Posts By :

bakikarakol

GELEN TELEFONLA YÜZÜ SAPSARI KESİLEN BAHÇELİ’NİN GİZLERİ!..

150 150 bakikarakol

1966’da ilk Ülkü Ocağı’nı kuran, MHP’den Milletvekili seçilemeyen, 1987 yılındaki genel seçimlerde Anavatan Partisi’nden İstanbul Milletvekili seçileni, 1989-1991 yılları arasında Turgut Özal Başbakanlığındaki Hükümette Kültür Bakanı olan, 1992-1994 yıllarında Süleyman Demirelin Başbakanlığı döneminde Büyükelçi unvanıyla Başbakanlık Başdanışmanlığı yapan Namık Kemal Zeybek’in, Independent Türkçe’den Can Bursalı’nın sorularını yanıtladığı söyleşi https://www.indyturk.com/node/409771/r%C3%B6portaj/nam%C4%B1k-kemal-zeybek-2002de-bah%C3%A7eliye-bir-telefon-geldi-konu%C5%9Ftuktan-sonra-y%C3%BCz%C3%BC10 Eylül 2021 Cuma günü yayınladı ve gündem oldu.

Çünkü Zeybek, Cumhur İttifakı’nın ve Cumhur İttifakı İktidarı’nın “özgül ağırlıklı” küçük ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin tarihi bir bilgisini aktarıyordu.

Çok doğru “Devlet Bahçeli’nin siyasi dirliğinde açıklanamamış, açıklanmamış kendisinin dahi açıklamadığı, kimsenin bilmediği ani kararları var” saptamasından sonra “Onlardan birisi, AKP’yi iktidara getiren 3 Kasım 2002’deki seçimin çağrısı mesela” diyor, sürdürüyor:

“Ortada seçim gündemi yoktu. 57. Hükümet iş başında, Ecevit Başbakan’dı. Kendisi ve Mesut Bey, Başbakan Yardımcısı’dı. Ekonomik kriz çıkmış, ekonomik kriz sonucunda IMF ve Kemal Derviş gelmiş. Türkiye krizden çıkmak üzereyken, ‘Seçim var’ dedi. Biraz bekleseydi 1,5 yıl sonra rahatlama döneminde seçim olurdu. Zavallı Ecevit yalvardı. ‘İntihar ediyoruz’ dedi.”

Can Bursalı’nın “Neden seçim çağrısı yaptığını Devlet Bahçeli’ye sordunuz mu?” sorusuna yanıtı “Kocayayla’daki yörük şöleninde kendisine sordum. Bahçeli, orada çadırda birisi ile telefonda konuştu. Yüzü sapsarıydı çıkarken. 5 dakika sonra kürsüye çıkıp ‘3 Kasım’da erken seçim var’ diye ilan etti. Birdenbire oldu, hiçbir yardımcısının haberi yok” oldu.

“Bir anda mı oldu?” sorusuna yanıtı ise “Evet bir anda, bir telefonda. Nedir, bilmiyoruz. Ama kendisi bana şöyle açıkladı. Dedi ki: ‘Hürriyet gazetesinde bir yazar, Yalçın Doğan, ‘MHP’siz ve Ecevit’siz iktidar’ diye yazı yazdı. O oyunu bozmak için yaptım.’ Enteresandır, şu anda Devlet Bahçeli, Recep Tayyip Erdoğan’a yapılan eleştirilere ondan önce cevap veriyor. Kesin olarak kraldan çok kralcı” biçiminde.

 

Zeybek’in son iki tümcesi de yerinde.

 

Bahçeli’ye gelen telefon ve sonrası, dikkatinizi çekmiştir!

O telefonu eden kimdi?!

57’inci Hükümetin üç ortaktan ve iki Başbakan Yardımcısından biri, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye telefon edecek, Bahçeli de -yüzü sapsarı kesilmesine karşın- kürsüye çıkacak, daha 1,5 yıl varken, 3 Kasım’da erken seçim” diyecek, sözünün arkasında duracak, ülkeyi 3 Kasım 2002’de erken genel seçime götürecek!

Olacak şey mi?!

Anımsanacaktır, o seçimde DSP, ANAP, DYP ve SP ile birlikte MHP de kendi yüzde 10’luk ülke barajına takıldı, Kamutay (Meclis) dışında kaldı.

AKP tek başına iktidar oldu.  

 

Bahçeli’nin, Zeybek’e “Hürriyet gazetesinde bir yazar, Yalçın Doğan, ‘MHP’siz ve Ecevit’siz iktidar’ diye yazı yazdı. O oyunu bozmak için yaptım” biçiminde söyledikleri hiç gerçekçi ve inandırıcı değil.

Ama…

Bilsin ve bilinsin ki…

Bahçeli istediği kadar saklasın, yüzünü sapsarı kesen telefondaki o sesin sahibi er geç gün ışığına çıkacak.

 

Yalnız bu mu?!

 

Gelen telefonla ülkeyi 3 Kasım 2002’de erken genel seçime götürerek, yüzde 34.4 oyla birinci çıkan, bu oy oranıyla da 363 milletvekili kazanan AKP’ye ve AKP’nin Genel Başkanına söylemedik söz bırakmadı!

AKP’den ve AKP Genel Başkanından da aynı içerikte, ton ve seviyede yanıtlar almasına, bu durumun uzun yıllar sürmesine karşın, bir sabah kalktık ki, Devlet Bahçeli 180 derece dönüş yapmış, partisi MHP ile birlikte AKP’nin ve AKP Genel Başkanının yanında yer almış!

