Yazılarım

“TÜRKÇE GICIK, SIKICI DERS” HA!.. ÖYLE Mİ?!. YAZIKLAR OLSUN!..

150 150 bakikarakol

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ve beraberlerindeki Doğu Azerbaycan Eyalet Valisi Malik Rahmeti, Tebriz Cuma İmamı Ayetullah Ali Haşim’inin yaşamlarını yitirmelerine neden olan önceki gün (20 Mayıs 2024 Pazartesi) yoğun sis yüzünden meydana gelen helikopter kazasına https://www.sozcu.com.tr/helikopter-kazasi-geciren-iran-cumhurbaskani-reisi-hayatini-kaybetti-p48464 ilişkin, Sözcü TV’de canlı yayına katılan Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu son derece ilgi çekici, gerçekçi, güzel yorumda bulundu.  

https://www.youtube.com/watch?v=6MchZJVlobA

Sözleri arasında değindiği bir ayrıntı vardı ki, hayran kaldım.

Kutluyorum.

İleride “o ayrıntı”yı yazacağım.

Buna nokta koyuyor, başlıktaki konuya geçiyorum.

 

Volkan Aydemir’i, www.karsmanset.com internet gazetesinde yayınlanan, sevdalısı olduğum Kars’ımla ilgili yazısıyla tanıdım.

Telefon iletişiminde “Karslı” olduğunu öğrendim.

Oda, benim ve yüz binlerce Karslı gibi “Kars göçmeni”ydi; Koceli’de oturuyor.

Sahibi Karslı olan www.siyasetcafe.com internet gazetesinde belli aralıklarla yazılar yazıyor.

16 Mayıs 2024 Perşembe günlü “Ümmeti Eğitim Bakanlığı” https://www.siyasetcafe.com/ummeti-egitim-bakanligi-4748yy.htm başlıklı yazısını dikkatlice okudum.

“Aslında sorun 1960’lardan bu yana yap-boz tahtasına çevrilen eğitim sistemi!” tümcesine, eğitim sistemimizin yap-boz tahtasına çevrilmesinin “1960’lardan bu yana” olduğu vurgusuna katılmadığım yazısı şöyle başlıyor:

// Her sabah olduğu neşesi yoktu yüzünde, bir bıkkınlık vardı. Oysa akşamdan bütün istekleri yerine getirilip, ideal ilkokul çocuğu kıvamında uyumaya gönderilmişti.

-Ne oldu, neyin var?

-Bugün çok gıcık dersler var.

Dokuz yaşında ilkokul dördüncü sınıfa giden Asya derslerden şikayetleniyordu.

Yuvarlak gözlüklerinin arkasındaki koca gözlerini açarak.

-Hele bir tanesi.

-Hangi dersmiş gıcık olan?

-Türkçe!

-Türkçe mi?

-Evet. Türkçe çok sıkıcı, sürekli metin okuyoruz. İmla bilgisi dersi de cabası.

-Türkçe bizim ana dilimiz, dersi ne kadar sıkıcı olabilir ki?

-Sıkılıyoruz baba, hiç cazibesi yok.

-Dünyadaki birçok halk ana dilini öğrenmek veya korumak için türlü zahmete katlanıyor. Sürgün hayatı yaşayan insanlar, manda veya dominyon olan ülkelerin milletleri kendi dillerinden uzaklaştırılırken senin anadilimizi öğreten derse yaklaşımını doğru bulmadım.

-Ama baba (üzüldüğümü anlamış olacak ki biraz da şirinlik yaparak)! Öğretmenimiz sürekli metin okutup, yazı yazdırıyor. //

 

İçim darlandı!

“Türkçe gıcık, sıkıcı ders” ha!

Öyle mi?!

Yazıklar olsun!

Ve…

İnanamıyorum!

İnanamayacağım!

Çünkü böyle bir şey olamaz!

Olmamalı!

Çünkü böyle bir şeyi kabul etmiyorum!

Çünkü böyle bir şey kabul edilemez!

Çünkü “Türkçe gıcık, sıkıcı” değildir!

Ama…

Belli ki, “Türkçe” düşmanları, “Türk kimlik”li halkın çocuklarına “Türkçe”yi “gıcık, sıkıcı” yapmak için “sinsice” çok önceden projelendirmişler, uygulamaya sokmuşlar!

Öğretmenleri kullanarak, Türkçe’yi derslerde öylesi “gıcık, sıkıcı” içerik ve anlatı haline getirmişler ki, çocuklar Türkçe’den gıcık kapar, sıkılır olmuşlar!

Bir ulusun, okul çağındaki çocukları, ulusal dillerinden “gıcık” duyar ve  “sıkılır” duruma sokulur mu?!

Var mı böyle bir ulus?!

Çok üzgünüm!

Bir tane var!

Bizim ulusumuz!

Kahroluyorum!

Önüne geçemediğim yüklü, ağır öfkeyle lanetliyorum!

 

Aynı günün (16 Mayıs 2024 Perşembe) gecesi Kanal D TV’de kaçırmadan izlediğim, Yılmaz Erdoğan’ın senaryosunu yazdığı, sanat yönetmeliğini yaptığı ve başrolünü oynadığı “İnci Taneleri” dizisinin* 15’inci bölümün hemen başlarında yer alan sahnedeki “Dilbilgisi” repliği beni çıldırttı!

https://www.youtube.com/watch?v=HposSajSDhs linki tıklayıp 23:09-24:42 arasını izlediğinizde, gözlerinizle görecek, kulaklarınızla duyacaksınız, inanamayacaksınız!

Ben gene de özetleyeyim:

İşlemediği ama “Ben yaptım” diyerek kabullendiği cinayetten hapis yatan Edebiyat Öğretmeni Azem/Adem (Yılmaz Erdoğan), özel ders verdiği, düğmeci işkadının tembel ve şımarık kızına, konut bahçesinde, toprak eşimi, toprağa bir şeyler ekme dersi veriyor ama kız toprak eşmek, toprağı düzeltmek, toprağa bir şeyler ekmek istemiyor; özel Edebiyat Öğretmenin ağzından mırıltılı biçimde “Dilbilgisi” sözcüğü çıkıyor.

Yani…

Toprak üzerinde çalışma yapmak istemeyen öğrencisini “Dilbilgisi Dersi görmek”le tehdit ediliyor.

Öğrenci kız da, “Dilbilgisi Dersi görmek” yerine ni, öğretmeninin dayatmasını seçiyor, öğretmeniyle birlikte toprağı eşiyor, eştiği toprağı küçük el tırmığıyla düzeltiyor, sonra da toprağa tohum ekiyor.

Tembel, şımarık kız, bütün bunları Dilbilgisi Dersi görmemek için yapıyor.

Böyle ders anlatımı olur mu?!

Utandım!

Söyleyecek çok sözüm var ama tek sözcük etmeyeceğim, Mustafa Erdoğan’ı ayıpladığımı, kınadığımı söylemekle yetineceğim.

 

16 Mayıs 2024 Perşembe’den bir gün sonra, Milli Eğitim Bakanlığı’na “Bakan” sıfatıyla atanmış “Yüksek Bürokrat” Yusuf Tekin, bir zamanlar Türk Basını’nın “amiral gemisi” iken, şimdi “emir al gemisi” olan yandaş Hürriyet Gazetesi’nin yandaş yazarlarından Hande Fırat’ın sorularını yanıtlamış. https://www.memurlar.net/haber/1102077/milli-egitim-bakani-yusuf-tekin-cemaat-iddialarina-cevap-verdi.html

İnternet basınında da geniş yer bulan söyleşide, “Cemaatçi misiniz?” sorusuna, “Hayır değilim. Sosyal medyaya bakıyorum, beni bütün cemaatlere yazdılar. Benim geldiğim çizgi belli. Ben Milli Görüş geleneğinden geliyorum. Herkesin kaçtığı bir dönemde demokratik ve siyasi mücadele tarafında yer aldım. Erbakan Hoca’ya saygım sonsuz. Akademisyenliği seçmem onun sayesindedir.” diye yanıt veriyor.

 

Cemaatçi değilse…

17 Aralık 2023 günü Kamutay (TBMM) Genel Kurulu’nda ettiği rini https://ankahaber.net/haber/detay/yusuf_tekin_sizin_tarikat_cemaat_dediginiz_bizim_stk_dedigimiz_yapilarla_toplasaniz_10_tane_protokolumuz_vardir_onlarla_protokol_yapmaya_da_devam_edecegiz_162943# özellikle şu sözlerini anımsatayım:

“Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2023 yılı itibariyle geçerli 2 bin 709 tane protokolümüz var. Bu protokollerden bin 167 tanesi resmi kurumlarla, 550 tanesi STK’larla, 986 tanesi ise TEMA’dan Kızılay’a bir sürü STK’yla. Bunların içerisinde sizin ‘tarikat, cemaat’ dediğiniz, bizim ‘STK’ dediğimiz yapılarla toplasanız 10 tane protokolümüz vardır. Ben bu protokollerle bize destek olanlara da teşekkür ediyorum. Onlarla protokol yapmaya da devam edeceğiz. Çünkü onlar çocukların dağa çıkmasını engelliyor. Onlardan siz bunun için rahatsızsınız. Ben o STK’larla protokol imzalamaya devam edeceğim. Çocuklarımın dağa çıkmaması için sizin insan kaynağınıza, insan yetiştirmemek için buna devam edeceğim.”

Ve sorayım:

“Milli Görüş” ne demek?

Atatürk’ün görüşleri, “Milli” değil mi?

 

Milli Görüş’çü olmasındaki etkenin nedeni, merhum Necmettin Erbakan’a olan sonsuz saygısıymış!

Çünkü Akademisyenliği seçmesi, Erbakan’ın sayesinde olmuş!

Yani “özçıkar” (menfaat)!

 

İkinci soru ve yanıta geçeğim:

“Atatürk’ü seviyor musunuz?”

Yanıt:

“O ne demek? Tabii ki seviyorum, tüm milli kahramanlarımız gibi.”

 

Bu sözleriyle ilgili düşüncemi, 18 Mayıs 2024 Cumartesi günü X hesabından gerçekleştirdiğim paylaşımımla sunayım:

ATATÜRK’Ü SEVİYOR MUŞ!.

HADİ YA, KİM İNANIR SANA!.

KOMİK OLUP GÜLDÜRME!.

SÖYLEMLERİN, YAPTIKLARIN, YAPTIRDIKLARIN ORTADA!.

ATATÜR’Ü AZICIK SEVEN OLSAYDIN!..

HADİ NEYSE!..

https://twitter.com/BakiKarakol/status/1791802611521204456

 

* Dizide “öğretmen” sözcüğü yerine hep “hocam” sözcüğü geçiyor! Ve dizinin ilk bölümlerinde traşlım Adem/Azem öğretmen, Şeker Bayramı sonrası bölümlerde “çember sakallı”! Bu da Yılmaz Erdoğan’ın ayıbı!

 

“ADEM ÇALKIN” GİBİ MİLLETVEKİLİN VARSA, GERİ DE KALIRSIN, KARS’IN, ERZURUM’UN İLÇESİ DE OLUR!..

150 150 bakikarakol

Bu kez de Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kars’la Erzurum’un arasını açmak ya da Kars’la Erzurum’u karşı karşıya getirip kavga ettirmek için harekete geçti!

2011 yılında, merkezi “Kars” olmak kaydıyla, Kars-Ardahan-Iğdır illerini içine alan “Kars Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğü”nü kapatmak, Erzurum’a bağlamak kararı alıyor!

Gerekçe ne?

Bilen yok!

Aslında bilen var!

Onlar, kararı aldıranla ya da aldıranlarla, Kültür ve Turizm Bakanlığı!

İki tarafta, kararın neden, hangi gerekçeyle/gerekçelerle alındığını açıklamıyor!

Kendi hallerine bırakılırsa, açıklamayacaklar da!

Çünkü hiç bir “haklılık” yok!

 

Yıllardır, kimi resmi kuruluşlar, belirli aralıklarla Kars’tan alınıyor, Erzurum’a götürülüyor!

Örneğin “Kars Radyosu”!

Kapatılıp Erzurum’a götürüldüğünde, nasıl da ağlamıştım!

İyi anımsıyorum, aynı duyguları, sevdalısı olduğum Kars’ımın, sevdalısı olduğum Karslım da yaşamıştı!

 

Kars’ın hakkı olan kimi yatırımların Kars’a değil Erzurum’a kaydırılmaları olayı yadsınamaz!

 

Haliyle, bu “yanlışlar zincir”, Kars-Erzurum gerginliğine neden oldu!

 

Öyle ki, 1980 öncesi, iki ilin İl Genel Meclis’lerinde, iki il arasındaki doruğa varan gerginliğin bitirilmesi, eskisi gibi iki ilin “kardeş il” olması için “barış görüşmeleri” yapması  unutulur mu!

 

“Siyasi kavgan”ın içeriğine, ayrısına girmeyeceğim.

 

Kars’a gelmeden Erzurum’da kalan, Kars’tan alınıp Erzurum’a götürülen her hizmet, yatırım, başka varlıklar, Erzurumluları sevindirirken, mutlu ederken, biz Karslıları kahrediyor, üzüyor, biliyor, öfkelendiriyordu!

Bit gazeteci olarak, birebir yaşadım, biliyorum!

 

Biz Karslılar dün gibi, bugün de…

Erzurum’la “kardeş komşu şehir” olarak kalmak istiyoruz; Erzurum’a yapılan yatırımların, Erzurum’a değil Kars’a yapılması peşinde değiliz; Kars’ımızın hakkı olan yatırımların Kars’ımıza gelmesi ve Kars’ımızda olanların Kars’tan alınıp Erzurum’a götürülmemesi derdindeyiz!

 

Nedense biri/birileri, 1980 öncesindeki gibi Kars’la Erzurum’u karşı karşıya getirmenin, kavga ettirmenin uğraşında!

Amacın ne olduğunu anlamış değilim!

Ama 1980 öncesi o zor, kavgalı, kanlı günler unutulmadı!

İki il de, iki ilin halkı da her alanda ciddi biçimde olumsuz etkilendi!

