Posts By :

bakikarakol

23 NİSAN SIRADAN, SEMBOLÜK KUTLAMALARLA GEÇİŞTİRİLECEK GÜN DEĞİLDİR!..

150 150 bakikarakol

Dün (23 Nisan 2024 Çarşamba), “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı”nın 104’üncü yıldönümüydü.

 

Önceki gün (22 Nisan 2024 Salı), sevdalısı olduğum Kars’ımın, Karslı’mın haberlerini okuduğum internet gazetelerinden www.karsmanset.com’da iki haber beni allak bullak eti!

“23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” nedeniyle bir grup öğrenci, öğretmenleri gözetiminde Kars Valisi’ni https://www.karsmanset.com/haber/vali-polat-koltugunu-minik-vali-iliye-devretti-1175915.htm; bir başka öğrenci grubu öğretmenleriyle, “taşımalı seçmen oyları” ile seçildiği savlarına karşın, İl Seçim Kurulu ve Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından kazandığı açıklanarak nokta konulan “Cumhur İttifakı’nın desteklediği MHP’li Başkanı https://www.karsmanset.com/haber/baskan-senger-koltugunu-minik-avincaya-teslim-etti-1175911.htm ziyaret etti; içlerinden biri “Vali”nin koltuğuna, bir diğeri de “Belediye Başkanı”nın koltuğuna oturdular veya oturtuldular.

Simgesel…

Koltuklara oturan/oturtulan çocuklar, ellerine sıkıştırılan kağıttan, “Çocuk Vali”, “Çocuk Belediye Başkanı” olarak, neler yapacağını, neler yapılmasını okudular.

 

O da ne!..

Aynı gün, bir başka öğrenci grubu öğretmenleri gözetiminde Kafkas Üniversitesi Rektörü’ne de gitmiş https://www.karsmanset.com/haber/baskan-senger-koltugunu-minik-avincaya-teslim-etti-1175911.htm, orada da çocuklardan biri “Rektör” koltuğuna oturmuş/oturtulmuş!

 

Sonradan öğrendim ki, 20 Nisan 2024 Cumartesi günü İl Emniyet Müdürü’nü

https://www.karshakimiyet.com/karsta-minik-sabur-telsiz-anonsu-gecti-44152h.htm, arkasından İl Jandarma Alay Komutanı’nı https://www.karshakimiyet.com/karsta-ogrenciler-albay-kiperi-ziyaret-etti-44159h.htm iki ayrı öğrenci grubu öğretmenleriyle ziyaret etmişler.

Gerisi aynı, bildiğiniz gibi.

 

Başka birimlerde de benzerleri yaşandı mı, bilmiyorum, araştırmadım; çünkü yeterince olumsuz etkilenmiştim, şaşkınlık içindeydim.

 

Yadsınamaz olan şu:

Bu, bir organizasyon!

Ama özünden saptırılmış, kaydırılmış organizasyon!

Kaynağı nere, nereler ve kim, kimler?!

“Tarikan sevici”, atanmış “Bakan” sıfatlı “yüksek bürokrat”ın başında bulunduğu “Milli Eğitim Bakanlığı” mı ve o Bakanlık’taki kimi “görevliler” mi, yoksa Kars Valiliği mi, Valilik emrindeki İl Müdürlerinden biri, bir kaçı mı?!

 

Her kim ise bilmez mi, her kimler ise bilmezler mi, bayramlar günlerinde kutlanırlar, günlerinde değerlidirler, anlamlıdır, güzeldir!

“23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” 23 Nisan’da, “19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı” 15 Mayıs’ta, “15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü” 15 Temmuz’da, “30 Ağustos Zafer Bayramı” 30 Ağustos’ta, “29 Ekim Cumhuriyet Bayramı” 29 Ekim’de, Şeker ve Kurban Bayramları hep günlerinde kutlandı; hava koşulları, ülkedeki olağanüstü günlerinde vb kaymalar, sapmalar oldu, olması da çok doğaldı; bunun dışında, kutlama, anma günlerinde bir sapma olmadı, yaşanmadı.

Kars’ta bu yıl oldu!

Neden?!

(Başka il ve ilçelerimizde de oldu mu bilmiyorum, araştırmadım.)

 

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın asla ötelenmeyecek ayağı “çocuklar”dır, “çocukların bayramı” olmasıdır; bir gün, iki-üç gün önceden çocukların bayramını kutlamak, içlerinden birini “makam”a oturtmak yanlıştır!

Bu bayramın içeriğini, tarihsel özelliğini en iyi bilen, bilmesi gereken öğretmendir, öğretmenlerdir!

Kars Milli Eğitim Müdürü, yanlışa “Dur” demeliydi; böylesi yanlışa izin vermemeliydi!

Emredilse de!..

 

“Dini Bayramlar”da böyle bir “gün kaydırma, sarkıtma” olası değildi.

Yapan da, yaptıran da çarmıha gerilirdi!

“Milli Bayramlar” olunca, “yap gitsin”!

 

Bu “erken kutlama”nın “amaçlı” olduğunu düşünmekten kendimi alamıyorum!

 

“Sümüklü böcek Fetö”nün ve “müritleri” Fetöcülerin cirit attıkları günlerde, tam da “23 Nisan” günü öncesine “Kutlu Doğum Haftası” diye uyduruğu koydular!

Şimdi de başkaları, “23 Nisan”ı, gününden kaydırmaya, bir gün, iki-üç gün geriye çekmeye kalkıyor!

Önleri alınmazsa, “23 Nisan”ı, Nisan ayından çıkaracaklar, unutturacaklar!

 

Önleri kesilmeli!

Kesilecek!

Hem öyle bir kesilecek ki, kendileri de şaşıracak!

 

Şu “günlük yaşayanlar”, günlük yaşadıkları için “yarınları göremeyenler”, Kars’taki uzantılarına, “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı”nı, 23 Nisan’da, “19 Mayıs Atatürk’ü anma, Gençlik ve Spor Bayramı” etkinliğinde https://www.karsmanset.com/haber/karsta-12-yil-aradan-sonra-ilk-23-nisan-1176756.htm kutlatmayı da yaşama geçirdiler!

 

“23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” Kars’ta, kendi gününde, 23 Nisan’da “eksik” ve “yanlış” kutlanırken, yani özüne özgün kutlanmazken, “Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışmaları İl Finali” https://www.karsmanset.com/haber/karsta-kuran-i-kerimi-guzel-okuma-yarismalari-il-finali-yapildi-1176788.htm yapıldı!

Çocukların, kendi bayramlarda, “makamlar”da oturtulmaları, bunun için mi öne çekildi?!

Kafaya böylesi sorunun takılması doğaldır.

 

Hakkını yemeyeyim…

İzlediğim, gözlemlediğim kadarıyla, Kars’ımda, Kars’ın-Karslının sorunlarıyla içtenlikle ilgilenen bir Vali var.

Yazdıklarıma duyarsız kalmayacağına, gereğini yapacağına, yaptıracağına, beni yanıltmayacağına inanıyorum.

 

Az yukarıda “Önleri kesilmeli! Kesilecek! Hem öyle bir kesilecek ki, kendileri de şaşıracak!” diye yazdım.  

Bunun olması için…

Tarihi ve diğer gerçeklerimizi, değerlerimizi bilmeliyiz, sahiplenmeliyiz, savunmalıyız.

“Gerçeklerimizin, değerlerimizin karşıtları”na karşı, etten duvar olmalıyız!

Çünkü “23 Nisan” sıradan bir gün değildir, “sembolik kutlamalar”la geçiştirilecek gün hiç değildir!

(Lütfen tıklayın izleyin, dinleyin: https://www.youtube.com/watch?v=4sL8MdcVcao )

23 Nisan’ı yapanlar kadar anlamalıyız, anlatmalıyız!

Çocuklarımıza, yaşanır bir ülke, yaşanır bir bölge, yaşanır bir dünya bırakmalıyız!

Her 23 Nisan’da bilgilerimizi, birlik ve beraberliğimizi güncellemeliyiz, gelişip yenilenmeliyiz!

Yol haritalarımız “Nutuk”’u, “Gençliğe Hitabe”yi okumakla, okutmakla başlayalım!

 

BÜTÜN BUNLARDAN, ÖZGÜR ÖZEL HABERSİZ OLAMAZ, OLMAMALI!..

150 150 bakikarakol

31 Mart 2024 Yerel Seçimleri bitti ama sonrasındaki itirazların, bir doğruya karşın 11 yanlış ve yanlı kararların ardı arkası kesilmiyor!

Kazanamayan “kazanan”, kazanan “kazanamayan” oluveriyor!

“Taşıma seçmen” oylarıyla seçimi açık ara ikinci bitireceği kesin olan birinci sırada bitiriyor, mazbata alıyor, “Belediye Başkanlığı koltuğu”na oturuyor,, daha doğrusu “oturtuluyor”! 

Geriye, Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK’ya) “Tam Kanunsuzluk başvuru”ları kalmıştı, şimdi onlar yapılıyor.

Partim CHP’min Genel Başkanı Özgür Özel, beraberindeki Genel Başkan Yardımcıları ve Genel Sekreter ile birlikte önceki gün )15 Nisan 2024 Pazartesi) YSK’ya gitti; YSK Başkanı Ahmet Yener’le görüştü, Hatay seçimleriyle ilgili “Tam Kanunsuz Başvurusu”nu sundu; çıkışta da, YSK binası önünde basın açıklaması yaptı. https://www.chp.org.tr/haberler/chp-lideri-ozgur-ozel-elimizdeki-kanitlari-okuyun-bu-secimi-bir-degil-8-kere-ptal-edersiniz

“Tam kanunsuzluk başvurumuz herhalde YSK’ya tarihi boyunca yapılmış en kapsamlı tam kanunsuzluk başvurusudur” dedi, sıraladı:

“Kanuna aykırı olarak emniyet görevlilerinin ve zabıtaların seçim kurullarında görev yaptıkları, sandık kurulu başkanı oldukları ve memur üye olarak görevlendirildikleri ortadadır. Sabittir. Açıktır. Hal tam kanunsuzluk halidir.

Hakkında kısıtlılık kararı bulunan 108 seçmeni biraz önce YSK’ya verdiğimiz dilekçenin ekinde sunduk. Ayrıca 3 bin 389 ölü seçmen seçimlerde oy kullanmıştır.

Reyhanlı ve Kumlu ilçelerinde belediye meclis üyesi adayı olan ve ilçe seçim kurulu üyesi olan kişiler kurul üyeliklerinden istifa etmedikleri halde seçimlerde aday olmuşlar. Seçimlerde partilerin yaptığı itirazlarda bulunmuşlar. İtirazlara karar vermişler. Oy kullanmışlar, hatta bir tanesi kendi mazbatasını kendi imzalamıştır. Hal tam kanunsuzluğun daniskasıdır.

Yurtdışındaki tespit ettiğimiz seçmenler oy kullanmışlardır.”

Özel “Şimdi iş YSK’nın önündedir” tümcesinin ardından şöyle sürdürdü:

“Geçen sefer itiraz ettiğimizde saymama kararı hukuki değil siyasiydi. Çünkü AKP isteyince sayıyorsun. Ama bugün onlara 3 bin 389 ölü seçmenin listesini biz vermişken, yurtdışındakilerin listesini vermişken, tüm kanıtlarımızla tam kanunsuzluk hallerini sıralamışken, kendisi aday olan kişi seçim kurulunda görev yapıyorken, artık bu vakitten sonra tam kanunsuzluğa, ‘Ben tam kanunsuzluk demedim, görmedim’ diye imza atacak birisi çocuklarına çok doğru bir miras bırakmayacaktır. Bu karar bugün böyle alınırsa, YSK’nın bu tarihteki kararı siyasi bir karar olacaktır. 2019 seçiminin siyasi bir kararla iptal edildiğini, seçmenin vicdanı 2 ay sonra cevaplamadı mı? Seçmen o karara verenlere mi katıldı, itiraz edenlere mi katıldı? Seçmen mağdurun yanında yer aldı. O gün 806 bin fark, bugün 1 milyon fark olduysa hep o yapılanlar yüzündendir. Buraya talimat verenlere söylüyorum: Aklınızı başınıza alın. Bunlar seçmenin vicdanından dönüyor. Size bu aklı verenler size de iyilik yapmıyor. Ülkeye hiç iyilik yapmıyor. Hatay’a hiç iyilik yapmıyor. Son kez şunu söylüyorum: Bir seçilmiş kurula siyasi sebeplerle baskı yapmak büyük bir suçtur. Ama o baskıya boyun eğmek hiçbir hakimden beklediğimiz tutum değildir. Seçim kurulunun, YSK’nın asla ve asla böyle bir karar vermeyeceğini, bu siyasi baskılara boyun eğmeyeceğine yürekten inanıyor, her birisine vicdanları ile baş başa verecekleri karar için şimdiden teşekkür ediyorum.”

 

Dünkü (16 Nisan 2024 Salı) grup konuşmasında, Kamutay (TBMM) kayıtlarına geçirmek için bu sözlerini özetleyerek dillendiren Özgür Özel, az yukarıdaki son tümceleriyle siyasi bilgelik mi, siyasi cahillik mi sergiliyor, yoksa bilerek veya bilmeyerek, “unutma oyunu”nu mu oynuyor veya anımsamaktan mı kaçınıyor?!

Daha 7 gün önce (8 Nisan 2024 Pazartesi), AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan telefonla Hataylılara seslenirken, İlçe ve İl Seçim Kurulları’nın kararlarına vurgu yaparak, “YSK nihai kararını verdi, artık malum tiplerin müracaatları bir netice vermeyecektir” https://t24.com.tr/haber/ysk-itirazi-reddetti-erdogan-duyurdu-merkezi-yonetimle-yerel-yonetim-el-ele-vermezse-o-sehre-bir-sey-gelmez-dedigi-hatay-a-gidiyor,1159907 demedi mi?!

Dedi.

Dediğini, Özgür Özel de biliyor.

Hem de çok iyi biliyor.

 

Özgür Özel, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin başı, bir numarası AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dediğinin dışında bir şeyin yapılmadığını, yapılmayacağını da çok iyi biliyor.

Buna karşın…

Özgür Özel’in, YSK’dan “umut verici karar çıkacağı” içeriğinde sözler etmesinin anlamı var mı?!

Hayır, yok!

