Monthly Archives :

Kasım 2025

GEÇMİŞTE YAPTIKLARI TARİHTE KAYITLI BİRLEŞİK KIRALLIK/İNGİLTERE ŞİMDİ NEYİN, NELERİN PEŞİNDE!..

150 150 bakikarakol

Tarih, toplumsal yaşanmışlıkları yazar, kaydeder.

Geriye, yüz yıllar geçse de açıp bakmak, okumak kalır.

Yararlı olur.

Çünkü…

Geleceğin geçmişi, bütün gerçekçiliği orada!

Alınanlar alınır, geleceğin yolu döşenir.

O zaman, günümüzdeki güncellerden birinin geçmişine gidelim:

//Mustafa Kemal’in Milli Mücadele Yolculuğu, 19 Mayıs 1919’da Samsun’da başlar.

Aynı dönem, Kürt ayaklanmalarının artış sürecinin de başlangıcıdır.

“İngilizlerin amacı, para ile memleketimizde propaganda yapmak ve Kürtlere Kürdistan kurmak sözü vererek, aleyhimize ve bize karşı suikast düzenlemeye yöneltmek olduğu anlaşılmış, karşı önlemler alınmıştır.”

Ne diyor, Atatürk?..

İngilizlerin, “Kürdistan” kurma sözü vererek, Kürtleri ayaklandırdığı anlaşılmıştır…

İngiltere, Anadolu’da Kürt isyanı çıkartmak için özel çaba sarf eder.

Kürtleri, Türklere karşı kullanmak için elinden geleni yapar.

Sonunda…

İngiltere başarılı olur.

Çünkü..

İstanbul’daki Osmanlı Devleti’nin padişahı ve sadrazamı, İngilizlerle işbirliği halindedir.

Padişah Vahdettin’in de desteğiyle, 1920-1921 yıllarında 60 gerici ayaklanma çıkar.

Mayıs 1919’da, ilk Kürt ayaklanması ortaya çıkar.

Ali Batu Ayaklanması…

Ardından, Mart 1921’de Koçgiri ayaklanması…

Ağustos 1924’te, Nasuri Ayaklanması…

Ardından, Şubat 1925’te Şeyh Sait İsyanı…

Kürt isyanlarının ortak hedefi, Türkiye’yi parçalayan Sevr Anlaşması’nın uygulanmasıydı.

Mesela…

İngiltere, Musul sorunu için Milletler Cemiyeti’ne başvurur.

Tesadüfe bakın, bir gün sonra 7 Ağustos 1924’te, Hakkari’de Nasturi Ayaklanması patlak verir.

İngiltere, Musul’u almak için Nasurileri silahlandırmış ve isyanın koşullarını hazırlamıştı.

Nasuri ayaklanmasından sadece dört ay sonra, 15 Şubat 1925’te Şeyh Sait İsyanı çıkarılır.

Ve Türkiye, Musul-Kerkük’ü kaybeder.//

Özetleyerek alıntıladığım bu satırlar, Sözcü Gazetesi’nin yazarlarından, Emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu’nun, “Komisyon ve İmralı” başlıklı, 22 Kasım 2025 Cumartesi https://www.sozcu.com.tr/komisyon-ve-imrali-p261322 yazısından.

Her yazısını beğeni ile okuduğum, gerçek Atatürkçü Babüroğlun’a içten teşekkür ederim.

 

Bir süredir, Türkiye’mizin bir numaralı gündemi olan/yapılan konunun geçmişini, özünü bu kadar net anlatan yazı, olanları ve olacakları çok güzel ortaya seriyor, gözler önüne getiriyor; unutanlara, anımsatıyor; bilmeyenleri, bilgilendiriyor.

 

Okuyan herkes, benim gibi; Ortaçağ kalıntısı “Kilise Yönetimi anlayışı’nın sahipleri Birleşik Krallık’ın yani İngiltere’nin, İslam, hele de Türkiye, Türk halkı ve Atatürk düşmanı emperyalistlerinin şimdi neyin, nelerin peşinde olduklarını, ne ve neler yapacaklarını, Türkiye’ye, Türk halkına nasıl zararlar vereceklerini düşünüyor!

Söylemesi acı, yürek dağlayıcı ama böyle bir durumla karşı karşıyayız!

 

Ufku ufak “Ufuk Uras” diye biri var!

X hesabından yazıp duruyor.

