https://www.biyografya.com/biyografi/11527 linkinde biyografisini okuyacağınız, CHP’nin 6 aylık eski Genel Başkanı Hikmet Çetin, 4 Mart 2024 Pazartesi günü Artı TV’de Kemal Avcı’nın sorularını yanıtladığı https://www.youtube.com/watch?v=JQtm1CcoMK4 söyleşide, www.serbestiyet.com internet gazetesinin haberine göre https://serbestiyet.com/haberler/hikmet-cetin-mustafa-kemal-cok-buyuk-isler-yapti-ama-bazi-yanlislar-da-olmustu-dersim-olaylari-oyle-mi-olmaliydi-159250/ “Liderlik zor. CHP liderliği şöyle zor: Cumhuriyetin başından beri Türkiye’de olmuş iyi-kötü, yanlış-doğru, hepsinde var. Bunu böyle bütün bunlar zamanında niçin, nasıl yapıldı? Neden öyle oldu falan diye bilmeniz lazım. Çok zor bir şey bu, kolay değil. Cumhuriyetle özdeşleşmiş bir parti. İyi şeyler var, kötü şeyler var; yanlışlar var. Mustafa Kemal bir devrimciydi. Çok büyük işler de yaptı. Ama bazı yanlışlar da olmuştu. O merkezden de kaynaklanmayan yanlışlar. Mesela öyle yerlerde, mesela Dersim olaylarında… Şimdi Dersim olaylarında öyle mi olmalıydı? Öyle olmayabilirdi. Oradaki yetkili, yetkili kişinin şeyi bu. Verdiği bir karar diye. Yani baba sağken, baba dururken çocuğu asmak falan, onlar olacak şeyler değil tabii. Onların merkezden yapıldığını zannetmiyorum. Bence CHP’nin sorumluluğu yok. Yani şundan dolayı yok; o zaman Başbakan da Celal Bayar zaten. 50’li yıllardı vs. Bir şekilde bunları anlatıp özür dilenebilirdi. Tıpkı şey gibi. Mesela 1915 Ermeni olayları gibi. Cumhuriyet kurulduğu zaman, yani o günkü kadro; niye bunu yapamadılar, onu da bilemiyorum. O günkü kadro çıkıp işte ‘Böyle bir şey oldu, yanlışlıklar da var işin içinde. Çok üzücü olaylarda oldu. Özür diliyoruz’ denseydi belki bu iş bu kadar büyümezdi. Yani bir özür dilemeyi yenilgi anlamına gelmezdi. Özür dilemeyi bir araç kullanılabilir. Gerektiği zaman. Yapamadık.” sözler ediyor.
Çetin, daha dünya lideri Kemal Atatürk’ü, Atatürk Türkiye’sini, yıllarca içinde siyasa (politika) yaptığı CHP’yi tanıyamamış, CHP’li olamamış, “lider” ile “Genel Başkan” arasındaki ayırtı (farkı) öğrenememiş, bir de kalkıyor “ahkam” kesiyor!
Yok efendim “Atatürk’ün yanlışları da olmuştu. Dersim olayları öyle mi olmalıydı? Öyle olmayabilirdi. Özür dilenebilirdi. “Ermeni olayları gibi. Cumhuriyet kurulduğu zaman, yani o günkü kadro, niye bunu yapamadılar? Çok üzücü olaylarda oldu. Özür diliyoruz’ denseydi belki bu iş bu kadar büyümezdi” ve buraya aktarmadığım bir dizi “zırva” sözcükler, tümceler!
CHP eski Milletvekili, eski Bakanı, CHP eski Genel Başkanı görevlerinde bulunmuş, 87 yaşındaki (1937 doğumlu) Hikmet Çetin bu sözleri ediyor!
Yaa, nasıl eder?!
Bunun adı “ihanet”tir!
CHP yönetimi de duymazdan geldi!
Yaa, nasıl duymazdan gelir?!
Derhal “Kesin ihraç” istemiyle Yüksek Disiplin Kurulu’na verilmesi ve CHP’liliği sonlandırılması gerekirken, kimsenin kılı kıpırdamadı!
Yaa, bu nasıl olur?!
Üstelik…
Gündeme düşmemesi için elden gelen yapıldı!
