Posts By :

bakikarakol

BİR DÖNEM “TÜRK SİYASET SAHNESİNİ ŞEKİLLENDİREN TÜRK KÖKENLİ CIA CASUSU”!..

150 150 bakikarakol

Sözcü Gazetesi yazarı Yılmaz Özdil, dün Siklon* başlıklı uzun ama güzel bir yazı yazmış.

 

Afganistan’ı, Afganistan’ı işgal eden Taliban’ı ve Taliban’ı var eden Yunan kökenli Amerikalı CIA ajanı Gustav Lascaris Avrakotos’u anlatıyor.

 

CBS Televizyonu’nda çalışan tecrübeli gazeteci George Crile’nin 2003’te yazdığıCharlie Wilson’un Savaşı” adlıyla kitabından yararlanmış.

 

Bilgilendirici, yararlı bir yazı.

Okumanızı isterim.

 

Özdil, yazının ortalarında (Parantezi açalım… Yunanistan siyasetini Yunan kökenli CIA casusu yönlendirirken, aynı dönemde Türk siyaset sahnesini, Türk kökenli CIA casusu şekillendiriyordu. Parantezi kapatalım, devam edelim.) diye yazıyor.

 

İlgimi çekti.

Merak da ettim.

 

Yunanistan siyasetini yönlendiren Yunan kökenli CIA casusunun Gustav Lascaris Avrakotos olduğunu anladık.

Ama…

Aynı dönemde Türk siyaset sahnesini şekillendiren Türk kökenli CIA casusunu öğrenemedik.

Çünkü yazmadı; küçük bir ipucu da vermiyor.

Neden?

 

Benim gibi, yazıyı okuyan ya da okuyacak olan vatandaşlar, vurgulanan dönemde Türk siyaset sahnesini şekillendiren Türk kökenli CIA casusunu bilme hakkı.

 

Özdil, o Türk siyaset sahnesini şekillendiren Türk kökenli CIA casusunu yazmalıydı.

“Siklon” başlıklı yazısında neden yazmadığına da açıklık getirerek, Türk siyaset sahnesini şekillendiren Türk kökenli CIA casusunu adı ve soyadıyla yazmalıdır.

 

Yazmalıdır ki, sayıları bir hayli çok Türk kökenli CIA casuslarından hiç değilse birini bilmiş, tanımış olalım…

 

* https://www.sozcu.com.tr/2021/yazarlar/yilmaz-ozdil/siklon-6636715/

ÇAĞDAŞ, ŞIK GİYİMLİ LİDER VE İLKEL GİYİMLİ TALİBAN YÖNETİMİ!..

150 150 bakikarakol

Uluslararası Çalışma Örgütü‘nün (ILO’nun) 1 Eylül 2021’de açıkladığı kapsamlı rapora göre, dünyada emeklisi en fakir ülkelerden Türkiye’nin 20 yıldan beri yönetiminde olan AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, dünya liderleri içinde her olanağa sahip ve olanaklar içinde yaşayan, en güvenli biçimde korunan, en şık, en çağdaş giyinendir.

Öyle ki…

Bir gün olsun, günlük saç, sakal tıraşı olmadan, bazı günler dışında da ceketsiz ve kravatsız kamuoyunun karşısına çıkmadı.

 

Biran…

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanını, uzamış saç, sakalla, kravatsız, ceketsiz, dahası ceket yerine cübbe benzeri uzun bir giysi giydiğini, halkın arasına girdiğini ya da kamuoyunun karşısına çıktığını düşünelim.

 

Nasıl bir tepki alır dersiniz?   

 

 

Dünyanın en ilkel giysisini giyen, uzamış saçı sakalı birbirine karışmışlar da var.

Onlar, üretim babaları emperyalist ABD ile İngiltere olan ve üretim babalarının siyasi ivme kazandırdıkları dinci vahşi terör örgütlerinin lider kadroları, militanları!

 

Onlardan biri, üretim babalarının engin desteği ile Afganistan’ı işgal eden, Afgan halkını çağdışı yönetim anlayışlarıyla yönetecek olan Taliban’dır!

 

Yürürlükteki 1982 Anayasası’nın 2’inci maddesinde “… demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir” yazan Türkiye Cumhuriyeti’nin, çağdaş, şık giyimli Cumhurbaşkanı, Afganistan işgalinin ilk günlerinde, dünyada ve Türkiye’de yankı bulan bir açıklama yaptı.

Afganistan işgalcisi Taliban’ı kastederek, dedi ki:

“Türkiye’nin, onun inancı ile alakalı olarak ters bir yanı yok. Ters bir yanı olmadığı için de onlarla bu konuları daha iyi görüşebileceğimize, anlaşabileceğimize ihtimal veriyorum.” 

 

Yanıt gecikmedi.

Vahşi terör örgütü Taliban’nın sözcüsü Zabihullah Mücahid “Türkiye ile iyi ilişkiler istiyoruz. Türkiye bizim kardeşimiz, inanca dayalı pek çok ortak noktamız var. Türkiye’nin geçmişi bırakıp bugüne ve geleceğe dönmesini istiyoruz. Ondan sonra diyalog isteyebiliriz” diye açıklama yaptı.

