Yazılarım

GENE SUUDİ ARABİSTAN’DA, GENE RİYAD’DA, GENE AYNI STADYUMDA 16 MART 2016’DA YAŞANAN UNUTTUĞUMUZ!..

150 150 bakikarakol

Hala anlamış, bilgilenmiş değilim:

Fenerbahçe ile Galatasaray arasındaki Yüzüncü Yıl Süper Kupa karşılaşmasının, 29 Aralık 2023 Cuma günü, Suudi Arabistan’da, Başkent Riyad’da oynanmasına, Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) hangi neden veya nedenlerden ötürü karar verdi?!

Resmi bir açıklama olmadı.

Olmadı ama halk arasında yaygın bir biçimde konuşulmaya başlandı:

“Suudi parası”!

Ülkenin içine sokulduğu ekonomik çıkmazlardan ve de iktidarın, başta Suudi Arabistan olmak üzere, petrol zengini Arap ülkelerinin emperyalist işbirlikçisi yönetimlerinden “para” almak/alabilmek “mesai”lerinden ötürü usa (akla) ilk gelen “para” oluyordu.

Ama “ana “özne, para” idi.

 

TFF’nin, “ana özne para”dan yana kararı, toplumda beklenenin çok üstünde tepkiyle karşılandı; ancak TFF Başkanı ve yönetimi dikkate almadı!

TFF, Galatasaray ve Fenerbahçe kulüplerinin “Suudi Arabistan’da oynamayalım, illerimizin birinde oynayalım”  istem içerikli başvurusuna da kulak tıkadı; kulak tıkamakla kalmadı, iki kulübün, “para için”, süper kupanın Riyad’da oynanmasını istediğini savladı (iddia etti) ve bu savını el altından yaydı!

Bir anlamda, kendinde odaklaşan “itham”ı, Fenerbahçe ve Galatasaray’a atmaya kalkıştı. Ama inandırıcı olmadı/olamadı.

 

29 Aralık 2023 gününe gelindi.

Toplumda kimsede, özellikle futbolseverlerde ve Galatasaray, Fenerbahçe taraftarlarında bir heyecan, coşku yoktu, üzüntü, sessizlik vardı.

 

Gece saat 19.45’te karşılaşma başlayacaktı.

Takımlar, ısınmak için sahaya “Atatürk”lü tişört ve dünya lideri Kemal Atatürk’ümüzün “Yurtta barış, dünyada barış (Yurtta sulh, dünyada sulh)” sözü yazılı pankartla çıkma,  sahada da “İstiklal Marışı”mızı okumak istediler.

Suudi yöneticiler kurşun yemişe döndüler, “Olmaz” dediler, soyunma odalarının önüne polis, asker diktiler.

O sırada, Fenerbahçe Kulübü Başkanı Ali Koç gürledi:

“Atatürk yoksa Türkiye de yok, maç da yok!”

Galatasaray Kulübü Başkanı Dursun Özbek de aynı düşünüyor.

Böylece iki kulüp maça çıkmıyor, “karar” resmi olarak bildiriliyor, maç erteleniyor.

 

Bu karar, bu gelişme ülkemizde ve dünya ülkelerinde bomba etkisi yapıyor!

 

“Mazlum ülkeler”e örnek olmuş Türk halkı, “örnekliği”ne bir yenisini eklemişti!

 

O gece Türk halkı, 20 yılı aşkındır sürdürdüğü sessizliğini “çığlığa”, “sevince”, “mutluluğa” dönüştürdü!

Ulusal onurun, gururun tadını iliklerinde hissetti!

Sevinçten uçuyordu!

Taraftar, takımının bayrağını aldı, Atatürk ve Sabiha Gökçe Havaliman’na koştu, Suudi yönetimini ve arkalarındaki, “Türk, Atatürk düşmanı” emperyalistlerin ağa babası, ödlek, kalleş İngiltere yönetimini ters köşe yapan Galatasaray, Fenerbahçe kulübünün yöneticileri ile futbolcularının, Riyad’dan dönmelerini, gecenin soğuğuna karşın saatlerce beklediler!

 

Ulus “ulusal bayram” yaşarken, Suudi beslemesi gazeteler, televizyonlar, internet basını, sosyal basın trolleri, yazarlar, çizerler, konuşan gevezeler vb adeta “ulusal yas” ilan ettiler!

Bunlara, emperyalist İngiltere’nin, ABD’nin, Almanya’nın, Fransa’nın, İspanya’nın, Hollanda’nın vb yerel işbirlikçileri de katıldılar!

Hep bir ağızdan, “ulusal onur”u, “ulusal duruş”u göklere çıkaran Fenerbahçe’mizi, Galatasaray’ımızı çarmıha germeye, bir kaşık suda boğmaya kalktılar; Suudi Arabistan yönetiminden üstü kapalı biçimde özür üstüne özür dilediler, “Bir halt ettik” demeye getirdiler!

 

Siyasilerden…

Örneğin, Cumhur İttifakı’nın yandaşı Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek X hesabından “Galatasaray ve Fenerbahçe yönetimlerini Türkiye’de Atatürkçü mevziilerde görmüyoruz. Suudi Arabistan’da birden Atatürkçü kesildiler. Onları yönlendiren var. Galatasaray ve Fenerbahçe yönetimleri Türk milletiyle Arap ülkelerinin arasını açmak isteyen emperyalistlere alet oldular”  https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/dogu-perincek-fenerbahce-ve-galatasarayi-hedef-aldi-araplara-karsi-2157538 diye yazdı.

(Başka yazdıklarını, linki tıklayarak okuyabilirsiniz.)

Perinçek’e, X hesabımdan SEN Mİ “ATATÜRKÇÜ”SÜN?!. OLMA OLMA!.. SENDEN, SENİN GİBİLERDEN ATATÚRKÇÜ” OLMAZ!..  https://twitter.com/BakiKarakol/status/1741083606313795792 tümcelerimle yanıt verdim.

 

“Atatürk”, “Atatürkçülük” konularında burnundan kıl aldırmayan, şimdi İstanbul AKP Milletvekili Hulki Cevizoğlu’nun ettiği şu “ceviz kabuğunu doldurmayan” sözüne/yazdığına ne demeli?!:

“Arkadaş, Suudi Arabistan’da, Belçika’da Avrupa’da, kutuplarda Atatürk tişörtü giyeceğim diye milleti ayağa kaldırmanın alemi var mı?https://halktv.com.tr/siyaset/akp-milletvekili-hulki-cevizoglu-ataturk-tisortu-giyecegim-diye-milleti-ayaga-793969h

 

Cumhuriyet Gazetesi’nin internet sitesinin 30 Aralık 2023 Cumartesi günkü manşetlerinden biri şuydu:

“Türkiye ayağa kalktı: Devlet Bahçeli’nin ‘Suudi Arabistan’ sessizliği dikkat çekti”

https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/turkiye-ayaga-kalkti-devlet-bahcelinin-suudi-arabistan-sessizligi-2157501

28 Aralık 2023 Perşembe günü gerçekleştirdiğim BİR SİYASİ PARTİ GENEL BAŞKANI VAR… CHP’YE DÜŞMAN KESİLENLERDEN VE ETMEDİK HAKARET BIRAKMAYANLARDAN… AİLESİ KÖKTEN CHP’Lİ… BABASI, İSMET İNÖNÜ TUTKUNU… KİM BU CHP SİYASİ PARTİ GENEL BAŞKANI?!. YANIT, http://bakikarakol.com SİTEMDE 3 OCAK 2024 ÇARŞAMBA GÜNLÜ YAZIMDA… https://twitter.com/BakiKarakol/status/1740332606804427041 paylaşımımda sözünü ettiğim kişi olan Devlet Bahçeli sessizliğini, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’nın açıklamasından bir gün sonra (31 Aralık 2023 Pazar) X hesabındaki paylaşımıyla bozdu:

“Aziz Atatürk, Türk milletine ve Türk tarihine mal olmuş yüksek bir şahsiyettir. Onun adı ve anıları üzerinden kamplaşma üretmeye gayret edenler 2024 yılında da hayal kırıklığına uğrayacaktır. Türkiye Cumhuriyeti, milli ve üniter bir devlettir. Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü her türlü siyasi mütalaa ve mülahazanın önünde ve üstündedir. Nihai hüküm 29 Ekim 1923 tarihinde verilmiş, 29 Ekim 2023 tarihinde de teyit edilmiştir. Bu karardan geri dönüş diye bir şey söz konusu değildir. Bu nedenle makûs ve menhus emel sahipleri karanlık hesaplarını tekrar gözden geçirmek durumundadır. Aksi halde ödenecek bedellerin ağırlığı da doğrudan doğruya artacaktır.

Hayatın her alanına provokasyon yatırımı yapan, milli ve manevi hassasiyetlerimizi kanatmak pahasına kaşıyan, bilhassa Türk sporunu kirli amaç ve arzularına alet etmek için sürekli faal halde bulunan kim ya da kimler varsa, bu kapsamda hangi çevreler hamle üstüne hamle peşinde koşuyorsa, bilinmesini özellikle isterim ki, alayının karşısında sapasağlam durmaya 2024 yılında da azimle devam edeceğiz.” https://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/5259/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_sosyal_medya_hesabi_X_uzerinden_yayinladiklari_mesajlari_3.html

 

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhur İttifakı ve Cumhur İttifakı İktidarı ortağı Bahçeli’den bir gün önce şunları söylüyordu:

“Sözlerime son vermeden önce, dün gece yaşanan hadiselerden duyduğumuz üzüntüyü burada altını çizerek vurgulamak istiyorum. Biz, futbol başta olmak üzere Türk sporunun tartışmalarla değil, başarılarla gündeme gelmesini arzu ediyoruz. Hangi sebeple olursa olsun sporun günlük siyasi rekabetin mezesi hâline getirilmesi yanlıştır, hatalıdır, sporumuza hiçbir faydası yoktur. Dün geceden itibaren muhalefet partilerinin yaptığı açıklamaları istismar siyasetinin yeni örnekleri olarak görüyoruz. Cumhuriyet 85 milyonun ortak değeridir. Gazi Mustafa Kemal, bu ülkenin banisidir. Daha düne kadar, affınıza sığınarak söylüyorum ‘Siz Atatürk’ün askeri değil, itlerisiniz.’ diyenlerle el ele, kol kola yürüyenlerin bugün söylediklerinin bizim nazarımızda hiçbir kıymetiharbiyesi yoktur. Türkiye’nin ve Türk milletinin onurunu, haysiyetini, şerefini bizim nasıl savunduğumuzu CHP bilmese de tüm dünya çok iyi biliyor. Ülkemizin itibarını, bizim nasıl koruduğumuzu muhalefet bilmese de tüm insanlık gayet iyi biliyor. CHP ve şürekâsı ders vermeyi bıraksınlar, şayet samimiyseler gitsinler önce bölücü örgütün uzantısı ittifak noktalarından hesap sorsunlar. Dünkü olayın mecrasından çıkarılarak şov ve provokasyon malzemesi yapılmasına müsaade edemeyiz. Hele hele müessif bir olay üzerinden milletin inancına ve mukaddesatına ahlaksızca dil uzatılmasını hiçbir şekilde mazur göremeyiz. Bu konuda yapılması gereken ne varsa, hangi adım atılması gerekiyorsa onu yapmaktan çekinmedik, çekinmeyiz. Dünkü hadiseden dolayı futbolseverlere, 20 yılım futbolla geçti, bunlar gibi tribünden seyretmedik ve spor camiasına geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Tüm kulüplerimizden, sporun barışı, dayanışmayı, işbirliğini temsil eden fair play ruhuna samimiyetle sahip çıkmalarını bekliyorum.” https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/150661/-turkiye-nin-kultur-sanat-iklimi-mutlaka-hak-ettigi-seviyelere-ulasacaktir-

( 2 Ocak 2024 Salı günü –dün- de konuştu:

Çeşitli provokasyonlarla ve art niyetli söylemlerle ülkemizi bölgesinden, bölgedeki ortaklarından çok güçlü tarihî, dinî, beşeri, ekonomik ve ticari bağlarının olduğu kardeş ülkelerden koparma girişimlerinin farkındayız. Yaz aylarında ülkemizin en önemli gelir kalemlerinden biri olan turizmi baltalamaya yönelik dış bağlantılı bir kampanya yürütülmüştü. Şimdi benzer bir dalganın muhalefet partilerinin de desteğiyle bu sefer spor üzerinden oluşturulmaya çalışıldığını görüyoruz. Asla tasvip etmeyeceğimiz nefret söylemleriyle insanlar, toplumlar, inançlar, ülkeler hedef alınıyor. Sırf kökeninden dolayı insanlar horlanıyor, aşağılanıyor, hakarete maruz bırakılıyor. İslam düşmanlığına ve yabancı karşıtlığına varan bir furya ile karşı karşıyayız. Muhalefet aktörleri de gündeme gelmek uğruna maalesef bu mülevves, bu pespaye, bu son derece tehlikeli nefret siyasetine gönüllü figüranlık yapmaktadır. Bu nefret dalgasının Türkiye’ye yatırım yapan, deprem felaketi dâhil zor zamanlarımızda yanımızda olan, ülkemizin en önemli ticari ortakları arasında yer alan kardeş ülkeleri hedef alması asla tesadüf değildir. Burada Türkiye’ye ve Türkiye’nin çıkarlarına yönelik sinsi bir operasyon, çok açık bir sabotaj girişimi vardır. Nasıl daha önceki kirli senaryoları yırtıp attıysak Allah’ın izniyle bu oyunu da mutlaka boşa çıkaracağız.”

https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/150677/-2023-yili-ihracati-255-milyar-809-milyon-dolara-ulasarak-cumhuriyet-tarihimizin-rekorunu-kirdi- )

 

Aynı gün (30 Aralık 2023 Cumartesi) CHP Genel Başkanı Özgür Özel de, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan saatler önce şöyle diyordu:

“Aylardır şunu söylüyorum: Fenerbahçe ve Galatasaray Türkiye’nin 2 güzide kulübü. Süper Kupa maçı yapacaklarsa, bu maç Türkiye’nin 100’üncü yılında Türkiye dışında oynanamaz. Adı Atatürk Stadı olmayan bir yerde oynanamaz. Mutlaka ve mutlaka bunu Türkiye’nin en büyük stadyumu, İzmir’deki Atatürk Stadyumu. Oraya yakışırdı. Dinlemediler. Yurt dışında yapacaksanız, bir mazeret olur. Bir mazeret. O da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yani Türkiye’nin, bizim burası kadar vatan bildiğimiz yerde olur. Ama yurt dışında olmaz. Peki nerede olmaz? Hiçbir yerde olmaz ama Suudi Arabistan’da kesinlikle olmaz. Bunlar gelince Anıtkabir’e gidiyorlar mı, İstiklal Marşı’na saygı gösteriyorlar mı? Bunların olduğu yere 100’üncü yılın Süper Kupası gider mi? En büyük maç 100’üncü yılın son gününde orada olur mu? İşte böyle rezillik olur, böyle utanmazlık, kepazelik olur. Hepimiz utandık, tepkiliyiz. Ama burada suç ne kulüplerdedir, ne de istifa ettirilerek bütün suçun yükleneceği Türkiye Futbol Federasyonundadır. Suç, ‘Her şeyi ben bilirim, ben’ diyen var ya, suç Recep Tayyip Erdoğan’dadır. Atatürk’ü, Suudi Arabistan’da pazarlık konusu yapan, İstiklal Marşı’nı pazarlık konusu yapan baş suçlu Recep Tayyip Erdoğan’dır. Söyledik, dilimizde tüy bitti ama maalesef böyle bir rezalet yaşandı. Ancak Fenerbahçe ve Galatasaray’a, onlara destek veren Beşiktaş’a ve tüm kulüplere müteşekkiriz. Bu hadsizlere, Suudi Arabistan’daki hadsizlere ve onlara Türkiye’nin en önemli 100’üncü yıl kupasını oraya yollayan hadsizlere hadlerini Türkiye’nin tüm kulüpleri ve taraftarlar bildirmiştir. Hepsine teşekkür ediyoruz.” https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-ozgur-ozel-ataturku-pazarlik-konusu-yapan-bas-suclu-recep-tayyip-erdogandir

 

Olumlu, olumsuz başka tepkileri geçiyorum.

Riyad’da karşılaşmanın iptal edildiğinin resmen açıklandığı dakikalarda (29 Aralık 2023 Cuma saat 20.37) tepkisini X hesabından ilk açıklama yapan siyasetçi, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu idi.

Davutoğlu’nun paylaşımına değinmeden edemeyeceğim.

Davutoğlu “Türkiye Futbol Federasyonu Süper Kupa finalinin Suudi Arabistan’da oynanmasına karar verenler, siz milli değerlerimizi pazarlığa mı çıkardınız? Bu maçın atmosferine uyacak organizasyon planlanmadı mı? Bir spor organizasyonunda dahi milli itibarımızı koruyamayanlara yazıklar olsun. Gazze’de soykırım devam ederken bir spor faaliyetinin akışında bile kriz çözemeyen iki büyük İslam ülkesinin durumu içler acısıdır. Bu işin sorumluları hesap vermeli.” https://twitter.com/Ahmet_Davutoglu/status/1740789211186311492 diye yazıyordu.

