Yazılarım

DÜNKÜ KİMİ SÖZLERİNE GÜLDÜĞÜM BAHÇELİ VE KILIÇDAROĞLU İLE BUGÜN CAN ATALAY DOSYASINA BAKACAK AYM’YE BİRKAÇ SORU…

150 150 bakikarakol

“Cumhur İttifakı”nın etkin ve etkili ortağı MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli dün (24 Ekim 2023 Salı) grup konuşmasında, “Eğer Atatürk bugün yaşamış olsaydı, devletimizin geçirdiği badireleri dikkate alarak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin yılmaz ve yıkılmaz bir müdafaacısı olurdu” tümcesini edince, gülmekten kendimi alamadım.

Yüz yıl ilerisini gören dünya lideri Kemal Atatürk “demokratik, laik Cumhuriyet” yerine, Bahçeli’nin öve öve bitiremediği “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin nasıl düşünememiş, yaşama geçirmemiş ya?!

(Anlaşılan Bahçeli, ilerleyen yaşına karşın, Atatürk’ü tanımıyor.)

“Buna bir yanıtı olur mu?” sorusunu yönelteceğim Bahçeli, “Milliyetçi Hareket Partisi olarak çağrımız şudur: Eğer bugünden itibaren 24 saat içinde ateşkes sağlanamazsa, saldırılar durmazsa, mazlumların üzerine bombalar bırakılmaya ısrarla devam ederse, milletimle açık açık paylaşıyorum ki, Türkiye süratle devreye girmeli, tarihi, insani ve inanç sorumluluğunun gereği her neyse yapmalıdır. Gazze’yi koruma ve kollama misyonunu üstlenmek bize ecdadımızın mirasıdır”  https://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/5245/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_24_Ekim_2.html sözü, hele de “Devletim istesin, milletim destek versin, şartlar da öyle gerektirsin, şayet Gazze’deki çocuklara kol kanat germek, füzeye karşı sapan taşıyla insanlık mevziisine girmek için yola revan olmazsam namerdim… 24 Saat dolmuştur” tümceleriyle bana acılı günümde* kahkaha attırmıştır.

 

Dün Bahçeli’den yaklaşık üç saat sonra, CHP grup toplantısında Kemal Kılıçdaroğlu konuştu.

Kılıçdaroğlu “İkili oynamayacaksınız, dürüst ve namuslu olacaksınız” dedi, güldüm.

Hangi birini yazayım?!

Parti yönetiminden hiç kimsenin haberi olmadan Ümit Özdağ’la yaptığı gizli pazarlığı anımsatmakla yetineyim.

“Eğer bir iktidar Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 100’üncü yılında terörle mücadele konusunda kendi ordusuna, kendi güvenlik güçlerine güvenmeyip de yabancı bir ülkeyi, o ülkenin askerini Türkiye’ye davet ediyorsa artık o iktidarın bu ülkeye vereceği hiçbir şey yoktur” https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-24-ekim-2023 diyen Kılıçdaroğlu’na söylemek isterim ki; muhalefet yapamadın, toplumsal muhalefeti oluşturamadın, toplumsal muhalefeti ayağa kaldıramadın; o yasa Kamutay Genel Kurulu’nda kabul edildi.

Şimdi yaptığın “kandırmak”tan, “ikili oynamak”tan başka bir şey değil!

Bu da “dürüst ve namuslu davranmamak”tır!

“Söyledim, bir daha söyleyeceğiz: Bu topraklarda yabancı asker postalı istemiyoruz” sözlerin ise “havanda su dövme”nin ta kendisidir!

“Cumhuriyet nedir?” diye sorarsın.

Ben de sana sorarım:

Hangi Cumhuriyet?!

Cumhuriyetin adı yok mu?!

“Demokratik, laik Cumhuriyet” demek, çok mu zor?!

Ha, şunu bilesin:

“Yaşasın Cumhuriyet, yaşasın Türkiye Cumhuriyeti ve 100 yaşını dolduran yaşasın Cumhuriyet Halk Partisi!” demekle olmuyor; söze eylem de gerek.

 

Gelelim bugüne…

Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu bugün (25 Ekim 2023 Çarşamba), tutuklu Milletvekili Can Atalay’ın “kişi hürriyeti ve güvenliği ihlal hakkının edildiği”ne ilişkin başvurusunu görüşecek, karara bağlayacak.

Bir karar çıkar mı, çıkarsa içeriği, gerekçesi ne olur?

Birkaç saat veya üç-beş saat içinde öğreneceğiz.

Uzatmadan, eğip bükmeden ve “Gezi Davası”nın özüne, içeriğine, ayrıntılarına girmeden şunları anımsatmak, sonra da sormak iserim:

“Gezi Davası” sanıkları, İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyorlardı.

Yargılananlardan biri de Av. Can Atalay’dı.

Atalay, 25 Nisan 2022 günü, İstanbul 13’ünci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım” suçundan 18’er yıl hapis cezasına çarptırıldı; tutuklandı.

Davanın Yargıtay aşaması başladı.

Atalay, Ceza’dan 16 gün önce (9 Nisan 2023) Hatay’dan Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekilliği için başvurdu.

Yüksek Seçim Kurulu (YSK) sakınca görmedi.

Can Atalay, 14 Mayıs 2023 günü yapılan seçimde Milletvekili seçildi; YSK, Atalay’a “Milletvekili Mazbatası”nı verdi.

YSK’nın kararları kesindi, itiraz edilemezdi, çünkü itiraz edilecek merci yoktu.

Yasal süreçler işlemesine karşın, Hatay TİP Milletvekili Can Atalay, cezaevinden çıkartılmadı.

Milletvekili Can Atalay, “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlalinin iptali” için AYM’ye dava açtı.

AYM, Atalay’ın başvurusunu 5 Ekim 2023 günü görüşecekti.

Yargıtay 3’üncü Daire elini çabuk tuttu, 29 Eylül 2023 günü “Gezi Davası”nı karara bağladı. https://medyascope.tv/2023/09/29/gezi-parki-davasi-yargitay-tarafindan-cezasi-onanan-bes-kisi-icin-surec-nasil-isleyecek/

AYM 5 Ekim 2023 günkü toplantısında “başvuruyu görüşmeyi” 7 gün sonrasına (12 Ekim 2023’e), Genel Kurul’a gönderdi.

12 Ekim 2023 günü AYM Genel Kurulu, bir üyenin “hazırlanamaması”ndan ötürü görüşme bugüne (25 Ekim 2023’e) bırakıldı.

Soruya geleyim:

Bir: Yargıtay 3’üncü Daire, YSK üstünde bir merci midir ki, YSK’nin, Can Atalay’ın Milletvekilliği ile ilgili “kesin ve itiraz edilmez” kararlarına hükmetmiş, kararını hiç/yok saymış?

İki: Yargıtay 3’üncü Daire, Milletvekili Can Atalay’ın dosyasını “Milletvekili dönemi bitinceye kadar” neden ayırmamış?

Üç: Yargıtay 3’üncü Daire, bu onamasıyla YSK’yı da, Can Atalay gibi suçlamış ve suçlu ilan etmiş olmuyor mu?

 

* https://twitter.com/BakiKarakol/status/1716780320970756100

GÜNDEME TAŞIDIĞI KONUDAKİ AYRINTIYI ANLATMAYAN KILIÇDAROĞLU “GENEL BAŞKANCILIK” OYNAMASIN, ÇEKİLSİN!..

150 150 bakikarakol

CHP Genel Başkan koltuğundaki Kemal Kılıçdaroğlu, 10 Ekim 2023 Salı günkü grup konuşmasında –bir gün sora bura da TOPLUMSAL MUHALEFETİ KIPIRDATMAYAN “KÜRSÜ SÖYLEMLERİ” HAVANDA SU DÖVMEKTİR!.. https://bakikarakol.com/toplumsal-muhalefeti-kipirdatmayan-kursu-soylemleri-havanda-su-dovmektir/  başlıklı yazımda işledim- dile getirdiği “Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi”nde yer alan “yabancı asker” konusunda yönelttiği soruya, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli dünkü (17 Ekim 2023 Salı) grup konuşmasında yanıt verdi.

(Aynı soruyu yönelttiği AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı da partisinin bugünkü grup konuşmasında yanıt verir mi, bilmiyorum.)

Bahçeli şöyle dedi:

“Doğru soru, doğru bir kafanın, doğal ve dobra bir karakterin mahsulüdür. Bunlardan mahrum sorular cevap aramak yerine vakit kaybına yol açacaktır. Gördüğüm kadarıyla CHP Genel Başkanı sorduğu soruların doğru ve isabetinden daha çok, laf olsun torba dolsun derdindedir. Boşa sallayıp acaba dolu tutar mıyım çabasındadır. Çalı dibinde çadır kurmanın merakındadır. Geçen haftaki grup toplantısında bize bazı sorular yöneltmiş.

Allah var ya pek ciddiye almadım, çünkü sorular iyi hazırlanmamış, hepsi de baştan savma. Sayın Kılıçdaroğlu onu bunu bırak, bugün görüşülecek Suriye ve Irak tezkeresine ne diyeceksin onu söyle? Evet mi, hayır mı oyu kullanacaksınız bunu açıkla. Sudan bahanelere sığınma, nerede durduğunu göster. Türkiye’nin milli güvenliğine yönelik ayrılıkçı hareketlere destek misin değil misin? Söyle de duyalım. Terör tehdidi ve güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbirin alınmasından yana mısın değil misin? Paylaş da bilelim. Irak ve Suriye’deki tüm terör örgütlerinden ülkemize bundan sonra da yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı milli güvenliğimizin idame ettirilmesinin yanında mısın değil misin? İtiraf et de, ederini giderini öğrenelim. Bu çerçevede Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gerektiği takdirde terör örgütlerine sınır ötesi harekat ve müdahalede bulunmak maksadıyla yabancı ülkelere gönderilmesine destek misin değil misin? Bir zahmet açıklığa kavuştur da duruşunu görelim. Bak Sayın Kılıçdaroğlu, sen de iyi biliyorsun ki, Türkiye’ye gayri meşru yabancı postalların ayak basması diye bir şey yoktur, şayet olursa verilecek sadece bir canımız vardır, çiğnenmesi gerekecek bir bedenimiz vardır, onlar da vatana, millete bin defa feda olsun. https://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/5241/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_17_Ekim_2.html

 

Bahçeli’nin “Sayın Kılıçdaroğlu onu bunu bırak, bugün görüşülecek Suriye ve Irak tezkeresine ne diyeceksin onu söyle? Evet mi, hayır mı oyu kullanacaksınız bunu açıkla” sözüne, geçen haftaki grup konuşmasında “yabancı asker” olayından ötürü tezkereye “hayır” oyu vereceklerini açıklayan Kılıçdaroğlu bir iki saat sonraki dünkü grup konuşmasında şu söylemde bulundu:

“Meclis’te bir tezkere görüşülüyor, terörle mücadele tezkeresi olduğu kamuoyuna sunuluyor. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak ve doğrudan doğruya terör örgütünün saldırısına uğrayan bir kişi olarak teröre her zaman karşı çıktım. İnsan olan herkes teröre karşı çıkar. Terör bir insanlık suçudur. Terörle mücadele kaçınılmazdır. Terörle mücadele için ne gerekiyorsa, bizden ne isteniyorsa eyvallah, hiç itirazımız yok. Terörle mücadele konusuna bir tezkere getirdiler, güzel. O tezkerede şunlar yazıyor: ‘Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde sınır ötesi harekat ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi.’ Eyvallah, hiç itirazımız yok. Terör varsa, Türkiye’yi tehdit ediyorsa, Türk Silahlı Kuvvetleri yani güvenlik güçlerimiz giderler, müdahale ederler. Uluslararası hukukun da verdiği bir avantajdır bu, uluslararası hukuk buna izin veriyor. Ama cümle şöyle bitiyor: ‘Ve aynı amaçlara matuf olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması…’ Aynı amaçlara matuf olmak üzere; yani yabancı bir silahlı kuvvet Türkiye’ye gelecek ve burada belli olaylara müdahale edecek. Buna izin verin diyorlar.