Nasıl, neden olmuştu?!

B i l i n m i y o r !

Ama…

B i l i n e c e k !

 

Bahçeli’den bir “giz” daha:

https://www.odatv4.com/guncel/ve-bahceli-gorundu-14101947-170485 linkini tıkladığınız haberin altında, Bahçeli’nin bıyıklı, sakallı fotoğrafını göreceksiniz.

O bıyık ve sakal 2 gün içinde kesildi.

Gene bir telefonla mı, yoksa bir “telkin” mi geldi, kesildi?!

B i l i n m i y o r !

Ama…

B i l i n e c e k!

 

Dün, 12 Eylül 1980’deki, emperyalist ABD, kontrollerindeki faşist generallere yaptırdığı darbenin 41’inci yıldönümüydü.

41 yıl önce Türkiye’nin aydınlarının, yurtsever solcu gençlerinin yaşadıkları işkencelerin, hapse atılmalarının, uzun yıllara cezalar almalarının, ağır bedeller ödemelerinin aynısını Ülkücüler, MHP’liler de yaşarken, Bahçeli korundu, kollandı, sorguya dahi alınmadı?!

Bahçeli’yi böylesine sahiplenen kim veya kimlerdi?!

Bu da…

B i l i n e c e k !

 

Bahçeli, Namık Kemal Zeybek’e yanıt vereceğine, İmamoğlu’nu, Fatih’e benzetti diye İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e “Siyasi çıkar uğruna fethimizi ve Fatih’imizi sıradanlaştırma çabasında olanlar ecdadımızın hatıralarını sulandıran meczuplardır” https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/bahceliden-aksenere-cok-sert-tepki-6643728/?utm_source=anasayfa&utm_medium=free&utm_campaign=sol_surmanset tümcesiyle yergide bulunmayı yeğlemiş!..

“YIKMAYA YIKMAYA, KEMALİST DÜZENİ YIKMAYA GELİYORUZ”!..

150 150 bakikarakol

Pandemi döneminde Ayasofya Müzesi’nin Cami’ye dönüştürüldüğü gün, elinde kılıçla minbere çıkan, okuduğu hutbede dünya lideri Kemal Atatürk’ü lanet sözcüğü ile anan, 1 Eylül 2021 Çarşamba günkü Adlı Yılın ve Yargıtay’ın yeni binasının açılışında konuşurken “Hani ‘inanç sokakta olamasın, mahallede olmasın, insanın içinde olsun’ diye bir anlayış var ya. ‘İnanç işte insan ile Allah arasında olsun, evine yansımasın, ticaretine yansımasın, siyasetine yansımasın, adaletine, yargısına yansımasın’… Görüyorsunuz ya ortalığı ayağa kaldırıyorlar. İnançtan ayıklansın oralar, adeta bu düşünce insanlığı bu noktaya getirmektedir” https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/ataturkun-laiklik-ilkesini-savunuyoruz-6636861/ sözlerini eden ve şu aralar her konuda, her yerde, her zaman bir “ulema” gibi konuşan 18’inci Diyanet İşleri Başkanı “Prof. Dr.” unvanlı Ali Erbaş, özünde (aslında) konuşturuluyor.

 

Konuşturan, Anayasa Mahkemesi’nin 31 Temmuz 2008’deki “Laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldi” https://www.hurriyet.com.tr/gundem/kapatilmadi-ciddi-ihtar-cikti-9552564 kararını verdiği ve “Demokratik, Laik Cumhuriyet”imizin 100’üncü yıl dönümü olan 2023’ü “hedef” ilan eden Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)!

 

Cumhur İttifakı’nın ve Cumhur İttifakı İktidarı’nın ciddi özgül ağırlıklı küçük ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den dün, konuşturularak, AKP’nin ve Cumhur İttifakı ortağı MHP ile BBP’nin de “hedef” belledikleri “2023 şifresi”nin açılımını yapan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a destek geldi.

http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4866/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_Bahceli__nin___Diyanet_Isleri_Baskani__nin_Yeni_Yargitay_Binasinin_A_.html

Tanrı aşkına bu linki tıklayın, Bahçeli’nin nasıl yanlışlara, çelişkilere düştüğünü, kendisini nasıl yalanladığını, çürüttüğünü, çökerttiğini görün.

 

Bahçeli’nin dünkü yazılı açıklamasını okurken, 1990’lı yıllara gittim.

Rahmetli Mehmet Ali Birandı, şimdi anımsayamadığım TV kanalında yayınlanan 32. Gün Programında yayınlanan, emperyalist Almanya istihbaratının kontrolünde Almanya’da kümelenmiş, Cemaleddin Kaplan Cemati’nin militanlarının bir salonda sergiledikleri gösteriyi anımsadım.

IŞİD, TALİBAN gibi dinci vahşi terör örgütlerinin yöneticileri ve militanları gibi ilkel giysiler giyen, uzun saç sakal bırakan Kaplan Cemaati’nin militanları, ellerinde silahlarla, asker nizamında koşuyorlar, boynuna halat bağladıkları Atatürk heykelini yerlerde süründüyorlardı, bir yandan da ilahi müzikle “Yıkmaya yıkmaya, Kemalist düzeni yıkmaya geliyoruz” diyorlardı!

“Mustafa Kemal ve uşakları zır cahildir” diyecek kadar gerçeklerden kopu, zır cahil, Müftü, İlahiyatçı, siyasetçi (!), Anadolu Federe İslam Devleti (AFİD) kurma özlemiyle yanıp tutuşan, Cemaleddin Hocaoğlu (Kaptan)ı, Almanya Köln’de öldüğünde yerine oğlu Metin Kaplan geçti.

