Önceki günkü (30 Mart 2021 Salı) grup konuşmasındaki “Borç alan, emir alır. Emir aldıkları için bu hale geliyor Türkiye. Düyun-u Umumiye’yi de biliyoruz, Borçlar Genel Müdürlüğü’nü de biliyoruz. Birisi Osmanlı’ya ait, birisi bu iktidara ait.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti -açıkça söylüyorum- soyuluyor.
Ak Parti milletvekilleri ve MHP milletvekilleri, parlamentodaki tamamı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde bir kişiye hizmet ediyorlar, 83 milyona değil. Bir kişiden talimat alıyorlar.
İradesini bir kişiye teslim edenler, milletin vekili olamazlar. Sarayın vekilleriyle, milletin vekilleri ayrıdır. Biz milletin vekiliyiz.
O zorba gidecek, İstanbul Sözleşmesi geri gelecek”
https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-30-mart-2021?q= sözlerinin ardından “Sayın Bahçeli, 13. Olağan Büyük Kurultayı’nda açıklama yapıyor: ‘Kılıçdaroğlu; her muhtarlığa bir özel kalem müdürü atanırsa, işsizliğin sona ereceğini cahilce müjdelemiş” diyen ve konuşmasına “Ülke perişan ama kendisine ‘milliyetçiyim’ diyen bir partinin genel başkanı, onun da tek gündem konusu benim.
Ya Allah rızası için, bir gün ama bir gün ya Sayın Bahçeli’nin: ‘Ya bu esnafın derdi nedir?’ diye sorduğunu duydunuz mu?
Duymadınız, duyamazsınız. Onun derdi biziz. Peki, hadi esnafı unuttu diyelim. Bir güne bir gün Sayın Bahçeli’nin, ‘Ya bu çiftçilerin derdi nedir?’ diye bir soru sorduğunu duydunuz mu? Duyamazsınız. Onun için esnaf, çiftçi, hepsi hikaye. Onun tek bir arzusu var: ‘Muhterem beyefendi orada nasıl kalacak? Ben de altına halı olayım.’ Olmaz. Ve yine Sayın Bahçeli’nin bir güne bir gün, ‘Ben o Tank-Palet Fabrikasını alacağım, şanlı ordumuza geri iade edeceğim’ dediğini duydunuz mu?
Ve yine Sayın Bahçeli’nin ‘Ben milliyetçi olarak, ülkücü olarak Süleyman Şah Türbesi’nden bayrağın indirilmesini asla içime sindiremiyorum. Türbenin kaçırılmasını içime sindiremiyorum. O bayrağı alacağım, vatan toprağına tekrar dikeceğim’ dediğini duydunuz mu? Duyamazsınız. Bunları kimden duyuyorsunuz? Bu kardeşinizden duyuyorsunuz. Kim gerçek milliyetçi? Biziz. Gerçek milliyetçi, gerçek vatansever, gerçek ülke seven, insanını seven biziz” tümcelerini ekleyen, partim CHP’nin ne yazık ki başındaki “adı lazım değil”e, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli dün zehir zemberek yanıt verdi.
Bahçeli, twitter hesabından gerçekleştirdiği paylaşımlarında “CHP Genel Başkanı, alem bir insan. Allah’ı var, sıkıntılı anlarda insanımızı iyi güldürüyor! Kara mizahta ustalaştı, epey de mesafe kat etti. Kabak tadı verse bile, siyasi eğlenceye dönüşen grup toplantılarında kurusıkı atışın, yalan edebiyatının inceliklerini sahneliyor”
http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4795/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_sosyal_medya_hesabi_twitter_uzerinden_yayinladiklari_mesaji.html diyor, şöyle sürdürüyor:
“Dün yine tutulmuş aklıyla, kararmış vicdanıyla haykıran gerçeklere, meydan okuyan hakikatlere sırtını döndü. Tek gündem konumuzun kendisi olduğunu dile getirdi. İnsan ne kadar az düşünürse o kadar çok konuşurmuş, ağız var, dil var, fakat akıl ve ahlak derseniz işte o yok.
Kılıçdaroğlu gerçek milliyetçi, gerçek vatanseverin kendileri olduğunu söylemiş. Aslına bakarsınız önemli bir gelişmeyle, kritik bir itirafla karşı karşıyayız. Gerçi bu çıkışından memnuniyet duyduğumu da saklayamam. En azından altı okun içindeki milliyetçiliği hatırlamış!
Madem gerçek milliyetçi olduğunu söylüyor, o halde gereğini ve gerçeğin sorumluluğunu da bir an önce yapmak zorundadır. FETÖ ve PKK’yla bütün bağlarını keserek işe başlamalıdır. Bu da yetmez, HDP’yle ittifakı bitirdiğini, zilletin batağından derhal çıkacağını duyurmalıdır.
Kılıçdaroğlu bunları yaparsa, gelip partimize dahi üye olabilir. Siyasi mücadelesini aramızda sürdürebilir. Hatta açık çek veriyorum, 2023 Haziran ayında Tunceli’den milletvekili adayımız olmasında bile engel yoktur. Temizlensin, nedamet göstersin, buyursun gelsin.
Bu vaadimiz ve vaki davetimiz Kılıçdaroğlu’nun milliyetçiliği kadar gerçekçidir! Zira bizim herkese kapımız açıktır, bizim yüreğimizde yenilenmiş ve yüklerinden kurtulmuş Kılıçdaroğlu’na bile yer vardır. Onu sevgiyle kucaklayacak, geçmişini unutturacak hoşgörümüz ortadadır.
