Yazılarım

MERAL AKŞENER VE PARTİSİ, 2019 YEREL SEÇİMLERİNDE BATIDA CHP’YLE, DOĞUDA AKP VE MHP’YLE İTTİFAKTAYDI!..

150 150 bakikarakol

Kamutay’ın (TBMM’nin) 2’inci büyük (anamuhalefet) partisinin Genel Başkanı Özgür Özel, 30 Kasım 2023 Perşembe günü, yardımcılarından birkaçını da yanına alarak, kalktı,  Kamutay’ın 5’inci partisi İyi Parti Genel Merkezi’ne gitti.

Kapıda karşılamada, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener yoktu, Meral Akşener’in kurmayları vardı. https://www.youtube.com/watch?v=aOzPcvrBxDw

Meral Akşener, konuğunu, makam odası bitişiğindeki salonda karşıladı, konuğunun elini sıktı, konuğundan gül aldı; gül almadan, elini sıkmadan önce, konuğuna karşı –bana göre- çirkin bir hareket yaptı.

Şimdi vereceğim linki tıkladığınızda gözlerinizle göreceksiniz:  https://twitter.com/BakiKarakol/status/1731787862369055172

Dikkat ettiniz mi?

Meral Akşener, konuğuna nerede duracağını işaret ediyor!

Ne kadar çirkin!

Konuğu, kendisinden yaşça küçük de olsa, o konuk, anamuhalefet partisinin Genel Başkanı ve nerede, nasıl duracak bilen biri.

Meral Akşener’in konuğunu kapıda karşılamaması, konuğuna bu harekette bulunması, konuk Özgür Özel ve beraberindekilerin dikkatinden kaçmış olabilir ya da dikkatten kaçma yok, ama bilerek, belli ettirmediler.

Sonunda, heyetler halinde oturdular, konuştular; iki Genel Başkan basının karşısına çıktılar, açıklamalarda bulundular. https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-ozgur-ozel-ve-y-parti-genel-baskani-meral-aksenerin-ortak-basin-aciklamasi-30-kasim-2023

Linki tıkladığınızda, ikilinin neler söylediklerini okuyacağınız için ayrıntıya girmeyeceğim.

Konuk Genel Başkanın “ısrarlı istem”i üzerine, ev sahibi Genel Başkan, “ısrarlı istem”i 4 Aralık 2023 Pazartesi günü partisinin Genel İdare Kurulu’na (GİK’e) götüreceğini, oradan çıkacak kararın bağlayıcı olacağını söyledi.

Bu defa dış kapıya kadar inen, basın açıklamasının bitiminde konuğunu uğurlayan Meral Akşener makam odasına çıktı.

Derken…

4 Aralık 2023 Pazartesi günü geldi çattı.

İyi Parti’de toplantı üstüne toplantı yapıldı; akşam saatlerinde GİK’in kararı sızdı, ardından İyi Parti Sözcüsü Kürşat Zorlu açıklama yaptı. https://www.sozcu.com.tr/iyi-partiden-kritik-aciklamalar-wp7801758

50 kişilik GİK, 14’e karşı, 35 oyla, CHP’nin, 31 Mart 2024’teki yerel seçimlerde Özgür Özel ve yönetiminin “işbirliği/ittifak ısrarlı istemi”ne “hayır” demişti.

Ben çok sevindim, çok mutlu oldum.

Çünkü…

CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkan adayı Ekrem İmamoğlu’nun kazanması daha bir garantiye bindi.

Bindi de!..

(Ayrıntıya en altta giriyorum.)

İyi Parti’nin tabanında büyük oran ve kimi il, ilçe başkanları, CHP ile işbirliğinden yanaydı.

Bu durumda, İyi Parti tabanı ile üst yönetim GİK arasında derin bir uçurum vardı.

GİK üyeleri gibi düşünmeyen İyi Parti tabanının yarıya yakını, üst yönetime okkalı ders vermek için, 31 Mart 2024’te sandığa gittiğinde oyunu İmamoğlu’ndan yana kullanacak.

Ancak şunu belirtmeliyim:

İyi Parti GİK, bir önceki “Yerel seçimlere 81 ilde yalnız başlarına girme, tüm il ve ilçelerde aday çıkarma” kararının arkasında durarak, etik ve tutarlı davrandı.

GİK, bu etik ve tutarlı doğru karara karşın, İyi Parti’nin siyasi yaşamdan yok oluşunun kapısını da ardına kadar açtı.

 

Onları, siyasi yazgılarıyla baş başa bırakıyor, Özgür Özel’in dünkü (5 Aralık 2023 Salı) grup konuşmasının https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-ozgur-ozel-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-5-aralik-2023 sonlarındaki şu sözlerine  geliyorum:

// Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı olarak seçildiğim günden itibaren Cumhur İttifakı karşısında tüm muhalefetin, toplumsal muhalefetin, parlamenter muhalefetin bir araya gelmesini ve yerel seçimlerde işbirliği yapmasını savundum. İttifak kelimesini kullanmadım çünkü o kelime yoruldu ve yıprandı. Oysa hem kentler bazında hem de yereldeki Cumhuriyet Halk Partisi’nin örgütlerinin ve diğer partilerin örgütlerinin teşkilatlarının olgunlaştırdığı tüm çözümler karşılıklı kazandıran çözümler olabilir. Bunun için hem bütün topluma hem de siyasi muhataplarımıza çağrılar yapıyoruz. 30 Kasım Perşembe günü, bu kapsamda İyi Parti’nin Sayın Genel Başkanı Meral Akşener’i heyetimiz ile birlikte ziyaret ettik, onlar da bizi heyetleri ile birlikte karşıladılar. Sayın Akşener’e 81 ilde aday çıkarma noktasındaki Genel İdare Kurulu kararlarından haberdar olduğumuzu, bu kararın gözden geçirilebilir olup olmadığını, mümkünse bunun bir kez daha gözden geçirilmesini önerdim, bunun mümkün olup olmadığını sordum. Müzakereler sırasında “Ne teklif ediyorsunuz?” diye sorulduğunda da şunu söyledik: Bir masa kuralım, oturalım konuşalım, iş birliği yapalım; mümkün olan en çok yerde iş birliği yapıp en iyi sonucu alalım, birbirimize kazandıralım ve Türkiye’ye kazandıralım. Sağ olsunlar çok kıymetli bir ev sahipliği yaptılar, çok verimli, bir saatten fazla süren bir toplantı yaptık ve kendileri bunu Genel İdare Kuruluna götüreceklerini söylediler. Pazartesi günü, dün, Genel İdare Kurulu’nda konu görüşüldü. Genel İdare Kurulu’nun kararı, tüm seçim bölgelerinde tek başına girmeleri yönünde oldu. İlk baştan söylemiştim, “alınacak her iki karara da saygılıyız” demiştim, aynen bu saygımızı muhafaza ediyoruz.

İyi Parti, Cumhuriyet Halk Partisi’nin geçmişte çok önemli işbirlikleri, ittifaklar yaptığı, 81 il başkanımızı birbirinden ayırmadığımız, gittiğimiz tüm ilçelerde ilçe başkanlarını kendi ilçe başkanımız gibi gördüğümüz, çok kıymet verdiğimiz bir partidir. Ben yakasında güneş gördüm mü, yolda görsem, hemen “İyi bir insanla karşılaştık” derim. Çünkü İyi Parti’nin seçmenleri gerçekten iyi insanlar; Atatürk’ü seven, ülkesini seven, bayrağını seven insanlar; yani sizin, bizim gibi insanlar. O yüzden bütün örgütümüz ve bütün seçilmişlerimizden talebim şudur: Eski dosttan düşman olmaz. Sakın İyi̇ Parti GİK’te bir karar verdi diye, İyi̇ Parti ile bir sıkıntımız olduğunu düşünmeyin. İyi Parti, iyi insanların partisidir, çağdaş insanların partisidir, bizim kurucumuz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü seven insanların partisidir; geçmişte birlikte başarılar elde ettiğimiz ve bundan sonra da Türkiye’de birlikte çok şeyi başaracağımız, iyi insanların partisidir.

Bundan sonra ne yapacağız? Bundan sonra ittifak arayışımızı toplumsal tabana yayacağız. Bundan sonra İstanbul’a ihanet edenler İstanbul’a geri dönmesinler diye, Ankara’yı parsel parsel satanlar dönüp kaldıkları yerden devam etmesin diye, Tayyip Bey helikoptere binip Araplara, Katarlılara, Arap şeyhlerine arsalarımızı helikopterden pazarlamasın diye bütün milletimizle ittifak yapacağız.

Bu yol bizim, bu yürüyüş bizim Halk Partililerin tek başına yürüyeceği bir yol değildir. Bütün milletimizi ranta karşı, talana karşı halkçı belediyecilikte birleşmeye davet ediyorum. //

 

Özellikle sondan ikinci paragrafı pek beğendim ve alkışladım!

Hala da beğeniyor, alkışlıyorum.

Sözün sahibi Özgür Özel’i kutluyorum ve bu sözleri kendisinin, kurmaylarının, bütün CHP’lilerin seçim süresince dillendirmesini öneriyorum.

 

Ancak…

Özgür Özel’in, “Kemal Atatürk Milliyetçiliği” ile “Alparslan Türkeş Milliyetçiliği”ni bilmediğini, iki zıttı birbirine karıştırdığını gözlemlediğimi de söylemeliyim.

Bu eksikliğini gidermesini iletmek isterim.

 

Özel’in “Eski dosttan düşman olmaz” sözü ise beni aldı 2019 yerel seçimlerine götürdü.

Şöyle:

Batıda (Ankara, İstanbul, İzmir’de vb) CHP ile işbirliği/ittifak içinde olan Meral Akşener ve partisi, HDP’li Belediye Başkan adayları kazanmasın diye doğuda (Iğdır ve Bitlis Ahlat’ta) Belediye Başkan adayı çıkarmadı; Iğdır’da MHP’nin, Ahlat’ta AKP’nin adayını destekledi; Kars’ta ise adayını geri çekmedi ama seçim günü 31 Mart 2019’a çok az bir zaman kala İyi Parti oyları -gene HDP adayı kazanmasın diye- MHP adayına gitti*; kendi adayları 920 oyda kaldı; oysa İyi Parti’nin Kars merkezde 7 binin üzerinde oyu vardı.

Buna karşın, Iğdır ve Kars’ta, Cumhur İttifakı’nın adayları kazanamadı, HDP’li adaylar kazandı; ama Ahlat’ta AKP adayı kazandı.

Yani…

Batıda başka, doğuda başka düşünce ve eylem içindekinden “dost” olur mu?!

 

Özgür Özel, bu soruya yanıt arayadursun, Meral Akşener’in 30 Ocak 2019 Çarşamba günü ettiği –özellikle- şu sözlerini anımsatma amaçla bilginize sunayım:

“Iğdır sınır şehrimiz. Ahlat Osmanlı devletinden itibaren sembolik değeri çok yüksek bir ilçemiz. Biz aday çıkarmıyoruz. Cumhur İttifakı’nın paydaşlarına sesleniyorum: Oturun, anlaşın, tek adaya düşürün. Bizim Iğdır’da 5 bin 500’e yakın oyumuz var. İşte bekayla ilgili İyi Parti’nin somut adımı. Ahlat’ta MHP’den belediye başkanı seçilmiş, daha sonra AK Parti’ye geçmiş Mümtaz Bey var. Orada da 745 oyumuz, aday çıkarmıyoruz ve Mümtaz Bey’in seçilmesine katkıda bulunmak istiyoruz. Cumhur İttifakının paydaşları beka konusunda çok samimiyseler Iğdır ile ilgili tedbir almalılar.”

https://www.indyturk.com/node/12511/siyaset/ak%C5%9Fener-hdp-aday%C4%B1n%C4%B1n-kazanmamas%C4%B1-i%C3%A7in-i%C4%9Fd%C4%B1r-ve-ahlatta-aday-%C3%A7%C4%B1karmayaca%C4%9F%C4%B1z-dedi

 

Gelelim, yukarıda “CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkan adayı Ekrem İmamoğlu’nun kazanması daha bir garantiye bindi.

Bindi de!..

(Ayrıntıya en altta giriyorum.)” diye yazdıklarıma.

 

Böyle düşünüyor, böyle yazıyorum ama grup konuşmasında partili taraflar “İstanbul bizimdir, bizim kalacak” https://twitter.com/BakiKarakol/status/1729803910611677639 diye slogan atarken gülümseyerek hoşnutluğunu sergileyen AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ekrem İmamoğlu’nun kazanmasına sessiz, tepkisiz kalacak mı?

Ya kalmazsa?!

Anayasa Mahkemesi’nin kararını tanımadığını haykıran Erdoğan, İmamoğlu’nun kazanması ile bitecek seçimi kabullenip tanıyacak mı?

Ya kabullenmeyip tanımazsa?!

Ya İmamoğlu 2 yıl 7 aylık -siyasi yasağı da içeren cezası onanır, cezaevine konursa?!

O zaman ne olacak?!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve yönetimi ne yapacak?!

Böyle bir olasılığa karşı belirlenmiş siyasaları var mı?!

Yoksa “Daha neler!” denilip geçiştirilecek mi?!  

Ne yalan söyleyeyim, ciddi biçimde endişeliyim!..

 

* Cumhur İttifakı’nın büyük ortağı AKP, Kars ve Iğdır’da aday göstermedi, MHP adaylarını destekleme kararı aldı. O günlerde, HDP adaylarının kazanacağı, ancak bir yıl içinde de alınıp yerlerine kayyum atanacağı tarafımdan kaleme alınmış, yayınlanmıştı.

BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLARININ, MİLLETVEKİLLERİ GİBİ YASAL DOKUNULMAZLIKLARI DA YOK!..

150 150 bakikarakol

https://twitter.com/BakiKarakol/status/1729055855251968108 lingindeki paylaşımımı vassap (WhatsApp)’tan gönderdiğim kişilerden biri de; CHP’li ailenin çocuğu, 1999-2002 yılları arasında Kars CHP İl Başkanlığını yapan, eğitim kökenli ve Anayasa’ya, yasalara, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) ve Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarına karşın, “Gezi Davası”ndan Marmara (Silivri) Cezaevi’nde tutuklu, halkın haklı davalarında yanlarında olan, avukatlıklarını ücret almadan üstlenen, Hatay İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Can Atalay’ın avukatlarından Akçay Taşçı’nın babası, köylüm (Kars Akyaka İncedere Köyü) Yücel Taşçı’ydı.

Tepkisini –özellikle “Gölge Genel Başkan” diye yazmama ne diyeceğini- merak ediyordum.

“Biraz sabır. Çok sıkıştırmasak nasıl olur acaba?” tümcesiyle geri döndü.

Yanıt verdim:

“Sabır sonunu, başlangıçta gördüğüm için, ta baştan çırpınıyorum. CHP’liliğim, bile bile lades dememe izin vermiyor. Sevgi ve saygılarımla…”

Yanıtı “Benim CHP’liliğim biraz toleranslı herhalde” oldu.

Güldüm.

CHP’liliğini sorguladığım izlenimini verdiğimi algıladım.

Bu yazışmayı, Çarşamba günkü (bugünkü) yazımda, ad ve soyadını “Y.T” yerine, açıkça yazıp yazamayacağımı sordum.

İki sözcüklü yanıt aldım:

“Neden olmasın.”

 

Belki bir sonraki, belki iki-üç hafta sonraki yazımda, partim CHP’min 24 günlük Genel Başkanı Özgür Özel’e, yukarıda linkini verdiğim paylaşımımda neden “Gölge Genel Başkan” dediğimi yazacağım.

 

Yo yo, “Gölge Kabine” kurdu diye değil.

Şu kadarını söyleyeyim:

Söylem ve eylemlerinden, aylar sonra göreceğimiz sonucu, bugünden gördüm; CHP’liliğim, çok erken de olsa, birileri yanlış anlayıp kızsa, öfkelense de, bana yazmamı dayatıyor.

Yani…

“Gölge Genel Başkan” sözcükleriyle anılmayı Özür Özel hak etmişti!

Beni de yazdım.

 

Dünkü grup konuşmasında da https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-ozgur-ozel-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-28-kasim-2023 “Gölge Genel Başkan” olduğunu kanıtladı, bundan sonraki süreçte “Gölge Genel Başkan” olacağının işaretini verdi.

İnanın üzüldüm!

