Biliyorum, “Sünni”ler bana kızacaklar, beni topa tutacaklar; ama ben doğru bildiklerimi, doğruluğuna inandıklarımı şimdi de yazacağım:
“Alevi”lere çok yanlış bakıldığını, onların çok yanlış tanımlandığını, anlatılıp tanıtıldığını vb gençlik yaşında anlayan, kavrayan, Sünni ekiniyle (kültürüyle) büyümüş, Sünni ortamında yetişmiş, şu anda da 70 yaşında bir Sünni’yim.
Alevi ekini, Alevi duyarlılığı, Alevi tutarlılığı/kararlılığı, Alevi inancı, Alevi yurtseverliği, Alevi gerçekçiliği, Alevi aydınlığı, Alevi kardeşliği, Alevi sevgisi…
Saymakla bitmez.
Atatürk’ü tanımamda, Atatürk’ü anlamamda, Atatürk’ü anlatmamda…
Aynı sözcükleri partim CHP’m içinde söylerim…
Kendimi tanımamda, kişiliğimin oluşmasında, kendimle barışıklığımda, Tanrı’nın varlığına inanışımda…
“Alevi Ekini”nin etkisi çok büyüktür.
Bundan çok mutluyum.
“Anadolu Müslümanlığı”nın, “Arap Müslümanlığı”ndan ayrışmasının, kat kat önde olmasının kaynağında da “Alevi İnancı”, “Alevi Ekini” vardır.
Hala şaşar, hala anlayamıyor, anlamlandıramıyor, tanımlayamıyorum:
Böylesi bir inancın, böylesi ekinin, böylesi topumun içinden “Kemal Kılıçdaroğlu” adlı biri nasıl çıkar?!
Başkaları da vardır, çıkmıştır ama onları, Kemal Atatürk gibi bir dünya liderinin kurduğu, yaşama geçirdiği Cumhuriyet Halk Partisi’ne Genel Başkan olmuş Kemal Kılıçdaroğlu’yla karıştırmamak, eşdeğerde tutmamak, ayrıştırmak gerek.
“CHP Genel Başkanı” sıfatını almış, taşıyan, “CHP Genel Başkanlığı koltuğu”nda 13 yıl oturan “Alevi” Kemal Kılıçdaroğlu, “çürük Aleviler” gibi düşünemez, hareket edemez, davranamaz; Alevi inancına, Alevi ekinine, Alevi toplumuna ve Atatürk’e, Atatürk düşüncelerine, O’nun ve O’nun CHP’sinin ilkelerine göre, bütün benliği, bütün içtenliğiyle biri olmalıydı.
Olmadı, olamadı!
Gitti, Atatürk’ü dışlayan, Atatürk’ü kökten silme, Atatürk Türkiye’sini ve Atatürk’ün düşündaşlarını bitirme vb plan ve projeler içinde yer alan “insan, insanlık ve Müslüman, Müslümanlık düşmanı” emperyalist oluşumlarla, onların yerel işbirlikçileriyle iş tuttu!
Emperyalist ABD’nin “özel görevli”si George Soros’un fonladığı -para katkılarında bulunduğu-, açılımı “Türkiye Ekonomik Sosyal ve Etüdler Vakfı”, kısaltılmışı “TESEV” olan yapının resmi evraklarına “183’üncü Kurucu Üye” olarak kaydını geçirdi.
Kendi siciline de…
Kılıçdaroğlu, TESEV’ın “Vakıf Senedi” başlığı altındaki “Kurucular Beyanı”na imza atarken, şu satırları hiç mi okumadı, hiç mi düşünmedi, hiç mi sorgulamadı:
“Yirmibirinci yüzyıla hazırlanan dünyamızda yaşanan değişim süreci, günlük hayattan yönetime, ekonomiden uluslararası ilişkilere, insan haklarından çevre sorunlarına yayılan geniş bir alanı etkilemiş, karar almada geleneksel ve alışılmış yöntem ve yaklaşımların yetersizliğini gündeme getirmiştir. Yeni bir yapı oluşturabilmek için yeni kavramların, yeni olguların, yeni değerlerin yolu açılmıştır. Artık tüm toplumlar için hedef, bu değişimi yakalayabilmektir.
