Yazılarım

“6 ŞUBAT DEPREMLERİ GERÇEĞİ”NİN, AFAD AÇIKLAMALARIYLA SAKLANMASI, ÇARPITILMASI VE MUHALEFEYİN UYUMASI, YERBİLİMCİLERİN SUSKUNLUĞU!..

150 150 bakikarakol

Kıymetli okur…

Yazacaklarımı çok iyi anlamanız için her birinizden öncelikle istemim, vereceğim şu linki https://www.youtube.com/watch?v=jtq81GWkryM tıklayıp başlardaki “6 Şubat Depremleri” ile ilgili anlatıyı, Yılmaz İzdil’in ağzından dinleyin; sonra da ikinci konuyu dinlemezlik etmeyin.

 

Çok iyi biliyor ve anımsıyorsunuz:

Bir yıl 13 gün önce yani 6 Şubat 2023 günü ülkemizde, 11 ilimizi, 11 ilimizde yaşayan 14 milyona yakın insanımızı etkileyen iki deprem yaşandı.

Afet ve Acil Durum Eğitim Merkezi (AFAD) imzalı resmi açıklamada dendi ki:

Deprem, merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde, saat 04.17’de, 7.7 büyüklüğünde olmuştu; ikinci deprem de gene Kahramanmaraş ilinde ama bu kez Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde saat 13.24’te meydana geldi, büyüklüğü 7.6 idi.

 

İki depremde yitirdiğimiz canlarımızın sayısı, AFAD’lı resmi açıklamayla 50 bin olarak duyuruldu; bir yılın bitiminde ise “53 bin” diye güncellendi.

 

Depremli günlerde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın başında “Bakan” sıfatıyla oturtulan, şimdilerde AKP, MHP ağırlıklı Cumhur İttifakı’nın İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkan adayı İstanbul AKP Milletvekili Murat Kurum, ilçelerin birinde seçim çalışmaları sırasında, yaşamlarını yitiren canlarımızın sayısının “130 bin” olduğunu söyledi.

Bilerek mi söyledi, ağzından mı kaçırdı, bilmiyorum; ama bir gün sonra, ülkede yaşanan tüm depremlerde yitirdiklerimizi kastettiği açıkladı.

 

İnandık mı?

Ben inanmadım!       

Ve dahası…

Yalnız 6 Şubat Depremleri’nde yitirdiklerimizin sayısı 130 binin iki katı olabileceğini düşünüyorum!

 

Göçük altında kalanları, yaşayıp yaşamadıkları bilinmeyenleri, bir yıldır kaldırılamayan enkazlarda var olan sayısız cansız bedenleri saymıyorum!

 

Bu konuda resmi bir açıklama yok!

 

6 Şubat Depremleri’nde enkazlar altında kalan canlarımız gibi iktidar da enkazlar altında kalmıştır!

Bir yıl 13 gün geçmesine karşın iktidar ne enkazlardaki canlarımızı cansız çıkarabilmiştir, ne enkazları kaldırabilmiştir, ne de kendini enkazdan kurtaramamıştır!

 

Enkaz altında kalan iktidar, depremin başlangıcından, şimdiye değin kimi gerçekleri AFAT üzerinden öylesine gizledi, öylesine çarpıttı, öylesine söylem ve eylemlerde bulundu ki!..

 

Neyse ki…

Bu ülkenin, bu halkın “Yılmaz Özdil” adlı, içten gazetecisi, yazarı, televizyoncusu,  anlatıcısı var!

 

Tıklayıp dinlemenizi ısrarla istediğim linkte, kulaklarınızla ilk kez duydunuz:

AFAD’lı resmi açıklamalarda belirtildiği gibi…

İlk deprem, Kahramanmaraş Pazarcık merkezli değilmiş, Gaziantep’in Şehitkamil ilçesi Sofalıcı (Mahallesi) imiş!

9 saat sonraki ikinci deprem, Kahramanmaraş’ta gerçekleşti ama merkez üssü Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesi değil Ekinözü ilçesiydi!

 

Yılmaz Özdil, bu verileri, Boğaziçi Üniversitesi’ne bağlı Kandilli Rasathanesi’nin basın paylaşımına dayandırıyor.

Batı ülkelerinin bu verileri doğruladığını, AFAD verilerini doğrulamadıklarını vurguluyor!

 

Ve…

Neden, niye böyle olduğunu videoda çok güzel özetliyor.

 

Yılmaz Özdil, 6 Şubat 2023 Depremleri ile ilgili Kandilli-AFAD verilerini karşılaştırdığı canlı yayınını 7 gün önce (8 Şubat 2024 Perşembe) yaptı, 7 günden beri hiçbir yerden, h,ç bir kimseden yalanlama gelmedi.

 

Kandilli Rasathanesi ile AFAD’ın kuruluş tarihini, amaçlarını, görev ve sorumluluklarını vb burada uzun uzun anlatmayacağım; arama motorundan bulursunuz.

Ben, şu soruyu soracağım:

AFAD, depremden öncesinden, deprem sonrasından ne anlar?!

 

Ne anladığını gördük!

 

Özdil, sözlerinin bir yerinde, 6 Şubat Depremleri’nde, iktidar, AFAD üzerinden yanlış ve eksik bilgilendirmeler yaparken, muhalefetin uyuduğunun altını kalınca çiziyor!

 

Doğrudur!

 

Muhalefetin uymadığı konu, alan mı var?!

 

Benim burada dikkat çekmek istediğim…

Hemen hemen her sabah, akşam, gece televizyonlarda konuşan, X hesaplarından paylaşımlar atan, söyleşilerde bilgilerine başvurulan, sözleri ve yazdıkları alıntılanan yerbilimcilerimiz neden, canım Yılmaz Özdil’imiz kadar, Kandilli Rasathanesi’nin verilerine bakmadılar, hepimizi doğru bilgelerle donatmadılar, iktidarın AFAT’ının yanlış, eksik  verilerine sessiz kaldılar, onlarla yetindiler?!

 

Bilgeliklerine güvendiğim yerbilimcilerimizin, bilemediğim, anlayamadığım ve anlamlandıramadığım bu eylemlerinden ötürü, kendi ölçeğinde bir şeyler yazmaya çalışan ben de, bir yıl boyunca yanlış yazıp, her birinizi yanlış bilgilendirdiğim ve yanlışlardan bile nemalanan iktidara, bilmeden, dolaylı biçimde katkı verdiğim için sizlerden özür diliyorum!

Göremediğim ve göremediğimiz koca bir yanlışı dile getirdiği, gerçeği gün ışığına çıkardığı için, Yılmaz Özdil’imize teşekkür ediyorum.

Yılmaz Özdil’imizi kucaklıyor, alnından öpüyorum.

 

Şunları da belirtmeliyim:

Ülkemizin deprem gerçeği, ulusal değerdedir!

Düşman emperyalistler, yer üstünde olduğu gibi yer altında da etkin çalışırlar!

Suni/yapay depremler üretebildikleri gibi doğal depremlerin büyüklüğünü de sağlayabilirler!

Örneğin:

3 büyüklüğünde olabilecek doğal depremi, 6 büyüklüğünde yapabilirler!

“Hayır, olamaz” deyip kestirip atmayalım, düşünelim, önlemlerimizi alalım!

 

Yazımı, “6 Şubat Depremleri’nin gerçeklerinin AFAD üzerinden saklanması, çarpıtılması, toplumun eksik ve yanlış bilgilendirilmesi dezenformasyon ve dezenformasyon yasasına qykırı davranmak ve de dezenformasyon suçu işlemek değil midir?! Suçlular, suçlarından ötürü neden yargılanmıyorlar?” sorularımla bitireyim…

ACI AMA GERÇEK, DEPREMLERDEN YANA CANIMIZ DAHA ÇOK YANACAK!..

150 150 bakikarakol

Ülkelerin sayısız gerçeklerinin başlarında “doğa gerçekleri” gelir.

“Deprem” bunlardan biri.

 

Türkiye’mizin, asla yadsınmayacak, göz ardı edilmeyecek, önlemlerin sürekli güncellenerek alınacak, bilinçlice hazır ve hazırlıklı olunacak, her alanda gelişme ve kalkınma kadar yatırımlar yapacak vb şaşmaz gerçeklerinin ilk sıralarında “deprem gerçeği” gelir.

 

Tarihimizde, yurdumuzun hemen her yerinde sıklıkla irili, ufaklı sayısız depremler olmuştur; unutulmazlardan, Erzincan, Varto, Gediz, Erzurum, Bingöl, Gölcük, Kaynarca 6 Şubat depremleri yer alır ve onları sayabiliriz.

 

Hepsinde de yıkıldık, canlar verdik!

 

Hepsinde de iktidardakiler, muhalefettekiler “cek”, “cak” sözler ettiler, umutlandık!

 

Yanıldığımızı, yanıltıldığımızı, bir yeni depremde anladık!

 

Anladık da…

Sanki “aldatılma”ya alışmıştık!

Dahası…

Sanki “aldatılma”yı sevmiştik!

Her konuşanların “cek”, “çek”lerinin yalan olduğunu biliyorduk ama gene de kanıyorduk!

 

Kendimizi kandıra kandıra, 6 Şubat 2023 sabahı ve öğleden sonra 11 ilimizi, 13-14  milyon insanımızı derinden etkiyecek 7,8 ve 7,5 büyüklüğümdeki Kahramanmaraş Pazarcık, Elbistan merkezli depremlere geldik!

 

Gördüğüm manzara, “Bu bir ‘deprem’ olamaz! Bu, ‘deprem’ adı altında düşman saldırısıdır! Düşman sanki yeraltından saldırmıştı! Düşman sanki topu, tüfeği, tankı, uçağı, askeriyle vurmuştu!” biçiminde düşünmeme neden oldu.

 

Ya depremler sonrası?!

 

Hava koşulları gerekçe gösterilerek, 2 gün, 3 gün, bir hafta sonra gidilebildi!

 

Yetmemişçesine, “kurtarma”da deneyimli, bilgili insanların gelmelerine, kurtarma çalışmalarına başlamalarına engel olundu!

 

Çadırlar satıldı!

Yiyecek, giyecekler hem çalındı, hem satıldı!

 

Dakikalar ilerledi, saatler ilerledi, günler geçti!

Binlerce sağ kurtarılacak canlarımız yaşamlarını yitirdi!

 

Kurulabilenler, kurulabildiklerine sevinemediler, perişan oldular!

Canlarından canlar artık yoktu!

Kimi toprağa verilmişti, kimi hala enkaz altındaydı, kimi yitikti!

 

Kurtulabilenler, canlarının acısını yaşarken, öte yandan da beslenme, barınma vb sorunuyla uğraştılar!

Tuvalet sorunu bile sorunlar arasında yer aldı!

 

Sorumluların beceriksizliklerini, duyarlı vatandaşların koşturmaları, yardım etmeleri kapatsa da, gene eksikler çoktu, saymakla bitmiyordu!

 

Ülkenin “deprem gerçeği”nde bir arpa boyu yol alamayan anlayışın “elamanları” bol bol söylem attılar!

 

Ve…

Dün 5 Şubat 2024 Salı günüydü.

Yani…

“6 Şubat depremleri”nin birinci yıldönümüydü!

 

Değişen bir şey yoktu!

Tablo aynıydı!

Hala sorunlar vardı!

Hala insanlar perişandı!

Hala enkazlar kaldırılmamıştı!

Hala enkazlarda “insan bedenleri” vardı!

 

Ayırında (farkında) değiller ama ben söyleyeyim:

O enkazların arasından/altından, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”, “Heey sahiplerim, buradayım” diye bağırıyor!

Duyanı yok!

Baş sahip, Yılmaz Erdoğan’ın dizisi “İnci Taneleri”ndeki Dilber’in dansı ile “meşgul”!  https://www.gercekgundem.com/siyaset/inci-tanlerinin-dilberi-devlet-bahcelinin-de-diline-dustu-alper-gezeravcinin-uzaya-gittigi-su-donemde-dilber-karakterinin-servis-edilmesi-bir-komplo-449982

 

Bir yıl sonraki manzara karşısında kendi kendime sormadan edemiyorum:

“Tanrı korusun, bir düşman saldırısı olursa, ne olur Türkiye’min, halkımın, ülkemde yaşayan yabancıların hali?!”

Korktuğumu, ürperdiğimi, dehşete düştüğümü gizlememeliyim!   

 

Önlemler alınmadığında, büyük depremlerin öncesi, oluş sırası ve sonrası acılarla doludur!

 

Acılarla doludur ama…

3 Şubat 2024 Cumartesi günü, partisi AKP’nin Hatay ilçe belediye başkan adaylarının tanıtım toplantısında konuşan AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Bir gerçeği şu anda söylüyorum, merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi? Şu anda Hatay garip kaldı, Hatay mahzun kaldı ve şu anda Hatay’daki mevcut yerel yönetim maalesef şu deprem olayından sonra ‘Ba’de harab’ül Basra’ oldu.” https://www.akparti.org.tr/gundem-haberleri/cumhurbaskanimiz-erdogan-hatay-da-partimiz-aday-tanitim-toplantisi-nda-konustu-03-02-2024-21-11-34/ sözleri bir ilk, diğer yandan da yeni bir başka acı!

Öyle ki…

“Acıların acısı”!

Hiç unutulmayacak, hep konuşulacak, tartışılacak!

 

Ülkenin Cumhurbaşkanı, bu sözleri, yaralı Hatay’da, yaralı Hatay halkının gözlerinin içine baka baka nasıl söyler?!

Anlamlandıramadım!

Anlamlandıramıyorum!

Yoksa…

Hatay Büyükşehir’i, merkez ve bir kısım ilçe belediyelerde adaylarının kazanmasını istemiyor mu?

Ya da…

“Hem böyle söylerim, hem alkış alırım, hem de başkanlıkları kazanırırım” mı demek, gücünü göstermek, kanıtlamak istiyor?!

 

Ancak…

Erdoğan’ın bu sözleri, beklenenin çok üstünde “tepki içerikli” yergiler aldı!

 

6 Şubat depremleri öncesinde, sırasında, sonrasında “Çevre ve Şehircilik Bakanı”, şimdi de İstanbul AKP Büyükşehir Belediye (İBB) Başkan adayı olan Murat Kurum, Erdoğan’ın yerilen sözleri için “Yerel yönetimlerin ilçe ölçeğinde büyükşehirle uyumlu olması, merkezi idareyle uyumlu olması şehre avantaj sağlar. Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği budur.” dedi; aynı içerikte sözleri, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin en hararetli savunanı, “Cumhur İttifakı”nın AKP’den sonraki etkin ağırlıklı ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de etti!

 

Benim tepkim ise KİMİ SÖZLER İÇİMİ SIZLATTI! EVET GENEL YÖNETİMLE YEREL YÖNETİMLER EL ELE VERMEK, UYUM İÇİNDE OLMAK ZORUNDA AMA AYNI SİYASİ KADROLARCA YÖNETİLİR OLMAK ZORUNDA DEĞİL!.. https://twitter.com/BakiKarakol/status/1753996395608990017 oldu.