Başkaları gibi bir şeyi unutuyordu, anımsatayım:

Konya AKP Milletvekili Ahmet Davutoğlu aynı zamanda AKP Genel Başkanı ve 64’üncü Hükümet’in Başbakanı https://www.akparti.org.tr/ak-kadro/hukumetler/64-hukumet/ , Sivas AKP Milletvekili İsmet Yılmaz Milli Savunma Bakanı, Hulusi Akar Genelkurmay Başkanı (28’inci) iken…

Aralık 2015’te görüşmelere başlanan, 10 Şubat 2016’da bir araya gelinen ama içeriği gizlenmek için “yalanlanan” https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/suudi-arabistanla-ortak-askeri-tatbikat-soz-konusu-degil/519208 ama 16 Mart 2016’da, gene Suudi Arabistan’da, gene Suudi Arabistan’ın Başkenti Riyad’da, gene aynı stadyumda – Al-Awwal Park*- …

Bir olay yaşandı!

Olayı, Sözcü Gazetesi ve internet sitesi aynı gün, spotu “İslam Ordusu tatbikatı Suudi Arabistan Kralı’nın gövde gösterisine dönüştü” olan “Türk Bayrağı Suudi Kralı’nın huzurunda” https://www.sozcu.com.tr/turk-bayragi-suudi-kralinin-huzurunda-wp1138642 başlığıyla veriyordu.

 

Türk askeri, Suudi askerinin arkasından yürümüştü!

Türk Bayrağı, Suudi Bayrağı’nın gerisine düşmüştü!

İçim parçalanmıştı!

29 Aralık 2023 Cuma gecesi Riyad’dan gelen habere kadar yaralıydım!

 

Orada Türkiye’den tek Milli Savunma Bakanı İsmet Sezgin vardı.

 

Ne Sezgin’den, ne Başbakan Davutoğlu’ndan, ne Genelkurmay Başkanı Akar’dan, ne siyasi partilerden bir ses çıkmadı!

Böyle bir olay sanki yaşanmamıştı!

Ve…

Unutuldu gitti!

Süper kupa maçı sonrası yaşananlara tepki koyanlar bile ayrı ayrı yayınladıkları bildirilerinde anmadılar!

 

Dünya liderimiz Kemal Atatürk’le, dünya lideri Kemal Atatürk’ümüzün düşündaşları tarafından ağır bir yenilgiye uğrayan emperyalistler, onların yerel işbirlikçileri, ağır yenilgilerinin karşılığını kesin alacaklar!

Bilinsin, hazır olunsun!

 

* https://tr.wikipedia.org/wiki/Kral_Suud_%C3%9Cniversitesi_Stadyumu

DÜNYADA, BU KADAR İÇ VE DIŞ DÜŞMANI OLAN ÜLKE VAR MIDIR?!.

150 150 bakikarakol

Yılmaz Özdil kendi adındaki yeni youtube kanalının ikinci gününde (26 Aralık 2023 Pazartesi) gerçekleştirdiği canlı yayında, “harika” sözcükle tanımladığım sözler etti.

O canlı yayının linkini vereyim:

https://www.youtube.com/watch?v=hl3EoUlno30

Yazdıklarımın, yazacaklarımın iyi anlaşılması için linki tıklayıp izlemenizi isteyeceğim.

 

10 Kasım 2023’de, İstanbul Tuzla Piyade Okulu’nda, bu ülkenin kurtarıcısı, bu ülkenin demokratik, laik Cumhuriyet Devleti’nin kurucusu dünya lideri Kemal Atatürük’ümüzün fotoğrafını yakasına takmak istemeyen teğmenler ile onlara tepki gösteren teğmenler arasında yaşanan olay bana, bir önceki Milli Savunma Bakanı, şimdi Kayseri AKP Milletvekili ve Kamutay’ın (TBMM’nin) Milli Savunma Komisyonu Başkanı Hulusi Akar’a “Çanakkale Savaşları’nda ve Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda Mehmetçik’i, düşmana, düşmanın topu, tüfeği, süngüsü üzerine gözünü kırpmadan götüren, birçok neden vardı ama bir tanesi çok daha önemli ve anlamlıydı.” anlatımımın ardından yönelttiğim “Onu biliyor musunuz?” https://bakikarakol.com/secmekle-oy-vermeyi-bilmeyen-bilip-de-karistiran-siyaset-ve-siyasetci-musveddesi/ sorusunu…

22 Aralık 2023 Cuma ve 23 Aralık 2023 Cumartesi günlerinde 6+6=12 askerimizin şehit

https://www.bbc.com/turkce/articles/cq51dnyrq5ro olması bana, 19 Nisan 2023 Çarşamba günlü “GENELKURMAY BAŞKANI” OLMUŞ BİRİ, “TERÖR” GİBİ ULUSAL SORUNU “ZAMANA” VE BEKLEMEYE” BIRAKIR MI?!. https://bakikarakol.com/genelkurmay-baskani-olmus-biri-teror-gibi-ulusal-sorunu-zamana-ve-beklemeye-birakir-mi/ başlıklı yazımı…

Sözleşmeli Piyade Er şehit Enis Budak’ın, memleketi Manisa’daki cenaze törenine katılan CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in memleketi Manisa’da https://www.gercekgundem.com/siyaset/sehidin-ailesinden-ozgur-ozel-aciklamasi-protestolarin-ailemizle-ilgisi-yok-ozgur-bey-bizim-ailenin-de-cocugudur-445764, cenaze törenine getirilen, Manisa’nın MHP’li Büyükşehir Belediye Başkanı Cengiz Ergun’un yemek verdiği savlanan (iddia edilen) olayını ve gene terör örgütü saldırısı sırasında şehit olan Sözleşmeli Piyade Er Yener Kırıkçı’nın 21 Nisan 2019’da Ankara’nın Çubuk ilçesine bağlı Akkuzulu Mahallesi’ndeki cenaze törenine katılanlardan CHP’nin o tarihteki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu linç etmeye kalkışılmasını ve zamanın Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın  “Çubuklu kardeşlerim, mesajlarınızı verdiniz, tepkilerinizi gösterdiniz, şimdi sükunetle burayı boşaltıyoruz. Arkadaşlarım bize güvenin, bize inanın. Hep beraber burayı boşaltıyoruz ve Yener’in evine gidiyoruz.” https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/kilicdarogluna-sehit-cenazesinde-saldiri/1458937 sözlerini a n ı m s a t t ı …

 

Bu yazımda, bunların hiç birinin ayrıntısına girmeyeceğim.

AKP’nin, MHP’nin, İyi Parti’nin ve Saadet Partisi’nin imzaladıkları “terörü kınama bildirisi”ne, DEM Partisi gibi imza vermeyen CHP’yi, CHP Genel Başkan Özgür Özel’i, onun yönetimini, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın

https://www.gercekgundem.com/guncel/sehit-cenazesindeki-provokasyona-sahip-cikti-erdogan-guya-govde-gosterisi-yapacak-bu-millet-kimin-kim-oldugunu-gayet-iyi-biliyor-445762 , MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin

https://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/5258/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_metni_26.html ağır sözcüklerle topa tutmalarına, CHP’nin çok daha içten, gerçekçi,  içerikli “terörü lanetleyen bildirisi”ne https://chp.org.tr/haberler/chp-grup-baskanligi-bildirisi-sehitlerimizin-yasini-tutuyor-teroru-lanetliyoruz , Özel’in https://www.chp.org.tr/haberler/chp-lideri-ozgur-ozel-kimseden-korkmuyoruz-bundan-sonra-kirli-hesaplarini-ki-kere-yapsinlar-cunku-yanilacaklar yanıtlarına da değinmeyeceğim; önceki gece (25 Aralık 2023 Pazartesi) Kamutay Genel Kurulu’nda görüşülen “2024 Genel Bütçe”nin kabulünden az önceki konuşmaların “Kamutay Tutanakları”ndan derlediğim özeti, bilgilerinize sunmaya çalışacağım:

   

Kamutay’ın AKP’li Başkan Vekili Bekir Bozdağ, 46’ıncı Birleşimin 3’üncü oturumunu açıyor.

Konuşmalar yapılıyor.

 

Başkan Vekili Bozdağ “Değerli milletvekilleri, şimdi şahsı adına ilk konuşma lehte olmak üzere Hür Dava Partisi Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Sayın Zekeriya Yapıcıoğlu’na aittir. Sayın Yapıcıoğlu, buyurun, süreniz on dakikadır.” diyor.

 

Yapıcıoğlu sözlerini “Sorumluluğumuz gereği, siyaset anlayışımız gereği yapılması gerekenleri de zaman elverdiği ölçüde dile getirmeye çalıştım. Genel Kurulu tekrar selamlıyor, 2024 bütçesinin hayırlı olmasını diliyorum.” tümceleriyle bitiriyor.

 

CHP Grup Başkanvekillerinden Ali Mahir Başarır, bütçenin “aleyhinde” söz alıyor.

10 Dakikalık konuşmasının sonlarına yaklaşırken, // Burada, bu bütçeyi en son aleyhte konuşacak 300 milletvekili var, MHP de var, AKP de var ama siz az önce buraya bu bütçeyi savunmak için on dakika bir partinin Genel Başkanına konuşma verdiniz. Kime? Zekeriya Yapıcıoğlu, HÜDA PAR Genel Başkanına. Şimdi, ben söylüyorum; bakın, söylüyorum: Bu arkadaş diyor ki: “Eyalet sistemi” “özerklik” “federasyon gibi tüm modeller üzerinde serbestçe tartışmalıyız. Bu arkadaş diyor ki: ‘Ne mutlu Türk’üm!’ diyene karşı çıkıyorum. Bu arkadaş diyor ki: “Oranın adı kürdistandır.” Ya, utanmıyor musunuz? Yahu utanmıyor musunuz? Utanmıyor musunuz? Gaffar Okan’ın kemiklerini sızlatıyorsunuz, kemiklerini. Hizbullah’ın uzantısına bütçenizi savunduruyorsunuz. Sizin nereniz milliyetçi? Ben MHP Grubuna sesleniyorum. Gerçekten kırmak için söylemiyorum. Sayın Genel Başkana sesleniyorum: Güneydoğu’da özerklik isteyen, Gaffar Okan’ın katillerini öven, savunan; Hizbullah’ı savunan bu kişi, bu bütçeyi savunurken üzülmediniz mi? Üzülmezsiniz, siz üzülmezsiniz. Niye? Siz milliyetçiliği, siz vatan sevgisini döneme, zamana, mekâna göre belirlersiniz. Ben çok rahatsız oldum. Ne güzel, 85 milyonun bütçesini, şehidin, gazinin bütçesini, onu, HÜDA PAR’ın Genel Başkanı savunuyor. Bu ayıp size yeter. Siz vatandan, bayraktan, milletten, bah-set-me-yin, bah-set-meyin! Sizin vatan sevginiz HÜDA PAR, bu kadar diyorum. // diyor.

 

HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, oturumu yöneten Başkan Vekili Bozdağ’dan “Sataşma”dan söz istiyor.

Bozdağ veriyor.

O da konuşuyor:

// Bize yönelik saldırılar yeni değil, 14 Mayıs seçimlerinden önce de 28 Mayıs seçimlerinden önce de çok yoğun saldırılar yapıldı, çok iftiralar atıldı. Bize “katil” dediler, “kadın düşmanı” dediler, “Yemin etmeyecekler” dediler, “terör örgütü uzantısı” dediler; dediler de dediler. “Kadınları sahiplendireceğimizi” söylediler, hatta Mecliste odalarımızın bulunduğu yerlerde “kadın çalışan istemediğimizi” bile söylediler. Ne oldu bunlar? O seçim döneminde bunların hepsinin yalan olduğunu bu millet tescilledi. Peki, niçin yaptılar? Aslında terör örgütünün destekçisi, yandaşı, uzantısı, siyasi temsilcisi olduğunu hiçbir zaman inkâr etmeyenlerle birlikteliklerini ya da terör övücülüğünü örtmek için, üzerine bir şal örtmek için, HÜDA PAR’ın bayrağını kullandılar. Ama yetmedi beyler, yetmedi. Yetmediği nasıl belli oldu? 14 Mayıs seçimlerinde ve 28 Mayıs seçimlerinde millet size cevabı verdi, daha fazla uzatmaya gerek yok. Bir de Sayın Başkanı burada, kürsüden “AK PARTİ’nin kendi bütçesini bana savundurttuğunu” söyledi. Bakınız, bizim siyaset anlayışımız… Biz sizin bildiğiniz siyasetçilerden değiliz. Biz size benzemeyiz. Biz, bize saldırıldığında bile efendiliğimizi bozmayız. Biz buraya geldiğimizde bir şey söyledik. Bütçeyle ilgili söylediklerimiz tutanaklardadır. Biz buraya söylediğimizde, son sözümü bağlarken şunu söyledim ben: Biz eğriye eğri, doğruya doğru söyleriz. Biz bütçenin eksiklerini de söyledik, yanlışlarını da söyledik, ileriye doğru atılmış adımların olduğunu da söyledim. Sizin gibi tarafgirlik yapan bir siyaset anlayışı. Bu mu doğru yoksa sizinki mi? Bunu kamuoyunun takdirine sunuyorum. Bakınız, o kadar büyük bir çarpıtma ki, şimdi biz parti programımızda, parti programımızın 37’nci sayfasında -merak edenler açıp bakabilirler- diyoruz ki: “Olumlu ya da olumsuz yönleri…” Bakınız “Olumlu ve olumsuz tüm yönleri ile eyalet sistemi, özerklik, federasyon gibi yönetim modelleri üzerinde serbestçe tartışılabilmelidir.” diyoruz. Şimdi, birileri çıkıp “Bunlar bunu istiyor.” Ne zaman özerklik istedik ya da “Şunu istiyoruz, bunu istiyoruz.” diye bir şey söyledik? Diyoruz ki, aynen okuyorum, bakınız: “Olumlu ve olumsuz tüm yönleri ile eyalet sistemi, özerklik, federasyon gibi yönetim modelleri üzerinde serbestçe tartışılabilmelidir” diyoruz. Tamam mı? //

 

Yaşadıklarımızı, belirli aralıklardan sonra…

Neden tekrar tekrar yaşıyoruz?!

Kim, kimler yaşatıyor?!

Siyaset kurumu, siyaset kurumunun olmazsa olmazları “siyasetçiler” neden çözüm bulmuyor/bulamıyor, çare olmuyor/olamıyor?!

Böylesi siyaset kurumunu ve  böylesi siyasileri bu halk neden yaşatıyor, onları neden koruyup kolluyor, onlardan neden hesap sormuyor?!

İç düşman kadar dış düşman neden görülmüyor, konuşulmuyor, topluma anlatılmıyor,  topluma tanıtılmıyor?!

 

Neden, neden, neden?!

 

Dünyada, bu kadar iç ve dış düşmanı olan ülke var mıdır?!.

HAİNDEN KAHRAMAN YARATAN KÜRT-İSLAM SENTEZCİLER VE “BİR ATIMLIK BARUTU VARDI, ATTI BİTTİ” DİYE ANILACAK GENEL BAŞKAN!..

150 150 bakikarakol

7 Aralık 2023 Perşembe günü internet basınımızda bir haber yer aldı.

Haber, Yeniçağ Gazetesi’nin internet sitesinde “Diyarbakır’da kayyımın yönettiği belediye hainin adını bulvara verdi” https://www.yenicaggazetesi.com.tr/diyarbakirda-kayyimin-yonettigi-belediye-hainin-adini-bulvara-verdi-742740h.htm başlıklıydı ve şöyleydi:

“AKP tarafından kayyım atanan ve Vali Ali İhsan Su tarafından yönetilen Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi skandal bir karara imza attı. Belediye, yapımı devam eden bulvara, Cumhuriyet düşmanı, bölücü Şeyh Said’inı adı verdi. Sosyal medya hesabı üzerinden duyuruyu yapan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nden; ‘Şehrimizin trafik akışını büyük ölçüde rahatlatacak yeni çevre yolumuzla Diyarbakır’ımıza değer katıyoruz. Silvan yolunu Elazığ yoluna bağlayacak 12 kilometre uzunluğunda ve 50 metre genişliğindeki Şeyh Sait Bulvarı’nın yapım çalışmalarına başladık’ denildi.”

 

Haber gündem oldu.

Toplum ayağa kalktı.

İlk tepki, siyasilerden Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’dan geldi.

Özdağ, X hesabından gerçekleştirdiği paylaşımında ‘‘Diyarbakır belediyesine kayyum atanmıştı. Vali aynı zamanda belediye başkanı. Şimdi kayyum vali, Diyarbakır’da Şeyh Sait Bulvarı inşa ediyor. Hangi devlet, kendisine karşı isyan etmiş, yüzlerce subayı, askeri ve sivil memuru katletmiş ve sonunda idama mahkum edilen bir vatan haininin ismini,  asıldığı şehirde inşa ettiği bulvara verir? Madem Şeyh Sait bulvarı yapacaktınız neden kayyum atadınız? HDP’de yapardı Şeyh Sait bulvarını. Siz yapmaya devam edin. Biz zamanı gelince o bulvarın adını, Diyarbakır’ın yiğit evladı Ziya Gökalp’in adını vereceğiz” diye yazıyordu.

