Monthly Archives :

Aralık 2021

BİR DİZİ YANLIŞLAR YAPACAKSINIZ, SONRA DA “BİZE YAPTIRAN ALLAH’TIR” DİYECEKSİNİZ!.. TÖVBE TÖVBEEE!..

150 150 bakikarakol

İki gün (dün, önceki gün) üst üste yazdığım konuda, Sözcü Gazetesi’nin yazarı, Karslı hemşerim Deniz Zeyrek de yazdı.

Zeyrek, “İmamoğlu’nu aday yapma çabası mı?” https://www.sozcu.com.tr/2021/yazarlar/deniz-zeyrek/imamoglunu-aday-yapma-cabasi-mi-6854730/ başlıklı yazısında “Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik ciddi bir yıpratma kampanyası yürütüyor. Son olarak, bir takım rakamlar açıkladılar ve İBB’ye bilumum terör örgütlerine iltisaklı isimleri doldurduğunu iddia ettiler” diyor, şu tümcelere yer veriyor:

“İmamoğlu, ‘ne yapmaya çalıştıklarını bilmiyorum’ dese de ben Erdoğan ve Soylu’nun, İmamoğlu’nu muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı yapmak istediğini düşünmeye başladım.

Zira, Erdoğan ve Soylu vurdukça, muhalefet tabanında İmamoğlu’nun karşılığı artıyor.

İki isim de 2019 Nisan ayından bu yana vurdukça İmamoğlu’nu siyaseten büyüttüklerinin farkına varacak kadar deneyimli isimler.

Bunu bile bile İmamoğlu’nu hedef tahtasına koyduklarına göre ya artık siyaseti okuyamıyorlar ya da millet ittifakının İmamoğlu’nu aday göstermesini istiyorlar.”

 

Başkasıyla veya başkalarıyla doğruda/doğrularda aynı düşünmek güzel bir duygu, insana mutluluk veriyor.

 

Zeyrek’in, adlarını andığı iki kişiden biri olan Soylu dün Bursa AKP İl Başkanlığı’nda, AKP’lilerle bir araya geliyor.

Yaptığı konuşmada “Cenab-ı Allah biliyor. Milletimize hiç ihanet etmedik. Üzerimize ne kadar gelirlerse gelsinler, hiç ihanet etmedik. Kim ne derse desin. Onun için sadece bizim yaptıklarımıza bakmayın. Biz kendimiz yapmıyoruz. Biz inanıyoruz ki bize yaptıran Allah’tır, bize yaptıran Allah’tır, bize yaptıran Allah’tır” https://www.gercekgundem.com/siyaset/319567/suleyman-soylunun-bize-yaptiran-allahtir-cikisina-chpden-jet-tepki diyor.

 

Muhalefetten ve yurttaşlardan ağır yergiler aldı.

 

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, tepkisini, haftalık basın toplantısında dile getirdi:

“Diyor ki ‘Bizim bu yaptıklarımızı hep Allah yaptırıyor’ Allah sana akıl fikir versin. Takdir Cenab-ı Hakk’ın ama be mübarek, insan mesuldür insan. 20 yıldır iktidardasınız ve problemleri çözemiyorsunuz ama muhalefete kabahat buluyorsunuz. Hakikaten Allah akıl fikir versin size.” https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/soyluya-bir-tepki-de-karamollaoglundan-allah-sana-akil-fikir-versin-6856187/

 

Karamollaoğlu doğru söylüyor.

Gerçekten, “Biz kendimiz yapmıyoruz. Biz inanıyoruz ki bize yaptıran Allah’tır, bize yaptıran Allah’tır, bize yaptıran Allah’tır” sözünü edene, edeceklere, Tanrı us (akıl), fikir versin!

Tanrı aşkına, inancında içten olanın ağzından hiç böyle bir söz çıkar mı?!

 

Bir dizi yanlışlar yapacaksınız, sonra da “Bize yaptıran Allah’tır” diyeceksiniz!

 

Tövbe tövbeee!..

 

*

 

Kıymetli okurlar;

Yarın yazmayacağım.

Yarın, 2021’in son günü; gece saat 24.00’dan sonra 2022 yılına gireceğiz.

2022’nin, yaşanır bir ülkenin, yaşanır bir dünyanın başlangıç, temel yılı olmasını diliyorum.

Bu dileklerle, her birinizin ve dünyadaki bütün insanların yeni yılı kutlu olsun.

Sevgi ve saygılarımla…

AKP GENEL BAŞKANI CUMHURBAŞKANI, İŞİ, İKİNÇİ TURA BIRAKMAMAK, BİRİNCİ TURDA BİTİRMEK PEŞİNDE…

150 150 bakikarakol

Elde veri yok.

Ama “Belediye koridorlarında konuşulanlar var.” https://www.t24.com.tr/haber/ibb-deki-iddialar-hakkinda-konusan-tevfik-goksu-koridorlarda-konusuluyor-ama-elimde-data-yok,1003955

Belediye koridorlarında konuşulanlar ne?

Ekrem İmamoğlu Başkanlığındaki İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde (İBB’de) “terör örgütü iltisaklı* çalışanlar“ın olduğu!

O halde, “Özel Teftiş” başlatılmasına karar veriliyor.

Gündem alabora oluyor.

Gündemdeki bütün konular, gündemden düşüyor, çok kısa sürede de unutuluyorlar.

Çünkü…

Ülkenin en büyük kentinin, en yakın rakibine 806 bin oy fark atarak Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmiş kişinin görevden alınacağı, Belediye’ye de “kayyım” atanacağı yaygın konuşuluyor!

 

Hele de…

İktidar partisinin Milletvekili ve Merkez Karar Yönetim Kurulu (MKYK) üyesi, @HBTurkoglu Twitter hesabından bir paylaşımda bulunuyor.

Paylaşımında “140 Milyar Nerede Diyoruz?

O; “Ankara’nın Taşına Bak” Diyor.

İBB’yi Terör İktisaklıların Yuvası Niye Yaptınız Diyoruz

O; Soluğu Anıtkabir’de Alıyor.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Her Kirli İş ve İşleminize Kılıf Tuttuğunuz ve İsmiyle Yaftalanacağınız Bir Metaı Değildir.

İBB İçin Hemen Seçim

Derhal Seçim

Erken Seçim” https://www.gercekgundem.com/siyaset/319443/akp-yoneticisinden-ibb-icin-erken-secim-cagrisi diye yazıyor.

 

Yo, gülmeyeceğim.

Kızmayacağım da.

Eczacı, iktisatçı, ilahiyatçı Twitter sahibine sadece şunu söyleyeceğim:

Şahane düşünceniz (!) bir kenara; yazarken biraz gramere dikkat ediniz!

 

“İBB İçin Hemen Seçim

Derhal Seçim

Erken Seçim” dediği için, partinin yetkilisinden ve de yetkili kurullardaki arkadaşlarından azar işitecek.

Şundan:

İBB için seçim nasıl ister?!

İsteyecektiyse, yalnız ve yalnız İBB Başkanlığı için seçim istemeliydi!

 

Varsayalım ki, bu çağrıya uyanamadılar, İBB için hemen seçim, derhal seçim, erken seçim kararı aldılar.

İBB Başkanlığını bu kez çok daha açık arayla kazanamayacakları gibi, İBB Meclisi’ndeki ezici çoğunluklarını da en az yarı yarıya yitireceklerdi.