 

Muhatap alınan, vahşi terör örgütü işgalci Taliban’nın sözcüsünün şu söylediklerine bakar mısınız?!

 

Kutsal, çağdaş İslam Dini’ne çok büyük zarar veren Taliban ve benzerleriyle, “demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti Türkiye’nin, inanca dayalı hiçbir ortak yanı yoktur, olamaz, olmamalı!

 

Türkiye’nin geçmişi bırakması ne demek?!

 

En ağırı da “Ondan sonra diyalog isteyebiliriz” demesi!

 

Hadi oradan ilkel beyinli yaratıklar!

Siz kimsiniz ki, dünya lideri Kemal Atatürk’ün Türkiye’sinin yönetimine dayatmada bulunuyor, ayar çekmeye kalkıyorsunuz?!

 

Bu içerikte bir çıkışın yapılacağı umudu ve beklentisindeyim…

 

Bu arada…

https://halktv.com.tr/gundem/erdogan-aday-olursa-oy-verir-misiniz-iste-vatandasin-cevabi-471241h linkini tıklayıp okumanızı isterim…

DIŞARIDA DOLAŞMAYI DEĞİL, EVDE “VAKİT” GEÇİRMEYİ SEVEN “AHKAM KESEN” SÖZDE EDEBİYATÇI, YAZAR!..

150 150 bakikarakol

Çok fazla pişmanlığın olmadığı bir yaşam (hayat) geçirmiş.

Ciddi hataları olmamış.

Elbette yanlışlar (hatalar) yapmış; ama bunlardan çabuk dönmeyi bilmiş.

İnançlı biriymiş.

Yaşamı boyunca, Allah‘ın, onu hep koruduğunu, kolladığını hissetmiş.

Sağlıklı bedeni varmış.

Şanslıymış ki, büyük yoksulluğun ne olduğunu görmüş.

 

Asker babanın kızıymış.

İkinci Dünya Savaşı’nın (Harbi’nin) ortasında çadırda doğmuş.

Çocukluğu, 1950’lerde Doğu’da geçmiş.

O zaman çok büyük yoksulluk varmış.

Evlerinde mum bile olmadığı için, kışın ortasında ödevlerini elektrik direğinin altında yapan arkadaşları varmış.

 

“O yoksul Türkiye’den bugünlere geldik, çok şükür. Hızlı bir ekonomik dönüşüm yaşadık. O kadar hızlı olması da beni korkutuyor. Talepler arttı, kıymet bilinmiyor. Zenginlik ve fakirlik hep vardı ama zenginle fakir arasındaki uçurum bu kadar derin değildi. Zenginler varlıklarını teşhir etmezlerdi. Örneğin, biz dışarıda ekmek bile yemezdik, insanların canı ister diye. Şimdi sergiliyorlar zenginliklerini. Bir de tabii koşullar da eskisi gibi değil. Türkiye’nin karnı doydu. Tokuz, çok şükür” diyor.

 

Evlerine çamaşıra gelen teyze, çocukları açlıktan ağladığında, sussunlar diye dövermiş.

 

“Çok şükür, bugün artık açlıktan ziyade açgözlülük var. Açlık görecelidir, mutlak açlık, alınması gereken günlük besinden mahrum olmaktır. Ben gerçek açlığın ne demek olduğunu bizzat yaşadım, gördüm. O yüzden, siyasi bir söylem olarak açlık Türkiye’nin bugünkü koşullarında inandırıcı gelmiyor. Bir de, bizler komşumuz açken tok uyuyamayan insanlarız. Bizde acından ölen kimse olmaz” da diyor.

 

Ve döktürüyor:

“Komşunuz açken tok uyuyabilir misiniz? Uyuyabiliyorsanız mesele yok. Uyuyamıyorsanız, aç, hasta insanlar kapınıza gelmişlerse, almamazlık yapamazsınız. Bakmayın siz ülkeye alındılar diye ‘kızanlar’ da iş başa düştüğünde insanları ortada bırakmazlar. Mesele muhalefet olsun. Yalnız şunu söylemeliyim: Göç hadisesini ağzımıza yüzümüze bulaştırmadan çok dikkatli yönetmek zorundayız. Meşhur sözdür: ‘Hayrı uzatma, şerre dönüşür. Şikayetler artar, düşmanlıklar oluşur’ filan.

İşin başından misafirlik koşullarını, süreci, aldı-verdiyi kağıda dökmek lazım ki, sonradan kimse küsmesin, mızıkçılık da etmesin.”

 

Şu sözler de onun:

“Çok dışarı çıkmadığım için evde vakit geçiriyorum. Dolaşmayı seven biri değilim, zaman ziyanı gibi gelir. Zaman kavramı benim için önemli. Bir şeyi yaparken neyi kaçırıyorum diye düşünerek yaşadığım için vaktimi en doğru şekilde kullanmaya çalışıyorum. Saniyeler bile kıymetli. Değerini bilerek yaşamalıyız.”