 

13 Aralık 2023 Çarşamba günü “Cihan Aydın” adlı biri, @CihnAydin hesabından “Diyarbakır B. Şehir Bld. kayyumunun bir bulvara Şeyh Said isminin verilmesi konusunda birçok kasıtlı ya da yanlış bilgi gündemde dolaşmakta. Bulvarın ismi yeni açılacak 60 yer ile birlikte 29/11/2011 tarihinde 274 sayılı DBB meclis kararıyla Osman Baydemir döneminde verilmiştir.” https://twitter.com/CihnAydin/status/1734994294136516807?ref_src=twsrc%5Etfw%7Ctwcamp%5Etweetembed%7Ctwterm%5E1734994294136516807%7Ctwgr%5E07fca1e90c04eff0829c7ca91c4876cda051c811%7Ctwcon%5Es1_&ref_url=https%3A%2F%2Fmedyascope.tv%2F2023%2F12%2F14%2Fdiyarbakirdaki-bulvara-seyh-said-adini-veren-baskanlar-ve-meclis-uyeleri-hala-yargilaniyor%2F paylaşımda bulunuyor.

 

Bir gün sonra (14 Aralık 2023 Perşembe) Fert Aslan’ın (Güneydoğu haberlerinde başarılı gazeteci) “Diyarbakır’daki bulvara Şeyh Said adını veren belediye başkanları ve meclis üyeleri hâlâ yargılanıyor” https://medyascope.tv/2023/12/14/diyarbakirdaki-bulvara-seyh-said-adini-veren-baskanlar-ve-meclis-uyeleri-hala-yargilaniyor/  başlıklı haberinden ayrıntıları öğreniyoruz.

(Lütfen linki tıklayın, haberi okuyun.)

 

Ümit Özdağ, tepkisinde haksız mı?

Değil.

Ümit Özdağ…

Bir “Prof. Dr.”, bir “akademisyen”, yani sıradan biri değil.

Uzman olduğu konudan bu kadar habersiz, bu kadar “sapla samanı karıştıran” olamaz!

Ama oldu!

Olmamalıydı!

2023’te yapılanla, 2011’de yapılanı ayırt etmeliydi!

Neden etmedi, edemedi?

Çıkıp açıklamalı, ardından özür dilemeli.

 

Gününde duyarlı davranan var; onu da, Ferit Aslan’ın haberinden öğreniyoruz ve yargılama hala sürüyor.

 

Gelin, 14 yıl öncesine gidelim:

29 Mart 2009’da, yurtta “Yerel Seçimler” yapılıyor.

Demokratik Toplum Partisi (DTP), Diyarbakır Büyükşehir Belediye (DBB) Başkanlığı seçimin yüzde 65’lik oyla, adayı “Osman Baydemir”le kazanıyor.

Diyarbakır Barosu eski Başkanlarından Av. Cihan Aydın’ın paylaşımından bilgilendik ki, Atatürk Türkiyesi’ne, O’nun demokratik, laik Cumhuriyeti’ne azılı düşman kesilen, kan kusan, Türkiye’nin ve Türk halkının bir numara düşmanı İngiltere’nin ajanı Şeyh Sait adının, Diyarbakır ilimizde bir bulvara verilmesi olayı, DBB Başkanı DTP’li Osman Baydemir döneminde gerçekleşiyor; DBB Meclisi’nin “274 nolu karar”ı, 29 Kasım 2011 günkü oturum alınıyor.

 

Ne kararın alındığı günde, günlerde, ne sonraki aylarda, yıllarda sessiz ve tepkisiz kalan herkesi, özellikle de “siyasiler”i bir kenara koyalım, soralım:

DTP’li Osman Baydemir Başkanlığındaki DBB Meclisi, neden böyle karar alma gereğini, gereksinimi duydu?

“Düşmanımın düşmanı dostumdur” anlayışı mı etkili oldu, yoksa DBB Meclisi, “Alparslan Türkeş Milliyetçiliği”nin kaynağı “Türk-İslam Sentezi”nden mi –ki, bu sentezin üretim merkezi, düşman emperyalist İngiltere- etkilendi, “Kürt-İslam Sentezi”ne sığındı?

 

12 yıl boyunca uyuyanlar, 12 yıl sonra, eksik yazımdan ya da anlatımdan kaynaklanan “yanlış anlama” ile “ayılanlar”, beklenin üzerinde tepki gösterip Şeyh Sait’e yergi bombaları atınca, “Kürt-İslam Sentezi” yanlıları rahatsız ve tedirgin oldular, Şeyh Sahit’e hem Kürtlüğünden, hem inanan biri olmasından ötürü sahip çıktılar, Şeyh Sait’i kahraman ilan ettiler.

 

Bu kervana katılanlardan biri de, Demokrasi ve Eşitlik (DEM) Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan’dı.

 

www.politikars.com internet gazetesinin “Tuncer Bakırhan, Şeyh Said Kürt Halkının Onur ve Değeridir”  https://www.politikars.com/tuncer-bakirhan-seyh-said-kurt-halkinin-onur-ve-degeridir-573358h.htm başlıklı 13 Aralık 2023 Çarşamba günlü haberine göre Bakırhan, bir gün önce (12 Aralık 2023 Salı) X hesabından Kürtçe yayınladığı paylaşımında, Şeyh Said’in, Kürt halkının onur ve değeri olduğunu belirtiyor, “Halkı olan Kürtlerin varlık mücadelesinde büyük bir değerdir. Ayrıca bu varlık mücadelesi yolunda büyük bedeller de ödemiştir. Onun şahsına yönelik hakaretleri kabul etmiyoruz. Hakaret edenleri de kınıyoruz” diye yazıyor.

 

12 Aralık 2023 Salı…

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, TV100’de, Candaş Tolga Işık’ın “Az Önce Konuştum” https://www.youtube.com/watch?v=LP06kd-l5pw programına katılıyor, sorularını yanıtlıyor.

Haberim yoktu, izleyemedim; haberim, internet basınından oldu.

Ama…

Günaydın ve Meydan gazetelerinde Genel Yayın Yönetmenim, meslek büyüğüm Rahmi Turan’ın 16 Aralık 2023 Cumartesi günlü “Özgür Özel Katılmadığım sözü!” https://www.sozcu.com.tr/ozgur-ozel-in-katilmadigim-sozu-p8947 başlıklı yazısında “Özgür Özel’in KESİNLİKLE katılmadığım sözü ise şu: Ben Şeyh Sait’e HAİN de KARAMAN da demem!” tümcelerini okuyunca, bir CHP’li olarak, yıkıldım!

 

Yayını videodan dinledim, yayının çözüm metnini de, partim CHP’min resmi internet sitesi www.chp.org.tr ’den okudum.  

Candan Tolga Işık, Özgür Özel’e, DEM Partisi’nin, Şeyh Said’e destek açık açıklaması yaptığını anımsatıyor, “İYİ Parti de soru önergesi verdi” diyor, soruyor:

“CHP olarak siz bu tartışmaya nasıl bakıyorsunuz?” https://chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-ozgur-ozel-tv100de-candas-tolga-isik-ile-az-once-konustum-programina-katildi-12-aralik-2023

DBB Meclisi’nde, Diyarbakır’da bir bulvara “Şeyh Sait” adının verilmesinden (29 Kasım 2011) 5 ay 5 gün sonra (24 Kasım 2011) memleketi Manisa’dan CHP Milletvekili -24’üncü Dönem- seçilen Eczacı Özgür Özel’in yanıtı “Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak cumhuriyete, cumhuriyetin kurucu kadrolarına, kurucu babalarına saygılıyız. Cumhuriyetin geçmiş erken cumhuriyet döneminde, geçmiş dönemde cumhuriyette yaşanmış acılar varsa, bu acıları tartışmanın, sıcak siyasetin alanı değil, tarihçilerin alanı olduğunu değerlendiriyoruz. Bu mevzuyla ilgili sürekli dönüp dönüp birtakım yaraları kaşımanın kimseye faydası olmadığını düşünüyoruz. Ama İYİ Parti ile HDP veya DEM Parti arasındaki bu tansiyon benim üzerinde durup da kaşıyacağım ya da üstünü örtmeye çalışacağım bir alan değil. İki farklı siyasi partidir. Ben kendi alanımla meşgulüm. Cumhuriyetin kurucu kadrolarına, cumhuriyet devrimine ve cumhuriyeti bugüne getirenlere büyük bir minnet duyuyorum. Cumhuriyetin altı okuna sahip çıkıyorum ve Cumhuriyet Halk Partisinin, cumhuriyetin 2. yüzyılında da bu ülke için en önemli ve en gerekli iktidar alternatifi olduğunu düşünüyorum” oluyor.

 

Candaş Tolga Işık bu kez “Burada yani size göre Şeyh Said Kahraman mı, yoksa hain mi?” sorusunu soruyor, “Ben, onu anlamadım” diye ekliyor.

 

Özgür Özel “Bir kere ben Şeyh Said’e hain demem, kahraman demem. Sizi memnun edecekse, ben Şeyh Said isyanının kendi konjonktüründe cumhuriyete karşı bir ayaklanma olduğunu biliyorum ama bu ayaklanmanın bastırılması sırasında oluşmuş acılar, bugün bazı torunların kalbini acıtıyorsa, o acıya saygılı olmak gerekir. Ama tarihten ders çıkarmak lazım, husumet çıkarmamak lazım. Ama cumhuriyetin kurucu kadroları, kurucu babalarını bu dönemlerde bugünkü gibi iletişim olanaklarının olmadığı, verilen emirlerin takibinin mümkün olmadığı, bir sürü zorluğun olduğu yerde yaşanmış bir takım rahatsızlıklar, üzüntüler varsa, bunu işte Atatürk’e mal etmenin, bunu cumhuriyetin kurucu kadrolarına mal etmenin, cumhuriyete mal etmenin ve bunu Cumhuriyet Halk Partisinin sırtına yük gibi vurmak kimsenin haddi değildir.

Ayrıca bir de şunu söyleyeyim. Bu Cumhuriyet Halk Partisi iyi şeyleri ‘Cumhuriyeti kurduk’  deyince, o zaman başka parti mi vardı? Hep beraber kurduk. Cumhuriyet Halk Partisi, ‘Kurtuluş Savaşı’ deyince, bizim dedelerimiz de oradaydı. Cumhuriyet Halk Partisi çok partili rejimi getirdi, ülkeyi demokratikleştirdi. O zaman biz de vardık. Geçmişle ilgili tartışmalı bir alan olunca vurun yükü Cumhuriyet Halk Partisine. Ya nerede bu yoğurdun bolluğu kardeşim. Yok öyle şeyler. Bu ezberleri bırakacaklar biraz önce söylediğim gibi. Hiç bu ezberleri bırakacaklar. Cumhuriyet Halk Partisi böyle başımız dik, alnımız açık, kurucularımızla, kadrolarımızla, dünümüzle bugünümüzle gurur duyuyoruz. Cumhuriyetin herhangi evresinde yaşanmış hak ihlalleri varsa, acılar varsa o acıların bugüne yansımaları varsa onu anlamaya, meseleyi de tarihçilere bırakmayı doğru bulurum. Sıcak siyasette acıların üstünde tepinmenin, geçmiş kabuk bağlamış yaraları yeniden kaşımanın kime faydası var, bu ülkeye ne faydası var? O bambaşka bir tartışma konusu” yanıtını veriyor.

 

“Özgür Özel’in katılmadığım sözü!” başlıklı yazısı nedeniyle telefonla aradığım ustam Rahmi Turan’a söz verdiğim gibi –şu yerel seçim süresince- sakin olmaya çalışacağım.

 

Televizyon ekranından, milyonların gözünün içine baka baka “Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak cumhuriyete, cumhuriyetin kurucu kadrolarına, kurucu babalarına saygılıyız. Geçmiş dönemde, cumhuriyette yaşanmış acılar varsa, bu acıları tartışmanın, sıcak siyasetin alanı değil tarihçilerin alanı olduğunu değerlendiriyoruz. Bu mevzuyla ilgili sürekli dönüp dönüp birtakım yaraları kaşımanın kimseye faydası olmadığını düşünüyoruz.

Cumhuriyetin kurucu kadrolarına, cumhuriyet devrimine ve cumhuriyeti bugüne getirenlere büyük bir minnet duyuyorum. Cumhuriyetin altı okuna sahip çıkıyorum…” tümcelerini edeceksin, sonra da “Bir kere ben Şeyh Said’e hain demem, kahraman demem. Sizi memnun edecekse ben Şeyh Said isyanının kendi konjonktüründe cumhuriyete karşı bir ayaklanma olduğunu biliyorum ama bu ayaklanmanın bastırılması sırasında oluşmuş acılar, bugün bazı torunların kalbini acıtıyorsa o acıya saygılı olmak gerekir” diyeceksin!

İnanamıyorum!

Yahu kardeşim…

Sen, sıradan bir siyasi partinin Genel Başkanı değilsin, iç ve dış düşmanlara karşı savaşmış, zaferler elde etmiş, demokratik, laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurmuş  “Cumhuriyet Halk Partisi”’nin “Genel Başkanı” s ı n !

Bu sözleri, hele de “Bir kere ben…” diye başlayan, “… o acıya saygılı olmak gerekiyor” diye biten sözleri edemezsin!

Etmemelisin!

Edersen…

Cahilsin, bilgisizsin!

Edenler, edecekler gibi “hain”, Kürt-İslam Sentezi ile kendilerini güncelleyenler kadar tehlikeli, onlar kadar Seyh Sait’i sahiplenen, koruyup kollayan, savunan, tarihi gerçeklere “ihanet eden” olursun!

Emperyalist İngiltere’nin, Türkiye ve bölgedeki işbirlikçilerinden “Kürt-İslam Sentezcileri” gibi, “hain”den “kahraman” yaratıyorsun ayırtında değilsin!

O koltukta, artık, değil bir gün, bir saat bile oturmamalısın!

Bilesin ki, yukarıdaki cahilce ve de çocukça sözlerinden sonra öz CHP’liler, sana çok kızgınlar, 1 Nisan 2024 sabahından itibaren seni, “Kemal baban” gibi gönderecekler!

Büyük olasılıkla, DEM Parti Eş Genel Başkanı Siirt Milletvekili Tuncer Bakırhan’ın 8 Aralık 2023 Cuma gecesi, partisinin –o günlerde HEDEP’ti, birkaç gün sonra DEM Parti oldu- Kağıthane ilçesinin “Halk buluşması” https://www.rudaw.net/turkish/middleeast/turkey/091220232 toplantısında ettiği “Birisini 100 yıldır Kürtlere, buradaki halklara ve inançlara uyguladığı baskı politikalarından tanıyoruz” –Ne kadar cahil ki, CHP’yi, 100 yıldır iktidarda sanıyor!- tümcesinden de habersizsin!

Ve…

Hep “Bir atımlık barutu vardı, attı bitti” tümcesiyle anılacaksın!..

KEY’DEN “EV” VERİLECEĞİNE, 100 (YÜZ) – 1300 (BİN ÜÇ YÜZ) TL ARASI PARA ÖDENDİ!..

150 150 bakikarakol

Gündemi, gündem gerisi konuları bugün/bu hafta bir kenara koyuyorum, kaç zamandır ertelediğim konuyu yazıyorum.

 

Ülkenin acil konu ve gündemlerinden biri, “barınma/konut sorunu”dur.

 

Özellikle şu günlerde, varlıklılar dışında, çalışan insanlarımızın bir kısmı “ev sahibi olabilme”, bir kısmı “yüksek kiralarla baş edebilme” derdinde.

 

Ve bu yeni değil.

 

Yadsınamaz…

Önceki iktidarlar, vatandaşların “barınma” veya “konut” sorununu çözmek için “çalışmalar” yaptılar.

Bugünkü iktidar ise sorundan, siyasi ve parasal getirim (rant) çıkarma, kazanımlar elde etme peşinde.

 

Yetmezmiş gibi…

Partim CHP’min, 4 ve 5 Kasım 2023’teki 38’inci Olağan Kurultay süreci bitiminde, Kamutay (TBMM) Genel Kurulu’nda, Cumhur İttifakı ve Cumhur İttifakı İktidarı’nın ortağı siyasi partilerin (AKP, MHP, BBP, DSP, YRFP, HÜDA PAR) Milletvekillerinin oylarıyla, “Kentsel Dönüşüm Yasası” kabul edildi.

İlginçtir; sessiz sedasız geçti, gündem olmadı; muhalefet partileri gündeme getirmediler!

Ve bu yasayla iktidar, “getirim” açısından “değeri yüksek”, dahası “değeri çok yüksek” yerleri, arsaları (üzerlerinde isterse tapulu özel mülkler olsun), “rezerv alanı” ilan edecek, oradaki insanları başka yerlere sürecek, “depreme dayanıklı konutlar” yapacak!

(Tırnak içimde ‘depreme dayanıklı konutlar’ diye yazdım ama özde ‘getirime dayalı konutlar’ demek doğru olacak.)

Söz konusu yasanın ana özelliklerinden biri, Anayasa ve yasalarla güvenceye alınmış “tapu teminatı”nı ve “mülkiyet hakkı”nı yürürlükten kaldırıyor, vatandaşı tapudan, mülkiyet hakkından, dolayısıyla “barıma”dan yoksun bırakıyor!

