Monthly Archives :

Mart 2024

“GELECEĞİN SİYASİ LİDERİ: CAN ATALAY”!..

150 150 bakikarakol

Ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin sonucu, yürütmenin de başı olan AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından “Bakan” sıfatıyla atanan “Yüksek Bürokrat”lar, 21 Mart 2024 Perşembe günü başlayan “Yerel Seçimler”e ilişkin Anayasal ve yasal “Seçim Yasakları”na aldırış etmeden, “suç” işleyerek, “Cumhur İttifakı”nın, özellikle “Cumhur İttifakı”nın birinci siyasi partisi AKP’nin Belediye Başkan adaylarının kazanmaları yönünde caddelerde ve sokaklarda vatandaşlarla birebir görüşüyorlar, mini mitinglerde konuşmalar yapıyorlar, “adayımız” dediklerine oy istiyorlar*!

Buna ilişkin haberleri, tepkileri, yergileri okuduğumda…

Ortada “Partili Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi” yokken, sistemin adı dahi anılmazken; “Parlamenter Sistem” varken, “Başbakan” olan AKP Genel Başkanı Erdoğan, halk tarafından seçilecek Cumhurbaşkanlığı’na aday olduğunda (10 Ağustos 2014) “Başbakanlık” görevinden istifa etmediğini, Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK’nın) da “bu yanlışa onay verdiği”ni anımsadım.

Bu yüzden…

“Bakan” sıfatlı “Yüksek Bürokrat”ların, “adayımız” dedikleri yanında alanlarda yer almalarına özünde karşıyım ama tepkilere kulak asmayacaklarını, bildiklerini okuyacaklarını, yani bir sonuç elde edilmeyeceğini bildiğim için umursamıyor, YSK’ya da “Seçim ve halkoylamaları süreçlerindeki ‘kimi kararları’ndan ötürü ‘Sicili bozuk” diyorum!

“Sicili bozuk” birine, birilerine, kuruluşlara, kurumlara güvenilir mi, güven olur mu?!

Olsa bile, ne kadar gerçekçi, inandırıcı olur?!

Ben şahsen gerçekçi ve inandırıcı da bulmam!

Bulmadığım için, 4 gün sonra (31 Mart 2024 Pazar) sandığa gidecek halkın oyları üzerinde ciddi yanlı, yanlış kararlar alınacağı, aldırılacağı ve de uygulanacağı, uygulatılacağı kaygısındayım!

Üzgünüm…

YSK’nin “kimi kararları”ndan ötürü sicili öylesine ve o kadar bozuk ki!

Bir zamanlar sonsuz güven ve saygın duyduğum YSK’nın bugünkü hale getirilmesini içime sindiremiyorum!

Ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ni, “Parlamenter Sistem” yanlısı, tutkunu bu toprakların insanları ret etmişti

Ama…

YSK’nın geçerli saydığı “mühürsüz oylar”la “kabul edildi” diye gene aynı YSK “resmi” olarak açıkladı! https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-39616136

O dönemin YSK Başkanı Sadi Güven çıkıp “Benim soyadım ‘Güven’, bana güvenin” demez mi?!

Ve…

Ahmet Yener Başkanlığındaki şimdiki YSK geri kalır değil!

Şu seçim sürecinde olup bitenlere sessiz kalması bir yana…

Bir örnek:

Hatay Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Can Atalay hakkında aldığı “doğru kararlar”ının arkasında durmadı, duramadı!

Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’nin “Can Atalay”la ilgili “kararı”na “Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi, orada dur. Can Atalay, benim Anayasa ve yasalardan aldığım yetkiyle ‘Milletvekili adayı’ oldu ve Milletvekili seçildi, ‘Milletvekili mazbatası’nı verdim. Ben de Yüksek Yargı organıyım, benim kararlarım kesindir, itiraz edilemez. Sen, benim üstünde değil, altımdasın. Kararlarımı sorgulayamaz, yargılayamazsın. Kararlarıma saygılı ola ve dosyayı yerel mahkemeye gönder, Can Atalay’ın salıverilmesini sağla” demdi!

 

Can Atalay’ın partisine, avukatlarına ne demeli?!

Bu ayrıntıya neden odaklanmadılar?!

Neden toplumun dikkatini bu ayrıntıya çekmediler?!

Neden bu noktada kamuoyu oluşturmadılar?!

Neden YSK’nın kapısında bu içerikte açıklamalar, eylemler yapmadılar, “YSK sessiz kalma, kararlarına sahip çık, kararlarını hiçe sayan Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’ne ‘Dur’ diye seslenmediler?!

 

Ama…

Ayırtında olunamayan bir gelişme filizlendi!

Yeşeriyor!

“Düşün babası”, sevdalısı olduğum Kars’ımdan “Muharrem Ulu”!

Ulu kardeşim, Şubat 2024 başlarında telefonla konuştuğumuzda dedi ki:

“Geleceğin siyasi lideri Can Atalay”!

Katılıyorum.

Çok da iyi olur.

Sevgili Can Atalay’ı içtenlikle istiyor, içtenlikle destekliyorum.

 

Tarihçesinde…

Türkiye’de demokrasinin kök salmasını sağlayan önemli unsurlardan biri de 1950 yılında Yüksek Seçim Kurulunun seçim yönetiminde merkezî bir kurum olarak kurulması olmuştur. Yüksek Seçim Kurulu, 21.02.1950 tarihinde yürürlüğe giren 16.02.1950 tarihli ve 5545 sayılı Milletvekilleri Seçimi Kanunu 1 ile oluşturulmuştur. 5545 sayılı Kanun’un 57. maddesinde, seçim işlerinin seçim kurullarınca yürütüleceği belirtilmiş; 58. maddesinde de Ankara’da bir ‘Yüksek Seçim Kurulu’, her seçim çevresinde bir “il seçim kurulu”, her ilçede bir “ilçe seçim kurulu” ve seçim bölgelerinde yerleştirilecek her sandık başında bir “sandık kurulu” bulunacağı hükmüne yer verilmiştir.2 Ayrıca anılan Kanun’un 59. maddesi ile ülkemizde ilk defa seçimlerin hâkim gözetim ve denetimi altında yapılması ilkesi benimsenmiş; Yüksek Seçim Kurulunun yanı sıra il ve ilçe seçim kurulları ve sandık kurullarından müteşekkil seçim organlarının tüm işlemleri, hâkim gözetimi ve denetimine tabi tutulmuştur. Yüksek Seçim Kurulunun görev ve yetkileri, 5545 sayılı Kanun’un 123. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre Yüksek Seçim Kurulu, oy verme gününden önce il seçim kurullarının teşekkülüne, işlemlerine ve kararlarına karşı yapılacak itirazlar ile il seçim kurullarının ilan ettiği aday listelerine ilişkin itirazları inceleyerek kesin karar vermeye yetkili kılınmıştır.https://www.ysk.gov.tr/tr/tarihce/1510  yazan…

