Monthly Archives :

Ocak 2025

ERDOĞAN’IN HEYBESİNDEKİ BÜYÜK TURPLARIN SON İKİSİ…

150 150 bakikarakol

Sevdalısı olduğum Kars’ımın sevdalılarından “Askeran Ailesi”nin kızlarından Eczacı Handan Askeran Ton’un “Bir çınarımız daha göçtü. Çok üzgünüm” dediği, gerçek bir Atatürk, Atatürk Türkiye’si ve Kars, Karslı tutkunu, yazar, şair Psikiyatr Dr. Beşir Doster, 16 Ocak 2025 Perşembe günü İstanbul’da yaşama gözlerini yumdu, Cuma günü de Üsküdar’daki Ihlamurkuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi. https://x.com/BakiKarakol/status/1879957696935596325

Gerçekten, Dr. Beşir Doster ağabeyim Kars’ımızın ve de Türkiye’mizin bir çınarıydı.

Aramızdan ayrılmasına çok üzüldüm.

Hala üzülüyorum.

Hep de üzüleceğim.

Işıklar içinde uyusun.

 

Dr. Beşir Doster ağabeyimin üzüntüsünü yaşarken, dün (21 Ocak 2025 Salı) sabah, Bolu Kartalkaya’da meydana gelen “otel yangını”nda 66 insanımızın yanarak ve dumandan boğularak yaşamlarını yitirmesi, 51 insanımızın da yaralanması üzüntümü ikiye katladı.

Hele de “yayın yasağı” getirilmesi, öfkemi yükseklere çekti!  https://x.com/BakiKarakol/status/1881732395613007884

 

Birbirini kovalayan “siyasi gelişmeler”, “siyasi gözaltılar, tutuklamalar”, önceki akşam Ankara’da gözlemaltına alınan, gece karayoluyla İstanbul’a getirilen, dün de Cumhuriyet Savcısı’nın “tutuklanma” istemiyle Sulh Ceza Hakimliği’nce tutuklanan Zafer Partisi’nin hem “kurucu”, hem de “şimdiki” Genel Başkanı eski Milletvekili Ümit Özdağ’ın cezaevine konulmasıyla sürdü.

Bu sabah, hangi siyasi gelişmelerle uyanacağız, bilmiyoruz!

 

Bu yazımda, yaşanan/yaşatılan “siyasi süreç”in nedenleri üzerinde durmayacağım, 18 Ocak 2025 Cumartesi günkü X PAYLAŞIMIMDA https://x.com/BakiKarakol/status/1880530762237415747?t=3alpRHQD9wMTuiQmRPvi2w&s=08 belirttiğim “ÇARŞAMBA YAZACAĞIN” sözümü tutacağım.

 

Onu da yaparken, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 14 Ocak 2025 Salı günü partisinin grup konuşmasında “Şunu bir defa net şekilde ifade etmek isterim ki, bilhassa 12 Ada gasp edilmiş, asıl sahibi olan Türk milletinden ayak oyunlarıyla çalınmıştır.” https://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/5381/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_14_Ocak_2.html “itiraf” gibi sözünü, Kamutay (TBMM) içi ve dışı muhalefet partilerin hiç birinin dikkate almamasına, tek sözcük tepki vermemesine değinmeden geçemeyeceğim.

 

Gelelim “sözüme” veya başlıktaki konuya.

 

Uzatmadan, özetleyerek yazacağım:

Anımsayacaksınız, İstanbul Beşiktaş’ın CHP’li Belediye Başkanı Rıza Akpolat gözlemaltına alındı, ardından tutuklandı.

Bunun üzerine CHP Genel Başkanı Özgür Özel (Ö.Ö), 17 Ocak 2025 Cuma günü MYK’sını İstanbul’da topladı, ardından İl Başkanlığı’nda açıklamalarda bulundu.

