AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının çok yakınında iken, dört gün önce, partim CHP’min başındaki “adı lazım değil”in “danışmanı” olan Kamuoyu Araştırmacısı İbrahim Uslu dün gece Halk TV’de “Sözüm Var” programında, Devlet Bahçeli’nin, Meral Akşener’e “Evine dön bitsin bu çile” çağrısını, “Milliyetçi Cephe oluşturmak” için yaptığını söyledi.
Katılmıyorum.
Konuyu, 1 Ocak 2021 Cuma günü, “Tansu Çiller Gülmecesi” ile birlikte yazmayı düşünüyorum.
Nokta koyuyorum, bugünkü konuma geçiyorum.
Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin “Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı”nın başına “Bakan” sıfatıyla atanan “Bürokrat” Zehra Zümrüt Selçuk, 2021 yılı için geçerli olacak “asgari ücreti”, -eskilerin değimiyle- “alayla valayla” açıkladı:
“1 Ocak 2021’den itibaren brüt 3 bin 570 lira 50 kuruş, net 2 bin 825 lira 90 kuruş. Bu, bekar ve çocuksuz bir işçi için. 3 bin 313 lira 72 kuruş da evli ve çocuklu bir çalışan için. Asgari ücret desteği ise 75 lira.”
Ortaklarıyla birlikte iktidar ve işverenler dışında, az bulup tepki göstermeyen kalmadı.
Bir sendika temsilcisinin “3 bin küsur TL” beklemesine, bir muhalefetin de “3 bin 150 TL” önermesine güldüm.
“İşçi Sınıfı”ndan söz edip en az 3 bin 800 TL olması gerektiğini söyleyen sendika başkanına ise düşünceli düşünceli uzunca baktım.
Asgari ücret gündeme gelip konuşulduğunda, Liberal Demokrat Parti kurucu Genel Başkanı işadamı Besim Tibuk’un 1990’ların başlarında katıldığı televizyon canlı yayınlarında söylediği sözleri anımsarım.
Tibuk, sendikaların toplu iş görüşmelerinde üyelerine, -o günlerdeki- asgari ücretin 5-6 katı üzerinde net para almadan sözleşme imzalamadıklarına vurgu yaparak, “Önümüzdeki yıllarda böyle bir şey olmayacak. İnsanlar, asgari ücretten iş bulmak için çırpınacaklar; bulanlar sevinecekler” içeriğinde sözler etmişti.
Aynısını yaşıyoruz!
İçim parçalanıyor!
“İşçi Sınıfı” denildiğinde de geçmişe gider, hüzünlenirim!
Adını anmayacağım etkili sendikanın 14 yıllık üyesi Belediye işçilerine, görüşlerine sunulduktan sonra imzalanacak sözleşme metninde “1 Mayıs’ta işçi çalıştırılamaz; çalıştırılırsa yüzde bin beş yüz lira yevmiye ödenir” maddesi olduğu söylenir ve “1 Mayıs nedir?” diye sorulur.
Sendika şube binasında toplanan işçilerin tamamı el kaldırırlar.
Ama söz alanların hepsi de “Bahar Bayramı’dır” der.
Bir tane olsun “1 Mayıs İşçi Bayramı’dır” diyen çıkmaz.
Şundan:
İşçiden her ay düzenli sendikaya “aidat” parası kesilmiş ama o sendika üyesi işçilere “sendika, işçi, 1 Mayıs” eğitimi vermemiş!
“Sınıf bilinci”nden yoksun oldukları/bırakıldıkları için, “aidat”larıyla, “profesyonel sendikacılar”ı yıllarca sırtlarında taşımışlar, krallar gibi yaşatmışlar; iktidarın bir saldırısında ise çil yavrusu gibi dağılmışlar, kazanamamışlar, kazanımlarını koruyamamışlar, vermişler.
Günümüzde işçilerin ve sendikaların durumu ortada!
Sanayileşememiş, toprağa bağımlı ülkelerde, “İşçi Sınıfı Bilimi” tanımına uygun “işçi” yoktur.
“İşçi sınıfı” da yoktur.
“İşçi gibi çalışan” vardır.
Onlar, “yoksul burjuva”lardır; toprak” gibi, “araç, gereç” gibi kendilerine ait “özel mülkiyetler”e sahiptirler.
Mülkiyetlerindekileri geliştirirlerse, çoğaltırlarsa, yoksul burjuvalıktan “küçük burjuva”ya geçerler, oradan “orta ve büyük burjuva” olurlar; ama mülkiyetlerindekileri geliştiremez, çoğaltamaz, yitirirlerse, “emeğinden başka mülkiyeti olmayan” işçi olurlar, İşçi Sınıfı’nda yerlerini alırlar.
“Burjuvazi Sınıfı”nın temsilcileri kapitalistler, emperyalistler, süreç içinde, İşçi Sınıfı’nı parçalamak, safına çekmek için aş, iş, ev, araba, para verirler, bunların sahibi yaparlar, artık onlar da “işçi” değil, birer “özel mülkiyet” sahibi, varlıklı küçük, daha sonra orta burjuvazidirler.
Düşünmekten ve düşünme ürünü “bilgi”den yoksun insanlar, düşünen ve düşündükçe bilgilenen, üreten insanların kölesi olurlar!
Dünya lideri Kemal Atatürk bunu gördüğü, bildiği için, kurtarıcısı ve kurucusu olduğu ülkesinde “Düşünme Devrimi”ni yaşama geçirmiştir.
Geçirmiştir ki, halkı düşünen, sorgulayan, yorumlayan, üreten, önünü ve yarını/yarınları gören vb olsun istemiştir.
Düşman, yerel işbirlikçilerini kullanarak bunu engellemiştir, “Düşünme Devrimi”ni gizletmiş, unutturmuştur!
Başarılı olmuştur!
Başlangıcı buradan yaparsak, düşmanı da, yerli işbirlikçilerini de dize getirmek, alt etmek, aydınlık çağdaş yarınlara bayrak açmak hiç zor ve hayal değil!
Başarırsın halkım!
Sana inanıyorum!..
Yorum Yaz