Monthly Archives :

Haziran 2020

BİNGÖL DEPREMİ İLE DE ANIMSANAN VE 50’İNCİ YILINDA 15-16 HAZİRAN…

150 150 bakikarakol

Pazar (14 Haziran 2020) saat 17.27’de Bingöl Karlıova’da meydana gelen 5.7 büyüklüğündeki deprem de bir gerçeği vurgulayarak anımsattı:
Deprem yerkürenin ve yerküre üzerindeki ulusların yadsınamaz bir gerçeği…
O nedenle de…
Bütün uluslar ve en başta da ülkemiz, “Deprem”i, “Deprem Bilimi”ni, ilk, orta ve yükseköğretimde “zorunlu ders” kabul etmelidir…
Bunun öncülüğünü ülkemin yapmasını çok isterim…

Deprem, insan -hatta canlı- yaşamının bir parçasıdır…
İnsanın, deprem eğitimini alması, deprem bilgisiyle donanması gerekli ve en doğal hakkıdır…

Bingöllü vatandaşlarıma geçmiş olsun diliyor, “50’İNCİ YILINDA 15-16 HAZİRAN…” başlıklı yazıma geçiyorum:

50 yıl önce bugün (15 Haziran 1970) ve yarın (16 Haziran 1970) ülkemizin çalışanları, emekçileri, yabancı ve yerli burjuvaziye karşı ilk defa geniş çaplı bir “direniş” sergilemişlerdir…
Saygı duyuyorum…
Saygı duyacağım…
Saygıyla da anacağım, anlatacağım…

Atatürkçü, yurtsever, aydın, çağdaş ünlü şairlerimizden merhum –ışıklar içinde uyusun- Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın “Kişi kişiye kul değil / Neden karanlık al değil / Yeryüzü uzun yol değil / Varılır gökler aşarak” dizeleriyle başlayan https://www.genel-is.org.tr/15-16-haziran-sanli-isci-direnisi-mucadelemize-isik-tutmaya-devam-ediyor,2,11756#.XuYLNtQza1s linkli yazıda gereksinim duyulan bilgilere ulaşabilirsiniz…

Benim, ülkemizdeki ve dünyamızdaki “işçi sınıfı”na bakışım ayırtlı (faklı)…
Şöyle:
Öncelikle, “İşçi sınıfı”na ve “İşçi Sınıfı Bilimi”ne inandığını belirtmek isterim…
Dünyada insanlar “insanca”, canlılar “katliamsız” yaşasa; doğa “katledilmezse” olmaz mı?!.
Olur…
Çok da güzel olur…
Ama hınzır burjuvazi rahat durmaz, her şeyi kendi kazancı, çıkarına göre düzenler!..
Çünkü:
Düşünür, örgütlüdür!..

Karşısındaki işçi sınıfı ise!..

“Burjuva Sınıfı”ndakiler gibi/kadar düşünmüyor, örgütlü ve sınıflarının bilincinde değil, “Emeğinden başka hiçbir özel mülkiyeti olmayana ‘işçi’ denildiğini bilmiyor!..
Bilmelerinin, sınıflarının bilincinde olmalarının, örgütlenmelerinin, düşünmelerinin, Burjuvazi Sınıfı tarafından engellendiğinden de habersiz!..
Haberli olsalar da, Burjuvazi, elinin altındaki güçlerle ezip geçiyor!..

Burjuvazi şu yolu da bulmuştur:
İşçiyi ev, araba, rahat iş ve para sahibi yaparak, sınıfından koparmış, küçük ve orta burjuvazi duruma getirmiş, kendi yanına/sınıfına çekip iliştirmiştir!..

Bu konuma gelmemiş, “emeğinden başka hiçbir özel mülkiyeti olmayan işçi” kalmış yok mu?!.
Var…
Ama onlar azınlıkta ve cahilliğin, açlığın pençesinde kıvranıyorlar, düşünemezler ve düşünmeye zaman bulamazlar!..

Düşünmeyen insan, bakan kördür, duyduğunu algılayamayandır, kendini tanımlayamayan ve anlatamayandır!..

İşçi gibi çalışan emekçilerin örgütleri sendikalar vardır… Kimi –patron yanlısı- sarı sendikadır, kimi –çalışan emekçiden yana- devrimci sendikadır… Üyelerinden her ay düzenli “aidat” alırlar, üyeleri adına iki yılda bir toplu sözleşmeler imzalarlar… Anlaşmazlığa düşünce de kimi kere de “grev”e giderler…
Ama…
Bir şeyi yapmazlar, yapmamışlar:
Üyelerine, “İşçi Sınıfı”nın ne olduğunu anlatmazlar, anlatmamışlar; bunun eğitimini vermezler, vermemişler!..

