olmuş, “Prof. Dr.” unvanlı kadının, ülkeye “şeriat”ın gelmesini isteyen anlayışın yaygınlaşmasının önünü ardına kadar açan siyasi yapıya dümen kırmasına, yelken açmasına ne demeli?!

 

Birkaç yıldır, kendisinin, babasının, annesinin ve Prof. Dr. abisinin partisi “Cumhuriyet Halk Partisi”ne, Cumhur İttifakı’nın, özellikle de AKP’nin trolleri gibi X gibi sosyal basın hesap ve sayfalarından saldıran, ahkâm kesen Aslı Baykal’dan bahsediyorum.

 

Abisi Prof. Dr. Ataç Baykal’ı, duruşundan ötürü kutlamadan edemeyeceğim.

Aslı Baykal çok kötü zıpladı durdu!

Hala öyle.

Ama zamanı geldi.

Kimi gerçekleri ve Aslı Baykal’ın kimi gerçeklerini özetle anımsatmak gerek.

Bunu da, bir Atatürkçü, CHP’li, yurtsever olarak yapacağım.

 

Hak, hukuktan, adaletten dem vuran Aslı Baykal hazır mısın?

İyi oku…

 

Aslı Baykal, sen baban siyasetçi Deniz Baykal’ı tanıdın mı?

Hani, Hukuk öğrencisi iken, Demokrat Parti (DP) iktidarının Başbakanı Adnan Menderes’in yakasına yapışıp “Demokrasi isteriz” diye bağırdığı “uyduruğu”ndan yıllarca siyasi nemalanan babanı?!

Baban, yıllar sonra “Böyle bir şey olmadı” diyerek doğruyu söyledi; ama babanın,  DP’yi, DP kadrolarını, iktidarını Atatürk Türkiyesi’nde ve bölgedeki çıkarları doğrultusunda oluşturan, iktidara taşıyan, hep kullanan düşman emperyalist ABD’nin, bu yalanı çıkarıp yaydığından ve kendisine çengel attığından haberi yoktu; çok sonraları oldu,  o zaman da “atı alan Üsküdar’a çoktan geçmiş”ti.

 

Babanın siyasette en yumuş karnı, güçlü olmayı, başkasının ya da başkalarının zayıflığında aramaktı!

Sanki sen de öylesin!

 

Baban, CHP içinde hep “Hizip başı” diye anıldı.

Çünkü baban hep bir numara yani “CHP Genel Başkanı” olmak istiyordu.

Ancak hiçbir zaman CHP’nin Genel Başkanı ile yarışa girmekten kaçıyordu, iki numara olmakta karar kılıyordu.

Genel Başkanlığa giden yolda karşısına çıkacakları belirler, onlarla savaşırdı.

Onlardan biri rahmetli Hasan Fehmi Güneş’ti.

O nedenle; CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit Başkanlığındaki 42’inci Hükümetin İçişleri Bakanı Hasan Güneş’le ilgili, aynı Hükümette Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı babanız Deniz Baykal’ın, Bakanlıktaki üst düzeyde bürokratlarından birine ziyarete gelen “Sayın Bakana söyleyin. O da Sayın Başbakan Ecevit’i bilgilendirsin. Abdi İpekçi’nin katili Mehmet Ali Ağca’nın yakalanmasından da ötürü, İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş Bey’e ciddi operasyon yapılacak” içeriğinde anlatıda bulunuyor.

O bürokrat, Bakan babanıza sıcağı sıcağına iletiyor.

Bakan babanız için için gülerek dinliyor, “İlgileneceğim” diyor.

Ama ilgilenmiyor!

Parti içi siyasi rakibiyle ilgili bilgiyi Başbakan Ecevit’e iletmiyor!

Şundan:

Parti içi siyasi rakibi bitirmek için!