Bu yaşanmışlıktan, Kars ve Erzurum’un duyarlı insanları, o berbat günlerin yeniden yaşanmasına, yaşatılmasına izin vermeyecek!

 

Erzurum’un 6 (5’i AKP’den, 1’i Dem Parti’den) Milletvekili ile Kars’ın 3 (1’i CHP’den, 1’i AKP’den, 1’i Dem Parti’den) Milletvekili bu konuda bir araya gelmeliler, konuşmalılar, “yanlışa”, “haksızlığa” nokta koymalılar ve tutarlıca ortak hareket etmeliler.

İlk olarak da, şu günlerde yaşanan, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “Kars Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğü”nün “Kars’tan Erzurum’a götürme kararı”nı durdursunlar.

Bunu yapmazlarsa, sıra başkalarına gelecek!

Karslı haklı olarak “Kars’ın, Erzurum’un ilçesi yapılmak isteniyor” düşüncesine kapılacak, sessiz, pısırık kalmayacak, itiraz edecek, tepki verecek!

Derim ki…

Aman, böylesi olumsuz gelişmeler olmasın, 1980 öncesi “kavgalı, kanlı günler”e veya benzeri günlere dönülmesin!

“Yanlış karar” iptal edilsin!

Kars’takiler Kars’ta kalsın, Kars’a gelecekler engellenmesin, gelsin!

Tarihi geçmişi ve tarihi varlıklarıyla zengin kent Kars’a artık “Gazi” unvanı verilsin!

 

Umarım…

Bu çağrım ve Kars’tan yükselen Karslı’nın tepkileri*, ilgililer tarafından dikkate alınır, gereği yapılır, Kars-Erzurum arasına “fitne” sokulmaz, Kars’ın da Erzurum gibi kalkınmada, gelişmede önü açılır, Kars hak ettiği yere, konuma gelir!

 

Son sözüm:

Yetti!

Kars’ımızdaki “Kültür Varlıklarını koruma Bölge Müdürlüğü”ne dokunmayın!

Onu da Kars’tan alıp Erzurum’a götürmeyin!

 

Yazımı tam burada bitirmiş, gözden geçirmiştim ki, Kars kent merkezinde günlük düzenli yayın yapan internet gazetelerinden www.gazetekars.com’daMilletvekili Adem Çalkın: Koruma Kurulu’nun Karsımızda kapanması ertelendi” https://www.gazetekars.com/milletvekili-adem-calkin-koruma-kurulunun-karsimizda-kapanmasi-ertelendi-45202h.htm başlıklı haber gözüme ilişti.

Bir solukta okudum.

Kars AKP Milletvekili Adem Çalkın “Kars’ımızda kasıtlı olarak, çarpık bir şekilde, cahilce yazılan bazı köşe yazılarına itibar etmeyin. Bunlar gerçeği tam olarak yansıtmamaktadır” diyor, şöyle sürdürüyordu:

“Kültür Varlıkları Koruma Kurulu Bölge Müdürlüğü, yatırımcı değil, denetleyici ve düzenleyici bir kuruldur. Bu kurul 2’si Erzurum, 1’si Antalya, 1’si Ağrı, 1 tanesi de Kars’ımız olmak üzere 5 kişiden müteşekkildir. Yaklaşık iki yıl önce, Kültür Bakanlığı’mızca dosya sayılarının yeterli olmamasından dolayı, en yakın  il olan Erzurum’a ‘Kültür Varlıkları Koruma Kurulu Bölge Müdürlüğü’ne bağlanmasına karar verilmiştir. Bu iş yükünden başka bir şey değildir. Dolayısıyla Erzurum’a bir katkısı yoktur. İllerde turizme yatırımcı olarak bir katkısı bulunmamaktadır. Yatırımcı olarak Kültür İl Müdürlüklerimiz ve Valiliklerimiz yetkili kurumlardır. Kars Milletvekili olarak, olayı ilk anından itibaren çok yakından takip ediyorum. Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Mehmet Nuri Ersoy ile yapmış olduğumuz birebir görüşmeler neticesinde, kurulun Kars’ımızda kapanması ertelenmiştir. Ortalığı germeye, suni gündemler oluşturmaya gerek yoktur. Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Mehmet Nuri Ersoy’a yakın ilgisi dolayısıyla, bu konuda olumlu görüş ve desteklerini bildiren mimar, mühendis ve STK temsilcilerimize teşekkür ediyorum. Biz her alanda Gazi Kars’ımıza sahip çıkmaya ve onun hizmetkarı olmaya devam ediyoruz.”

 

Okuduğuma, okuyacağıma bin pişman oldum!

Bu, ne biçim sözler!

Yıllarca AKP’nin “Kars İl Başkanlığı”nı yapmış, “15 Temmuz Gazisi”, Kars AKP Milletvekili Adem Çalkın bu sözleri nasıl eder?!

 

Çalkın’a, her tümcesinin ardından “Ne demek?!” diye sormak isterim!

 

Kars’taki “Kültür Varlıkları Koruma Kurulu Bölge Müdürlüğü”nün iki yıl önce “Erzurum’a bağlanması”na ve Kars kamuoyunun çok yoğun tepkisi üzerine “ertelenmesi”ne karşı çıkmayan, “Hayır, ne bağlanma, ne erteleme, o Bölge Müdürlüğü Kars’ta kalacak” demeyen Çalkın, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na “Bakan” sıfatıyla atanan “yüksek bürokrat” –turizmci- Mehmet Nuri Ersoy’a “güzelleme”ler yapacağına, gerçek anlamda “Kars’ın, Karslının Milletvekili” olsun!

 

İçtenlikle söylemeliyim ki…

“Medeniyet” kenti Kars, “Adem Çalkın” gibi Milletvekilleri çıkardığı sürece, Kars da, Karslı da ne ekonomide, ne siyasada (politikada), ne ekinde (kültürde), ne sanatta, ne aydınlanmada, ne çağdaşlaşmada, ne kalkınmada bir arpa boyu yol alamaz, hakkı olan yatırımlar gelmez, elindekiler de tek tek Erzurum’a, İzmir’e, başka başka illere gider!

 

Sevdalısı olduğum Kars’ımın sevdalısı olduğum insanları…

“Adem Çalkın” gibi Milletvekilin varsa, kimseleri yerme, suçlama, sorumlu tutma!

Geri de kalırsın!

Kars’ın, Erzurum’un ilçesi de olur!

Milletvekilini seçmesini, seçtirdikten sonra çalıştırmasını ve Genel Başkanların “atadığı” Milletvekili adaylarına oy vermenin “seçmek” olmadığını lütfen bil, gereğini yap!..

  

* Kars STK Temsilcileri bir araya geldi! Gazi Kars Platformu: ”Kapatılmasını istemiyoruz” https://www.karsmanset.com/haber/kars-stk-temsilcileri-bir-araya-geldi-gazi-kars-platformu-kapatilmasini-1191561.htm#google_vignette

ÖZGÜR ÖZEL, SİYASİ SÖYLEMLERİYLE SİYASİ EYLEMLERİ BİRBİRİNİ TUTMAYAN, ÇOK YAMAN ÇELİŞEN SİYASİ!..

150 150 bakikarakol

31 Mart 2024 yerel seçimlerinden CHP yüzde 37,76 oyla birinci parti çıktı.

Nasıl olmuştu ki CHP oyunu yüzde 11 ile yüzde 13 arasında artırmıştı?

Başarı, 5 Kasım 2023’teki 38’inci Olağan Kurultay’da CHP Genel Başkanı seçilen Özgür Özel’e kesildi.

“Özgür Özel, ‘Genel Başkan’dı, şimdi ‘lider’ oldu” diyen, diye yazan, konuşan oldu!

Oysa yanlıştı!

Başarı, “Toplumsal Muhalefet”indi!

Ben buna “dip dalga” da diyorum.

 

31 Mart 2024’ten bugüne (8 Mayıs 2024) bir ay, 8 gün geçti; görüyorum ki, Özgür Özel seçim sonucundaki başarının “kendisine ait olduğu” görüşünde!

Bu kanıya nereden, nasıl varıyor, bilmiyorum ama “toplumsal muhalefet”in veya “dip dalga”nın “başarı”sını daha bir süre “gasp” edecek!

 

“Genel Başkanlık” yarışışında, aday belirlemede “önseçim” sözü veren, ancak yerel seçim sürecinde “süre darlığı” uyduruğu/bahanesi ile bir-iki küçük yerde önseçim yapan, onlar dışında çok mu çok kötü, berbat “aday belirleme” eylemi sergiledi.

Varsın kendini öyle görsün, sansın.

 

Özgür Özel, o “sanı”yla usunca (aklınca) siyasalar (politikalar) belirlemeye başladı.

 

31 Mart 2024 Yerel Seçimi’nden ikinci ve beşinci çıkan “siyasi karşıt” konumundaki siyasiler ise Özgür Özel’in bu “havası”ndan, “siyasi kazanım” elde etme peşindeydiler.

Başardılar da!

 

Çok geçmedi, Özgür Özel’den, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanına, “ziyaret” istemi gitti.

 

2 Mayıs 2024’e gün ve saat verildi.

Bir gün önce (1 Mayıs 2024) Saraçhane’den 1 Mayıs’a çıkmasına, polis engeliyle olanak tanınmayan Özgür Özel 2 Mayıs günü, AKP Genel Merkezi’ne geldi; aracından iner inmez, neredeyse koşar adımlarla içeri girdi; 8’inci katta AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı tarafından karşılandı.

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, burayı uygun görmüştü.

“Genel Başkan odası”nda, Anadolu Ajansı’na (AA’ya) fotoğraf ve video çekimi yaptırıldı.

Odadaki düzenlemede, “boş koltuk” Özgür Özel’in dikkatini çekti, hoşnutsuzluğunu dile getirdi; AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı yanıt yerine, Özel Kalem Müdürü’ne dönerek, “Biz de CHP’ye iadeyi ziyarette bulunalım” dedi.

Özgür Özel’in gözünden ya da dikkatinden, solunda oturan AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının solundaki “Cumhurbaşkanlığı Forsu” kaçmış olmalıydı ki, bu konuda basına bir sözcüğü dahi yansımadı.

Basından öğrendik ki, Özgür Özel konuşmuş, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı not almış.

 

Dikkatini çekmiştir:

Görüşecek kişiler, iki siyasi partinin Genel Başkanı.

Ama ikisinden birinin, “Cumhurbaşkanı sıfatı”, bir başka değişle “Cumhurbaşkanı şapkası” da var.

Görüşme, AKP Genel Merkezi’nde.

“Zirve”nin yapıldığı odada ise “Cumhurbaşkanlığı Forsu” var.

 

Özgür Özel bunu, “boş koltuğu” yadırgadığı kadar yadırgamamış; AKP Genel Merkezi’ne, “AKP Genel Başkanı” ile görüşmeye gelmişti ama sunumunu “Cumhurbaşkanı”na yapmıştı.

 

Yaklaşık bir saat 40 dakika süren görüşmenin bitiminde, karşılandığı gibi, AKP Genel Başkan Vekili tarafından uğurlandı, gene kaçarcasına aracına koştu!

 

“Şeffaf” sözcüğünü ağzından düşürmeyen, her keresinde “şeffaflık”tan söz eden, “dem vuran” Özgül Özel neden “ketum” kesilmişti?!

İçeride bir gelişme, bir “istem”, bir “kabullenme” mi olmuştu?!

 

Bir gün sonra (3 Mayıs 2024) AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, Cuma Namazı’nı kıldığı İstanbul Üsküdar’daki Çilehane Camii çıkışında gazetecilerin sorusu üzerine “Bildiğiniz gibi Özgür Bey şu anda CHP’de genel başkan oldu. Genel başkan olduktan sonra böyle bir ziyareti kendisinin gerçekleştirmiş olması iktidar ve ana muhalefet arasında aslında olumlu bir gelişme oldu. Bundan önceki süreçlerde bu tür maalesef adımlar atılmıyordu. Bu adımın atılmasıyla siyasetin ülkemizde çok daha yumuşama dönemine girdiğini görüyoruz. Ben de Özgür Bey’e ilk fırsatta böyle bir ziyaretin karşılığını yapacağımı söyledim ki Türkiye’nin, Türk siyasetinin buna ihtiyacı var. İlk fırsatta bu ziyareti gerçekleştirerek Türkiye’de siyasetin yumuşama sürecini başlatalım istiyorum. Bu adımı da atacağız.” https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/152236/-israil-ile-ticaretin-durdurulmasi-aramizdaki-ticaret-hacmini-yok-farz-ederek-bu-kapiyi-kapattik- tümcelerini etti.

 

“… yumuşama …” sözcüğü gündem oldu.

 

Dikkatimi, “Bildiğiniz gibi Özgür Bey şu anda CHP’de genel başkan oldu” tümcesi de çekmişti.

“Özgür Bey şu anda CHP’de Genel Başkan oldu” ne demekti?!

Özgür Özel, 5 Kasım 2024 günü Ankara’da yapılan 38’incı Olağan Kurultay’da “CHP Genel Başkanı” seçilmemiş miydi?!

 

Aradan 3 gün geçti, 6 Mayıs 2024’e gelindi.

6 Mayıs, dünya Kemal Atatürk yolunda “Tam bağımsız Türkiye” savaşımı veren, “Üç fidan” sözcükleriyle de anılan Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan’ın, Ankara Ulucanlar Cezaevi’nde, 1972 yılında saat 05,30’da idam edildikleri gündü!

İdamlarının 52’incı yılında, Özgür Özel, Ankara Yenimahalle’deki Karşıyaka Mezarlığı”nda mezarlarını ziyaret etti, orada düzenlenen anma törenine katıldı, konuştu   https://www.chp.org.tr/haberler/cumhuriyet-halk-partisi-lideri-ozgur-ozel-uc-fidani-mezari-basinda-andi-denizler-anayasal-duzeni-savunuyordu, soruları yanıtladı.

