Posts By :

bakikarakol

EKREM İMAMOĞLU “OLAMAZSA”, CUMHURBAŞKANI ADAYLIĞINA EŞİ DİLEK İMAMOĞLU’NUN DÜŞÜNÜLMESİ!..

150 150 bakikarakol

Başlık konusuna geçmeden…

23 Şubat 2025 Pazar günü Ankara Spor Salonu’ndaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)’nin 8’inci Olağan Büyük Kongresi’nde, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı konuşmaya da değinmeden… https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/156728/-sadece-secimleri-kazanarak-degil-gonulleri-kazanarak-22-yildir-iktidardayiz-

 

https://www.akparti.org.tr/ana-slider-haberleri/cumhurbaskanimiz-ve-genel-baskanimiz-erdogan-partimizin-8-olagan-buyuk-kongresi-nde-konustu-23-02-2025-13-21-43/

 

İki ayrıntıya dokunup geçeceğim.

Resmi kayıtlarda partinin adı “Adalet ve Kalkınma Partisi”dir; partinin kısaltılmışı “AK Parti” olarak belirlenmiş; ama partililer ve Cumhur İttifakı’ndakiler dışında hemen hemen herkes “AKP” der; diyenlerden, yazanlardan biri de benim.

AKP’nin ne Genel Merkez binasındaki ne de il, ilçe başkanlık binalarındaki tabelalarda “Adalet ve Kalkınma Partisi” yazmaz, “AK Parti” yazar.

Hiçbir partili de “Adalet ve Kalkınma Partisi” demez, “AK Parti” der.

Sanki partilerinin adını unutmuşlar!

Sanki partilerinin adını resmen/hukuken değil, fiilen değiştirmişler!

Bu ayrıntı, muhalefet parti yönetiminin hiçbirinin dikkatini çekmedi, çekmiyor!

 

İkinci ayrıntı; Büyük Kurultay’da, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Genel Başkanımız, Cumhurbaşkanımız” sözcükleriyle anons edilince, yıllar önce usuma takılan, sıkça yazmama karşın kimseye anlatamadığım konuyu anımsadım:

Ülkemizde 16 Nisan 2017’de Anayasa maddelerinin değişimini içeren bir halk oylaması yapıldı.

“Kabul edildi”ği Yüksek Seçim Kurulu’nca “resmen” açıklanan o değişen maddeler içinde, “Siyasi Parti Genel Başkanı, Genel Başkanlık görevinden istifa etmeden Cumhurbaşkanı adayı olabilir; Cumhurbaşkanı seçilmesinde, parti üyeliğinde, parti Genel Başkanı görevinden istifa etmez” diye bir kayıt var mıydı?

“Milletvekili, Cumhurbaşkanı adayı olur ve seçilirse, Milletvekilliği düşer” kaydı var ama Genel Başkanlar için yok.

Hukuken olmayan, fiilen uygulanıyor!

Nasıl olur?!

Muhalefet Partilerin yöneticileri bu konuya da duyarlılık göstermedi, göstermiyor!

 

Dün (25 Şubat 2025 Salı) CHP grup toplantısı vardı; Genel Başkan Özgür Özel uzun uzun konuştu.

Yazımın bitimine yakın, Özel’in konuşmasının sonlarındaki çağrıyı alıntılayacağım.

 

Şimdi başlıktaki konuya geçeğim.

 

Pazartesi (24 Şubat 2025) günü, Cumhuriyet Gazetesi’nin resmi internet sitesinde //Çok konuşulacak ‘Dilek İmamoğlu’ iddiası: ‘Ekrem Bey’in diploması yok sayılırsa aday olacak’// https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/cok-konusulacak-dilek-imamoglu-iddiasi-ekrem-beyin-diplomasi-yok-2303113 başlıklı haber ilgimi çekti, dikkatlice okudum.

Haber özetle şöyle:

Gazeteci Nuray Başaran, tv100 kanalında Cansu Canan Özgen ile “Hayata Dair” programına konuk oluyor; İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’yla ilişkilendirilen “sahte diploma” soruşturmasından olumsuz bir karar çıkarsa, CHP’nin yaşama geçireceği savlanan “seçenek” (alternatif) “plan”ından söz ediyor ve “Ben İmamoğlu’nun diplomasının yok hükmünde sayılacağını düşünüyorum” diyor, “Tabi bunun hukuki aşamaları var. Vaktimiz olmadığı için konuşmuyorum. Ama burada bir kulis bilgilini paylaşmak istiyorum. Yani ben şaka gibi sandım ama ciddi düşünüldüğünü söylediler. Ekrem Bey’in diplomasının yok hükmünde sayılırsa eğer Dilek İmamoğlu‘nun aday olacağını duydum. Çok da şaşırdım. Önümüzdeki günlerde bunu tartışıyor olacağız. Bununla ilgili toplantılar yapılmış. Bana şaka gibi geldi ama yok, ciddi bir şekilde tartışılıyormuş.” diye ekliyor.

 

Haberi okuduktan sonra usuma –her nedense-, Arjantin Devlet Başkanı Isabel Martínez de Perón geldi; yaptığım ilk iş de, şu yazdıklarımı X hesabımdan paylaşmak oldu:

BÖYLE BİR SEÇENEĞİN DÜŞÜNÜLMESİ BİLE ÇOK YANLIŞ!..

BU, KİMİN USU, BİLMİYORUM AMA BU US SAHİBİ GUGUK KUŞU’NUN TA KENDİSİDİR!..

UMARIM CHP’DEN AÇIKLAMA GELİR!.. https://x.com/BakiKarakol/status/1893958312992936028

 

Gelmedi!

 

 

Benim tepkim, Nuray Başaran’ın gazeteciliğine değil; Ekrem İmamoğlu’nun eşi Dilek İmamoğlu’nun “Cumhurbaşkanı adayı” yapılmasına ya da olmasına hiç değil;  “Ekrem İmamoğlu olmadı, yerine eşi Dilek İmamoğlu Cumhurbaşkanı adayı olsun” diye düşünen, toplantı ve çalışmalar içine giren “sözde CHP’liler”e idi!..

 

Gerçek CHP’li böyle bir düşünce ve eylem içine girmez, giren, CHP’ye yerleşmiş, yerleştirilmiş “guguk kuşu”nun ta kendisidir.

 

Evet, ben de biliyorum, “İmamoğlu Ailesi” CHP’li değildir, merkez sağcı ailedir.

Ekrem İmamoğlu da, ailesinin siyasi yapısındadır; ama “guguk kuşu” değildir.

Ancak…

Cumhur İttifakı ve Cumhur İttifakı’nın birinci büyük partisi AKP’nin, siyasi söylemleri, siyasi eylemleri, kazanmaları ve çalışmalarıyla siyaseten yenemediği; Cumhur İttifakı’nın irili ufaklı ortaklarının, “iktidar gücü”nü, etkinliğini kullanarak, siyaseten yenmek, siyasi alanın dışına, çok uzağına atmak için ellerinden geleni yaptıkları, yaptırdıkları bir siyasi.

 

“Planlanan zaman dilimi”nde, Ekrem İmamoğlu gözlem altına alınabilir, Savcı karşısına, oradan Yargıç karşısına çıkarılıp tutuklanabilir, cezaevine konabilir!

Yüksek olasılık!

Kimse “Hayır, böyle bir şey olmaz, olamaz” demesin!

Olur!

Üzgünüm!

 

Gene üzgünüm, ne CHP, muhalefetin tamamı “önleyici” bir şey yapamaz!

5-6 ay içinde yaşananlara bakılırsa, iyi anlaşılacak!

Tepki vermekten öteye gidilemeyecek!

Çünkü toplum örgütlü değil, “örgütlenme” ve “örgütlü eylem yapma” bilincinden ciddi biçimde yoksun; üstelik baskı, korku içinde!

 

Çözüm, çare, “Ekrem İmamoğlu olmadı, eşi Dilek İmamoğlu olsun” değildir!

 

Herkesten çok, siyasamızda, kadınlarımızın etkin olmalarını, Cumhurbaşkanı, Siyasi Parti Genel Başkanı, Milletvekili makamlarında oturmalarını istiyorum.

Hiçbir siyasi kadınımızın bir Tansu Çiller, bir Meral Akşener, bir Özlem Zengin, bir Serap Yazıcı Özbudun vb olmasını istemem.

 

Ekrem İmamoğlu’nun eşi Dilek İmamoğlu’nu tanımıyorum, siyasi bilgisini, direncini, kararlılığını, savaşımcılığını bilmiyorum.

Ama gözlemlediğim kadarıyla, Dilek İmamoğlu, içinde bulunduğumuz süreçte “Cumhurbaşkanı adaylığı”nı sırtlayacak donanımda değil!

Hele de eşinin önünü kesmek için yapılanlar, moralini boşmuş, cesaretini kırmış, hevesini kaçırmıştır!

Çocukları, yakınları, sevenleri karşı çıkar!

 

Kısaca, olmayacak duaya amin demek gibi!..

 

Bunu, CHP’deki “guguk kuşları” da biliyor, bilerek “lades” diyorlar.

 

Özgür Özel ve ekibi, içlerindeki “guguk kuşları”nı görmedikleri gibi, onların ve başkalarının oynadıkları, oynattıkları oyunları göremiyor!

Görselerdi, olanların en az yarısı olmazdı.

 

Özgür Özel’e ta baştan önerdim:

“Siyaset üretim birimi” kur.

Dikkate almadı.

Uyaklı (kafiyeli) anlık söylemlerde karar kıldı!

 

Dünkü grup konuşmasında da değindi:

“Önseçim”!

Cumhurbaşkanı adaylığı için tek Ekrem İmamoğlu var, başka yok, Özgür Özel hala “Önseçim” diyor!

Bir yığın gerekçe sıralıyor ama hiç biri gerçekçi, inandırıcı değil!

 

Uzatmayayım; yazımı, Özgür Özel’in “Çağrım tüm Türkiye’yedir. Gel, adayını seç ve tarihe geç. Hepinizi bekliyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak tarihin akışını değiştirmeye, o akışı değiştirecek adayı belirlemeye her birinizi davet ediyorum. Gelin, seçin ve tarihe geçin.” https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/son-dakika-chpye-gecmek-istedi-diyen-ozel-serap-yazici-2303596 tümceleriyle bitireyim…

TÜSİAD GERİ ADIM ATMADI, ŞİMDİ NE OLACAK?!. VE İMAMOĞLU’NUN “TİYE ALMASI”!..