Yaşanmış olaydır:
Devrimci sendikanın 14 yıllık üyesi işçilere “İşçi Sınıfı ve 1 Mayıs nedir?” sorusu soruluyor, tanımlanamıyor!.. Tanıma yakın yanıt dahi verilemiyor!..

Bu durumdaki insanlara, hele de köyünde tapulu tarlası, evi, çifti çubuğu, hayvanı, atı, arabası vb olanlara “işçi” demek doğru mu ve bunlardan “İşçi Sınıfı hareketi” beklenir mi?!.
Beklenmemeli!..
Ne verilmiş ki, ne bekleniyor?!.
Ama düzenli olarak aidat; sözleşmelerde, sözleşme farkları ilk ay kuruşuna kadar sendikalara gider!..

Bir de…
Ne zaman, toplu görüşmelerde anlaşmazlığa düşülürse, istenen zamlar alınamazsa, üyeler “bilendirilir”, direnişe geçirilir, greve götürülür!..

Yani…
Ekonomik istem etkin belirleyici oluyor!..

Ekonomik istem, istemler belirleyici olunca, “sınıf eğitimi”nden yoksunluk ve “işçi” diyemeyeceğim ama işçi gibi çalışan küçük/yoksul burjuvazi kitlesinin kazanımlar elde etmesi, kazanımlarını bir bir yitirmesi kaçınılmazdır!..
Öyle de olmuştur!..
Nokta…

KARS’TAN, TARİHÇİ, ARAŞTIRMACI SEZAİ YAZICI YAZDI

150 150 bakikarakol

“KARDEŞ KOMŞU İL KARS-ERZURUM NEDEN DÜŞMAN EDİLDİ?!.” başlıklı yazımı anımsayacaksınız…
Şöyle başlamıştım:
// Ardahan kökenli ailenin, Erzurum doğumlu, yıllardır da Kars’ta oturan Sezai Yazıcı kişiliğine, iletişimine, ilişkisine, Kars Tarihi ağırlıklı tarih bilgisine, araştırmacılığına güvendiğim, saygı duyduğum biridir…
Tam bir “Kars ve Türkiye aydını”dır…
Kendini “İl Tarihçisi” olarak tanımlar…
Kars Tarihi yanında Erzurum Tarihi’yle de ilgilidir…
Siyasi, ekonomik, kültürel vb olayları titizlikle ve namusluca izler, düşünür, analiz eder, yorumlar…
İki komşu il, Kars-Erzurum geçmişini en gerçekçi ve yalın biçimde bilen üç insandan biridir…
Yazacaklarımı, değerlendireceğini düşünüyorum; dahası, değerlendirmesini kendisinden istiyorum… //

Vurguladığım gibi, Sezai Yazıcı abim, “değerlendirme” yaptı, gönderdi…
Aşağıda okuyacaksınız…
Kendisine teşekkür ediyorum…
Emeğine sağlık…