 

Hatay konuşmasında “Biz, deprem turistleri gibi bölge illerimizi sadece oy sandığı ufukta belirince hatırlayanlardan değiliz. Biz, depremzede kardeşlerimizi oy tercihlerine göre ayıran, oy rengine göre hizmete ve hürmete layık görenlerden de değiliz. Biz, sırf sandıktan istediği sonuç çıkmayınca deprem mağdurlarını kaldıkları misafirhanelerden kapı dışarı eden, yaptığı 3 kuruş yardımı insanımızın başına kakan vicdansızlardan hiç değiliz. Biz, depremzede kardeşlerimizin dertleriyle gerçekten dertlenen, bunların çözülmesi için samimiyetle çaba harcayan bir yönetimiz. Biz, hiçbir zaman ayrım yapmadan tüm fertleriyle milletimizin refahı, esenliği ve geleceği için ter döken bir ittifakız. Bundan sonra da yolumuza aynen bu şekilde devam edeceğiz. Kimsesizlerin kimsesi olacağız, garip gurebanın elinden tutup kaldıracağız. Yolda kalmışların yoldaşlığını yapacağız. İhtiyaç sahiplerinin imdadına koşacağız. Hiçbir insanımızı aç, açıkta bırakmama düsturuyla gecemizi gündüzümüze katacağız. Rabbim yükümüzü hafifletsin, işlerimizi kolaylaştırsın.” sözlerine “31 Mart’ın gerçek belediyeciliğin miladı olacağı”nı ekleyen Erdoğan’ın “Kimsesizlerin kimsesi olacağız” sözcüklerini söylerken, dünya lideri Kemal Atatürk’ün “Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir” tümcesinden esinlendiğini, “Ba’de harab’ül Basra oldu” değişiyle de Arapça’ya ne kadar yakın, güzel Öz Türkçe’mize ne kadar aralı olduğunu vurguladıktan sonra, dün (6 Şubat 2024 Salı) Kahramanmaraş’ta dillendirdiği şu doğru sözünü sizlerle paylaşmalıyım:

“Beceriksizlik, iş bilmezlik, kendilerine oy vermeyenlere hizmet götürmeyeceklerini ağızlarıyla söyleyenlerin son çırpınışlarını milletimiz görüyor.” https://www.sozcu.com.tr/erdogan-acikladi-caglayan-saldirisinda-can-kaybi-var-p20683

İmzamı atarım!

 

“Görüyor” sözcüğü bitimindeki nokta (.) yerine virgül (,) konup “gereğini yapacak” sözlükleri eklenseydi, tümce “Beceriksizlik, iş bilmezlik, kendilerine oy vermeyenlere hizmet götürmeyeceklerini ağızlarıyla söyleyenlerin son çırpınışlarını milletimiz görüyor, gereğini yapacak.” olacaktı.

Çok da güzel, içerikli/anlamlı olacaktı.

 

Dün Hatay’da çığlık vardı, feryat vardı, figan vardı, haykırış vardı, sitem vardı, hesap sorma vardı, sorunları en yüksek sesle anlatma vardı, isteklerin havada uçuşu vardı, protestolar vardı, yuhalamalar vardı, gerçekleri siyasilerin yüzlerine vurma, kulaklarına tıkama vardı!

 

Dün Hatay’da, yalanlarla doğrular, yalancılarla doğrucular, vatandaşlarla siyasiler yüzleşti!

 

Dün Hatay’da, iktidarla muhalefet, iktidar partileri ile muhalefet partileri kantarda tartıldılar!

 

Kimin, kimlerin, neyin, nelerin neden istenmediği net biçimde söylendi!

 

Dünya liderimiz Kemal Atatürk’ümüzün “Benim şahsi meselemdir” dediği Hatay’ımızda isterdim ki…

“Deprem kuşağı”ındaki Cennet Türkiye’mizde, ilk ve yüksekokullarımızda, üniversitelerimizde “Depremin ders olarak okutulması, toplumun “deprem” konusunda/konularında ayrıntılarına değin bilgilerle donatılması, planlamaya geçmenin gerekliliği konuşulsaydı, tartışılsaydı, söz ve kararlar birliğine varılsaydı!

Kıyıcığına dahi yanaşılmadı!

Bu da demek oluyor ki:

Acı ama gerçek, depremlerden yana canımız daha çok yanacak!.. 

 

KÜRT SİYASİLERİN PATRONLARI!.. VE KAMUTAY’DA YAPILAN DARBE!..

150 150 bakikarakol

Yargıtay’ın itirazı üzerine ad değişimine giden HEDEP, “DEM Parti” oldu.

Kısa sürede de, kendi içinde ve kendi dışında “demlenme”ye başladı!

 

Süre dursun…

 

“Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin ürünlerinden “Cumhur İttifakı İktidarı”nın başı/bir numarası AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Edirne’deki en büyük hesabı, İmralı’dakine verecek” https://t24.com.tr/haber/erdogan-dan-demirtas-ve-ocalan-aciklamasi-edirne-deki-en-buyuk-hesabi-imrali-dakine-verecek-kendi-icinde-ayri-bir-hesaplasmalari-var,1007538  sözüyle işaret ettiği, 4 Kasım 2016’dan beri Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP’nin Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın (Erdoğan’ın “İmralı’daki” sözcüğü ile vurguladığı, PKK terör örgütünün başı Abdullah Öcalan’dı) eşi Başak Demirtaş, “Parti uygun görürse, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanlığı’na aday olabilirim” diye açıklama yapınca, siyasi ortam alabora oldu.

 

AKP’nin başı çektiği “Cumhur İttifakı” bundan hoşnuttu, adayları “Murat Kurum”la İBB’yi kazanacaklarına kesin gözle baktı.

CHP ise ciddi rahatsızlık, dahası “tedirgin” oldu.

Oysa…

Başak Demirtaş’ın (veya bir başkasının) DEM Parti’den İBB adayı gösterilmesi, CHP’nin ve Ekrem İmamoğlu’nun yararınaydı.

Ancak…

Başak Demirtaş’ın “… aday olabilirim” diye açıklama yaptıktan hemen sonra, DEM Parti “Aday olabilir. Yetkili kurullarımızda değerlendirebiliriz” içeriğinde açıklamalar yaptı.

Anlaşıldı ki, DEP Parti, Başak Demirtaş’ın adaylığına sıcak bakmıyordu.

 

CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve Yönetimi, -anlayamadığım “garip” bir biçimde-; 9 Aralık 2023 Cumartesi gecesi HEDEP’nin Kağıthane İlçe yönetiminin gecesinde konuşan Eş Genel Başkan Tuncer Bakırhan’ın –tam bir siyasi cahilce ettiği- şu “Birisini 100 yıldır Kürtlere, buradaki halklara ve inançlara uyguladığı baskı politikalarından tanıyoruz. Diğerini de son 21 yıldır bizim üzerimizden estirdiği zulüm politikalarıyla tanıyoruz.https://www.rudaw.net/turkish/middleeast/turkey/091220232 sözlerindeki “CHP vurgusu (CHP, Kürtlere ve başka halklara yüz yıl boyunca ne zulmü ve nasıl yapmıştır?!) gibi, DEM Parti’nin, Başak Demirtaş’ın İBB adaylığına soğuk bakmasına da, Başak Demirtaş’ın adaylığının CHP’ye, CHP adayına yarayacağına, AKP’ye, AKP’nin başı çektiği “Cumhur İttifakı”na “hüsran” yaşatacağına da dikkat etmedi, dikkat kesilmedi!

Şundan:

Hala anlık, günlük, kısa-orta-uzun süreli siyasa (politika) üretemiyor, üretecek yapılanma içine girmedi, giremedi!

Ne zaman girer, girecek?

Öngöremiyorum!

 

Herkes, özellikle partim CHP’min Genel Başkanına ve yönetimine, gazeteciliğine saygı duyduğum Nuray Babacan’ın, www.gazetepencere.com internet gazetesinde 15 Ağustos 2023 günü yayınlanan “AKP’nin kayyum planı: HDP’yi ittifak dışı tutma pazarlığı” başlıklı yazısını 15 Ağustos 2023 https://www.gazetepencere.com/akpnin-kayyum-plani-hdpyi-ittifak-disi-tutma-pazarligi/ linkini tıklayarak okumasını öneriyorum.

 

Yazı okunduktan sonra, DEM Parti’nin kendi içinde ve kendi dışında “demleniş”i çok daha iyi ve çok daha net kavranılacak.

 

“AKP ile kayyum anlaşması”nda kim “ön almak” peşinde?

DEM Parti yönetimi mi, Selahattin Demirtaş mı?

 

AKP ile “kayyum anlaşması”nda kim görüştüyse, masaya oturduysa, o!

“O, şu” diyemem.

 

Gözlemlediğim kadarıyla, DEM Parti yönetimi de, Selahattin Demirtaş da, Kürt siyasiler de, yerel seçimlerde, AKP’ye kazandırmak yarışındalar!

Çünkü…

Patronları öyle istiyor!

 

Patronları kim?

 

Bildikleriniz!

Kilometreler öteden gelip bölgede etkin ve etkili olan, halklara kan kusturan emperyalist İngiltere ile emperyalist ABD!

 

İki emperyalist, bölgedeki çıkarları, çıkarlarının geleceği için bir yandan Kürtleri destekliyor görünümüyle kullanıyor, diğer yandan da kendi planı, projesi “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin Türkiye’de kalıcı olmasını ve Erdoğan başkanlığındaki iktidarın da sürmesini istiyor!

 

O nedenle…

DEM Parti, öncelikle İstanbul’da CHP’ye kazandırmamak, AKP’ye kazandırmak için aday çıkaracak.

Başka yerlerde de…

 

DEM Parti izlediği siyasayla –bir anlamda- CHP Genel Başkanı ve yönetimi ile “oynuyor”!

 

Bana göre…

Selahattin Demirtaş, eşi Başak Demirtaş’ı sahaya sürmekle -Başak Demirtaş, DEM Parti’den aday gösterilsin, gösterilmesin, aday gösterildiğinde kazansın, kazanmasın-, siyaseten kendini bitmiştir!

 

Yoksa bu…

“İmralı’daki”nin senaryosu muydu?

 

Selahattin Demirtaş’a, babası yaşamını yitirdiğinde, cenazeye katılması için izin verilmezken, annesi rahatsızlanıp hastaneye kaldırılınca ziyaretine izin verilmesi, kafalarda oluşan kocaman soru!

 

Karslıların kafasında da…

“Küçük iller arasında yer alan Kars adayını CHP neden açıklamadı, sona koydu? Kars’ı, İstanbul desteği karşılığında DEM Parti’ye mi bırakıldı?”

Sorusu var!

 

Ve…

 

Dün, canım Türkiye’min kalbi Kamutay’ında (TBMM’sinde), halk iradesine, hukuka, Anayasa’ya, demokratik, laik Cumhuriyet’e korkunç bir darbe yapıldı!

Hatay halkının oylarıyla Türkiye İşçi Partisi’nden Milletvekili seçilen Av. Şerafettin Can Atalay’ın Milletvekilliği, AKP ve MHP’li vekillerin “kabul”leriyle “düşürüldü”! https://www.sozcu.com.tr/can-atalay-in-vekilligi-dusuruluyor-p19117

İçim yandı!

Türkiye’min, halkımın saygınlığı adına utandım!

Kamutay’ın AKP’li Başkanı Numan Kurtulmuş, “Suudi Arabistan gezisi”ne çıkmış; yerini, Vekillerinden, AKP’li Bekir Bozdağ’a bırakmış!

Bozdağ da, Anayasa Mahkemesi’nin kararını dikkate almayarak, Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’nin kararını dikkate alarak, Atalay hakkındaki kararı kendisi okudu ve usa (akla) hayale gelmeyecek yöntemlerle Atalay’ın Milletvekilliğinin düşmesini sağladı!

Sağladı ama…

Kendisi, partisi, partisinin ortağı MHP, her iki partinin vekilleri, “Suudi Arabistan gezisi”ne çıkarak “kaçan” Kamutay Başkanı, tarihe “kara bir leke” çaldılar!

Hepsi de…

Tarihte yüz yıllar boyu “darbeci” diye anılacak!

Vicdanlarda sorgulanacak, yargılanacak, mahkum olacak!

 

Hiç kuşku yok ki…

Sorgulayacak, yargılayacak, mahkum edeceklerin arasında kendi çocukları, torunları yer alacak!

 

Canım Can Atalay’ımız ise…

“Hatay Milletvekili” olarak, hep anılacak!

 

Zaten…

Milletvekilliği düşürüldüğü andan itibaren anılır oldu!

 

Can Atalay’ın Milletvekilliğini düşürdüklerini sananlar, bu gerçekle birlikte, özde kendi Milletvekilliklerini düşürdüklerini göremiyor, algılayamıyorlar!

Gördüklerinde, algıladıklarında, korkunç bir yanlış yaptıklarını, ülkeye ve halka ne büyük zarar/zararlar verdiklerini kavrayacaklar!

 

Uzatmayayım.

Nokta!..  

BİLGE İNSAN BÜYÜKERŞEN’DEN BİRKAÇ ÇELİŞKİ!..

150 150 bakikarakol

7 Aralık 2023 Perşembe günlü Sözcü Gazetesi’nde ve Sözcü Gazetesi’nin internet sitesinde “Genel Başkanın talimatı üzerine aday adayı oldum”  https://www.sozcu.com.tr/genel-baskan-in-talimati-uzerine-aday-adayi-oldum-p6007 başlığıyla yayınlanan “Saygı Öztürk” imzalı söyleşide, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin 25 yıllık Başkanı CHP’li Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’in “… il başkanımızın, genel başkanımızla yaptığı görüşme sonrası, onun talimatı ile aday adaylığı başvurumu yaptım.” tümcesini okur okumaz, X hesabımdan “GENEL BAŞKANIN TALİMATI ÜZERİNE” Mİ?!. BU GENEL BAŞKAN, “BELEDİYE BAŞKAN ADAYLARINI BELİRLEMEDE, ÜYENİN, TEŞKİLATIN KARARI BELİRLEYİCİ OLACAK” DEMİYOR MUYDU?!. https://twitter.com/BakiKarakol/status/1732659417668042880 diye yazdım.

Aynı gün saat 15,48’te de “GENEL BAŞKANIN TALİMATI ÜZERİNE” YENİDEN ADAY OLDUĞUNUZU SÖYLEMENİZE ÜZÜLDÜM. SİZDEN “TALİMATLA ADAYLIĞI” RET ETMENİZİ BEKLERDİM! YAŞINIZI ASLA USUMDAN GEÇİRMEDİM, GEÇİRMİYORUM. AMA… TANRI AŞKINA, “TALİMAT” VE “TALİMATI KABUL ETMEK” NE DEMEK?! SİZE YAKIŞTIRAMADIM!..

https://twitter.com/BakiKarakol/status/1732743882436149314 paylaşımında bulundum.

Gerçekten zoruma gitmişti!

Gazeteciliğini yeni öğrendiğim Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen gibi bir bilge, bir değer vb nasıl böyle düşünür, davranır, söz eder?!

“Büyükerşen çelişkisi” içime çok fena oturdu!

İçim hala yanıyor!

Yanacak da!

 

Söyleşideki “Yaşımı gündeme getiriyorlar. 8 Kasım’da 86 yaşına bastım. İnsan kendisini hissettiği yaşta sayar. Yaş meselesi ikide bir ortaya atılınca Türkiye’nin pek çok yerinden atasözleri geldi. Kendimi hiçbir zaman yaşlı hissetmedim.” sözlerine yergi içerikli tepkiler gelince, yayından birkaç saat sonra (saat 11.08) @tcbuyuksehir hesaptan şu paylaşım yapıldı:

// Yılmaz Büyükerşen:

“Yaşımı gündeme getiriyorlar. 8 Kasım’da 86 yaşına bastım. İnsan kendisini hissettiği yaşta sayar. Kendimi hiçbir zaman yaşlı hissetmedim. 1999’da siyasete girdim. Artan oy oranıyla 5 dönem seçimi kazandım. Son seçimde oy oranım yüzde 52.8, partimizin Eskişehir’de genelde oyu yüzde 25- 30 arasında oynar.” //

https://twitter.com/tcbuyuksehir/status/1732673339410591967

(Oy oranlarını karşılaştırmalı vermeye ne gerek vardı?!)