150 150 bakikarakol

 “Politik hayatta olağanüstü olaylar” başlığı altında “son zamanlarda gazeteciler, iş insanları ve politikacılara yönelik baskılar ile TSK’dan ihraç edilen teğmenlere” yer verilen Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD)’ın 13 Şubat 2025 Perşembe günkü Genel Kurul Toplantısı’nda konuşan TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Ömer Aras hakkında “Ülke olarak moralimiz bozuk. Güven bunalımı yaşıyoruz.  Kartalkaya’da 78 canımız yanarak hayatını kaybetti. Yangın çıkabilir ama 78 kişi ölmez. Ölüyorsa nedeni usulüne uygun yapılmayan binalar ve denetimsizliktir. Çöken bir sistemdir. Bu olay yakın tarihte olduğu için henüz yüreklerimizde.” https://www.sozcu.com.tr/tusiad-in-cikisina-iktidardan-ilk-yanit-p139046 sözlerinden ötürü, hemen bir gün sonra soruşturma https://www.sozcu.com.tr/son-dakika-tusiad-yik-baskani-aras-a-sorusturma-p139362 açıldı.

16 Şubat 2016 Pazar günü internet basınına “Rahmi Koç ve Bülent Eczacıbaşı gibi akil adamlar özel toplantı kararı aldı: Patronlar, Ömer Aras’ı yalnız bırakmayacak” https://www.sozcu.com.tr/rahmi-koc-ve-bulent-eczacibasi-gibi-akil-adamlar-ozel-toplanti-karari-aldi-patronlar-omer-aras-i-p139767 başlıklı haberler düştü.

Dün de (18 Şubat 2025 Salı) akşam saatlerinde TÜSİAD resmi internet sitesinden konuya ilişkin açıklama yayınlandı.

Şöyle:

“TÜSİAD olarak tüzüğümüzdeki amaçlar doğrultusunda, her zaman ülkemizin kalkınması ve tüm toplumun menfaati hedefiyle, doğru olduğuna inandığımız tespit ve önerilerimizi demokratik kurum ve kurallara saygı ile katılımcı demokrasi ilkesi çerçevesinde şeffaflıkla paylaşıyoruz.

Ülkemiz için çalışan, üreten, istihdam sağlayan iş insanları ve sanayicilerin gönüllü birlikteliğini temsil eden TÜSİAD olarak; bağımsız ve tarafsız şekilde, ülkemizin refahı ve kalkınmasına katkı sağlayacak konuları gündemimize alıyoruz. Türkiye’nin dünyadaki rekabet gücünün yükselmesine katkı sağlıyor; uluslararası iş dünyasındaki temsil gücümüz ile ülkemizin yüksek menfaatleri doğrultusunda çalışıyoruz.

Kamuoyunda derneğimize yöneltilen eleştiriler dahil her konunun dile getirilmesi, Türkiye’de tartışma ve demokrasi kültürünün zenginliği olarak görülmelidir. Ekonomik kalkınmayı ancak insan hakları temelli, katılımcı demokrasi ilkesini benimsemiş bir hukuk devleti ile kalıcı hale getirebiliriz. Ülkemizi ileri taşıyacak ortak hedeflerimize bilgi, deneyim ve önerilerimizle katkıda bulunmak, ülkemize karşı sorumluluğumuzdur.” https://www.tusiad.org/tr/basin-bultenleri/item/11763-tusi-ad-basin-aciklamasi-18-subat-2025

Açıklamadan anlaşıldığı gibi; TÜSİAD geri adım atmadı, atmayacağının da işaretini verdi.

Şimdi ne olacak?

İktidar nasıl karar alacak, uygulayacak?

Bugün, yarın göreceğiz.

Ancak şunu belirtmeliyim ki, “Devlet Planlama Teşkilatı”nı kapatan iktidarla, planlı çalışmalarla önünü gören, düşünen, tartışan, kısa-orta-uzun süreli kararlar alan vb TÜSİAD’ın sergileyecekleri izlenir olacak.

Ve iktidar ilk kere TÜSİAD gibi “ortak us”la (akılla) hareket eden örgütlü kuruluşla karşı karşıya!

Ve de bu örgüt, ne siyasi parti örgütlenmelerine, ne sendikalar, ne dernekler, ne demokratik kitle örgütler yapılanmalarına benzemez.

 

Uzatmayayım, başlıktaki ikinci konuya geçeğim.

 

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Malezya’yı, Endonezya’yı ve Pakistan’ı kapsayan 4 günlük Asya turundan dönerken uçakta, beraberindeki gazetecilerin sorularını yanıtladı. https://www.sozcu.com.tr/erdogan-dan-imamoglu-na-siyasi-yasak-aciklamasi-p139350

Sorulardan biri, Özgür Özel’in “Eğer Ekrem İmamoğlu’na siyasi yasak gelirse bu bir sonraki seçim Erdoğan için referandum haline gelir” biçimindeki sözlerinin anımsatılmasıydı.

Erdoğan “Kime ne tür bir siyasi yasak gelir veya gelmez, her şeyden önce bu benim derdim değil. Bu yargının konusudur, bunların takibini yargı yapar. Eğer birisi suç işlediyse, yargı bunun değerlendirmesini yapar, cezasını verir.” diye konuştu.

Erdoğan’ın bu söyledikleri gündem oldu.

Aynı günkü X paylaşımımda ben de ERDOĞAN’IN “Eğer birisi suç işlediyse, yargı bunun değerlendirmesini yapar, cezasını verir.” TÜMCESİYLE (TOPLUMUN YARGIYA BUGÜNKÜ BAKIŞINA ODAKLANARAK) BENİM ANLADIĞIM, İMAMOĞLU’NA -ÜZGÜNÜM- CEZA VE SİYASİ YASAK GELECEK! https://sozcu.com.tr/erdogan-dan-imamoglu-na-siyasi-yasak-aciklamasi-p139350… Ö.Ö VE EKİBİ BUNU ÖNGÖREMEDİ Mİ?!. https://x.com/BakiKarakol/status/1890363596921520607 diye yazdım.

Bir gün sonra (17 Şubat 2025 Pazartesi) Ekrem İmamoğlu açıklamalarda bulundu. https://www.gercekgundem.com/siyaset/ekrem-imamoglu-cok-sert-konustu-cumhurbaskanini-hedef-aldi-519135

Özetle:

“Şu anda beşinci siyaset yasağıyla ilgili bir iddianame, yine 25 yılı aşan hapis cezasıyla yargılanan bir kişi durumundayım. Mevzu olan bu mahkemelerin ya da iddianamelerin hiçbirisi bırakın iddianameyi ya kaleme bile alınacak işler değil. Açıkçası meselenin yargıda bu işlerin altına imza atan insanlar olmadığını biliyorum. Beni siyasette devre dışı bırakma çabası gösteren kişinin adı da belli. Sayın Cumhurbaşkanı. Bu konuda 2019’dan bu yana Cumhurbaşkanı bu hamleleri birkaç kez daha yapmıştır, denemiştir, normalleştirmiştir.” 

Ama İmamoğlu’nun “Partimize bile göz koymuş durumdalar.” tümcesine acayip odaklandım.

İmamoğlu’nun bu “siyasi çıkışları”na 56 dakika sonra ilk tepki, Cumhurbaşkanlığı İletişim Daire Başkanı Fahrettin Altun’dan geldi. https://www.sozcu.com.tr/saray-dan-imamoglu-na-yanit-56-dakikada-geldi-p140208

Altun, zehir zemberek sözlerini “Kendini millete hizmete adamış ve gece gündüz bu uğurda çalışan bir siyasetçiye, bütün mücadelelerini milletiyle birlikte vermiş bir lidere, Sayın Cumhurbaşkanımıza saçma sapan ithamlar yöneltenlerin önce Recep Tayyip Erdoğan’ı iyice okumalarını, anlamalarını, nihayetinde gerçekleri görüp bu hatalarından dönmelerini tavsiye ediyoruz.” paragrafıyla bitiren Altun’a, X hesabımdan BÜROKRAT, SİYASETE SOYUNMUŞ SİYASETÇİ GİBİ AÇIKLAMA YAPMIŞ!.. BU DA ÇOK YANLIŞ!.. https://x.com/BakiKarakol/status/1891473068763087078 sözcüklerle tepki verdim.

Aynı günün akşam saatlerinde, AKP Sözcüsü Ömer Çelik açıklama yaptı. https://www.gercekgundem.com/guncel/akpli-celik-sert-sozlerle-chpye-yuklendi-cumhurbaskanimiz-tarafindan-muhatap-alinmak-icin-519251

Doğru olan buydu.

Dün de (18 Şubat 2025 Salı), meslek büyüğüm Emin Çölaşan “İktidar çok büyük oyun oynuyor ama bu oyunda ne yazık ki ‘bağımsız yargımız’ kullanılıyor. Böylesine ilk kez bunların döneminde tanık oluyoruz. Sonuçta Ekrem İmamoğlu şu veya bu nedenlerle tutuklanacak gibi görünüyor. En büyük rakip tasfiye edilecek, başka çareleri yok.”  https://www.sozcu.com.tr/imamoglu-tutuklanir-mi-p140378 tümceleriyle biten “İmamoğlu tutuklanır mı?” başlıklı yazısıyla “müthiş” bir öngörüde bulunmuştu.

Birkaç saat sonra www.gercekgundem.com internet gazetesinde, AKP eski Milletvekili, gazeteci kökenli Tayyar Şamil’in bir televizyon kanalında ettiği  “Eğer İmamoğlu’nun kent uzlaşısı çerçevesinde KCK ile bağlantılı olduğuna dair sağlam deliller ortaya çıkarsa, hakkında terör kapsamına girecek bir soruşturma açılabilir. Eğer soruşturma genişlerse, gözaltı, tutuklama ve hatta kayyım atamasına kadar gidecek bir süreç başlayabilir.” https://www.gercekgundem.com/guncel/akpli-samil-tayyardan-gundem-olacak-iddia-imamogluna-operasyon-sinyali-519335 sözlerini okuyunca “İMAMOĞLU’NA -ÜZGÜNÜM- CEZA VE SİYASİ YASAK GELECEK” öngörümde yalnız olmadığımı gördüm.