Görevleri de…

Yüksek Seçim Kurulu, ülkemizdeki seçimlerin başlamasından bitimine kadar başta Anayasa olmak üzere; 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun, 7062 sayılı Yüksek Seçim Kurulunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile diğer seçim kanunlarına uygun olarak seçimlerin yönetim ve denetim işlemlerinin adil ve şeffaf bir şekilde yürütülmesini sağlayacak düzenlemeleri yapan, seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikâyet ve itirazları inceleyen ve kesin olarak karara bağlayan, seçim sonuçlarını güvenli ve hızlı bir şekilde kamuoyuna duyuran Anayasal bir Kuruldur.”  https://www.ysk.gov.tr/tr/ysk-gorev-ve-yetkileri/1493 biçiminde özetlenen…

Yürürlükteki Anayasa’nın “Yasama Bölümü” içinde yer alan, yalnızca seçimlerin genel yönetim ve denetimini yürüten bir kurul değil, Yargıtay ve Danıştay’ın kendi üyeleri arasından seçtikleri üyelerden oluşan, seçimlerin yargısal denetimini de sağlayan karma egemen bir üst yargı mercii olan, 7 asıl ve 4 yedek üyeden** oluşan, kendi içlerinden birini başkan, birini başkanvekili seçen, görev süreleri 6 yılla sınırlı, görev süresi biten üyenin tekrar seçilmediği ve siyasi partilerin belirli koşulları taşımaları halinde 1 asıl, 1 yedek temsilci bulunduran Yüksek Seçim Kurulu’nun, 31 Mart 2024’e 4 kala kendini sorgulaması, silkelemesi, güven kazanması, buna da halkı inandırması ülke, halk ve hukuk yararınadır.

Yoksa…

Yandı gülüm keten helva!

 

Şimdi…

31 Mart 2024 Pazar günü sandığa gideceğiz.

Seçmenin seçmediği, başkalarının (siyasi parti Genel Başkanlarının, o siyasi parti genel merkez yönetimlerinin) “seçtikleri” diyemeyeceğim, “atadıkları” diyeceğim –ki, bunun “kayyum”dan ne ayırtı (farkı) var?- YSK onayından geçmiş listelerdeki insanlara oy vereceğiz.

(Bağımsızları ayırmak gerek.)

Bu bilinçte olalım, bu bilinçte olduğumuzu partilerin il, ilçe ve Genel Merkez yöneticilerine hissettirelim.

Sandığa kesin gitmek kaydıyla, en doğru seçeneğimize mührü basalım.

 

Bu arada…

Sevdalısı olduğum Kars’ta, seçimden sonraki günlerde yazacağım ilginçlikler oldu, oluyor!

Ya biri, birine okkalı oyun oynuyor, kazık atıyor, atacak ya da biri yüklü parayla yanıltıcılık yapıyor, yaptırıyor.

Küskünler var.

Kars’ta değiller, Kars dışında başka başka yerlerde partilerinin seçim çalışmalarına katılıyorlar.

Bugünden havlu atanı, atanları ve de kazanacak adayı biliyorum.

Ancak…

Tek sözcük yazmayacağım.

Nisan 2024’ün ikinci yarısından itibaren yazacağım.

Yalnız Kars’la ilgili değil, Türkiye Geneliyle ilgili yazacaklarım çokça!

 

31 Mart 2024 Yerel Seçimleri’nin olaysız, sakin geçmesi dileğindeyim.

Lütfen duyarlı olalım, gerilime, gerilmelere ortam yaratılmasına izin vermeyelim.

Bu Cennet ülke, bu güzel insanlar bizim.   

   

İzninizle yazımı…

Çok önemsediğim, herkesin de önemseyip içeriğindeki iletinin, iletilerin özünü, ayrıntılarını anlayıp en sağlıklı sorgulamalar yaparak, gizliliğin herkesçe bilinmesi için,  

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın; oğlu Necmettin Bilal Erdoğan’ın “Yüksek İstişare Kurulu Üyesi” olduğu “Türkiye Gençlik Vakfı’nın (TÜGVA’nın)  8 Mart 2024 Cuma günü Sinan Erdem Spor Salonu’ndaki “7’inci Gençlik Buluşması”nda TÜGVA il temsilcilerine ettiği şu sözlerle bitireceğim:

“Malum 31 Mart Türkiye’de bir dönüm noktası. Ve bu dönüm noktasında tüm İslam dünyasının gözleri Türkiye’de. Türkiye’de ne olacak? Her ne kadar bu bir genel seçim değilse de yerel seçimde gözler, AK Parti’nin bu seçimlerden alacağı netice ne olacak? Onun için tabii çok güçlü bir gençliğe sahip olan davamız, inşallah sandıkları adeta patlatırcasına 31 Mart akşamında o farklı bakanlara gereken cevabı verecektir diye inanıyorum. Ardı arkası kesilmeyecek şekilde çalışmalarımı sürdürüyorum. Adeta nefes almaksızın koşturuyoruz. Çünkü benim için bu bir final. Yasanın verdiği yetkiyle bu seçim son seçimim ama buradan çıkacak netice benden sonra gelecek kardeşlerim için bir emanetin devri olacak. Onun için de hazırlıklarımızı buna göre yapıp adımı da buna göre atmamız lazım ki çok farklı bakanlara karşı gereken cevabı istiyoruz ki 31 Mart akşamı verelim. 1 Nisan’dan itibaren de yeni bir dönemi inşallah başlatalım.”

https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/erdogan-benim-icin-bu-bir-final-son-secimim-2183622?utm_campaign=Cumhuriyet&utm_medium=SliderHaber&utm_source=Anasayfa

VİDEO : https://www.youtube.com/watch?v=MCk1p2_Zk_w

 

*  Prof. Dr. İbrahim Ö. Kaboğlu’nun 17 Ağustos 2023 günlü “Bakanlar Seçim Çalışmalarına katılamaz” https://www.birgun.net/makale/bakanlar-secim-calismalarina-katilamaz-461397 başlıklı yazısı.