 

Dünkü grup konuşmasında gene, dünya lideri Kemal Atatürk düşünceleri, o düşünceler ışığında “siyasa (politika) üretimi” yoktu!

Zaten, “Yaparlarsa yaparlar, yapmazlarsa* iktidara geldiğimizde biz yaparız” anlayışıyla “kısa, orta, uzun süreli siyasalar” üretilemez, ancak “dakikalık, saatlik, günübirlik siyasalar” üretilir.

Özgür Özel, dünkü grup konuşmasında bunu yaptı!

Yaşamın olmazsa olmazların başında gelen “barınma”nın olmazsa olmazı “tapu güvencesi” ile “mülkiyet hakkı”nı vatandaşın elinden alan, 7 Kasım 2023 Pazartesi gecesi Kamutay (TBMM) Genel Kurulu’nda AKP ve MHP oylarıyla kabul edilen “Kentsel Dönüşüm Yasası”ından, yasanın iptali ile ilgili çalışmalarından her nedense tek sözcük etmedi!

Yasanın mağduru olacaklarını haykıran İstanbul Beyoğlu ilçesinden vatandaşlar, ellerinde pankartlarıyla sokaklara inmişlerdi, sloganlarını atıyorlardı ama, haftalık çalışmalarını anlatan Özgür Özel, yanlarında yoktu!

Yanlarında olmamasını, alamaya, anlayış göstermeye çalışalım; o eylem, söyleminde de yoktu!

İşte bu “Yaparlarsa yaparlar, yapmazlarsa iktidara geldiğimizde biz yaparız” anlayışından ötürü yoktu!

 

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin konuşma metinlerini yazan editörü veya editörleri “muhatap” alarak, kendi soyunu sopunu, dedesinin mezar taşındaki kavuğuna kadar anlatan Özgür Özel’e anımsatmalar yapmak, sorular sormak isterim:

 

Belli ki, partim CHP’min, 31 Mart 2024’deki Yerel Seçimler’inde İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkan adayı Ekrem İmamoğlu.

Hayırlı olsun.

 

İmamoğlu’nun, 2 yıl 7 aylık bir cezası var; cezada ayrıca “siyaset yasağı” da yer alıyor.

Öngörüm şu ki:

İmamoğlu bu seçimi, Meral Akşener sevenler dışında, hatırı sayılır miktarda İyi Parti’nin, özellikle HEDEP ve sol, sosyalist partilerin seçmenlerinin oylarıyla kazanacak.

Öncelikle İstanbul seçimini kazanmak için yanıp tutuşan AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhur İttifakı’ndaki küçük ortaklarının büyüğü MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin hiçbir siyasa üretmeyeceğini, elini kolunu bağlayıp oturacağını mı sanıyorsun?

Böyle düşünüyorsan, yanılıyorsun!

Böyle bir gelişmeye karşı, etkili olacak, sonuç alınacak bir siyasan var mı?

İmamoğlu az ayırtla (farkla) da olsa seçimi kazandığında, “İBB Başkanlığı koltuğu”na oturacak mı, oturabilecek mi?

Evet, hakkı, oturması gerek, yasa ve Anayasal hakkı!

AKP ve MHP kabullenecek mi?

Yasa ve Anayasa’ya karşın, kabullenmediklerinde, böyle bir engeli nasıl aşacaksın?

Tam o sırada, siyasi yasağını da içeren 2 yıl 7 ay hapis cezası Yargıtay’ın bir Ceza Dairesi tarafından onaylanır, İmamoğlu yakalanıp cezaevine konulursa, ne yapacaksın?

Gök kubbeyi başlarına mı yıkacaksın?

Geçeceksin!

Cezaevindeyken, YSK’nın “olur”u ile TİP’ten Hatay’dan Milletvekili adayı olan ve Milletvekili seçilen, YSK’dan “Milletvekili  Mazbatası”nı alan, Kamutay’da odası, sekreter ve danışmanları bulunan, Kamutay İnsan Hakları Komisyonu üyesi seçilen, AYM’nin “salıverilmesi” kararına karşın “Gezi Davası”ndan hala Marmara (Silivri) Cezaevi’nde tutulan, halkının avukatı, hukuk savaşçısı Can Atalay olayı capcanlı koca örnek!

 

Büyükşehir Belediye Başkanlarının, Milletvekilleri gibi yasal “dokunulmazlık”ları da yok!

 

Ne yapacaksın?

Siyasan ne?

Diyebilirsin ki “Her şeyimiz var, ama söylemeyiz, art niyetlilerin ellerine koz vermeyiz.”

Eyvallah.

Haklı olabilirsin.

Ben de çıkar “Kendin kandırma” derim.

Tek seçenek:

“Toplumsal muhalefeti bütünleştirmek, çoğaltmak, arkana almak”!

Buna var mısın?

Yoksun!

Çünkü…

“Meral Akşener ablan”dan kopamıyorsun, zorlukları “Meral Akşener ablan”la aşacağına inandırılmışsın, inanıyorsun!

İnandıranların başı da, Ekrem İmamoğlu!

İmamoğlu kendi siyasi geleceği doğrultusunda düşünebilir, siyasalar üretebilir.

İyi Parti’li “İstanbul İttifak”ı, İmamoğlu’nun siyasasının ürünü ve sonucu olabilir.

Pekiii…

Merkez sağ kökenli ailenin, aynı siyasi çizgideki oğlu Ekrem İmamoğlu’nun, İBB seçimini kazanamazsa veya kazansa da mazbatasını alamaz, koltuğuna oturamazsa ne, neler yapabileceğini düşündün mü?

Örneğin:

İmamoğlu seçimi kazanamadı.

CHP Genel Başkanlığı koltuğunu isterse, “Olağanüstü Kurultay” diye yutturursa, “Hayır, olmaz” mı diyeceksin, yoksa “Buyur Sayın Genel Başkanım” mı diyeceksin?

Yanıtı biliyorum; ama şimdi yazmayacağım.

Öte taraftan…

Diyelim ki, Ekrem İmamoğlu tutuklandı, 2 yıl 7 ay hapis yattı, siyasi yasağı kalktı.

“CHP Genel Başkanlığı” isteminde bulunmayacak mı sanıyorsun?

“Demez. Biz onu 2028’de Cumhurbaşkanı adayımız yaparız. Yapacağız da” diyebilirsin.

“Cumhurbaşkanlığı adaylığı”, Genel Başkanlık koltuğunu kurtarma, koruma karşılığı mı?

 

Yazımı “Kentsel Dönüşüm Yasası gibi ‘Demokratik, Laik Parlamenter Sistemi’nden neden hiç söz etmiyorsun?” sorusuyla bitireyim…

 

* İktidarı kast ediyor.  

“50+1 ALTI SÖYLEM” NE İÇİN EDİLDİ, GÜNDEMDE TUTULDU?!.

150 150 bakikarakol

Almanya ziyaretinden dönüşünde uçakta, beraberindeki “gazeteciler”e açıklamalarda bulunan ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin iktidarının başı, bir numarası AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sözleri 18 Kasım 2023 Cumartesi günü yazılı, sözlü, internet basınında yer aldı.

Gündeme oturan, günlerce konuşulan, tartışılan, Cumhur İttifakı’nın ortağı, iktidarın hararetli destekçisi MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli işaret edilerek “Ne diyecek?” sorusunun sorulmasına ve Bahçeli’nin Salı günü yani dün (21 Kasım 2023) yapacağı grup konuşması merakla, heyecanla beklenilmesine neden onan Erdoğan’ın şu sözleriydi:

“50+1 şartının değişmesi (…) isabetli olur. Çoğunluğu alan adayın seçilmesi usulüne geçilmesi halinde Cumhurbaşkanlığı seçimi de seri olur, uğraştırmaz ve yanlış yollara da sevk etmez… Mevcutta 50+1 mecburiyeti partileri yanlış yollara sevk ediyor. Kimin eli, kimin cebinde belli değil… Yok altılı, yok on altılı masa… Bundan sonra kim bilir daha neler çıkar? Ama oy sayısı itibarıyla “en fazla oyu alan aday seçilir” denildiği zaman seçim hızlıca tamamlanır…” https://www.sozcu.com.tr/2023/gundem/erdogandan-yuzde-501-cikisi-kimin-eli-kimin-cebinde-belli-degil-7865690/

 

Haberi aynı gün okuduğumda, X hesabımdan ve facebook sayfamdan şu paylaşımda bulundum:

BAHÇELİ DAHA ÖNCE “ŞİMDİLİK” DİYEREK, KARŞI ÇIKMIŞTI; BAKALIM BU KEZ NE DİYECEK!.. İKTİDARDAKİ ETKİNLİĞİNİ YİTİRMEMEK İÇİN “HAYIR” DİYEBİLİR!..

https://twitter.com/BakiKarakol/status/1725910134151328051  

 

Beklenen Salı (21 Kasım 2023) günü geldi…

 

-Bir önceki Salı (14 Kasım 2023) günkü grup konuşmasındaki, Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’ı hedef akan “…Türk devleti ile uğraşma, cesaretin varsa Kandil’e git…” https://www.gercekgundem.com/siyaset/bahceli-yargidaki-krizi-tirmandiriyor-aym-baskanina-cesaretin-varsa-kandile-git-dedi-441309 , bana da 1987’de Günaydın Gazetesi’nde çalıştığımda, siyasilerin adaylıklarında “Psikiyatr Raporu” istenmesini, seçildikten sonra her yıl “Psikiyatr muayenesi”nden geçmelerini ve bunun “mal varlığı bildirimi” gibi kayıtlara geçmesinin yasal, Anayasal zorunluluk haline getirilmesini içeren haber çalışmamı anımsatan sözleri, partisinin resmi internet sitesinde yer almayan, ancak   https://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/5250/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_14_Kasim.html linki tıklanıp izlendiğinde net biçimde söylendiği duyulacaktır.-

 

Devlet Bahçeli dün partisinin grup toplantısında kürsüye çıktı, “50+1 altı” konusundaki “çıkış”la ilgili açtı ağzını, yumdu gözünü.

Breh breh!

Özetle:

* Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi gelip geçici bir heves değildir.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi işi bitince buruşturulup bir köşeye atılacak tek kullanımlık konjoktürel reçete hiç değildir.

* Her yönetim sisteminin bir özü, hukuki ve ahlaki meşruiyetini sağlayan demokratik bir özelliği vardır ve bunun tartışılması da öngörülemez sorun ve sıkıntılara yol açma riski taşımaktadır.

* Sayın Cumhurbaşkanımız Almanya ziyaretinden dönerken Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ana omurgası, can evi, demokratik güvenliği olan yüzde 50+1 oy nisabıyla ilgili açıklamalarda bulunmuş ve şöyle demiştir:

“Çoğunluğu alan adayın seçilmesi usulüne geçilmesi halinde Cumhurbaşkanlığı seçimi de seri olur, uğraştırmaz ve yanlış yollara da sevk etmez. Mevcutta 50+1 mecburiyeti partileri yanlış yollara sevk ediyor. Kimin eli, kimin cebinde belli değil.”

* Bu konuda bizim geçmişten bugüne söylediğimiz sözler, yaptığımız açıklamalar, paylaştığımız görüşler de bellidir ve esasen hiç değişme göstermemiştir.

* 7 Haziran 2018 tarihinde, Kayseri Merkezli Bölge İstişare Toplantısında yapmış olduğum konuşmada şöyle demiştim:

“Barajın fiilen yüzde 50+1’e çıktığı göz önüne alındığında siyasi partilerin uzlaşmaktan, ahlaki bir ittifak kurmaktan başka seçeneği de kalmamıştır.”

* 2 Temmuz 2019 tarihli Meclis Grup Toplantımızdaki sözlerim de aynen şu şekildeydi:

“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Türkiye Cumhuriyeti’nin yaşama azminin, payidarlık iradesinin, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün aynen tecellisi ve tescilidir.

İlaveten siyasi istikrarın teminatıdır.

Türkiye aradığı parlak yönetim sistemini pek çok badireye uğraya uğraya, birçok sorunla boğuşa boğuşa sonunda bulmuş ve benimsemiştir.”

* Yine 16 Kasım 2021 tarihinde yaptığımız Meclis Grup Toplantımızda ise şunları söylemiştim:

“Bu sistemin demokratik meşruiyet temeli yüzde 50 +1’dir.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde Cumhurbaşkanı doğrudan halk tarafından seçildiği ve hükümet TBMM’den güvenoyu almadığı için ‘yönetimde istikrar’ ilkesi kendiliğinden gerçekleşmiştir.

Bu itibarla yüzde 50+1 oyla Cumhurbaşkanı seçilmesi çoğulcu demokrasinin dünyaya emsal teşkil edecek, model olacak bir şeklidir.

Dikkat buyurunuz, milletvekili seçmiyoruz, belediye başkanı seçmiyoruz, muhtar seçmiyoruz, cumhurun bütününü temsil edecek Cumhurbaşkanı seçiyoruz.”

* Milliyetçi Hareket Partisi olarak, dün ne demişsek bugün aynı çizgide, aynı düşüncede, aynı görüşteyiz.

* Cumhur İttifakı bir planın ürünü, sipariş edilmiş bir projenin üretimi değildir.

* Sayın Cumhurbaşkanımızın 14 ve 28 Mayıs 2023 tarihlerinde başarıya ulaşması için her özveriyi gösterdik, kiminle istiyorsa görüşüp temas kurmasına destek verdik, hatta partimizden ihraç edilen bir şahısla bile aynı kareye girmeye içimiz acısa bile ses çıkarmadık.” https://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/5251/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_21_Kasim.html  

 

Kaç ay sonra Bahçeli’nin grup konuşmasını dün izledim.

Saat 11.50’de X hesabımdan ve facebook hesabımdan şu paylaşımı yaptım:

BAHÇELİ, ERDOĞAN’IN 50+1 DEĞİŞİMİNE, KENDİSİNİN VE PARTİSİNİN ETKİNLİĞİNİ YİTİRMEMEK İÇİN, “40+1” VEYA “OY ÇOKLUĞU” GİBİ FORMÜLLERE “HAYIR, OLMAZ, OLAMAZ” DEDİ… VE… İKİ VURGUSU, HELE DE BİRİ ÇOK ÖNEMLİ… YARINKİ YAZIMDA YAZACAĞIM… https://twitter.com/BakiKarakol/status/1726885884493181425

 

Yani…

Bahçeli, beni yanıltmamıştı, iktidardaki etkinliğini yitirmemek için “hayır” demişti.

 

Geleyim, “Bahçeli’nin iki vurgusu”na.

Bahçeli, konuşmasındaki tümcede diyor ki:

“Cumhur İttifakı bir planın ürünü, sipariş edilmiş bir projenin üretimi değildir.”

 

Durduk yere bu tümceyi neden etti, etme gereksinimi?!

 

Soruya kafamda yanıt ararken, usuma (aklıma), CIA’nın Ankara Büro Şefi Paul Henze’nin 2006’da Beyaz Saray’a sunduğu raporu geldi.

Henze, raporunda şöyle yazıyor:

“Türkiye’nin bu şekliyle Amerikan politikalarının yanında olacağından emin olmalıyız.

Ülkeyi kuranlar, denetim mekanizmasını çok sıkı tutmuşlar.

Hükümeti ikna ettiğimizde Meclis, Meclisi ikna ettiğimizde Ordu, Ordu’yu ikna ettiğimizde Yargı karşımıza çıkabiliyor.

Eğer Amerikan çıkarı, Türkiye’de bir federe kurulması ise mutlaka ve öncelikle, YARGI, ORDU, MECLİS VE HÜKÜMET’i tekelde toplayan BAŞKANLIK REJİMİ’ne geçilmelidir.

Bir kişiyi ikna etmek, birbirini denetleyen yapıyı ikna etmekten çok daha kolay olacaktır.

Eğer o bir kişi, Amerikan çıkarlarına yardım etmek konusunda tereddüt ederse, bir kişi üzerine kurulmuş yapıyı yıkmak AMERİKA için sorun olmaz.”

 

Sahi…

Bu rapor Türk basınında neden yazılıp çizilmedi, konuşulmadı, tartışılmadı ve gündem olmadı?!

Gizli eller mi engel oldu?!

O “gizli eller” kimler?!