 

Büyükerşen, 11 Ocak 2024 Perşembe günü saat 15.44’te kendisinin @Y_Buyukersen hesabından şunları yazıyor:

// Canım Eskişehir, değerli hemşehrilerim, 1999 yılında çıktığımız ve sizlerin de büyük destekleri ile içerisine çok büyük hizmetler sığdırarak 25. yılını doldurduğum belediye başkanlığı yolculuğumun son durağına gelmiş bulunuyorum. Çeyrek asırlık bu süreçte Eskişehirlilerin yaşamaktan mutlu ve huzurlu oldukları bir kent yaratmak için var gücümle çalıştım. Görüyorum ki hepimizin gurur duyduğu, Türkiye’de parmakla gösterilen bir kent kimliği oluşturduk. Bu yüzden son derece mutlu ve gururluyum. Son durak demişken sanmayın ki bu yolculuk sona eriyor, bu hikaye yarım kalıyor. Şimdi tüm şehir, kadın, erkek, yaşlı, genç, hep birlikte, Eskişehir’e çok yakışacağına yürekten inandığım kadın bir belediye başkanı ile bu güzel hikayeyi sürdürmek için var gücümüzle çalışacağız. Büyükşehir Belediyemizde yıllardır genel sekreterlik görevini başarıyla yürüten, yol arkadaşım, değerli kardeşim Av. Ayşe Ünlüce; benim önerim, Genel Başkanımız

@eczozgurozel ve Parti Meclisimizin de takdiriyle dün gerçekleştirilen toplantı sonucunda Cumhuriyet Halk Partisi Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Başkan Adayı olarak ilan edilmiştir. Hem Genel Başkanımızı hem de Parti Meclisimizin tüm üyelerini aldıkları bu karar için kutluyor ve kendilerine teşekkür ediyorum. Çok kıymetli hemşehrilerim, 25 yıldır bana göstermiş olduğunuz teveccüh, duyduğunuz güven, hissettirdiğiniz sevgi ve saygı için her birinize ayrı ayrı çok teşekkür ediyorum. Bunca yıldır beni desteklediğiniz gibi, başkanlığımı devretmekten büyük mutluluk ve onur duyacağım sevgili Ayşe Ünlüce’yi de destekleyeceğinize, bu yolculukta bizleri yalnız bırakmayacağınıza yürekten inanıyorum. Sizleri çok seviyor, hepinizi ayrı ayrı gözlerinizden öpüyorum. Yolumuz açık olsun.

@ayseunluce //

https://twitter.com/Y_Buyukersen/status/1745426427011330070

 

Aynı gün saat 15.00’da ben de PROF. DR. YILMAZ BÜYÜKERŞEN… BİLGELİYİNE, SİYASİ GÖRÜŞÜNE, SİYASETİNE, BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI OLARAK ESKİŞEHİR’E VERDİĞİ BAŞARILI HİZMETLERİNE İÇTEN SAYGI DUYDUĞUM BİRİ… AMA… SON 35 GÜNDE SİYASİ ÇELİŞKİLER SERGİLEDİ!.. 17 OCAK 2024 ÇARŞAMBA GÜNLÜ YAZIMDA…

https://twitter.com/BakiKarakol/status/1745475705767387301 yazdım.

(Ama yazamadım. O günkü yazımın altına, “haftaya” yazacağımın notunu düştüm.)

 

Büyükerşen, ilkinde, yeniden aday gösterilmekte istekliydi; “yaşı” konuşulunca, kimi kararlarında değişimci (!) CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve ekibi, “yeni aday” arayışına giriyorlar ki, Büyükerşen’in üzeri çiziliyor; ama gönlü alınıyor; dahası Büyükerşen’den “aday önermesi” isteminde bulunuluyor; Büyükerşen de ikna oluyor, adaylıktan çekiliyor ve Eskişehir Büyükşehir Belediye (EBB) Genel Sekreteri Ayşe Ünlüce’nin adını veriyor; böylece CHP’nin EBB Başkan adayı Ayşe Ünlüce oluyor.

 

EBB Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen, yaşının konu edileceğini öngörmeliydi; ya güçlü söylemler geliştirmeliydi, yaşını konu edecekleri ikna etmeliydi, adaylıkla kararlı ve ısrarlı olmalıydı ya da “Bu kadar yeter” deyip adaylığı usundan silmeliydı.

Bu iki doğrudan birini neden yapmadı?!

Neden çelişkiye düştü?!

Yılmaz Büyükerşen’imiz de böyle davranırsa?!

 

Bu “çelişkili gelişme”ye en çok sevinen CHP Genel Başkanı Özgür Özel, aynı gün (11 Ocak 2024 Perşembe) saat 15.10’da (Benden on dakika sonra) @eczozgurozel hesabından “Bozkırın ortasında bir cennet, Anadolu’da bir Avrupa kenti yaratan, 25 yıl büyük bir özveriyle yönettiği Eskişehir’i bugünkü haline getiren ve bayrağı 54 yaşında bir kadın adaya Sn. Ayşe Ünlüce’ye devreden Hocamız @Y_Buyukersen‘e hizmetlerinden dolayı teşekkür ediyorum. Yılmaz Hoca’nın bundan sonra bir eli Eskişehir’de bir eli ülkemizdeki tüm sosyal demokrat belediye başkanlarımızın üzerinde olacak. Birlikte çalışmaya ve engin tecrübelerinden yararlanmaya devam edeceğiz.” https://twitter.com/eczozgurozel/status/1745478350318063792 tümcelerini paylaştı.

 

Aynı günün gecesi Büyükerşen, İpek Özbek’in Sözcü TV’de canlı yayınlanan “”Nokta Atışı” programına görüntülü katıldı, “Bu dönem, 25 sene dolunca aday olmamayı düşünüyordum. ‘Artık yeter’ diyordum. Bir de değişimcilik çıktı. Benim yaşlı olduğum da belli. 86 yaşındayım. Tadında bırakalım bu işi, artık dinleneyim. Yazacağım yazılar, okuyacağım kitaplarım var, yeni kitaplar yazacağım.”  https://www.sozcu.com.tr/canli-yayin-yilmaz-buyukersen-sozcu-tv-de-p14754 dedi (Gene çelişti! Özellikle “yaşı” ve “yaşlılık” konusunda…) ve sürdürdü:

“Bu durumdayken biliyorsunuz adaylık için son başvuru tarihi geçtiğimiz ayın 5’i akşamı saat 5’e kadardı. İl başkanımız, yeni Genel Başkanı’mıza telefon ediyor. Diyor ki ‘Bizde büyükşehir belediye başkan adayı çıkmadı. Ne yapacağız? Bu saate kadar hiçbir müracaat olmadı’. Onun üzerine kendisi talimat vermiş, demiş ki ‘Acele kendilerini görün, dilekçelerini alın saat 17.00’yi geçirmeden bana internetle geçin ve bilgisayardan girsin’. Biz de talimat kabul ettik yeni Genel Başkan’ın sözlerini. Hemen ben de bu niyette olmadığım halde bir problem çıkarmış olmamak için dilekçemi de yazdım, diğer iki arkadaşımla beraber gönderdik. Bakıyoruz ilan edilmeye başlandı adaylar. Biz yokuz. ‘Niye?’ dedik bu kadar uzadı. Dediler ki ‘Anket yaptırıyoruz’. ‘Ne anketi yaptırıyorsunuz?’. ‘Halk sizi istiyor mu, istemiyor mu?’ Bana imalı bir şekilde, ‘Sizin de yaşınız 86 oldu, biliyorsunuz yenilikçiler var. Yenilik isteniyor’. ‘Ne olacak, ne yapacağız? Bırakalım o zaman’. ‘Yok’ dediler, anket yaptırıyoruz. Genel Başkan ile Ankara’da görüştük. Anketlerin sonuçlarında benden memnuniyet 80 çıkmış 100 üzerinden. Fakat demişler ki ‘Bu tamam da bir de Eskişehir’de acaba değişim isteniyor mu, istenmiyor mu?’ O da anket. Anket olunca zaten kırıldık. Üç belediye başkanı, üçümüz de kırıldık. 25 senede eğer partililerimiz bizi tanımıyorsa anketle tanıması kırıcı bir olaydı. Kırıldık, burkulduk biraz. Üzülmedim ama kırıldım daha doğrusu. Özellikle ben. Durum basına intikal edince sayın Genel Başkan’a sordular. Sayın Genel Başkan da televizyonda şu sözleri aynen söyledi: ‘Eskişehir Yılmaz hocanın çocuğudur. Çocuğunun geleceği konusunda konuşacağız kendisiyle, öyle belirleyeceğiz.’ Görüşme yaptık, gördüm ki benim çocuğumu ben elbette ki güvenebileceğim bir vasiye teslim ederim. Adaylıkta ısrar ettiğimi söyledim. Daha evvel ki görüşmemizde de bana sormuştu: ‘Sen eğer olmaz isen, vazgeçersen kim olabilir?’ diye. Ben de genel sekreterim var, bir hukukçu. İstedim ki ‘Eğer bunu seçerseniz benim yerime, geri alırım başvurumu. Bu ilk örnek olur ve Türkiye’de CHP’nin kadın eleman eksiği, bu konuda çektiği sıkıntılara örnek teşkil eder. Cesaret gelir Türkiye’deki bütün aydın, entelektüel Atatürkçü kadınlara’ dedim, böyle bir teklif yaptım. Bir kavram kargaşası, daha doğrusu anlayış farkı var. ‘Bizi istemeyenler kimdir?’ diye de cesaretle sordum Genel Başkan’a. ‘Çok kalabalık değiliz, 15 kişiyiz’ dedi. Kimlerdir onlar, bilmiyorum. Yalnız içlerinden bir tanesini bilirim. Talebemdir, mezunumdur. Çok yaramaz, haylaz bir öğrencimdi. İsmini vermeyeceğim. Parti Meclisi’nde değil şimdi. Bunlardan bahsetmeye gerek yok.”

 

“Üzülmedim ama kırıldım” sözünden esinlenerek, o gece saat @BakiKarakol hesabımdan

YILMAZ BÜYÜKERŞEN:

” Ü Z Ü L M E D İ M  

A M A

K I R I L D I M ” !

KONU:

ESKİŞEHİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE (EBB) BAŞKANILIĞINA YAŞINDAN (86) ÖTÜRÜ PARTİ YÖNETİMİ ADAY GÖSTERMEMESİ!

ESKİŞEHİR’DE ÖNSEÇİM OLSAYDI/YAPILSAYDI, A D A Y D I ! . . https://twitter.com/BakiKarakol/status/1745536479286214967 diye yazarak, bir gerçeğin altını çizdim.

(Bu arada, belirtmeliyim ki, CHP yönetiminin yaptırdığı anketlerden de, anket yapan şirket veya şirketlerden de, bu anket işinin arkasındaki kişiden/kişilerden de ciddi biçimde kuşkuluyum! Hele biri var ki! Ondan çok rahatsızım! Onu uygun günde yazacağım.)

 

15 Ocak 2024 Pazartesi gününe gelindi.

Eskişehir’de, aday tanım toplantısı vardı.

Büyükerşen de orada.

Ve bir konuşma yapıyor.

Konuşmasının bir yerinde diyor ki:

“Gençliğimde, gazeteciliğim sırasında her gün CHP’de vaktimizin büyük bir kısmı geçerdi. Rahmetli Yaşar Eğitim vardı, avukattı, il başkanı. Niyazi Önal genç avukat. Tahsin Atakan diye çok genç bir avukatımız vardı. Oraya gelirler siyasi tartışmalar olurdu. Fakat gördüğüm bir şey olurdu, şeyi görmeye başladım. Hep bir araya geldikleri zaman hepsi çok iyi ahbap, hepsi Atatürk idealleri, partinin seçimlerde kazanması için yapılacak işleri konuşurlar. Fakat bir kısmı çekip gittikten sonra iki kişi yan yana gelince, diğer gidenlerin dedikodusunu yaparlar. Derken gördüm ki; geçimsizlik, anlaşmazlık, kıskançlıklar, iftiralar, ters yorumlar, herkes birbirinin ayağının altına karpuz kabuğu koyma gibi eğilimler içerisinde. Nasıl bu parti adam olacak diye düşünüp durmuşumdur. Kafamın bir köşesinde bu kalmıştır. Uzun gençlik yıllarımda da, üniversite yıllarımda da aynı şeyleri gördüm. Ve hala da bugünkü siyasette de biraz daha bozulmuş vaziyette. CHP’nin büyük hastalıklarından biri, adeta bir virüs, mikrop gibi siyasetle uğraşan insanlar arasında ne yazık ki var. Bunu cesaretle hiç çekinmeden söylüyorum, hocalık vasfıma sığınarak söylüyorum. İster inanırsınız, ister inanmazsınız. Gözlemlerimle bu olaylar hep ön plana çıktı. Türkiye’deki, Büyük Millet Meclisi’ndeki siyaseti, tek partili dönemden çok partili döneme geçişte hep gördüm” https://www.dha.com.tr/politika/25-yillik-baskanlik-donemi-biten-buyukersenden-chpye-elestiri-2375238

 

Bu sözlerin altına imzamı atıyorum.

 

Ama…

Beklerdim ki, Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen gibi bir bilge, çok gerçekçi biçimde dile getirdiği “CHP gerçeği”nin somut nedenlerini, niçinlerini anlatsın, somut öneriler sunsun,  CHP yergilerini aday tanıtımında değil de “CHP konulu” toplantılarda yapsın, burada da çelişkiye düşmesin!

 

Çelişkilerine karşın, bilge insan Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’imizi seviyorum, kendisine içten saygı duyuyorum ve kendisinin önünde saygıyla eğiliyorum…

 

Yazımı…

31 yıl önce (24 Ocak 1993) bugün, Ankara’da, evinin önünde katledilen meslek büyüğüm Uğur Mumcu’muzu saygıyla anarak, bitirmek istiyorum:

Cennet’inde ışıklar içinde uyu Atatürkçü’m, yurtseverim, yiğidim, ustam!

Düşman emperyalist işbirlikçileri ve gerçekleri göremeyen cahil karşıtlar yenilecekler!

Az kaldı!..

SİYASİLERE: DÜŞMAN BELLİ!.. HALKA ANLATIN!.. HALK, DÜŞMANINI TANISIN!.. DÜŞMANINI TANIYAN HALK GEREĞİNİ YAPAR!..

150 150 bakikarakol

“Erdoğan sevgisi”nden, yerel ve genel seçimlerde AKP’ye oy veren komşu kadın, benim kadar CHP’li, her terör eylemlerinde, her şehit haberlerinde içi yanan, uykusu kaçan, sabahlayan, terörü, teröristleri lanetleyen eşime sormuş:

“Abla, seçim öncesinde ‘terörün azması, Mehmetçiklerimizin şehit düşmeleri’ hususunda Baki abi ne düşünüyor?”

 

İktidar, muhalefet, tüm siyasi partilerin Genel Başkanları, Genel Merkez yöneticileri, il, ilçe, Belde Başkanları, Yönetim Kurulları, Milletvekilleri, Belediye Başkanları, Belediye ve İl Genel Meclis üyeleri, siyasetle uzaktan yakından ilgilenen herkes çok iyi bilsin ki; sokakta, caddede, evde, işyerinde, parka, bahçede vb vatandaş böyle düşünüyor!..

Bu ve benzeri soruyu/soruları soruyor!

Sormakla kalmıyor, sorunun yanıtı peşinde!

Ona göre siyasiler başlarını ellerinin arasına alsınlar, siyasa (politika) üretsinler, ortak söylem ve eyleme geçsinler, tek dişleri kalmış emperyalist canavarlara korku salacak “dik duruş” sergilesinler!

Gerçekten, yeter artık!

 

Sorusuna geçmeden, dikkatimi çeken iki ayrıntıyı paylaşmak isterim.

İlki:

PKK terör örgütü genellikle yerel seçimler öncesinde askerimize yönelik kanlı eylemler gerçekleştiriyor!

Anlaşılıyor ki, PKK’nın arkasındaki güç/güçler, ülkedeki iktidardan hoşnut, yerel seçimden “kazanan” olarak çıkmasını istiyor!

Bunu da, Türkiye ve bölgedeki çıkarları için yapıyor!