 

** YSK üyelerinin 6’sı Yargıtay, 5’i Danıştay Genel Kurullarınca kendi üyeleri arasından üye tam sayılarının salt çoğunluğunun gizli oyu ile seçilir.

BAHÇELİ’NİN, ERDOĞAN’A “AYRILAMAZSIN, BIRAKAMAZSIN” SÖZCÜKLERLE SESLENMESİ!..

150 150 bakikarakol

Anımsayacaksınız…

“Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin “Yürütme”nin de başı AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 8 Mart 2024 Cuma günü, iki oğlundan küçüğü Necmettin Bilal Erdoğan’ın “Yüksek İstişare Kurulu Üyesi” olduğu Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA)’nın İstanbul Bakırköy’deki “Sinan Erdem Spor Salonu”nda “7’inci Gençlik Buluşması” etkinliğine katıldı.

İlkin, TÜGVA’nın 81 il temsilcileriyle bir araya geldi, bir konuşma yaptı, ardından büyük salona geçti, TÜGVA’lı gençlere seslendi.

 

Erdoğan, “Artık sizlerin zamanının misafiri olan bir büyüğünüzüm. Ben misafirim, siz ev sahibisiniz” tümcesini ettiği TÜGVA’lı gençlerle buluşmadan önce, TÜGVA’nın 81 il temsilcilerine şu tümceleri etmişti:

“Malum 31 Mart Türkiye’de bir dönüm noktası. Ve bu dönüm noktasında tüm İslam dünyasının gözleri Türkiye’de. Türkiye’de ne olacak? Her ne kadar bu bir genel seçim değilse de yerel seçimde gözler, AK Parti’nin bu seçimlerden alacağı netice ne olacak? Onun için tabii çok güçlü bir gençliğe sahip olan davamız, sandıkları adeta patlatırcasına 31 Mart akşamında o farklı bakanlara gereken cevabı verecektir diye inanıyorum. Ardı arkası kesilmeyecek şekilde çalışmalarımı sürdürüyorum. Adeta nefes almaksızın koşturuyoruz. Çünkü benim için bu bir final. Yasanın verdiği yetkiyle bu seçim son seçimim ama buradan çıkacak netice benden sonra gelecek kardeşlerim için bir emanetin devri olacak. Onun için de hazırlıklarımızı buna göre yapıp, adımı da buna göre atmamız lazım ki çok farklı bakanlara karşı gereken cevabı istiyoruz ki 31 Mart akşamı verelim. 1 Nisan’dan itibaren de yeni bir dönemi inşallah başlatalım.” https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/erdogan-benim-icin-bu-bir-final-son-secimim-2183622?utm_campaign=Cumhuriyet&utm_medium=SliderHaber&utm_source=Anasayfa

(VİDEO : https://www.youtube.com/watch?v=MCk1p2_Zk_w)

 

 İki gün sonra (10 Mart 2024 Pazar), Kamutay (TBMM) Başkan Vekillerinden AKP’li Bekir Bozdağ’ın açıklaması basında yer aldı. https://www.gercekgundem.com/siyaset/bekir-bozdag-erken-secim-karari-cikarsa-erdogan-ucuncu-kez-aday-olabilir-453868

Bozdağ, Kamutay’ın erken seçim kararı alması durumunda, Erdoğan’ın “Cumhurbaşkanı aday” olabileceğini söyledi.

Tartışı başladı ve sürüyor.

(Ayrıntılara girmeyeceğim.)

 

Aynı gün, MHP’nin 14’üncü Olağan Büyük Kurultay’ı vardı; “Genel Başkan”lığa tek aday Devlet Bahçeli idi.

(Bahçeli, 6 Temmuz 1997 günü yapılan 5’nci Olağanüstü Kongre’den beri Genel Başkan.)

 

Bahçeli, 10 Mart 2024 Pazar günkü Kurultay’da konuştu ama konuşması MHP’nin resmi internet sitesi www.mhp.org.tr’de yayınlanmadı, yerine “teşekkür konuşması” kondu.

Ancak…

Gazetelerin internet siteleri, Bahçeli’nin “Kurultay konuşması”nı genişçe yayınladılar.

Örneğin:

Cumhuriyet Gazetesi, internet sitesinde “Oyların tamamını aldı: Devlet Bahçeli yeniden genel başkan seçildi” https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/oylarin-tamamini-aldi-devlet-bahceli-yeniden-genel-baskan-secildi-2186628?utm_campaign=Cumhuriyet&utm_medium=SliderHaber&utm_source=Anasayfa (https://www.youtube.com/watch?v=Y5V0nlinfCU) başlığıyla yayınladı.

 

www.cumhuriyet.com.tr’nin anılan haberine göre, bin 295 delegenin tamamının oyunu alarak, 11’inci kez “Genel Başkan” seçilen Devlet Bahçeli, “Kurultay konuşması”nda “Geçenlerde basından öğrendiğim kadarıyla Sayın Cumhurbaşkanımızın bir konuşması özellikle sol cenahlarda büyük bir iştah olarak kabul edilmiştir. Buradan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a seslenmek istiyorum” diyor ve ekliyor:

“Ayrılamazsın, Türk milletini yalnız bırakamazsın. Cumhur İttifakı olarak yanındayız. Yeni yüzyılın kurtarıcı lideri olarak sizi görmek istiyoruz.”

Yanlış okumadınız!

 

“Cumhur İttifakı”ndaki siyasi partilerden “MHP”nin Genel Başkanı Milletvekili Devlet Bahçeli, halktan 27 milyon 843 bin 692 (%52,18) oy alan ve “Cumhurbaşkanı” seçilen AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a “Ayrılamazsıni bırakamazsın” diye sesleniyor!

 

Siyasi parti Genel Başkanı Milletvekili Bahçeli, seçmenden kaç oy almış ki…

28 milyona yakın seçmenin “oy”u ile “Cumhurbaşkanı” seçilen ve “Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanlığı makamı”na oturan “Cumhurbaşkanı”na “ayrılamazsın”, “bırakamazsın” diyor?!

