AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Anıtkabir Özel Defteri’ne “Aziz Atatürk, Cumhuriyetimizin 102. yıl dönümüne kavuşmanın gururunu yaşadığımız bu önemli günde Zat-ı Alinizi, silah arkadaşlarınızı ve aziz şehitlerimizi bir kez daha şükranla yâd ediyorum. Sınırlarımız içinde ve ötesinde yaşayan tüm vatandaşlarımızın, dost ve kardeşlerimizin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı canıgönülden tebrik ediyorum. Bundan 102 sene evvel uğruna nice vatan evladını şehit vererek kurduğumuz* Türkiye Cumhuriyeti’ni, işaret ettiğiniz şekilde, ‘muasır medeniyetler seviyesinin de üstüne çıkartmak’ amacıyla tam bir kararlılık içinde çalışıyoruz. Küresel ölçekte ülkemizin itibarını artırırken içeride de yatırım ve kalkınma seferberliğimizi kesintisiz bir şekilde sürdürüyoruz. Hedeflerimize yaklaştıkça şahsımıza ve hükûmetimize yönelik saldırıların cephesi genişliyor olsa da yolumuzdan dönmeyecek, Allah’ın izni, aziz milletimizin desteği ve büyük ve güçlü Türkiye’yi en büyük eserimiz olarak evlatlarımıza emanet edeceğiz.” https://tccb.gov.tr/haberler/410/161814/cumhurbaskani-erdogan-anitkabir-de-duzenlenen-torene-katildi diye yazdığı; “demokratik, laik Cumhuriyet”imizin ilan edilişinin 102’inci yıldönümü (29 Ekim 2025 Çarşamba) törenlerine MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin katılmaması, akşam da “Külliye”deki resepsiyona MHP’den hiç kimsenin katılmaması gündem olmuştu. https://www.sozcu.com.tr/kulliye-deki-29-ekim-resepsiyonunda-dikkat-ceken-kare-p253796
Kafalardaki “Neden?” sorusu, 31 Ekim 22025 Cuma günü, Cuma Namazı çıkışında CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e soruldu.
Özel özetle “Tabii Anıtkabir ziyaretine katılmama ve ardından külliyeye gitmeme meselesi üzerinden siyasi yorumları herkes yapar. Bu benim işim değil. Ben Milliyetçi Hareket Partisi heyetine yöneldim. Sayın Celal Adan da oradaydı, Meclis Başkanvekilimiz. Sayın Bahçeli’yi sordum. Katılamayacaklarını söylediler. Sağlık durumuyla ilgili endişe edilecek bir şey olmadığını öğrendiğime memnunum. Onun dışında eğer o bir mesajsa, öbürü bir mesajsa, bu kadar derdimiz ve tasamız varken Cumhur İttifakı’nın çatlaklarıyla da ben uğraşmayayım.” ”https://chp.org.tr/haberler/chp-lideri-ozgur-ozel-turkiye-siyasetinde-su-anda-bir-yenilmez-var-ekrem-mamoglu-girdigi-dort-secimi-de-kazandi diye yanıt verdi.
Bu kez Özel’in “Cumhur İttifakı’nın çatlakları” vurgusu ve AKP ile MHP’nin, özellikle de Devlet Bahçeli’nin ne diyeceği gündem ve merak edilir oldu.
Bahçeli’nin 4 Kasım 2025 Salı günü heyecanla beklendi.
O gün, dündü.
Bahçeli açtı ağzını, yumdu gözünü.