 

İktidar ve iktidar ortakları siyasi partiler de; PKK terör örgütüyle arasına uzaklık (mesafe) koymayan siyasi partiyi ve o siyasi partiyle “seçim işbirliği” veya “ittifak” yapacak siyasi partiyi/partileri, PKK terör örgütüyle ilişkilendirecek, bunları her alanda, her platformda, her ortamda kullanacak, ağır yergilerde bulunacak, seçmeni etkileyecek, onları kazanmaya, onların oylarını almaya çalışacak!

Bu “siyasi eylem”in sonucu doğaldır ki, kimi seçmeni etkileyecek, “siyasi söylem” sahibine/sahiplerine oy vermeye yönlendirecek!      

 

İkinci ayrıntı:

Genel seçimler öncesi ise kanlı terör eylemlerine IŞİD ve benzerleri imza atarlar!

Örneğin:

10 Ekim 2015’te Ankara Tren Garı’nda saat 10.04’te üç saniye arayla iki patlama meydana geldi!

Dinci terör örgütü IŞİD’in “canlı bomba intihar”ıydı!

109 vatandaşımız yaşamını yitirdi, 200’ün üzerinde vatandaşımız yaralandı!

 

İktidarda tek başına AKP’ydi; Başbakan, Konya AKP Milletvekili ve AKP Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’ydu.

 

Davutoğlu, katliamdan birkaç saat sonra basının karşısına çıktı, açıklamalarda bulundu. https://www.ntv.com.tr/turkiye/davutogludan-ankaradaki-patlamaya-iliskin-aciklama,GpJPYDJmHk6fw6mPIUKNzA# (Linki tıklayıp okuyabilirsiniz.)

 

Şimdi “Gelecek Partisi Genel Başkanı” olan Ahmet Davutoğlu, bir süre sonra A Haber kanalında Murat Akgün’ün sorularını yanıtladı.

“Ankara saldırılarının ardından yapılan bir anket ve sonuçları var mı?” sorusuna Davutoğlu “Şimdi, anketler geliyor… Öncesinde, beyanname sonrasında anket yaptık. Şimdi Ankara’daki terör saldırısı sonrasında anket yaptık ve kamuoyunun nabzını tutuyoruz. Oylarımızda bir yükseliş trendi var. Birçok anket var… Saldırıdan sonra da yüzde 44 bandına doğru yükselme trendi devam ediyor. Önemli olan burada bizim hedefimiz Ak Parti’nin tek başına iktidarı getirecek sonucu elde etmesi. A Planı itibariyle tek başına iktidardayız. Başka ihtimal düşünürsek bu tablonun değişmeyeceğine dair kanaatimiz vardır demektir, öyle bir kanaatimiz yok.  Ben sürekli meydanlardayım. Bugün de Trabzon’a gideceğiz, yarın Van’dayız. İnşallah bu emeğimizin karşılığını halk bize verecek. Bizim için tek hedef var tek başına başarı. Bunun için de çabalayacağız.” https://www.sozcu.com.tr/davutoglunun-saldirisi-sonrasinda-oylarimiz-artiyor-sozu-tbmmde-wp963995 yanıtını verdi.

Bir siyasi, bir Milletvekili, bir Genel Başkan ve bir Başbakan nasıl böyle konuşur?!

Ve…

Merak ediyor, soruyorum:

Ahmet Davutoğlu “… bu emeğimizin karşılığını… “ sözcükleri ile ne demek istiyor?!

 

O günlerde…

İstanbul CHP Milletvekili Eren Erdem, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun bu sözlerini Ekim 2015 günü Kamutay’a (TBMM’ye) taşıyor; Başbakanın yanıtlaması istemiyle şu soruları soruyor:

“Türkiye tarihinde yaşanan en büyük katliamdan sonra anket şirketlerine oy oranlarını araştırmaya yönelik talimat vermeniz siyasi etik açısından doğru mudur?
Geçtiğimiz günlerde açıkladığımız belgelerde yer alan Emniyet ve MİT’in Ankara Katliamı’nın faillerini takip ettiği halde bilerek olayı önlememesinin gerekçesi oy beklentisi midir?
Eylem yapmadan canlı bombaların tutuklanmamasının gerekçesi patlamanın yaratacağı oy artışı mıdır?
Bahsi geçen ifadeleriniz ‘IŞİD ile aramızda 360 derece fark var’ söyleminizi doğrulamakta mıdır?
Geçici hükûmetinizdeki bakanın Ankara Katliamı sonrası ekranlarda gülerek tepki vermesinin nedeni oy artışı mıdır?
Anket sonuçlarına göre farklı şehirlerde de canlı bomba eylemlerine yönelik istihbarat ve uyarılar görmezden gelinip yok sayılacak mıdır?
Anket sonuçlarına göre daha kaç bomba patlayacaktır?”

 

Komşu kadının sorusuna geleyim…

 

23 Aralık 2023 Cumartesi günü “Pençe-Kilit Hareketi” bölgesindeki askeri üsse PKK terör örgütü saldırdı; 6 askerimiz şehit oldu! https://www.sozcu.com.tr/pence-kilit-harekati-ndan-aci-haber-6-asker-sehit-p10564

Bir gün sonra aynı askeri üsse gene PKK terör örgütü saldırdı; gene 6 şehit! https://www.hurriyet.com.tr/gundem/bir-aci-haber-daha-6-asker-sehit-oldu-42380689

20 gün geçti.

12 Ocak 2024 Perşembe gecesi gene aynı bölge, gene aynı askeri üsse, gene PKK terör örgütü saldırısı!

9 şehit!

 

Yüreklere ateş düştü!

Yanmayan, gözlerinden yaş akmayan yoktu!

 

3 saldırıda 20 şehit verilmesi, halkımızı derinden üzdüğü kadar, moral olarak da çökertmişti!

 

Perşembe gecesi ve sonraki geceler televizyon ekranlarından emekli generaller, amiraller, albaylar, subaylar, akademisyenler, güvenlik uzmanları vb…

Saldırıları enine boyuna değerlendirdiler, yorumladılar…

PKK terör örgütünün yalnız olmadığını, arkasında ABD’nin olduğunu açıkça söylediler!

 

“PKK terör örgütünün arkasında ABD var” söylemi ilk kez böylesine net dillendiriliyordu!

Onur duydum!

 

 

Unvanlarını yazdıklarım görevlerindeyken düşüncelerini kesinlikle üstlerine iletmişlerdir.

Ancak…

Siyasilere takılıp kalmış, gündem olamamıştır!

 

Az yukarıda değindiğim “ayrıntı”da çok doğru vurgulanıyordu; fakat bir “eksik” vardı.

O eksik şuydu:

PKK terör örgütünün ve başka terör örgütlerinin arkasında tek emperyalist ABD yoktu, emperyalist İngiltere de vardı!

Yani…

İkisini birlikte anmak gerek.

 

ABD’yi vitrinde koyan, görünür kılan, oynatan İngiltere…

Atatürk’e, Atatürk Düşünceleri’ne, Atatürk Türkiyesi’ne, Türk halkına vb taaa Çanakkale Savaşları’ndan, Ulusal Kurtuluş Savaşı’ndan beri azgın düşmandır!

 

İngiltere’nin düşmanlığı, Lozan görüşmelerinde derinlik, Atatürk sonrasında ivme ve hız kazanmıştır!

Yerel işbirlikçiler ise azgın düşmandan çok daha azgın ve keskin düşman kesilmiştir!

 

Düşman emperyalist İngiltere/ABD ikilisi, Türkiye ve bölge üzerindeki çıkarları, çıkarlarının geleceği için “piyon”larını bakıp besliyorlar, eğitip savaşçı yapıyor, ülkemize ve hedeflerindeki ülkelere saldırtıyor!

 

İki azgın düşman emperyalisti ve onların kendileri gibi ortakları başka emperyalist ülkelerin de “düşmanlarımız” olduklarını çok iyi bilen, yazan, çizen, konuşan, kitaplar yayınlayan aydınlarımız, yurtseverlerimiz vardı, var.

Ama…

Halkımız, irili ufaklı emperyalistlerin azılı düşmanlarımız olduklarını bilmiyor!

Bu çok ciddi eksikliktir!

Tezde, en etkin, en etkili bir biçimde giderilmelidir!

 

Kürt kardeşlerim…

Şimdilerde yanlarında gördükleri insan ve insanlık düşmanı olan emperyalist İngiltere ve emperyalist ABD ikilisini iyi tanısınlar!

Bir zamanlar gözdelerinden İran’da Şah Rıza Pehlevi’yi, Irak’ta Saddam Hüseyin’i, Mısır’da Hüsnü Mübarek ve Enver Sedat’ı, Pakistan’da Muhammed Ziyaülhak’ı vb nasıl madara ettiklerini, ne hallere düşürdüklerini anımsasınlar, araştırıp öğrensiler!

Gelecekte aynısını kendilerine yapacaklarını uslarına (akıllarına) koysunlar, kulaklarına küpe etsinler!

 

Uzatmayayım…

Yazımı, dünya lideri Kemal Atatürk’ümüzün “Yurtta barış, dünyada barış” sözünden esinlendiğim “Yaşanır bir ülke, yaşanır bir dünya” dileğim ve bütün siyasilere “Düşman beldi! Halka anlatın! Halk, düşmanını tanısın! Düşmanını tanıyan halk, gereğini yapar!” seslenişimle bitireyim…

 

NOT: Söz vereme karşın bu hafta yazamadığım “Yılmaz Büyükerşen çelişkisi”ni haftaya bırakıyorum. 

BU YAZININ BAŞLIĞINI SİZ KOYUN!..

150 150 bakikarakol

6 Şubat 2023 depreminin yerle bir ettiği Hatay ilimizin, -Türkiye İşçi Partisi’nden-   Milletvekili, “Gezi Davası” tutuklularından Av. Can Atalay için avukatları 3’üncü kere Anayasa Mahkemesi’ne (AYM’ye) “hak ihlali” başvurusunda bulundular. https://gazeteoksijen.com/turkiye/can-atalayin-avukatlari-ucuncu-kez-aymye-basvurdu-199000

Facebook sayfamdan ve X hesabımdan yazdım:

“BUNDAN DA SONUÇ ALINMAZSA -Kİ ALINMAYACAK-, CAN ATALAY’IN MİLLETVEKİLLİĞİ, KAMUTAY GENEL KURULU’NDA DÜŞÜRÜLÜR MÜ?!. SORUYA, SORUYLA YANIT: YEMİN ETMEYEN MİLLETVEKİLİNİN, MİLLETVEKİLLİĞİ DÜŞÜRÜLÜR MÜ?!.” https://twitter.com/BakiKarakol/status/1743718638941503993

 

CHP Parti Meclisi (PM) 4 Ocak 2024 Perşembe günkü toplantısında Belediye Başkan adaylarını görüşecekti; toplantı bitiminde de açıklama yapılacaktı.

Fakat…

Can Atalay olayından ötürü CHP Genel Başkanı Özgür Özel, PM toplantısında, Belediye Başkan adaylarını görüşüp netleştirmeyi, arkasından “adayları açıklama”yı iptal etti; toplantıda alınan “iki karar”ı kamuoyuna duyurmayı uygun gördü:

“TBMM’yi (…) Salı günü saat 15.00’te olağanüstü toplantıya çağırıyoruz.” https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-ozgur-ozel-ulkenin-gelecegine-sahip-cikmak-steyenleri-mitingimize-davet-ediyoruz

 

Başka siyasi partilerin de imzalarını taşıyan “Yazılı Başvuru”, Kamutay’ın (TBMM’nin) AKP’li Başkanı Numan Kurtulmuş’a sunuldu.

Kurtulmuş dikkate almadı, işleme koymadı, yanıt vermeye bile gerek duymadı.

Böyle bir şey “ilk”ti!

Korkarım ki kalıcı olacak!

 

CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, Kurtulmuş’u telefonla aradığını, Kurtulmuş’tan olumsuz yanıt aldığını dün Sözcü TV’de açıkladı.

 

Böylece, “tatildeki Kamutay”, Başkanı tarafından olağanüstü toplantıya çağrılmadı, olağanüstü toplantı –dün- gerçekleşmedi!

 

Özel, 4 Ocak günlü PM sonrası dile getirdiği ikinci konuyu “… 14 Ocak Pazar günü saat 13.00’te tüm vatandaşlarımızı, tüm siyasi partileri, tüm meslek örgütlerini, tüm sivil toplum örgütlerini ve bu ülkenin geleceğine sahip çıkmak isteyen her ferdini, bilhassa gençlerini Tandoğan meydanında saat 13.00’te geleceğimize, adalete, hukuka ve ülkemize sahip çıkan mitingimize davet ediyoruz” sözcükleriyle duyurdu.

 

Mitinge katılımın yüksek olacağına inanıyorum.

 

Bir inancım da…

“Cumhur İttifakı İktidarı’nın, görkemli geçeceğini öngördüğüm mitingden etkilenmeyeceği, milimlik geri adım atmayacağı, gene bildiğini okuyacağı” yönünde!

 

Bunu bildiğim için, partim CHP’min yönetimine “Miting, olması gereken çok doğru, yerinde bir karar. Kutlarım” demek; peşine “Mitingin, iktidar üzerinde bir etkinliği, yaptırım gücü olmazsa, iktidarı etkileyecek, muhalefetin istediğini/istediklerini yapmak zorunda bırakacak, belirlenmiş siyasanız var mı?” sorusunu sormak isterim.

Varsa…

Ne güzel!

Yoksa…

Önerim:

Acilen “politika üretecek kadro ve yapılanma”yı gerçekleştirin.

“Olmadığını nereden biliyorsun?” diyenler çıkabilir; onlara “Sonuç alınmayan, alınmadığı, alınmayacağı net görülen karar ve eylemlerden, “yakın, orta, uzun süreli siyasa üretimi” yapan yapılanmanın, birimin olmadığını herkes gibi görüyorum” demekle yetineceğim.

 

Az yukarıda “Bir inancım da…” diye başlayan tümcemde vurguladıklarımda yanılmayacağımı,  “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin “Cumhur İttifakı İktidarı”nın bir numarası AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 7 Ocak 2024 Pazar günü İstanbul’da Haliç Kongre Merkezi’nde partisinin Belediye Başkan adaylarını tanıtım toplantısındaki konuşmasın içinde yer alan şu sözlerinde gözlemledim:

“Bu milletin ne Cumhuriyet’le ne de Cumhuriyet’in banisi Mustafa Kemal Atatürk’le bir derdi yoktur. Türkiye bu tuzağa düşmeyecek bir ülkedir. Her karışı terle ve kanla sulanmış vatan toprakları üzerinde meydanın boş olmadığını göstermek boynumuzun borcudur. Riyad’dan size ekmek çıkmak. Tişörtleri farklı bir şekilde boyamak size ekmek kazandırmaz. Samimiyseniz bunu ülke genelinde yerli ve milli olarak ifade edin. Bizi üzen ülkemizin 2. büyük partisi hüviyetine sahip CHP’nin Türkiye düşmanlarına kuyruk olmasıdır. Bu partinin emanetçi genel başkanı milleti tahrik ederek, parti içi iktidar kavgasını unutturmaya… Bundan başka bir işe yaramıyor. 31 Mart seçimlerinde Özgür efendiyi de özgürleştireceğiz. Biz kendisinin zincirlerinden kurtularak özgürleştirmesini isteriz. Bu zatın gidişatı şu anda pek de iyi gözükmüyor. Daha bismillah demeden, anayasal düzene kastetmekten 18 yıl ceza almış bir teröristi adeta Meclis’ten cezaevine tünel kazarak kurtarma peşine düşüyor…” https://www.gercekgundem.com/siyaset/erdogan-can-atalaya-terorist-dedi-ozgur-ozeli-hedef-aldi-teroristi-adeta-meclisten-cezaevine-tunel-kazarak-kurtarma-pesinde-447024

(Şu okuduklarınız ne Cumhurbaşkanlığı ne de AKP resmi internet sitelerinde yoktu. Sanki sansürlenmişti.)