 

Özgür Özel sözler edecekse, bu sistemin “ucube sistem” olduğundan, 31 Mart 2024 Yerel Seçimleri ile halkın, “ucube sistem”i, onun sahiplerini, savunanlarını sandığa gömdüğünü, bu “sandığa gömme eylemi”yle “Demokratik, Laik Parlamenter Sistem” istediğini etsin!

Neden etmez?!

Halkın bu özlemini, bu beklentisini, bu istemini, bu iletisini neden ülke gündemine getirmez, ne ülke gündemine oturtmaz, neden toplumsal muhalefeti güçlendirmez, kenetlemez, harekete geçirmez?!

 

Kaldı ki…

16 Nisan 2017’de bu ülkede halkoylaması (referandum) yapıldı.

Halk içeriğini bilmeden, içeriğinden habersiz sandığa gitti ama “sistem değişikliği”ni içeren Anayasa değişikliğine “kabul oy” vermedi, “hayır oy” verdi.

Ancak…

Özgür Özel’in “şirinlik” yaptığı YSK, Anayasa ve yasalara aykırı biçimde ve de kendini Kamutay’ın yerine koyarak, yasa yapar gibi davrandı, “mühürsüz oylar”ı, “geçerli” saydı!

Saymadı mı?!

Evet, sayıldı!

 

YSK’nın o kararıyla “Parlamenter Sistem”in son bulduğu, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin kabul edildiği “resmi olarak, ilan” edildi!

Edilmedi mi?!

Evet, edildi!

Uygulamasına da bir yıl sonra -2018’de- geçildi!

Geçilmedi mi?!

Evet, geçildi!

Geçildiğinden beri, Türkiye’de, Türk halkı, kabul etmediği “ucube sistem”le yönetiliyor!

Yönetilmiyor mu?!

Evet, yönetiliyor!

Bunu da yapan YSK!

YSK değil mi?!

Evet, YSK!

YSK’ya yaptıran, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ve bu ucube sistemin sahipleri, savunanları, hala da yaşatmaya çalışanları!

Evet, onlar!

Bunlar, “içtekiler”!

Dıştakiler de var!

Dışardakileri şöyle özetleyeyim:

CIA Ankara Büro Şefi Paul Henze, 2006’da Beyaz Saray’a bir rapor sunuyor.

Henze, raporunda şunları yazıyor:

“Türkiye’nin bu şekliyle Amerikan politikalarının yanında olacağından emin olmalıyız.

Ülkeyi kuranlar, denetim mekanizmasını çok sıkı tutmuşlar.

Hükümeti ikna ettiğimizde Meclis, Meclisi ikna ettiğimizde Ordu, Ordu’yu ikna ettiğimizde Yargı karşımıza çıkabiliyor.

Eğer Amerikan çıkarı, Türkiye’de bir federe kurulması ise mutlaka ve öncelikle, YARGI, ORDU, MECLİS VE HÜKÜMET’i tekelde toplayan BAŞKANLIK REJİMİ’ne geçilmelidir.

Bir kişiyi ikna etmek, birbirini denetleyen yapıyı ikna etmekten çok daha kolay olacaktır.

Eğer o bir kişi, Amerikan çıkarlarına yardım etmek konusunda tereddüt ederse, bir kişi üzerine kurulmuş yapıyı yıkmak AMERİKA için sorun olmaz.”

Ve…

Sorayım:

Bütün bunlardan, Özgür Özel habersiz olabilir mi?!

Hayır, olamaz, olmamalı!

Ama…

Özgür Özel habersizmiş gibi davranıyor, konuşuyor!

 

Bir CHP’li olarak canım yanıyor!

 

Son 20 yılda ülkemde olup bitenlere canım öyle bir yanıyor ki!

Öyle bir yanıyor ki!

Anlatamam!

 

Uzun uzun sıralamayacağım, bir örnek vereceğim:

Yargı!

Önceleri “Sonsuz güven duyarım. Üstüne gölge düşmesin, düşürülmesin” derdim.

Acı çekerek söylemeliyim ki:

Şimdi “diyemiyorum”!

 

Kararları kesin ve itiraz edilemez olan YSK, bir üst yargıdır!

Kararlarına sonsuz güveniyordum!

Şimdi “güvendiğimi söyleyemem”!

Yalan söylemiş, kendimi, sonra sizleri kandırmış olamam!

 

Bana, kutsal dinim, kutsal dinim değerindeki Atatürkçü siyasi felsefem, düşüncem bana düşünen ve düşündüğüm gibi olmamı, olduğum gibi düşünmemi beynime mıh gibi çaktı!

 

Bu yapımdan hoşlanmayanların varlıklarından, tepkilerinden, yergilerinde zerre kadar etkilenmem!

 

Öyleyse…

Özgür Özel’in “Tam Kanunsuzluk Başvuru”suna, YSK’dan “Ret Kararı” çıkacağına ilişkin öngördüğümü söyleyebilirim.

 

Ha…

Ya yanılırsam?!

Mutlu olurum!

Gene de, “sorgularım”!

İşim bu!

 

Her şey, bu güzel ülke için, bu güzel ülkenin halkı için, insan ve insanlık vb için!..

KARS MERKEZ İLÇE SEÇİM SÜRECİ, SONRASI VE YENİ SÜREÇTE OLACAKLAR!..

150 150 bakikarakol

Bugün bayram.

Adına da “Ramazan Bayramı” denir.

Bir ay oruç tutulur, “Oruç ayı” denmez, “Ramazan ayı” denir!

Neden “Oruç Bayramı” denmez de, “Ramazan Bayramı” denir?

Biliyorum, “Üç aylar”dan ötürü”…

Çocukluğumda da “üç aylar” vardı, “Oruç Ayı”na “Ramazan Ayı” denirdi; ama “Ramazan Bayramı” yerine daha çok, hatta hepten “Şeker Bayramı” denirdi.

O gün bugündür “Ramazan Ayı” veya “Oruç Ayı” bitiminde başlayan üç günlük bayram sürecine “Şeker Bayramı” derim; iyeceğim de.

Hem “oruç”un, hem “oruç ayı”nın, hem de üç günlük bayram sürecinin “şeker tadı”nda geçmesi amaçlanır, uygulanır.

“Şeker Bayramı” tanımı mantıklı, anlamlı…

Diyorum ki:

Şeker Bayramı’nız, şeker tadında olsun, kutlu olsun.

 

Geleyim geçen haftaki (3 Nisan 2024 Çarşamba) “31 Mart 224 Yerel Seçimleri’nin kazananı, kazandıranı…”  https://bakikarakol.com/31-mart-2024-yerel-secimlerinin-kazanani-kazandirani/ başlıklı yazımın bitimindeki “not”uma.

Şöyle yazmıştım:

“NOT: Kars Belediye Başkanlığı seçimi ile ilgili düşüncelerimi haftaya yazacağım.”

O gün bugün; yazmaya başlayayım.

 

Kars ve Karslı sevdalısı Karslıyım.

Ama…

Kasım 1986 yılından beri -38 yıldır- “işsizlik ve iş” nedeniyle Kars’ta oturmuyorum, İstanbul Küçükçekmece’de oturuyorum.

Buna karşın; Kars’ımdan, Karslımdan bağımı hep günlük, sıcak tuttum.

Kars internet gazetelerini izlerim.

Yetinmem, telefonla sevdalılarımı ararım, iletiler yazar atarım.

2012 yılına kadar aralıksız her yıl 2-3 aylığına eşim ve çocuklarımla giderdim; 2013 yılından sonra iki yıl arayla gittim.

Geçen yıl (2023) 3,5 ay Kars’taydım.

 

Yerel Seçim havası Kars’ıma erken çökmüştü.

“Komünizmle Mücadele Derneği” adı altında, özünde “Kemalizmle Mücadele Derneği” olan emperyalist ABD yapılanmasının, kurucuları arasında Fetullah Gülen zararlılısının yer aldığı Erzurum Şubesi’nin ağır zararlar verdiği aydın, çağdaş Kars’ımda, “gerici dinci siyasa (politika)” yaygınlık ve etkinlik kazanmış, öncelik elde etmiş!

Kürt seçmenlerin, ad değiştirmek zorunda bırakılan siyasi partisiyle birincilik için yarışır durumdaydı!

Partim CHP’m gerilere düşmüştü.

 

Bu gözlemlerim ışığında, siyasi düşüncelerine, öngörü ve analizlerine, yorumlarına, önerilerine güvendiğim hemşerilerle konuştum, onları dinledim.

Bir ad söylediler.

Dediler ki:

“CHP adayı o olursa, CHP, Kars Belediye Başkanlığını alır.”

İstanbul’a dönüşümde bunu yazdım.

Olumlu tepkiler aldım.

Olumsuz tepkiler içinde “O şahsı sen parlatıyorsun” vurgusuna canım sıkıldı.

Çünkü vurgu sahipleri yanılıyorlardı.

Yanılanlar da, destekledikleri aday açısından bakıyorlardı.

Yanlıştı!

Kaldı ki, “o” şahısla bir kerecik olsun karşılaştığım, karşılıklı oturup konuştuğum yok; iki kere telefonda birkaç dakika konuştum, o kadar.

 

Ben ve beni bilgilendiren hemşerilerim, gerçek, doğru olan değerlendirme yapmış, “o” kişi ile CHP’nin Kars Belediye Başkanlığı seçimini kazanacağı inancına varmıştık.

 

CHP’den Kars Belediye Başkanlığı aday adaylığı için 7 başvuru olmuştu.

“Parlattığım” savlananın yoktu.

Telefon açıp da, neden başvuru yapmadığını sormadım.

Anlamış, hak da vermiştim.

 

7 başvuranlardan ikisini tanıyordum, beşinin adını yeni duyuyordum.

 

En çok başvuru AKP’ye, ikinci de MHP’ye idi.

 

Adayını en erken DEM Parti, ikinci MHP açıkladı; en geç açıklayan CHP idi; hiç açıklamayan ise AKP idi.

Çünkü “Cumhur İttifakı’nın adayı diye MHP’nin adayını destekleme kararı almıştı.

 

Iğdır’da da tersi olmuştu.

 

Aralık 2023 sonlarına doğru Iğdır ve Kars’ta “taşımalı seçmen” söylemi, yaygın konuşulmaya başladı.

İki ilin yerel gazeteleri yazdılar.

“Taşımalı seçmen” söylemi içinde, kaçak göçmenler, asker ve polisler de yer alıyordu!

 

CHP dışında, siyasi partiler adaylarını açıkladılar, “taşımalı seçmen” söylemi daha bir koyulaştı, herkesin ağzındaydı.

Buna karşın, seçime giren siyasi partiler ciddi önlemlerin alınması için etkin çalışma sergilemedi; açıklamalarla, demeçlerle, basın toplantılarında dile getirmekle yetindi!

 

Bütün adaylar, bir de bağımsız, harıl harıl kampanya başlatıp, sokak sokak, kapı kapı dolaşırken, seçmenle birebir iletişim kurarken, partim CHP’m adayını hala açıklamamıştı.

Denildi ki:

“İstanbul’a ve Ardahan’a karşı, Kars için DEM Parti ile anlaşıldı. Bunun için, Kars’ta, DEM Parti’ye kazandıracak, silik biri çıkarılacak”!

 

Tam bu sırada…

Adlarına “Araştırma şirketi” denilen iki şirketin sözde araştırması yayınlandı.

Adlarını anmayacağım şirketten biri, İyi Parti’nin adayını, seçime girmeyen AKP’nin adayı yaptı ve birinci sırada gösterdi, yüzde 3’lük ayırtla (farkla) kazanacağını yazdı; diğeri de, İyi Parti adayının açık arayla seçimi kazanacağını sundu!

 

O aday 4’üncü oldu!

 

CHP adayını açıklayıncaya kadar, Kars merkez ilçe Belediye Başkanlığı seçiminin DEM Parti, CHP ve MHP adayları arasında geçeceği yaygın kanıydı.

CHP, adayını açıkladığında, ikinci sıradaki yerini MHP’ye bıraktı!

Artık Kars’ta, merkez ilçede Belediye Başkanlığı seçimi için DEM Parti ile MHP’nin yarışacağı netleşti ve konuşulur oldu.

Ama ağırlık, DEM Parti’nin kazanacağı yönündeydi.

 

DEM Parti il, merkez ilçe yönetimleri, seçimi kesin kazanacaklarının rahatlığı içindeydiler.

Rahat oldukları için de, “taşıma seçmen” olayını hiç saydılar, önemsemediler; önlem alma eylemi/çalışması içine girmeye pek gereksinim duymadılar..

 

Ama Iğdır Dem Parti İl, Merkez İlçe Yönetimleri işi daha bir sıkı tuttular, önlemlerini aldılar, Iğdır Belediye Başkanlığı seçimini kazandılar.

Kocaeli’nde oturan Karslı genç yazar Volkan Aydemir, www.siyasetcafe.com internet gazetesinde 8 Nisan 2024 Pazartesi günkü Iğdır’daki listenin seçime ve sonuca etkisi” https://www.siyasetcafe.com/igdirdaki-listenin-secime-ve-sonuca-etkisi-4743yy.htm başlıklı yazısında “Iğdır Belediye seçimi”ni ve seçime ilişkin yaşananları çok güzel işliyor; linki tıklayıp okumanızı öneririm.

 

Kars DEM Parti yöneticileri, kazanacaklarından emin olup “gevşemeleri”, seçimi yitirmelerine neden oldu.

İlçe, ardından İl Seçim Kurullarına itirazlar yaptılar, belgeler sundular. https://www.politikars.com/tasimali-secmen-krizi-dem-parti-karsta-iptal-basvurusunu-yineledi-573947h.htm

 

Yakın tarihten bile habersiz “siyasi cahil”, DEM Parti’nin Eş Genel Başkanı Siirt Milletvekili Karslı Tuncer Bakırhan ise Ankara’da, Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK’nın) binası önünde, Kars merkez ilçe seçimlerine ilişkin itirazlarını ret eden YSK’yı yerden yere vurdu.  https://www.gercekgundem.com/siyaset/dem-partili-bakirhandan-ysknin-kars-ve-hilvan-kararina-tepki-456789

Ben de 6 Nisan 2024 Cumartesi günlü paylaşımımda Bakırhan’a tepkimi YSK’NİN KENDİ GÖREVLERİNE, ELERKİ (DEMOKRASİ)YE, HATAY TİP MİLLETVEKİLİ CAN ATALAY DAVASINDA SESSİZ KALARAK DARBE VURDUĞUNDA SİZ NEREDEYDİNİZ?!. TATİLDE Mİ?!. https://twitter.com/BakiKarakol/status/1776640566500970904 tümcelerimle gösterdim.