 

Partisinin, böyle bir riski göze alacağını olası görmüyorum.

 

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu üzerinde gelişen olay üzerine Ankara’da, CHP Genel Merkez’inde bir araya gelen CHP’li 11 Büyükşehir Belediye Başkanının dün açıkladıkları ortak bildiriyi https://www.gercekgundem.com/siyaset/319402/chpli-belediye-baskanlari-asilsiz-ithamlara-karsi-tek-vucut-artik-baski-duzenine-gecilmistir doğru, içerikli ve yürekli buldum.

Aynısını Millet İttifakı’ndan bekledim, bekliyorum.

 

Konunun özüne geleyim:

 

Neden İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu?

 

Dünkü yazımda değinmiştim.

Bir iki ayrıntı kalmıştı, bugün de onları özetleyeyim.

 

Cumhur İttifakı ve Cumhur İttifakı İktidarı ortağı partilerden ikisi, AKP ile MHP, İmamoğlu’nun, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olmasını ısrarla istiyor.

Olması için de, ellerindeki basın gücüyle, yandaş araştırma şirketleri aracılığıyla İmamoğlu’nu hep gündemde tuttular.

Bana göre hesapları şuydu:

İmamoğlu, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olursa, Millet İttifakı ayrışır, kendi içinde sorun yaşar, her biri aday çıkarır; ikinci turda, tek adayda anlaşırlar.

 

Millet İttifakı’ndakilerin dikkatinden kaçan bir nokta var:

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı işi, ikinci tura bırakmak niyetinde değil, birinci turda bitirmek peşinde.

Şundan:

İkinci turda Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmayacaklarını herkesten çok iyi biliyor…   

 

*Yapışma (Ne alakaysa! Anlamadım gitti!)

İMAMOĞLU NEDEN HEDEFTE?!.

150 150 bakikarakol

Değinmeden geçemeyeceğim:

Türkiye’ye ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin “Cumhurbaşkanlığı” makamında oturan AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı’na “tehdit”lerde bulunan Çeçen başı Kadirov gazetecilere açıklamalarda bulunmuş, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın doğru karar vereceğini umut ediyorum. Türkiye’yi çok seviyoruz, zengin bir tarihi var, Müslüman mirası var. Dolayısıyla biz bu akıl almaz olay yüzünden ilişkilerimizin bozulmasını istemeyiz” https://www.sozcu.com.tr/2021/dunya/ramazan-kadirovdan-yeni-turkiye-aciklamasi-erdogana-seslendi-6851203/ demiş.

Kadirov, sözlerinden çıkmadığı Putin’den ve Putin yönetiminden “İstediğin olacak” içeriğinde “tüyo” mu aldı?!

 

*

 

Millet İttifakı’nın 1 numarası, ne vakit, “Hayır Ekrem Bey ile Mansur Bey Cumhurbaşkanı adayı olmayacaklar, Başkan seçildikleri Belediyelerin başında kalacaklar” dese, Cumhur İttifakı’nın ve Cumhur İttifakı İktidarı’nın ortaklarından AKP ve MHP, “Bakan” sıfatlı atanmış büyük bürokratlar ve yandaş basın topyekûn hop oturur, hop kalkar!

 

Cumhuriyet Gazetesi yazarı Mustafa Balbay önceki gün “Kılıçdaroğlu ile sohbet…” https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/mustafa-balbay/kilicdaroglu-ile-sohbet-1895440 başlıklı bir yazı yazdı.  

Balbay yazısını şu paragraflarla bitiriyor:

// Kılıçdaroğlu ile görüşmelerin olmazsa olmaz sorusu cumhurbaşkanı adaylığı. Bilinenleri vurguladı, Millet İttifakı bileşenlerinin kabulüyle böyle bir adaylığın söz konusu olabileceğini söyledi, ekledi:

“Cumhurbaşkanı devlet deneyimi olan bir kişi olmalı, kritik bir süreci yönetecek. Sayın Yavaş ve İmamoğlu’nun ismi öne çıkarılıyor ama İstanbul ve Ankara’nın yönetimini bırakamayız. Seçmenimize anlatamayız.”

Kemal Bey’in anlatımlarından bizim çıkardığımız sonuç şu:

Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanı adayını, kendi adını önde tutarak perdeliyor! //

 

Balbay’ın çıkardığı sonuçtaki vurgusunu bir kenara koyalım; sorusuna aldığı yanıt, hop oturup hop kalkanları gene hop oturttu, hop kaldırdı!

 

Balbay’ın yazısının yayınlandığı gün (26 Aralık 2021 Pazar), AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, partisinin İstanbul Genişletilmiş İl Danışma Meclisi Toplantısı’nda “CHP belediyelerinde 15 bin kişiyi işten çıkarıp terörle bağlantılı 45 bin kişiyi işe aldı. Utanmadan bana mektup gönderiyor, böyle bir şey yok diye.

Hani İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde personel fazlası vardı. Belediyenin borcunu 61 milyar liraya çıkardılar. Devam eden işleri bile yürütemiyorlar. Şimdi de utanmadan engelleniyoruz yalanıyla beceriksizlerini örtmeye çalışıyorlar. Belediyenin borcunu 61 milyar liraya çıkardılar.

Bunlar hayatı yalan. Çiftçiye yalan söylüyorlar, esnafa yalan söylüyorlar. İstanbul’a yalan söylüyorlar” https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/erdogandan-imamogluna-utanmadan-bana-mektup-gonderiyor-6850319/ sözleriyle İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu ve CHP Genel Başkanı ile Genel Merkez Yönetimini yerince, yandaş Anadolu Ajansı (AA), İçişleri Bakanlığı, İBB’ye ‘özel teftiş’ başlatıldığını bildirdi” https://www.aa.com.tr/tr/gundem/icisleri-bakanligi-ibbye-ozel-teftis-baslatildigini-bildirdi/2458070 başlıklı ve İçişleri Bakanlığı; İBB ve şirketlerinde işbaşı yaptırılan personelden bazılarının terör örgütleriyle iltisaklı/irtibatlı olduğu ihbar, şikayet ve tespitler üzerine, konunun tüm yönleriyle soruşturulması için özel teftiş başlatıldığını bildirdi” tümcesinin yer aldığı “Muhammed Ali Toruntay” imzalı haberi abonelerine servis etti.

 

Akşam saatlerinde, İBB’den, CHP’den, siyasilerden açıklamalar yapıldı.

Bir gün sonra da (dün) CHP’li 11 Büyükşehir Belediye Başkanı, CHP Genel Merkezi’nde, Yerel Yönetimlerden Sorumlu CHP Genel Başkan Seyit Torun’un başkanlığında bir araya geldiler.

10’unun, İmamoğlu’na destek verdikleri toplantıda, Torun ve İmamoğlu konuştular, basın mensuplarının sorularını yanıtladılar.

 

Türkiye gündemine bomba gibi düşen olay, İmamoğlu’nun, “özel teftiş” başlatan İçişleri Bakanlığı tarafından görevden alınacağını, İBB’ye “kayyım” atanacağını kamuoyunda yaygın konuşulur kıldı!

 

Böyle bir gelişme çok yanlış olur, ülkemizi Bangladeş’le eş duruma düşürür!

 

Cumhur İttifakı’nın ve Cumhur İttifakı İktidarı’nın böyle bir yanlış yapacağını usumdan (aklımdan) dahi geçirmek istemiyorum.