Gene dün, www.sozcu.com.tr‘de //İmamoğlu hakkında açılan soruşturmaları tiye aldı: ‘Beşi bir yerde…’// https://www.sozcu.com.tr/imamoglu-hakkinda-acilan-sorusturmalari-tiye-aldi-besi-bir-yerde-p140602 başlık haberdeki “tiye aldı” sözcükleri ilgimi çekti.

Habere göre İmamoğlu özetle “… Her gün İstanbul’da birisinin bir kişinin bir gündemi var, o da Ekrem İmamoğlu” diyor, “O kişiyi biliyorsunuz değil mi?” sorusunu yöneltiyor, şöyle sürdürüyor:

“Ben de diyorum ki, Allah aşkına bu memleketin onlarca sıkıntısı var. Sen onlarla ilgilenmiyorsun, bu sorunları çözmek için uğraşmıyorsun. Ekonomi, Adalet, işsizlik, istihdam, mülakatı kaldırmak, sağlık, çevre… O kadar konu var ki. Deprem bölgesinde verdiğiniz sözler… Bunlarla ilgilenmeyip, muhtemelen rüyasında Ekrem İmamoğlu, sabah kalkıyor Ekrem İmamoğlu. Güne başlarken ilk talimatlarını Ekrem İmamoğlu üzerinden veriyor. Bunu görüyor, hissediyor, yaşıyorum. Ekrem İmamoğlu şunu söylüyor, vadediyor: Adaletli bir Türkiye vadediyor. O Türkiye’de herkesin yargı önünde hukuka uygun bir şekilde hesap vereceği bir ortamı da vadediyor. O vadettiğimiz ortam sizi bile koruyacak, sizin bile geleceğinizi koruyacak. Onun için Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası için diyorum ki; artık yönetemiyorsun. Bu millet heyecanla hakkını alacağı sandığı bekliyor. 5 tane dava beşinden, beşi bir yerde oldu. Beşinden bir dava değil, davanın a’sı çıkmaz. Uydurma… 5-6 yıl sonra bu davalara herkes gülecek. O partiye oy verenler bile bu davaları gördükçe gülüyorlar.”

İmamoğlu’nun son tümcelerinden anlıyorum ki, www.sözcu.com.tr çok güzel yakalamış ve “tiye aldı” sözcüklerini çok doğru kullanmış.

 

Evet, İmamoğlu “tiye” alıyor!

Ve rahatlıkla söyleyebilirim ki, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı tanıyamamış, yapacaklarını, yaptıracaklarını öngörememiş!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel de!..

Ya ben yanılıyorum, ikisi de “siyasetçi Erdoğan”ı çok iyi tanıyor ya da ben yanılmıyorum!

 

AKP’li Belediye Başkanlarının bıraktıkları yüklü borçları halka anlatamayan bu ikili daha bir duyarlı olsun, siyasa (politika) üretecek yapılanmaya gitsin, “Demokratik, Laik Parlamenter Sistemi” dillerinden düşürmesin, Türkiye’nin gündemine taşısın, oturtsun.

Yoksa, yandım gülüm keten helva!..

“DELİ” TRUMP’IN ARKASINDA, TRUMP’I DA SİYASİ VİTRİNDE KUKLA GİBİ OYNATAN “DÜNYAYI YÖNETEN EMPERYALİST GÜÇ” VAR!..

150 150 bakikarakol

 “Donald Trump” adlı ABD’li iş insanı, iki kere “Başkan” seçildi; ilki 8 Kasım 2016’da, ikincisi 5 Kasım 2024’te.

İlk Başkanlığının yarısından sonra söylemlerine, yaptıklarına, yaptırdıklarına baktım, “kaçık” dedim.

 

20 Ocak 2025’te, ABD’nin 46’ıncı Başkanı “bunak” Joe Biden’dan görevi devraldıktan iki hafta sonra (5 Şubat 2025 Çarşamba), İsrail’in “soykırımcı” Başbakanı “katil” Binyamin Netanyahu ile Beyaz Saray’da ortak basın toplantısı düzenledi, “ABD, Gazze Şeridi’ni devralacak ve orada bir iş yapacağız. Oraya sahip olacağız ve sahadaki tüm tehlikeli patlamamış bombaların ve diğer silahların sökülmesinden, yıkılmış binalardan kurtulmaktan sorumlu olacağız.” https://www.ntv.com.tr/dunya/donald-trump-gazzeyi-devralacagiz-sehrin-imarindan-ve-silahlarin-imhasindan-sorumlu-olacagiz,WDu2WA5jgkuij-2h8bSyjg# dedi; “Gazze’nin artık tamamen yıkılmış bir bölge olduğu”nu ve “yaşanabilir bir yer olmadığı”nı söyledi, “Bu yüzden insanların Gazze’ye geri dönmemesi gerektiğini düşünüyorum” diye ekledi.

Ayrıca, Filistinlilerin, Ürdün, Mısır gibi ülkelere kalıcı olarak gideceklerini dillendirdi.

Daha bir yığın uçuk laflar.

Gazzeli Filistin halkına zulüm eden, Gazze’yi harabeye çeviren, askeri yaralanan, ölen, halkı esir alınan İsrail Başbakanı Netanyahu ise pişkin pişkin “Başkan Turmp” dedi.

Böyle devlet adamı, siyasi, Başbakan mı olur?!

Başka ülke için savaşmak ne demek?!

 

Emperyalist ABD’nin 45’inci ve 47’inci Başkanı “kaçık” Trump’ın, “Gazze” ve “Filistin halkı”na yönelik bu uçuk sözlerine tepkiler oldu ama Müslüman ülkelerin tepkisi, Almanya’ninki çok çok altındaydı!

 

Aynı gün (5 Şubat 2025), Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “Kaçık Trump’ın sözlerini “Kabul edilemez” olarak tanımladı ve “Filistinlileri ‘denklemin dışında’ bırakan her türlü planın daha fazla çatışmaya yol açacağı”nı

https://www.kibrispostasi.com/c37-DUNYA/n549600-hakan-fidan-trumpin-gazze-eridinin-kontrolune-iliskin-sozleri-kabul-edilemez söylemekle yetindi.

 

Muhalefet daha sert tepki gösterdi; AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “tepki”sini bekledi.

 

Tepki 4 gün sonra (9 Şubat 2025 Pazar) Cumhur İttifakı’ının “başaltı ortak” MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den geldi.

 

Bahçeli kalp kapakçık ameliyatı geçirmiş, hastaneden yeni çıkmıştı.

Yazılı açıklama yaptı.

Açıklaması “Her insanın başına gelebilecek bir rahatsızlık devresinden geçerek tedavi sürecimin sonuna yaklaştım ve hamd olsun hızla iyileşme sürecine girdim.” https://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/5390/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Liderimiz_Sayin_Devlet_Bahceli_nin__Partimizin_Kurulusunun_56_Yildonumuyle_ilgili_yap.html tümceleriyle başlayan Bahçeli özetle şöyle sürdürdü:

“Göreve geldiği andan itibaren çıldırmış gibi siyasi, ekonomik ve diplomatik krizleri tetikleyen, akli ve ahlaki melekeleri bakımından acil gözetime ihtiyaç duyan ABD Başkanı’nın ve kaotik uluslararası düzenin karşısında… Bilhassa hatırlatmak isterim ki, mafyavari siyaset usulüyle Gazze’ye çökme ve üzerine kapaklanma planı zaman ayarlı bir bombadır. İsrail’den Gazze’nin devralınacağını söyleyip Gazzeli mazlumların Mısır ve Ürdün başta olmak üzere bazı bölge ülkelerine sürgün edileceğini söylemek emperyalist eşkıyalığın mütehakkim zorbalığıdır. Bunun adı yeniden hortlayan plantasyon sömürgeciliği veya yerleşimci sömürgeciliğidir. Bunun sonucu ise sadece bölgesel manada değil, küresel boyutta taşları döşenen, işaret fişeği atılan, şartları oluşturulan çetin bir savaş halidir. Küresel sömürgeciliğin kanlı ve karanlık kumanda odası olan emperyalizmin korkunç Gazze projesinden sonra nerede duracağı, hangi ülkelere bulaşacağı, Türkiye’nin bu barbarlık mimarisinde nereye kadar ve hangi ölçülerde hedef olacağı çok sıkıntılı ve sorunlu bir muammadır. Çünkü Gazze’nin boşaltılması demek Türkiye’ye ve İslam coğrafyasına meydan okumaktır. İsrail Başbakanı’nın koltuğunu pespaye halde çeken ABD Başkanı Siyonist emellere hizmetkarlıkla tercihini erkenden yapmıştır.”

 

Cumhur İttifakı’nın başı “büyük ortak” AKP, özellikle AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu “sert çıkış”a ne diyecekti, “sert çıkış”ı nasıl karşılayacaktı?!

Acaba bu “sert çıkış”, Cumhur İttifakı’nın “dağılması”na neden olacak mıydı?!

Ertesi gün (10 Şubat 2025 Pazartesi), Erdoğan’dan “beklenen açıklama” geldi.  