// Baki Bey Web siteniz hayırlı olsun! Yazınızı ilgiyle okudum. Sizi kutluyorum. Yine 80’lerdeki gibi gündem yaratacak konular seçiyor, dikkat çekici yaklaşımlarda bulunuyorsunuz. Şimdiden köşenizi zevkle okuyacağımı belirtiyor, başarılar diliyorum. Yolunuz, yönünüz açık olsun.
Ayrıca Güzel sözleriniz için çok teşekkür ediyorum. Beni mahcup ettiniz.
Son yıllarda Kars üzerine peş peşe önemli çalışmalar yayımlandı. Tamamlanmak üzere olan başka incelemelerin varlığından da haberdarım. Ama bildiğim kadarıyla burada değindiğiniz iki komşu kent arasında yaşanan üzücü olaylar üzerine bütünlüklü bir irdeleme henüz yapılmış değil.
Belirttiğiniz gibi bugün artık Komünizmle Mücadele Dernekleri’nin Türk Milliyetçiliği ülküsüyle kurulup ama süreç içerisinde CIA marifetiyle Amerikan çıkarlarına hizmet eden kuruluşlara dönüştürüldüğü ve provokasyonlarda önemli rol oynadığı biliniyor. Bu nedenle iki komşu kentin biri birine düşman edilmesinde etkili olacağı açıktır. Fetullah Gülen’in derneğin Erzurum şubesinin kurucuları arasında olduğunun altını çizmişsiniz. Şaşırtıcı başka bilgilerde var. Gazeteci Avni Özgürel’in 1993 yılında Bekaa’da Abdullah Öcalan’la yaptığı söyleşide kendisine “Ankara Komünizmle mücadele Derneği’nin yan kuruluşu olan İzmir Caddesindeki Fikir Ajansı’nda gördüğünü” söyler ve yanılıp yanılmadığını sorar. Özgürel, Öcalan’ın bunu kabul ettiğini bir süre sonra konuyla ilgili açıklama yapacağını vurgular.
Hiç kuşkusuz toplumsal olaylar çok yönlüdür. Gelişmeleri tek nedene bağlamak yanıltıcı olabilir.
Amerika’nın Kars’a özel bir yakınlık duyduğu 2000’lerden sonra “açık kaynak” haline dönüşen bölge üzerine yaptırdığı CIA ve Dış İşleri Bakanlığı raporlarından da anlaşılıyor. Kars, İkinci Dünya Savaşı sonrasında, Sovyetlerin 1925 Türk-Sovyet Dostluk Antlaşması’nı uzatmayarak tek taraflı iptali, ardından toprak ve üs talebinde bulunmasıyla “Soğuk Savaş” döneminin en dikkat çeken ve en çok mağdur edilen kenti haline gelmişti.
Yabancıların bölgeye giriş-çıkışları nerdeyse olanaksızken, Amerika; 1948 yılında David Douglas Duncan’ın Sarıkamış’ta, 1952’de Ferdinand Kuhn’un bugün bile girilmesi çok zor olan Akyaka’daki sınır karakoluna girmelerini sağlayarak Sovyetlere mesaj vermiştir.
Benzer mesajları da “Sovyet karşıtlığını” kahramanlığa dönüştürme stratejisiyle göz korkutmak için kişiler üzerinden vererek iki kenti düşman etmeye çalışmıştır.” //

MHP’NİN, EMİN ÇÖLAŞAN’A “YA HAYIR SÖYLE YA DA SUS” TEHDİDİ!..

150 150 bakikarakol

Sözcü Gazetesi yazarı Emin Çölaşan dün (10 Haziran 2020 Çarşamba) “Devlet Bey’e açık mektup” https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/emin-colasan/devlet-beye-acik-mektup-2-5865428/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger başlıklı bir yazı yazdı…
MHP’den aldığı yanıtı da bugün “MHP’den Devlet Bahçeli açıklaması” başlığıyla köşesinde yayınladı…
“MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman” imzalı yanıtta “Çölaşan’a tavsiyemiz ‘Ya hayır söyle ya da sus’ hikmetine uyması, hayırlı bir söz çıkma ihtimali kalmayan çenesini kapatması, susmasıdır” https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/emin-colasan/mhpden-devlet-bahceli-aciklamasi-5867517/ deniyor!..

Kimi MHP yöneticilerinin kafalarının içinde “ya bizden olacaksın ya susacaksın ya da sustururuz” anlayışı var…
“Bilinmeyen” değildir!..
“Yeni” hiç değil!..
Hep de olacak!..
MHP bu “anlayıştakiler”inden arınır mı, yoksa “hepten bu anlayışın partisi” mi olur?!.
Böyle bir soru sordum diye “MHP’nin aynı anlayışta olduğundan habersiz misin?!.” sorusuyla yerileceğimin ayırtındayım…

MHP’nin, emperyalist ABD/İngiltere projelerinden “Ülkücü Kuşak Projesi” için siyasi yaşamımıza yerleştirildiğini, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra da, ikiz kardeşi –bugün AKP’nin temsil ettiği- “Yeşil Kuşak Projesi” ile birlikte 1990’ların başından itibaren Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) doğrultusunda güncellendiğini biliyorum…
Yeşil ve Ülkücü Kuşak Projeleri’nin amaçlarından birinin, Atatürk Türkiye’sini, “Ilımlı İslam ülkesi” yapmak olduğu yadsınamaz, ama Türk halkından saklanan, Türk halkına anlatılmayan bir gerçek…

Bu bilgiler ışığında, adına “siyasa” diyemeyeceğim siyasi yol haritalarını izlediğim MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ve arkadaşlarının, kendilerinden olmayanları, özellikle ve öncelikle “gazetecileri” tehdite ve korkutmaya yeltenmeleri, “yetersizlikleri”nin, “tükenişe gidişleri”nin ürünü…
Belleyemedikleri:
Bu ilkel yollarla sonuç alamayacaklarıdır!..