Dedi ki “… temel tespitimiz şudur: Adalet ve Kalkınma Partisi’nin bugün yaptığı iş, Cumhuriyet Halk Partisi’ne, ki Cumhuriyet’in kurucu partisidir, son seçimlerin birinci partisidir, düpedüz savaş ilanıdır. Bunu görüyoruz.” https://bizimtv.com.tr/politika/ozgur-ozel-savas-ilanini-goruyoruz-2025-yilinda-sandik-gelecek-108349h

 

O günlerde, “CHP’li Belediye Başkanlarına yönelik operasyonların hedefi, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’dur” yaygın biçimde konuşuluyordu.

İmamoğlu’nun kendisi de iki gün önce (15 Ocak 2024 Çarşamba), Beşiktaş Belediyesi’ndeki basın toplantısında “Bana hayatı dar etmeye çalışana meydan okuyorum. İBB’ye ve bana ulaşmak ise hedefiniz, benim yol arkadaşlarıma ve ailelerine çile çektirmenize, bahaneler yaratmanıza gerek yok. İşte siyasi yasak davam orada! Madem hedefiniz benim, bari burada mert olun. Onayın benim cezamı, milleti rahat bırakın!” https://www.sozcu.com.tr/son-dakika-ekrem-imamoglu-ndan-carpici-arac-iddiasi-p127442 dedi.

 

Özgür Özel’in İstanbul CHP İl Başkanlığı’ndaki basın açıklaması yaptığı gün (17 Ocak 2025 Cuma), AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Konya 8’inci Olağan İl Kongresi’nde Özgür Özel’e seslendi:

“Sağa sola sataşmaktan artık vazgeçin, biz işte buradayız. Gelin millet önünde kara kaplı defterleri ortaya serelim. Bakalım kimin yüzü kızaracak. Halbuki onlar da çok iyi biliyor, turpların büyüğü heybede. Paniklemelerinin sebebi de budur. Birkaç yıla sokağa çıkacak, hatta milletin yüzüne bakacak halleri kalmayacak. Siz dahil hiç kimsenin hukuku ve kanunları hiçe sayma hakkı yoktur.” https://www.sozcu.com.tr/riza-akpolat-in-tutukluluguna-erdogan-dan-ilk-aciklama-p128149

 

Bu sözler, -hele ki “… turpların büyüğü heybede” sözü- gündeme bomba gibi düştü, günlerce konuşuldu, değerlendirildi.

 

Erdoğan “turplar” demişti, konuşmalarda, değerlendirmelerde, haber ve yazılarda “turplar”, “turp”; “torbadaki turp” da “Ekrem İmamoğlu” oldu.

X hesabından “HEPTEN İMAMOĞLU DEĞİL” https://x.com/BakiKarakol/status/1880530762237415747 diye yazdım; bugünü (Çarşamba) kastederek, ne ve kimler olduğunu yazacağımın sözünü verdim.

 

Şimdi hemen söyleyeyim:

Erdoğan’ın heybesindeki büyük turplardan sondan ikincisi “Özgür Özel”dir!

Vurgulanan “birkaç yıl” içinde, 2024’ün Ağustos ve Kasım aylarında basına yansıyan, ayağının da sakatlanmasıyla ilişkilendirilen “yasak aşk” olayı gündeme getirilecek, düşünce ve öngörüsündeyim.

 

Bir diğer “düşünce ve öngörüm”, Erdoğan’ın heybesindeki büyük trupların sonuncusuyla ilgili.

Şu:

Cumhuriyet Halk Partisi’nin kapatılması!

 

“Yok canım!”, “Hadi sen de!” diyebilirsiniz.

 

CHP’nin kapatılması, iç-dış CHP karşıtlarının istemi ve özlemidir.

Bugüne kadar yapamadılar, ama bugün yaparlar.

 

CHP’nin kapanması, hem siyaseten, hem ekonomik olarak işlerine gelir!

CHP seçmeni yeni bir siyasi partide toplanıncaya kadar, atı aldıkları gibi Üsküdar’ı çoktan ve çok rahat geçerler!

Atatürk’ün İş Bankası’ndaki “hisseleri”ni de kontrollerine geçirdiklerinde, keyiften yan gelir yatarlar, ekonomik darlığı bir süre giderirler.

