Posts By :

bakikarakol

PARTİM CHP’MİN 37’İNCİ OLAĞAN KURULTAYI’NDA İPTALE NEDEN OLACAK İKİ YANLIŞ YAPILDI!..

150 150 bakikarakol

Partim CHP’min, dün ve önceki gün 37’inci Olağan Kurultay’ı vardı…
Başındaki “adı lazım değil”in ve ekibinin “İktidar Kurultayı” diye adlandırdığı Kurultay’da, ilk gün (25 Temmuz 2020 Cumartesi) ve ilk dakikalarda “iki büyük yanlış” yapıldı!..
Yapanlardan biri, 10 yıl, 2 ay, 15 gün partim CHP’min başındaki “adı lazım değil”di!..
Diğeri, 37’inci Olağan Kurultay Divanı idi!..

“adı lazım değil”, bakın “yanlış” nasıl yaptı:
Sunucu, “Genel Başkan” konumu ve sıfatından dolayı, Kurultay’ın açılışını yapması için “adı lazım değil”i, sahnedeki kürsüye çağırdı…
“adı lazım değil” geldi ve kısa bir açış konuşması yaptı; delege imzalarıyla Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun “Kurultay Divan Başkanlığı”na önerildiğini, başka da aday önerisi olmadığını söyledi ve Kurultay Delegesi’nin oyuna sundu… “Oybirliği ile kabul edilmiştir” dedi, itiraz edilince, “Oy çokluğu ile kabul edilmiştir” diye düzeltti…
Çerçioğlu’nu, yanına çağırdı…
El sıkıştılar…
Sıra “Divan”ın diğer üyelerine geldi…
Kurultay Delegeleri, Divan üyelerini de ad ve soyadlarıyla önermişlerdi…
“adı lazım değil”, Divan üyelerinin adlarını okudu, oyladı…
Oybirliği ile kabul edildi…

Böylece, 37’inci Olağan Kurultay’ın Divanı oluştu…
Artık CHP’nin yönetimi, Özlem Çerçioğlu Başkanlığındaki “Divan”dı…
Genel Başkan, Genel Başkan Yardımcıları, Genel Sekreter, Parti Meclisi Üyeleri, Yüksek Disiplin Kurulu Üyeleri vb yoktu; 37’inci Olağan Kurultay bitip yeni yönetime görev devredilinceye kadar “Divan” vardı…

Her şey yasaya, tüzüğe, programa, usule, esasa uygun gidiyordu…

Divan Başkanı Çerçioğlu, Kurultay Gündemi gereği, konuşmasını yapması için “adı lazım değil”i kürsüye çağırdı…

Geldi, konuştu…

Bana göre, “sol gösterdi, sağ vuracak” içerikte konuşmaydı…

“Bildiri” de (Manifesto da) denen 13 maddelik sunumunun ardından “Aşağıda imzası olan bizler, 37. Kurultayın delegeleri olarak yukarıda saydığımız vaatleri gerçekleştireceğimize, Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandıracağımıza milletimizin önünde söz veriyoruz” dedi, ekledi:
“İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi’ni oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler? Kabul etmeyenler? Oybirliğiyle kabul edilmiştir.”
https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglunun-37-olagan-genel-kurultay-konusmasi

Yanlışı burada, bu sözlerinde!..

Divan Başkanı Çerçioğlu ve üyeleri de, “adı lazım değil”in yanlışına duyarsız kalarak, ortak oldular, yanlış yaptılar!..

“adı lazım değil”in, alıntıladığım ve bilginize sunduğum sözleri, “Divan Tutanağı”nda yer almıştır!..
Almaması, yanlışın yanlışı olur, skandal olur!..

“adı lazım değil”in sözlerindeki yanlış nereydi, neydi?!.

Konuşurken, “konuşmacı” konumundan başka bir özelliği olmayan “adı lazım değil”, 37’inci Olağan Kurultay’ın 1356 Delegesi adına konuşma, vaatlerde bulunma, söz verme yetkisini kimden, ne zaman, nerede, nasıl aldı?!. Bu biiir…
İki:
Kurultay Delegesine “İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi’ni oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler? Kabul etmeyenler? Oybirliğiyle kabul edilmiştir” nasıl der, oylama yaptırır, “oybirliği ile kabul edildi” diye açıklar?!.
Hangi yasada, tüzükte, programda bu var?!.

Ve…
Böyle bir yanlış, Kurultay Divanı’nın dikkatinden nasıl kaçar?!.

“adı lazım değil”in, kendini, Kurultay’ın 1356 delegesi sözcüsü yerine koyması ve sözcülüğünü üstelendiği delegeye “oylama” yaptırması, Divan’ın da suskun kalması, CHP’ın 37’inci Olağan Kurultay’ını iptale götürmez mi?!.

Götürür!..

“adı lazım değil”, Kurultay’ın 1356 delegesi adına konuşup söz vermeden meramını dile getirebilirdi ve oylamayı, Divan Başkanlığından isteyebilirdi; Divan Başkanlığı, isteme uymayı uygun görürse, oylamaya sunabilirdi ve Divan Tutanağı’na bu biçimde geçirerek hukuki resmiyet kazandırabilirdi, “yanlış”a da düşülmezdi!..

Böyle yapılmayınca ortaya, yasaya, tüzüğe, programa, usule, esasa aykırı durum çıktı!..
Bunun da yasal yaptırımı, Kurultay’ın iptalidir!..

Kurultay’a gölge düşmüştür!..
Kurultay yara almıştır!..
Kurultay iptal edilip 45 gün içinde olağanüstü kurultayla yenilenmelidir!..

Sanıyorum, bu yanlışlardan itirazlar yapılacak, iptal ve yenileme isteminde bulunulacak!..
Ya da…
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, konuşmacı “adı lazım değil”in ve “Divan”ın yanlışını hukuki yasalar çerçevesinde düzeltecek!..

Yoksa…
Hiçbir şey olmayacak, böyle mi kalacak?!.

İzleyeceğim…

PARTİM CHP’MİN BAŞINDA BULUNMASINDAN UTANIYOR, AR HAYÂ EDİYORUM!..

150 150 bakikarakol

“Anayasa Mahkemesi (AYM), CHP’nin, çok baro ve bekçilik düzenlemelerine ilişkin iptal istemini ret etti!..
Alkııışşş!..
Bugün Ayasofya Cami’de Cuma namazı siyasi şov var!..
Alkııışşş!..
Ülkenin sorunlar bir bir çözülüyor!..
Alkııışşş!..” diyelim, geçelim…

Partim CHP’min başındaki, emperyalist ABD’nin CIA elamanı, para vurguncusu (spekülatörü) George Soros’un Türkiye’deki vakfı TESEV‘İN 183 nolu kurucu üyesi “adı lazım değil”, yarın ve öbür günkü, adını “İktidar Kurultayı” koyduğu 37’inci Olağan Kurultay’ına 11 kala (14 Temmuz 2020 Salı) grup konuşmasında “Devleti yönetmek bilgi ister, birikim ister, ahlâk ister, adalet duygusu ister. Devleti yönetecek kişide halk samimiyet ister. Kararları, davranışı, tutumu samimi olmalıdır. İkiyüzlü siyaset, ikiyüzlü devlet adamı olmaz. Eğer bir kişi ben ikiyüzlüyüm, burada başka, burada başka şey söylüyorsam, o zaman derler ki bu devleti yönetemez. Bunun bilgisi de yoktur, birikimi de yoktur, bu devleti yönetemez, bunun temel görevi halkı kandırmaktır derler. O nedenle devlet yönetiminde ikiyüzlülük olmaz.
Erdoğan’ın tek düşündüğü koltuğudur. O koltuk için feda edemeyeceği hiçbir şey yoktur. Bir daha söyleyeyim, o koltuk için feda edemeyeceği hiçbir şey yoktur.
Erdoğan Kahramanmaraş’ı bilmez, Sütçü İmam kimdir, onu bilmez. Erdoğan Gaziantep’i bilmez. Neden gazilik unvanını aldı, onu bilmez. Erdoğan Karayılan’ı bilmez, Afyon’u bilmez Erdoğan, Dumlupınar’ı bilmez Erdoğan, Sakarya’yı bilmez Erdoğan, Erdoğan’ın tek bildiği yeşil dolarlardır” diyor…