Bu ulus, 1900’lerin her bakımdan güçlü süper yönetimlerin baskılarına, zulümlerine boyun eğmemiş, onların donanımlı askeri kuvvetlerine Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nda karşı koymuş direnmiş, “yenilgi”yi tattırmıştır!..

O ruhta olanlar bugün yurtseverliklerini, gerçekçiliklerini sergiliyorlar, dış güçlerin yanında yer alan ödleklerin günümüzdeki bire bir benzerlerine karşı canları pahasına dik duruyorlar, savaşım veriyorlar!..
Dik duracak, savaşım verecekler de!..
Bilinmesi gereken budur!..
Bilmezden gelenler, kendilerini kandırmayı bıraksınlar!..

Emin Çölaşan tırsmayacak!..
Emin Çölaşanlar da!..
Tırsan kendileri olacak!..
Kafalarına koysunlar!..

Meslek büyüyüm Emin Çölaşan abime selam olsun…

Bu arada…
Aynı “yanıt yazı”da MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman’ın şu “Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in Sayın Genel Başkanı ne söylediğini, ne yaptığını, neden yaptığını bilen, yalnız bugünü değil bugünle beraber geleceği de inşa eden bir yolbaşçıdır” diye yazdıklarına çok güldüm…
Hele de “… yolcubaşçıdır” sözcüğüne…

Gerçekler bu kadar mı çarpıtılır, karartılır?!.
Pes!..
Ne diyem!..
Allah us (akıl) versin!..

AKP’Lİ ŞAMİL TAYYAR’A İŞ VE SİYASA BIRAKTIRAN DOĞU PERİNÇEK!..

150 150 bakikarakol

Eskiden, Milletvekili başka partiye, partilere geçerdi… Çok sık ve çok kısa aralıklarla…
Şimdi de var ama eskinin 60’ta 1’i değil…
Şimdi, parti değiştirmeye gerek duyulmadan, parti çizgisi değişiyor!..
Özellikle iktidardaki partinin çizgisine gidiliyor!..
MHP ve Vatan Partisi verilecek iki güzel özel örnek…
Genel Başkanlarının 180 derecelik dönüşleri, ağıza alınmayacak laflarla ağır yergilerde bulundukları, hakaretler ettikleri iktidar partisinin “yandaş”ı olmaları unutulmayacak boyutta!..

Maoizm çizgiyle siyasi yola çıkan, “Kemalizm” de patinaj yapan Vatan Partisi’nin Genel Başkanı Doğu Perinçek, “Siyasi İslamcı” felsefe ve anlayışta siyasa yapan AKP Genel Başkan Cumhurbaşkanını “İslamcı Kemalist” tanımlayınca, AKP’nin “Tanıtım ve Medya Başkan Yardımcılığı”na çok yeni atanan Gaziantep AKP eski Milletvekili, gazeteci kökenli Şamil Tayyar twitter hesabından tepki gösterdi…
Şöyle:
“Cumhurbaşkanımıza ‘İslamcı Kemalist’ diye rol biçen, AK Parti’nin akıl danesiymiş gibi rol çalan Perinçek ve avanesini uyarayım.
Sadece FETÖ karşıtlığı sizi değerli kılmaz, ilave meziyetlere ihtiyaç var.
1/Haddinizi bileceksiniz.
2/Darbe seçmeyeceksiniz.
3/Milli olacaksınız.”

3 Haziran 2020 Çarşamba günü twitter hesabımda “AKP’li Şamil Tayyar ‘Cumhurbaşkanımıza İslamcı Kemalist diye rol biçen, AK Parti’nin akıl danesiymiş gibi rol çalan’
https://twitter.com/samiltayyar27/status/1267931844462424064 sözcükleriyle tanımladığı AKP destekçisi Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’e ‘Haddinizi bileceksiniz’ diye seslenmiş…
Güldüm…” diye yazdım…

Aradan 5 gün geçti…
Şamil Tayyar gene twitter hesabından bu defa şu paylaşımda bulundu:
“Birlikte görev yaptığım Tanıtım ve Medya Başkanımız Mahir Ünal’la istişare sonucunda ‘yardımcılık’ görevinden ayrıldım. Nasip olursa mesleğime dönüyorum. Aktif siyaseti bırakıyorum. Bize güvenen tüm dostlara sevgi ve muhabbetle”

8 Haziran 2020 Pazartesi günlü twitterda şunları yazdım:
“Ne Doğu Perinçek’miş!..
FETÖ başı Fetullah Gülen’e dokunanların yandıkları gibi, D. Perinçek’e de dokunan yanıyor!..
AKP eski Milletvekili Şamil Tayyar bir dokundu,
https://odatv4.com/perincek-sozleri-yerinden-etti-08062044.html bir ay önce atandığı AKP Tanıtım ve Medya Başkan Yardımcılığını bırakmak zorunda kaldı!..”