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının, CHP’ye yapacağı ziyarete* ilişkin soruya “Bize henüz böyle bir başvuru yapılmadı. Böyle bir talepte bulunulacağını biliyoruz. Netleşen bir tarih olduğunda açıklanır” yanıtını veren Özgür Özel, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı ile gerçekleşen görüşmenin ardından “CHP’nin içi karıştırılmaya çalışılıyor” yorumlarına ilişkin soruya yanıtı ise şu oldu:

“Bu tip yorumları duyuyorum. Bunlar eski zamanlarda, 47 yıl seçim kazanamamanın verdiği özgüvensizliği atamamış bazı arkadaşlarımızın değerlendirmeleri. Türkiye’nin birinci partisini, yüzde 38 oy almış bir partiyi, gelecek seçimlerde Türkiye’nin iktidar partisi olmak için can ve başla çalışan, buna yürekten inanmış kadroların partisini kim karıştırmak isteyebilir? Kim komplo teorileri ile bizleri meşgul etmek isteyebilir? Bunlar özgüvensiz dönemden kalan meseleler. Kendimize güvenimiz tam. Kayıt dışı siyasete karşıyız. Her şeyi gözlerinizin önünde yapıyoruz, açıklıyoruz, çalışıyoruz, gayret ediyoruz. Hiç kimse korkmasın. Bu CHP’yi tankı, topu, tüfeğiyle darbeciler karıştıramadı. Biz her seferinde bazen düştük, hep beraber düştüğümüz yerden kalktık. Şimdi yerdeyken kalkacağına inanan bir parti. Tarihinin en önemli çıkışlarından birinde böyle özgüvensiz sorularla, özgüvensiz tartışmalarla kimse kimseyi meşgul etmesin. İşimiz var daha iktidar olacağız.”

 

“Ketum”luğunu sürdüren Özgür Özel dün de (7 Mayıs 2024) MHP Genel Başkanı ile Kamutay’da (TBMM’de), MHP Genel Başkanı’nın odasında saat 12.00’da görüştü.

 

45 dakikalık görüşmenin sonunda iki Genel Başkan da açıklama yapmadı.

 

Açıklama, aynı gün saat 13.40’da başlayan Özgür Özel’den geldi.

https://www.chp.org.tr/haberler/chp-lideri-ozel-tbmm-grup-toplantisinda-konustu-31-mart-secimleri-genele-yansimaz-diyenler-yanildi linkinden okuyabilirsiniz.

Net anlatı yok.

 

Anlayacağınız…

Özgür Özel, 3 ve 7 Mayıs 2024 günlerindeki iki ayrı ziyaretin içeriği, ayrıntısıyla ilgili “ketum”luğunda kararlılık sergiledi.

Ancak…

Öncelikle…

Dünkü grup konuşmasındaki “Önümüzdeki dönem benden sonra görev yapacak genel başkanlarımıza aktarılmak üzere genel başkanlığın ilgili, güvenceli biriminde muhafaza edilmiştir” tümcesine takılıyorum.

“Önümüzdeki dönem, benden sonra görev yapacak …” ne demek?!

“Önümüzdeki dönem” sözcükleriyle vurgulanan, 4 yıl sonraki dönem mi?!

4 yıl sonraki dönem sonu, “Cumhurbaşkanlığı” mı işaretliyor?!

Sonra da…

“Gönlümüzdeki adayı gönlümüzde tutarak, gönüllerimizdeki ortak bir duyguyu ön plana çıkarmak lazımdır. Kimin gönlünden kimin geçtiğinin hiçbir önemi yoktur. Günü gelince CHP’nin bir adayı olacak. O aday CHP’nin seçilmişleri ile CHP’nin üyeleri, halkın sesini dinleyerek, bilimsel yöntemlerden yararlanarak, seçilmiş organlarında tartışılarak, CHP’nin grubunda kararlaştırılarak, anayasa nasıl diyorsa öyle, bu seçim başarısı nasıl geldiyse öyle belirlenecektir. Kimsenin şüphesi olmasın. CHP’nin Genel Başkanı olarak kendi adaylığımı dayatmak, CHP’nin tarihi bir fırsatı kaçırmasını sağlamak, CHP’nin birilerinin tükenmekte olan iktidarına tekrar fırsat vermek gibi bir hata yapmayacağımdan herkes emin olsun. Bundan sonraki süreçte hepimizin ortak doğrusu, bu parti için omuz omuza, yan yana, bu partinin hiçbir değerinden korkmadan, popülerleşenlere popülerleşmesini kıskanmadan, güçleneni destekleyerek, yanlışımızı örterek, doğrumuzu alkışlayarak, teşvik ederek, bu partinin bu gruptaki, bu partinin tüm belediyelerindeki her birisi bu partinin evladı olan yıldızlarını, bu partinin evlatlarını güçlendirerek bu partiyi güçlendirmek boynumuzun borcudur. CHP kendi evlatlarından korkmaz. CHP birileri istiyor diye birbiri ile uğraşmaz. CHP’liler bilir ki hepsinin ortak görevi birlik ve beraberlik halinde Cumhuriyetin ikinci yüzyılının ilk yerel seçimlerini nasıl kazandıysa ilk genel seçimlerini kazanmak ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisini birinci parti yapmaktır. Biz kazanacağız. CHP, Türkiye ittifakını kurdu ve o ittifakı iktidar yapacak” tümcelerine odaklanıyorum:

 

Uzatmayayım…

Özgür Özel’e inanmıyorum, güvenmiyorum!

Süreç netleştirmiştir ki:

Özgür Özel…

Siyasi söylemleriyle siyasi eylemleri birbirini tutmayan, tamamlamayan, çok yaman çelişen…

180 derece siyasi dönüşler yapan siyasilerden ayırtı (farkı) olmayan…

Siyasi gündem meşgul ve işgal eden…

Gerçek gündemi öteleyen…

Toplumsal muhalefetin gündemini en altlara indiren…

Türkiye’nin ve Türk halkının gerçek gündemini diplere çekene/çekenlere, çektirene/çektirenlere yardımcı olan…

“Demokratik, Laik Parlamenter Sistem”den, “demokratik, laik eğitim”den söz etmeyen…

Dünya lideri Kemal Atatürk’ün “örgüt partisi” Cumhuriyet Halk Partisi”ni, “Genel Başkan partisi” yapan, köklü merkez partisi CHP’yi “merkez sağ”a kaydıran “Genel Başkanlar”ın yolundan giden, siyasa izleyen…

Atatürk’ün, Türkiye’nin, Türk halkının iç ve dış düşmanlarını dillendirmeyen…

Atatürk’ü, CHP’yi çok eksik bilen…

Siyasa üretecek oluşuma gitmeyen…

Siyasa üretecek siyasi kadroların yetişmesi için adım atmayan…

Siyasi karşıtlarla iş tutan, tutmaya can atan vb

Siyasi!..

 

* AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, CHP’ye “AKP Genel Başkanı” olarak mı, “AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı” olarak mı gelecek?..

TANRI AŞKINA, ÖZGÜR ÖZEL’E BÖYLESİ YANLIŞI, YANLIŞLARI YAPTIRAN KİM, KİMLERDİR?!.

150 150 bakikarakol

Bugün “1 Mayıs”!

“Emeğinden başka özel mülkiyeti olmayan İşçi Sınıfı”nın ve tanımdaki

“İşçi Sınıfı”nın varlığına, ekinine (kültürüne) inanan, inandığını sahiplenen, savunan, düşünsel ve eylemsel savaşımında yer alan yığınların “dayanışma günü”, bayramı!

Kutlu olsun!

 

Kutlu olsun ama…

2017’deki halkoylamasında (referandumda) “halkın kabul etmediği”, Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK’nın) “mühürsüz oyları geçerli sayması” ile “kabul” edildiği “ilan edilen”, resmi kayıtlara öyle geçen ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin ürünlerinden “Cumhur İttifakı”nın iktidarı, tarihsel nedeni, geçmişi ve simgesinden ötürü, İstanbul Taksim’de “1 Mayıs”ın “kutlanması”na gene izin vermedi!

Önce İstanbul Valisi, sonra atanmış “İçişleri Bakanı” sıfatlı “Yüksek Bürokrat”, 1 Mayıs’ta, 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanamayacağına izin vermediklerini açıkladılar!

Oysa…

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Başkanı, 1 Mayıs’ı, 1 Mayıs’ta   Taksim’de kutlayacaklarını, bunda kararlı olduklarını basın aracılığıyla duyurdu.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle bir gün sonra (24 Nisan 2024 Çarşamba) günü gerçekleştirdiği grup toplantısında Partim CHP’min Genel Başkanı Özgür Özel de şu seslenişte bulundu:

“Buradan çağrım: Özgüvenle, işçilere inanarak, güvenerek Taksim’i 1 Mayıs’a açın. Kontrol noktalarında polisin yanında DİSK, üzerimize düşerse CHP, birer görevlisiyle içeriye bir tek 1 Mayıs dışı pankart sokmayarak, orayı karnaval, şölen, kutlama, bayrama yakışan, kanlı 1 Mayısların yası ve matemine yakışan şekilde kutlanmasına izin vermek, 1 Mayıs’ın salimen Taksim’de kutlanmasını sağlamak bugünkü iktidarın kendi için yapabileceği en doğru iştir. Yasaklarsanız, engellerseniz, gaz sıkarsanız o zaman belki o gün, o meydanın işçilere, emekçilere açılmasını bir başka 1 Mayıs’a bırakırsınız. Ama o 1 Mayıs’ta artık siz olmazsınız. Çünkü ‘bittiniz, tükendiniz’ demektir. Şimdi buradan karar alıcılara sesleniyorum: Var mısın? Ben kefilim. Orada olacağım. İşçilerle birlikte bir kişinin burnu kanamadan 1 Mayıs’ın kutlanmasına ve o meydanın boşalmasına kefaleti ben koyuyorum. Taksim’i 1 Mayıs’a açın.”  https://www.chp.org.tr/haberler/chp-lideri-ozgur-ozel-cumhurbaskanindan-en-sade-vatandasa-kadar-herkes-anayasaya-bagli-olacak

Önceki gün ve dün de “İçişleri Bakanı” ile görüştü, kefil oldu, güvence verdi.

Ancak…

Sonuç alamadı!

 

Bana göre…

Özgür Özel’in “kefil olması”, “güvence vermesi” çok yanlıştı!*

Böylesi söylem yerine, bir işçinin burunun kanaması durumunda, iktidarın sorumlu olacağını ve yakasına yapışacağını söylemeliydi!

Söylemedi!

 

İktidar ne yaptı?!

Dünden Taksim’e çıkan yolların tamamını kapattı!

 

Özgür Özel buyursun pirincin taşını ayıklasın!

 

Özel, kendini “kefil” ilan ettiği günden bir gün önce (23 Nisan 2023 Salı), Kamutay’daki (TBMM’deki) “23 Nisan Resepsiyonu”na katıldı; orada gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Bir süreden beri gündemde olan, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la yapacağı görüşme sırasında Erdoğan’ın “yeni anayasa” konusunu açma olasılığına ilişkin soruya yanıtı “Erdoğan’ı dinlemeden bir şey diyemem. Büyük ihtimalle belli arkadaşlarını görevlendirecektir ve nasıl bir kapsam düşündüklerini… Ben Erdoğan’ı dinlemeden müzakereye kapıyı kapamam ama kırmızıçizgiden ziyade başlangıç hattının olması lazım. Şimdi Anayasa’yı değiştirecekseniz. Uymayacağınız bir Anayasa’yı değiştirecek misiniz? Yani Anayasalar uyulmamak için değil uyulmak için yapılır. E son Anayasa Erdoğan için yapıldı. Uyuyor mu? Ben AİHM kararlarına uymadığını biliyorum. Tanımadığını. Anayasa Mahkemesi kararlarını. Son Can Atalay örneğinde tanımıyor. Taksim’in 1 Mayıs’ta açılması ile ilgili AYM kararına uymuyor. Daha pek çok AYM kararına uymuyor. Mevcut Anayasa’ya uyan bir Erdoğan, bizimle geleceğe dönük bir Anayasa konuşabilir. Ama mevcut Anayasa’ya uyulmaması durumunu ben doğru bulmuyorum. Madem uymayacağız niye değiştiriyoruz? Değiştirirsek uyacak mıyız? O zaman güven artırıcı adımlara ihtiyaç var. O adımları görüşebilirim kendisi ile. Ama bugünkü şartlarda güven artırıcı adımlar karşılıklı iyi niyet ve Anayasa’ya tam sadakat noktasına Sayın Cumhurbaşkanı yaklaşırsa biz de kendisi ile müzakereye yaklaşırız.” https://chp.org.tr/haberler/chp-lideri-ozgur-ozel-anayasalar-uyulmak-cin-yapilir-son-anayasa-erdogan-cin-yapildi-uyuyor-mu oldu.

 

“Erdoğan’ı dinlemeden bir şey diyemem. Ben, Erdoğan’ı dinlemeden müzakereye kapıyı kapamam” tümcelerine takılıyorum!

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, bu iki tümceyi nasıl eder, neden eder?!

Bu iki tümcenin anlamlarının nereye, nerelere gideceğini bilemez, kestiremez mi?!

 

Tanrı aşkın!..

Biri veya birileri çıksın, bana lütfen söylesin:

Dünya lideri Kemal Atatürk’ümüzün partisi Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel’e, böylesi sözleri ettiren, böylesi yanlışı, yanlışları yaptıran kim ve kimlerdir?!

 

“Kendisi” diye yanıtlar gelirse, o zaman CHP’min Kurultay Delegeleri’ni göreve çağırıyorum:

Olağanüstü Kurultay’a gidin, Özgür Özel’i “CHP Genel Başkanlığı”ndan indirin, yolcu edin, bir başka siyasi partinin Genel Başkanını dinledikten sonra siyasa belirlemeyecek gerçek/öz bir CHP’liyi seçin, “CHP Genel Başkanlığı” koltuğuna oturtun!

 

Yapmazlarsa…

Yandı gülüm keten helvası!

 

Görünen köy kılavuz ister mi?!

Zaman harcamaya, gündem işgal etmeye gerek var mı?!

 

Özgür Özel, Erdoğan’ı bugüne kadar tanımamış mı?!

 

“AKP Genel Merkezi’nde saat 16.30” olarak kesinleşen yarınki (2 Mayıs 2024 Perşembe) görüşmede, Özgür Özel, konuşacakları konularla ilgili Erdoğan’ın ne düşündüğünü, Erdoğan’dan ne ve neler duyacağını öngöremiyor mu, kestiremiyor mu?!