Cumhuriyeti kuran bir parti, kökleri Kuvayı Milliye’de olan bir parti nasıl olur da yabancı askerlerin Türkiye’ye gelmesine izin verir? Akıl tutulması gibi bir şey… Söyledim, bir daha söylüyorum: Ben kendi ülkemde, biz kendi ülkemizde kadınıyla erkeğiyle, vatanseveriyle, bayrağını sevenle kendi ülkemizin mübarek topraklarında yabancı asker postalı istemiyoruz. Evet, bir daha ifade edeyim: Biz kendi ülkemizde, bu mübarek topraklarda yabancı asker postalı istemiyoruz. Kendi topraklarına yabancı askerleri davet edip, terörle mücadele ayağı altında burada onların bazı müdahalelerde bulunmalarına izin vermek açık ve net söylüyorum, vatana ihanettir. Bu kadar açık, bu kadar net söylüyorum!

Yabancı askerler Türkiye’de neye müdahale edecekler? Ya neye müdahale edecekler? Terörle mücadeleyse, terörle mücadele konusunda kahraman ordumuz var, terörle mücadele konusunda polislerimiz var, terörle mücadele konusunda uzman çavuşlarımız var, terörle mücadele konusunda korucularımız var. Bunlar 30-35 yıldır terörle mücadele ediyorlar, 30-35 yıldır… Kimisi elini bıraktı, kolunu bıraktı, gözünü bıraktı, ayaklarını bıraktı terörle mücadelede ve onlar basın toplantısı yapıyorlar. Diyorlar ki: ‘Yabancı askeri davet işgaldir ve biz yabancı asker istemiyoruz. Eğer bize görev verilirse ayağım yok, cepheye giderim, kolum yok, cepheye giderim, gözüm yok, cepheye giderim.’ Bunu söyledim ve onlardan bazı yanıtlar da istedim, Bahçeli’den ve Erdoğan’dan. Erdoğan’dan tık yok bildiğim kadarıyla, Bahçeli bugün konuşmuş. Şöyle diyor: ‘Türkiye’ye gayrimeşru yabancı postalların ayak basması diye bir şey yoktur. Şayet olursa verilecek sadece bir canımız vardır.’ Bizleri kandıracaklarını sanıyorlar. ‘Türkiye’ye gayri meşru yabancı postalları…’ Yani meşru yabancı postallar gelebilir. Ben meşru yabancı postal da istemiyorum kardeşim. Ben kendi ülkemde yabancı asker postalı istemiyorum terörle mücadele konusunda. Meşru ne demek? Efendim ben el kaldıracağım, yabancı askerleri isteyeceğim, böylece meşruiyet kazanmış olacak. İstemiyoruz, istemiyoruz, yabancı askeri istemiyoruz… Terörle mücadeleyse gideriz. Terör bana saldırdı, size saldırmadı. Teröristler bana saldırdı, 1 askerimiz şehit oldu, size saldırmadı. Siz çocuklarınızı parayla pulla askere gönderdiniz, ben evladımı parasız pulsuz askere gönderdim. Bir de efeleniyor: ‘Efendim, ABD’nin insansız hava aracımızı düşürmesinin hesabı er geç mutlaka sorulacaktır.’ Sen külahıma anlat. Ya arkadaşlar, papazı teslim ettiklerinde bunlardan ses çıktı mı ya? Bakın tezkere yine şunu söylüyor: ‘Hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak.’ Yani yabancı asker buraya geldiğinde onun ne yapacağını, neler yapacağını, nasıl olacağını, yetkiyi Cumhurbaşkanına veriyorlar. Meclis hikaye, hiçbir yetkisi yok… Milli Kurtuluş Savaşı’nı yöneten Gazi Meclis, Mustafa Kemal Atatürk’e Başkomutanlık yetkisini bile üç ay süreyle vermiştir… Biz bütün yetkiyi verelim, ne biliyorsanız yapın diye… Dolayısıyla Bahçeli yok canımızı veririz falan filan değil; yabancı asker buraya geldiğinde, sen davet ettiğinde Kemal Kılıçdaroğlu olarak yabancı askerlerin önünde bütün CHP’liler olarak duracağız ve onları kovacağız. Hiç tereddüdümüz yok, beraber gideceğiz, beraber mücadele edeceğiz ve bunları göndereceğiz. Yok öyle bir şey. Bu ülke Milli Kurtuluş Savaşı’nı veren bir ülkedir. Ben Milli Kurtuluş Savaşı’nın tarihine ihanet getirmeyeceğim.” https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-17-ekim-2023

(Kılıçdaroğlu konuşmasında, “yargıdaki çürüme”ye genişçe değindi ama Kamutay Genel Kurulu’ndaki/TBMM’deki “Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi” görüşmeleri ile güme gitti. Böylesi önemli konu, basın toplantısıyla bugün veya yarın dile getirebilirdi. Neden grup konuşmasına sıkıştırdı. Şundan: 15 Ekim 2023 Pazar günü Kocaeli Kartepe’deki “CHP Yerel Yönetimler Marmara Bölge Çalıştayı”na katıldı; orada “Salı günü grup toplantısında bunun bütün ayrıntılarına gireceğim”  tümcesini etti. Aaah ah, şu “talihsiz” tümceleri de etti: “Kim, kongrelerden sonra parti aleyhine konuşursa, partiyi televizyonlarda tartışılır hale getirirse kimse kusura bakmasın onu partiden ayıracağım. (…) AK Parti olağanüstü kurultay yaptı kimsenin haberi bile olmadı.”* https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-yerel-yonetimler-marmara-bolge-toplantisina-katildi)

 

Dün saat 15.00’da Kamutay Genel Kurulu, Kamutay Başkan Vekili Yeşil Sol Parti’den İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder Başkanlığında toplandı ve günün 1’inci oturumu başladı.

Önder, ilerleyen dakikalarda “Sayın milletvekilleri, toplam 42 talep geldi ve an itibarıyla yeni talep almıyoruz. İlk bölümde 20 sayın milletvekiline yerinden bir dakika söz vereceğim, ondan sonrasında akış içerisinde mümkün olan azami ifade zeminini sağlamaya çalışacağız. Söz veremediklerimizin hoşgörüsüne sığınıyoruz. Şimdi İç Tüzük madde 60’a göre ilk söz, İzmir Milletvekili Sayın Mehmet Ali Çelebi’ye aittir. Buyurun Sayın Çelebi” dedi.

 

“Teğmen Çelebi” diye de bilinen, önce CHP’den seçilen, daha sonra –kendisini hapse atan- AKP’ye geçen İzmir AKP Milletvekili Mehmet Ali Çelebi şöyle konuştu:

“Ülkemiz 2013’te DEAŞ’ı terör örgütü kabul etmiş, 2014 Bakanlar Kurulu Kararı’yla tutumumuz vurgulanmıştır. Aynı yıl, 2014’te, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 2170 sayılı Kararı’yla DEAŞ’la mücadeleye yönelik uluslararası koalisyon kurulmuştur. Tezkeredeki yabancı asker konusu tamamıyla DEAŞ’la mücadele edecek koalisyonla ilgilidir. 2014 yılından itibaren çıkarılan bütün tezkerelerde aynı ifadeler yer almaktadır. CHP’nin 2015, 2016, 2017, 2018, 2019, 2020 tezkere kararı doğru olarak “evet” olmuştur. 6 kez “evet” dediği aynı cümleye şimdi “hayır” demektedir. Tezkereye “hayır” demek terör devletine “evet” demektir, hain PKK-PYD’ye can simidi vermektir, göç dalgalarına yol vermektir, HDP’ye yağ çekmektir… Biz Türkiye’nin birliğine, bütünlüğüne, kardeşliğine, güvenliğine karşı çevrilmiş binlerce tır silahın namlusuna gül takmayacağız. Demokrasiyi barış kisvesiyle o namluları okşayanlardan olmayacağız diyorum.”

Günün 2’inci oturumunda benzer içerikte sözleri, partisi AKP adına konuşan Kayseri Milletvekili Hulusi Akar ile İstanbul AKP Milletvekili ve AKP Grup Başkan Vekili Özlem Zengin de etti.

(Akar’ın “Bu bir savaş tezkeresi değil, barış tezkeresi” tümcesini eklemeliyim.)

 

Kamutay Başkan Vekili Önder, ikinci oturumda “Danışma Kurulunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabuledenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmiştir” dedi, ekledi:

“Sayın milletvekilleri, Anayasa’nın 92’nci maddesine göre verilen (3/761) esas numaralı Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi’nin görüşmelerine başlıyoruz. Tezkereyi okutuyorum: Türkiye’nin Milli Güvenliğine Yönelik Ayrılıkçı Hareketler, Terör Tehdidi ve Her Türlü Güvenlik Riskine Karşı Uluslararası Hukuk Çerçevesinde Gerekli Her Türlü Tedbiri Almak, Irak ve Suriye’deki Tüm Terör Örgütlerinden Ülkemize Bundan Sonra da Yönelebilecek Saldırıları Bertaraf Etmek ve Kitlesel Göç Gibi Diğer Muhtemel Risklere Karşı Milli Güvenliğimizin İdame Ettirilmesini Sağlamak, Türkiye’nin Güney Kara Sınırlarına Mücavir Bölgelerde Yaşanan ve Hiçbir Meşruiyeti Olmayan Tek Taraflı Bölücü Girişimler ve Bunlarla İlgili Olabilecek Gelişmeler İstikametinde Türkiye’nin Menfaatlerini Etkili Bir Şekilde Korumak ve Kollamak, Gelişmelerin Seyrine Göre İleride Telafisi Güç Bir Durumla Karşılaşmamak İçin Süratli ve Dinamik Bir Politika İzlenmesine Yardımcı Olmak Üzere Hudut, Şümul, Miktar ve Zamanı Cumhurbaşkanınca Takdir ve Tayin Olunacak Şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Gerektiği Takdirde Sınır Ötesi Harekat ve Müdahalede Bulunmak Üzere Yabancı Ülkelere Gönderilmesi ve Aynı Amaçlara Matuf Olmak Üzere Yabancı Silahlı Kuvvetlerin Türkiye’de Bulunması, Bu Kuvvetlerin Cumhurbaşkanının Belirleyeceği Esaslara Göre Kullanılması ile Risk ve Tehditlerin Giderilebilmesi İçin Her Türlü Tedbirin Alınması ve Bunlara İmkan Sağlayacak Düzenlemelerin Cumhurbaşkanı Tarafından Belirlenecek Esaslara Göre Yapılması İçin 02.10.2014 Tarihli ve 1071 Sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı ile Verilen ve Son Olarak 26.10.2021 Tarihli ve 1310 Sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı ile 30.10.2023 Tarihine Kadar Uzatılan İzin Süresinin Anayasa’nın 92’nci Maddesi Uyarınca 30.10.2023 Tarihinden İtibaren İki Yıl Uzatılmasına Dair Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi (3/761) 3/10/2023

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye’nin güney kara sınırlarına mücavir bölgelerde yaşanan gelişmeler ve süregiden çatışma ortamının millî güvenliğimiz açısından taşıdığı risk ve tehditler artarak devam etmektedir. Türkiye, komşumuz Irak’ın toprak bütünlüğünün, millî birliğinin ve istikrarının korunmasına büyük önem atfetmektedir. Diğer taraftan, Irak’ta PKK ve DEAŞ unsurlarının varlığını sürdürmesi, etnik temelli ayrılıkçılığa yönelik girişimler, bölgesel barışa, istikrara ve ülkemizin güvenliğine doğrudan tehdit oluşturmaktadır. Suriye’de, sınırımıza mücavir alanlarda PKK-PYD/YPG ve DEAŞ başta olmak üzere mevcudiyetini sürdüren terör örgütleri ülkemize, ulusal güvenliğimize ve sivillere yönelik eylemlerini sürdürmektedir. PKK-PYD/YPG Suriye’de bölücü faaliyetlerine devam etmektedir. Harekât alanlarımızda tesis edilen sükûnet ve istikrarı korumak amacıyla meşru ulusal güvenlik çıkarlarımız doğrultusunda önlemler alınmaktadır. İdlib’de, Astana süreci çerçevesinde istikrar ve güvenliğin tesisine yönelik faaliyetlerimizi hedef alan risk ve tehditler devam etmektedir.

