Partim CHP’min ne yazık ki başındaki “adı lazım değil” önceki günkü grup konuşmasında “Bir de Bilim Kurulu var Sağlık Bakanlığı’nda. Allah aşkına kendinize bilim kurulu demeyin. Bilime ayıptır ya, bilime ayıp. Ne dedikleri belli değil, ne söyledikleri belli değil. Orada oturanların hiçbirisinin bilimle ilgisi yoktur. Bilim Kurulu dediğin, senin koyduğun kurallara siyasi iktidar uymazsa izzeti ikbal ile çekilecektir oradan. ‘Ben bilim insanıyım, siyasetçi değilim. Kuralları koydum, buna uyuyorsan hayhay. Uymuyorsan, kusura bakma; beni sadece burada göstermelik olarak tutamazsın’ demesi lazım. ‘Benim bir kişiliğim var, benim bir onurum var, benim bir bilimsel altyapım var. Ben kendi onurumu ezdirmem’ diyeceksin. Ama tam tersi oluyor. Oturmuşlar oraya, Bilim Kurulu ayrı havadan, ne dediğini kimse bilmiyor. Sağlık Bakanı ayrı telden çalıyor” https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-6-nisan-2021 dedi.
Der…
Siyasetçidir.
Ama…
Siyasetçi de olsa, başkalarını yererken, onları istifaya çağırırken, kendisi de, kendisini sorgulayacak, yaptığının “siyaset” olmadığını, Kamutay’ın (TBMM’nin) ikinci büyük siyasi partisinin genel başkanına yakışmadığını düşünecek, siyaseti bırakacak.
“Hep Erdoğan’ı eleştiriyoruz, bir de Erdoğan’ı övelim. Açıklama yapmış Erdoğan: ‘Vatanı satmak, kendi dirayetsizliğiniz, kendi iş bilmezliğiniz yüzünden ülkeyi kriz üzerine krize sokmakla olur’ diyor. ‘Dirayetsizliğiniz, iş bilmezliğiniz yüzünden ülkeyi krizden krize sokuyorsanız, bu vatanı satmaktır’ diyor. Vatanı satmak demek, vatana ihanet etmek demektir. Erdoğan’ın bu sözünü tutacağım, Allah’ın izniyle iktidar olduğumuzda, bu vatan hainlerinin hepsinden hesap soracağım” sözleriyle noktaladığı konuşmasında, 104 emekli Amiralin adının yer aldığı “4 Nisan 2021 Pazar” günlü (Dumlupınar Denizaltımızın 4 Nisan 1953’te batmasının 68’inci yıldönümü) “duyuruları”na yönelik ilk açıklamasında söylediği “gündem değiştirme” benzeri sözler etti durdu!
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener de dünkü grup konuşmasında, 104 emekli Amiralin açıklamasının ilk gününde ettiği “zevzeklik” sözcüğünden geri adım atmadı:
“Cumartesi’yi Pazar’a bağlayan gecenin bir yarısı, 104 emekli amiral, bir bildiri paylaştılar.
İktidar, darbe edebiyatıyla, 4 gün daha milletin dertlerini konuşmaktan kurtuldu.
Salı günleri, partisinin Meclis grubunda, konuşacak konu bulmakta zorlanan küçük ortağa, öfke krizlerine girerek işleyeceği, yeni bir malzeme çıktı.
Yine esnafın derdi konuşulmadı.
Yine çiftçinin çilesi konuşulmadı.
Yine işsizlerin dramı konuşulmadı.
Yine aşı sırası bekleyen insanlarımız, tavan yapan vaka sayıları konuşulmadı.
Yine milletimiz kaybetti, yine Türkiye kaybetti.
Türkiye’nin bunca sorunu varken, iktidar kendi ikbalinin hesabına düşüp, milletimize sırtını dönmüşken, milletimiz, siyasetçilerden sorunlarına çözüm üretmesini açıkça talep ediyorken, kimsenin çıkıp da, iktidarın değirmenine su taşımasına, milletinden tamamen kopmuş, bitik siyasetine, can suyu vermesine müsaade edemeyiz.
Ülkeye dair endişeleri, kaygıları olanlar, bireysel olarak her platformda veya bir sivil toplum kuruluşunun şemsiyesi altında, görüş ve önerilerini elbette açıklayabilirler.
Ancak, bunu, gizemli gece yarısı bildirileriyle yapamazlar.
Yapanlar da karşılarında önce bizi bulur.
Nedense, bu bildiriyle ilgili duruşumuza, Ak Parti değil, küçük ortağı daha çok bozulmuş.
Sayın Erdoğan teşekkür etti diye olsa gerek, küçük ortak, dünkü grup konuşmasında köpürdükçe köpürmüş…
Anayasa Mahkemesi’nden sonra, hızını alamayıp, yakında Deniz Kuvvetleri’nin de kapatılmasını isterse şaşırmayın.
