Dünkü yazımda linkini vermiş, okumanızı ısrarla istemiştim…
Hürriyet Gazetesi’nden İpek Özbey, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı “kandırıkçı, siyasi palyaço, şaklaban” Muharrem İnce ile bir söyleşi yapıyor.
27 Mayıs 2018’de yayımlanan “Muharrem İnce: Sol gruptaydım, lakabım Hacıydı” https://www.hurriyet.com.tr/gundem/muharrem-ince-sol-gruptaydim-lakabim-haciydi-40849764 başlıklı söyleşide ilk soru:
“Siyasete ilk ilgi duyduğunuz günleri hatırlıyor musunuz?”
“Muhafazakâr ailenin solcu çocuğu”n yanıtı:
“11 yaşında politik yazılar okuyan bir çocuktum. Arkadaşlarım futbolcuları, artistleri ezberlerdi, ben politikacıları bilirdim.”
Bu yanıta, şu ikinci soru geliyor:
“Evde siyaset konuşulur muydu?”
Yanıt:
“Hayır, özel bir meraktı…”
Üçüncü soru:
“Bir lider, bir ideoloji… Kimden, neden etkilendiniz?”
Yanıt:
“Öncelikle Ecevit’ten, sonra da okuduğum kitaplardan etkilendim.”
“Hangi kitaplardı?” sorusunun yanıtı, “Jack London’ın ‘Vahşetin Çağrısı’, Erdal Öz’ün ‘Gülünün Solduğu Akşam’, Fakir Baykurt’un ‘Anadolu Garajı’, Orhan Kemal’in ‘Bereketli Topraklar Üzerinde’…” oluyor.
Bu alıntıyı, sizlerle irdelemek için yaptım.
Muhafazakâr (Demokrat Parti’li) ailenin 11 yaşındaki çocuğu politik yazılar niye okusun, politikacıları bilsin?
Olası mı?
Üstelik, siyasa konuşulmayan evde?..
Varsayalım olası…
Yanıtta ne diyor?:
“… özel bir meraktı”.
Olabilir mi?!
Usunuz (aklınız), mantığınız kabul ediyor mu?!
Böyle bir olaya tanık oldunuz mu?
Böyle bir olay duydunuz mu?
Duymadığım, tanık olmadığım için “gerçekçi” bulmadım, bulmuyorum.
Yalan konuşuyor, kandırıyor.
“Özel merak”ının kaynağını söylemiyor.
Çünkü atıyor, kaynak yok.
“Bir lider, bir ideoloji… Kimden, neden etkilendiniz?” sorusuna, “Öncelikle Ecevit’ten, sonra da okuduğum kitaplardan etkilendim” yanıtına ve okuduğu kitaplara dikkatinizi çekerim.
Atatürk nerde?!
Nutuk nerde?!
Yok!
İlk defa doğru söylüyor!
Atatürk, Nutuk yok, çünkü Atatürk’e, Nutuk’a sıcak değil!
Onlara yakınlık hissetmiyor!
Yaklaşmak, okumak, tanımak, sahiplenmek istemiyor!
Uzatmadan, kestirip atacağım:
“Kandırıkçı, siyasi palyaço, şaklaban” Muharrem İnce, Atatürkçü değil!
İyi ki de değil!
Bunun gibi özünde, mayasında “Atatürk, Atatürk düşüncesi” olmayan ama sonradan, günün ortamına göre Atatürkçü kesilenleri çok gördük!
12 Eylül faşist darbenin başı General Kenan Evren ve arkadaşları gibi…
İçinizden “Ecevit, Atatürkçü değil miydi?” diye soracak olabilir.
Yanıtım:
Tartışılır ve ayrı konu.
Birine, birinin Atatürkçülüğüne göre “Atatürkçü” olunmaz!
Atatürk’ten, Atatürk düşüncesinden değil de, Ecevit’ten ve okuduğu kitaplardan etkilendiğini dosdoğru söylediği, “Atatürkçü olmadığını” net biçimde “itiraf ettiği” için “kandırıkçı, siyasi palyaço, şaklaban” Muharrem İnce’ye teşekkür ediyorum.
Ecevit’ten “etkilendiği lider” diye söz edince usuma Korkusuz Gazetesi yazarı Ahmet Takan’ın 4 Ağustos 2020 Salı günkü “Koparsa sadece Muharrem mi kopar?..” https://www.korkusuz.com.tr/koparsa-sadece-muharrem-ince-mi-kopar.html başlıklı yazısı ve yazıdaki şu iki tümce “Uzun süredir siyasi kulislerde herkesin konuştuğu bir iddiayı da ben ekleyeyim;
‘Muharrem İnce DSP’nin başına geçecek’…” geldi.
14 Kasım 1985’de siyasi yaşamımıza giren, siyasi yasaklılığından ötürü Bülent Ecevit’in için geri planda kaldığı, eşi Rahşan Ecevit’in “Kurucu Genel Başkan” oluğu Demokratik Sol Parti (DSP) –ben ta baştan ‘Demokratik Sağ Parti’ derim- tam da “kandırıkçı, siyasi palyaço, şaklaban” Muharrem İnce’ye uygun parti.
Çabuk kaynaşırlar.
Zaten siyasi parti “kandırıkçı, siyasi palyaço, şaklaban” Muharrem İnce için, Cumhurbaşkanı adayı olmasında, seçime girmesinde, seçim sürecini renkli götürmesinde bir araç.
Grup kuracak 20 Milletvekilini bulamazsa, yüz bin imza ile DSP’nin Cumhurbaşkanı adayı olması çekici, etkileyici anlam kazanır.
Ama sonuç h ü s r a n !
Kaçınılmaz ve olması gereken son.
Siyasada, hele de “devlet adamlığı”nda “tekil” yani “Hep ben” zirve yapmaz.
Yaparsa, tehlikelidir, kısadır.
Başkalarının zayıflığı üzerinden edinilen kazanımlar, kumar kazanımı gibidir, çok kısa sürede katlamalı gider.
Öngörüm odur ki, “kandırıkçı, siyasi palyaço, şaklaban” Muharrem İnce, siyasi yaşamının “bitiş süreci”ni yaşıyor.
Bu da kendi ürünü…
Eee, kandırkçılık, siyasi palyaçoluk, şaklabanlık bir yere kadar…
Yorum Yaz