Bütün bu gelişmeler çerçevesinde, terörle Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü bozmaya ve sahada gayrimeşru oldubittiler oluşturmaya yönelik millî güvenliğimize tehlike oluşturabilecek her türlü risk, tehdit ve eyleme karşı uluslararası hukuktan doğan haklarımız doğrultusunda gerekli önlemlerin alınması millî güvenliğimiz açısından hayati önem arz etmektedir. Ayrıca, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 2170 (2014), 2178 (2014), 2249 (2015) ve 2254 (2015) sayılı Kararlarıyla, Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve bağımsızlığının teyit edilmiş olmasının ve yine 2170 (2014) sayılı Karar’da bu ülkedeki terör faaliyetlerinin kınanarak DEAŞ ve benzeri terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı Birleşmiş Milletler üyesi tüm ülkelere 1373 (2001) sayılı Karar ve uluslararası hukuk çerçevesindeki sorumluluklarına uygun şekilde gerekli tedbirleri alma çağrısında bulunulmuş olmasının ışığında. Türkiye’nin DEAŞ ve diğer terör örgütleriyle mücadele amacıyla oluşturulan uluslararası koalisyon bünyesinde iştirak ettiği faaliyetlerin sürdürülmesi de önem taşımaktadır. Bu mülahazalar ışığında, Türkiye’nin millî güvenliğine yönelik ayrılıkçı hareketler, terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve Suriye’deki tüm terör örgütlerinden ülkemize bundan sonra da yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı millî güvenliğimizin idame ettirilmesini sağlamak, Türkiye’nin güney kara sınırlarına mücavir bölgelerde yaşanan ve hiçbir meşruiyeti olmayan tek taraflı bölücü girişimler ve bunlarla ilgili olabilecek gelişmeler istikametinde Türkiye’nin menfaatini etkili bir biçimde korumak ve kollamak, gelişmelerin seyrine göre ileride telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için süratli ve dinamik bir politika izlenmesine yardımcı olmak üzere hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak şekilde Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde sınır ötesi harekât ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi ve aynı amaçlara matuf olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması, bu kuvvetlerin Cumhurbaşkanının belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilebilmesi için her türlü tedbirin alınması ve bunlara imkân sağlayacak düzenlemelerin Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için 2/10/2014 tarihli ve 1071 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı’yla verilen ve son olarak 26/10/2021 tarihli ve 1310 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı’yla 30/10/2023 tarihine kadar uzatılan iznin süresinin 30/10/2023 tarihinden itibaren iki yıl uzatılması hususunda gereğini Anayasa’nın 92’nci maddesi uyarınca bilgilerinize sunarım. Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı”

 

Önder, gruplar adına gerçekleşen konuşmaların bitiminde “şahıslar” adına iki Milletvekiline söz vereceğini açıkladı ve ilk sözü Elazığ CHP Milletvekili Gürsel Erol verdi.

Erol on dakikalık konuşma süresinin ortalarında, “Şimdi, şunu söyleyebiliyor musunuz: ‘Yabancı asker’ derken hangi ülkenin askeri olduğunu biliyor musunuz?’ diye sordu, Hulusi Akar’ın ‘Biliyoruz’ yanıtı üzerine, bu kez ‘Hangi ülkenin askeri?’ sorusunu yöneltti; Mehmet Ali Çelebi ‘80 ülkenin’ dedi, Akar da ‘80, biliniyor’ diyerek destekledi.

Erol’un ‘Peki, bunların tankla mı, topla mı, uçakla mı, gemiyle mi geleceğini biliyor musunuz?’ sorusuna Akar ‘Hayır’ sözcüğü ile yanıt verince Erol, ‘Var mı tezkerede detayı, teferruatı; var mı tezkerede Sayın Bakanım?’ sorusuyla yüklendi; Akar ‘Var, evet; kendi orada’ dedi; bunun üzerine Erol ‘Yalnızca yabancı askerle ilgili bir iddia var ama bu ülkenin Türk Silahlı Kuvvetleri dünyanın ve NATO’nun en güçlü ordularından biri değil mi? Bizim yenemeyeceğimiz bir güç var mı? Peki, buna rağmen biz kendi Silahlı Kuvvetlerimize güvenip de Silahlı Kuvvetlerimize yetki verirken niye yabancı askerleri ortaya koyuyoruz? Bakın, burada bütün samimiyetimle söylüyorum: Biz bu tezkereye karşı değiliz, biz bu tezkerenin içeriğine karşıyız. Yabancı askerleri çıkarın, Sayın Grup Başkan Vekilim affınıza sığınarak söylüyorum, bütün Cumhuriyet Halk Partililer ‘evet’ oyu vereceğiz. ‘Yabancı asker’ ifadesini çıkarın, biz ‘evet’ oyu verelim. Bakın, sayın milletvekilleri, demin söyledim, bazı meseleler devlet politikası olmalı. Bizim birinci önceliğimiz eğer terörle mücadeleyse ve güvenlikse terörle mücadele ve güvenlik bu ülkenin devlet politikası olmalı. Yani ‘Ben kendi bakış açıma göre bir siyaset üretiyorum’ anlayışı doğru bir anlayış değil, eğer olmuş olsaydı bu kırk yıllık süreçte dönüp dolaşıp aynı noktaya gelmezdik. Şimdi bu tezkere görüşülürken Silahlı Kuvvetlerimize yetki vereceğiz, Sayın Cumhurbaşkanımız -bakın, dikkat edin, ‘Sayın Cumhurbaşkanı’ demiyorum, ‘Sayın Cumhurbaşkanımız’ diyorum- siyasi parti genel başkanlarını çağırsaydı, bir toplantı düzenleseydi veya Mecliste Grup Başkan Vekillerimiz bir araya gelselerdi, bu konunun risklerini, sakıncalarını önceden enine boyuna kendi aralarında tartışarak Silahlı Kuvvetlerimiz sınır ötesine giderken anlaşılmış bir tezkere üzerinde, bir birliktelik kararıyla, Meclisin ortak iradesiyle verilen bir karar daha iyi olmaz mıydı, ulusal güvenliğimiz için daha sağlıklı olmaz mıydı? Olurdu. Şimdi, AK PARTİ’nin şöyle bir hatası var -geçen de konuşmamda söyledim- ‘Ben seçimi kazandım, Mecliste çoğunluğu sağladım, istediğim kanun teklifini, istediğim kararı, kararnameyi getiririm ve bunu Meclisteki çoğunluğuma göre çıkarırım.’ Ama demokrasi, çoğunlukların azınlıklar üstünde uyguladığı sistem değildir, azınlıklarla uyuşarak azınlıkların haklarının da korunduğu bir sistemdir. Sonuç itibarıyla, Meclisin ortak iradesini her zaman arayın. Yani sizin getirdiğiniz bir kanun teklifine biz tepki vermek yerine ülkenin menfaatleri için, ulusal birliğimiz için, devletimizin geleceği için eğer doğruysa sizinle ortaklaşa hareket etmek isteriz. Biz düşman değiliz ki, aramızda bir kan davası yok ki. Ayrı siyasi partilerde siyaset yapabiliriz ama ülkenin değerlerinde bir arada olmayı bilmeliyiz. Bu da kime düşer? Yönetene, size düşer.”

 

Konuşmalar, tartışılar bitti, sıra tezkerenin oylanmasına geldi.

600 Milletvekilinden 521’i katıldı, 79’u katılmadı, 1’i katılamazdı çünkü o Hatay Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Can Atalay’dı, Gezi Davası’ndan, Marmara (Silivri) Cezaevi’nde tutukluydu.

Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi’ne 521 Milletvekilinden 357’si “Evet”, 164’ü “Hayır” oyu verdi.

 

İki üç saat içinde yaygınca konuşulmaya başlanınca anlaşıldı ki, “Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi”ne “… yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması, bu kuvvetlerin Cumhurbaşkanının belirleyeceği esaslara göre kullanılması…” yeni eklenmiş, önceki tezkerelerde yokmuş.

Konuyu gündeme taşıyan CHP Genel Başkanı koltuğundaki Kemal Kılıçdaroğlu bu ayrıntıyı dillendirmemşti!

Neden acaba?!

Oysa çok önemli, topluma anlatılması, kamuoyuna mal edilmesi gereken bir ayrıntıydı!

Kılıçdaroğlu “Genel Başkancılık” oynamasın, çekilsin!..

 

* Şık bir örnekleme değil.

 

 

 

TOPLUMSAL MUHALEFETİ KIPIRDATMAYAN “KÜRSÜ SÖYLEMLERİ” HAVANDA SU DÖVMEKTİR!..

150 150 bakikarakol

8 yıl önce (10 Ekim 2015) dün (10 Ekim 2023), Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Başkenti Ankara’nın göbeğinde, Tren Garı önünde bir katliam yaşandı https://www.gercekgundem.com/guncel/10-ekim-ankara-gar-katliaminda-yitirdigimiz-yurttaslar-aniliyor-katliamin-uzerinden-8-yil-gecti-438084 , 103 insanımız yaşamını yitirdi, 500’den fazla insanımız yaralandı!

“İhmalciler” hala iş başında!

Ağırıma gidiyor!

Yaşamlarını yitirenlerimizi rahmetle, yaralananlarımızı saygıyla anıyorum; katliamı bütün öfkemle, nefretimle kınıyorum, lanetliyorum.

Filistin ve İsrail topraklarında 7 Ekim 2023’den beri yaşanan katliamları da aynı duyarlılıkla kınıyorum, lanetliyorum.

2’inci Dünya Savaşı’nda katliamın alasını yaşayan Yahudi halkın, bölgedeki Arap halklarına kan kusturan siyasi kadroları seçmedeki ayıplarını ve yanlışlarını gözden geçirmesi, insan, insanlık, aydınlık geleceğin tohumu olacaktır.

 

Bugün, Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu’nun yarınki toplantısında, Anayasa ve Yasalar çerçevesinde ve de Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Mevzuat ve Kararlarına uygun biçimde Milletvekili seçilen Hatay Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Av. Can Atalay ile ilgili hukuki değerlendirmesini, Yargıtay 3’üncü Daire’nin, Gezi Davası’ndan tutuklu Milletvekili Av. Can Atalay’ın cezasını onamakla, YSK’yı da “zan altı”nda bıraktığını, bir anlamda “suçlu” konuma sokmasını yazacaktım; ama dün önce MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, ardından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun partilerinin grup konuşmalarında gündeme getirdikleri “Cumhurbaşkanlığı tezkeresi” üzerindeki “atışmaları” öncelik aldı.