Türkiye de bu sürecin dışında kalmamalıdır. Cumhuriyetten bu yana çağdaşlaşma yolunda küçümsenmeyecek yol alınmış olmakla birlikte, birçok alanda bu hedefe ulaşamadığımız ortadadır. Türkiye’yi eskimiş ve hantallaşmış devlet yapısı, tam işlemeyen demokrasisi, birikmiş ekonomik ve toplumsal sorunları, yetersiz altyapısı, konumunun gerisinde kalmış görünen dış ilişkileri, hizmet gücünü giderek yitirmiş eğitim ve sağlık kurumlarıyla yirmibirinci yüzyıla taşımak olanaksızdır.
Bugün içinde bulunduğumuz çıkmaz, varolan sorunları akılcı bir yaklaşımla ele alarak geçerli, doğru ve kalıcı çözümler üretmek ve uygulamak yerine; çoğu zaman “popülist” bir yaklaşımın benimsenmesi nedeniyle sorunların giderek daha büyük boyutlar kazanmasından kaynaklanmaktadır. Oysa yönetim, sorunlara zamanında sağlıklı çözüm bulma sanatıdır. Ve çözüm üretilemeyince sorunlar birikmekte ve gelişmenin önünü tıkamaktadır.” https://www.tesev.org.tr/wp-content/uploads/Vakif_Senedi.pdf
Kılıçdaroğlu, bu paragraflardaki oyunu, tuzağı, yalanı, dolanı, kurnazlığı, amacı, ana hedefi vb nasıl görememiştir?!
Tarihlere, tarihler arasındaki süreçlere, süreçlerinin birbirlerini izlemelerine ve birbirlerini tamamlamalarına neden odaklanamamıştır?!
Kemal Kılıçdaroğlu’nun Türk halkına büyük bir borcu var:
Çıkacak, Türkiye’nin ve Türk halkının 2025’li günlere gelmesinde yadsınamaz etkisi, katkısı olan TESEV’e neden “Kurucu Üye” olduğunu, ayrıntılarıyla anlatacak?!
Üyeliğinde, kimin, kimlerin neden olduğunu da…
Yapar mı?
Yapmayacak.
TESEV üyeliğini yıllarca sır saklaması boşuna değil!
Kemal Kılıçdaroğlu’nun özetle şu anlatacaklarımı bilmediğine inanmıyorum:
Dünyadaki emperyalistlerin bir numarası, emperyalist ABD’yi de öncü vurucu timi gibi kullanan emperyalist Birleşik Krallık -yani “İngiltere-, yüz yıl rötar yapmasından, Müslüman halkların uyanmasından sorumlu tuttuğu Kemal Atatürk’e, O’nun düşüncelerine, demokratik, laik devletine, Cumhuriyet’ine, devrimlerine, CHP’sine, ordusuna, çağdaş eğitimine, evrensel hukukuma, kalkınma ve üretim modeline vb azılı, keskin düşmandır.
Lozan’da başlayan planı, aksamadan, düzenli biçimde, yerel işbirlikçilerini etkin kullanılarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yıkmak, Türkleri Trakya ve Anadolu’dan, Orta Asya’ya sürmektir!
Tarihten ders almayan emperyalist İngiltere’nin ve aparatlarının gerçekleşmesi olanaksız ham hayali!
Kemal Kılıçtaroğlu, TESEV’in böyle görevi olmadığını söyleyebilir.