 

Kars merkez ilçe Belediye Başkanlığı seçimine ve “taşımalı seçmen” söylemine ilişkin anlatıyı, bilgilendirmeyi, 5 Nisan 2024 Cuma gecesi Tele1 TV’de, “Kamu-oyu” programında, Kars CHP İl Başkanı Onur Uludaşdemir çok güzel yaptı.

https://www.youtube.com/watch?v=2EfDhcXXhJI linkin 26:21 – 36:54 arasını tıklayın, kulaklarınızla dinleyin; bana hak vereceksiniz.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Kars CHP İl Başkanı Uludaşdemir’i dikkate alsın” derim.

 

Bir dizi yanlış ve de -ne yazık ki- “yanlı” kararlarıyla “battıkça batan” –çok üzgünüm- YSK, birkaç doğru kararları yanında, en doğru kararı Van’da verdi. https://twitter.com/BakiKarakol/status/1775556423679697203

Yanlış ve “yanlı” kararlarından bir olan Kars Merkez İlçe Belediye Başkanlığı seçimine ilişkin itirazları ret etmesinin, Van’da yaşanan sokak eylemlerinin https://gazeteoksijen.com/secim-2024/vanda-secim-gerginligi-devam-ediyor-ates-yakip-yollari-kapattilar-207386 benzerinin Kars merkezde yaşanacağından kaygılıyım!

Yanılırsam, sevineceğim.

 

Başka ayrıntılar da var ama yazmayacağım; çünkü geride kaldı, artık gereği ve değeri yok.

Ancak…

Bundan sonraki süreçte şunları görüyorum:

Cumhur İttifakı’nın MHP’li adayı Prof. Dr. Ötüken Senger başarılı olamayacak; çünkü Belediyeciliği ve yerel yönetimi, yerel yöneticiliği bilmiyor. 

Bildikleri sanılanların çemberinde kalacak.

Bu da, “Davul, Başkanın boynunda; tokmak Belediyeciliği ve yerel yöneticiliği bildikleri sanılanların elinde olacak” demek.

Böyle bir yapılanmanın, oluşumun sonucu, “hizmetsizlik”, “batık belediye” kaçınılmaz olacak.

Yanılmayı çok isterim.

Çünkü…

Zararı gören, sevdalısı olduğum Kars’ım ve Karslım olacak!

Hayır olmasın!!

 

Yazımı, 31 Mart 2024 https://www.karsmanset.com/haber/net-kars-secim-sonuclari-aciklandi-1162525.htm ve 31 Mart 2019 https://secim2019.sozcu.com.tr/secim2019/kars Kars Merkez İlçe Seçim sonuçlarını gösteren linkleri bilginize sunarak, bitireceğim…

31 MART 2024 YEREL SEÇİMLERİ’NİN KAZANANI, KAZANDIRANI…

150 150 bakikarakol

“… Bir de üstüne üstlük açık yüreklilikle ifade edeyim: Adaylar sürecinde ‘Biz kimi koysak kazanır, Merkezden belirledik. Gönderiyoruz, bunu seçin’ üslubu ile hareket edilirse, 31 Mart’ın ertesi 1 Nisan sabahı Türkiye’de erken seçim konuşulur. Ve Cumhurbaşkanımız Beştepe’de rahat oturamaz.” 

https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/akpli-metin-kulunkten-partisine-bu-uslupla-hareket-edilirse-1-nisan-2148358

 

Bu sözcükler, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a çok yakın ve AKP’de gerçek anlamda “özgül ağırlıklı” AKP eski Milletvekili Metin Külünk’e ait.

Külünk bu ve daha başka sözcükleri 5 Aralık 2023 Salı günü, konuk katıldığı TV programda söyledi.

Külünk’ün alıntıladığım söyleri aynen çıktı.

 

1 Nisan’ın ilk dakikalarında “Erken seçim” diye tutturanların başında –ilk seslendiren oldukları için- Muhammed Ali Fatih Erbakan’ın “Genel Başkan” sıfatıyla bulunduğu “Yeniden Refah Parti (YRP)ler geliyor.

31 Mart 2024 Yerel Seçimleri’nden –aldıkları oylara göre- 3’üncü parti çıktılar ya, ondan!

Demiri tavında dövmek istiyorlar!

3’üncülüğün morali, rüzgarı ile iktidar olmanın hayalindeler!

Bilmezler ki, evdeki hesap çarşıya/pazara uymaz!

Siyasi anlayışlarından ötürü bilmedikleri, hiçbir zaman da bilemeyecekleri ve de öğrenemeyecekleri o kadar şey, şeyler var ki!

Saymakla bitmez!

Bunların geçmişleri, cibilliyetleri belli!

Bugün aralarının açık olduğu görünümünü verdikleri siyasi kadrolar, 23 yıl öncesine kadar içlerinde değiller miydi?!

Aynı yolda, aynı yolun yolcuları değiller miydi?!

Kazara yarın iktidara gelirlerse, aynı olmayacaklar mı?!

O l a c a k l a r !

 

Bu YRP’lilerin, geçmişlerini unutup geleceklerini göremeyen kimi siyasilere, kimi yazar, çizere, yorumcuya vb ne demeli?!

 

YRP’nin, YRP’lilerin ve de YRP’nin başındaki –Necmettin Erbakan’ın oğlu- Muhammed Ali Fatih Erbakan’ı böylesine pohpohlamanın anlamı, gereği yok!

Bu anlayışın siyasi kadroları, dünya lideri Kemal Atatürk’e, O’nun devrim ve ilkelerine, O’nun demokratik, laik Cumhuriyet’ine, O’nun Türkiye’sine, O’nun halkına vb azgın, azılı karşıtlar, zarar verenlerdir!

Ne bunların anlayışlarının, ne bunların anlayışlarının benzerlerinin bu topraklarda, bu bölgede ve de dünyanın hiçbir bölgesinde yeşermesin, serpilip gelişmesin, dal budak olması!

Çünkü…

Anlayışları ve benzer anlayışlar, insan ve  insanlık düşmanı emperyalizme, emperyalistlere hizmet ediyor!

 

Gerçekçi anlayışlara, gerçek dindarlara saygım var.

Gerçek anlayıştakiler ile gerçek dindarlar, başlarda kimi söylemlere inandılar, kandılar, Adalet ve Kalkınma Partisi’nde toplandılar!

31 Mart 2024 Yerel Seçim öncesi, düşündüler, sorguladılar, ne yaman “yanıldıkları”nı,  “yanıltıldıklarını” çok net gördüler, kavradılar; uyarıları sonuç vermeyince de, AKP’den çekilme seçeneğinde karar kıldılar, çekildiler.

 

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan şimdi -31 Mart 2024 Pazar saat 22.30’da- partisinin Genel Merkez binasının balkonundan yaptığı konuşmada https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/151940/-bu-secimin-galibi-demokrasimizdir-mill-iradedir- “Burada öncelikle bir hususu ifade etmek durumundayım: Seçimler, bildiğiniz gibi, demokrasilerin en kritik günleridir. Milletin iradesi sandıkta tecelli eder. Millet, sözünü sandık yoluyla söyler. Millet, siyasetçiye mesajını sandık vasıtasıyla iletir. Millet, uyarısını ve takdirini sandık aracılığıyla ifade eder. Milletin kararının, hiçbir baskıyla, dayatmayla, yönlendirmeyle karşılaşmadan sandıkta tebarüz etmesi..” diyor, “31 Mart bizim için bir bitiş değil, aslında bir dönüm noktasıdır. 31 Mart Mahalli İdareler Seçimleri’nde de Türk milleti, yine sandığı vesile kılarak mesajlarını siyasetçilere ulaştırmıştır. Sonuçlardan bağımsız olarak bu seçimin galibi öncelikle demokrasimizdir, millî iradedir, hangi siyasi görüşe mensup olursa olsun 85 milyonun tamamıdır. Seçim maratonunda kazanan, adaylardan önce Türkiye olmuş, milletimiz olmuş, uğruna ağır bedeller ödediğimiz demokrasimiz olmuştur. Bugün AK Partiye ve Cumhur İttifakına oy verenlerle birlikte, demokratik haklarını kullanarak sandığın gücüne güç katan herkes kazanmıştır” diye sürdürüyor ve şu sözleri ekiyor:

“Elbette her siyasi parti kendi bünyesinde seçim sonuçlarını analiz edecektir. Biz de partimizin organlarında 31 Mart seçimlerinin neticelerini açık yüreklilikle değerlendireceğiz, özeleştirimizi cesaretle yapacağız. Elbette yerel bazda yaşanan bu gerilemenin sebeplerini ayrıca masaya yatıracağız. Kaybettiğimiz, geriye düştüğümüz her yerde, sebepleri çok iyi tespit edecek ve gerekli müdahalelerde bulunacağız. Ama hiçbir surette milletimizin kararına hürmetsizlik etmeyeceğiz. Milletle inatlaşmaktan, millî iradeye rağmen hareket etmekten, milletin takdirini sorgulamaktan, bugüne kadar olduğu gibi, yine uzak duracağız. Milletin sandıkta verdiği mesajları en isabetli, en objektif bir şekilde akıl ve vicdan terazimizde tartarak, gerekli adımları mutlaka atacağız. Bunun için önümüzde yaklaşık 4-5 yıllık bir süre var. Bu süre zarfında yanlışlarımızı düzelteceğiz. Eksiklerimizi muhakkak tamamlayacağız. Doğrularımızın sayısını artıracağız. Bir sonraki seçimlere kadar olan dönemi, her açıdan kendimizi yenilediğimiz, hatalarımızı telafi ettiğimiz kapsamlı bir muhasebe zeminine dönüştüreceğiz.”

(Erdoğan’ın sözlerinde, doğrular yanında çok da eksikler, yanlışlar, çelişkiler var; bu yazıda değinmeyeceğim.)

 

31 Mart 2024 gecesi diğer siyasi parti Genel Başkanları da açıklamalarda bulundular.

Kazandıklarını savladılar.

Ama hiç biri Erdoğan gibi özyergiden (özeleştiriden) söz etmedi!

 

Seçimden, partim CHP’m 1’inci, YRP 3’üncü, DEM Parti 4’üncü çıktı.

Üçünün de Genel Başkanları ve başka konuşanları “kazanma” havalarındaydılar!

Sanıyorlardı ki, halkı etkileyici siyasi seçim çalışmaları yaptılar, partilerini seçim 1’inci, 3’üncü, 4’üncü çıkardılar!

Yanılıyorlardı!

Evet, bu seçimin çalışanları vardı.

Ekrem İmamoğlu’nu, Mansur Yavaş’ı öncelikle sayabilirim.

Ancak…

Kazanım, onların da çalışmalarıyla olmadı!

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan çok çalışan yoktu!

Kazanamadı, kazandıramadı!

Lami cimi yok kardeşim…

31 Mart 2024 Yerel Seçimleri’nin kazananı, kazandıranı, “düşünen, sorgulayan, uygulayan halk”tır!

Siyasi parti Genel Başkanlarının tamamı, “toplumsal muhalefet”in gerisinde, hem de çok çok gerisinde kaldılar!

Ve o “toplumsal güce, muhalefet”e yenildiler!

İşte o “toplumsal gücü, muhalefet”i oluşturan, “düşünen, sorgulayan, uygulayan” insanlarımızdır!

Yarınları da belirleyecek gene onlar olacak!

 

Bu arada…

Seçimden 1’inci çıkan partim CHP’min Genel Başkanı Özgür Özel için “Genel Başkandı, bu seçimle lider oldu” diyenlere kızıyorum.

Bu beyler, hanımefendiler galiba “lider”in ve “Genel Başkan”ın anlamını bilmiyorlar!

Bilmiyor olabilirler, öğrensinler!

 

Diğer konu…

Siyasi falcılar hemen döktürdüler:

“Geleceğin Cumhurbaşkanı adayları belli oldu: Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş.”

Yok yav!

Ah sizi gidi sizi siyasi falcılar siiizzziii!

 

Dinlerler mi, değerlendirmeye alırlar mı bilmem; ama partim yönetimine önerilerde bulunmak istiyorum.

Lütfen…

*Gerçeği, gerçekleri, gerçeklerinizi masaya yatırın, siyasi geleceğinize mal olsa da kabul edin, gereğini yapın, kabul edin.

*Özünden, zemininden kaydırılmış, siyasa (politika) üretmekten, çalışmaktan yoksun, “tabela” parti duruma getirilmiş partimizi özüne döndürün, zeminine oturtun.

*Partiye ciddi zararlar veren eski Genel Başkanlardan Hikmet Çetin’i ve Kemal Kılıçdaroğlu’nu Parti Yüksek Disiplin Kurulu’na verin, partiden atın; Deniz Baykal, Bülent Ecevit ve İsmet İnönü’yü masaya yatırın, sorgulayın.

*Deniz Baykal’ın tarumar ettiği, ettirdiği “tüzük değişikliği”ni yırtın atın.

*Siyasa üretecek yapılanmayı yaşama geçirin.

*Partide, parti teşkilatlarında “Kılık Kıyafet Yasaları”nı uygulayın Türkçe sözcüklerimizin konuşulmasını sağlayın.

*Milletvekili, Belediye Başkanı, Belediye Meclis üyeleri, İl Genel Meclis Üyeleri, Genel Başkan, Parti Meclisi ve Parti Yüksek Disiplin Kurulu Üyeleri, Genel Başkan ve Genel Merkez Yönetimi tarafından seçilmesine son verin, önseçime nokta koyun, partili üyelerin belirlemelerinin önünü açın, sürecini başlatın.

*“Tercih oy”un yasalaşmasına öncelik verin.

*Teşkilatların siyasa üretmelerini zorunlu hale getirin.

*İletişime, vatandaşa ulaşmaya, anlaşılır anlatıya, propagandaya duyarlı davranın.

Partimizi “devşirme”lerden arındırın.

