Monthly Archives :

Eylül 2024

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ’NDE OY’UM, “HALKIN CUMHURBAŞKANI ADAYI”NA!..

150 150 bakikarakol

Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimleri’ne en geç 3,5 yıl, en erken 1 ve 1,5 yıl var; ama CHP’de “Cumhurbaşkanı adayı” kimin olacağı konuşuluyor.

AKP’nin, MHP’nin, parlamento içi, parlamento dışı siyasi partilerin adayları konuşulmuyor.

“Neden?” diye sormayacağım ve ayrıntılarına girmeyeceğim, çünkü o başka bir yazı konusu; bu yazımda, CHP’den kimlerin adının geçtiği, ardından kimin aday olması gerektiği üzerinde duracağım.

Üç kişinin adı geçiyor:

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, İstanbul Büyükşehir (İBB) Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş.

Pat diye sorayım:

Bunlar öz, gerçek CHP’li mi?

Eğip bükmeden yanıtlayayım:

Değil.

Mansur Yavaş’tan başlayayım:

Mansur Yavaş, Alparslan Türkeş Milliyetçisidir; MHP’den, CHP’ye “seçim kazanımı” için üye olmuştur.

Ekrem İmamoğlu, Atatürk Milliyetçisi’dir, merkez sağcıdır; o da, “seçim kazanımı” uğruna CHP üyesi, CHP ilçe Başkanı olmuştur.

Özgür Özel, CHP Milletvekili, CHP Grup Başkanı olmuştur.

Üçünün de izlediği siyasaya (politikaya) baktığımızda, üçü de, CHP ilkeleri ve siyasaları doğrultusunda siyasa yapmıyor; söylemlerinde biraz bir şeyler var ama eylemlerinde CHP’nin izi yok.

Çünkü üçü de “kendi siyasaları”nın derdinde, teleşında, uğraşında.

 

Üçü içinde, “Cumhurbaşkanlığı adaylığı”na –açık arayla kazanacağından ötürü- sıcak baktığım Ekrem İmamoğlu’dur!

Şundan:

Ekrem İmamoğlu’nun, vatandaşla iletişimi, siyasi söylemi ve siyasi söylemlemnii kitlelere geçirme, kafalarda kalıcı kısa ama vurucu, etkileyici tümceleri, Özgür Özel’den, hele de Mansur Yavaş’tan çok çok iyi, çok çok ilerde, çok çok gelişkin.

 

İmamoğlu’nun, halkta kabulü yüzde 65’lerin üstündedir.

Bunu, Özgür Özel, Mansur Yavaş da, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da, başka aday olacaklar da biliyor.

 

İmamoğlu’nun tepesinde “Demoklesi’nin kılıcı” gibi sallanan, “siyaset yasağı” ile 2 yıl 7 ay 15 günlük hapis cezası var; yargısal süreç sonunda onanması durumunda derhal uygulanacaktır.

Sonucun böyle olmasını, siyasi rakiplerinin hepsi istiyor ve böyle olmasından hoşnutluk duyacaklar.

 

Özgür Özel ve ekibi, Ekrem İmamoğlu’nun hapis ve siyaset yasağı cezalarının onanmaması için toplantı yapmış, toplantı içinde çalışmalar başlatmış.

Güldüm.

Çünkü “önleyici” hiçbir şey yok; “Hele olsun, bakar, gereğini yaparız” der gibiler.

Beklerdim ki, yargı sürecinin bitimini beklemeden, şimdiden harekete geçilmesinin yol haritalarını açıklasınlar.

Örneğin:

Mansur Yavaş’ın, CHP’den ayrılmasına, başka partinin ya da partilerin ortak adayı olmasına kulak asmadan, “Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu’dur” desinler, çalışmalara bütün il ve ilçelerde başlasınlar.

Bu arada…

Mansur Yavaş, cürmü kadar yer yakar.

Kopması, aday olması, İmamoğlu’nun yararınadır.

Kimi anketlere göre “ikinci parti” sözcükleri ile tanımlanan “kararsızlar” etkin çoğunlukla İmamoğlu’nun yanında yer alacaklar, oylarını İmamoğlu’na verecekler.

İmamoğlu’na, dış yatırımcılar da yakın, sıcak.

 

Eğer…

İmamoğlu’nun iki cezası onanırsa, herkes bilsin ki, en fazla 3 yıllık sürecin bitiminde Türkiye’nin ve Türk halkının lideri Ekrem İmamoğlu’dur.

 

Özgür Özel ve yönetimi, Ekrem İmamoğlu’nu “ahmak davası”ndan ceza almaktan kurtarmaz, İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığını birkaç gün içinde açıklamazsa; Türk halkının sevgisini kazanan Ekrem İmamoğlu, Türk halkının Cumhurbaşkanı adayı olsun; bunu açıklasın.