Erdoğan, Malezya’ya harekinden önce havalimanında gerçekleştirdiği basın toplantısında şunları söyledi:

“İsrail yönetiminin kafasında ateşkesi kalıcı kılmak yerine daha sinsi ve insanlık dışı planların olduğunu ne yazık ki görüyoruz. Bir defa şunu açıkça söylemek isterim. Siyonist lobinin baskısıyla yeni Amerikan yönetiminin Gazze’yle ilgili gündeme getirdiği önerilerin bizim açımızdan dikkate ve konuşulmaya değer hiçbir yanı yoktur. Bunlar tamamen abesle iştigaldir. Havanda su dövme çabalarıdır. Gazzelileri binlerce yıllık ezelî ve ebedî vatanlarından çıkarmaya kimsenin gücü yetmez. Gazze’si, Batı Şeria’sı, Doğu Kudüs’ü ile Filistin Filistinlilerindir.” https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/156586/-gazzelileri-binlerce-yillik-ezel-ve-ebed-vatanlarindan-cikarmaya-kimsenin-gucu-yetmez-

Aynı gün Malezya’da da “360 kilometrekareye sıkıştırılan 2 milyon insan, son asrın en vahşi, en barbar soykırımlarından birini iliklerine kadar yaşadı. Buna rağmen, ‘izzet’ kelimesinin gencinden yaşlısına, erkeğinden kadınına her birinde ete kemiğe büründüğü Gazzeli kardeşlerimiz teslim olmadı, zalimler karşısında diz çökmedi, vatanlarını terk etmedi. Direniş güçlerinin kahramanca mücadelesi sayesinde, İsrail stratejik hedeflerine ulaşamadı. Neticede, bizim de katkı verdiğimiz bir süreç sonunda, 19 Ocak’ta Filistin Direniş Hareketi Hamas ve İsrail arasında ateşkes anlaşmasına varıldı. Ancak, İsrail’in hukuk tanımaz ve şımarık tavrını sürdürdüğünü görüyoruz. Filistinlileri, binlerce yıldır yaşadıkları topraklardan sürgün etmeye yönelik tekliflerin, bizce ciddiye alınır bir tarafı yoktur. Filistin halkına ikinci bir Nekbe* yaşatmaya, Allah’ın izniyle kimsenin gücü yetmez, yetmeyecektir.” https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/156602/-ekonomiden-diplomasiye-ticaretten-guvenlige-sorunlarin-cozumu-icin-yeni-bir-kuresel-duzene-ihtiyacimiz-var- diye konuştu.

 

Bu ve başka ülkelerden yükselen tepkilere karşın, emperyalist ABD’ın Başkanı “kaçık” Trump, Erdoğan’a ve gibilerine yanıt verircesine, 10 Şubat 2025 Pazartesi günü Türk basınında yer alan haberlere göre “Bu arada, burası bana ait olacak. Bunu, geleceğe yönelik bir emlak geliştirme projesi olarak düşünün. Güzel bir arazi olacak ve büyük paralar harcanmayacak. (…) Ürdün ile bir anlaşma sağlayabileceğimi düşünüyorum. Mısır ile de bir anlaşma sağlayabileceğimi düşünüyorum. Kendilerine her yıl milyarlarca dolar veriyoruz.” https://www.gercekgundem.com/dunya/gazze-planinda-israrci-trumptan-bir-cikis-daha-geri-donemeyecekler-cunku-517863  sözler etti.

(“Kendilerine her yıl milyarlarca dolar veriyoruz” tümcesi çok acı, çok yaralayıcı!)

 

Bahçeli, Trump için “çıldırmış” diyor.

Doğru diyor.

Ama ilk değil ki!

Trup, 6 Aralık 2017’de Beyaz Saray’da yaptığı açıklamada “Ben artık zamanı geldiğine inanıyorum. Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma vakti gelmiştir. Büyükelçiliği Kudüs’e taşıma talimatı veriyorum.” https://www.hurriyet.com.tr/dunya/son-dakika-trump-kudusu-israilin-baskenti-olarak-tanima-vakti-gelmistir-40670139  demişti.

O zaman, şimdikinden çok daha sert tepkiler aldı; gene tınmadı, bildiğini okudu.

 

Delirmiş!

 

Pekiii…

“Deli” Trump’ın arkasında kim var?!

Tramp’ı da siyasi vitrininde kukla gibi oynatan, “dünyayı yöneten emperyalist güç” var!

 

O güç, dünyayı ve insanlığı, “Ortaçağ karanlığı”na götürmek, “Kilise Yönetimi” benzeri yönetimle yönetmek peşinde.

 

Ve…

Dünyayı, insanı, insanlığı “kanlı karanlık günler” bekliyor!

Ancak…

Önlenemez değil!

Önlenebilir!

Önlenecek!

“Düşünen insanlar” başaracak!

 

* Büyük felaket

AFETLER, FELAKETLER ÖNCESİ, SONRASI YAŞANANLAR!..

150 150 bakikarakol

Dün 16 gün oldu!*

Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi’ndeki otellerden Grant Kartal’da sabaha karşı saat 03.27’de çıkan yangın** hala iliklerimde!

 

Yarın da, aynı günde iki kere 7.7 ve 7.6 büyüklükte, 11 ilimizi etkileyen, 60 bine yakın insanımızın yaşamını yitirdiği, Kahramanmaraş Pazarcık ilçesi merkezli depremin 2’inci yılı!***

Hala kahroluyor, acı çekiyorum!

 

Yalnız bunlar mı?!

Saymakla bitiremeyeceğim bir yığın afetler, felaketler!

 

Beni asıl yıkan, hasta eden, afet ve felaketler öncesi kadar, afet ve felaketler sonrası yaşananlar!

 

Hiç birinden ders çıkarmak, önlemler almak, gerçek sorumluların yakalarına yapışmak, hak ettikleri cezaları almalarını sağlamak yok!

 

İşte bu “yok” beni perişan ediyor!

 

“Bu ‘yok’ neden?!” sorusunun ayrıntılarına girmeyeceğim, ama şu kadarını söyleyeceğim:

Düşünemiyor, sorgulamıyor, siyasilerimizi seçmiyoruz!

“Atanmış seçilmişler”in seçip listelerine koyduklarına, seçim günü sandığa gidip oy veriyoruz!

“Seçmek”le “oy” verme”yi ayırt edemediğimiz için, oy verdiğimizi “seçtik” zannediyoruz!

Dolayısıyla, oy vererek seçtiğimizi bellediklerimiz, oy verenleri değil, seçen ve listelerine koyan ve seçtirenlere bağlı ya da “kapıkulu” olurlar!

Düşünmezler, denileni veya isteneni yaparlar!

Yapmayan pek çıkmaz!

Çıkanın da, anasından emdiği burnundan getirilir!

 

Aslında, anasından emdiği burnundan gelen, düşünmekten, sorgulamaktan yoksun, oy vermekle seçmeyi bir birinden ayıramayan, siyasi başların yalan, kandırma içerikli sözlerine kanan, bir türlü ayılamayan, “sürü” de denilen, görülen halktır!

 

Halk, yıllar önce “tam bağımsızlık, özgürce yaşam” vb için savaşım verirken, vurulup toprağa düşen, sakat kalan çocuklarını anlamadı, sahiplenmedi, boş boş baktı,  seyretti!

Şimdi de kendisi afetlerle, felaketlerle benzerini yaşıyor!

Yanlışlarını görmeyip örgütlenmezse, çok daha kötülerini yaşayacak!

Böylesi sürecin sonu, bitiş, yok oluştur!

 

Siyaset, siyasetçi ayrımı yapmıyorum; sözüm, yergim tamamınadır!

İktidar muhalefetten, muhalefet iktidardan beter!

 

Muhalefet daha çok halk yanında olacağına, halk yanındaymış gibi siyasa yapıyor, siyasa üretmiyor, halka “anlayacağı dil”le konuşmuyor, olanlardan, olacaklardan halkı bilgilendirmiyor, sanki iktidarın vagonu!

 

Geçmişte “yurtsever, devrimci gençlik” de böyle yanlışa düştü; halka, kendini ve neden savaşım verdiğini anlatamadı, halkı yanına alamadı, yalnız kaldı!

Şimdilerde aynısını muhalefet yapıyor!

 

Dün Salı’ydı; MHP grup toplantısı yapmadı, DEM Parti ve CHP yaptı, Genel Başkanlar konuştu!

Gördük işte!

Ne konuştular?!

Halka ne verdiler?!

Bugün de Refah Partisi, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi’nden oluşan Yeni Yol Parti’nin, İyi Parti’nin ve AKP’nin grup toplantısı var, Genel Başkanlar konuşacak!

Ne konuşacaklar ki?!

Konuştukları, konuşacaklarının ön habercisi!

 

Siyasi partilerin Salı ve Çarşamba günlerinde gerçekleştirdikleri grup toplantılarında yapılan konuşmalar bir anlamda “havanda su dövmek”!

 

İşte Ö.Ö (Özgür Özel) yönetimindeki CHP’nin başlattığı “Cumhurbaşkanı adayı”nı belirleme süreci!

Evlere şenlik!

(Bir kere, “Cumhurbaşkanı adayını parti üyeleri seçsin” düşüncesinin sahibi “kandırıkçı, siyasi palyaço, şaklaban” Muharrem İnce’dir; hiç de dillendirilmedi!)

3,5-4 ay sürecek süreç, CHP yönetimini, CHP teşkilatlarını ve CHP’lileri ülkenin saatlik değişen ateşten gömlek gündeminden koparacak!

İktidarın hayal bile edemeyeceği altın tepside ikram!..

 

   *   21 Ocak 2025 Salı

 **  78 insanımız yanarak ve dumandan boğularak yaşamlarını yitirdi, 51 insanımız da yaralandı

***  6 Şubat 2023

“AĞLATAN BAHÇELİ’DEN, AĞLAYAN BAHÇELİ’YE GELEN DEVLET BAHÇELİ’DEN, İMAMOĞLU’NA SİYASİ YOL GÖSTERİCİLİĞİ!..

150 150 bakikarakol

Emperyalist ABD’nin 45 ve 47’inci “kaçık” Başkanı Donald Trump’ı yazmayı planlamıştım.

Kulağından yaralanmasından tutun, dinci söylemlerini, yemin törenini, ülkesinin özgür ve egemen olmadığını söylemesini, savaşmadan savaş kazanacağını anlatışını, dünyaya meydan okumasını; Başkanlığı sürecinde kimi söylem ve eylemleri, karar ve uyguları, yargıyı ve kurumları etkisi altına alacağını, benzerlikleri, kimi/kimleri ve neyi/neleri anımsatacaklarını vb yazacaktım.

Olmadı.

Olmadı çünkü…

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, haftalık Salı grup konuşmasına bir gün kala (27 Ocak 2025 Pazartesi) yazılı açıklama yaptı.