Buraya geçmeden…
Dünkü Grup konuşmasında Bahçeli’ye //ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın, Bahreyn’in başkenti Manama’da, “Türkiye ile İsrail arasında Hazar Denizi’nden Akdeniz’e kadar işbirliği göreceksiniz” beyanatı görev yaptığı ülkeye politik rota çizme densizliğine heves eden bir sefirin ileri düzeyli akıl tutulmasıdır.// https://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/5491/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_4_Kasim.html sözlerini ettiren “metin yazarları”, 13 Ekim 2025 Pazartesi günü, emperyalist İngiltere’nin vitrini emperyalist ABD’nin “kaçık” Başkanı Donald Trump’ın, Gazze’de yürürlüğe giren ateşkesten ötürü, Mısır’ın Şarm el-Şeyh kentinde düzenlenen “Şarm el-Şeyh Zirvesi”nde ettiği “Bu noktaya gelmek üç bin yıl sürdü. Ancak bu durum sürecek” https://gazeteoksijen.com/dunya/dunyanin-gozu-misirda-tarihi-gazze-zirvesinde-imzalar-atildi-253937 tümcelerinin ardından “Ve Trump, sanki Türkiye’nin de cumhurbaşkanı kendisiymiş gibi konuşup şu cümleleri söyledi: Bu bölgede tüm halkların gurur duyacağı bir miras inşa edeceğiz. Yeni dostluk, işbirliği ve ticaret bağları kurulacak. Tel Aviv, Dubayi’ye; Hayfa, Beyrut’a; Kudüs Şam’a bağlanacak. Ve İsrail’den Mısır’a, Suudi Arabistan’dan Katar’a, Hindistan’dan Pakistan’a, Endonezya’den Irak’a, Suriye’den Bahreyn’e, Birleşik Arap Emirlikleri’nden Umman’a, Ermenistan’dan Azerbaycan’a, Türkiye’den Ürdün’e kadar bir bağ kurulacak.” https://www.sozcu.com.tr/amerikali-trump-sanki-turkiye-nin-cumhurbaskani-p246929 sözlerini ettirdiler.
Şimdi, bıraktığım noktaya geleyim.
Bahçeli “Atatürk’ün partisini Ankara’dan uzaklaştırıp önce Saraçhane’ye, sonra Silivri’ye, ardından batı başkentlerine telkin ve tembihlerle ite ite sürükleyen, hatta hapseden cahil, köksüz, kimliksiz ve işbirlikçi güruhun kurguları ve kumpasları şüphesiz boşunadır. Sosyalist CHP’yi ikna edebilirler, ama Türkiye’yi ikna edemezler, karşımızda asla duramazlar.” dedi, özetle şöyle sürdürdü:
“Şunu da herkesin bilmesinde yarar görüyorum; Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur ittifakı arasında Terörsüz Türkiye hedefi etrafında ne bir görüş ayrılığı ne de siyasi bir ihtilaf asla, kat’a söz konusu değildir. Ne tuhaf bir garabet haldir ki, Cumhur İttifakı’nda sürekli kriz izi sürüyorlar. ‘Çatlak’ var demekten bıkmadılar, ‘cam çerçeve kırıldı’ demekten usanmadılar, koptu kopacak, bitti bitiyor yalanlarından hiç dönüş yapmadılar. Biz çeliğe su verdikçe, biz vatan ve millet aşkında tek yürek oldukça, CHP’sinden diğer muhalefet partilerine, yarım porsiyon aydınlardan fikri saplantı içinde sarkaç gidip gelen fuzuli yorumculara, bir kısım köşe yazarıyla sosyal medya tetikçilerine kadar niyet okuyucuları papatya falı açıyorlar. Eniği cücüğü, ipsizi sapsızı, yandaşı yoldaşı ‘Cumhur İttifakı çöktü çökecek’ derken ne hikmetse yorgunluk emaresi göstermediler. Cumhur İttifakı’nın hepsinden önemli, belki de inatla üzeri örtülmek istenen bir özelliği ise Türkiye ve Türk milleti sevdasının aşılmaz kalesi, hesabi değil hasbi ve harbi birlikteliğin serdengeçti iradesi olmasıdır. Cumhur İttifakı bayraktır, vatandır, millettir, dünyayı Türkçe okuyan, ihanete ve zulme kahramanca direnen Kızılelma ruhu, İ’la-yı Kelimetullah şuurudur.”