 

Kaldı ki, Türk halkının varlığı bir kişiye bağlı değildir!

Kaldı ki, Türk halkı bir bütündür, tek kişiye sığınmaya ne izini ne geçit vermez, bir vatandaşını dahi yalnız, sahipsiz bırakmaz!

Kaldı ki, Türk halkı, “Cumhur İttifakı” demek değildir!

Kaldı ki, değil “yeni yüzyıl”ın, yüz yılların tek kurtarıcısı, biri veya birileri değil, Türk halkının kendisidir!

 

Bahçeli’ye bu sözleri yazanlar, okutanlar, söyletenler kabul edilemez yanlışlarının ayırtındalar mı?!

 

Bahçeli, ağzından çıkan sözlerin ayırtında mı?!

Ayırtında olsa da, olmasa da fena, kaygı verici!

 

Sormak isterim:

“Cumhur İttifakı” ortaklarından MHP Genel Başkanı Milletvekili Devlet Bahçeli, halk tarafından seçilmiş “Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı”na, emredercesine “ayrılamazsın, bırakamazsın” deme gücünü nereden alıyor?!

 

Oysa Bahçeli’nin “devlet adamı donanımı”da, nazik, kibar, saygılı, haddini, yolu yordamı bilen vb biri olduğu zaman zaman yazılır, çizilir, konuşulurdu!

Tanrı aşkına şimdi bu sözcükler ne?!

 

Ve…

Merak ediyorum:

Bahçeli, Erdoğan’ın, TÜVGA’daki konuşmasından alıntıladığım sözlere, her bir tümcenin satır aralarına hiç odaklandı mı?!

Erdoğan’ın söylemek istediklerini anlayabildi mi?!

 

Odaklanıp anlayabilseydi, “hükmeden” sözcükleri, “hükmeden ton”la söylemezdi, “diplomatik dil” kullanırdı!

Örnek de olurdu!

 

Ok yaydan çıktı!

Her şey “Arapsaçı”na döndü!

Önü görmek, öngörülerde bulunmak zor!

Gene de Türk halkı düşünecek, doğruyu, yapması ve yapılması gerekeni/gerekenleri bulacak, yaşama geçirecek!

Bu umudun, kararlılığın mayası, güvenle izlenecek yol,  dünya lideri Kemal Atatürk’ümüzün “Söylev”inde, “Gençliğe Hitabe”sinde, “devrim ve ilkeleri”nde, “söylemleri”nde vb!

Yeter ki defalarca açıp okuyalım, okunmalarını sağlayalım!..

ÇETİN’İN, KÖKSAL’IN, ÖZEL’İN, ERDOĞAN’IN O SÖZLERİ, İMAMOĞLU’NUN O SES TONU!..

150 150 bakikarakol

https://www.biyografya.com/biyografi/11527 linkinde biyografisini okuyacağınız, CHP’nin 6 aylık eski Genel Başkanı Hikmet Çetin, 4 Mart 2024 Pazartesi günü Artı TV’de Kemal Avcı’nın sorularını yanıtladığı https://www.youtube.com/watch?v=JQtm1CcoMK4 söyleşide, www.serbestiyet.com internet gazetesinin haberine göre https://serbestiyet.com/haberler/hikmet-cetin-mustafa-kemal-cok-buyuk-isler-yapti-ama-bazi-yanlislar-da-olmustu-dersim-olaylari-oyle-mi-olmaliydi-159250/  “Liderlik zor. CHP liderliği şöyle zor: Cumhuriyetin başından beri Türkiye’de olmuş iyi-kötü, yanlış-doğru, hepsinde var. Bunu böyle bütün bunlar zamanında niçin, nasıl yapıldı? Neden öyle oldu falan diye bilmeniz lazım. Çok zor bir şey bu, kolay değil. Cumhuriyetle özdeşleşmiş bir parti. İyi şeyler var, kötü şeyler var; yanlışlar var. Mustafa Kemal bir devrimciydi. Çok büyük işler de yaptı. Ama bazı yanlışlar da olmuştu. O merkezden de kaynaklanmayan yanlışlar. Mesela öyle yerlerde, mesela Dersim olaylarında… Şimdi Dersim olaylarında öyle mi olmalıydı? Öyle olmayabilirdi. Oradaki yetkili, yetkili kişinin şeyi bu. Verdiği bir karar diye. Yani baba sağken, baba dururken çocuğu asmak falan, onlar olacak şeyler değil tabii. Onların merkezden yapıldığını zannetmiyorum. Bence CHP’nin sorumluluğu yok. Yani şundan dolayı yok; o zaman Başbakan da Celal Bayar zaten. 50’li yıllardı vs. Bir şekilde bunları anlatıp özür dilenebilirdi. Tıpkı şey gibi. Mesela 1915 Ermeni olayları gibi. Cumhuriyet kurulduğu zaman, yani o günkü kadro; niye bunu yapamadılar, onu da bilemiyorum. O günkü kadro çıkıp işte ‘Böyle bir şey oldu, yanlışlıklar da var işin içinde. Çok üzücü olaylarda oldu. Özür diliyoruz’ denseydi belki bu iş bu kadar büyümezdi. Yani bir özür dilemeyi yenilgi anlamına gelmezdi. Özür dilemeyi bir araç kullanılabilir. Gerektiği zaman. Yapamadık.” sözler ediyor.

Çetin, daha dünya lideri Kemal Atatürk’ü, Atatürk Türkiye’sini, yıllarca içinde siyasa (politika) yaptığı CHP’yi tanıyamamış, CHP’li olamamış,  “lider” ile “Genel Başkan” arasındaki ayırtı (farkı) öğrenememiş, bir de kalkıyor “ahkam” kesiyor!

Yok efendim “Atatürk’ün yanlışları da olmuştu. Dersim olayları öyle mi olmalıydı? Öyle olmayabilirdi. Özür dilenebilirdi. “Ermeni olayları gibi. Cumhuriyet kurulduğu zaman, yani o günkü kadro, niye bunu yapamadılar? Çok üzücü olaylarda oldu. Özür diliyoruz’ denseydi belki bu iş bu kadar büyümezdi” ve buraya aktarmadığım bir dizi “zırva” sözcükler, tümceler!