Aynı gün, üç-beş saat önce, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul Saraçhane’deki İBB merkez binasında “Turpun Büyüğü” adını verdiği basın toplantısında konuştu, basın mensuplarının sorularını yanıtladı. https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/ekrem-imamogluna-jet-sorusturma-bilirkisiyi-etkilemeye-tesebbus-2293327

İmamoğlu’na anında soruşturma açılması, Cumhur İttifakı’nı, hele de 78 insanımızın yanarak ve dumandan zehirlenerek yaşamlarını yitirdikleri  “Kartalkaya otel yangını”ndan ciddi biçimde köşeye sıkışan AKP ile MHP’yi pek kesmemiş olmalı ki, Devlet Bahçeli devreye girdi, İmamoğlu’na, ağzına geleni söyledi, bir yandan da çağrı ve önerilerde bulundu, “siyasi yol göstericiliği” yaptı. https://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/5383/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_Bahceli__nin___Istanbul_Buyuksehir_Belediye_Baskani_Ekrem_Imamoglu__n.html

 

Bahçeli’nin, İmamoğlu’na -alaylı da olsa- yergi ve önerileri dikkatimi çekti, öncelik aldı.

 

Bahçeli “İmamoğlu kendine güveniyorsa, yüz bin kişinin imzasıyla Cumhurbaşkanı adayı olabilecektir.” tümcesiyle bana 15 Ocak 2025 Çarşamba günlü X paylaşımı anımsattı.

Anladım ki, Bahçeli ya da metin yazarları, X’ten yazdıklarımı okuyor.

Şöyle ki:

O paylaşımımda SAVIM:

Ö.Ö (ÖZGÜR ÖZEL) VE EKİBİ, İMAMOĞLU’NU “CUMHURBAŞKANI ADAYI” GÖSTERMEKTE İSTEKSİZ!..

ÖNERİM:

HEMEN YARIN BİR PLATFORM OLUŞTURULSUN, İMAMOĞLU’NU “TÜRK HALKININ CUMHURBAŞKANI ADAYI” İLAN ETSİN, NOTERLİ İMZA KAMPANYASI BAŞLATSIN!..

Ö.Ö VE EKİBİ DE YAVAŞ’LA BAŞBAŞA KALSIN!.. “https://x.com/BakiKarakol/status/1879557558370992581 tümceleri yer alıyordu.

 

Bahçeli’nin “incir çekirdeğini doldurmayan sözleri”ni bir kenara koyalım, gelelim “kimi sözleri”n…

 

Bahçeli diyor ki:

Anayasa ve yasalar herkese adil uygulanmaktadır.”

Kendisi, kurmayları, partidaşları bu anlatıya inanıyorlar mı?!

İnanıyorlar mı ki, biz de inanalım!

Bu ve benzeri sözler edenler, Tanrı aşkına, lütfen etmesinler!

 

Geçelim…

 

Bahçeli “Ekrem İmamoğlu şayet Türkiye’yi ayağa kaldırabilecek gücü kendisinde görüyor ve özgüvenli bir Cumhurbaşkanı adaylığını veya lider profilini şahsına layık buluyorsa şu hususların da düşünülmesi ve dikkate alması siyasi ve ahlaki tutarlılığın bir gereği olarak akıllara gelecektir.” https://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/5383/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_Bahceli__nin___Istanbul_Buyuksehir_Belediye_Baskani_Ekrem_Imamoglu__n.html diyor, sıralıyor:

“CHP’den, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığından, Türkiye Belediyeler Birliği Başkanlığı’ndan istifa etmesi, yerine Büyükşehir Belediye Meclisi’nden birisinin başkan olarak seçilmesinin önünü açarak belediye hizmetlerinin aksamasına engel teşkil etmesi mümkün olabilecektir. Bu şahsa tavsiyem, siyasetten, yargıdan, toplumun her kesiminden ülkeyi ayağa kaldırabilecek destekçileri olduğuna inanıyorsa sade bir vatandaş olmayı tercih ederek sonuçlarına katlanması ve açıkça meydana çıkmasıdır. Aynı zamanda ulaşacağı bu rahatlık ve kolaylık; çevresindeki karmaşadan, siyasetin kaotik yapısından kurtulmasını, sade ve sıradan bir vatandaş olarak hem adaletin hem de milletin huzuruna çıkmasını sağlayacaktır. İmamoğlu kendine güveniyorsa, yüz bin kişinin imzasıyla Cumhurbaşkanı adayı olabilecektir.”

 

Bahçeli sonra da “ Hasılı Ekrem İmamoğlu’na sormak lazımdır ki” diyor, şu iki soruyu soruyor:

 “Eğer gerçekten siyasete ve yargıya olan güven eksikliğinden bahsediyorsanız, belediye başkanlığı görevinden istifa ederek belediye imkânlarını bırakmayı ve tüm rakiplerinizle eşit şartlarda sade bir vatandaş olarak yarış başlatmayı düşünüyor, ‘Türkiye’yi ayağa kaldırırım’ sözünüzün gereğini, bu tür cesur bir kararla ortaya koymayı planlıyor musunuz? Böyle bir adımın, hem siyasi etik açısından örnek teşkil edeceğine, hem de adil bir yarış ortamı oluşturabileceğine, bunun da Türkiye’nin siyaset kültürünü dönüştürmek adına tarihi bir fırsat olacağına inanıyor musunuz?”

 

Bu sözleri eden, vurgularda, imalarda bulunan, sorular soran Devlet Bahçeli, kendisinin adını açıkladığı, Cumhur İttifakı’nın, Cumhurbaşkanı adayının aynı koşullarda olmasına tek sözcükle de olsa neden değinmediğinin kendisine sorulacağını hiç usundan geçirmedi mi?!

Geçirmemiş!

Sanki ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin* en hararetli sahipleneni, savunanı kendisi değil!

 

Hiç, “Siyasi parti Genel Başkanı’ndan ‘Cumhurbaşkanı’ olur mu?!

Olmaz!

Ama Devlet Bahçeli sayesinde, desteğinde, “ ilk” Türkiye’de oldu!

 

Devlet Bahçeli dün de, partisinin grup konuşmasında “Kartalkaya Otel Yangını”nda yaşamlarını yitirenlerden 36 çocuğun adlarını anarken ağladı!

 

Ne yalan söyleyeyim, şaşırdım!

Saat 11.22’de X paylaşımımda A AAA!..

BAHÇELİ AĞLAMIŞ!..

YOK CANIM, BAHÇELİ DE AĞLAR MIYMIŞ!..

AĞLATANIN AĞLAMASI HİÇ OLASI MI?!.

OLASI DEĞİL!..

ÇÜNKÜ…

DOĞAYA VE DOĞANIN GERÇEĞİNE AYKIRI!.. https://x.com/BakiKarakol/status/1884154986038497496  diye yazdım…

 

 

* Bahçeli “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” demiyor, baştaki “Partili” sözcüğünü söylememeye özen gösteriyor. “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” yanlış söylemdir, doğru olan “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”

ERDOĞAN’IN HEYBESİNDEKİ BÜYÜK TURPLARIN SON İKİSİ…

150 150 bakikarakol

Sevdalısı olduğum Kars’ımın sevdalılarından “Askeran Ailesi”nin kızlarından Eczacı Handan Askeran Ton’un “Bir çınarımız daha göçtü. Çok üzgünüm” dediği, gerçek bir Atatürk, Atatürk Türkiye’si ve Kars, Karslı tutkunu, yazar, şair Psikiyatr Dr. Beşir Doster, 16 Ocak 2025 Perşembe günü İstanbul’da yaşama gözlerini yumdu, Cuma günü de Üsküdar’daki Ihlamurkuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi. https://x.com/BakiKarakol/status/1879957696935596325

Gerçekten, Dr. Beşir Doster ağabeyim Kars’ımızın ve de Türkiye’mizin bir çınarıydı.

Aramızdan ayrılmasına çok üzüldüm.

Hala üzülüyorum.

Hep de üzüleceğim.

Işıklar içinde uyusun.

 

Dr. Beşir Doster ağabeyimin üzüntüsünü yaşarken, dün (21 Ocak 2025 Salı) sabah, Bolu Kartalkaya’da meydana gelen “otel yangını”nda 66 insanımızın yanarak ve dumandan boğularak yaşamlarını yitirmesi, 51 insanımızın da yaralanması üzüntümü ikiye katladı.

Hele de “yayın yasağı” getirilmesi, öfkemi yükseklere çekti!  https://x.com/BakiKarakol/status/1881732395613007884

 

Birbirini kovalayan “siyasi gelişmeler”, “siyasi gözaltılar, tutuklamalar”, önceki akşam Ankara’da gözlemaltına alınan, gece karayoluyla İstanbul’a getirilen, dün de Cumhuriyet Savcısı’nın “tutuklanma” istemiyle Sulh Ceza Hakimliği’nce tutuklanan Zafer Partisi’nin hem “kurucu”, hem de “şimdiki” Genel Başkanı eski Milletvekili Ümit Özdağ’ın cezaevine konulmasıyla sürdü.

Bu sabah, hangi siyasi gelişmelerle uyanacağız, bilmiyoruz!

 

Bu yazımda, yaşanan/yaşatılan “siyasi süreç”in nedenleri üzerinde durmayacağım, 18 Ocak 2025 Cumartesi günkü X PAYLAŞIMIMDA https://x.com/BakiKarakol/status/1880530762237415747?t=3alpRHQD9wMTuiQmRPvi2w&s=08 belirttiğim “ÇARŞAMBA YAZACAĞIN” sözümü tutacağım.

 

Onu da yaparken, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 14 Ocak 2025 Salı günü partisinin grup konuşmasında “Şunu bir defa net şekilde ifade etmek isterim ki, bilhassa 12 Ada gasp edilmiş, asıl sahibi olan Türk milletinden ayak oyunlarıyla çalınmıştır.” https://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/5381/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_14_Ocak_2.html “itiraf” gibi sözünü, Kamutay (TBMM) içi ve dışı muhalefet partilerin hiç birinin dikkate almamasına, tek sözcük tepki vermemesine değinmeden geçemeyeceğim.

 

Gelelim “sözüme” veya başlıktaki konuya.

 

Uzatmadan, özetleyerek yazacağım:

Anımsayacaksınız, İstanbul Beşiktaş’ın CHP’li Belediye Başkanı Rıza Akpolat gözlemaltına alındı, ardından tutuklandı.

Bunun üzerine CHP Genel Başkanı Özgür Özel (Ö.Ö), 17 Ocak 2025 Cuma günü MYK’sını İstanbul’da topladı, ardından İl Başkanlığı’nda açıklamalarda bulundu.

