Posts By :

bakikarakol

KILIÇDAROĞLU NEDEN BÖYLE YAPIYOR?!. (1)

150 150 bakikarakol

Hatay’ın, ilkin AKP’nin, sonra CHP’nin Büyükşehir Belediye eski Başkanı Lütfü Savaş, Anadolu Haber Ajansı (AA)’nın https://www.aa.com.tr/tr/gundem/lutfu-savas-chpnin-38-olagan-kurultayinin-iptali-icin-dava-acti/3483374 “Lütfü Savaş, CHP’nin 38. Olağan Kurultayı’nın iptali için dava açtı” başlıklı haberine göre, 25 Şubat 2025 günü, Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi’ne, CHP’nin 4-5 Kasım 2023 günlerinde gerçekleşen 38’inci Kurultay’ının iptali için Avukatı Onur Yusuf Üregen aracılığıyla dava açtı.

Birleştirilen davanın Ankara 42’inci Asliye Hukuk Mahkemesi’ndeki önceki günkü (20 Haziran 2025 Pazartesi) 3’üncü duruşması yapıldı. https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/mutlak-butlan-karari-gelecek-mi-chp-nin-38-olagan-kurultayi-nin-iptali-davasi-yarin-pm-ve-ydk-uyelerinden-davaya-katilma-talebi-2413630

Duruşma 8 Eylül 2025 gününe ertelendi. https://www.sozcu.com.tr/tum-turkiye-nefesini-tuttu-milyonlarin-gozu-kurultay-davasinda-p189102

Başından beri “Bu dava sonuç odaklı değil, süreç odaklı siyasi davadır”  deyen CHP Genel Başkanı Özgür Özel yanılmamıştı.

Dava ertelendiğinde X hesabından gerçekleştirdiği paylaşımla da siyası öngörüsünü, savını dile getirdi. https://x.com/eczozgurozel/status/1939621625470517753?t=2oTHLUTlm7PZZLJ76B58YQ&s=08

Bu noktada; Sözcü Gazetesi muhabir Başak Kaya’nın sorularını yanıtlayan Kemal Kılıçdaroğlu bir tümcesinde şöyle diyor:

“Kurultay davasını açan ben değilim.” https://www.sozcu.com.tr/davayi-acan-ben-degilim-gorevi-yine-kabul-ederim-p187826

Ancak…

Önceki günkü duruşmada, Av. Onur Yusuf Üregen” www.sozcu.com.tr’nin “Lütfü Savaş’ın avukatı: CHP yönetimi Kılıçdaroğlu’na verilmeli” https://www.sozcu.com.tr/lutfu-savas-in-avukati-chp-yonetimi-kilicdaroglu-na-verilmeli-p189221 başlıklı haberine göre özetle şöyle konuşuyor:

“Kurultay mutlak butlanla sabittir. 6 Nisan seçimli kurultay yetkisiz genel başkan tarafından verilmiştir. Kurultay kanuna karşı hileye başvurularak yapılmıştır. Bu kurultay da sakattır. Gayri meşru genel başkan kendini kurtarmak için bir mizansen düzenlemiştir. Seçilmeyen bir kişinin genel başkan olması kabul edilemez. Özgür Özel’in görevden el çektirilmesi ve partinin o dönemdeki genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu tarafından yönetilmesi gerekmektedir. Kemal Kılıçdaroğlu göreve çağrılmalıdır. Kayyum talebimiz yoktur. CHP’nin mahkeme koridorlarında tartışılmasını istemeyiz. Ama ortada bir şaibe var. Bu dava siyasi değil hukuki bir davadır.” diyor.

Av. Üregen sanki Lütfü Savaş’ın Avukatı değil, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Avukatı; neredeyse, CHP yönetiminin Kılıçdaroğlu’na verilmesi için Mahkemeye heyetine yakarıyor!

Anlaşılıyor ki…

Kemal Kılıçdaroğlu, görünürlerdeki insanların arkasındaki kişi!

Bu arada…

Kılıçdaroğlu, 8 Eylül 2025’e ertelenen duruşmanın ardından açıklamada bulunuyor ve “Fonlarla beslenen gazetecileri, trolleri ve gözü dönmüş siyasetçileri ise Allah’ın adaletine ve milletin vicdanına havale ediyorum.” https://www.sozcu.com.tr/chp-kurultayi-davasi-ertelendi-kemal-kilicdaroglu-ndan-ilk-aciklama-p189312 tümcesini ediyor.

“Fonlarla beslenen gazeteciler”i, lütfetsin açıklasın.

Bu anlatısında sanki bir “deneğim” var!

Kullandığı “Gözü dönmüş siyasiler” sözcükleri bana, “kendini vurguluyor” gibi geldi!

Tam burada, merhum babasının kendisine söylediği “Sen doğru dur, eğri belasını bulur” https://x.com/kilicdarogluk/status/1313554881417031681?t=gYXiYSMh3B1XCpIAcAcYUg&s=08 sözünü anımsadım.

Babasının sözünü iyi anlayamamış olmalı ki, bugün geldiği noktada, merhum babasının “değerli sözü”nü tersten yapan duruma düştü!

25 Haziran 2025 Çarşamba günü, gazeteci İsmail Saymaz’a ettiği şu iki “Ne var yani benim gelmemin size ne zararı var? Ben zaten partinin genel başkanıyım, ne zararım olacak ki?” https://www.sozcu.com.tr/ankara-kulislerini-sallayan-kilicdaroglu-iddiasi-ne-zarari-var-p187631 tümcesine bakar mısınız?!

Nasıl eder?!

Bu kadar mı kendini “bitirmek” olur?!

Mahkemenin “Mutlak Butlan” kararı vermesiyle, partinin başına gelmeyi nasıl içine sindirir, yasal organ Kurultay kararıyla gittiğini unutur?!

Evet, CHP’nin eski genel başkanıydı, şimdi değil!

Eskiyle yeniyi neden karıştırır?

Psikolojik sorunları mı var, siyasi yenilginin kini, öfkes, içinde mi, yoksa bir “görev” mi yapıyor?!

Herkes şaşkın!

Herkes “Kemal Kılıçdaroğlu neden böyle yapıyor?! CHP’ye, CHP’lilere, Atatürk’e karşıtlığıyla bilinen TGRT TV’ye çıkıp övgü sözler eder, TGRT’nin tarafsız yayın yaptığından dem vurur?! Bir zamanlar kendisine ateş püsküren iktidar yanlısı yandaş basının gözdesi olmasındaki oyunu, tuzağı nasıl görmez?!” vb diye konuşur!

Aynı içerikte yazılır, çizimler çizilir!

İlkin CHP’nin eski Genel Başkanları https://www.sozcu.com.tr/son-dakika-chp-li-eski-genel-baskanlardan-ortak-bildiri-p188458 , ardından Alevi aydın, gazeteci, yazar, kanaat önderleri ve dedelerinden https://halktv.com.tr/gundem/kilicdarogluna-bir-cagri-da-alevilerden-bu-kirli-oyunu-bozabilirsiniz-950644h daha sonra Alevi örgütleri ortak açıklama yaptılar https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/alevi-orgutlerinden-ortak-aciklama-iktidarin-ekmegine-yag-surmeyin-2413641, Alevi Kemal Kılıçdaroğlu’nu uyardılar, yanlış yapmamaya, doğru düşünmeye, doğru karar almaya, uygulamaya çağırdılar.

Ama…
Kılıçdaroğlu hiç birini dikkate almadı, bildiğini okudu.

Peki neden?

İşte şundan:

“Fonlarla beslenen gazeteciler” diyor ya…

“George Soros” adlı Macar asıllı, emperyalist ABD vatandaşı iş insanı Yahudi’nin “fonladığı”, kısaltılmışı “TESEV” olan “Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı”nın 183’üncü kurucu üyesi Kemal Kılıçdaroğlu, Soros’un fonladığı TESEV amaçları veya çıkarları doğrultusunda görev yapıyor!

Yazarsam, yazım uzun olacağı için ayrıntıya girmiyorum; haftaya bırakıyorum.

Yazımı, hem güzel, hem ilginç bir gelişmeyle noktalayayım:

AKP’nin, kararları kesin ve itiraz edilmez Yüksek Yargı Yüksek Seçim Kurulu’ndaki temsilcisi Recep Özel, www.nefes.com.tr’nin “YSK kararı bozulursa sistem allak bullak olur” https://www.nefes.com.tr/ysk-karari-bozulursa-sistem-allak-bullak-olur-44613 başlıklı haberinde şöyle diyor:

“YSK’nın verdiği kararı asliye ceza mahkemesi ya da ağır ceza mahkemesi bozamaz. Bozmamalı. Böyle bir şey olamaz. Bütün sistem allak bullak olur eğer mahkeme bu kararı bozarsa. Şu anda asliye hukuk mahkemesi ‘İbra oldu mu, başkanlık divanı oluştu mu?’, bu konularda karar verebilir. Bir usulsüzlük görürse, bunun seçim kısmıyla ilgili herhangi bir karar vermesi çok çok yanlış olur.”

Hemen usuma, Hatay TİP Milletvekili tutuklu Can Atalay davası geldi.

Başka davalar da…

Özlemini duyduğumuz böylesi doğru çıkışlar neden olmadı?!

YSK yüksek mahkeme olmasına karşın, kesin, itiraz edilmez kararlarının arkasında neden durmadı, neden alt mahkemelerin canlarının dilediği gibi bozmalarına “Dur” demedi!

Buna çok üzüldüm, çok üzülüyorum!..  

TOPLUM, “BAHÇELİ’NİN 180 DERECE DÖNÜŞÜ”NDEKİ GİZİ BİLMİYOR, “ÖZ”Ü BİLMELİ!..

150 150 bakikarakol

ÖZGÜR ÖZEL’İN USUNDAKİ “EKREM İMAMOĞLU VEKİLİ CUMHURBAŞKANI ADAYI”… VE BENİM ÖNERİM… https://bakikarakol.com/ozgur-ozelin-usundaki-ekrem-imamoglu-vekili-cumhurbaskani-adayi-ve-benim-onerim/ başlıklı yazımı 16 Nisan 2025 Çarşamba günü yazdım.

Aradan 9 hafta geçti, yazı yazmadım.

Çünkü…

Birer ay arayla 3 ameliyat oldum.

Şimdi kontroldeyim.

 

MHP Genel Bahçeli Devlet Bahçeli de 20 haftalık aradan sonra, dün (24 Haziran 2025 Salı)  partisinin Kamutay (Meclis) grup toplantısını) yaptı. https://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/5454/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_24_Hazira.html

Konuşmasında “… siyasetin birilerini koltukta tutmak için sergilenen tiyatro sahnesi olmadığının farkındayız.” tümcesini etti.

Ardından…

“İsrail’in İran’a saldırısı haksızdır ve barbarlıktır. 22 Haziran’da ABD’nin İran’ın sözde üç nükleer tesisini bombalamasıyla savaşan ülkeler hattına aktif olarak girdiği açıktır.” dedi.

Ancak…

“… haksızdır ve barbarlıktır” sözcüklerini, özellikle “barbarlıktır” sözcüğünü, emperyalist ABD için kullanmadı!

Üzerinde durmayacağım.

Üzerinde çok kısa duracağım konu şu:

AKP’ye, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, AKP’liyi ve Cumhurbaşkanlığı üzerinden ağır siyasi yergiler eden Bahçeli, bir sabah kalktık baktık ki, 180 derece dönmüş, Erdoğan’ın, AKP’nin yanında yer almış, Erdoğan’a, AKP’ye övgüler diziyor!

O günden şu güne kadar, “bu dönüşü”nün nedeni “Acaba ne?!” diye düşünmüşüz; ama hala gerçeği bilmiyoruz!

Bilmek için uğraş vermedik!

Çünkü sonuç alamayacağımızı biliyorduk!

Orada bıraktık.

Aradan onca zaman geçti; toplum olarak, Bahçeli’nin “180 dere dönüşü”nü öğrenemedik!

Bırakalım öğrenmeyi, unuttuk!

Bu konuda, her nedense,  irili ufaklı muhalefetin tamamı da suskun!  

Önerim o ki…

Gelin anımsayalım, anımsatalım; sorgulayalım, sorgulatalım!

“Bahçeli’nin 180 derece dönüşü”, giz olmaktan çıksın!