 

Gelin şimdi, TRT Haber’in www.trthaber.com sitesinde 5 Ekim 2023 Perşembe günü saat 16.00’da yayınlanan “Irak ve Suriye’ye asker gönderme tezkeresinin süresinin 2 yıl daha uzatılmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi TBMM Başkanlığı’na sunuldu.” spotlu “Irak ve Suriye tezkeresi TBMM’de” https://www.trthaber.com/haber/gundem/irak-ve-suriye-tezkeresi-tbmmde-800908.html başlıklı haberin ilgili bölümünü okuyalım:

“… Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin, 2170 (2014), 2178 (2014), 2249 (2015) ve 2254 (2015) sayılı kararlarıyla, Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve bağımsızlığının teyit edilmiş olmasının ve yine 2170 (2014) sayılı kararda bu ülkelerdeki terör faaliyetlerinin kınanarak, DEAŞ ve benzeri terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı Birleşmiş Milletler üyesi tüm ülkelere 1373 (2001) sayılı karar ve uluslararası hukuk çerçevesindeki sorumluluklarına uygun şekilde gerekli tedbirleri alma çağrısında bulunulmuş olmasının ışığında, Türkiye’nin DEAŞ ve diğer terör örgütleriyle mücadele amacıyla oluşturulan uluslararası koalisyon bünyesinde iştirak ettiği faaliyetlerin sürdürülmesi de önem taşımaktadır.

Türkiye’nin milli güvenliğine yönelik ayrılıkçı hareketler, terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve Suriye’deki tüm terör örgütlerinden ülkemize bundan sonra da yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı milli güvenliğimizin idame ettirilmesini sağlamak, Türkiye’nin güney kara sınırlarına mücavir bölgelerde yaşanan ve hiçbir meşruiyeti olmayan tek taraflı bölücü girişimler ve bunlarla ilgili olabilecek gelişmeler istikametinde Türkiye’nin menfaatlerini etkili bir şekilde korumak ve kollamak, gelişmelerin seyrine göre ileride telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için süratli ve dinamik bir politika izlenmesine yardımcı olmak üzere hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde sınır ötesi harekat ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi ve aynı amaçlara matuf olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması, bu kuvvetlerin Cumhurbaşkanının belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilebilmesi için her türlü tedbirin alınması ve bunlara imkan sağlayacak düzenlemelerin Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için 02.10.2014 tarihli ve 1071 sayılı TBMM kararı ile verilen ve son olarak 26.10.2021 tarihli ve 1310 sayılı TBMM kararı ile 30.10.2023 tarihine kadar uzatılan iznin süresinin, 30.10.2023 tarihinden itibaren iki yıl uzatılması hususunda gereğini Anayasa’nın 92’nci maddesi uyarınca bilgilerinize sunarım.”

 

Bu tezkerenin, Kamutay’a (TBMM’ye) sunulmasından 5 gün sonra, Cumhur İttifakı’nın “özgül ağırlık”lı ortağı MHP’nin Genel Başkanı dün grupta özetle şu tümceleri de etti:

“Gündemde bulunan Irak ve Suriye’ye Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gönderilmesini esas alan Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi’ne de Milliyetçi Hareket Partisi grubu olarak sonuna kadar destek olacağız, bu suretle evet oyu kullanacağız. Gelinen bu aşamada Cumhuriyet Halk Partisi tarihi bir imtihanla karşı karşıyadır. Kılıçdaroğlu terörden rahatsızsa, partisi teröre mesafeli ise hodri meydan diyorum, çıksınlar nerede durduklarını açıklasınlar. Şehit ile cani, kahraman ile hain, maktul ile katil, melanet ile millet arasında seçim yapmakta tereddüt geçirenler, tercih zorluğu çekenler, bununla yetinmeyip tezkereye itiraz etmeye hazırlananlar Türkiye’nin muarızı, Türkiye’nin karşı cephesidir. Bu şer ve bölücü cephe mutlaka mağlup ve mahcup edilecektir. Kılçdaroğlu’nun görüşülecek tezkereye geçtiğimiz yılda olduğu gibi hayır demesi halinde milletvekili arkadaşlarıyla beraber bayrağa, vatana, millete ve şehitlere alenen ihanet edeceklerini akıllarından çıkarmamaları tavsiyemdir.

Bizim tarafımız Türkiye’dir. (…) Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimiz gidebildikleri yere kadar gitmeli, ister havadan, ister karadan ne kadar hain ve haşarat varsa mıntıka temizliğiyle mücavir toprakları terörden arındırmalıdır.” https://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/5240/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_10_Ekim_2.html

 

Muhalefeti, hele de “anamuhalefet”i, kürsülerden, tv ekranlarından “laf etmek” sanan Kemal Kılıçdaroğlu, kendisine “siyasi sataşma” olunca, durur mu?

Durmadı; birkaç saat sonra gürledi.

Özetle:

“Önümüzde bir tezkere var, terörle mücadele edeceğiz diyorlar. Hiçbir zaman terörle mücadelenin karşısında olmadık, tam tersine terör nereden kimden gelirse gelsin her türlü mücadeleyi yapın dedik. Bu kadar açık, bu kadar açık… Sınır ötesi operasyon; zaten uluslararası hukuk bana o yetkiyi veriyor. Terör varsa giderim, vururum; bitti, o kadar…

Şimdi önümüze bir tezkere getiriyorlar, gelecek. Elbette ki terörle mücadele konusunda verilecek her yetkiye biz evet deriz ama anlamadığım bir şey var: ‘Yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması’ diyor. Bir daha ifade edeyim. Tezkerede Cumhurbaşkanı isterse yabancı silahlı kuvvetleri Türkiye’ye davet edecek.

Birinci sorum Bahçeli’ye: Partinin adı Milliyetçi Hareket Partisi. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu tezkereye evet diyeceğini söylüyorsun. Sana bir soru: Yabancı asker postallarının Türkiye Cumhuriyeti topraklarını çiğnenmesine evet diyor musun, demiyor musun? Bu kadar açık! Milliyetçiyim diyorsun. Bu kardeşiniz de milliyetçi, 6 okumuzdan birisi de milliyetçilik. Asla ve asla yabancı bir askerin Türkiye’ye gelmesini istemiyorum!

Bahçeliye ikinci sorum: Bu yabancı askerler kimler? Amerikalılar mı, Ruslar mı, Japonlar mı, Yunanlar mı? Kim bunlar? Hangi askeri terörle mücadele için Türkiye’ye davet edeceksiniz? Ya bu ülkede terörle mücadeleyi Türk Silahlı Kuvvetleri verdi, polislerimiz verdi. Binlerce şehidimiz var, bir tane yabancı asker bile gelmedi. Şimdi beyler: ‘Terörle mücadele edeceğiz, yabancı askerleri davet edeceğiz.’ Kim bu yabancı askerler, kim?

(…) Şimdi terör dolayısıyla tarihimize baktığımızda binlerce şehit vermişiz; Suriye’de vermişiz, Irak’ta vermişiz, Libya’da vermişiz, kendi ülkemizde vermişiz… Bir tek yabancı asker istemeden şimdi beyler diyorlar ki: ‘Yabancı askerleri Türkiye’ye davet edeceğiz terörle mücadele için.’ Kim bu yabancı askerler, kim? Ben ve bütün Cumhuriyet Halk Partililer, artı bütün vatanseverler, ülkesini ve bayrağını sevenler bir tek yabancı askerin Türk topraklarına postalarının değmesini asla istemiyoruz. (…) Sorularımın cevabını bekliyorum; Erdoğan senden de bekliyorum, Bahçeli senden de bekliyorum; yabancı asker kim, onu da istiyorum. Kim yabancı asker? Kendi silahlı kuvvetlerine güvenmeyen, kendi emniyet güçlerine güvenmeyen bir parlamento olur mu? Terörle mücadele konusunda yabancı asker gelecekmiş. Kim bu yabancı asker? Bakalım ne cevap verecekler…” https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-10-ekim-2023

 

Yergilerinde, vurgularında, sorularında haklı.

Ancak…

 

“Bu “ancak” sözcüğünü, Kılıçdaroğlu’na soracağım sorularla açmaya çalışayım:

“Önümüzde bir tezkere var… Şimdi önümüze bir tezkere getiriyorlar, gelecek…” tümcelerinizde hangisi doğru?

Zaman karmaşası yaşadığınız tezkereden haberiniz ne zaman oldu?

Tezkerenin, TRT Haber’in, internet sitesinde yayınlandığından haberiniz olmadı mı?

“Oldu” ya da “Olmadı” yanıtlarınızdan biri, sizinle birlikte sorgulanacağının bilincinde, ayırtında mısınız?

5 gün sonra haberiniz olan tezkerede yer alan, “Yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması” sözcükleriyle çok güzel tanımladığınız, anlattığınız konu için neden “… anlamadığım bir şey var” dediniz, deme gereksinimi duydunuz?

Neticede, tezkereden ayrıntılı haberiniz oldu, 10 Ekim 2023 Salı günü yani dün grup toplantısında bir güzel anlattınız, kamuoyuna duyurdunuz, peki sonuç ne?

“Yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması” tezkereden çıkartılacak mı, çıkartılacağına inanıyor musunuz?

Bahçeli, tezkereye “Evet” diyeceklerini, birkaç saat önceki grup konuşmasında söylediğinden kurmaylarınız, danışmanlarınız sizi bilgilendirmediler mi?

Bahçeli’den sonra Erdoğan’a da “Kim bu yabancı askerler, kim?” sorusunu sormaktaki “ısrar” neden?

Tezkeredeki “… yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması, bu kuvvetlerin Cumhurbaşkanının belirleyeceği esaslara göre kullanılması …”nın, grup konuşmanızda dile getirerek, toplumsal muhalefeti kenetlediğinizi, harekete geçirdiğinizi, bunun sonuncunda 12 sözcüğün tezkere metininden çıkartılacağını mı düşündünüz, düşünüyorsunuz?

 

Hala böyle düşünüyorsanız, çok yanlıştasınız!

 

Sorularıma yanıt vermeyeceğinizi biliyorum; bildiğim için beklenti içinde değilim.

Ama –not edin- size üç tümcem var:

Böyle Genel Başkanlık olmaz!

Böyle Genel Başkanlık yapılmaz!

Toplumsal muhalefeti kıpırdatmayan “kürsü söylemleri”, havanda su dövmektir, iktidarlara geri adımlar attırmaz!..

HANİ YSK’NIN KARARLARI KESİNDİ?!. VE “KARS’IN BÜYÜKERŞEN’İ”: PROF. DR. BARLAS SÜLÜ!..

150 150 bakikarakol

Dün…

“Dinci, kindar anlayış”ın militanları, “terör karşıtı”, gazeteci, televizyon programcısı Ayşenur Arslan’ı, 1 Ekim 2023 Pazar günü Ankara’da yaşanan terör eylemini konuğuyla konuştuğu/değerlendirdiği 2 Ekim 2023 Pazar günkü “Medya Mahallesi”ndeki sözlerini cımbızlayarak ve de çarpıtarak,  “terör sevici” ilan etmekle kalmadılar, linç ettiler/ettirdiler, Savcılığın dava açmasına, ifade için polis gözetiminde Savcı karşısına çıkarılmasına neden oldular.

Arslan tutuklanmadı, “adli kontrol” kararıyla serbest bırakıldı; ancak, dosya kapanmadı, açık.

Bugün…

AKP’li bir Milletvekilinin, PKK terör örgütünün başı hükümlü Abdullah Öcalan’la ilgili sözlerini dillendirdiği için 100 gündür Marmara (Silivri) Cezaevi’nde tutuklu olan Tele1 TV Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ bugün Yargıç karşısına çıkacak.

Herkes gibi ben de Yanardağ’ın bugünkü duruşmada “tahliye” edileceği beklentisi içindeyim; ancak, kaygılıyım!