 

“Bundan sonra üzerinde durulur mu, ciddi gelişmeler olur mu ve iç siyasadaki gelişmelerin ana kaynağını/kaynaklarını eşelemek için çokça dışa bakmak gerekmez mi?!” sorusunu soru, “ikinci vurgu”ya geçiyorum:

Bahçeli dünkü grup konuşmasının bir yerinde aynen “Sayın Cumhurbaşkanımızın 14 ve 28 Mayıs 2023 tarihlerinde başarıya ulaşması için her özveriyi gösterdik, kiminle istiyorsa görüşüp temas kurmasına destek verdik, hatta partimizden ihraç edilen bir şahısla bile aynı kareye girmeye içimiz acısa bile ses çıkarmadık” diyor.

Adını anmadığı, eski ülkücü, MHP’li Sinan Oğan.

Ben bu uzun tümceden şunu anladım, anlıyorum:

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bundan sonra da başarıya ulaşması için, Bahçeli ve partisi, örneğin HEDEP ile görüşmesine ses çıkarmayacak, görüşmeyi sineye çekecek.

 

Geçelim, Bahçeli’nin “50+1 altı” tartışılara ve “çok oy alan Cumhurbaşkanı seçilsin” istemine kapı kapatmasıyla gözlerin çevrildiği CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in birkaç saat sonra grupta yaptığı konuşmaya.

 

Özel, geçen hafta içinde gerçekleştirdiği eylemlerini anlattı, ardından “Dışarıda soruyu yanıtlamak yok artık. Çünkü dışarıyı çekiyorlar, burayı vermiyorlar, ondan arkadaşlar dışarıda soru sormayacaklar; o yüzden çok merak ettikleri 50+1 tartışmasına buradan cevap verelim” dedi, konuya girdi:

“10 Kasım 2021’den önce, 5 Ekim 2019’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan diyor ki: ‘50+1 rastgele bir tercih değildir, gayet bilinçli ve vazgeçilmez bir kriterdir.’ Yani birilerini tahmin ediyoruz solcuları, sosyal demokratları, işte Kürtleri, Alevileri bu devleti yönetmeye değer görmüyor ya, kendince bir koalisyon yapacak, hiç oradan ayrılmayacak. Çok bilinçli, vazgeçilmez kriter… Ve diyor ki, ‘Biz yaptık, biz önerdik’, ‘milletimiz yaptı’ demiyor, satır arasında kararın bir yerlerde alındığı var; Kürdü, Alevi’yi, solcuyu, emekçiyi, onların temsilcilerini dışarıda tutan bir anlayış.

10 Kasım 2021’e gelince bir şeyler olmuş, diyor ki Temel Karamollaoğlu’nu ziyaretinde: ‘50+1’in mahsurlu olduğunu anladık.’ Tak, cevap geliyor ittifak ortağından 6 gün sonra, 16 Kasım. Sayın Bahçeli diyor ki: ‘50+1 oy hesabını eleştirenleri anlayışla karşılamamız abesle iştigal olur.’ 23 Kasım’da da ‘Bu masum bir talep değildir’ diyor; ‘masum değilsin’ diyor, ‘Bunu şey yapıyorsan suçlusun’ diyor, ‘Niyetin kötü’ diyor.

Tartışma rafa kalkıyor, geçtiğimiz günlerde Almanya dönüşü uçakta Erdoğan şöyle söylüyor: ‘50+1 şartının değişmesi isabetli olur; partileri yanlış yollara sevk ediyor, yanlış işler yapılıyor.’ MHP’nin yanlış bir yol olduğu, onunla birlikte olmanın bir hata olduğu, MHP’nin sırtında kambur olduğunu açıkça ifade ediyor.

Şimdi hep beraber susuldu, beklendi ki Devlet Bey buna ne diyecek? Devlet Bey bugün çıktı ve şöyle söyledi: ‘Eksiklikleri olabilir ama taviz verilemez ama Sayın Cumhurbaşkanımızla aramızı da kimse açamaz.’ Bunların ilişkisi, hatta arayı açmaya çalışanlara da bir sürü hakaret etmiş.

Bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak bunlarla meşgul olmamız mümkün değil, şundan dolayı değil: Şimdi Sayın Erdoğan sen ne değiştireceksin bilmiyorum. Sistem mi değiştireceksin, ortak mı değiştireceksin, ittifak mı değiştireceksin, Rahmetli Erbakan’a attığın kazıkta olduğu gibi gömlek mi değiştireceksin? Ne değiştirirsen değiştir ama emin ol bizimle birlikte anayasa değiştiremeyeceksin.

Biz kendisi için, her doğan için değil, Erdoğan için yapılmış bir anayasaya 2 yıl sonra ‘Ya bu kıyafetin kolu uzun, paçası sarkıyor, burası dar geliyor’ diyorsa, biz ona şunu söyleyeceğiz: ‘Anayasa Erdoğan için değil, her doğan için yapılır, o da toplumsal mutabakatla yapılır. Öyle, MHP’yle baş başa verdik, noktasını virgülü değiştirmez’ dersen, seni böyle esir alırlar kardeşim. Derdine kendin yan, git derdini başka tarafta anlat.

Öbür taraftan enteresan bir ilişki; yani bir yandan bakıyorsunuz biri diyor ki ‘Yanlış yollara saptım’, öbürü diyor ki ‘Aman sistem çok güzel, Cumhurbaşkanımızla aramızı kimse bozamaz.’ Bu yürümeyen bir evliliği birinin bitirmeye, birinin sürdürmeye devam etmesi gibi oluyor. Hani Hulusi Kentmen -Allah gani gani rahmet eylesin- böyle hakim kürsüsünde oturur da taraflardan biri der ki ‘Çok mutsuzuz’. Öbürü der ki ‘Yalan hakim bey, biz çok mutluyuz.’ Biri der ki ‘Ben boşanmaya gideceğim’, öbürü der ki ‘Hafta sonu pikniğe gidecektik.’ Biri der ki ‘Ben artık bunu istemiyorum’, öbürü der ki ‘Yok yalan söylüyor hakim bey, bizim aramız çok iyi.’ Hulusi Kentmen döner bunlara der ki: ‘Eh keratalar, meşgul etmeyin mahkemeyi.’ Biz de bunlara diyoruz ki: Eh keratalar; ayrılırsanız ne, birleşseniz ne? Ayrılmanıza bel bağlayan, birleşmenize umut bağlayan yok. Biz kendi yolumuzdayız. Hadi oradan keratalar, meşgul etmeyin memleketi!”

https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-ozgur-ozel-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-21-kasim-2023

 

Özel, böylece konuya ilişkin düşünce ve tavırlarını çok net dile getirdi.

Espri amaçlı hep kullanılacak, siyasi rakipler ise sert tepkiler gösterecekleri söz “Hadi oradan keratalar, meşgul etmeyin memleketi!” olacak gibi görünüyor.

 

Ama ben, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in konuşmasında, 7 Kasım 2023 Salı gecesi Kamutay (TBMM) Genel Kurulu’ndan geçen “mülkiyet hakkı”nı elden alan, “tapu güvencesi”ni ortadan kaldıran “Kentsel Dönüşüm Yasası”ndan söz etmesini, bu yasanın Anayasa Mahkemesi’ne götüreceklerini, oradan “iptal”i için yoğun çalışacaklarını, bu konuda halkı ayrıntılı biçimde bilgilendireceklerini, direnmelerinin öncüsü olacaklarını, bütün uğraşlara karşın sonuç alamazlarsa CHP iktidarında hak mağdurlarının haklarını aynen geri vereceklerini söylemesini isterdim.

Böyle bir konuşmayı beklediğimi belirtmeliyim.

Olmayınca, CHP Genel Merkezi’ni aradım; santralden, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gülşah Deniz Atalar’ın kalemini istedim.

Atalar yoktu.

Asistanına kendimi tanıttıktan sonra, Genel Başkan Özel’in dile getirmesini istediğim sözlerimi aktardım, Atalar’a iletmesini rica ettim.

Gelişmeleri ve konuyu yazacağım, bilgilerinize sunacağım.

 

Şimdi…

Düşünüyor ve diyorum ki:

Yoksa…

“50+1 altı söylem”, CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve yönetiminin her nedense duyarsız kaldığı, vatandaşı özel mülkiyetinden –evinden, arsasından, tarlasından- yoksun bırakacak, “depreme dayanıklı konut” savıyla, bir gece yarısı Kamutay Genel Kurulu’nda AKP ve MHP oylarıyla kabul edilerek yasalaşan şu “Kentsel Dönüş Yasası”nı vatandaşın dikkatinden kaçırmak, vatandaşın evine barkına, tarlasına, toprağına kolayca çökmek, vatandaşı evsiz barksız bırakmak için mi ortaya atıldı, gündeme oturtuldu, günlerce gündemde tutuldu?!

 

Yazımı “50+1 altı söylemi” ile emperyalistler, Türkiye’deki ve bölgedeki çıkarları uğruna, “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ve de AKP ağırlıklı, MHP etkinliğindeki “Cumhur İttifakı İktidarı”nın sürmesinin isteklisi, yanlısı olduğunun sinyalini, işaretini mi veriyor?!” sorusuyla bitireyim…

HER ŞEY, ATATÜRK’ÜMÜN DÜŞÜNCELERİ, PARTİM CHP’M, CHP’Lİ DÜŞÜNDAŞLARIM, HALKIM VE HALKLAR İÇİN!..

150 150 bakikarakol

Partim CHP’min 8’inci Genel Başkanı Özgür Özel’in “CHP’liliği” ve “Nasıl bir Genel Başkan olacağı”na ilişkin düşüncemi, 17 Eylül 2023 Çarşamba günlü KURULTAYDA KEMAL KILIÇDAROĞLU VEYA ÖZGÜR ÖZEL KAZANIRSA!.. VE KARS’IN “BÜYÜKERŞEN”İ!. https://bakikarakol.com/kurultayda-kemal-kilicdaroglu-veya-ozgur-ozel-kazanirsa-ve-karsin-buyukerseni/ başlıklı yazımda; ayrıca da kimi twitter ve facebook paylaşımlarımda bilginize sunmuştum; tekrara girmeyeceğim.

 

5 Kasım 2023 Cumartesi gecesi yapılan 38’inci Olağan Kurutultay’da, “Genel Başkan” seçilen Özgür Özel, bir hafta sonra (10 Kasım 2023 Cuma) Kamutay’da (TBMM’de) gece yarısı olağanüstü parti grup toplantısı yaptı, “Gölge Kabine ve İdari Görevler”den oluşan 24 kişilik “Merkez Yönetim Kurulu”nu (MYK’sını) açıkladı. https://chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-ozgur-ozel-golge-kabine-ve-dari-gorevlerden-olusan-mykyi-acikladi

Birkaç saat sonra da twitterdan ve facebooktan BENİ YANILTMAN DİLEĞİ İLE… YOLUN AÇIK OLSUN… SUNUMUNDA İÇTENLİĞİN, KARARLILIĞIN SÜRDÜĞÜ SÜRECE YANINDA OLACAĞIM, SÜRMEDİĞİNDE DE KARŞINDA PARYİM CHP’MİN ÇİÇEYİ BURNUNDA, GENÇ GENEL BAŞKANI… https://twitter.com/BakiKarakol/status/1723343206090186848 diye  paylaşımda bulundum.

Genel Başkan Özgür Özel’le ilgili siyasi düşünceme, öngörüme bağlı kalarak; yergilerde bulunduğum kadar, beğenilerde de bulumdum; çünkü Nisan 2024 sonlarına kadar süre verdim.

O nedenle, “BENİ YANILTMAN DİLEYİ İLE…” diye yazdım.

 

Genel Başkan Özel, MYK’sını ve sunumun beğenmiştim.

Ancak…

Beğenirken, “umutsuzluğumu” vurgulamak isterim!

 

Dünkü (14 Kasım 2023 Salı) olağan parti grup konuşmasında kimi ettiği, kimi de etmediği sözlerinde “yanılmadığım”ı, beni “yanıltmadığı”nı gözlemledim!

“Üzüldüm!

 

Grup konuşmasına geçmeden, 7 Kasım 2023 Salı günü memleketi ve seçim bölgesi Manisa’ya gittiğine değinmeliyim:

Özel, Manisa CHP İl Başkanlığı binası önünde gerçekleştirdiği konuşmada “… Partinin kapıları açık. Üye yapalım…”  https://www.sozcu.com.tr/2023/gundem/ozgur-ozel-soz-verdi-istisnasiz-uygulanacak-7854749/ deyince, aynı gün ÖZ BE ÖZ CHP’LİYİM AMA ÜYE DEĞİLİM… EMEKLİ GAZETECİ OLARAK, SİYASİ YERGİLERİMDEN ÖTÜRÜ “İHRAÇ” EDİLMEYECEĞİMİN SÖZÜNÜ ALMAK İSTERİM. ALABİLECEK MİYİM?!. BEKLEYECEĞİM… https://twitter.com/BakiKarakol/status/1721880823631401456 paylaşımında bulundum.

Osmaniye’ye geçti.

Halk TV muhabirinin sorusu üzerine Manisa’ya annesi ve babasıyla “helalleşme”ye gittiğini söylemesi, “Genel Başkanda nedir bu ‘helalleşme’ gibi dinci söylemler tutkusu?!” diye düşünmeme ve mırıldanmama neden oldu.

Konuşması bitiminde de, daha platformun merdivenlerinden ineriken gazeteciler arasına düştü.

Önseçimle ilgili soruya yanıtında “temayül” sözcüğünü kullanması da ne demek oluyordu?!

 

Türkçe “Eğilim” sözcüğü yerine neden Arapça “temayül” sözcüğü?!

 

CHP’li ve Atatürkçü olmanın ana özelliklerinden biri, “Öz Türkçe’ci” olmak değil midir?!

 

 

Bunu, en başta CHP Genel Başkanının, yaşayan eski veya önceki Genel Başkanların ve onların her birinin kadrolarının bilmesi gerekmiyor mu?!

 

Bilmeyende, “ciddi sorun” var demektir!

 

Gelelim dünkü grup konuşmasına…

 

Genel Başkan Özgür Özel; kendisinden önceki, 38’inci Olağan Kurultay’da yendiği Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun 13 yıllık Genel Başkanlığı süresinde, nasıl bir CHP Genel Başkanı olduğunu, nasıl bir CHP Genel Başkanlığı yaptığını bilmiyor mu ki…

Ve…

En son, Kurultay’ın açış konuşmasında CHP, kimi CHP’li yöneticiler ve kadrolar tarafından arkasından hançerlendiğini söylediğini unuttu mu ki…

Kurultay’da ve Kurultay öncesinde yaptığı “Kemal Kılıçdaroğlu gözellemeleri”ni dünkü olağan ilk grup konuşmasında sürdürdü?!

 

O sözler şöyle:

“Tek adam rejiminin gittikçe otoriterleştiği, demokrasi kanallarını tıkadığı, hukuku rafa kaldırdığı bir dönemde, 13 yıl boyunca partimizin Genel Başkanı olarak Adalet ve Kalkınma Partisi’ne karşı büyük bir mücadele vermiş, Artvin Şavşat’ta 1 şehit verdiğimiz silahlı saldırıda PKK terör örgütünün hedefi olmuş. Çubuk’ta bir şehit cenazesinde linç girişimine uğramış, Ankara’dan İstanbul’a 432 kilometre hak hukuk, adalet diye yürümüş, bana, bu salondaki herkese ve partimize çok büyük emeği olan Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu saygıyla selamlıyorum. Emekleri unutulmaz. Ona vefamızı her fırsatta hep birlikte her zaman göstereceğiz. Kendisinin önünde saygıyla eğiliyorum.”

https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-ozgur-ozel-chpde-seninle-birlikte-anayasayi-hiclestirecek-bir-sbirligine-gidecek-goz-yok

 

Bu “güzellemeler”in sahibi çiçeği burnunda Genel Başkan Özgür Özel, ne diyeyim?!

 

CHP’yi sağa, neredeyse sağın da sağına kaydırdığını yadsıyacak mıyız?!

CHP’lileri CHP’den dışladığını, savurduğunu unutacak mıyız?!

CHP’de olmayan “teşkilat”ı, “vardı” diye kabul mu edeceğiz?!

 

Kemal Kılıçdaroğlu, “güzellemeler”de anlatıldığı gibi Genel Başkan idiyse, CHP’de “Değişim” neden ve neyin nesiydi?!

Kurultay kazanmak için miydi?!

Yani “siyasi kazanım” için miydi?!

 

Benim, şahsi siyasi kazanım hesapları içindekilerle işim, yol arkadaşlığım, düşündaşlığım olmaz!