Ve…

“Ekrem İmamoğlu, Cumhurbaşkanı adayımdır” başlığı altında, Noter kayıtlı imza kampanyası başlatılsın.

İlk günde görülecektir ki, 100 bin imza atılmış.

Bu Noter kayıtlı imza kampanyası, iki-üç aylık süreçte 15 milyonu bulur.

Aşar da.

Abartı gelmesin.

Ekrem İmamoğlu’nun, halkta böyle bir karşılığı var.

 

Özgür Özel’in Cumhurbaşkanlığı adaylığından söz etmedim çünkü Cumhurbaşkanı adayı olmayacağını net biçimde açıkladı, noktayı koydu.

 

Özgür Özel ve yönetimi usunu (aklını) başına toplasın, yanlışa sapmasın, doğru yapsın, şu yazdıklarımı yabana atmasın, değerlendirsin.

 

Ekrem İmamoğlu, halkın “Cumhurbaşkanı adayı” olursa, partim CHP’min yönetimi de Mansur Yavaş’ı veya bir başkasını aday gösterirse, ben “oy”umu, halkımın adayı Ekrem İmamoğlu’na vereceğim.

Vermekle kalmayacağım, yakınlarımı ve çevremdekileri de etkileyeceğim; 70 yaşıma karşın il il, ilçe ilçe, kasaba kasaba, köy köy, mahalle mahalle, cadde cadde, sokak sokak çalışacağım.

Yeter ki şu ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nden kurtulalım, “Demokratik, Laik Parlamenter Sistem”e dönelim.

Yeter ki, bu kurtulmayı ve bu dönmeyi gerçekleştirecek adaya oy verelim.

Verelim ki…

Derin bir “oh” çekelim, güzel günlere, aydınlık yarınlara, birlik beraberliğe, sevgiye, kardeşliğe, üretkenliğe, kalkınmaya vb yelken açalım, uluslararası eski saygınlığımıza, itibar ve güvenimize kavuşalım…

GENE NARİN!.. VE GÜNDEMİN TEPESİNDEKİ “NARİN KATLİAMI”NI SALLAYAN TEK KİŞİ!..

150 150 bakikarakol

Bu hafta da yazı konum, 8 yaşında katledilen NARİN!

Ama…

Önce, www.sozcu.com.tr’de 15 Eylül 2024 Pazar günü okuduğum “Ali Erbaş, Kelime-i Şehadet’i eksik okudu” başlıklı habere

https://www.sozcu.com.tr/ali-erbas-kelime-i-sehadet-i-eksik-okudu-p84054 çok kısa değineceğim.

 

Haberi okuduğunda, X hesabımdan “HADİ CANIM!.. BÖYLE BİR ŞEY NASIL OLUR!.. GERÇEKSE, ALİ ERBAŞ’IN, DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI KOLTUĞUNDA BİR SANİYE OTURMAMASI, O MAKAMDAN HEMEN İSTİFA ETMESİ GEREKİR HEMEN!..” https://twitter.com/BakiKarakol/status/1835234295864078475 diye yazdım, paylaştım.

Yazıyı yazdığım ana kadar, haberle ilgili bir yalanlama gelmedi.

Böylece…

Ne yazık ki ve acı ki, Diyanet İşleri Başkanlığı’mızın koltuğunda “liyakatsiz”* biri oturmaktadır!

Uzatmayacağım; bu kadar.

 

8 yaşında katledilen Narin’in mezarını üç Bakan (İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş) ziyaret etmiş, dualar okumuşlar.

 

Bakan Tunç “Bu olay ortaya çıkmadan, caniler hesap vermeden elimiz, kolumuz, yüreğimiz burada olacak” demiş; Bakan Yerlikaya X hesabından “Yaşadığımız bu menfur olay milletimizin yüreğini yaktı. O, gülüşüyle, neşesiyle bu dünyayı güzelleştiren bir yavrumuzdu. Narin kızımıza Allah’ta rahmet diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.” https://www.hurriyet.com.tr/video/3-bakan-narinin-mezarini-ziyaret-etti-42528696 diye yazmış; Bakan Göktaş ise bir etkinlikle yaptığı konuşmada özetle “Aksi bir duruma neden olanlar, işledikleri suçun bedelini hem hukuki hem de vicdani olarak ödemek zorundadır. Bu anlamda Narin kızımızı hayattan koparan kişi veya kişilerin en ağır cezayı almaları için elimizden ne geliyorsa yapacağız. Kaybolduğu haberi alınır alınmaz devletimizin tüm kurumları arama çalışmalarını başlatsa da ne yazık ki Narin’in acı haberini aldık. Bakanlık olarak bu davaya müdahil olacağız. Bu elim olayın, siyasi bir malzeme haline getirilmesine asla ve asla izin vermeyeceğiz. Narin bu milletin, hepimizin evladıdır. Bu anlamda Narin için adaletin tecelli etmesi hepimizin boynunun borcudur.” https://www.bandirmayasam.com.tr/igf-haber/uc-bakan-narin-in-kabrini-ziyaret-edecek-314028 tümcelerini etmiş.