Emperyalist Alman istihbaratının güdümündeki oğul Kaplan, baba Kaplan’ın izinde yol aldı.

 

Tehlikeyi görmezden gelen Bahçeli, bütün bunları anımsar mı?!

 

Benimki de soru mu?!

 

Elbette anımsar.

 

Anımsadığı bilgi donanımı içinde “2023 hedefi”ne, Cumhur İttifakı’na, Cumhur İttifakı İktidarı’na ve birkaç yıldan beri konuşturulan, Demokratik, Laik Cumhuriyet’in kurumlarından olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 18’inci Başkanı Ali Erbaş’a sahip çıkıyor!

 

Anayasa Mahkemesi’nin 31 Temmuz 2008’deki “Laikliğe aykırı fiillerin odağı haline deldi” kararını verdiği yıllarda AKP’ye çok ağır yergi ve hakaretlerde bulunan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin hala giz olan 180 derecelik U dönüşünün arkasındaki nedeni, birkaç günden beri Bahçeli’yi yazıp duran “Taha Kıvanç” kod adlı Fehmi Koru yazsın da öğrenelim!

Ama yazamaz, yazamaz!

Neden yazamayacağını dahi yazamaz!

Bilsin ki, yazılacak gün çok yakın!..

BİR DÖNEM “TÜRK SİYASET SAHNESİNİ ŞEKİLLENDİREN TÜRK KÖKENLİ CIA CASUSU”!..

150 150 bakikarakol

Sözcü Gazetesi yazarı Yılmaz Özdil, dün Siklon* başlıklı uzun ama güzel bir yazı yazmış.

 

Afganistan’ı, Afganistan’ı işgal eden Taliban’ı ve Taliban’ı var eden Yunan kökenli Amerikalı CIA ajanı Gustav Lascaris Avrakotos’u anlatıyor.

 

CBS Televizyonu’nda çalışan tecrübeli gazeteci George Crile’nin 2003’te yazdığıCharlie Wilson’un Savaşı” adlıyla kitabından yararlanmış.

 

Bilgilendirici, yararlı bir yazı.

Okumanızı isterim.

 

Özdil, yazının ortalarında (Parantezi açalım… Yunanistan siyasetini Yunan kökenli CIA casusu yönlendirirken, aynı dönemde Türk siyaset sahnesini, Türk kökenli CIA casusu şekillendiriyordu. Parantezi kapatalım, devam edelim.) diye yazıyor.

 

İlgimi çekti.

Merak da ettim.

 

Yunanistan siyasetini yönlendiren Yunan kökenli CIA casusunun Gustav Lascaris Avrakotos olduğunu anladık.

Ama…

Aynı dönemde Türk siyaset sahnesini şekillendiren Türk kökenli CIA casusunu öğrenemedik.

Çünkü yazmadı; küçük bir ipucu da vermiyor.

Neden?

 

Benim gibi, yazıyı okuyan ya da okuyacak olan vatandaşlar, vurgulanan dönemde Türk siyaset sahnesini şekillendiren Türk kökenli CIA casusunu bilme hakkı.

 

Özdil, o Türk siyaset sahnesini şekillendiren Türk kökenli CIA casusunu yazmalıydı.

“Siklon” başlıklı yazısında neden yazmadığına da açıklık getirerek, Türk siyaset sahnesini şekillendiren Türk kökenli CIA casusunu adı ve soyadıyla yazmalıdır.

 

Yazmalıdır ki, sayıları bir hayli çok Türk kökenli CIA casuslarından hiç değilse birini bilmiş, tanımış olalım…

 

* https://www.sozcu.com.tr/2021/yazarlar/yilmaz-ozdil/siklon-6636715/

ÇAĞDAŞ, ŞIK GİYİMLİ LİDER VE İLKEL GİYİMLİ TALİBAN YÖNETİMİ!..

150 150 bakikarakol

Uluslararası Çalışma Örgütü‘nün (ILO’nun) 1 Eylül 2021’de açıkladığı kapsamlı rapora göre, dünyada emeklisi en fakir ülkelerden Türkiye’nin 20 yıldan beri yönetiminde olan AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, dünya liderleri içinde her olanağa sahip ve olanaklar içinde yaşayan, en güvenli biçimde korunan, en şık, en çağdaş giyinendir.

Öyle ki…

Bir gün olsun, günlük saç, sakal tıraşı olmadan, bazı günler dışında da ceketsiz ve kravatsız kamuoyunun karşısına çıkmadı.

 

Biran…

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanını, uzamış saç, sakalla, kravatsız, ceketsiz, dahası ceket yerine cübbe benzeri uzun bir giysi giydiğini, halkın arasına girdiğini ya da kamuoyunun karşısına çıktığını düşünelim.

 

Nasıl bir tepki alır dersiniz?   

 

 

Dünyanın en ilkel giysisini giyen, uzamış saçı sakalı birbirine karışmışlar da var.

Onlar, üretim babaları emperyalist ABD ile İngiltere olan ve üretim babalarının siyasi ivme kazandırdıkları dinci vahşi terör örgütlerinin lider kadroları, militanları!

 

Onlardan biri, üretim babalarının engin desteği ile Afganistan’ı işgal eden, Afgan halkını çağdışı yönetim anlayışlarıyla yönetecek olan Taliban’dır!