Ama eğer böyle bir şey yaparlarsa, bilsinler ki, kendilerini bitirirler.

 

İBB Başkanı CHP’li Ekrem İmamoğlu’na yönelik bu gelişme, şöyle düşünmeme neden oldu:

“Hop oturup hop kalkanlar”, İBB’yi çok önemsiyorlar, çok istiyorlar.

Onlar, İmamoğlu’nun, CHP’nin veya Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı olmasını, İBB Başkanlığı’nın bu biçimde boşalmasını arzuluyorlar.

İmamoğlu’nu, görevden almalarının, İBB’ye de “kayyım” atamanın kendilerine, yalnız İstanbul’da değil, yurt genelinde çok büyük zararı olacağı bilincindeler.

O nedenle bu seçeneğe sıcak bakmıyorlar.

Sıcak baktıkları seçenek üzerinde duruyorlar, siyasa geliştiriyorlar.

Sıcak baktıkları seçenek, İmamoğlu’nun bir biçimde Cumhurbaşkanı adayı olması, İBB’nin Başkansız kalması, İBB Meclisi’ndeki çoğunlukla, İBB’yi eskisi gibi yönetmek!

Ancak…

CHP’den yapılan açıklamalarla, İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığının önünün kesilmesi, sıcak baktıkları seçeneği olanaksız kılıyor.

Olanaksız kılınca da, sıcak bakmadıkları seçeneği gündeme sürüyorlar ve gündemde tutuyorlar.

 

Söylemeliyim ki…

Millet İttifakı, devlet ve propaganda olanaklarında sahip Cumhur İttifakı karşısında siyasa (politika) üretmekte, halka gitmekte, anlatmakta çok zayıf!

Bu, başlı başına ciddi bir sorun!

Hemen bugün sorun olmaktan çıkarılmalı…

GÖZDEN KAÇAN İKİ HABER!..

150 150 bakikarakol

Yakın geçmişte “Türkiye’nin ekonomisinin sorumlusu benim ben!” diyen AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, partisinin 1 Aralık 2021 Çarşamba günkü grup konuşmasında “Faiz sebeptir, enflasyon neticedir. Bu görevde olduğum sürece faizle mücadelemi sonuna kadar sürdüreceğim ve enflasyonla mücadelemi de sürdüreceğim. Bu konuda nas ortada. Nas ortada olduğuna göre, sana bana ne oluyor. Olaya buradan bakacağız ve ona göre de adımımızı atacağız” https://www.sozcu.com.tr/2021/ekonomi/erdogan-kur-dedigin-bugun-artar-yarin-duser-demisti-ama-6833214/ dedi, ekledi:

“Kur dediğin bugün artar, yarın düşer.”

Aradan 20 gün geçer.

1 Dolar, 18,36 (18 milyon 360) TL olur!

O gece, yani 20 Aralık 2021 Pazartesi’yi Salı’ya bağlayan gece 1 Dolar 10, 27 (On milyon 270) TL’ye düşer!

Bu nasıl olur?!

Bunun nasıl olduğunu bilen azınlık dışı, bilmeyen çoğunluk şaşkın!

Öyle şaşkın ki, ekonomistler “nasıl olabileceğihttps://www.sozcu.com.tr/2021/ekonomi/iste-dolari-dusuren-3-faktor-6848339/ olasılığı üzerindeki anlatılarına karşın, anlayamadılar!

 

Ben, “Kur dediğin bugün artar yarın düşer” diyen AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının söylediğinin bire bir çıkmasına şaşırdım!

Bu ne güçlü öngörüydü!

Yoksa bir “planlama” mıydı?!

İster öngörü, ister planlama olsun, sonuçta 20 gün önce söylenen, 20 gün sonra aynen gerçekleşmişti!

“Devlet Planlama Teşkilatı”nı kapatarak “Planlamaya çok soğuk” olduğunu kanıtlayan siyasi kadronun “Planlamacı” kesilmesi düşümdürücü!

 

Dikkatler 20 Aralık 2021’i 21 Aralık 2021 gecesine ve 18, 36 (18 milyon 360) TL’de seyreden 1 Dolarının o gece 10,27 (10 milyon 270) TL’ye inmesine odaklanmışken, 22 Aralık 2021 Çarşamba günü, Sözcü Gazetesi’nin internet sitesi www.sozcu.com.tr’ de Rusya’dan Çeçen lider Ramazan Kadirov’a destek”

https://www.sozcu.com.tr/2021/dunya/rusyadan-cecen-lider-ramazan-kadirova-destek-mesaji-6843659/ başlıklı bir haber yayınlandı.

Gözden kaçan haberde şöyle deniyordu:

// Türkiye ile Çeçenistan arasında yaşanan park gerilimine Rusya da dahil oldu.

“Kısa bir süre önce Kocaeli‘nin Körfez Belediyesi tarafından açılan Cevher Dudayev Parkı, Çeçenistan’ı ve Çeçen lider Ramazan Kadirov’u ayağa kaldırmıştı.

Rusya’ya karşı savaşan ve Çeçen-İçkerya Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı Dudayev’i terörist olarak tanımlayan Kadirov kişisel sosyal medya hesabından Türkiye’ye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a adeta ateş püskürmüştü. Türkiye’yi “teröristlere arka çıkmakla” suçlayan Kadirov, açılan bu parka misilleme yapma hazırlığı içerisinde olduğunu ve bir parka terörist elebaşı Abdullah Öcalan’ın adının verilebileceğini söylemişti.

İki ülke arasında yaşanan park krizi ile ilgili son olarak Rusya’dan açıklama geldi.

Rusya merkezli TASS haber ajansının aktardığına göre, Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov, Çarşamba günü gazetecilere verdiği demeçte, Moskova’nın Türk kentindeki bir parka Çeçen ayrılıkçıların lideri Dzhokhar Dudayev’in adının verilmesiyle ilgili duyduğu hoşnutsuzluğu diplomatik kanallardan Ankara’ya ilettiğini söyledi.

Peskov, “En hafif tabirle Türkiye’de bu tür isimleri onaylamadığımızı diplomatik kanallardan Türk meslektaşlarımıza bildirdik” dedi.

Kremlin yetkilisi ayrıca Çeçen lider Ramzan Kadirov’un bu olaya tepkisinin oldukça açıklayıcı olduğunu söyledi. Peskov, “Bu, Rus bölgesini kontrol etmeye çalışan teröristler tarafından başlatılan ve kışkırtılan bir savaşı atlatan Rus bölgesinin başkanının çok duygusal ama açıklanabilir bir tepkisi” dedi.

Putin’in basın sekreteri, “Bu teröristlerin liderlerinin Dudayev olduğunu” yineledi.

Peskov, “Son zamanlarda maalesef Türkiye’nin bir bölgesinde parklardan birine bu teröristin adı verildi. Elbette bu, tüm Çeçenler için, Rusya Federasyonu içindeki Çeçenya Cumhuriyeti için çok acı bir karar” dedi.

21 Aralık’ta Kadirov, Rusya Dışişleri Bakanlığı’na hitaben yazdığı mektupta Türk makamlarının eylemlerine yanıt vermesini istemişti.