Doğu Perinçek’in etkinliğine, gücüne hala şaşkınım!..
Yandaşı olduğu iktidar partisi AKP’nin eski Milletvekili Şamil Tayyar’a, bir ay önce atandığı “AKP Tanıtım ve Medya Başkan Yardımcılığı” görevinden ayrılma ve siyaseti bırakma kararını aldırdı!..
Nasıl olmuş, olabilmişti?!.

Kararlarında, eski mesleğine yani gazeteciliğe döneceğini de açıklayan, “FETÖ Borsası” gibi bir olayı ortaya çıkaran Şamil Tayyar, kendisi gibi AKP eski Milletvekili ve gazeteci kökenli Mehmet Metiner gibi yandaş gazetelerden birinde köşe yazısı mı yazacak ve tv kanallarına AKP yanlısı konuşmacı olarak mı katılacak yoksa başka bir yol mu izleyecek?!. Gerçekten siyasetten uzak kalabilecek mi, gazetecilik yapabilecek mi?!. Yoksa köşesine mi çekilecek?!. Veya yeni siyasi oluşumlarda yer mi alacak?!.

Bunlardan biri ya da usa (akla) hiç gelmeyen bir gelişim olabilir…

Ben hala, her seçimde yüzde binde 01 dahi oy alamayan “siyasetin savrulanı” Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in etkinliğinin, gücünün şaşkınlığı içindeyim!..
Doğu Perinçek, Şamil Tayyar’ın bundan sonraki yaşamında da “etkin belirleyici” olacak mı?!.
Olursa, Şamil Tayyar ne yapacak, ne tepki verecek, nasıl kararlar alacak?!.
Doğrusu merak ediyorum!..
Ve diyorum ki:
Gazeteciler, siyasete atılmasınlar, siyasetçi, Milletvekili olmasınlar!..
Çünkü:
Gazetecilik işi gereği çok yakından izledikleri siyaseti, siyasetçiliği, Milletvekilliğini beceremiyorlar!..
Gazeteci kalmaları çok daha yararlarınadır!..
Yalnız kendilerinin değil, ülkelerinin, halklarının, insanlığın da yararınadır!..

“PARTİSİNİN İKTİDARI”NI DEĞİL, “İTTİFAK İKTİDARI”NI SÖYLEYEN GENEL BAŞKAN!..

150 150 bakikarakol

9 Haziran 2020 Salı’nın, 10 Haziran 2020 Çarşamba’ya dakikalar kala, “Bekçiler Yasası”nın maddeleri Kamutay (TBMM) Genel Kurulu’nda oylandığı sırada, CHP Milletvekillerinin “yavaş” davrandıkları, bu eylemi de Manisa CHP Milletvekili CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’in yönlendirdiği savıyla MHP Milletvekilleri tepki gösterdi, itiş kakış yaşandı, MHP’li bir Milletvekili, Özel’e yumruk attı… https://www.gercekgundem.com/siyaset/187856/chpli-ozgur-ozel-canli-yayinda-yumruklu-saldiri-anini-anlatti

Cumhur İttifakı’nın ve Cumhur İttifakı İktidarı’nın iki büyük ortağı AKP ve MHP, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin sıkıntılarını ciddi biçimde yaşamaya, bu nedenle de önüne gelene saldırma, her olaydan, gelişmeden kavga, polemik çıkarma alışkanlıklarını sıklaştırmaya başladı…
Üzgünüm ama, bu “kavgalı, itiş kakışlı süreç” can sıkacak içerikte!..

Aynı günün gündüzünde, siyasi partilerin grup toplantısı yaptığı “Salı günü” olmasına karşın tek bir siyasi parti Kamutay’da grup toplantısı yapmış ve o partinin Genel Başkanı grupta konuşmuş…

Grup toplantısını yapan siyasi parti, benim CHP’mdi; konuşan da, partim CHP’min başındaki “adı lazım değil”di…

Canlı yayını izlemedim; CHP sitesinden okudum…
Gördüm ki, “adı lazım değil”in “Eğer bu memlekette bir casus aranıyorsa, bu memlekette devletin sırlarını terör örgütüne peşkeş çeken birisi aranıyorsa, o da kozmik odayı açanlardır” http://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-9-haziran-2020 sözü flaştı!..
Ama benim ilgimi “Millet İttifakı olarak iktidara geldiğimizde…” sözü çekti…
İlk defa söylediğini sandım…
Yanılmışım…
“Millet İttifakı İktidarı” sözünü 29 Şubat 2020 Cumartesi https://www.birgun.net/haber/kilicdaroglu-millet-ittifaki-nin-iktidarinda-sehitler-tepesi-bos-kalacak-289921 günü söylemiş…
Belki daha önce de söylemiştir…

Ülkenin ikinci büyük siyasi partisinin Genel Başkanını düşünün… Partisinin iktidarından söz edemiyor!..