 

Yürürlükteki 1982 Anayasası’nın 2’inci maddesinde “… demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir” yazan Türkiye Cumhuriyeti’nin, çağdaş, şık giyimli Cumhurbaşkanı, Afganistan işgalinin ilk günlerinde, dünyada ve Türkiye’de yankı bulan bir açıklama yaptı.

Afganistan işgalcisi Taliban’ı kastederek, dedi ki:

“Türkiye’nin, onun inancı ile alakalı olarak ters bir yanı yok. Ters bir yanı olmadığı için de onlarla bu konuları daha iyi görüşebileceğimize, anlaşabileceğimize ihtimal veriyorum.” 

 

Yanıt gecikmedi.

Vahşi terör örgütü Taliban’nın sözcüsü Zabihullah Mücahid “Türkiye ile iyi ilişkiler istiyoruz. Türkiye bizim kardeşimiz, inanca dayalı pek çok ortak noktamız var. Türkiye’nin geçmişi bırakıp bugüne ve geleceğe dönmesini istiyoruz. Ondan sonra diyalog isteyebiliriz” diye açıklama yaptı.

 

Muhatap alınan, vahşi terör örgütü işgalci Taliban’nın sözcüsünün şu söylediklerine bakar mısınız?!

 

Kutsal, çağdaş İslam Dini’ne çok büyük zarar veren Taliban ve benzerleriyle, “demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti Türkiye’nin, inanca dayalı hiçbir ortak yanı yoktur, olamaz, olmamalı!

 

Türkiye’nin geçmişi bırakması ne demek?!

 

En ağırı da “Ondan sonra diyalog isteyebiliriz” demesi!

 

Hadi oradan ilkel beyinli yaratıklar!

Siz kimsiniz ki, dünya lideri Kemal Atatürk’ün Türkiye’sinin yönetimine dayatmada bulunuyor, ayar çekmeye kalkıyorsunuz?!

 

Bu içerikte bir çıkışın yapılacağı umudu ve beklentisindeyim…

 

Bu arada…

https://halktv.com.tr/gundem/erdogan-aday-olursa-oy-verir-misiniz-iste-vatandasin-cevabi-471241h linkini tıklayıp okumanızı isterim…

DIŞARIDA DOLAŞMAYI DEĞİL, EVDE “VAKİT” GEÇİRMEYİ SEVEN “AHKAM KESEN” SÖZDE EDEBİYATÇI, YAZAR!..

150 150 bakikarakol

Çok fazla pişmanlığın olmadığı bir yaşam (hayat) geçirmiş.

Ciddi hataları olmamış.

Elbette yanlışlar (hatalar) yapmış; ama bunlardan çabuk dönmeyi bilmiş.

İnançlı biriymiş.

Yaşamı boyunca, Allah‘ın, onu hep koruduğunu, kolladığını hissetmiş.

Sağlıklı bedeni varmış.

Şanslıymış ki, büyük yoksulluğun ne olduğunu görmüş.

 

Asker babanın kızıymış.

İkinci Dünya Savaşı’nın (Harbi’nin) ortasında çadırda doğmuş.

Çocukluğu, 1950’lerde Doğu’da geçmiş.

O zaman çok büyük yoksulluk varmış.

Evlerinde mum bile olmadığı için, kışın ortasında ödevlerini elektrik direğinin altında yapan arkadaşları varmış.

 

“O yoksul Türkiye’den bugünlere geldik, çok şükür. Hızlı bir ekonomik dönüşüm yaşadık. O kadar hızlı olması da beni korkutuyor. Talepler arttı, kıymet bilinmiyor. Zenginlik ve fakirlik hep vardı ama zenginle fakir arasındaki uçurum bu kadar derin değildi. Zenginler varlıklarını teşhir etmezlerdi. Örneğin, biz dışarıda ekmek bile yemezdik, insanların canı ister diye. Şimdi sergiliyorlar zenginliklerini. Bir de tabii koşullar da eskisi gibi değil. Türkiye’nin karnı doydu. Tokuz, çok şükür” diyor.

 

Evlerine çamaşıra gelen teyze, çocukları açlıktan ağladığında, sussunlar diye dövermiş.

 

“Çok şükür, bugün artık açlıktan ziyade açgözlülük var. Açlık görecelidir, mutlak açlık, alınması gereken günlük besinden mahrum olmaktır. Ben gerçek açlığın ne demek olduğunu bizzat yaşadım, gördüm. O yüzden, siyasi bir söylem olarak açlık Türkiye’nin bugünkü koşullarında inandırıcı gelmiyor. Bir de, bizler komşumuz açken tok uyuyamayan insanlarız. Bizde acından ölen kimse olmaz” da diyor.

 

Ve döktürüyor:

“Komşunuz açken tok uyuyabilir misiniz? Uyuyabiliyorsanız mesele yok. Uyuyamıyorsanız, aç, hasta insanlar kapınıza gelmişlerse, almamazlık yapamazsınız. Bakmayın siz ülkeye alındılar diye ‘kızanlar’ da iş başa düştüğünde insanları ortada bırakmazlar. Mesele muhalefet olsun. Yalnız şunu söylemeliyim: Göç hadisesini ağzımıza yüzümüze bulaştırmadan çok dikkatli yönetmek zorundayız. Meşhur sözdür: ‘Hayrı uzatma, şerre dönüşür. Şikayetler artar, düşmanlıklar oluşur’ filan.

İşin başından misafirlik koşullarını, süreci, aldı-verdiyi kağıda dökmek lazım ki, sonradan kimse küsmesin, mızıkçılık da etmesin.”