Paylaşımlarından birinde, İmralı’da hükümlü A.Ö’nün ayağına, Kamutay (TBMM) üyelerinin gitmesinin yerilmesini kastederek, “İmralı’ya sıkışıp kalmamak lazımı” diye yazdı.

Ufku ufak, gerçeklerden ve gerçeklerin özünden kopuk usunu kendine saklasın!

 

İmralı’daki hükümlünün ayağına gitmeme kararı alan, başta partim CHP’min yönetimini kutluyorum.

Aynı düşüncede ve eylemde kararlılık gösteren herkesi de…  

 

Türkiye’mizde “Kürt sorunu” yok mudur?!

Vardır!

Ancak…

Gerçekçi olalım ve kabul edelim ki, Türkiye’mizde, Kürdün sorunu olduğu kadar, Türk’ün de, başkalarının da sorunu var!

 

Ortaçağ’ın “Kilise Yönetimi anlayışı”nın günümüzdeki temsilcileri emperyalistlerin, bölgedeki çıkarlarına hizmet etmiş İmralı hükümlüsünün ayağına gitmekle sorun, morun çözülmez!

Adres ve yöntem yanlış!

 

İmralı’daki hükümlünün ayağına gitmeyerek, çok doğru duruş sergileyenlerin şimdi yapacakları iş, bir araya gelmek, İngiliz emperyalistlerinin bu kez yapacaklarını öngörmek, bunu halka anlatmak, halkla birlikte geri teptirmek!

 

Birileri varsın şirinlikler yapsınlar, taklalar atsınlar!

 

Dış düşmanlara, yerel işbirlikçilere karşın, Çanakkale’de ve Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızda başardık, gene başaracağız!

Çünkü…

Kurtarıcımız ve kurucumuz, dünya lideri Kemal Atatürk’ümüz, bizi, başarmakla görevlendirmiş, dahası başarmaya mahkum etmiştir!

Ne mutlu “Türk’üm” diyene!..

 

NOT: Atlatamadığım rahatsızlıklarımdan ötürü, Aralık 2025 ayı içinde yazamayacağım; 7 Ocak 2026 Çarşamba günü görüşmek dileğiyle…

AYM BAŞKANININ GÖZYAŞLARI, KORKULARI VE ANAYASASINDA “LAİKLİK” YAZAN MÜSLÜMAN ÜLKEDE ŞU OLANLAR!..

150 150 bakikarakol

4 Kasım 2025 Salı günü, Malatya’daki İnönü Üniversitesi’nin 2025-2026 Akademik Yılı açılış törenine Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Kadir Özkaya da katılıyor, bir konuşma yapıyor. https://www.sozcu.com.tr/anayasa-mahkemesi-baskani-kursude-agladi-ben-bu-lafa-geldiginde-korkuyorum-p258826

“Adalet yalnızca mahkeme salonlarında aranan bir kavram değil. Hayatın her alanında, insanın varoluşunda, toplumun düzeninde ve devletin işleyişinde yön gösterici bir değer, ahlaki bir pusuladır.” diyor.

Doğru.

Ve ekliyor:

“Unutmayın; azim, sabır ve doğru yön bir araya geldiğinde, hiçbir hedef ulaşılamaz değildir. Yeter ki kalbinizle inanın, aklınızla planlayın, emeğinizle sürdürün. O zaman yolunuz her zaman aydınlık, geleceğimiz her zaman, her daim umut dolu olacaktır.” diye ekliyor.

Bu da doğru.

Tam bu sırada gözleri doluyor.

www.sozcu.com.tr’nin haberine göre, AYM Başkanı Özkaya “Öyle bir yaşayalım ki, vakti geldiğinde, Hazreti Allah bizi kimsenin hakkıyla..” sözcüklerinin ardından gözyaşlarını tutamıyor, boğazı düğümleniyor.

Sözlerini “Yani bir tarafı Cennet, bir tarafı Cehennem. Ben, bu laf geldiğinde, korkuyorum. Evet, Cenabı Allah, bizi kimsenin hakkıyla huzuruna seslemesin.” tümceleriyle tamamlıyor.

 

Duygusal biri olarak, duygu seline kapılıp ağlayan AYM Başkanı Özkaya’nın duygusallığını anlıyorum.

Başkan Özkaya, “din inancı”, yaşamında, işinde, iletişiminde, ilişkilerinde vb öncelik alan biri.

Ve…

Din önceliğini, başkalarına da öğütlen biri.