Bir diğer ele alınması gereken konu ise şudur: Kılıçdaroğlu, HDP’li işbirlikçileri ve İP’li yoldaşları devamlı Sonbaharda seçim olabileceğini konuşuyorlar. Yok diyoruz, anlamıyorlar. Seçim zamanında olacak diyoruz, zihni melekeleri tıkalı olduğundan algılayamıyorlar.
Daha ilginci, televizyon ekranlarında sabit ama haftalık ücret mukabilinde yorum yapan bildik isimler, Kılıçdaroğlu’ndan aldıkları asparagas sufleleri cansiperane savunuyorlar, servis ediyorlar, nöbetleşe gündem işgaline soyunuyorlar. Ne söylesek nafile, hep aynı havadalar.
Mesela, Necdet Saraç, Şaban Sevinç, Ali Haydar Fırat, Hakan Bayrakçı, Orhan Bursalı ve Sevilay Yılman’a varıncaya kadar farklı televizyon ekranlarda CHP’nin hem sözcülüğünü hem seçim kulisi yapan ücretli tetikçilere üzülüyorum, durmadan yırtınıp kendilerini paralıyorlar.
Bunların karşısında beşlik simit gibi dizilen bazı gazeteci ve eski siyasetçiler de evet haklısınız, ama diyerek söze başlayıp acayip gerdan kırıyorlar. Erken seçim siparişini Okyanus ötesinden mi berisinden mi aldıkları muamma olsa da, kukla gibi oynatılıyorlar.
Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçiminin nasıl olacağı, bu konudaki gerek ve yeter şartların nelerden teşekkül ettiği bu hacıyatmazlar tarafından ya bilinmiyor ya da bilinse de gerçeğin üzeri örtülüyor.
TBMM’de seçim kararının alınması için ihtiyaç duyulan çoğunluğa sahip olmadan, Cumhurbaşkanı’nın da bu konuda net tavrı bilinmesine rağmen, Sonbaharda seçim olabilir demek Türkiye’nin siyasi, ekonomik ve toplumsal huzurunu hançerlemek isteyenlere hizmettir.
Peki, bunun neresi demokrasidir? Neresi özgürlüktür? Neresinde adamlık ve ahlak vardır? Televizyon sahipleri acaba, Kılıçdaroğlu’nun seçim spekülasyonun gündemde kalması için gizil ve gizemli bir destek mi vermektedir? Boş lafa, boş tantanaya, boşuna çabaya karnımız toktur.
Kılıçdaroğlu, bizim halı olduğumuzu söylemiş. O halde sıkıyorsa, yiyorsa, cesareti varsa gelsin de üstümüze bassın. Halı değiliz, ama haya sahibiyiz, vatan ve millet sevdalısıyız. Bu iftirayı atanların haysiyetlerinin kimler tarafından çiğnendiğini hem biz hem de millet biliyor.
Süleyman Şah Türbesi konusunda bize laf eden Kılıçdaroğlu, eğer aramıza katılırsa, zincirlerinden kurtulup bize doğru akarsa, geçmişte neler söylediğimizi, nasıl bir duruş gösterdiğimizi tek tek, heceleye heceleye, okumayı yeni öğrenen çocuklara anlatır gibi öğreteceğim. Söz.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ciddiyetsiz ve itibarsız sözlerine karşı esasen siyasi üslubuma çok da uygun olmayan bir tarzda cevap vermek durumunda kaldım. Hiç kimse kusura bakmasın, ama hak edene hak ettiği gibi davranmak görevimizdir.”
Bir iki vurguya “adı lazım değil”le başlayayım…
Tarihten, tarih bilmekten söz ediyor ya, sormak isterim:
CHP tarihini, dünya lideri Kemal Atatürk’ün özgeçmişini (biyografisini) biliyor mu?!
Biliyorsa, bu yaptıkları ne?!
Bahçeli’ye geleyim…
“… hoşgörümüz…” diyor!
Gerçekten Bahçeli’de ve arkadaşlarında “hoşgörü” var mı?!
Kanıtlasınlar da görelim!
Bahçeli, “partiye daveti” pek sevmiş olmalı ki, “FETÖ ve PKK’yla bütün bağlarını keserek işe başlamalıdır. Bu da yetmez, HDP’yle ittifakı bitirdiğini, zilletin batağından derhal çıkacağını duyurmalıdır” tümceleriyle dile getirdiği koşulla “adı lazım değil”i de MHP’ye “davet” ediyor!
“Erken seçim istemek” Bahçeli’yi neden bu kadar rahatsız ediyor?!
Yarım “asır”lık siyasacı (politikacı) Bahçeli, “erken seçim isteme”nin siyasi partilerin yasal ve Anayasal hakkı olduğunu bilmiyor mu?!
Bahçeli, ad-soyad vererek, gazetecilere etmediği laf bırakmama, onları hedef gösterme alışkanlığını dün de unutmamış!
Adlarını andığı gazetecilerden biri veya bir kaçı, bugün, yarın veya önümüzdeki günlerde saldırıya uğrarsa, sorumlu Bahçeli olmayacak mı?!
Devlet ve siyasa yaşamı, deneğimi olan, “Özel görüşmelerde çok saygılı kibar biridir” denilen 1948 doğumlu Bahçeli’ye, “… sıkıyorsa, yiyorsa, cesareti varsa…” sözler yakışır mı?!
Ve Bahçeli “… geçmişte neler söylediğimizi…” derken, gerçekten yaklaşık üç yıl öncesine kadar söyledikleri ile yaklaşık üç yıldan sonra, şimdiye kadar söylediklerini hiç düşündü mü?!
Düşündüyse, 180 derecelik siyasi dönüşünü açıklasın!
Toplumun, Bahçeli’den böyle bir beklentisi var!..
Yorum Yaz