Yarın…

Anayasa Mahkemesi (AYM), “Gezi Parkı Davası”ndan tutuklu, Hatay Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Av. Can Atalay’ın tahliyesi ve hakkındaki “yargılama”nın durması isteminin ret edilmesi üzerine yapılan “hak ihlali” başvurusunu görüşecek.

Ancak, 28 Eylül 2023 Perşembe günü, Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi, Gezi Davası’nda beş sanığın cezasını onadı https://www.diken.com.tr/gezi-davasinda-kavala-ve-atalayin-da-arasinda-oldugu-bes-kisinin-cezasi-onandi/ .

AYM nasıl bir karar alır/verir?

Bir öngörüm yok.

Bir öngörüm yok ama cezası onanlar arasında bulunan Milletvekili Av. Can Atalay’la ilgili söyleyecek bir çift sözüm var:

Av. Can Atalay, tutuklu iken TİP’ten Hatay Milletvekili adayı gösterildi; bir itiraz olmadı, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) da bir sakınca görmedi, “Milletvekili adayı olabilir” dedi; bunun üzerine Atalay, oy pusulalarında yer aldı ve Milletvekili seçildi; YSK bu kez Can Atalay’a “Milletvekili mazbatası”nı verdi.

Ammaa…

Bir irade, Anayasa’ya, yasalara ve YSK’nın “kesin, itiraz edilemeyen/edilemeyen kararlarına karşın, Milletvekili Atalay’ın tahliye edilmesine, Kamutay’a (TBMM’ye) gelip Kamutay kürsüsünden “Milletvekili yeminini” etmesine izin vermedi!

YSK, kararlarının arkasında durmadı!

Neden acaba?!

Kamutay’ın AKP’li Başkanı Numan Kurtulmuş ise oralı bile olmadı!

Neden acaba?!

Yetmedi; Yargıtay, bir hafta önceden öncelik alıyor, AYM’nin kararını beklemeden cezayı onaylıyor!

Bu ”ön alma”daki çabanın sırrı ne?!

Ve bu “ön alma” eylemi hukuka, Anayasa’ya, yasalara, YSK’nin kararlarına uygun mu?!

En başta YSK, ortadan kaldırılan, “yok hükmü”ne sokulan kararlarına neden sahip çıkmadı, Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’ni uyarmadı?!

Hani YSK kararları kesindi, itiraz edilmezdi?

Milletvekili Av. Can Atalay’ın avukatlarından Akçay Taşçı, Kars Akyaka İlçesi İncedere Köyü’nden köylümdür, “Karakol ailesi”nin partidaşı ailesi, dostumuzdur; umarım, bilgilendirici bu yazıyı okur, bir açıklama gönderir, ben de 11 Ekim 2023 Çarşamba günkü yazımda paylaşırım.

 

Gelelim 27 Eylül 2023 Çarşamba günkü KURULTAYDA KEMAL KILIÇDAROĞLU VEYA ÖZGÜR ÖZEL KAZANIRSA!.. VE KARS’IN “BÜYÜKERŞEN”İ!.. https://bakikarakol.com/kurultayda-kemal-kilicdaroglu-veya-ozgur-ozel-kazanirsa-ve-karsin-buyukerseni/ başlıklı yazımda //Sonucu bakımından işlevi, önemi ağır ve anlamlı olan 38’in Olağan Kurultay’da Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu da, Özgür Özel de seçilse, 31 Mart 2024 Yerel Seçimleri’nde, memleketim Kars’tan Belediye Başkanlığı seçimini açık ara kazanacak biri var.

Aday olur mu?

Bilemem.

Kendisiyle konuşmadım; ama konuşacağım.

CHP onu aday gösterir mi?

Bilemem.

Ama bildiğim şu:

O kişi adaylığı kabul ederse, CHP de onu aday gösterirse, açık ara kazanmakla kalmaz, “Kars’ın Büyükerşen”i* olur, Kars’ı “Eskişehir” yapar.

CHP’den Kars Belediye Başkanlığı için şimdiden –adlarını yazmayacağım- 2 aday var; onlara –kızacaklar ama- Kars Belediye Meclisi üyeliğini, ardından sırayla “Belediye Başkan Vekili” görevini düşünmelerini öneririm…

*Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen// tümcelerimle sözünü ettiğim kişiye:

Bu tümcelerimin yer aldığı yazımın yayınlandığı gün “Kars’ın Büyükerşen’i” dediğimle saat 16.00 sıralarında telefonla konuştum.

“Partim, teşkilatım aday gösterirse, olurum” dedi; sorum üzerine, bu sözünü, adını, soyadını, adının önündeki unvanlarını yazmama izin verdi; ben de yaklaşık yarım saat sonra X hesabımdan BUGÜN YAYINDA OLAN YAZIMDA SÖZÜNÜ ETTİĞİM “… VE KARS’IN BÜYÜKERESN’İ” DEDİĞİM KİŞİ “GENEL CERRAH PROF. DR. BARLAS SÜLÜ”DÜR… AYRINTISINI, 4 EKİM 2023 ÇARŞAMBA GÜNKÜ YAZIMDA YAZACAĞIM… UMARIM CHP GENEL MERKEZ VE KARS CHP İL, İLÇELER YÖNETİMİ DİKKATE ALIR, DEĞERLENDİRİR… https://twitter.com/BakiKarakol/status/1707054089836671270 paylaşımında bulundum.

 

Barlas Sülü’yü, Kafkas Üniveristesi’ndeki (KAÜ’deki) görevinden/işinden,  CHP’den Kars Milletvekili adayı olmasından ötürü herkes tanıyor.

İlişkilerinden olum etkilenmeyen Karslı hemşerime rastlamadım.

Herkesteki düşünce, “CHP adayı olur ama başka partilerden de oy alır ve açık arayla kazanır. Donanımlı, deneyimli Belediye Meclis üyeleriyle iyi işler yapar; Kars’ı, biz Karslıları kalkındırır. Bir yıl içinde Kars’ın Yılmaz Büyükerşen’idir. Biz onu en az iki dönem Kars Belediyesi’nin başında görmek istiyoruz. Umarız CHP bir arıza yapmaz, rahatlıkla kazanacağı seçimi, kazanamayacak adaylardan birine ikram etmez” biçiminde.

 

Karslı hemşerilerim, Kars’ta kaldığım 3,5 ay içinde, kişiliğime, gazeteciliğime güvendikleri için bana konuştular.

Tek istekleri, ad ve soyadlarının yazılmamasıydı.

Yazmadım.

 

Yazımda, onların söylediklerini harmanladım, onların sesi olmaya çalışım; kendimden kattığım tek bir sözcük, düşünce yoktur.

 

Başarabildiysem, bana ne mutlu.

 

Bana güvendikleri, yalın dille konuştukları için hemşerilerime teşekkür ediyorum.

Bilmelerini, bilinmesini isterim ki, İstanbul’da otursam da, her zaman emirlerinde, hizmetlerindeyim.

Çünkü ben bir Kars ve Karslı sevdalısıyım…

KURULTAYDA KEMAL KILIÇDAROĞLU VEYA ÖZGÜR ÖZEL KAZANIRSA!.. VE KARS’IN “BÜYÜKERŞEN”İ!..

150 150 bakikarakol

Deniz Baykal, CHP Genel Başkanı iken, sağ siyasetin dilden, gündemden düşürmediği söylem:

“Deniz Baykal, CHP’nin başından gitmedikçe, CHP iktidar olamaz.”

Doğru söylemdi.

topluma yer etmişti; söylemeyen yoktu gibiydi.

Sağ siyaset, bu söylemi siyasi çıkarı/kazanımı için yapıyordu, yaptırıyordu.

Şimdi de Kemal Kılıçdaroğlu için söylüyor, söyletiyor, gündemde tutuyor.

Yalan değil, doğru!

Doğru olmayan…

“Ben bir Genel Başkan olarak partimin sadece bugününü ve yakın geleceğini değil, uzun hedefli yapısını da düşünüyorum ve düşünmek zorundayım. Hiç kimse unutmasın, gemiyi limana sağlam götürmek yine kaptanın görevidir. Kaptan olarak gemiyi limana sağlam götüreceğimi herkes bilsin. Benim CHP kültüründen öğrendiğim, aldığım en büyük derslerden birisi de budur” https://www.ntv.com.tr/turkiye/kilicdaroglukaptan-olarak-gemiyi-limana-saglam-goturecegim,JGI8HSyyckWDO8NPbLzcQw diyen/diyebilen Kılıçdaroğlu’nun sözleriyle ciddi biçimde çelişmesi, “CHP kültürü”nden ve kendinde “kaptan” diye söz etmesi/edebilmesi, haşatını çıkardığı gemiyi limana sağlam götürmekten dem vurması/vurabilmesi!

Soros Vakfı kurucusundan CHP’li mi olur?!

Dahası…

Kılıçdaroğlu, Baykal’dan ayırlı (farklı) olarak, bugün sokacağa çıkacak, vatandaşlarla yüzleşecek, CHP’lilerle bile biraya gelemeyecek durumdadır!

“Hayır, doğru değil” diyorsa/diyebiliyorsa, buyursun kanıtlasın, görelim.

Yapamaz.

Alacağı tepkileri çok iyi kestiriyor, biliyor.

 

Dün (27 Eylül 2023 Salı) Parti Meclisi (PM) toplandı, 38’inci Olağan Kurultay gününü belirledi:

4-5 Kasım 2023.

4 Kasım Cumartesi günü “Genel Başkan”, 5 Kasım günü “Parti Meclisi Üyeleri” ile “Yüksek Disiplin Kurulu Üyeleri” seçimi yapılacak.

Genel Merkez yöneticilerinin “Devrim niteliğinde olacak” –bu sözü etmelerine gülerim- dedikleri “Tüzük değişikliği” ise 25-26 Kasım 2023 günlerinde gerçekleşecek.

 

Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ile yönetiminin nasıl bir “devrimci” olduklarını gördük, olabileceklerini de öngörüyor, biliyoruz!

 

“Genel Başkanlık” için şu durumda adaylıkları konuşulan 2 aday var; bunlar, Özgür Özel ve Örsan Öymen.

Kılıçdaroğlu adaylığını açıklamadı, Kurultay delegesi imza verip aday gösterirse aday olacağını/olabileceğini dillendirdi.

 

İstifa etmeyeceksin, Genel Başkanlık koltuğunda oturacaksın, Kurultay delegelerinin “ayarlanması”nda her dümeni çevireceksin, çevirteceksin, sonra da onlardan, seni aday göstermelerini bekleyeceksin!

Oldu, sağ seçmeniz ya, biz de kandık!

Aday gösterileceğin o kadar belli ki!

Aday gösterilmezsen bile kazanan gene sen, senin “Soros mayalı zihniyet”in olacak!

 

Tanrı aşkına, nasıl bir “Genel Başkanlık yarışı” ki, adaylardan biri hala “Genel Başkan” ve bir başka “Genel Başkan adayı”nın –Özgür Özel’in- adaylığını, aday Özgür Özel’den önce kendisi açıklıyor!

Ve bu Özgür Özel, İzmir CHP İl Kongresi’nde “Kemal Kılıçdaroğlu’nun yayındayız” diye bağırtılan gençlere yanıt verirken, kendisinin de Kılıçdaroğlu’nun yanında olduğunu haykırıyor!

Adı da “değişim”!

Pardon!

 

Yani…

Ha Kılıçdaroğlu kazanmış, ha Özgür Özel!

 

Büyük olasılıkla Kurultay bu iki aday arasında geçer.

 

Sürpriz olur mu?

Bilemem.

Ama şunu derim:

Ortada “değişim” falan yok, parti tabanının ve toplumun gazı alınmak isteniyor!

Ancaaak!..

Bunun bedeli çok ağır olur, olacak!