… 4 kala da (21 Temmuz 2020 Salı), gene grup konuşmasında “Erdoğan dünyaya meydan falan okuduğu yok arkadaşlar, nereden çıkarıyorsunuz siz bunu? Erdoğan dünyanın önemli liderlerinden talimat alıp gereğini yerine getiren adamdır. Ne meydan okuması? Ne oldu meydan okudu da? Medyayı kullanıyorlar. ‘Erdoğan yumruğunu masaya vurdu, Erdoğan dünyayı titretti.’ Yok öyle bir şey. Erdoğan 33 asker şehit olurken Putin’i orada ayakta beklemedi mi? Sandalye bile vermediler, ne meydan okuması?
Osmanlı niçin battı? Görkemli üç kıtaya hükmeden Osmanlı niçin battı? Liyakat olmadığı için, rüşvet, yolsuzluk, adam kayırma, bunlar olduğu için.
Devleti yönetmek farklı bir şeydir, devleti yönetmek liyakatli atamalara bağlıdır.
7 Şubat -çok örnek var da, bir-iki temel örnek vereyim- 2014, Erdoğan FETÖ’den söz ediyor: ‘Aldatılıyoruz, aldatıldık, ben dahi aldatıldım.’ Sen çocuk muydun? ‘Aldatıldım’ değil, sen bilerek yaptın.
Eğer aldatıldıysan, bir terör örgütü devletin tepesindeki en önemli kişiyi aldatma kapasitesine sahipse, senin o koltukta oturmaman lazım, oturduğun her dakika sen vatana ihanet ediyorsun.
Her gelen seni kandırıyor. Her gelenin kandırıldığı adamdan devleti yöneten devlet adamı mı çıkar Allah aşkına?
3 Ağustos 2016 darbe girişiminden sonra “Rabbim de, milletim de bizi affetsin” Peki, 251 şehidin kanı ne olacak? Sen Marmaris’te saklanırken 251 kişi meydanlarda hayatını verdi. Ne yüzünden? “Beni kandırdılar”. Seni kandırmadılar, bir ipte iki cambaz oynamaz demişler. Cambazlardan birisi düştü, diğeri hâlâ yerinde duruyor.
26 Eylül 2017 şöyle bir açıklama yapıyor: ‘Açıkçası biz son ana kadar Barzani’nin böyle yanlış düşüneceğine ihtimal vermiyorduk, demek yanılmışız.’ Yahu her gelen seni yanıltmış, her gelen… Ve adam hâlâ koltuğunda oturuyor. İnsanda ar damarı olsa der ki: ‘Ben burayı bırakıyorum arkadaş, her gelen beni aldattı, ben bu ülkeye büyük zararlar verdim, insanlara zarar verdim, 251 kişi hayatını kaybetti ve ben devleti yönetemiyorum. En iyisi izzet-ü ikbal ile devlet erkanından çekileceğim’ diyeceksin. Ama demiyorsun, devam ediyorsun.
20 Nisan 2017: ‘Obama maalesef PYD ve YPG konusunda bizleri aldatmıştır.’ Obama’ya gidip bütün iradeyi teslim eden kim? Obama’nın her dediğini yapan kim? Milletin çıkarlarını değil de Obama’nın çıkarlarını savunan kim? Bir de itiraf ediyor, ‘Bizi aldatmıştır’ diyor. Aldatır tabii ya, aldatır. Çünkü senin iraden yok ki sen devlette liyakati bitirdin, devleti yok ettin sen, devletin dibine dinamit koydun. Her gelen seni aldatacak zaten.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hep aldatılan bir Cumhurbaşkanı gelmiş midir? Türkiye Cumhuriyeti tarihinde egemen güçlerin talimatını koşulsuz yerine getiren bir Başbakan, bir Bakan, bir Cumhurbaşkanı gelmiş midir? Beni üzen ne, biliyor musunuz? Şu: Efendim, ‘Erdoğan çok kararlı, Erdoğan dünyaya meydan okuyor, Erdoğan şunu yapıyor, Erdoğan bunu yapıyor.’ Ya Erdoğan egemen güçlerin talimatını yerine getiriyor, Erdoğan’ın iradesi yok. Erdoğan kim güçlüyse, onun önünde esas duruşa geçen kişidir, bakmayın öyle hava atmasına. Öyle ortalıkta kahraman gibi gezmeye hakkı yok. Herkesin önüne geçip herkesin aldattığı ve herkesin kendi taleplerini onun üzerinden Türkiye’de gerçekleştirdiği bir adam, Erdoğan budur.
Ülke zengin, bu ülkede para var, ama egemen güçlerin taşeronluğunu yapan bir saray iktidarı olduğu için bütün kaynakları Londra’daki tefecilere tahsis ediyorlar.
Tek kişilik saray hükümeti ölü doğmuştur. Yani Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ölü doğmuştur, ölüdür. Bir kişi için 83 milyon çalışıyor. Bir aile için 83 milyon çalışıyor. Sarayın beslemeleri için 83 milyon çalışıyor. Beşli çete için 83 milyon çalışıyor. Orta sınıf tamamen yok oldu.
Yalan söylemede bunların eline kimse su dökemez. Bu kadar yalanı nasıl bu kadar rahat söyleyebiliyorlar? Üstelik çıkıyor, milletin gözünün içine baka baka her türlü yalanı söylüyor. ‘Nasıl olsa’ diyor ‘bunların hepsi unutulur.’ Ama biz unutmayız. Cumhuriyet Halk Partililer unutmazlar.
Çiftçinin halinden anlamaz, esnafın halinden anlamaz, işsizin halinden anlamaz, şiddete uğrayan kadının halinden anlamaz. Kalkar bir de vatan millet Sakarya edebiyatı yapar.
Türkiye’yi bu hale kim getirdi? 18 yıldır bu memleketi yönetenler getirdi. 18 yıldır iradesini egemen güçlere teslim edip Türkiye’de, Ortadoğu’da bölgenin taşeronluğuna, egemen güçlerin taşeronluğuna soyunanlar getirdi.
Erdoğan’ın bu ülke için nasıl bir felakete ortam hazırladığını artık hepimizin bilmesi lazım.” https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-21-temmuz-2020 diyor…

Diyor, diyor, diyor!..

Demekten başka bir şey yapmadı, yapmıyor yapmayacak da!..

Ülke Kamutay’ının (Meclisi’nin) ikinci en çok oyunu almış siyasi partinin başındaki, saptadığı, belgelendirdiği durum karşısında, cephede savaşan ordusunu bırakıp kaçan komutan gibi!..

Ne rezil, ne utanç verici!..

Ve bu kişi, Kurultay’ın en güçlü genel başkan adayı!..

İnanılır gibi değil!..

“Bir yanlışlık olmalı!..” demeyeceğim!..
“Delege ayarlaması” bu kaçınılmaz kılar!..

Bir de…
Elerkiden (demokrasiden), parti içi elerkiden, hak, hukuk, adaletten söz eder, ”Milletvekillerini, Genel Başkanlar değil, halk seçsin” der!..

Onca söz ettiği AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanından ne ayırtı var?!.

En ala yalan söyleyen, kandıran, uyutan, ihanet eden, iktidarın değirmenine su taşıyan, iktidara yardım ve yataklık eden, bu ülkenin tek köklü ve ilkeli siyasi partisinin başında olmaması gereken kendisi!..
Soros gibi bir emperyalist karıştırıcısının elamanı gene kendisi!..

Partim CHP’min başında bulunmasından utanıyor, ar, haya ediyorum!..
İçin için parçalanıyor, yok oluyor, tükeniyorum!..

Dünya lideri Kemal Atatürk’ümüz, bağışla!..

MUHALEFET OLAMAMIŞ, İKTİDAR OLACAK!.. HADİ CANIM SEN DE!..