 

Ve…

Van olayı…

KABUL EDİLİR DEĞİL!.. BAKALIM YSK KARARINA SAHİP ÇIKACAK, HAK SAHİBİNE HAKKI OLAN MAZBATAYI VERECEK Mİ?!. GÖRECEĞİZ!.. https://twitter.com/BakiKarakol/status/1775199946116837712

AKP Sözcüsü Ömer Çelik, 12 Eylül 2010’daki halkoylamasıyla “Yargı darbesi” yapacak, yargıya partililerinizi, yandaşlarınızı, “itaatkar”larınızı yerleştireceksiniz, dün de (2 Nisan 2024 Salı) çıkıp Van olayıyla ilgili “Bu, siyasi alanın müdahale ettiği, hükümet alanının müdahale edebileceği bir alan değil” diyeceksiniz!

Kim inanır?!

Kimi inandıracağınızı sanıyorsunuz?!

Ve Hatay olayı!..

Öyle oy sayımı mı olur?!

O sayım, oylar nasıl kabul edilir, geçerli sayılır?!

Hukuk adına il, ilçe Seçim Kurumları ve son olarak Yüksek Seçim Kurulu (YSK) doğru kararlar alsınlar ve uygulasınlar, uygulatsınlar!  

 

Öte yandan…

Seçim bitti, “itirazlar süreci” başladı!

İl ve ilçelerdeki birbirleriyle çelişen “ret”, “kabul” kararların ardı arkası kesilmiyor!

Yalvarıyorum, yakarıyorum, “itiraz edilemez, kesin karar”ı verecek YSK duyarlı olsun, duyarlı davransın!

 

Üzülerek…

Van, Hatay olayları ve başka il, ilçelerdeki “itirazlar yağmuru” ile AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın alıntıladığım yukarıdaki sözlerinin yaman çeliştiğini belirtmeliyim!

Şunu da vurgulayarak belirtmeliyim ki, bütün bu gelişmeler, Erdoğan’ın, partisi AKP’nin Merkez Yönetim Kurulu’ndaki “Ya hatalarımızı görerek kendimizi toparlarız ya da güneşi gören buz misali erimeye devam ederiz” https://www.sozcu.com.tr/erdogan-dan-secim-yorumu-gunesi-goren-buz-misali-erimeye-devam-ederiz-p36900 sözünün gerçekleşeceğini ya da gerçekleşmesinde payı sahibi olacağını işaretliyor!

 

Ne güzel atasözümüzdür:

“Herkes ektiğini biçer”!..

 

NOT: Kars Belediye Başkanlığı seçimi ile ilgili düşüncelerimi haftaya yazacağım.

“GELECEĞİN SİYASİ LİDERİ: CAN ATALAY”!..

150 150 bakikarakol

Ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin sonucu, yürütmenin de başı olan AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından “Bakan” sıfatıyla atanan “Yüksek Bürokrat”lar, 21 Mart 2024 Perşembe günü başlayan “Yerel Seçimler”e ilişkin Anayasal ve yasal “Seçim Yasakları”na aldırış etmeden, “suç” işleyerek, “Cumhur İttifakı”nın, özellikle “Cumhur İttifakı”nın birinci siyasi partisi AKP’nin Belediye Başkan adaylarının kazanmaları yönünde caddelerde ve sokaklarda vatandaşlarla birebir görüşüyorlar, mini mitinglerde konuşmalar yapıyorlar, “adayımız” dediklerine oy istiyorlar*!

Buna ilişkin haberleri, tepkileri, yergileri okuduğumda…

Ortada “Partili Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi” yokken, sistemin adı dahi anılmazken; “Parlamenter Sistem” varken, “Başbakan” olan AKP Genel Başkanı Erdoğan, halk tarafından seçilecek Cumhurbaşkanlığı’na aday olduğunda (10 Ağustos 2014) “Başbakanlık” görevinden istifa etmediğini, Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK’nın) da “bu yanlışa onay verdiği”ni anımsadım.

Bu yüzden…

“Bakan” sıfatlı “Yüksek Bürokrat”ların, “adayımız” dedikleri yanında alanlarda yer almalarına özünde karşıyım ama tepkilere kulak asmayacaklarını, bildiklerini okuyacaklarını, yani bir sonuç elde edilmeyeceğini bildiğim için umursamıyor, YSK’ya da “Seçim ve halkoylamaları süreçlerindeki ‘kimi kararları’ndan ötürü ‘Sicili bozuk” diyorum!

“Sicili bozuk” birine, birilerine, kuruluşlara, kurumlara güvenilir mi, güven olur mu?!

Olsa bile, ne kadar gerçekçi, inandırıcı olur?!

Ben şahsen gerçekçi ve inandırıcı da bulmam!

Bulmadığım için, 4 gün sonra (31 Mart 2024 Pazar) sandığa gidecek halkın oyları üzerinde ciddi yanlı, yanlış kararlar alınacağı, aldırılacağı ve de uygulanacağı, uygulatılacağı kaygısındayım!

Üzgünüm…

YSK’nin “kimi kararları”ndan ötürü sicili öylesine ve o kadar bozuk ki!

Bir zamanlar sonsuz güven ve saygın duyduğum YSK’nın bugünkü hale getirilmesini içime sindiremiyorum!

Ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ni, “Parlamenter Sistem” yanlısı, tutkunu bu toprakların insanları ret etmişti

Ama…

YSK’nın geçerli saydığı “mühürsüz oylar”la “kabul edildi” diye gene aynı YSK “resmi” olarak açıkladı! https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-39616136

O dönemin YSK Başkanı Sadi Güven çıkıp “Benim soyadım ‘Güven’, bana güvenin” demez mi?!

Ve…

Ahmet Yener Başkanlığındaki şimdiki YSK geri kalır değil!

Şu seçim sürecinde olup bitenlere sessiz kalması bir yana…

Bir örnek:

Hatay Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Can Atalay hakkında aldığı “doğru kararlar”ının arkasında durmadı, duramadı!

Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’nin “Can Atalay”la ilgili “kararı”na “Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi, orada dur. Can Atalay, benim Anayasa ve yasalardan aldığım yetkiyle ‘Milletvekili adayı’ oldu ve Milletvekili seçildi, ‘Milletvekili mazbatası’nı verdim. Ben de Yüksek Yargı organıyım, benim kararlarım kesindir, itiraz edilemez. Sen, benim üstünde değil, altımdasın. Kararlarımı sorgulayamaz, yargılayamazsın. Kararlarıma saygılı ola ve dosyayı yerel mahkemeye gönder, Can Atalay’ın salıverilmesini sağla” demdi!

 

Can Atalay’ın partisine, avukatlarına ne demeli?!

Bu ayrıntıya neden odaklanmadılar?!

Neden toplumun dikkatini bu ayrıntıya çekmediler?!

Neden bu noktada kamuoyu oluşturmadılar?!

Neden YSK’nın kapısında bu içerikte açıklamalar, eylemler yapmadılar, “YSK sessiz kalma, kararlarına sahip çık, kararlarını hiçe sayan Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’ne ‘Dur’ diye seslenmediler?!

 

Ama…

Ayırtında olunamayan bir gelişme filizlendi!

Yeşeriyor!

“Düşün babası”, sevdalısı olduğum Kars’ımdan “Muharrem Ulu”!

Ulu kardeşim, Şubat 2024 başlarında telefonla konuştuğumuzda dedi ki:

“Geleceğin siyasi lideri Can Atalay”!

Katılıyorum.

Çok da iyi olur.

Sevgili Can Atalay’ı içtenlikle istiyor, içtenlikle destekliyorum.

 

Tarihçesinde…

Türkiye’de demokrasinin kök salmasını sağlayan önemli unsurlardan biri de 1950 yılında Yüksek Seçim Kurulunun seçim yönetiminde merkezî bir kurum olarak kurulması olmuştur. Yüksek Seçim Kurulu, 21.02.1950 tarihinde yürürlüğe giren 16.02.1950 tarihli ve 5545 sayılı Milletvekilleri Seçimi Kanunu 1 ile oluşturulmuştur. 5545 sayılı Kanun’un 57. maddesinde, seçim işlerinin seçim kurullarınca yürütüleceği belirtilmiş; 58. maddesinde de Ankara’da bir ‘Yüksek Seçim Kurulu’, her seçim çevresinde bir “il seçim kurulu”, her ilçede bir “ilçe seçim kurulu” ve seçim bölgelerinde yerleştirilecek her sandık başında bir “sandık kurulu” bulunacağı hükmüne yer verilmiştir.2 Ayrıca anılan Kanun’un 59. maddesi ile ülkemizde ilk defa seçimlerin hâkim gözetim ve denetimi altında yapılması ilkesi benimsenmiş; Yüksek Seçim Kurulunun yanı sıra il ve ilçe seçim kurulları ve sandık kurullarından müteşekkil seçim organlarının tüm işlemleri, hâkim gözetimi ve denetimine tabi tutulmuştur. Yüksek Seçim Kurulunun görev ve yetkileri, 5545 sayılı Kanun’un 123. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre Yüksek Seçim Kurulu, oy verme gününden önce il seçim kurullarının teşekkülüne, işlemlerine ve kararlarına karşı yapılacak itirazlar ile il seçim kurullarının ilan ettiği aday listelerine ilişkin itirazları inceleyerek kesin karar vermeye yetkili kılınmıştır.https://www.ysk.gov.tr/tr/tarihce/1510  yazan…

Görevleri de…

Yüksek Seçim Kurulu, ülkemizdeki seçimlerin başlamasından bitimine kadar başta Anayasa olmak üzere; 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun, 7062 sayılı Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile diğer seçim kanunlarına uygun olarak seçimlerin yönetim ve denetim işlemlerinin adil ve şeffaf bir şekilde yürütülmesini sağlayacak düzenlemeleri yapan, seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikâyet ve itirazları inceleyen ve kesin olarak karara bağlayan, seçim sonuçlarını güvenli ve hızlı bir şekilde kamuoyuna duyuran Anayasal bir Kuruldur.”  https://www.ysk.gov.tr/tr/ysk-gorev-ve-yetkileri/1493 biçiminde özetlenen…

Yürürlükteki Anayasa’nın “Yasama Bölümü” içinde yer alan, yalnızca seçimlerin genel yönetim ve denetimini yürüten bir kurul değil, Yargıtay ve Danıştay’ın kendi üyeleri arasından seçtikleri üyelerden oluşan, seçimlerin yargısal denetimini de sağlayan karma egemen bir üst yargı mercii olan, 7 asıl ve 4 yedek üyeden** oluşan, kendi içlerinden birini başkan, birini başkanvekili seçen, görev süreleri 6 yılla sınırlı, görev süresi biten üyenin tekrar seçilmediği ve siyasi partilerin belirli koşulları taşımaları halinde 1 asıl, 1 yedek temsilci bulunduran Yüksek Seçim Kurulu’nun, 31 Mart 2024’e 4 kala kendini sorgulaması, silkelemesi, güven kazanması, buna da halkı inandırması ülke, halk ve hukuk yararınadır.

Yoksa…

Yandı gülüm keten helva!

 

Şimdi…

31 Mart 2024 Pazar günü sandığa gideceğiz.

Seçmenin seçmediği, başkalarının (siyasi parti Genel Başkanlarının, o siyasi parti genel merkez yönetimlerinin) “seçtikleri” diyemeyeceğim, “atadıkları” diyeceğim –ki, bunun “kayyum”dan ne ayırtı (farkı) var?- YSK onayından geçmiş listelerdeki insanlara oy vereceğiz.

(Bağımsızları ayırmak gerek.)

Bu bilinçte olalım, bu bilinçte olduğumuzu partilerin il, ilçe ve Genel Merkez yöneticilerine hissettirelim.

Sandığa kesin gitmek kaydıyla, en doğru seçeneğimize mührü basalım.

 

Bu arada…

Sevdalısı olduğum Kars’ta, seçimden sonraki günlerde yazacağım ilginçlikler oldu, oluyor!

Ya biri, birine okkalı oyun oynuyor, kazık atıyor, atacak ya da biri yüklü parayla yanıltıcılık yapıyor, yaptırıyor.

Küskünler var.

Kars’ta değiller, Kars dışında başka başka yerlerde partilerinin seçim çalışmalarına katılıyorlar.

Bugünden havlu atanı, atanları ve de kazanacak adayı biliyorum.

Ancak…

Tek sözcük yazmayacağım.

Nisan 2024’ün ikinci yarısından itibaren yazacağım.

Yalnız Kars’la ilgili değil, Türkiye Geneliyle ilgili yazacaklarım çokça!

 

31 Mart 2024 Yerel Seçimleri’nin olaysız, sakin geçmesi dileğindeyim.

Lütfen duyarlı olalım, gerilime, gerilmelere ortam yaratılmasına izin vermeyelim.

Bu Cennet ülke, bu güzel insanlar bizim.   

   

İzninizle yazımı…

Çok önemsediğim, herkesin de önemseyip içeriğindeki iletinin, iletilerin özünü, ayrıntılarını anlayıp en sağlıklı sorgulamalar yaparak, gizliliğin herkesçe bilinmesi için,  

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın; oğlu Necmettin Bilal Erdoğan’ın “Yüksek İstişare Kurulu Üyesi” olduğu “Türkiye Gençlik Vakfı’nın (TÜGVA’nın)  8 Mart 2024 Cuma günü Sinan Erdem Spor Salonu’ndaki “7’inci Gençlik Buluşması”nda TÜGVA il temsilcilerine ettiği şu sözlerle bitireceğim:

“Malum 31 Mart Türkiye’de bir dönüm noktası. Ve bu dönüm noktasında tüm İslam dünyasının gözleri Türkiye’de. Türkiye’de ne olacak? Her ne kadar bu bir genel seçim değilse de yerel seçimde gözler, AK Parti’nin bu seçimlerden alacağı netice ne olacak? Onun için tabii çok güçlü bir gençliğe sahip olan davamız, inşallah sandıkları adeta patlatırcasına 31 Mart akşamında o farklı bakanlara gereken cevabı verecektir diye inanıyorum. Ardı arkası kesilmeyecek şekilde çalışmalarımı sürdürüyorum. Adeta nefes almaksızın koşturuyoruz. Çünkü benim için bu bir final. Yasanın verdiği yetkiyle bu seçim son seçimim ama buradan çıkacak netice benden sonra gelecek kardeşlerim için bir emanetin devri olacak. Onun için de hazırlıklarımızı buna göre yapıp adımı da buna göre atmamız lazım ki çok farklı bakanlara karşı gereken cevabı istiyoruz ki 31 Mart akşamı verelim. 1 Nisan’dan itibaren de yeni bir dönemi inşallah başlatalım.”

https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/erdogan-benim-icin-bu-bir-final-son-secimim-2183622?utm_campaign=Cumhuriyet&utm_medium=SliderHaber&utm_source=Anasayfa

VİDEO : https://www.youtube.com/watch?v=MCk1p2_Zk_w

 

*  Prof. Dr. İbrahim Ö. Kaboğlu’nun 17 Ağustos 2023 günlü “Bakanlar Seçim Çalışmalarına katılamaz” https://www.birgun.net/makale/bakanlar-secim-calismalarina-katilamaz-461397 başlıklı yazısı.