Demokratik, Laik Parlamenter Sistem’e içten inanmış biri olarak, yadırgadım, incindim!..

Bir siyasi parti Genel Başkanı, partisinin iktidarından nasıl söz etmez/edemez, içinde yer aldığı “ittifak”ın iktidarından söz eder?!.
Bu, o parti, hatta o “ittifak” için eksi durum, puandır!..

Usunca (aklınca) “siyasi kurnazlık” düşünmüş ve yapmak istemiş!..
Şöyle ki:
İttifakı, “bir ve diri”, tabanlardaki seçmeni de “umutlu” tutmayı amaçlamıştır…
Çünkü:
İttifakın ve tabanın “iktidar olmak” özlemi tavan yapmış; umutsuzluk gelişiminde “kırılma”, “parçalanma”, “kopma” kaçınılmaz söz konusu!..
Önlemenin seçeneklerinden biri, böyle bir umudu sunmak, aşılamak…

İyi de…
Partim CHP tabanı, “CHP iktidarı”nın ağza alınmayıp “ittifak iktidarı”nın dillendirilmesinden rahatsız olmayacak mı?!.
Olacak…
Ama…
Bu söylem, rahatsız olacak CHP tabanına “Hayır, rahatsız olmayacaksın” demektir!..
Bunun bir diğer adı da “dayatma”, “baskı”tır!..

Öyleyse…
Bir siyasi parti Genel Başkanı, o partinin tabanına neden “baskı” yapar?!.
Yaparsa, tepki ne olur?..

Yanıtı, “adı lazım değil” grup konuşmasında kendisi veriyor:
“Hiçbir baskı karşısında, hiçbir Cumhuriyet Halk Partili boyun eğmez! Nokta!”

Aynı düşüncedeyim…
CHP tabanı, delegesi aracılığıyla, “parti iktidarı”nı değil, “ittifak iktidarı”nı öne çıkaran, vurgulayan Genel Başkan “adı lazım değil”i ve ekibini, 2020 Ağustos ayı içinde gerçekleşecek 37’inci Olağan Kurultay’da, geldikleri gibi gönderecek!..

Ülkenin ve halkın, ucube “Partili Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi”nden ve “Cumhur İttifakı İktidarı”ndan kurtuluşunun yolu, “adı lazım değil”in, ekibiyle birlikte partim CHP’mden gönderilmesinden geçer!..
N o k t a ! . .

KARDEŞ KOMŞU İL KARS-ERZURUM NEDEN DÜŞMAN EDİLDİ?!.

150 150 bakikarakol

Ardahan kökenli ailenin, Erzurum doğumlu, yıllardır da Kars’ta oturan Sezai Yazıcı kişiliğine, iletişimine, ilişkisine, Kars Tarihi ağırlıklı tarih bilgisine, araştırmacılığına güvendiğim, saygı duyduğum biridir…
Tam bir “Kars ve Türkiye aydını”dır…
Kendini “İl Tarihçisi” olarak tanımlar…
Kars Tarihi yanında Erzurum Tarihi’yle de ilgilidir…
Siyasi, ekonomik, kültürel vb olayları titizlikle ve namusluca izler, düşünür, analiz eder, yorumlar…
İki komşu il, Kars-Erzurum geçmişini en gerçekçi ve yalın biçimde bilen üç insandan biridir…
Yazacaklarımı, değerlendireceğini düşünüyorum; dahası, değerlendirmesini kendisinden istiyorum…

Tarihçi değilim…
Ama “bilgiler”im var…
Türkiye’mizde, Kars ve Erzurum kadar, komşuluk ilişkilerinde örnek olacak kadar iyi, başka iki komşu il yoktu…
Kars ve Erzurum, aynı havayı soluyan, aynı kışı, aynı yazı yaşayan, aynı suyu içen, aynı yazgıyı yaşayan, özellikle 1914, 1917 ve 1920’lerdeki Ermeni çeteleri Taşnak, Hınçak katliamlarını görmüş iki ildir…
Kurtuluş günlerinden başlayarak, birbirlerine dayanmışlar, dayanışma içinde olmuşlar…
Kız almış, kız vermişler…
Komşu il olmaktan öteye gitmişler, dünür, birbirlerini çok iyi anlayan, seven insanlar olmuşlar…