 

“Evet, öngöremiyor, kestiremiyor” ise…

Eyvah ki eyvah!

 

 25 Nisan 2024 Perşembe günü Yılmaz Özdil’in youtube kanalındaki canlı yayınında   

https://www.youtube.com/watch?v=_z89kfzb898, “Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde rakibini kendisinin seçtiği, 2028’deki rakibinin Ekrem İmamoğlu veya Mansur Yavaş değil, Özgür Özel olduğu” içeriğindeki anlatısını dinleyince, 31 Mart 2024 Yerel Seçimler’in kimi yerlerdeki sonuçlarını şöyle bir düşündüm.

Özellikle de Özel’in memleketi Manisa Büyükşehir Belediye seçimi sonuçlarına ve CHP adayının kazanmasına odaklandım.

2014, 2019 ve 2023 yıllarındaki Manisa Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerine göz attım.

Gelin birlikte bakalım:

30 Mart 2014…

MHP adayı Cengiz Ergün yüzde 40,1’le birinci oluyor, seçimi kazanıyor; ikinci yüzde 36.71’le AKP adayı Hüseyin Tanrıverdi, üçüncü yüzde 18.27’ile CHP adayı Özgür Özel, dördüncü yüzde 2.46’ıyla HDP adayı Muhammed Hamdullah, beşinci yüzde 0.76’ıyla Saadet Parti adayı Cemil Bağcı, altıncı yüzde 49’la BBP adayı Yaşar Biçinci oluyor.

31 Mart 2019…

MHP yüzde 52.77 (AKP girmiyor, MHP^yi destekliyor), İyi Parti yüzde 38.05 (CHP girmiyor, İyi Parti’yi destekliyor), HDP yüzde 4.34, DP yüzde 1.39, Saadet Parti 1.16 oy alıyor.

31 Mart 2024…

CHP yüzde 57.26, MHP yüzde 29.78, İyi Parti yüzde 4.91, YRP yüzde 3.53.

 

İlginizi çekmiştir:

31 Mart 2024 yerel seçiminde AKP girmediği için yok, MHP’nin oyları da yarı yarıya düşmüş.

Peki…

AKP’nin oyları nerede, nereye gitmiş?

MHP’nin oyları niye düşmüş, nereye gitmiş?

 

İki soruyu…

Yılmaz Özdil, “Erdoğan, Özgür Özel’i, 2028’deki Cumhurbaşkanlığı seçiminde kendine rakip hazırlıyor” anlatısında dillendiriyor ya…

Ondan soruyorum.

 

Özgür Özel “Cumhurbaşkanı olma” hevesine kapılır, “Cumhurbaşkanlığı seçini kazanacak adayın önünü kesmeye kalkarak, oyuna gelir, tuzağa düşerse büyük yanlış yapar, halka, Türkiye’ye ve bölgeye yazık eder!

 

Özgür Özel…

Çok yergiler de alan “Erdoğan’ı dinlemeden bir şey diyemem. Ben, Erdoğan’ı dinlemeden müzakereye kapıyı kapamam” anlayışı uğruna, gündemi nasıl tıkadığını, “meşgul” ettiğini, Milli Eğitim Bakanlığı’nın başındaki, cemaatlere çok yakın zatın hazırlattığı “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” https://www.cumhuriyet.com.tr/egitim/meb-yeni-mufredat-calismasi-kapsaminda-inanc-temelli-insan-2200798 diye gerici dinci modeli yasalaştırmak, yaşama geçirmek uğraşında olduğunu bilsin.**

Şu  https://www.trthaber.com/haber/gundem/egitim-ve-kultur-alaninda-eksigimizi-gidermeliyiz-298137.html linki de bir zahmet tıklasın, haberi okusun, “dinlemeden bir şey diyemem” dediği Erdoğan’ın söylemini, düşüncesini, amacını anımsasın.

Ardından, ya başını ellerinin arasına alsın, ya şapkasını önüne koysun düşünsün…

 

  * https://twitter.com/BakiKarakol/status/1784917685416964263

** Rahmi Turan’ın 30 Nisan 2024 Salı günlü “Ruhsuz ve robot nesil yetiştirmek istiyorlar!” https://www.sozcu.com.tr/ruhsuz-ve-robot-nesil-yetistirmek-istiyorlar-p42944 başlıklı yazısı

 

23 NİSAN SIRADAN, SEMBOLÜK KUTLAMALARLA GEÇİŞTİRİLECEK GÜN DEĞİLDİR!..

150 150 bakikarakol

Dün (23 Nisan 2024 Çarşamba), “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı”nın 104’üncü yıldönümüydü.

 

Önceki gün (22 Nisan 2024 Salı), sevdalısı olduğum Kars’ımın, Karslı’mın haberlerini okuduğum internet gazetelerinden www.karsmanset.com’da iki haber beni allak bullak eti!

“23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” nedeniyle bir grup öğrenci, öğretmenleri gözetiminde Kars Valisi’ni https://www.karsmanset.com/haber/vali-polat-koltugunu-minik-vali-iliye-devretti-1175915.htm; bir başka öğrenci grubu öğretmenleriyle, “taşımalı seçmen oyları” ile seçildiği savlarına karşın, İl Seçim Kurulu ve Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından kazandığı açıklanarak nokta konulan “Cumhur İttifakı’nın desteklediği MHP’li Başkanı https://www.karsmanset.com/haber/baskan-senger-koltugunu-minik-avincaya-teslim-etti-1175911.htm ziyaret etti; içlerinden biri “Vali”nin koltuğuna, bir diğeri de “Belediye Başkanı”nın koltuğuna oturdular veya oturtuldular.

Simgesel…

Koltuklara oturan/oturtulan çocuklar, ellerine sıkıştırılan kağıttan, “Çocuk Vali”, “Çocuk Belediye Başkanı” olarak, neler yapacağını, neler yapılmasını okudular.

 

O da ne!..

Aynı gün, bir başka öğrenci grubu öğretmenleri gözetiminde Kafkas Üniversitesi Rektörü’ne de gitmiş https://www.karsmanset.com/haber/baskan-senger-koltugunu-minik-avincaya-teslim-etti-1175911.htm, orada da çocuklardan biri “Rektör” koltuğuna oturmuş/oturtulmuş!

 

Sonradan öğrendim ki, 20 Nisan 2024 Cumartesi günü İl Emniyet Müdürü’nü

https://www.karshakimiyet.com/karsta-minik-sabur-telsiz-anonsu-gecti-44152h.htm, arkasından İl Jandarma Alay Komutanı’nı https://www.karshakimiyet.com/karsta-ogrenciler-albay-kiperi-ziyaret-etti-44159h.htm iki ayrı öğrenci grubu öğretmenleriyle ziyaret etmişler.

Gerisi aynı, bildiğiniz gibi.

 

Başka birimlerde de benzerleri yaşandı mı, bilmiyorum, araştırmadım; çünkü yeterince olumsuz etkilenmiştim, şaşkınlık içindeydim.

 

Yadsınamaz olan şu:

Bu, bir organizasyon!

Ama özünden saptırılmış, kaydırılmış organizasyon!

Kaynağı nere, nereler ve kim, kimler?!

“Tarikan sevici”, atanmış “Bakan” sıfatlı “yüksek bürokrat”ın başında bulunduğu “Milli Eğitim Bakanlığı” mı ve o Bakanlık’taki kimi “görevliler” mi, yoksa Kars Valiliği mi, Valilik emrindeki İl Müdürlerinden biri, bir kaçı mı?!

 

Her kim ise bilmez mi, her kimler ise bilmezler mi, bayramlar günlerinde kutlanırlar, günlerinde değerlidirler, anlamlıdır, güzeldir!

“23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” 23 Nisan’da, “19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı” 15 Mayıs’ta, “15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü” 15 Temmuz’da, “30 Ağustos Zafer Bayramı” 30 Ağustos’ta, “29 Ekim Cumhuriyet Bayramı” 29 Ekim’de, Şeker ve Kurban Bayramları hep günlerinde kutlandı; hava koşulları, ülkedeki olağanüstü günlerinde vb kaymalar, sapmalar oldu, olması da çok doğaldı; bunun dışında, kutlama, anma günlerinde bir sapma olmadı, yaşanmadı.

Kars’ta bu yıl oldu!

Neden?!

(Başka il ve ilçelerimizde de oldu mu bilmiyorum, araştırmadım.)

 

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın asla ötelenmeyecek ayağı “çocuklar”dır, “çocukların bayramı” olmasıdır; bir gün, iki-üç gün önceden çocukların bayramını kutlamak, içlerinden birini “makam”a oturtmak yanlıştır!

Bu bayramın içeriğini, tarihsel özelliğini en iyi bilen, bilmesi gereken öğretmendir, öğretmenlerdir!

Kars Milli Eğitim Müdürü, yanlışa “Dur” demeliydi; böylesi yanlışa izin vermemeliydi!

Emredilse de!..

 

“Dini Bayramlar”da böyle bir “gün kaydırma, sarkıtma” olası değildi.

Yapan da, yaptıran da çarmıha gerilirdi!

“Milli Bayramlar” olunca, “yap gitsin”!

 

Bu “erken kutlama”nın “amaçlı” olduğunu düşünmekten kendimi alamıyorum!

 

“Sümüklü böcek Fetö”nün ve “müritleri” Fetöcülerin cirit attıkları günlerde, tam da “23 Nisan” günü öncesine “Kutlu Doğum Haftası” diye uyduruğu koydular!

Şimdi de başkaları, “23 Nisan”ı, gününden kaydırmaya, bir gün, iki-üç gün geriye çekmeye kalkıyor!

Önleri alınmazsa, “23 Nisan”ı, Nisan ayından çıkaracaklar, unutturacaklar!

 

Önleri kesilmeli!

Kesilecek!

Hem öyle bir kesilecek ki, kendileri de şaşıracak!

 

Şu “günlük yaşayanlar”, günlük yaşadıkları için “yarınları göremeyenler”, Kars’taki uzantılarına, “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı”nı, 23 Nisan’da, “19 Mayıs Atatürk’ü anma, Gençlik ve Spor Bayramı” etkinliğinde https://www.karsmanset.com/haber/karsta-12-yil-aradan-sonra-ilk-23-nisan-1176756.htm kutlatmayı da yaşama geçirdiler!

 

“23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” Kars’ta, kendi gününde, 23 Nisan’da “eksik” ve “yanlış” kutlanırken, yani özüne özgün kutlanmazken, “Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışmaları İl Finali” https://www.karsmanset.com/haber/karsta-kuran-i-kerimi-guzel-okuma-yarismalari-il-finali-yapildi-1176788.htm yapıldı!

Çocukların, kendi bayramlarda, “makamlar”da oturtulmaları, bunun için mi öne çekildi?!

Kafaya böylesi sorunun takılması doğaldır.

 

Hakkını yemeyeyim…

İzlediğim, gözlemlediğim kadarıyla, Kars’ımda, Kars’ın-Karslının sorunlarıyla içtenlikle ilgilenen bir Vali var.

Yazdıklarıma duyarsız kalmayacağına, gereğini yapacağına, yaptıracağına, beni yanıltmayacağına inanıyorum.

 

Az yukarıda “Önleri kesilmeli! Kesilecek! Hem öyle bir kesilecek ki, kendileri de şaşıracak!” diye yazdım.  

Bunun olması için…

Tarihi ve diğer gerçeklerimizi, değerlerimizi bilmeliyiz, sahiplenmeliyiz, savunmalıyız.

“Gerçeklerimizin, değerlerimizin karşıtları”na karşı, etten duvar olmalıyız!

Çünkü “23 Nisan” sıradan bir gün değildir, “sembolik kutlamalar”la geçiştirilecek gün hiç değildir!

(Lütfen tıklayın izleyin, dinleyin: https://www.youtube.com/watch?v=4sL8MdcVcao )

23 Nisan’ı yapanlar kadar anlamalıyız, anlatmalıyız!

Çocuklarımıza, yaşanır bir ülke, yaşanır bir bölge, yaşanır bir dünya bırakmalıyız!

Her 23 Nisan’da bilgilerimizi, birlik ve beraberliğimizi güncellemeliyiz, gelişip yenilenmeliyiz!

Yol haritalarımız “Nutuk”’u, “Gençliğe Hitabe”yi okumakla, okutmakla başlayalım!

 

BÜTÜN BUNLARDAN, ÖZGÜR ÖZEL HABERSİZ OLAMAZ, OLMAMALI!..

150 150 bakikarakol

31 Mart 2024 Yerel Seçimleri bitti ama sonrasındaki itirazların, bir doğruya karşın 11 yanlış ve yanlı kararların ardı arkası kesilmiyor!

Kazanamayan “kazanan”, kazanan “kazanamayan” oluveriyor!

“Taşıma seçmen” oylarıyla seçimi açık ara ikinci bitireceği kesin olan birinci sırada bitiriyor, mazbata alıyor, “Belediye Başkanlığı koltuğu”na oturuyor,, daha doğrusu “oturtuluyor”! 

Geriye, Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK’ya) “Tam Kanunsuzluk başvuru”ları kalmıştı, şimdi onlar yapılıyor.

Partim CHP’min Genel Başkanı Özgür Özel, beraberindeki Genel Başkan Yardımcıları ve Genel Sekreter ile birlikte önceki gün )15 Nisan 2024 Pazartesi) YSK’ya gitti; YSK Başkanı Ahmet Yener’le görüştü, Hatay seçimleriyle ilgili “Tam Kanunsuz Başvurusu”nu sundu; çıkışta da, YSK binası önünde basın açıklaması yaptı. https://www.chp.org.tr/haberler/chp-lideri-ozgur-ozel-elimizdeki-kanitlari-okuyun-bu-secimi-bir-degil-8-kere-ptal-edersiniz

“Tam kanunsuzluk başvurumuz herhalde YSK’ya tarihi boyunca yapılmış en kapsamlı tam kanunsuzluk başvurusudur” dedi, sıraladı:

“Kanuna aykırı olarak emniyet görevlilerinin ve zabıtaların seçim kurullarında görev yaptıkları, sandık kurulu başkanı oldukları ve memur üye olarak görevlendirildikleri ortadadır. Sabittir. Açıktır. Hal tam kanunsuzluk halidir.