 

Üçünün de sözleri, havanda su dövmekten başka bir şey değil!

Çünkü üçü de çok geç kaldılar, üçü de işin özüne, özdeki nedenlere, niçinlere inmiyorlar, alınacak, alınması gerekecek önlemlerden söz etmiyorlar, her şey olup bittikten sonraki süreç üzerinden atıp tutuyorlar, kabadayılık taslıyorlar!

On kişiden iki kişi inandıysa, Arap olayım!

Vatandaştaki genel kanı, “Narin katliamı zamana bırakılacak, uzatılacak, unutturulacak, kapanacak; katliamın gerçeği karanlıkta bırakılacak ve gerçek katil ya da katillerin yerine başkalarının canı yanacak” yönünde.

Dilerim, vatandaşlar yanılır, hak adalet yerini bulur, başta çocuklar, kadınlar, top yekun da halkımız korunur, yurtta korkulmayan, huzurlu ortam olur.

 

Adı gibi “Narin” kızımızın olayında çok şey yazıldı, çizildi, konuşuldu; daha da yazılacak, çizilecek, konuşulacak.

Ama benim dikkatimi, Narin’in, babası Arif’in “Akraba olmuş, dayı-yeğen olmuş. Akraba olduğu zaman diyor ‘Dayımdır, yeğenimizdir’. Hepsi akraba bile olsa vazgeçmem. Bunu herkes de biliyor. Kimin parmağı bu işte, kimin parmağı varsa da devlet delillerle çıkardıktan sonra. Ciğersiz oldukları için gelip beni öldürseydiler. Gelip öcünü benden alsaydılar” sözleri gündem olurken; “Erhan” adlı amcasının gündem olmayan “20 nüfuslu bir yer, 90- 100 nüfusluk değil. Onların da hepsi akraba. Kendi aralarında toplantı yapıyorlar, şey yapıyorlar ki. O namussuzluk yaptı, çocuğu öldürdü, bu süreçte bütün çocuklarımızı okuldan etti. Kimse okula gitmiyor. İşte böyle bir toplumuz.” https://www.sozcu.com.tr/narin-in-babasindan-dikkat-ceken-sozler-gelip-ocunu-benden-alsaydilar-p84011 sözleri çekiyor.

Hele ki şular:

O namussuzluk yaptı, çocuğu öldürdü, bu süreçte bütün çocuklarımızı okuldan etti. Kimse okula gitmiyor. İşte böyle bir toplumuz.”

Narin’in katledilmesi, okul çağındaki çocuklarda öyle olumsuz etki yapmış, korku yaratmış ki, okula gitmiyorlar!

Narin katliamından ve Narin katliamının yaşanan, daha doğrusu yaşatılan süreçten çocukların anne babaları da, kardeşleri, yakınları da tedirgin olmuşlar!

Haksızlar mı?!

Değiller.

Çocuklar korunamıyor!

“Yapanın, yaptıranın yanına kar kalıyor” kanısı yaygın ve bu kanı dalga gibi yayılıyor.

Yoksa…

Bu bilinen, istenen, planlanan bir şey mi?!

Kızların okula gitmesi mi istenmiyor?!

Kızların okula gitmesinin önü, bıçak gibi kesilmek mi amaçlanıyor?!

Bunun eşelenmesi, ortaya çıkarılması ve önlemlerin alınması gerekir.

Yapılır mı?

Yapılacak mı?

Bilemem.

Ama…

Yurdun geleceği çocuklar ve gençleri için, y a p ı l m a l ı !

 

Narin’in ve ailesinin soyadı “Güran”.

12 Eylül 2024 Perşembe günü basına yazılı açıklama yaptılar.

Açıklamada “… ilgi ve alakası olmadığı halde bu olay nedeniyle Kuran kurslarına ve Yüce dinimize saldırılar yapılmaktadır.” (…) “… koca bir ailenin karalanmasını bir takım dış güçler ve onların yerli uzantılarına bağlamaktayız. Aile fertlerimizin bir kısmının yaşadığı Tavşantepe Mahallesinin stratejik ve coğrafi konumu da ayrı bir etkendir.” https://www.gercekgundem.com/guncel/narinin-ailesinden-basin-aciklamasi-dis-gucler-bizi-karaliyor-482897 yer alan vurgulara takıldım.

Narin’in, Kuran kursuna gittiği yalan mı?

Değil.

E eee, anlatılmasın mı?