Bu iki ilimizin tarihi yazılırsa, bunu da Sezai Yazıcı üstadım yaparsa, her şey ayrıntılarına kadar çok daha net bilinecek…

Ama bu iki kardeş kent, gün geldi, ayrıştı, birbirine düşman edildi!..
Karslı Erzurum’a gidemez, Kars otobüsleri ve 36 plakalı araçlar, Erzurum’a giremez, Erzurum’dan geçemez oldu!..
Erzurumlu da Kars’a gelemez, Erzurum otobüsleri, 25 plakalı araçlar Kars’a giremez, Kars’tan geçemez oldu!..
İki ilde de saldırılar yaşandı; insanlar öldü, yaralandı; araçlar taşlandı, kurşunlandı!..

Bu neden ve nasıl oldu?!.

Olayın özü özetle şu:

Bu ülkede, 1948-1953 ve 1956-1960 yılları arasında iki defa “Komünizmle Mücadele Derneği” diye “sözde dernek” kurulur…
Kurduranlar, emperyalist USA (yani ABD)/İngiltere bloku…
1963’te kurulan yeni bir başka dernek daha var; adı “Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği”dir…
Bu derneğin arkasında, emperyalist USA’nın (ABD’nin), dünyada her taşın altından çıkan istihbarat teşkilatı CIA’nın olduğu yazılmış, çizilmiştir…
Bu dernek iki yıl sonra (1965’te) 27 olan şube sayısını 110 çıkarır; aynı yıl içinde İzmir, Antalya, Adana, Erzurum, Kars ve Trabzon illerinde mitingler yapar…
“Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği”nin şube açtığı illerden biri “Erzurum”dur ve kurucuları arasında, “sümüklü böcek”, “sulu göz” FETÖ başı Fetullah Gülen var…

Erzurum’da “Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği”nin şubesinin açılmasıyla, iki komşu kardeş il Kars ile Erzurum’un arasının açılması süreci de başlar…

Bu süreçte, iki il ile birlikte çevre illerde de ayrışma ve kardeş kavgası baş gösterir…

Ekonomik olarak Erzurum ciddi biçimde olumsuz etkilenir…
Erzurum, bölgenin “depo kenti” gibidir; çevre iller, iğneden ipliğe alacaklarını Erzurum’dan alırlar…
Erzurum kadar, çevre iller de ekonomik sıkıntılar içine girer; alacakları malları, daha uzak büyük illerden alırlar; nakliye biner, zaman yitimi (kaybı) yaşanır…

110 şubeli “Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği”, Türkiye genelinde şöyle bir strateji uygular:
Şube açtığı her ilin batısında, doğusunda, güneyinde, kuzeyinde yer alan en az bir ili, “mücadele edilecek karşıt il” seçer ve yerel etkinliklerden, kültürlerden, siyasi düşüncelerden vb yararlanarak, iller arası kavganın fitilini ateşler, körükler…

12 Mart 1971, 12 Eylül 1980’deki askeri darbeleri yapanlar, onların arkasındaki -27 Mayıs 1960’daki gibi- emperyalist ABD/İngiltere bloku, bu 110 şubeli “Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği”nden fazlasıyla yararlanır…
Neden yararlanmasın ki!..
Çıkarları doğrultusunda projelendirdikleri “kendi üretimleri” idi!..

1985 yılında kapanan “Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği”, Kars’la Erzurum’un arasını açmakla kalmaz, Türkiye’nin bütün illerini birbirine düşürür, Türkiye’ye ve Türk halkına çok büyük zararlar verir…
Etkin ve etkili olduğu o günler, “Türkiye’nin zor günleri”dir!..
Benzerinin bir daha yaşanmaması içten dileğimdir!..
Özellikle Kars ve Erzurum halkının, o “zor günler”i görmemek için duyarlık sergilediğini, eskisi gibi “kardeş komşu il” olmada emek tükettiğini gözlemlediğimi, bundan da çok mutlu olduğumu söylemek isterim…