 

Özgür Özel, hele de Kemal Kılıçdaroğlu kazanırsa –ki öyle görünüyor- CHP, 31 Mart 2024’deki Yerel Seçimleri’nde beklentilerin üzerinde ağır yenilgi alacak; en geç 7 Mayıs 2028’deki Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimleri’nde yüzde 7’lik ülke barajını aşmayacak!

Çünkü…

CHP tabanı, “kapalı kapıların ardında pazarlıklar yapmakta usta” Kemal Kılıçdaroğlu’ndan, onun siyasi kadrosundan, zır cahil danışman ordusundan, kayyum gibi atanmış Milletvekillerinden bıktı, usandı; kurtulmak çabasında; kandırılmak, aldatılmak, hayal kırıklıkları yaşamak istemiyor; ya sol partilere yönelecek, ya sandığa gitmeyecek, ya yeni bir siyasi parti kurulmasına öncülük edecek.

 

Tam burada belirtmeliyim:

Usumdaki (aklımdaki) yeni siyasi partinin adı “Demokratik Laik Parti (DLP)”; “Genel Başkan” da “Prof. Dr. Av. Ümit Kocasakal”.

 

Sonucu bakımından işlevi, önemi ağır ve anlamlı olan 38’in Olağan Kurultay’da Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu da, Özgür Özel de seçilse, 31 Mart 2024 Yerel Seçimleri’nde, memleketim Kars’tan Belediye Başkanlığı seçimini açık ara kazanacak biri var.

Aday olur mu?

Bilemem.

Kendisiyle konuşmadım; ama konuşacağım.

CHP onu aday gösterir mi?

Bilemem.

Ama bildiğim şu:

O kişi adaylığı kabul ederse, CHP de onu aday gösterirse, açık ara kazanmakla kalmaz, “Kars’ın Büyükerşen”i* olur, Kars’ı “Eskişehir” yapar.

CHP’den Kars Belediye Başkanlığı için şimdiden –adlarını yazmayacağım- 2 aday var; onlara –kızacaklar ama- Kars Belediye Meclisi üyeliğini, ardından sırayla “Belediye Başkan Vekili” görevini düşünmelerini öneririm…

 

*Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen

KARS’IMDAN, KARSLIMDAN BİR-İKİ NOT…

150 150 bakikarakol

31 Mayıs 2023 Çarşamba günlü “BAŞLIK, GAZETECİ-TELEVİZYONCU ÖZLEM GÜRSES’TEN: İKTİDAR, ENKAZINI DEVRALDI”!.. https://bakikarakol.com/baslik-gazeteci-televizyoncu-ozlem-gursesten-iktidar-enkazini-devraldi/ başlıklı yazımı şöyle bitirmiştim:

“Kıymetli, can okurlarım…

Sevdalısı olduğum Kars’ıma üç yıldır gidemedim; 4 Haziran 2023 Pazar günü gidiyorum.

Yıllardır süre gelen seçim haksızlıklarının yorgunluğundan ve içime sindiremediğim bu son seçimlerin havasından sıyrılmak için sevdalısı olduğum Karslımla Eylül 2023 başlarına kadar olmayı planlıyorum.

Haftalık yazılarımı yazabilecek miyim?

Bilmiyorum.

Twitter paylaşımlarım ara ara olacak.

Görüşmek umuduyla.

Sevgi ve saygılarımla…”

 

Pazar (17 Eylül 2023 Pazar) günü, sevdalısı olduğum Kars’ımdan döndüm.

 

105 gün içinde Kars’ımda ve Kars’ım gibi sevdalısı olduğum Karslımda gördüklerimi, dinlediklerimi özetleyerek, sizlerle paylaşmak isterim.

 

31 Mart 2019 yerel seçimlerinde HDP’den Kars Belediye Başkanı seçilen, Kars HDP Milletvekili Ayhan Bilgen 2 Ekim 2020 günü İçişleri Bakanlığı tarafından görevinden alındı; aynı gün, şimdi Burdur Valisi olan, Kars Valisi Türker Öksüz kayyum atandı.

 

Kayyum yönetimi Kars’a, Karslıya dişe dokunur hizmet yapmamış; yapmadığı gibi sorunların birikmesine, artmasına neden olmuş.

Karslı, kayyum yönetimine ulaşamıyor, uluşsa da bir sonuç alamıyor.  Hindistan’da nasıl ki kutsal ineklerden geçilmiyorsa, Kars’ta da başıboş köpeklerden geçilmiyor.

Bu tümce size sıradan gelmesin, başıboş köpekler Kars’ın, Karslının ve Kars’a gelenlerin ciddi sorunlarından biri.

 

Kayyum yönetiminden ağzı yanan Karslı, 31 Mart 2024’te yapılacak yerel seçimlere çok önem veriyor ve umudunu, beklentisini Mart 2024 seçimlerine bağlamış; o yüzden ince eleyip sık dokuyor.

 

Zaten Karslı, 14 Mayıs 2023’te Cumhurbaşkanlığı 1’inci tur ve Milletvekili seçimleriyle 28 Mayıs 2023’te Cumhurbaşkanlığı 2’inci tur seçimlerinde Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimlerini kazanamamasına burnundan soluyor.

CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na kızmayan, istifa etmemesine, Genel Başkanlık yarışında yer almaya kalkmasına öfkelenmeyen yok.

 

İkinci sırada İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, üçüncü sırada Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, dördüncü sırada Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, beşinci sırada Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ağır yeriliyor; yerilmeyen Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal.

 

Kars’ta Mart’taki seçimleri kim kazanır?

Kazanacak üç parti var:

HDP/Yeşil Sol Parti, CHP, AKP.

Kayyum yönetiminden ağzı yanan Karslı, kayyuma neden olduğu için HDP/Yeşil Sol Parti’ye ve kayyum atadığı için de AKP’ye sıcak bakmıyor; CHP iyi bir aday çıkarırsa ve eski ittifak ortaklarından destek görürse, kazanabilir; yoksa seçim HDP/Yeşil Sol Parti ile AKP arasında geçer.

MHP aday çıkarsa bile kazanamaz; şimdiden, MHP’nin, AKP adayını destekleyeceği konuşuluyor.

İyi Parti, Deva, Gelecek, Saadet, Yeniden Saadet, Demokrat parti, başka partiler ve bağımsız adayın/adayların Kars Belediye Başkanlığı seçimini kazanmaları olası değil.

 

Karslı, yaşam (hayat) pahalılığından, enflasyondan, peş peşe yapılan zamlardan, çalışanlara ve emeklilere düşük zam verilmesinden, işsizlikten, açlık ve sefaletten vb ötürü AKP’ye, AKP’nin diğer ortaklarına Karslı seçmen öfkeli, oy vermeyi düşünmüyor; her geçen gün Erzurum’a bağlı hale gelmeye, getirilmeye öfkeli.

 

Kars’ımda bir de “tabela” olayı var ki!..

Böylesine pes yani!

Bu kadar mı cahillik olur, yanlışlık yapılır?!

Aile izin verirse yazacağım.

Umarım ayırt (fark) edilir, tabeladaki eksiklik giderilir, yanlışlık düzeltilir, ben de güzel bir yazı yazarım.

 

Kars’ımın, Karslımın sorunları yazmakla, anlatılmakla bitmez; bu yazımda yüzde bir-ikisini yazabildim; ama söz zaman zaman yazacağım.

 

BAŞLIK, GAZETECİ-TELEVİZYONCU ÖZLEM GÜRSES’TEN: “İKTİDAR, ENKAZINI DEVRALDI”!..

150 150 bakikarakol

14 Mayıs 2023’teki Cumhurbaşkanlığı 1’inci tur oylamasında ve 28’inci Dönem Milletvekili oylamasında ve de 28 Mayıs 2023’deki Cumhurbaşkanlığı 2’inci tur oylamasında Türk seçmeni “seçmenlik görevi”ni yapmamış, yapamamış, Cumhurbaşkanını ve Milletvekillerini seçmemiş, seçememiştir!

100 bin imzayla “Cumhurbaşkanı adayı” olan iki aday dışında –ki, onlarda da kimi siyasi parti Genel Başkan ve Genel Merkez Yönetimi’nin parmağı, yönlendirmesi var- Cumhurbaşkanı ve Milletvekili adaylarını, Genel Başkanlar, Genel Merkez Yönetimleri belirlemişler,  seçmene de “Sandığa git, bizim seçtiklerimize oy ver” demişler; başka seçeneği olmayan seçmen denileni aynen yapmış!

 

Bir kere yine yazayım:

Oy vermek, seçmek değildir!

“Seçim”in ilk aşaması “seçmek”tir, ikinci aşaması “oy vermek”tir, son aşamaları “adil olmak”tır, “güvenlik”tir, “güvenirlilik”tir ve “dürüst sayım”dır!

 

22 Temmuz 2007’deki Genel, Yerel seçimlerinden ve 10 Ağustos 2014’deki ilk kez Cumhurbaşkanının halk tarafından seçildiği seçimden bu yana seçimler -ne acıdır ki- “adil” ve “güvenli” olmuyor!

 

Evet, 14 Mayıs 2023’teki Cumhurbaşkanlığı 1’inci tur ve Milletvekili Genel Seçimleri ile 28 Mayıs 2023’deki Cumhurbaşkanlığı 2’inci tur seçimleri de “adil” ve “güvenli” olmamıştır!

 

Milletvekilinde kazandığı resmen açıklanan “Cumhur İttifakı, Cumhurbaşkanlığında da kazandığı resmen açıklanan Cumhur İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olsa da; gerçekte Milletvekilinde kazanan, Millet İttifakı’dır, Cumhurbaşkanlığında ise Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’dur!

Tarih, bu gerçeği kaydetmiştir, gelecek kuşağın bilgilerine sunacaktır!

İşte o zaman, kimi torunlar, yaşamlarını, geleceklerini karartan büyükbabalarından, dedelerinden, babaannelerinden, anneannelerinden utanacaklar, onlar için ağır yergilerde bulunacaklar!

 

Şu günlerde CHP’de, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkanlıktan çekilmesi konuşuluyor.

Önce anımsatırım:

Hile hurda olmasaydı, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) kimi yaşananlara duyarsız kalmasaydı, 14 Mayıs 2023’teki Milletvekili seçim sonuçlarını yasal süre içinde resmi olarak açıklamayıp Cumhurbaşkanlığı 2’inci turu sonrasına -30 Mayıs 2023’e- bırakarak, 2’inci turu etkileme, yanlı davranma yoluna gitmeseydi; 2’inci turun gerçek kazananın “Kemal Kılıçdaroğlu” olduğunu açıklasaydı, Kemal Kılıçdaroğlu, Millet İttifakı “Mutabakatı” gereği, CHP Genel Başkanlığı’ndan istifa edecekti!

Sonra da…

Kemal Kılıçdaroğlu “Devam” dememeliydi, olağanüstü Kurultay takvimi belirlemeliydi, kendisinin aday olmayacağının sinyalini vermeliydi.

Yapmadı.

Zaten yapmayacağını öngörüyordum.

Çünkü…

Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’nin de kurucusu dünya lideri Kemal Atatürk siyasi çizgisinde değildir; İsmet İnönü ve “Bankamatik Milletvekili” merhum Deniz Baykal siyasi çizgisinde.

Ayrıntısına girmeyeceğim.