Hakkında kısıtlılık kararı bulunan 108 seçmeni biraz önce YSK’ya verdiğimiz dilekçenin ekinde sunduk. Ayrıca 3 bin 389 ölü seçmen seçimlerde oy kullanmıştır.

Reyhanlı ve Kumlu ilçelerinde belediye meclis üyesi adayı olan ve ilçe seçim kurulu üyesi olan kişiler kurul üyeliklerinden istifa etmedikleri halde seçimlerde aday olmuşlar. Seçimlerde partilerin yaptığı itirazlarda bulunmuşlar. İtirazlara karar vermişler. Oy kullanmışlar, hatta bir tanesi kendi mazbatasını kendi imzalamıştır. Hal tam kanunsuzluğun daniskasıdır.

Yurtdışındaki tespit ettiğimiz seçmenler oy kullanmışlardır.”

Özel “Şimdi iş YSK’nın önündedir” tümcesinin ardından şöyle sürdürdü:

“Geçen sefer itiraz ettiğimizde saymama kararı hukuki değil siyasiydi. Çünkü AKP isteyince sayıyorsun. Ama bugün onlara 3 bin 389 ölü seçmenin listesini biz vermişken, yurtdışındakilerin listesini vermişken, tüm kanıtlarımızla tam kanunsuzluk hallerini sıralamışken, kendisi aday olan kişi seçim kurulunda görev yapıyorken, artık bu vakitten sonra tam kanunsuzluğa, ‘Ben tam kanunsuzluk demedim, görmedim’ diye imza atacak birisi çocuklarına çok doğru bir miras bırakmayacaktır. Bu karar bugün böyle alınırsa, YSK’nın bu tarihteki kararı siyasi bir karar olacaktır. 2019 seçiminin siyasi bir kararla iptal edildiğini, seçmenin vicdanı 2 ay sonra cevaplamadı mı? Seçmen o karara verenlere mi katıldı, itiraz edenlere mi katıldı? Seçmen mağdurun yanında yer aldı. O gün 806 bin fark, bugün 1 milyon fark olduysa hep o yapılanlar yüzündendir. Buraya talimat verenlere söylüyorum: Aklınızı başınıza alın. Bunlar seçmenin vicdanından dönüyor. Size bu aklı verenler size de iyilik yapmıyor. Ülkeye hiç iyilik yapmıyor. Hatay’a hiç iyilik yapmıyor. Son kez şunu söylüyorum: Bir seçilmiş kurula siyasi sebeplerle baskı yapmak büyük bir suçtur. Ama o baskıya boyun eğmek hiçbir hakimden beklediğimiz tutum değildir. Seçim kurulunun, YSK’nın asla ve asla böyle bir karar vermeyeceğini, bu siyasi baskılara boyun eğmeyeceğine yürekten inanıyor, her birisine vicdanları ile baş başa verecekleri karar için şimdiden teşekkür ediyorum.”

 

Dünkü (16 Nisan 2024 Salı) grup konuşmasında, Kamutay (TBMM) kayıtlarına geçirmek için bu sözlerini özetleyerek dillendiren Özgür Özel, az yukarıdaki son tümceleriyle siyasi bilgelik mi, siyasi cahillik mi sergiliyor, yoksa bilerek veya bilmeyerek, “unutma oyunu”nu mu oynuyor veya anımsamaktan mı kaçınıyor?!

Daha 7 gün önce (8 Nisan 2024 Pazartesi), AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan telefonla Hataylılara seslenirken, İlçe ve İl Seçim Kurulları’nın kararlarına vurgu yaparak, “YSK nihai kararını verdi, artık malum tiplerin müracaatları bir netice vermeyecektir” https://t24.com.tr/haber/ysk-itirazi-reddetti-erdogan-duyurdu-merkezi-yonetimle-yerel-yonetim-el-ele-vermezse-o-sehre-bir-sey-gelmez-dedigi-hatay-a-gidiyor,1159907 demedi mi?!

Dedi.

Dediğini, Özgür Özel de biliyor.

Hem de çok iyi biliyor.

 

Özgür Özel, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin başı, bir numarası AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dediğinin dışında bir şeyin yapılmadığını, yapılmayacağını da çok iyi biliyor.

Buna karşın…

Özgür Özel’in, YSK’dan “umut verici karar çıkacağı” içeriğinde sözler etmesinin anlamı var mı?!

Hayır, yok!

 

Özgür Özel sözler edecekse, bu sistemin “ucube sistem” olduğundan, 31 Mart 2024 Yerel Seçimleri ile halkın, “ucube sistem”i, onun sahiplerini, savunanlarını sandığa gömdüğünü, bu “sandığa gömme eylemi”yle “Demokratik, Laik Parlamenter Sistem” istediğini etsin!

Neden etmez?!

Halkın bu özlemini, bu beklentisini, bu istemini, bu iletisini neden ülke gündemine getirmez, ne ülke gündemine oturtmaz, neden toplumsal muhalefeti güçlendirmez, kenetlemez, harekete geçirmez?!

 

Kaldı ki…

16 Nisan 2017’de bu ülkede halkoylaması (referandum) yapıldı.

Halk içeriğini bilmeden, içeriğinden habersiz sandığa gitti ama “sistem değişikliği”ni içeren Anayasa değişikliğine “kabul oy” vermedi, “hayır oy” verdi.

Ancak…

Özgür Özel’in “şirinlik” yaptığı YSK, Anayasa ve yasalara aykırı biçimde ve de kendini Kamutay’ın yerine koyarak, yasa yapar gibi davrandı, “mühürsüz oylar”ı, “geçerli” saydı!

Saymadı mı?!

Evet, sayıldı!

 

YSK’nın o kararıyla “Parlamenter Sistem”in son bulduğu, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin kabul edildiği “resmi olarak, ilan” edildi!

Edilmedi mi?!

Evet, edildi!

Uygulamasına da bir yıl sonra -2018’de- geçildi!

Geçilmedi mi?!

Evet, geçildi!

Geçildiğinden beri, Türkiye’de, Türk halkı, kabul etmediği “ucube sistem”le yönetiliyor!

Yönetilmiyor mu?!

Evet, yönetiliyor!

Bunu da yapan YSK!

YSK değil mi?!

Evet, YSK!

YSK’ya yaptıran, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ve bu ucube sistemin sahipleri, savunanları, hala da yaşatmaya çalışanları!

Evet, onlar!

Bunlar, “içtekiler”!

Dıştakiler de var!

Dışardakileri şöyle özetleyeyim:

CIA Ankara Büro Şefi Paul Henze, 2006’da Beyaz Saray’a bir rapor sunuyor.

Henze, raporunda şunları yazıyor:

“Türkiye’nin bu şekliyle Amerikan politikalarının yanında olacağından emin olmalıyız.

Ülkeyi kuranlar, denetim mekanizmasını çok sıkı tutmuşlar.

Hükümeti ikna ettiğimizde Meclis, Meclisi ikna ettiğimizde Ordu, Ordu’yu ikna ettiğimizde Yargı karşımıza çıkabiliyor.

Eğer Amerikan çıkarı, Türkiye’de bir federe kurulması ise mutlaka ve öncelikle, YARGI, ORDU, MECLİS VE HÜKÜMET’i tekelde toplayan BAŞKANLIK REJİMİ’ne geçilmelidir.

Bir kişiyi ikna etmek, birbirini denetleyen yapıyı ikna etmekten çok daha kolay olacaktır.

Eğer o bir kişi, Amerikan çıkarlarına yardım etmek konusunda tereddüt ederse, bir kişi üzerine kurulmuş yapıyı yıkmak AMERİKA için sorun olmaz.”

Ve…

Sorayım:

Bütün bunlardan, Özgür Özel habersiz olabilir mi?!

Hayır, olamaz, olmamalı!

Ama…

Özgür Özel habersizmiş gibi davranıyor, konuşuyor!

 

Bir CHP’li olarak canım yanıyor!

 

Son 20 yılda ülkemde olup bitenlere canım öyle bir yanıyor ki!

Öyle bir yanıyor ki!

Anlatamam!

 

Uzun uzun sıralamayacağım, bir örnek vereceğim:

Yargı!

Önceleri “Sonsuz güven duyarım. Üstüne gölge düşmesin, düşürülmesin” derdim.

Acı çekerek söylemeliyim ki:

Şimdi “diyemiyorum”!

 

Kararları kesin ve itiraz edilemez olan YSK, bir üst yargıdır!

Kararlarına sonsuz güveniyordum!

Şimdi “güvendiğimi söyleyemem”!

Yalan söylemiş, kendimi, sonra sizleri kandırmış olamam!

 

Bana, kutsal dinim, kutsal dinim değerindeki Atatürkçü siyasi felsefem, düşüncem bana düşünen ve düşündüğüm gibi olmamı, olduğum gibi düşünmemi beynime mıh gibi çaktı!

 

Bu yapımdan hoşlanmayanların varlıklarından, tepkilerinden, yergilerinde zerre kadar etkilenmem!

 

Öyleyse…

Özgür Özel’in “Tam Kanunsuzluk Başvuru”suna, YSK’dan “Ret Kararı” çıkacağına ilişkin öngördüğümü söyleyebilirim.

 

Ha…

Ya yanılırsam?!

Mutlu olurum!

Gene de, “sorgularım”!

İşim bu!

 

Her şey, bu güzel ülke için, bu güzel ülkenin halkı için, insan ve insanlık vb için!..

KARS MERKEZ İLÇE SEÇİM SÜRECİ, SONRASI VE YENİ SÜREÇTE OLACAKLAR!..

150 150 bakikarakol

Bugün bayram.

Adına da “Ramazan Bayramı” denir.

Bir ay oruç tutulur, “Oruç ayı” denmez, “Ramazan ayı” denir!

Neden “Oruç Bayramı” denmez de, “Ramazan Bayramı” denir?

Biliyorum, “Üç aylar”dan ötürü”…

Çocukluğumda da “üç aylar” vardı, “Oruç Ayı”na “Ramazan Ayı” denirdi; ama “Ramazan Bayramı” yerine daha çok, hatta hepten “Şeker Bayramı” denirdi.

O gün bugündür “Ramazan Ayı” veya “Oruç Ayı” bitiminde başlayan üç günlük bayram sürecine “Şeker Bayramı” derim; iyeceğim de.

Hem “oruç”un, hem “oruç ayı”nın, hem de üç günlük bayram sürecinin “şeker tadı”nda geçmesi amaçlanır, uygulanır.

“Şeker Bayramı” tanımı mantıklı, anlamlı…

Diyorum ki:

Şeker Bayramı’nız, şeker tadında olsun, kutlu olsun.

 

Geleyim geçen haftaki (3 Nisan 2024 Çarşamba) “31 Mart 224 Yerel Seçimleri’nin kazananı, kazandıranı…”  https://bakikarakol.com/31-mart-2024-yerel-secimlerinin-kazanani-kazandirani/ başlıklı yazımın bitimindeki “not”uma.

Şöyle yazmıştım:

“NOT: Kars Belediye Başkanlığı seçimi ile ilgili düşüncelerimi haftaya yazacağım.”

O gün bugün; yazmaya başlayayım.

 

Kars ve Karslı sevdalısı Karslıyım.

Ama…

Kasım 1986 yılından beri -38 yıldır- “işsizlik ve iş” nedeniyle Kars’ta oturmuyorum, İstanbul Küçükçekmece’de oturuyorum.

Buna karşın; Kars’ımdan, Karslımdan bağımı hep günlük, sıcak tuttum.

Kars internet gazetelerini izlerim.

Yetinmem, telefonla sevdalılarımı ararım, iletiler yazar atarım.

2012 yılına kadar aralıksız her yıl 2-3 aylığına eşim ve çocuklarımla giderdim; 2013 yılından sonra iki yıl arayla gittim.

Geçen yıl (2023) 3,5 ay Kars’taydım.

 

Yerel Seçim havası Kars’ıma erken çökmüştü.

“Komünizmle Mücadele Derneği” adı altında, özünde “Kemalizmle Mücadele Derneği” olan emperyalist ABD yapılanmasının, kurucuları arasında Fetullah Gülen zararlılısının yer aldığı Erzurum Şubesi’nin ağır zararlar verdiği aydın, çağdaş Kars’ımda, “gerici dinci siyasa (politika)” yaygınlık ve etkinlik kazanmış, öncelik elde etmiş!

Kürt seçmenlerin, ad değiştirmek zorunda bırakılan siyasi partisiyle birincilik için yarışır durumdaydı!

Partim CHP’m gerilere düşmüştü.

 

Bu gözlemlerim ışığında, siyasi düşüncelerine, öngörü ve analizlerine, yorumlarına, önerilerine güvendiğim hemşerilerle konuştum, onları dinledim.

Bir ad söylediler.

Dediler ki:

“CHP adayı o olursa, CHP, Kars Belediye Başkanlığını alır.”

İstanbul’a dönüşümde bunu yazdım.

Olumlu tepkiler aldım.

Olumsuz tepkiler içinde “O şahsı sen parlatıyorsun” vurgusuna canım sıkıldı.

Çünkü vurgu sahipleri yanılıyorlardı.

Yanılanlar da, destekledikleri aday açısından bakıyorlardı.

Yanlıştı!

Kaldı ki, “o” şahısla bir kerecik olsun karşılaştığım, karşılıklı oturup konuştuğum yok; iki kere telefonda birkaç dakika konuştum, o kadar.

 

Ben ve beni bilgilendiren hemşerilerim, gerçek, doğru olan değerlendirme yapmış, “o” kişi ile CHP’nin Kars Belediye Başkanlığı seçimini kazanacağı inancına varmıştık.

 

CHP’den Kars Belediye Başkanlığı aday adaylığı için 7 başvuru olmuştu.

“Parlattığım” savlananın yoktu.

Telefon açıp da, neden başvuru yapmadığını sormadım.

Anlamış, hak da vermiştim.

 

7 başvuranlardan ikisini tanıyordum, beşinin adını yeni duyuyordum.