 

Kılıçdaroğlu döneminde CHP’liler, CHP’li gibi düşünmekten, siyasa (politika) üretmekten, eylem yapmaktan koparıldı; salon, kürsü, stüdyo, mikrofon muhalefetine sıkıştırıldı; karşıt söylem ve eylem geliştiren CHP’den atıldı!

Parti Disiplin Kurulu, giyotin kuruluna dönüştü!

 

Böyle olduğu için, “Değişim”in öncülerinden Özgür Özel, CHP’yi “Baba evi” sözcükleriyle tanımlıyor, uzaklarda duranları, atılanları “baba evi”ne çağırıp duruyor!

Doğru da yapıyor.

Ama…

Bu doğruların karşıtını yapan Kemal Kılıçdaroğlu’na bu övgüler, alkışlamalar, alkışlatmalar, selam durmalar, önünde saygıyla eğilmeler vb ne oluyor?!

 

Tanrı aşkına ne oluyor?!

Bu yurdu kurtaran; demokratik, laik parlamenter sistemli “Cumhuriyet Devleti”ni kuran;  “çağdaş, köklü merkez partisi” CHP’yi yaşama geçiren; yazıldığı gibi okunan, okunduğu gibi yazılan Türkçe’yi halkına kazandırarak çok anlamlı ve yüklü iletiler veren; devrimleri içinde –bana göre- en büyük devrimi “Düşünce Devrimi”ni halkına ve halklara armağan eden vb dünya lideri Kemal Atatürk, kendinden sonraki Genel Başkanlar gibi düşünür, onlar gibi yapar mıydı?!

Kemal Atatürk’ün CHP’si, CHP’lileri bu mu, böyle mi olurdu?!

 

Bu pencereden bakıp “Özgür Özel”i yorumladığımda, umutlu olamıyorum!  Umutlanmamanın acısını çekiyorum!

Bunu, bu ilk günlerde söylemem, yazmam içimi yakıyor!

Ama yazmadan edemem!

En ağır yergilere karşın, yazmasam…

Atatürk’üme, O’nun felsefesine, devrim ve ilkelerine, CHP’me, CHP’li düşündaşlarıma, halkıma, halklara, halkımın ve halkların aydınlık yarınlarına yablış yapmış, ihanet etmiş olurum!

 

Genel Başkan Özgür Özel dünkü grup konuşmasında çokça “tekil” konuştu!

Örneğin:

“Bakanlarım… Grup Başkanvekillerim… Grubum… Milletvekillerim… İl Başkanlarım…”!

Bana, “Ben… Ben Kemal…” deyip duran “eski Genel Başkan” Kemal Kılıçdaroğlu’nu anımsattı!

Çizgi, felsefe, siyasi anlayış, CHP’lilik hepten “Kemal Kılıçdaroğlu”du!

 

Dikkatimi çekti:

Çiçeği burnundaki genç Genel Başkan Özel ne dünkü ne de önceki konuşmalarında “iki konuya değinmedi!

Bir:

Ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” yerine, “Demokratik, Laik Parlamenter Sistem” idi.

İkincisi:

7 Kasım 2023 Salı gecesi Kamutay Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaşan, “riskli” bahanesiyle rezerv alanı ilan edilerek, “tapu güvencesi”ni geçersiz kılan, “özel mülkiyet hakkı”nı hiçe sayan “Kentsel Dönüşüm Yasası” idi. https://www.bloomberght.com/kentsel-donusum-yasasi-tbmm-de-kabul-edildi-2341676  

(Bu konuda, Cumhuriyet Gazetesi’nden Prof. Dr. Emre Kongar’ın “Anayasa darbesi ve mülkiyet hakkı” https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/emre-kongar/anayasa-darbesi-ve-mulkiyet-hakki-2140760 başlıklı yazısını linki tıklayarak, okumanızı isteyeceğim.)

 

Genel Başkan Özgür Özel’e önerilerim olacak.

Şöyle sıralayayım:

Genel Başkan Özel…

Değindiğim “iki konu”yu gündemine alsın, Türkiye gündemine taşısın…

NUTUK’u/SÖYLEV’i okusun, okutsun…

Dünya lideri Kemal Atatürk’ün düşünceleri ışığında kısa, orta ve uzun süreli/vadeli siyasa/politika üretecek, ayrıca partili üyelerin partiyi tanımada yararı, olumlu /etkisi olacak “Parti İçi Eğitim birimi” yapılanmasına gitsin.

 

Dikkate alır mı?

Gereğini yapar mı?

Göreceğiz.

 

Bilinsin ki…

Bütün bunlar ve her şey, Atatürk’ümün düşünceleri için, partim CHP’m için, CHP’li düşündaşlarım için, halkım için ve halklar için!..

VATANDAŞ DAHA CHP’NİN 38’İNCİ OLAĞA KURULTAYI’NIN İKİNCİ GÜNÜNDE “UMUTLANSAM MI?” DİYE DÜŞÜNÜYORSA, SORUYORSA!..

150 150 bakikarakol

Bir önceki (1 Kasım 2023 Çarşamba) “KILIÇDAROĞLU’NUN KENDİSİ DEMEYİMLİ, BİRİKİMLİ, İYİ BİR CHP’Lİ Mİ Kİ?!.” https://bakikarakol.com/kilicdaroglunun-kendisi-demeyimli-birikimli-iyi-bir-chpli-mi-ki/ başlıklı yazımı “Ve bu adam Perşembe, Cumadan sonra CHP 38’inci Olağan Kurultayı’nda aday gösterilecek, Genel Başkanlık için yarışacak!

Kazanırsa…” demiş, “8 Kasım 2023 Çarşamba günlü yazımda kararımı açıklayacağım, görüş ve düşüncelerimi, önerilerimi paylaşacağım…” tümcemle bitirmiştim.

Buradan sürdüreyim:

Ben ve eşim, 31 Mart 2024’teki yerel seçimlerde sandığa gidip CHP adaylarına değil, Türkiye İşçi Partisi (TİP) adaylarına oy verecektik.

Ben bu kadarla kalmayacak, “Demokratik Laik Parti (DLP) veya “Demokratik Laik Cumhuriyet Partisi (DLCP) diye yeni bir siyasi parti oluşumu için bayrak açacaktım.

Kemal Kılıçdaroğlu kazanamadı, böylesi bir düşünce ve eylem içine girmeye de gerek kalmadı.

31 Mart 2024’teki Yerel Seçimlerde gene partimiz CHP’nin Belediye Başkan adaylarına, Belediye Meclis Üyelerine oy vereceğiz.

Kemal Kılıçdaroğlu, Kurultay’ın, kimi -ayarlanmış, asker- delegelerin imzalarıyla “Genel Başkan adayı” gösterilir ve kazanırsa, CHP tabanında öz CHP’li Atatürkçüler, sandığa gitmek ama içleri yanarak, Kılıçdaroğlu’na, onun siyasi anlayışına, her çeşit kadrolarına okkalı ders vermek için, solda bir siyasi partiye –ağırlıklı TİP’e- verme kararlılığındaydı ve bu kararlılıklarını, illerindeki, ilçelerindeki CHP kadrolarına hissettirdiler.

Bu, “toplumsal tepki”ye dönüştü.

CHP teşkilatlarındaki kadrolar da, vurgulanan etkin, canlı “toplumsal tepki”yi gördüler, onların yanında yer aldılar; bununla yetinmediler, “Genel Merkezciler” karşısında konumlanan “Değişimci” kadrolara ilettiler.

Sonuç:

1366 delegede, 536’ya karşılık, 812’nin oyunu 2’inci turda alan “Değişimciler” 38’inci Olağan Kurultay’ın kazananı, 8’inci Genel Başkanlığı ise adayları “Özgür Özel” oldu.

(İlk turda, Özgür Özel 682, Kemal Kılıçdaroğlu 664 oy aldılar; ancak salt çoğunluk “684” sağlanamadığı için 2’inci tura gidildi.)

Vurgulamak istediğim; “kazanmada”, Değişimcilerin ve de adayları Özgür Özel’in elbette ki katkıları var ama en büyük katkı, umutların sönmesine, hayallerin yıkılmasına tepki olarak, kocaman yumak olan “toplumsal muhalefet”e aittir!

Kimse, “toplumsal muhalefet”in bu etkinliğini, katkısını, başarısını kendine mal etmesin!

 

Değişimcilerin öncüleri, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ile CHP’nin çiçeği burnunda Genel Başkanı Özgür Özel’in siyasi geçmişlerine, siyasi felsefelerine, son olarak da 38’inci olağan Kurultay’ın ilk günü (4 Kasım 2023 Cumartesi), ikinci günü (5 Kasım 2023 Pazar) ve önceki gün, dün ettikleri sözlere bakarak, CHP’liliklerini, Atatürk Düşünceleri’ne yakınlıklarını/yatkınlıklarını sorgularım!

Şu aşamada ayrıntıya girmeyeceğim ama ikili hakkındaki düşüncelerimi içeren 27 Eylül 2023 Çarşamba günlü yazımın linkini https://bakikarakol.com/kurultayda-kemal-kilicdaroglu-veya-ozgur-ozel-kazanirsa-ve-karsin-buyukerseni/ veriyorum, tıklayıp okumanızı istiyorum.  

Ayrıca…

SZC (Sözcü) TV’nin saat 19.00’daki ana haber sunucusu Fatih Portakal’ın 6 Kasım 2023 Pazartesi akşamki etiketi “umutlansam mı acaba”yı ve öyküsünü de çok kısa sizinle paylaşmak istiyorum:

İzleyicilerden biri Portakal’a ulaşıyor; yapılan CHP Kurultayın sonucuyla ile ilgili “umutlansam mı” sözünü ediyor.

Fatih Portakal bu sözü etiketliyor.

Kurultayın ikinci günü, duyarlı bir vatandaş “umutlansam mı” diye düşünüyor ve soruyorsa, bu, içeriği çok yüklü ciddi, önemli bir iletidir, söylemdir!

Kurultay’ın “Divan Başkanlığı” görevini yürüten İmamoğlu’nun ve çiçeği burnunda Genel Başkan Özel’in ettikleri sözler, beynime mıh gibi saplanan “umutlansam mı” sorusuna yanıt olarak bana “umutlanma” dedirtiyor!

 

Değişim!

Oldu.

Daha da olacak.

Ama “parti içi” ağırlıklı!..

Yanlış bu, eksik olan bu!

(Korkarım ki, siyasa/politika üretimi, parti dışı bir yapılanmayla gerçekleşecek; İmamoğlu aracılığıyla Özel’e iletilecek; Özel de, Parti Meclisi üyeleri ve İl Başkanları aracılığıyla topluma aktaracak. -İleride daha ayrıntılı yazacağım- Dilerim yanılırım.)

 

Ekrem İmamoğlu, Divan Başkan seçildikten sonra yaptığı konuşmada, “İnançlara saygılı laiklik” deyince, “İmamoğlu, laikliğin ne olduğunu bilmiyor mu?!” diye kendime sormadan edemedim.

Bu arada; belirtmeliyim ki, “Hatay Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili seçilmesine karşın hala cezaevinde tutuklu bulunan Av. Can Atalay’ın başına getirilenlerin benzeri, AKP ağırlıklı Cumhur İttifakı iktidarı tarafından, Ekrem İmamoğlu’nun da başına getirilebilir” kaygısını taşıyorum!

Böyle bir gelişme ne zaman olabilir?

Ya yeniden İBB Başkanlığına aday olduğunda ve seçildiğinde, ya CHP’nin başına geçtiğinde, ya da Cumhurbaşkanlığı’na adaylığı açıklandığında!

Umarım yanılırım.

 

CHP’nin Çiçeği burnundaki Genel Başkanı Özgür Özel’in, Kurultay açış konuşmasında “İş, Cumhurbaşkanlığı adaylığının seçilmesine gelince, hepinizin malumu olan, masadan kalkmalar ve masaya yeniden dönmeler geldi. Fazla ayrıntılara girmek istemiyorum. Ancak şunu söyleyeyim, sırtımdaki hançerlerle seçime girmek zorunda kaldım. Bir daha ifade edeyim. Sırtımdaki hançerlerle seçime girmek zorunda kaldım. Yükümüz ağırdı. Üstelik hançerlerle beraber yükümüz ağırdı. Ama beni asıl üzen sırtımdaki yük değildi arkadaşlar. Sırtımdaki hançerlerdi. Seçim bitti. Kazanamadık. Daha nefes almadan değişim söylemleri başladı. Değişim söylemini dillendirenler, uzun süredir değişmeyenlerdi. Ama seçimden sonra ilk işim, onları değiştirmek oldu…” https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglunun-38-olagan-demokrasi-ve-birlik-kurultayinda-yaptigi-konusma-04-kasim-2023  sözlerini ederken bilee CHP’yi, CHP’lileri sırtlarından hançerleyen Kemal Kılıçdaroğlu’na bir diz güzellemeler https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/devir-teslim-olacak-mi-chp-genel-baskani-ozgur-ozelden-yeni-2137635 yapmasına; “Sayın İmamoğlu ile aramızda kardeşlik ilişkisi var, bu ilişki bizi iktidara taşıyacak” https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/son-dakika-imamoglundan-chpnin-yeni-lideri-ozele-ziyaret-2137952 demesini nasıl anlamak, yorumlamak gerek?!

 

Ya, siyasette şu “kardeşlik ilişkisi” ne denek?!

“Kardeşlik ilişkisi ile iktidara taşınma” diye bir olay, siyasi tarihlerde var mı?!

Olmayanı, Genel Başkan Özel neden söyler?!

Dünya lideri Kemal Atatürk’ten sonraki CHP Genel Başkanlarına övgüler dizen Özel’e önerim:

Söylev’i/Nutuk’u oku, teşkilata ve üyelere de okut, parti içi eğitime ağırlık ver ve Atatürk düşüncesini tabana yay!

 

Dikkate alır mı?

Sanmıyorum.

Ama partim CHP tabanına, özellikle gerçek/öz CHP’li ve Atatürk’e, Atatürk Düşüncesi’ne inanan, sahip çıkan duyarlı insanlarımıza güveniyorum!

Onların varlığından umutlanıyorum, geleceğe umutla bakıyorum!

 

Ne mutlu “Türk’üm” diyene!

Ne mutlu “CHP’liyim” diyene!..

KILIÇDAROĞLU’NUN KENDİSİ DEMEYİMLİ, BİRİKİMLİ, İYİ BİR CHP’Lİ Mİ Kİ?!.

150 150 bakikarakol

“Cumhuriyetin 100’üncü yıldönümü”nü; yüz yıl öncesini yadsımayan, dünya lideri Kemal Atatürk’üne, O’nun yanındaki asker-sivil arkadaşlarına inanan, sahip çıkan, sevgi ve saygı duyan milyonlarca “Atatürk düşündaş”ı görkemli biçimde kutladı.

Ne mutlu!

Kutlamada Cumhur İttifakı İktidarı, Cumhur İttifakı ortaları, taraftarları yoktu.

Muhalefetten kimileri de yoktu.

CHP, CHP’liler vardı.

Ama…

CHP Genel Başkanı, CHP Genel Başkan adayları, CHP Genel Başkan Yardımcıları, CHP Genel Başkan Baş Danışmanları ortalarda/meydanlarda yoktu!

Neredeydiler acaba?!

Eşleriyle neden “Cumhuriyet Dansı” yapmadılar?!

 

Geçelim…

 

Cumhuriyet’in 2’inci yüzyılının ilk günün (30 Ekim 2023 Cumartesi) gecesinde, gecenin karanlığına uygun/benzer bir “yargı karanlığı” yaşandı!

Anayasa Mahkemesi (AYM)’nin “Hak ihlali var” dediği ve “tahliye” karar verdiği Hatay Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Can Atalay’ı, yerel mahkeme konumundaki İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi, AYM’nin kararına uymadı, dava dosyasını, cezayı onayan Yargıtay 3’üncü Daire’ye gönderdi; “Kararı orası versin” dedi.

https://www.sozcu.com.tr/2023/gundem/can-atalay-dosyasi-yargitaya-gonderildi-7847067/?utm_source=ilgili_haber&utm_medium=free&utm_campaign=ilgilihaber

Ve…

https://www.sozcu.com.tr/2023/gundem/tahliye-bekleyen-can-atalaydan-meclise-cagri-7847533/?utm_source=anasayfa&utm_medium=free&utm_campaign=alt_surmanset Hukuk adına, ülkem yargısı adına öyle yanıyor, öyle üzülüyorum ki!