150 150 bakikarakol

Bir iki gün önce açıklanan anketle anlaşıldı ki, Türk halkının yüzde 51.7’si, içeriği “kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddeti sıfıra indirmek” olan “İstanbul Sözleşmesi”nden habersiz ve sözleşmeyi bilmiyor!..
2011 yılında İstanbul’da imzalandığı için “İstanbul Sözleşmesi” diye anılan anlaşmanın ilk imzacılarından biri Türkiye’dir… Türkiye’de iktidarda AKP’dir…
2014 yılında da Kamutay’dan da geçirerek yasalaşmasını sağlayan AKP, kadına bakışının gereğini yerine getirerek, “İstanbul Sözleşmesi”nin ne olduğunu, neler içerdiğini topluma anlatmamış, anlattırmamış; anlatılmaması için elinden geleni yapmıştır…
“İmzalamak” ve “anlatmamak” eylemleri arasında derin çelişkiye düşen, iktidarının ilk yılının 6’ıncı ayından (2003) itibaren, cadde ve sokaklarda kadına yönelik gaspların, saldırıların, ağır yaralanmalar ve ölümlerle sonuçlanan olayların sorumluluğunu taşıyan AKP, “İstanbul Sözleşmesi”nin bilinmesini toplumdan gizlerken, Kamutay’ın ikinci büyük siyasi partisi ve diğer siyasi partiler, hatta kamutay dışında kalmış siyasi partiler de, AKP gibi davranmış, topluma “kadına yönelik şiddeti ve ev içi şiddeti sıfıra indirme”yi amaçlayan “İstanbul Sözleşmesi”ni anlatmamıştır?!.

Neden?!.

Soruyu, sormakla yetinelim, bırakalım…

İktidarda ve muhalefette aynı ortak davranış, 16 Nisan 2017’deki “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” için yapılan halkoylamasında da görüldü!..
Halk, “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin ne olduğunu bilmeden, öğrenmeden sandığa gitti oy verdi…
Sandıktan yüzde 51.47 Evet, yüzde 48.59 Hayır çıktı…
Anımsanacaktır, zamanın Başbakanı ve AKP Genel Başkanı, sonuçlar tartışma konusu olunca, “Atı alan Üsküdar’a geçti” dedi!.. Halkoylaması süresi içinde AKP ve MHP, Parlamenter Sistem’i ortadan kaldıracak, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin ne olduğunu hiç anlatmadı, hep olumlu yönde konuştu, konuşturdu…
Muhalefet de anlatmadı, anlatamadı!..
Şundan:
Getirilmek istenen “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin ne olduğu muhalefet de bilmiyordu!..
Bilmek için çaba göstermedi!..
Ham bilgilerle bir şeyler söylemeye çalıştı!..
Yani içten değildi!..
Konuşmuş, anlatmış izlenimi vermek peşindeydi!..

Neden?!.

Birçok nedeni var…
Bir tanesi; muhalefetin, anlatmak istediğini halka anlatamamak gibi bir sorun vardı!..
Hala da var!..
Gidermek için ne o günlerde, ne şimdilerde gayretin içinde değil!..
Bu da, iktidar yanında yer aldığından, yani “görevli muhalefet” rolünü üstlendiğinden başka bir şey değildi!..

Kamutay’ın ikinci büyük partisi, “görevli muhalefet rolü”nü üstlenen siyasi kadronun yönetiminde!..
Ve…
Yarından sonra, 37’inci Olağan Kurultay yapacak…

Yönetim, Kurultay’ın adını “İktidar Kurultayı” koymuş!..

Gülerim!..

Muhalefet olamamış, halka anlatması gerekenleri anlatamamış, halkı bilgilendirip donatmamış, iktidara laf çakmakla, laf yetiştirmekle yetinmiş, bunu da “muhalefet” bellemiş, muhalefeti aratan söylem ve eylemlerle halkı yanıltmış, kandırmış, iktidara yardım, yataklık eden, ülkenin, ülke halkının zor günlere gelmesinde iktidar kadar pay sahibi “siyasi kadro”, iktidar mı olacak, halk iktidarını mı gerçekleştirecek?!.

Hadi canım sen de!..

İktidarın zaman zaman “Bu muhalefetten memnunuz, Allah eksikliğini vermesin” dediği “siyasi kadro”nun, “parti içi iktidarı” için elinden geleni yaptığı yadsınamayız!..

Şunu da belirtmeliyim ki:
28 Haziran 2018’deki seçimde Yüzde 51.65’le, AKP ve MHP ortaklı Cumhur İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanını seçen halk, iki yıllık fiili uygulamaya karşın, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ni kavrayamamıştır!..

Bu arada…
Merak ediyorum, “Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal, eski genel başkanı olduğu partinin yarından sonraki Olağan Kurultay’ına katılacak mı, oy kullanacak mı?!.

İYİ Kİ YARGI’DAN DÖNDÜ!.. İŞGAL KUVVETLERİ KOMUTANLARI DAHİ “5’ER GÜN EKRAN KARARTMA KARARI” ALMAZLARDI!..

150 150 bakikarakol

Dün de “zorlu günler”den birini yaşan Türkiye’mizde olumlu bir gelişme oldu…

Ama öncesine gitmek gerek…

Anımsayacaksınız:
İktidarın, yandaş olmayan radyo ve televizyon kuruluşlarının üzerinde “baskı aracı”na dönüştürülen Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) 1 Temmuz 2020 Çarşamba günü bir karar aldı…
Karar, Tele 1 TV ile Halk TV’ye 5’er gün “karartma” cezasını içeriyordu… https://t24.com.tr/haber/rtuk-ten-tele-1-ve-halk-tv-ye-5-gun-ekrar-karartma-cezasi,887908
Gerekçesi ise gerçekçilikten ve inandırıcılıktan çok yoksundu!..

Binlerce vatandaş gibi ben de tepki gösterdim…

Bu ve benzeri kararlarla RTÜK’ü, iktidarın, yandaş olmayan radyo ve televizyonlara baskı aracına dönüştürenlerin son halkası RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’di!..
Şahin’i yerdim…
Başka yazacaklarımı, bugüne bıraktım…

RÜTÜK Başkanı ve yönetimi bu “ucube kararı” ile kendilerini bir anlamda yargı yerine koymuşlardı!..
İşgal kuvvetleri komutanlarının hiç birinin uslarından (akıllarından) dahi geçirmeyecekleri “karar”a imza atmışlardı!..

RTÜK, 17 Temmuz 2020 Cuma günü, saçma sapan, abuk sabuk, ilkel, gerici kararını yalnızca Tele 1 TV’ye “tebliğ” etti!.. https://tele1.com.tr/rtuk-ekranlarimiz-5-gun-karartiyor-merdan-yanardag-5-saatimiz-var-190443/

Tele 1 TV Avukatları saniye geçirmeden yargıya itirazda bulundular…

RTÜK’teki CHP’li üyeler İlhan Taşçı ile Okan Konuralp da, 13 Temmuz 2020 Pazartesi günü, RTÜK’ün, TELE 1 ve Halk TV’ye 5’er gün “yayın durdurma cezası” için “yürütmeyi durdurma” istemiyle Ankara Nöbetçi İdare Mahkemesi’ne başvurdu… https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-53387762

Bu başvuru üzerine, Ankara 4. İdare Mahkemesi dün (21 Temmuz 2020 Salı) karar açıkladı…
Son paragrafı şöyle:
“Dava konusu işlemin, yayıncı kuruluşun televizyon yayının durdurulmasına ilişkin işlem olması ve uygulanması halinde telafisi güç zararlar doğurabilecek nitelikte bulunması nedeniyle, Ankara Bölge İdare Mahkemesi’nce bağlantı hakkında bir karar verilinceye kadar dava konusu işlemin yürütmesinin durdurulmasına, 20/07/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.” https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/rtukun-tele-1e-verdigi-5-gunluk-cezanin-yurutmesi-durduruldu-1752909

Ülkem adına, halkım adına, ifade ve haber alma özgürlüğüm, özgürlüğümüz adına sevindim…
Hem de çok…
Çok mutlu da oldum…

Eğer…
İşgal kuvvetleri komutanlarının dahi uslarından geçmeyecek, almayacak, uygulamayacak, uygulatmayacakları ilkel, gerici, ucube “RTÜK kararı” gerçekleşir, Tele 1 TV, arkasından Halk TV 5’er gün karartılsaydı, 5’er gün süresince twitter hesabımda paylaşımlarda bulunmayacak, www.bakikarakol.com sitemde günlük yazı yazmayacaktım…
Protesto edecektim…
5’er gün boyunca protestomun içeriğini bir-iki tümceyle güncelleyecektim…

Umarım…
Resmi bir kurumun üst bürokratı gibi değil, AKP’nin saldırgan militanı gibi “RTÜK Başkanlığı” yapan Ebubekir Şahin ve kurumda kendisi gibi düşünen, hareket eden üyeleriyle, işgal kuvvetleri komutanlarının uslarından geçirmeyeceği ve yapmayacağı, yaptırmayacağı kararlara artık imza atmaz, uslanır, çok daha sağlıklı düşünür, devletin bürokratı olur!..