Toplum, “dönüş”teki “öz”ü bilmeli!..    

ÖZGÜR ÖZEL’İN USUNDAKİ “EKREM İMAMOĞLU VEKİLİ CUMHURBAŞKANI ADAYI”… VE BENİM ÖNERİM…

150 150 bakikarakol

8 yıl önce bugün (16 Nisan 2017), ülkemizde bir halkoylaması (referandum) yapıldı; 82 Anayasası’nın 18 Maddesi ve ülkemizin yönetim sistemi hukuken değişti.

Uygulamaya bir yıl sonra geçildi.

2018’de “Parlamenter Sistem” gitti, yerine ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” geldi.

8 yıldır ülkede yaşananların nedeni, kaynağı işte bu ucube sistemidir.

Halkoylaması öncesi süreçte anlatılmadığı gibi sonraki süreçte de anlatılmadı!

Bugün de anlatılmıyor!

Anlatmaları gerekenlerin anlatmaması içime dert!

Ayıplıyor, kınıyorum; başlıktaki konuya geçiyorum.

 

Önce…

Ekrem İmamoğlu’nun, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olduğunun açıklanmasını, ölçüp biçmeden, işini/mesleğini unutarak, bir siyasi ya da bir siyasi danışman gibi davranın gazeteci, televizyoncu, yorumcu, yazarın ısrarla söyleyip durmasına karşın, CHP Genel Başkanı Özgür Özel “lider” değildir!

Evet, Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu tutuklandığı andan itibaren izlediği siyasi süreçte, Genel Başkanlık’ta yadsınamaz ivme kazandı; ama “lider” olamadı!

Adını anmadığım gazeteci, televizyoncu, yorumcu, yazar ya “lider” sözcüğünün anlamını bilmiyor, ya da çok iyi biliyor, İmamoğlu’ndan sonra Özel’e de gaz veriyor.

Bu konuyla fazla haşir neşir olmayacağım; ancak, şu kadarını belirtmek isterim:

Gazeteci; işi gereği, siyasayla ve siyasetçilerle iç içe olur, olmalıdır.

Yeter ki, siyasete girmesin, siyasetçi olmayı usundan geçirmesin.

Usundan geçirip de siyasetçi olan gazetecileri gördük!

Siyaseti, siyasetçiliği başaramadılar, gazeteciliklerini bitirdiler.

Çünkü parti tüzük ve programı, o kutsal “gazetecilik ruhu”nu öldürüyor.

 

Buradan…

Özgür Özel’in 11 Nisan 2025 Cuma sabahı Halk TV’de “Sabah Kuşağı”nda yayınlanan “İsmail Küçükkaya ile Yeni Bir Sabah” programa çıkmasına https://www.chp.org.tr/haberler/chp-lideri-ozgur-ozel-ne-yaparlarsa-yapsinlar-hapiste-de-olsa-yasakli-da-olsa-adayimiz-mamogludur,  Küçükkaya’nın sorularına verdiği yanıtlardan birkaçına geleyim.

 

Küçükkaya, konuğu Özgür Özel’e, İstanbul Silivri’deki Marmara Cezaevi’nde tutuklu İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun “Cumhurbaşkanlığı adaylığının engellenmesi” durumunda ne yapacağını soruyor.

AKP’lilerin ve Cumhur İttifakı ortağı siyasi partilerin yöneticilerinin, taraftarlarının “yumuşama” dedikleri ama kendisinin ve CHP’lilerin “Normalleşme” dedikleri konuda, o günkü tavrının doğru olduğunu, sonuna kadar da arkasında durduğunu anlatan Özgür Özel, “15,5 milyon kişi İmamoğlu’nu aday ilan etmiş. Bizim adayımız; İmamoğlu. ‘Efendim İmamoğlu olmazsa ne olur?’ İmamoğlu içeride, kampanyası dışarıda” diyor ve özetle şöyle sürdürüyor:

“Biz kampanyasını yaparız. Genel Başkan olarak ben yaparım. 81 ilde il başkanlarım yapar, 973 ilçede ilçe başkanlarım yapar. 2 milyon üyem onun adına kampanyayı yapar, milletimizle bir yaparız. ‘Efendim İmamoğlu içeride veya dışarıda ama siyasi yasak geldi…’ Adaylığa başvuracağı gün örnek, diploması halen geri verilmedi. İdari yargıdayız. Ben çok inanıyorum o diploma iptalini geri aldıracağımıza. ‘Ama yapmadılar ya da siyasi yasak getirdiler, aday olamıyor.’ İmamoğlu dışarıda mı? Dışarıdaysa otobüsün üstünde. Ama birlikte, ama ayrı şehirlerde. Kampanyayı bir şehirde o yapar, bir şehirde ben yaparım, bir şehirde Mansur Yavaş yapar. Bir şehirde milletvekillerimiz yapar. Bir yerde otobüsün üstüne Ali Mahir Başarır çıkar, bir yerde Murat Emir çıkar. Bir yerde partinin genel başkan yardımcıları çıkar. Bir tane kağıt üzerinde resmi adayımız olur ama kampanyayı hep beraber yaparız. Ekrem Bey de otobüsün üstünde. ‘Ekrem Bey hem cezaevinde hem yasaklı…’ Ekrem Bey televizyondan izler, notlarını alır. İstişare içinde oluruz. 81 ilde dünyanın en büyük kampanyasını yaparız. Zaten o seçim şuna döner: Ekrem İmamoğlu hapiste mi kalsın, özgür mü olsun?”

İsmail Küçükkaya “Referanduma dönüştürürsünüz, öyle mi?” diye soruyor, Özgür Özel “Evet” diyor, ekliyor:

“Türkiye’de otokrasi mi olsun, demokrasi mi olsun? Buna döner.”

Özgür Özel, ilk sorunun yanıtına dönüyor, şu “garip” sözleri ediyor:

“Adayın isminin kim olduğunun önemi yok. Bir daha söylüyorum. Ben bunu defalarca söyledim, sizin yayınlarınızda da. Bu bağlamda da ilk kez söyleyeyim. En yüksek oyu kim alacaksa… Ekrem Bey içerideyse… O aday olur. Ama o adaylık, milletin adayı Ekrem İmamoğlu’nun yerine bu süreçte onun siyasi yasağını kaldırmak, hapisten çıkarmak, onun yeniden seçilebilir hale gelmesini sağlamak üzerine yapılmış bir aday olur. O aday olan arkadaşımız kimse Ekrem Bey geldikten sonra o arkadaşımız da başka bir göreve gelir. Ekrem Bey de yürütme görevi başbakanlık ise başbakanlığa gelir, cumhurbaşkanlığı ise cumhurbaşkanlığına gelir.”

Tam burada Küçükkaya “Mutlak kazanmak parolasıyla?” sorusunu soruyor ve “Mutlak. Bu seçim bırakırlar, siyasi yasak olmazsa Ekrem Bey’le Tayyip Bey arasında umarım adil ve gerçek bir yarış olur. Öyle yarışırız. Yok, ne yaparlarsa yapsınlar, Ekrem İmamoğlu yasaklı da olsa hapiste de olsa adayımız odur. Kampanya onun üstünden yürür. Çünkü millet karar verdi. Ben karar vermedim ki” yanıtını alıyor.

 

Özetle:

Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanacak biri, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olacak, İmamoğlu’lu seçim kampanyasıyla “İmamoğlu adına” seçime girecek, kazanacak.

Tanrı aşkına bu nasıl bir siyasi düşünce, siyasi us?!

Cumhur İttifakı ve adayları Erdoğan bunu kampanya boyunca her yerde, her zaman söyleyecek, alay edecek!

Bu da, seçmene olumsuz etki edecek, kazanacak adaya seçim yitirtecek!

 

Özgür Özel, bu saçmalıkları edeceğine, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin panzehiri “Demokratik, Laik Parlamenter Sistem”den ve bu sisteme kesin kes dönüleceğinden, dönüldükten sonra da “Güçlendirilmiş Başbakanlık” görevinde Ekrem İmamoğlu’nun olacağından neden söz etmez?!

 

İsmail Küçükkaya yerinde ve haklı olarak, Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş’ı anımsatıp Yavaş’ın tutumunun ne olacağı/olabileceği konusundaki düşüncesini sorunca, Özgür Özel özetle “Mansur Bey, ilk gün ne dediyse orada. Dedi ki ‘Ekrem Bey ile seçim kazanılıyorsa ben Ekrem Bey’in arkasındayım. En mutlu ben olurum’ dedi. ‘Bir aksilik olursa da ben fırsatçılık yapmam. Kimsenin yedeği de olmam. Bana partim bir görev verirse de o görevi yaparım.’ Şimdi de aynı çizgide. Ben Mansur Beyin şu tarafından da çok memnunum. Onun gücü, icraatında. İşine gücüne bakmasında. İşini gücünü yapıyor. Şimdi de yapacak. Hep birlikte parti için… Örneğin Ankara’da bir miting yaptık ya da Türkiye’nin herhangi bir yerinde ona ihtiyaç var. Koşuyor geliyor zaten. O yüzden Mansur Bey en sert tartışmalarda bizimle beraber.” diyor.

 

Bu sözlerinden anladım ki, Özgür Özel, “Partinin ve halkın/milletin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu olamıyorsa, İmamoğlu adına Mansur Yavaş aday olsun” istemiyor.

Çünkü…

Ededurduğu laf kalabalığı arasında, kendini vurguluyor!

Evet…

Bana göre, Özgür Özel’in usundaki kendisi, kendisinden başkası değil ve Özgür Özel, Ucube sistemde “Ekrem İmamoğlu’nun vekili Cumhurbaşkanı” olmak derdinde, peşinde, telaşında!

Olur mu?

Olur.

Kazanır mı?

Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla başlattığı süreçteki etkinliği, başarısı, çok az ayırtla da olsa, bıçak sırtında kazanması olası.

Kazandıktan sonra, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin panzehiri “Demokratik, Laik Parlamenter Sistem”e geçişi gündeme getirir, gerçekleştirir mi?

Bilemem.

Bilemem çünkü hiç ağzına almıyor, 13 Nisan 2025 Pazar günkü Samsun mitinginde, Meral Akşener ağzıyla konuştu “Seçim sonrası hedefimiz güçlendirilmiş parlamenter sistem” dedi geçiştirdi.  

Ama…

Özgür Özel’e “Aday olma” diye çağrı yapmak istiyorum.

Şundan:

Aday olursa, Cumhur İttifakı, Özgür Özel’in “özel yaşamını” iğneden ipliğe pazara çıkarmaktan durmayacak!

Kendisine, yararını göreceği/göreceğimiz bir önerim olacak.

Derim ki, “Dikkate, değerlendirmeye alsın.”

Önerim şu:

Özgür Özel, Cumhurbaşkanlığı seçiminde, Cumhur İttifakı’nın adayını açık arayla yenerek, “Cumhurbaşkanlığı seçimi”ni kazanacak, “ucube sistem”den, “ucube sistem”in panzehiri “Demokratik, Laik Parlamenter Sistem”i gündeme çok güzel taşıyarak, çok güzel geçişi sağlayacak, adını bu aşamada açıkça yazmayacağım, konuşmasıyla kitleleri olumlu etkileyen S.Ş’yi düşünsün, karar versin ve yönetimiyle görüşsün, masaya yatırsın, uygun görülürse, CHP’nin  “Cumhurbaşkanı adayı” ilan etsin.

“Ekrem İmamoğlu vekili aday” tanımlanmasından yüksünmez, tanımlamayı anlayışla karşılar.

Sorumluluğunu bilir.

Halkını çok iyi tanır ve çok sever.

Halkı da onu (S.Ş’yi) çok iyi tanır, Ekrem İmamoğlu kadar sever, seviyor.

AKP’nin ve AKP’nin içinde yer aldığı Cumhur İttifakı’nın atacağı hiçbir çamur üzerine yapışmaz.

Öylesi ak pak biri.

Özgür Özel bir biçimde, örneğin İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik aracılığıyla iletişim sağlarsa, halkın gönlünde yer etmiş S.Ş’nin açılımını söylerim.