 

Toplumun yoksullaşan yüzde 80’i, yakın gelecekte ciddi konut/barınma sorunu yaşayacak!

Sonuçta…

Ne yazık ki…

”Baraka, teneke, mağara evler” kaçınılmaz olacak!

 

Oysa…

Bu ülkenin, bu ülke halkının, bu ülkede yasayanların bir “KEY”i vardı.

(Atatürk dönemine kadar uzanan benzeri unutulmamalı.)

 

KEY’in açılımı “Konut Edindirme Yardımı” idi.

 

KEY’in Yasası da vardı:

“5664 Sayılı Yasa”.

1987 yılında çıkan bu yasanın amacı şöyle tanımlanıyor:

“Mülga* 3320 sayılı Memurlar ve İşçiler ile bunların Emeklilerine Konut Edindirme Yardımı Yapılması Hakkında Kanun uyarınca hak sahibi olanlara nakit veya hisse senedi olarak ödeme yapılmasına ilişkin usûl ve esasları düzenlemektir.”

 

5664 Saylı “Konut Edindirme Yardımı” Yasası’nı, 1987’de iktidardaki Anavatan Partisi’nin (ANAP’ın) Kurucu Genel Başkanı merhum Turgut Özal’ın başında bulunduğu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 45’inci Hükümet’i çıkarmıştı.

Çıkmasında ve uygulanmasında en çok emeği geçenlerden biri…

ANAP’ın 37’inci kurucularından, Özal Başbakanlığındaki 46’inci Hükümet’in Devlet Planlama Teşkilatı’ndan (DPT’den) ve Hazineden Sorumlu Devlet Bakanı (21 Aralık 1987-30 Mart 1989), Yıldırım Akbulut Başkanlığındaki 47’inci Hükümet’te de Maliye ve Gümrük Bakanı (29 Mart 1990-23 Haziran 1991), 9 Şubat 1993’te Bolu Gerede yakınlarında geçirdiği trafik kazasında eşi ve kızıyla birlikte yaşamını yitiren İstanbul Milletvekili Adnan Kahveci idi.

(Saygıyla anıyorum, ışıklar içinde uyusun.)

 

KEY Yasası, 26 Kasım 1999’da, 588 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yürürlükten kaldırıldı.

İktidarda, Demokratik Sol Parti (DSP), Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve Anavatan Partisi (ANAP) koalisyonu vardı.

8 Mayıs 1999’da kurulan, 18 Kasım 2002’de de biten 57’inci Hükümet’in Başbakanı Bülent Ecevit’ti.

 

17 Ağustos 1999’daki “Marmara Depremi” diye de anılan Gölcük merkezli 7.2 büyüklüğündeki deprem, 57’inci Hükümet döneminde oldu.

 

Ne hikmetse…

KEY Yasası’nın yürürlükten kaldırılması, 17 Ağustos Marmara Depremi’nden 3 ay sonra gerçekleşiyor!

Ve…

İktidarı, 3 Kasım 2002’deki Genel Seçimleri’nde yüzde 34 oyla 1’inci çıkan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)’nin, Abdullah Gül Başkanlığındaki 58’inci Hükümet’ine devreden 57’inci Hükümet’in yaşayan Bakanlarına -hele de Bayındırlık ve İskan Bakanı (o tarihte MHP’li, şimdi İyi Parti’li ve de 17 Ağustos depreminden hemen sonraki süreçte inşaat malzemeleri alımlarında adı akçeli işlerle çokça/sıkça anılan- Koray Aydın’a sormak gerek:

KEY’i neden, hangi gereksinimden/gereksinimlerden ötürü yürürlükten kaldırdınız?

KEY’in, 1 Ocak 1987 ile 26 Kasım 1999 arasında (yaklaşık 12 yılda) toplam ne kadar parası oldu?

Çalışan memur, işçi, esnaftan kesilen bu para nereye/nerelere, hangi tarihlerde, ne miktarda harcandı, 58’inci AKP iktidarına ne kadar para bırakıldı?

 

 2007 yılına gelindi.

İktidarda “60’ıncı Hükümet”; Başbakan, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan.

www.hurriyet.com.tr’nin 6 Nisan 2006 günlü “KEY ödemeleri en erken 2007’de”  https://bigpara.hurriyet.com.tr/haberler/genel-haberler/key-odemeleri-en-erken-2007-de_ID558918/ başlıklı haberin ilk paragrafında “Konut Edindirme Yardımı (KEY) hesaplarının tasfiyesi için hazırlanan kanun taslağı, Bakanlar Kurulu`nun imzasına açıldı. Taslağın bu yıl içinde kanunlaşması halinde, 5-6 milyon kişiyi ilgilendiren ödemelerin en erken 2007’nin ikinci çeyreğinde gerçekleşeceği belirtiliyor” diye yazıyor.

KEY ödemelerine ilişkin yasa 2007 yılında Kamutay Genel Kurulu’nda geçiyor, hak sahiplerine ödemeye Temmuz 2008’den itibaren başlıyor.

 

Şimdi de…

AKP yönetimine, 60’ıncı Hükümetin Başbakanına, yaşayan Bakanlarına, -özellikle Maliye (şimdiki Hazine ve Maliye) Bakanı Mehmet Şimşek’e-, Milletvekillerine soralım:

57’inci Hükümet’ten, 60’ıncı Hükümet’inize/iktidarınıza ne kadar KEY parası kaldı?

Hak sahiplerini “ev sahibi” yapma yerine, 100 (yüz) – 1300 (bin üç yüz) TL arası para ödeme gereksinimini neden duydunuz?

Hak sahiplerine toplam ne kadar KEY parası” ödediniz?

“KEY parası”ndan kalan oldu mu?

Olduysa, ne kadardı?

Yoksa…

Ödemelerle “KEY parası” sıfırlandı mı?

 

Muhalefete dönelim:

Anlatmaya çalıştığım konuyu hiç düşündünüz mü?

Neden gündeminize almadınız?

Neden Türkiye’nin gündemine taşımadınız?

Neden sorgulamadınız?

Neden sorgulatmadınız?

Neden hala geçmişteki bu konuda, günceldeki “konut sorunu”nda ve gelecekteki “Kentsel Dönüşüm Yasası uygulaması”ndan kaynaklanacak “evsizleşme/konutsuzlaşma” tehlikesine karşın suskunsunuz?

 

Vatandaşa da sitemle birkaç soru:

KEY’den ötürü maaşından her ay para kesilirken; bu paranın, seni ev sahibi yapmak için kesildiğini neden kavrayamadın?

KEY Yasası yürürlükten kaldırılırken; “Beni barınma, ev sahibi olma hakkından yoksun bırakamazsınız, KEY Yasa’mı yürürlükten kaldıramazsınız?” diye feryat etmedin, sokağa çıkmadın, eylemler yapmadın, KEY Yasası’nın iptalini engelleyemedin?

KEY paralarının toplam miktarının ne kadar olduğunu, nerelere harcandığını, ne kadarının kaldığını ve KEY Yasası’nın yürürlükten kaldırmaktaki ana amacın ne olduğunu neden düşünmedin, sorgulamadın, gündeme, yargıya taşımadın?

Yasal barınma ve mülk hakkının, tapu güvencesinin elinden alınmasına neden sessiz, tepkisiz kaldın?

“KEY paraları ödenecek” denildiğinde, KEY paranı almak için banka önlerinde saatlerce kuyrukta beklerken, ödenecek paranın yüzde kaçta kaçı olacağını usundan (aklından) neden geçirmedin?

Neden daha sonra çevrenle, KEY’daşlarınla iletişime, söylem ve eylem içine geçmedin?

Ve ve…

Sana bu “mağduriyet”i yaşatanlara, bu “mağduriyet”ten siyasi ve parasal getiriler,  kazanımlar peşinde koşanlara, seni “mülkiyet hakkı”ndan, “tapu güvencesi”nden yoksun bırakanlara/bırakacaklara inanmayı, güvenmeyi hala sürdürecek, yerel ve genel seçimlerde hala oy vermeyi düşünecek misin ve sandığa gittiğinde oy verecek misin?

Yanıtın “Evet” ise…

Kusura bakma…

İçim parçalanarak söyleyeceğim:

Sen bu “mağduriyeti, mağduriyetleri” h a k ediyorsun!

Bu kadar düşüncesizlik, duyarsızlık, tepkisizlik olmaz ki!

Gene de ben, senin için yazacağım, savaşım vereceğim!.. 

 

* Kapatılan

MERAL AKŞENER VE PARTİSİ, 2019 YEREL SEÇİMLERİNDE BATIDA CHP’YLE, DOĞUDA AKP VE MHP’YLE İTTİFAKTAYDI!..

150 150 bakikarakol

Kamutay’ın (TBMM’nin) 2’inci büyük (anamuhalefet) partisinin Genel Başkanı Özgür Özel, 30 Kasım 2023 Perşembe günü, yardımcılarından birkaçını da yanına alarak, kalktı,  Kamutay’ın 5’inci partisi İyi Parti Genel Merkezi’ne gitti.

Kapıda karşılamada, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener yoktu, Meral Akşener’in kurmayları vardı. https://www.youtube.com/watch?v=aOzPcvrBxDw

Meral Akşener, konuğunu, makam odası bitişiğindeki salonda karşıladı, konuğunun elini sıktı, konuğundan gül aldı; gül almadan, elini sıkmadan önce, konuğuna karşı –bana göre- çirkin bir hareket yaptı.

Şimdi vereceğim linki tıkladığınızda gözlerinizle göreceksiniz:  https://twitter.com/BakiKarakol/status/1731787862369055172

Dikkat ettiniz mi?

Meral Akşener, konuğuna nerede duracağını işaret ediyor!

Ne kadar çirkin!

Konuğu, kendisinden yaşça küçük de olsa, o konuk, anamuhalefet partisinin Genel Başkanı ve nerede, nasıl duracak bilen biri.

Meral Akşener’in konuğunu kapıda karşılamaması, konuğuna bu harekette bulunması, konuk Özgür Özel ve beraberindekilerin dikkatinden kaçmış olabilir ya da dikkatten kaçma yok, ama bilerek, belli ettirmediler.

Sonunda, heyetler halinde oturdular, konuştular; iki Genel Başkan basının karşısına çıktılar, açıklamalarda bulundular. https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-ozgur-ozel-ve-y-parti-genel-baskani-meral-aksenerin-ortak-basin-aciklamasi-30-kasim-2023

Linki tıkladığınızda, ikilinin neler söylediklerini okuyacağınız için ayrıntıya girmeyeceğim.

Konuk Genel Başkanın “ısrarlı istem”i üzerine, ev sahibi Genel Başkan, “ısrarlı istem”i 4 Aralık 2023 Pazartesi günü partisinin Genel İdare Kurulu’na (GİK’e) götüreceğini, oradan çıkacak kararın bağlayıcı olacağını söyledi.

Bu defa dış kapıya kadar inen, basın açıklamasının bitiminde konuğunu uğurlayan Meral Akşener makam odasına çıktı.

Derken…

4 Aralık 2023 Pazartesi günü geldi çattı.

İyi Parti’de toplantı üstüne toplantı yapıldı; akşam saatlerinde GİK’in kararı sızdı, ardından İyi Parti Sözcüsü Kürşat Zorlu açıklama yaptı. https://www.sozcu.com.tr/iyi-partiden-kritik-aciklamalar-wp7801758

50 kişilik GİK, 14’e karşı, 35 oyla, CHP’nin, 31 Mart 2024’teki yerel seçimlerde Özgür Özel ve yönetiminin “işbirliği/ittifak ısrarlı istemi”ne “hayır” demişti.

Ben çok sevindim, çok mutlu oldum.

Çünkü…

CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkan adayı Ekrem İmamoğlu’nun kazanması daha bir garantiye bindi.

Bindi de!..

(Ayrıntıya en altta giriyorum.)

İyi Parti’nin tabanında büyük oran ve kimi il, ilçe başkanları, CHP ile işbirliğinden yanaydı.

Bu durumda, İyi Parti tabanı ile üst yönetim GİK arasında derin bir uçurum vardı.

GİK üyeleri gibi düşünmeyen İyi Parti tabanının yarıya yakını, üst yönetime okkalı ders vermek için, 31 Mart 2024’te sandığa gittiğinde oyunu İmamoğlu’ndan yana kullanacak.

Ancak şunu belirtmeliyim:

İyi Parti GİK, bir önceki “Yerel seçimlere 81 ilde yalnız başlarına girme, tüm il ve ilçelerde aday çıkarma” kararının arkasında durarak, etik ve tutarlı davrandı.

GİK, bu etik ve tutarlı doğru karara karşın, İyi Parti’nin siyasi yaşamdan yok oluşunun kapısını da ardına kadar açtı.

 

Onları, siyasi yazgılarıyla baş başa bırakıyor, Özgür Özel’in dünkü (5 Aralık 2023 Salı) grup konuşmasının https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-ozgur-ozel-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-5-aralik-2023 sonlarındaki şu sözlerine  geliyorum:

// Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı olarak seçildiğim günden itibaren Cumhur İttifakı karşısında tüm muhalefetin, toplumsal muhalefetin, parlamenter muhalefetin bir araya gelmesini ve yerel seçimlerde işbirliği yapmasını savundum. İttifak kelimesini kullanmadım çünkü o kelime yoruldu ve yıprandı. Oysa hem kentler bazında hem de yereldeki Cumhuriyet Halk Partisi’nin örgütlerinin ve diğer partilerin örgütlerinin teşkilatlarının olgunlaştırdığı tüm çözümler karşılıklı kazandıran çözümler olabilir. Bunun için hem bütün topluma hem de siyasi muhataplarımıza çağrılar yapıyoruz. 30 Kasım Perşembe günü, bu kapsamda İyi Parti’nin Sayın Genel Başkanı Meral Akşener’i heyetimiz ile birlikte ziyaret ettik, onlar da bizi heyetleri ile birlikte karşıladılar. Sayın Akşener’e 81 ilde aday çıkarma noktasındaki Genel İdare Kurulu kararlarından haberdar olduğumuzu, bu kararın gözden geçirilebilir olup olmadığını, mümkünse bunun bir kez daha gözden geçirilmesini önerdim, bunun mümkün olup olmadığını sordum. Müzakereler sırasında “Ne teklif ediyorsunuz?” diye sorulduğunda da şunu söyledik: Bir masa kuralım, oturalım konuşalım, iş birliği yapalım; mümkün olan en çok yerde iş birliği yapıp en iyi sonucu alalım, birbirimize kazandıralım ve Türkiye’ye kazandıralım. Sağ olsunlar çok kıymetli bir ev sahipliği yaptılar, çok verimli, bir saatten fazla süren bir toplantı yaptık ve kendileri bunu Genel İdare Kuruluna götüreceklerini söylediler. Pazartesi günü, dün, Genel İdare Kurulu’nda konu görüşüldü. Genel İdare Kurulu’nun kararı, tüm seçim bölgelerinde tek başına girmeleri yönünde oldu. İlk baştan söylemiştim, “alınacak her iki karara da saygılıyız” demiştim, aynen bu saygımızı muhafaza ediyoruz.

İyi Parti, Cumhuriyet Halk Partisi’nin geçmişte çok önemli işbirlikleri, ittifaklar yaptığı, 81 il başkanımızı birbirinden ayırmadığımız, gittiğimiz tüm ilçelerde ilçe başkanlarını kendi ilçe başkanımız gibi gördüğümüz, çok kıymet verdiğimiz bir partidir. Ben yakasında güneş gördüm mü, yolda görsem, hemen “İyi bir insanla karşılaştık” derim. Çünkü İyi Parti’nin seçmenleri gerçekten iyi insanlar; Atatürk’ü seven, ülkesini seven, bayrağını seven insanlar; yani sizin, bizim gibi insanlar. O yüzden bütün örgütümüz ve bütün seçilmişlerimizden talebim şudur: Eski dosttan düşman olmaz. Sakın İyi̇ Parti GİK’te bir karar verdi diye, İyi̇ Parti ile bir sıkıntımız olduğunu düşünmeyin. İyi Parti, iyi insanların partisidir, çağdaş insanların partisidir, bizim kurucumuz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü seven insanların partisidir; geçmişte birlikte başarılar elde ettiğimiz ve bundan sonra da Türkiye’de birlikte çok şeyi başaracağımız, iyi insanların partisidir.

Bundan sonra ne yapacağız? Bundan sonra ittifak arayışımızı toplumsal tabana yayacağız. Bundan sonra İstanbul’a ihanet edenler İstanbul’a geri dönmesinler diye, Ankara’yı parsel parsel satanlar dönüp kaldıkları yerden devam etmesin diye, Tayyip Bey helikoptere binip Araplara, Katarlılara, Arap şeyhlerine arsalarımızı helikopterden pazarlamasın diye bütün milletimizle ittifak yapacağız.

Bu yol bizim, bu yürüyüş bizim Halk Partililerin tek başına yürüyeceği bir yol değildir. Bütün milletimizi ranta karşı, talana karşı halkçı belediyecilikte birleşmeye davet ediyorum. //

 

Özellikle sondan ikinci paragrafı pek beğendim ve alkışladım!

Hala da beğeniyor, alkışlıyorum.