Allah aşkına, 2020 yılında ekran karartmak ne demek!..
“Yandaşlık yapılmıyor” diye ekran mı karartılır?!.
Dünyanın hangi ülkesinde böyle saçmalık oldu, oluyor?!.

Ama dün…
Yargının bu sevindirici kararını, AKP’nin “sosyal basın”a (medyaya) ilişkin, içinde “sansürü ve yasağı” taşıyan yasa taslağının açıklanması kararttı!..
https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/son-dakika-akpnin-sosyal-medya-duzenlemesiyle-ilgili-teklifi-aciklaniyor-5943567/
Açıklamayı yapan da, Tokat AKP Milletvekili ve AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin’di!..
Hani şu 25 Haziran 2020 Perşembe günü “AK Parti gelene kadar ‘kadın’ kelimesinin adı yoktu Türkiye’de” https://twitter.com/BakiKarakol/status/1275935008591695872 diyen!..
Sosyal basın sansürünü, baskısını öyle de ballandıra ballandıra anlattı ki!..

Gel de keyfin kaçmasın, için daralmasın!..

BİR GENEL BAŞKAN, BELEDİYE BAŞKANLARINA “SİYASETE GİRMEYİN, SİYASETİ SİZİN YERİNİZE YAPIYORUZ” DER Mİ?!.

150 150 bakikarakol

Dün yani 20 Temmuz 2020 Salı günü Cumhuriyet Gazetesi’nde “Mahmut Ucalı” imzalı “Kılıçdaroğlu: Siyasete girmeyin, vatandaşla ilgilenin” https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/kilicdaroglu-siyasete-girmeyin-vatandasla-ilgilenin-1752639 başlıklı haber beni hop oturttu hop kaldırdı!..

25-26 Temmuz 2020 günlerinde 37’incisi yapılacak Olağan Kurultay’a 4 gün kala –dün- Merkez Yönetim Kurulu’nun son toplantısını yapan, partim CHP’im başındaki Soroscu “adı lazım değil”, 17 Temmuz 2020 Cuma günü parti Genel Merkez binasında, partili İl Belediye Başkanlarıyla gerçekleştirdiği toplantıda, partili İl Belediye Başkanlarına “Siyasete girmeyin, vatandaşla ilgilenin. Siyaseti biz sizin yerinize yapıyoruz” demiş…
İşte bu söze hop oturup hop kalktım!..

Bu sözü söyleyen, sıradan bir siyasi partinin genel başkanı değildi!..
Vatan kurtarmış, devlet kurmuş Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanıydı!..

Saçma sapam “Siyasete girmeyin, vatandaşla ilgilenin. Siyaseti biz sizin yerinize yapıyoruz” sözlerini nasıl söyler?!.

Siyasayı (siyaseti, politikayı) bilen biri olsaydı, böyle “uçuk” sözler eder miydi?!.

“Liyakat” arıyor!..
“Liyakat” deyip duruyor!..

Kendisi, CHP Genel Başkanı olabilecek, CHP Genel Başkanlığı yapabilecek “liyakat”ta mı?!.

Olmadığını, olamayacağını bu abuk sabuk sözleri ile de kanıtlıyor!..

Kabul etsin, kkabul edilsin:
37’inci Olağan Kurultay’ın da güçlü genel başkan adayı “adı lazım değil”, CHP’nin siyasal kanallarından CHP’ye gelmedi, “proje elamanı” olarak “getirildi”, siyasacı ve genel başkan yapıldı!..

CHP’nin siyasal kanallarından CHP’ye gelseydi, CHP’de siyasa yapan olsaydı “Siyasete girmeyin, vatandaşla ilgilenin. Siyaseti biz sizin yerinize yapıyoruz” saçmalığını ağzına almazdı!..

Siyasanın başlangıç noktası “yerel”dir…
Genele, yerelden yelken açar…

Siyasacının (siyasetçinin) siyasada başlangıç yaptığı, serpilip geliştiği nokta da “yerel”dir yerel!..

Yerelde siyasa yapanlara, yerelde yerel seçim kazananlara “Siyasete girmeyin, vatandaşla ilgilenin. Siyaseti biz sizin yerinize yapıyoruz” demek, çirkin, çirkin olduğu kadar etiksizliğin (ahlaksızlığın) daniskasıdır!..

Ve…
Yerel siyasacının “vatandaşla ilgilenmesi”, siyasanın ta kendisidir…

Cahilce “Siyasete girmeyin, vatandaşla ilgilenin” sözü, “siyasa yapmayın, vatandaşla ilgilenmeyin” demektir!..

Bir siyasi parti genel başkanı, partili İl Belediye Başkanlarından nasıl böyle bir şey ister?!.

Ve ve ve…
Bu saçmalığa imza adan “siyasa fukarası proje genel başkan”, genel başkan adaylar içinde güçlü aday!..
“Delege ayarlaması” yapılırsa, olacağı budur!..

Bir de demez mi “Siyaseti biz sizin yerinize yapıyoruz”!..

Bu nasıl söylenir?!.
Bu söylenecek söz mü?!.

Partiye siyasa adamı/adamları yetiştirmek, kazandırmak, Genel Başkanın görevleri arasında değil midir?!.
Evet!..
E eee?!.

Dedim ya, bir kişi siyasi partinin siyasa kanallarından gelmiyor, “proje elamanı” olarak getirtiliyorsa, usun (aklın) kabul etmeyeceği böylesi acayipliklerin yaşanması kaçınılmazdır!..

Gene de…
“Siyasete girmeyin, vatandaşla ilgilenin. Siyaseti biz sizin yerinize yapıyoruz” sözlerinin bu biçimde söylenmemiş olabileceğini düşündüm, CHP’nin resmi internet sitesi www.chp.org.tr ‘e girdim, “KILIÇDAROĞLU, İL BELEDİYE BAŞKANLARI TOPLANTISINA BAŞKANLIK ETTİ” https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-il-belediye-baskanlari-toplantisina-baskanlik-etti yazısıyla karşılaştım…
Tıkladım…
Karşıma “Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara’da gerçekleştirilen İl Belediye Başkanları Toplantısına başkanlık etti. Toplantıda CHP lideri Kılıçdaroğlu’na Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun eşlik etti.
Toplantının tüm fotoğrafları için tıklayınız…” yazısı çıktı…
“Siyasete girmeyin, vatandaşla ilgilenin. Siyaseti biz sizin yerinize yapıyoruz” sözleriyle ilgili tek tümce yok…
Fotoğraf altlarında olur düşüncesiyle https://www.flickr.com/photos/188737670@N06/albums/72157715133072882/with/50122528011/ linki tıkladım…
Hiçbir fotoğraf altında, beni hop oturtup hop kaldıran o sözler ya da o sözlere benzer bir şey yoktu…
Bu defa Genel Merkez santralından basın departmanına bağlandım…
Beni dinleyen bey “Genel Başkanın konuşmasına ilişkin metin yok, bulamazsınız; çünkü toplantı basına kapalıydı” dedi…

Televizyon açıktı…
Bir baktım, CHP Tekirdağ Milletvekili, Genel Başkan Yardımcısı, Parti Sözcüsü Faik Öztrak basın toplantısı yapısı yapıyor…
Cumhuriyet Gazetesi’nde ve bazı internet gazeteleri ile internet sitelerinde yer alan “Siyasete girmeyin, vatandaşla ilgilenin. Siyaseti biz sizin yerinize yapıyoruz” sözlere değinir, sözün doğrusunu söyler veya o sözleri yalanlar, beklentisine girdim…
Değinmedi…
“Muhabir arkadaşların sorabilirler” diye düşündüm…
Onlar da sormadılar…

Gazetecilikte şunu bilir, şunu kabul ederim:
Kulis bilgisi de olsa, yalanlanmıyorsa o haber, söz, açıklama vb doğrudur!..
Yani…
“adı lazım değil”, iki tümcelik o “edepsiz” sözü söylemiştir!..
Çok da ayıp etmiştir!..