Bunu da, gazeteciliğimden ötürü üyesi olmadığım/olamadığım partim CHP’m ve dünya lideri Kemal Atatürk’üm ve O’nun düşünceleri, O’nun demokratik, laik, çağdaş Türkiye’si için yaparım…

DÜMEN KIRIP YELKEN AÇTIĞI YÖNDE ZIPLAYIP DURAN ASLI BAYKAL, BİR DUR, KENDİNLE BİR TANIŞ, KENDİNLE BİR KONUŞ!..

150 150 bakikarakol

“CHP Genel Başkanlığı” sürecinde, Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasından sonraki söylem ve eylemleriyle “gelişim” gösteren ama ortaya atılan savlara karşın “lider” olmayan Özgür Özel, 6 Nisan 2025’teki “21’inci Olağanüstü Kurultay”dan güçlenerek çıkmasının hemen ardından, Kurultay salonun önünde, on binlerin katılımıyla gerçekleştirdiği mitingde, konuşmasının bir yerinde, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin ürünü “Cumhur İttifakı” ve “Cumhur İttifakı İktidarı”nın bir numarası AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a “Cunta başı” https://chp.org.tr/haberler/cumhuriyet-halk-partisi-genel-baskani-ozgur-ozel-cunta-basi-seni-lk-secimde-elimizden-ne-abd-kurtarir-ne-trump değince, ortalık fena karıştı.

“Cumhurbaşkanı Yardımcısı” ve “Bakan” sıfatlarıyla atanan “Bürokratlar”, peş peşe, siyasiler gibi, Özel’e tepki yağdırdılar; içlerinde “Artık haddini bil” diyerek tehdit edenler de vardı.

Ama hiç biri, düşman emperyalist ABD’nin “kaçık” Başkanı Donald Trump’ın “alay etmesi”ne, “dalga geçmesi”ne https://www.nefes.com.tr/trump-erdogan-ile-telefon-gorusmesinin-detayini-anlatti-26742 ses çıkarmadılar!

 

Özgür Özel’in “Cunta Başkan” sözüne “”hiddetlenen” biri de, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli adına “metin yazan”dı!

“Cunta demek CHP demektir, bunu bilmeyen de yoktur.” https://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/5418/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_Bahceli__nin___CHP__nin_21_Olaganustu_Kurultayi__na_iliskin__yapmi_.html diye yazdı.

Metin yazan “cunta” sözcüğünü bilseydi ve “CHP”yi tanısaydı; hele de, Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Osmaniye’li varlıklı ve köklü ailesi “Fettahoğulları”nın ve babası “Salih Bahçeli’nin, İsmet İnönü tutkunluğundan haberi olsaydı, sanırım böyle bir tümce yazmazdı.

Bilerek yazdıysa, söyleyecek sözüm yok.

 

Şunu da belirtmeliyim:

Özgür Özel’in, şu günlerde, halka, ayrıntılarına kadar asıl anlatması gereken, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”dir!

Bu “ucube sistem”, içinde -cuntacılığın da yer aldığı- her kötülüğü üretir, barındırır, yaşatır.

Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu, siyasi kadroları neden anlatmazlar, “ucube sistem”in panzehiri, “Demokratik, Laik Parlamenter Sistem”i halka neden tanıtmazlar, halkı neden sahiplendirmezler?!

 

Atatürk sonrası giderek çoğalan siyasi kadrolar ve onların kendilerine benzettikleri bürokratlar, kimi kurumlar, demokratik, laik Atatürk Türkiyesi’ni “bu günler”e getirdi!

 

Bir örnekle özetleyeyim:

30 Mart 2025 Pazar günü, 60 yaşında yaşama gözlerini kapayan “yakın”ın 40’ı idi.

Eşi ve çocukları evlerinde 40’ını okutmak istediler.

Sınırlı çağırdıklarından kadınlara, mahalleden kapalı kadın, Kuran okudu, peşine dua etti.

Dualardan biri şöyleydi:

“Allah’ım, sen, ülkemize şeriatın gelmesini nasip et”!

8-10 kadın içinde 2’si “Amin” demedi!

 

Demokratik, laik Atatürk Türkiyesi’nde, dini anmalarda böyle bir dua ediliyor!

Duayı eden de, “amin” diyen de kadın!

Kadını 2’inci sınıf gören, yok sayan “şeriat”, kadına söyletilip “amin” dedirtiliyor!

Alınan yolu, gelinen noktayı görebiliyor, anlayabiliyor muyuz?!

Ayıplar, yazıklar olsun!

İnanan biriyim; ülkemin ve ülkelerin “şeriat” gibi ilkel, gerici, çağdışı siyasi anlayışla yönetilmesini asla ve asla istemem.

 

Babası CHP’de etkin siyaset yapmış; Milletvekili, Bakan, CHP Genel Başkanı olmuş, “Prof. Dr.” unvanlı kadının, ülkeye “şeriat”ın gelmesini isteyen anlayışın yaygınlaşmasının önünü ardına kadar açan siyasi yapıya dümen kırmasına, yelken açmasına ne demeli?!

 

Birkaç yıldır, kendisinin, babasının, annesinin ve Prof. Dr. abisinin partisi “Cumhuriyet Halk Partisi”ne, Cumhur İttifakı’nın, özellikle de AKP’nin trolleri gibi X gibi sosyal basın hesap ve sayfalarından saldıran, ahkâm kesen Aslı Baykal’dan bahsediyorum.

 

Abisi Prof. Dr. Ataç Baykal’ı, duruşundan ötürü kutlamadan edemeyeceğim.

Aslı Baykal çok kötü zıpladı durdu!

Hala öyle.

Ama zamanı geldi.

Kimi gerçekleri ve Aslı Baykal’ın kimi gerçeklerini özetle anımsatmak gerek.

Bunu da, bir Atatürkçü, CHP’li, yurtsever olarak yapacağım.

 

Hak, hukuktan, adaletten dem vuran Aslı Baykal hazır mısın?

İyi oku…

 

Aslı Baykal, sen baban siyasetçi Deniz Baykal’ı tanıdın mı?

Hani, Hukuk öğrencisi iken, Demokrat Parti (DP) iktidarının Başbakanı Adnan Menderes’in yakasına yapışıp “Demokrasi isteriz” diye bağırdığı “uyduruğu”ndan yıllarca siyasi nemalanan babanı?!

Baban, yıllar sonra “Böyle bir şey olmadı” diyerek doğruyu söyledi; ama babanın,  DP’yi, DP kadrolarını, iktidarını Atatürk Türkiyesi’nde ve bölgedeki çıkarları doğrultusunda oluşturan, iktidara taşıyan, hep kullanan düşman emperyalist ABD’nin, bu yalanı çıkarıp yaydığından ve kendisine çengel attığından haberi yoktu; çok sonraları oldu,  o zaman da “atı alan Üsküdar’a çoktan geçmiş”ti.

 

Babanın siyasette en yumuş karnı, güçlü olmayı, başkasının ya da başkalarının zayıflığında aramaktı!

Sanki sen de öylesin!

 

Baban, CHP içinde hep “Hizip başı” diye anıldı.

Çünkü baban hep bir numara yani “CHP Genel Başkanı” olmak istiyordu.

Ancak hiçbir zaman CHP’nin Genel Başkanı ile yarışa girmekten kaçıyordu, iki numara olmakta karar kılıyordu.

Genel Başkanlığa giden yolda karşısına çıkacakları belirler, onlarla savaşırdı.

Onlardan biri rahmetli Hasan Fehmi Güneş’ti.

O nedenle; CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit Başkanlığındaki 42’inci Hükümetin İçişleri Bakanı Hasan Güneş’le ilgili, aynı Hükümette Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı babanız Deniz Baykal’ın, Bakanlıktaki üst düzeyde bürokratlarından birine ziyarete gelen “Sayın Bakana söyleyin. O da Sayın Başbakan Ecevit’i bilgilendirsin. Abdi İpekçi’nin katili Mehmet Ali Ağca’nın yakalanmasından da ötürü, İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş Bey’e ciddi operasyon yapılacak” içeriğinde anlatıda bulunuyor.

O bürokrat, Bakan babanıza sıcağı sıcağına iletiyor.

Bakan babanız için için gülerek dinliyor, “İlgileneceğim” diyor.

Ama ilgilenmiyor!

Parti içi siyasi rakibiyle ilgili bilgiyi Başbakan Ecevit’e iletmiyor!

Şundan:

Parti içi siyasi rakibi bitirmek için!

 

1979’da, İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş’in, aşk yaşadığı şarkıcı Aynur Ayda’nın evine giriş, çıkış fotoğrafları Hürriyet Gazetesi’nin Hafta Sonu ekinde çarşaf çarşaf yayınlandı.

İçişleri Bakanı Güneş, o gün Ardahan’dan (Senato araseçimi vardı, Adalet Partisi’ni adayı Göle Belediyesi’nde öldürülmüştü) Kars’a geldi; haberi oldu, aynı günün gecesi Ankara’ya döndü, istifa etti.

 

Aradan 31 yıl geçti.

1979’a 31’i ekle Aslı Baykal.

2010 tarihi çıkacak.

Bu tarih, şimdi çemberinde zıplayıp durduğun siyasi kadronun iç içe olduğu yapının hazırladığı ve servis ettiği “seks kaseti”nin yayınlandığı tarih!

“İlahi adalet tecelli etmiş”ti Aslı Baykal!

 

CHP’nin peşine düştüğün kadar, sağlıklı, sportmen, he sabah koşusunu yapan babanızın birden rahatsızlanıp hastanelere düşmesinin, aylar, yıllarca acılar çekmesinin, sonra da yaşamını yitirmesinin peşine düşmediniz!

Neden?

Siyasi geleceğinizin peşindeydiniz!

Şimdiki gibi!

Abiniz Ataç Bey, babasının sağlığı için yurt içinde, yurt dışında gece gündüz koştururken, sen Antalya’da, hastahane yataklarında kımıldayamadan, konuşmadan yatan, “Milletvekili adayı” yapılan baban  için seçim çalışmaları yapıyordun!

 

Sahi Aslı Baykal, hasta yatağında kımıldayamayan, konuşamayan baban Deniz Baykal’ı, Antalya Milletvekili listesine koyan, koyduran, bunu CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na dayatan, kabul ettiren kimdi?

Sen miydin?

Halk TV’yi ele geçirdiğin gibi CHP’yi de mi ele geçirmenin peşindeydin?!

Sensen değilsen, kim, kimlerdi?

 

Hasta yatağındaki baban Deniz Baykal’ın “Milletvekili olma” hakkı mıydı Aslı Baykal?

Değildi.

Bu, Milletvekili olmayı hak edenin hakkını gasp etmek değil miydil?

Evet, öyle!

 

Peki, Aslı Baykal; hasta yatağından kalkıp bir adım atamayan, ağzını açıp tek bir harf dahi söyleyemeyen, seçim bölgesi Antalya’da üç dakikalık olsun seçim çalışması yapamayan baban, Milletvekili seçildikten sonra, Kamutay’a (Meclis’e) gidip “Milletvekili Yemini” edebildi mi, Milletvekilliği yapabildi mi?

Hayır.

 

Anımsar mısın, baban Deniz Baykal 24 Haziran 2018 Genel Seçimlerde, Antalya’da 1’inci sıradan Milletvekili seçildi; ama “Milletvekili Yemini”ni 21 Şubat 2019’da yapabildi.

Tekerlekli sandalyeyle getirilmişti.

 

Milletvekili Yemini’nden iki gün sonra, bir sosyal hesaptan, bir de İzmir’de yayınlanan bir yerel gazeteden ve o gazetenin internet sitesinden iki tümcelik paylaşım oldu.

Paylaşımlarda, baban Deniz Baykal’ın, birikmiş Milletvekili maaşlarının çekini Kamutay Başkanlığından aldığı ve o toplu para yazılı çeki Ankara’daki Çağdaş Eğitim Vakfı’na bağışladığı yazıyordu Aslı Baykal!

Oysa böyle bir haber ulusal gazetelerimizin, televizyonlarımızın, radyolarımızın, internet gazetelerimizin hiç birinde yoktu!

Neden mi Aslı Baykal?

Çünkü yalandı!

Ankara’daki Çağdaş Eğitin Vakfı, tarafıma “Bize öyle bir bağış olmadı” açıklaması yaptı.  

Çünkü kendilerini ulaştığım Antalya’daki emlakçı dostunuz ve İzmir’deki CHP eski il başkanı, sizi işaret ettiler.

