KEMAL KILIÇDAROĞLU NEDEN BÖYLE YAPIYOR?!. (2)

  • 0
150 150 bakikarakol

Ülkenizdesiniz; bir etkinliğe çağrıldınız; salondaki yerinize geçip oturdunuz; az sonra, sunucu bir yabancıyı kürsüye çağırdı; o yabancı kürsüye geldi, konuştu; konuşmasının bitiminde de soruları yanıtladı; sorulardan birinin yanıtında, ülkenizin stratejik konumu nedeniyle en iyi dışsatımının (ihracatının) gözbebeğiniz ordunuzun olduğunu söylüyor.

Ne düşünürsünüz, ne yaparsınız?!

Kıyameti mi koparırsınız, süklüm püklüm mü oturursunuz?

 

Gün, ay, yıl “2 Mart 2002”; yer “İstanbul Sabancı Üniversitesi”.

www.milliyet.com.tr’nin 4 Mart 2002 günlü “Türkiye’nin en iyi ihracat ürünü ordudur” Emre Ergin imzalı https://www.milliyet.com.tr/ekonomi/turkiye-nin-en-iyi-ihracat-urunu-ordudur-5223347 başlıklı haberde “Ünlü para sihirbazı” sözcükleriyle tanımlanan, Macar asıllı, emperyalist ABD vatandaşı Yahudi Geogre Soros kalabalık topluluğa konuşuyor; soruları yanıtlıyor.

Bir yanıtında “Türkiye’nin Arjantin’den tek farkı stratejik pozisyonudur. Bu stratejik pozisyonuna bağlı olarak, Türkiye’nin en iyi ihracat ürünü de ordudur.” diyor.

Sözü, sözün sahibini anımsadınız mı?

AKP’nin birinci parti çıktığı 3 Kasım 2002’den 8 ay önce söylenen bu söze, aradan 23 yıl geçtiği için unutuldu gitti.

Sözün söylendiği günlerde, yazıldı çizildi, konuşuldu, tartışıldı ama etkili tepki olmadı, toplum ayağa kalkmadı, sözün sahibine sözü yalatılmadı.

Tepki çok düşük düzeylerde kalındı!

 

Türkiye’nin ve de dünyanın en büyük kentlerinden İstanbul’da, Türklerin gözlerinin içine baka baka, “Sizin en iyi ihracat ürününüz, ordunuzdur” sözünü usu (aklı) başında ne bir siyasetçi, ne ekonomist, ne bir diplomat vb söylemez; ancak “özel görevli” biri söylerler!

O da, ülkesinin veya sonradan vatandaşı olduğu ülkeninin istihbarat elamanı olur.

 

Soros’tan söz edilirken “Amerikalı ünlü işadamı”, “Amerikalı ünlü para babası”, “Milyarder yatırımcı”, “Hayırsever” gibi sözcükleri kullanılır.

Biyografisini https://tr.wikipedia.org/wiki/George_Soros baştan sona okuduğunuzda, bir dizi yalanı göreceksiniz.

Biyografisinde deniyor ki:

“İngiltere’de hayatını kazanmak için hamallık yaparken ayağı kırılınca devlet hastanesinde tedavi gördü. Devletin fakirlere yardım etmesinin yani sosyal adaletin ne kadar önemli olduğunu yaşayarak öğrendi.”

Son tümceye zerrece inanmıyorum.

Türk halkının içinden çıkan, “Türk halkının kendisi” demek olan “Türk Ordusu”na, “dışsatım ürünü” gözüyle bakan, böylesi tanımlama yapan, sözde ekonomi okumuş, ama “ürün” sözcüğünün anlamından habersiz, Macar Yahudi’si emperyalist ABD vatandaşı, “ABD’li işinsanı” adı altında “özel görevler” yapan, kanca attıkları yoksul ya da kalkınmada yol almaya çalışan ülkelerde “Turuncu renk devrimler” gerçekleştirne uğraşındaki George Soros, Oxford Üniversitesi’nde School of Economist Fakültesi’nde ekonomi öğrenimi görüyor; bu fakültede makroekonomiyi öğreniyor.

İşçi Sıfı Bilimi’nin teorisyeni/babası Karl Marx’sa, Karl Marx’sın düşüncelerine şiddetle karşı Karl Popper’in öğrencisidir, ondan etkileniyor, “Açık Toplum Projesi”ni de Popper’den esinlenerek, yaşama geçiriyor.

Biyografisinden şu paragrafı da burada paylaşmalıyım:

“İlk defa Sovyetler Birliği‘nin 1991’de dağılmasından sonra Batı Avrupa‘ya göre oldukça fakir olan Doğu Avrupa (Ukrayna, Belarus, Polonya, Yugoslavya, Romanya vb. ülkelerine tek başına tüm zamanların en büyük finansal yardımını yaparak ismini duyurdu. Yaptığı yardımlar Birleşmiş Milletler gibi büyük kuruluşların finansal yardımlarından daha fazla.”

Neden?

Ve de “tek başına”!