Dedi ki “… temel tespitimiz şudur: Adalet ve Kalkınma Partisi’nin bugün yaptığı iş, Cumhuriyet Halk Partisi’ne, ki Cumhuriyet’in kurucu partisidir, son seçimlerin birinci partisidir, düpedüz savaş ilanıdır. Bunu görüyoruz.” https://bizimtv.com.tr/politika/ozgur-ozel-savas-ilanini-goruyoruz-2025-yilinda-sandik-gelecek-108349h

 

O günlerde, “CHP’li Belediye Başkanlarına yönelik operasyonların hedefi, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’dur” yaygın biçimde konuşuluyordu.

İmamoğlu’nun kendisi de iki gün önce (15 Ocak 2024 Çarşamba), Beşiktaş Belediyesi’ndeki basın toplantısında “Bana hayatı dar etmeye çalışana meydan okuyorum. İBB’ye ve bana ulaşmak ise hedefiniz, benim yol arkadaşlarıma ve ailelerine çile çektirmenize, bahaneler yaratmanıza gerek yok. İşte siyasi yasak davam orada! Madem hedefiniz benim, bari burada mert olun. Onayın benim cezamı, milleti rahat bırakın!” https://www.sozcu.com.tr/son-dakika-ekrem-imamoglu-ndan-carpici-arac-iddiasi-p127442 dedi.

 

Özgür Özel’in İstanbul CHP İl Başkanlığı’ndaki basın açıklaması yaptığı gün (17 Ocak 2025 Cuma), AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Konya 8’inci Olağan İl Kongresi’nde Özgür Özel’e seslendi:

“Sağa sola sataşmaktan artık vazgeçin, biz işte buradayız. Gelin millet önünde kara kaplı defterleri ortaya serelim. Bakalım kimin yüzü kızaracak. Halbuki onlar da çok iyi biliyor, turpların büyüğü heybede. Paniklemelerinin sebebi de budur. Birkaç yıla sokağa çıkacak, hatta milletin yüzüne bakacak halleri kalmayacak. Siz dahil hiç kimsenin hukuku ve kanunları hiçe sayma hakkı yoktur.” https://www.sozcu.com.tr/riza-akpolat-in-tutukluluguna-erdogan-dan-ilk-aciklama-p128149

 

Bu sözler, -hele ki “… turpların büyüğü heybede” sözü- gündeme bomba gibi düştü, günlerce konuşuldu, değerlendirildi.

 

Erdoğan “turplar” demişti, konuşmalarda, değerlendirmelerde, haber ve yazılarda “turplar”, “turp”; “torbadaki turp” da “Ekrem İmamoğlu” oldu.

X hesabından “HEPTEN İMAMOĞLU DEĞİL” https://x.com/BakiKarakol/status/1880530762237415747 diye yazdım; bugünü (Çarşamba) kastederek, ne ve kimler olduğunu yazacağımın sözünü verdim.

 

Şimdi hemen söyleyeyim:

Erdoğan’ın heybesindeki büyük turplardan sondan ikincisi “Özgür Özel”dir!

Vurgulanan “birkaç yıl” içinde, 2024’ün Ağustos ve Kasım aylarında basına yansıyan, ayağının da sakatlanmasıyla ilişkilendirilen “yasak aşk” olayı gündeme getirilecek, düşünce ve öngörüsündeyim.

 

Bir diğer “düşünce ve öngörüm”, Erdoğan’ın heybesindeki büyük trupların sonuncusuyla ilgili.

Şu:

Cumhuriyet Halk Partisi’nin kapatılması!

 

“Yok canım!”, “Hadi sen de!” diyebilirsiniz.

 

CHP’nin kapatılması, iç-dış CHP karşıtlarının istemi ve özlemidir.

Bugüne kadar yapamadılar, ama bugün yaparlar.

 

CHP’nin kapanması, hem siyaseten, hem ekonomik olarak işlerine gelir!

CHP seçmeni yeni bir siyasi partide toplanıncaya kadar, atı aldıkları gibi Üsküdar’ı çoktan ve çok rahat geçerler!

Atatürk’ün İş Bankası’ndaki “hisseleri”ni de kontrollerine geçirdiklerinde, keyiften yan gelir yatarlar, ekonomik darlığı bir süre giderirler.

 

Katılır mısınız, katılmaz mısınız, bilmem.

Katılın, katılmayın, saygı duyarım…

IRAK’TA, SURİYE’DE, KENDİ ARALARINDAKİ SAVAŞI “VEKALET SAVAŞÇILARI”YLA YAPAN İNGİLTERE VE AMERİKA!..

150 150 bakikarakol

Dün (14 Ocak 2025 Salı), www.sozcu.com.tr’de “Ankara kulislerinde bugün en çok konuşulan açıklama: DEM Partili Çandar’ın bu iddiası yalanlanmadı” https://www.sozcu.com.tr/ankara-kulislerinde-bugun-en-cok-konusulan-aciklama-dem-partili-candar-in-bu-iddiasi-yalanlanmadi-p127156 başlıklı bir haber vardı.

İlginçti.

İlgimi çekti.

Bana, birbirlerini altlara çeken “gündem”dekileri unutturdu; beni, bilgisayarımın başına oturttu…

 

Yazacaklarımın daha iyi anlaşılması için, öncelikle, az yukarda linkini verdiğim haberi okumanız gerektiğini söylemeliyim.

 

Dediğimi yaptıysanız…

Ben de, “Savın sahibi Diyarbakır DEM (Halkların Eşitlik ve Demokrasi) Partisi Milletvekili Cengiz Çandar ‘bilgiye dayanarak söylüyor’ ise” diyerek yazacaklarıma başlayayım.

Ancak…

https://www.haberler.com/cengiz-candar/biyografisi/ linkinden biyografisini okuyacağınız Cengiz Çandar, 1970’li yılların sonlarına doğru, Cumhuriyet Gazetesi’nin gerçekten usta “Ortadoğu” muhabiriydi; haberlerini, iştahla okur, bilgilenirdim.

Ama sonraları öyle bir savruldu ki!..

 

Dün öğleden sonra Medyascope yayınına katılıyor, ucu çok derinlere ve çok başka yerlere giden savlarda bulunuyor.

Yukarıda verdiğim linkten okuduğunuz için tekrar etmeyeceğim.

Benim burada için için yandığım, “Öcalan, ziyaret sırasında ‘Ahmet Türk, Kürt toplumunda saygın bir isimdir, o da heyette olsun’ diye ısrarcı olunca, Türkiye Cumhuriyeti devleti, Mesut Barzani’ye haber vermiş. Demiş ki: ‘Ahmet Türk senin için böyle laflar etmişti, girsin mi heyete? Sen ne diyorsun?’ O da ‘Benim için söylediklerini biliyorum ama Kürt toplumunda karşılığı olan bir isimdir, benim için sakıncası yok’ manasında bir cevap vermiş. Bu görüşmelerden sonra Ahmet Türk de İmralı heyetine katılmış.” paragrafında edildiği “savlanan” sözlerdir!

 

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, PKK terör örgütü başı “bebek katili” Abdullah Öcalan’ın istemi, yönlendirmesi ve İngiliz ajanı Molla Mustafa Barzani’nin oğlu Mesut Barzani’nin “… benim için sakıncası yok” demesi ile mi siyasa, yol belirleyecek, hareket edecek?!

Hayır!

Kabul etmiyorum!

 

Emperyalist İngiltere ve emperyalist Amerika, Ortadoğu’da, öncelikle  Irak’ta, sonra Suriye’de, kendi aralarındaki savaşı, “vekalet savaşçıları”yla yapıyor!

Ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin ürünü “Cumhur İttifakı” ve  “Cumhur İttifakı İktidarı” da, “bebek katili” ile “İngiliz ajanı babanın oğlu”ndan “çare arayışı”nda!..

 

Bu arada…

Dünkü grup konuşmasının sonlarında “Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı sözünün eridir” https://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/5381/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_14_Ocak_2.html diyerek, Genel Başkanı olduğu MHP’yi, Cumhur İttifakı’ndan ayrıştıran, “İmralı görüşmeleri süreci”nin başlatanı Devlet Bahçeli’yi sözleriyle baş başa bırakırken…

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 11 Ocak 2025 Cumartesi günü partisinin Diyarbakır 8’inci Olağan İl Kongresi’nde yaptığı konuşmasındaki “Terör örgütünün kendini feshetmesi, silahların kayıtsız şartsız teslim edilmesi, örgütün siyaset üzerindeki vesayetinin tamamen kaldırılması…” https://www.akparti.org.tr/gundem-haberleri/cumhurbaskanimiz-ve-genel-baskanimiz-erdogan-partimizin-diyarbakir-8-olagan-%C4%B1l-kongresi-nde-konustu-11-01-2025-16-39-52/ sözlerindeki son sözcüklere takıldım.

Ve…

“PKK terör örgütü, siyaset üzerinde nasıl ‘vesayet’ kurar/kurabilir ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Cumhurbaşkanı, PKK terör örgütünden, siyaset üzerindeki ‘vesayet’ini kaldırmasını dile getirir ve böyle istemde bulunur?!” sorusunu kendime sordum!

Ülkesine, halkına, Atatürk’üne sevdalı 70 yaşında bir Türk olarak, kendime sorduğun soruyu sizlerle paylaşmak istedim…

EĞİTİMCİ-YAZAR GÜLER BUĞDAY’IN OKUMA TADINDAKİ YOL GÖSTERİCİ YAZISI…

150 150 bakikarakol

Köşemi bu hafta…

İlk, orta ve lise öğrenimini değişik illerde tamamlayan; 1968 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü’nü bitiren; 1980 askeri darbeye kadar birçok ilde lise öğretmenliği yapan; 1980’de, 1402 sayılı yasayla görevine son verilen; 12 Eylül 1980 öncesi, meslek ve kadın örgütlerinde görevler üstlenen; Sosyal Demokrat Halkçı Parti’de “Parti Meclisi Üyesi” olarak görev yapan; Sosyal Demokrat Vakfı’nın kurucu üyelerinden olan; 1947 Malatya doğumlu ve Bursa kent merkezinde oturan…

Eğitimci-yazar Güler Buğday’ın MİLLİ EĞİTİMİN UYGULAMALARI, EĞİTİMİ YOK EDİYOR, ÇÜRÜTÜYOR VE GELECEĞİMİZİ KARARTIYOR başlıklı, “okuma tadındaki, yol gösterici yazı”sına bırakıyorum:

 

MEB, aldığı kararlar ve inanılmaz uygulamalarla tarihin en olumsuz, en tehlikeli uygulamalarıyla eğitimi resmen istismar ederek adeta çocuklarımızın geleceğini yok ediyor.