Bunu neden yaptığınızı sormak istemiyorum ama o paraları ne yaptığınızı öğrenmek isterim.

 

Dahası var Aslı Baykal!

20 Temmuz 1928 doğumlu babanız 11 Şubat 2023 günü 85 yaşında yaşama gözlerini kapayıncaya kadar, “Milletvekili Yemini” etmesine karşın, sağlık nedenleriyle Milletvekilliği yapamadı.

Ama Milletvekili Maaşını aldı.

Onun için babanın adının önüne “Bankamatik Milletvekili” sözcüklerini koydum; bir süre öyle yazdım.

 

Şimdiii Aslı Baykal!

Dümen kırıp yelken açtığın yönde zıplayıp duruyorsun.

“Durma” derim.  

“Bir köşeye çeki, kendinle bir tanış, kendinle bir konuş, zayıf yanlarını gör, yumuşak karnınla tanış, eğitimli, “Profesör Doktor” unvanlı bir Türk kadın olarak, doğrularda doğru dur” derim.

Bu dediklerimi ve bu yazıda diğer yazdıklarımı dikkate alır mısın, almaz mısın, bilmem.  

Umurumda değil!

… değilsin!..  

SİYASİ MİADI DOLMUŞLARIN BAŞINDA GELEN BAHÇELİ, PARTİM CHP’MİN SİYASİ MİADININ DOLDUĞUNU SÖYLÜYOR!..

150 150 bakikarakol

Ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin hararetli sahipleneni, savunanı, anılan “ucube sistem”in ürünü “Cumhur İttifakı”nın ve  “Cumhur İttifakı İktidarı”nın “iki ana kolonundan biri” MHP’nin Genel Başkanı, Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli 5 Şubat 2025 Çarşamba günü kalp sorunu yaşadı, hastaneye yatırıldı.

O gün, bugündür Bahçeli görünürde yok, grup toplantılarına katılamıyor, konuşamıyor.

Ama…

Yazılı açıklamalar yapıyor!

Birilerini telefonla arıyor!

“Aparat”ları öylesine çok ki (!), saymakla, ad ad yazmakla bitmez.

 

Bahçeli 5 Şubat sonrası görünmez olurken, usa (akla) hayale gelmeyecek senaryolar, söylentiler üretildi, yayıldı.

MHP Genel Merkezi yalanladı.

-Adını anmayayım- bir gazeteci yazar da “Entübe edildi” diye yazdı, Savcılıkça ifadeye çağırıldı, Mahkemenin “Adli kontrol” kararıyla salıverildi.

 

3 Mart 2025 Pazartesi günü X hesabımdan TV EKRANLARINDA CANLI YAYINDA DEVLET BAHÇELİ’Yİ GÖRMEZSEM, BU VE BENZERİ HABERLERE İNANMIYORUM, İNANMAYACAĞIM DA!.. https://x.com/BakiKarakol/status/1896623122381717821 diye yazdım.

X’ten ikinci paylaşımımı 21 Mart 2025 Cuma günü yaptım:

KENDİ YOK, ADI VAR “BAHÇELİ”YE, CHP’NİN YANITI, -BANA GÖRE- TEK SÖZCÜKLE: H A R İ K A ! . . https://x.com/BakiKarakol/status/1903122867174220199

X’ten, 26 Mart 2026 Çarşamba günlü paylaşımım şöyleydi:

DİDEM ARSLAN DA, SÜLEYMAN SOYLU DA, BAHÇELİ SES TAKLİDİ YAPAN TARAFINDAN KANDIRILMIŞ OLABİLİR! BU ARADA, TV’Cİ DİDEM ARSLAN NE ALAKA?!. https://x.com/BakiKarakol/status/1904912157872889925

Ve…

30 Mart 2025 Pazar günkü X paylaşımım:

BAHÇELİ KONUŞAMAYACAK, GÖRÜNTÜ VEREMEYECEK KADAR HASTA!.. AMA… YAZILI METİN YAZACAK VEYA YAZDIRACAK KADAR HASTA DEĞİL!.. USUM (AKLIM) KARIŞTI!.. SANKİ BİR İŞ VAR!.. https://x.com/BakiKarakol/status/1906431108406808659

 

Önceki gün (31 Mart 2025 Pazar) “Yeni bir toplumsal hayat ve yeni bir Türkiye için: Tarihi çağrı” https://www.turkgun.com/gundem/yeni-bir-toplumsal-hayat-ve-yeni-bir-turkiye-icin-tarihi-cagri/279679, dün de “MHP Lideri Devlet Bahçeli: CHP, kaos ve kargaşa çıkarma peşinde” https://www.turkgun.com/siyaset/mhp-lideri-devlet-bahceli-chp-kaos-ve-kargasa-cikarma-pesinde/279911 başlıkları altında, MHP’ye çok yakın Türkgün Gazetesi, “Bahçeli’nin değerlendirmesi” diye uzun iki yazı yayınladı.

Bugün ve yarın da yayınlar mı?

Bilmiyorum.

Ama önceki ve dünkü iki yazıda ilgimi, dikkatimi çeken, değerlendirme sırasında çekilmiş ne Bahçeli’nin video görüntüsü, ne de tek bir kare fotoğrafı yoktu!

Neden?!

Bahçeli görüntü veremeyecek kadar hasta ise iki günlük “değerlendirme”yi nasıl yaptı, yapabildi, yazdı veya yazdırdı?!

Yoksa 5 Şubat 2025 Çarşamba gününden bu yana “Bahçeli’nin yazılı açıklamaları” diye, Bahçeli’nin konuşma metinlerini yazanlar tarafından mı kaleme alındı?!

Olabilir.

Ama neden Bahçeli’ye mal edilerek sunuluyor?!

Bahçeli, grup konuşma metinleri gibi 5 Şubat sonrası metinleri okuyor mu ki?!

Okuyorsa; 3-5 saniyelik de olsa video görüntüsü veya bir karelik fotoğrafı yok, arşiv fotoğraf ve videolarla yetiniliyor?!

Evet, demek “… SANKİ BİR İŞ VAR”?!

Belki de, sanki bir değil, birçok iş var!

Olması doğaldır.

Ancak;  “olanı”, “olanları” toplumdan gizlemenin/saklamanın anlamı, gereği yok!

“Anlamı, gereği var” ise o paylaşılsın.

O da yok!

 

MHP’nin resmi internet sitesi www.mhp.org.tr’de 28 Mart 2025 Cuma günü  

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin, “Ramazan Bayramı” münasebetiyle yayınladıkları mesaj.” https://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/5415/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_Bahceli__nin___Ramazan_Bayrami__munasebetiyle_yayinladiklari_mesaj_28.html başlığı altında yayınlanan iletisinde, DEM Parti Eş Genel Başkan Tuncer Bakırhan’ın “Biz CHP’nin eylemci kitlesi değiliz” sözünü “değerli ve takdire şayan” bulan Bahçeli “Aziz Atatürk’ün onurlu çizgisini karalayarak küresel emperyalizme bağlantı tüneli kazan, el avuç açan CHP zihniyeti tarihi ve siyasi miadını çok kötü bir sonla doldurmuştur.” diyor.

 

Aman Tanrım!..

Siyasi miadı dolmuşların başında gelen Bahçeli, partim CHP’min siyasi miadının dolduğunu söylüyor!

 

Bahçeli ve Bahçeli adına metinler yazanlar, konuşanlar bilsinler ki…

İnanılırlıkları ve güvenirlikleri bitmiş!

Kimseler inanmıyor!

Gerçeklerini görsünler, kabullensinler!..

AKP’NİN 6 YILLIK KİNİ, ÖFKESİ, İNTİKAMI VE HER ŞEYİN ÇOK GÜZEL OLMASINDAN KORKUP HOŞLANMAYANLAR!..

150 150 bakikarakol

Hatay’lı ailenin, 2003 yılda dünyaya gelen, 23 Haziran 2019’da ikinci kere yenilenen İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanlığı seçim çalışmaları yapan CHP’nin adayı Ekrem İmamoğlu’nun seçim otobüsünün önünde koşarken “Ekrem abi, Ekrem abi, her şey çok güzel olacak” https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/her-sey-cok-guzel-olacak-sloganini-bulan-berkay-gezgin-kimdir-kac-2312303 diyen 16 Yaşındaki Berkay Gezgin, Avukat Cemil Çiçek açıklamasına göre https://www.sozcu.com.tr/her-sey-cok-guzel-olacak-sloganinin-mimari-berkay-gezgin-gozaltina-alindi-p153773 23 Mart 2025 Pazar gecesi İstanbul Saraçhane’deki mitingde meydana gelen eylemler sırasında gözlemaltına alındı; suçlama hakkında bilgi verilmedi.

Avukat Çiçek, dün (25 Mart 2025 Salı) saat 19.59’da internet basınında ve gazetelerinin internet sitelerinde yer alan haberler aracılığıyla, şimdi 22 yaşında olan “müvekkili” Berkay Gezgin’in tutukladığını https://www.sozcu.com.tr/her-sey-cok-guzel-olacak-sloganinin-mucidi-berkay-gezgin-tutuklandi-p155494 duyurdu.   

“Her şey çok güzel olan” sözün öz sahibi Berkay Gezgin, neden gözlemaltına alınmış, neden tutuklanmıştı?

Berkay Gezgin’in avukatında bile bilgi yoktu!

Ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nde bu, bu gibi ve çok daha beterleri olabileceği düşünce ve anlayışımımdan, şaşırmadım.

Ama “23 Haziran 2019 tarihi”ne odaklandım.

O tarihte, İBB’nin 31 Mart 2019 yerel seçiminde, CHP’nin adayı Ekrem İmamoğlu, 13 bin küsur oyla kazanmıştı.

Ancak AKP’nin itirazıyla Yüksek Seçim Kurulu (YSK), yalnızca “İBB Başkanlık seçimi”ni iptal etmişti (Bu nasıl olabilirdi?!) ve 23 Haziran 2019’da yenilenmesine karar vermişti.

23 Haziran 2019 seçiminde Ekrem İmamoğlu, AKP’li aday Binali Yıldırım’a 806 bin oy ayırt (fark) atmıştı.

Berkay Gezgin’nin gözlemaltına alınmasından ve tutuklanmasından anladım ki, AKP, “806 bin oy”un nereden, neden ve nasıl geldiğinin/kaynaklandığının peşine düşmüştü.

“Kent Uzlaşısı Projesi”ni netleştirince de, CHP’nin İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yakasına yapıştı.

Ama hiç belli etmedi.

6 yıl çalıştı, Ekrem İmamoğlu’nun “Cumhurbaşkanlığı adaylığı” konuşulur, giderek de dalgalanır olunca, “Ahmak Davası”ndan 2 yıl 15 gün hapis ve “siyaset yasağı” cezaları almasına neden oldu.

Dava hala “İstinaf Mahkemesi”nde.

AKP bu kadarla kalmıyor, başka başka soruşturmalar başlatıyor, davalar açıyor.

İşi, “diplomanın iptali”ne kadar vardırıyor.

“Üniversite Diploması”nın iptali, “Cumhurbaşkanı adayı olamamak” demekti.

Çünkü koşullardan biri, “Üniversite mezunu” olmaktı.

“Üniversite Diploması yok” diye AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Erdoğan çok konuşulmuş, tartışılmıştı.

Uzatmayayım…

CHP yönetimi, Cumhurbaşkanı adayını önseçimle belirleme kararı aldı, bir takvim belirledi.

İki adaydan biri, Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş’ti.

“Alparslan Türkeş Milliyetçisi” Yavaş, önseçime girmeyeceğini açıkladı.

Önseçime tek aday kalan Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’yla gidildi.

CHP’li üyeler ve CHP’ye üye olacaklar oy kullanacaktı.

23 Mart 2025’teki önseçime yaklaşılırken, Ekrem İmamoğlu, sabahın erken saatlerinde evinden alındı, Vatan Caddesi’ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne, 4 gün sonra da Adliye’ye götürüldü.

Savcılık ifadelerinin ardından Mahkemeye sevk edildi; oradan da “Tutuklama Kararı” çıktı, Silivri’deki “Marmara Cezaevi”ne konuldu.

Bu arada, önseçim yapılmış, uzun kuyruklar oluşmuştu.