Gel de ünlü “Atasözü”müzü anımsama ve yüksek sesle söylenme:

“Bayram değil, seyran değil, eniştem beni niye öptü?”

 

Gelelim Ülkemize…

 

“Toplumların yaşamının her aşamasında karar alma süreci, bilgiye, olgulara ve çözümlemelere dayanır. Yirmibirinci yüzyıla hazırlanan dünyamızda yaşanan değişim süreci, günlük hayattan yönetime, ekonomiden uluslararası ilişkilere, insan haklarından çevre sorunlarına yayılan geniş bir alanı etkilemiş, karar almada geleneksel ve alışılmış yöntem ve yaklaşımların yetersizliğini gündeme getirmiştir. Yeni bir yapı oluşturabilmek için yeni kavramların, yeni olguların, yeni değerlerin yolu açılmıştır. Artık tüm toplumlar için hedef, bu değişimi yakalayabilmektir. Türkiye de bu sürecin dışında kalmamalıdır. Cumhuriyetten bu yana çağdaşlaşma yolunda küçümsenmeyecek yol alınmış olmakla birlikte, birçok alanda bu hedefe ulaşamadığımız ortadadır. Türkiye’yi eskimiş ve hantallaşmış devlet yapısı, tam işlemeyen demokrasisi, birikmiş ekonomik ve toplumsal sorunları, yetersiz altyapısı, konumunun gerisinde kalmış görünen dış ilişkileri, hizmet gücünü giderek yitirmiş eğitim ve sağlık kurumlarıyla yirmibirinci yüzyıla taşımak olanaksızdır. Bugün içinde bulunduğumuz çıkmaz, varolan sorunları akılcı bir yaklaşımla ele alarak geçerli, doğru ve kalıcı çözümler üretmek ve uygulamak yerine; çoğu zaman “popülist” bir yaklaşımın benimsenmesi nedeniyle sorunların giderek daha büyük boyutlar kazanmasından kaynaklanmaktadır. Oysa yönetim, sorunlara zamanında sağlıklı çözüm bulma sanatıdır. Ve çözüm üretilemeyince sorunlar birikmekte ve gelişmenin önünü tıkamaktadır. Batı demokrasilerinde, siyasal partiler yanında, çeşitli adlarla kurulmuş sivil toplum örgütlerinin de çözüm seçeneklerinin belirlenmesinde ve kamuoyuna maledilmesinde önemli katkıları olduğu bilinmektedir. 1961 yılında Dr. Nejat F. Eczacıbaşı’nın öncülüğünde kurulan Ekonomik ve Sosyal Etüdler Konferans Heyeti o dönemde Türkiye’de hem özgür tartışma ortamlarının yaratılmasına öncülük etmiş hem de düzenlediği konferans, panel ve toplantılarla, yayınladığı kitaplarla ülkemizin karar organlarına yardımcı olmaya çalışmıştır. Ancak gerek ülkemizde son otuz yıldaki gelişmeler, gerekse dünyadaki önemli değişiklikler, bunun ötesinde bazı çalışmalara ihtiyaç duyulduğunu göstermiştir. Böyle bir değişme ve yenilenme ihtiyacı, Konferans Heyeti’nin zengin deneyim ve birikimi üzerine yeni bir yapının kurulmasını zorunlu kılmıştır. 1993 yılı Şubat ayında Ekonomik ve Sosyal Etüdler Konferans Heyeti Genel Kurulunda Derneğin bir “stratejik araştırmalar kurumuna” dönüştürülmesi yolunda Yönetim Kurulu’na görev verilmiştir. Eş zamanlı, benzeri girişimler kimi üniversite ve sivil toplum örgütlerinde de başlatılmış bulunmaktaydı. Konferans Heyeti’nin 30.3.1994 tarihli Genel Kurul’unda, Heyetin bu kuruluşları da bünyesinde toplayarak Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı’na (TESEV) dönüşmesi kararı alınmıştır. 2 Biz Kurucular, Türkiye’nin gündemindeki sorunlar üzerine araştırmalar yapmak, çözüm seçenekleri oluşturmak, her alanda sağlıklı çözüm seçenekleri üretilmesine katkıda bulunmak üzere tüm bu girişimleri aynı çatı altında toplayarak Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı’nı kurmaya karar vermiş bulunuyoruz. Vakfın amacı, Türkiye’nin çağdaşlaşmasına katkıda bulunmaktır. Vakıf her konuda araştırmalar yaparak, çözüm seçenekleri üreterek Türkiye’nin birikmiş sorunlarının aşılmasında önemli bir işlev üstlenecektir. Amacımız yeni olanın yolunu açmaktır.”  https://www.tesev.org.tr/wp-content/uploads/Vakif_Senedi.pdf

 

Okuduklarınız, “Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV), Vakıf Senedi Kurucular Beyanı”nın giriş bölümü.  

Okuduğunuz gibi, 1961 yılında Dr. Nejat F. Eczacıbaşı’nın öncülüğünde başlayan süreç, 30 Mart 1994’de TESEV adını alıyor.

“TESEV Vakıf Senedi Kurucular Beyanı” girişindeki, Türkiye ilgili çelişkileri gözlemlemişsinizdir.