Oysa…

İnsanoğlu, bu içerikteki öğütleri çoktan aşmıştır.

Ama…

“Ölüm” gerçeği sonrasını düşünüp değerlendirirken, “biri veya birilerinin hakkı” ve Yaradan’ın huzuruna çıkmak korkusu”yla yaşamı biçimlendirmek, bunu da başkalarına öğütlemek, günümüzde güncelliğini koruyor.

 

“Ben, Allah’tan korkarım” çokça söylenir.

Kızarım.

Azıcık düşünen, Yaradan’ından korkar mı?

İnsan, içten inanarak, seveceği, sevmesi gereken Tanrı’sından, Allah’ından, Yaradan’ından korkması kadar bir ilkellik olmaz, olamaz, olmamalı.

Doğum ve ölüm arasını insanca öylesi yaşayacaksın ki, kendini olumsuz yargılamayacaksın, korkuya, evhama kaptırmayacaksın.

Bunun da yolu, önce kendini tanıyacaksın, kendinle tanışacaksın; ardından yaşamına içerik ve biçim (şekil) vereceksin, kararlılık göstereceksin, yalpalama yapmayacaksın, “yanlış”ın seni etkisi altına almasına kapı açmayacaksın.

Bunu yaparken de, “korkunun kölesi” olmayacaksın.

Olursan, en başta “kendini tanımamış, kendinle tanışmamışsın” demektir.

 

“Korku köleliği”, toplumsal düşünmeyen bencillerin, emperyalistlerin, “din”i, iş ve siyasalarına bulayanların işine çok yarar; en büyük darbeyi ise insana, insanlığa vurur.       

   

“Cenabı Allah, bizi kimsenin hakkıyla huzuruna seslemesin” sözünden -her edildiğinde- korktuğunu dile getiren AYM Başkanı Kadir Özkaya, dini öğütleri yanında, sanki birilerine, bir yerlere ileti (mesaj) gönderiyor.

 

Başkan Özkaya’nın, yaşama ve dini inanca “bakış”ı penceresinden bakarsak; Cumhuriyet Gazetesi’nin internet sitesinin 15 Kasım 2025 Cumartesi günlü, spotu “AKP’nin iki hafta önce Hakim Savcılar Kurulu (HSK) üyeliğine aday gösterdiği ancak kurada seçilemeyen İsmail Ergüneş, AKP Gaziosmanpaşa İlçe Başkanlığı’na atandı.” olan “AKP’den tepki çeken atama: HSK adayı İsmail Ergüneş ilçe başkanı oldu” https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/akp-den-tepki-ceken-atama-hsk-adayi-ismail-ergunes-ilce-baskani-oldu-2452875 başlıklı haberdeki yaşanmışı; Sözcü Gazetesi’nin internet sitesinin de 16 Kasım 2025 Pazar günlü “TOKİ projesi için İsmailağa’dan icazet alınmış!” başlıklı ve “TOKİ’nin üreteceği ‘500 Bin Sosyal Konut’ projesi için İsmailağa Cemaati’nin ‘Fetva Kurulu’ndan ‘uygundur’ görüşü alındığı iddia edildi.” https://www.sozcu.com.tr/toki-projesi-icin-ismailaga-dan-icazet-alinmis-p259452 spotlu haberini nasıl yorumlamalı, tanımlamalı?

 

Yürürlükteki Anayasasında “laiklik” yazan Müslüman ülkede şu yaşanmışlıkların olması; insanı, sürece ve sürecin derinliklerine alıp götürüyor, düşünmeye, sorgulamaya zorluyor.

İç sızısı, geleceği, geçmişin karanlığıyla harmanlıyor.

Çırpın dur…

ÜLKEMİZDE BİR “İLK”İ ERDOĞAN’DAN SONRA İKİNCİ YAPAN SİYASİ “ÖZGÜR ÖZEL”!..