Bahçeli, keskin sözcüsü olduğu, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin getirdiklerinden “Cumhur İttifakı” övgülerinin bitiminde, merak edilen konuya giriş yaptı:
“29 Ekim tarihinde Anıtkabir’e niye gitmemişim, Külliye’deki Cumhuriyet resepsiyonunu neden protesto etmişim. Yok Kıbrıs politikasında derin anlaşmazlık varmış, yok gözünün üstünde kaşın varmış, yok öyleymiş yok böyleymiş. Geçiniz beyler geçiniz, iddia sahiplerinin hepsi çuvalladı, yine ters köşeye yattı, zahmet olmazsa sahte ve kaotik görüşlerinizi Cibali Karakolu’na gidip anlatın. 29 Ekim’de Anıtkabir’e gitmemizin nedeni insani bir halden kaynaklanmış olamaz mı? O gün için özel bir durumla muhatap kalmamız ihtimal dışı mı? Bundan dolayı belki de turnusol kağıdı gibi kimin kiminle iş çevireceğini, ne söyleyeceğini, kafasının içindeki spekülasyonların deşifresi için bir imtihan vesilesi, bir test vetiresi, bir öğrenme veçhesi olarak görmüş ve düşünmüş olamaz mıyız? Anıtkabir’e haydi gidemedik, peki resepsiyona katılınca bu defa da Anıtkabir’i protesto etmiş gibi takdim edilmeyecek miydik? Anıtkabir’deki törene gitmeyince resepsiyona katılmak ne kadar doğru, dengeli ve isabetli bir davranış olarak değerlendirilirdi? Peki Anıtkabir’e gitmeyip de koşa koşa resepsiyona katılanları, boy boy fotoğraf karesi servis edenleri görmemek ayıplı ve alçalmış bir çifte standart değil midir? Ben az söyledim, tezvirata ve tefrikaya yatırım yapan güruh çok anlasın, eğer anlayabilirse, eğer takatleri yeterse. Detaya girmeden şunu söylemeliyim ki, AK Partiyle aramızda bir hadise değil iki tarafı sımsıkı saran ve kuşatan bir hakikat vardır, akıl ve vicdanları ipotekli olanların bunu anlaması ise mümkün değildir. Dedikodunun gönüllü havarilerine, fesadın canlı cesetlerine, FETÖ’cü hainlerin yalan ve iftira dolu sözlerine eyvallah edersek, Türk ve Türkiye Yüzyılından dönersek, kaynağını Türk-İslam ülküsünde bulan Türk milliyetçiliğinden ödün verirsek, şimdi birileri kulağını açıp dinlesin, gök girsin kızıl çıksın.”
Bahçeli’nin “… belki de turnusol kağıdı gibi kimin kiminle iş çevireceğini, ne söyleyeceğini, kafasının içindeki spekülasyonların deşifresi için bir imtihan vesilesi, bir test vetiresi, bir öğrenme veçhesi olarak görmüş ve düşünmüş olamaz mıyız?” sorusu çok önemli, çok içerikler, iletiler ve başlardaki “Neden?” sorusunun yanıtını içeriyor.
Anlıyorum ki, Bahçeli, Ali Babacan ile Ahmet Davutoğlu’nun “Cumhuriyet resepsiyonu”na katılmasından ciddi biçimde rahatsız, Erdoğan’ın, onlarla yakınlaşmasının, kendinin “Cumhur İttifakı” ve “Cumhur İttifakı İktidarı”ndaki etkinliğinin, özgül ağırlığının ciddi biçimde olumsuz etkileyeceğinden tedirgin.
Özgül Özel’in göremediği ama “Cumhur İttifakı çatlakları” vurgusuyla magazinleştirdiği ise “Cumhur İttifakı’nda çatlak var” sanısına kapılması, “CHP’yi beklemediği anda ve en zor zamanında seçime hazırlıksız yakalamak oyunu”nu sezinleyememesidir.
Biraz uzun olan yazımı şöyle bitireyim:
Konuşmasında, 29 Ekim 2025 akşamı, Külliye’deki “Cumhuriyet resepsiyonu”na partisinden hiç kimsenin katılmamasına açıklık getirmeyen Bahçeli, grup toplantısı sonrasında, gazetecilerin “Selahattın Demirtaş sorusu”nu “Sayın Demirtaş, hukuki yollardan sonuca ulaşmıştır. Tahliyesi Türkiye için hayırlara vesile olacaktır.” https://www.sozcu.com.tr/ittifakta-catlak-iddialarinin-ardindan-bahceli-den-ilk-aciklama-p255598 tümceleriyle yanıtlarken, Erdoğan’ın 12 Ocak 2022 günkü grup konuşmasında, Edirne Cezaevi’nde tutuklu Demirtaş’ı kastederek, “Edirne’deki en büyük hesabı İmralı’dakine verecek” https://www.dw.com/tr/erdo%C4%9Fan-edirnedeki-i%CC%87mral%C4%B1ya-hesap-verecek/a-60397557 dedi,
Bahçeli unuttu mu, bilerek mi söylemedi?
Söylemeliyim ki, Bahçeli’nin kafası karışık!
Hem de fena karışık!..
* ”kurduğumuz” sözcüğündeki “m” harfi, “n” mi olmalıydı?
Yorum Yaz