 

Erdoğan’a yanıt CHP yönetiminden gecikmedi.

Yanıtları “Terörden beslenen ve medet uman parti AKP!” başlığında toplayan www.gercekgundem.com internet gazetesinin haberle ilgili linkini  https://www.gercekgundem.com/siyaset/erdogan-can-atalaya-terorist-dedi-ozgur-ozeli-hedef-aldi-teroristi-adeta-meclisten-cezaevine-tunel-kazarak-kurtarma-pesinde-447024 veriyor, Erdoğan’ın “… anayasal düzene kastetmekten 18 yıl ceza almış bir teröristi adeta Meclis’ten cezaevine tünel kazarak kurtarma peşinde düşüyor” söylemiyle ilgili birkaç soruma geçiyorum:

Gezi Davası, anayasal düzene kastetmek midir?!

Böyle tanımlanması, yorumlanması hukuka uygun mudur?!

Bu anlayış ve yorumla baktığımızda, anayasal düzene gerçekten kasteden başka eylemler, eylemciler neden görülmez, yargıya taşınmaz?!

Can Atalay teröristse, Yüksek Seçim Kurulu (YSK), Can Atalay’ın “Milletvekili adaylığına izin”, Milletvekilli seçildikten sonra Can Atalay’a “Milletvekili Mazbatası” neden vermiştir?!

(Kararları itiraz edilmez, uygulanır, “yüksek Mahkeme” konumundaki YSK, “Can Atalay kararlarının” arkasında AYM gibi/kadar neden durmaz?! Neden kararlarını, elinin tersiyle iten, kendini bir anlamda YSK’nın üstünde gören Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’ne hukuki tepki göstermez?! Bu ayrıntı siyasi partilerin vb ilgisini neden çekmez?!)

Tanrı aşkına “… teröristi adeta Meclis’ten cezaevine tünel kazarak kurtarma…” da ne demektir?!

“Terörist” sözcüğü ile tanımlanan Milletvekili Can Atalay, Anayasa içeriği ile Milletvekili adayı olmamış mıdır?!

Devletin “YSK” kurumu, Anayasa ışığında bir sakınca görmemiş, izin vermemiş midir?!

Hatay halkı da oylarıyla Milletvekili seçmemiş midir?!

YSK bu kez Can Atalay’a “Milletvekili Mazbatası” vermemiş midir?!

Böylece Can Atalay, Anayasa’dan ve yasalardan kaynaklanan “dokunulmazlık hakkı”nı kazanmamış mıdır?!

Anayasa “Bu durumda tutuklu Milletvekili cezaevinden salıverilir” diye hükmetmemiş midir?!

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının metin yazarı/yazarları ne demeye “… teröristi adeta Meclis’ten cezaevine tünel kazarak kurtarma…” yazarlar?!

Bu yaptıkları doğru mudur, etik midir?!

Anayasal bir hak, “… Meclis’ten cezaevine tünel kazmak…” ve Anayasal hakkı/hakları savunanları, onların yasal eylemlerini “… kurtarma…” ile nasıl ilişkilendirirler,  tanımlarlar?!

 

Yanılıyor muyum, haksız mıyım?!.

GENE SUUDİ ARABİSTAN’DA, GENE RİYAD’DA, GENE AYNI STADYUMDA 16 MART 2016’DA YAŞANAN UNUTTUĞUMUZ!..

150 150 bakikarakol

Hala anlamış, bilgilenmiş değilim:

Fenerbahçe ile Galatasaray arasındaki Yüzüncü Yıl Süper Kupa karşılaşmasının, 29 Aralık 2023 Cuma günü, Suudi Arabistan’da, Başkent Riyad’da oynanmasına, Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) hangi neden veya nedenlerden ötürü karar verdi?!

Resmi bir açıklama olmadı.

Olmadı ama halk arasında yaygın bir biçimde konuşulmaya başlandı:

“Suudi parası”!

Ülkenin içine sokulduğu ekonomik çıkmazlardan ve de iktidarın, başta Suudi Arabistan olmak üzere, petrol zengini Arap ülkelerinin emperyalist işbirlikçisi yönetimlerinden “para” almak/alabilmek “mesai”lerinden ötürü usa (akla) ilk gelen “para” oluyordu.

Ama “ana “özne, para” idi.

 

TFF’nin, “ana özne para”dan yana kararı, toplumda beklenenin çok üstünde tepkiyle karşılandı; ancak TFF Başkanı ve yönetimi dikkate almadı!

TFF, Galatasaray ve Fenerbahçe kulüplerinin “Suudi Arabistan’da oynamayalım, illerimizin birinde oynayalım”  istem içerikli başvurusuna da kulak tıkadı; kulak tıkamakla kalmadı, iki kulübün, “para için”, süper kupanın Riyad’da oynanmasını istediğini savladı (iddia etti) ve bu savını el altından yaydı!

Bir anlamda, kendinde odaklaşan “itham”ı, Fenerbahçe ve Galatasaray’a atmaya kalkıştı. Ama inandırıcı olmadı/olamadı.

 

29 Aralık 2023 gününe gelindi.

Toplumda kimsede, özellikle futbolseverlerde ve Galatasaray, Fenerbahçe taraftarlarında bir heyecan, coşku yoktu, üzüntü, sessizlik vardı.

 

Gece saat 19.45’te karşılaşma başlayacaktı.

Takımlar, ısınmak için sahaya “Atatürk”lü tişört ve dünya lideri Kemal Atatürk’ümüzün “Yurtta barış, dünyada barış (Yurtta sulh, dünyada sulh)” sözü yazılı pankartla çıkma,  sahada da “İstiklal Marışı”mızı okumak istediler.

Suudi yöneticiler kurşun yemişe döndüler, “Olmaz” dediler, soyunma odalarının önüne polis, asker diktiler.

O sırada, Fenerbahçe Kulübü Başkanı Ali Koç gürledi:

“Atatürk yoksa Türkiye de yok, maç da yok!”

Galatasaray Kulübü Başkanı Dursun Özbek de aynı düşünüyor.

Böylece iki kulüp maça çıkmıyor, “karar” resmi olarak bildiriliyor, maç erteleniyor.

 

Bu karar, bu gelişme ülkemizde ve dünya ülkelerinde bomba etkisi yapıyor!

 

“Mazlum ülkeler”e örnek olmuş Türk halkı, “örnekliği”ne bir yenisini eklemişti!

 

O gece Türk halkı, 20 yılı aşkındır sürdürdüğü sessizliğini “çığlığa”, “sevince”, “mutluluğa” dönüştürdü!

Ulusal onurun, gururun tadını iliklerinde hissetti!

Sevinçten uçuyordu!

Taraftar, takımının bayrağını aldı, Atatürk ve Sabiha Gökçe Havaliman’na koştu, Suudi yönetimini ve arkalarındaki, “Türk, Atatürk düşmanı” emperyalistlerin ağa babası, ödlek, kalleş İngiltere yönetimini ters köşe yapan Galatasaray, Fenerbahçe kulübünün yöneticileri ile futbolcularının, Riyad’dan dönmelerini, gecenin soğuğuna karşın saatlerce beklediler!

 

Ulus “ulusal bayram” yaşarken, Suudi beslemesi gazeteler, televizyonlar, internet basını, sosyal basın trolleri, yazarlar, çizerler, konuşan gevezeler vb adeta “ulusal yas” ilan ettiler!

Bunlara, emperyalist İngiltere’nin, ABD’nin, Almanya’nın, Fransa’nın, İspanya’nın, Hollanda’nın vb yerel işbirlikçileri de katıldılar!

Hep bir ağızdan, “ulusal onur”u, “ulusal duruş”u göklere çıkaran Fenerbahçe’mizi, Galatasaray’ımızı çarmıha germeye, bir kaşık suda boğmaya kalktılar; Suudi Arabistan yönetiminden üstü kapalı biçimde özür üstüne özür dilediler, “Bir halt ettik” demeye getirdiler!

 

Siyasilerden…

Örneğin, Cumhur İttifakı’nın yandaşı Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek X hesabından “Galatasaray ve Fenerbahçe yönetimlerini Türkiye’de Atatürkçü mevziilerde görmüyoruz. Suudi Arabistan’da birden Atatürkçü kesildiler. Onları yönlendiren var. Galatasaray ve Fenerbahçe yönetimleri Türk milletiyle Arap ülkelerinin arasını açmak isteyen emperyalistlere alet oldular”  https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/dogu-perincek-fenerbahce-ve-galatasarayi-hedef-aldi-araplara-karsi-2157538 diye yazdı.

(Başka yazdıklarını, linki tıklayarak okuyabilirsiniz.)

Perinçek’e, X hesabımdan SEN Mİ “ATATÜRKÇÜ”SÜN?!. OLMA OLMA!.. SENDEN, SENİN GİBİLERDEN ATATÚRKÇÜ” OLMAZ!..  https://twitter.com/BakiKarakol/status/1741083606313795792 tümcelerimle yanıt verdim.

 

“Atatürk”, “Atatürkçülük” konularında burnundan kıl aldırmayan, şimdi İstanbul AKP Milletvekili Hulki Cevizoğlu’nun ettiği şu “ceviz kabuğunu doldurmayan” sözüne/yazdığına ne demeli?!:

“Arkadaş, Suudi Arabistan’da, Belçika’da Avrupa’da, kutuplarda Atatürk tişörtü giyeceğim diye milleti ayağa kaldırmanın alemi var mı?https://halktv.com.tr/siyaset/akp-milletvekili-hulki-cevizoglu-ataturk-tisortu-giyecegim-diye-milleti-ayaga-793969h

 

Cumhuriyet Gazetesi’nin internet sitesinin 30 Aralık 2023 Cumartesi günkü manşetlerinden biri şuydu:

“Türkiye ayağa kalktı: Devlet Bahçeli’nin ‘Suudi Arabistan’ sessizliği dikkat çekti”

https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/turkiye-ayaga-kalkti-devlet-bahcelinin-suudi-arabistan-sessizligi-2157501

28 Aralık 2023 Perşembe günü gerçekleştirdiğim BİR SİYASİ PARTİ GENEL BAŞKANI VAR… CHP’YE DÜŞMAN KESİLENLERDEN VE ETMEDİK HAKARET BIRAKMAYANLARDAN… AİLESİ KÖKTEN CHP’Lİ… BABASI, İSMET İNÖNÜ TUTKUNU… KİM BU CHP SİYASİ PARTİ GENEL BAŞKANI?!. YANIT, http://bakikarakol.com SİTEMDE 3 OCAK 2024 ÇARŞAMBA GÜNLÜ YAZIMDA… https://twitter.com/BakiKarakol/status/1740332606804427041 paylaşımımda sözünü ettiğim kişi olan Devlet Bahçeli sessizliğini, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’nın açıklamasından bir gün sonra (31 Aralık 2023 Pazar) X hesabındaki paylaşımıyla bozdu:

“Aziz Atatürk, Türk milletine ve Türk tarihine mal olmuş yüksek bir şahsiyettir. Onun adı ve anıları üzerinden kamplaşma üretmeye gayret edenler 2024 yılında da hayal kırıklığına uğrayacaktır. Türkiye Cumhuriyeti, milli ve üniter bir devlettir. Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü her türlü siyasi mütalaa ve mülahazanın önünde ve üstündedir. Nihai hüküm 29 Ekim 1923 tarihinde verilmiş, 29 Ekim 2023 tarihinde de teyit edilmiştir. Bu karardan geri dönüş diye bir şey söz konusu değildir. Bu nedenle makûs ve menhus emel sahipleri karanlık hesaplarını tekrar gözden geçirmek durumundadır. Aksi halde ödenecek bedellerin ağırlığı da doğrudan doğruya artacaktır.

Hayatın her alanına provokasyon yatırımı yapan, milli ve manevi hassasiyetlerimizi kanatmak pahasına kaşıyan, bilhassa Türk sporunu kirli amaç ve arzularına alet etmek için sürekli faal halde bulunan kim ya da kimler varsa, bu kapsamda hangi çevreler hamle üstüne hamle peşinde koşuyorsa, bilinmesini özellikle isterim ki, alayının karşısında sapasağlam durmaya 2024 yılında da azimle devam edeceğiz.” https://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/5259/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_sosyal_medya_hesabi_X_uzerinden_yayinladiklari_mesajlari_3.html

 

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhur İttifakı ve Cumhur İttifakı İktidarı ortağı Bahçeli’den bir gün önce şunları söylüyordu:

“Sözlerime son vermeden önce, dün gece yaşanan hadiselerden duyduğumuz üzüntüyü burada altını çizerek vurgulamak istiyorum. Biz, futbol başta olmak üzere Türk sporunun tartışmalarla değil, başarılarla gündeme gelmesini arzu ediyoruz. Hangi sebeple olursa olsun sporun günlük siyasi rekabetin mezesi hâline getirilmesi yanlıştır, hatalıdır, sporumuza hiçbir faydası yoktur. Dün geceden itibaren muhalefet partilerinin yaptığı açıklamaları istismar siyasetinin yeni örnekleri olarak görüyoruz. Cumhuriyet 85 milyonun ortak değeridir. Gazi Mustafa Kemal, bu ülkenin banisidir. Daha düne kadar, affınıza sığınarak söylüyorum ‘Siz Atatürk’ün askeri değil, itlerisiniz.’ diyenlerle el ele, kol kola yürüyenlerin bugün söylediklerinin bizim nazarımızda hiçbir kıymetiharbiyesi yoktur. Türkiye’nin ve Türk milletinin onurunu, haysiyetini, şerefini bizim nasıl savunduğumuzu CHP bilmese de tüm dünya çok iyi biliyor. Ülkemizin itibarını, bizim nasıl koruduğumuzu muhalefet bilmese de tüm insanlık gayet iyi biliyor. CHP ve şürekâsı ders vermeyi bıraksınlar, şayet samimiyseler gitsinler önce bölücü örgütün uzantısı ittifak noktalarından hesap sorsunlar. Dünkü olayın mecrasından çıkarılarak şov ve provokasyon malzemesi yapılmasına müsaade edemeyiz. Hele hele müessif bir olay üzerinden milletin inancına ve mukaddesatına ahlaksızca dil uzatılmasını hiçbir şekilde mazur göremeyiz. Bu konuda yapılması gereken ne varsa, hangi adım atılması gerekiyorsa onu yapmaktan çekinmedik, çekinmeyiz. Dünkü hadiseden dolayı futbolseverlere, 20 yılım futbolla geçti, bunlar gibi tribünden seyretmedik ve spor camiasına geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Tüm kulüplerimizden, sporun barışı, dayanışmayı, işbirliğini temsil eden fair play ruhuna samimiyetle sahip çıkmalarını bekliyorum.” https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/150661/-turkiye-nin-kultur-sanat-iklimi-mutlaka-hak-ettigi-seviyelere-ulasacaktir-

( 2 Ocak 2024 Salı günü –dün- de konuştu:

Çeşitli provokasyonlarla ve art niyetli söylemlerle ülkemizi bölgesinden, bölgedeki ortaklarından çok güçlü tarihî, dinî, beşeri, ekonomik ve ticari bağlarının olduğu kardeş ülkelerden koparma girişimlerinin farkındayız. Yaz aylarında ülkemizin en önemli gelir kalemlerinden biri olan turizmi baltalamaya yönelik dış bağlantılı bir kampanya yürütülmüştü. Şimdi benzer bir dalganın muhalefet partilerinin de desteğiyle bu sefer spor üzerinden oluşturulmaya çalışıldığını görüyoruz. Asla tasvip etmeyeceğimiz nefret söylemleriyle insanlar, toplumlar, inançlar, ülkeler hedef alınıyor. Sırf kökeninden dolayı insanlar horlanıyor, aşağılanıyor, hakarete maruz bırakılıyor. İslam düşmanlığına ve yabancı karşıtlığına varan bir furya ile karşı karşıyayız. Muhalefet aktörleri de gündeme gelmek uğruna maalesef bu mülevves, bu pespaye, bu son derece tehlikeli nefret siyasetine gönüllü figüranlık yapmaktadır. Bu nefret dalgasının Türkiye’ye yatırım yapan, deprem felaketi dâhil zor zamanlarımızda yanımızda olan, ülkemizin en önemli ticari ortakları arasında yer alan kardeş ülkeleri hedef alması asla tesadüf değildir. Burada Türkiye’ye ve Türkiye’nin çıkarlarına yönelik sinsi bir operasyon, çok açık bir sabotaj girişimi vardır. Nasıl daha önceki kirli senaryoları yırtıp attıysak Allah’ın izniyle bu oyunu da mutlaka boşa çıkaracağız.”

https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/150677/-2023-yili-ihracati-255-milyar-809-milyon-dolara-ulasarak-cumhuriyet-tarihimizin-rekorunu-kirdi- )

 

Aynı gün (30 Aralık 2023 Cumartesi) CHP Genel Başkanı Özgür Özel de, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan saatler önce şöyle diyordu:

“Aylardır şunu söylüyorum: Fenerbahçe ve Galatasaray Türkiye’nin 2 güzide kulübü. Süper Kupa maçı yapacaklarsa, bu maç Türkiye’nin 100’üncü yılında Türkiye dışında oynanamaz. Adı Atatürk Stadı olmayan bir yerde oynanamaz. Mutlaka ve mutlaka bunu Türkiye’nin en büyük stadyumu, İzmir’deki Atatürk Stadyumu. Oraya yakışırdı. Dinlemediler. Yurt dışında yapacaksanız, bir mazeret olur. Bir mazeret. O da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yani Türkiye’nin, bizim burası kadar vatan bildiğimiz yerde olur. Ama yurt dışında olmaz. Peki nerede olmaz? Hiçbir yerde olmaz ama Suudi Arabistan’da kesinlikle olmaz. Bunlar gelince Anıtkabir’e gidiyorlar mı, İstiklal Marşı’na saygı gösteriyorlar mı? Bunların olduğu yere 100’üncü yılın Süper Kupası gider mi? En büyük maç 100’üncü yılın son gününde orada olur mu? İşte böyle rezillik olur, böyle utanmazlık, kepazelik olur. Hepimiz utandık, tepkiliyiz. Ama burada suç ne kulüplerdedir, ne de istifa ettirilerek bütün suçun yükleneceği Türkiye Futbol Federasyonundadır. Suç, ‘Her şeyi ben bilirim, ben’ diyen var ya, suç Recep Tayyip Erdoğan’dadır. Atatürk’ü, Suudi Arabistan’da pazarlık konusu yapan, İstiklal Marşı’nı pazarlık konusu yapan baş suçlu Recep Tayyip Erdoğan’dır. Söyledik, dilimizde tüy bitti ama maalesef böyle bir rezalet yaşandı. Ancak Fenerbahçe ve Galatasaray’a, onlara destek veren Beşiktaş’a ve tüm kulüplere müteşekkiriz. Bu hadsizlere, Suudi Arabistan’daki hadsizlere ve onlara Türkiye’nin en önemli 100’üncü yıl kupasını oraya yollayan hadsizlere hadlerini Türkiye’nin tüm kulüpleri ve taraftarlar bildirmiştir. Hepsine teşekkür ediyoruz.” https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-ozgur-ozel-ataturku-pazarlik-konusu-yapan-bas-suclu-recep-tayyip-erdogandir

 

Olumlu, olumsuz başka tepkileri geçiyorum.

Riyad’da karşılaşmanın iptal edildiğinin resmen açıklandığı dakikalarda (29 Aralık 2023 Cuma saat 20.37) tepkisini X hesabından ilk açıklama yapan siyasetçi, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu idi.

Davutoğlu’nun paylaşımına değinmeden edemeyeceğim.

Davutoğlu “Türkiye Futbol Federasyonu Süper Kupa finalinin Suudi Arabistan’da oynanmasına karar verenler, siz milli değerlerimizi pazarlığa mı çıkardınız? Bu maçın atmosferine uyacak organizasyon planlanmadı mı? Bir spor organizasyonunda dahi milli itibarımızı koruyamayanlara yazıklar olsun. Gazze’de soykırım devam ederken bir spor faaliyetinin akışında bile kriz çözemeyen iki büyük İslam ülkesinin durumu içler acısıdır. Bu işin sorumluları hesap vermeli.” https://twitter.com/Ahmet_Davutoglu/status/1740789211186311492 diye yazıyordu.

Başkaları gibi bir şeyi unutuyordu, anımsatayım:

Konya AKP Milletvekili Ahmet Davutoğlu aynı zamanda AKP Genel Başkanı ve 64’üncü Hükümet’in Başbakanı https://www.akparti.org.tr/ak-kadro/hukumetler/64-hukumet/ , Sivas AKP Milletvekili İsmet Yılmaz Milli Savunma Bakanı, Hulusi Akar Genelkurmay Başkanı (28’inci) iken…

Aralık 2015’te görüşmelere başlanan, 10 Şubat 2016’da bir araya gelinen ama içeriği gizlenmek için “yalanlanan” https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/suudi-arabistanla-ortak-askeri-tatbikat-soz-konusu-degil/519208 ama 16 Mart 2016’da, gene Suudi Arabistan’da, gene Suudi Arabistan’ın Başkenti Riyad’da, gene aynı stadyumda – Al-Awwal Park*- …

Bir olay yaşandı!

Olayı, Sözcü Gazetesi ve internet sitesi aynı gün, spotu “İslam Ordusu tatbikatı Suudi Arabistan Kralı’nın gövde gösterisine dönüştü” olan “Türk Bayrağı Suudi Kralı’nın huzurunda” https://www.sozcu.com.tr/turk-bayragi-suudi-kralinin-huzurunda-wp1138642 başlığıyla veriyordu.

 

Türk askeri, Suudi askerinin arkasından yürümüştü!

Türk Bayrağı, Suudi Bayrağı’nın gerisine düşmüştü!

İçim parçalanmıştı!

29 Aralık 2023 Cuma gecesi Riyad’dan gelen habere kadar yaralıydım!

 

Orada Türkiye’den tek Milli Savunma Bakanı İsmet Sezgin vardı.

 

Ne Sezgin’den, ne Başbakan Davutoğlu’ndan, ne Genelkurmay Başkanı Akar’dan, ne siyasi partilerden bir ses çıkmadı!

Böyle bir olay sanki yaşanmamıştı!

Ve…

Unutuldu gitti!

Süper kupa maçı sonrası yaşananlara tepki koyanlar bile ayrı ayrı yayınladıkları bildirilerinde anmadılar!

 

Dünya liderimiz Kemal Atatürk’le, dünya lideri Kemal Atatürk’ümüzün düşündaşları tarafından ağır bir yenilgiye uğrayan emperyalistler, onların yerel işbirlikçileri, ağır yenilgilerinin karşılığını kesin alacaklar!

Bilinsin, hazır olunsun!

 

* https://tr.wikipedia.org/wiki/Kral_Suud_%C3%9Cniversitesi_Stadyumu

DÜNYADA, BU KADAR İÇ VE DIŞ DÜŞMANI OLAN ÜLKE VAR MIDIR?!.

150 150 bakikarakol

Yılmaz Özdil kendi adındaki yeni youtube kanalının ikinci gününde (26 Aralık 2023 Pazartesi) gerçekleştirdiği canlı yayında, “harika” sözcükle tanımladığım sözler etti.

O canlı yayının linkini vereyim:

https://www.youtube.com/watch?v=hl3EoUlno30

Yazdıklarımın, yazacaklarımın iyi anlaşılması için linki tıklayıp izlemenizi isteyeceğim.

 

10 Kasım 2023’de, İstanbul Tuzla Piyade Okulu’nda, bu ülkenin kurtarıcısı, bu ülkenin demokratik, laik Cumhuriyet Devleti’nin kurucusu dünya lideri Kemal Atatürük’ümüzün fotoğrafını yakasına takmak istemeyen teğmenler ile onlara tepki gösteren teğmenler arasında yaşanan olay bana, bir önceki Milli Savunma Bakanı, şimdi Kayseri AKP Milletvekili ve Kamutay’ın (TBMM’nin) Milli Savunma Komisyonu Başkanı Hulusi Akar’a “Çanakkale Savaşları’nda ve Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda Mehmetçik’i, düşmana, düşmanın topu, tüfeği, süngüsü üzerine gözünü kırpmadan götüren, birçok neden vardı ama bir tanesi çok daha önemli ve anlamlıydı.” anlatımımın ardından yönelttiğim “Onu biliyor musunuz?” https://bakikarakol.com/secmekle-oy-vermeyi-bilmeyen-bilip-de-karistiran-siyaset-ve-siyasetci-musveddesi/ sorusunu…

22 Aralık 2023 Cuma ve 23 Aralık 2023 Cumartesi günlerinde 6+6=12 askerimizin şehit

https://www.bbc.com/turkce/articles/cq51dnyrq5ro olması bana, 19 Nisan 2023 Çarşamba günlü “GENELKURMAY BAŞKANI” OLMUŞ BİRİ, “TERÖR” GİBİ ULUSAL SORUNU “ZAMANA” VE BEKLEMEYE” BIRAKIR MI?!. https://bakikarakol.com/genelkurmay-baskani-olmus-biri-teror-gibi-ulusal-sorunu-zamana-ve-beklemeye-birakir-mi/ başlıklı yazımı…

Sözleşmeli Piyade Er şehit Enis Budak’ın, memleketi Manisa’daki cenaze törenine katılan CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in memleketi Manisa’da https://www.gercekgundem.com/siyaset/sehidin-ailesinden-ozgur-ozel-aciklamasi-protestolarin-ailemizle-ilgisi-yok-ozgur-bey-bizim-ailenin-de-cocugudur-445764, cenaze törenine getirilen, Manisa’nın MHP’li Büyükşehir Belediye Başkanı Cengiz Ergun’un yemek verdiği savlanan (iddia edilen) olayını ve gene terör örgütü saldırısı sırasında şehit olan Sözleşmeli Piyade Er Yener Kırıkçı’nın 21 Nisan 2019’da Ankara’nın Çubuk ilçesine bağlı Akkuzulu Mahallesi’ndeki cenaze törenine katılanlardan CHP’nin o tarihteki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu linç etmeye kalkışılmasını ve zamanın Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın  “Çubuklu kardeşlerim, mesajlarınızı verdiniz, tepkilerinizi gösterdiniz, şimdi sükunetle burayı boşaltıyoruz. Arkadaşlarım bize güvenin, bize inanın. Hep beraber burayı boşaltıyoruz ve Yener’in evine gidiyoruz.” https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/kilicdarogluna-sehit-cenazesinde-saldiri/1458937 sözlerini a n ı m s a t t ı …

 

Bu yazımda, bunların hiç birinin ayrıntısına girmeyeceğim.

AKP’nin, MHP’nin, İyi Parti’nin ve Saadet Partisi’nin imzaladıkları “terörü kınama bildirisi”ne, DEM Partisi gibi imza vermeyen CHP’yi, CHP Genel Başkan Özgür Özel’i, onun yönetimini, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın

https://www.gercekgundem.com/guncel/sehit-cenazesindeki-provokasyona-sahip-cikti-erdogan-guya-govde-gosterisi-yapacak-bu-millet-kimin-kim-oldugunu-gayet-iyi-biliyor-445762 , MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin

https://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/5258/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_metni_26.html ağır sözcüklerle topa tutmalarına, CHP’nin çok daha içten, gerçekçi,  içerikli “terörü lanetleyen bildirisi”ne https://chp.org.tr/haberler/chp-grup-baskanligi-bildirisi-sehitlerimizin-yasini-tutuyor-teroru-lanetliyoruz , Özel’in https://www.chp.org.tr/haberler/chp-lideri-ozgur-ozel-kimseden-korkmuyoruz-bundan-sonra-kirli-hesaplarini-ki-kere-yapsinlar-cunku-yanilacaklar yanıtlarına da değinmeyeceğim; önceki gece (25 Aralık 2023 Pazartesi) Kamutay Genel Kurulu’nda görüşülen “2024 Genel Bütçe”nin kabulünden az önceki konuşmaların “Kamutay Tutanakları”ndan derlediğim özeti, bilgilerinize sunmaya çalışacağım:

   

Kamutay’ın AKP’li Başkan Vekili Bekir Bozdağ, 46’ıncı Birleşimin 3’üncü oturumunu açıyor.

Konuşmalar yapılıyor.

 

Başkan Vekili Bozdağ “Değerli milletvekilleri, şimdi şahsı adına ilk konuşma lehte olmak üzere Hür Dava Partisi Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Sayın Zekeriya Yapıcıoğlu’na aittir. Sayın Yapıcıoğlu, buyurun, süreniz on dakikadır.” diyor.

 

Yapıcıoğlu sözlerini “Sorumluluğumuz gereği, siyaset anlayışımız gereği yapılması gerekenleri de zaman elverdiği ölçüde dile getirmeye çalıştım. Genel Kurulu tekrar selamlıyor, 2024 bütçesinin hayırlı olmasını diliyorum.” tümceleriyle bitiriyor.

 

CHP Grup Başkanvekillerinden Ali Mahir Başarır, bütçenin “aleyhinde” söz alıyor.

10 Dakikalık konuşmasının sonlarına yaklaşırken, // Burada, bu bütçeyi en son aleyhte konuşacak 300 milletvekili var, MHP de var, AKP de var ama siz az önce buraya bu bütçeyi savunmak için on dakika bir partinin Genel Başkanına konuşma verdiniz. Kime? Zekeriya Yapıcıoğlu, HÜDA PAR Genel Başkanına. Şimdi, ben söylüyorum; bakın, söylüyorum: Bu arkadaş diyor ki: “Eyalet sistemi” “özerklik” “federasyon gibi tüm modeller üzerinde serbestçe tartışmalıyız. Bu arkadaş diyor ki: ‘Ne mutlu Türk’üm!’ diyene karşı çıkıyorum. Bu arkadaş diyor ki: “Oranın adı kürdistandır.” Ya, utanmıyor musunuz? Yahu utanmıyor musunuz? Utanmıyor musunuz? Gaffar Okan’ın kemiklerini sızlatıyorsunuz, kemiklerini. Hizbullah’ın uzantısına bütçenizi savunduruyorsunuz. Sizin nereniz milliyetçi? Ben MHP Grubuna sesleniyorum. Gerçekten kırmak için söylemiyorum. Sayın Genel Başkana sesleniyorum: Güneydoğu’da özerklik isteyen, Gaffar Okan’ın katillerini öven, savunan; Hizbullah’ı savunan bu kişi, bu bütçeyi savunurken üzülmediniz mi? Üzülmezsiniz, siz üzülmezsiniz. Niye? Siz milliyetçiliği, siz vatan sevgisini döneme, zamana, mekâna göre belirlersiniz. Ben çok rahatsız oldum. Ne güzel, 85 milyonun bütçesini, şehidin, gazinin bütçesini, onu, HÜDA PAR’ın Genel Başkanı savunuyor. Bu ayıp size yeter. Siz vatandan, bayraktan, milletten, bah-set-me-yin, bah-set-meyin! Sizin vatan sevginiz HÜDA PAR, bu kadar diyorum. // diyor.

 

HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, oturumu yöneten Başkan Vekili Bozdağ’dan “Sataşma”dan söz istiyor.

Bozdağ veriyor.