CHP eski Milletvekili, eski Bakanı, CHP eski Genel Başkanı görevlerinde bulunmuş, 87 yaşındaki (1937 doğumlu) Hikmet Çetin bu sözleri ediyor!

 

Yaa, nasıl eder?!

Bunun adı “ihanet”tir!

 

CHP yönetimi de duymazdan geldi!

Yaa, nasıl duymazdan gelir?!

Derhal “Kesin ihraç” istemiyle Yüksek Disiplin Kurulu’na verilmesi ve CHP’liliği sonlandırılması gerekirken, kimsenin kılı kıpırdamadı!

Yaa, bu nasıl olur?!

Üstelik…

Gündeme düşmemesi için elden gelen yapıldı!

 

Derken…

2 gün sonra, 6 Mart 2024 Çarşamba günü, CHP’nin Afyonkarahisar’dan Belediye Başkan adayı gösterdiği Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal*, Genel Başkanı Özür Özel’in de katıldığı “Seçim Koordinasyon Merkezi”nin açışında, Özel’in içinde oturduğu seçim otobüsünün üstüne çıktı, mikrofonu eline aldı, bangır bangır haykırdı:

“Belediye Başkanı seçildiğimde Afyonkarahisar Belediyesi’nin kapıları DEM Parti hariç her siyasi partiye açık olacak. AKP’nin adayı bunu söyleyemez, onlar ancak yaygara koparıp kapalı kapılar ardında pazarlık yaparlar.” https://t24.com.tr/haber/chp-nin-afyonkarahisar-adayi-burcu-koksal-secildigimde-belediyenin-kapilari-dem-parti-haric-her-siyasi-partiye-acik-olacak,1154815

 

Bu sözler gündeme bomba gibi düştü.

(Hala gündemde.)

“Hikmet Çetin vakası” unutuldu!

(Ben unutmadım, unutmayacağım, seçim sonrası ayrıntılı yazacağım.)

 

Hukukçu, 25’inci, 26’ıncı, 27’ınci ve 28’inci Dönem Afyonkarahisar CHP Milletvekili, CHP Grup Başkanvekili Burcu Köksal’ın “uçuk sözler”ine ilk açıklama, düzeltme(!) aynı gün birkaç saat sonra Özgür Özel’den geldi.

Özel, Uşak mitinginde “Burcu Başkandan da selam getirdim. Afyon’da konuşurken, belediyenin kapılarını ardına kadar açacağız diye söylerken, orada küçük bir sürçü lisan oldu. ‘Aman başkanım sen düzelt’ dedi.” https://chp.org.tr/haberler/cumhuriyet-halk-partisi-genel-baskani-ozgur-ozel-usakta-turkiye-ttifakinda-yalniz-degiliz

 

Yalan!

Yalan konuştuğunu katıldığı televizyon programında itiraf edtti.

Az aşağıda değineceğim.

 

Burcu Köksal, dakikalar içinde kendisini arayan gazeteciye açıklama yapıyor, “Sadece sana açıklama yapacağım. Ben belediye başkanı seçildiğimde Afyonkarahisar Belediyesi’ni DEM Partililerle yönetmeyeceğim. Ben bir dil sürçmesi sonucu değil, verdiğim söz üzerine konuştum. Ben ilk günden beri bu sözü verdim. Bu sözümün de arkasındayım.”        https://twitter.com/barisyarkadas diyor.

 

Çok net anlaşıldığı gibi…

Belediye Başkan adayı, Milletvekili Burcu Köksal, Genel Başkanı Özgür Özel’i “yalanlıyor”du!

Kendi sözlerinde de “mini kıvırma” yapıyordu!

Şöyle:

Otobüsün üstünde “Belediye Başkanı seçildiğimde Afyonkarahisar Belediyesi’nin kapıları DEM Parti hariç her siyasi partiye açık olacak” diyor, şimdi  “Ben belediye başkanı seçildiğimde Afyonkarahisar Belediyesi’ni DEM Partililerle yönetmeyeceğim” diyor!

Bu kadarla yetinmiyor, @Av_Burcu03 hesabından gerçekleştirdiği paylaşımda “Seçim süreci boyunca söylediğim gibi AKP’nin yalanlarına iftiralarına montaj videolarına karşı söylemim nettir. Belediye Başkanı olduğumda belediyeyi DEM ve HÜDA-PAR ile yönetmeyeceğim. Belediye başkanı olduğumda belediyenin kapısı etnik kökeni, mezhebi ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı olan bu ülkeyi seven bu ülkenin birlik bütünlüğünü savunan herkese ardına kadar açık olacaktır.”

https://twitter.com/Av_Burcu03/status/1765765827477856301 diye yazıyor.

Yani “Hüda-Par”ı ekliyor.

 

Sol görüşlü ailenin kızı, siyasi görüşüne, siyasi inancına, üyesi olduğu siyasi partiye, o siyasi partide üstlendiği siyasi görevlere ve kendisine nasıl bu kadar zarar verir, ihanet eder, kendi kendini yalanlar, yalancı duruma düşürür?!

 

Burcu Köksal’ın “Belediye Başkanı seçildiğimde Afyonkarahisar Belediyesi’nin kapıları DEM Parti hariç her siyasi partiye açık olacak” biçimindeki “uçuk sözler”ine CHP Yönetiminden beklenen tepki, beklendiği içerik ve tonda gelmeyince, “uçuk sözler”den “büyük hasar” alacak seçim bölgelerinin en başında gelen İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve aday CHP’li Ekrem İmamoğlu bir günün ardından çıktı konuştu:

Ben belediye başkanı olursam şu partilileri belediyeye almam, şu partililer hariç şu partililerle görüşürüm diyen ya kendine başka bir iş bulacak ya da başka bir parti bulacak. Onu söyleyeyim. Biz insan ayırt etmeyiz kardeşim.” https://www.sozcu.com.tr/imamoglu-ndan-chp-nin-adayina-sert-tepki-kendine-ya-baska-bir-is-ya-da-baska-bir-parti-bul-p27806

Haklıydı.

Çünkü Burcu Köksal’ın “uçuk sözler”inden ötürü, kazanacağı seçimi yitiremezdi!

Ancak…

Söylemindeki tonlama yüksekti!

(Birileri, bu tonlamayı “İmamoğlu kendini Genel Başkan’ın yerine koydu” biçiminde yorumladı, yerdi.)