 

Katılır mısınız, katılmaz mısınız, bilmem.

Katılın, katılmayın, saygı duyarım…

IRAK’TA, SURİYE’DE, KENDİ ARALARINDAKİ SAVAŞI “VEKALET SAVAŞÇILARI”YLA YAPAN İNGİLTERE VE AMERİKA!..

150 150 bakikarakol

Dün (14 Ocak 2025 Salı), www.sozcu.com.tr’de “Ankara kulislerinde bugün en çok konuşulan açıklama: DEM Partili Çandar’ın bu iddiası yalanlanmadı” https://www.sozcu.com.tr/ankara-kulislerinde-bugun-en-cok-konusulan-aciklama-dem-partili-candar-in-bu-iddiasi-yalanlanmadi-p127156 başlıklı bir haber vardı.

İlginçti.

İlgimi çekti.

Bana, birbirlerini altlara çeken “gündem”dekileri unutturdu; beni, bilgisayarımın başına oturttu…

 

Yazacaklarımın daha iyi anlaşılması için, öncelikle, az yukarda linkini verdiğim haberi okumanız gerektiğini söylemeliyim.

 

Dediğimi yaptıysanız…

Ben de, “Savın sahibi Diyarbakır DEM (Halkların Eşitlik ve Demokrasi) Partisi Milletvekili Cengiz Çandar ‘bilgiye dayanarak söylüyor’ ise” diyerek yazacaklarıma başlayayım.

Ancak…

https://www.haberler.com/cengiz-candar/biyografisi/ linkinden biyografisini okuyacağınız Cengiz Çandar, 1970’li yılların sonlarına doğru, Cumhuriyet Gazetesi’nin gerçekten usta “Ortadoğu” muhabiriydi; haberlerini, iştahla okur, bilgilenirdim.

Ama sonraları öyle bir savruldu ki!..

 

Dün öğleden sonra Medyascope yayınına katılıyor, ucu çok derinlere ve çok başka yerlere giden savlarda bulunuyor.

Yukarıda verdiğim linkten okuduğunuz için tekrar etmeyeceğim.

Benim burada için için yandığım, “Öcalan, ziyaret sırasında ‘Ahmet Türk, Kürt toplumunda saygın bir isimdir, o da heyette olsun’ diye ısrarcı olunca, Türkiye Cumhuriyeti devleti, Mesut Barzani’ye haber vermiş. Demiş ki: ‘Ahmet Türk senin için böyle laflar etmişti, girsin mi heyete? Sen ne diyorsun?’ O da ‘Benim için söylediklerini biliyorum ama Kürt toplumunda karşılığı olan bir isimdir, benim için sakıncası yok’ manasında bir cevap vermiş. Bu görüşmelerden sonra Ahmet Türk de İmralı heyetine katılmış.” paragrafında edildiği “savlanan” sözlerdir!

 

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, PKK terör örgütü başı “bebek katili” Abdullah Öcalan’ın istemi, yönlendirmesi ve İngiliz ajanı Molla Mustafa Barzani’nin oğlu Mesut Barzani’nin “… benim için sakıncası yok” demesi ile mi siyasa, yol belirleyecek, hareket edecek?!

Hayır!

Kabul etmiyorum!

 

Emperyalist İngiltere ve emperyalist Amerika, Ortadoğu’da, öncelikle  Irak’ta, sonra Suriye’de, kendi aralarındaki savaşı, “vekalet savaşçıları”yla yapıyor!

Ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin ürünü “Cumhur İttifakı” ve  “Cumhur İttifakı İktidarı” da, “bebek katili” ile “İngiliz ajanı babanın oğlu”ndan “çare arayışı”nda!..