A n l a t a m a m !

 

Bunu da geçelim…

 

Dün (31 Ekim 2023) Salı idi ve ne yazık ki “CHP Genel Başkanı” unvanını taşıyan Kemal Kılıçdaroğlu grup toplantısında konuştu. https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-31-ekim-2023

Yo, uzun uzun değinmeyeceğim; birkaç sözüne dokunup geçeceğim:

“Nasıl bir Cumhuriyet?” sorusunu sordu durdu.

“Demokratik, laik Cumhuriyet” demesini beklerken, “Şimdiki nasıl bir CHP?” diye düşündüm.

Ulusal Kurtuluş Savaşı veren, demokratik, laik Cumhuriyet devleti”ni kuran kadroyu “Onlar”, Cumhur İttifakı İktidarı ile Cumhur İttifakı ortağı kadroları “Bunlar” sözcükleriyle tanımlamakla kalmadı, iki zıt kadroyu karşılaştırdı!

Az yukarda verdiğim www.chp.org.tr’linkini tıklarsanız, Filistin Davası için Filistin’e giden devrimci gençlerden söz ederken de, kendisinden “Devrimci” diye söz etti!

 

Git işine Kemal Kılıçdaroğlu, sen kim, devrimcilik kim?!

 

Filistin, Gazze, AKP/Cumhur İktidarı’nın İstanbul Atatürk Havalimanı’ndaki “Hamas Mitingi” ve AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanına yönelik sözlerinde “… ‘Dört gün sonra, Haziran’da Gazze’deyim’ diyor. Bu kadar net. Ne Gazze’ye gitti, ne de başka bir yere” dedi ekledi:

“Sarayın dışına çıkmadı ama bol bol ahlaki ve siyasi meşruiyeti olmayan videolar dolaştırdı ve cumhurbaşkanlığını sahtekarlık yaparak kazandı.”

 

Şimdiii…

Şu “… cumhurbaşkanlığını sahtekarlık yaparak kazandı” ne demek?!

Cumhurbaşkanlığı, “sahtekarlık” yapılarak mı kazanıldı?

Bunun ayırtına (farkına) 5 ay 3 gün sonra mı varıldı?

5 ay 3 gün gündem gerisinden gelen zat, “CHP” gibi köklü bir merkez partisinin Genel Başkanı, önce seçim yenilgisine, CHP’yi sağın da sağına kaydırmasına karşın, gene Genel Başkan olmak istiyor!

Olmak istemekle kalmıyor, kendisinden sonrasına “Genel Başkan adayı” hazırlıyor!

Bu ne utanmazlık!

Bu ne ayıp, çirkin siyaset, siyaset anlayışı, siyasi söylem, siyasi eylem!

 

Efendiiim, gelelim ana konuya…

 

Grup konuşmasını, 4-5 Kasım 2023 günlerindeki 38’inci Olağan Kurultay’ı işaret ederek, “Güzel bir kurultay yapacağız. Güzel bir kurultay, keyifli bir kurultay yapacağız. Barış içinde bir kurultay yapacağız. Birlikte bayram havası içinde bir kurultay yapacağız” tümceleriyle bitiren Kemal Kılıçdaroğlu, 28 Ekim 2023 Cumartesi günü Sözcü TV’de canlı yayınlanan programda, gazeteci-televizyoncu İpek Özbey’in sorularını yanıtladı. https://www.sozcu.com.tr/2023/gundem/secilseydim-yanimda-olacaklardi-simdi-karsimdalar-7844094/

 

Özbey ilk sorusu:

Sıcağı sıcağına konuşalım. Perşembe günü Sayın Ekrem İmamoğlu ile bir görüşme yaptınız. Kurultayın divan başkanlığını önerdiniz, kabul etti. Neden İmamoğlu’na teklif ettiniz?

Yanıt:

“Ekrem Bey’in eli güçlensin diye. İstanbul’da seçimlerde eli daha güçlü olsun diye bu teklifi yaptım.”

 

Efendi efendi, Ekrem İmamoğlu’nun eli şimdi de, seçimlerde de, İstanbul’da ve Türkiye’de güçlü; yeter ki, gölge etmeyin, yanlışlara imza atmayın, havanda su dövmeyin, suya yazı yazmayın.

 

Kılıçdaroğlu, Özbey’in “Biraz açar mısınız?” sorusunu “Bu kadar” diyerek geçiştiriyor.

 

Neden?

Çünkü davette hinlik var, tuzak var.

Umarım CHP’nin Kurultay delegesi oyunu bozar.

 

Özbey “Değişimciler sizi birçok konuda eleştirdi. En çok da ittifaklar, Ümit Özdağ ile yapılan protokol üzerinden ve 39 milletvekili vermenizden dolayı… Hiç ‘Millet İttifakı yanlıştı’ diye düşündünüz mü?” sorusuna “Hayır” yanıtını alınca “Ama çok çabuk dağıldı, herkes birbirini suçlamaya başladı” anımsatmasında bulunuyor.

Kılıçdaroğlu “Cumhuriyet bu haldeyken, ülke bu haldeyken, eğitim, ekonomi bu haldeyken siz ne yaparsınız? Sizinle aynı idealleri paylaşanlarla bir araya gelmez misiniz? Cumhuriyet’in kuruluşuna bakın. Gazi Mustafa Kemal’in arkadaşlarına bakın. Cumhuriyet’i kurmak için bir araya geldiler mi, geldiler. Dünya görüşü bile farklıydı ama bir araya geldiler” diye konuşuyor.

 

Pardon!..

“Aynı idealleri paylaşanlar” mı?!

Cumhuriyeti kuranlarla, Millet İttifakı ortakları mı?!

Ne demek ya?!

Nasıl bir benzetme!

Yazıklar olsun!

 

Kılıçdaroğlu, Özbey’in “Yani?” sorusu üzerine sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Cumhuriyet’i yaşatmak için bir araya gelmekten başka ne yapabilirsiniz? Çok acımasızca eleştirildik. Herkesi dinledim. Büyük bir kısmı önyargıdan kaynaklanıyordu. Onları da dinledim. Eleştirilebilir ama sağduyuyla… Biz uzun yıllardır hiç milletvekili çıkaramadığımız yerlerden milletvekili çıkardık. Bu kadar acımasızlık olabilir mi? Biz sadece bir siyasi partiyle uğraşmadık, iktidarın kontrolüne geçen bir devlet bürokrasisiyle uğraştık. Sanıyorlar ki her şey güllük gülistanlık da biz kazanamadık. Yahu bırakmadılar ki biz bir muhasebe yapalım. Ona bile fırsat vermediler. Bütün bunlara rağmen hepsini dinledim.”

 

Paragrafta, doğrudan çok doğru olmayan sözler var.

 

Kılıçdaroğlu, Özbey’in “Eksiği nerede gördünüz?” sorusuna uzun uzun sözler edeceğine “Kendimde” deseydi, yeterdi de, artardı da.

Ama kendisi “… birileri de çıkıyor ‘CHP sağa kaydı’ diyor” tümcesini ediyor.

Gazeteci-televizyoncu İpek Özbey kaçırmıyor “Evet, partiyi sağa kaydırdığınızı söyleyenlerin sayısı hiç az değil… Ama söyleyen partili yol arkadaşlarınız…” diye yapıştırıyor.

Kılıçdaroğlu “Taşeron işçilere kadro verdirmek sağa kaymak mıdır? Çöpten kağıt toplayanları dinlemek sağa kaymak mıdır? CHP her kesimle diyalog kuruyor.” diye adeta cana geliyor, gürlüyor.

Özbey “Aslında burada mesele 39 milletvekili vermeniz” tümcesinin ardından “Bu konuda yanlış yaptığınızı düşünmüyor musunuz?” sorusunu soruyor, “Hayır efendim” yanıtını alıyor.

 

Hani özyergi (özeleştiri)?!

Hani empati?!

Hani hoşgörü?!

Hiç biri yok!

 

Şimdi bir de DEVA Partisi ile ilgili tartışma başladı. Mesela DEVA Partisi Esenyurt İlçe Başkanı Halis Kahriman’a belediye başkanlığı vaat ettiniz mi?

Yöneltilen soru bu.

“Ben kimseye bir vaatte bulunmadım.”

Yanıt da bu.

 

Sanki bulunmuş!

 

Bir iki soru ve yanıtı atlıyorum.

 

Özbey’in, -bana “çanak soru” gibi gelen- “Aklınızdan şu geçiyor mu? Seçilseydim bu arkadaşlarımın hepsi yanımda olacaktı” sorusuna Kılıçdaroğlu balıklama atlıyor:

“Seçilseydim yanımda olacaklardı evet, şimdi karşımdalar… Kimin haklı olup olmadığını toplumun vicdanına bırakmak lazım.”

 

Toplumun vicdanına dön bak!

 

Kılıçdaroğlu, “Aday mısınız?” sorusunu “Hiçbir zaman ‘adayım’ demedim ama örgüt aday gösterirse adayım” biçiminde yanıtlayarak, “istemem, sen gene de yan cebime koy” oyununu oynuyor.

Özbey “Adaysınız yani? Peki gemi limana ne zaman yanaşacak?” sorularına ise “En kısa zamanda” sözcükleriyle karşılık veriyor.

“O zaman neden adaysınız?” sorusuna ettiği sözler şöyle:

“Gemiyi limana güvenli bırakmak için. Bilgili, birikimli, iyi bir sosyal demokrata devredeceğim. CHP’nin yüz yıllık birikimini sürdürmemiz lazım. İmbikten süzülen bir birikim.”

 

Gemiyi tarumar etmiş, kayalara vurmuş, ortada gemi diye bir hurda kalmış; o nu da, güvenli limana –sanki güvenli liman da kalmış- bırakacakmış, ve bilgili, birikimli, iyi bir sosyal demokrat birine devrecekmiş!

 

Ya!

“Devretmek” ne demek?!

“CHP Genel Başkanı koltuğu”nda oturan biri bunu nasıl söyler?!

 

Uzatmayayım, size, Genel Başkan adaylarından Özgür Özel’in buna ilişkin tepkisini içeren linki vereyim. https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/ozgur-ozelden-kilicdaroglunun-devretme-ifadesine-sert-tepki-2135081

 

Kılıçdaroğlu’nun kendisi deneyimli, birikimli, iyi bir CHP’li mi ki, olabildi mi ki, öyle birinden söz ediyor?!

Hem, “sosyal demokrat” da ne? “CHP” kardeşim, “CHP”!

Sevsinler senin imbiğinden süzülen birikimini Kılıçdaroğlu!

 

İpek Özbey çok doğru biçimde “Mevcut kişiler arasında böyle biri var mı?” diye soruyor ve “Var ama görünür hale gelmesi lazım. Şimdilik bu kadar konuşalım” yanıtını alıyor.

 

Neden gizliyor?

Neden kısa kesiyor?

Kapalı kapılar ardında, kendi çıkarı için gizli, saklı işler, pazarlıklar yapanlar, böyle davranır.

Onların yetiştirdikleri de, onlar gibi olur.

Buradaki kurnazlık, birden fazla kişiye, neredeyse herkese umut vermek, onları umutlandırmak, beklenti içinde tutmak, kendinden uzaklaşmamalarını sağlamak, elinin altındakileri denetimi/kontrolü altına almak!

Uyanık siyasetçi ayakları!

 

Ankara’dan bir gazeteci çıktı, “Genel Başkanlığı devralacak” iki ad ortaya attı.

Onlardan biri “Ben değilim” diye açıklama yaptı.

 

Yetiştiricisinden, CHP Genel Başkanlığını devralacak, o kadar görünür değilmiş ki, görünür hale gelmesi gerekirmiş!

 

Şu siyasi maskaralığa bakar mısınız?!

 

Tanrım sen, usumu (aklımı) koru!

Tanrım, sen bu toplumun usunu koru!

 

Adam, CHP’yi, CHP’lileri, CHP’den umut bekleyenleri ve Türkiye gündemini neyle meşgul ediyor?!

 

Ve bu adam Perşembe, Cumadan sonra CHP 38’inci Olağan Kurultayı’nda aday gösterilecek, Genel Başkanlık için yarışacak!

 

Kazanırsa…

 

8 Kasım 2023 Çarşamba günlü yazımda kararımı açıklayacağım, görüş ve düşüncelerimi, önerilerimi paylaşacağım…

DÜNKÜ KİMİ SÖZLERİNE GÜLDÜĞÜM BAHÇELİ VE KILIÇDAROĞLU İLE BUGÜN CAN ATALAY DOSYASINA BAKACAK AYM’YE BİRKAÇ SORU…

150 150 bakikarakol

“Cumhur İttifakı”nın etkin ve etkili ortağı MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli dün (24 Ekim 2023 Salı) grup konuşmasında, “Eğer Atatürk bugün yaşamış olsaydı, devletimizin geçirdiği badireleri dikkate alarak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin yılmaz ve yıkılmaz bir müdafaacısı olurdu” tümcesini edince, gülmekten kendimi alamadım.

Yüz yıl ilerisini gören dünya lideri Kemal Atatürk “demokratik, laik Cumhuriyet” yerine, Bahçeli’nin öve öve bitiremediği “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin nasıl düşünememiş, yaşama geçirmemiş ya?!

(Anlaşılan Bahçeli, ilerleyen yaşına karşın, Atatürk’ü tanımıyor.)

“Buna bir yanıtı olur mu?” sorusunu yönelteceğim Bahçeli, “Milliyetçi Hareket Partisi olarak çağrımız şudur: Eğer bugünden itibaren 24 saat içinde ateşkes sağlanamazsa, saldırılar durmazsa, mazlumların üzerine bombalar bırakılmaya ısrarla devam ederse, milletimle açık açık paylaşıyorum ki, Türkiye süratle devreye girmeli, tarihi, insani ve inanç sorumluluğunun gereği her neyse yapmalıdır. Gazze’yi koruma ve kollama misyonunu üstlenmek bize ecdadımızın mirasıdır”  https://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/5245/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_24_Ekim_2.html sözü, hele de “Devletim istesin, milletim destek versin, şartlar da öyle gerektirsin, şayet Gazze’deki çocuklara kol kanat germek, füzeye karşı sapan taşıyla insanlık mevziisine girmek için yola revan olmazsam namerdim… 24 Saat dolmuştur” tümceleriyle bana acılı günümde* kahkaha attırmıştır.

 

Dün Bahçeli’den yaklaşık üç saat sonra, CHP grup toplantısında Kemal Kılıçdaroğlu konuştu.

Kılıçdaroğlu “İkili oynamayacaksınız, dürüst ve namuslu olacaksınız” dedi, güldüm.

Hangi birini yazayım?!

Parti yönetiminden hiç kimsenin haberi olmadan Ümit Özdağ’la yaptığı gizli pazarlığı anımsatmakla yetineyim.

“Eğer bir iktidar Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 100’üncü yılında terörle mücadele konusunda kendi ordusuna, kendi güvenlik güçlerine güvenmeyip de yabancı bir ülkeyi, o ülkenin askerini Türkiye’ye davet ediyorsa artık o iktidarın bu ülkeye vereceği hiçbir şey yoktur” https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-24-ekim-2023 diyen Kılıçdaroğlu’na söylemek isterim ki; muhalefet yapamadın, toplumsal muhalefeti oluşturamadın, toplumsal muhalefeti ayağa kaldıramadın; o yasa Kamutay Genel Kurulu’nda kabul edildi.

Şimdi yaptığın “kandırmak”tan, “ikili oynamak”tan başka bir şey değil!

Bu da “dürüst ve namuslu davranmamak”tır!

“Söyledim, bir daha söyleyeceğiz: Bu topraklarda yabancı asker postalı istemiyoruz” sözlerin ise “havanda su dövme”nin ta kendisidir!

“Cumhuriyet nedir?” diye sorarsın.

Ben de sana sorarım:

Hangi Cumhuriyet?!

Cumhuriyetin adı yok mu?!

“Demokratik, laik Cumhuriyet” demek, çok mu zor?!

Ha, şunu bilesin:

“Yaşasın Cumhuriyet, yaşasın Türkiye Cumhuriyeti ve 100 yaşını dolduran yaşasın Cumhuriyet Halk Partisi!” demekle olmuyor; söze eylem de gerek.

 

Gelelim bugüne…

Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu bugün (25 Ekim 2023 Çarşamba), tutuklu Milletvekili Can Atalay’ın “kişi hürriyeti ve güvenliği ihlal hakkının edildiği”ne ilişkin başvurusunu görüşecek, karara bağlayacak.