Uzun kuyruklar oluşmasında, CHP üyelerinin oy kullanacakları sandığın yanına “Dayanışma Sandığı”nın yadsınamaz, büyük katkısı var.

CHP üyesi olmayanlar da, başka partilerden insanlar da sandığa koştu.

Toplam 15 milyon 500 insan, Ekrem İmamoğlu’nun “Cumhurbaşkanlığı adaylığı” için oy kullandı.

Ekrem İmamoğlu artık bir milyon 700 bin üyeli CHP’nin değil, “Türk halkının Cumhurbaşkanı adayı” idi.

“Dayanışma Sandığı” düşüncesi kimin, kimlerinse, onu, onları, “Saraçhane” ve “Türkiye Mitingleri”nin düşünbabasını/düşünbabalarını kutlarım.

Peki, bu mitinglere, hele de Saraçhane Mitingleri’ne böylesi ilgi, böylesi destek, üniversite öğrencilerinin böylesi katılımı nedendi?

Örgütlü olmayan halkın, gençliğin yıllara dayalı öfke, tepki birikiminin dürtüsü ve patlamasıydı!

Halkın haksızlığa, adaletsizliğe, yalana dolana, ayrımcılığa, kayırmacılığa, ekonomideki kötü gidişe, geleceği görememeye vb sabrı kalmamıştı, tükenmişti.

“Her şey çok güzel olacak” deyip duran, dediğinin de örneklerini yaşama geçirerek kanıtlayan, gelecek umudu veren vb kendilerini seven, kendini sevdiren Ekrem İmamoğlu’na güvendiler, İmamoğlu’nu sığınacak liman gördüler, kucakladılar, bağırlarına bastılar, oylarıyla “halkın

 

Cumhurbaşkanı adayı” yaptılar, meydanları doldurdular.

Saraçhane Mitingleri sürecinde gözle görülür ve kabul edilir gelişme sergileyen CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Beşiktaş Mustafa Kemal Kültür Merkezi’nde dün (25 Mart 2025 Salı) gerçekleştirdiği parti grup toplantısında daha derli toplu konuşma yaptı.

Şu tümceleri ilginç, dikkat çekiciydi:

“İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tutuklama talep evrakı: ‘Kent Uzlaşısı formülü ile Batı il ve ilçelerdeki Kürtlerin belediyeleri kazanamasalar da uzlaşılacak ve desteklenecek aday karşılığında, belediye meclisinde belirli sayıda kota elde edilmesi sonucunda belediye meclislerinde söz sahibi olmalarının, yerel yönetimlerde yer almalarının siyasi bir denge olmalarının amaçlandığı anlaşılmıştır.’ Kardeşim bak ben bu cümleyi ‘Kent Uzlaşısı’nı ya da İstanbul’u İttifakı’nı suçlamak, kriminalize etmek, hapsetmek için değil, takdir etmek için yazarım. Tam da yapılan budur. Batı’daki Kürtlerin yönetimde temsil edilebilmeleri için belediye meclis üyeliklerine yazılmaları, terörse, ben terörist olayım kardeşim. Demokrasi bunun adı, demokrasi. Demokrasi bu. Bugüne kadar ama muhafazakar olduğun için, ama biz sana sesimizi duyuramadık diye, ama bambaşka sebeplerden Kürt olup da bu AK Parti‘ye oy veren o temiz yürekli abim, ablam benim. Bak bunların işi seninle. Sadece oyunla, Kürtlüğüne bile saygısı yok. ‘Eğer Kürt olarak yönetime gelecekse, engel olunmalı, suçtur bu’ diyor. ‘Oyu bana verirsen seçmensin, ona verirsen teröristsin’ diyor. Görün bunları, görün bunları, gömün bunları, gömün, gömün, gömün. Her darbe girişiminde her şeyi düşünürler.” https://www.chp.org.tr/haberler/cumhuriyet-halk-partisi-genel-baskani-ozgur-ozel-bu-aksam-sarachanede-yarin-aksam-beylikduzunde-ftardayiz

AKP’nin 6 yıllık “Kent Uzlaşısı” kini, öfkesi, intikamı, CHP Genel Başkanı Özgür Özel tarafından ayırt edilmesi, dillendirilmesi olumlu gelişmedir.

Çünkü “Cumhurbaşkanlığı seçiminin etkin belirleyen”i, Kürt seçmenleridir, onların oylarıdır.

AKP bunun ayırtına 23 Haziran 2019 seçimlerinden hemen sonra vardı, yapması geren çalışmaları planladı, gerçekleştirdi, Kemal Kılıçdaroğlu’nu ve başkanlığındaki CHP yönetimini ayakta uyuttu.

Adı hep var olan ama şu aralar görünürde olmayan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli aracılığıyla, “İkinci Kürt Açılım” sürecinin başlatılmasının nedenlerinden biri, hem “yeni anayasa,” hem “Cumhurbaşkanlığı seçimi” için Kürt seçmenlerin oylarının belirleyici olmasıdır.

           

Öte yandan…

CHP’yi ve diğer muhalif muhalefet partileri de önüne katıp sürükleyen “halk hareketi”, AKP’nin gözünü korkuturken, “durumdan vazife çıkaran” kimi –sözüm ona- uyanık AKP’lileri “provokasyon yapma” düşüncesine itmiş.

CHP’nin eski Genel Başkanlarından “Bankamatik Milletvekili” merhum Deniz Baykal’ın “A Takımı”nda yer alan, 10 Mayıs 2010’da Deniz Baykal, “seks kaseti” kumpasından “CHP Genel Başkanlığı”ndan istifa ettiğinde “Etmeee” diye bağıran ve hüngür hüngür ağlayan, şimdi “militan AKP’li” Savcı Sayan X hesabından dün bir paylaşım yaptı.

Paylaşımında “Yarın akşam, milyonlar CHP Genel merkezi önünde toplanıp edepsiz Özgür istifa diye bağıracağız.. İftardan sonra CHP genel merkezi önünde toplanalım.. Herkes duyursun.. #YarınCHPgenelMerkezindeyiz diye yazdı.

Eğer gerçekleşirse, bu “büyük bir provokasyon” değil de nedir?!

Umarım Savcılık harekete geçer, Emniyet ve CHP önlem alır, olumsuz olaylar olmaz. https://x.com/SavciSayan/status/1904297684422558198

 

Yazımı bitirirken belirtmek isterim ki…

“Ekrem abi, Ekrem abi, her şey çok güzel olacak” sözünü ettiğinde 16 yaşında olan, 6 yıllık aradan sonra dün 22 yaşında tutuklanan Berkay Gezgin’e ait, Ekrem İmamoğlu’nun da seçim kampanyalarında dilendirdiği “Her şey çok güzel olacak” sözü, her şeyin çok güzel olmasından korkup hoşlanmayanların yüreklerine sanki hançer gibi saplanmış, saplanıyor!.

ŞİMDİ NE OLACAK?.. CHP’NİN CUMHURBAŞKANI ADAYI KİM YA DA NASIL BİRİ OLMALI?..

150 150 bakikarakol

Hemen hemen herkes, Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptal edileceğini bekliyordu; ama İstanbul Üniversitesi’nden dün (18 Mart 2025 Salı) saat 18:07’de “Kamuoyu Duyurusu” https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/son-dakika-istanbul-universitesi-acikladi-imamoglunun-diplomasi-2310718 başlığı altında yapılan yazılı açıklama gündeme bomba gibi düştü.

18 Mart Çanakkale Savaşı’nın 110’uncu yıldönümünü, diğer konuları gündemden etti.

Ülkem adına, halkım adına, ülkemin hukuku, yargısı, bilim yuvaları Üniversitelerimiz, bilginlerimiz vb adına üzüldüm, acı çektim!

Böyle bir kararın olmamasını en çok isteyenlerdendim; kararın bu doğrultuda çıkacağını öngörenlerdendim de!

 

Elbette ki hukuki süreç başlatılacak, çetin uğraşlar verilecek.

Cumhur İttifakı’nın ortakları da, ağırlıklı olarak AKP ve MHP kadroları da bir şey yapmayacak değiller, daha bir sertleşecekler!

 

İmamoğlu’nun, tutuklanması gerçekleşebilir!

İmamoğlu’na siyasi yasak gelebilir!

 

İmamoğlu’na ustan, hayalden geçmeyen şeyler yapılabilir!

Çünkü iktidarın elden gitmesinin ötesinde, açılımını bilerek, isteyerek tanımlamadıkları “Yeni Türkiye”nin planlandığı gibi yaşama geçirilmesi söz konusu.

Ayrıntısına girmeyeceğim.

 

İstanbul Üniversitesi’nin “Kamuoyu Duyurusu” başlıklı açıklamasıyla Ekrem İmamoğlu, öngörülebileceğinin çok üstünde siyaseten güçlendi; AKP ve MHP ağırlıklı Cumhur İttifakı ortakları ve Cumhur İttifakı iktidarı aynı oranda güç ve güven yitirdi!

Öyle ki, Ekrem İmamoğlu, cezaevinde de olsa, siyasi yasaklı da olsa, artık o bir “lider”, o bir “bilen”dir!

Siyasi rakiplerinin kâbusudur!

Bir sözü, bir işareti, bir bakışı, bir hareketi vb belirleyen olacak!

 

İstanbul Üniversitesi’nin, gündeme bomba gibi düşen “Kamuoyu Duyurusu”na tepkiler çığ gibiydi!

“Rapor” ya da “karar metni” hiç gerçekçi ve inandırıcı değildi!

Hele de “Araştırma Raporu’nda adı geçen kişi dahil…” tümcesinde “Ekrem İmamoğlu’nun  adının anılmaması ilginçti, şık değildi!

Bu “anmama”da sanki “siyasi rakip kadro” tavrı, havası, kokusu vardı!

Oysa o tümcenin, içinde yer aldığı rapor, karar metni, İstanbul Üniversitesi gibi bir “bilim yuvası”nda, “bilim insanları” tarafından kaleme alınmış, yazılmış, kamuoyuna sunulmuştu!

 

Tepki verenler içinde, Ekrem İmamoğlu yanı sıra, dört kişi ilgimi çekti.

Ama kimse enseyi karartmasın.” https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/son-dakika-imamoglunun-diplomasi-iptal-edildi-ozgur-ozelin-ilk-2310722 diyen Ö.Ö’yü (Özgür Özel’i) geçiyorum.

Öncelikle Mansur Yavaş’ın tepkisine odaklandım.

Yavaş X hesabı @mansuryavas06’dan gerçekleştirdiği paylaşımında “Ben Ekrem Başkanımıza yapılan bu haksızlığı kabul etmiyorum. Tüm bu hukuki ve siyasi sürecin her dakikasında Ekrem Başkanımızın yanında olacağımı, böylesine hukuksuz bir süreçte daha önce üçlü masada ifade ettiğim “Cumhurbaşkanlığı adaylığımı günü gelince değerlendireceğim” kararımı, bu hukuksuzluk ortadan kalkana kadar ASKIYA alacağımı da kamuoyuna ilan ediyorum.” https://x.com/search?q=mansur%20yava%C5%9F&src=typeahead_click diyordu.

Beğendim, saygı duydum.

Ama “Alparslan Türkeş Milliyetçisi” Mansur Yavaş’a güvenemiyorum!

 

Tepkisine odaklandığım ikinci kişi, Ekrem İmamoğlu’nun eşi Dilek İmamoğlu’ydu.

Dilek İmamoğlu X hesabı @dk_imamoglu’ndan yayınladığı paylaşımında “Hukuksuzluğun ve haksızlığın karşısında durmaya devam edeceğiz. Ülkemizin geleceği için yaşanan tüm adaletsizliklere karşı hep birlikte duracağız. Çocukların ve gençlerin güvenli ve umutlu yarınları için ülkemizin sarsılmaz değerlerini sonuna kadar savunacağız. Kurtuluş yok tek başına!

@ekrem_imamogluhttps://x.com/dk_imamoglu/status/1902034030419202182?t=5B-e8_D8ZreTXUayiledvw&s=08 diyordu.

 

Tepkilerine odaklandığım diğer iki kişi, DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ile Tuncer Bakırhan’dı.