 

En çok başvuru AKP’ye, ikinci de MHP’ye idi.

 

Adayını en erken DEM Parti, ikinci MHP açıkladı; en geç açıklayan CHP idi; hiç açıklamayan ise AKP idi.

Çünkü “Cumhur İttifakı’nın adayı diye MHP’nin adayını destekleme kararı almıştı.

 

Iğdır’da da tersi olmuştu.

 

Aralık 2023 sonlarına doğru Iğdır ve Kars’ta “taşımalı seçmen” söylemi, yaygın konuşulmaya başladı.

İki ilin yerel gazeteleri yazdılar.

“Taşımalı seçmen” söylemi içinde, kaçak göçmenler, asker ve polisler de yer alıyordu!

 

CHP dışında, siyasi partiler adaylarını açıkladılar, “taşımalı seçmen” söylemi daha bir koyulaştı, herkesin ağzındaydı.

Buna karşın, seçime giren siyasi partiler ciddi önlemlerin alınması için etkin çalışma sergilemedi; açıklamalarla, demeçlerle, basın toplantılarında dile getirmekle yetindi!

 

Bütün adaylar, bir de bağımsız, harıl harıl kampanya başlatıp, sokak sokak, kapı kapı dolaşırken, seçmenle birebir iletişim kurarken, partim CHP’m adayını hala açıklamamıştı.

Denildi ki:

“İstanbul’a ve Ardahan’a karşı, Kars için DEM Parti ile anlaşıldı. Bunun için, Kars’ta, DEM Parti’ye kazandıracak, silik biri çıkarılacak”!

 

Tam bu sırada…

Adlarına “Araştırma şirketi” denilen iki şirketin sözde araştırması yayınlandı.

Adlarını anmayacağım şirketten biri, İyi Parti’nin adayını, seçime girmeyen AKP’nin adayı yaptı ve birinci sırada gösterdi, yüzde 3’lük ayırtla (farkla) kazanacağını yazdı; diğeri de, İyi Parti adayının açık arayla seçimi kazanacağını sundu!

 

O aday 4’üncü oldu!

 

CHP adayını açıklayıncaya kadar, Kars merkez ilçe Belediye Başkanlığı seçiminin DEM Parti, CHP ve MHP adayları arasında geçeceği yaygın kanıydı.

CHP, adayını açıkladığında, ikinci sıradaki yerini MHP’ye bıraktı!

Artık Kars’ta, merkez ilçede Belediye Başkanlığı seçimi için DEM Parti ile MHP’nin yarışacağı netleşti ve konuşulur oldu.

Ama ağırlık, DEM Parti’nin kazanacağı yönündeydi.

 

DEM Parti il, merkez ilçe yönetimleri, seçimi kesin kazanacaklarının rahatlığı içindeydiler.

Rahat oldukları için de, “taşıma seçmen” olayını hiç saydılar, önemsemediler; önlem alma eylemi/çalışması içine girmeye pek gereksinim duymadılar..

 

Ama Iğdır Dem Parti İl, Merkez İlçe Yönetimleri işi daha bir sıkı tuttular, önlemlerini aldılar, Iğdır Belediye Başkanlığı seçimini kazandılar.

Kocaeli’nde oturan Karslı genç yazar Volkan Aydemir, www.siyasetcafe.com internet gazetesinde 8 Nisan 2024 Pazartesi günkü Iğdır’daki listenin seçime ve sonuca etkisi” https://www.siyasetcafe.com/igdirdaki-listenin-secime-ve-sonuca-etkisi-4743yy.htm başlıklı yazısında “Iğdır Belediye seçimi”ni ve seçime ilişkin yaşananları çok güzel işliyor; linki tıklayıp okumanızı öneririm.

 

Kars DEM Parti yöneticileri, kazanacaklarından emin olup “gevşemeleri”, seçimi yitirmelerine neden oldu.

İlçe, ardından İl Seçim Kurullarına itirazlar yaptılar, belgeler sundular. https://www.politikars.com/tasimali-secmen-krizi-dem-parti-karsta-iptal-basvurusunu-yineledi-573947h.htm

 

Yakın tarihten bile habersiz “siyasi cahil”, DEM Parti’nin Eş Genel Başkanı Siirt Milletvekili Karslı Tuncer Bakırhan ise Ankara’da, Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK’nın) binası önünde, Kars merkez ilçe seçimlerine ilişkin itirazlarını ret eden YSK’yı yerden yere vurdu.  https://www.gercekgundem.com/siyaset/dem-partili-bakirhandan-ysknin-kars-ve-hilvan-kararina-tepki-456789

Ben de 6 Nisan 2024 Cumartesi günlü paylaşımımda Bakırhan’a tepkimi YSK’NİN KENDİ GÖREVLERİNE, ELERKİ (DEMOKRASİ)YE, HATAY TİP MİLLETVEKİLİ CAN ATALAY DAVASINDA SESSİZ KALARAK DARBE VURDUĞUNDA SİZ NEREDEYDİNİZ?!. TATİLDE Mİ?!. https://twitter.com/BakiKarakol/status/1776640566500970904 tümcelerimle gösterdim.

 

Kars merkez ilçe Belediye Başkanlığı seçimine ve “taşımalı seçmen” söylemine ilişkin anlatıyı, bilgilendirmeyi, 5 Nisan 2024 Cuma gecesi Tele1 TV’de, “Kamu-oyu” programında, Kars CHP İl Başkanı Onur Uludaşdemir çok güzel yaptı.

https://www.youtube.com/watch?v=2EfDhcXXhJI linkin 26:21 – 36:54 arasını tıklayın, kulaklarınızla dinleyin; bana hak vereceksiniz.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Kars CHP İl Başkanı Uludaşdemir’i dikkate alsın” derim.

 

Bir dizi yanlış ve de -ne yazık ki- “yanlı” kararlarıyla “battıkça batan” –çok üzgünüm- YSK, birkaç doğru kararları yanında, en doğru kararı Van’da verdi. https://twitter.com/BakiKarakol/status/1775556423679697203

Yanlış ve “yanlı” kararlarından bir olan Kars Merkez İlçe Belediye Başkanlığı seçimine ilişkin itirazları ret etmesinin, Van’da yaşanan sokak eylemlerinin https://gazeteoksijen.com/secim-2024/vanda-secim-gerginligi-devam-ediyor-ates-yakip-yollari-kapattilar-207386 benzerinin Kars merkezde yaşanacağından kaygılıyım!

Yanılırsam, sevineceğim.

 

Başka ayrıntılar da var ama yazmayacağım; çünkü geride kaldı, artık gereği ve değeri yok.

Ancak…

Bundan sonraki süreçte şunları görüyorum:

Cumhur İttifakı’nın MHP’li adayı Prof. Dr. Ötüken Senger başarılı olamayacak; çünkü Belediyeciliği ve yerel yönetimi, yerel yöneticiliği bilmiyor. 

Bildikleri sanılanların çemberinde kalacak.

Bu da, “Davul, Başkanın boynunda; tokmak Belediyeciliği ve yerel yöneticiliği bildikleri sanılanların elinde olacak” demek.

Böyle bir yapılanmanın, oluşumun sonucu, “hizmetsizlik”, “batık belediye” kaçınılmaz olacak.

Yanılmayı çok isterim.

Çünkü…

Zararı gören, sevdalısı olduğum Kars’ım ve Karslım olacak!

Hayır olmasın!!

 

Yazımı, 31 Mart 2024 https://www.karsmanset.com/haber/net-kars-secim-sonuclari-aciklandi-1162525.htm ve 31 Mart 2019 https://secim2019.sozcu.com.tr/secim2019/kars Kars Merkez İlçe Seçim sonuçlarını gösteren linkleri bilginize sunarak, bitireceğim…

31 MART 2024 YEREL SEÇİMLERİ’NİN KAZANANI, KAZANDIRANI…

150 150 bakikarakol

“… Bir de üstüne üstlük açık yüreklilikle ifade edeyim: Adaylar sürecinde ‘Biz kimi koysak kazanır, Merkezden belirledik. Gönderiyoruz, bunu seçin’ üslubu ile hareket edilirse, 31 Mart’ın ertesi 1 Nisan sabahı Türkiye’de erken seçim konuşulur. Ve Cumhurbaşkanımız Beştepe’de rahat oturamaz.” 

https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/akpli-metin-kulunkten-partisine-bu-uslupla-hareket-edilirse-1-nisan-2148358

 

Bu sözcükler, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a çok yakın ve AKP’de gerçek anlamda “özgül ağırlıklı” AKP eski Milletvekili Metin Külünk’e ait.

Külünk bu ve daha başka sözcükleri 5 Aralık 2023 Salı günü, konuk katıldığı TV programda söyledi.

Külünk’ün alıntıladığım söyleri aynen çıktı.

 

1 Nisan’ın ilk dakikalarında “Erken seçim” diye tutturanların başında –ilk seslendiren oldukları için- Muhammed Ali Fatih Erbakan’ın “Genel Başkan” sıfatıyla bulunduğu “Yeniden Refah Parti (YRP)ler geliyor.

31 Mart 2024 Yerel Seçimleri’nden –aldıkları oylara göre- 3’üncü parti çıktılar ya, ondan!

Demiri tavında dövmek istiyorlar!

3’üncülüğün morali, rüzgarı ile iktidar olmanın hayalindeler!

Bilmezler ki, evdeki hesap çarşıya/pazara uymaz!

Siyasi anlayışlarından ötürü bilmedikleri, hiçbir zaman da bilemeyecekleri ve de öğrenemeyecekleri o kadar şey, şeyler var ki!

Saymakla bitmez!

Bunların geçmişleri, cibilliyetleri belli!

Bugün aralarının açık olduğu görünümünü verdikleri siyasi kadrolar, 23 yıl öncesine kadar içlerinde değiller miydi?!

Aynı yolda, aynı yolun yolcuları değiller miydi?!

Kazara yarın iktidara gelirlerse, aynı olmayacaklar mı?!

O l a c a k l a r !

 

Bu YRP’lilerin, geçmişlerini unutup geleceklerini göremeyen kimi siyasilere, kimi yazar, çizere, yorumcuya vb ne demeli?!

 

YRP’nin, YRP’lilerin ve de YRP’nin başındaki –Necmettin Erbakan’ın oğlu- Muhammed Ali Fatih Erbakan’ı böylesine pohpohlamanın anlamı, gereği yok!

Bu anlayışın siyasi kadroları, dünya lideri Kemal Atatürk’e, O’nun devrim ve ilkelerine, O’nun demokratik, laik Cumhuriyet’ine, O’nun Türkiye’sine, O’nun halkına vb azgın, azılı karşıtlar, zarar verenlerdir!

Ne bunların anlayışlarının, ne bunların anlayışlarının benzerlerinin bu topraklarda, bu bölgede ve de dünyanın hiçbir bölgesinde yeşermesin, serpilip gelişmesin, dal budak olması!

Çünkü…

Anlayışları ve benzer anlayışlar, insan ve  insanlık düşmanı emperyalizme, emperyalistlere hizmet ediyor!

 

Gerçekçi anlayışlara, gerçek dindarlara saygım var.

Gerçek anlayıştakiler ile gerçek dindarlar, başlarda kimi söylemlere inandılar, kandılar, Adalet ve Kalkınma Partisi’nde toplandılar!

31 Mart 2024 Yerel Seçim öncesi, düşündüler, sorguladılar, ne yaman “yanıldıkları”nı,  “yanıltıldıklarını” çok net gördüler, kavradılar; uyarıları sonuç vermeyince de, AKP’den çekilme seçeneğinde karar kıldılar, çekildiler.

 

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan şimdi -31 Mart 2024 Pazar saat 22.30’da- partisinin Genel Merkez binasının balkonundan yaptığı konuşmada https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/151940/-bu-secimin-galibi-demokrasimizdir-mill-iradedir- “Burada öncelikle bir hususu ifade etmek durumundayım: Seçimler, bildiğiniz gibi, demokrasilerin en kritik günleridir. Milletin iradesi sandıkta tecelli eder. Millet, sözünü sandık yoluyla söyler. Millet, siyasetçiye mesajını sandık vasıtasıyla iletir. Millet, uyarısını ve takdirini sandık aracılığıyla ifade eder. Milletin kararının, hiçbir baskıyla, dayatmayla, yönlendirmeyle karşılaşmadan sandıkta tebarüz etmesi..” diyor, “31 Mart bizim için bir bitiş değil, aslında bir dönüm noktasıdır. 31 Mart Mahalli İdareler Seçimleri’nde de Türk milleti, yine sandığı vesile kılarak mesajlarını siyasetçilere ulaştırmıştır. Sonuçlardan bağımsız olarak bu seçimin galibi öncelikle demokrasimizdir, millî iradedir, hangi siyasi görüşe mensup olursa olsun 85 milyonun tamamıdır. Seçim maratonunda kazanan, adaylardan önce Türkiye olmuş, milletimiz olmuş, uğruna ağır bedeller ödediğimiz demokrasimiz olmuştur. Bugün AK Partiye ve Cumhur İttifakına oy verenlerle birlikte, demokratik haklarını kullanarak sandığın gücüne güç katan herkes kazanmıştır” diye sürdürüyor ve şu sözleri ekiyor:

“Elbette her siyasi parti kendi bünyesinde seçim sonuçlarını analiz edecektir. Biz de partimizin organlarında 31 Mart seçimlerinin neticelerini açık yüreklilikle değerlendireceğiz, özeleştirimizi cesaretle yapacağız. Elbette yerel bazda yaşanan bu gerilemenin sebeplerini ayrıca masaya yatıracağız. Kaybettiğimiz, geriye düştüğümüz her yerde, sebepleri çok iyi tespit edecek ve gerekli müdahalelerde bulunacağız. Ama hiçbir surette milletimizin kararına hürmetsizlik etmeyeceğiz. Milletle inatlaşmaktan, millî iradeye rağmen hareket etmekten, milletin takdirini sorgulamaktan, bugüne kadar olduğu gibi, yine uzak duracağız. Milletin sandıkta verdiği mesajları en isabetli, en objektif bir şekilde akıl ve vicdan terazimizde tartarak, gerekli adımları mutlaka atacağız. Bunun için önümüzde yaklaşık 4-5 yıllık bir süre var. Bu süre zarfında yanlışlarımızı düzelteceğiz. Eksiklerimizi muhakkak tamamlayacağız. Doğrularımızın sayısını artıracağız. Bir sonraki seçimlere kadar olan dönemi, her açıdan kendimizi yenilediğimiz, hatalarımızı telafi ettiğimiz kapsamlı bir muhasebe zeminine dönüştüreceğiz.”