 

Bu, baştan aşağı çelişkilerle, gerçekleri çarpıtmakla dolu sözler, “düşünmeyen”, “düşünmeden yaşayan”, “düşünmeden konuşan” bir cahile ait!

 

O cahil açlığı görmekle, yaşamakarıştıran sözde edebiyatçı, yazar Alev Alatlı!

 

Alatlı, alıntıladığım bu çelişkiler, çarpıtmalar yığını sözleri, Türk basının değil, iktidarın amiral gemisi Sabah Gazetesi’nde dün tepeden “Edebiyatçı Alev Alatlı: CHP sol bir parti değil elitist muhafazakar partidir” başlığıyla yayınlanan Tuba Kalkıç imzalı söyleşide https://www.sabah.com.tr/yazarlar/gunaydin/tuba-kalcik/2021/09/06/edebiyatci-alev-alatli-chp-sol-bir-parti-degil-elitist-muhafazakar-partidir etmiş.

 

Uzatmayayım.

 

Yazımı Yoksa Alev Alatlı, “Karnım doydu, tokum çok şükür” mü demek istiyor?!. ironisiyle bitireyim…

YILMAZ ATEŞ “BAYKAL GÜZELLEMESİ”Nİ BIRAKSIN, 2 YIL 6 AY 12 GÜNDÜR YANITLAMADIĞI SORULARI YANITLASIN!..

150 150 bakikarakol

https://tr.wikipedia.org/wiki/Y%C4%B1lmaz_Ate%C5%9F linkinden özgeçmişini okuyacağınız, CHP Ankara eski Milletvekili, 22’inci Dönem Kamutay (Meclis) Başkanvekili Yılmaz Ateş, dün, CHP’nin, yakın zamana kadar da Baykal Ailesi’nin amansız karşıtlarından, Gökçeklerin yandaş Beyaz TV’sindeydi.

Pazar günleri saat 11.00’da başlayan, Melissa Bağcı sunumunda canlı yayınlanan Akılda Kalsın programında, A Takımında yer aldığı “Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal’a güzellemeler yaptı.

“Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal’ın antiemperyalist ve emperyalist ABD karşıtı olduğunu (!), onlara karşı savaşım verdiğini (!) anlatı.

 

Partim CHP’min ne yazık ki başındaki “adı lazım değil”le ilgili ise doğruları söyledi.

Partiden (CHP’den) ihraç edildiği için değil…

 

Soyadındaki gibi ateş olsa cürüm kadar yer yakan Yılmaz Ateş’e anımsatmak ve sormak isterim.

Size, 25 Şubat 2019 Pazartesi saat 00.59’da Messenger’dan yazdım:

Yılmaz Bey; Deniz Baykal’a yakınlığınızı bildiğim için bilginize başvuruyorum… Hasan Altıner adlı beyefendi önceki gün (23 Şubat 2019 Cumartesi) facebookta bir paylaşımda bulundu. Aynen şöyle yazıyordu: “Sayın Deniz Baykal yeminden sonra biriken parasının çekini Çağdaş Eğitim Vakfı’na bağışlamıştır.” Böyle bir habere rastlamadım. Dün, İlk Kurşun internet gazetesinde çok kısa bir haber okudum. Tatmin edici ve inandırıcı değildi. Yardımcı olursanız sevinirim: Bağış olayı doğru mu? Çek, Çağdaş Eğitim Vakfı’na, tam olarak hangi gün, kime verildi?.. Çekteki para miktarı –sakıncası yoksa- ne kadardı?.. Aydınlatmanız dileği ile saygılarımla… Baki Karakol… bakikarakol@hotmail.com

 

Hasan Altıner de, iznini almadığım için adını yazmayacağım İzmir CHP eski İl Başkanı da –siz onu iyi tanırsınız- sizin de adınızı verdikleri için yazdım.

 

Bugün 6 Eylül 2021 Pazartesi.

Aradan –yanlış hesaplamadıysam- 2 yıl 6 ay 12 gün geçti.

Yanıt vermediniz.

Neden?

“Bana ulaşmadı”, “Görmedim” diyebilirsiniz.

Şimdi gördünüz.

Buyurun, eğip bükmeden yanıt verin, buradan paylaşayım.

Bekliyorum…

DESTİCİ, YEREL SEÇİMLERDE BARAJ OLMADIĞINI BİLEMİYORSA, SİYASETİ BIRAKSIN!..

150 150 bakikarakol

Dünkü CUMHUR İTTİFAKI VE CUMHUR İTTİFAKI İKTİDARI ÇÖKERKEN, DESTİCİ’DEKİ KUYRUK ACISI!.. başlıklı yazımda, Cumhur İttifakı’nın mini ortağı Büyük Birlik Partisi’nin (BBP’nin) Genel Başkanı Ankara Milletvekili Mustafa Destici’nin, şu sözlerini paylaşmıştım:

Biz Büyük Birlik Partisi olarak çok net söylüyoruz: Seçimlerde baraj uygulamasını doğru bulmuyoruz ve bunun kaldırılmasını istiyoruz. Sadece milletvekili seçimleri için değil, yerel seçimlerde de bunun uygulanmamasını istiyoruz.