 

Şu sözler de onun:

“Çok dışarı çıkmadığım için evde vakit geçiriyorum. Dolaşmayı seven biri değilim, zaman ziyanı gibi gelir. Zaman kavramı benim için önemli. Bir şeyi yaparken neyi kaçırıyorum diye düşünerek yaşadığım için vaktimi en doğru şekilde kullanmaya çalışıyorum. Saniyeler bile kıymetli. Değerini bilerek yaşamalıyız.”

 

Bu, baştan aşağı çelişkilerle, gerçekleri çarpıtmakla dolu sözler, “düşünmeyen”, “düşünmeden yaşayan”, “düşünmeden konuşan” bir cahile ait!

 

O cahil açlığı görmekle, yaşamakarıştıran sözde edebiyatçı, yazar Alev Alatlı!

 

Alatlı, alıntıladığım bu çelişkiler, çarpıtmalar yığını sözleri, Türk basının değil, iktidarın amiral gemisi Sabah Gazetesi’nde dün tepeden “Edebiyatçı Alev Alatlı: CHP sol bir parti değil elitist muhafazakar partidir” başlığıyla yayınlanan Tuba Kalkıç imzalı söyleşide https://www.sabah.com.tr/yazarlar/gunaydin/tuba-kalcik/2021/09/06/edebiyatci-alev-alatli-chp-sol-bir-parti-degil-elitist-muhafazakar-partidir etmiş.

 

Uzatmayayım.

 

Yazımı Yoksa Alev Alatlı, “Karnım doydu, tokum çok şükür” mü demek istiyor?!. ironisiyle bitireyim…

YILMAZ ATEŞ “BAYKAL GÜZELLEMESİ”Nİ BIRAKSIN, 2 YIL 6 AY 12 GÜNDÜR YANITLAMADIĞI SORULARI YANITLASIN!..

150 150 bakikarakol

https://tr.wikipedia.org/wiki/Y%C4%B1lmaz_Ate%C5%9F linkinden özgeçmişini okuyacağınız, CHP Ankara eski Milletvekili, 22’inci Dönem Kamutay (Meclis) Başkanvekili Yılmaz Ateş, dün, CHP’nin, yakın zamana kadar da Baykal Ailesi’nin amansız karşıtlarından, Gökçeklerin yandaş Beyaz TV’sindeydi.

Pazar günleri saat 11.00’da başlayan, Melissa Bağcı sunumunda canlı yayınlanan Akılda Kalsın programında, A Takımında yer aldığı “Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal’a güzellemeler yaptı.

“Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal’ın antiemperyalist ve emperyalist ABD karşıtı olduğunu (!), onlara karşı savaşım verdiğini (!) anlatı.

 

Partim CHP’min ne yazık ki başındaki “adı lazım değil”le ilgili ise doğruları söyledi.

Partiden (CHP’den) ihraç edildiği için değil…

 

Soyadındaki gibi ateş olsa cürüm kadar yer yakan Yılmaz Ateş’e anımsatmak ve sormak isterim.

Size, 25 Şubat 2019 Pazartesi saat 00.59’da Messenger’dan yazdım:

Yılmaz Bey; Deniz Baykal’a yakınlığınızı bildiğim için bilginize başvuruyorum… Hasan Altıner adlı beyefendi önceki gün (23 Şubat 2019 Cumartesi) facebookta bir paylaşımda bulundu. Aynen şöyle yazıyordu: “Sayın Deniz Baykal yeminden sonra biriken parasının çekini Çağdaş Eğitim Vakfı’na bağışlamıştır.” Böyle bir habere rastlamadım. Dün, İlk Kurşun internet gazetesinde çok kısa bir haber okudum. Tatmin edici ve inandırıcı değildi. Yardımcı olursanız sevinirim: Bağış olayı doğru mu? Çek, Çağdaş Eğitim Vakfı’na, tam olarak hangi gün, kime verildi?.. Çekteki para miktarı –sakıncası yoksa- ne kadardı?.. Aydınlatmanız dileği ile saygılarımla… Baki Karakol… bakikarakol@hotmail.com

 

Hasan Altıner de, iznini almadığım için adını yazmayacağım İzmir CHP eski İl Başkanı da –siz onu iyi tanırsınız- sizin de adınızı verdikleri için yazdım.

 

Bugün 6 Eylül 2021 Pazartesi.

Aradan –yanlış hesaplamadıysam- 2 yıl 6 ay 12 gün geçti.

Yanıt vermediniz.

Neden?

“Bana ulaşmadı”, “Görmedim” diyebilirsiniz.

Şimdi gördünüz.

Buyurun, eğip bükmeden yanıt verin, buradan paylaşayım.

Bekliyorum…

DESTİCİ, YEREL SEÇİMLERDE BARAJ OLMADIĞINI BİLEMİYORSA, SİYASETİ BIRAKSIN!..

150 150 bakikarakol

Dünkü CUMHUR İTTİFAKI VE CUMHUR İTTİFAKI İKTİDARI ÇÖKERKEN, DESTİCİ’DEKİ KUYRUK ACISI!.. başlıklı yazımda, Cumhur İttifakı’nın mini ortağı Büyük Birlik Partisi’nin (BBP’nin) Genel Başkanı Ankara Milletvekili Mustafa Destici’nin, şu sözlerini paylaşmıştım:

Biz Büyük Birlik Partisi olarak çok net söylüyoruz: Seçimlerde baraj uygulamasını doğru bulmuyoruz ve bunun kaldırılmasını istiyoruz. Sadece milletvekili seçimleri için değil, yerel seçimlerde de bunun uygulanmamasını istiyoruz.