MEB son yıllarda inanılmaz kötülüklerle kuruma ihanet edecek uygulamalar yapıyor.

Demokrasi ile yönetilen normal bir ülkede böyle çok tehlikeli ve çocukları ve gençleri adeta zehirleyen, akıl ve mantıktan uzak; kullaştıran ve kirleten uygulamalara niyet eden bir bakanı bir dakika o mevkide tutmazlar.  

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, daha önce de inanılmaz bir kararla tarikat ve cemaatlerle imzaladığı protokolle bu önemli ve gelecek nesilleri yetiştiren kurumda gericiliğe ve bağnazlığa imza atmıştı.

MEB, 2021 yılında da Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın yer aldığı “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” (ÇEDES) protokolüne imza atmıştı.

Öğrencilerin Diyanet’e tesliminin önünü açan proje kapsamında Eskişehir ve İzmir’de yer alan 842 okula, “Manevi danışman” adı altında imam, müezzin ve vaiz gibi din hizmetlerinde çalışan kişiler atanmıştı.

Ne yazı ki ülkede gerçek bir muhalefet olmadığı için bu kabul edilmemesi gereken uygulamalarla ilgili kıyamet kopmamış ilim ve bilimin yerine sorgulamayan ve sadece biat eden bir nesil yetişmesine olanak sağlanmıştır.

Bu olumsuz uygulamalar yetmezmiş gibi MEB, bu kez daha tehlikeli ve çok daha riskli bir konuyu okullarımızda uygulamaya sokmak için akıl almaz bir durum yaratmıştır.

Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı ‘Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü,’ MHP’nin gençlik teşkilatı olan ve geçmişte çok acı veren olaylara karışmış olan Ülkü Ocakları ile protokol imzalamıştır!!!!!

31 Aralık’ta imzalanan protokole göre;

Ülkü Ocakları, MEB’e bağlı tüm okullarda kurs açma ve etkinlik (!) düzenleme yetkisine sahip olacakmış!!!

Türkiye genelinde uygulanacak protokol kapsamında, İl Milli Eğitim Müdürlükleri de bu sürecin denetiminden sorumlu olacaklarmış.

Samimiyetime inanın Dostlar, Yoldaşlar ve Canlar, benim gibi 12 Mart ve 12 Eylül faşist darbesine gidilen yıllarda Ülkü Ocaklarının karıştığı cinayetleri ve karanlığın maşası olmuş bu kurumun yaptıklarını unutulması mümkün değildir.

Bu tehlikeli ve asla kabul edilmemesi gereken akıl dışı protokolün 31 Aralık 2024’te imzalanarak yürürlüğe girdiği öğrenildi.

Tövbe… Tövbe…. Tövbe…

Türkiye’nin 81 ilinde faaliyet gösteren Hayat Boyu Öğrenme kursları, imkânı olmayan, yaşı ve ekonomik durumu nedeniyle meslek edinememiş kişilere mesleki eğitim veren kurslar olduğu söyleniyor.

Yaşadığımız ilimiz Bursa’da bu utanç veren ve çok tehlikeli ve riskli uygulama başlatılmıştır.

Bu nedenle soruyor ve uyarıyorum:

Bursa’mızda sürekli kahvaltılarda, yemeklerde buluşup veya çarşı pazar gezerek  sözde dert dinleyen milletvekillerimizin buldukları her kürsüde nutuk atmalarının yanında bu tehlikeli durum için bir araya gelerek kıyamet koparmaları gerekmez miydi???

Çünkü Bursa Valiliği İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Ülkücü Ocakları ile işbirliği içene girildiğine dair gerekli yerlere bu protokol yazısını göndermiştir.

Söz konusu yazıda şu ifadeler yer alıyor:

“Bakanlığımız Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü ile Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı arasında yaygın eğitim faaliyetleri kapsamında genel, mesleki ve teknik kurslar düzenlemesi amacıyla hazırlanan Protokolün 31 Aralık 2024 tarihinde imzalanan yürürlüğe girdiğine ilişkin ilgili yazı örneği ve eki ilişikte gönderilmiştir”

Ne yazık ki bu tehlikeli durum, gençlerimizi bir siyasi partinin arka bahçesi konumuna sokacaktır.

Bu işbirliği hemen iptal edilmeli ve artık Milli Eğitim adına yaptığı tüm gerici ve çağ dışı uygulamaları nedeniyle Milli Eğitim Bakanı (!) derhal istifa etmelidir.

Unutulmaması gereken Ülkü Ocaklarının en son Sinan Ateş cinayetinde ismi geçmiş ve sorumlular tam olarak ortaya çıkarılmamıştır.

Hiç kimsenin unutmaması gereken geçmişte bu yapının adının karıştığı birçok cinayet ve tehlikeli durum mevcuttur.

Özellikle 12 Eylül darbesine giden yoldaki en önemli kavşak noktalarından biri olan Maraş katliamını MİT raporlarına göre MHP Maraş il örgütünde ÜGD (Ülkücü Gençlik Derneği) ile yapılan toplantıda planlandığı devletin arşivlerinde mevcuttur.

Acısı yüreklerimizde olan bu vahşi katliam, MİT’in 17 Ocak 1979 tarihli raporunda katliamın ülkücülerin iki üç hafta önce MHP Maraş il örgütünde il yöneticileri ve ÜGD mensuplarının katılması ise yaptıkları bir toplantıda planlandığı belirtiliyor.

Fazla uzatmaya gerek yok.

Tarihini bilenler veya benim gibi 12 Mart ve 12 Eylül faşizminde bedel ödeyenler ve sol sosyal/demokratlar Ülkü Ocaklarının böyle bir görev ve işbirliğine asla uygun olamayacağını hatta çok tehlikeli olacağını bilirler.

Ülkücü gençliğin yetiştirilmesi için ocaklar kurulmasının yanı sıra eğitim kampları kurulmuştur. Bu kamplarda ideolojik, dini, sportif ve kültürel eğitimler verilmektedir.

Hangi hakla MEB çocuklarımızı bir siyasi patinin ideolojisine göre ve zorlayarak dayatma ve mecbur ederek siyasete alet ederek şekil almasını sağlayabilirler?

İddialara göre geçmişte bu teşkilat Türkeş tarafından şu maksatla kurulmuştur:

Eğer Türkiye bir şekilde Sovyet boyunduruğuna düşerse, askeri olarak fiilen işgal edilirse cephe gerisinde partizan direnişi organize etmek üzere ABD ve NATO iradesi ile organize edilmiştir.

Anlayacağımız soğuk savaşın bir ürünüdür.

Geçmişinde çok karanlık nokta ve cinayetler olduğu söz konusudur.

En unutulmazı; bir vahşet olan Ankara Bahçelievler de 7 TİP’li gençten 6sının, Ülkücü bir grup tarafından barbarca öldürüldüğü unutulmamıştır.

Bu olaya karışan Ülkücü Haluk Kırcı suçunu sonunda itiraf etmiştir.

Haluk Kırcı, hem mahkeme ifadelerinde hem ilerleyen yıllardaki yazı ve röportajlarında olayda yer aldığını ve gençleri öldürdüklerini kabul etmiştir.

SON NOT:

Bu protokol haberini okuduğumdan bu yana inanın yine alerji oldum ve bir anda yine zona çıkardım.

Bu olaya sesiz kalmak demek masum çocuklarımız ve gençlerimizin geleceğini karartmak demektir.

Bu nedenle herkese çağrı yapıyor ve uyarıyorum:

CHP’nin tüm üyeleri, örgütü ve inananları ile en başta sol kanatta mücadele eden milletvekilleri lütfen gereğini yapın ve asla protokolü geri aldırmadan meydanlara çıkmayın…

Konuyu sıradan bir kınama ile bu tehlikeli oyuna engel olamazsınız.

Bu durum inanın aşımız ekmeğimiz kadar önemlidir.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın Ülkü Ocakları ile yaptığı bu protokol, Tek Adam Saray Saltanatının devam etmesi için eğitimdeki siyasetin müdahalesini ve okulları arka bahçesi yapma arzusunu kanıtlamaktadır.

Unutulmaması gerekense milli eğitimin, çağdaş bir toplumun ve ülkenin geleceği için görevi ve amacı olması gerekmektedir.

Eğitim politikalarının, siyasetten bağımsız ve bilimsel temellere dayalı olması ve asla çocuklarımızın siyasetin kirli amaçlarına tutsak olmadan yetişmeleri beklenmelidir

Bu tür anlaşmaların, eğitim sistemini çürüteceği ve çocukları militanlaştıracağı bu nedenle geleceğimizi tehlikeye sokacağı unutulmamalıdır.

Dostlar, Yoldaşlar ve Canlar, geçmişte yaşanan o zor günlerde katledilen yoldaşlarımız ve canlarımız için bu tehlikeli ve Milli Eğitimin asla yapmaması gereken çalışma ve protokolü iptal ettirene karşı sağduyulu her yurttaş mücadele etmelidir.

Bu istismarcı ve fanatik Milli Eğitim Bakanı da hiç beklemeden istifa ettirilmelidir.

Sevgiyle saygıyla, eşit yurttaşlar olarak barış ve kardeşlik duyguları ile insanca, onurluca, özgürce, haksızlıklara ve hukuksuzluklara izin vermeden yaşayalım ve yaşatalım. https://www.facebook.com/share/p/19wnsb6obf/

GÜLER BUĞDAY

BENİ BEN YAPAN “ESKİ TÜRKİYE”Mİ ÇOK ÖZLEDİM!..

150 150 bakikarakol

Bugün tam 3 ay oldu.

Üç ay önce bugün (25 Eylül 2024 Çarşamba) CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ’NDE OY’UM, “HALKIN CUMHURBAŞKANI ADAYI”NA!..

https://bakikarakol.com/cumhurbaskanligi-seciminde-oyum-halkin-cumhurbaskani-adayina/ başlıklı yazımı yayına koydum.