 

“Uçuk sözler”in sahibi Burcu Köksal 8 Mart 2024 Cuma günkü açıklamasında  https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/burcu-koksaldan-flas-dem-parti-aciklamasi-2183575?utm_campaign=Cumhuriyet&utm_medium=SliderHaber&utm_source=Anasayfa“çevir kazı yanmasın” yaptı.

Sözlerinin çarpıtıldığı savında (iddiasında) da bulunmaz mı?!.

Oysa…

Çarpıtan, eğip büken kendisiydi!

 

Ne ilk ne son söyledikleriyle kimseleri inandıramadığı gibi, kafalarda “Arkasında kim var? Ona bu yanlışı yaptıran kim?” sorularına neden oldu.

Hala da, sorulara yanıt aranıyor!

CHP’li(me) bak CHP’li(me)!

Düşman başına!

 

8 Mart 2024 Cuma gecesi, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bir televizyon kanalının konuğu; gazetecilerin sorularını yanıtlıyor.

Gündemdeki “uçuk sözler” ile ilgili soruya “Kendisine telefonda sordum: ‘Böyle bir ifadeye ne gerek var?’ dile. O da ‘Başkanım burada şöyle ifade var: ‘Belediyeyi DEM’lilerle yönetecekler’. Ben ‘Belediyeyi DEM’lilerle yönetmeyeceğim, dedim’ diye konuştu. Orada DEM parti hariç dediğinizde kendisini DEM Partili hisseden, Afyon’da oturan, Türkiye’nin herhangi bir yerinde oturan DEM Partili seçmen, Kürt ve DEM Parti’yi destekleyen seçmen ‘Bir ayrımcılık var mı?’ düşünür. Ben kendisini aradım. ‘Burcu böyle bir ifade olmuş. Tansiyon yükselir. Bunu Uşak’ta düzeltiyorum’ dedim. O da ‘Aman başkanım düzeltin’ dedi. Afyon’dan bir gazeteci ile konuşmuş, mesaj atmış. Dediği şu ‘Benim DEM’le ittifakım yok’. Her gün ‘Afyon’u DEM Parti’yle yönetecekler, eş başkan atanacak’ diyorlarmış. Türkiye’de biraz da iktidara müzahir medyanın gayretleriyle oluyor. Sizin ne söylediğiniz değil, karşı tarafın ne anladığı önemli. Bizim birçok milletvekili, belediye başkanı il başkanlarımız aradı. Hatta iddiasız olduğumuz Güneydoğu’da bazı yerlerde il başkanları aradı. O yüzden bir düzeltmeye ihtiyaç vardı.” https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/ozgur-ozelden-burcu-koksal-aciklamasi-konustum-ne-gerek-vardi-dedim-2183623?utm_campaign=Cumhuriyet&utm_medium=SliderHaber&utm_source=Anasayfa yanıtını veriyor.

 

Hani…

Uşak mitinginde “Burcu Başkandan da selam getirdim. Afyon’da konuşurken belediyenin kapılarını ardına kadar açacağız diye söylerken orada küçük bir sürçü lisan oldu. Aman başkanım sen düzelt dedi” demişti?!

Şimdi de “Ben kendisini aradım. ‘Burcu böyle bir ifade olmuş. Tansiyon yükselir. Bunu Uşak’ta düzeltiyorum’ dedim” diyor!

 

Yaşamında, ne kendisine, ne çevresindekilere, ne arkadaşlarına, ne halkına, ne dünya halklarına tek yalan söylemeyen dünya lideri Kemal Atatürk’ün mayaladığı CHP’de “Genel Başkanı” olmuş, “CHP Genel Başkanlığı koltuğu”nda oturan Özgür Özel’e “yalan” hem de  “koca yalan” yakışır mı?!

Söylemek ayıp, çirkin değil mi?!

Bir süre sonra kim inanır?!

 

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a gelelim…

 

Erdoğan’ın, iki oğlundan biri “Necmettin Bilal Erdoğan”dır.

(Yıllardan beri hiç söylenmediği için, “Necmettin adı nüfus kaydında hala duruyor mu, yoksa mahkeme kararıyla silindi mi?” sorusuna takıldım.)  

 

 Bilal Erdoğan aynı zamanda, kısaltmışı TÜGVA” olan “Türkiye Gençlik Vakfı”nın, “Yüksek İstişare Kurulu Üyesi”dir.

 

TÜGVA’n, 8 Mart 2024 Cuma günü, Bakırköy’deki Sinan Erdem Spor Salonu’nda, “7’inci Gençlik Buluşması” etkinliği var.

Erdoğan da katılıyor.

İlkin, TÜGVA’nın 81 il temsilcileriyle bir araya geliyor.

Orada, anında gündeme en tepesine oturan, diğer gündemleri diplere indiren şu sözleri ediyor:

“Malum 31 Mart Türkiye’de bir dönüm noktası. Ve bu dönüm noktasında tüm İslam dünyasının gözleri Türkiye’de. Türkiye’de ne olacak? Her ne kadar bu bir genel seçim değilse de yerel seçimde gözler, AK Parti’nin bu seçimlerden alacağı netice ne olacak? Onun için tabii çok güçlü bir gençliğe sahip olan davamız, inşallah sandıkları adeta patlatırcasına 31 Mart akşamında o farklı bakanlara gereken cevabı verecektir diye inanıyorum. Ardı arkası kesilmeyecek şekilde çalışmalarımı sürdürüyorum. Adeta nefes almaksızın koşturuyoruz. Çünkü benim için bu bir final. Yasanın verdiği yetkiyle bu seçim son seçimim ama buradan çıkacak netice benden sonra gelecek kardeşlerim için bir emanetin devri olacak. Onun için de hazırlıklarımızı buna göre yapıp, adımı da buna göre atmamız lazım ki çok farklı bakanlara karşı gereken cevabı istiyoruz ki 31 Mart akşamı verelim. 1 Nisan’dan itibaren de yeni bir dönemi inşallah başlatalım.” https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/erdogan-benim-icin-bu-bir-final-son-secimim-2183622?utm_campaign=Cumhuriyet&utm_medium=SliderHaber&utm_source=Anasayfa

(Video: https://www.youtube.com/watch?v=MCk1p2_Zk_w)

 