Hatimoğulları “İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun üniversite diplomasının mevzuat bahane edilerek iptal edilmesi demokrasiye sürülmüş kara bir lekedir. Bu kara lekeyi sürenler yüzlerce yıl toplumun vicdanında mahkum olarak kalacaktır. Sayın İmamoğlu’na yönelik bu kararın hukuki değil, siyasi bir karar olduğu gün gibi ortadadır. Siyaset hukuku askıya alarak sorunları derinleştirme yeri değil, sorunları çözme yeridir. Bu tür idari ve yargı kararları ortak yaşam inancına ciddi şekilde zarar vermektedir. Demokrasiye kara leke süren, hukuku askıya alan bu kararın derhal geri çekilmesi, siyasette gerilimi arttıracak müdahalelerden vazgeçilmesi gerektiğine dair çağrı yapıyoruz.” derken, Bakırhan da “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığının engellenmeye çalışılması ve diplomasının iptal edilmesi, hukuki değil, siyasi hesapların gölgesinde alınmış bir karardır. Yargı kıskacı altında demokratik hakların gasp edilmesi kabul edilemez. Halkın iradesine ve siyasi rekabete set çekmeye yönelik bu girişimler, demokrasiye sürülmüş kara bir lekedir. Çağrımız, demokrasiyi hedef alan bu tür müdahalelerin derhal son bulmasıdır.” diyordu.

(Dem Parti’nin de tepkisini paylaşayım:

“Hukuk ve akademi dünyasına bir kara leke sürülmüştür. İstanbul Üniversitesi’nin sayın Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesi kararı açık bir hak ve hukuk gaspıdır. Hukuki dayanaktan yoksun olan bu karar yeni bir hukuksuzluk dalgasının işaretidir. İşlem hukuki değil, siyasidir. Siyasi amaçlarla üniversiteyi araçsallaştırmak anlamına gelir. Üniversite yönetimini çeşitli yollarla teslim alarak elde edilen bu karar hem akademi hem de hukuk dünyasına sürülmüş bir kara lekedir. Bir an evvel bu yanlıştan dönülmeli, siyasetin üzerine bir kara örtü serilmesine izin verilmemelidir.”) https://www.gercekgundem.com/guncel/dem-partiden-imamoglunun-diplomasinin-iptaline-tepki-demokrasiye-surulmus-kara-bir-leke-525128

 

Ve Ekrem İmamoğlu’nun tepkileri.

İlki:

“İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu’nun kararı HUKUKSUZDUR. Böyle bir karar alma yetkileri yoktur. Yetki, sadece İşletme Fakültesi Yönetim Kurulu’ndadır. Bu kararı alanların tarih ve adalet önünde hesap verecekleri günler yakındır. Adalete, hukuka ve demokrasiye susamış milletimizin yürüyüşü durdurulamayacak. Kurtuluş Yok Tek Başına!https://x.com/ekrem_imamoglu/status/1902025111252947358 

İkincisi:

“ İftar sofrasından Milletime sesleniyorum. Kendimi onlara emanet ediyorum.” https://x.com/i/broadcasts/1YpJkBajybEGj diye başladı, konuştu.

www.cumhuriyet.com.tr’nin haberleştirdiği konuşmasında Ekrem İmamoğlu özetle “Diplomanın iptali falan umurumda değil yani. Çok önemli ama esas umurumda olan ne biliyor musunuz? Artık bu ülkede, herkesin kazanılmış tüm hakları tehlike altındadır. Bu ülkede, bu toplumun, herkesin kazandığı tüm hakları tehlike altındadır. Ve bu akıl, bu milleti gerçekten tehdit eden bir akla dönüşmüştür. Herkesin elinden her şeyi alabilirler. Malını, mülkünü, mülkiyet hakkı, eğitim hakkı, seçilme hakkı, seçme hakkı… Her şeyi elimizden alabilirler. Seçme hakkınızı da elinizden alabilirler.” diyor, “Ne yapacaksın, diyorlar. Vallahi aslanlar gibi koşmaya devam edeceğim yani, aslanlar gibi. Asla geri durmak yok. Bugüne kadar bin koşuyorsam, bundan sonra milyon koşacağım. Tahmin edemeyecekler cesaretimi, duruşumu ve inancımı.”

https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/son-dakika-diploma-iptali-karari-sonrasi-ekrem-imamoglu-iftar-2310735 biçiminde sürdürüyor.

 

Ekrem İmamoğlu “Aslanlar gibi koşmaya devam edeceğim” diyor ama siyasi rakibi/rakipleri “aslanlar gibi koşması”na olanak vermeyecekler!

İşte bu, Ekrem İmamoğlu’nu, siyaseten önlenemez derecede güçlendirecek, Türkiye’nin, belki de bölgenin “lider”i yapacak.

 

Erken ya da süresindeki seçimde, Ekrem İmamoğlu’nun, “Cumhurbaşkanı adayı” olarak yarışmasını olanaksız görüyorum!

 

“Ekrem İmamoğlu olmadı, eşi Dilek İmamoğlu olsun”!

Sakın!

Kendine de, eşi Ekrem İmamoğlu’na da, CHP’ye de çok büyük zarar verir, seçim kazanamaz, Cumhur İttifakı’nın adayı Erdoğan’a kazandırır.

 

“Ekrem İmamoğlu olmadı, Mansur Yavaş olsun”!

Bu da “Sakın” diyorum!

Kazanamaz.

Nedeni…  

Seçimin yazgısını ve kazananını belirleyecek “etkin güç”, Kürt seçmenin oylarıdır.

Mansur Yavaş, Kürt seçmenden oy alamaz; Kürt seçmeni de, Mansur Yavaş’a oy vermez.

Mansur Yavaş bunu gördü, Cumhurbaşkanlığı adaylığını askıya aldı.

 

Yukarıda tepkilerini paylaştığım DEM Parti ile Eş Genel Başkanlarının tepkilerinde sergiledikleri duruşta kararlılık gösterip göstermeyeceklerine, Ekrem İmamoğlu’nun Mansur Yavaş ve eşi Dilek İmamoğlu dışında işaret edeceği “CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı”na oy verip vermeyeceklerine tanıklık edeceğiz.

“Kent uzlaşısı” projesi beni umutlandırıyor; gene de ölçülü (temkinli) davranmalıyım.

 

Şimdi ne olacak?

CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı kim ya da nasıl biri olmalı?

 

Özetleyeyim:

Seçilir seçilmez, ilk işinin, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nden ülkeyi kurtarmak, yerine “Demokratik, Laik Parlamenter Sitem”i getirmek olacağını her keresinde dile getirecek, güven verecek, inanırlığı ve  güvenirliliği kabul gören, tanınan, kadın veya erkek genç birinin aday gösterilmesi.

Usumda biri var ama paylaşmayacağım; günü geldiğinde…

AH EKREM İMAMOĞLU AH!..

150 150 bakikarakol

Şimdi “Türkiye Belediyeler Birliği (TBB)”ve “İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB)” Başkanı Ekrem İmamoğlu, 2019’daki yerel seçim kampanyasında “Her şey çok güzel olacak” sloganı yanında, “Çare Ekrem İmamoğlu” ve “Ekrem İmamoğlu varsa, çare var” yazılı küçük boy afişler ilgi çekmişti; ben ise özellikle afişte yazılanlara takılmıştım.

 

Ekrem İmamoğlu, partim CHP’min İBB Başkan adayıydı; o afişlerde “Çare CHP” ve “CHP varsa, çare var” yazıları olmalıydı.

Bunu, birkaç kere yazmakla kalmadım; bir semtte CHP’nin çadırına girdim, görevliye itirazımı ilettim, kendisinden ilgililere iletmesi isteminde bulundum.

Bir şey değişmedi.

 

O günlerdeki “takıntı”mdan kopamadım; hep onunla yaşadım.

 

2025’e geldik, Ekrem İmamoğlu “birinci tekil”le konuşmaktan edemiyor!

 

Çıktığı “Cumhurbaşkanı adaylığı” yolunda da “Biz” demiyor, “Ben” diyor.

Örneğin:

17 Ocak 2025 Cuma günkü X hesabından şu paylaşımda bulundu:

“Kumpaslarınız bu bileği bükemeyecek! Milletin demokrasi yumruğundan kurtulamayacaksınız. Kurtuluş yok tek başına. Ya hep beraber ya hiç birimiz! #rızaakpolat  https://x.com/ekrem_imamoglu/status/1880030185883656324?t=vY3WB9bl7vEPjmlqEo0gVg&s=08

İlk tümcesi ile diğer üç tümcesi öylesi çelişiyor ki!

Ekrem İmamoğlu bu çelişkiyi nasıl ayırt (fark) edememiş!

 

CHP’nin 134 Milletvekilinden 116’sının imzasıyla CHP’nin tek “Cumhurbaşkanı adayı” oldu, İzmir’den başlangıç yaptı, il il dolaşmaya koyuldu.

CHP’den kendinden başka “Cumhurbaşkanı adayı” yok, ama gittiği her yerde vatandaşları CHP’ye üye olmaya, 23 Mart 2025 Pazar günü de önseçime katılıp oy vermeye çağırdı.

Yaklaşık bir milyon 600 bin CHP üyesine, yüz bini aşkın yeni üye katılımı olmuş.

 

Ekrem İmamoğlu 23 Mart 2025 önseçiminde bir milyon 700 bin üyenin tamamın oyunu almak istiyor.

Ben de isterim.

Hem siyasi, hem manevi güçtür.

Siyasi rakibe/rakiplere okkalı iletidir.

Ama içimde “sanki biraz az alacak” hissi var.

Dilerim yanılırım, dilerim tamamını alır.

 

Aldığını varsayalım.

Görünen o ki, “Cumhurbaşkanı seçimi” yarışında, Cumhur İttifakı’nın tek ortay adayı AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan.

Erdoğan, partisi AKP, içinde yer aldığı Cumhur İttifakı ortakları, onca yandaş vb bir şey yapmadan mı oturacak, kazanmak için bastırmayacaklar mı, var güçleriyle çalışmayacaklar mı?!

Usa (akla) gelen ne varsa yapacaklar, yaptıracaklar!

 

“Benim arkamda bir milyon 700 bin vatandaş ve vatandaşın oyu var” deyip gürlenebilir.

Ama…

Tam da 23 Mart 2025 gecesi, açılan bir yığın davadan birinden “tutuklama” kararı çıkarsa?!

Bir milyon 700 bin oy vermiş vatandaş engel mi olacak/olabilecek, sokağa mı dökülecek?!

Hiç biri olmayacak!

Çünkü…

Toplum, örgütlü bilinçten, örgütlü eylem deneyiminden yoksun, hem de çok!

Toplumun bu durumundan sorumlu olanlardan biri de “siyasiler”dir, “siyasi partilerin aktif kadroları”dır.

 

İmamoğlu, “Cumhurbaşkanlığı yarışı”nda tek rakibi Erdoğan’a, İzmir’den başlangıç yaptığı süreçte, gittiği yerlerde yergilerde bulundu, meydan okudu.

2019’daki Ekrem İmamoğlu’ndan “eser” kalmamış gibiydi; yüksek sesle konuşuyor, bağırıyor çağırıyor, parmak sallıyor, el kol hareketleri yapıyor!

Neden?!

Neden İmamoğlu?!

Sen bu değildin?!

Sen sakindin!

Bu duruma gelmendeki nedenlerden, sorumlulardan silkelen kurtul.

 

 

İmamoğlu’nun sanki bir telaşı, sanki acelesi var!

Ama bu da kendisine çok büyük zararlar veriyor!

 

İmamoğlu’nun, “Erdoğan odaklı” her sözü, Erdoğan yanlılarını fena öfkelendiriyor, daha bir kenetliyor ve içlerinden “fanatik”ler çıkıyor, yakışıksız, çirkin paylaşımlar yapıyor!

Bir manyak çıkar, ölümcül saldırıda bulunur!

Siyasetçi, söylem ve eylemlerinde vatandaşı tahrik etmeyecek, ederse bedeli ağır olur.

Siyasetçi, söylem ve eylemlerinde vatandaşı ikna edecek.