Bir karar çıkar mı, çıkarsa içeriği, gerekçesi ne olur?

Birkaç saat veya üç-beş saat içinde öğreneceğiz.

Uzatmadan, eğip bükmeden ve “Gezi Davası”nın özüne, içeriğine, ayrıntılarına girmeden şunları anımsatmak, sonra da sormak iserim:

“Gezi Davası” sanıkları, İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyorlardı.

Yargılananlardan biri de Av. Can Atalay’dı.

Atalay, 25 Nisan 2022 günü, İstanbul 13’ünci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım” suçundan 18’er yıl hapis cezasına çarptırıldı; tutuklandı.

Davanın Yargıtay aşaması başladı.

Atalay, Ceza’dan 16 gün önce (9 Nisan 2023) Hatay’dan Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekilliği için başvurdu.

Yüksek Seçim Kurulu (YSK) sakınca görmedi.

Can Atalay, 14 Mayıs 2023 günü yapılan seçimde Milletvekili seçildi; YSK, Atalay’a “Milletvekili Mazbatası”nı verdi.

YSK’nın kararları kesindi, itiraz edilemezdi, çünkü itiraz edilecek merci yoktu.

Yasal süreçler işlemesine karşın, Hatay TİP Milletvekili Can Atalay, cezaevinden çıkartılmadı.

Milletvekili Can Atalay, “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlalinin iptali” için AYM’ye dava açtı.

AYM, Atalay’ın başvurusunu 5 Ekim 2023 günü görüşecekti.

Yargıtay 3’üncü Daire elini çabuk tuttu, 29 Eylül 2023 günü “Gezi Davası”nı karara bağladı. https://medyascope.tv/2023/09/29/gezi-parki-davasi-yargitay-tarafindan-cezasi-onanan-bes-kisi-icin-surec-nasil-isleyecek/

AYM 5 Ekim 2023 günkü toplantısında “başvuruyu görüşmeyi” 7 gün sonrasına (12 Ekim 2023’e), Genel Kurul’a gönderdi.

12 Ekim 2023 günü AYM Genel Kurulu, bir üyenin “hazırlanamaması”ndan ötürü görüşme bugüne (25 Ekim 2023’e) bırakıldı.

Soruya geleyim:

Bir: Yargıtay 3’üncü Daire, YSK üstünde bir merci midir ki, YSK’nin, Can Atalay’ın Milletvekilliği ile ilgili “kesin ve itiraz edilmez” kararlarına hükmetmiş, kararını hiç/yok saymış?

İki: Yargıtay 3’üncü Daire, Milletvekili Can Atalay’ın dosyasını “Milletvekili dönemi bitinceye kadar” neden ayırmamış?

Üç: Yargıtay 3’üncü Daire, bu onamasıyla YSK’yı da, Can Atalay gibi suçlamış ve suçlu ilan etmiş olmuyor mu?

 

* https://twitter.com/BakiKarakol/status/1716780320970756100

GÜNDEME TAŞIDIĞI KONUDAKİ AYRINTIYI ANLATMAYAN KILIÇDAROĞLU “GENEL BAŞKANCILIK” OYNAMASIN, ÇEKİLSİN!..

150 150 bakikarakol

CHP Genel Başkan koltuğundaki Kemal Kılıçdaroğlu, 10 Ekim 2023 Salı günkü grup konuşmasında –bir gün sora bura da TOPLUMSAL MUHALEFETİ KIPIRDATMAYAN “KÜRSÜ SÖYLEMLERİ” HAVANDA SU DÖVMEKTİR!.. https://bakikarakol.com/toplumsal-muhalefeti-kipirdatmayan-kursu-soylemleri-havanda-su-dovmektir/  başlıklı yazımda işledim- dile getirdiği “Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi”nde yer alan “yabancı asker” konusunda yönelttiği soruya, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli dünkü (17 Ekim 2023 Salı) grup konuşmasında yanıt verdi.

(Aynı soruyu yönelttiği AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı da partisinin bugünkü grup konuşmasında yanıt verir mi, bilmiyorum.)

Bahçeli şöyle dedi:

“Doğru soru, doğru bir kafanın, doğal ve dobra bir karakterin mahsulüdür. Bunlardan mahrum sorular cevap aramak yerine vakit kaybına yol açacaktır. Gördüğüm kadarıyla CHP Genel Başkanı sorduğu soruların doğru ve isabetinden daha çok, laf olsun torba dolsun derdindedir. Boşa sallayıp acaba dolu tutar mıyım çabasındadır. Çalı dibinde çadır kurmanın merakındadır. Geçen haftaki grup toplantısında bize bazı sorular yöneltmiş.

Allah var ya pek ciddiye almadım, çünkü sorular iyi hazırlanmamış, hepsi de baştan savma. Sayın Kılıçdaroğlu onu bunu bırak, bugün görüşülecek Suriye ve Irak tezkeresine ne diyeceksin onu söyle? Evet mi, hayır mı oyu kullanacaksınız bunu açıkla. Sudan bahanelere sığınma, nerede durduğunu göster. Türkiye’nin milli güvenliğine yönelik ayrılıkçı hareketlere destek misin değil misin? Söyle de duyalım. Terör tehdidi ve güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbirin alınmasından yana mısın değil misin? Paylaş da bilelim. Irak ve Suriye’deki tüm terör örgütlerinden ülkemize bundan sonra da yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı milli güvenliğimizin idame ettirilmesinin yanında mısın değil misin? İtiraf et de, ederini giderini öğrenelim. Bu çerçevede Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gerektiği takdirde terör örgütlerine sınır ötesi harekat ve müdahalede bulunmak maksadıyla yabancı ülkelere gönderilmesine destek misin değil misin? Bir zahmet açıklığa kavuştur da duruşunu görelim. Bak Sayın Kılıçdaroğlu, sen de iyi biliyorsun ki, Türkiye’ye gayri meşru yabancı postalların ayak basması diye bir şey yoktur, şayet olursa verilecek sadece bir canımız vardır, çiğnenmesi gerekecek bir bedenimiz vardır, onlar da vatana, millete bin defa feda olsun. https://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/5241/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_17_Ekim_2.html

 

Bahçeli’nin “Sayın Kılıçdaroğlu onu bunu bırak, bugün görüşülecek Suriye ve Irak tezkeresine ne diyeceksin onu söyle? Evet mi, hayır mı oyu kullanacaksınız bunu açıkla” sözüne, geçen haftaki grup konuşmasında “yabancı asker” olayından ötürü tezkereye “hayır” oyu vereceklerini açıklayan Kılıçdaroğlu bir iki saat sonraki dünkü grup konuşmasında şu söylemde bulundu:

“Meclis’te bir tezkere görüşülüyor, terörle mücadele tezkeresi olduğu kamuoyuna sunuluyor. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak ve doğrudan doğruya terör örgütünün saldırısına uğrayan bir kişi olarak teröre her zaman karşı çıktım. İnsan olan herkes teröre karşı çıkar. Terör bir insanlık suçudur. Terörle mücadele kaçınılmazdır. Terörle mücadele için ne gerekiyorsa, bizden ne isteniyorsa eyvallah, hiç itirazımız yok. Terörle mücadele konusuna bir tezkere getirdiler, güzel. O tezkerede şunlar yazıyor: ‘Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde sınır ötesi harekat ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi.’ Eyvallah, hiç itirazımız yok. Terör varsa, Türkiye’yi tehdit ediyorsa, Türk Silahlı Kuvvetleri yani güvenlik güçlerimiz giderler, müdahale ederler. Uluslararası hukukun da verdiği bir avantajdır bu, uluslararası hukuk buna izin veriyor. Ama cümle şöyle bitiyor: ‘Ve aynı amaçlara matuf olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması…’ Aynı amaçlara matuf olmak üzere; yani yabancı bir silahlı kuvvet Türkiye’ye gelecek ve burada belli olaylara müdahale edecek. Buna izin verin diyorlar.

Cumhuriyeti kuran bir parti, kökleri Kuvayı Milliye’de olan bir parti nasıl olur da yabancı askerlerin Türkiye’ye gelmesine izin verir? Akıl tutulması gibi bir şey… Söyledim, bir daha söylüyorum: Ben kendi ülkemde, biz kendi ülkemizde kadınıyla erkeğiyle, vatanseveriyle, bayrağını sevenle kendi ülkemizin mübarek topraklarında yabancı asker postalı istemiyoruz. Evet, bir daha ifade edeyim: Biz kendi ülkemizde, bu mübarek topraklarda yabancı asker postalı istemiyoruz. Kendi topraklarına yabancı askerleri davet edip, terörle mücadele ayağı altında burada onların bazı müdahalelerde bulunmalarına izin vermek açık ve net söylüyorum, vatana ihanettir. Bu kadar açık, bu kadar net söylüyorum!

Yabancı askerler Türkiye’de neye müdahale edecekler? Ya neye müdahale edecekler? Terörle mücadeleyse, terörle mücadele konusunda kahraman ordumuz var, terörle mücadele konusunda polislerimiz var, terörle mücadele konusunda uzman çavuşlarımız var, terörle mücadele konusunda korucularımız var. Bunlar 30-35 yıldır terörle mücadele ediyorlar, 30-35 yıldır… Kimisi elini bıraktı, kolunu bıraktı, gözünü bıraktı, ayaklarını bıraktı terörle mücadelede ve onlar basın toplantısı yapıyorlar. Diyorlar ki: ‘Yabancı askeri davet işgaldir ve biz yabancı asker istemiyoruz. Eğer bize görev verilirse ayağım yok, cepheye giderim, kolum yok, cepheye giderim, gözüm yok, cepheye giderim.’ Bunu söyledim ve onlardan bazı yanıtlar da istedim, Bahçeli’den ve Erdoğan’dan. Erdoğan’dan tık yok bildiğim kadarıyla, Bahçeli bugün konuşmuş. Şöyle diyor: ‘Türkiye’ye gayrimeşru yabancı postalların ayak basması diye bir şey yoktur. Şayet olursa verilecek sadece bir canımız vardır.’ Bizleri kandıracaklarını sanıyorlar. ‘Türkiye’ye gayri meşru yabancı postalları…’ Yani meşru yabancı postallar gelebilir. Ben meşru yabancı postal da istemiyorum kardeşim. Ben kendi ülkemde yabancı asker postalı istemiyorum terörle mücadele konusunda. Meşru ne demek? Efendim ben el kaldıracağım, yabancı askerleri isteyeceğim, böylece meşruiyet kazanmış olacak. İstemiyoruz, istemiyoruz, yabancı askeri istemiyoruz… Terörle mücadeleyse gideriz. Terör bana saldırdı, size saldırmadı. Teröristler bana saldırdı, 1 askerimiz şehit oldu, size saldırmadı. Siz çocuklarınızı parayla pulla askere gönderdiniz, ben evladımı parasız pulsuz askere gönderdim. Bir de efeleniyor: ‘Efendim, ABD’nin insansız hava aracımızı düşürmesinin hesabı er geç mutlaka sorulacaktır.’ Sen külahıma anlat. Ya arkadaşlar, papazı teslim ettiklerinde bunlardan ses çıktı mı ya? Bakın tezkere yine şunu söylüyor: ‘Hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak.’ Yani yabancı asker buraya geldiğinde onun ne yapacağını, neler yapacağını, nasıl olacağını, yetkiyi Cumhurbaşkanına veriyorlar. Meclis hikaye, hiçbir yetkisi yok… Milli Kurtuluş Savaşı’nı yöneten Gazi Meclis, Mustafa Kemal Atatürk’e Başkomutanlık yetkisini bile üç ay süreyle vermiştir… Biz bütün yetkiyi verelim, ne biliyorsanız yapın diye… Dolayısıyla Bahçeli yok canımızı veririz falan filan değil; yabancı asker buraya geldiğinde, sen davet ettiğinde Kemal Kılıçdaroğlu olarak yabancı askerlerin önünde bütün CHP’liler olarak duracağız ve onları kovacağız. Hiç tereddüdümüz yok, beraber gideceğiz, beraber mücadele edeceğiz ve bunları göndereceğiz. Yok öyle bir şey. Bu ülke Milli Kurtuluş Savaşı’nı veren bir ülkedir. Ben Milli Kurtuluş Savaşı’nın tarihine ihanet getirmeyeceğim.” https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-17-ekim-2023

(Kılıçdaroğlu konuşmasında, “yargıdaki çürüme”ye genişçe değindi ama Kamutay Genel Kurulu’ndaki/TBMM’deki “Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi” görüşmeleri ile güme gitti. Böylesi önemli konu, basın toplantısıyla bugün veya yarın dile getirebilirdi. Neden grup konuşmasına sıkıştırdı. Şundan: 15 Ekim 2023 Pazar günü Kocaeli Kartepe’deki “CHP Yerel Yönetimler Marmara Bölge Çalıştayı”na katıldı; orada “Salı günü grup toplantısında bunun bütün ayrıntılarına gireceğim”  tümcesini etti. Aaah ah, şu “talihsiz” tümceleri de etti: “Kim, kongrelerden sonra parti aleyhine konuşursa, partiyi televizyonlarda tartışılır hale getirirse kimse kusura bakmasın onu partiden ayıracağım. (…) AK Parti olağanüstü kurultay yaptı kimsenin haberi bile olmadı.”* https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-yerel-yonetimler-marmara-bolge-toplantisina-katildi)

 

Dün saat 15.00’da Kamutay Genel Kurulu, Kamutay Başkan Vekili Yeşil Sol Parti’den İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder Başkanlığında toplandı ve günün 1’inci oturumu başladı.

Önder, ilerleyen dakikalarda “Sayın milletvekilleri, toplam 42 talep geldi ve an itibarıyla yeni talep almıyoruz. İlk bölümde 20 sayın milletvekiline yerinden bir dakika söz vereceğim, ondan sonrasında akış içerisinde mümkün olan azami ifade zeminini sağlamaya çalışacağız. Söz veremediklerimizin hoşgörüsüne sığınıyoruz. Şimdi İç Tüzük madde 60’a göre ilk söz, İzmir Milletvekili Sayın Mehmet Ali Çelebi’ye aittir. Buyurun Sayın Çelebi” dedi.

 

“Teğmen Çelebi” diye de bilinen, önce CHP’den seçilen, daha sonra –kendisini hapse atan- AKP’ye geçen İzmir AKP Milletvekili Mehmet Ali Çelebi şöyle konuştu:

“Ülkemiz 2013’te DEAŞ’ı terör örgütü kabul etmiş, 2014 Bakanlar Kurulu Kararı’yla tutumumuz vurgulanmıştır. Aynı yıl, 2014’te, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 2170 sayılı Kararı’yla DEAŞ’la mücadeleye yönelik uluslararası koalisyon kurulmuştur. Tezkeredeki yabancı asker konusu tamamıyla DEAŞ’la mücadele edecek koalisyonla ilgilidir. 2014 yılından itibaren çıkarılan bütün tezkerelerde aynı ifadeler yer almaktadır. CHP’nin 2015, 2016, 2017, 2018, 2019, 2020 tezkere kararı doğru olarak “evet” olmuştur. 6 kez “evet” dediği aynı cümleye şimdi “hayır” demektedir. Tezkereye “hayır” demek terör devletine “evet” demektir, hain PKK-PYD’ye can simidi vermektir, göç dalgalarına yol vermektir, HDP’ye yağ çekmektir… Biz Türkiye’nin birliğine, bütünlüğüne, kardeşliğine, güvenliğine karşı çevrilmiş binlerce tır silahın namlusuna gül takmayacağız. Demokrasiyi barış kisvesiyle o namluları okşayanlardan olmayacağız diyorum.”

Günün 2’inci oturumunda benzer içerikte sözleri, partisi AKP adına konuşan Kayseri Milletvekili Hulusi Akar ile İstanbul AKP Milletvekili ve AKP Grup Başkan Vekili Özlem Zengin de etti.

(Akar’ın “Bu bir savaş tezkeresi değil, barış tezkeresi” tümcesini eklemeliyim.)