 

Bu arada…

Dünkü grup konuşmasının sonlarında “Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı sözünün eridir” https://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/5381/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_14_Ocak_2.html diyerek, Genel Başkanı olduğu MHP’yi, Cumhur İttifakı’ndan ayrıştıran, “İmralı görüşmeleri süreci”nin başlatanı Devlet Bahçeli’yi sözleriyle baş başa bırakırken…

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 11 Ocak 2025 Cumartesi günü partisinin Diyarbakır 8’inci Olağan İl Kongresi’nde yaptığı konuşmasındaki “Terör örgütünün kendini feshetmesi, silahların kayıtsız şartsız teslim edilmesi, örgütün siyaset üzerindeki vesayetinin tamamen kaldırılması…” https://www.akparti.org.tr/gundem-haberleri/cumhurbaskanimiz-ve-genel-baskanimiz-erdogan-partimizin-diyarbakir-8-olagan-%C4%B1l-kongresi-nde-konustu-11-01-2025-16-39-52/ sözlerindeki son sözcüklere takıldım.

Ve…

“PKK terör örgütü, siyaset üzerinde nasıl ‘vesayet’ kurar/kurabilir ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Cumhurbaşkanı, PKK terör örgütünden, siyaset üzerindeki ‘vesayet’ini kaldırmasını dile getirir ve böyle istemde bulunur?!” sorusunu kendime sordum!

Ülkesine, halkına, Atatürk’üne sevdalı 70 yaşında bir Türk olarak, kendime sorduğun soruyu sizlerle paylaşmak istedim…

EĞİTİMCİ-YAZAR GÜLER BUĞDAY’IN OKUMA TADINDAKİ YOL GÖSTERİCİ YAZISI…

150 150 bakikarakol

Köşemi bu hafta…

İlk, orta ve lise öğrenimini değişik illerde tamamlayan; 1968 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü’nü bitiren; 1980 askeri darbeye kadar birçok ilde lise öğretmenliği yapan; 1980’de, 1402 sayılı yasayla görevine son verilen; 12 Eylül 1980 öncesi, meslek ve kadın örgütlerinde görevler üstlenen; Sosyal Demokrat Halkçı Parti’de “Parti Meclisi Üyesi” olarak görev yapan; Sosyal Demokrat Vakfı’nın kurucu üyelerinden olan; 1947 Malatya doğumlu ve Bursa kent merkezinde oturan…

Eğitimci-yazar Güler Buğday’ın MİLLİ EĞİTİMİN UYGULAMALARI, EĞİTİMİ YOK EDİYOR, ÇÜRÜTÜYOR VE GELECEĞİMİZİ KARARTIYOR başlıklı, “okuma tadındaki, yol gösterici yazı”sına bırakıyorum:

 

MEB, aldığı kararlar ve inanılmaz uygulamalarla tarihin en olumsuz, en tehlikeli uygulamalarıyla eğitimi resmen istismar ederek adeta çocuklarımızın geleceğini yok ediyor.

MEB son yıllarda inanılmaz kötülüklerle kuruma ihanet edecek uygulamalar yapıyor.

Demokrasi ile yönetilen normal bir ülkede böyle çok tehlikeli ve çocukları ve gençleri adeta zehirleyen, akıl ve mantıktan uzak; kullaştıran ve kirleten uygulamalara niyet eden bir bakanı bir dakika o mevkide tutmazlar.  

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, daha önce de inanılmaz bir kararla tarikat ve cemaatlerle imzaladığı protokolle bu önemli ve gelecek nesilleri yetiştiren kurumda gericiliğe ve bağnazlığa imza atmıştı.

MEB, 2021 yılında da Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın yer aldığı “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” (ÇEDES) protokolüne imza atmıştı.

Öğrencilerin Diyanet’e tesliminin önünü açan proje kapsamında Eskişehir ve İzmir’de yer alan 842 okula, “Manevi danışman” adı altında imam, müezzin ve vaiz gibi din hizmetlerinde çalışan kişiler atanmıştı.

Ne yazı ki ülkede gerçek bir muhalefet olmadığı için bu kabul edilmemesi gereken uygulamalarla ilgili kıyamet kopmamış ilim ve bilimin yerine sorgulamayan ve sadece biat eden bir nesil yetişmesine olanak sağlanmıştır.

Bu olumsuz uygulamalar yetmezmiş gibi MEB, bu kez daha tehlikeli ve çok daha riskli bir konuyu okullarımızda uygulamaya sokmak için akıl almaz bir durum yaratmıştır.

Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı ‘Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü,’ MHP’nin gençlik teşkilatı olan ve geçmişte çok acı veren olaylara karışmış olan Ülkü Ocakları ile protokol imzalamıştır!!!!!

31 Aralık’ta imzalanan protokole göre;

Ülkü Ocakları, MEB’e bağlı tüm okullarda kurs açma ve etkinlik (!) düzenleme yetkisine sahip olacakmış!!!

Türkiye genelinde uygulanacak protokol kapsamında, İl Milli Eğitim Müdürlükleri de bu sürecin denetiminden sorumlu olacaklarmış.

Samimiyetime inanın Dostlar, Yoldaşlar ve Canlar, benim gibi 12 Mart ve 12 Eylül faşist darbesine gidilen yıllarda Ülkü Ocaklarının karıştığı cinayetleri ve karanlığın maşası olmuş bu kurumun yaptıklarını unutulması mümkün değildir.

Bu tehlikeli ve asla kabul edilmemesi gereken akıl dışı protokolün 31 Aralık 2024’te imzalanarak yürürlüğe girdiği öğrenildi.

Tövbe… Tövbe…. Tövbe…

Türkiye’nin 81 ilinde faaliyet gösteren Hayat Boyu Öğrenme kursları, imkânı olmayan, yaşı ve ekonomik durumu nedeniyle meslek edinememiş kişilere mesleki eğitim veren kurslar olduğu söyleniyor.

Yaşadığımız ilimiz Bursa’da bu utanç veren ve çok tehlikeli ve riskli uygulama başlatılmıştır.

Bu nedenle soruyor ve uyarıyorum:

Bursa’mızda sürekli kahvaltılarda, yemeklerde buluşup veya çarşı pazar gezerek  sözde dert dinleyen milletvekillerimizin buldukları her kürsüde nutuk atmalarının yanında bu tehlikeli durum için bir araya gelerek kıyamet koparmaları gerekmez miydi???

Çünkü Bursa Valiliği İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Ülkücü Ocakları ile işbirliği içene girildiğine dair gerekli yerlere bu protokol yazısını göndermiştir.

Söz konusu yazıda şu ifadeler yer alıyor:

“Bakanlığımız Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü ile Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı arasında yaygın eğitim faaliyetleri kapsamında genel, mesleki ve teknik kurslar düzenlemesi amacıyla hazırlanan Protokolün 31 Aralık 2024 tarihinde imzalanan yürürlüğe girdiğine ilişkin ilgili yazı örneği ve eki ilişikte gönderilmiştir”

Ne yazık ki bu tehlikeli durum, gençlerimizi bir siyasi partinin arka bahçesi konumuna sokacaktır.

Bu işbirliği hemen iptal edilmeli ve artık Milli Eğitim adına yaptığı tüm gerici ve çağ dışı uygulamaları nedeniyle Milli Eğitim Bakanı (!) derhal istifa etmelidir.

Unutulmaması gereken Ülkü Ocaklarının en son Sinan Ateş cinayetinde ismi geçmiş ve sorumlular tam olarak ortaya çıkarılmamıştır.

Hiç kimsenin unutmaması gereken geçmişte bu yapının adının karıştığı birçok cinayet ve tehlikeli durum mevcuttur.

Özellikle 12 Eylül darbesine giden yoldaki en önemli kavşak noktalarından biri olan Maraş katliamını MİT raporlarına göre MHP Maraş il örgütünde ÜGD (Ülkücü Gençlik Derneği) ile yapılan toplantıda planlandığı devletin arşivlerinde mevcuttur.

Acısı yüreklerimizde olan bu vahşi katliam, MİT’in 17 Ocak 1979 tarihli raporunda katliamın ülkücülerin iki üç hafta önce MHP Maraş il örgütünde il yöneticileri ve ÜGD mensuplarının katılması ise yaptıkları bir toplantıda planlandığı belirtiliyor.

Fazla uzatmaya gerek yok.