Cumhuriyet Gazetesi güzel gazetecilik yaptı, Erdoğan’ın 2009’da “2011, Allah ömür verirse son milletvekilliği adaylığımdır”, 2012’de “Büyük Kongre’de son kez Genel Başkanlık’a aday oluyorum”, 2022’de “2023’te, Milletten kendi adımıza son kez oy istiyoruz” dediğini, en son şimdi (2024) “Bu seçim, benim için final” sözlerini söylediğini yazdı. https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/bu-benim-son-secimim-dedi-erdoganin-son-kez-aciklamasi-ilk-2183708#:~:text=’SON%20KEZ’%20A%C3%87IKLAMASI%20%C4%B0LK%20DE%C4%9E%C4%B0L…&text=Erdo%C4%9Fan%202009%20ve%202012’de,%C3%B6m%C3%BCr%20verirse%20son%20milletvekilli%C4%9Fi%20adayl%C4%B1%C4%9F%C4%B1md%C4%B1r.%22

 

Erdoğan’ın konuşmasındaki bir ayrıntı dikkatlerden kaçtı:

“Malum 31 Mart Türkiye’de bir dönüm noktası. Ve bu dönüm noktasında tüm İslam dünyasının gözleri Türkiye’de. Türkiye’de ne olacak?” 

 

31 Mart yerel seçimleri neden “dönüm noktası”ydı?!

İslam dünyası’nın gözü neden Türkiye’deydi?

İslam dünyası neden “Türkiye’de ne olacak?” diye merak ediyordu ve soruyordu?

 

Bu ve benzeri sorular üzerinde durmadık, düşünmedik, konuşmadık, tartışmadık, beyinlerin gerisindeki plan ve senaryoları öngöremedik?!

Neden?!

 

Benim usuma (aklıma) ilk aşamada “Kanal İstanbul”, “İslam Ordusu”, “Türkiye’yi Araplaştırma” takılıyor!

 

Hepsinde de…

Genelde, insan, insanlık, emek; özelde, İslam Dini, İslam Dini’ne inanan ülkeler/halklar ve Atatürk, Atatürk Türkiye’si, Türk halkı düşmanı…

Emperyalistlerin (Başlarında da İngiltere’nin)  parmağı var.

(İleride ayrıntılı yazma koşuluyla, burada bu kadarıyla bırakayım.)

 

Erdoğan, yukarıdaki sözlerinin bitiminde, TÜGVA’li gençlerin bulunduğu salona geçiyor, bir konuşma https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/151536/-hedefimiz-ulkemize-kazandirdigimiz-hizmetlerin-zirvesi-olarak-gordugumuz-turkiye-yuzyili-hedefini-basariya-ulastirmaktir- yapıyor.

Duygusal bir sesle “Artık sizlerin zamanının misafiri olan bir büyüğünüzüm. Ben misafirim, siz ev sahibisiniz” tümcelerini de sini ediyor.

Ama…

Bu tümcelere odaklanılmadı.

Odaklanılmadığı için de gündem olmadı.

 

Erdoğan, güzel Türkçe’miz yerine “Kuran Dili” diye Arapça’yı önceliyerek, bolca Arapça sözcükler kullandı, gençlere “Bugün ise en basitinden selamlaşmayı dahi unutmuş, ihmal eder hâle gelmiş hatta beceremeyen gençlerimize rastlıyoruz” dedikten sonra “Evet. Selamünaleyküm. Ve aleykümselam” diye seslendi.

 

Erdoğan, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ne göre, hem siyaseten “AKP Genel Başkanı”dır, hem de “Cumhurbaşkanı”dır.

Yürürlükteki 1982 Anayasa’da yer alan “Madde 103”teki “ant”ı içer:

“Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim.”

 

“Bağlı kanılacağı”na yemin edilen Anayasa’nın 3’üncü maddesi şöyle:

“Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli marşı ‘İstiklal Marşı’dır.”

Anayasa’nın 4’üncü Maddesi’nde “Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez” diye yazar.

 

Yazımı, okunmasıyla yazılması, yazılmasıyla okunması aynı yapısıyla “insan kişiliği”nde yadsınamaz etkisi ve de etkinliği olan “Türk Dili” üzerinde dünya lideri Kemal Atatürk’ün sözlerinden dördüyle bitireyim:  

>Türk milletinin dili Türkçedir. Türk Dili dünyada en güzel, en zengin ve kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sevip onu yükseltmek için çalışır. Bir de Türk Dili, Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği sonsuz felaketler içinde ahlakını, göreneklerini, anılarını, çıkarlarını kısacası; bugün kendisini millet yapan her niteliğinin, dili sayesinde korunduğunu görüyor. Türk Dili, Türk ulusunun yüreğidir, beynidir.

>Türk demek, dil demektir. Millet olmanın en belirgin niteliklerinden biri dildir. ‘Türk milletindenim.’ diyen kişi, her şeyden önce kesinlikle Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir kişi, Türk kültürüne ve milletine bağlılığını öne sürerse buna inanmak doğru olmaz.

>Türk Dili’nin özleştirilmesi, zenginleştirilmesi ve kamuoyuna bunların benimsetilmesi için bütün yayın araçlarından yararlanmalıyız. Her aydın, hangi konuda olursa olsun, yazarken buna dikkat edebilmeli, konuşma dilimizi ise uyumlu, güzel bir duruma getirmeliyiz.

>Türk demek Türkçe demektir; ne mutlu ‘Türküm’ diyene.

 

* Milletvekillerinin, Belediye Başkan adayı olmalarını, seçilip Milletvekilliğini bırakmalarını doğru bulmuyorum.  

ERDOĞAN’DAN İLK KEZ DUYDUĞUM SÖZ!..

150 150 bakikarakol

10 Ağustos 2014, 24 Haziran 2018 ve 28 Mayıs 2023 günlerinde yapılan “Cumhurbaşkanlığı seçimi”nde, halk tarafından üst üste üç kere* “Cumhurbaşkanı” seçildikten sonra Kamutay (TBMM) Genel Kurulu’nunda -yürürlükteki 1982 Anayasa’nın 103’ünci Madde’sinde yer alan “Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim” yeminini eden AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 6 Şubat 2023’te aynı günde iki büyük depremi yaşan 11 ilimizden Hatay’da, 3 Şubat 2024 Cumartesi günü, partisinin Hatay ilçe belediye başkan adaylarının tanıtım toplantısında “Bir gerçeği şu anda söylüyorum: Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi? Şu anda Hatay garip kaldı, Hatay mahzun kaldı ve şu anda Hatay’daki mevcut yerel yönetim maalesef şu deprem olayından sonra ‘Ba’de harab’ül Basra’ oldu.” https://www.akparti.org.tr/gundem-haberleri/cumhurbaskanimiz-erdogan-hatay-da-partimiz-aday-tanitim-toplantisi-nda-konustu-03-02-2024-21-11-34/ dedi!