Siyasi partiler yasası ve seçim kanunu ile ilgili önceliğimiz şu: Biz demokratik temsilde adaleti, yönetimde istikrarı ve güçlü Meclis’i, kendi düşüncelerini Meclis’te tam olarak ifade edebilen ve buna göre oy kullanabilen Milletvekillerinin olduğu bir Meclis’i ve yönetimi, yerel yönetimleri arzu ediyoruz.” 

 

İlk paragraftaki “Sadece milletvekili seçimleri için değil, yerel seçimlerde de bunun uygulanmamasını istiyoruz” tümcesinin bitiminde, parantez açmış, “Benim bildiğim, yerel seçimlerde baraj yok” diye yazmış, parantezi kapatmıştım.

Sonra bu tümcemi silmiştim.

 

Yerel seçimlerde Belediye Başkanları, Belediye Meclis Üyeleri, İl Genel Meclis Üyeleri ve Muhtarlar seçilirler.

 

Minik de olsa, koca Cumhur İttifakı(!)nın ortağı siyasi partinin Genel Başkanı ve Milletvekili biliyor ki “Sadece milletvekili seçimleri için değil, yerel seçimlerde de bunun uygulanmamasını istiyoruz” diyor, düşüncesinin etkisiyle, İl Genel Meclisi Üyesi seçiminde baraj uygulanıyor olabilir ikilemine düştüm.

Saat de ilerlemişti.

Gece yarısı arama yapmam şık olmazdı.

Çözümü, parantez içindeki o tümcemi silmekte buldum.

 

Bu yazıma başlamadan önce, Kars Atatürk Ortaokulu’ndan arkadaşım, sevdalısı olduğum Kars’ımın iki dönem Belediye Başkanlığını yapmış Naif Alibeyoğlu’nu aradım.

Destici’nin sözlerini aktardım, “Genel Seçimlerdeki gibi yerel seçimlerde de baraj var mı?” diye sordum.  

Kendine özgü hoş gülüşünün ardından “Yok” dedi, örneklerle anlattı.

 

Önerim, çağrım şu ki:

Destici, Yerel Seçimler’de baraj olmadığını bilemiyorsa, siyaseti bıraksın!

Onun gibiler de…

CUMHUR İTTİFAKI VE CUMHUR İTTİFAKI İKTİDARI ÇÖKERKEN, DESTİCİ’DEKİ KUYRUK ACISI!..

150 150 bakikarakol

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) dün de -her zamanki gibi- gerçekçilikten ve inandırıcılıktan yoksun bir açıklama yaptı:

“Ekonomimiz yılın ikinci çeyreğinde yüzde 21,7 büyüdü”!

Kimse inanmadı.

İnanmak bir yana, “TÜİK kafa buluyor” denildi, arkasından yerildi.

Ucube Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi kabul edilmesinden bir yıl sonra uygulanmaya konulduğundan beri, inanırlığını, güvenirliğini yitirmeyen kurum, bürokrat, siyasetçi kalmadı!

Bu yüzden, Ucube Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin destekçisi siyasi güç Cumhur İttifakı ve Cumhur İttifakı İktidarı her geçen gün eriyor, çöküyor.

Yandaş anket ya da araştırma şirketleri bile erimeyi, çökmeyi gizleyemiyorlar!

Cumhur İttifakı’nın oyu yüzde 32’lere indi.

Büyük ortak AKP’nin oyu yüzde 25’lerde, küçük ortak MHP’nin yüzde 7’lerde…  

Mini ortaklarından Büyük Birlik Partisi’nin (BBP’nin) oy oranı yüzde 0.01’in de altında.  

 

Cumhur İttifakı’nın ortaklarından AKP ve MHP, diğer mini ortakları dikkate, kale almadan, kendi aralarında, ittifakı çöküşten kurtarabilmek için çalışmalar başlattılar.

Bu çalışmalardan biri, Yüzde 10 olan Ülke Seçim Barajı’nı aşağılara çekmekti.

 

Ucube Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin Cumhur İttifakı İktidarı’nın ve Cumhur İttifakı’nın 1 NumaraAKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, 29 Ağustos 2021 Pazar günü Bosna Hersek ve Karadağ ziyareti dönüşünde uçakta beraberindeki gazetecilere açıklamalarda bulunurken, seçim barajıyla ilgili soruya Barajla ilgili olarak şu anda belirgin hale gelen aslında 7 ama bu konuda Cumhur İttifakı olarak MHP’li arkadaşlarımızın nihai kararını bizim arkadaşlarımız henüz almış değiller. Ancak 7 netleşmiş vaziyette. MHP de 7’ye olumlu bakıyor. Bunun altında bir şey olur mu olmaz mı, henüz önümüze gelmiş değil. Öyle bir şey olursa o da tabii konuşulabilir ama şimdilik böyle bir şey yok” yanıtını verdi.

 

Ve dün…

Cumhur İttifakı’nın, Cumhur İttifakı İktidarı’nın küçük ama özgül ağırlıklı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, iç ve dış konulara ilişkin konuştu.