 

1979’da, İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş’in, aşk yaşadığı şarkıcı Aynur Ayda’nın evine giriş, çıkış fotoğrafları Hürriyet Gazetesi’nin Hafta Sonu ekinde çarşaf çarşaf yayınlandı.

İçişleri Bakanı Güneş, o gün Ardahan’dan (Senato araseçimi vardı, Adalet Partisi’ni adayı Göle Belediyesi’nde öldürülmüştü) Kars’a geldi; haberi oldu, aynı günün gecesi Ankara’ya döndü, istifa etti.

 

Aradan 31 yıl geçti.

1979’a 31’i ekle Aslı Baykal.

2010 tarihi çıkacak.

Bu tarih, şimdi çemberinde zıplayıp durduğun siyasi kadronun iç içe olduğu yapının hazırladığı ve servis ettiği “seks kaseti”nin yayınlandığı tarih!

“İlahi adalet tecelli etmiş”ti Aslı Baykal!

 

CHP’nin peşine düştüğün kadar, sağlıklı, sportmen, he sabah koşusunu yapan babanızın birden rahatsızlanıp hastanelere düşmesinin, aylar, yıllarca acılar çekmesinin, sonra da yaşamını yitirmesinin peşine düşmediniz!

Neden?

Siyasi geleceğinizin peşindeydiniz!

Şimdiki gibi!

Abiniz Ataç Bey, babasının sağlığı için yurt içinde, yurt dışında gece gündüz koştururken, sen Antalya’da, hastahane yataklarında kımıldayamadan, konuşmadan yatan, “Milletvekili adayı” yapılan baban  için seçim çalışmaları yapıyordun!

 

Sahi Aslı Baykal, hasta yatağında kımıldayamayan, konuşamayan baban Deniz Baykal’ı, Antalya Milletvekili listesine koyan, koyduran, bunu CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na dayatan, kabul ettiren kimdi?

Sen miydin?

Halk TV’yi ele geçirdiğin gibi CHP’yi de mi ele geçirmenin peşindeydin?!

Sensen değilsen, kim, kimlerdi?

 

Hasta yatağındaki baban Deniz Baykal’ın “Milletvekili olma” hakkı mıydı Aslı Baykal?

Değildi.

Bu, Milletvekili olmayı hak edenin hakkını gasp etmek değil miydil?

Evet, öyle!

 

Peki, Aslı Baykal; hasta yatağından kalkıp bir adım atamayan, ağzını açıp tek bir harf dahi söyleyemeyen, seçim bölgesi Antalya’da üç dakikalık olsun seçim çalışması yapamayan baban, Milletvekili seçildikten sonra, Kamutay’a (Meclis’e) gidip “Milletvekili Yemini” edebildi mi, Milletvekilliği yapabildi mi?

Hayır.

 

Anımsar mısın, baban Deniz Baykal 24 Haziran 2018 Genel Seçimlerde, Antalya’da 1’inci sıradan Milletvekili seçildi; ama “Milletvekili Yemini”ni 21 Şubat 2019’da yapabildi.

Tekerlekli sandalyeyle getirilmişti.

 

Milletvekili Yemini’nden iki gün sonra, bir sosyal hesaptan, bir de İzmir’de yayınlanan bir yerel gazeteden ve o gazetenin internet sitesinden iki tümcelik paylaşım oldu.

Paylaşımlarda, baban Deniz Baykal’ın, birikmiş Milletvekili maaşlarının çekini Kamutay Başkanlığından aldığı ve o toplu para yazılı çeki Ankara’daki Çağdaş Eğitim Vakfı’na bağışladığı yazıyordu Aslı Baykal!

Oysa böyle bir haber ulusal gazetelerimizin, televizyonlarımızın, radyolarımızın, internet gazetelerimizin hiç birinde yoktu!

Neden mi Aslı Baykal?

Çünkü yalandı!

Ankara’daki Çağdaş Eğitin Vakfı, tarafıma “Bize öyle bir bağış olmadı” açıklaması yaptı.  