 

** YSK üyelerinin 6’sı Yargıtay, 5’i Danıştay Genel Kurullarınca kendi üyeleri arasından üye tam sayılarının salt çoğunluğunun gizli oyu ile seçilir.

BAHÇELİ’NİN, ERDOĞAN’A “AYRILAMAZSIN, BIRAKAMAZSIN” SÖZCÜKLERLE SESLENMESİ!..

150 150 bakikarakol

Anımsayacaksınız…

“Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin “Yürütme”nin de başı AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 8 Mart 2024 Cuma günü, iki oğlundan küçüğü Necmettin Bilal Erdoğan’ın “Yüksek İstişare Kurulu Üyesi” olduğu Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA)’nın İstanbul Bakırköy’deki “Sinan Erdem Spor Salonu”nda “7’inci Gençlik Buluşması” etkinliğine katıldı.

İlkin, TÜGVA’nın 81 il temsilcileriyle bir araya geldi, bir konuşma yaptı, ardından büyük salona geçti, TÜGVA’lı gençlere seslendi.

 

Erdoğan, “Artık sizlerin zamanının misafiri olan bir büyüğünüzüm. Ben misafirim, siz ev sahibisiniz” tümcesini ettiği TÜGVA’lı gençlerle buluşmadan önce, TÜGVA’nın 81 il temsilcilerine şu tümceleri etmişti:

“Malum 31 Mart Türkiye’de bir dönüm noktası. Ve bu dönüm noktasında tüm İslam dünyasının gözleri Türkiye’de. Türkiye’de ne olacak? Her ne kadar bu bir genel seçim değilse de yerel seçimde gözler, AK Parti’nin bu seçimlerden alacağı netice ne olacak? Onun için tabii çok güçlü bir gençliğe sahip olan davamız, sandıkları adeta patlatırcasına 31 Mart akşamında o farklı bakanlara gereken cevabı verecektir diye inanıyorum. Ardı arkası kesilmeyecek şekilde çalışmalarımı sürdürüyorum. Adeta nefes almaksızın koşturuyoruz. Çünkü benim için bu bir final. Yasanın verdiği yetkiyle bu seçim son seçimim ama buradan çıkacak netice benden sonra gelecek kardeşlerim için bir emanetin devri olacak. Onun için de hazırlıklarımızı buna göre yapıp, adımı da buna göre atmamız lazım ki çok farklı bakanlara karşı gereken cevabı istiyoruz ki 31 Mart akşamı verelim. 1 Nisan’dan itibaren de yeni bir dönemi inşallah başlatalım.” https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/erdogan-benim-icin-bu-bir-final-son-secimim-2183622?utm_campaign=Cumhuriyet&utm_medium=SliderHaber&utm_source=Anasayfa

(VİDEO : https://www.youtube.com/watch?v=MCk1p2_Zk_w)

 

 İki gün sonra (10 Mart 2024 Pazar), Kamutay (TBMM) Başkan Vekillerinden AKP’li Bekir Bozdağ’ın açıklaması basında yer aldı. https://www.gercekgundem.com/siyaset/bekir-bozdag-erken-secim-karari-cikarsa-erdogan-ucuncu-kez-aday-olabilir-453868

Bozdağ, Kamutay’ın erken seçim kararı alması durumunda, Erdoğan’ın “Cumhurbaşkanı aday” olabileceğini söyledi.

Tartışı başladı ve sürüyor.

(Ayrıntılara girmeyeceğim.)

 

Aynı gün, MHP’nin 14’üncü Olağan Büyük Kurultay’ı vardı; “Genel Başkan”lığa tek aday Devlet Bahçeli idi.

(Bahçeli, 6 Temmuz 1997 günü yapılan 5’nci Olağanüstü Kongre’den beri Genel Başkan.)

 

Bahçeli, 10 Mart 2024 Pazar günkü Kurultay’da konuştu ama konuşması MHP’nin resmi internet sitesi www.mhp.org.tr’de yayınlanmadı, yerine “teşekkür konuşması” kondu.

Ancak…

Gazetelerin internet siteleri, Bahçeli’nin “Kurultay konuşması”nı genişçe yayınladılar.

Örneğin:

Cumhuriyet Gazetesi, internet sitesinde “Oyların tamamını aldı: Devlet Bahçeli yeniden genel başkan seçildi” https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/oylarin-tamamini-aldi-devlet-bahceli-yeniden-genel-baskan-secildi-2186628?utm_campaign=Cumhuriyet&utm_medium=SliderHaber&utm_source=Anasayfa (https://www.youtube.com/watch?v=Y5V0nlinfCU) başlığıyla yayınladı.

 

www.cumhuriyet.com.tr’nin anılan haberine göre, bin 295 delegenin tamamının oyunu alarak, 11’inci kez “Genel Başkan” seçilen Devlet Bahçeli, “Kurultay konuşması”nda “Geçenlerde basından öğrendiğim kadarıyla Sayın Cumhurbaşkanımızın bir konuşması özellikle sol cenahlarda büyük bir iştah olarak kabul edilmiştir. Buradan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a seslenmek istiyorum” diyor ve ekliyor:

“Ayrılamazsın, Türk milletini yalnız bırakamazsın. Cumhur İttifakı olarak yanındayız. Yeni yüzyılın kurtarıcı lideri olarak sizi görmek istiyoruz.”

Yanlış okumadınız!

 

“Cumhur İttifakı”ndaki siyasi partilerden “MHP”nin Genel Başkanı Milletvekili Devlet Bahçeli, halktan 27 milyon 843 bin 692 (%52,18) oy alan ve “Cumhurbaşkanı” seçilen AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a “Ayrılamazsıni bırakamazsın” diye sesleniyor!

 

Siyasi parti Genel Başkanı Milletvekili Bahçeli, seçmenden kaç oy almış ki…

28 milyona yakın seçmenin “oy”u ile “Cumhurbaşkanı” seçilen ve “Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanlığı makamı”na oturan “Cumhurbaşkanı”na “ayrılamazsın”, “bırakamazsın” diyor?!

 

Kaldı ki, Türk halkının varlığı bir kişiye bağlı değildir!

Kaldı ki, Türk halkı bir bütündür, tek kişiye sığınmaya ne izini ne geçit vermez, bir vatandaşını dahi yalnız, sahipsiz bırakmaz!

Kaldı ki, Türk halkı, “Cumhur İttifakı” demek değildir!

Kaldı ki, değil “yeni yüzyıl”ın, yüz yılların tek kurtarıcısı, biri veya birileri değil, Türk halkının kendisidir!

 

Bahçeli’ye bu sözleri yazanlar, okutanlar, söyletenler kabul edilemez yanlışlarının ayırtındalar mı?!

 

Bahçeli, ağzından çıkan sözlerin ayırtında mı?!

Ayırtında olsa da, olmasa da fena, kaygı verici!

 

Sormak isterim:

“Cumhur İttifakı” ortaklarından MHP Genel Başkanı Milletvekili Devlet Bahçeli, halk tarafından seçilmiş “Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı”na, emredercesine “ayrılamazsın, bırakamazsın” deme gücünü nereden alıyor?!

 

Oysa Bahçeli’nin “devlet adamı donanımı”da, nazik, kibar, saygılı, haddini, yolu yordamı bilen vb biri olduğu zaman zaman yazılır, çizilir, konuşulurdu!

Tanrı aşkına şimdi bu sözcükler ne?!

 

Ve…

Merak ediyorum:

Bahçeli, Erdoğan’ın, TÜVGA’daki konuşmasından alıntıladığım sözlere, her bir tümcenin satır aralarına hiç odaklandı mı?!

Erdoğan’ın söylemek istediklerini anlayabildi mi?!

 

Odaklanıp anlayabilseydi, “hükmeden” sözcükleri, “hükmeden ton”la söylemezdi, “diplomatik dil” kullanırdı!

Örnek de olurdu!

 

Ok yaydan çıktı!

Her şey “Arapsaçı”na döndü!

Önü görmek, öngörülerde bulunmak zor!

Gene de Türk halkı düşünecek, doğruyu, yapması ve yapılması gerekeni/gerekenleri bulacak, yaşama geçirecek!

Bu umudun, kararlılığın mayası, güvenle izlenecek yol,  dünya lideri Kemal Atatürk’ümüzün “Söylev”inde, “Gençliğe Hitabe”sinde, “devrim ve ilkeleri”nde, “söylemleri”nde vb!

Yeter ki defalarca açıp okuyalım, okunmalarını sağlayalım!..

ÇETİN’İN, KÖKSAL’IN, ÖZEL’İN, ERDOĞAN’IN O SÖZLERİ, İMAMOĞLU’NUN O SES TONU!..

150 150 bakikarakol

https://www.biyografya.com/biyografi/11527 linkinde biyografisini okuyacağınız, CHP’nin 6 aylık eski Genel Başkanı Hikmet Çetin, 4 Mart 2024 Pazartesi günü Artı TV’de Kemal Avcı’nın sorularını yanıtladığı https://www.youtube.com/watch?v=JQtm1CcoMK4 söyleşide, www.serbestiyet.com internet gazetesinin haberine göre https://serbestiyet.com/haberler/hikmet-cetin-mustafa-kemal-cok-buyuk-isler-yapti-ama-bazi-yanlislar-da-olmustu-dersim-olaylari-oyle-mi-olmaliydi-159250/  “Liderlik zor. CHP liderliği şöyle zor: Cumhuriyetin başından beri Türkiye’de olmuş iyi-kötü, yanlış-doğru, hepsinde var. Bunu böyle bütün bunlar zamanında niçin, nasıl yapıldı? Neden öyle oldu falan diye bilmeniz lazım. Çok zor bir şey bu, kolay değil. Cumhuriyetle özdeşleşmiş bir parti. İyi şeyler var, kötü şeyler var; yanlışlar var. Mustafa Kemal bir devrimciydi. Çok büyük işler de yaptı. Ama bazı yanlışlar da olmuştu. O merkezden de kaynaklanmayan yanlışlar. Mesela öyle yerlerde, mesela Dersim olaylarında… Şimdi Dersim olaylarında öyle mi olmalıydı? Öyle olmayabilirdi. Oradaki yetkili, yetkili kişinin şeyi bu. Verdiği bir karar diye. Yani baba sağken, baba dururken çocuğu asmak falan, onlar olacak şeyler değil tabii. Onların merkezden yapıldığını zannetmiyorum. Bence CHP’nin sorumluluğu yok. Yani şundan dolayı yok; o zaman Başbakan da Celal Bayar zaten. 50’li yıllardı vs. Bir şekilde bunları anlatıp özür dilenebilirdi. Tıpkı şey gibi. Mesela 1915 Ermeni olayları gibi. Cumhuriyet kurulduğu zaman, yani o günkü kadro; niye bunu yapamadılar, onu da bilemiyorum. O günkü kadro çıkıp işte ‘Böyle bir şey oldu, yanlışlıklar da var işin içinde. Çok üzücü olaylarda oldu. Özür diliyoruz’ denseydi belki bu iş bu kadar büyümezdi. Yani bir özür dilemeyi yenilgi anlamına gelmezdi. Özür dilemeyi bir araç kullanılabilir. Gerektiği zaman. Yapamadık.” sözler ediyor.

Çetin, daha dünya lideri Kemal Atatürk’ü, Atatürk Türkiye’sini, yıllarca içinde siyasa (politika) yaptığı CHP’yi tanıyamamış, CHP’li olamamış,  “lider” ile “Genel Başkan” arasındaki ayırtı (farkı) öğrenememiş, bir de kalkıyor “ahkam” kesiyor!

Yok efendim “Atatürk’ün yanlışları da olmuştu. Dersim olayları öyle mi olmalıydı? Öyle olmayabilirdi. Özür dilenebilirdi. “Ermeni olayları gibi. Cumhuriyet kurulduğu zaman, yani o günkü kadro, niye bunu yapamadılar? Çok üzücü olaylarda oldu. Özür diliyoruz’ denseydi belki bu iş bu kadar büyümezdi” ve buraya aktarmadığım bir dizi “zırva” sözcükler, tümceler!

CHP eski Milletvekili, eski Bakanı, CHP eski Genel Başkanı görevlerinde bulunmuş, 87 yaşındaki (1937 doğumlu) Hikmet Çetin bu sözleri ediyor!

 

Yaa, nasıl eder?!

Bunun adı “ihanet”tir!

 

CHP yönetimi de duymazdan geldi!

Yaa, nasıl duymazdan gelir?!

Derhal “Kesin ihraç” istemiyle Yüksek Disiplin Kurulu’na verilmesi ve CHP’liliği sonlandırılması gerekirken, kimsenin kılı kıpırdamadı!

Yaa, bu nasıl olur?!

Üstelik…

Gündeme düşmemesi için elden gelen yapıldı!

 

Derken…

2 gün sonra, 6 Mart 2024 Çarşamba günü, CHP’nin Afyonkarahisar’dan Belediye Başkan adayı gösterdiği Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal*, Genel Başkanı Özür Özel’in de katıldığı “Seçim Koordinasyon Merkezi”nin açışında, Özel’in içinde oturduğu seçim otobüsünün üstüne çıktı, mikrofonu eline aldı, bangır bangır haykırdı:

“Belediye Başkanı seçildiğimde Afyonkarahisar Belediyesi’nin kapıları DEM Parti hariç her siyasi partiye açık olacak. AKP’nin adayı bunu söyleyemez, onlar ancak yaygara koparıp kapalı kapılar ardında pazarlık yaparlar.” https://t24.com.tr/haber/chp-nin-afyonkarahisar-adayi-burcu-koksal-secildigimde-belediyenin-kapilari-dem-parti-haric-her-siyasi-partiye-acik-olacak,1154815

 

Bu sözler gündeme bomba gibi düştü.