Sözün sahibi Özgür Özel’i kutluyorum ve bu sözleri kendisinin, kurmaylarının, bütün CHP’lilerin seçim süresince dillendirmesini öneriyorum.

 

Ancak…

Özgür Özel’in, “Kemal Atatürk Milliyetçiliği” ile “Alparslan Türkeş Milliyetçiliği”ni bilmediğini, iki zıttı birbirine karıştırdığını gözlemlediğimi de söylemeliyim.

Bu eksikliğini gidermesini iletmek isterim.

 

Özel’in “Eski dosttan düşman olmaz” sözü ise beni aldı 2019 yerel seçimlerine götürdü.

Şöyle:

Batıda (Ankara, İstanbul, İzmir’de vb) CHP ile işbirliği/ittifak içinde olan Meral Akşener ve partisi, HDP’li Belediye Başkan adayları kazanmasın diye doğuda (Iğdır ve Bitlis Ahlat’ta) Belediye Başkan adayı çıkarmadı; Iğdır’da MHP’nin, Ahlat’ta AKP’nin adayını destekledi; Kars’ta ise adayını geri çekmedi ama seçim günü 31 Mart 2019’a çok az bir zaman kala İyi Parti oyları -gene HDP adayı kazanmasın diye- MHP adayına gitti*; kendi adayları 920 oyda kaldı; oysa İyi Parti’nin Kars merkezde 7 binin üzerinde oyu vardı.

Buna karşın, Iğdır ve Kars’ta, Cumhur İttifakı’nın adayları kazanamadı, HDP’li adaylar kazandı; ama Ahlat’ta AKP adayı kazandı.

Yani…

Batıda başka, doğuda başka düşünce ve eylem içindekinden “dost” olur mu?!

 

Özgür Özel, bu soruya yanıt arayadursun, Meral Akşener’in 30 Ocak 2019 Çarşamba günü ettiği –özellikle- şu sözlerini anımsatma amaçla bilginize sunayım:

“Iğdır sınır şehrimiz. Ahlat Osmanlı devletinden itibaren sembolik değeri çok yüksek bir ilçemiz. Biz aday çıkarmıyoruz. Cumhur İttifakı’nın paydaşlarına sesleniyorum: Oturun, anlaşın, tek adaya düşürün. Bizim Iğdır’da 5 bin 500’e yakın oyumuz var. İşte bekayla ilgili İyi Parti’nin somut adımı. Ahlat’ta MHP’den belediye başkanı seçilmiş, daha sonra AK Parti’ye geçmiş Mümtaz Bey var. Orada da 745 oyumuz, aday çıkarmıyoruz ve Mümtaz Bey’in seçilmesine katkıda bulunmak istiyoruz. Cumhur İttifakının paydaşları beka konusunda çok samimiyseler Iğdır ile ilgili tedbir almalılar.”

https://www.indyturk.com/node/12511/siyaset/ak%C5%9Fener-hdp-aday%C4%B1n%C4%B1n-kazanmamas%C4%B1-i%C3%A7in-i%C4%9Fd%C4%B1r-ve-ahlatta-aday-%C3%A7%C4%B1karmayaca%C4%9F%C4%B1z-dedi

 

Gelelim, yukarıda “CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkan adayı Ekrem İmamoğlu’nun kazanması daha bir garantiye bindi.

Bindi de!..

(Ayrıntıya en altta giriyorum.)” diye yazdıklarıma.

 

Böyle düşünüyor, böyle yazıyorum ama grup konuşmasında partili taraflar “İstanbul bizimdir, bizim kalacak” https://twitter.com/BakiKarakol/status/1729803910611677639 diye slogan atarken gülümseyerek hoşnutluğunu sergileyen AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ekrem İmamoğlu’nun kazanmasına sessiz, tepkisiz kalacak mı?

Ya kalmazsa?!

Anayasa Mahkemesi’nin kararını tanımadığını haykıran Erdoğan, İmamoğlu’nun kazanması ile bitecek seçimi kabullenip tanıyacak mı?

Ya kabullenmeyip tanımazsa?!

Ya İmamoğlu 2 yıl 7 aylık -siyasi yasağı da içeren cezası onanır, cezaevine konursa?!

O zaman ne olacak?!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve yönetimi ne yapacak?!

Böyle bir olasılığa karşı belirlenmiş siyasaları var mı?!

Yoksa “Daha neler!” denilip geçiştirilecek mi?!  

Ne yalan söyleyeyim, ciddi biçimde endişeliyim!..

 

* Cumhur İttifakı’nın büyük ortağı AKP, Kars ve Iğdır’da aday göstermedi, MHP adaylarını destekleme kararı aldı. O günlerde, HDP adaylarının kazanacağı, ancak bir yıl içinde de alınıp yerlerine kayyum atanacağı tarafımdan kaleme alınmış, yayınlanmıştı.

BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLARININ, MİLLETVEKİLLERİ GİBİ YASAL DOKUNULMAZLIKLARI DA YOK!..

150 150 bakikarakol

https://twitter.com/BakiKarakol/status/1729055855251968108 lingindeki paylaşımımı vassap (WhatsApp)’tan gönderdiğim kişilerden biri de; CHP’li ailenin çocuğu, 1999-2002 yılları arasında Kars CHP İl Başkanlığını yapan, eğitim kökenli ve Anayasa’ya, yasalara, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) ve Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarına karşın, “Gezi Davası”ndan Marmara (Silivri) Cezaevi’nde tutuklu, halkın haklı davalarında yanlarında olan, avukatlıklarını ücret almadan üstlenen, Hatay İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Can Atalay’ın avukatlarından Akçay Taşçı’nın babası, köylüm (Kars Akyaka İncedere Köyü) Yücel Taşçı’ydı.

Tepkisini –özellikle “Gölge Genel Başkan” diye yazmama ne diyeceğini- merak ediyordum.

“Biraz sabır. Çok sıkıştırmasak nasıl olur acaba?” tümcesiyle geri döndü.

Yanıt verdim:

“Sabır sonunu, başlangıçta gördüğüm için, ta baştan çırpınıyorum. CHP’liliğim, bile bile lades dememe izin vermiyor. Sevgi ve saygılarımla…”

Yanıtı “Benim CHP’liliğim biraz toleranslı herhalde” oldu.

Güldüm.

CHP’liliğini sorguladığım izlenimini verdiğimi algıladım.

Bu yazışmayı, Çarşamba günkü (bugünkü) yazımda, ad ve soyadını “Y.T” yerine, açıkça yazıp yazamayacağımı sordum.

İki sözcüklü yanıt aldım:

“Neden olmasın.”

 

Belki bir sonraki, belki iki-üç hafta sonraki yazımda, partim CHP’min 24 günlük Genel Başkanı Özgür Özel’e, yukarıda linkini verdiğim paylaşımımda neden “Gölge Genel Başkan” dediğimi yazacağım.

 

Yo yo, “Gölge Kabine” kurdu diye değil.

Şu kadarını söyleyeyim:

Söylem ve eylemlerinden, aylar sonra göreceğimiz sonucu, bugünden gördüm; CHP’liliğim, çok erken de olsa, birileri yanlış anlayıp kızsa, öfkelense de, bana yazmamı dayatıyor.

Yani…

“Gölge Genel Başkan” sözcükleriyle anılmayı Özür Özel hak etmişti!

Beni de yazdım.

 

Dünkü grup konuşmasında da https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-ozgur-ozel-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-28-kasim-2023 “Gölge Genel Başkan” olduğunu kanıtladı, bundan sonraki süreçte “Gölge Genel Başkan” olacağının işaretini verdi.

İnanın üzüldüm!

 

Dünkü grup konuşmasında gene, dünya lideri Kemal Atatürk düşünceleri, o düşünceler ışığında “siyasa (politika) üretimi” yoktu!

Zaten, “Yaparlarsa yaparlar, yapmazlarsa* iktidara geldiğimizde biz yaparız” anlayışıyla “kısa, orta, uzun süreli siyasalar” üretilemez, ancak “dakikalık, saatlik, günübirlik siyasalar” üretilir.

Özgür Özel, dünkü grup konuşmasında bunu yaptı!

Yaşamın olmazsa olmazların başında gelen “barınma”nın olmazsa olmazı “tapu güvencesi” ile “mülkiyet hakkı”nı vatandaşın elinden alan, 7 Kasım 2023 Pazartesi gecesi Kamutay (TBMM) Genel Kurulu’nda AKP ve MHP oylarıyla kabul edilen “Kentsel Dönüşüm Yasası”ından, yasanın iptali ile ilgili çalışmalarından her nedense tek sözcük etmedi!

Yasanın mağduru olacaklarını haykıran İstanbul Beyoğlu ilçesinden vatandaşlar, ellerinde pankartlarıyla sokaklara inmişlerdi, sloganlarını atıyorlardı ama, haftalık çalışmalarını anlatan Özgür Özel, yanlarında yoktu!

Yanlarında olmamasını, alamaya, anlayış göstermeye çalışalım; o eylem, söyleminde de yoktu!

İşte bu “Yaparlarsa yaparlar, yapmazlarsa iktidara geldiğimizde biz yaparız” anlayışından ötürü yoktu!

 

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin konuşma metinlerini yazan editörü veya editörleri “muhatap” alarak, kendi soyunu sopunu, dedesinin mezar taşındaki kavuğuna kadar anlatan Özgür Özel’e anımsatmalar yapmak, sorular sormak isterim:

 

Belli ki, partim CHP’min, 31 Mart 2024’deki Yerel Seçimler’inde İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkan adayı Ekrem İmamoğlu.

Hayırlı olsun.

 

İmamoğlu’nun, 2 yıl 7 aylık bir cezası var; cezada ayrıca “siyaset yasağı” da yer alıyor.

Öngörüm şu ki:

İmamoğlu bu seçimi, Meral Akşener sevenler dışında, hatırı sayılır miktarda İyi Parti’nin, özellikle HEDEP ve sol, sosyalist partilerin seçmenlerinin oylarıyla kazanacak.

Öncelikle İstanbul seçimini kazanmak için yanıp tutuşan AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhur İttifakı’ndaki küçük ortaklarının büyüğü MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin hiçbir siyasa üretmeyeceğini, elini kolunu bağlayıp oturacağını mı sanıyorsun?

Böyle düşünüyorsan, yanılıyorsun!

Böyle bir gelişmeye karşı, etkili olacak, sonuç alınacak bir siyasan var mı?

İmamoğlu az ayırtla (farkla) da olsa seçimi kazandığında, “İBB Başkanlığı koltuğu”na oturacak mı, oturabilecek mi?

Evet, hakkı, oturması gerek, yasa ve Anayasal hakkı!

AKP ve MHP kabullenecek mi?

Yasa ve Anayasa’ya karşın, kabullenmediklerinde, böyle bir engeli nasıl aşacaksın?

Tam o sırada, siyasi yasağını da içeren 2 yıl 7 ay hapis cezası Yargıtay’ın bir Ceza Dairesi tarafından onaylanır, İmamoğlu yakalanıp cezaevine konulursa, ne yapacaksın?

Gök kubbeyi başlarına mı yıkacaksın?

Geçeceksin!

Cezaevindeyken, YSK’nın “olur”u ile TİP’ten Hatay’dan Milletvekili adayı olan ve Milletvekili seçilen, YSK’dan “Milletvekili  Mazbatası”nı alan, Kamutay’da odası, sekreter ve danışmanları bulunan, Kamutay İnsan Hakları Komisyonu üyesi seçilen, AYM’nin “salıverilmesi” kararına karşın “Gezi Davası”ndan hala Marmara (Silivri) Cezaevi’nde tutulan, halkının avukatı, hukuk savaşçısı Can Atalay olayı capcanlı koca örnek!

 

Büyükşehir Belediye Başkanlarının, Milletvekilleri gibi yasal “dokunulmazlık”ları da yok!

 

Ne yapacaksın?

Siyasan ne?

Diyebilirsin ki “Her şeyimiz var, ama söylemeyiz, art niyetlilerin ellerine koz vermeyiz.”

Eyvallah.

Haklı olabilirsin.

Ben de çıkar “Kendin kandırma” derim.

Tek seçenek:

“Toplumsal muhalefeti bütünleştirmek, çoğaltmak, arkana almak”!

Buna var mısın?

Yoksun!

Çünkü…

“Meral Akşener ablan”dan kopamıyorsun, zorlukları “Meral Akşener ablan”la aşacağına inandırılmışsın, inanıyorsun!

İnandıranların başı da, Ekrem İmamoğlu!

İmamoğlu kendi siyasi geleceği doğrultusunda düşünebilir, siyasalar üretebilir.

İyi Parti’li “İstanbul İttifak”ı, İmamoğlu’nun siyasasının ürünü ve sonucu olabilir.

Pekiii…

Merkez sağ kökenli ailenin, aynı siyasi çizgideki oğlu Ekrem İmamoğlu’nun, İBB seçimini kazanamazsa veya kazansa da mazbatasını alamaz, koltuğuna oturamazsa ne, neler yapabileceğini düşündün mü?

Örneğin:

İmamoğlu seçimi kazanamadı.

CHP Genel Başkanlığı koltuğunu isterse, “Olağanüstü Kurultay” diye yutturursa, “Hayır, olmaz” mı diyeceksin, yoksa “Buyur Sayın Genel Başkanım” mı diyeceksin?

Yanıtı biliyorum; ama şimdi yazmayacağım.

Öte taraftan…

Diyelim ki, Ekrem İmamoğlu tutuklandı, 2 yıl 7 ay hapis yattı, siyasi yasağı kalktı.

“CHP Genel Başkanlığı” isteminde bulunmayacak mı sanıyorsun?

“Demez. Biz onu 2028’de Cumhurbaşkanı adayımız yaparız. Yapacağız da” diyebilirsin.

“Cumhurbaşkanlığı adaylığı”, Genel Başkanlık koltuğunu kurtarma, koruma karşılığı mı?

 

Yazımı “Kentsel Dönüşüm Yasası gibi ‘Demokratik, Laik Parlamenter Sistemi’nden neden hiç söz etmiyorsun?” sorusuyla bitireyim…

 

* İktidarı kast ediyor.  

“50+1 ALTI SÖYLEM” NE İÇİN EDİLDİ, GÜNDEMDE TUTULDU?!.

150 150 bakikarakol

Almanya ziyaretinden dönüşünde uçakta, beraberindeki “gazeteciler”e açıklamalarda bulunan ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin iktidarının başı, bir numarası AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sözleri 18 Kasım 2023 Cumartesi günü yazılı, sözlü, internet basınında yer aldı.

Gündeme oturan, günlerce konuşulan, tartışılan, Cumhur İttifakı’nın ortağı, iktidarın hararetli destekçisi MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli işaret edilerek “Ne diyecek?” sorusunun sorulmasına ve Bahçeli’nin Salı günü yani dün (21 Kasım 2023) yapacağı grup konuşması merakla, heyecanla beklenilmesine neden onan Erdoğan’ın şu sözleriydi:

“50+1 şartının değişmesi (…) isabetli olur. Çoğunluğu alan adayın seçilmesi usulüne geçilmesi halinde Cumhurbaşkanlığı seçimi de seri olur, uğraştırmaz ve yanlış yollara da sevk etmez… Mevcutta 50+1 mecburiyeti partileri yanlış yollara sevk ediyor. Kimin eli, kimin cebinde belli değil… Yok altılı, yok on altılı masa… Bundan sonra kim bilir daha neler çıkar? Ama oy sayısı itibarıyla “en fazla oyu alan aday seçilir” denildiği zaman seçim hızlıca tamamlanır…” https://www.sozcu.com.tr/2023/gundem/erdogandan-yuzde-501-cikisi-kimin-eli-kimin-cebinde-belli-degil-7865690/

 

Haberi aynı gün okuduğumda, X hesabımdan ve facebook sayfamdan şu paylaşımda bulundum:

BAHÇELİ DAHA ÖNCE “ŞİMDİLİK” DİYEREK, KARŞI ÇIKMIŞTI; BAKALIM BU KEZ NE DİYECEK!.. İKTİDARDAKİ ETKİNLİĞİNİ YİTİRMEMEK İÇİN “HAYIR” DİYEBİLİR!..

https://twitter.com/BakiKarakol/status/1725910134151328051  

 

Beklenen Salı (21 Kasım 2023) günü geldi…

 

-Bir önceki Salı (14 Kasım 2023) günkü grup konuşmasındaki, Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’ı hedef akan “…Türk devleti ile uğraşma, cesaretin varsa Kandil’e git…” https://www.gercekgundem.com/siyaset/bahceli-yargidaki-krizi-tirmandiriyor-aym-baskanina-cesaretin-varsa-kandile-git-dedi-441309 , bana da 1987’de Günaydın Gazetesi’nde çalıştığımda, siyasilerin adaylıklarında “Psikiyatr Raporu” istenmesini, seçildikten sonra her yıl “Psikiyatr muayenesi”nden geçmelerini ve bunun “mal varlığı bildirimi” gibi kayıtlara geçmesinin yasal, Anayasal zorunluluk haline getirilmesini içeren haber çalışmamı anımsatan sözleri, partisinin resmi internet sitesinde yer almayan, ancak   https://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/5250/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_14_Kasim.html linki tıklanıp izlendiğinde net biçimde söylendiği duyulacaktır.-

 

Devlet Bahçeli dün partisinin grup toplantısında kürsüye çıktı, “50+1 altı” konusundaki “çıkış”la ilgili açtı ağzını, yumdu gözünü.