Ve son tümce:

“Amacımız yeni olanın yolunu açmaktır.”

Bu tümce bana, AKP’nin “Yeni Türkiye” sloganını anımsattı.

 

23’üncü Maddesinde “Vakfın mütevellileri aşağıda adları belirtilenlerdir: Aşağıda adları geçen üyeler arasında 01.01.2002 tarihinden sonra vakfa üye olmuş kişi bulunmamaktadır.” diye yazılan “Beyan”da, tam 300 ad, soyad ve 6 (İTÜ Vakfı’ndan, Hak-İş’ten, Bümed’den, Yased’den, TISK’tan,  Kalite Derneği’nden) temsilci yer almaktadır.  

Listenin 183’üncü sırasındaki kişi –linki tıklayıp aşağılara indiğinizde göreceksiniz-, şu günlerde CHP’yi fokur fokur kaynatan, “mutlak butlan”a sarılan, umut bağlayan, CHP’nin 7’inci Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’dur.

Kimse bilmiyordu.

Kendisi de sır gibi saklıyordu.

Ama…

Haziran ve Kasım 2015 Genel Seçimlerinde, İstanbul 1’inci bölgeden CHP Milletvekili seçilen Barış Yarkadaş, o yıllarda Genel Yayın Yönetmeni olduğu www.gercekgundem.com adlı internet gazetesinde Kasım 2011’de, Kemal Kılıçdaroğlu’nun TESEV’in üyesi olduğunu belgeleriyle yazınca sır açığa çıktı, herkes bildi.

(İnternetten yazıya erişilemiyor. Neyse ki Yarkadaş, 13 Kasım 2011’de  @barısyarkadas X hesabından “CHP’liler bu yazıyı konuşuyor: Kılıçdaroğlu TESEV kurucusu çıktı” https://x.com/barisyarkadas/status/135678820039659520 diye yazıyor. Bir de, www.ilerigazetem.com internet gazetesinden Ali Tongülüs, 2 Nisan 2018 günlü “Yarkadaş.. Kılıçdaroğlu.. Ve aklın yolu..” https://www.ilerigazetem.com/yarkadas-kilicdaroglu-ve-aklin-yolu/36058/ başlıklı yazısında genişçe yer veriyor)

 

Kılıçdaroğlu’nun, TESEV üyesi olduğu herkes tarafından bilinir olunca, yergiler, tartışılar aldı başını gitti.

 

“TESEV üyesi olsa ne olur” https://www.internethaber.com/kilicdaroglu-tesev-uyesi-olsa-ne-olur-384549h.htm diyen de vardı.

Yaygın olarak, Kılıçdaroğlu’nun TESEV üyeliğinden istifa etmesi konuşuldu istendi.

Gazeteci Dinç Çoban, Soros’un fonladığı TESEV Başkanı Can Peker’le söyleşi yaptı; söyleşi 27 Kasım 2011’de www.haber7.com sitesinde “TESEV’in Başkanı Can Peker: Kılıçdaroğlu Vakıftan istifa edemez!” https://www.haber7.com/ic-politika/haber/810656-kilicdaroglu-tesevden-istifa-edemez başlığıyla yayınlandı.

Çoban’ın sorularına verdiği yanıtların bazılarında merhum Peker öylesi derin çelişkili sözler ediyor ki!..

Okuduğunuzda inanamayacaksınız.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendisi de istifa edemeyeceğini söylemişti.

Enver Aysever’in bir televizyondaki programında ise üyesi olduğu TESEV’in çalışmalarına hiç katılmadığı  https://www.cnnturk.com/tv-cnn-turk/programlar/dort-bir-taraf/kilicdaroglundan-o-iddiaya-yanit-1076432 söyleminde bulundu.

Gel de gülme, gel de “Bizimle dalga geçiyor” deme!

“Fonlanan gazeteciler” deyip duran Kılıçdaroğlu’na sormak isterim:

George Soros’un fonladığı TESEV’in çalışmalarının hiç birine katılmadıysan, TESEV’e ne için, ne amaçla üye oldun ve TESEV yönetimi, TESEV’ın fonlayıcısı Soros, çalışmalara aksatmadan katılacağından emin olmazsa, üyeliğine onay verir mi, içlerine alırlar mı?

 

Öngörüm şu ki:

Kılıçdaroğlu söylemese de, üye olduğunda kendinden istenenleri, ne ve neler yapacağını biliyordu.

TESEV’ciler de Kılıçdaroğlu’nun yumuşak karnını biliyorlardı.

Genel Müdürlüğü’nü yaptığı Sosyal Sigortalar Kurumu kaynaklı sıkıntılarından sıyrılmanın yolunu siyasette, siyasetçi olmakta gördüğünün bilgisine sahiptiler.

Yani iki taraf da birbirlerinden ne istediklerini biliyordu ve iki tarafın da birbirlerinden beklentileri, istemleri örtüşüyordu.

 

Yazı uzadı, burada kesiyorum, arkası haftaya…

  • 0

Yorum Yaz

Email adresiniz paylaşılmayacak.