Çünkü kendilerini ulaştığım Antalya’daki emlakçı dostunuz ve İzmir’deki CHP eski il başkanı, sizi işaret ettiler.

Bunu neden yaptığınızı sormak istemiyorum ama o paraları ne yaptığınızı öğrenmek isterim.

 

Dahası var Aslı Baykal!

20 Temmuz 1928 doğumlu babanız 11 Şubat 2023 günü 85 yaşında yaşama gözlerini kapayıncaya kadar, “Milletvekili Yemini” etmesine karşın, sağlık nedenleriyle Milletvekilliği yapamadı.

Ama Milletvekili Maaşını aldı.

Onun için babanın adının önüne “Bankamatik Milletvekili” sözcüklerini koydum; bir süre öyle yazdım.

 

Şimdiii Aslı Baykal!

Dümen kırıp yelken açtığın yönde zıplayıp duruyorsun.

“Durma” derim.  

“Bir köşeye çeki, kendinle bir tanış, kendinle bir konuş, zayıf yanlarını gör, yumuşak karnınla tanış, eğitimli, “Profesör Doktor” unvanlı bir Türk kadın olarak, doğrularda doğru dur” derim.

Bu dediklerimi ve bu yazıda diğer yazdıklarımı dikkate alır mısın, almaz mısın, bilmem.  

Umurumda değil!

… değilsin!..  

SİYASİ MİADI DOLMUŞLARIN BAŞINDA GELEN BAHÇELİ, PARTİM CHP’MİN SİYASİ MİADININ DOLDUĞUNU SÖYLÜYOR!..

150 150 bakikarakol

Ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin hararetli sahipleneni, savunanı, anılan “ucube sistem”in ürünü “Cumhur İttifakı”nın ve  “Cumhur İttifakı İktidarı”nın “iki ana kolonundan biri” MHP’nin Genel Başkanı, Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli 5 Şubat 2025 Çarşamba günü kalp sorunu yaşadı, hastaneye yatırıldı.

O gün, bugündür Bahçeli görünürde yok, grup toplantılarına katılamıyor, konuşamıyor.

Ama…

Yazılı açıklamalar yapıyor!

Birilerini telefonla arıyor!

“Aparat”ları öylesine çok ki (!), saymakla, ad ad yazmakla bitmez.

 

Bahçeli 5 Şubat sonrası görünmez olurken, usa (akla) hayale gelmeyecek senaryolar, söylentiler üretildi, yayıldı.

MHP Genel Merkezi yalanladı.

-Adını anmayayım- bir gazeteci yazar da “Entübe edildi” diye yazdı, Savcılıkça ifadeye çağırıldı, Mahkemenin “Adli kontrol” kararıyla salıverildi.

 

3 Mart 2025 Pazartesi günü X hesabımdan TV EKRANLARINDA CANLI YAYINDA DEVLET BAHÇELİ’Yİ GÖRMEZSEM, BU VE BENZERİ HABERLERE İNANMIYORUM, İNANMAYACAĞIM DA!.. https://x.com/BakiKarakol/status/1896623122381717821 diye yazdım.

X’ten ikinci paylaşımımı 21 Mart 2025 Cuma günü yaptım:

KENDİ YOK, ADI VAR “BAHÇELİ”YE, CHP’NİN YANITI, -BANA GÖRE- TEK SÖZCÜKLE: H A R İ K A ! . . https://x.com/BakiKarakol/status/1903122867174220199

X’ten, 26 Mart 2026 Çarşamba günlü paylaşımım şöyleydi:

DİDEM ARSLAN DA, SÜLEYMAN SOYLU DA, BAHÇELİ SES TAKLİDİ YAPAN TARAFINDAN KANDIRILMIŞ OLABİLİR! BU ARADA, TV’Cİ DİDEM ARSLAN NE ALAKA?!. https://x.com/BakiKarakol/status/1904912157872889925