Tarihini bilenler veya benim gibi 12 Mart ve 12 Eylül faşizminde bedel ödeyenler ve sol sosyal/demokratlar Ülkü Ocaklarının böyle bir görev ve işbirliğine asla uygun olamayacağını hatta çok tehlikeli olacağını bilirler.

Ülkücü gençliğin yetiştirilmesi için ocaklar kurulmasının yanı sıra eğitim kampları kurulmuştur. Bu kamplarda ideolojik, dini, sportif ve kültürel eğitimler verilmektedir.

Hangi hakla MEB çocuklarımızı bir siyasi patinin ideolojisine göre ve zorlayarak dayatma ve mecbur ederek siyasete alet ederek şekil almasını sağlayabilirler?

İddialara göre geçmişte bu teşkilat Türkeş tarafından şu maksatla kurulmuştur:

Eğer Türkiye bir şekilde Sovyet boyunduruğuna düşerse, askeri olarak fiilen işgal edilirse cephe gerisinde partizan direnişi organize etmek üzere ABD ve NATO iradesi ile organize edilmiştir.

Anlayacağımız soğuk savaşın bir ürünüdür.

Geçmişinde çok karanlık nokta ve cinayetler olduğu söz konusudur.

En unutulmazı; bir vahşet olan Ankara Bahçelievler de 7 TİP’li gençten 6sının, Ülkücü bir grup tarafından barbarca öldürüldüğü unutulmamıştır.

Bu olaya karışan Ülkücü Haluk Kırcı suçunu sonunda itiraf etmiştir.

Haluk Kırcı, hem mahkeme ifadelerinde hem ilerleyen yıllardaki yazı ve röportajlarında olayda yer aldığını ve gençleri öldürdüklerini kabul etmiştir.

SON NOT:

Bu protokol haberini okuduğumdan bu yana inanın yine alerji oldum ve bir anda yine zona çıkardım.

Bu olaya sesiz kalmak demek masum çocuklarımız ve gençlerimizin geleceğini karartmak demektir.

Bu nedenle herkese çağrı yapıyor ve uyarıyorum:

CHP’nin tüm üyeleri, örgütü ve inananları ile en başta sol kanatta mücadele eden milletvekilleri lütfen gereğini yapın ve asla protokolü geri aldırmadan meydanlara çıkmayın…

Konuyu sıradan bir kınama ile bu tehlikeli oyuna engel olamazsınız.

Bu durum inanın aşımız ekmeğimiz kadar önemlidir.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın Ülkü Ocakları ile yaptığı bu protokol, Tek Adam Saray Saltanatının devam etmesi için eğitimdeki siyasetin müdahalesini ve okulları arka bahçesi yapma arzusunu kanıtlamaktadır.

Unutulmaması gerekense milli eğitimin, çağdaş bir toplumun ve ülkenin geleceği için görevi ve amacı olması gerekmektedir.

Eğitim politikalarının, siyasetten bağımsız ve bilimsel temellere dayalı olması ve asla çocuklarımızın siyasetin kirli amaçlarına tutsak olmadan yetişmeleri beklenmelidir

Bu tür anlaşmaların, eğitim sistemini çürüteceği ve çocukları militanlaştıracağı bu nedenle geleceğimizi tehlikeye sokacağı unutulmamalıdır.

Dostlar, Yoldaşlar ve Canlar, geçmişte yaşanan o zor günlerde katledilen yoldaşlarımız ve canlarımız için bu tehlikeli ve Milli Eğitimin asla yapmaması gereken çalışma ve protokolü iptal ettirene karşı sağduyulu her yurttaş mücadele etmelidir.

Bu istismarcı ve fanatik Milli Eğitim Bakanı da hiç beklemeden istifa ettirilmelidir.

Sevgiyle saygıyla, eşit yurttaşlar olarak barış ve kardeşlik duyguları ile insanca, onurluca, özgürce, haksızlıklara ve hukuksuzluklara izin vermeden yaşayalım ve yaşatalım. https://www.facebook.com/share/p/19wnsb6obf/

GÜLER BUĞDAY