Çeçen lider ayrıca Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanı “Rusya Federasyonu ile şeffaf ve dürüst ilişkileri” destekleyip desteklemediğini açı açık belirlemeye çağırdı. Çeçen lidere göre, Türk makamlarının mevcut eylemleri Türk-Rus ilişkilerine doğrudan bir tehdit oluştururken, acil bir şekilde fark edilmeli ve önleyici diplomatik tedbirler alınmalı… //

 

Bir gün sonra, gene Sözcü Gazetesi’nin internet sitesinde “Rusya’dan Çeçen lider Ramazan Kadirov’a destek” https://www.sozcu.com.tr/2021/dunya/rusyadan-cecen-lider-ramazan-kadirova-destek-mesaji-6843659/ başlıklı haber yayınlandı.

Bu haber de gözden kaçtı!

Ve…

“Türkiye ile Çeçenistan arasında yaşanan park gerilimine Rusya da dahil oldu. Kısa bir süre önce Kocaeli‘nin Körfez Belediyesi tarafından çılan Cevher Dudayev Parkı, Çeçenistan’ı ve Çeçen lider Ramazan Kadirov’u ayağa kaldırmıştı” tümcesiyle başlayan haber şöyle sürüyordu:

// Rusya’ya karşı savaşan ve Çeçen-İçkerya Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı Dudayev’i terörist olarak tanımlayan Kadirov kişisel sosyal medya hesabından Türkiye’ye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a adeta ateş püskürmüştü. Türkiye’yi “teröristlere arka çıkmakla” suçlayan Kadirov, açılan bu parka misilleme yapma hazırlığı içerisinde olduğunu ve bir parka terörist elebaşı Abdullah Öcalan’ın adının verilebileceğini söylemişti.

İki ülke arasında yaşanan park krizi ile ilgili son olarak Rusya’dan açıklama geldi.

Rusya merkezli TASS haber ajansının aktardığına göre, Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov, Çarşamba günü gazetecilere verdiği demeçte, Moskova’nın Türk kentindeki bir parka Çeçen ayrılıkçıların lideri Dzhokhar Dudayev’in adının verilmesiyle ilgili duyduğu hoşnutsuzluğu diplomatik kanallardan Ankara’ya ilettiğini söyledi.

Peskov, “En hafif tabirle Türkiye’de bu tür isimleri onaylamadığımızı diplomatik kanallardan Türk meslektaşlarımıza bildirdik” dedi.

Kremlin yetkilisi ayrıca Çeçen lider Ramzan Kadirov’un bu olaya tepkisinin oldukça açıklayıcı olduğunu söyledi. Peskov, “Bu, Rus bölgesini kontrol etmeye çalışan teröristler tarafından başlatılan ve kışkırtılan bir savaşı atlatan Rus bölgesinin başkanının çok duygusal ama açıklanabilir bir tepkisi” dedi.

Putin’in basın sekreteri, “Bu teröristlerin liderlerinin Dudayev olduğunu” yineledi.

Peskov, “Son zamanlarda maalesef Türkiye’nin bir bölgesinde parklardan birine bu teröristin adı verildi. Elbette bu, tüm Çeçenler için, Rusya Federasyonu içindeki Çeçenya Cumhuriyeti için çok acı bir karar” dedi.

21 Aralık’ta Kadirov, Rusya Dışişleri Bakanlığı’na hitaben yazdığı mektupta Türk makamlarının eylemlerine yanıt vermesini istemişti.

Çeçen lider ayrıca Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı “Rusya Federasyonu ile şeffaf ve dürüst ilişkileri” destekleyip desteklemediğini açı açık belirlemeye çağırdı. Çeçen lidere göre, Türk makamlarının mevcut eylemleri Türk-Rus ilişkilerine doğrudan bir tehdit oluştururken, acil bir şekilde fark edilmeli ve önleyici diplomatik tedbirler alınmalı… //

 

Her iki haberi olduğu gibi verdim ki, gözünüzden, dikkatinizden kaçmışsa, okuyasınız diye.

 

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının sıcak ilişkide olduğu Rusya Devlet Başkanı Putin’in “has adamı” Çeçen lider Ramazan Kadirov’un, Türkiye’ye ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Cumhurbaşkanı’na yönelik sözleri, hele de suçlamaları ve tehditleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir vatandaşı olarak ağırıma gitti!

Kadirov’un, Putin ağzıyla konuşmasına, Dışişleri Bakanlığı’ndan, iktidar partileri Cumhur İttifakı’nın, Cumhur İttifakı İktidarı’nın ortakları AKP ve MHP’den çıt çıkmaması –çıktı da ben mi atladım?- daha bir ağırıma gitti!

Neden suskunlar?!

 

“Susmada kalmaları, Putin ağızlı Kadirov’un dayatmalarına razı olunacaklarının işareti mi?!

 

Susmada kalmazlarsa, kaçınılmazdır ki, sıcak ilişkide oldukları Putin’le ara açılacak!..

D E N S İ Z ! . .

150 150 bakikarakol

“100 senedir diyorum, hâlâ ‘Yok’ diyorlar. Hâlâ daha iktidardalar. Yani iktidarda etkileri var. Bir fikirden, zihniyetten bahsediyoruz. 1950 yılına kadar CHP silahla yönetti bu ülkeyi.

1950’den sonra millet bir tokat vurdu bunlara. Kuruluştan belli o 50 yıl devletin içine onlar sızmış. Bütün bürokrasi onların elinde.

Siyasette bir Cumhurbaşkanı var, bakanlar var, milletvekilleri var. Bu kötü gidişatta CHP’nin de parmağı var.

Ne demek, kesin yahu! Sen bana desen ki ağabey ‘Ben, bu huyumu beğenmiyorum’ vallahi, billahi, tallahi o senin kendini beğenmediğin, kendi ne ait o huyunda bile CHP’nin parmağı var.

Bunlar, milletin ahlakını bozdular. 1909, Sultan Abdülhamit halledilmiş. Bir kısım Osmanlı vatandaşı Londra’dan İstanbul’a gelen İngiliz Büyükelçisini karşılamaya gidiyorlar Sirkeci Garı’na. Büyükelçinin arabasındaki atları söküp kendileri giriyorlar ve büyükelçiyi Tarlabaşı’ndaki İngiliz Büyükelçiliği’ne kadar getiriyorlar. Beygir yerine çekiyorlar. Onların torunları bunlar. İngiliz at arabasına beygir olan insanların torunları bunlar. Bizi konuşturmuyorlar, söylenmiyor.” *

 

Bu kadar çirkin, edepsiz, gerçeklerle örtüşmeyen sözleri, anca ve anca, tescilli, raporlu densizler eder!

 

Bu sözleri eden de, onlardan biri!

 

Ve…

Ne acıdır ki…

Bir M i l l e t v e k i l i !..

 

İktidar partilerinden AKP’nin İstanbul Milletvekili!

 

Adı da…

“Yeliz” lakaplı Ahmet Hamdi Çamlı!

 

Katıldığı yerel TV kanalında bu densiz, zırvaları sözleri söylüyor!

 

Nasıl söyler?!

 

Vatan kurtarmış, devlet kurmuş, “Dünya Lideri” unvanını anasının helal ak sütü gibi hak etmiş Kemal Atatürk’ün felsefesi ile donanmış/mayalanmış ve Kemal Atatürk’e yürekten inanan Türk halkının çok büyük desteği ile siyasi yaşamımıza girmiş Cumhuriyet Halk Partisi’ne, Cumhuriyet Halk Partililere ve de Cumhuriyet Tarihi’mize kara çalamaz!

 

Bir CHP’li olarak, özelde geçmişimle, genelde geçmişimizle onur duyuyorum!