Ama…

Deniz Baykal’ın kızı “siyaset cahili” Aslı Baykal’a söyleyecek bir çift sözüm var:

Aslı Baykal, 28 Mayıs 2023 Pazar gecesi saat 22.00’da @asliibaykal twitter hesabından şu paylaşımda bulunuyor:

Diktator Kılıçdaroğlu CHPyi yemeğe devam etme kararı aldı. Vebali buna destek olan herkesin boynuna olacaktır!” https://twitter.com/asliibaykal/status/1662896670516862980

Twitterının altına yazdım; yaklaşık 25 saat sonra da (29 Mayıs 2023 Pazartesi saat 22.42’de) @BakiKarakol Twitter hesabımdan “https://twitter.com/asliibaykal/status/1662896670516862980… TİVİTİNDE KILIÇDAROĞLU’NA “DİKTATÖR” DİYEN ASLI BAYKAL, BABASI MERHUM DENİZ BAYKAL’A DA “DİKTATÖR” DEDİĞİNİN AYIRTINDA DEĞİL! ÇÜNKÜ KILIÇDAROĞLU, BABASININ SİYASİ ÇİZGİSİNDEN GELİYOR! ASLI BAYKAL TİVİTİNİN 2’İNCİ TÜMCESİNDE DE ZIVALIYOR! HADDİNİ BİLSİN!..” diye yazdım.

 

Aslı Baykal, siyaseten haddini bilir mi, bilecek mi?

Bilemem.

Ama bilsin ki:

Ne Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’si, ne Deniz Baykal’ın CHP’si, ne Bülent Ecevit’in CHP’si, ne İsmet İnönü’nün CHP’si ve diğerlerinin CHP’si, Kemal Atatürk’ün CHP’si değil!

Özünde köklü, sağlam bir “merkez partisi” olan CHP’yi, beşik gibi salladılar; Deniz Baykal’la başlayan “sağa kayma”, Kemal Kılıçdaroğlu ile sağın da sağına savruldu!

Ve sen Aslı Baykal, hastalığından ötürü Milletvekili görevini yapmadan Milletvekili maaşı aldığı için tarafımdan “Bankamatik Milletvekili” sözcükleriyle tanımlanan baban Deniz Baykal’ın siyasi veballerini boynunda taşıyorsun!

 

Yazımı, gazeteci-televizyoncu Özlem Zengin’in 28 Mayıs 2023 Pazar gecesi saat 20.15’te Tele 1 TV ekranlarından seçim sonuçlarına ilişkin son verileri paylaşırken ettiği, her şeyi çok güzel anlatan/özetleyen şu manşet sözüyle bitireyim:

“İKTİDAR, ENKAZINI DEVRALDI”!.. https://twitter.com/BakiKarakol/status/1662870230626910208

 

*

 

Kıymetli, can okurlarım…

Sevdalısı olduğum Kars’ıma üç yıldır gidemedim; 4 Haziran 2023 Pazar günü gidiyorum.

Yıllardır süre gelen seçim haksızlıklarının yorgunluğundan ve içime sindiremediğim bu son seçimlerin havasından sıyrılmak için sevdalısı olduğum Karslımla Eylül 2023 başlarına kadar olmayı planlıyorum.

Haftalık yazılarımı yazabilecek miyim?

Bilmiyorum.

Twitter paylaşımlarım ara ara olacak.

Görüşmek umuduyla.

Sevgi ve saygılarımla…

ETİK SİYASET, DOĞRU ÜZERİNDE, DOĞRU BİÇİMDE, DOĞRULAR VE DOĞRUCULARLA YAPILIR, KAZANILIR!..

150 150 bakikarakol

Ben, İşçi Sınıfı Bilimi’ne, dünya lideri Kemal Atatürk’ümün düşüncelerine, söylem ve eylemlerine, Demokratik, Laik Cumhuriyeti’ne, Türkiye’sine, Devrim ve İlkeleri’ne, en büyük yapıtlarından Cumhuriyet Halk Parisi’ne vb inanırım, güvenirim; çünkü “ben” yok, “biz” var; çünkü tam bağımsızlık, egemenlik, özgürlük, ayrışmasızlık, kaynaşma, kalkınma, çağdaşlık, emeğe, insan, insanlığa, inanca saygı, yardımlaşma, emperyalizme, emperyalistlere, emperyalistlerin yerel işbirlikçilerine kararlı karşıtlık, gerçekçilik, doğruluk vb var.

 

Sayamadığım daha başka nedenlerden ötürü CHP’li olmama karşın, merkez sağ siyasetten gelen ve ülkede “Çoban Ateşi Hareketi”ni başlatan Sağlık eski Bakanı Rıfat Serdaroğlu’nun doğru ve temiz söylemlerde bulunması, aynı içerikte yazılar yazması, siyasi parti kurması, adını da “Doğru Parti” koyması, parti yönetimindekileri “doğru” düşünen, doğru siyasalar üreten, doğru siyasi söylemlerde bulunan insanlardan seçmesi, başından dikkatimi çekmiştir.

İçlerinde, ekonomist yazar, gazeteci Meriç Köyatası, 1960’lardan beri Kars Akyaka’dan aile dostunun oğlu Sivil Havacılık –eski- Genel Müdür Yardımcısı Oktay Erdağı olunca daha bir dikkat kesildim, ilgi duydum.

 

Şu “ittifak”lar olayı gündeme gelince, doğruları söyleyen siyasi kadronun partisi Doğru Parti’nin, partim CHP’min, oluşumunda öncülük ettiği Millet İttifakı’nın içinde yer almasını “arzulama” derecesinde istedim.

Olmadı.

Doğru Parti de, Ata İttifakı’nda karar kıldıı; ama uzun sürmedi, ayrıldı.

 

14 Mayıs 2023 seçim sürecinde Doğru Parti’nin Millet İttifakı’yla ortak hareket etmesinin yararlılığını, Doğru Parti Yatırım, Altyapı ve Ulaştırmadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Oktay Erdağı’yla paylaştım.

Kıymetli hemşerim, partim CHP’min Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP içinde yalnız bırakıldığını vurguladıktan sonra, CHP ile Doğru Parti arasındaki görüşmelerin CHP Parti örgütü ve Örgüt Yönatimi’nden sorumlu İstanbul Milletvekili Oğuz Kaan Salıcı üzerinden yürütüldüğünü söyledi,  “Ancak hiç bir ilerleme kayıt edilemedi” dedi, ekledi:

“Çünkü Sayın Salıcı seçimleri zaten kazandıklarını, bu görüşmelerin ise sadece formaliteden ibaret olduğu düşüncesindeydi. Daha sonra Sayın Karayalçın devreye girdi. Ancak yeterli zaman olmadığı için detaya girilemedi ve özellikle de bizim partinin seçim güvenliği konusundaki detaylı çalışmaları Sayın Kılıçdaroğlu’na birinci ağızdan anlatılamadı.  Buna rağmen bizim Sayın Genel Başkanımız tarihi bir konuşma yaparak,  kayıtsız, şartsız, amasız, fakatsız Sayın Kılıçtaroğlunu desteklediğimizi açıkladı.”

(İzmir CHP eski Milletvekili Atilla Sertel’in, Erdağı ile ilgili savına değinmeyeceğim; CHP yönetiminin, Erdağı’yı dinlemesini önereceğim.)

 

Bir haftadan fazladır Sinan Oğan’la uğraşan, gün tüketen Kemal Kılıçdaroğlu’nun, doğruları doğru biçimde söyleyen Doğru Parti’nin Genel Başkanı Rıfat Serdaroğlu’yla görüşmeyi düşünmemesini anlamlandıramadım.

Acaba Doğru Parti kaynaklı bir neden mi vardı?

Oktay Erdağı’dan başka iki kişi tarafından da bilgilendim:

Biri, Doğru Parti Genel Başkanı Rıfat Serdaroğlu’ydu ve “Kemal Beyin bizimle işbirliği yapmasını başta Akşener, Uysal, Sivas katliamcısı ve iki AKP larvası engellediler. ‘Akşener hariç, bunları yanına alma’ demiştim. Kemal Beye ve ülkeye çok zarar verdiler. Ülkemizin en kalitesiz Meclisi ortaya çıktı. Daha çok zarar verecekler. Anayasa değişikliği gündeme gelince, hepsi siyasi ümmetçilerle beraber olacak. Kemal Bey yanıldığını anladı ama artık çok geç. Selamlar” diyordu.

Diğeri, Doğru Parti Siyasi İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Haydar Çakma’tı; o da “CHP, mevcut ittifakın seçilmek için yeteceğini düşündü; bir de, ittifak üyelerini rahatsız etmemek için başka partilerle ilgilenmediler. Bizim çabalarımızla görüşmeler oldu ve desteğimizi resmen açıkladık.”

 

Belirtmeliyim ki, 19 Mayıs 2023 Cuma gecesi Tele 1 TV’de canlı yayınlanan Gazeteciler Masası programında Doğru Parti’nin Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Meriç Köyatası’nın 14 Mayıs 2023 Pazar günkü seçim sonuçlarına ilişkin hesaplamaları, söylemleri, bilgilendirmeleri, önerileri, yergileri harikaydı!

 

Ve…

Bugün Çarşamba; 28 Mayıs 2023 Pazar’a 4 gün var, 5’inci gün Cumhurbaşkanlığı ikinci tur için sandığa gideceğiz.

Israrla vurgulamalıyım:

Kemal Kılıçdaroğlu, bugün (Çarşamba) olmazsa yarın, yarın (Perşembe) olmazsa öbürkü gün, öbürkü gün (Cuma) olmazsa Cumartesi günü Doğru Parti Genel Merkezine gitmeli, Doğru Parti Genel Başkanı ve Genel Merkez Yönetimi ile görüşmeli!

Yararı olacaktır!

 

İkinci turda Cumhurbaşkanlığı seçimi kazanılmalı!

Ülkenin ve halkın başka şansı, başka seçeneği yok!

 

Siyaset cahiller ile siyaset yapılmaz, siyasi yol yürünmez!

Yakınlarda da olsa, siyaset cahillerinden arınmak gerek!

 

Etik (ahlaklı) siyaset, doğru ve doğrular üzerinde, doğru biçimde, doğrular ve doğrucularla yapılır, kazanılır!..

KILIÇDAROĞLU 11 GÜNDE NE YAPMALI?!.

150 150 bakikarakol

AKP ağırlıklı Cumhur İttifakı 14 Mayıs 2023 Pazar günkü Cumhurbaşkanlığı ve 28’inci dönem Milletvekili Genel Seçimi’nde gene yaptı yapacağını!

Halk iradesine gene parmak soktu!

Bu kez ayrıca ıslak imza sonucunu engellemek, geciktirmek için itiraz üstüne itiraz kurnazlığına gitti!

 

Millet İttifakı ne yaptı?

Sandıkların korunmasına, ıslak imza alınmasına odaklandı, AKP’nin ve Cumhur İttifakı’ndaki bileşenlerinin yapabileceklerini öngöremedi, iki milyon civarında oy kaymalarına karşın Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kaldığını açıkladı; bununla yetinmedi, bu sonucun kesin olduğunu özellikle vurguladı!

Aceleleri neydi?!

Tanrı aşkına, Ankara CHP Milletvekili deneyimli siyasetçi Levent Gök’ün “Esas seçim şimdi başlıyor” https://halktv.com.tr/siyaset/son-dakika-chpden-ikinci-tur-aciklamasi-esas-secim-simdi-basliyor-739414h demesi ne demek?!

 

Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı, partim CHP’nin Genel Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun doğrularına, yanlışlarına ne bu yazımda, ne bundan sonraki yazımda değinmeyeceğim, 28 Mayıs 2023 Pazar gününden sonraki günlerde değineceğim.

Ancak…

Millet İttifakı ortaklarından Deva Partisi’den, Atatürkçü askerler uydurma suçlarla tutuklanıp yargılanırken, o zaman AKP iktidarının Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in, CHP listesinden Ankara 1’inci Bölge 4’üncü sıradan aday gösterilmesine karşı çıkmaması, bu konudaki haklı yergilere, tepkilere, Ergin’nin adaylığının partisi Deva’nin içişleri olduğunu, buna karışamayacaklarını söylemesi –daha başkaları da var- doğru ve şık değildi!