BİR KARSLI OLARAK BENİ DE ÜZEN ERZURUM VALİSİ İKİ YANLIŞA İMZA ATMIŞ; AMA…

150 150 bakikarakol

26 Mayıs 2020 Salı günlü www.karsmanset.com internet gazetesinin manşetten verdiği “Başkan Çalkın Erzurum Valisi ile görüştü” başlıklı haberde, Kars AKP İl Başkanı Adem Çalkın’ın aynı gün saat 13.20’de resmi twitter hesabından yayınladığı paylaşım
https://twitter.com/Ademcalkin/status/1265226192531136512 yer alıyordu…
Çalkın paylaşımında “Sn. Erzurum Valimiz ile görüştüm. Haberin yazım hatasından kaynaklanan bir durum olduğunu, Kars’ın şanlı tarihini bilen herkesin böyle bir cümle kurmayacağını, konunun Vali beyden değil, gazetecilerin yazım hatasından kaynaklandığını ve ilgili açıklamayı yapacaklarını bildirdiler” diye yazıyordu…
Çalkın, gene aynı günün gecesi bana, Erzurum Valiliği’nin “Basın Duyurusu”nu attı…
Başkan Çalkın’a duyarlılığından ve etkinliğinden ötürü teşekkür ediyorum…

Erzurum Valiliğinin “basın duyurusu”nu dikkatle okudum…
Linki tıklayıp https://twitter.com/ErzurumValilik/status/1265291760047194113 okuduğunuzda, “basının suçlandığını” siz de göreceksiniz…
Ama ben, Erzurum Valisi Okay Memiş’in Kovid-19’la ilgili ulusal basında yer alan Demirören Haber Ajansı (DHA) imzalı açıklamalarını, Erzurum Valiliği’nin resmi internet sitesinde yayına konan aynı açıklamayı ve bu son “basın duyurusu”nu okuduğumda, “suçlanan basının çarpıtma yapmadığını”, sorunun Erzurum Valisi Okay Memiş’ten kaynaklandığını gözlemledim…

www.sozcu.com.tr sitesinde, 22 Mayıs 2020 Cuma günü Erzurum Valisi Okay Memiş’in “Dün itibariyle toplam vaka sayımız 54´tü. Ancak Horasan ilçemize bağlı Kırkgözeler Mahallesi’nden komşu köy olan Kars’a gelin gitmiş bir hemşehrimiz, köyünde Covid-19 vakası var diye, kimseye haber vermeden baba evine geliyor. Bunun üzerine bugün 9 yeni pozitif vaka çıktı. Kendisinde de vaka belirtileri var. O köyü karantina altına aldık”
http://www.erzurum.gov.tr/vali-memis-acikladi-erzurumda-maskesiz-sokaga-cikmak-yasak sözlerini okuyunca iki nokta dikkatimi çekmişti:
Birincisi, Kars’ın “komşu köy” diye tanımlamasıydı; ikincisi de, Erzurum’da Kovid-19 vakasında artış görülmesinde adı açık açık anılarak “Kars”ın işaret edilmesiydi…
www.karsmanset.com internet gazetesi, “Kars’ın işaret edilmesi olayı”nı, 24 Mayıs 2020 Pazar günkü “Erzurum Valisi Okay Memiş Karslıları üzdü”
http://www.karsmanset.com/haber/erzurum-valisi-okay-memis-karslilari-uzdu-223134.htm
başlıklı haberi ile çok güzel verdi…
Kutlarım…

Aslında bu ayrıntının peşine, haberi okuduğum gece düşmüş, ertesi gün, Erzurum Valisi Okay Memiş’in 22 Mayıs 2020 Cuma günkü basın toplantısını izleyen ve haberi yapan DHA muhabiri meslektaşım Salih Tekin’e ulaşmıştım…
Tekin “Haberimin arkasındayım. Ses kaydım var. Vali Beyin ağzından çıkanları yazdım. Söylenmeyeni ben niye yazayım” demişti…
Kars’tan “köy” diye söz etmekte ve Kovit-19 vaka artışında “Kars” adını açık açık söylemekte Vali Okay Memiş’in bir kastının olmadığını da sıkça vurgulamıştı…

Uzun süren telefon konuşmamızı kapatmıştım ki, Kars Belediye eski Başkanı Naif Alibeyoğlu bir saat sonra geri dönmüştü; Erzurum Valisi Okay Memiş’in, “Kars’a köy demediğini, demesinin mümkün olmadığını” söylediğini aktarmıştı…

Bendeki kanı:
Bir Karslı olarak, beni de üzen Erzurum Valisi Okay Memiş, iki yanlışa imza atmış; ama art niyetli değil, hazırlıksız ve irticalen konuşmanın kurbanı olmuş…
Kendisine, bu konularda çok daha titiz olmasını; basın metnini ve yayına konacak haberleri hazırlayan ekibini uyarmasını önermek isterim…

  • 1
  • 2