Derken…
2 gün sonra, 6 Mart 2024 Çarşamba günü, CHP’nin Afyonkarahisar’dan Belediye Başkan adayı gösterdiği Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal*, Genel Başkanı Özür Özel’in de katıldığı “Seçim Koordinasyon Merkezi”nin açışında, Özel’in içinde oturduğu seçim otobüsünün üstüne çıktı, mikrofonu eline aldı, bangır bangır haykırdı:
“Belediye Başkanı seçildiğimde Afyonkarahisar Belediyesi’nin kapıları DEM Parti hariç her siyasi partiye açık olacak. AKP’nin adayı bunu söyleyemez, onlar ancak yaygara koparıp kapalı kapılar ardında pazarlık yaparlar.” https://t24.com.tr/haber/chp-nin-afyonkarahisar-adayi-burcu-koksal-secildigimde-belediyenin-kapilari-dem-parti-haric-her-siyasi-partiye-acik-olacak,1154815
Bu sözler gündeme bomba gibi düştü.
(Hala gündemde.)
“Hikmet Çetin vakası” unutuldu!
(Ben unutmadım, unutmayacağım, seçim sonrası ayrıntılı yazacağım.)
Hukukçu, 25’inci, 26’ıncı, 27’ınci ve 28’inci Dönem Afyonkarahisar CHP Milletvekili, CHP Grup Başkanvekili Burcu Köksal’ın “uçuk sözler”ine ilk açıklama, düzeltme(!) aynı gün birkaç saat sonra Özgür Özel’den geldi.
Özel, Uşak mitinginde “Burcu Başkandan da selam getirdim. Afyon’da konuşurken, belediyenin kapılarını ardına kadar açacağız diye söylerken, orada küçük bir sürçü lisan oldu. ‘Aman başkanım sen düzelt’ dedi.” https://chp.org.tr/haberler/cumhuriyet-halk-partisi-genel-baskani-ozgur-ozel-usakta-turkiye-ttifakinda-yalniz-degiliz
Yalan!
Yalan konuştuğunu katıldığı televizyon programında itiraf edtti.
Az aşağıda değineceğim.
Burcu Köksal, dakikalar içinde kendisini arayan gazeteciye açıklama yapıyor, “Sadece sana açıklama yapacağım. Ben belediye başkanı seçildiğimde Afyonkarahisar Belediyesi’ni DEM Partililerle yönetmeyeceğim. Ben bir dil sürçmesi sonucu değil, verdiğim söz üzerine konuştum. Ben ilk günden beri bu sözü verdim. Bu sözümün de arkasındayım.” https://twitter.com/barisyarkadas diyor.
Çok net anlaşıldığı gibi…
Belediye Başkan adayı, Milletvekili Burcu Köksal, Genel Başkanı Özgür Özel’i “yalanlıyor”du!
Kendi sözlerinde de “mini kıvırma” yapıyordu!
Şöyle:
Otobüsün üstünde “Belediye Başkanı seçildiğimde Afyonkarahisar Belediyesi’nin kapıları DEM Parti hariç her siyasi partiye açık olacak” diyor, şimdi “Ben belediye başkanı seçildiğimde Afyonkarahisar Belediyesi’ni DEM Partililerle yönetmeyeceğim” diyor!
Bu kadarla yetinmiyor, @Av_Burcu03 hesabından gerçekleştirdiği paylaşımda “Seçim süreci boyunca söylediğim gibi AKP’nin yalanlarına iftiralarına montaj videolarına karşı söylemim nettir. Belediye Başkanı olduğumda belediyeyi DEM ve HÜDA-PAR ile yönetmeyeceğim. Belediye başkanı olduğumda belediyenin kapısı etnik kökeni, mezhebi ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı olan bu ülkeyi seven bu ülkenin birlik bütünlüğünü savunan herkese ardına kadar açık olacaktır.”
https://twitter.com/Av_Burcu03/status/1765765827477856301 diye yazıyor.
Yani “Hüda-Par”ı ekliyor.
Sol görüşlü ailenin kızı, siyasi görüşüne, siyasi inancına, üyesi olduğu siyasi partiye, o siyasi partide üstlendiği siyasi görevlere ve kendisine nasıl bu kadar zarar verir, ihanet eder, kendi kendini yalanlar, yalancı duruma düşürür?!