Bu arada…
Kurultay’da Genel Başkan aday olarak, “adı lazım değil”in karşısına çıkan İlhan Cihaner’e kolaylıklar, başarılar diliyorum…

AKP’Lİ METİNER “O KOLTUKTA ONU TUTANIN SAMİMİYETİNE ASLA İNANMAM” DİYEREK, “LİDERİ”Nİ YERDİ

150 150 bakikarakol

Eğip bükmeden söyleyeyim:
FETÖ ile savaşımda (mücadelede) AKP açığa düşmüştür!..

FETÖ darbe girişimi 15 Temmuz 2016’da oldu…
4 ay 6 gün sonra yani 21 Kasım 2016’da, Mehmet Baransu’ya sahte Balyoz belgelerini getirmesiyle bilinen cemaatin firardaki adamı Tuncay Opçin kendi sosyal basın (medya) hesabından, Askeri Liselerin kapatılmasını savunarak “Demem şu ki, sürgünde, hapisteyiz ama fikirlerimiz iktidarda” https://odatv4.com/biz-icerideyiz-fikirlerimiz-iktidarda-2111161200.html dedi…
Örneğin, FETÖ başı “sümüklü böcek” Fetullah Gülen’e, onun cemaatine övgüler dizen Reşat Peker Burdur’dan, Mehmet Metiner Adıyaman ve İstanbul’dan Milletvekili yapıldı…
Başkaları da var…
Milletvekili yapan AKP…

Arkasından, Gaziantep AKP Milletvekili Şamil Tayyar, “FETÖ Borsası” denilen olayı ortaya çıkardı…

En son, MAN Adası Davası’ndan toplam 556 bin TL para cezasına çarptırılan “adı lazım değil”in Avukatı Celal Çelik, “yargıda kritik birçok noktada halen FETÖ’cü yargıç ve savcıların olduğu”nu savlayarak (iddia ederek), “Bunları bilerek temizlemiyorlar, çünkü biliyor ki, ne isterlerse yaptıracaklar” https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/fetoden-tutuklanan-hakimden-kilicdarogluna-man-adasi-cezasi-1752256 dedi…

FETÖ Darbe Girişimi ile ilgili Kamutay’ın (Meclis’in) “Araştırma Raporu” sürecini, Kamutay’ın o zamanki Başkanı İsmail Kahraman’a teslim edilen “rapor”un yitmesini(!) es geçiyorum…

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanın, Türk Tarih Kurumu (TTK) Başkanlığına atadığı, Ensar Vakfı’nın Afyonkarahisar Yönetim Kurulu üyesi Ahmet Yaramış’ın, Afyon Üniversitesi’nde yaptığı konuşma https://odatv4.com/erdoganin-goreve-getirdigi-isimden-tartisma-yaratacak-sozler-17072033.html 17 Temmuz 2020 Cuma gecesi saat 00.30’da internet basınına düştü…
Yaramış “15 Temmuz darbesini yapanlara da sahip çıkmamız lazım” diyor, şöyle sürdürüyor:
“Darbe teşebbüsüne karışmış, pişman olmuş nedamet duyan kişilere de sahip çıkmamız, onları bu toplumun içine dahil etmemiz, kazanmamız gerekiyor. Tarihte biliyorsunuz birçok darbe girişimi oldu. Bu darbelerin topluma vermiş olduğu zararı azaltmak için zaman içinde nedamet duyan, pişmanlık duyan insanları da bizim kazanmaya çalışmamız gerekiyor. Neticede bu bir sosyal yaradır.”
Tepki gösterenlerden bir de AKP eski Milletvekili Mehmet Metiner’dir…
Metiner twitter hesabından “Bu adam Türk Tarih Kurumu Başkanı. Afyon Üniversitesi’nde yaptığı konuşmaya bakın. Darbe teşebbüsüne karışmış ama pişman olmuş FETÖ’cüleri affedip kucaklamamızı salık veriyor. FETÖ ile bu adamlarla mı mücadele edeceğiz? O koltukta onu tutanın samimiyetine asla inanmam” diye yazdı…

Metiner’in “O koltukta onu tutanın samimiyetine asla inanmam” tümcesi dikkatimi çekti ve 18 Temmuz 2020 Cumartesi saat 01.08’de şu twitterı attım:
// “O koltukta onu tutanın samimiyetine asla inanmam” https://odatv4.com/erdoganin-goreve-getirdigi-isimden-tartisma-yaratacak-sozler-17072033.html diyen AKP eski Milletvekili Mehmet Metiner’e “Kimi kastediyorsunuz? Açıklar mısınız?” diye sormak istiyorum…
Açıklar mı?..
A ç ı k l a y a m a z ! . .
Açıkladığı an, açığa düşer!.. // https://twitter.com/BakiKarakol/status/1284248557344694272

Bugün 20 Temmuz 2020 Pazartesi saat 02.00, Metiner’den yanıt yok…
Ama…
Beklediği yanıt, dolaylı biçimde TTK Başkanı Yaramış’tan geldi…
Yaramış, dün (19 Temmuz 2020) bir gazetede yer alan söyleşisinde “Boşluk anımda yanlış bir cümle kurdum. Herkesten özür diliyorum” diyor, arkasından “Ben Sayın Cumhurbaşkanımızın iradesi ile buraya tayin oldum, o tayin etti, o aldığında hiç üzülmem. ‘Görevim, hizmetim buraya kadarmış’ derim. Cumhurbaşkanımız isterse, gereğini yaparım, istifa ederim. Ama ben kendim istifa edersem, bunun saygısızlık olacağını düşünüyorum.” https://www.internethaber.com/darbecilere-sahip-cikmamiz-lazim-diyen-turk-tarih-kurumu-baskani-ahmet-yaramis-ozur-diledi-2115363h.htm (Son tümce bozuk.)

Derken…
18 Temmuz 2020 Cumartesi gecesi, bir tv’deki canlı yayında Mehmet Metiner, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu kavgası
https://odatv4.com/musaade-falan-etmiyorum-soyleyeceginizi-soylediniz-zaten-18072059.html patlak verdi…
Kavga sürüyor…
Sürecek gibi de görünüyor…

Milli Güreşçi ve AKP Milletvekili Hamza Yerlikaya ile RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in banka yönetim kurulu üyeliklerine atanmalarından sonra hırçınlaşan Metiner “O koltukta onu tutanın samimiyetine asla inanmam” tümcesiyle AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanını yerdi, hedef oldu!..
AKP’den atılır mı, olanaklardan yoksun bırakılır mı?!.
Bilemem…
Bir şey yapılmaz mı?!.
Onu da bilemem…

Soylu-Metiner kavgası, “AKP’nin, FETÖ ile savaşımda açığa düşmesi”nin yaygın biçimde konuşulmasını, sorgulanmasını gündemden düşürmek için…

AKP gündem yapmayı, gündem kapmayı, gündem tutmayı, gündem değiştirmeyi iyi biliyor…

EMPERYALİST İNGİLTERE BURJUVAZİSİ, TÜRKİYE’Yİ “İŞGAL”DEN BETER ETTİ!..

150 150 bakikarakol

Önceki gün, 15 Temmuz 2020 Çarşamba idi…
15 Temmuz 2016 Cuma günü akşam saatlerinde, Türk Silahlı Kuvvetleri içinde palazlanmış FETÖ’cü asker, astsubay, subay ve general “darbe” girişiminde bulundu…
Gericilikten, gericilerden, darbelerden, darbecilerden ağzı yanmış duyarlı yurtsever Türk halkı geri püskürttü…

“Darbe girişimi”nin dünkü 4’üncü yıldönümünde Cumhurbaşkanlığınca ve Kamutay (Meclis) Başkanlığınca etkinlikler düzenlendi…

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, etkinliklerde konuştu…
Akşam da, adı “Millete Sesleniş” olarak değiştirilen “Ulusa Sesleniş”te canlı yayınına çıktı, ulusa seslendi… https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/120641/-15-temmuz-da-mill-iradeyi-ayaklar-altina-almak-ve-gelecegimizi-karartmak-isteyen-hainleri-sanli-bir-direnisle-husrana-ugrattik-

“15 Temmuz, hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde, ülkemizi işgal girişimiydi” tümcesi dikkatimi çekti!..