 

Beklerdim ki…

Gittiği yerlerde, işi “iki adayın kavgası”na dönüştürmeseydi; ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistem”den söz etseydi; bize en uygun sistem “Demokratik, Laik Parlamenter Sistem” sözü verseydi; iç-dış siyasalarda ulusal onura, kalkınmaya, çağdaşlaşmaya, seçim ve siyasi partiler yasalarının değişimine değinseydi; yargının bağımsız olacağını, kuvvetler ayrılığının yaşama geçirileceğini, kadın haklarını vb vurgulasaydı…

 

Şu günlerde izlediğim Ekrem İmamoğlu’nun, dünya lideri Kemal Atatürk’ümüzü iyi tanımadığını, “Nutuk”u, Atatürk’le ilgili yazılan kitap ve makaleleri okumadığını gözlemledim.

 

Atatürk, içte kendine karşı düşünce sahiplerini dahi karşısına almamıştır, onlara sesini yükseltmemiştir, parmak sallamamıştır.

Savaşta yendiklerine “nazik” davranmıştır.

Ayakaltındaki Yunan bayrağını kaldırması…

Çanakkale’de Mehmetçikle savaşan ve yaşamlarını yitiren Anzak askerlerinin annelerine 1934’te “Bu memleketin topraklarında kanlarını döken kahramanlar! Burada, dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yanyana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve rahat uyuyacaklardır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.” diye mektup yazması…

Örnek bir düşünce, örnek bir davranıştır.

 

Ah Ekrem İmamoğlu ah!..

Bu kadarlık bilseydin ya!..

 

Eksiklerine ve yergilerime karşın, “Cumhurbaşkanlığı seçimi”nde “oy”um,  partim CHP’min adayı Ekrem İmamoğlu’nadır.

Gazetecilik mesleğime olan bağlılığımdan ötürü, partim CHP’me üye değilim; o nedenle de “ön seçim –bana göre- safsatası”nda oy kullanmayacağım…

“TERÖRSÜZ TÜRKİYE” SÜRECİ VE CHP’YE KATILAN ADNAN BEŞER, MANSUR YAVAŞ’IN EMANETİ!..

150 150 bakikarakol

Baştan yazayım:

Ülkesini, halkını, insanı ve insanlığı içtenlikle seven, yaşadıkça yaşatacağım değerimdir!

 

Emperyalist ABD’nin 43’üncü Başkanı –oğul Bush olarak da bilinen- George H.W. Bush‘un –ABD’nin 46’ıncı- Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice*

7 Ağustos 2003 yılında The Washington Post Gazetesi’nde “Ortadoğu’nun Dönüşümü” https://www.mepanews.com/2003te-yazilan-bir-makale-ortadoguda-22-ulkenin-sinirlari-degisecek-5790h.htm başlıklı bir makale yayınlar.

Linkini verdiğim haberin girişindeki bir ve ikinci paragrafındaki iki tümce aynen şöyle:

// Condoleezza Rice tarafından kaleme alınan makale, “Ortadoğu’da 22 ülkenin sınırları değişecek, buna Türkiye de dahil” ifadesiyle başlayan analizlere kaynak teşkil ediyor.

22 ülkenin sınırlarının değişeceği ve buna Türkiye’nin de dahil olduğu ibaresinin ise makalede yer almaması dikkat çekici bir husus. //

Makalenin tamamını burada paylaşmıyorum.

Ama mutlaka linki tıklayıp okumanızı istediğim makalede Condoleezza Rice’nin yalanlarını/yalancılığını; bir de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, PKK terör örgütü başı, “bebek katili” Abdullah Öcalan’a “çağrı”sıyla https://www.mhp.org.tr/htmldocs/genel_baskan/konusma/5354/index.html ülkemizde açılımı yapılan/seslendirilen “Terörsüz Türkiye” başlıklı sürecin 22 yıl öncesini, onun da en az bir o kadar geçmişi olduğunu göreceksiniz.

 

28 Şubat 2025 Cuma günkü “Mirasyedi” https://www.sozcu.com.tr/mirasyedi-p143850 başlıklı yazısında “Bana, tarihi gerçek nedir” diye sorarsanız… “Atatürk’e nankörlük eden bir millet, gün yüzü görmez…” tümceleri yer alan, gerçek Atatürkçü, tam bir “Atatürk’ün Askeri” emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu, anılan iki süreci ve iki sürecin geldiği noktayı, 2 Mart 2025 Pazar günkü // “Çağrı”nın ardındaki büyük tuzak // https://www.sozcu.com.tr/cagri-nin-ardindaki-buyuk-tuzak-p144454 başlıklı yazısıyla çok güzel anlatıyor.

Böylesi anlatının üzerine benim söz etmem doğru olmaz.

 

Partim CHP’min başındaki Özgür Özel ise 28 Şubat 2025 Cuma günü Yeniden Refah Partisi (YRP) ziyareti çıkışında “Öcalan çağrısı” konusunda yönetilen soruyu yanıtlarken, “Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşları, neyin ne olduğunu bilen, gören insanlardır. Ben 2025 yılında bir iktidar partisinin ve ülkenin Cumhurbaşkanı’nın milletin aklıyla alay etmesini de doğru bulmuyorum. Bir yandan bir yılı aşkın süredir bir müzakereyi yürüteceksiniz. Yaptığınız, yapılan görüşmelere devlet adına birisi tam yetkili, dört kişilik bir heyet eşlik edecek. Bu konudan dakika dakika haberiniz olacak. Anayasa Mahkemesi’nin bir üyesi, Yargıtay’dan üyeler, yüksek hakimlerin bulunduğu 20’nin üzerinde hukukçudan oluşan bir masa bir yerde çalışma yapıyor olacak sizin bilginizle. Sonra millete ‘Bir şeyler oluyor, kendiliğinden oluyor. Sayın Bahçeli de güzel konuştu, ben bir şey demiyorum. Benimle ilgisi yok. Olursa sahiplenirim. İyi sonuçlar olursa bana yarasın, kötü sonuçlar olursa uzak durayım…’ Bu millet böyle kandırılabilecek, zekası hafife alınabilecek bir millet değil.” https://chp.org.tr/haberler/cumhuriyet-halk-partisi-genel-baskani-ozgur-ozel-cok-yonlu-saldirilara-muhatabiz diyor.

 

İşleyen süreçten bir yıldır haberi olan Özgür Özel, bildiğini bir yıl neden kendinde saklamış, toplumu bilgilendirmemiş, bu konuda siyasalar (politikalar) üretmemiş?!

Bu kadarıyla kalayım.

 

Toplumun bilmesi gereken konuları, bir yıl önceden bilmesine karşın paylaşmadığına tanık olduğumuz Özgür Özel’in bir yumuşak karınını da gördük!

O da, Özel’in “dediğim dedik” veya “Benim dediğim olacak” diyen biri olduğu.

 

2 Mart 2025 Pazar günü www.sozcu.com.tr’ de Saygı Öztürk imzalı “İyi Parti’den istifa eden Adnan Beker CHP’ye katılacak” https://www.sozcu.com.tr/iyi-parti-den-istifa-eden-adnan-beker-chp-ye-katilacak-p146668 başlık haberi okur okumaz, “Adnan Beker” tanımadığım biriydi, araştırmaya girdim.

Bir öğrendim k, 28 Mayıs 2023’teki Cumhurbaşkanlığı 2’inci tur seçiminde Cumhur İttifakı’nın adayı AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a oy verdiğini bir televizyonun canlı yayında söyleyen, Millet İttifakı’ndan İyi Parti’den Ankara 2’inci Bölgeden Milletvekili seçilen, 16 Kasım 2024’te de partisinden istifa eden…

TV canlı yayınında özetle şöyle konuşuyor:

// ‘HDP’nin, PKK’nın desteklediği bir ittifak kazanamaz’ dedim. Ben bunu 16 Mayıs’ta söyledim. Bunu söyledikten sonra özel kalem Esma Hanım iki kere üst üstte aradı, bunu düzeltmem gerektiğini söyledi. Bunu sahada gördüğümü söyledim. ‘Bunu düzeltemem’ dedim. Genel Başkan’ın talebini reddeden bir milletvekiliyim. 1 hafta sonra özel kalem aradı, ‘AK Parti’ye mi geçiyorsun?’ dedi. ‘Allah memleketi korumuş, iyi ki kazanamamışız’ dedim. ‘150 kere Kemal Bey aday olsa kazanamaz’ dedim. Vatandaşımız, esnafımız, herkes HDP’nin bu masanın ortasında olduğunu gördü. Seçimin kaybedildiği gece oradaydım. Herkes oradaydı. Bütün genel başkan yardımcıları filan. Cenaze evi gibiydi, herkes çok üzgündü. Meral Hanım’ın da morali çok bozuktu. Tek üzülmeyen bendim. Kemal Bey’e oy vermedim. Oy da istemedim. 14 Mayıs’ta oy kullanmadım, 28 Mayıs’ta Tayyip Bey’e oy verdim. Kime vereyim, başka bir aday yok ki. Bunlar bizim Pursaklar Belediyesi’ni yönetemezdi, ne anlatıyorsunuz ya! Tayyip Bey’den başka aday yoktu ki, kime verelim? // https://www.ekonomim.com/gundem/iyi-partiden-istifa-eden-adnan-beker-28-mayista-erdogana-oy-verdim-haberi-720011

 

Okuduklarıma inanamadım.

Partim CHP yönetimini uyarmak amacıyla, aynı gün, X hesabımdan KATILMASIN!. CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİNDE OY VERDİĞİ GENEL BAŞKANIN PARTİSİNE GİTSİN!. ZATEN 2026 VEYA 2027’DE ORAYA GİDECEK!. ADI DA “CHP’DEN GEÇEN” OLACAK!..

https://x.com/BakiKarakol/status/1896294138829787186 diye yazdım.

 

Kemal Kılıçdaroğlu ekibinden benzer içerikte yazanlar da oldu.

 

CHP Sözcüsü –ben ona “Özgür Özel’in sözcüsü” diyorum- Deniz Yücel, tepkilerle ilgili soruya verdiği yanıtta “Ben parti içi meselelerin sosyal medya üzerinden konuşulmasını doğru bulmam. Ancak sordunuz, söyleyelim: Adnan Beker, geçmişte CHP’nin ittifak yaptığı bir partiden milletvekili seçilmiş biri. Biz o gün de tek adam yönetimiyle mücadele ediyorduk bugün de tek adam yönetimi ve sistemiyle mücadele ediyoruz. Dolayısıyla bizim mücadelemize katkı koymak isteyen, bu mücadelenin üstünde yer almak isteyen herkese kapımız açıktır.” https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/chpli-deniz-yucelden-adnan-beker-elestirilerine-yanit-mucadelenin-2305709 diyor.

 

“Tek adam”, “Tek adam yönetimi” diyeceksiniz, sonra da “Tek adam” sözcükleriyle tanımlanan adaya 2’inci turda oy verdiğini TV canlı yayınında bangır bangır söyleyeni partiye alacaksınız!

 

Çok kızdım.

O kızgınlıkla X’ten, Ö.Ö’NÜN (ÖZGÜR ÖZEL’İN) SÖZCÜSÜ DENİZ YÜCEL EFENDİ, SANA TEK SÖZCÜKLE SÖYLEYECEĞİM:

S A Ç M A L I Y O R S U N ! . .    https://x.com/BakiKarakol/status/1896625669733494868 paylaşımı yaptım.

 

Tepkiler çoktu, büyüktü.

Neredeyse yermeyen yoktu.

Ama tınmadılar, duyarlılık gösteren vatandaşların yergilerine, tepkilerine kulak vermediler!

 

Hani vatandaşın uyarıları “öncelikli” idi?!

 

Ve dün…

 

Dün Salı’ydı.

Grup toplantısı vardı.