(Erdoğan’ın sözlerinde, doğrular yanında çok da eksikler, yanlışlar, çelişkiler var; bu yazıda değinmeyeceğim.)

 

31 Mart 2024 gecesi diğer siyasi parti Genel Başkanları da açıklamalarda bulundular.

Kazandıklarını savladılar.

Ama hiç biri Erdoğan gibi özyergiden (özeleştiriden) söz etmedi!

 

Seçimden, partim CHP’m 1’inci, YRP 3’üncü, DEM Parti 4’üncü çıktı.

Üçünün de Genel Başkanları ve başka konuşanları “kazanma” havalarındaydılar!

Sanıyorlardı ki, halkı etkileyici siyasi seçim çalışmaları yaptılar, partilerini seçim 1’inci, 3’üncü, 4’üncü çıkardılar!

Yanılıyorlardı!

Evet, bu seçimin çalışanları vardı.

Ekrem İmamoğlu’nu, Mansur Yavaş’ı öncelikle sayabilirim.

Ancak…

Kazanım, onların da çalışmalarıyla olmadı!

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan çok çalışan yoktu!

Kazanamadı, kazandıramadı!

Lami cimi yok kardeşim…

31 Mart 2024 Yerel Seçimleri’nin kazananı, kazandıranı, “düşünen, sorgulayan, uygulayan halk”tır!

Siyasi parti Genel Başkanlarının tamamı, “toplumsal muhalefet”in gerisinde, hem de çok çok gerisinde kaldılar!

Ve o “toplumsal güce, muhalefet”e yenildiler!

İşte o “toplumsal gücü, muhalefet”i oluşturan, “düşünen, sorgulayan, uygulayan” insanlarımızdır!

Yarınları da belirleyecek gene onlar olacak!

 

Bu arada…

Seçimden 1’inci çıkan partim CHP’min Genel Başkanı Özgür Özel için “Genel Başkandı, bu seçimle lider oldu” diyenlere kızıyorum.

Bu beyler, hanımefendiler galiba “lider”in ve “Genel Başkan”ın anlamını bilmiyorlar!

Bilmiyor olabilirler, öğrensinler!

 

Diğer konu…

Siyasi falcılar hemen döktürdüler:

“Geleceğin Cumhurbaşkanı adayları belli oldu: Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş.”

Yok yav!

Ah sizi gidi sizi siyasi falcılar siiizzziii!

 

Dinlerler mi, değerlendirmeye alırlar mı bilmem; ama partim yönetimine önerilerde bulunmak istiyorum.

Lütfen…

*Gerçeği, gerçekleri, gerçeklerinizi masaya yatırın, siyasi geleceğinize mal olsa da kabul edin, gereğini yapın, kabul edin.

*Özünden, zemininden kaydırılmış, siyasa (politika) üretmekten, çalışmaktan yoksun, “tabela” parti duruma getirilmiş partimizi özüne döndürün, zeminine oturtun.

*Partiye ciddi zararlar veren eski Genel Başkanlardan Hikmet Çetin’i ve Kemal Kılıçdaroğlu’nu Parti Yüksek Disiplin Kurulu’na verin, partiden atın; Deniz Baykal, Bülent Ecevit ve İsmet İnönü’yü masaya yatırın, sorgulayın.

*Deniz Baykal’ın tarumar ettiği, ettirdiği “tüzük değişikliği”ni yırtın atın.

*Siyasa üretecek yapılanmayı yaşama geçirin.

*Partide, parti teşkilatlarında “Kılık Kıyafet Yasaları”nı uygulayın Türkçe sözcüklerimizin konuşulmasını sağlayın.

*Milletvekili, Belediye Başkanı, Belediye Meclis üyeleri, İl Genel Meclis Üyeleri, Genel Başkan, Parti Meclisi ve Parti Yüksek Disiplin Kurulu Üyeleri, Genel Başkan ve Genel Merkez Yönetimi tarafından seçilmesine son verin, önseçime nokta koyun, partili üyelerin belirlemelerinin önünü açın, sürecini başlatın.

*“Tercih oy”un yasalaşmasına öncelik verin.

*Teşkilatların siyasa üretmelerini zorunlu hale getirin.

*İletişime, vatandaşa ulaşmaya, anlaşılır anlatıya, propagandaya duyarlı davranın.

Partimizi “devşirme”lerden arındırın.

 

Ve…

Van olayı…

KABUL EDİLİR DEĞİL!.. BAKALIM YSK KARARINA SAHİP ÇIKACAK, HAK SAHİBİNE HAKKI OLAN MAZBATAYI VERECEK Mİ?!. GÖRECEĞİZ!.. https://twitter.com/BakiKarakol/status/1775199946116837712

AKP Sözcüsü Ömer Çelik, 12 Eylül 2010’daki halkoylamasıyla “Yargı darbesi” yapacak, yargıya partililerinizi, yandaşlarınızı, “itaatkar”larınızı yerleştireceksiniz, dün de (2 Nisan 2024 Salı) çıkıp Van olayıyla ilgili “Bu, siyasi alanın müdahale ettiği, hükümet alanının müdahale edebileceği bir alan değil” diyeceksiniz!

Kim inanır?!

Kimi inandıracağınızı sanıyorsunuz?!

Ve Hatay olayı!..

Öyle oy sayımı mı olur?!

O sayım, oylar nasıl kabul edilir, geçerli sayılır?!

Hukuk adına il, ilçe Seçim Kurumları ve son olarak Yüksek Seçim Kurulu (YSK) doğru kararlar alsınlar ve uygulasınlar, uygulatsınlar!  

 

Öte yandan…

Seçim bitti, “itirazlar süreci” başladı!

İl ve ilçelerdeki birbirleriyle çelişen “ret”, “kabul” kararların ardı arkası kesilmiyor!

Yalvarıyorum, yakarıyorum, “itiraz edilemez, kesin karar”ı verecek YSK duyarlı olsun, duyarlı davransın!

 

Üzülerek…

Van, Hatay olayları ve başka il, ilçelerdeki “itirazlar yağmuru” ile AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın alıntıladığım yukarıdaki sözlerinin yaman çeliştiğini belirtmeliyim!

Şunu da vurgulayarak belirtmeliyim ki, bütün bu gelişmeler, Erdoğan’ın, partisi AKP’nin Merkez Yönetim Kurulu’ndaki “Ya hatalarımızı görerek kendimizi toparlarız ya da güneşi gören buz misali erimeye devam ederiz” https://www.sozcu.com.tr/erdogan-dan-secim-yorumu-gunesi-goren-buz-misali-erimeye-devam-ederiz-p36900 sözünün gerçekleşeceğini ya da gerçekleşmesinde payı sahibi olacağını işaretliyor!

 

Ne güzel atasözümüzdür:

“Herkes ektiğini biçer”!..

 

NOT: Kars Belediye Başkanlığı seçimi ile ilgili düşüncelerimi haftaya yazacağım.

“GELECEĞİN SİYASİ LİDERİ: CAN ATALAY”!..

150 150 bakikarakol

Ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin sonucu, yürütmenin de başı olan AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından “Bakan” sıfatıyla atanan “Yüksek Bürokrat”lar, 21 Mart 2024 Perşembe günü başlayan “Yerel Seçimler”e ilişkin Anayasal ve yasal “Seçim Yasakları”na aldırış etmeden, “suç” işleyerek, “Cumhur İttifakı”nın, özellikle “Cumhur İttifakı”nın birinci siyasi partisi AKP’nin Belediye Başkan adaylarının kazanmaları yönünde caddelerde ve sokaklarda vatandaşlarla birebir görüşüyorlar, mini mitinglerde konuşmalar yapıyorlar, “adayımız” dediklerine oy istiyorlar*!

Buna ilişkin haberleri, tepkileri, yergileri okuduğumda…

Ortada “Partili Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi” yokken, sistemin adı dahi anılmazken; “Parlamenter Sistem” varken, “Başbakan” olan AKP Genel Başkanı Erdoğan, halk tarafından seçilecek Cumhurbaşkanlığı’na aday olduğunda (10 Ağustos 2014) “Başbakanlık” görevinden istifa etmediğini, Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK’nın) da “bu yanlışa onay verdiği”ni anımsadım.

Bu yüzden…

“Bakan” sıfatlı “Yüksek Bürokrat”ların, “adayımız” dedikleri yanında alanlarda yer almalarına özünde karşıyım ama tepkilere kulak asmayacaklarını, bildiklerini okuyacaklarını, yani bir sonuç elde edilmeyeceğini bildiğim için umursamıyor, YSK’ya da “Seçim ve halkoylamaları süreçlerindeki ‘kimi kararları’ndan ötürü ‘Sicili bozuk” diyorum!

“Sicili bozuk” birine, birilerine, kuruluşlara, kurumlara güvenilir mi, güven olur mu?!

Olsa bile, ne kadar gerçekçi, inandırıcı olur?!

Ben şahsen gerçekçi ve inandırıcı da bulmam!

Bulmadığım için, 4 gün sonra (31 Mart 2024 Pazar) sandığa gidecek halkın oyları üzerinde ciddi yanlı, yanlış kararlar alınacağı, aldırılacağı ve de uygulanacağı, uygulatılacağı kaygısındayım!

Üzgünüm…

YSK’nin “kimi kararları”ndan ötürü sicili öylesine ve o kadar bozuk ki!

Bir zamanlar sonsuz güven ve saygın duyduğum YSK’nın bugünkü hale getirilmesini içime sindiremiyorum!

Ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ni, “Parlamenter Sistem” yanlısı, tutkunu bu toprakların insanları ret etmişti

Ama…

YSK’nın geçerli saydığı “mühürsüz oylar”la “kabul edildi” diye gene aynı YSK “resmi” olarak açıkladı! https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-39616136

O dönemin YSK Başkanı Sadi Güven çıkıp “Benim soyadım ‘Güven’, bana güvenin” demez mi?!

Ve…

Ahmet Yener Başkanlığındaki şimdiki YSK geri kalır değil!

Şu seçim sürecinde olup bitenlere sessiz kalması bir yana…

Bir örnek:

Hatay Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Can Atalay hakkında aldığı “doğru kararlar”ının arkasında durmadı, duramadı!

Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’nin “Can Atalay”la ilgili “kararı”na “Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi, orada dur. Can Atalay, benim Anayasa ve yasalardan aldığım yetkiyle ‘Milletvekili adayı’ oldu ve Milletvekili seçildi, ‘Milletvekili mazbatası’nı verdim. Ben de Yüksek Yargı organıyım, benim kararlarım kesindir, itiraz edilemez. Sen, benim üstünde değil, altımdasın. Kararlarımı sorgulayamaz, yargılayamazsın. Kararlarıma saygılı ola ve dosyayı yerel mahkemeye gönder, Can Atalay’ın salıverilmesini sağla” demdi!

 

Can Atalay’ın partisine, avukatlarına ne demeli?!

Bu ayrıntıya neden odaklanmadılar?!

Neden toplumun dikkatini bu ayrıntıya çekmediler?!

Neden bu noktada kamuoyu oluşturmadılar?!

Neden YSK’nın kapısında bu içerikte açıklamalar, eylemler yapmadılar, “YSK sessiz kalma, kararlarına sahip çık, kararlarını hiçe sayan Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’ne ‘Dur’ diye seslenmediler?!

 

Ama…

Ayırtında olunamayan bir gelişme filizlendi!

Yeşeriyor!

“Düşün babası”, sevdalısı olduğum Kars’ımdan “Muharrem Ulu”!

Ulu kardeşim, Şubat 2024 başlarında telefonla konuştuğumuzda dedi ki:

“Geleceğin siyasi lideri Can Atalay”!

Katılıyorum.

Çok da iyi olur.

Sevgili Can Atalay’ı içtenlikle istiyor, içtenlikle destekliyorum.

 

Tarihçesinde…

Türkiye’de demokrasinin kök salmasını sağlayan önemli unsurlardan biri de 1950 yılında Yüksek Seçim Kurulunun seçim yönetiminde merkezî bir kurum olarak kurulması olmuştur. Yüksek Seçim Kurulu, 21.02.1950 tarihinde yürürlüğe giren 16.02.1950 tarihli ve 5545 sayılı Milletvekilleri Seçimi Kanunu 1 ile oluşturulmuştur. 5545 sayılı Kanun’un 57. maddesinde, seçim işlerinin seçim kurullarınca yürütüleceği belirtilmiş; 58. maddesinde de Ankara’da bir ‘Yüksek Seçim Kurulu’, her seçim çevresinde bir “il seçim kurulu”, her ilçede bir “ilçe seçim kurulu” ve seçim bölgelerinde yerleştirilecek her sandık başında bir “sandık kurulu” bulunacağı hükmüne yer verilmiştir.2 Ayrıca anılan Kanun’un 59. maddesi ile ülkemizde ilk defa seçimlerin hâkim gözetim ve denetimi altında yapılması ilkesi benimsenmiş; Yüksek Seçim Kurulunun yanı sıra il ve ilçe seçim kurulları ve sandık kurullarından müteşekkil seçim organlarının tüm işlemleri, hâkim gözetimi ve denetimine tabi tutulmuştur. Yüksek Seçim Kurulunun görev ve yetkileri, 5545 sayılı Kanun’un 123. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre Yüksek Seçim Kurulu, oy verme gününden önce il seçim kurullarının teşekkülüne, işlemlerine ve kararlarına karşı yapılacak itirazlar ile il seçim kurullarının ilan ettiği aday listelerine ilişkin itirazları inceleyerek kesin karar vermeye yetkili kılınmıştır.https://www.ysk.gov.tr/tr/tarihce/1510  yazan…

Görevleri de…

Yüksek Seçim Kurulu, ülkemizdeki seçimlerin başlamasından bitimine kadar başta Anayasa olmak üzere; 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun, 7062 sayılı Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile diğer seçim kanunlarına uygun olarak seçimlerin yönetim ve denetim işlemlerinin adil ve şeffaf bir şekilde yürütülmesini sağlayacak düzenlemeleri yapan, seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikâyet ve itirazları inceleyen ve kesin olarak karara bağlayan, seçim sonuçlarını güvenli ve hızlı bir şekilde kamuoyuna duyuran Anayasal bir Kuruldur.”  https://www.ysk.gov.tr/tr/ysk-gorev-ve-yetkileri/1493 biçiminde özetlenen…

Yürürlükteki Anayasa’nın “Yasama Bölümü” içinde yer alan, yalnızca seçimlerin genel yönetim ve denetimini yürüten bir kurul değil, Yargıtay ve Danıştay’ın kendi üyeleri arasından seçtikleri üyelerden oluşan, seçimlerin yargısal denetimini de sağlayan karma egemen bir üst yargı mercii olan, 7 asıl ve 4 yedek üyeden** oluşan, kendi içlerinden birini başkan, birini başkanvekili seçen, görev süreleri 6 yılla sınırlı, görev süresi biten üyenin tekrar seçilmediği ve siyasi partilerin belirli koşulları taşımaları halinde 1 asıl, 1 yedek temsilci bulunduran Yüksek Seçim Kurulu’nun, 31 Mart 2024’e 4 kala kendini sorgulaması, silkelemesi, güven kazanması, buna da halkı inandırması ülke, halk ve hukuk yararınadır.