(Hala gündemde.)

“Hikmet Çetin vakası” unutuldu!

(Ben unutmadım, unutmayacağım, seçim sonrası ayrıntılı yazacağım.)

 

Hukukçu, 25’inci, 26’ıncı, 27’ınci ve 28’inci Dönem Afyonkarahisar CHP Milletvekili, CHP Grup Başkanvekili Burcu Köksal’ın “uçuk sözler”ine ilk açıklama, düzeltme(!) aynı gün birkaç saat sonra Özgür Özel’den geldi.

Özel, Uşak mitinginde “Burcu Başkandan da selam getirdim. Afyon’da konuşurken, belediyenin kapılarını ardına kadar açacağız diye söylerken, orada küçük bir sürçü lisan oldu. ‘Aman başkanım sen düzelt’ dedi.” https://chp.org.tr/haberler/cumhuriyet-halk-partisi-genel-baskani-ozgur-ozel-usakta-turkiye-ttifakinda-yalniz-degiliz

 

Yalan!

Yalan konuştuğunu katıldığı televizyon programında itiraf edtti.

Az aşağıda değineceğim.

 

Burcu Köksal, dakikalar içinde kendisini arayan gazeteciye açıklama yapıyor, “Sadece sana açıklama yapacağım. Ben belediye başkanı seçildiğimde Afyonkarahisar Belediyesi’ni DEM Partililerle yönetmeyeceğim. Ben bir dil sürçmesi sonucu değil, verdiğim söz üzerine konuştum. Ben ilk günden beri bu sözü verdim. Bu sözümün de arkasındayım.”        https://twitter.com/barisyarkadas diyor.

 

Çok net anlaşıldığı gibi…

Belediye Başkan adayı, Milletvekili Burcu Köksal, Genel Başkanı Özgür Özel’i “yalanlıyor”du!

Kendi sözlerinde de “mini kıvırma” yapıyordu!

Şöyle:

Otobüsün üstünde “Belediye Başkanı seçildiğimde Afyonkarahisar Belediyesi’nin kapıları DEM Parti hariç her siyasi partiye açık olacak” diyor, şimdi  “Ben belediye başkanı seçildiğimde Afyonkarahisar Belediyesi’ni DEM Partililerle yönetmeyeceğim” diyor!

Bu kadarla yetinmiyor, @Av_Burcu03 hesabından gerçekleştirdiği paylaşımda “Seçim süreci boyunca söylediğim gibi AKP’nin yalanlarına iftiralarına montaj videolarına karşı söylemim nettir. Belediye Başkanı olduğumda belediyeyi DEM ve HÜDA-PAR ile yönetmeyeceğim. Belediye başkanı olduğumda belediyenin kapısı etnik kökeni, mezhebi ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı olan bu ülkeyi seven bu ülkenin birlik bütünlüğünü savunan herkese ardına kadar açık olacaktır.”

https://twitter.com/Av_Burcu03/status/1765765827477856301 diye yazıyor.

Yani “Hüda-Par”ı ekliyor.

 

Sol görüşlü ailenin kızı, siyasi görüşüne, siyasi inancına, üyesi olduğu siyasi partiye, o siyasi partide üstlendiği siyasi görevlere ve kendisine nasıl bu kadar zarar verir, ihanet eder, kendi kendini yalanlar, yalancı duruma düşürür?!

 

Burcu Köksal’ın “Belediye Başkanı seçildiğimde Afyonkarahisar Belediyesi’nin kapıları DEM Parti hariç her siyasi partiye açık olacak” biçimindeki “uçuk sözler”ine CHP Yönetiminden beklenen tepki, beklendiği içerik ve tonda gelmeyince, “uçuk sözler”den “büyük hasar” alacak seçim bölgelerinin en başında gelen İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve aday CHP’li Ekrem İmamoğlu bir günün ardından çıktı konuştu:

Ben belediye başkanı olursam şu partilileri belediyeye almam, şu partililer hariç şu partililerle görüşürüm diyen ya kendine başka bir iş bulacak ya da başka bir parti bulacak. Onu söyleyeyim. Biz insan ayırt etmeyiz kardeşim.” https://www.sozcu.com.tr/imamoglu-ndan-chp-nin-adayina-sert-tepki-kendine-ya-baska-bir-is-ya-da-baska-bir-parti-bul-p27806

Haklıydı.

Çünkü Burcu Köksal’ın “uçuk sözler”inden ötürü, kazanacağı seçimi yitiremezdi!

Ancak…

Söylemindeki tonlama yüksekti!

(Birileri, bu tonlamayı “İmamoğlu kendini Genel Başkan’ın yerine koydu” biçiminde yorumladı, yerdi.)

 

“Uçuk sözler”in sahibi Burcu Köksal 8 Mart 2024 Cuma günkü açıklamasında  https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/burcu-koksaldan-flas-dem-parti-aciklamasi-2183575?utm_campaign=Cumhuriyet&utm_medium=SliderHaber&utm_source=Anasayfa“çevir kazı yanmasın” yaptı.

Sözlerinin çarpıtıldığı savında (iddiasında) da bulunmaz mı?!.

Oysa…

Çarpıtan, eğip büken kendisiydi!

 

Ne ilk ne son söyledikleriyle kimseleri inandıramadığı gibi, kafalarda “Arkasında kim var? Ona bu yanlışı yaptıran kim?” sorularına neden oldu.

Hala da, sorulara yanıt aranıyor!

CHP’li(me) bak CHP’li(me)!

Düşman başına!

 

8 Mart 2024 Cuma gecesi, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bir televizyon kanalının konuğu; gazetecilerin sorularını yanıtlıyor.

Gündemdeki “uçuk sözler” ile ilgili soruya “Kendisine telefonda sordum: ‘Böyle bir ifadeye ne gerek var?’ dile. O da ‘Başkanım burada şöyle ifade var: ‘Belediyeyi DEM’lilerle yönetecekler’. Ben ‘Belediyeyi DEM’lilerle yönetmeyeceğim, dedim’ diye konuştu. Orada DEM parti hariç dediğinizde kendisini DEM Partili hisseden, Afyon’da oturan, Türkiye’nin herhangi bir yerinde oturan DEM Partili seçmen, Kürt ve DEM Parti’yi destekleyen seçmen ‘Bir ayrımcılık var mı?’ düşünür. Ben kendisini aradım. ‘Burcu böyle bir ifade olmuş. Tansiyon yükselir. Bunu Uşak’ta düzeltiyorum’ dedim. O da ‘Aman başkanım düzeltin’ dedi. Afyon’dan bir gazeteci ile konuşmuş, mesaj atmış. Dediği şu ‘Benim DEM’le ittifakım yok’. Her gün ‘Afyon’u DEM Parti’yle yönetecekler, eş başkan atanacak’ diyorlarmış. Türkiye’de biraz da iktidara müzahir medyanın gayretleriyle oluyor. Sizin ne söylediğiniz değil, karşı tarafın ne anladığı önemli. Bizim birçok milletvekili, belediye başkanı il başkanlarımız aradı. Hatta iddiasız olduğumuz Güneydoğu’da bazı yerlerde il başkanları aradı. O yüzden bir düzeltmeye ihtiyaç vardı.” https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/ozgur-ozelden-burcu-koksal-aciklamasi-konustum-ne-gerek-vardi-dedim-2183623?utm_campaign=Cumhuriyet&utm_medium=SliderHaber&utm_source=Anasayfa yanıtını veriyor.

 

Hani…

Uşak mitinginde “Burcu Başkandan da selam getirdim. Afyon’da konuşurken belediyenin kapılarını ardına kadar açacağız diye söylerken orada küçük bir sürçü lisan oldu. Aman başkanım sen düzelt dedi” demişti?!

Şimdi de “Ben kendisini aradım. ‘Burcu böyle bir ifade olmuş. Tansiyon yükselir. Bunu Uşak’ta düzeltiyorum’ dedim” diyor!

 

Yaşamında, ne kendisine, ne çevresindekilere, ne arkadaşlarına, ne halkına, ne dünya halklarına tek yalan söylemeyen dünya lideri Kemal Atatürk’ün mayaladığı CHP’de “Genel Başkanı” olmuş, “CHP Genel Başkanlığı koltuğu”nda oturan Özgür Özel’e “yalan” hem de  “koca yalan” yakışır mı?!

Söylemek ayıp, çirkin değil mi?!

Bir süre sonra kim inanır?!

 

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a gelelim…

 

Erdoğan’ın, iki oğlundan biri “Necmettin Bilal Erdoğan”dır.

(Yıllardan beri hiç söylenmediği için, “Necmettin adı nüfus kaydında hala duruyor mu, yoksa mahkeme kararıyla silindi mi?” sorusuna takıldım.)  

 

 Bilal Erdoğan aynı zamanda, kısaltmışı TÜGVA” olan “Türkiye Gençlik Vakfı”nın, “Yüksek İstişare Kurulu Üyesi”dir.

 

TÜGVA’n, 8 Mart 2024 Cuma günü, Bakırköy’deki Sinan Erdem Spor Salonu’nda, “7’inci Gençlik Buluşması” etkinliği var.

Erdoğan da katılıyor.

İlkin, TÜGVA’nın 81 il temsilcileriyle bir araya geliyor.

Orada, anında gündeme en tepesine oturan, diğer gündemleri diplere indiren şu sözleri ediyor:

“Malum 31 Mart Türkiye’de bir dönüm noktası. Ve bu dönüm noktasında tüm İslam dünyasının gözleri Türkiye’de. Türkiye’de ne olacak? Her ne kadar bu bir genel seçim değilse de yerel seçimde gözler, AK Parti’nin bu seçimlerden alacağı netice ne olacak? Onun için tabii çok güçlü bir gençliğe sahip olan davamız, inşallah sandıkları adeta patlatırcasına 31 Mart akşamında o farklı bakanlara gereken cevabı verecektir diye inanıyorum. Ardı arkası kesilmeyecek şekilde çalışmalarımı sürdürüyorum. Adeta nefes almaksızın koşturuyoruz. Çünkü benim için bu bir final. Yasanın verdiği yetkiyle bu seçim son seçimim ama buradan çıkacak netice benden sonra gelecek kardeşlerim için bir emanetin devri olacak. Onun için de hazırlıklarımızı buna göre yapıp, adımı da buna göre atmamız lazım ki çok farklı bakanlara karşı gereken cevabı istiyoruz ki 31 Mart akşamı verelim. 1 Nisan’dan itibaren de yeni bir dönemi inşallah başlatalım.” https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/erdogan-benim-icin-bu-bir-final-son-secimim-2183622?utm_campaign=Cumhuriyet&utm_medium=SliderHaber&utm_source=Anasayfa

(Video: https://www.youtube.com/watch?v=MCk1p2_Zk_w)

 

Cumhuriyet Gazetesi güzel gazetecilik yaptı, Erdoğan’ın 2009’da “2011, Allah ömür verirse son milletvekilliği adaylığımdır”, 2012’de “Büyük Kongre’de son kez Genel Başkanlık’a aday oluyorum”, 2022’de “2023’te, Milletten kendi adımıza son kez oy istiyoruz” dediğini, en son şimdi (2024) “Bu seçim, benim için final” sözlerini söylediğini yazdı. https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/bu-benim-son-secimim-dedi-erdoganin-son-kez-aciklamasi-ilk-2183708#:~:text=’SON%20KEZ’%20A%C3%87IKLAMASI%20%C4%B0LK%20DE%C4%9E%C4%B0L…&text=Erdo%C4%9Fan%202009%20ve%202012’de,%C3%B6m%C3%BCr%20verirse%20son%20milletvekilli%C4%9Fi%20adayl%C4%B1%C4%9F%C4%B1md%C4%B1r.%22

 

Erdoğan’ın konuşmasındaki bir ayrıntı dikkatlerden kaçtı:

“Malum 31 Mart Türkiye’de bir dönüm noktası. Ve bu dönüm noktasında tüm İslam dünyasının gözleri Türkiye’de. Türkiye’de ne olacak?” 

 

31 Mart yerel seçimleri neden “dönüm noktası”ydı?!

İslam dünyası’nın gözü neden Türkiye’deydi?

İslam dünyası neden “Türkiye’de ne olacak?” diye merak ediyordu ve soruyordu?

 

Bu ve benzeri sorular üzerinde durmadık, düşünmedik, konuşmadık, tartışmadık, beyinlerin gerisindeki plan ve senaryoları öngöremedik?!

Neden?!

 

Benim usuma (aklıma) ilk aşamada “Kanal İstanbul”, “İslam Ordusu”, “Türkiye’yi Araplaştırma” takılıyor!

 

Hepsinde de…

Genelde, insan, insanlık, emek; özelde, İslam Dini, İslam Dini’ne inanan ülkeler/halklar ve Atatürk, Atatürk Türkiye’si, Türk halkı düşmanı…

Emperyalistlerin (Başlarında da İngiltere’nin)  parmağı var.

(İleride ayrıntılı yazma koşuluyla, burada bu kadarıyla bırakayım.)

 

Erdoğan, yukarıdaki sözlerinin bitiminde, TÜGVA’li gençlerin bulunduğu salona geçiyor, bir konuşma https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/151536/-hedefimiz-ulkemize-kazandirdigimiz-hizmetlerin-zirvesi-olarak-gordugumuz-turkiye-yuzyili-hedefini-basariya-ulastirmaktir- yapıyor.

Duygusal bir sesle “Artık sizlerin zamanının misafiri olan bir büyüğünüzüm. Ben misafirim, siz ev sahibisiniz” tümcelerini de sini ediyor.

Ama…

Bu tümcelere odaklanılmadı.

Odaklanılmadığı için de gündem olmadı.

 

Erdoğan, güzel Türkçe’miz yerine “Kuran Dili” diye Arapça’yı önceliyerek, bolca Arapça sözcükler kullandı, gençlere “Bugün ise en basitinden selamlaşmayı dahi unutmuş, ihmal eder hâle gelmiş hatta beceremeyen gençlerimize rastlıyoruz” dedikten sonra “Evet. Selamünaleyküm. Ve aleykümselam” diye seslendi.

 

Erdoğan, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ne göre, hem siyaseten “AKP Genel Başkanı”dır, hem de “Cumhurbaşkanı”dır.