Seçim Barajı ile ilgili özetle şunları söyledi:

“Cumhur İttifakı’nın iki ana partisi kurulan bir komisyon marifetiyle, seçim sistemi ve barajın oranı hususunda samimi ve iyi niyetli şekilde görüşmeler yapmışlardır.

Sayın Cumhurbaşkanımız Bosna-Hersek ve Karadağ ziyaretinin ardından uçakta bulunan basın mensuplarına barajın yüzde 7 olacağını açıklamıştır.

Nitekim baraj konusundaki arayış ve çalışmalar bu açıklamayla noktalanmış ve Cumhur İttifakı’nın baraj kararı yüzde 7 olarak tescillenmiştir.”

 

Pardon!

“Tescillenmiştir” ne demek?!

Tescillenme işini, Genel Kurul’da aldığı kararla Kamutay (Meclis) yapmıyor mu?!

Bahçeli’nin bu söylemi, Kamutay kararıipotek altına almak değil midir?!

Hem…

Bahçeli, yüzde 7 barajını geçmelerinin çok zor olduğunun/olacağının ayırtında değil mi?!

Yüzde 3’te veya yüzde 5’te neden karar kılmadı, irade belirlemedi?!

Bindiği dalı kesen Nasrettin Hoca gibi davranmak zorunda mıydı?!

 

Bahçeli’den birkaç saat sonra, Cumhur İttifakı’nın mini ortağı Büyük Birlik Partisi’nin (BBP’nin) Genel Başkanı ve Ankara Milletvekili Mustafa Destici, partisinin Genel Merkezi’nde basının karşısına çıktı, şunları söyledi:

Biz Büyük Birlik Partisi olarak çok net söylüyoruz: Seçimlerde baraj uygulamasını doğru bulmuyoruz ve bunun kaldırılmasını istiyoruz. Sadece milletvekili seçimleri için değil, yerel seçimlerde de bunun uygulanmamasını istiyoruz.

Siyasi partiler yasası ve seçim kanunu ile ilgili önceliğimiz şu: Biz demokratik temsilde adaleti, yönetimde istikrarı ve güçlü Meclis’i, kendi düşüncelerini Meclis’te tam olarak ifade edebilen ve buna göre oy kullanabilen Milletvekillerinin olduğu bir Meclis’i ve yönetimi, yerel yönetimleri arzu ediyoruz.” 

 

Doğru sözler.

Ama söyleyen Destici içten değil!

Destici’nin kuyruk acısı başka!

O da, dikkate, kale alınmamak!

Ortaklar arasına girmek gibi olmasın, Destici haklı…

AKP GENEL BAŞKANI CUMHURBAŞKANI GÖNLÜNÜ FERAH TUTSUN, MİLLET İTTİFAKI, İKTİDARLARINDA DEVR-İ SABIK YARATMAYACAK…

150 150 bakikarakol

Medya Mahallesi’nin Ayşenur Ablası, Ayşenur Arslan, 23 Ağustos 2021 Pazartesi günlü ERDOĞAN’IN MASASINDA HANGİ “U DÖNÜŞÜ” VAR? https://halktv.com.tr/makale/erdoganin-masasinda-hangi-u-donusu-var-650527 başlıklı yazısında, Ankara’nın siyasi kulislerine hakim ve bir hayli deneyimli bir isimden aldığı bilgileri paylaşıyor.

Arslan, o ismin, masada olduğunu savladığı (iddia ettiği) bir başka seçeneği şöyle yazıyor:

“Erdoğan daha şimdiden ‘onurlu ve güvenli bir çıkış’ için nabız yokluyor. Devr-i sabık yaratılmayacağından.. Tıpkı Trump gibi yarın gidip öbür gün ‘nerede kalmıştık’ diye mücadeleye dönebileceğinden emin olursa.. İlk seçimde gider, ardında bıraktığı krizleri yerine geleceklerin sırtına yükler.. Ve son 20 yılda -TSK’dan Emniyet’e akademiden yargıya- oluşturduğu kadroları DAHA GÜÇLÜ BİR GERİ DÖNÜŞ için seferber eder.”

 

Katılıyorum.

Çünkü…

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının böyle düşünebileceğini ve bu düşüncesini yaşama geçirebileceğini yazmıştım.

 

Aylar önce yazdıklarınızın, aylar sonra kulislerde konuşulması, mesleğin duayeni tarafından kaleme alınması, alıntılanması ve gündem olması hoş bir gelişme…

 

Devr-i sabık yaratılmayacağına ilişkin iki yazımdan paylaşımlarda bulunacağım:

 

14 Nisan 2021 Çarşamba günlü TANRI AŞKINA “128 MİLYAR DOLARIN HESABINI VEREMİYORSAN, SANDIĞI GETİR, NAMUSUNLA GİT BARİ” NE DEMEK?!. https://bakikarakol.com/tanri-askina-128-milyar-dolarin-hesabini-veremiyorsan-sandigi-getir-namusunla-git-bari-ne-demek/ başlıklı yazımda, “… Eğer hesabını veremiyorsan sandığı getir, namusunla git bari” ne demek?!