Siyasi partiler yasası ve seçim kanunu ile ilgili önceliğimiz şu: Biz demokratik temsilde adaleti, yönetimde istikrarı ve güçlü Meclis’i, kendi düşüncelerini Meclis’te tam olarak ifade edebilen ve buna göre oy kullanabilen Milletvekillerinin olduğu bir Meclis’i ve yönetimi, yerel yönetimleri arzu ediyoruz.” 

 

İlk paragraftaki “Sadece milletvekili seçimleri için değil, yerel seçimlerde de bunun uygulanmamasını istiyoruz” tümcesinin bitiminde, parantez açmış, “Benim bildiğim, yerel seçimlerde baraj yok” diye yazmış, parantezi kapatmıştım.

Sonra bu tümcemi silmiştim.

 

Yerel seçimlerde Belediye Başkanları, Belediye Meclis Üyeleri, İl Genel Meclis Üyeleri ve Muhtarlar seçilirler.

 

Minik de olsa, koca Cumhur İttifakı(!)nın ortağı siyasi partinin Genel Başkanı ve Milletvekili biliyor ki “Sadece milletvekili seçimleri için değil, yerel seçimlerde de bunun uygulanmamasını istiyoruz” diyor, düşüncesinin etkisiyle, İl Genel Meclisi Üyesi seçiminde baraj uygulanıyor olabilir ikilemine düştüm.

Saat de ilerlemişti.

Gece yarısı arama yapmam şık olmazdı.

Çözümü, parantez içindeki o tümcemi silmekte buldum.

 

Bu yazıma başlamadan önce, Kars Atatürk Ortaokulu’ndan arkadaşım, sevdalısı olduğum Kars’ımın iki dönem Belediye Başkanlığını yapmış Naif Alibeyoğlu’nu aradım.

Destici’nin sözlerini aktardım, “Genel Seçimlerdeki gibi yerel seçimlerde de baraj var mı?” diye sordum.  

Kendine özgü hoş gülüşünün ardından “Yok” dedi, örneklerle anlattı.

 

Önerim, çağrım şu ki:

Destici, Yerel Seçimler’de baraj olmadığını bilemiyorsa, siyaseti bıraksın!

Onun gibiler de…

CUMHUR İTTİFAKI VE CUMHUR İTTİFAKI İKTİDARI ÇÖKERKEN, DESTİCİ’DEKİ KUYRUK ACISI!..

150 150 bakikarakol

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) dün de -her zamanki gibi- gerçekçilikten ve inandırıcılıktan yoksun bir açıklama yaptı:

“Ekonomimiz yılın ikinci çeyreğinde yüzde 21,7 büyüdü”!

Kimse inanmadı.

İnanmak bir yana, “TÜİK kafa buluyor” denildi, arkasından yerildi.

Ucube Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi kabul edilmesinden bir yıl sonra uygulanmaya konulduğundan beri, inanırlığını, güvenirliğini yitirmeyen kurum, bürokrat, siyasetçi kalmadı!

Bu yüzden, Ucube Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin destekçisi siyasi güç Cumhur İttifakı ve Cumhur İttifakı İktidarı her geçen gün eriyor, çöküyor.

Yandaş anket ya da araştırma şirketleri bile erimeyi, çökmeyi gizleyemiyorlar!

Cumhur İttifakı’nın oyu yüzde 32’lere indi.

Büyük ortak AKP’nin oyu yüzde 25’lerde, küçük ortak MHP’nin yüzde 7’lerde…  

Mini ortaklarından Büyük Birlik Partisi’nin (BBP’nin) oy oranı yüzde 0.01’in de altında.  

 

Cumhur İttifakı’nın ortaklarından AKP ve MHP, diğer mini ortakları dikkate, kale almadan, kendi aralarında, ittifakı çöküşten kurtarabilmek için çalışmalar başlattılar.

Bu çalışmalardan biri, Yüzde 10 olan Ülke Seçim Barajı’nı aşağılara çekmekti.

 

Ucube Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin Cumhur İttifakı İktidarı’nın ve Cumhur İttifakı’nın 1 NumaraAKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, 29 Ağustos 2021 Pazar günü Bosna Hersek ve Karadağ ziyareti dönüşünde uçakta beraberindeki gazetecilere açıklamalarda bulunurken, seçim barajıyla ilgili soruya Barajla ilgili olarak şu anda belirgin hale gelen aslında 7 ama bu konuda Cumhur İttifakı olarak MHP’li arkadaşlarımızın nihai kararını bizim arkadaşlarımız henüz almış değiller. Ancak 7 netleşmiş vaziyette. MHP de 7’ye olumlu bakıyor. Bunun altında bir şey olur mu olmaz mı, henüz önümüze gelmiş değil. Öyle bir şey olursa o da tabii konuşulabilir ama şimdilik böyle bir şey yok” yanıtını verdi.

 

Ve dün…

Cumhur İttifakı’nın, Cumhur İttifakı İktidarı’nın küçük ama özgül ağırlıklı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, iç ve dış konulara ilişkin konuştu.

Seçim Barajı ile ilgili özetle şunları söyledi:

“Cumhur İttifakı’nın iki ana partisi kurulan bir komisyon marifetiyle, seçim sistemi ve barajın oranı hususunda samimi ve iyi niyetli şekilde görüşmeler yapmışlardır.

Sayın Cumhurbaşkanımız Bosna-Hersek ve Karadağ ziyaretinin ardından uçakta bulunan basın mensuplarına barajın yüzde 7 olacağını açıklamıştır.