O zaman…
https://tr.wikipedia.org/wiki/Kemal_K%C4%B1l%C4%B1%C3%A7daro%C4%9Flu linkinden Kemal Kılıçdaroğlunun biyografisine önce göz atın; sonra da, şu yazacaklarımı okuyun:
Kemal Kılıçdaroğlu, 1999 yılında, SSK Genel Müdürlüğü’nden kendi isteği ile emekli oluyor; aynı yıl, Milletvekilliği için Demokratik Sol Parti (DSP)’ye (Hep “Demokratik Sağ Parti” dedim; hala da diyorum.) adaylık başvurusunda bulunuyor; ancak, DSP Genel Başkanı merhum Bülent Ecevit veto ediyor.
CHP Genel Başkanı merhum Deniz Baykal, Kemal Kılıçdaroğlu’nu CHP’ye çağırıyor (davet ediyor), 2002 Genel Seçimleri’nde İstanbul 2’inci Bölge’den Milletvekili adayı yapıyor.
Kemal Kılıçdaroğlu, Haziran 2025 Genel Seçimleri’nde de İzmir 2’inci Bölge’den aday gösteriliyor.
Baykal, “seks kaseti” patlak verince, 10 Mayıs 2010’da CHP Genel Başkanlığı’ndan istifa etti; Kemal Kılıçdaroğlu, 22 Mayıs 2010’da yapılan 33’üncü Olağan Kurultay’da, bin 249 delegeden bin 189’unun oyunu alarak 7’inci Genel Başkan seçildi; 4-5 Kasım 2023 günlerinde yapılan 38’inci Olağan Kurultay’da da, şimdiki Genel Başkan Özgür Özel’e yenildi.
İşte bu yenilgiyi kabullenemedi.
38’inci Olağan Kurultay’ın “şaibeli” olduğu savlandı; yargıya taşındı.
CHP şu günlerde, “Mutlak Butlan” (Arapça kökenli, Türkçe karşılığı “Geçersiz saymak”) davasıyla davayla uğraşıyor.
Uğraştıranların önünde, arkasında, başında Kemal Kılıçdaroğlu!
Bakar mısınız!
Gel de Erdoğan gibi “Neredeeen nereye” deme!
Bir zamanlar “Demokrat amca”, “Demokrat dede”, “Sakin güç”, “Gandi Kemal”, “Köylünün dostu” sözcükleriyle anılan Kemal Kılıçdaroğlu, “Umarım mutlak butlan çıkmaz ama olursa da partimi kayyuma terk edemem. Ben kabul etmesem kayyum gelecek. Kayyuma mı bırakayım?” sözleriyle CHP’yi, CHP yönetimini, CHP’lileri ciddi sıkıntıya sokuyor; CHP Genel Başkanı Özgür Özel “Hiç kimseyi partililerin ve milletin gönlünde butlan olacak bir pozisyona Allah düşürmesin.”
https://www.gercekgundem.com/guncel/ozgur-ozelden-kilicdarogluna-butlan-gondermesi-allah-kimseyi-o-pozisyona-dusurmesin-543466 tümcesini etmek zorunda kalıyor.
Bu tümce, Kılıçdaroğlu’na okkalı yanıt!
Ama…
TESEV üyeliği ile verilen ve kendisinin de üstlendiği görevi yerine getiren, getirmekte kararlılık sergileyen Kemal Kılıçdaroğlu, Devlet Bahçeli’nin 180 derecelik siyasi dönüşünü ikiye katladı; bana da “Kemal Kılıçdaroğlu’nun şu yaptıklarına bakınca, 180 derece siyasi dönüş yapan Devlet Bahçeli’ye yergilerimle yanlış yapmışım” dedirtti.
Kemal Kılıçdaroğlu “siyasi harakiri” yaptı, kendini bitirdi!
Dahası…
Hiç iyi anılmayacak!
Değer miydi?!
İnsan kendine, eşine, çoluğuna çocuğuna, torunlarına, sevdiklerine, sevenlerine, halkına, ülkesine, dini ve siyasi inancına vb böyle bir çirkinlik, böyle bir ayıp yapar mı, böyle bir “miras” bırakır mı?!
Nokta…
Yorum Yaz