Burcu Köksal’ın “Belediye Başkanı seçildiğimde Afyonkarahisar Belediyesi’nin kapıları DEM Parti hariç her siyasi partiye açık olacak” biçimindeki “uçuk sözler”ine CHP Yönetiminden beklenen tepki, beklendiği içerik ve tonda gelmeyince, “uçuk sözler”den “büyük hasar” alacak seçim bölgelerinin en başında gelen İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve aday CHP’li Ekrem İmamoğlu bir günün ardından çıktı konuştu:
“Ben belediye başkanı olursam şu partilileri belediyeye almam, şu partililer hariç şu partililerle görüşürüm diyen ya kendine başka bir iş bulacak ya da başka bir parti bulacak. Onu söyleyeyim. Biz insan ayırt etmeyiz kardeşim.” https://www.sozcu.com.tr/imamoglu-ndan-chp-nin-adayina-sert-tepki-kendine-ya-baska-bir-is-ya-da-baska-bir-parti-bul-p27806
Haklıydı.
Çünkü Burcu Köksal’ın “uçuk sözler”inden ötürü, kazanacağı seçimi yitiremezdi!
Ancak…
Söylemindeki tonlama yüksekti!
(Birileri, bu tonlamayı “İmamoğlu kendini Genel Başkan’ın yerine koydu” biçiminde yorumladı, yerdi.)
“Uçuk sözler”in sahibi Burcu Köksal 8 Mart 2024 Cuma günkü açıklamasında https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/burcu-koksaldan-flas-dem-parti-aciklamasi-2183575?utm_campaign=Cumhuriyet&utm_medium=SliderHaber&utm_source=Anasayfa“çevir kazı yanmasın” yaptı.
Sözlerinin çarpıtıldığı savında (iddiasında) da bulunmaz mı?!.
Oysa…
Çarpıtan, eğip büken kendisiydi!
Ne ilk ne son söyledikleriyle kimseleri inandıramadığı gibi, kafalarda “Arkasında kim var? Ona bu yanlışı yaptıran kim?” sorularına neden oldu.
Hala da, sorulara yanıt aranıyor!
CHP’li(me) bak CHP’li(me)!
Düşman başına!
8 Mart 2024 Cuma gecesi, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bir televizyon kanalının konuğu; gazetecilerin sorularını yanıtlıyor.
Gündemdeki “uçuk sözler” ile ilgili soruya “Kendisine telefonda sordum: ‘Böyle bir ifadeye ne gerek var?’ dile. O da ‘Başkanım burada şöyle ifade var: ‘Belediyeyi DEM’lilerle yönetecekler’. Ben ‘Belediyeyi DEM’lilerle yönetmeyeceğim, dedim’ diye konuştu. Orada DEM parti hariç dediğinizde kendisini DEM Partili hisseden, Afyon’da oturan, Türkiye’nin herhangi bir yerinde oturan DEM Partili seçmen, Kürt ve DEM Parti’yi destekleyen seçmen ‘Bir ayrımcılık var mı?’ düşünür. Ben kendisini aradım. ‘Burcu böyle bir ifade olmuş. Tansiyon yükselir. Bunu Uşak’ta düzeltiyorum’ dedim. O da ‘Aman başkanım düzeltin’ dedi. Afyon’dan bir gazeteci ile konuşmuş, mesaj atmış. Dediği şu ‘Benim DEM’le ittifakım yok’. Her gün ‘Afyon’u DEM Parti’yle yönetecekler, eş başkan atanacak’ diyorlarmış. Türkiye’de biraz da iktidara müzahir medyanın gayretleriyle oluyor. Sizin ne söylediğiniz değil, karşı tarafın ne anladığı önemli. Bizim birçok milletvekili, belediye başkanı il başkanlarımız aradı. Hatta iddiasız olduğumuz Güneydoğu’da bazı yerlerde il başkanları aradı. O yüzden bir düzeltmeye ihtiyaç vardı.” https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/ozgur-ozelden-burcu-koksal-aciklamasi-konustum-ne-gerek-vardi-dedim-2183623?utm_campaign=Cumhuriyet&utm_medium=SliderHaber&utm_source=Anasayfa yanıtını veriyor.
Hani…
Uşak mitinginde “Burcu Başkandan da selam getirdim. Afyon’da konuşurken belediyenin kapılarını ardına kadar açacağız diye söylerken orada küçük bir sürçü lisan oldu. Aman başkanım sen düzelt dedi” demişti?!
