“ACIYI BAL EYLEDİK”TEN, “BALI ACI EYLEDİK”E GEÇTİK!..

  • 0
150 150 bakikarakol

Dünya gezegeninde kalkınmış, geri kalmış, ikisi arası ve en çağdaş elerkiyle (demokrasiyle) ya da en yobaz, gerici, faşist veya ikisi arası bir rejimle yönetilen bir ülke düşünün.
Ve o ülkenin ekonomiden sorumlu Bakanı çıksın “Kur benim için hiç önemli değil, hiç oraya bakmıyorum. Sanayimiz güçlü. Oraya hiç bakmıyorum. Kur artık bizim elimizde” desin.
“Güçlü” dediği sanayi, yabancı paraya dayalı..
Dolar ve başka yabancı paralar her gün değer kazanıyor, ülkenin parası değer yitiriyor.
O ülkede, ekonomiden sorumlu Bakan, bir saat, bir gün “Bakan” olarak kalır mı?
Kalamaz.
Aynı dakikada “azledilir”, hakkında soruşturma başlatılır, gözlemaltına alınır, “tedavi” ve yargı süreçleri başlar, yargılanır ve birçok suçtan cezaya çarptırılır mahkûm olur, cezaevine konur…

Dünyada, bir ABD Doları’nın 8 TL’den –uluslararası gerçek kurda 8 milyon TL’den- işlem gördüğü tek ülke Türkiye!
Ve…
Türkiye’nin “Hazine ve Maliye Bakanı” çıktı o sözleri etti! https://www.birgun.net/haber/albayrak-kur-benim-icin-hic-onemli-degil-hic-oraya-bakmiyorum-317334?utm_source=webpush
Ne görevden alındı, ne hakkında soruşturma başlatıldı!
Sanki o sözleri etmemiş!
Muhalefet partileri, “laf ola beri gele” türü söz ettiler!
O kadar!
Basın “geçiştirir” davrandı!
Toplumun yarıdan fazlasının böyle bir gelişmeden haberi olmadı!
Olduysa da, dakikada değişen ağır gündemlerde, yitti gitti!

Ekonomisi Dolar’a endeksli, Dolar’la yatıp kalkan Türkiye ve halkı her geçen gün yoksullaşırken, “Cumhur İttifakı İktidarı”nın bir numarası AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı “Bu hayatın albenisine kendisini kaptıran insan, dünyasını da, ahiretini de kaybeder. Müminin görevi varlıkta şımarmamak, yoklukta sabretmektir. Gerçek mümin acıyı bal eyleyendir” https://tele1.com.tr/erdogan-muminin-gorevi-yoklukta-sabretmektir-238528/ sözlerini etti!

(26 Şubat 1984’te yitirdiğimiz şairimiz Hasan Hüseyin Korkazgil “Acıyı Bal Eyledik” http://siir.me/aciyi-bal-eyledik diye ne güzel yazmış. Sağken tanıdım, konuştum. Anlatılarını yazacağım. Her anlatısında, ülkenin dünü ve gidişatı gözümün önüne gelirdi, “Acıyı Bal Eyledik’ten, Balı Acı Eyledik’e geçtik” diyordum, hüzünleniyordu, başıyla onaylıyordu. Saygıyla anıyorum. Işıklar içinde uyusun.)

Bu sözleri 6 Ekim 2020 Salı günü, 2010’dan bu yana her yıl “1-7 Ekim günleri” arasında kutlanan “Camiler ve Din Görevlileri Haftası”da etti.

“Camiler ve Din Görevlileri Haftası” bu yıl, “Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi”nde, tam da İstanbul’un 2’inci kurtuluş ve dünya lideri Kemal Atatürk’ün Kars’a geliş günü olan 6 Ekim’de yapıldı.
Neden “aynı gün”e denk getirildi?!

Anımsayacaksınız…
FETÖ darbe girişimi öncesine kadar uzun yıllar, “23 Nisan” önüne “Kutlu Doğum Haftası”nı oturtmuşlardı…
FETÖ darbe girişiminden sonra kutlamaz oldular.
Şimdi…
Tarihimizde önemli yeri olan “6 Ekim” gününe “Camiler ve Din Görevlileri Haftası”nı oturttular!

5 yıl kadar işgal altında kalan İstanbul’un 6 Ekim 1923’te işgalden kurtuluşu sanıldığı kadar kolay olmadı.
Tarihçi yazar Sinan Meydan 5 Ekim 2020 Pazartesi günü Sözcü Gazetesi’nde “İSTANBUL’UN KURTULUŞU: Neden mi çekildiler?” https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/sinan-meydan/istanbulun-kurtulusu-neden-mi-cekildiler-6066771/ başlıklı yazısında çok güzel anlatmış.

Dünya lideri Kemal Atatürk’ümüzün, sevdalısı olduğum il’im Kars’ımıza 6 Ekim 1924’te gelişini de, Karslı araştırmacı yazar Songül Dündar, özel www.songuldundar.com sitesinde “Atatürk ve Kars”
http://www.songuldundar.com/index.php?option=com_content&view=article&id=59 başlıklı yazısında çok güzel özetlemiş.

İkisinin de emeğine sağlık.

Tarihimizde iki kıymetli gelişmenin yaşandığı “6 Ekim”i başka etkinliklerle etkisizleştirip gölgelemek neden?!
Doğru olmadığını ve çok üzüldüğümü belirtmeliyim!

Bu arada…
Dün (8 Ekim 2020 Perşembe), “Türk milleti adına karar veren yargı Türk milletine sırtını dönemez. Yargının ‘pardon’ deme lüksü yoktur. ‘Ben yargıyım hesap vermem’ anlayışı asla kabul edilemez” https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/adalet-bakani-gul-yarginin-pardon-deme-luksu-yok-1771997 diyen ve “Demokrasi ve hukukun üstünlüğüne kavuşmak içi her türlü değişiklik yapılabilir. Bunu yapacak olan da milletin seçtiği parlamentodur” sözleriyle de Anayasa Mahkemesi’ne vurguda bulunan Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’e bir çağrım olacak:
Şu söylediklerinin, Türkiye gerçekleriyle örtüşüp örtüşmediğini bir düşünsün, sorgulasın…
Şunu da anımsatmak isterim:
Türk halkı, çok uzun yıldan beri, Milletvekilini seçip Parlamentoya göndermiyor; siyasi parti genel başkanlarının seçip liste yaptıkları “Milletvekili adayları”na gidip oy veriyor!
Bunun adı “seçmek” değildir!
Seçmekle, genel başkanların seçip “Milletvekili listesi”ne yazdıklarına, sandığa giderek oy vermek aynı değildir!
Karıştırılmasın!..

  • 0

Yorum Yaz

Email adresiniz paylaşılmayacak.