 

Kamutay Başkan Vekili Önder, ikinci oturumda “Danışma Kurulunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabuledenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmiştir” dedi, ekledi:

“Sayın milletvekilleri, Anayasa’nın 92’nci maddesine göre verilen (3/761) esas numaralı Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi’nin görüşmelerine başlıyoruz. Tezkereyi okutuyorum: Türkiye’nin Milli Güvenliğine Yönelik Ayrılıkçı Hareketler, Terör Tehdidi ve Her Türlü Güvenlik Riskine Karşı Uluslararası Hukuk Çerçevesinde Gerekli Her Türlü Tedbiri Almak, Irak ve Suriye’deki Tüm Terör Örgütlerinden Ülkemize Bundan Sonra da Yönelebilecek Saldırıları Bertaraf Etmek ve Kitlesel Göç Gibi Diğer Muhtemel Risklere Karşı Milli Güvenliğimizin İdame Ettirilmesini Sağlamak, Türkiye’nin Güney Kara Sınırlarına Mücavir Bölgelerde Yaşanan ve Hiçbir Meşruiyeti Olmayan Tek Taraflı Bölücü Girişimler ve Bunlarla İlgili Olabilecek Gelişmeler İstikametinde Türkiye’nin Menfaatlerini Etkili Bir Şekilde Korumak ve Kollamak, Gelişmelerin Seyrine Göre İleride Telafisi Güç Bir Durumla Karşılaşmamak İçin Süratli ve Dinamik Bir Politika İzlenmesine Yardımcı Olmak Üzere Hudut, Şümul, Miktar ve Zamanı Cumhurbaşkanınca Takdir ve Tayin Olunacak Şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Gerektiği Takdirde Sınır Ötesi Harekat ve Müdahalede Bulunmak Üzere Yabancı Ülkelere Gönderilmesi ve Aynı Amaçlara Matuf Olmak Üzere Yabancı Silahlı Kuvvetlerin Türkiye’de Bulunması, Bu Kuvvetlerin Cumhurbaşkanının Belirleyeceği Esaslara Göre Kullanılması ile Risk ve Tehditlerin Giderilebilmesi İçin Her Türlü Tedbirin Alınması ve Bunlara İmkan Sağlayacak Düzenlemelerin Cumhurbaşkanı Tarafından Belirlenecek Esaslara Göre Yapılması İçin 02.10.2014 Tarihli ve 1071 Sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı ile Verilen ve Son Olarak 26.10.2021 Tarihli ve 1310 Sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı ile 30.10.2023 Tarihine Kadar Uzatılan İzin Süresinin Anayasa’nın 92’nci Maddesi Uyarınca 30.10.2023 Tarihinden İtibaren İki Yıl Uzatılmasına Dair Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi (3/761) 3/10/2023

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye’nin güney kara sınırlarına mücavir bölgelerde yaşanan gelişmeler ve süregiden çatışma ortamının millî güvenliğimiz açısından taşıdığı risk ve tehditler artarak devam etmektedir. Türkiye, komşumuz Irak’ın toprak bütünlüğünün, millî birliğinin ve istikrarının korunmasına büyük önem atfetmektedir. Diğer taraftan, Irak’ta PKK ve DEAŞ unsurlarının varlığını sürdürmesi, etnik temelli ayrılıkçılığa yönelik girişimler, bölgesel barışa, istikrara ve ülkemizin güvenliğine doğrudan tehdit oluşturmaktadır. Suriye’de, sınırımıza mücavir alanlarda PKK-PYD/YPG ve DEAŞ başta olmak üzere mevcudiyetini sürdüren terör örgütleri ülkemize, ulusal güvenliğimize ve sivillere yönelik eylemlerini sürdürmektedir. PKK-PYD/YPG Suriye’de bölücü faaliyetlerine devam etmektedir. Harekât alanlarımızda tesis edilen sükûnet ve istikrarı korumak amacıyla meşru ulusal güvenlik çıkarlarımız doğrultusunda önlemler alınmaktadır. İdlib’de, Astana süreci çerçevesinde istikrar ve güvenliğin tesisine yönelik faaliyetlerimizi hedef alan risk ve tehditler devam etmektedir.

Bütün bu gelişmeler çerçevesinde, terörle Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü bozmaya ve sahada gayrimeşru oldubittiler oluşturmaya yönelik millî güvenliğimize tehlike oluşturabilecek her türlü risk, tehdit ve eyleme karşı uluslararası hukuktan doğan haklarımız doğrultusunda gerekli önlemlerin alınması millî güvenliğimiz açısından hayati önem arz etmektedir. Ayrıca, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 2170 (2014), 2178 (2014), 2249 (2015) ve 2254 (2015) sayılı Kararlarıyla, Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve bağımsızlığının teyit edilmiş olmasının ve yine 2170 (2014) sayılı Karar’da bu ülkedeki terör faaliyetlerinin kınanarak DEAŞ ve benzeri terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı Birleşmiş Milletler üyesi tüm ülkelere 1373 (2001) sayılı Karar ve uluslararası hukuk çerçevesindeki sorumluluklarına uygun şekilde gerekli tedbirleri alma çağrısında bulunulmuş olmasının ışığında. Türkiye’nin DEAŞ ve diğer terör örgütleriyle mücadele amacıyla oluşturulan uluslararası koalisyon bünyesinde iştirak ettiği faaliyetlerin sürdürülmesi de önem taşımaktadır. Bu mülahazalar ışığında, Türkiye’nin millî güvenliğine yönelik ayrılıkçı hareketler, terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve Suriye’deki tüm terör örgütlerinden ülkemize bundan sonra da yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı millî güvenliğimizin idame ettirilmesini sağlamak, Türkiye’nin güney kara sınırlarına mücavir bölgelerde yaşanan ve hiçbir meşruiyeti olmayan tek taraflı bölücü girişimler ve bunlarla ilgili olabilecek gelişmeler istikametinde Türkiye’nin menfaatini etkili bir biçimde korumak ve kollamak, gelişmelerin seyrine göre ileride telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için süratli ve dinamik bir politika izlenmesine yardımcı olmak üzere hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak şekilde Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde sınır ötesi harekât ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi ve aynı amaçlara matuf olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması, bu kuvvetlerin Cumhurbaşkanının belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilebilmesi için her türlü tedbirin alınması ve bunlara imkân sağlayacak düzenlemelerin Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için 2/10/2014 tarihli ve 1071 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı’yla verilen ve son olarak 26/10/2021 tarihli ve 1310 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı’yla 30/10/2023 tarihine kadar uzatılan iznin süresinin 30/10/2023 tarihinden itibaren iki yıl uzatılması hususunda gereğini Anayasa’nın 92’nci maddesi uyarınca bilgilerinize sunarım. Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı”

 

Önder, gruplar adına gerçekleşen konuşmaların bitiminde “şahıslar” adına iki Milletvekiline söz vereceğini açıkladı ve ilk sözü Elazığ CHP Milletvekili Gürsel Erol verdi.

Erol on dakikalık konuşma süresinin ortalarında, “Şimdi, şunu söyleyebiliyor musunuz: ‘Yabancı asker’ derken hangi ülkenin askeri olduğunu biliyor musunuz?’ diye sordu, Hulusi Akar’ın ‘Biliyoruz’ yanıtı üzerine, bu kez ‘Hangi ülkenin askeri?’ sorusunu yöneltti; Mehmet Ali Çelebi ‘80 ülkenin’ dedi, Akar da ‘80, biliniyor’ diyerek destekledi.

Erol’un ‘Peki, bunların tankla mı, topla mı, uçakla mı, gemiyle mi geleceğini biliyor musunuz?’ sorusuna Akar ‘Hayır’ sözcüğü ile yanıt verince Erol, ‘Var mı tezkerede detayı, teferruatı; var mı tezkerede Sayın Bakanım?’ sorusuyla yüklendi; Akar ‘Var, evet; kendi orada’ dedi; bunun üzerine Erol ‘Yalnızca yabancı askerle ilgili bir iddia var ama bu ülkenin Türk Silahlı Kuvvetleri dünyanın ve NATO’nun en güçlü ordularından biri değil mi? Bizim yenemeyeceğimiz bir güç var mı? Peki, buna rağmen biz kendi Silahlı Kuvvetlerimize güvenip de Silahlı Kuvvetlerimize yetki verirken niye yabancı askerleri ortaya koyuyoruz? Bakın, burada bütün samimiyetimle söylüyorum: Biz bu tezkereye karşı değiliz, biz bu tezkerenin içeriğine karşıyız. Yabancı askerleri çıkarın, Sayın Grup Başkan Vekilim affınıza sığınarak söylüyorum, bütün Cumhuriyet Halk Partililer ‘evet’ oyu vereceğiz. ‘Yabancı asker’ ifadesini çıkarın, biz ‘evet’ oyu verelim. Bakın, sayın milletvekilleri, demin söyledim, bazı meseleler devlet politikası olmalı. Bizim birinci önceliğimiz eğer terörle mücadeleyse ve güvenlikse terörle mücadele ve güvenlik bu ülkenin devlet politikası olmalı. Yani ‘Ben kendi bakış açıma göre bir siyaset üretiyorum’ anlayışı doğru bir anlayış değil, eğer olmuş olsaydı bu kırk yıllık süreçte dönüp dolaşıp aynı noktaya gelmezdik. Şimdi bu tezkere görüşülürken Silahlı Kuvvetlerimize yetki vereceğiz, Sayın Cumhurbaşkanımız -bakın, dikkat edin, ‘Sayın Cumhurbaşkanı’ demiyorum, ‘Sayın Cumhurbaşkanımız’ diyorum- siyasi parti genel başkanlarını çağırsaydı, bir toplantı düzenleseydi veya Mecliste Grup Başkan Vekillerimiz bir araya gelselerdi, bu konunun risklerini, sakıncalarını önceden enine boyuna kendi aralarında tartışarak Silahlı Kuvvetlerimiz sınır ötesine giderken anlaşılmış bir tezkere üzerinde, bir birliktelik kararıyla, Meclisin ortak iradesiyle verilen bir karar daha iyi olmaz mıydı, ulusal güvenliğimiz için daha sağlıklı olmaz mıydı? Olurdu. Şimdi, AK PARTİ’nin şöyle bir hatası var -geçen de konuşmamda söyledim- ‘Ben seçimi kazandım, Mecliste çoğunluğu sağladım, istediğim kanun teklifini, istediğim kararı, kararnameyi getiririm ve bunu Meclisteki çoğunluğuma göre çıkarırım.’ Ama demokrasi, çoğunlukların azınlıklar üstünde uyguladığı sistem değildir, azınlıklarla uyuşarak azınlıkların haklarının da korunduğu bir sistemdir. Sonuç itibarıyla, Meclisin ortak iradesini her zaman arayın. Yani sizin getirdiğiniz bir kanun teklifine biz tepki vermek yerine ülkenin menfaatleri için, ulusal birliğimiz için, devletimizin geleceği için eğer doğruysa sizinle ortaklaşa hareket etmek isteriz. Biz düşman değiliz ki, aramızda bir kan davası yok ki. Ayrı siyasi partilerde siyaset yapabiliriz ama ülkenin değerlerinde bir arada olmayı bilmeliyiz. Bu da kime düşer? Yönetene, size düşer.”

 

Konuşmalar, tartışılar bitti, sıra tezkerenin oylanmasına geldi.

600 Milletvekilinden 521’i katıldı, 79’u katılmadı, 1’i katılamazdı çünkü o Hatay Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Can Atalay’dı, Gezi Davası’ndan, Marmara (Silivri) Cezaevi’nde tutukluydu.

Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi’ne 521 Milletvekilinden 357’si “Evet”, 164’ü “Hayır” oyu verdi.

 

İki üç saat içinde yaygınca konuşulmaya başlanınca anlaşıldı ki, “Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi”ne “… yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması, bu kuvvetlerin Cumhurbaşkanının belirleyeceği esaslara göre kullanılması…” yeni eklenmiş, önceki tezkerelerde yokmuş.

Konuyu gündeme taşıyan CHP Genel Başkanı koltuğundaki Kemal Kılıçdaroğlu bu ayrıntıyı dillendirmemşti!

Neden acaba?!

Oysa çok önemli, topluma anlatılması, kamuoyuna mal edilmesi gereken bir ayrıntıydı!

Kılıçdaroğlu “Genel Başkancılık” oynamasın, çekilsin!..

 

* Şık bir örnekleme değil.

 

 

 

TOPLUMSAL MUHALEFETİ KIPIRDATMAYAN “KÜRSÜ SÖYLEMLERİ” HAVANDA SU DÖVMEKTİR!..

150 150 bakikarakol

8 yıl önce (10 Ekim 2015) dün (10 Ekim 2023), Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Başkenti Ankara’nın göbeğinde, Tren Garı önünde bir katliam yaşandı https://www.gercekgundem.com/guncel/10-ekim-ankara-gar-katliaminda-yitirdigimiz-yurttaslar-aniliyor-katliamin-uzerinden-8-yil-gecti-438084 , 103 insanımız yaşamını yitirdi, 500’den fazla insanımız yaralandı!

“İhmalciler” hala iş başında!

Ağırıma gidiyor!

Yaşamlarını yitirenlerimizi rahmetle, yaralananlarımızı saygıyla anıyorum; katliamı bütün öfkemle, nefretimle kınıyorum, lanetliyorum.

Filistin ve İsrail topraklarında 7 Ekim 2023’den beri yaşanan katliamları da aynı duyarlılıkla kınıyorum, lanetliyorum.

2’inci Dünya Savaşı’nda katliamın alasını yaşayan Yahudi halkın, bölgedeki Arap halklarına kan kusturan siyasi kadroları seçmedeki ayıplarını ve yanlışlarını gözden geçirmesi, insan, insanlık, aydınlık geleceğin tohumu olacaktır.

 

Bugün, Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu’nun yarınki toplantısında, Anayasa ve Yasalar çerçevesinde ve de Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Mevzuat ve Kararlarına uygun biçimde Milletvekili seçilen Hatay Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Av. Can Atalay ile ilgili hukuki değerlendirmesini, Yargıtay 3’üncü Daire’nin, Gezi Davası’ndan tutuklu Milletvekili Av. Can Atalay’ın cezasını onamakla, YSK’yı da “zan altı”nda bıraktığını, bir anlamda “suçlu” konuma sokmasını yazacaktım; ama dün önce MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, ardından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun partilerinin grup konuşmalarında gündeme getirdikleri “Cumhurbaşkanlığı tezkeresi” üzerindeki “atışmaları” öncelik aldı.

 

Gelin şimdi, TRT Haber’in www.trthaber.com sitesinde 5 Ekim 2023 Perşembe günü saat 16.00’da yayınlanan “Irak ve Suriye’ye asker gönderme tezkeresinin süresinin 2 yıl daha uzatılmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi TBMM Başkanlığı’na sunuldu.” spotlu “Irak ve Suriye tezkeresi TBMM’de” https://www.trthaber.com/haber/gundem/irak-ve-suriye-tezkeresi-tbmmde-800908.html başlıklı haberin ilgili bölümünü okuyalım:

“… Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin, 2170 (2014), 2178 (2014), 2249 (2015) ve 2254 (2015) sayılı kararlarıyla, Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve bağımsızlığının teyit edilmiş olmasının ve yine 2170 (2014) sayılı kararda bu ülkelerdeki terör faaliyetlerinin kınanarak, DEAŞ ve benzeri terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı Birleşmiş Milletler üyesi tüm ülkelere 1373 (2001) sayılı karar ve uluslararası hukuk çerçevesindeki sorumluluklarına uygun şekilde gerekli tedbirleri alma çağrısında bulunulmuş olmasının ışığında, Türkiye’nin DEAŞ ve diğer terör örgütleriyle mücadele amacıyla oluşturulan uluslararası koalisyon bünyesinde iştirak ettiği faaliyetlerin sürdürülmesi de önem taşımaktadır.

Türkiye’nin milli güvenliğine yönelik ayrılıkçı hareketler, terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve Suriye’deki tüm terör örgütlerinden ülkemize bundan sonra da yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı milli güvenliğimizin idame ettirilmesini sağlamak, Türkiye’nin güney kara sınırlarına mücavir bölgelerde yaşanan ve hiçbir meşruiyeti olmayan tek taraflı bölücü girişimler ve bunlarla ilgili olabilecek gelişmeler istikametinde Türkiye’nin menfaatlerini etkili bir şekilde korumak ve kollamak, gelişmelerin seyrine göre ileride telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için süratli ve dinamik bir politika izlenmesine yardımcı olmak üzere hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde sınır ötesi harekat ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi ve aynı amaçlara matuf olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması, bu kuvvetlerin Cumhurbaşkanının belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilebilmesi için her türlü tedbirin alınması ve bunlara imkan sağlayacak düzenlemelerin Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için 02.10.2014 tarihli ve 1071 sayılı TBMM kararı ile verilen ve son olarak 26.10.2021 tarihli ve 1310 sayılı TBMM kararı ile 30.10.2023 tarihine kadar uzatılan iznin süresinin, 30.10.2023 tarihinden itibaren iki yıl uzatılması hususunda gereğini Anayasa’nın 92’nci maddesi uyarınca bilgilerinize sunarım.”