Breh breh!

Özetle:

* Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi gelip geçici bir heves değildir.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi işi bitince buruşturulup bir köşeye atılacak tek kullanımlık konjoktürel reçete hiç değildir.

* Her yönetim sisteminin bir özü, hukuki ve ahlaki meşruiyetini sağlayan demokratik bir özelliği vardır ve bunun tartışılması da öngörülemez sorun ve sıkıntılara yol açma riski taşımaktadır.

* Sayın Cumhurbaşkanımız Almanya ziyaretinden dönerken Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ana omurgası, can evi, demokratik güvenliği olan yüzde 50+1 oy nisabıyla ilgili açıklamalarda bulunmuş ve şöyle demiştir:

“Çoğunluğu alan adayın seçilmesi usulüne geçilmesi halinde Cumhurbaşkanlığı seçimi de seri olur, uğraştırmaz ve yanlış yollara da sevk etmez. Mevcutta 50+1 mecburiyeti partileri yanlış yollara sevk ediyor. Kimin eli, kimin cebinde belli değil.”

* Bu konuda bizim geçmişten bugüne söylediğimiz sözler, yaptığımız açıklamalar, paylaştığımız görüşler de bellidir ve esasen hiç değişme göstermemiştir.

* 7 Haziran 2018 tarihinde, Kayseri Merkezli Bölge İstişare Toplantısında yapmış olduğum konuşmada şöyle demiştim:

“Barajın fiilen yüzde 50+1’e çıktığı göz önüne alındığında siyasi partilerin uzlaşmaktan, ahlaki bir ittifak kurmaktan başka seçeneği de kalmamıştır.”

* 2 Temmuz 2019 tarihli Meclis Grup Toplantımızdaki sözlerim de aynen şu şekildeydi:

“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Türkiye Cumhuriyeti’nin yaşama azminin, payidarlık iradesinin, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün aynen tecellisi ve tescilidir.

İlaveten siyasi istikrarın teminatıdır.

Türkiye aradığı parlak yönetim sistemini pek çok badireye uğraya uğraya, birçok sorunla boğuşa boğuşa sonunda bulmuş ve benimsemiştir.”

* Yine 16 Kasım 2021 tarihinde yaptığımız Meclis Grup Toplantımızda ise şunları söylemiştim:

“Bu sistemin demokratik meşruiyet temeli yüzde 50 +1’dir.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde Cumhurbaşkanı doğrudan halk tarafından seçildiği ve hükümet TBMM’den güvenoyu almadığı için ‘yönetimde istikrar’ ilkesi kendiliğinden gerçekleşmiştir.

Bu itibarla yüzde 50+1 oyla Cumhurbaşkanı seçilmesi çoğulcu demokrasinin dünyaya emsal teşkil edecek, model olacak bir şeklidir.

Dikkat buyurunuz, milletvekili seçmiyoruz, belediye başkanı seçmiyoruz, muhtar seçmiyoruz, cumhurun bütününü temsil edecek Cumhurbaşkanı seçiyoruz.”

* Milliyetçi Hareket Partisi olarak, dün ne demişsek bugün aynı çizgide, aynı düşüncede, aynı görüşteyiz.

* Cumhur İttifakı bir planın ürünü, sipariş edilmiş bir projenin üretimi değildir.

* Sayın Cumhurbaşkanımızın 14 ve 28 Mayıs 2023 tarihlerinde başarıya ulaşması için her özveriyi gösterdik, kiminle istiyorsa görüşüp temas kurmasına destek verdik, hatta partimizden ihraç edilen bir şahısla bile aynı kareye girmeye içimiz acısa bile ses çıkarmadık.” https://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/5251/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_21_Kasim.html  

 

Kaç ay sonra Bahçeli’nin grup konuşmasını dün izledim.

Saat 11.50’de X hesabımdan ve facebook hesabımdan şu paylaşımı yaptım:

BAHÇELİ, ERDOĞAN’IN 50+1 DEĞİŞİMİNE, KENDİSİNİN VE PARTİSİNİN ETKİNLİĞİNİ YİTİRMEMEK İÇİN, “40+1” VEYA “OY ÇOKLUĞU” GİBİ FORMÜLLERE “HAYIR, OLMAZ, OLAMAZ” DEDİ… VE… İKİ VURGUSU, HELE DE BİRİ ÇOK ÖNEMLİ… YARINKİ YAZIMDA YAZACAĞIM… https://twitter.com/BakiKarakol/status/1726885884493181425

 

Yani…

Bahçeli, beni yanıltmamıştı, iktidardaki etkinliğini yitirmemek için “hayır” demişti.

 

Geleyim, “Bahçeli’nin iki vurgusu”na.

Bahçeli, konuşmasındaki tümcede diyor ki:

“Cumhur İttifakı bir planın ürünü, sipariş edilmiş bir projenin üretimi değildir.”

 

Durduk yere bu tümceyi neden etti, etme gereksinimi?!

 

Soruya kafamda yanıt ararken, usuma (aklıma), CIA’nın Ankara Büro Şefi Paul Henze’nin 2006’da Beyaz Saray’a sunduğu raporu geldi.

Henze, raporunda şöyle yazıyor:

“Türkiye’nin bu şekliyle Amerikan politikalarının yanında olacağından emin olmalıyız.

Ülkeyi kuranlar, denetim mekanizmasını çok sıkı tutmuşlar.

Hükümeti ikna ettiğimizde Meclis, Meclisi ikna ettiğimizde Ordu, Ordu’yu ikna ettiğimizde Yargı karşımıza çıkabiliyor.

Eğer Amerikan çıkarı, Türkiye’de bir federe kurulması ise mutlaka ve öncelikle, YARGI, ORDU, MECLİS VE HÜKÜMET’i tekelde toplayan BAŞKANLIK REJİMİ’ne geçilmelidir.

Bir kişiyi ikna etmek, birbirini denetleyen yapıyı ikna etmekten çok daha kolay olacaktır.

Eğer o bir kişi, Amerikan çıkarlarına yardım etmek konusunda tereddüt ederse, bir kişi üzerine kurulmuş yapıyı yıkmak AMERİKA için sorun olmaz.”

 

Sahi…

Bu rapor Türk basınında neden yazılıp çizilmedi, konuşulmadı, tartışılmadı ve gündem olmadı?!

Gizli eller mi engel oldu?!

O “gizli eller” kimler?!

 

“Bundan sonra üzerinde durulur mu, ciddi gelişmeler olur mu ve iç siyasadaki gelişmelerin ana kaynağını/kaynaklarını eşelemek için çokça dışa bakmak gerekmez mi?!” sorusunu soru, “ikinci vurgu”ya geçiyorum:

Bahçeli dünkü grup konuşmasının bir yerinde aynen “Sayın Cumhurbaşkanımızın 14 ve 28 Mayıs 2023 tarihlerinde başarıya ulaşması için her özveriyi gösterdik, kiminle istiyorsa görüşüp temas kurmasına destek verdik, hatta partimizden ihraç edilen bir şahısla bile aynı kareye girmeye içimiz acısa bile ses çıkarmadık” diyor.

Adını anmadığı, eski ülkücü, MHP’li Sinan Oğan.

Ben bu uzun tümceden şunu anladım, anlıyorum:

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bundan sonra da başarıya ulaşması için, Bahçeli ve partisi, örneğin HEDEP ile görüşmesine ses çıkarmayacak, görüşmeyi sineye çekecek.

 

Geçelim, Bahçeli’nin “50+1 altı” tartışılara ve “çok oy alan Cumhurbaşkanı seçilsin” istemine kapı kapatmasıyla gözlerin çevrildiği CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in birkaç saat sonra grupta yaptığı konuşmaya.

 

Özel, geçen hafta içinde gerçekleştirdiği eylemlerini anlattı, ardından “Dışarıda soruyu yanıtlamak yok artık. Çünkü dışarıyı çekiyorlar, burayı vermiyorlar, ondan arkadaşlar dışarıda soru sormayacaklar; o yüzden çok merak ettikleri 50+1 tartışmasına buradan cevap verelim” dedi, konuya girdi:

“10 Kasım 2021’den önce, 5 Ekim 2019’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan diyor ki: ‘50+1 rastgele bir tercih değildir, gayet bilinçli ve vazgeçilmez bir kriterdir.’ Yani birilerini tahmin ediyoruz solcuları, sosyal demokratları, işte Kürtleri, Alevileri bu devleti yönetmeye değer görmüyor ya, kendince bir koalisyon yapacak, hiç oradan ayrılmayacak. Çok bilinçli, vazgeçilmez kriter… Ve diyor ki, ‘Biz yaptık, biz önerdik’, ‘milletimiz yaptı’ demiyor, satır arasında kararın bir yerlerde alındığı var; Kürdü, Alevi’yi, solcuyu, emekçiyi, onların temsilcilerini dışarıda tutan bir anlayış.

10 Kasım 2021’e gelince bir şeyler olmuş, diyor ki Temel Karamollaoğlu’nu ziyaretinde: ‘50+1’in mahsurlu olduğunu anladık.’ Tak, cevap geliyor ittifak ortağından 6 gün sonra, 16 Kasım. Sayın Bahçeli diyor ki: ‘50+1 oy hesabını eleştirenleri anlayışla karşılamamız abesle iştigal olur.’ 23 Kasım’da da ‘Bu masum bir talep değildir’ diyor; ‘masum değilsin’ diyor, ‘Bunu şey yapıyorsan suçlusun’ diyor, ‘Niyetin kötü’ diyor.

Tartışma rafa kalkıyor, geçtiğimiz günlerde Almanya dönüşü uçakta Erdoğan şöyle söylüyor: ‘50+1 şartının değişmesi isabetli olur; partileri yanlış yollara sevk ediyor, yanlış işler yapılıyor.’ MHP’nin yanlış bir yol olduğu, onunla birlikte olmanın bir hata olduğu, MHP’nin sırtında kambur olduğunu açıkça ifade ediyor.

Şimdi hep beraber susuldu, beklendi ki Devlet Bey buna ne diyecek? Devlet Bey bugün çıktı ve şöyle söyledi: ‘Eksiklikleri olabilir ama taviz verilemez ama Sayın Cumhurbaşkanımızla aramızı da kimse açamaz.’ Bunların ilişkisi, hatta arayı açmaya çalışanlara da bir sürü hakaret etmiş.

Bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak bunlarla meşgul olmamız mümkün değil, şundan dolayı değil: Şimdi Sayın Erdoğan sen ne değiştireceksin bilmiyorum. Sistem mi değiştireceksin, ortak mı değiştireceksin, ittifak mı değiştireceksin, Rahmetli Erbakan’a attığın kazıkta olduğu gibi gömlek mi değiştireceksin? Ne değiştirirsen değiştir ama emin ol bizimle birlikte anayasa değiştiremeyeceksin.

Biz kendisi için, her doğan için değil, Erdoğan için yapılmış bir anayasaya 2 yıl sonra ‘Ya bu kıyafetin kolu uzun, paçası sarkıyor, burası dar geliyor’ diyorsa, biz ona şunu söyleyeceğiz: ‘Anayasa Erdoğan için değil, her doğan için yapılır, o da toplumsal mutabakatla yapılır. Öyle, MHP’yle baş başa verdik, noktasını virgülü değiştirmez’ dersen, seni böyle esir alırlar kardeşim. Derdine kendin yan, git derdini başka tarafta anlat.

Öbür taraftan enteresan bir ilişki; yani bir yandan bakıyorsunuz biri diyor ki ‘Yanlış yollara saptım’, öbürü diyor ki ‘Aman sistem çok güzel, Cumhurbaşkanımızla aramızı kimse bozamaz.’ Bu yürümeyen bir evliliği birinin bitirmeye, birinin sürdürmeye devam etmesi gibi oluyor. Hani Hulusi Kentmen -Allah gani gani rahmet eylesin- böyle hakim kürsüsünde oturur da taraflardan biri der ki ‘Çok mutsuzuz’. Öbürü der ki ‘Yalan hakim bey, biz çok mutluyuz.’ Biri der ki ‘Ben boşanmaya gideceğim’, öbürü der ki ‘Hafta sonu pikniğe gidecektik.’ Biri der ki ‘Ben artık bunu istemiyorum’, öbürü der ki ‘Yok yalan söylüyor hakim bey, bizim aramız çok iyi.’ Hulusi Kentmen döner bunlara der ki: ‘Eh keratalar, meşgul etmeyin mahkemeyi.’ Biz de bunlara diyoruz ki: Eh keratalar; ayrılırsanız ne, birleşseniz ne? Ayrılmanıza bel bağlayan, birleşmenize umut bağlayan yok. Biz kendi yolumuzdayız. Hadi oradan keratalar, meşgul etmeyin memleketi!”

https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-ozgur-ozel-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-21-kasim-2023

 

Özel, böylece konuya ilişkin düşünce ve tavırlarını çok net dile getirdi.

Espri amaçlı hep kullanılacak, siyasi rakipler ise sert tepkiler gösterecekleri söz “Hadi oradan keratalar, meşgul etmeyin memleketi!” olacak gibi görünüyor.

 

Ama ben, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in konuşmasında, 7 Kasım 2023 Salı gecesi Kamutay (TBMM) Genel Kurulu’ndan geçen “mülkiyet hakkı”nı elden alan, “tapu güvencesi”ni ortadan kaldıran “Kentsel Dönüşüm Yasası”ndan söz etmesini, bu yasanın Anayasa Mahkemesi’ne götüreceklerini, oradan “iptal”i için yoğun çalışacaklarını, bu konuda halkı ayrıntılı biçimde bilgilendireceklerini, direnmelerinin öncüsü olacaklarını, bütün uğraşlara karşın sonuç alamazlarsa CHP iktidarında hak mağdurlarının haklarını aynen geri vereceklerini söylemesini isterdim.

Böyle bir konuşmayı beklediğimi belirtmeliyim.

Olmayınca, CHP Genel Merkezi’ni aradım; santralden, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gülşah Deniz Atalar’ın kalemini istedim.

Atalar yoktu.

Asistanına kendimi tanıttıktan sonra, Genel Başkan Özel’in dile getirmesini istediğim sözlerimi aktardım, Atalar’a iletmesini rica ettim.

Gelişmeleri ve konuyu yazacağım, bilgilerinize sunacağım.

 

Şimdi…

Düşünüyor ve diyorum ki:

Yoksa…

“50+1 altı söylem”, CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve yönetiminin her nedense duyarsız kaldığı, vatandaşı özel mülkiyetinden –evinden, arsasından, tarlasından- yoksun bırakacak, “depreme dayanıklı konut” savıyla, bir gece yarısı Kamutay Genel Kurulu’nda AKP ve MHP oylarıyla kabul edilerek yasalaşan şu “Kentsel Dönüş Yasası”nı vatandaşın dikkatinden kaçırmak, vatandaşın evine barkına, tarlasına, toprağına kolayca çökmek, vatandaşı evsiz barksız bırakmak için mi ortaya atıldı, gündeme oturtuldu, günlerce gündemde tutuldu?!

 

Yazımı “50+1 altı söylemi” ile emperyalistler, Türkiye’deki ve bölgedeki çıkarları uğruna, “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ve de AKP ağırlıklı, MHP etkinliğindeki “Cumhur İttifakı İktidarı”nın sürmesinin isteklisi, yanlısı olduğunun sinyalini, işaretini mi veriyor?!” sorusuyla bitireyim…

HER ŞEY, ATATÜRK’ÜMÜN DÜŞÜNCELERİ, PARTİM CHP’M, CHP’Lİ DÜŞÜNDAŞLARIM, HALKIM VE HALKLAR İÇİN!..

150 150 bakikarakol

Partim CHP’min 8’inci Genel Başkanı Özgür Özel’in “CHP’liliği” ve “Nasıl bir Genel Başkan olacağı”na ilişkin düşüncemi, 17 Eylül 2023 Çarşamba günlü KURULTAYDA KEMAL KILIÇDAROĞLU VEYA ÖZGÜR ÖZEL KAZANIRSA!.. VE KARS’IN “BÜYÜKERŞEN”İ!. https://bakikarakol.com/kurultayda-kemal-kilicdaroglu-veya-ozgur-ozel-kazanirsa-ve-karsin-buyukerseni/ başlıklı yazımda; ayrıca da kimi twitter ve facebook paylaşımlarımda bilginize sunmuştum; tekrara girmeyeceğim.

 

5 Kasım 2023 Cumartesi gecesi yapılan 38’inci Olağan Kurutultay’da, “Genel Başkan” seçilen Özgür Özel, bir hafta sonra (10 Kasım 2023 Cuma) Kamutay’da (TBMM’de) gece yarısı olağanüstü parti grup toplantısı yaptı, “Gölge Kabine ve İdari Görevler”den oluşan 24 kişilik “Merkez Yönetim Kurulu”nu (MYK’sını) açıkladı. https://chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-ozgur-ozel-golge-kabine-ve-dari-gorevlerden-olusan-mykyi-acikladi

Birkaç saat sonra da twitterdan ve facebooktan BENİ YANILTMAN DİLEĞİ İLE… YOLUN AÇIK OLSUN… SUNUMUNDA İÇTENLİĞİN, KARARLILIĞIN SÜRDÜĞÜ SÜRECE YANINDA OLACAĞIM, SÜRMEDİĞİNDE DE KARŞINDA PARYİM CHP’MİN ÇİÇEYİ BURNUNDA, GENÇ GENEL BAŞKANI… https://twitter.com/BakiKarakol/status/1723343206090186848 diye  paylaşımda bulundum.