Allah Sayın Erdoğan’a sabır versin.
Dün ‘Şerefsiz’ dediğine bugün ‘mübarek’ deyip, dün mektup yazıp, ‘İktidarı uyarın’ diye yalvardıklarına da bugün ‘şerefsiz’ diyebilen; tutarsız duruş ve söylemleriyle, ülkeyi germekten başka bir fonksiyonu bulunmayan birinin üstünde, gereğinden fazla durmak istemiyorum.
Ama bu vesileyle, huzurunuzda Sayın Erdoğan’ı uyarmak zorundayım.
Sakın ola, çok ciddi bir öfke kontrol problemi olan, küçük ortağının dolduruşuna gelip, bildiriyi yazanlara, abuk sabuk cezalar verdirmeye kalkma. Sorumsuzluktan darbecilik devşirmeye çalışıp da, ülkeye daha fazla zarar verme. Sağduyuyla yürüttüğün süreci, böyle şaibeli bir yola sokup da, memleketi daha fazla huzursuz etme.”
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/meral-aksener-darbe-olur-mu-olmaz-mi-tartismasi-bebek-mamasini-askidan-indirmiyor-439090h.htm
“Sağduyuyla yürüttüğün süreci” mi?!
Anladığım kadarıyla…
Akşener, hala yerdiği -bildiri demeyelim- “açıklama”yı okumamış!
Okumayacak da görünüyor!
Siyasi zararı kendine, partisine…
“Adı lazım değil” ile Meral Akşener ilk ve sonraki açıklamalarıyla sözde yerdikleri iktidarın safında yer almışlardır.
Bunun hesabını seçmen sandıkta soracak.
Kendilerine önerim:
Boş konuşmayı bırakın!
CHP’den Özür Özel, İyi Parti’den Aytun Çıray başkanlıklarında bir araştırma komisyonu kurun.
AKP’nin, MHP’nin kuruluş ve iki Genel Başkanın köklerine insinler.
Yakın tarihe kadar bir birlerine demediklerini bırakmayan iki Genel Başkanın “Cumhur İttifakı”nda birleşmelerindeki ve birbirlerinin koruyup kollamalarındaki özü, özneyi ortaya çıkarsınlar.
İki Genel Başkan olarak, siz de halkla paylaşın.
Önerdim ama…
Yapmayacaklarını da öngörüyorum!
Çünkü…
Aynı siyasi projenin/senaryonun oyuncularıdırlar!..
Dün AKP’nin de grup toplantısı vardı.
AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı konuştu:
“Türkiye, daha 15 Temmuz acısının yaralarını saramamışken bir grup emekli askerin, aslı astarı olmayan meseleler üzerinden milli iradeyi, ülkenin seçilmiş yönetimini tehdit etmelerini küçümseyen, darbecinin ta kendisidir. Çok açık net söylüyorum, şu anda bu emekli generallerin merkezinde CHP’nin kendisi vardır” https://www.akparti.org.tr/haberler/genel-baskanimiz-ve-cumhurbaskanimiz-erdogan-tbmm-grup-toplantimizda-hitap-etti-07-04-2021-14-43-22/ dedi, konuşmasını, benim şiddetle karşı olduğum “Kanal İstanbul” ile bitirdi:
“Türkiye’nin en büyük ve en stratejik altyapı projesi olan Kanal İstanbul ile ilgili hazırlıklarımızı büyük ölçüde tamamladık.
Projenin ÇED raporu, 56 kurum ve kuruluşun, 200’den fazla bilim insanının, medyanın ve vatandaşlarımızın katkılarıyla tamamlandı. Kanalın iki yakasında kurulacak toplam 500 bin nüfuslu şehir, aynı zamanda İstanbul’un depreme hazırlık sürecini de hızlandıracaktır. Bu proje, aynı zamanda İstanbul’a kazandırdığımız yeni havalimanı, köprü, otoyol, metro hatları gibi ulaşım ağlarıyla da bütünlük arz edecektir. Dünya ticaretinin yüzde 90’ının deniz yolu ile gerçekleştirilmesi, boğazlarımızın da en önemli deniz ticaret yollarından biri niteliğini taşıması, Kanal İstanbul Projesi’nin önemini artırıyor. Karadeniz’de, hem biz, hem de kıyısı olan diğer ülkeler sürekli yeni ve büyük limanlar yapıyor. Bu durum, boğazlardaki gemi trafiğinin gelecekte azalmak bir yana, daha da artacağına işaret ediyor.
Bu önemli projenin, etaplar halinde yapılacak ihalesine çok yakında çıkıyor, yaz aylarında da temelini atıyoruz.”
Yarın, gereksiz ve zararlı “Kanal İstanbul”u yazacağım…
Yorum Yaz