Şimdi de “Ben kendisini aradım. ‘Burcu böyle bir ifade olmuş. Tansiyon yükselir. Bunu Uşak’ta düzeltiyorum’ dedim” diyor!
Yaşamında, ne kendisine, ne çevresindekilere, ne arkadaşlarına, ne halkına, ne dünya halklarına tek yalan söylemeyen dünya lideri Kemal Atatürk’ün mayaladığı CHP’de “Genel Başkanı” olmuş, “CHP Genel Başkanlığı koltuğu”nda oturan Özgür Özel’e “yalan” hem de “koca yalan” yakışır mı?!
Söylemek ayıp, çirkin değil mi?!
Bir süre sonra kim inanır?!
AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a gelelim…
Erdoğan’ın, iki oğlundan biri “Necmettin Bilal Erdoğan”dır.
(Yıllardan beri hiç söylenmediği için, “Necmettin adı nüfus kaydında hala duruyor mu, yoksa mahkeme kararıyla silindi mi?” sorusuna takıldım.)
Bilal Erdoğan aynı zamanda, kısaltmışı TÜGVA” olan “Türkiye Gençlik Vakfı”nın, “Yüksek İstişare Kurulu Üyesi”dir.
TÜGVA’n, 8 Mart 2024 Cuma günü, Bakırköy’deki Sinan Erdem Spor Salonu’nda, “7’inci Gençlik Buluşması” etkinliği var.
Erdoğan da katılıyor.
İlkin, TÜGVA’nın 81 il temsilcileriyle bir araya geliyor.
Orada, anında gündeme en tepesine oturan, diğer gündemleri diplere indiren şu sözleri ediyor:
“Malum 31 Mart Türkiye’de bir dönüm noktası. Ve bu dönüm noktasında tüm İslam dünyasının gözleri Türkiye’de. Türkiye’de ne olacak? Her ne kadar bu bir genel seçim değilse de yerel seçimde gözler, AK Parti’nin bu seçimlerden alacağı netice ne olacak? Onun için tabii çok güçlü bir gençliğe sahip olan davamız, inşallah sandıkları adeta patlatırcasına 31 Mart akşamında o farklı bakanlara gereken cevabı verecektir diye inanıyorum. Ardı arkası kesilmeyecek şekilde çalışmalarımı sürdürüyorum. Adeta nefes almaksızın koşturuyoruz. Çünkü benim için bu bir final. Yasanın verdiği yetkiyle bu seçim son seçimim ama buradan çıkacak netice benden sonra gelecek kardeşlerim için bir emanetin devri olacak. Onun için de hazırlıklarımızı buna göre yapıp, adımı da buna göre atmamız lazım ki çok farklı bakanlara karşı gereken cevabı istiyoruz ki 31 Mart akşamı verelim. 1 Nisan’dan itibaren de yeni bir dönemi inşallah başlatalım.” https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/erdogan-benim-icin-bu-bir-final-son-secimim-2183622?utm_campaign=Cumhuriyet&utm_medium=SliderHaber&utm_source=Anasayfa
(Video: https://www.youtube.com/watch?v=MCk1p2_Zk_w)
Cumhuriyet Gazetesi güzel gazetecilik yaptı, Erdoğan’ın 2009’da “2011, Allah ömür verirse son milletvekilliği adaylığımdır”, 2012’de “Büyük Kongre’de son kez Genel Başkanlık’a aday oluyorum”, 2022’de “2023’te, Milletten kendi adımıza son kez oy istiyoruz” dediğini, en son şimdi (2024) “Bu seçim, benim için final” sözlerini söylediğini yazdı. https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/bu-benim-son-secimim-dedi-erdoganin-son-kez-aciklamasi-ilk-2183708#:~:text=’SON%20KEZ’%20A%C3%87IKLAMASI%20%C4%B0LK%20DE%C4%9E%C4%B0L…&text=Erdo%C4%9Fan%202009%20ve%202012’de,%C3%B6m%C3%BCr%20verirse%20son%20milletvekilli%C4%9Fi%20adayl%C4%B1%C4%9F%C4%B1md%C4%B1r.%22
Erdoğan’ın konuşmasındaki bir ayrıntı dikkatlerden kaçtı:
“Malum 31 Mart Türkiye’de bir dönüm noktası. Ve bu dönüm noktasında tüm İslam dünyasının gözleri Türkiye’de. Türkiye’de ne olacak?”