 

Bu tezkerenin, Kamutay’a (TBMM’ye) sunulmasından 5 gün sonra, Cumhur İttifakı’nın “özgül ağırlık”lı ortağı MHP’nin Genel Başkanı dün grupta özetle şu tümceleri de etti:

“Gündemde bulunan Irak ve Suriye’ye Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gönderilmesini esas alan Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi’ne de Milliyetçi Hareket Partisi grubu olarak sonuna kadar destek olacağız, bu suretle evet oyu kullanacağız. Gelinen bu aşamada Cumhuriyet Halk Partisi tarihi bir imtihanla karşı karşıyadır. Kılıçdaroğlu terörden rahatsızsa, partisi teröre mesafeli ise hodri meydan diyorum, çıksınlar nerede durduklarını açıklasınlar. Şehit ile cani, kahraman ile hain, maktul ile katil, melanet ile millet arasında seçim yapmakta tereddüt geçirenler, tercih zorluğu çekenler, bununla yetinmeyip tezkereye itiraz etmeye hazırlananlar Türkiye’nin muarızı, Türkiye’nin karşı cephesidir. Bu şer ve bölücü cephe mutlaka mağlup ve mahcup edilecektir. Kılçdaroğlu’nun görüşülecek tezkereye geçtiğimiz yılda olduğu gibi hayır demesi halinde milletvekili arkadaşlarıyla beraber bayrağa, vatana, millete ve şehitlere alenen ihanet edeceklerini akıllarından çıkarmamaları tavsiyemdir.

Bizim tarafımız Türkiye’dir. (…) Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimiz gidebildikleri yere kadar gitmeli, ister havadan, ister karadan ne kadar hain ve haşarat varsa mıntıka temizliğiyle mücavir toprakları terörden arındırmalıdır.” https://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/5240/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_10_Ekim_2.html

 

Muhalefeti, hele de “anamuhalefet”i, kürsülerden, tv ekranlarından “laf etmek” sanan Kemal Kılıçdaroğlu, kendisine “siyasi sataşma” olunca, durur mu?

Durmadı; birkaç saat sonra gürledi.

Özetle:

“Önümüzde bir tezkere var, terörle mücadele edeceğiz diyorlar. Hiçbir zaman terörle mücadelenin karşısında olmadık, tam tersine terör nereden kimden gelirse gelsin her türlü mücadeleyi yapın dedik. Bu kadar açık, bu kadar açık… Sınır ötesi operasyon; zaten uluslararası hukuk bana o yetkiyi veriyor. Terör varsa giderim, vururum; bitti, o kadar…

Şimdi önümüze bir tezkere getiriyorlar, gelecek. Elbette ki terörle mücadele konusunda verilecek her yetkiye biz evet deriz ama anlamadığım bir şey var: ‘Yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması’ diyor. Bir daha ifade edeyim. Tezkerede Cumhurbaşkanı isterse yabancı silahlı kuvvetleri Türkiye’ye davet edecek.

Birinci sorum Bahçeli’ye: Partinin adı Milliyetçi Hareket Partisi. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu tezkereye evet diyeceğini söylüyorsun. Sana bir soru: Yabancı asker postallarının Türkiye Cumhuriyeti topraklarını çiğnenmesine evet diyor musun, demiyor musun? Bu kadar açık! Milliyetçiyim diyorsun. Bu kardeşiniz de milliyetçi, 6 okumuzdan birisi de milliyetçilik. Asla ve asla yabancı bir askerin Türkiye’ye gelmesini istemiyorum!

Bahçeliye ikinci sorum: Bu yabancı askerler kimler? Amerikalılar mı, Ruslar mı, Japonlar mı, Yunanlar mı? Kim bunlar? Hangi askeri terörle mücadele için Türkiye’ye davet edeceksiniz? Ya bu ülkede terörle mücadeleyi Türk Silahlı Kuvvetleri verdi, polislerimiz verdi. Binlerce şehidimiz var, bir tane yabancı asker bile gelmedi. Şimdi beyler: ‘Terörle mücadele edeceğiz, yabancı askerleri davet edeceğiz.’ Kim bu yabancı askerler, kim?

(…) Şimdi terör dolayısıyla tarihimize baktığımızda binlerce şehit vermişiz; Suriye’de vermişiz, Irak’ta vermişiz, Libya’da vermişiz, kendi ülkemizde vermişiz… Bir tek yabancı asker istemeden şimdi beyler diyorlar ki: ‘Yabancı askerleri Türkiye’ye davet edeceğiz terörle mücadele için.’ Kim bu yabancı askerler, kim? Ben ve bütün Cumhuriyet Halk Partililer, artı bütün vatanseverler, ülkesini ve bayrağını sevenler bir tek yabancı askerin Türk topraklarına postalarının değmesini asla istemiyoruz. (…) Sorularımın cevabını bekliyorum; Erdoğan senden de bekliyorum, Bahçeli senden de bekliyorum; yabancı asker kim, onu da istiyorum. Kim yabancı asker? Kendi silahlı kuvvetlerine güvenmeyen, kendi emniyet güçlerine güvenmeyen bir parlamento olur mu? Terörle mücadele konusunda yabancı asker gelecekmiş. Kim bu yabancı asker? Bakalım ne cevap verecekler…” https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-10-ekim-2023

 

Yergilerinde, vurgularında, sorularında haklı.

Ancak…

 

“Bu “ancak” sözcüğünü, Kılıçdaroğlu’na soracağım sorularla açmaya çalışayım:

“Önümüzde bir tezkere var… Şimdi önümüze bir tezkere getiriyorlar, gelecek…” tümcelerinizde hangisi doğru?

Zaman karmaşası yaşadığınız tezkereden haberiniz ne zaman oldu?

Tezkerenin, TRT Haber’in, internet sitesinde yayınlandığından haberiniz olmadı mı?

“Oldu” ya da “Olmadı” yanıtlarınızdan biri, sizinle birlikte sorgulanacağının bilincinde, ayırtında mısınız?

5 gün sonra haberiniz olan tezkerede yer alan, “Yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması” sözcükleriyle çok güzel tanımladığınız, anlattığınız konu için neden “… anlamadığım bir şey var” dediniz, deme gereksinimi duydunuz?

Neticede, tezkereden ayrıntılı haberiniz oldu, 10 Ekim 2023 Salı günü yani dün grup toplantısında bir güzel anlattınız, kamuoyuna duyurdunuz, peki sonuç ne?

“Yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması” tezkereden çıkartılacak mı, çıkartılacağına inanıyor musunuz?

Bahçeli, tezkereye “Evet” diyeceklerini, birkaç saat önceki grup konuşmasında söylediğinden kurmaylarınız, danışmanlarınız sizi bilgilendirmediler mi?

Bahçeli’den sonra Erdoğan’a da “Kim bu yabancı askerler, kim?” sorusunu sormaktaki “ısrar” neden?

Tezkeredeki “… yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması, bu kuvvetlerin Cumhurbaşkanının belirleyeceği esaslara göre kullanılması …”nın, grup konuşmanızda dile getirerek, toplumsal muhalefeti kenetlediğinizi, harekete geçirdiğinizi, bunun sonuncunda 12 sözcüğün tezkere metininden çıkartılacağını mı düşündünüz, düşünüyorsunuz?

 

Hala böyle düşünüyorsanız, çok yanlıştasınız!

 

Sorularıma yanıt vermeyeceğinizi biliyorum; bildiğim için beklenti içinde değilim.

Ama –not edin- size üç tümcem var:

Böyle Genel Başkanlık olmaz!

Böyle Genel Başkanlık yapılmaz!

Toplumsal muhalefeti kıpırdatmayan “kürsü söylemleri”, havanda su dövmektir, iktidarlara geri adımlar attırmaz!..

HANİ YSK’NIN KARARLARI KESİNDİ?!. VE “KARS’IN BÜYÜKERŞEN’İ”: PROF. DR. BARLAS SÜLÜ!..

150 150 bakikarakol

Dün…

“Dinci, kindar anlayış”ın militanları, “terör karşıtı”, gazeteci, televizyon programcısı Ayşenur Arslan’ı, 1 Ekim 2023 Pazar günü Ankara’da yaşanan terör eylemini konuğuyla konuştuğu/değerlendirdiği 2 Ekim 2023 Pazar günkü “Medya Mahallesi”ndeki sözlerini cımbızlayarak ve de çarpıtarak,  “terör sevici” ilan etmekle kalmadılar, linç ettiler/ettirdiler, Savcılığın dava açmasına, ifade için polis gözetiminde Savcı karşısına çıkarılmasına neden oldular.

Arslan tutuklanmadı, “adli kontrol” kararıyla serbest bırakıldı; ancak, dosya kapanmadı, açık.

Bugün…

AKP’li bir Milletvekilinin, PKK terör örgütünün başı hükümlü Abdullah Öcalan’la ilgili sözlerini dillendirdiği için 100 gündür Marmara (Silivri) Cezaevi’nde tutuklu olan Tele1 TV Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ bugün Yargıç karşısına çıkacak.

Herkes gibi ben de Yanardağ’ın bugünkü duruşmada “tahliye” edileceği beklentisi içindeyim; ancak, kaygılıyım!

Yarın…

Anayasa Mahkemesi (AYM), “Gezi Parkı Davası”ndan tutuklu, Hatay Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Av. Can Atalay’ın tahliyesi ve hakkındaki “yargılama”nın durması isteminin ret edilmesi üzerine yapılan “hak ihlali” başvurusunu görüşecek.

Ancak, 28 Eylül 2023 Perşembe günü, Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi, Gezi Davası’nda beş sanığın cezasını onadı https://www.diken.com.tr/gezi-davasinda-kavala-ve-atalayin-da-arasinda-oldugu-bes-kisinin-cezasi-onandi/ .

AYM nasıl bir karar alır/verir?

Bir öngörüm yok.

Bir öngörüm yok ama cezası onanlar arasında bulunan Milletvekili Av. Can Atalay’la ilgili söyleyecek bir çift sözüm var:

Av. Can Atalay, tutuklu iken TİP’ten Hatay Milletvekili adayı gösterildi; bir itiraz olmadı, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) da bir sakınca görmedi, “Milletvekili adayı olabilir” dedi; bunun üzerine Atalay, oy pusulalarında yer aldı ve Milletvekili seçildi; YSK bu kez Can Atalay’a “Milletvekili mazbatası”nı verdi.

Ammaa…

Bir irade, Anayasa’ya, yasalara ve YSK’nın “kesin, itiraz edilemeyen/edilemeyen kararlarına karşın, Milletvekili Atalay’ın tahliye edilmesine, Kamutay’a (TBMM’ye) gelip Kamutay kürsüsünden “Milletvekili yeminini” etmesine izin vermedi!

YSK, kararlarının arkasında durmadı!

Neden acaba?!

Kamutay’ın AKP’li Başkanı Numan Kurtulmuş ise oralı bile olmadı!

Neden acaba?!

Yetmedi; Yargıtay, bir hafta önceden öncelik alıyor, AYM’nin kararını beklemeden cezayı onaylıyor!

Bu ”ön alma”daki çabanın sırrı ne?!

Ve bu “ön alma” eylemi hukuka, Anayasa’ya, yasalara, YSK’nin kararlarına uygun mu?!

En başta YSK, ortadan kaldırılan, “yok hükmü”ne sokulan kararlarına neden sahip çıkmadı, Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’ni uyarmadı?!

Hani YSK kararları kesindi, itiraz edilmezdi?

Milletvekili Av. Can Atalay’ın avukatlarından Akçay Taşçı, Kars Akyaka İlçesi İncedere Köyü’nden köylümdür, “Karakol ailesi”nin partidaşı ailesi, dostumuzdur; umarım, bilgilendirici bu yazıyı okur, bir açıklama gönderir, ben de 11 Ekim 2023 Çarşamba günkü yazımda paylaşırım.

 

Gelelim 27 Eylül 2023 Çarşamba günkü KURULTAYDA KEMAL KILIÇDAROĞLU VEYA ÖZGÜR ÖZEL KAZANIRSA!.. VE KARS’IN “BÜYÜKERŞEN”İ!.. https://bakikarakol.com/kurultayda-kemal-kilicdaroglu-veya-ozgur-ozel-kazanirsa-ve-karsin-buyukerseni/ başlıklı yazımda //Sonucu bakımından işlevi, önemi ağır ve anlamlı olan 38’in Olağan Kurultay’da Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu da, Özgür Özel de seçilse, 31 Mart 2024 Yerel Seçimleri’nde, memleketim Kars’tan Belediye Başkanlığı seçimini açık ara kazanacak biri var.

Aday olur mu?

Bilemem.

Kendisiyle konuşmadım; ama konuşacağım.

CHP onu aday gösterir mi?

Bilemem.

Ama bildiğim şu:

O kişi adaylığı kabul ederse, CHP de onu aday gösterirse, açık ara kazanmakla kalmaz, “Kars’ın Büyükerşen”i* olur, Kars’ı “Eskişehir” yapar.

CHP’den Kars Belediye Başkanlığı için şimdiden –adlarını yazmayacağım- 2 aday var; onlara –kızacaklar ama- Kars Belediye Meclisi üyeliğini, ardından sırayla “Belediye Başkan Vekili” görevini düşünmelerini öneririm…

*Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen// tümcelerimle sözünü ettiğim kişiye:

Bu tümcelerimin yer aldığı yazımın yayınlandığı gün “Kars’ın Büyükerşen’i” dediğimle saat 16.00 sıralarında telefonla konuştum.

“Partim, teşkilatım aday gösterirse, olurum” dedi; sorum üzerine, bu sözünü, adını, soyadını, adının önündeki unvanlarını yazmama izin verdi; ben de yaklaşık yarım saat sonra X hesabımdan BUGÜN YAYINDA OLAN YAZIMDA SÖZÜNÜ ETTİĞİM “… VE KARS’IN BÜYÜKERESN’İ” DEDİĞİM KİŞİ “GENEL CERRAH PROF. DR. BARLAS SÜLÜ”DÜR… AYRINTISINI, 4 EKİM 2023 ÇARŞAMBA GÜNKÜ YAZIMDA YAZACAĞIM… UMARIM CHP GENEL MERKEZ VE KARS CHP İL, İLÇELER YÖNETİMİ DİKKATE ALIR, DEĞERLENDİRİR… https://twitter.com/BakiKarakol/status/1707054089836671270 paylaşımında bulundum.

 

Barlas Sülü’yü, Kafkas Üniveristesi’ndeki (KAÜ’deki) görevinden/işinden,  CHP’den Kars Milletvekili adayı olmasından ötürü herkes tanıyor.

İlişkilerinden olum etkilenmeyen Karslı hemşerime rastlamadım.

Herkesteki düşünce, “CHP adayı olur ama başka partilerden de oy alır ve açık arayla kazanır. Donanımlı, deneyimli Belediye Meclis üyeleriyle iyi işler yapar; Kars’ı, biz Karslıları kalkındırır. Bir yıl içinde Kars’ın Yılmaz Büyükerşen’idir. Biz onu en az iki dönem Kars Belediyesi’nin başında görmek istiyoruz. Umarız CHP bir arıza yapmaz, rahatlıkla kazanacağı seçimi, kazanamayacak adaylardan birine ikram etmez” biçiminde.

 

Karslı hemşerilerim, Kars’ta kaldığım 3,5 ay içinde, kişiliğime, gazeteciliğime güvendikleri için bana konuştular.

Tek istekleri, ad ve soyadlarının yazılmamasıydı.

Yazmadım.

 

Yazımda, onların söylediklerini harmanladım, onların sesi olmaya çalışım; kendimden kattığım tek bir sözcük, düşünce yoktur.

 

Başarabildiysem, bana ne mutlu.

 

Bana güvendikleri, yalın dille konuştukları için hemşerilerime teşekkür ediyorum.

Bilmelerini, bilinmesini isterim ki, İstanbul’da otursam da, her zaman emirlerinde, hizmetlerindeyim.

Çünkü ben bir Kars ve Karslı sevdalısıyım…