150 150 bakikarakol

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 5 Kasım 2025 Çarşamba akşamı, İstanbul Ümraniye’de “Millet iradesine sahip çıkıyor mitingi”nin sonlarına doğru; dün (11 Kasım 2025 Salı) “İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Davası”nı düzenlediği basın toplantısında açıklayan ve İBB’nin tutuklu Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında 828’le 2 bin 352 yıl arası hapis cezası istendiğini  

https://www.sozcu.com.tr/son-dakika-bassavci-akin-gurlek-aylardir-beklenen-ibb-iddianamesini-acikladi-p257927 belirten İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’le ilgili konuya giriyor, “Başsavcılık oldukça iyi maaş alınan bir yer. 168 bin lira, 10 emekli maaşı kadar maaş alınıyor.” diyor, özetle şöyle sürdürüyor:

“Ama bir bakıyorsunuz 2 Ekim 2024’te bu göreve atanıyor, ardından 29 Kasım 2024’te Eti Maden Şirketi’nin Lüksemburg’daki Eti Maden Anonim Şirketi’ne Akın Gürlek Yönetim Kurulu Üyesi olarak atanıyor. Ekrem Başkan’ı tutukladığı günün de içinde olduğu dokuz ay boyunca buralardan maaşları alıyor. Ne zaman ki Özgür Özel 2 Ağustos günü çıkıp da dedim ya, ‘Hollanda, Lüksemburg taraflarında neler olduğunu biliyorum.’ Apar topar 6 Ağustos 2025 günü Yönetim Kurulu Üyeliğinden ayrılıyor. Soruyorum HSK’ya, soruyorum Adalet Bakanı’na, soruyorum Sayın Cumhurbaşkanına. Eti Maden’in Lüksemburg’daki şirketinden buna maaş bağlandığını biliyor musunuz? Bilmiyor musunuz? Biliyorsanız nasıl görevde tutuyorsunuz? Bilmiyorsanız şimdi bundan sonra ne yapacaksınız? Ey Erdoğan sen de ‘Bu çocuk bu kadar ağır işi, bu kadar haksızlığı bu maaşa yapmaz. Eti Maden’den Euro bazında maaş bağlayalım’ mı diyorsun? https://chp.org.tr/haberler/chp-lideri-ozgur-ozel-akin-gurleke-eti-madenin-luksemburgdaki-sirketinden-maas-baglandigini-bilmiyor-musunuz

 

Bir gün sonra (6 Kasım 2025 Perşembe)…

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Beştepe Millet Kütüphanesi’”nde düzenlenen “Kütüphane 5.0 ve İnsan Merkezli Dijital Dönüşüm Uluslararası Konferansı’”ndaki konuşmasın bitiminde özetle şöyle diyor:

“Dün ana muhalefet partisi genel başkanının hezeyanlarını hem kendi partisi, hem de ülkemiz siyaseti adına inanın hicap duyarak takip ettim. Konuşan, Türkiye’nin ikinci büyük partisinin genel başkanı mı yoksa ayarları bozulmuş hakaret otomatı mı maalesef belli değil. Türkiye böyle bir siyasi üslubu, böyle bir çiğliği asla hak etmiyor. Öte yandan şunu da hepimiz çok iyi biliyoruz. Zihin fukara olunca akıl ukala olur, dilin de freni boşalırmış. Bakın gerçekten üzülerek söylüyorum. Zihni ile dili arasındaki bağ tamamen kopmuş, ağzından çıkanı kulağı duymayan zavallı bir şahıs var. Bu zat gün aşırı söylediği yalanlarla, önüne gelene attığı iftiralarla, meydanlarda savurduğu hakaretlerle giderek saldırgan hâle geliyor. Yerel yönetimleri ahtapot misali saran suç örgütünün yolsuzlukları ortaya döküldükçe bu zat da panikliyor, çirkinleşiyor, kontrolü iyice kaybediyor. Biz elbette, günden güne daha da seviyesiz ve sevimsiz bir hâl alan bu dile, siyaseti enfekte eden bu zehirli söylemlere milletimizi mahkûm etmeyiz. Kendisine tavsiyem: Biz az söyledik, o çok anlasın.” https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/162937/-kutuphanecilik-mirasimizi-yasatmaya-devam-ediyoruz-

 

Ertesi gün (7 Kasım 2025 Cuma)…

Özgür Özel, Ankara Çankaya’daki “İhsan Doğramacı Cami”sinde kıldığı Cuma Namazı çıkışında gazetecilerin sorularını yanıtlıyor. https://chp.org.tr/haberler/chp-lideri-ozgur-ozel-bassavci-herkese-sorusturma-aciyor-diye-kendisi-sorusturmalardan-muaf-mi-bu-ayricalikli-adam-mi

Sorulardan biri, Erdoğan’ın, 6 Kasım 2025 Perşembe günü, kendisine yönelik sözleriyle ilgiliydi.