Genel Başkan Özgür Özel’le ilgili siyasi düşünceme, öngörüme bağlı kalarak; yergilerde bulunduğum kadar, beğenilerde de bulumdum; çünkü Nisan 2024 sonlarına kadar süre verdim.

O nedenle, “BENİ YANILTMAN DİLEYİ İLE…” diye yazdım.

 

Genel Başkan Özel, MYK’sını ve sunumun beğenmiştim.

Ancak…

Beğenirken, “umutsuzluğumu” vurgulamak isterim!

 

Dünkü (14 Kasım 2023 Salı) olağan parti grup konuşmasında kimi ettiği, kimi de etmediği sözlerinde “yanılmadığım”ı, beni “yanıltmadığı”nı gözlemledim!

“Üzüldüm!

 

Grup konuşmasına geçmeden, 7 Kasım 2023 Salı günü memleketi ve seçim bölgesi Manisa’ya gittiğine değinmeliyim:

Özel, Manisa CHP İl Başkanlığı binası önünde gerçekleştirdiği konuşmada “… Partinin kapıları açık. Üye yapalım…”  https://www.sozcu.com.tr/2023/gundem/ozgur-ozel-soz-verdi-istisnasiz-uygulanacak-7854749/ deyince, aynı gün ÖZ BE ÖZ CHP’LİYİM AMA ÜYE DEĞİLİM… EMEKLİ GAZETECİ OLARAK, SİYASİ YERGİLERİMDEN ÖTÜRÜ “İHRAÇ” EDİLMEYECEĞİMİN SÖZÜNÜ ALMAK İSTERİM. ALABİLECEK MİYİM?!. BEKLEYECEĞİM… https://twitter.com/BakiKarakol/status/1721880823631401456 paylaşımında bulundum.

Osmaniye’ye geçti.

Halk TV muhabirinin sorusu üzerine Manisa’ya annesi ve babasıyla “helalleşme”ye gittiğini söylemesi, “Genel Başkanda nedir bu ‘helalleşme’ gibi dinci söylemler tutkusu?!” diye düşünmeme ve mırıldanmama neden oldu.

Konuşması bitiminde de, daha platformun merdivenlerinden ineriken gazeteciler arasına düştü.

Önseçimle ilgili soruya yanıtında “temayül” sözcüğünü kullanması da ne demek oluyordu?!

 

Türkçe “Eğilim” sözcüğü yerine neden Arapça “temayül” sözcüğü?!

 

CHP’li ve Atatürkçü olmanın ana özelliklerinden biri, “Öz Türkçe’ci” olmak değil midir?!

 

 

Bunu, en başta CHP Genel Başkanının, yaşayan eski veya önceki Genel Başkanların ve onların her birinin kadrolarının bilmesi gerekmiyor mu?!

 

Bilmeyende, “ciddi sorun” var demektir!

 

Gelelim dünkü grup konuşmasına…

 

Genel Başkan Özgür Özel; kendisinden önceki, 38’inci Olağan Kurultay’da yendiği Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun 13 yıllık Genel Başkanlığı süresinde, nasıl bir CHP Genel Başkanı olduğunu, nasıl bir CHP Genel Başkanlığı yaptığını bilmiyor mu ki…

Ve…

En son, Kurultay’ın açış konuşmasında CHP, kimi CHP’li yöneticiler ve kadrolar tarafından arkasından hançerlendiğini söylediğini unuttu mu ki…

Kurultay’da ve Kurultay öncesinde yaptığı “Kemal Kılıçdaroğlu gözellemeleri”ni dünkü olağan ilk grup konuşmasında sürdürdü?!

 

O sözler şöyle:

“Tek adam rejiminin gittikçe otoriterleştiği, demokrasi kanallarını tıkadığı, hukuku rafa kaldırdığı bir dönemde, 13 yıl boyunca partimizin Genel Başkanı olarak Adalet ve Kalkınma Partisi’ne karşı büyük bir mücadele vermiş, Artvin Şavşat’ta 1 şehit verdiğimiz silahlı saldırıda PKK terör örgütünün hedefi olmuş. Çubuk’ta bir şehit cenazesinde linç girişimine uğramış, Ankara’dan İstanbul’a 432 kilometre hak hukuk, adalet diye yürümüş, bana, bu salondaki herkese ve partimize çok büyük emeği olan Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu saygıyla selamlıyorum. Emekleri unutulmaz. Ona vefamızı her fırsatta hep birlikte her zaman göstereceğiz. Kendisinin önünde saygıyla eğiliyorum.”

https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-ozgur-ozel-chpde-seninle-birlikte-anayasayi-hiclestirecek-bir-sbirligine-gidecek-goz-yok

 

Bu “güzellemeler”in sahibi çiçeği burnunda Genel Başkan Özgür Özel, ne diyeyim?!

 

CHP’yi sağa, neredeyse sağın da sağına kaydırdığını yadsıyacak mıyız?!

CHP’lileri CHP’den dışladığını, savurduğunu unutacak mıyız?!

CHP’de olmayan “teşkilat”ı, “vardı” diye kabul mu edeceğiz?!

 

Kemal Kılıçdaroğlu, “güzellemeler”de anlatıldığı gibi Genel Başkan idiyse, CHP’de “Değişim” neden ve neyin nesiydi?!

Kurultay kazanmak için miydi?!

Yani “siyasi kazanım” için miydi?!

 

Benim, şahsi siyasi kazanım hesapları içindekilerle işim, yol arkadaşlığım, düşündaşlığım olmaz!

 

Kılıçdaroğlu döneminde CHP’liler, CHP’li gibi düşünmekten, siyasa (politika) üretmekten, eylem yapmaktan koparıldı; salon, kürsü, stüdyo, mikrofon muhalefetine sıkıştırıldı; karşıt söylem ve eylem geliştiren CHP’den atıldı!

Parti Disiplin Kurulu, giyotin kuruluna dönüştü!

 

Böyle olduğu için, “Değişim”in öncülerinden Özgür Özel, CHP’yi “Baba evi” sözcükleriyle tanımlıyor, uzaklarda duranları, atılanları “baba evi”ne çağırıp duruyor!

Doğru da yapıyor.

Ama…

Bu doğruların karşıtını yapan Kemal Kılıçdaroğlu’na bu övgüler, alkışlamalar, alkışlatmalar, selam durmalar, önünde saygıyla eğilmeler vb ne oluyor?!

 

Tanrı aşkına ne oluyor?!

Bu yurdu kurtaran; demokratik, laik parlamenter sistemli “Cumhuriyet Devleti”ni kuran;  “çağdaş, köklü merkez partisi” CHP’yi yaşama geçiren; yazıldığı gibi okunan, okunduğu gibi yazılan Türkçe’yi halkına kazandırarak çok anlamlı ve yüklü iletiler veren; devrimleri içinde –bana göre- en büyük devrimi “Düşünce Devrimi”ni halkına ve halklara armağan eden vb dünya lideri Kemal Atatürk, kendinden sonraki Genel Başkanlar gibi düşünür, onlar gibi yapar mıydı?!

Kemal Atatürk’ün CHP’si, CHP’lileri bu mu, böyle mi olurdu?!

 

Bu pencereden bakıp “Özgür Özel”i yorumladığımda, umutlu olamıyorum!  Umutlanmamanın acısını çekiyorum!

Bunu, bu ilk günlerde söylemem, yazmam içimi yakıyor!

Ama yazmadan edemem!

En ağır yergilere karşın, yazmasam…

Atatürk’üme, O’nun felsefesine, devrim ve ilkelerine, CHP’me, CHP’li düşündaşlarıma, halkıma, halklara, halkımın ve halkların aydınlık yarınlarına yablış yapmış, ihanet etmiş olurum!

 

Genel Başkan Özgür Özel dünkü grup konuşmasında çokça “tekil” konuştu!

Örneğin:

“Bakanlarım… Grup Başkanvekillerim… Grubum… Milletvekillerim… İl Başkanlarım…”!

Bana, “Ben… Ben Kemal…” deyip duran “eski Genel Başkan” Kemal Kılıçdaroğlu’nu anımsattı!

Çizgi, felsefe, siyasi anlayış, CHP’lilik hepten “Kemal Kılıçdaroğlu”du!

 

Dikkatimi çekti:

Çiçeği burnundaki genç Genel Başkan Özel ne dünkü ne de önceki konuşmalarında “iki konuya değinmedi!

Bir:

Ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” yerine, “Demokratik, Laik Parlamenter Sistem” idi.

İkincisi:

7 Kasım 2023 Salı gecesi Kamutay Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaşan, “riskli” bahanesiyle rezerv alanı ilan edilerek, “tapu güvencesi”ni geçersiz kılan, “özel mülkiyet hakkı”nı hiçe sayan “Kentsel Dönüşüm Yasası” idi. https://www.bloomberght.com/kentsel-donusum-yasasi-tbmm-de-kabul-edildi-2341676  

(Bu konuda, Cumhuriyet Gazetesi’nden Prof. Dr. Emre Kongar’ın “Anayasa darbesi ve mülkiyet hakkı” https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/emre-kongar/anayasa-darbesi-ve-mulkiyet-hakki-2140760 başlıklı yazısını linki tıklayarak, okumanızı isteyeceğim.)

 

Genel Başkan Özgür Özel’e önerilerim olacak.

Şöyle sıralayayım:

Genel Başkan Özel…

Değindiğim “iki konu”yu gündemine alsın, Türkiye gündemine taşısın…

NUTUK’u/SÖYLEV’i okusun, okutsun…

Dünya lideri Kemal Atatürk’ün düşünceleri ışığında kısa, orta ve uzun süreli/vadeli siyasa/politika üretecek, ayrıca partili üyelerin partiyi tanımada yararı, olumlu /etkisi olacak “Parti İçi Eğitim birimi” yapılanmasına gitsin.

 

Dikkate alır mı?

Gereğini yapar mı?

Göreceğiz.

 

Bilinsin ki…

Bütün bunlar ve her şey, Atatürk’ümün düşünceleri için, partim CHP’m için, CHP’li düşündaşlarım için, halkım için ve halklar için!..

VATANDAŞ DAHA CHP’NİN 38’İNCİ OLAĞA KURULTAYI’NIN İKİNCİ GÜNÜNDE “UMUTLANSAM MI?” DİYE DÜŞÜNÜYORSA, SORUYORSA!..

150 150 bakikarakol

Bir önceki (1 Kasım 2023 Çarşamba) “KILIÇDAROĞLU’NUN KENDİSİ DEMEYİMLİ, BİRİKİMLİ, İYİ BİR CHP’Lİ Mİ Kİ?!.” https://bakikarakol.com/kilicdaroglunun-kendisi-demeyimli-birikimli-iyi-bir-chpli-mi-ki/ başlıklı yazımı “Ve bu adam Perşembe, Cumadan sonra CHP 38’inci Olağan Kurultayı’nda aday gösterilecek, Genel Başkanlık için yarışacak!

Kazanırsa…” demiş, “8 Kasım 2023 Çarşamba günlü yazımda kararımı açıklayacağım, görüş ve düşüncelerimi, önerilerimi paylaşacağım…” tümcemle bitirmiştim.

Buradan sürdüreyim:

Ben ve eşim, 31 Mart 2024’teki yerel seçimlerde sandığa gidip CHP adaylarına değil, Türkiye İşçi Partisi (TİP) adaylarına oy verecektik.

Ben bu kadarla kalmayacak, “Demokratik Laik Parti (DLP) veya “Demokratik Laik Cumhuriyet Partisi (DLCP) diye yeni bir siyasi parti oluşumu için bayrak açacaktım.

Kemal Kılıçdaroğlu kazanamadı, böylesi bir düşünce ve eylem içine girmeye de gerek kalmadı.

31 Mart 2024’teki Yerel Seçimlerde gene partimiz CHP’nin Belediye Başkan adaylarına, Belediye Meclis Üyelerine oy vereceğiz.

Kemal Kılıçdaroğlu, Kurultay’ın, kimi -ayarlanmış, asker- delegelerin imzalarıyla “Genel Başkan adayı” gösterilir ve kazanırsa, CHP tabanında öz CHP’li Atatürkçüler, sandığa gitmek ama içleri yanarak, Kılıçdaroğlu’na, onun siyasi anlayışına, her çeşit kadrolarına okkalı ders vermek için, solda bir siyasi partiye –ağırlıklı TİP’e- verme kararlılığındaydı ve bu kararlılıklarını, illerindeki, ilçelerindeki CHP kadrolarına hissettirdiler.

Bu, “toplumsal tepki”ye dönüştü.

CHP teşkilatlarındaki kadrolar da, vurgulanan etkin, canlı “toplumsal tepki”yi gördüler, onların yanında yer aldılar; bununla yetinmediler, “Genel Merkezciler” karşısında konumlanan “Değişimci” kadrolara ilettiler.

Sonuç:

1366 delegede, 536’ya karşılık, 812’nin oyunu 2’inci turda alan “Değişimciler” 38’inci Olağan Kurultay’ın kazananı, 8’inci Genel Başkanlığı ise adayları “Özgür Özel” oldu.

(İlk turda, Özgür Özel 682, Kemal Kılıçdaroğlu 664 oy aldılar; ancak salt çoğunluk “684” sağlanamadığı için 2’inci tura gidildi.)

Vurgulamak istediğim; “kazanmada”, Değişimcilerin ve de adayları Özgür Özel’in elbette ki katkıları var ama en büyük katkı, umutların sönmesine, hayallerin yıkılmasına tepki olarak, kocaman yumak olan “toplumsal muhalefet”e aittir!

Kimse, “toplumsal muhalefet”in bu etkinliğini, katkısını, başarısını kendine mal etmesin!

 

Değişimcilerin öncüleri, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ile CHP’nin çiçeği burnunda Genel Başkanı Özgür Özel’in siyasi geçmişlerine, siyasi felsefelerine, son olarak da 38’inci olağan Kurultay’ın ilk günü (4 Kasım 2023 Cumartesi), ikinci günü (5 Kasım 2023 Pazar) ve önceki gün, dün ettikleri sözlere bakarak, CHP’liliklerini, Atatürk Düşünceleri’ne yakınlıklarını/yatkınlıklarını sorgularım!

Şu aşamada ayrıntıya girmeyeceğim ama ikili hakkındaki düşüncelerimi içeren 27 Eylül 2023 Çarşamba günlü yazımın linkini https://bakikarakol.com/kurultayda-kemal-kilicdaroglu-veya-ozgur-ozel-kazanirsa-ve-karsin-buyukerseni/ veriyorum, tıklayıp okumanızı istiyorum.  

Ayrıca…

SZC (Sözcü) TV’nin saat 19.00’daki ana haber sunucusu Fatih Portakal’ın 6 Kasım 2023 Pazartesi akşamki etiketi “umutlansam mı acaba”yı ve öyküsünü de çok kısa sizinle paylaşmak istiyorum:

İzleyicilerden biri Portakal’a ulaşıyor; yapılan CHP Kurultayın sonucuyla ile ilgili “umutlansam mı” sözünü ediyor.

Fatih Portakal bu sözü etiketliyor.

Kurultayın ikinci günü, duyarlı bir vatandaş “umutlansam mı” diye düşünüyor ve soruyorsa, bu, içeriği çok yüklü ciddi, önemli bir iletidir, söylemdir!

Kurultay’ın “Divan Başkanlığı” görevini yürüten İmamoğlu’nun ve çiçeği burnunda Genel Başkan Özel’in ettikleri sözler, beynime mıh gibi saplanan “umutlansam mı” sorusuna yanıt olarak bana “umutlanma” dedirtiyor!

 

Değişim!

Oldu.

Daha da olacak.

Ama “parti içi” ağırlıklı!..

Yanlış bu, eksik olan bu!

(Korkarım ki, siyasa/politika üretimi, parti dışı bir yapılanmayla gerçekleşecek; İmamoğlu aracılığıyla Özel’e iletilecek; Özel de, Parti Meclisi üyeleri ve İl Başkanları aracılığıyla topluma aktaracak. -İleride daha ayrıntılı yazacağım- Dilerim yanılırım.)

 

Ekrem İmamoğlu, Divan Başkan seçildikten sonra yaptığı konuşmada, “İnançlara saygılı laiklik” deyince, “İmamoğlu, laikliğin ne olduğunu bilmiyor mu?!” diye kendime sormadan edemedim.

Bu arada; belirtmeliyim ki, “Hatay Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili seçilmesine karşın hala cezaevinde tutuklu bulunan Av. Can Atalay’ın başına getirilenlerin benzeri, AKP ağırlıklı Cumhur İttifakı iktidarı tarafından, Ekrem İmamoğlu’nun da başına getirilebilir” kaygısını taşıyorum!

Böyle bir gelişme ne zaman olabilir?

Ya yeniden İBB Başkanlığına aday olduğunda ve seçildiğinde, ya CHP’nin başına geçtiğinde, ya da Cumhurbaşkanlığı’na adaylığı açıklandığında!