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının, Ulusa Sesleniş’ten 7-8 saat önce Kamutay bahçesinde gerçekleşen etkinlikte yaptığı konuşmasından not aldığım şu sözlerini anımsadım:
“Eğer güçleri yetseydi, bu Meclis’i taş üstünde taş bırakmayacak şekilde yıkmaktan çekinmeyeceklerinden emin olunuz. Eğer güçleri yetseydi, ülkenin Cumhurbaşkanı başta olmak üzere seçilmiş tüm yöneticilerini katletmekten çekinmeyeceklerine emin olunuz. Eğer güçleri yetseydi, kendileri gibi düşünmeyen milletimizin her bir ferdine hayatı zehir etmekten çekinmeyeceklerine emin olunuz. Eğer güçleri yetseydi, uğruna nice fedakârlıklar yaptığımız bin yıllık vatanımızı müstevlilere (Arapça kökenli sözcüktür, Türkçe karşılığı: Bir yeri istila eden, yönetimi altına alan kimse, devlet, ordu) bırakmakta tereddüt etmeyeceklerinden emin olunuz. Eğer güçleri yetseydi, Türk Milletini Anadolu’dan ve Avrupa’dan kazıyıp atmak, İslam’ın tüm izlerini bu topraklardan silmek isteyenlerin bayram edeceğinden emin olunuz.” https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/120633/-dunyada-gazi-unvanini-bu-kadar-hak-eden-ve-hakkiyla-tasiyan-baska-bir-meclis-bilmiyorum-

Her biri doğru saptamalar, vurgular, sözler…

Ama…
Güçleri yetmedi…
Başaramadılar…
Çok da iyi oldu…

Eğer güçleri yetseydi, başarsalardı, vurgulananların ardından “işgal” gerçekleşecekti!..

Kafama takılan sorular oldu:
İşgal nasıl gerçekleşecekti?!.
FETÖ işgali nasıl yapacaktı?!.
FETÖ’ye askeri darbe yaptırıp arkasından ülkeyi işgal edecek kim?!.
Emperyalist ABD mi, emperyalist İngiltere mi, emperyalist Avrupa mı, Çin mi, Rusya mı?!.
AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, FETÖ’yü maşa, öncü güç gibi kullanan, arkadaki “işgalci”yi neden açık açık söylemedi ya da işaret etmedi?!.

Ben söyleyeyim:
O ülke “emperyalist İngilere’dir!..

“İşgal” vurgusuna katılıyorum…
Ve…
“İşgal eylemi” yeni değildir!..
Dünya lideri Kemal Atatürk ve kahraman arkadaşlarının, Kamutay’ı açıp 23 Nisan’ı, ardından gericiliğin, düşüncesizliğin simgesi “Hilafet”i kaldırıp yerine “demokratik, laik Cumhuriyet”i ilan etmelerinden, “Düşünme Devrimi” ile birlikte bir dizi çağdaş “devrim”ler yapmalarından, “ilke”ler bırakmalarından itibaren, Parlamenter Sistem’i benimsemiş, çağdaş, genç Türkiye’yi işgal etmek, emperyalist İngiltere burjuvazisinin düşü, özlemi, arzusuydu ve bunu yaşama geçirmek için defalarca girişimlerde bulundu!..
Ama her keresinde püskürtüldü!..
Atatürk’ün yaşama gözlerini kapadığı günden hemen bir gün sonra da gemi azıya aldı!..
FETÖ gibi örgüt ve kadrolarla Türkiye’yi, “işgal”den beter etti!..

Halkımız, tarihi ve gerçekleri ile tanışmalı!..
“15 Temmuz FETÖ Darbe Girişimi” her yönüyle ve derinlemesine araştırılmalı, incelenmeli, didik didik edilmeli, konuşulup tartışılmalı!..
Halk bu konuda bilgilendirilmeli, kıyıda, kenarda en küçük bir şey kalmamalı, bırakılmamalı!..
O zaman, FETÖ ile FETÖ’nün arkasındaki “işgal” özlemcisi emperyalist İngiltere burjuvası ile baş edilmiş olur!..

Zor, uzun bir yol, uğraş, savaşım!..

Orijinal yazılışı “USA” olan emperyalist ABD’yi vitrin kullanan, perde, kapalı kapılar gerisindeki karanlıklar prensi/kralı emperyalist İngiltere burjuvazisi de seyirci kalmayacak, boş oturmayacak, Türkiye ve bölgedeki çıkarları için FETÖ tipi yapılarını ve siyasi kadrolarını harekete geçirecek, savaşımını verecek!..

Emperyalist İngiltere burjuvazisi ne kadar güçlü olursa olsun…
Çanakkale’de, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi yenilgiyi gene tadacak!..
Yeter ki Türk halkına “gerçekleri” anlatılsın!..
Yeter ki Türk halkı “gerçekleri” ile donansın!..

Türk halkını, gerçek tarihinden, bilmesi gereken konularından yoksun bırakanlar, “Türkiye’yi hepten işgal etmek” özlemindeki emperyalist İngiltere burjuvazisinin FETÖ gibi elamanıdır!..
Nokta!..

DÜN BENİ ETKİLEYEN İKİ OLAY!..

150 150 bakikarakol

Dün 15 Temmuz 2020 Çarşamba idi ve iki olay beni etkiledi!..
Etkilediği kadar düşündürdü de!..

İlkiyle başlayayım:

“15 Temmuz asla sıradan bir darbe girişimi değildir. 15 Temmuz, bu topraklarda yaşadığımız, asırlar boyunca verdiğimiz varlık yokluk mücadeleleri zincirinin en son halkasıdır. Arkasında çok büyük hesapların olduğu, gerçekleştiğinde tarihi bir kırılma noktasıdır. Malazgirt’te ne olmuşsa 15 Temmuz’da o olmuştur. Çanakkale’de, İstiklal harbinde ne olmuşsa 15 Temmuz’da o olmuştur. Terörle mücadelede ne olmuşsa 15 Temmuz’da o olmuştur.” https://www.internethaber.com/erdogandan-15-temmuz-toreninde-tarihi-aciklamalar-gelin-deyip-herkese-cagri-yapti-2114603h.htm

Bu sözlerin sahibi, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı…
“15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü” programları çerçevesinde Kamutay’daki ( TBMM’deki) “15 Temmuz Şehitlerini Anma etkinliği”nde söyledi…

İnternet siteleri ve internet gazeteleri yayınladılar…

Özellikle, “Malazgirt’te, Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nda olanların aynısının 15 Temmuz’da olduğu”na ilişkin vurgu ilgimi çekmişti…

Cumhurbaşkanlığı’nın resmi internet sitesi www.tccb.gov.tr ‘den, bu sözün önünü, arkasını öğrenmek istedim…

Siteye girdim…
Ekranın sol yanındaki –okura göre sağ yan- blokta ilk sırada “Dünyada gazi unvanını bu kadar hak eden ve hakkıyla taşıyan başka bir Meclis bilmiyorum” başlıklı haberi gördüm…
Tıkladım…
https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/120633/-dunyada-gazi-unvanini-bu-kadar-hak-eden-ve-hakkiyla-tasiyan-baska-bir-meclis-bilmiyorum-linkindeki haber karşımdaydı…
Okumaya başladım…
Yazıya girişte verdiğim, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının sözlerini arıyorum…
Haberi sonra kadar okudum…
Aradığım “Malazgirt’te ne olmuşsa 15 Temmuz’da o olmuştur. Çanakkale’de, İstiklal harbinde ne olmuşsa 15 Temmuz’da o olmuştur. Terörle mücadelede ne olmuşsa 15 Temmuz’da o olmuştur” yoktu…
Baştan bir daha okudum…
Yoktu…
Şu vardı:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz’un asla sıradan bir darbe girişimi olmadığına vurgu yaparak, ‘Arkasında çok büyük hesapların olduğu, gerçekleştiğinde ülke ve millet olarak bambaşka mecralara sürükleneceğimiz tarihî bir kırılma noktasıdır. 15 Temmuz, bu topraklarda yaşadığımız asırlar boyunca verdiğimiz varlık-yokluk mücadeleleri zincirinin en son halkasıdır. Her kim 15 Temmuz’u küçümsemeye, önemsizleştirmeye, itibarsızlaştırmaya, karikatürleştirmeye çalışıyorsa, bilin ki, amacı işte bu derin tarihî anlamı gölgelemek, gözlerden kaçırmaktır’ diye konuştu.”