Özel’in yanıtı özetle “Cuma mübarek gün, o ağzını bozduğunda neler söylediğini saysam akşam haberde kullanamazsınız. Canlı veren arkadaş varsa, yayından çıkmak zorunda kalır. Erdoğan’ın konuşmasında esas itiraz ettiğim nokta, ‘Ülkemizin ikinci büyük partisinin’ diyor. Türkiye’nin birinci partisi Cumhuriyet Halk Partisi. Bir kere bunu içselleştirecek. Ondan sonra çıkacak bana ‘Onu söyle, bunu söyleme’ diyecek. Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’nin birinci partisidir.” oluyor.

 

Yanılmıyorsam, ikincisine ya da üçüncüsüne tanık olunca, şaşkınlık içinde kaldım, kendi kendime konuşarak, sorgulamaya başladım:

Özgür Özel bunu neden yapıyor?!

Özgür Özel’den önceki CHP Genel Başkanlardan, dahası merkez sağ ve merkez sağın da sağındaki siyasi partilerin Genel Başkanlarından da yapan oldu mu?!

AKP Genel Başkanı Erdoğan’a kadar olmadı.

Merhum Necmettin Erbakan bile yapmadı.

Ama…

Genel Başkan, Başbakan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan sonra ikinci yapan,  demokratik, laik Cumhuriyet’in kurucu partisi Cumhuriyet Halk Partisi’nin 8’inci Genel Başkanı Özgür Özel oldu!

 

Nasıl olur?!

Olmaması gereken, neden ve  nasıl olur?!

 

Siyasi çizgisi, kurucu Genel Başkanı dünya lideri Kemal Atatürk tarafından belirlenmiş Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı Özgür Özel, Cuma Namazı çıkışı, cami bahçesinde/avlusunda, önünü kesen basın mensuplarına, siyasi açıklamalarda nasıl bulunur?!

(Özgür Özel’in dini inancına, ibadetine, camiye gitmesine, Cuma namazı kılmasına zerre sözüm yok; yergim, namaz çıkışı, cami ortamında siyasi söylemlerde bulunmasına, siyaset yapmasına…)

Gazeteciler, her yerde, her fırsata sorular sormak, yanıtlar almak için siyaset ve devlet insanlarının, kimi bürokratların, ilgililerin, çalıuşanların, sıradan vatandaşların önlerini kesebilirler; karşılarına dikildikleri de, camiye siyaseti sokmamaya özen gösterecek, cami dışında bir yerde sorulara yanıt vereceğini söyler, yürür gider,  uygun yerde de durur, soru alır ve soruları yanıtlar.

Olması, yapılması gereken bu!

Ama Özgür Özel, bu olması gerekeni yapmıyor!

Neden?!

Yaptığı, “yapmaması gereken” kendi usu mu (aklı mı)?!

Yoksa başkalarının usu mu?!

Kendisinin veya bir başkasının/bir başkalarının usu olsa da, çok yanlış ve çok tehlikeli olduğunu neden düşünmez?!

Demek kiii!..

Özgür Özel’de “ciddi bir CHP boşluğu, eksiği” var!

 

Yazımı uzatmayayım, şöyle bitireyim:

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin 5 Kasım 2025 Çarşamba günkü grup toplantısı çıkışında gazetecilerin, Edirne’de tutuklu eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’la ilgili AİHM’nin yeni kararını içeren sorusunu “Burası yargı ülkesi, yargı ne derse o olur ve ona uyarız.” https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/erdogan-dan-demirtas-yaniti-yargi-ne-derse-o-olur-2450007 biçiminde yanıtlarken; CHP’liliğini, siyasetçiliğini sorguladığım, yererdiyim ama çalışkanlığını, koşturmasını yadsımadığım, alkışladığım Özgür Özel, 8 Kasım 2025 Cumartesi günü Ordu’daki “Millet iradesine sahip çıkıyor mitingi”nde Erdoğan’a “Burası güya senin deyiminle: Hukuk devleti, kanun devleti.” https://chp.org.tr/haberler/chp-lideri-ozgur-ozel-alin-terini-somurerek-bir-ulke-ayakta-kalamaz-emekli-ve-emekci-cin-direnecegiz diye sesleniyor.

Çok pardon, Özgür Özel, “Hukuk Devleti” ile “Yargı Devleti”nin ayırtını (farkını) bilmiyor mu, ikisini aynı mı sanıyor?!.

BAHÇELİ TEDİRGİN!.. BAHÇELİ’NİN KAFASI KARIŞIK!..