Yürürlükteki 1982 Anayasa’da yer alan “Madde 103”teki “ant”ı içer:

“Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim.”

 

“Bağlı kanılacağı”na yemin edilen Anayasa’nın 3’üncü maddesi şöyle:

“Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli marşı ‘İstiklal Marşı’dır.”

Anayasa’nın 4’üncü Maddesi’nde “Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez” diye yazar.

 

Yazımı, okunmasıyla yazılması, yazılmasıyla okunması aynı yapısıyla “insan kişiliği”nde yadsınamaz etkisi ve de etkinliği olan “Türk Dili” üzerinde dünya lideri Kemal Atatürk’ün sözlerinden dördüyle bitireyim:  

>Türk milletinin dili Türkçedir. Türk Dili dünyada en güzel, en zengin ve kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sevip onu yükseltmek için çalışır. Bir de Türk Dili, Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği sonsuz felaketler içinde ahlakını, göreneklerini, anılarını, çıkarlarını kısacası; bugün kendisini millet yapan her niteliğinin, dili sayesinde korunduğunu görüyor. Türk Dili, Türk ulusunun yüreğidir, beynidir.

>Türk demek, dil demektir. Millet olmanın en belirgin niteliklerinden biri dildir. ‘Türk milletindenim.’ diyen kişi, her şeyden önce kesinlikle Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir kişi, Türk kültürüne ve milletine bağlılığını öne sürerse buna inanmak doğru olmaz.

>Türk Dili’nin özleştirilmesi, zenginleştirilmesi ve kamuoyuna bunların benimsetilmesi için bütün yayın araçlarından yararlanmalıyız. Her aydın, hangi konuda olursa olsun, yazarken buna dikkat edebilmeli, konuşma dilimizi ise uyumlu, güzel bir duruma getirmeliyiz.

>Türk demek Türkçe demektir; ne mutlu ‘Türküm’ diyene.

 

* Milletvekillerinin, Belediye Başkan adayı olmalarını, seçilip Milletvekilliğini bırakmalarını doğru bulmuyorum.  

ERDOĞAN’DAN İLK KEZ DUYDUĞUM SÖZ!..

150 150 bakikarakol

10 Ağustos 2014, 24 Haziran 2018 ve 28 Mayıs 2023 günlerinde yapılan “Cumhurbaşkanlığı seçimi”nde, halk tarafından üst üste üç kere* “Cumhurbaşkanı” seçildikten sonra Kamutay (TBMM) Genel Kurulu’nunda -yürürlükteki 1982 Anayasa’nın 103’ünci Madde’sinde yer alan “Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim” yeminini eden AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 6 Şubat 2023’te aynı günde iki büyük depremi yaşan 11 ilimizden Hatay’da, 3 Şubat 2024 Cumartesi günü, partisinin Hatay ilçe belediye başkan adaylarının tanıtım toplantısında “Bir gerçeği şu anda söylüyorum: Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi? Şu anda Hatay garip kaldı, Hatay mahzun kaldı ve şu anda Hatay’daki mevcut yerel yönetim maalesef şu deprem olayından sonra ‘Ba’de harab’ül Basra’ oldu.” https://www.akparti.org.tr/gundem-haberleri/cumhurbaskanimiz-erdogan-hatay-da-partimiz-aday-tanitim-toplantisi-nda-konustu-03-02-2024-21-11-34/ dedi!

(Yeminin içeriğine karşın, “ayrıştırma”, “dışlama”, “ötekileştirme” yeni değildi.)

Yetinmedi…

Benzerlerini, gittiği her ilde, ilçede söyledi!

En son, 2 Mart 2024 Cumartesi günü partisi AKP’nin Antalya mitinginde, -yerel seçimleri kendilerinin kazanmaları durumunda- 31 Mart’ı “Milli irade bayramı” https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/151427/-antalya-diplomasinin-de-kuresel-yildizlarindan-biri-h-line-donusuyor-  ilan edeceklerini haykırdı!

 

Partisinin bir gün sonraki (3 Mart 2024 Pazar) Muğla mitinginde şu tümceleri etti:

Şu anda Cumhurbaşkanı kim? Erdoğan. Hükümet? Cumhur İttifakı. Dolayısıyla yerel yönetimlerde de 31 Mart akşamı inşallah Cumhur İttifakı güven alırsa bizi tutana aşk olsun.” https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/151443/-demokrasi-ve-kalkinma-atilimlarimizin-meyvesini-ulkemizi-21-yilda-uc-kat-buyuterek-aldik-

 

Tümcelerde dikkatimi çeken ayrıntılar vardı.

Şöyle ki:

Evet, “şu anda Cumhurbaşkanı Erdoğan”dı.

Ancak…

“Hükümet?” sorusuna verdiği yanıtındaki “Cumhur İttifakı” sözcüklerini, Erdoğan’ın ağzından ilk kez duyuyordum!

Bu aynı zamanda bir “itiraf”tı!

 

“Cumhur İttifakı iktidarı” diye her yazdığımda, AKP’lilerden yemediğim zılgıt, almadığım yergi kalmadı!

“Be cahil, ‘Ak Parti iktidar’ına nasıl ‘Cumhur İttifakı İktidarı’ yazarsın?” da dediler!

E şimdi ne oldu?!

Genel Başkanları Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hükümet”in, “Cumhur İttifakı” olduğunu duyurdu, kayıtlara geçirdi!

 

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “Hükümet, Cumhur İttifakı” derken, “Cumhur İttifakı” kurulduğu “21 Şubat 2018”den itibaren başlayan süreçten bu yana ve bundan sonrası süreçte olanlara ve de olacaklara, İttifakı içindeki diğer siyasi partileri ortak etmek, sorumlu tutmak/kılmak ve bu söylemi, çıkışıyla ortakları kenetlemek, daha bir bağımlı, kopmaz hale getirmek mi istiyor?!

Olabilir.

Siyasa (politika) bu!

“Kısa, orta, uzun süreli ve çok yönlü düşünmek, öngörülerde bulunmak” siyasanın ana özelliklerindendir.

 

“Hükümet, Cumhur İttifakı ise kabinede ortaklardan neden kimse yok?” sorusu ve benzer soruların üzerinde durmayacağım.

Neden durmayacağımın da ayrıntılarına girmeyeceğim.

Ama…

Erdoğan’ın, 3 Mart 2024 Pazar günkü Muğla mitingindeki “… yerel yönetimlerde de 31 Mart akşamı Cumhur İttifakı güven alırsa, bizi tutana aşk olsun” tümcesine değineceğim:

Tümcede “… alırsa…” sözcüğü dikkat çekici, çok önemli, anlamlı, ileti içerikli!

Sözcük, belirsizliği, netsizliği çağrıştırıyor, tümceye “olumsuzluk” içeriği veriyor/katıyor, “itiraf” anlamı kazandırıyor!

Sanki Erdoğan, 31 Mart 2024 yerel seçimlerinin sonuçlarından umutsuz!

Sanki Cumhur İttifakı olarak, seçimleri beklentilerinin çok altında noktalayacaklarını işaretliyor!

 

Bu da bir “siyasi öngörü”dür.

Anlamak, kabullenmek olması gereken “siyasi erdemlik”tir!

 

Siyasi erdemliğe hep saygı duyarım, duyacağım da.

Dünya lideri Kemal Atatürk’ümün öğüdüdür.

 

Yazımı, Erdoğan’ın ilk itirafı sayılacak sözleriyle –yorum yapmadan- bitireyim:

21 Ekim 2017 günü, İstanbul’un Esenler ilçesinde “Şehir ve Sivil Toplum Kuruluşları Zirvesi” yapılıyor.

Erdoğan, “AKP Genel Başkanı” ve “Başbakan” değildir, “Cumhurbaşkanı”dır.

Zirveye, “Cumhurbaşkanı” sıfatı/şapkasıyla katılıyor.

Konuşması içinde “Kadim şehirlerin en önemli güzelliği, ana karakterlerini kaybetmeden yeniyi bünyelerinde eritmesi, özlerinden katarak yeniden yoğurmasıdır. İstanbul bu açıdan gerçekten müstesna bir şehirdir” https://www.sozcu.com.tr/erdogan-istanbulda-26-wp2058213 diyor, ekliyor:

“Ama biz bu şehrin kıymetini bilmedik. Biz bu şehre ihanet ettik. Hala da ihanet ediyoruz. Ben de bundan sorumluyum.”

 

* 16 Nisan 2017’de halkoyuna sunulan, Yüksek Seçim Kurulu’nun da “kabul edildi” diye açıkladığı Anayasa’nın değişen maddelerinden 101’inci Madde: “Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.” https://www.tccb.gov.tr/cumhurbaskanligi/gorev_yetki/#:~:text=Adayl%C4%B1k%20ve%20Se%C3%A7imi%20(Madde%20101)&text=Bir%20kimse%20en%20fazla%20iki%20defa%20Cumhurba%C5%9Fkan%C4%B1%20se%C3%A7ilebilir.

ANLAMLANDIRAMADIĞIM ÜÇ GELİŞME!..

150 150 bakikarakol

Varlığına inandığım Tanrıya yemin ederim ki, şu üç gelişmeyi anlamlandıramadım!

 

İlkiyle başlayayım:

Önceki gün (27 Şubat 2024 Pazartesi) “Sirkeci-Kazlıçeşme Raylı Sistem ve Yaya Odaklı Yeni Nesil Ulaşım Projesi açılış töreni”nde, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ağzından “… bu şahıs nasıl olduysa bir yanlışlık oldu bu görevi aldı… Şu anda bu ülkeyi kimler yönetiyor? Biz yönetiyoruz. Şu anda İstanbul’da bulunan bu zat veya zevat, böyle bir imkâna sahip mi? Değil. Fakat 31 Mart’tan itibaren inşallah Murat Kurum kardeşimizle birlikte AK Parti yerel yönetimi ile Cumhur İttifakı, Ankara’da el ele verdiğimiz zaman herhangi bir sarkma söz konusu olmayacak ve yola emin adımlarla yürüyeceğiz. Kaldığımız yerden, yeniden ‘Bismillah’ diyerek işe koyulacak, inşallah aziz İstanbul’un fetret devrini sona erdireceğiz…” https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/151331/-cevre-ve-sehircilikte-hayata-gecirecegimiz-yeni-projelerle-istanbul-u-daha-da-guzellestirecegiz-

 

https://www.akparti.org.tr/ana-slider-haberleri/cumhurbaskanimiz-erdogan-sirkeci-kazlicesme-rayli-sistem-ve-yaya-odakli-yeni-nesil-ulasim-projesi-nin-acilisinda-konustu-26-02-2024-14-36-35/ sözlerini duyunca, anlamakta, anlamlandırmakta zorlandım!

Söyleyen, bir önceki “Parlamenter Sistem”deki gibi “Başbakan” olsaydı, bu kadar etkilenmeyecek, “Ülkede Yerel Seçimler var. İktidardaki siyasi partinin Genel Başkanı Başbakandır, söyler” der, geçerdim.

(Aslında, “Parlamenter Sistem”de dahi, iktidardaki siyasi partinin Genel Başkanı hiçbir seçimde böyle bir “ayrıştırma”yı düşünmemeli, böyle bir “ayrıştıran” sözü etmemeli.)

Ama…

Bu ülkede 16 Nisan 2017’de bir halkoylaması (referandum) yapıldı; 9 Temmuz 2018’de de resmen ve hukuken uygulanmaya başladı.

Halkoylamasının içeriğini, yazanlardan -çok değil- 2-3 kişi dışında bilen yoktu!

İçeriği anlayan, “Kabul” veya “Hayır” oyu verecek vatandaşlara anlatacak muhalefet de yoktu!

Halkının, içeriğini kavrayamadan oyladığı, yüzde 51’le de kabul edildiği açıklanan sistemin adı “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ydi.

“Parlamenter Sistem” dönemi ve bu sistemin “icra makam”ı “Başbakanlık” son bulmuştu, yerini “Cumhurbaşkanı” almıştı.

Cumhurbaşkanlığı makamında oturan, 24 Haziran 2018’deki seçimde halk tarafından, ilk turda yüzde 52,197 ile seçilen AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğandı.

24 Haziran 2018’deki Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimi’nde “Cumhurbaşkanı adayı” olan ve Cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan, seçimden birinci parti çıkan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)’nin Genel Başkanı idi.

Yani…

Aday olurken de, adaylığı Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından kabul edilirken de, Cumhurbaşkanı seçilirken de AKP Genel Başkanı idi.

Halkoylamasında, halka sunulan “Anayasa değişikliği” metninde “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” yazıyordu, “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” yazmıyordu!

Resmi açıklamalara göre halkın yüzde 51.197’si “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ne değil, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ne “Kabul oy”u vermişti.

“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ile “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” arasında çok ayırt (fark) vardı, var.

Kaldı ki…

Yürürlükteki 1982 Anayasası’nın 103’ün maddesinde yazılı “Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılâplarına ve lâik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim” andını/yeminini, Kamutay (TBMM) Genel Kurulu’nda etmişti.

Bu ant da, 7 Kasım 1982’de halka oylatılan ve yüzde 91,37 ile kabul edilen –“Kenar Evren Anayasas” diye de anılan- “1982 Anayasası”nın maddelerindendi.

Sistem değişmiş, yürütmenin başı Cumhurbaşkanı olmuş ama bir önceki sistemden kalan yemin metni değişmemişti.

Çünkü unutulmuştu.

Belki de, “kimseler uyanmasın” diye bilerek değiştirilmedi.

Neyse…

Vurgulamalıyım ki, ant/yemin, böylesi ve başka kimi makamlar, görevler için “olmazsa olmaz”dır.

AKP ve MHP bu eksikliği, çelişkiyi gidermelidirler.

“Fiili durum”a “hukuki durum” kazandırmalılar.

Sistemin adını netleştirip halkın onayına sunmalıdır; aynı sunumda, “Cumhurbaşkanı yemini” metnini değiştirmelidir.

Yaparlar mı?

Bilemem.

Muhalefet ayıkır, uyanır, yapılmasının yolunu açar, yolun yolcuları milyonları yollara döker mi?

Beklemeden, “Neden olmasın” demeyi çok isterdim.