Tam burada sorayım:

İttifak içindeki partilerden biri, 21 Nisan 2019 günü Ankara’nın Çubuk ilçesine bağlı Akkuzulu Köyü’nden, Hakkari’nin Çukurca ilçesinde PKK’lı teröristlerle çıkan çatışmada üç arkadaşıyla birlikte şehit olan Er Yener Kırıkcı’nın cenaze töreninde kendisini linç etmek isteyenlerden biri, örneğin yumruk atan inek hırsızı –eyleminden sonra eli öpülen, korunup kollanan- Osman Sarıgün’ü, CHP listesinden kazanacak ilden ve sıradan aday gösterilmesi dayatsaydı, ona da mı sessiz kalınacaktı, boyun eğilecekti?!

 

Geçiyorum…

 

Mitinglerinde hep “ben” diyen Kemal Kılıçdaroğlu, hiç CHP’den söz etmedi ve hiç CHP’ye oy istemedi!

Ama ortaklardan örneğin İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Cumhurbaşkanlığı mitinglerinde her keresinde “Bir oy Kemal’e, bir oy Meral’e” dedi, arkasından partisinin adını söyledi durdu!

Başka söyleyip duranlar da vardı!

CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ile Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş da konuşmalarında ne 28’inci dönem Milletvekili Seçimi’ne değindi, ne CHP’ye oy istedi!

Atatürk, hiç birinde yoktu!

Kılıçdaroğlu’nda da!..

Neden acaba?!

 

Ben, 14 Mayıs 2023 seçiminde ve sürecinde gördüm ki…

Kılıçdaroğlu…

Sözde deneyimli, kurmay siyasetçiler ve de danışmanlar tarafından kuşatılmış!

Oysa yalnız!

Kılıçdaroğlu’nun, siyasa/siyaset üreten kadrosu da yokmuş!

 

Bugün 17 Mayıs 2023 Çarşamba; ikinci turun yapılacağı 28 Mayıs 2023 Pazar gününe 11 gün var.

Kılıçdaroğlu bu 11 günde ne yapmalı?

Bana göre, aynı zamanda önerim:

Sözde deneğimli, kurmay siyasetçilerden, siyasi konularda hiçbir şey bilmeyen, öngörü yoksunu danışmanlardan ve başka kadrolardan arınacak; dünya lideri Kemal Atatürk’e, O’nun CHP’sine, O’nun devrim ve ilkelerine dönecek, sıkıca sarılacak; görsel sunumlarında/paylaşımlarında NUTUK’tan söz edecek, alıntılar yapacak; GENÇLİĞE HİTABE’yi okuyacak; diplomasi dilini bırakacak, anlaşılır halk diliyle konuşacak; muhalefette iken söylediklerini iktidarın kopya ettiğini, muhalefette söylediklerini iktidara yaptıranın, iktidarda yapacaklarının somut belgesi, kanıtı olduğunu bıkmadan anlatacak vb…

 

Yazımı, dün (16 Mayıs 2023 Salı) saat 20.22’deki paylaşımımla bitireyim:

 

“DİP DALGA”DAN YÜKSELEREK GELEN SES:

“İKİNCİ TURDA YÜZDE 70’LE KILICDAROĞLU’NA KAZANDIRACAĞIZ!..”

ÖNEMSİYORUM, CİDDİYE ALIYORUM!..

NOT ETTİM PAYLAŞTIM, LÜTFEN SİZ DE NOT EDİN PAYLAŞIN!.. https://twitter.com/BakiKarakol/status/1658523289822560258/analytics  

DÜŞÜNÜN, SORGULAYIN, DÜŞÜNCENİZİ SOMUTLAŞTIRIN, KARARINIZI VERİN, SANDIĞA AKIN EDİN!..

150 150 bakikarakol

Geçen hafta (3 Mayıs 2023 Çarşamba) yazamadım.

Şundan:

Rahmetli babam Karslı Hacı Ahmet Karakol’un dayısı oğlu Alaattin Karakaş yaşama gözlerini kapadı. https://twitter.com/BakiKarakol/status/1653159264305795074

Benim için “amca” değerinde olan Alaattin Karakaş’ın yaşamını yitirmesinden derinden etkilendim; denememe karşın yazamadım; bu kez başarabilecek miyim, bilmiyorum.

Hoşgörün.

 

*

 

5 Mayıs 2023 Cuma gecesi, 26’ıncı Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral İlker Başbuğ, Sözcü TV’deydi. https://www.sozcu.com.tr/2023/gundem/ilker-basbug-sozcu-tvde-7674498/

Canlı yayın sırasında (saat 21.00) değil, Cuma’nın Cumartesi’ye devrildiği ilk saatlerde tekrarını izledim.

Başbuğ, son kitabı “Gazi Mustafa Kemal Anlatıyor İdealim: Çağdaş Türkiye”de, “İnsan Atatürk”ü anlatmaya çalıştığını ve “İnsan Atatürk”ün “düşünce”ye verdiği önemi dile getiriyordu.

 

Evet, dünya lideri Kemal Atatürk “düşünce”ye önem veriyordu çünkü kendisi bir “düşünce adamamı”ydı; ama bundan önce “düşünme”ye daha çok önem veriyordu.

“Düşünme”nin “düşünce”den öncelikli, “düşünce”nin başlangıç süreci olduğunu biliyordu.

O nedenle Kemal Atatürk’ün yaptığı en büyük devrimi “Düşünme Devrimi” idi; ama karşıtlarının, düşmanlarının en rahatsız oldukları, korktukları, gün yüzüne çıkarılmasını, Türk halkının bilmesini istemedikleri “devrim”i bu devrimdi.

O, halkının ve de halkların “düşünen insanlar” olmalarının derdindeydi.

 

Düşünen insan, sorgulayan, yargılayan, düşünce ve düşünceler, sorunlara çözümler üreten, bulan insansındır; doğruyla gerçeği, yalanla doğruyu vb ayırt eder, kanmaz, kandırılmaz.

 

Bana göre düşünmeyen insan, üretmeyen insana benzer; düşünmeyen toplumlar da, üretmeyen toplumlara…

Düşünmeyen insan başkasına, üretmeyen toplum başka toplumlara bağlıdır; bu bağlılığın sonu “bağımlılık”tır; bunun da sonu “özgürlüğü, egemenliği, bağımsızlığı yitirmek, köle olmak”tır.

 

4 günün bitiminde (14 Mayıs 2023 Pazar), Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimleri için sandığa gideceğiz, oy kullanacağız.

Buradan önerim:

Lütfen düşünün, değerlendirin, sorgulayın, yargılayın, düşüncenizi somutlaştırın, kararınızı verin, sandığa gidin, oyunuzu kullanın.

Böyle yaparsanız, en doğru eğleme imza atmış olursunuz.

 

Ben; bir Atatürk, CHP, Türkiye, Türk halkı, insan ve insanlık, barış, kardeşlik, özgürlük vb sevdalısı olarak, Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na ve partim CHP’me oy vereceğim.

AKP ve Cumhur İttifakı içinde yer alan siyasi ortaklar artık gitmeli; çünkü yordular, ayrıştırdılar, ekonomiyi dibe vurdurdular, hayalleri, umutları, manevi dünyamızı hasarladılar, güveni, itibarı, saygınlığı yok ettiler vb!

Daha fazlaya gerek yok!

 

7 Mayıs 2023 Pazar günü Erzurum’da, İstanbul Büyükşehir ve Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Yardımcısı adayı Ekrem İmamoğlu’nun, Erzurum halkı ile buluşmasında, otobüsün üstünde, 150-200 kopuğun taşlı saldırısına uğrasına, saldırı sonrası Erzurum Büyükşehir Belediye (EBB) Başkanı Mehmet Sekmen’nin “söz” diye söylediklerinden bazılarına https://www.krttv.com.tr/akpli-erzurum-belediye-baskani-provokasyonu-aklamaya-calisti değinerek, yazımı bitireceğim.

 

Burnunun dibindeki “Kars’ı köy belleyen kafadaki Vali”nin yönettiği Erzurum’da yaşanan “taşlı saldırı” bana, 1980 Kenan Evren darbesi öncesi günlerde, Erzurum’dan geçen Kars otobüslerinin ve de 36 plakalı araçların taşlı, sopalı saldırılara uğramalarını anımsattı!

1980 Evren darbesi öncesinde ellerinde taşlar ve demir sopalarla saldıranlarla, 7 Mayıs 2023’te İmamoğlu’nun otobüsüne saldıranlar aynı düşüncenin çocuklarıydı!

Ayrıntıya girmeyeyim…

Geleyim EBB’nin AKP’li Başkanı Mehmet Sökmen’nin şu söylediklerine:

“Buraya esnaf ziyareti yapacağız diye geldiler. Miting alanı olmayan yerde miting yapmaya kalkıyor. Bu, İstanbul’da yapılan mitinge gölge düşürmek için yapılan bir hadise. Taşı atan da kendileri, polisi zora sokan da kendileri. İmamoğlu işini gücünü bırakmış Erzurum’a geliyor.  Burada izinsiz miting yapılamaz. İzinsiz miting yapıldığı için İmamoğlu hakkında suç duyurusunda bulunacağım.” 

Benzer söyleme başkaları da katılmaz mı?! https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/yandas-yeni-safakin-manseti-erdogan-ve-bakanlarla-ters-dustu-2079161?utm_medium=Kategori%20Sayfasi&utm_source=Cumhuriyet&utm_campaign=Kategori%20Sayfasi  

Neyse ki, taşlı saldırıdan 2 gün sonra yani dün (9 Mayıs 2023 Salı) Milli Savunma Bakanlığı’nın basında yer alan açıklaması  https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/son-dakika-yandas-yeni-safak-mansetine-tasimisti-msbden-piyade-uzman-cavus-akif-keles-aciklamasi-2079240 , çirkin eylemi CHP’lilere yıkmaya kalkanları okkalı biçimde yalanladı,

Dün de Sakarya’da, Kılıçdaroğlu’nun seçim otobüsüne bir densiz, taşlı saldırıda bulundu.

Dilerim, bugün, yarın, yarından sonra ve Cumartesi, seçim günü başka saldırı/saldırılar olmaz.

 

Korkutma ve seçmenin sandığa gitmesini engelleme amaçlı bu ve benzeri eylemlerden hiç kimse ikileme düşmesin, çekinmesin, korkmasın, herkes sandığa akın akın gitsin.

“AKP’nin İstanbul ve Erzurum mitinglerine gölge düşürmek için gayret sarf edilen hadisedir” tümcesini eden, edebilen EBB Başkanı AKP’li Sekmen, taşlı saldırı günü AKP’nin İstanbul mitingini gündemden düşürenin ve AKP’nin yapılacak Erzurum mitingini de şimdiden gölgeleyenin kendisinin/kendilerinin olduğunu nasıl yadsıyabiliyor?!

Sekmen’in “İmamoğlu işini gücünü bırakmış Erzurum’a geliyor” demesine ya ne demeli?!

Ve…

EBB’nin AKP’li Başkanı Mehmet Sekmen, partisinin Genel Başkanı, Cumhur İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı iken o zamanki partisi adında illerde mitingler yapmasını, 6 Aralık 1997’de Siirt’te, şair Mehmet Cevat Örnek’e ait -Ziya Gökalp’ın olduğu da savlanan (iddia edilen), içinde “Minareler Süngü, Kubbeler Miğfer / Camiler Kışlamız Müminler Asker” dizelerinin geçtiği “İlahi Ordu”  

https://www.malumatfurus.org/ziya-gokalp-asker-duasi-ilahi-ordu-siiri/ şiirini okuduğunu neden unutur, anımsamaz?!

Anımsatmış olayım…