(Yeminin içeriğine karşın, “ayrıştırma”, “dışlama”, “ötekileştirme” yeni değildi.)

Yetinmedi…

Benzerlerini, gittiği her ilde, ilçede söyledi!

En son, 2 Mart 2024 Cumartesi günü partisi AKP’nin Antalya mitinginde, -yerel seçimleri kendilerinin kazanmaları durumunda- 31 Mart’ı “Milli irade bayramı” https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/151427/-antalya-diplomasinin-de-kuresel-yildizlarindan-biri-h-line-donusuyor-  ilan edeceklerini haykırdı!

 

Partisinin bir gün sonraki (3 Mart 2024 Pazar) Muğla mitinginde şu tümceleri etti:

Şu anda Cumhurbaşkanı kim? Erdoğan. Hükümet? Cumhur İttifakı. Dolayısıyla yerel yönetimlerde de 31 Mart akşamı inşallah Cumhur İttifakı güven alırsa bizi tutana aşk olsun.” https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/151443/-demokrasi-ve-kalkinma-atilimlarimizin-meyvesini-ulkemizi-21-yilda-uc-kat-buyuterek-aldik-

 

Tümcelerde dikkatimi çeken ayrıntılar vardı.

Şöyle ki:

Evet, “şu anda Cumhurbaşkanı Erdoğan”dı.

Ancak…

“Hükümet?” sorusuna verdiği yanıtındaki “Cumhur İttifakı” sözcüklerini, Erdoğan’ın ağzından ilk kez duyuyordum!

Bu aynı zamanda bir “itiraf”tı!

 

“Cumhur İttifakı iktidarı” diye her yazdığımda, AKP’lilerden yemediğim zılgıt, almadığım yergi kalmadı!

“Be cahil, ‘Ak Parti iktidar’ına nasıl ‘Cumhur İttifakı İktidarı’ yazarsın?” da dediler!

E şimdi ne oldu?!

Genel Başkanları Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hükümet”in, “Cumhur İttifakı” olduğunu duyurdu, kayıtlara geçirdi!

 

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “Hükümet, Cumhur İttifakı” derken, “Cumhur İttifakı” kurulduğu “21 Şubat 2018”den itibaren başlayan süreçten bu yana ve bundan sonrası süreçte olanlara ve de olacaklara, İttifakı içindeki diğer siyasi partileri ortak etmek, sorumlu tutmak/kılmak ve bu söylemi, çıkışıyla ortakları kenetlemek, daha bir bağımlı, kopmaz hale getirmek mi istiyor?!

Olabilir.

Siyasa (politika) bu!

“Kısa, orta, uzun süreli ve çok yönlü düşünmek, öngörülerde bulunmak” siyasanın ana özelliklerindendir.

 

“Hükümet, Cumhur İttifakı ise kabinede ortaklardan neden kimse yok?” sorusu ve benzer soruların üzerinde durmayacağım.

Neden durmayacağımın da ayrıntılarına girmeyeceğim.

Ama…

Erdoğan’ın, 3 Mart 2024 Pazar günkü Muğla mitingindeki “… yerel yönetimlerde de 31 Mart akşamı Cumhur İttifakı güven alırsa, bizi tutana aşk olsun” tümcesine değineceğim:

Tümcede “… alırsa…” sözcüğü dikkat çekici, çok önemli, anlamlı, ileti içerikli!

Sözcük, belirsizliği, netsizliği çağrıştırıyor, tümceye “olumsuzluk” içeriği veriyor/katıyor, “itiraf” anlamı kazandırıyor!

Sanki Erdoğan, 31 Mart 2024 yerel seçimlerinin sonuçlarından umutsuz!

Sanki Cumhur İttifakı olarak, seçimleri beklentilerinin çok altında noktalayacaklarını işaretliyor!

 

Bu da bir “siyasi öngörü”dür.

Anlamak, kabullenmek olması gereken “siyasi erdemlik”tir!

 

Siyasi erdemliğe hep saygı duyarım, duyacağım da.

Dünya lideri Kemal Atatürk’ümün öğüdüdür.

 

Yazımı, Erdoğan’ın ilk itirafı sayılacak sözleriyle –yorum yapmadan- bitireyim:

21 Ekim 2017 günü, İstanbul’un Esenler ilçesinde “Şehir ve Sivil Toplum Kuruluşları Zirvesi” yapılıyor.

Erdoğan, “AKP Genel Başkanı” ve “Başbakan” değildir, “Cumhurbaşkanı”dır.

Zirveye, “Cumhurbaşkanı” sıfatı/şapkasıyla katılıyor.

Konuşması içinde “Kadim şehirlerin en önemli güzelliği, ana karakterlerini kaybetmeden yeniyi bünyelerinde eritmesi, özlerinden katarak yeniden yoğurmasıdır. İstanbul bu açıdan gerçekten müstesna bir şehirdir” https://www.sozcu.com.tr/erdogan-istanbulda-26-wp2058213 diyor, ekliyor:

“Ama biz bu şehrin kıymetini bilmedik. Biz bu şehre ihanet ettik. Hala da ihanet ediyoruz. Ben de bundan sorumluyum.”

 

* 16 Nisan 2017’de halkoyuna sunulan, Yüksek Seçim Kurulu’nun da “kabul edildi” diye açıkladığı Anayasa’nın değişen maddelerinden 101’inci Madde: “Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.” https://www.tccb.gov.tr/cumhurbaskanligi/gorev_yetki/#:~:text=Adayl%C4%B1k%20ve%20Se%C3%A7imi%20(Madde%20101)&text=Bir%20kimse%20en%20fazla%20iki%20defa%20Cumhurba%C5%9Fkan%C4%B1%20se%C3%A7ilebilir.