Üç aya denk gelen; 2-9-16-23-30 Ekim 2024 Çarşamba, 6-13-20-27 Kasım 2024 Çarşamba ve 4-11-18 Aralık 2024 Çarşamba günlerinde haftalık yazılarımı yazamadım.

Elbet bir nedeni, nedenleri vardı.

Özetin özetiyle özetlersem:

“Şeker”, “tansiyon”, “baş dönmesi” rahatsızlıklarıma “kısa süreli geçici “unutkanlık” eklendi.

Yetmezmiş gibi…

51 yıllık (16 Aralık 1973) eşim “kalp ameliyatı” oldu; bir değil, üç kere; birer hafta arayla aynı yeri açtılar, kapattılar; 6 günde taburcu olacağımıza, 41 günde çıkabildik.

2 ay 4 gündür de “kontrol”e gidip geliyoruz.

 

Ben de, eşim de yorgunuz.

Yorgunluğumuz ne kadar sürecek, rahatsızlıklarımız ne zaman dinecek bilmiyoruz.

 

Bu neden ve nedenlerden ötürü 12 hafta -üç ay- yazamadım.

Aynı nedenlerden, bir süre gene yazamayacağım.

X hesabımdan kısa kısa paylaşımlarımla yetineceğim.

 

Rahatsızlıklarıma, partim CHP’de ve ülkemiz Türkiye’mizde başdöndürücü hızla yaşananların, Atatürk ve Atatürk düşüncesi, devrimleri, ilkeleri karşıtı gelişmelerin acısı, vicdan sızlatan sıkıntısı katıldı.

 

Dün gece açıklanan 2025 yılı asgari ücrete gel de kahretme!

 

1 Ocak 2025’ten itibaren, “çocuklu” değil, “çocuksuz, iki kişilik ailenin 22 bin 104 TL ile geçinmesi olası mı?!

Geçinebilecek aile var mı?!

Varsa, buyursun çıksın, bu asgari ücretle nasıl geçinebileceğini, bunun sırrını, formülünü anlatsın!

 

Yok, çıkmaz!

 

Gel de dertlenme!

 

Ve…

Daha neler!

 

Bütün bunların nedeni…

Düşünmemek, sorgulamamak, örgütlü olmamak, tartışmamak, doğru kararlar almamak, planlamamak, ortak eylemler yapmamak, kamuoyu oluşturmamak, “kanan” insanları uyandırmamak, kendimizden bildiğimiz “karşıt”lardan arınmamak, dünya liderimiz Kemal Atatürk’ümüzün gerçek anlamda “düşündaş”ı olmamak!

 

Düşman emperyalistlerin istedikleri tam buydu!

 

Gel de kahretme, hastalanma!

 

Ben, o çok özlediğim “eski Türkiye” çocuğu, genci, yetişkini, orta yaşlısıyım!

Halkımı, halkları, insanı, insanlığı, barışı, kardeşliği, özgürlüğü, çağdaşlığı olmayı, üretmeyi, paylaşmayı, yardımlaşmayı seviyorum.

Ağlayanla ağlarım, gülenle gülerim.

Komşum açken, ben tok yatmam.

 

Ben buyum!

 

Ben, gerçekçiyim, doğrucuyum, inançlıyım!..

 

Beni ben yapan “eski Türkiye”mi çok özledim!..

 

 

2025 ÜLKEMİZE, HALKIMIZA, BÜTÜN ÜLKELERE, HALKLARA UMUT, BARIŞ, ÜRETME, KALKINMA, PAYLAŞMA, MUTLULUK SAĞLIK YILI OLSUN…

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ’NDE OY’UM, “HALKIN CUMHURBAŞKANI ADAYI”NA!..

150 150 bakikarakol

Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimleri’ne en geç 3,5 yıl, en erken 1 ve 1,5 yıl var; ama CHP’de “Cumhurbaşkanı adayı” kimin olacağı konuşuluyor.

AKP’nin, MHP’nin, parlamento içi, parlamento dışı siyasi partilerin adayları konuşulmuyor.

“Neden?” diye sormayacağım ve ayrıntılarına girmeyeceğim, çünkü o başka bir yazı konusu; bu yazımda, CHP’den kimlerin adının geçtiği, ardından kimin aday olması gerektiği üzerinde duracağım.

Üç kişinin adı geçiyor:

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, İstanbul Büyükşehir (İBB) Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş.

Pat diye sorayım:

Bunlar öz, gerçek CHP’li mi?

Eğip bükmeden yanıtlayayım:

Değil.

Mansur Yavaş’tan başlayayım:

Mansur Yavaş, Alparslan Türkeş Milliyetçisidir; MHP’den, CHP’ye “seçim kazanımı” için üye olmuştur.

Ekrem İmamoğlu, Atatürk Milliyetçisi’dir, merkez sağcıdır; o da, “seçim kazanımı” uğruna CHP üyesi, CHP ilçe Başkanı olmuştur.

Özgür Özel, CHP Milletvekili, CHP Grup Başkanı olmuştur.

Üçünün de izlediği siyasaya (politikaya) baktığımızda, üçü de, CHP ilkeleri ve siyasaları doğrultusunda siyasa yapmıyor; söylemlerinde biraz bir şeyler var ama eylemlerinde CHP’nin izi yok.

Çünkü üçü de “kendi siyasaları”nın derdinde, teleşında, uğraşında.

 

Üçü içinde, “Cumhurbaşkanlığı adaylığı”na –açık arayla kazanacağından ötürü- sıcak baktığım Ekrem İmamoğlu’dur!

Şundan:

Ekrem İmamoğlu’nun, vatandaşla iletişimi, siyasi söylemi ve siyasi söylemlemnii kitlelere geçirme, kafalarda kalıcı kısa ama vurucu, etkileyici tümceleri, Özgür Özel’den, hele de Mansur Yavaş’tan çok çok iyi, çok çok ilerde, çok çok gelişkin.

 

İmamoğlu’nun, halkta kabulü yüzde 65’lerin üstündedir.

Bunu, Özgür Özel, Mansur Yavaş da, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da, başka aday olacaklar da biliyor.

 

İmamoğlu’nun tepesinde “Demoklesi’nin kılıcı” gibi sallanan, “siyaset yasağı” ile 2 yıl 7 ay 15 günlük hapis cezası var; yargısal süreç sonunda onanması durumunda derhal uygulanacaktır.

Sonucun böyle olmasını, siyasi rakiplerinin hepsi istiyor ve böyle olmasından hoşnutluk duyacaklar.

 

Özgür Özel ve ekibi, Ekrem İmamoğlu’nun hapis ve siyaset yasağı cezalarının onanmaması için toplantı yapmış, toplantı içinde çalışmalar başlatmış.

Güldüm.

Çünkü “önleyici” hiçbir şey yok; “Hele olsun, bakar, gereğini yaparız” der gibiler.

Beklerdim ki, yargı sürecinin bitimini beklemeden, şimdiden harekete geçilmesinin yol haritalarını açıklasınlar.

Örneğin:

Mansur Yavaş’ın, CHP’den ayrılmasına, başka partinin ya da partilerin ortak adayı olmasına kulak asmadan, “Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu’dur” desinler, çalışmalara bütün il ve ilçelerde başlasınlar.

Bu arada…

Mansur Yavaş, cürmü kadar yer yakar.

Kopması, aday olması, İmamoğlu’nun yararınadır.

Kimi anketlere göre “ikinci parti” sözcükleri ile tanımlanan “kararsızlar” etkin çoğunlukla İmamoğlu’nun yanında yer alacaklar, oylarını İmamoğlu’na verecekler.

İmamoğlu’na, dış yatırımcılar da yakın, sıcak.

 

Eğer…

İmamoğlu’nun iki cezası onanırsa, herkes bilsin ki, en fazla 3 yıllık sürecin bitiminde Türkiye’nin ve Türk halkının lideri Ekrem İmamoğlu’dur.

 

Özgür Özel ve yönetimi, Ekrem İmamoğlu’nu “ahmak davası”ndan ceza almaktan kurtarmaz, İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığını birkaç gün içinde açıklamazsa; Türk halkının sevgisini kazanan Ekrem İmamoğlu, Türk halkının Cumhurbaşkanı adayı olsun; bunu açıklasın.

Ve…

“Ekrem İmamoğlu, Cumhurbaşkanı adayımdır” başlığı altında, Noter kayıtlı imza kampanyası başlatılsın.

İlk günde görülecektir ki, 100 bin imza atılmış.

Bu Noter kayıtlı imza kampanyası, iki-üç aylık süreçte 15 milyonu bulur.

Aşar da.

Abartı gelmesin.

Ekrem İmamoğlu’nun, halkta böyle bir karşılığı var.

 

Özgür Özel’in Cumhurbaşkanlığı adaylığından söz etmedim çünkü Cumhurbaşkanı adayı olmayacağını net biçimde açıkladı, noktayı koydu.

 

Özgür Özel ve yönetimi usunu (aklını) başına toplasın, yanlışa sapmasın, doğru yapsın, şu yazdıklarımı yabana atmasın, değerlendirsin.

 

Ekrem İmamoğlu, halkın “Cumhurbaşkanı adayı” olursa, partim CHP’min yönetimi de Mansur Yavaş’ı veya bir başkasını aday gösterirse, ben “oy”umu, halkımın adayı Ekrem İmamoğlu’na vereceğim.

Vermekle kalmayacağım, yakınlarımı ve çevremdekileri de etkileyeceğim; 70 yaşıma karşın il il, ilçe ilçe, kasaba kasaba, köy köy, mahalle mahalle, cadde cadde, sokak sokak çalışacağım.

Yeter ki şu ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nden kurtulalım, “Demokratik, Laik Parlamenter Sistem”e dönelim.

Yeter ki, bu kurtulmayı ve bu dönmeyi gerçekleştirecek adaya oy verelim.

Verelim ki…

Derin bir “oh” çekelim, güzel günlere, aydınlık yarınlara, birlik beraberliğe, sevgiye, kardeşliğe, üretkenliğe, kalkınmaya vb yelken açalım, uluslararası eski saygınlığımıza, itibar ve güvenimize kavuşalım…