 

İkinciye geleyim:

Partim CHP’min Genel Başkanı Özgür Özel geçen hafta Kamutay’da, gazetecilerle söyleşisinde, DEM Parti’yi işaret ederek, “Bize kazandırmak değil, gerekirse kaybettirmek üzerine bir strateji var. Bu çok ortada” demişti.

Yanıt bir hafta sonra, Ağrı DEM Parti Milletvekili Sırrı Sakık’tan geldi.

Sakık, partisinin İzmir adaylarını tanıtım töreninde dedi ki:

“Çok doğru söylüyor. Evet size kaybettireceğiz. Size de AKP-MHP faşizmine de kaybettireceğiz. Allah aşkına siz kimsiniz ya? Siz efendi biz köle miyiz? 2019’da size destek sunduk. Bu belediyelerde bir cennet yarattık size. Siz döndünüz Kürtlere cehennem hayatı yaşattınız. İstanbul adayı Ekrem İmamoğlu seçilir seçilmez ‘Topal Osman’ın torunuyum’ dedi. Biz de Şeyh Sait, Seyit Rıza’nın torunlarıyız. Bunları unutuyorlar. Kürdün oyu ile seçileceksin sonra sırtını Kürtlere döneceksin. Biz bunlarla yol yürüyemeyiz. Genel seçimlerde  hesapsız kitapsız demokrasi ve barış için destek sunduk. Ancak onlar gidip Ümit Özdağ ile protokol imzaladılar. Böyle bir partiye nasıl destek veririz? CHP’ye sormak istiyorum. Kürt illerinde ne kadar oy alıyorsunuz ki buralarda aday çıkarıyorsunuz? Bunların hepsi tekçi ve ırkçıdır.” https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/dem-partili-sakiktan-ozgur-ozele-evet-size-kaybettirecegiz-2179509#google_vignette

Sözüm, hiç tanımadığını öngördüğüm “Topal Osman”la, çok iyi tanıdığını anladığım “Şeyh Sait” ile “Seyit Rıza”yı karşılaştırmasınadır.

Topal Osman, Kuzey’de, Karadeniz’de, İngilizlerin kışkırttığı azgın Rum çetelerine karşın savaşmış; diğer ikisi Şeyh Sait ile Seyit Rıza, İngiliz’e ajanlık yapmış, Türk’e, Türkiye’ye İngiliz kadar düşman kesilmiş.

Etnik kökenden etkilenerek, ırkçılığın daniskasını yapan “torun” sanki dedelerinin izinde!

“Dedelerinin günceli” bu “torun” okkalı şamarı dün (27 Şubat 2024 Salı) partisinden yiyor!

Şöyle:

www.gazeteduvar.com internet gazetesinin 26 Şubat 2024 Pazartesi günlü, “DEM Parti, İzmit Belediye Başkan Adayı Avukat Gencer Demirkaya’nın adaylığını çekti. Parti, 31 Mart seçiminde CHP’nin adayı Fatma Kaplan Hürriyet’i destekleyeceklerini duyurdu” spotlu “DEM Parti İzmit adayını çekti: Hürriyet’i destekleyeceğiz” https://www.gazeteduvar.com.tr/dem-parti-izmit-adayini-cekti-hurriyeti-destekleyecegiz-haber-1672567 başlıklı haberinde, Kocaeli DEM Parti İl Başkanı Nuri Tan’ın “İzmit adayımız çekildi. Biz muhalefete kaybettirmek istemiyoruz. Muhalefete kaybettirmemek adına almış olduğumuz bir karar. İzmit adayımızın da talebi bu yöndeydi. Tamamen kent uzlaşısı kapsamında yaptığımız değerlendirmenin bir sonucu” diyordu.

DEM Parti, İzmit Belediye Başkan Adayı Avukat Gencer Demirkaya’nın adaylığını çekti.

Torun Milletvekili Sakık şimdi ne yapar?

Bilemem.

Bu arada, şunu da belirtmeliyim:

AKP ve MHP, İzmit’teki bu “çekme” işini, tepe tepe kullanacak, CHP’yi, DEM Parti ile demleyecek.

Ancak…

Sözcü Gazetesi Yazarı Deniz Zeyrek, Sözcü TV’de ne güzel söylemiş, www.gercekgundem.com internet gazetesi de “Deniz Zeyrek’ten AKP’ye: Perde arkasında bir sürü vaatte bulundunuz DEM Parti’ye, bırakın bu hikayeleri”  https://www.gercekgundem.com/siyaset/deniz-zeyrekten-akpye-perde-arkasinda-bir-suru-vaatte-bulundunuz-dem-partiye-birakin-bu-hikayeleri-452583 başlığıyla ne güzel haber hapmış!  

Deniz Zeyrek’i ve www.gercekgundem.com’u kutlarım.

 

Ve üçüncü gelişme geleyim…

Haberi, Cumhuriyet Gazetesi 25 Şubat 2024 Pazar günü “ÇEDES hız kesmiyor: Okulda maket mezar!” başlığıyla verdi.

Olay, sevdalısı olduğum Kars’ımda geçiyor.

Özetle şöyle:

// Dikkat çeken bir başka görüntü de Kars’tan geldi. Kars Merkez İmam Hatip Ortaokulu’nda ÇEDES* projesi kapsamında “sabır” konusunu işlemek için okulda maket mezar kuruldu. Bu etkinlik kapsamında bir öğrencinin maket mezar başında ağıt yaktığı görüldü.

Okulun sosyal medya hesabından paylaşılan gönderide konuyla ilgili şu açıklamalar yer aldı: “ÇEDES projesi değerler kulübü ocak ayı sabır temalı etkinliğimiz gerçekleştirilmiştir. Öğrencimiz vefat eden annesine özlemini sabır temasıyla sahnelemiştir.”

https://www.cumhuriyet.com.tr/egitim/cedes-hiz-kesmiyor-okulda-maket-mezar-2179146 //

Böyle proje mi olur?!

Böyle bir projeyi “ortaçağ karanlığını seven kafa” ya da “kafalar” yapar!

Başkalarının çocuklarına uygulatırlar, kendi çocuklarını böylesi ilkelliklerden uzak tutarlar!

“Ortaçağ karanlığının zebanileri”, çocuk yaştakilerin, mezar maketi de olsa, onun önünde, annesini düşünerek ağıtlar yakarak ağlamanın ne demek olduğunu, çocukta yaratacağı yıkımın ağırlığını çok iyi bildiklerini, bu kepazeliği de bilerek yaptıklarını, yaptırdıklarını düşünüyorum!

Atatürk Türkiye’sine ve demokratik, laik Cumhuriyet’e, “düşman emperyalistler” kadar düşman kesilen “ortaçağ karanlığının zebanileri” başarılı olamayacaklar!

“Atatürk aydınlatması”, her birini, ağababalarıyla birlikte, yağ gibi eritecek!

Eriyip yok olmalılar!

Eriyip yok olmalılar ki…

Dünya apaydınlığa çıksın!

Dünyada sevgi, barış, kardeşlik vb filizlensin, kök salsın, dal budak olsun!

 

Üç gelişmeyi anlamlandıramamakta haksız mıyım?..

 

* Çevreme Duyarlıyım Değerlerime Sahip Çıkıyorum

ÖZGÜR ÖZEL’İN, BANA YAZI DEĞİŞTİREN SÖZLERİ!..

150 150 bakikarakol

Bugün…

 

CHP’de İl Başkanı, 2 dönem Milletvekili, bir dönem Genel Başkan Yardımcısı olmuş; sonra, seçim bölgesi İstanbul Kadıköy’den değil de İstanbul Esenyurt’yan Belediye Başkan adayı gösterilince adaylıktan çekilmekle kalmayıp bilmem kaç yıl “üye kimliği”ni taşıdığı CHP’den istifa eden Gürsel Tekin’i “Gürsel Tekin CHP’liliği” başlığıyla…

 

Ardından…

 

“Yapay Zeka Teknolojisi” ile Belediye Başkan adayları belirlediklerini söyleyen, söyleyebilen siyasiye, siyasi parti Genel Başkanına değinip AKP’ye, özellikle AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi gücüne güç katan, kutsal İslam Dini’nin değerlerini kişiliğinin ve yaşamının vazgeçilmezi, “özne”si yapan, gerçek anlamda “dindar kitlesi”nin, Erdoğan’ın, 3 Şubat 2024 Cumartesi günü, partisinin Hatay ilçe belediye başkan adaylarının tanıtım toplantısında “Bir gerçeği şu anda söylüyorum, merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi? Şu anda Hatay garip kaldı, Hatay mahzun kaldı ve şu anda Hatay’daki mevcut yerel yönetim maalesef şu deprem olayından sonra ‘Ba’de harab’ül Basra’ oldu.” https://www.akparti.org.tr/gundem-haberleri/cumhurbaskanimiz-erdogan-hatay-da-partimiz-aday-tanitim-toplantisi-nda-konustu-03-02-2024-21-11-34/ sözleri etmesinden, aynı içerikte sözleri başka illerde de dillendirmesinden, Sözcü Gazetesi yazarı Deniz Zeyrek’in 19 Şubat 2024 Pazartesi günlü “Vaat kalmadı tehdit verelim” https://www.sozcu.com.tr/vaat-kalmadi-tehdit-verelim-p23624 başlıklı yazısında AKP’deki kaynaklarının “Oy yoksa hizmet de yok” tümcesinde özetlenen söylemlerden ciddi biçimde olumsuz etkilendiklerini, sorgulamaya başladıklarını, kendi aralarında “bunun böyle gitmeyeceği”ni, “gitmemesi”nı  konuştuklarını, gözlemlerime dayanarak…

 

Yazacak, AKP’yi ve Erdoğan’ı böyle bir sürprizin beklediği, bunun da “hiç beklenilmeyen yerden oy alamamak” demek olduğunu işleyecektim.

 

Vazgeçtim…

 

Çünkü…

CHP Genel Başkanı Özgür Özel dünkü (20 Şubat 2024 Salı) grup konuşmasında öyle bir söz etti ki, öyle bir “felaket”in altını çizdi ki!..

 

Öncelik aldı…

 

Özel “31 Mart seçimleri, yerel seçimler olmasının hem demokrasi açısından, hem ülkenin kuvvetlerinin dengesi açısından önemi bir yana 31 Mart akşamının bambaşka bir önemi daha var” dedi, ekledi:

“Yoksullar için, garibanlar için, emekçiler için, emekliler için eğer bu iktidar gücüne güç katacak olur, beklediği desteği görecek olursa ya da beklemediği bir hezimetle cezalandırılıp ‘Ne oluyoruz yahu, vatandaş bizden desteğini çekiyor’ diye sert bir uyarıyı almazsa bu gidişata bir kırmızı ışık yakılmaz, bu hükümete bir sarı kart gösterilmezse, 1 Nisan’dan sonrası felakettir. Ancak emekçiler, emekliler, yoksullar, işsizler kendi geleceklerine sahip çıkacaklarsa, ‘Hükümetin durumu garanti değil. Bizi ezerse onu oradan indiririz’ diye ilk mesajı 31 Mart’ta verirse herkes ayağını denk alacak. Ben vatandaşlarımıza 4 yıl boyunca bir daha seçim olmaması, 4 yıl boyunca zenginin kayrılması, sizin yine sömürülmeniz, 10 bin lira gibi en düşük emekli maaşına mahkum edilmenizin önünde son silahınız, son çareniz, gücünüz ve kullanırsanız son yetkiniz 31 Mart seçimleridir, gücünüzü bu hükümete gösterin. Sizi buna davet ediyorum.” 

https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-ozgur-ozel-tbmm-grup-toplantisinda-konustu-santajciya-prim-vermeyiz

 

Beni asıl etkileyen, kaygılandıran “… son çareniz”, “… son yetkiniz” sözcükleri!

 

Bu sözcükleri söyleyen, bu sözcüklerle böylesi vurguda bulunan sıradan biri değil, ülkenin 2’inci büyük siyasi partisinin Genel Başkanı!

Genel seçimde partisini iktidara taşıyacak, ülkeyi devlet adına yönetecek biri!

 

Bilgi, belge yığınlarına dayanarak, bu sözcükleri ediyor, bu tümceleri kuruyor, vurguda bulunuyor, halkını bilgilendiriyor, uyarıyor!

 

Yani…

Havanda su dövmüyor!

Önceden, önümüzdeki aylardan itibaren yaşanılacak kaçınılmazlardan haber veriyor!

 

Demek ki…

Anlamalıyız ki…

Eğer…

Cumhur İttifakı’nı oluşturan siyasi partilerin Belediye Başkan adaylarına oy verir, onları kazandırırsak, her birinin partisi de siyasi gücüne güç katacak, ondan sonra bildiğini okuyacak!

 

Böylece…

“Seçme, seçilme hakkı”mız elimizden alınacak, 31 Mart 2024 yerel seçimleri de “son seçim”imiz olacak!

 

Güzel, sevindirici olan, yakında yaşanacak tehlikeden, önceden, yaşanmadan bilgi sahibi olmak!

Geriye, “önlem” veya “önlemler” almak kalıyor.

 

Bilgilendirmenin sahibi Özgür Özel bir önlem sunuyor:

Sandığa gidin, size bu “felaket”i yaşatacak siyasi partilerin Belediye Başkan adaylarına oy vermeyin!

 

Çok doğru, yerinde öneri!

 

Ama…

Tek başına yeterli değil.

 

Vatandaşın, işaret edilen, yaşamsal değerdeki “felaket”i algılaması, kafasında değerlendirmesi, olacakları öngörmesi, kabullenmesi, “felaket”i yaşatacakları tanıması, başka etkenleri görebilmesi, doğru karara varması, doğru yere oy vermesi sağlanmalı.

 

Peki bu nasıl olacak?

 

Başlı başına “söylem”le olmayacak, üretilecek siyasalarla (politikalarla) olacak!

 

Doğru, yerinde, zamanında edilen sözlerin, yapılan bilgilendirmenin sahibi CHP Genel Başkanı Özgür Özel tezden “siyasa üretim yapılanması”nı yaşama geçirmeli; o birimin ilk işi de değindiğim konuda siyasa üretmek olmalı.

 

Özel, “siyasa üretim yapılanması”na gider mi?

 

Bilemem.

Bir CHP’li olarak düşüncemi, önerimi sundum.

 

Gitmezse…

İşaret ettiği, gündeme taşıdığı “felaket”in ilk kurbanı kendisi olur!..