Nitekim baraj konusundaki arayış ve çalışmalar bu açıklamayla noktalanmış ve Cumhur İttifakı’nın baraj kararı yüzde 7 olarak tescillenmiştir.”

 

Pardon!

“Tescillenmiştir” ne demek?!

Tescillenme işini, Genel Kurul’da aldığı kararla Kamutay (Meclis) yapmıyor mu?!

Bahçeli’nin bu söylemi, Kamutay kararıipotek altına almak değil midir?!

Hem…

Bahçeli, yüzde 7 barajını geçmelerinin çok zor olduğunun/olacağının ayırtında değil mi?!

Yüzde 3’te veya yüzde 5’te neden karar kılmadı, irade belirlemedi?!

Bindiği dalı kesen Nasrettin Hoca gibi davranmak zorunda mıydı?!

 

Bahçeli’den birkaç saat sonra, Cumhur İttifakı’nın mini ortağı Büyük Birlik Partisi’nin (BBP’nin) Genel Başkanı ve Ankara Milletvekili Mustafa Destici, partisinin Genel Merkezi’nde basının karşısına çıktı, şunları söyledi:

Biz Büyük Birlik Partisi olarak çok net söylüyoruz: Seçimlerde baraj uygulamasını doğru bulmuyoruz ve bunun kaldırılmasını istiyoruz. Sadece milletvekili seçimleri için değil, yerel seçimlerde de bunun uygulanmamasını istiyoruz.

Siyasi partiler yasası ve seçim kanunu ile ilgili önceliğimiz şu: Biz demokratik temsilde adaleti, yönetimde istikrarı ve güçlü Meclis’i, kendi düşüncelerini Meclis’te tam olarak ifade edebilen ve buna göre oy kullanabilen Milletvekillerinin olduğu bir Meclis’i ve yönetimi, yerel yönetimleri arzu ediyoruz.” 

 

Doğru sözler.

Ama söyleyen Destici içten değil!

Destici’nin kuyruk acısı başka!

O da, dikkate, kale alınmamak!

Ortaklar arasına girmek gibi olmasın, Destici haklı…

AKP GENEL BAŞKANI CUMHURBAŞKANI GÖNLÜNÜ FERAH TUTSUN, MİLLET İTTİFAKI, İKTİDARLARINDA DEVR-İ SABIK YARATMAYACAK…

150 150 bakikarakol

Medya Mahallesi’nin Ayşenur Ablası, Ayşenur Arslan, 23 Ağustos 2021 Pazartesi günlü ERDOĞAN’IN MASASINDA HANGİ “U DÖNÜŞÜ” VAR? https://halktv.com.tr/makale/erdoganin-masasinda-hangi-u-donusu-var-650527 başlıklı yazısında, Ankara’nın siyasi kulislerine hakim ve bir hayli deneyimli bir isimden aldığı bilgileri paylaşıyor.

Arslan, o ismin, masada olduğunu savladığı (iddia ettiği) bir başka seçeneği şöyle yazıyor:

“Erdoğan daha şimdiden ‘onurlu ve güvenli bir çıkış’ için nabız yokluyor. Devr-i sabık yaratılmayacağından.. Tıpkı Trump gibi yarın gidip öbür gün ‘nerede kalmıştık’ diye mücadeleye dönebileceğinden emin olursa.. İlk seçimde gider, ardında bıraktığı krizleri yerine geleceklerin sırtına yükler.. Ve son 20 yılda -TSK’dan Emniyet’e akademiden yargıya- oluşturduğu kadroları DAHA GÜÇLÜ BİR GERİ DÖNÜŞ için seferber eder.”

 

Katılıyorum.

Çünkü…

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının böyle düşünebileceğini ve bu düşüncesini yaşama geçirebileceğini yazmıştım.

 

Aylar önce yazdıklarınızın, aylar sonra kulislerde konuşulması, mesleğin duayeni tarafından kaleme alınması, alıntılanması ve gündem olması hoş bir gelişme…

 

Devr-i sabık yaratılmayacağına ilişkin iki yazımdan paylaşımlarda bulunacağım:

 

14 Nisan 2021 Çarşamba günlü TANRI AŞKINA “128 MİLYAR DOLARIN HESABINI VEREMİYORSAN, SANDIĞI GETİR, NAMUSUNLA GİT BARİ” NE DEMEK?!. https://bakikarakol.com/tanri-askina-128-milyar-dolarin-hesabini-veremiyorsan-sandigi-getir-namusunla-git-bari-ne-demek/ başlıklı yazımda, “… Eğer hesabını veremiyorsan sandığı getir, namusunla git bari” ne demek?!

Sandığın getirilmesinin karşılığı, 128 Milyar Dolar’ın ve 19 yıllık AKP iktidarlarının sorgulanmayacağının sözü, “teminatı” mı?!
Bu, “siyasi rüşvet teklifi” değil de nedir?!

128 Milyar Doların nereye gittiği sorulmayacak, araştırılmayacak, sorumlular yargı önüne çıkarılmayacaksa…
19 yılda yaptıklarının hesabı AKP’den, AKP’lilerden, AKP’nin bürokrat kadrolarından, beşli çeteden vb yargıda hesap sorulmayacaksa…
Bu da halkı kandırmak, halka yalan söylemek değil midir?!
diye yazıyorum.