Aradıklarımı bulmak için haberi tam beş kere baştan sona okudum…
Bulamadım…
“Neden yoktu?!.”, “Nasıl yoktu?!.”, “Kim, kimler yaptı, yaptırdı?!.” sorularıyla boğuştum…
Usuma, hiç sevmediğim “sansür” sözcüğü geldi…
Cumhurbaşkanın ağzından çıkan, sözlü, görsel basında, internet basınında, internet sitelerinde yer alan, bugün de yazılı basında yer alacak sözler, Cumhurbaşkanlığı resmi internet sitesinde “sansürlenmiş” miydi?!.

İnanamadım!..

Cumhurbaşkanının konuşma metnini yazanla/yazanlarla, Cumhurbaşkanlığı resmi internet sitesinin sorumluları arasında “iletişim” veya “bağlantı” kopukluğu mu vardı?!.

Ya da…
Yalnızca o “benzetme”lerin konulmasında nasıl bir sakınca görüldü?!.

Büyük olasılıkla, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun bir açıklama yapar, bilgileniriz…

İkinciye geleyim…

AKP’nin ve AKP iktidarının yandaşı/borazanı TRT, İstanbul’daki “15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde” canlı yayın yapıyor…
Konuk, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Köse…
Programın bitimine yaklaşılırken, son sözleri soruluyor…
Prof. Dr. Köse, 15 Temmuz’dan gerekli dersin alınmadığını vurguluyor, “Bir FETÖ gitti, bin FETÖ geliyor” diyor…
Susmuyor:
“Bu uyarıyı yapmak benim vazifem… Bu konu Türkiye’nin en önemli konusudur.”

Doğru sözler!..
Gerçekçi, yerinde uyarı!..
Tam “Prof. Dr.”ye yakışan söylem, davranış!..
Kutlarım…

Yandaşlığı, borazanlığı pazara çıkmış TRT’de, böylesi “doğru sözler etmek” bir olay, bir risk!..
Kim bilir, bu sözlerinden ötürü Prof. Dr. Köse’nin başına neler gelecek!..

Prof. Dr. Ali Köse, böyle bir olasılığı göze aldığını ve “aydın”, “bilim insanı” sorumluluğuyla “duruş sergiledi”ğini düşünüyorum!..
Alkışlıyorum…

TESLİM EDİLEN KAMUTAY ARAŞTIRMA KOMİSYONU’NUN “FETÖ DARBE RAPORU” NEDEN, NASIL YİTER VE BULUNMAZ?!.

150 150 bakikarakol

Partim CHP’min başındaki “adı lazım değil” dünkü (14 Temmuz 2020 Salı) grup konuşmasında “Rapor çıktı. 4 yıldır rapor yayınlanmıyor. Niçin? 4 yıl geçti, 4 yıldır rapor yok ortada, niye yayınlamıyorlar, neden korkuyorlar, neden çekiniyorlar? Millet gerçekleri görmesin” https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-14-temmuz-2020 dedi…
Aynı gün bir, iki saat sonra Kamutay (Meclis) Genel Kurulu’nda CHP Grup Başkanvekili Engin Altay dile getirdi:
“Bir başka ayıp da şu: 20 Temmuzda OHAL ilan ettiniz ve 26 Temmuzda bir Komisyon kurduk. Türkiye Büyük Millet Meclisinde onlarca milletvekili aylarca çalıştı. Bu Komisyonun raporu nereye iç edildi, niye iç edildi?” https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/Tutanak_B_SD.birlesim_baslangic?P4=23479&P5=H&page1=16&page2=16

Anımsanacaktır:
4 yıl önce bugün (15 Temmuz 2016 Cuma) ülkemizde bir askeri darbe girişimi oldu…
Girişimde bulunanlar, sonradan “FETÖ” diye tanımlanan ve anılan “Cami imamı Fetullah Gülen cemaati”nin Türk Silahlı Kuvvetleri’nin içine yerleştirdiği, koruyup kolladığı astsubayından, subayına ve generaline kadar bir grup…
Atatürkçü askerlerin, polislerin, sivil vatandaşların kararlılıkları karşısında amaçlarına ulaşamadılar…

Cumhur İttifakı’nın ve Cumhur İttifakı İktidarı’nın ortakları AKP, MHP bugün enine boyuna anlatacak, konuşacak…
Ama…
Bir şeyi özellikle öteleyecekler, gündeme getirmeyecekler!..
O da şudur:
“Türkiye Büyük Millet Meclisi, Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ/PYD) 15 Temmuz 2016 Tarihli Darbe Girişimi İle Bu Terör Örgütü’nün Faaliyetlerinin Tüm Yönleriyle Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu Raporu”…

Komisyonun Başkanı, darbe girişimi öncesine kadar, katıldığı her platformda, tv kanallarının tartışı programlarında “sümüklü böcek” Fetullah Gülen”i ve Fetullah Gülen Cemaatini öven Reşat Petek’tir…
Reşat Petek emekli Cumhuriyet Savcısıdır ve o yıllarda (26’ıncı Dönem) Burdur AKP Milletvekilidir…
Özde Fetullahçı, sözde AKP’li Petek Başkanlığındaki Komisyon, 4 Ekim 2016’da başladığı çalışmalarını 4 Ocak 2017’de bitirir…
639 sayfalık “Rapor”, 12 Temmuz 2017’de, Kamutay (TBMM) Başkanı İsmail Kahraman’a, Komisyon Başkanı Reşat Petek tarafında elden verilir…
https://t24.com.tr/haber/iki-meclis-baskani-degisti-kahraman-a-elden-teslim-edilen-feto-raporu-hala-yok,840874

Her ne hikmetse, “Rapor” 26’ıncı Dönem içinde Kamutay Genel Kurulu’nda okunmaz, tartışmaya açılmaz!..

Aradan 2 yıl, 1 ay, 25 gün geçer…
25 Eylül 2019 Salı günkü Sözcü Gazetesi’nin “MECLİS ARAŞTIRMASININ AKİBETİ TEKERLEMEYE DÖNDÜ” üst başlıklı manşeti “FETÖ raporu nerede?
Yandı, bitti, kül oldu”, spotu ise “2 yıl önce dönemin Meclis Başkanı İsmail Kahraman’a elden teslim edilen 15 Temmuz raporu bir türlü basılmadı. Meclis, ‘Bize rapor sunulmadı’ dedi” https://www.gzt.com/gazeteler/sozcu-gazetesi-25-09-2019 biçimindedir…
Bir gün sonra (26 Eylül 2019 Perşembe) Sözcü Gazetesi’nin 1’inci sayfa, Saygı Öztürk imzalı “İŞTE MECLİS’İN ‘YOK’ DEDİĞİ FETÖ RAPORU”
https://www.gzt.com/gazeteler/sozcu-gazetesi-26-09-2019 başlıklı haber yer alır…
Haber aynı gün www.sozcu.com.tr ‘de “Meclis’in kayıp FETÖ raporunu SÖZCÜ buldu” başlık ve “Darbe komisyonunda görev yapan İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Aytun Çıray, ‘Devlette belge kaybolmaz’ dedi ve 639 sayfalık raporu ortaya çıkardı.” https://www.sozcu.com.tr/2019/gundem/meclisin-kayip-feto-raporunu-sozcu-buldu-5354375/ spotla yayınlanır…

Kamutay’ın AKP’li Başkanı İsmail Kahraman’a, Komisyonun AKP’li Başkanı Reşat Petek tarafından teslim edilen “FETÖ Darba Girişimi Raporu” nasıl olmuştu da yitmişti?!.
İzmir İyi Parti Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Aytun Çıray’da madem kopyası vardı, muhalefet neden çoğaltıp dağıtmamıştı, Kamutay Başkanlığının yapmadığını yapmamış, kitaba dönüştürmemişti?!.