O da konuşuyor:

// Bize yönelik saldırılar yeni değil, 14 Mayıs seçimlerinden önce de 28 Mayıs seçimlerinden önce de çok yoğun saldırılar yapıldı, çok iftiralar atıldı. Bize “katil” dediler, “kadın düşmanı” dediler, “Yemin etmeyecekler” dediler, “terör örgütü uzantısı” dediler; dediler de dediler. “Kadınları sahiplendireceğimizi” söylediler, hatta Mecliste odalarımızın bulunduğu yerlerde “kadın çalışan istemediğimizi” bile söylediler. Ne oldu bunlar? O seçim döneminde bunların hepsinin yalan olduğunu bu millet tescilledi. Peki, niçin yaptılar? Aslında terör örgütünün destekçisi, yandaşı, uzantısı, siyasi temsilcisi olduğunu hiçbir zaman inkâr etmeyenlerle birlikteliklerini ya da terör övücülüğünü örtmek için, üzerine bir şal örtmek için, HÜDA PAR’ın bayrağını kullandılar. Ama yetmedi beyler, yetmedi. Yetmediği nasıl belli oldu? 14 Mayıs seçimlerinde ve 28 Mayıs seçimlerinde millet size cevabı verdi, daha fazla uzatmaya gerek yok. Bir de Sayın Başkanı burada, kürsüden “AK PARTİ’nin kendi bütçesini bana savundurttuğunu” söyledi. Bakınız, bizim siyaset anlayışımız… Biz sizin bildiğiniz siyasetçilerden değiliz. Biz size benzemeyiz. Biz, bize saldırıldığında bile efendiliğimizi bozmayız. Biz buraya geldiğimizde bir şey söyledik. Bütçeyle ilgili söylediklerimiz tutanaklardadır. Biz buraya söylediğimizde, son sözümü bağlarken şunu söyledim ben: Biz eğriye eğri, doğruya doğru söyleriz. Biz bütçenin eksiklerini de söyledik, yanlışlarını da söyledik, ileriye doğru atılmış adımların olduğunu da söyledim. Sizin gibi tarafgirlik yapan bir siyaset anlayışı. Bu mu doğru yoksa sizinki mi? Bunu kamuoyunun takdirine sunuyorum. Bakınız, o kadar büyük bir çarpıtma ki, şimdi biz parti programımızda, parti programımızın 37’nci sayfasında -merak edenler açıp bakabilirler- diyoruz ki: “Olumlu ya da olumsuz yönleri…” Bakınız “Olumlu ve olumsuz tüm yönleri ile eyalet sistemi, özerklik, federasyon gibi yönetim modelleri üzerinde serbestçe tartışılabilmelidir.” diyoruz. Şimdi, birileri çıkıp “Bunlar bunu istiyor.” Ne zaman özerklik istedik ya da “Şunu istiyoruz, bunu istiyoruz.” diye bir şey söyledik? Diyoruz ki, aynen okuyorum, bakınız: “Olumlu ve olumsuz tüm yönleri ile eyalet sistemi, özerklik, federasyon gibi yönetim modelleri üzerinde serbestçe tartışılabilmelidir” diyoruz. Tamam mı? //

 

Yaşadıklarımızı, belirli aralıklardan sonra…

Neden tekrar tekrar yaşıyoruz?!

Kim, kimler yaşatıyor?!

Siyaset kurumu, siyaset kurumunun olmazsa olmazları “siyasetçiler” neden çözüm bulmuyor/bulamıyor, çare olmuyor/olamıyor?!

Böylesi siyaset kurumunu ve  böylesi siyasileri bu halk neden yaşatıyor, onları neden koruyup kolluyor, onlardan neden hesap sormuyor?!

İç düşman kadar dış düşman neden görülmüyor, konuşulmuyor, topluma anlatılmıyor,  topluma tanıtılmıyor?!

 

Neden, neden, neden?!

 

Dünyada, bu kadar iç ve dış düşmanı olan ülke var mıdır?!.

HAİNDEN KAHRAMAN YARATAN KÜRT-İSLAM SENTEZCİLER VE “BİR ATIMLIK BARUTU VARDI, ATTI BİTTİ” DİYE ANILACAK GENEL BAŞKAN!..

150 150 bakikarakol

7 Aralık 2023 Perşembe günü internet basınımızda bir haber yer aldı.

Haber, Yeniçağ Gazetesi’nin internet sitesinde “Diyarbakır’da kayyımın yönettiği belediye hainin adını bulvara verdi” https://www.yenicaggazetesi.com.tr/diyarbakirda-kayyimin-yonettigi-belediye-hainin-adini-bulvara-verdi-742740h.htm başlıklıydı ve şöyleydi:

“AKP tarafından kayyım atanan ve Vali Ali İhsan Su tarafından yönetilen Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi skandal bir karara imza attı. Belediye, yapımı devam eden bulvara, Cumhuriyet düşmanı, bölücü Şeyh Said’inı adı verdi. Sosyal medya hesabı üzerinden duyuruyu yapan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nden; ‘Şehrimizin trafik akışını büyük ölçüde rahatlatacak yeni çevre yolumuzla Diyarbakır’ımıza değer katıyoruz. Silvan yolunu Elazığ yoluna bağlayacak 12 kilometre uzunluğunda ve 50 metre genişliğindeki Şeyh Sait Bulvarı’nın yapım çalışmalarına başladık’ denildi.”

 

Haber gündem oldu.

Toplum ayağa kalktı.

İlk tepki, siyasilerden Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’dan geldi.

Özdağ, X hesabından gerçekleştirdiği paylaşımında ‘‘Diyarbakır belediyesine kayyum atanmıştı. Vali aynı zamanda belediye başkanı. Şimdi kayyum vali, Diyarbakır’da Şeyh Sait Bulvarı inşa ediyor. Hangi devlet, kendisine karşı isyan etmiş, yüzlerce subayı, askeri ve sivil memuru katletmiş ve sonunda idama mahkum edilen bir vatan haininin ismini,  asıldığı şehirde inşa ettiği bulvara verir? Madem Şeyh Sait bulvarı yapacaktınız neden kayyum atadınız? HDP’de yapardı Şeyh Sait bulvarını. Siz yapmaya devam edin. Biz zamanı gelince o bulvarın adını, Diyarbakır’ın yiğit evladı Ziya Gökalp’in adını vereceğiz” diye yazıyordu.

 

13 Aralık 2023 Çarşamba günü “Cihan Aydın” adlı biri, @CihnAydin hesabından “Diyarbakır B. Şehir Bld. kayyumunun bir bulvara Şeyh Said isminin verilmesi konusunda birçok kasıtlı ya da yanlış bilgi gündemde dolaşmakta. Bulvarın ismi yeni açılacak 60 yer ile birlikte 29/11/2011 tarihinde 274 sayılı DBB meclis kararıyla Osman Baydemir döneminde verilmiştir.” https://twitter.com/CihnAydin/status/1734994294136516807?ref_src=twsrc%5Etfw%7Ctwcamp%5Etweetembed%7Ctwterm%5E1734994294136516807%7Ctwgr%5E07fca1e90c04eff0829c7ca91c4876cda051c811%7Ctwcon%5Es1_&ref_url=https%3A%2F%2Fmedyascope.tv%2F2023%2F12%2F14%2Fdiyarbakirdaki-bulvara-seyh-said-adini-veren-baskanlar-ve-meclis-uyeleri-hala-yargilaniyor%2F paylaşımda bulunuyor.

 

Bir gün sonra (14 Aralık 2023 Perşembe) Fert Aslan’ın (Güneydoğu haberlerinde başarılı gazeteci) “Diyarbakır’daki bulvara Şeyh Said adını veren belediye başkanları ve meclis üyeleri hâlâ yargılanıyor” https://medyascope.tv/2023/12/14/diyarbakirdaki-bulvara-seyh-said-adini-veren-baskanlar-ve-meclis-uyeleri-hala-yargilaniyor/  başlıklı haberinden ayrıntıları öğreniyoruz.

(Lütfen linki tıklayın, haberi okuyun.)

 

Ümit Özdağ, tepkisinde haksız mı?

Değil.

Ümit Özdağ…

Bir “Prof. Dr.”, bir “akademisyen”, yani sıradan biri değil.

Uzman olduğu konudan bu kadar habersiz, bu kadar “sapla samanı karıştıran” olamaz!

Ama oldu!

Olmamalıydı!

2023’te yapılanla, 2011’de yapılanı ayırt etmeliydi!

Neden etmedi, edemedi?

Çıkıp açıklamalı, ardından özür dilemeli.

 

Gününde duyarlı davranan var; onu da, Ferit Aslan’ın haberinden öğreniyoruz ve yargılama hala sürüyor.

 

Gelin, 14 yıl öncesine gidelim:

29 Mart 2009’da, yurtta “Yerel Seçimler” yapılıyor.

Demokratik Toplum Partisi (DTP), Diyarbakır Büyükşehir Belediye (DBB) Başkanlığı seçimin yüzde 65’lik oyla, adayı “Osman Baydemir”le kazanıyor.

Diyarbakır Barosu eski Başkanlarından Av. Cihan Aydın’ın paylaşımından bilgilendik ki, Atatürk Türkiyesi’ne, O’nun demokratik, laik Cumhuriyeti’ne azılı düşman kesilen, kan kusan, Türkiye’nin ve Türk halkının bir numara düşmanı İngiltere’nin ajanı Şeyh Sait adının, Diyarbakır ilimizde bir bulvara verilmesi olayı, DBB Başkanı DTP’li Osman Baydemir döneminde gerçekleşiyor; DBB Meclisi’nin “274 nolu karar”ı, 29 Kasım 2011 günkü oturum alınıyor.

 

Ne kararın alındığı günde, günlerde, ne sonraki aylarda, yıllarda sessiz ve tepkisiz kalan herkesi, özellikle de “siyasiler”i bir kenara koyalım, soralım:

DTP’li Osman Baydemir Başkanlığındaki DBB Meclisi, neden böyle karar alma gereğini, gereksinimi duydu?

“Düşmanımın düşmanı dostumdur” anlayışı mı etkili oldu, yoksa DBB Meclisi, “Alparslan Türkeş Milliyetçiliği”nin kaynağı “Türk-İslam Sentezi”nden mi –ki, bu sentezin üretim merkezi, düşman emperyalist İngiltere- etkilendi, “Kürt-İslam Sentezi”ne sığındı?

 

12 yıl boyunca uyuyanlar, 12 yıl sonra, eksik yazımdan ya da anlatımdan kaynaklanan “yanlış anlama” ile “ayılanlar”, beklenin üzerinde tepki gösterip Şeyh Sait’e yergi bombaları atınca, “Kürt-İslam Sentezi” yanlıları rahatsız ve tedirgin oldular, Şeyh Sahit’e hem Kürtlüğünden, hem inanan biri olmasından ötürü sahip çıktılar, Şeyh Sait’i kahraman ilan ettiler.

 

Bu kervana katılanlardan biri de, Demokrasi ve Eşitlik (DEM) Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan’dı.

 

www.politikars.com internet gazetesinin “Tuncer Bakırhan, Şeyh Said Kürt Halkının Onur ve Değeridir”  https://www.politikars.com/tuncer-bakirhan-seyh-said-kurt-halkinin-onur-ve-degeridir-573358h.htm başlıklı 13 Aralık 2023 Çarşamba günlü haberine göre Bakırhan, bir gün önce (12 Aralık 2023 Salı) X hesabından Kürtçe yayınladığı paylaşımında, Şeyh Said’in, Kürt halkının onur ve değeri olduğunu belirtiyor, “Halkı olan Kürtlerin varlık mücadelesinde büyük bir değerdir. Ayrıca bu varlık mücadelesi yolunda büyük bedeller de ödemiştir. Onun şahsına yönelik hakaretleri kabul etmiyoruz. Hakaret edenleri de kınıyoruz” diye yazıyor.

 

12 Aralık 2023 Salı…

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, TV100’de, Candaş Tolga Işık’ın “Az Önce Konuştum” https://www.youtube.com/watch?v=LP06kd-l5pw programına katılıyor, sorularını yanıtlıyor.

Haberim yoktu, izleyemedim; haberim, internet basınından oldu.

Ama…

Günaydın ve Meydan gazetelerinde Genel Yayın Yönetmenim, meslek büyüğüm Rahmi Turan’ın 16 Aralık 2023 Cumartesi günlü “Özgür Özel Katılmadığım sözü!” https://www.sozcu.com.tr/ozgur-ozel-in-katilmadigim-sozu-p8947 başlıklı yazısında “Özgür Özel’in KESİNLİKLE katılmadığım sözü ise şu: Ben Şeyh Sait’e HAİN de KARAMAN da demem!” tümcelerini okuyunca, bir CHP’li olarak, yıkıldım!

 

Yayını videodan dinledim, yayının çözüm metnini de, partim CHP’min resmi internet sitesi www.chp.org.tr ’den okudum.  

Candan Tolga Işık, Özgür Özel’e, DEM Partisi’nin, Şeyh Said’e destek açık açıklaması yaptığını anımsatıyor, “İYİ Parti de soru önergesi verdi” diyor, soruyor:

“CHP olarak siz bu tartışmaya nasıl bakıyorsunuz?” https://chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-ozgur-ozel-tv100de-candas-tolga-isik-ile-az-once-konustum-programina-katildi-12-aralik-2023

DBB Meclisi’nde, Diyarbakır’da bir bulvara “Şeyh Sait” adının verilmesinden (29 Kasım 2011) 5 ay 5 gün sonra (24 Kasım 2011) memleketi Manisa’dan CHP Milletvekili -24’üncü Dönem- seçilen Eczacı Özgür Özel’in yanıtı “Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak cumhuriyete, cumhuriyetin kurucu kadrolarına, kurucu babalarına saygılıyız. Cumhuriyetin geçmiş erken cumhuriyet döneminde, geçmiş dönemde cumhuriyette yaşanmış acılar varsa, bu acıları tartışmanın, sıcak siyasetin alanı değil, tarihçilerin alanı olduğunu değerlendiriyoruz. Bu mevzuyla ilgili sürekli dönüp dönüp birtakım yaraları kaşımanın kimseye faydası olmadığını düşünüyoruz. Ama İYİ Parti ile HDP veya DEM Parti arasındaki bu tansiyon benim üzerinde durup da kaşıyacağım ya da üstünü örtmeye çalışacağım bir alan değil. İki farklı siyasi partidir. Ben kendi alanımla meşgulüm. Cumhuriyetin kurucu kadrolarına, cumhuriyet devrimine ve cumhuriyeti bugüne getirenlere büyük bir minnet duyuyorum. Cumhuriyetin altı okuna sahip çıkıyorum ve Cumhuriyet Halk Partisinin, cumhuriyetin 2. yüzyılında da bu ülke için en önemli ve en gerekli iktidar alternatifi olduğunu düşünüyorum” oluyor.

 

Candaş Tolga Işık bu kez “Burada yani size göre Şeyh Said Kahraman mı, yoksa hain mi?” sorusunu soruyor, “Ben, onu anlamadım” diye ekliyor.

 

Özgür Özel “Bir kere ben Şeyh Said’e hain demem, kahraman demem. Sizi memnun edecekse, ben Şeyh Said isyanının kendi konjonktüründe cumhuriyete karşı bir ayaklanma olduğunu biliyorum ama bu ayaklanmanın bastırılması sırasında oluşmuş acılar, bugün bazı torunların kalbini acıtıyorsa, o acıya saygılı olmak gerekir. Ama tarihten ders çıkarmak lazım, husumet çıkarmamak lazım. Ama cumhuriyetin kurucu kadroları, kurucu babalarını bu dönemlerde bugünkü gibi iletişim olanaklarının olmadığı, verilen emirlerin takibinin mümkün olmadığı, bir sürü zorluğun olduğu yerde yaşanmış bir takım rahatsızlıklar, üzüntüler varsa, bunu işte Atatürk’e mal etmenin, bunu cumhuriyetin kurucu kadrolarına mal etmenin, cumhuriyete mal etmenin ve bunu Cumhuriyet Halk Partisinin sırtına yük gibi vurmak kimsenin haddi değildir.