Ve densizi, densiz sözlerinden ötürü en öfkeli, en kızgın biçimde ayıplıyor, nefretle kınıyorum!

 

İşgalci emperyalist İngilizlerin işbirlikçilerinin ve İngiliz Büyükelçisinin arabasına kendiliklerinden beygir gibi koşulanların kimler olduğunu öğrensin, ondan sonra densizlik etsin!

 

Öğrendiğinde, onların izinde gidenlerden olduğunu çok iyi anlayacaktır!

Anladığını belli ettirmeyecektir ama iç dünyasında, gerçeğin ağır baskısından kaçamayacak, kendi kendini yadsımaya (inkara) kalkamayacaktır!

Yaşamı boyunca içinde yara olarak kalacaktır!

 

Partim CHP’min Genel Merkez Yönetimi, densizin bu densiz sözlerini yargıya taşımalı, hakkında davacı olmalı!

Hemen bugün!

 

Sessiz ve tepkisiz kalınmamalı!

 

Densiz, densiz sözlerinden ötürü, en başta Türk halkından, sonra da partim CHP’mden ve Türk halkının öz parçası CHP’lilerden özür dilemeli!..

*https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/akpli-camlidan-chplilere-skandal-sozler-6844593/

“EKONOMİ, GÖZLERDEKİ IŞILTIDIR” DİYEN “BAKAN” SIFATIYLA ATANMIŞ “YÜKSEK BÜROKRAT” NEBATİ’YE BİR ÖNERİ, ÜÇ SORU!..

150 150 bakikarakol

Muhalefeti, insanlara kötülük yapan devlermiş gibi gördüğü yel değirmenleriyle savaşan Don Kişot’a benzetirim.

Muhalefet, özü, özneyi halka anlatacağına, halkı bilgilendirip yanına, arkasına alacağına, halkla birlikte özle, özneyle savaşacağına, yansımalarla savaşıyor!

Neden böyle yapıyor?!

“Birbirlerinden ayırtları (farkları) yok da ondan” diyor, “Sen maaş alıyorsun. En fazla neyini kaybedersin?” https://www.yenicaggazetesi.com.tr/hazine-ve-maliye-bakani-nureddin-nebatiden-flas-aciklama-bu-is-duzelmezse-tum-varligimi-kaybederim-492619h.htm sözünden sonra, “Ekonomi gözlerdeki ışıltıdır” https://www.ensonhaber.com/ekonomi/nureddin-nebati-ekonomi-gozlerdeki-isiltidir diyen Hazine ve Maliye Bakanlığı’na “Bakan” sıfatıyla atanan çiçeği burnunda “yüksek bürokrat” Nurettin Nebati’nin anlatılarına geçiyorum.

 

Biyografisinde siyaset bilimi üzerine uzmanlık yapmıştır” kaydına karşın, ekonomiyle ilgili tek sözcüğe rastlanılmayan Nebati, 13 Aralık 2021 Pazartesi günü, www.haberturk.com internet gazetesinden Sevilay Yalman’a konuşmasında, gündem olan ve çok tepki alan şu sözleri ediyor:

“Bitersek hep beraber biteceğiz. Kazanırsak hep beraber. Karamsar tablo çizenler var. Hiçbir şekilde bize inanmayanlar. Onlara diyorum ki; ‘Sen maaş alıyorsun. En fazla neyini kaybedersin? Enflasyonun altında ezilirsin. Ama ben bütün varlığımı kaybederim bu iş düzelmezse eğer. 1000 çalışanımız var. 1000 kişiyle beraber bütün varlığımı kaybederim. Ben babadan görme bir insanım. Babamın bana bıraktıklarını kaybederim.’ Ben bunu göze alır mıyım Sevilay Hanım? Bu işi ya düzelecek ya düzelecek! Yeter ki bize güvenilsin, inanılsın!”

 

Mantığa, anlayışa bakar mısınız?!

 

Ve…

Bu mantık, bu anlayıştaki, demokratik, laik Atatürk Türkiye’sinin Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın başında!

Ülke ekonomisinin halini varın siz düşünün!

 

Bu abuk sabuk sözler yetmezmiş gibi, önceki ge (21 Aralık 2021 Salı) yandaş TRT Haber’de Gülçin Üstün Can’ın sorularını yanıtlıyor.

Bir soruya yanıtında “Gözlerime bakar mısınız? Ne görüyorsunuz? Ne görüyorsunuz gözlerimde?” diyor, şöyle sürdürüyor:

Ekonomi rakam işi, ekonomi temenni işi, ekonomi güven işi, ekonomi istikrar işi, ekonomi beklenti işi, ekonomi gözlerdeki ışıltıdır. Benim gözlerimdeki ışıltıyı arkadaşlarım görüyor.

Ben insanım. Bakın biz makina değiliz. Ben buraya sıkıntılı bir şekilde gelsem böyle enerjik bir şekilde konuşabilir miyim?

 

Can‘ın “Yastık altı döviz ve altınları vatandaş neden çıkartsın?” biçimindeki sorusuna “Bir defa bu farklı enstrümanaları kullanmamızın sebebi insanları aslında gıdıklamak. Türkiye’deki bir alışkanlığı gıdıklıyoruz. Ne demek bu? Alışkanlık var: ‘Paramı kasada tutayım, dövize çevireyim, kendimi koruyayım…’

Biz insanlarla fıtratıyla, pisikolojisiyle ruhuyla kavga etmemeliyiz. Kendimizi onun yerine koyarak hareket edersek bu sorunları çözeriz. Türkiye altını seviyor. Türk kadını altını çok seviyor. Yastık altındaki herhangi bir paranın, ticarete karıştırılmamış paranın inanç anlamında da hiçbir anlamı yoktur. Getir altınını koy. İster bunu saf altına döndürelim, ister sertifikanını getir. Ekonomiye kazandırılmamış hiçbir malın değeri yoktur” yanıtını veriyor.

 

Bu uçuk sözlerinden de, ekonominin “e”sinden habersiz olduğu, ama “insanları gıdıklamak”tan  anladığı anlaşılan babadan varlıklı AKP’liye bir öneride bulunacağım, üç de soru soracağım.

 

Önerim:

Aynanın karşısına geçiniz, gözlerinize bakınız, ne gördüğünüzü kendi gözlerinizle görünüz.

 

Sorularım:

1-“İnsanları gıdıklamak” ne demek?

2-Gıdıkladığınız Türkiye’deki alışkanlığı doğru tanımladığınızın ayırtında (farkında) mısınız?

3-Göz diktiğiniz vatandaşın yastık altından ne zaman uzak duracaksınız?

 

Yazımı şu tümcemle bitireyim:

Güven yitirmiş siyasi kadroların ve onların siyasalarının (politikalarının) hiç birinin başarıya ulaşma şansı yoktur!..

ŞU YAŞANANLARIN ÖZÜ, ÖZNESİ!..

150 150 bakikarakol

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı kısa bir süre önce “Döviz çıkar da, iner de” demişti.

Dün geceden itibaren dediği gibi oldu:

18 (18 Milyon) TL’ye çıkan emperyalist ABD’nin bir Doları, 12 (12 Milyon) TL’ye indi!

“Neden oldu?! Nasıl oldu?! Ne olacak?!” sorularıyla iç dünyanızda kendi kendinizle savaşıyorsunuz!

Oysa…

Yüz yıl önce tıpa tıp aynısı olmasa da, benzeri bu topraklarda yaşandı!