Sandığın getirilmesinin karşılığı, 128 Milyar Dolar’ın ve 19 yıllık AKP iktidarlarının sorgulanmayacağının sözü, “teminatı” mı?!
Bu, “siyasi rüşvet teklifi” değil de nedir?!

128 Milyar Doların nereye gittiği sorulmayacak, araştırılmayacak, sorumlular yargı önüne çıkarılmayacaksa…
19 yılda yaptıklarının hesabı AKP’den, AKP’lilerden, AKP’nin bürokrat kadrolarından, beşli çeteden vb yargıda hesap sorulmayacaksa…
Bu da halkı kandırmak, halka yalan söylemek değil midir?!
diye yazıyorum.

18 Mayıs 2021 Salı günlü YAŞAMLARI YAŞANILMAZ KILINAN İNSANLARDAN “HELALLİK” İSTEMEK VE “MUHALEFET AĞALARI”NIN “SİYASİ RÜŞVET”İ!.. https://bakikarakol.com/yasamlari-yasanilmaz-kilinan-insanlardan-helallik-istemek-ve-muhalefet-agalarinin-siyasi-rusveti/ başlıklı yazımda yazdıklarım ise özetle şöyle:

Partim CHP’min ne yazık ki başındaki “adı lazım değil” 14 Mayıs 2021 Cuma günü @kilicdarogluk hesabından “Helalleşelim kesinlikle. Türkiye için erken seçim çağrısı yapıyorum. Seçim! Hemen! #HemenSeçim” https://twitter.com/kilicdarogluk/status/1393198088257515521diye paylaşımda bulundu.
Tanrı aşkına, “Helalleşelim kesinlikle” ne demek?!
Kendisi ile helalleşmek istenmiyor ki!
Kendisi ile helalleşmek istemeyene “helalleşelim kesinlikle” diyerek, iktidar olduklarında geçmişe yönelik hesaplaşmanın içine girmeyeceklerinin yani devr-i sabık yaratmayacağı”nın işaretini/sinyalini, sözünü mü veriyor?!

Bunu uzatmayayım, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e geçeyim…
14 Mayıs 2021 Cuma günü saat 15.10’da @meral_aksener hesabından gerçekleştirdiği paylaşımda şunları yazıyor:
“Sayın @RTErdogan sen unutmuş olabilirsin ama, siyasetçi milletiyle kürsülerde değil, sandıkta helalleşir. Madem helalleşmek istiyorsun, korkma, getir sandığı helalleşelim. Zor durumdaki çiftçiyle, esnafla, işsiz gençle helalleşelim. Milletimizin kutlu iradesiyle helalleşelim.” https://twitter.com/meral_aksener/status/1393176864395509765

 

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı gönlünü ferah tutsun, Millet İttifakı ilan etti:

İtidarlarında Devr-i sabık yaratmayacak

İÇ KAN AĞLARKEN, MUTLU OLMAK!..

150 150 bakikarakol

Rize’yi, Artvin’i sel bastı!

İnsanlar öldü, evler yıkıldı, hayvanlar telef oldu, araçlar sele kapıldı!

Partili Cumhurbaşkanı Hükümet Sistem’nin Cumhur İttifakı İktidarı’nın tek sorumlusu AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, kendi ilçesi Rize’nin Güneysu’ya gitti.

Zar zor toplanan kalabalığa konuştu.

Sonra da…

-İnanılır gibi değil!-

Çay attı!

 

Doğu Karadeniz’de sel felaketinin acısı can yakarken, Akdeniz ve Ege’de ormanlarımız cayır cayır yanmaya başladı!

Orman köyleri kül oldu!

Kaç insan yaşamını yitirdi!

Evcil hayvanlarla orman hayvanlar telef oldu!

Partili Cumhurbaşkanı Hükümet Sistem’nin Cumhur İttifakı İktidarı’nın tek sorumlusu AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, Marmaris’e gitti.

Angarlarda Türk Hava Kurumu’nun (THK’nın) yangın söndürme uçakları olmasına karşın, önceden bakımları yapılamayıp yangın söndürmeye hazır hale getirilmemesine, göz göre göre ormanların 13 gün yanmasına öfkelenen insanlara konuştu.

Ve…

Marmaris’te de, konuşması bitiminde, Rize Güneysu’da olduğu gibi –Aman Tanrım-, çay attı!

 

İçim yandı!

70’e yaklaşan yaşıma karşın, hüngür hüngür ağladım!

 

Akdeniz’deki, Ege’deki orman yangınlarına, başka bölgelerdeki yangınlar eklendi!

 

Ülke bir felaket yaşıyordu!

 

Tam bu sırada, sel Batı Karadeniz’i vurdu!

Sinop ve Bartın’dan sonra özellikle Kastamonu Bozkurt’ta çok etkili oldu!

80’nin üzerinde insanımız yaşamını yitirdi!

Dere yatağına yapılan çok katlı binalar çöktü!

Maddi hasar çok büyüktü!