Ayrıca bir de şunu söyleyeyim. Bu Cumhuriyet Halk Partisi iyi şeyleri ‘Cumhuriyeti kurduk’  deyince, o zaman başka parti mi vardı? Hep beraber kurduk. Cumhuriyet Halk Partisi, ‘Kurtuluş Savaşı’ deyince, bizim dedelerimiz de oradaydı. Cumhuriyet Halk Partisi çok partili rejimi getirdi, ülkeyi demokratikleştirdi. O zaman biz de vardık. Geçmişle ilgili tartışmalı bir alan olunca vurun yükü Cumhuriyet Halk Partisine. Ya nerede bu yoğurdun bolluğu kardeşim. Yok öyle şeyler. Bu ezberleri bırakacaklar biraz önce söylediğim gibi. Hiç bu ezberleri bırakacaklar. Cumhuriyet Halk Partisi böyle başımız dik, alnımız açık, kurucularımızla, kadrolarımızla, dünümüzle bugünümüzle gurur duyuyoruz. Cumhuriyetin herhangi evresinde yaşanmış hak ihlalleri varsa, acılar varsa o acıların bugüne yansımaları varsa onu anlamaya, meseleyi de tarihçilere bırakmayı doğru bulurum. Sıcak siyasette acıların üstünde tepinmenin, geçmiş kabuk bağlamış yaraları yeniden kaşımanın kime faydası var, bu ülkeye ne faydası var? O bambaşka bir tartışma konusu” yanıtını veriyor.

 

“Özgür Özel’in katılmadığım sözü!” başlıklı yazısı nedeniyle telefonla aradığım ustam Rahmi Turan’a söz verdiğim gibi –şu yerel seçim süresince- sakin olmaya çalışacağım.

 

Televizyon ekranından, milyonların gözünün içine baka baka “Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak cumhuriyete, cumhuriyetin kurucu kadrolarına, kurucu babalarına saygılıyız. Geçmiş dönemde, cumhuriyette yaşanmış acılar varsa, bu acıları tartışmanın, sıcak siyasetin alanı değil tarihçilerin alanı olduğunu değerlendiriyoruz. Bu mevzuyla ilgili sürekli dönüp dönüp birtakım yaraları kaşımanın kimseye faydası olmadığını düşünüyoruz.

Cumhuriyetin kurucu kadrolarına, cumhuriyet devrimine ve cumhuriyeti bugüne getirenlere büyük bir minnet duyuyorum. Cumhuriyetin altı okuna sahip çıkıyorum…” tümcelerini edeceksin, sonra da “Bir kere ben Şeyh Said’e hain demem, kahraman demem. Sizi memnun edecekse ben Şeyh Said isyanının kendi konjonktüründe cumhuriyete karşı bir ayaklanma olduğunu biliyorum ama bu ayaklanmanın bastırılması sırasında oluşmuş acılar, bugün bazı torunların kalbini acıtıyorsa o acıya saygılı olmak gerekir” diyeceksin!

İnanamıyorum!

Yahu kardeşim…

Sen, sıradan bir siyasi partinin Genel Başkanı değilsin, iç ve dış düşmanlara karşı savaşmış, zaferler elde etmiş, demokratik, laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurmuş  “Cumhuriyet Halk Partisi”’nin “Genel Başkanı” s ı n !

Bu sözleri, hele de “Bir kere ben…” diye başlayan, “… o acıya saygılı olmak gerekiyor” diye biten sözleri edemezsin!

Etmemelisin!

Edersen…

Cahilsin, bilgisizsin!

Edenler, edecekler gibi “hain”, Kürt-İslam Sentezi ile kendilerini güncelleyenler kadar tehlikeli, onlar kadar Seyh Sait’i sahiplenen, koruyup kollayan, savunan, tarihi gerçeklere “ihanet eden” olursun!

Emperyalist İngiltere’nin, Türkiye ve bölgedeki işbirlikçilerinden “Kürt-İslam Sentezcileri” gibi, “hain”den “kahraman” yaratıyorsun ayırtında değilsin!

O koltukta, artık, değil bir gün, bir saat bile oturmamalısın!

Bilesin ki, yukarıdaki cahilce ve de çocukça sözlerinden sonra öz CHP’liler, sana çok kızgınlar, 1 Nisan 2024 sabahından itibaren seni, “Kemal baban” gibi gönderecekler!

Büyük olasılıkla, DEM Parti Eş Genel Başkanı Siirt Milletvekili Tuncer Bakırhan’ın 8 Aralık 2023 Cuma gecesi, partisinin –o günlerde HEDEP’ti, birkaç gün sonra DEM Parti oldu- Kağıthane ilçesinin “Halk buluşması” https://www.rudaw.net/turkish/middleeast/turkey/091220232 toplantısında ettiği “Birisini 100 yıldır Kürtlere, buradaki halklara ve inançlara uyguladığı baskı politikalarından tanıyoruz” –Ne kadar cahil ki, CHP’yi, 100 yıldır iktidarda sanıyor!- tümcesinden de habersizsin!

Ve…

Hep “Bir atımlık barutu vardı, attı bitti” tümcesiyle anılacaksın!..

KEY’DEN “EV” VERİLECEĞİNE, 100 (YÜZ) – 1300 (BİN ÜÇ YÜZ) TL ARASI PARA ÖDENDİ!..

150 150 bakikarakol

Gündemi, gündem gerisi konuları bugün/bu hafta bir kenara koyuyorum, kaç zamandır ertelediğim konuyu yazıyorum.

 

Ülkenin acil konu ve gündemlerinden biri, “barınma/konut sorunu”dur.

 

Özellikle şu günlerde, varlıklılar dışında, çalışan insanlarımızın bir kısmı “ev sahibi olabilme”, bir kısmı “yüksek kiralarla baş edebilme” derdinde.

 

Ve bu yeni değil.

 

Yadsınamaz…

Önceki iktidarlar, vatandaşların “barınma” veya “konut” sorununu çözmek için “çalışmalar” yaptılar.

Bugünkü iktidar ise sorundan, siyasi ve parasal getirim (rant) çıkarma, kazanımlar elde etme peşinde.

 

Yetmezmiş gibi…

Partim CHP’min, 4 ve 5 Kasım 2023’teki 38’inci Olağan Kurultay süreci bitiminde, Kamutay (TBMM) Genel Kurulu’nda, Cumhur İttifakı ve Cumhur İttifakı İktidarı’nın ortağı siyasi partilerin (AKP, MHP, BBP, DSP, YRFP, HÜDA PAR) Milletvekillerinin oylarıyla, “Kentsel Dönüşüm Yasası” kabul edildi.

İlginçtir; sessiz sedasız geçti, gündem olmadı; muhalefet partileri gündeme getirmediler!

Ve bu yasayla iktidar, “getirim” açısından “değeri yüksek”, dahası “değeri çok yüksek” yerleri, arsaları (üzerlerinde isterse tapulu özel mülkler olsun), “rezerv alanı” ilan edecek, oradaki insanları başka yerlere sürecek, “depreme dayanıklı konutlar” yapacak!

(Tırnak içimde ‘depreme dayanıklı konutlar’ diye yazdım ama özde ‘getirime dayalı konutlar’ demek doğru olacak.)

Söz konusu yasanın ana özelliklerinden biri, Anayasa ve yasalarla güvenceye alınmış “tapu teminatı”nı ve “mülkiyet hakkı”nı yürürlükten kaldırıyor, vatandaşı tapudan, mülkiyet hakkından, dolayısıyla “barıma”dan yoksun bırakıyor!

 

Toplumun yoksullaşan yüzde 80’i, yakın gelecekte ciddi konut/barınma sorunu yaşayacak!

Sonuçta…

Ne yazık ki…

”Baraka, teneke, mağara evler” kaçınılmaz olacak!

 

Oysa…

Bu ülkenin, bu ülke halkının, bu ülkede yasayanların bir “KEY”i vardı.

(Atatürk dönemine kadar uzanan benzeri unutulmamalı.)

 

KEY’in açılımı “Konut Edindirme Yardımı” idi.

 

KEY’in Yasası da vardı:

“5664 Sayılı Yasa”.

1987 yılında çıkan bu yasanın amacı şöyle tanımlanıyor:

“Mülga* 3320 sayılı Memurlar ve İşçiler ile bunların Emeklilerine Konut Edindirme Yardımı Yapılması Hakkında Kanun uyarınca hak sahibi olanlara nakit veya hisse senedi olarak ödeme yapılmasına ilişkin usûl ve esasları düzenlemektir.”

 

5664 Saylı “Konut Edindirme Yardımı” Yasası’nı, 1987’de iktidardaki Anavatan Partisi’nin (ANAP’ın) Kurucu Genel Başkanı merhum Turgut Özal’ın başında bulunduğu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 45’inci Hükümet’i çıkarmıştı.

Çıkmasında ve uygulanmasında en çok emeği geçenlerden biri…

ANAP’ın 37’inci kurucularından, Özal Başbakanlığındaki 46’inci Hükümet’in Devlet Planlama Teşkilatı’ndan (DPT’den) ve Hazineden Sorumlu Devlet Bakanı (21 Aralık 1987-30 Mart 1989), Yıldırım Akbulut Başkanlığındaki 47’inci Hükümet’te de Maliye ve Gümrük Bakanı (29 Mart 1990-23 Haziran 1991), 9 Şubat 1993’te Bolu Gerede yakınlarında geçirdiği trafik kazasında eşi ve kızıyla birlikte yaşamını yitiren İstanbul Milletvekili Adnan Kahveci idi.

(Saygıyla anıyorum, ışıklar içinde uyusun.)

 

KEY Yasası, 26 Kasım 1999’da, 588 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yürürlükten kaldırıldı.

İktidarda, Demokratik Sol Parti (DSP), Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve Anavatan Partisi (ANAP) koalisyonu vardı.

8 Mayıs 1999’da kurulan, 18 Kasım 2002’de de biten 57’inci Hükümet’in Başbakanı Bülent Ecevit’ti.

 

17 Ağustos 1999’daki “Marmara Depremi” diye de anılan Gölcük merkezli 7.2 büyüklüğündeki deprem, 57’inci Hükümet döneminde oldu.

 

Ne hikmetse…

KEY Yasası’nın yürürlükten kaldırılması, 17 Ağustos Marmara Depremi’nden 3 ay sonra gerçekleşiyor!

Ve…

İktidarı, 3 Kasım 2002’deki Genel Seçimleri’nde yüzde 34 oyla 1’inci çıkan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)’nin, Abdullah Gül Başkanlığındaki 58’inci Hükümet’ine devreden 57’inci Hükümet’in yaşayan Bakanlarına -hele de Bayındırlık ve İskan Bakanı (o tarihte MHP’li, şimdi İyi Parti’li ve de 17 Ağustos depreminden hemen sonraki süreçte inşaat malzemeleri alımlarında adı akçeli işlerle çokça/sıkça anılan- Koray Aydın’a sormak gerek:

KEY’i neden, hangi gereksinimden/gereksinimlerden ötürü yürürlükten kaldırdınız?

KEY’in, 1 Ocak 1987 ile 26 Kasım 1999 arasında (yaklaşık 12 yılda) toplam ne kadar parası oldu?

Çalışan memur, işçi, esnaftan kesilen bu para nereye/nerelere, hangi tarihlerde, ne miktarda harcandı, 58’inci AKP iktidarına ne kadar para bırakıldı?

 

 2007 yılına gelindi.

İktidarda “60’ıncı Hükümet”; Başbakan, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan.

www.hurriyet.com.tr’nin 6 Nisan 2006 günlü “KEY ödemeleri en erken 2007’de”  https://bigpara.hurriyet.com.tr/haberler/genel-haberler/key-odemeleri-en-erken-2007-de_ID558918/ başlıklı haberin ilk paragrafında “Konut Edindirme Yardımı (KEY) hesaplarının tasfiyesi için hazırlanan kanun taslağı, Bakanlar Kurulu`nun imzasına açıldı. Taslağın bu yıl içinde kanunlaşması halinde, 5-6 milyon kişiyi ilgilendiren ödemelerin en erken 2007’nin ikinci çeyreğinde gerçekleşeceği belirtiliyor” diye yazıyor.

KEY ödemelerine ilişkin yasa 2007 yılında Kamutay Genel Kurulu’nda geçiyor, hak sahiplerine ödemeye Temmuz 2008’den itibaren başlıyor.

 

Şimdi de…

AKP yönetimine, 60’ıncı Hükümetin Başbakanına, yaşayan Bakanlarına, -özellikle Maliye (şimdiki Hazine ve Maliye) Bakanı Mehmet Şimşek’e-, Milletvekillerine soralım:

57’inci Hükümet’ten, 60’ıncı Hükümet’inize/iktidarınıza ne kadar KEY parası kaldı?

Hak sahiplerini “ev sahibi” yapma yerine, 100 (yüz) – 1300 (bin üç yüz) TL arası para ödeme gereksinimini neden duydunuz?

Hak sahiplerine toplam ne kadar KEY parası” ödediniz?

“KEY parası”ndan kalan oldu mu?

Olduysa, ne kadardı?

Yoksa…

Ödemelerle “KEY parası” sıfırlandı mı?

 

Muhalefete dönelim:

Anlatmaya çalıştığım konuyu hiç düşündünüz mü?

Neden gündeminize almadınız?

Neden Türkiye’nin gündemine taşımadınız?

Neden sorgulamadınız?

Neden sorgulatmadınız?

Neden hala geçmişteki bu konuda, günceldeki “konut sorunu”nda ve gelecekteki “Kentsel Dönüşüm Yasası uygulaması”ndan kaynaklanacak “evsizleşme/konutsuzlaşma” tehlikesine karşın suskunsunuz?

 

Vatandaşa da sitemle birkaç soru:

KEY’den ötürü maaşından her ay para kesilirken; bu paranın, seni ev sahibi yapmak için kesildiğini neden kavrayamadın?

KEY Yasası yürürlükten kaldırılırken; “Beni barınma, ev sahibi olma hakkından yoksun bırakamazsınız, KEY Yasa’mı yürürlükten kaldıramazsınız?” diye feryat etmedin, sokağa çıkmadın, eylemler yapmadın, KEY Yasası’nın iptalini engelleyemedin?

KEY paralarının toplam miktarının ne kadar olduğunu, nerelere harcandığını, ne kadarının kaldığını ve KEY Yasası’nın yürürlükten kaldırmaktaki ana amacın ne olduğunu neden düşünmedin, sorgulamadın, gündeme, yargıya taşımadın?

Yasal barınma ve mülk hakkının, tapu güvencesinin elinden alınmasına neden sessiz, tepkisiz kaldın?

“KEY paraları ödenecek” denildiğinde, KEY paranı almak için banka önlerinde saatlerce kuyrukta beklerken, ödenecek paranın yüzde kaçta kaçı olacağını usundan (aklından) neden geçirmedin?

Neden daha sonra çevrenle, KEY’daşlarınla iletişime, söylem ve eylem içine geçmedin?

Ve ve…

Sana bu “mağduriyet”i yaşatanlara, bu “mağduriyet”ten siyasi ve parasal getiriler,  kazanımlar peşinde koşanlara, seni “mülkiyet hakkı”ndan, “tapu güvencesi”nden yoksun bırakanlara/bırakacaklara inanmayı, güvenmeyi hala sürdürecek, yerel ve genel seçimlerde hala oy vermeyi düşünecek misin ve sandığa gittiğinde oy verecek misin?

Yanıtın “Evet” ise…

Kusura bakma…

İçim parçalanarak söyleyeceğim:

Sen bu “mağduriyeti, mağduriyetleri” h a k ediyorsun!

Bu kadar düşüncesizlik, duyarsızlık, tepkisizlik olmaz ki!

Gene de ben, senin için yazacağım, savaşım vereceğim!.. 

 

* Kapatılan