Yoksa…

Yandı gülüm keten helva!

 

Şimdi…

31 Mart 2024 Pazar günü sandığa gideceğiz.

Seçmenin seçmediği, başkalarının (siyasi parti Genel Başkanlarının, o siyasi parti genel merkez yönetimlerinin) “seçtikleri” diyemeyeceğim, “atadıkları” diyeceğim –ki, bunun “kayyum”dan ne ayırtı (farkı) var?- YSK onayından geçmiş listelerdeki insanlara oy vereceğiz.

(Bağımsızları ayırmak gerek.)

Bu bilinçte olalım, bu bilinçte olduğumuzu partilerin il, ilçe ve Genel Merkez yöneticilerine hissettirelim.

Sandığa kesin gitmek kaydıyla, en doğru seçeneğimize mührü basalım.

 

Bu arada…

Sevdalısı olduğum Kars’ta, seçimden sonraki günlerde yazacağım ilginçlikler oldu, oluyor!

Ya biri, birine okkalı oyun oynuyor, kazık atıyor, atacak ya da biri yüklü parayla yanıltıcılık yapıyor, yaptırıyor.

Küskünler var.

Kars’ta değiller, Kars dışında başka başka yerlerde partilerinin seçim çalışmalarına katılıyorlar.

Bugünden havlu atanı, atanları ve de kazanacak adayı biliyorum.

Ancak…

Tek sözcük yazmayacağım.

Nisan 2024’ün ikinci yarısından itibaren yazacağım.

Yalnız Kars’la ilgili değil, Türkiye Geneliyle ilgili yazacaklarım çokça!

 

31 Mart 2024 Yerel Seçimleri’nin olaysız, sakin geçmesi dileğindeyim.

Lütfen duyarlı olalım, gerilime, gerilmelere ortam yaratılmasına izin vermeyelim.

Bu Cennet ülke, bu güzel insanlar bizim.   

   

İzninizle yazımı…

Çok önemsediğim, herkesin de önemseyip içeriğindeki iletinin, iletilerin özünü, ayrıntılarını anlayıp en sağlıklı sorgulamalar yaparak, gizliliğin herkesçe bilinmesi için,  

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın; oğlu Necmettin Bilal Erdoğan’ın “Yüksek İstişare Kurulu Üyesi” olduğu “Türkiye Gençlik Vakfı’nın (TÜGVA’nın)  8 Mart 2024 Cuma günü Sinan Erdem Spor Salonu’ndaki “7’inci Gençlik Buluşması”nda TÜGVA il temsilcilerine ettiği şu sözlerle bitireceğim:

“Malum 31 Mart Türkiye’de bir dönüm noktası. Ve bu dönüm noktasında tüm İslam dünyasının gözleri Türkiye’de. Türkiye’de ne olacak? Her ne kadar bu bir genel seçim değilse de yerel seçimde gözler, AK Parti’nin bu seçimlerden alacağı netice ne olacak? Onun için tabii çok güçlü bir gençliğe sahip olan davamız, inşallah sandıkları adeta patlatırcasına 31 Mart akşamında o farklı bakanlara gereken cevabı verecektir diye inanıyorum. Ardı arkası kesilmeyecek şekilde çalışmalarımı sürdürüyorum. Adeta nefes almaksızın koşturuyoruz. Çünkü benim için bu bir final. Yasanın verdiği yetkiyle bu seçim son seçimim ama buradan çıkacak netice benden sonra gelecek kardeşlerim için bir emanetin devri olacak. Onun için de hazırlıklarımızı buna göre yapıp adımı da buna göre atmamız lazım ki çok farklı bakanlara karşı gereken cevabı istiyoruz ki 31 Mart akşamı verelim. 1 Nisan’dan itibaren de yeni bir dönemi inşallah başlatalım.”

https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/erdogan-benim-icin-bu-bir-final-son-secimim-2183622?utm_campaign=Cumhuriyet&utm_medium=SliderHaber&utm_source=Anasayfa

VİDEO : https://www.youtube.com/watch?v=MCk1p2_Zk_w

 

*  Prof. Dr. İbrahim Ö. Kaboğlu’nun 17 Ağustos 2023 günlü “Bakanlar Seçim Çalışmalarına katılamaz” https://www.birgun.net/makale/bakanlar-secim-calismalarina-katilamaz-461397 başlıklı yazısı.

 

** YSK üyelerinin 6’sı Yargıtay, 5’i Danıştay Genel Kurullarınca kendi üyeleri arasından üye tam sayılarının salt çoğunluğunun gizli oyu ile seçilir.

BAHÇELİ’NİN, ERDOĞAN’A “AYRILAMAZSIN, BIRAKAMAZSIN” SÖZCÜKLERLE SESLENMESİ!..

150 150 bakikarakol

Anımsayacaksınız…

“Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin “Yürütme”nin de başı AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 8 Mart 2024 Cuma günü, iki oğlundan küçüğü Necmettin Bilal Erdoğan’ın “Yüksek İstişare Kurulu Üyesi” olduğu Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA)’nın İstanbul Bakırköy’deki “Sinan Erdem Spor Salonu”nda “7’inci Gençlik Buluşması” etkinliğine katıldı.

İlkin, TÜGVA’nın 81 il temsilcileriyle bir araya geldi, bir konuşma yaptı, ardından büyük salona geçti, TÜGVA’lı gençlere seslendi.

 

Erdoğan, “Artık sizlerin zamanının misafiri olan bir büyüğünüzüm. Ben misafirim, siz ev sahibisiniz” tümcesini ettiği TÜGVA’lı gençlerle buluşmadan önce, TÜGVA’nın 81 il temsilcilerine şu tümceleri etmişti:

“Malum 31 Mart Türkiye’de bir dönüm noktası. Ve bu dönüm noktasında tüm İslam dünyasının gözleri Türkiye’de. Türkiye’de ne olacak? Her ne kadar bu bir genel seçim değilse de yerel seçimde gözler, AK Parti’nin bu seçimlerden alacağı netice ne olacak? Onun için tabii çok güçlü bir gençliğe sahip olan davamız, sandıkları adeta patlatırcasına 31 Mart akşamında o farklı bakanlara gereken cevabı verecektir diye inanıyorum. Ardı arkası kesilmeyecek şekilde çalışmalarımı sürdürüyorum. Adeta nefes almaksızın koşturuyoruz. Çünkü benim için bu bir final. Yasanın verdiği yetkiyle bu seçim son seçimim ama buradan çıkacak netice benden sonra gelecek kardeşlerim için bir emanetin devri olacak. Onun için de hazırlıklarımızı buna göre yapıp, adımı da buna göre atmamız lazım ki çok farklı bakanlara karşı gereken cevabı istiyoruz ki 31 Mart akşamı verelim. 1 Nisan’dan itibaren de yeni bir dönemi inşallah başlatalım.” https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/erdogan-benim-icin-bu-bir-final-son-secimim-2183622?utm_campaign=Cumhuriyet&utm_medium=SliderHaber&utm_source=Anasayfa

(VİDEO : https://www.youtube.com/watch?v=MCk1p2_Zk_w)

 

 İki gün sonra (10 Mart 2024 Pazar), Kamutay (TBMM) Başkan Vekillerinden AKP’li Bekir Bozdağ’ın açıklaması basında yer aldı. https://www.gercekgundem.com/siyaset/bekir-bozdag-erken-secim-karari-cikarsa-erdogan-ucuncu-kez-aday-olabilir-453868

Bozdağ, Kamutay’ın erken seçim kararı alması durumunda, Erdoğan’ın “Cumhurbaşkanı aday” olabileceğini söyledi.

Tartışı başladı ve sürüyor.

(Ayrıntılara girmeyeceğim.)

 

Aynı gün, MHP’nin 14’üncü Olağan Büyük Kurultay’ı vardı; “Genel Başkan”lığa tek aday Devlet Bahçeli idi.

(Bahçeli, 6 Temmuz 1997 günü yapılan 5’nci Olağanüstü Kongre’den beri Genel Başkan.)

 

Bahçeli, 10 Mart 2024 Pazar günkü Kurultay’da konuştu ama konuşması MHP’nin resmi internet sitesi www.mhp.org.tr’de yayınlanmadı, yerine “teşekkür konuşması” kondu.

Ancak…

Gazetelerin internet siteleri, Bahçeli’nin “Kurultay konuşması”nı genişçe yayınladılar.

Örneğin:

Cumhuriyet Gazetesi, internet sitesinde “Oyların tamamını aldı: Devlet Bahçeli yeniden genel başkan seçildi” https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/oylarin-tamamini-aldi-devlet-bahceli-yeniden-genel-baskan-secildi-2186628?utm_campaign=Cumhuriyet&utm_medium=SliderHaber&utm_source=Anasayfa (https://www.youtube.com/watch?v=Y5V0nlinfCU) başlığıyla yayınladı.

 

www.cumhuriyet.com.tr’nin anılan haberine göre, bin 295 delegenin tamamının oyunu alarak, 11’inci kez “Genel Başkan” seçilen Devlet Bahçeli, “Kurultay konuşması”nda “Geçenlerde basından öğrendiğim kadarıyla Sayın Cumhurbaşkanımızın bir konuşması özellikle sol cenahlarda büyük bir iştah olarak kabul edilmiştir. Buradan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a seslenmek istiyorum” diyor ve ekliyor:

“Ayrılamazsın, Türk milletini yalnız bırakamazsın. Cumhur İttifakı olarak yanındayız. Yeni yüzyılın kurtarıcı lideri olarak sizi görmek istiyoruz.”

Yanlış okumadınız!

 

“Cumhur İttifakı”ndaki siyasi partilerden “MHP”nin Genel Başkanı Milletvekili Devlet Bahçeli, halktan 27 milyon 843 bin 692 (%52,18) oy alan ve “Cumhurbaşkanı” seçilen AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a “Ayrılamazsıni bırakamazsın” diye sesleniyor!

 

Siyasi parti Genel Başkanı Milletvekili Bahçeli, seçmenden kaç oy almış ki…

28 milyona yakın seçmenin “oy”u ile “Cumhurbaşkanı” seçilen ve “Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanlığı makamı”na oturan “Cumhurbaşkanı”na “ayrılamazsın”, “bırakamazsın” diyor?!

 

Kaldı ki, Türk halkının varlığı bir kişiye bağlı değildir!

Kaldı ki, Türk halkı bir bütündür, tek kişiye sığınmaya ne izini ne geçit vermez, bir vatandaşını dahi yalnız, sahipsiz bırakmaz!

Kaldı ki, Türk halkı, “Cumhur İttifakı” demek değildir!

Kaldı ki, değil “yeni yüzyıl”ın, yüz yılların tek kurtarıcısı, biri veya birileri değil, Türk halkının kendisidir!

 

Bahçeli’ye bu sözleri yazanlar, okutanlar, söyletenler kabul edilemez yanlışlarının ayırtındalar mı?!

 

Bahçeli, ağzından çıkan sözlerin ayırtında mı?!

Ayırtında olsa da, olmasa da fena, kaygı verici!

 

Sormak isterim:

“Cumhur İttifakı” ortaklarından MHP Genel Başkanı Milletvekili Devlet Bahçeli, halk tarafından seçilmiş “Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı”na, emredercesine “ayrılamazsın, bırakamazsın” deme gücünü nereden alıyor?!

 

Oysa Bahçeli’nin “devlet adamı donanımı”da, nazik, kibar, saygılı, haddini, yolu yordamı bilen vb biri olduğu zaman zaman yazılır, çizilir, konuşulurdu!

Tanrı aşkına şimdi bu sözcükler ne?!

 

Ve…

Merak ediyorum:

Bahçeli, Erdoğan’ın, TÜVGA’daki konuşmasından alıntıladığım sözlere, her bir tümcenin satır aralarına hiç odaklandı mı?!

Erdoğan’ın söylemek istediklerini anlayabildi mi?!

 

Odaklanıp anlayabilseydi, “hükmeden” sözcükleri, “hükmeden ton”la söylemezdi, “diplomatik dil” kullanırdı!

Örnek de olurdu!

 

Ok yaydan çıktı!

Her şey “Arapsaçı”na döndü!

Önü görmek, öngörülerde bulunmak zor!

Gene de Türk halkı düşünecek, doğruyu, yapması ve yapılması gerekeni/gerekenleri bulacak, yaşama geçirecek!

Bu umudun, kararlılığın mayası, güvenle izlenecek yol,  dünya lideri Kemal Atatürk’ümüzün “Söylev”inde, “Gençliğe Hitabe”sinde, “devrim ve ilkeleri”nde, “söylemleri”nde vb!

Yeter ki defalarca açıp okuyalım, okunmalarını sağlayalım!..