31 Mart yerel seçimleri neden “dönüm noktası”ydı?!
İslam dünyası’nın gözü neden Türkiye’deydi?
İslam dünyası neden “Türkiye’de ne olacak?” diye merak ediyordu ve soruyordu?
Bu ve benzeri sorular üzerinde durmadık, düşünmedik, konuşmadık, tartışmadık, beyinlerin gerisindeki plan ve senaryoları öngöremedik?!
Neden?!
Benim usuma (aklıma) ilk aşamada “Kanal İstanbul”, “İslam Ordusu”, “Türkiye’yi Araplaştırma” takılıyor!
Hepsinde de…
Genelde, insan, insanlık, emek; özelde, İslam Dini, İslam Dini’ne inanan ülkeler/halklar ve Atatürk, Atatürk Türkiye’si, Türk halkı düşmanı…
Emperyalistlerin (Başlarında da İngiltere’nin) parmağı var.
(İleride ayrıntılı yazma koşuluyla, burada bu kadarıyla bırakayım.)
Erdoğan, yukarıdaki sözlerinin bitiminde, TÜGVA’li gençlerin bulunduğu salona geçiyor, bir konuşma https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/151536/-hedefimiz-ulkemize-kazandirdigimiz-hizmetlerin-zirvesi-olarak-gordugumuz-turkiye-yuzyili-hedefini-basariya-ulastirmaktir- yapıyor.
Duygusal bir sesle “Artık sizlerin zamanının misafiri olan bir büyüğünüzüm. Ben misafirim, siz ev sahibisiniz” tümcelerini de sini ediyor.
Ama…
Bu tümcelere odaklanılmadı.
Odaklanılmadığı için de gündem olmadı.
Erdoğan, güzel Türkçe’miz yerine “Kuran Dili” diye Arapça’yı önceliyerek, bolca Arapça sözcükler kullandı, gençlere “Bugün ise en basitinden selamlaşmayı dahi unutmuş, ihmal eder hâle gelmiş hatta beceremeyen gençlerimize rastlıyoruz” dedikten sonra “Evet. Selamünaleyküm. Ve aleykümselam” diye seslendi.
Erdoğan, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ne göre, hem siyaseten “AKP Genel Başkanı”dır, hem de “Cumhurbaşkanı”dır.
Yürürlükteki 1982 Anayasa’da yer alan “Madde 103”teki “ant”ı içer:
“Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim.”
“Bağlı kanılacağı”na yemin edilen Anayasa’nın 3’üncü maddesi şöyle:
“Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli marşı ‘İstiklal Marşı’dır.”
Anayasa’nın 4’üncü Maddesi’nde “Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez” diye yazar.
Yazımı, okunmasıyla yazılması, yazılmasıyla okunması aynı yapısıyla “insan kişiliği”nde yadsınamaz etkisi ve de etkinliği olan “Türk Dili” üzerinde dünya lideri Kemal Atatürk’ün sözlerinden dördüyle bitireyim:
>Türk milletinin dili Türkçedir. Türk Dili dünyada en güzel, en zengin ve kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sevip onu yükseltmek için çalışır. Bir de Türk Dili, Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği sonsuz felaketler içinde ahlakını, göreneklerini, anılarını, çıkarlarını kısacası; bugün kendisini millet yapan her niteliğinin, dili sayesinde korunduğunu görüyor. Türk Dili, Türk ulusunun yüreğidir, beynidir.
>Türk demek, dil demektir. Millet olmanın en belirgin niteliklerinden biri dildir. ‘Türk milletindenim.’ diyen kişi, her şeyden önce kesinlikle Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir kişi, Türk kültürüne ve milletine bağlılığını öne sürerse buna inanmak doğru olmaz.
>Türk Dili’nin özleştirilmesi, zenginleştirilmesi ve kamuoyuna bunların benimsetilmesi için bütün yayın araçlarından yararlanmalıyız. Her aydın, hangi konuda olursa olsun, yazarken buna dikkat edebilmeli, konuşma dilimizi ise uyumlu, güzel bir duruma getirmeliyiz.
>Türk demek Türkçe demektir; ne mutlu ‘Türküm’ diyene.
* Milletvekillerinin, Belediye Başkan adayı olmalarını, seçilip Milletvekilliğini bırakmalarını doğru bulmuyorum.
Yorum Yaz