150 150 bakikarakol

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Anıtkabir Özel Defteri’ne “Aziz Atatürk, Cumhuriyetimizin 102. yıl dönümüne kavuşmanın gururunu yaşadığımız bu önemli günde Zat-ı Alinizi, silah arkadaşlarınızı ve aziz şehitlerimizi bir kez daha şükranla yâd ediyorum. Sınırlarımız içinde ve ötesinde yaşayan tüm vatandaşlarımızın, dost ve kardeşlerimizin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı canıgönülden tebrik ediyorum. Bundan 102 sene evvel uğruna nice vatan evladını şehit vererek kurduğumuz* Türkiye Cumhuriyeti’ni, işaret ettiğiniz şekilde, ‘muasır medeniyetler seviyesinin de üstüne çıkartmak’ amacıyla tam bir kararlılık içinde çalışıyoruz. Küresel ölçekte ülkemizin itibarını artırırken içeride de yatırım ve kalkınma seferberliğimizi kesintisiz bir şekilde sürdürüyoruz. Hedeflerimize yaklaştıkça şahsımıza ve hükûmetimize yönelik saldırıların cephesi genişliyor olsa da yolumuzdan dönmeyecek, Allah’ın izni, aziz milletimizin desteği ve büyük ve güçlü Türkiye’yi en büyük eserimiz olarak evlatlarımıza emanet edeceğiz.”  https://tccb.gov.tr/haberler/410/161814/cumhurbaskani-erdogan-anitkabir-de-duzenlenen-torene-katildi diye yazdığı; “demokratik, laik Cumhuriyet”imizin ilan edilişinin 102’inci yıldönümü (29 Ekim 2025 Çarşamba) törenlerine MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin katılmaması, akşam da “Külliye”deki resepsiyona MHP’den hiç kimsenin katılmaması gündem olmuştu. https://www.sozcu.com.tr/kulliye-deki-29-ekim-resepsiyonunda-dikkat-ceken-kare-p253796

Kafalardaki “Neden?” sorusu, 31 Ekim 22025 Cuma günü, Cuma Namazı çıkışında CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e soruldu.

Özel özetle “Tabii Anıtkabir ziyaretine katılmama ve ardından külliyeye gitmeme meselesi üzerinden siyasi yorumları herkes yapar. Bu benim işim değil. Ben Milliyetçi Hareket Partisi heyetine yöneldim. Sayın Celal Adan da oradaydı, Meclis Başkanvekilimiz. Sayın Bahçeli’yi sordum. Katılamayacaklarını söylediler. Sağlık durumuyla ilgili endişe edilecek bir şey olmadığını öğrendiğime memnunum. Onun dışında eğer o bir mesajsa, öbürü bir mesajsa, bu kadar derdimiz ve tasamız varken Cumhur İttifakı’nın çatlaklarıyla da ben uğraşmayayım.” ”https://chp.org.tr/haberler/chp-lideri-ozgur-ozel-turkiye-siyasetinde-su-anda-bir-yenilmez-var-ekrem-mamoglu-girdigi-dort-secimi-de-kazandi diye yanıt verdi.

Bu kez Özel’in “Cumhur İttifakı’nın çatlakları” vurgusu ve AKP ile MHP’nin, özellikle de Devlet Bahçeli’nin ne diyeceği gündem ve merak edilir oldu.

Bahçeli’nin 4 Kasım 2025 Salı günü heyecanla beklendi.

O gün, dündü.

Bahçeli açtı ağzını, yumdu gözünü.

