Dün de (28 Haziran 2020 Pazar) saat 20.43’de Muğla Marmaris açıklarında 5.2 büyüklüğünde deprem oldu…
“Bugün, yarın nerede, ne zaman kaç büyüklüğünde deprem olmayacak” diye bir kesinlik yok!..
Her gün, her yerde deprem olacağı beklentisindeyiz!..
Bir “deprem kasırgasına” tutulduk!..
Böylesi sık, hele de Ege ve Akdeniz’de olması düşündürücü!..
Usumda “Akdeniz’deki petrol aramalarının etkinliği, payı var mı?!.” sorusu takılı duruyor!..
Şundan:
Ekonomide ve teknolojide gelişmiş ülkelerin “suni depremler” yarattıklarına ve de yaratacaklarına hep sıcak bakarım!..
“Doğal depremler” penceresinden baktığımda ise Türkiye’mizin “deprem kuşağı”nda olduğu gerçeğini asla ötelemem!..
Deprem, ülkemizin yadsımayacağımız gerçeğidir ve kabul etmeliyiz…
Yadsımayacağımız, kabul etmemiz gereken bir diğer gerçeğimiz, halk olarak, deprem bilgisinden yoksun olduğumuz!..
Bilgisizliğimizi gidermek için emek tüketmiyoruz!..
İşin kolayını bulmuşuz:
El açıp Allah’a dua ediyoruz!..
Tamam, Allah’a dua edelim ama Allah’ın verdiği usu (akılı) kullanmalıyız!..
Neden kullanmıyoruz, neden kullanmayı düşünmüyoruz?!.
Şimdilik (2020 yılı için) 16 Milyon nüfuslu İstanbul’da 7 ve üzeri bir “büyük deprem” bekleniyor!..
Kaçınılmaz olacak!..
Hep söyleniyor, gündeme getiriliyor!..
Ne zaman olacağı söylenemiyor!..
Yurdun her bir yanındaki insanlarımız gibi İstanbul’da oturan 16 milyon insanımız da deprem bilgisinden yoksun!..
Bilgi yoksunluğuna ve gerek çarpık yapılaşmaya, gerek ranta dayalı kentleşmeye baktığımda, İstanbul’da beklenen “büyük deprem”de, ağır, orta, hafif hasarın, can yitiminin, yaralanmaların öngörülenlerin çok ama çok çok üstünde olacağını düşünüyorum, deliriyorum!..
Deprem, kent vb bilimcisi değilim…
Gözlemlerime, öngörülerime dayanarak, içim de yanarak söylemek isterim ki:
1,5 milyon konuta sahip İstanbul’da, beklenen “büyük deprem”de, yarı yarıya “ağır, orta, hafif” konut hasarı, can yitimi ise 5 milyon üzerinde olacak görünüyor!..
Can yitimlerinin yarıya yakını, yani 2 milyon civarı, deprem sonrası yaşanacağı kehanetlik değil!..
Çünkü:
Yıkımlardan, yollar ulaşıma kapanacak!..
Depremde, yardım ekiplerinden yaşamını yitirenler, yaralananlar olacak!..
Deprem sonrası kurtarmalarda ciddi oranda karmaşalar yaşanacak!..
Onun için “İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Hava Ulaşım Filosu kurması” önerisinde bulundum, şimdi bir kez daha bulunuyorum…
Amacım “felaket tellallığı” yapmak değil, olabilecekleri görmek, insanlarımızı bilgilendirmek, önlemler almaya itmek!..
“Deprem felaketi”ni ağır değil, hafif atlatabiliriz…
Yeter ki, şu “deprem sonrası yapılacaklara ilişkin düşünce”nin önüne, “deprem öncesi yapılacaklara ilişkin düşünce”yi koyalım…
Ardından, “depremin, okullarda zorunlu ders olmasını tek çare” görelim, siyasi kadrolara ve iktidarlara dayatalım, yasalaşmasını hatta Anaysa’da yer almasını sağlayalım…
Okullarda zorunlu ders olması ile yetinmeyelim, yaşamın her alanında deprem bilgileri ve deneyimleriyle donanalım, yerel yönetimleri, sivil toplum örgütlerini devreye sokalım; örgütlenmeyi yaşama geçirelim…
“Ulusal seferberlik” başlatılmasına öncülük edelim…
Bugünkü siyasi kadrolar, duyarlı davranır, kulak verirler mi?!.
Bilinçli, kararlı halk kitlesi karşısında hiçbir siyasi kadro inat ve direniş sergileyemez, -argo değimle- tıpış tıpış duyarlılık gösterecek, kulak verecek ve yapacak!..
Yapmazsa, getirildiği gibi gönderilir!..
Yorum Yaz