Yaşatanların çocukları, torunları, emperyalist atalarının yolunda giderek, yüz yıl öncesini günümüze taşıdılar!

Emperyalist ataları gibi onlar da, emperyalist siyasalarının (politikalarının), ekonomilerinin, askeri güçlerinin cazibesine kapılan, “kraldan çok, kralcı kesilen” anlayışındaki yerel işbirlikçilerinin katkılarıyla yol aldılar!

Emperyalist ataları, bilimden, teknolojiden uzak kalan, ekonomi bilmeyen Osmanlı’yı, kapitülasyon tuzaklarıyla Sevr’e götürdükleri gibi, onlar da kapitülasyon benzeri tuzaklarla 2’inci Sevr’in peşindeler!

 

Umutsuzluğa kapılmak yok.

Osmanlı’yı kapitülasyon tuzaklarıyla Sevr’e götüren emperyalistlerin nasıl amaçlarına ulaşamadıklarına, yenildiklerine ilişkin, yaşanmış tarihi bir gerçeğimiz var!

Yeter ki, o tarihi gerçeğimizi bilelim; bilmiyorsak öğrenelim!

Yapmamız gereken orada yazılı.

Okuyup bilgilenmemiz, yol haritamızı önümüze serecektir.

 

İzninizle…

Türkiye’mizin tapusu Lozan’da, sona gelindiğinde yaşanan bir olayı, yaşayanın kendi anlatımından bilginize sunacağım.

 

Saygı Öztürk, Atatürkçü, yurtsever, saygın bir gazetecidir.

Sözcü Gazetesi’nin hem yazarı, hem Ankara Temsilcisidir.

25 Temmuz 2021 günlü Sözcü Gazetesi’nde yayınlanan “İnönü, bu sözleri hiç unutmadı” https://www.sozcu.com.tr/2021/yazarlar/saygi-ozturk/inonu-bu-sozleri-hic-unutmadi-6555372/ başlıklı yazısında şöyle diyordu:

“Nazmi Kal, Ekim 1973’de, TRT’deki programında İnönü’ye Lozan’ı görüşmelerini soruyor. İnönü, o tarihi röportajda şunları söylüyor:

Lozan’da İngiliz delegesi Lord Curzon ve Amerika delegesi oturuyorduk. Konuşmamızı hiçbir zaman aklımdan çıkarmadım.

İngiliz delegesi Lord Curzon ‘Lozan Muhadesi’nden memnun ayrılmıyoruz, hiçbir dediğimizi yaptıramadık. Harap bir memleket alıyorsunuz. Bunu imar etmek istemeyecek misiniz? Neyle, nasıl yapacaksınız. Para, bir bunda var (Amerikan delegesini işaret etti), bir de bende var. Geleceksiniz para isteyeceksiniz, diz çökeceksiniz, ret ettiklerinizin hepsini cebimden çıkarıp size göstereceğim’ dedi. Bunu hiçbir zaman unutmadım.

Ben de kendisine şu cevabı verdim:

‘Bizim burada istediklerimiz, müstakil, medeni bir devlet olarak onun bütün şartlarını sağlamaktır. Bunu temin edelim, sulh olsun gelirsem size, istediğinizi yaparsınız’.

Nazmi Kal ‘Bu sözleri söylerken güvendikleri neydi?’ diye soruyor.

İnönü’nün cevabı şu oldu:

Güvendikleri bunlar (devrimler) yapılmayacaktır. Türkiye içinden birçok keşmekeşlere girecektir. Bu karışıklık içinde adalet müşavirleri, kabotaj hakkının ancak iki sene sürmesi, özetle kapitülasyonlara ait diğer meseleler fiilen kendi kendine sürüklenip giderek eski rejim iade olunacak diye düşünüyorlardı. Bu ümit sonuna kadar onlarda yaşadı. Ama bu benim zihnimde daimi bir tehlike olarak belirdi, yaşadı, taze bir halde durdu ve ben onu düşünerek idareye geçtim.

Ondan sonra büyük hata, ‘İsmet Paşa hep Lozan kafasıyla idare ediyor. Halbuki dünya değişti’ diyerek gelişi güzel mali politika ile her türlü gedik açılmıştır. Asıl hata burada oluşmuştur.

Biz tabiatı ile Osmanlı İmparatorluğu’ndan bir gram altın almadık. 1950’de iktidarı bıraktığımız zaman Merkez Bankası’nın elinde Türkiye’nin hiçbir zaman görmediği miktarda bir altın hazinesi var idi. 122 ton altın bıraktık. Her şey değişti. Lozan Muahedesi’nin neticeleri, sıkıntıları, o zaman için yenilecek büyük güçlüklerini gördükten sonra Türkiye’nin geçmişte nasıl sıkıntılarla adım adım çöküntüye gittiğini canlı olarak yaşamak hiç unutamayacağım bir ders olarak bugün de üzerimde tesirini yapar.

 

Dışişlerinden sorumlu Devlet Bakanı İngiliz delegesi Lord Curzon’un, Türk Heyeti Başkanı İsmet İnönü’ye söylediklerini tekrar okuyalım:

“Lozan Muhadesi’nden memnun ayrılmıyoruz, hiçbir dediğimizi yaptıramadık. Harap bir memleket alıyorsunuz. Bunu imar etmek istemeyecek misiniz? Neyle, nasıl yapacaksınız. Para, bir bunda var (Amerikan delegesini işaret etti), bir de bende var. Geleceksiniz para isteyeceksiniz, diz çökeceksiniz, ret ettiklerinizin hepsini cebimden çıkarıp size göstereceğim.”

 

Dünya lideri Kemal Atatürk’ten hemen sonra göstermeye başladılar!

Ve hiç ara vermediler, süre geldiler!

Bugün Türkiye’de şu yaşananların özü, öznesi, Lord Curzon’un söyledikleri!

 

Şunu da belirtmeliyim:

“Asıl hata burada oluşmuştur” diyerek, “hata”yı başka yere kaydıran İnönü, 1950’den itibaren iktidar olan Adnan Menderes liderliğindeki Demokrat Parti (DP) iktidarlarını çok haklı yererken, 2’inci Cumhurbaşkanı seçilmesinde desteğini gördüğü Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak’ın da ağır baskılarıyla -ve de dış dayatmalarla-, toplum hazır değilken, çok partili sisteme geçmesindeki “yanlışı”nı da kabullenmeliydi ve anlatıp tarihe not düşmeliydi!..

BİRER GÜN ARAYLA KONUŞAN AKP GENEL BAŞKANI CUMHURBAŞKANI’NDAN VE GENEL BAŞKANVEKİLİ KURTULMUŞ’TAN!..

150 150 bakikarakol

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, önceki gün (19 Aralık 2021 Pazar) Dolmabahçe Sarayı’nda düzenlenen 2021 İlim Yayma Akademi Ödülleri Töreninde konuştu.  https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/134024/cumhurbaskani-erdogan-ilim-yayma-odulleri-toreni-ne-katildi

“Bizim emperyalizme karşı verdiğimiz mücadele, hakkı, adaleti, hukuku, hakkaniyeti üstün tutma, insanlığımızı koruma mücadelesiydi” tümcesinde bağımsızlığımızı ve egemenliğimizi vurgulayacak  iki sözcüğü söylemesini de beklerdim.