Buraya geçmeden…

Dünkü Grup konuşmasında Bahçeli’ye //ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın, Bahreyn’in başkenti Manama’da, “Türkiye ile İsrail arasında Hazar Denizi’nden Akdeniz’e kadar işbirliği göreceksiniz” beyanatı görev yaptığı ülkeye politik rota çizme densizliğine heves eden bir sefirin ileri düzeyli akıl tutulmasıdır.// https://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/5491/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_4_Kasim.html sözlerini ettiren “metin yazarları”, 13 Ekim 2025 Pazartesi günü, emperyalist İngiltere’nin vitrini emperyalist ABD’nin “kaçık” Başkanı Donald Trump’ın, Gazze’de yürürlüğe giren ateşkesten ötürü, Mısır’ın Şarm el-Şeyh kentinde düzenlenen “Şarm el-Şeyh Zirvesi”nde ettiği “Bu noktaya gelmek üç bin yıl sürdü. Ancak bu durum sürecek” https://gazeteoksijen.com/dunya/dunyanin-gozu-misirda-tarihi-gazze-zirvesinde-imzalar-atildi-253937 tümcelerinin ardından “Ve Trump, sanki Türkiye’nin de cumhurbaşkanı kendisiymiş gibi konuşup şu cümleleri söyledi: Bu bölgede tüm halkların gurur duyacağı bir miras inşa edeceğiz. Yeni dostluk, işbirliği ve ticaret bağları kurulacak. Tel Aviv, Dubayi’ye; Hayfa, Beyrut’a; Kudüs Şam’a bağlanacak. Ve İsrail’den Mısır’a, Suudi Arabistan’dan Katar’a, Hindistan’dan Pakistan’a, Endonezya’den Irak’a, Suriye’den Bahreyn’e, Birleşik Arap Emirlikleri’nden Umman’a, Ermenistan’dan Azerbaycan’a, Türkiye’den Ürdün’e kadar bir bağ kurulacak.” https://www.sozcu.com.tr/amerikali-trump-sanki-turkiye-nin-cumhurbaskani-p246929 sözlerini ettirdiler.

Şimdi, bıraktığım noktaya geleyim.

Bahçeli “Atatürk’ün partisini Ankara’dan uzaklaştırıp önce Saraçhane’ye, sonra Silivri’ye, ardından batı başkentlerine telkin ve tembihlerle ite ite sürükleyen, hatta hapseden cahil, köksüz, kimliksiz ve işbirlikçi güruhun kurguları ve kumpasları şüphesiz boşunadır. Sosyalist CHP’yi ikna edebilirler, ama Türkiye’yi ikna edemezler, karşımızda asla duramazlar.” dedi, özetle şöyle sürdürdü:

“Şunu da herkesin bilmesinde yarar görüyorum; Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur ittifakı arasında Terörsüz Türkiye hedefi etrafında ne bir görüş ayrılığı ne de siyasi bir ihtilaf asla, kat’a söz konusu değildir. Ne tuhaf bir garabet haldir ki, Cumhur İttifakı’nda sürekli kriz izi sürüyorlar. ‘Çatlak’ var demekten bıkmadılar, ‘cam çerçeve kırıldı’ demekten usanmadılar, koptu kopacak, bitti bitiyor yalanlarından hiç dönüş yapmadılar. Biz çeliğe su verdikçe, biz vatan ve millet aşkında tek yürek oldukça, CHP’sinden diğer muhalefet partilerine, yarım porsiyon aydınlardan fikri saplantı içinde sarkaç gidip gelen fuzuli yorumculara, bir kısım köşe yazarıyla sosyal medya tetikçilerine kadar niyet okuyucuları papatya falı açıyorlar. Eniği cücüğü, ipsizi sapsızı, yandaşı yoldaşı ‘Cumhur İttifakı çöktü çökecek’ derken ne hikmetse yorgunluk emaresi göstermediler. Cumhur İttifakı’nın hepsinden önemli, belki de inatla üzeri örtülmek istenen bir özelliği ise Türkiye ve Türk milleti sevdasının aşılmaz kalesi, hesabi değil hasbi ve harbi birlikteliğin serdengeçti iradesi olmasıdır. Cumhur İttifakı bayraktır, vatandır, millettir, dünyayı Türkçe okuyan, ihanete ve zulme kahramanca direnen Kızılelma ruhu, İ’la-yı Kelimetullah şuurudur.”

Bahçeli, keskin sözcüsü olduğu, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin getirdiklerinden “Cumhur İttifakı” övgülerinin bitiminde, merak edilen konuya giriş yaptı:

“29 Ekim tarihinde Anıtkabir’e niye gitmemişim, Külliye’deki Cumhuriyet resepsiyonunu neden protesto etmişim. Yok Kıbrıs politikasında derin anlaşmazlık varmış, yok gözünün üstünde kaşın varmış, yok öyleymiş yok böyleymiş. Geçiniz beyler geçiniz, iddia sahiplerinin hepsi çuvalladı, yine ters köşeye yattı, zahmet olmazsa sahte ve kaotik görüşlerinizi Cibali Karakolu’na gidip anlatın. 29 Ekim’de Anıtkabir’e gitmemizin nedeni insani bir halden kaynaklanmış olamaz mı? O gün için özel bir durumla muhatap kalmamız ihtimal dışı mı? Bundan dolayı belki de turnusol kağıdı gibi kimin kiminle iş çevireceğini, ne söyleyeceğini, kafasının içindeki spekülasyonların deşifresi için bir imtihan vesilesi, bir test vetiresi, bir öğrenme veçhesi olarak görmüş ve düşünmüş olamaz mıyız? Anıtkabir’e haydi gidemedik, peki resepsiyona katılınca bu defa da Anıtkabir’i protesto etmiş gibi takdim edilmeyecek miydik? Anıtkabir’deki törene gitmeyince resepsiyona katılmak ne kadar doğru, dengeli ve isabetli bir davranış olarak değerlendirilirdi? Peki Anıtkabir’e gitmeyip de koşa koşa resepsiyona katılanları, boy boy fotoğraf karesi servis edenleri görmemek ayıplı ve alçalmış bir çifte standart değil midir? Ben az söyledim, tezvirata ve tefrikaya yatırım yapan güruh çok anlasın, eğer anlayabilirse, eğer takatleri yeterse. Detaya girmeden şunu söylemeliyim ki, AK Partiyle aramızda bir hadise değil iki tarafı sımsıkı saran ve kuşatan bir hakikat vardır, akıl ve vicdanları ipotekli olanların bunu anlaması ise mümkün değildir. Dedikodunun gönüllü havarilerine, fesadın canlı cesetlerine, FETÖ’cü hainlerin yalan ve iftira dolu sözlerine eyvallah edersek, Türk ve Türkiye Yüzyılından dönersek, kaynağını Türk-İslam ülküsünde bulan Türk milliyetçiliğinden ödün verirsek, şimdi birileri kulağını açıp dinlesin, gök girsin kızıl çıksın.”

 

Bahçeli’nin “… belki de turnusol kağıdı gibi kimin kiminle iş çevireceğini, ne söyleyeceğini, kafasının içindeki spekülasyonların deşifresi için bir imtihan vesilesi, bir test vetiresi, bir öğrenme veçhesi olarak görmüş ve düşünmüş olamaz mıyız?” sorusu çok önemli, çok içerikler, iletiler ve başlardaki “Neden?” sorusunun yanıtını içeriyor.

Anlıyorum ki, Bahçeli, Ali Babacan ile Ahmet Davutoğlu’nun “Cumhuriyet resepsiyonu”na katılmasından ciddi biçimde rahatsız, Erdoğan’ın, onlarla yakınlaşmasının, kendinin “Cumhur İttifakı” ve “Cumhur İttifakı İktidarı”ndaki etkinliğinin, özgül ağırlığının ciddi biçimde olumsuz etkileyeceğinden tedirgin.

 

Özgül Özel’in göremediği ama “Cumhur İttifakı çatlakları” vurgusuyla magazinleştirdiği ise “Cumhur İttifakı’nda çatlak var” sanısına kapılması, “CHP’yi beklemediği anda ve en zor zamanında seçime hazırlıksız yakalamak oyunu”nu sezinleyememesidir.

 

Biraz uzun olan yazımı şöyle bitireyim:

Konuşmasında, 29 Ekim 2025 akşamı, Külliye’deki “Cumhuriyet resepsiyonu”na partisinden hiç kimsenin katılmamasına açıklık getirmeyen Bahçeli, grup toplantısı sonrasında, gazetecilerin “Selahattın Demirtaş sorusu”nu “Sayın Demirtaş, hukuki yollardan sonuca ulaşmıştır. Tahliyesi Türkiye için hayırlara vesile olacaktır.”  https://www.sozcu.com.tr/ittifakta-catlak-iddialarinin-ardindan-bahceli-den-ilk-aciklama-p255598 tümceleriyle yanıtlarken, Erdoğan’ın 12 Ocak 2022 günkü grup konuşmasında, Edirne Cezaevi’nde tutuklu Demirtaş’ı kastederek, “Edirne’deki en büyük hesabı İmralı’dakine verecek” https://www.dw.com/tr/erdo%C4%9Fan-edirnedeki-i%CC%87mral%C4%B1ya-hesap-verecek/a-60397557 dedi,

Bahçeli unuttu mu, bilerek mi söylemedi?

 

Söylemeliyim ki, Bahçeli’nin kafası karışık!

Hem de fena karışık!.. 

 

* ”kurduğumuz” sözcüğündeki “m” harfi, “n” mi olmalıydı?