Umarım yanılırım.

 

CHP’nin Çiçeği burnundaki Genel Başkanı Özgür Özel’in, Kurultay açış konuşmasında “İş, Cumhurbaşkanlığı adaylığının seçilmesine gelince, hepinizin malumu olan, masadan kalkmalar ve masaya yeniden dönmeler geldi. Fazla ayrıntılara girmek istemiyorum. Ancak şunu söyleyeyim, sırtımdaki hançerlerle seçime girmek zorunda kaldım. Bir daha ifade edeyim. Sırtımdaki hançerlerle seçime girmek zorunda kaldım. Yükümüz ağırdı. Üstelik hançerlerle beraber yükümüz ağırdı. Ama beni asıl üzen sırtımdaki yük değildi arkadaşlar. Sırtımdaki hançerlerdi. Seçim bitti. Kazanamadık. Daha nefes almadan değişim söylemleri başladı. Değişim söylemini dillendirenler, uzun süredir değişmeyenlerdi. Ama seçimden sonra ilk işim, onları değiştirmek oldu…” https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglunun-38-olagan-demokrasi-ve-birlik-kurultayinda-yaptigi-konusma-04-kasim-2023  sözlerini ederken bilee CHP’yi, CHP’lileri sırtlarından hançerleyen Kemal Kılıçdaroğlu’na bir diz güzellemeler https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/devir-teslim-olacak-mi-chp-genel-baskani-ozgur-ozelden-yeni-2137635 yapmasına; “Sayın İmamoğlu ile aramızda kardeşlik ilişkisi var, bu ilişki bizi iktidara taşıyacak” https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/son-dakika-imamoglundan-chpnin-yeni-lideri-ozele-ziyaret-2137952 demesini nasıl anlamak, yorumlamak gerek?!

 

Ya, siyasette şu “kardeşlik ilişkisi” ne denek?!

“Kardeşlik ilişkisi ile iktidara taşınma” diye bir olay, siyasi tarihlerde var mı?!

Olmayanı, Genel Başkan Özel neden söyler?!

Dünya lideri Kemal Atatürk’ten sonraki CHP Genel Başkanlarına övgüler dizen Özel’e önerim:

Söylev’i/Nutuk’u oku, teşkilata ve üyelere de okut, parti içi eğitime ağırlık ver ve Atatürk düşüncesini tabana yay!

 

Dikkate alır mı?

Sanmıyorum.

Ama partim CHP tabanına, özellikle gerçek/öz CHP’li ve Atatürk’e, Atatürk Düşüncesi’ne inanan, sahip çıkan duyarlı insanlarımıza güveniyorum!

Onların varlığından umutlanıyorum, geleceğe umutla bakıyorum!

 

Ne mutlu “Türk’üm” diyene!

Ne mutlu “CHP’liyim” diyene!..

KILIÇDAROĞLU’NUN KENDİSİ DEMEYİMLİ, BİRİKİMLİ, İYİ BİR CHP’Lİ Mİ Kİ?!.

150 150 bakikarakol

“Cumhuriyetin 100’üncü yıldönümü”nü; yüz yıl öncesini yadsımayan, dünya lideri Kemal Atatürk’üne, O’nun yanındaki asker-sivil arkadaşlarına inanan, sahip çıkan, sevgi ve saygı duyan milyonlarca “Atatürk düşündaş”ı görkemli biçimde kutladı.

Ne mutlu!

Kutlamada Cumhur İttifakı İktidarı, Cumhur İttifakı ortaları, taraftarları yoktu.

Muhalefetten kimileri de yoktu.

CHP, CHP’liler vardı.

Ama…

CHP Genel Başkanı, CHP Genel Başkan adayları, CHP Genel Başkan Yardımcıları, CHP Genel Başkan Baş Danışmanları ortalarda/meydanlarda yoktu!

Neredeydiler acaba?!

Eşleriyle neden “Cumhuriyet Dansı” yapmadılar?!

 

Geçelim…

 

Cumhuriyet’in 2’inci yüzyılının ilk günün (30 Ekim 2023 Cumartesi) gecesinde, gecenin karanlığına uygun/benzer bir “yargı karanlığı” yaşandı!

Anayasa Mahkemesi (AYM)’nin “Hak ihlali var” dediği ve “tahliye” karar verdiği Hatay Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Can Atalay’ı, yerel mahkeme konumundaki İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi, AYM’nin kararına uymadı, dava dosyasını, cezayı onayan Yargıtay 3’üncü Daire’ye gönderdi; “Kararı orası versin” dedi.

https://www.sozcu.com.tr/2023/gundem/can-atalay-dosyasi-yargitaya-gonderildi-7847067/?utm_source=ilgili_haber&utm_medium=free&utm_campaign=ilgilihaber

Ve…

https://www.sozcu.com.tr/2023/gundem/tahliye-bekleyen-can-atalaydan-meclise-cagri-7847533/?utm_source=anasayfa&utm_medium=free&utm_campaign=alt_surmanset Hukuk adına, ülkem yargısı adına öyle yanıyor, öyle üzülüyorum ki!

A n l a t a m a m !

 

Bunu da geçelim…

 

Dün (31 Ekim 2023) Salı idi ve ne yazık ki “CHP Genel Başkanı” unvanını taşıyan Kemal Kılıçdaroğlu grup toplantısında konuştu. https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-31-ekim-2023

Yo, uzun uzun değinmeyeceğim; birkaç sözüne dokunup geçeceğim:

“Nasıl bir Cumhuriyet?” sorusunu sordu durdu.

“Demokratik, laik Cumhuriyet” demesini beklerken, “Şimdiki nasıl bir CHP?” diye düşündüm.

Ulusal Kurtuluş Savaşı veren, demokratik, laik Cumhuriyet devleti”ni kuran kadroyu “Onlar”, Cumhur İttifakı İktidarı ile Cumhur İttifakı ortağı kadroları “Bunlar” sözcükleriyle tanımlamakla kalmadı, iki zıt kadroyu karşılaştırdı!

Az yukarda verdiğim www.chp.org.tr’linkini tıklarsanız, Filistin Davası için Filistin’e giden devrimci gençlerden söz ederken de, kendisinden “Devrimci” diye söz etti!

 

Git işine Kemal Kılıçdaroğlu, sen kim, devrimcilik kim?!

 

Filistin, Gazze, AKP/Cumhur İktidarı’nın İstanbul Atatürk Havalimanı’ndaki “Hamas Mitingi” ve AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanına yönelik sözlerinde “… ‘Dört gün sonra, Haziran’da Gazze’deyim’ diyor. Bu kadar net. Ne Gazze’ye gitti, ne de başka bir yere” dedi ekledi:

“Sarayın dışına çıkmadı ama bol bol ahlaki ve siyasi meşruiyeti olmayan videolar dolaştırdı ve cumhurbaşkanlığını sahtekarlık yaparak kazandı.”

 

Şimdiii…

Şu “… cumhurbaşkanlığını sahtekarlık yaparak kazandı” ne demek?!

Cumhurbaşkanlığı, “sahtekarlık” yapılarak mı kazanıldı?

Bunun ayırtına (farkına) 5 ay 3 gün sonra mı varıldı?

5 ay 3 gün gündem gerisinden gelen zat, “CHP” gibi köklü bir merkez partisinin Genel Başkanı, önce seçim yenilgisine, CHP’yi sağın da sağına kaydırmasına karşın, gene Genel Başkan olmak istiyor!

Olmak istemekle kalmıyor, kendisinden sonrasına “Genel Başkan adayı” hazırlıyor!

Bu ne utanmazlık!

Bu ne ayıp, çirkin siyaset, siyaset anlayışı, siyasi söylem, siyasi eylem!

 

Efendiiim, gelelim ana konuya…

 

Grup konuşmasını, 4-5 Kasım 2023 günlerindeki 38’inci Olağan Kurultay’ı işaret ederek, “Güzel bir kurultay yapacağız. Güzel bir kurultay, keyifli bir kurultay yapacağız. Barış içinde bir kurultay yapacağız. Birlikte bayram havası içinde bir kurultay yapacağız” tümceleriyle bitiren Kemal Kılıçdaroğlu, 28 Ekim 2023 Cumartesi günü Sözcü TV’de canlı yayınlanan programda, gazeteci-televizyoncu İpek Özbey’in sorularını yanıtladı. https://www.sozcu.com.tr/2023/gundem/secilseydim-yanimda-olacaklardi-simdi-karsimdalar-7844094/

 

Özbey ilk sorusu:

Sıcağı sıcağına konuşalım. Perşembe günü Sayın Ekrem İmamoğlu ile bir görüşme yaptınız. Kurultayın divan başkanlığını önerdiniz, kabul etti. Neden İmamoğlu’na teklif ettiniz?

Yanıt:

“Ekrem Bey’in eli güçlensin diye. İstanbul’da seçimlerde eli daha güçlü olsun diye bu teklifi yaptım.”

 

Efendi efendi, Ekrem İmamoğlu’nun eli şimdi de, seçimlerde de, İstanbul’da ve Türkiye’de güçlü; yeter ki, gölge etmeyin, yanlışlara imza atmayın, havanda su dövmeyin, suya yazı yazmayın.

 

Kılıçdaroğlu, Özbey’in “Biraz açar mısınız?” sorusunu “Bu kadar” diyerek geçiştiriyor.

 

Neden?

Çünkü davette hinlik var, tuzak var.

Umarım CHP’nin Kurultay delegesi oyunu bozar.

 

Özbey “Değişimciler sizi birçok konuda eleştirdi. En çok da ittifaklar, Ümit Özdağ ile yapılan protokol üzerinden ve 39 milletvekili vermenizden dolayı… Hiç ‘Millet İttifakı yanlıştı’ diye düşündünüz mü?” sorusuna “Hayır” yanıtını alınca “Ama çok çabuk dağıldı, herkes birbirini suçlamaya başladı” anımsatmasında bulunuyor.

Kılıçdaroğlu “Cumhuriyet bu haldeyken, ülke bu haldeyken, eğitim, ekonomi bu haldeyken siz ne yaparsınız? Sizinle aynı idealleri paylaşanlarla bir araya gelmez misiniz? Cumhuriyet’in kuruluşuna bakın. Gazi Mustafa Kemal’in arkadaşlarına bakın. Cumhuriyet’i kurmak için bir araya geldiler mi, geldiler. Dünya görüşü bile farklıydı ama bir araya geldiler” diye konuşuyor.

 

Pardon!..

“Aynı idealleri paylaşanlar” mı?!

Cumhuriyeti kuranlarla, Millet İttifakı ortakları mı?!

Ne demek ya?!

Nasıl bir benzetme!

Yazıklar olsun!

 

Kılıçdaroğlu, Özbey’in “Yani?” sorusu üzerine sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Cumhuriyet’i yaşatmak için bir araya gelmekten başka ne yapabilirsiniz? Çok acımasızca eleştirildik. Herkesi dinledim. Büyük bir kısmı önyargıdan kaynaklanıyordu. Onları da dinledim. Eleştirilebilir ama sağduyuyla… Biz uzun yıllardır hiç milletvekili çıkaramadığımız yerlerden milletvekili çıkardık. Bu kadar acımasızlık olabilir mi? Biz sadece bir siyasi partiyle uğraşmadık, iktidarın kontrolüne geçen bir devlet bürokrasisiyle uğraştık. Sanıyorlar ki her şey güllük gülistanlık da biz kazanamadık. Yahu bırakmadılar ki biz bir muhasebe yapalım. Ona bile fırsat vermediler. Bütün bunlara rağmen hepsini dinledim.”

 

Paragrafta, doğrudan çok doğru olmayan sözler var.

 

Kılıçdaroğlu, Özbey’in “Eksiği nerede gördünüz?” sorusuna uzun uzun sözler edeceğine “Kendimde” deseydi, yeterdi de, artardı da.

Ama kendisi “… birileri de çıkıyor ‘CHP sağa kaydı’ diyor” tümcesini ediyor.

Gazeteci-televizyoncu İpek Özbey kaçırmıyor “Evet, partiyi sağa kaydırdığınızı söyleyenlerin sayısı hiç az değil… Ama söyleyen partili yol arkadaşlarınız…” diye yapıştırıyor.

Kılıçdaroğlu “Taşeron işçilere kadro verdirmek sağa kaymak mıdır? Çöpten kağıt toplayanları dinlemek sağa kaymak mıdır? CHP her kesimle diyalog kuruyor.” diye adeta cana geliyor, gürlüyor.

Özbey “Aslında burada mesele 39 milletvekili vermeniz” tümcesinin ardından “Bu konuda yanlış yaptığınızı düşünmüyor musunuz?” sorusunu soruyor, “Hayır efendim” yanıtını alıyor.

 

Hani özyergi (özeleştiri)?!

Hani empati?!

Hani hoşgörü?!

Hiç biri yok!

 

Şimdi bir de DEVA Partisi ile ilgili tartışma başladı. Mesela DEVA Partisi Esenyurt İlçe Başkanı Halis Kahriman’a belediye başkanlığı vaat ettiniz mi?

Yöneltilen soru bu.

“Ben kimseye bir vaatte bulunmadım.”

Yanıt da bu.

 

Sanki bulunmuş!

 

Bir iki soru ve yanıtı atlıyorum.

 

Özbey’in, -bana “çanak soru” gibi gelen- “Aklınızdan şu geçiyor mu? Seçilseydim bu arkadaşlarımın hepsi yanımda olacaktı” sorusuna Kılıçdaroğlu balıklama atlıyor:

“Seçilseydim yanımda olacaklardı evet, şimdi karşımdalar… Kimin haklı olup olmadığını toplumun vicdanına bırakmak lazım.”

 

Toplumun vicdanına dön bak!

 

Kılıçdaroğlu, “Aday mısınız?” sorusunu “Hiçbir zaman ‘adayım’ demedim ama örgüt aday gösterirse adayım” biçiminde yanıtlayarak, “istemem, sen gene de yan cebime koy” oyununu oynuyor.

Özbey “Adaysınız yani? Peki gemi limana ne zaman yanaşacak?” sorularına ise “En kısa zamanda” sözcükleriyle karşılık veriyor.

“O zaman neden adaysınız?” sorusuna ettiği sözler şöyle:

“Gemiyi limana güvenli bırakmak için. Bilgili, birikimli, iyi bir sosyal demokrata devredeceğim. CHP’nin yüz yıllık birikimini sürdürmemiz lazım. İmbikten süzülen bir birikim.”

 

Gemiyi tarumar etmiş, kayalara vurmuş, ortada gemi diye bir hurda kalmış; o nu da, güvenli limana –sanki güvenli liman da kalmış- bırakacakmış, ve bilgili, birikimli, iyi bir sosyal demokrat birine devrecekmiş!

 

Ya!

“Devretmek” ne demek?!

“CHP Genel Başkanı koltuğu”nda oturan biri bunu nasıl söyler?!

 

Uzatmayayım, size, Genel Başkan adaylarından Özgür Özel’in buna ilişkin tepkisini içeren linki vereyim. https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/ozgur-ozelden-kilicdaroglunun-devretme-ifadesine-sert-tepki-2135081

 

Kılıçdaroğlu’nun kendisi deneyimli, birikimli, iyi bir CHP’li mi ki, olabildi mi ki, öyle birinden söz ediyor?!

Hem, “sosyal demokrat” da ne? “CHP” kardeşim, “CHP”!

Sevsinler senin imbiğinden süzülen birikimini Kılıçdaroğlu!

 

İpek Özbey çok doğru biçimde “Mevcut kişiler arasında böyle biri var mı?” diye soruyor ve “Var ama görünür hale gelmesi lazım. Şimdilik bu kadar konuşalım” yanıtını alıyor.

 

Neden gizliyor?

Neden kısa kesiyor?

Kapalı kapılar ardında, kendi çıkarı için gizli, saklı işler, pazarlıklar yapanlar, böyle davranır.

Onların yetiştirdikleri de, onlar gibi olur.

Buradaki kurnazlık, birden fazla kişiye, neredeyse herkese umut vermek, onları umutlandırmak, beklenti içinde tutmak, kendinden uzaklaşmamalarını sağlamak, elinin altındakileri denetimi/kontrolü altına almak!

Uyanık siyasetçi ayakları!

 

Ankara’dan bir gazeteci çıktı, “Genel Başkanlığı devralacak” iki ad ortaya attı.

Onlardan biri “Ben değilim” diye açıklama yaptı.

 

Yetiştiricisinden, CHP Genel Başkanlığını devralacak, o kadar görünür değilmiş ki, görünür hale gelmesi gerekirmiş!

 

Şu siyasi maskaralığa bakar mısınız?!

 

Tanrım sen, usumu (aklımı) koru!

Tanrım, sen bu toplumun usunu koru!

 

Adam, CHP’yi, CHP’lileri, CHP’den umut bekleyenleri ve Türkiye gündemini neyle meşgul ediyor?!

 

Ve bu adam Perşembe, Cumadan sonra CHP 38’inci Olağan Kurultayı’nda aday gösterilecek, Genel Başkanlık için yarışacak!

 

Kazanırsa…

 

8 Kasım 2023 Çarşamba günlü yazımda kararımı açıklayacağım, görüş ve düşüncelerimi, önerilerimi paylaşacağım…