Ve…

30 Mart 2025 Pazar günkü X paylaşımım:

BAHÇELİ KONUŞAMAYACAK, GÖRÜNTÜ VEREMEYECEK KADAR HASTA!.. AMA… YAZILI METİN YAZACAK VEYA YAZDIRACAK KADAR HASTA DEĞİL!.. USUM (AKLIM) KARIŞTI!.. SANKİ BİR İŞ VAR!.. https://x.com/BakiKarakol/status/1906431108406808659

 

Önceki gün (31 Mart 2025 Pazar) “Yeni bir toplumsal hayat ve yeni bir Türkiye için: Tarihi çağrı” https://www.turkgun.com/gundem/yeni-bir-toplumsal-hayat-ve-yeni-bir-turkiye-icin-tarihi-cagri/279679, dün de “MHP Lideri Devlet Bahçeli: CHP, kaos ve kargaşa çıkarma peşinde” https://www.turkgun.com/siyaset/mhp-lideri-devlet-bahceli-chp-kaos-ve-kargasa-cikarma-pesinde/279911 başlıkları altında, MHP’ye çok yakın Türkgün Gazetesi, “Bahçeli’nin değerlendirmesi” diye uzun iki yazı yayınladı.

Bugün ve yarın da yayınlar mı?

Bilmiyorum.

Ama önceki ve dünkü iki yazıda ilgimi, dikkatimi çeken, değerlendirme sırasında çekilmiş ne Bahçeli’nin video görüntüsü, ne de tek bir kare fotoğrafı yoktu!

Neden?!

Bahçeli görüntü veremeyecek kadar hasta ise iki günlük “değerlendirme”yi nasıl yaptı, yapabildi, yazdı veya yazdırdı?!

Yoksa 5 Şubat 2025 Çarşamba gününden bu yana “Bahçeli’nin yazılı açıklamaları” diye, Bahçeli’nin konuşma metinlerini yazanlar tarafından mı kaleme alındı?!

Olabilir.

Ama neden Bahçeli’ye mal edilerek sunuluyor?!

Bahçeli, grup konuşma metinleri gibi 5 Şubat sonrası metinleri okuyor mu ki?!

Okuyorsa; 3-5 saniyelik de olsa video görüntüsü veya bir karelik fotoğrafı yok, arşiv fotoğraf ve videolarla yetiniliyor?!

Evet, demek “… SANKİ BİR İŞ VAR”?!

Belki de, sanki bir değil, birçok iş var!

Olması doğaldır.

Ancak;  “olanı”, “olanları” toplumdan gizlemenin/saklamanın anlamı, gereği yok!

“Anlamı, gereği var” ise o paylaşılsın.

O da yok!

 

MHP’nin resmi internet sitesi www.mhp.org.tr’de 28 Mart 2025 Cuma günü  

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin, “Ramazan Bayramı” münasebetiyle yayınladıkları mesaj.” https://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/5415/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_Bahceli__nin___Ramazan_Bayrami__munasebetiyle_yayinladiklari_mesaj_28.html başlığı altında yayınlanan iletisinde, DEM Parti Eş Genel Başkan Tuncer Bakırhan’ın “Biz CHP’nin eylemci kitlesi değiliz” sözünü “değerli ve takdire şayan” bulan Bahçeli “Aziz Atatürk’ün onurlu çizgisini karalayarak küresel emperyalizme bağlantı tüneli kazan, el avuç açan CHP zihniyeti tarihi ve siyasi miadını çok kötü bir sonla doldurmuştur.” diyor.

 

Aman Tanrım!..

Siyasi miadı dolmuşların başında gelen Bahçeli, partim CHP’min siyasi miadının dolduğunu söylüyor!

 

Bahçeli ve Bahçeli adına metinler yazanlar, konuşanlar bilsinler ki…

İnanılırlıkları ve güvenirlikleri bitmiş!

Kimseler inanmıyor!

Gerçeklerini görsünler, kabullensinler!..