 

“Neymiş efendim faizleri düşürüyormuşuz. Benden başka bir şey beklemeyin. Bir Müslüman olarak naslar neyi gerektiriyorsa, onu yapmaya devam edeceğim. Hüküm bu” tümceleri bana, yürürlükteki Anayasa’nın değiştirilemez, değiştirilmesi dahi teklif edilemez ilk 4 Maddesini anımsattı.

 

“Coğrafyamızdaki iki asırlık kavganın gerisinde ne varsa, bugünkü gelişmelerin gerisinde de o vardır. Cumhuriyetimizin bir asra yaklaşan tarihindeki kalkınma hamlelerimizin önünün kesilmesinin sebebi neyse, bu gelişmelerin sebebi de aynıdır” tümcelerini doğru buldum, karşıt belledikleri için kullandığı “Anırsalar da, anırmasalar da, elhamdülillah, biz doğru yoldayız” tümceyi ise çok sert, kırıcı ve incitici buldum.

 

“Bu ülkeyi, emperyalistlerin çizdiği haritaların cazibesine kapılıp bölmeye çalışanların silahlarından çıkan kurşunlara terk etmedik ve terk etmeyeceğiz. Bu ülkeyi 1 dolar karşılığında vatanlarını satanların ellerine de bırakmadık, bırakmayacağız. İnşallah bu ülkeyi döviz kuru üzerinden yeniden şekillendirmek isteyenlere de teslim etmeyeceğiz” paragrafındaki ilk tümceyi anlamlandıramadım!

Öyle bir durum mu oldu, oluyor, var?!

İkinci tümcede vurgulanan 1 dolar karşılığında vatanlarını satanlar kimler?!

Son tümceye inşallah sözcüğü ile başlamak, kararlılığı yumuşatıp temenniye dönüştürmüyor mu?!

 

Ekonomiden anlamam.

Size sorayım:

“Ekonomide bir kural vardır, dere yatağında akar ve bizim de şu anda takip ettiğimiz yol budur” tümcesiyle anlatılan, ekonomik kurallara uygun anlatı mı?!

 

Ve…

Aynı gün 3’üncü Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi nedeniyle Afrikalı gençlerle bir araya geldi.

Onlardan yönetilen bir soru üzerine “Gerçekten bu ekonomik kurtuluş savaşı mücadelemizi başarılı bir şekilde sürdürüyoruz” dedi, ekledi:

“Biz kararlı bir şekilde yolumuza devam ediyoruz ve milletimizi, vatandaşımızı faize ezdirmeyeceğiz ve inşallah en kısa zamanda da enflasyon aşağı inmeye başlayacak çünkü faiz sebep, enflasyon neticedir, bu da benim tezimdir.”

https://www.gazeteduvar.com.tr/erdogan-afrikali-genclere-anlatti-faiz-sebep-enflasyon-neticedir-bu-da-benim-tezimdir-haber-1546094

 

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, aynı gündeki iki toplantıda bu sözleri ederken, bir gün önce (18 Aralık 2021 Cumartesi) Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, Ankara Kızılcahamam’daki AKP İstanbul Mahalle Başkanları ve İstişare ve Değerlendirme Toplantısında şunları söylemişti:

“Osmanlı’yı da dağıtan zihniyet, Türkiye’yi dağıtma fikrinden de vazgeçmiş değildir. Bu coğrafyayı paramparça etme fikrinden vazgeçmiş değildir.” https://www.gazeteduvar.com.tr/kurtulmus-muttefiklerimize-pisirik-bir-muttefik-olmadigimizi-gosterdik-haber-1546013

 

Çok doğru sözler.

Prof. Dr. Numan Kurtulmuş’u, alıntıladığım doğru sözlerinden ötürü kutluyorum.

 

Tarihçi olmamasına karşın, tarihi gerçekleri, bu kadarlık da olsa, eğip bükmeden dile getiren, dile getirme cesaretini gösteren Kurtulmuş’un, Osmanlı’yı çökerten zihniyeti daha bir açmasını, günümüzdeki uzantılarına, örnekleme yöntemiyle değinmesini isterdim!

 

Kurtuluş Savaşı’nda Çanakkale, Erzurum, Batum ve Azerbaycan cephelerinde savaşmış, Balkan Savaşına katılmış, Sakarya Meydan Savaşında ise yaralanarak gazi olmuş Binbaşı dedenin torunu siyasetçi Numan Kurtulmuş’tan çok şey mi istemiş olurdum?!.

BAHÇELİ’NİN VE AKP’NİN KORKUSU!..

150 150 bakikarakol

“Özel yaşamında, çok kibar, saygılı, beyefendi” denilen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, önceki gün (18 Aralık 2021 Cumartesi) yaptığı yazılı açıklamasında gene o bildik “siyasi yaşamının üslubu”ndan örnekler sunmuş!

Birkaç örnek:

“Bugün (önceli gün) CHP Genel Başkanı Kayseri’de yine su kaynatmış, yine kayış koparmış, 2022 yılı bütçesinin yoksuldan alıp zengine kaynak aktaran bir bütçe olduğunu utanmadan zırvalamıştır.

İzan, irade, itibar ve insaftan mahrum bir siyasetçinin düşebileceği en kötü durumlara bu şahıs düşmüştür.

CHP Genel Başkanı ellerini ovuşturmaktadır, dili zehirli, siyaseti de zillettir.

“Bir taraftan kendilerine, ‘Biz milliyetçiyiz’ diyorlar, bir taraftan da Türk Lirası’nın değerini pula döndürdüler” diyen Kılıçdaroğlu özellikle bilmelidir ki, zihniyetinin bizim nezdimizde gavur puluyla beş kuruş değeri yoktur.

Ondan milliyetçi olamaz, olsa olsa emperyalizmin muhbiri, zulmün muhibbi olacaktır. http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4929/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_Bahceli__nin___Ekonomideki_Son_Gelismelerle_Birlikte_2022_Yili_Merkezi_Yon.html

 

“Üç beş Komünist-Marksist kalıntının, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat Oktay konuşurken sergiledikleri nezaketsiz, edepsiz ve terbiyesiz muamele ve müdahaleler hakikaten sabır taşını çatlatacak boyutlara ulaşmıştır” sözleriyle Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekillerini yeren, Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği’nin (TÜSİAD’ın), uygulanan ekonomi ile ilgili açıklamasını “sorunlu” sözcüğü ile tanımladıktan sonra TÜSİAD ve işbirlikçi siyasetçiler karşı çıksa da yeni ekonomi programı başarılı olacaktır” diyen ve “Ekonomide uygulanan model ve programın her türlü iç ve dış provokasyonu etkisiz hale getirerek Türkiye’yi daha güçlenmiş, daha kalkınmış bir refah seviyesine denge ve disiplinle ulaştıracağına sonuna kadar inandığımızı bilhassa paylaşıyorum” diye sürdüren Bahçeli’de sanki bir telaş, bir panik ve bunların altında derin bir korku var!

Nedir, neden kaynaklanıyor bilmiyorum.

Ama usuma (aklıma) takılmıyor değil:

MHP’li-ülkücü eski yol arkadaşlarına ve “Alparslan Türkeş Vakfı”nın kurucuları olan, Alparslan Türkeş’in ailesine yönelik saldırının dibinde yatan, yoksa, geçmişi ile ilgili bildiklerini dile getirmeye kalkmaları olasılığının önünü kesmek mi?!