Partili Cumhurbaşkanı Hükümet Sistem’nin Cumhur İttifakı İktidarı’nın tek sorumlusu AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının,

Bozkurt’a gideceğini internet basınından okuduğumda, çay atmaması için Tanrı’ya yakardım durdum!

Tanrı yakarışımı mı ddikkate aldı, yoksa Partili Cumhurbaşkanı Hükümet Sistem’nin Cumhur İttifakı İktidarı’nın tek sorumlusu AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, Güneysu ve Marmaris’te çay atmasına gelen yoğun tepkilerden ötürü mü, bilemem, Bozkurt’ta, konuşması bitiminde çay atmadı!

Ne kadar çok sevindim, ne kadar çok mutlu oldum, anlatamam!

Bozkurt’ta çay atmadığı için Partili Cumhurbaşkanı Hükümet Sistem’nin Cumhur İttifakı İktidarı’nın tek sorumlusu AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanına teşekkür ettim!

Hala da ediyorum!

 

Aynı duyguyu, Milli Savunma Bakanlığı’nın, emperyalist USA/ABD üretimi vahşi terör örgütü Taliban’ın silah atmadan, çok kolay ele geçirdiği, yönetimine el koyduğu Afganistan’dan, askerimizin çekileceğini duyurduğunda yaşadım!

Yaşıyorum!

Ve…

Teşekkür ederim!

 

İç kan ağlarken, mutlu olmak!..

Anca yaşayan anlar!..

HALKIMIZIN VE HALKLARIN ZAFER BAYRAM: 30 AĞUSTOS!..

150 150 bakikarakol

30 Ağustos!..

Adı üstünde:

Zafer!..

Olumlu her alanda ve olumlu her anlamda zafer!..

 

30 Ağustos 1922’deki zafer, 99 yıldır, o yüce değerini capcanlı koruyor!

Daha nice 99 yıl koruyacak!

Çünkü…

Birilerinin, kimselerin değil, herkesin zafer!

 

30 Ağustos’u en iyi, 30 Ağustos’u yapanlar, 30 Ağustos’u yapanların izinde gidenler; bir de, 30 Ağustos’ta dize getirilen, yenilen düşmanlar yani emperyalistler ve onların –kraldan çok kralcı, düşmandan çok düşman kesilen- yerel/yerli işbirlikçileri bilirler!

Bilirler ama…

Bilinmemesi için de ellerinden geleni yaparlar!

 

99 yıldır yapmadıkları kalmadı!

Sonuç alamadılar, amaçlarına ulaşamadılar!

 

Ulaşamayacaklar da!..

 

Neden ulaşamayacaklarının bilincindeler!

 

Dünya lideri Kemal Atatürk mayası, aydınlanması ve Anadolu Müslümanlığı gerçekçiliği geçit vermiyor!

 

Vermeyeceğini de görüyorlar, kuduruyorlar!

Kinleri, öfkeleri, saldırganlıkları bundan!

 

Irak, Suriye’den sonra Afganistan’daki bitik hallerini gördük!

İşbirlikçilerinin de!..

 

Dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, aynıdırlar!

 

99 yıl önce, yoksul, ordusu bitirilmiş Türkiye’de denediler, 30 Ağustos sabahı, çil yavrusu gibi dağıldılar, yenik düştüler, kaçmak zorunda kaldılar!

 

30 Ağustos zaferi örnektir!

Dünya halklarına örnek olmuştur!

Örnek olacaktır!

 

Halkımızın ve halkların 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlu olsun!..

UYURGEZER “YETMEZ AMA EVET”Çİ AHMAKLAR!..

150 150 bakikarakol

Yıl 2010’un başları.

İktidarda AKP tek başınadır.

Başbakan, AKP’nin şimdiki Genel Başkanı’dır.

Cumhurbaşkanı (11’inci), AKP’li eski Milletvekili, eski Başbakan, eski Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’dür.

Günlerden, 23 Nisan’dır.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın 90’ıncı yıldönümüdür.

Bütün yurtta, resmi kurum ve kuruluşlarda olduğu gibi Başbakanlık’ta da kutlama vardır.

O günkü Milliyet Gazetesi, Başbakanlık’taki kutlamayı Erdoğan: Yetki sende asarsın kesersin” https://www.milliyet.com.tr/siyaset/erdogan-yetki-sende-asarsin-kesersin-1228982 başlığıyla şöyle veriyor:

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 23 Nisan nedeniyle koltuğunu 4. Sınıf öğrencisi Elgin Koçubaba’ya bıraktı. ‘Ben çok yoruldum, koltuğumu başbakana bırakıyorum’ derken, küçük başbakana ‘Artık yetki sende. İster asarsın, ister kesersin’ şeklinde ilginç bir nasihatta bulundu. Başkanlık sistemi sorulan küçük başbakan bu konuda Erdoğan ile aynı görüşte olmadığını söyledi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, koltuğunu 23 Nisan nedeniyle, Orhan Cemal İlköğretim Okulu 4. sınıf öğrencisi Elgin Koçubaba’ya bıraktı. Çocuklara etnik kökene saygı duyulması gerektiği ancak tek vatan tek millet anlayışıyla yapılması gerektiğini söylerken, çocuklara siyasal ve ekonomik konularda durum değerlendirmesi yaptı. konuşmasının ardından, ‘Ben çok yoruldum, koltuğumu başbakana bırakıyorum’ diyerek sözü, Elgin’e bıraktı. Küçük başbakanın, Erdoğan’a konuşmaya başlamak için izin istemesi üzerine, ‘Artık yetki sende, ister asarsın. İster kesersin’ diye nasihat verdi.

Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Elgin Koçubaba, devlet başkanlığı konusunda Başbakan Erdoğan’a katılmadığını olağan sistemin başkanlık sistemine göre daha iyi olduğunu söyledi. Koçubaba, ‘Bu konuda sayın Başbakan’a katılmıyorum. Başkanlık sisteminin gelmesini istemiyorum. Ulu önder Atatürk ülkemiz için Cumhuriyet’i uygun gördü. Ülkemiz için en iyisinin Cumhuriyet olduğunu düşünüyorum’ yanıtını verdi. Başbakan Erdoğan, Koçubaba’nın bu sözleri üzerine, küçük başbakana bir süre başkanlık sistemini anlattı.

 

Üç gün sonra (26 Nisan 2010 Pazartesi) Yeniçağ Gazetesi’nde “Yeniçağ’dan Mektup” bandı altında Astığı astık, kestiği kestik Başkanlık mı?” https://www.yenicaggazetesi.com.tr/-363162h.htm başlığıyla şu yazı yayınlanıyor:

Saygıdeğer okuyucularımız;
Başbakan’ın dilinin altından çıkardığı “Başkanlık” baklası da en az Anayasa konusu kadar gündemi meşgul ediyor. Geçen hafta “Başbakan’ın canı Başkanlık mı çekti?” diye sormuştuk. Canının Başkanlık çekmesine bir diyeceğimiz yok… Nefis bu, neler neler ister?… Önemli olan Başbakan’ın “Başkanlık” anlayışının ne olduğudur… Eğer, 23 Nisan dolayısıyla makamına oturttuğu çocuğa söylediği gibi, “Şimdi Başbakan sensin… Yetki sende… İster as, ister kes…”  anlayışında bir “Başkanlık” peşindeyse Allah fırsat vermesin. Allah Türk milletini bu anlayıştaki Başkanlık ve Başkanlardan korusun…

 

Sanki bu yazı yazılmamış!

Sanki bu yazıdan 3 gün önce Başbakanlık’taki kutlamada o sözler edilmemiş!

Ülkenin yarım us (akıl) aydınları, liberalleri vb 12 Eylül 2010’da yapılacak anayasa değişikliğini sahiplendiler, halkın “Evet” oyu vermesi için “Yetmez ama Evet” çığırtkanlıklarıyla cansiperane savundular!

 

Halkoylamasında açık ara “Evet” beklediler ama onca baskıya, devlet olanaklarına, katakullilere karşın, yüzde 5.5’lik ayırtla (farkla), Türkiye rotasının değişmesine ivme kazandıran, ülkeyi bugünkü ciddi sıkıntılı günlere taşıyan 26 Maddelik Anayasa değişikliğinin kabul edildiği açıklandı!

AKP Genel Başkanı Başbakan “Hap gibi yutacaklar” sözünü bu halkoylamasında söyledi!

 

Bir ulus, 26 Maddesi, hap yutmuş ya da yutturulmuş gibi değiştirilen Anayasa’la yönetilir mi?!

O değişikli Anayasa, hukuken geçerli olabilir mi?!

 

Uyurgezer “Yetmez ama Evet”çi ahmaklar, ülkenin ve halkın geldiği, getirildiği noktadan sanki sorumlu değiller!

Sorumluluklarını unutturmak için, atı alan Üsküdar’a geçtikten sonra, arlanıp sıkılmadan kandırıldıklarını, aldatıldıklarını söyleyerek, yazıp çizerek, AKP’yi, AKP iktidarını ve de AKP’li siyasi kadrolarını yerip duruyorlar!

Geçsinler!..

Ahmaklıklarını, sözde aydın, liberal vb olduklarını, yanlış yaptıklarını, ihanet ettiklerini kabullensinler, çekilsinler, kendilerini unuttursunlar!

Uyandıklarını, anladıklarını sanmasınlar!

Ahmaklıklarını sürdürmelerinin zerre yararı yok, çok, büyük zararı var!

Bilsinler:

Her “Yetmez ama Evet” usa geldikçe, her “Yetmez ama Evet” denildikçe, lanetle anılacaklar!

 

*

 

Sevgili okurlarım;

Çok önemli gelişmelerde yazmak kaydıyla, sizden, 30 Ağustos 2021 Pazartesi gününe kadar izin istiyorum.

Ara ara twitter paylaşımlarım olacak.

30 Ağustos 2021 Pazartesi günü görüşünceye kadar kendinize iyi bakın.

Hoşça kalın.

Sevgi ve saygılarımla…