15 Temmuz FETÖ Darbe Girişimi, 4’üncü yılında bugün, AKP ve MHP görkemli anlatacak/anlattıracak, gösterecek/göstertecek, kendilerinden olmayanları “FETÖCÜ” yapacak/yaptıracak, siyasi amaçlı ağır yergilerde bulunacak/bulunduracak…
Yani…
Bilinmesini istemedikleri gerçekleri çarpıtacaklar, öteleyecekler, gizlemeye çalışacaklar…
Boşa uğraş…
Kimseyi inandıramayacaklar…
Geldikleri gibi gidecekleri süreci hızlandıracaklar!..
Ellerine teslim edilen “rapor”un yitmesi, daha doğrusu “yitirilmesi” boyunlarına “yafta” olarak asılmıştır!..
Tarih de kaydetmiştir!..

BAROLARI BÖLDÜLER!.. SIRADA TBB!.. BAŞKAN SEÇİMİ NASIL OLACAK?!. VE TÜRKİYE’DE AVUKATLAR VAR!..

150 150 bakikarakol

2013’te FETÖ kadroları denedi, öngöremedikleri tepkiyle karşılaştılar, geri adım attılar…

Aradan 6,5 yıl geçti…
Bu defa, FETÖ kadrolarının kendilerini kandırdıklarını itiraf eden AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı düğmeye bastı, gündeme yeniden geldi…

Cumhur İttifakı’nın ve Cumhur İttifakı İktidarı’nın ortakları AKP MHP’nin “Hukukçu”ları, Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu’nun da katkılarıyla kısa sürede “Baroları bölecek” ÇOKLU BARO YASASI TASLAĞI’nı hazırladılar, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanına sundular…

Cumhurbaşkanlığında, son çalışmalar yapıldı,bitti, Kamutay (Meclis) Başkanlığına gönderildi…

Kamutay’da gündeme alındı, Kamutay Anayasa Komisyonu’na “sevk” edildi…

81 il Baro Başkanı karşı çıktı…

“Barolar bölünürse, Türkiye bölünür” dediler…
“Barolar bölünürse, baroların sesi kısılacak, halkın sesi kısılacak” dediler…
“Türkiye’de yıllardır uygulanmak istenen çoklu baro sistemi, öncelikle devletimizin üniter yapısının altına dinamit koymaktan başka bir şey değildir” dediler…
“Barolar bölünürse, her ırka mensup, ideolojiye mensup, dine mensup, mezhebe mensup insanlar farklı barolar kuracaklar” dediler…

İllerinden, Başkent Ankara’ya yürüdüler…
İtildiler, kakıldılar…
İlk gün Ankara’ya sokulmadılar…
Geceyi sokakta yağmur altında geçirdiler…
Kamutay’a alınmadılar…

İktidar yanında yer alan TBB Başkanı Feyzioğlu’na sırtlarını döndüler, kol kola girerek, Feyzioğlu’nu aralarına sokmadılar…

Kendisi de “Avukat” olan, AKP’nin Çanakkale Milletvekili ve Grup Başkanvekili Bülent Turan’ın “reform” ; MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Barolar demokratikleşecek, Avukatlar özgürleşecek, savunma daha da güçlenecek” dediği “Çoklu Baro Yasa Taslağı”, Kamutay Anayasa Komisyonu’nda AKP’li ve MHP’li Komisyon üyelerinin oylarıyla kabul edildi, Kamutay Genel Kurulu’na gönderildi…

8 Temmuz 2020 Çarşamba günü Kamutay Genel Kurulu’nda görüşülecek konuların önüne geçti…

Görüşülmeye başlandı…

AKP ve MHP dışındaki siyasi partilerin Grup Başkanvekilleri, Milletvekilleri yergilerde bulundular, büyük bir yanlış yapıldığını, yapılacağını vurguladılar, tasarının geri çekilmesini ısrarla istediler…

Gergin anlar yaşandı…

AKP ve MHP kulak tıkadı, duymazdan, görmezden geldi, yergilere yanıtlar vermekle yetindi, bildiğini okudu…

Ve…

Ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ile uyumlu ucube “Çoklu Baro Yasası”, 11 Temmuz 2020 Cumartesi’nin ilk saatlerinde, saat 02.30’da kabul edildi…

Oylamaya 586 Milletvekilinden 417’si katıldı; 251’i “Evet”, 163’ü “Ret” oyu verdi…

“Evet”i, Cumhur İttifakı’nın ve Cumhur İttifakı İktidarı’nın ortakları AKP ve MHP’nin vekiller verdi…

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının onaylayıp Resmi Gazete’de yayınlanmasıyla resmen/hukuken “Çoklu Baro Yasası” yasalaşmış olacak…

Atık Türkiye’de Barolar bölünmüştür!..

Yalova Barosu’na kayıtlı bir Avukatın “Parçalanmadan bir süre önce Yugoslavya’da da Barolar bölünmüştü” sözü kulaklarımda çınladı, içim sızladı ve korkmaya başladım!..

24 Haziran 2018’de yapılan Cumhurbaşkanlığı ile 27’inci Dönem Milletvekili Genel Seçimi’nde, 600 üyeli (şimdi 586 üye var) Kamutay’da 123 Avukat bulunuyor…
AKP’de 68, MHP’de 5, CHP’de 34, HDP’de 13, İyi Parti’de 3…

AKP’li ve MHP’li Avukat Milletvekillerinin, çok büyük zararlara neden olacak “Çoklu Baro Yasası”na neden karşı çıkmadılar, “kabul oyu” verdiler?!.

Bir başka soru:
AKP ve MHP’nin bu “tezciliği”, “telaş”ı ne?!
Ve neden?!.

Cumhur İttifakı ve Cumhur İttifakı İktidarı, Türkiye’ye, Türk halkına ciddi, çok büyük zararlar vermek için mi oluştu, oluşturuldu?!.

Eğer…
Kamutay’da, siyasi parti Genel Başkanlarının atadıkları vekiller değil de, halkın gerçek anlamda kendinin seçeceği vekilleri olsaydı, Türkiye’nin böyle bir gündemi olmayacaktı, Türkiye bugünlere gelmeyecekti, bugünleri yaşamayacaktı, en az 50 yıl geriye gitmeyecekti!..

11 Temmuz 2020 Cumartesi’nin ilk saatlerinde attığım twitterda, “Kabul edilen ÇOK YANLIŞ YASA’dan sonra sıra, Türkiye Barolar Birliği’nde mi?!.” diye sormuştum…

Evet, sırada TBB!..

Öngörüm:
Çoklu Barolar, bir biçimde Adalet Bakanlığı’na iliştirilecek…
Her Baro, önce Başkanını, sonra TBB Başkanlığı için “aday”ını seçecek…
TBB Başkanlığı adayları arasında yapılacak seçimle en çok oy alan üç veya dört aday belirlenecek…
Bunlar da, Adalet Bakanlığı’na sunulacak…
Adalet Bakanlığı da, YÖK benzeri işlevle, Cumhurbaşkanlığına sunumda bulunacak…
Cumhurbaşkanı, Üniversitelere Rektör atamasında yaptığı gibi, az-çok oy almaya bakmaksızın, içlerinden uygun gördüğünü, TBB’nin başına “Başkan” atayacak…

Katılırsınız, katılmazsınız bilemem…
Böyle bir gelişme olur mu, olmaz mı, onu da bilemem…

Bildiğim…
Türkiye’deki Baro Başkanları ve Avukatlar kanıtladılar, dünyaya kabul ettirdiler:
Baroları bölseler de, Türkiye’de avukatlar var!..

Onurlu, şanlı duruş sergilediler, savaşım verdiler, tarihe geçtiler!..

Her biriyle gurur duyuyorum…
Her birinin önünde saygıyla eğiliyorum…
Duruşlarından, savaşımlarından geri adım atmayacaklarına içten inanıyorum…
Gerici ve zor günler yaşayan ülkemin aydın, çağdaş yarınlarının emekçileri Avukatlarımızı selamlıyorum!..