18 Mayıs 2021 Salı günlü YAŞAMLARI YAŞANILMAZ KILINAN İNSANLARDAN “HELALLİK” İSTEMEK VE “MUHALEFET AĞALARI”NIN “SİYASİ RÜŞVET”İ!.. https://bakikarakol.com/yasamlari-yasanilmaz-kilinan-insanlardan-helallik-istemek-ve-muhalefet-agalarinin-siyasi-rusveti/ başlıklı yazımda yazdıklarım ise özetle şöyle:

Partim CHP’min ne yazık ki başındaki “adı lazım değil” 14 Mayıs 2021 Cuma günü @kilicdarogluk hesabından “Helalleşelim kesinlikle. Türkiye için erken seçim çağrısı yapıyorum. Seçim! Hemen! #HemenSeçim” https://twitter.com/kilicdarogluk/status/1393198088257515521diye paylaşımda bulundu.
Tanrı aşkına, “Helalleşelim kesinlikle” ne demek?!
Kendisi ile helalleşmek istenmiyor ki!
Kendisi ile helalleşmek istemeyene “helalleşelim kesinlikle” diyerek, iktidar olduklarında geçmişe yönelik hesaplaşmanın içine girmeyeceklerinin yani devr-i sabık yaratmayacağı”nın işaretini/sinyalini, sözünü mü veriyor?!

Bunu uzatmayayım, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e geçeyim…
14 Mayıs 2021 Cuma günü saat 15.10’da @meral_aksener hesabından gerçekleştirdiği paylaşımda şunları yazıyor:
“Sayın @RTErdogan sen unutmuş olabilirsin ama, siyasetçi milletiyle kürsülerde değil, sandıkta helalleşir. Madem helalleşmek istiyorsun, korkma, getir sandığı helalleşelim. Zor durumdaki çiftçiyle, esnafla, işsiz gençle helalleşelim. Milletimizin kutlu iradesiyle helalleşelim.” https://twitter.com/meral_aksener/status/1393176864395509765

 

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı gönlünü ferah tutsun, Millet İttifakı ilan etti:

İtidarlarında Devr-i sabık yaratmayacak

İÇ KAN AĞLARKEN, MUTLU OLMAK!..

150 150 bakikarakol

Rize’yi, Artvin’i sel bastı!

İnsanlar öldü, evler yıkıldı, hayvanlar telef oldu, araçlar sele kapıldı!

Partili Cumhurbaşkanı Hükümet Sistem’nin Cumhur İttifakı İktidarı’nın tek sorumlusu AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, kendi ilçesi Rize’nin Güneysu’ya gitti.

Zar zor toplanan kalabalığa konuştu.

Sonra da…

-İnanılır gibi değil!-

Çay attı!

 

Doğu Karadeniz’de sel felaketinin acısı can yakarken, Akdeniz ve Ege’de ormanlarımız cayır cayır yanmaya başladı!

Orman köyleri kül oldu!

Kaç insan yaşamını yitirdi!

Evcil hayvanlarla orman hayvanlar telef oldu!

Partili Cumhurbaşkanı Hükümet Sistem’nin Cumhur İttifakı İktidarı’nın tek sorumlusu AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, Marmaris’e gitti.

Angarlarda Türk Hava Kurumu’nun (THK’nın) yangın söndürme uçakları olmasına karşın, önceden bakımları yapılamayıp yangın söndürmeye hazır hale getirilmemesine, göz göre göre ormanların 13 gün yanmasına öfkelenen insanlara konuştu.

Ve…

Marmaris’te de, konuşması bitiminde, Rize Güneysu’da olduğu gibi –Aman Tanrım-, çay attı!

 

İçim yandı!

70’e yaklaşan yaşıma karşın, hüngür hüngür ağladım!

 

Akdeniz’deki, Ege’deki orman yangınlarına, başka bölgelerdeki yangınlar eklendi!

 

Ülke bir felaket yaşıyordu!

 

Tam bu sırada, sel Batı Karadeniz’i vurdu!

Sinop ve Bartın’dan sonra özellikle Kastamonu Bozkurt’ta çok etkili oldu!

80’nin üzerinde insanımız yaşamını yitirdi!

Dere yatağına yapılan çok katlı binalar çöktü!

Maddi hasar çok büyüktü!

Partili Cumhurbaşkanı Hükümet Sistem’nin Cumhur İttifakı İktidarı’nın tek sorumlusu AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının,

Bozkurt’a gideceğini internet basınından okuduğumda, çay atmaması için Tanrı’ya yakardım durdum!

Tanrı yakarışımı mı ddikkate aldı, yoksa Partili Cumhurbaşkanı Hükümet Sistem’nin Cumhur İttifakı İktidarı’nın tek sorumlusu AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, Güneysu ve Marmaris’te çay atmasına gelen yoğun tepkilerden ötürü mü, bilemem, Bozkurt’ta, konuşması bitiminde çay atmadı!

Ne kadar çok sevindim, ne kadar çok mutlu oldum, anlatamam!

Bozkurt’ta çay atmadığı için Partili Cumhurbaşkanı Hükümet Sistem’nin Cumhur İttifakı İktidarı’nın tek sorumlusu AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanına teşekkür ettim!

Hala da ediyorum!

 

Aynı duyguyu, Milli Savunma Bakanlığı’nın, emperyalist USA/ABD üretimi vahşi terör örgütü Taliban’ın silah atmadan, çok kolay ele geçirdiği, yönetimine el koyduğu Afganistan’dan, askerimizin çekileceğini duyurduğunda yaşadım!

Yaşıyorum!

Ve…

Teşekkür ederim!

 

İç kan ağlarken, mutlu olmak!..

Anca yaşayan anlar!..