Özgür Özel kürsüye çıktı, birkaç tümcenin ardından konuya girdi:

“… Cumhuriyet Halk Partisi ailesi büyümeye devam ediyor. ‘Baba ocağının kapıları açık’ dedik. ‘Baba ocağına ihtiyaç duyan, baba ocağına gelmek isteyen herkes için Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün iki büyük eserinden biri olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin kapıları açık’ dedik. Büyümeye, güçlenmeye devam ediyoruz. Bugün de Ankara ikinci bölgedeki gücümüze güç katmak üzere grubumuza katılacak olan Ankaralı iş insanı, uzun yıllar sivil toplum ve yerel yönetim tecrübesinde bulunmuş, bugün Ankara’nın biraz önce ayrı ayrı anons edilen tüm odalarının çok önemli kuruluşlarının başkanlarının yol arkadaşlığı ile birlikte buraya gelmiş olan sevgili Adnan Beker’i baba evine katılmak üzere buraya davet ediyorum. Ve İl Başkanımızı ve Ankara’daki tüm milletvekillerimiz adına Grup Başkanvekilimiz Sayın Murat Emir’i de buraya davet ediyorum. İl Başkanımıza ikinci bölgedeki tüm milletvekillerimizle birlikte, Adnan Beker ile birlikte ikinci bölgeyi sıkı bir çalışma için emanet ediyorum. Grubumuzda seveni çok, sevmeyeni yok. Adnan Beker ayrıca grubumuza sevgili Mansur Başkanımızın emanetidir. Onlara emanet ediyorum.” https://www.chp.org.tr/haberler/cumhuriyet-halk-partisi-genel-baskani-ozgur-ozel-asgari-ucretli-emekli-bir-lokma-et-cin-buz-gibi-havada-bekliyor

 

Anlaşılmıştı!

Adnan Beker, düşündaşı (fikirdaşı) “Alparslan Türkeş Milliyetçisi” Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş’ın “emaneti”!

 

Yerdiklerinizden ne ayırtınız var?!

 

Öylesine öfkelendim ki!

Duygularımı, X’ten şu tümcelerle dile getirdim:

Ö.Ö (ÖZGÜR ÖZEL), SEN BU “ADNAN BEKER” ADLI, CUMHUR İTTİFAKI’NIN CUMHURBAŞKANI ADAYINA SEÇİMDE OY VERMİŞ, BUNU DA AÇIK AÇIK SÖYLEMİŞ ADAMI CHP’YE KATTIN YA… SANA AYIPLAR, YAZIKLAR OLSUN!.. SEN, CHP’DEKİ GUGUK KUŞLARININ BAŞISIN!.. SENİ KINIYOR, PROTESTO EDİYORUM!.. https://x.com/BakiKarakol/status/1896874253737500889

 

* Condoleezza Rice biyografi https://tr.wikipedia.org/wiki/Condoleezza_Rice

EKREM İMAMOĞLU “OLAMAZSA”, CUMHURBAŞKANI ADAYLIĞINA EŞİ DİLEK İMAMOĞLU’NUN DÜŞÜNÜLMESİ!..

150 150 bakikarakol

Başlık konusuna geçmeden…

23 Şubat 2025 Pazar günü Ankara Spor Salonu’ndaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)’nin 8’inci Olağan Büyük Kongresi’nde, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı konuşmaya da değinmeden… https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/156728/-sadece-secimleri-kazanarak-degil-gonulleri-kazanarak-22-yildir-iktidardayiz-

 

https://www.akparti.org.tr/ana-slider-haberleri/cumhurbaskanimiz-ve-genel-baskanimiz-erdogan-partimizin-8-olagan-buyuk-kongresi-nde-konustu-23-02-2025-13-21-43/

 

İki ayrıntıya dokunup geçeceğim.

Resmi kayıtlarda partinin adı “Adalet ve Kalkınma Partisi”dir; partinin kısaltılmışı “AK Parti” olarak belirlenmiş; ama partililer ve Cumhur İttifakı’ndakiler dışında hemen hemen herkes “AKP” der; diyenlerden, yazanlardan biri de benim.

AKP’nin ne Genel Merkez binasındaki ne de il, ilçe başkanlık binalarındaki tabelalarda “Adalet ve Kalkınma Partisi” yazmaz, “AK Parti” yazar.

Hiçbir partili de “Adalet ve Kalkınma Partisi” demez, “AK Parti” der.

Sanki partilerinin adını unutmuşlar!

Sanki partilerinin adını resmen/hukuken değil, fiilen değiştirmişler!

Bu ayrıntı, muhalefet parti yönetiminin hiçbirinin dikkatini çekmedi, çekmiyor!

 

İkinci ayrıntı; Büyük Kurultay’da, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Genel Başkanımız, Cumhurbaşkanımız” sözcükleriyle anons edilince, yıllar önce usuma takılan, sıkça yazmama karşın kimseye anlatamadığım konuyu anımsadım:

Ülkemizde 16 Nisan 2017’de Anayasa maddelerinin değişimini içeren bir halk oylaması yapıldı.

“Kabul edildi”ği Yüksek Seçim Kurulu’nca “resmen” açıklanan o değişen maddeler içinde, “Siyasi Parti Genel Başkanı, Genel Başkanlık görevinden istifa etmeden Cumhurbaşkanı adayı olabilir; Cumhurbaşkanı seçilmesinde, parti üyeliğinde, parti Genel Başkanı görevinden istifa etmez” diye bir kayıt var mıydı?

“Milletvekili, Cumhurbaşkanı adayı olur ve seçilirse, Milletvekilliği düşer” kaydı var ama Genel Başkanlar için yok.

Hukuken olmayan, fiilen uygulanıyor!

Nasıl olur?!

Muhalefet Partilerin yöneticileri bu konuya da duyarlılık göstermedi, göstermiyor!

 

Dün (25 Şubat 2025 Salı) CHP grup toplantısı vardı; Genel Başkan Özgür Özel uzun uzun konuştu.

Yazımın bitimine yakın, Özel’in konuşmasının sonlarındaki çağrıyı alıntılayacağım.

 

Şimdi başlıktaki konuya geçeğim.

 

Pazartesi (24 Şubat 2025) günü, Cumhuriyet Gazetesi’nin resmi internet sitesinde //Çok konuşulacak ‘Dilek İmamoğlu’ iddiası: ‘Ekrem Bey’in diploması yok sayılırsa aday olacak’// https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/cok-konusulacak-dilek-imamoglu-iddiasi-ekrem-beyin-diplomasi-yok-2303113 başlıklı haber ilgimi çekti, dikkatlice okudum.

Haber özetle şöyle:

Gazeteci Nuray Başaran, tv100 kanalında Cansu Canan Özgen ile “Hayata Dair” programına konuk oluyor; İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’yla ilişkilendirilen “sahte diploma” soruşturmasından olumsuz bir karar çıkarsa, CHP’nin yaşama geçireceği savlanan “seçenek” (alternatif) “plan”ından söz ediyor ve “Ben İmamoğlu’nun diplomasının yok hükmünde sayılacağını düşünüyorum” diyor, “Tabi bunun hukuki aşamaları var. Vaktimiz olmadığı için konuşmuyorum. Ama burada bir kulis bilgilini paylaşmak istiyorum. Yani ben şaka gibi sandım ama ciddi düşünüldüğünü söylediler. Ekrem Bey’in diplomasının yok hükmünde sayılırsa eğer Dilek İmamoğlu‘nun aday olacağını duydum. Çok da şaşırdım. Önümüzdeki günlerde bunu tartışıyor olacağız. Bununla ilgili toplantılar yapılmış. Bana şaka gibi geldi ama yok, ciddi bir şekilde tartışılıyormuş.” diye ekliyor.

 

Haberi okuduktan sonra usuma –her nedense-, Arjantin Devlet Başkanı Isabel Martínez de Perón geldi; yaptığım ilk iş de, şu yazdıklarımı X hesabımdan paylaşmak oldu:

BÖYLE BİR SEÇENEĞİN DÜŞÜNÜLMESİ BİLE ÇOK YANLIŞ!..

BU, KİMİN USU, BİLMİYORUM AMA BU US SAHİBİ GUGUK KUŞU’NUN TA KENDİSİDİR!..

UMARIM CHP’DEN AÇIKLAMA GELİR!.. https://x.com/BakiKarakol/status/1893958312992936028

 

Gelmedi!

 

 

Benim tepkim, Nuray Başaran’ın gazeteciliğine değil; Ekrem İmamoğlu’nun eşi Dilek İmamoğlu’nun “Cumhurbaşkanı adayı” yapılmasına ya da olmasına hiç değil;  “Ekrem İmamoğlu olmadı, yerine eşi Dilek İmamoğlu Cumhurbaşkanı adayı olsun” diye düşünen, toplantı ve çalışmalar içine giren “sözde CHP’liler”e idi!..

 

Gerçek CHP’li böyle bir düşünce ve eylem içine girmez, giren, CHP’ye yerleşmiş, yerleştirilmiş “guguk kuşu”nun ta kendisidir.

 

Evet, ben de biliyorum, “İmamoğlu Ailesi” CHP’li değildir, merkez sağcı ailedir.

Ekrem İmamoğlu da, ailesinin siyasi yapısındadır; ama “guguk kuşu” değildir.

Ancak…

Cumhur İttifakı ve Cumhur İttifakı’nın birinci büyük partisi AKP’nin, siyasi söylemleri, siyasi eylemleri, kazanmaları ve çalışmalarıyla siyaseten yenemediği; Cumhur İttifakı’nın irili ufaklı ortaklarının, “iktidar gücü”nü, etkinliğini kullanarak, siyaseten yenmek, siyasi alanın dışına, çok uzağına atmak için ellerinden geleni yaptıkları, yaptırdıkları bir siyasi.

 

“Planlanan zaman dilimi”nde, Ekrem İmamoğlu gözlem altına alınabilir, Savcı karşısına, oradan Yargıç karşısına çıkarılıp tutuklanabilir, cezaevine konabilir!

Yüksek olasılık!

Kimse “Hayır, böyle bir şey olmaz, olamaz” demesin!

Olur!

Üzgünüm!

 

Gene üzgünüm, ne CHP, muhalefetin tamamı “önleyici” bir şey yapamaz!

5-6 ay içinde yaşananlara bakılırsa, iyi anlaşılacak!

Tepki vermekten öteye gidilemeyecek!

Çünkü toplum örgütlü değil, “örgütlenme” ve “örgütlü eylem yapma” bilincinden ciddi biçimde yoksun; üstelik baskı, korku içinde!

 

Çözüm, çare, “Ekrem İmamoğlu olmadı, eşi Dilek İmamoğlu olsun” değildir!

 

Herkesten çok, siyasamızda, kadınlarımızın etkin olmalarını, Cumhurbaşkanı, Siyasi Parti Genel Başkanı, Milletvekili makamlarında oturmalarını istiyorum.

Hiçbir siyasi kadınımızın bir Tansu Çiller, bir Meral Akşener, bir Özlem Zengin, bir Serap Yazıcı Özbudun vb olmasını istemem.

 

Ekrem İmamoğlu’nun eşi Dilek İmamoğlu’nu tanımıyorum, siyasi bilgisini, direncini, kararlılığını, savaşımcılığını bilmiyorum.

Ama gözlemlediğim kadarıyla, Dilek İmamoğlu, içinde bulunduğumuz süreçte “Cumhurbaşkanı adaylığı”nı sırtlayacak donanımda değil!

Hele de eşinin önünü kesmek için yapılanlar, moralini boşmuş, cesaretini kırmış, hevesini kaçırmıştır!

Çocukları, yakınları, sevenleri karşı çıkar!

 

Kısaca, olmayacak duaya amin demek gibi!..

 

Bunu, CHP’deki “guguk kuşları” da biliyor, bilerek “lades” diyorlar.

 

Özgür Özel ve ekibi, içlerindeki “guguk kuşları”nı görmedikleri gibi, onların ve başkalarının oynadıkları, oynattıkları oyunları göremiyor!

Görselerdi, olanların en az yarısı olmazdı.

 

Özgür Özel’e ta baştan önerdim:

“Siyaset üretim birimi” kur.

Dikkate almadı.

Uyaklı (kafiyeli) anlık söylemlerde karar kıldı!

 

Dünkü grup konuşmasında da değindi:

“Önseçim”!

Cumhurbaşkanı adaylığı için tek Ekrem İmamoğlu var, başka yok, Özgür Özel hala “Önseçim” diyor!

Bir yığın gerekçe sıralıyor ama hiç biri gerçekçi, inandırıcı değil!

 

Uzatmayayım; yazımı, Özgür Özel’in “Çağrım tüm Türkiye’yedir. Gel, adayını seç ve tarihe geç. Hepinizi bekliyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak tarihin akışını değiştirmeye, o akışı değiştirecek adayı belirlemeye her birinizi davet ediyorum. Gelin, seçin ve tarihe geçin.” https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/son-dakika-chpye-gecmek-istedi-diyen-ozel-serap-yazici-2303596 tümceleriyle bitireyim…