 

Bir adım daha ileri gideyim:

AKP’ye, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanına, siyasi yergi düzeyinin boyutlarını kat kat aşan sözcük ve tümcelerle ağır sözler etmesine karşın, birden 180 dere dönüşle AKP ve AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının yanında yer almasında, geçmişinin AKP’nin eline geçmesi mi söz konusu?!

Bilemeyeceğim.

Bilen var mı?

 

Tekrar sorayım:

AKP’yi, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanını bir zamanlar çok fena yeren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli neden 180 derece dönüş yaptı, AKP’nin, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının yanında yer aldı?!

Yer almakla kalmadı, ittifak ve ittifak iktidarı ortağı, ittifakın ve ittifak iktidarının sözcüsü, can simidi oldu?!

 

Benim usuma, “geçmişi” geliyor, başka bir şey gelmiyor!

 

Nasıl bir “geçmiş” ki, açıklanır, konuşulur, bilinir olmasından korkuyor?!

 

Ben, AKP liderinin ve onun çok dar kadrosunun, Bahçeli’nin geçmişini, en ince noktasına kadar bildiği, diğer siyasi partilerin bilmediği öngörüsündeyim.

Siyasi araştırmacıların bildiklerini, ancak onların da çok sınırlı yazabildiklerini söyleyebilirim.

 

Geçmişinin bilinmesi, Bahçeli’nin siyasi yaşamını bitirir!

Bahçeli, bu nedenle geçmişinin bilinmesini istemiyor, bilinmesinden korkuyor!

 

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli geçmişinden korkarken, Cumhur İttifakı ve Cumhur İttifakı İktidarı ortağı AKP de, iktidardan düştüğünde, yargılanmaktan, yargıda hesap vermekten korkuyor!

 

Bahçeli’nin bilinmesinden korktuğu geçmişi bütün çıplaklığıyla ortaya çıkar mı?

Bilmiyorum.

Ama…

Cumhur İttifakı İktidarı’nın yapılacak ilk seçimde iktidardan düşeceğini, yeni iktidarın AKP’yi yargıya taşıyacağını, Cumhur İttifakı’nın dağılacağını, araştırma şirketlerinin açıkladıkları anket sonuçlarından ve ekonomik sıkıntıları iliklerinde hisseden vatandaşların feryatlarından görüyor, anlıyorum!..

GENE DÜNYADA BİR İLK!.. ULUSAL PARANIN DEĞERİ!.. VE ZIRVALAYAN AKARCALIGİLLERDE ULUS DEĞERİ!..

150 150 bakikarakol

Gene dünyada bir ilk:

Asgari ücreti Cumhurbaşkanı açıkladı!

 

O Cumhurbaşkanı, yaklaşık 3,5 yıldan beri, dünyada bir diğer ilk, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ile yönetilen Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Cumhurbaşkanı!

 

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının asgari ücret rakamını açıklamadan 1 saat 15 dakika önce, Merkez Bankası, politik faizi 1 puan düşürdü.

14,5 TL (14 Milyon 500 bin TL) bandındaki TL’miz, Dolar karşısında 15 TL (15 Milyon TL) üzerine fırladı.

Önü açık, 18-20 TL’ye gider!

 

Ne kadar acı!

Ne kadar yürek yakıcı!

 

Bir ülkenin parası; toprağı, bayrağı, egemenliği, dini, halkı kadar değerlidir, uğurlarına ölünür!

 

Bunlardan biri eğer değer yitirse, o ülke “Yok olma yoluna girmiş” demektir!

Yok olma yolundan da dönüş veya çıkış çetindir!

 

17, 18, 19, 20 ve 21’inci Dönem, Anavatan Partisi (ANAP) İstanbul Milletvekili, ANAP iktidarlarının Sağlık, Turizm Bakanı “Bülent Akarcalı” adlı zat çıkmış, arlanıp sıkılmadan “Millet madem dolar almak istiyor, o zaman bir Türk doları basalım” https://www.gercekgundem.com/ekonomi/317799/eski-bakanin-dolar-onerisi-sosyal-medyayi-salladi-turk-dolari-basalim?utm_source=share-twitter demiş!

Şöyle sürdürmüş:

“Gerekli kanunlar çıkarılsın, her türlü koruyucu bir şekilde. Densin ki, bu Türk Doları birebir ABD Doları’na eşittir, istediğiniz an Amerikan dolarının o günkü kurundan Türk Lirası’na çevirebilirsiniz ya da ABD doları kullanacaksanız aynı şekilde sorgusuz sualsiz komisyonsuz ABD doları ile değiştirirsiniz.”

Şöyle de bitirmiş:

“Sonuçta ne olacak? Vatandaş kendi parası ile ABD’yi finanse etmiş olmayacak. Şu anda satın aldığımız her dolarla ABD’yi finanse ediyoruz. ABD’ye 100 doların maliyeti 25 cent. 25 cent’e bugün 1300 liramızı alıyor. Bu unutuluyor, düşünülmüyor fazla.”

 

Bülent Akarcalı, halkın oyu ile Milletvekili seçilse de, gerçek anlamda halkın seçtiği değildir, dünyayı yöneten yapının “atadıklarından” biridir!

Zırvalaması, ondan!

 

Akarcalıgillerde ulus değerleri yoktur!

Olmadığını, olmayacağını da her keresinde sergilemişlerdir!

 

Akarcalı’nın bu zırvaları belirgin son örnektir!

 

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının, 2022 yılında uygulanacak asgari ücret açıklamasındaki sözlerinden bir kaçına değinmek isterim.

 

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, “4 bin 250 Lira” olarak açıkladığı rakamın, son 50 yılın en yüksek rakamı olduğunu, artış yüzdesinin yüzde 50 düzeyinde gerçekleştiğini söyledi.

Paramız TL’nin, Dolar ve başka yabancı paralar karşında her dakika değer yitirmesine Bizim paramız bellidir, o da Türk lirasıdır. Ve biz, Türk liramızı yedirmeyeceğiz” https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/133888/-2022-yilinda-asgari-ucretin-en-alt-rakami-4-bin-250-lira-olarak-uygulanacaktir- yorumunu getirdi, özetle şöyle sürdürdü:

“Ülkemizin ve milletimizin geleceğini ne faiz ve kur spekülatörleri, ne yeminli iç ve dıştaki Türkiye düşmanları, ne de bir avuç açgözlü muhteris belirleyebilir. Bu ülkenin geleceğini 84 milyon hep birlikte biz belirleyeceğiz. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeleriyle dünya bocalarken, biz büyümeye devam ediyorsak hedeflerimize yakınız demektir. Aynı şekilde tüm bu ülkeler ne yapacağını bilemez şekilde yalpalarken, biz, hedeflerimize kilitlenmiş olarak ilerliyorsak, zafere yakınız demektir.”

 

Şimdi beş sorumu sorayım:

Faiz ve kur spekülatörlerinin, yeminli iç ve dıştaki Türkiye düşmanlarının, bir avuç açgözlü muhterisin, ülkemizin ve halkımızın geleceğini belirlemeye kalkmasın, ülkede 20 yıldır iktidarda olan AKP neden izin verdi?!

Önlerini neden kesmedi?!

Neden sessiz kaldı?!

“Kilitlenmiş hedefler ve o hedeflere, zafere yakın olmak” ne?!

Ve…

Yabancı paraların TL’mizi yediğine mi, “Türk liramızı yedirmeyeceğiz” sözüne mi inanalım?!.