Öte yandan, dış güçler ve onların “yerli uzantıları” kimler?

Dış güçler, Güran ailesinden olmayanlar mı?

Onların yerli uzantıları da, Güran ailesinin dediklerini şıp şak yapanlar mı?

Buram buram siyasi içerik kokan bu sözcükler yazılı basın açıklamasında neden yer aldı?

Ve…

“Aile fertlerimizin bir kısmının yaşadığı Tavşantepe Mahallesinin stratejik ve coğrafi konumu da ayrı bir etkendir” diyerek, Tavşantepe’nin stratejik ve coğrafi konumunu “etken” sözcüğü ile vurgulamaktaki amaç ne?

 

8 yaşındaki Narin katliamından, aile de, bütün anne babalar, kardeşler de, iktidar da, devlet de, muhalefet de, dernekler, sendikalar, odalar ve benzerleri de ders almalı, ders çıkarmalı, bilimsel çalışmalarla yapılacaklar saptanıp tezden yaşama geçirilmeli!

Yaparsak kazanırız, yapmazsak yiter gideriz!

Ülkemize, halkımıza doğru ve iyi olanı yapmalıyız!

Çünkü başka Türkiye yok!..

 

Bir aya yakın gündemin tepesindeki “8 yaşındaki Narin katliamı”nı bir kişi salladı.

Necmettin Bilal Erdoğan!

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu.

Kocaeli’ndeki bir etkinlikte konuşmuş, “Ben ekonomistim” https://www.sozcu.com.tr/bilal-erdogan-konustu-bir-ekonomist-olarak-soyluyorum-p84283 demiş.

Bu iki sözcük -Ben ekonomistim- baba Erdoğan’ın sözüdür, ona aittir.

“EYT’liler” konusunun yanlış bir karar olduğunu vurgulayan oğul Erdoğan, gazeteci Fatih Altaylı’ya da ‘AK Parti’den önce Türkiye daha huzurluydu, müreffehti, daha adildi, daha böyleydi, daha şöyleydi. 20 yıldır mahvolduk’ deniliyor. Dünya tarihinin görmediği bir ihanettir bu. Böyle bir vicdansızlık olamaz. Arkadaşlar, bu Fatih Altaylı denilen ahlaksız adam askerlerin postallarını yalıyordu. Askerler ‘Kalk’ dediğinde kalkıyordu, ‘Yat’ dediğinde yatıyordu bu adam. Şuan başkası ‘Yat’ dediğinde yatar, ‘Kalk’ dediğinde kalkar ama gazeteci diye gezip, videoları seyrediliyor. Bunlar 90’ları anlatsın. ‘Askerlerden ödümüz patlıyordu’ desinler. ‘Biz vesayetin kölesiydik, köpeğiydik’ desinler. Hadi desinler. Türkiye hiç olmadığı kadar özgür arkadaşlar. Türkiye hiç olmadığı kadar güçlü, kendi kararlarını veren ülke. Dünya çapında iddia sahibi ülke https://t24.com.tr/haber/bilal-erdogan-fatih-altayli-denilen-ahlaksiz-adam-askerlerin-postallarini-yaliyordu,1184267 tümcelerle saydırmış.

Anında günden oldu.

Öyle bir gündem oldu ki, “Narin katliamı”nın gündemdeki yerini sarstı.

Çünkü…

“Siyasete ısınıyor”, “Erdoğan’dan sonra AKP’nin başına geçecek”, “Cumhurbaşkanı adayı” diye yazanlar, konuşanlar, tartışanlar birbirini kovaladı.

Katılmıyorum.

Öngörüm, izlenimim, Necmettin Bilal Erdoğan, görünürdeki yönetenleri, görünmeden yöneten olmak istiyor!..  

 

* iş başaracak yetenekten yoksun olma

TOPLUM, “NARİN KATLİAMI”NA KİLİTLENDİRİLMİŞKEN, “19 GÜN”, SAMAN ALTINDAN SU YÜRÜTENLER İÇİN ALTIN DEĞERİNDE ZAMAN DİLİMİ OLDU!..

150 150 bakikarakol

İki ay hızla geldi geçti.

Bir yıl boyunca yazı konusu olacak notlar aldım; bugün onlardan birini yazacaktım.

Olmadı.

21 günlük süreçte, yediden yetmişe hepimizi ağlatan, ülke gündemine en tepelerde giren, yerini günlerce koruyan “olay” öncelik aldı.

Olay, 8 yaşındaki Narin’in katledilmesiydi!

Yittiği günden, 18’inci günün bitimine kadar aranmadık yer bırakılmamasına karşın bulunamayan, ancak 19’uncu günün sabahı,  köyleri veya mahalleleri Diyarbakır Tavşantepe yakınlarındaki Eğertutmaz Deresi yatağındaki su kıyısına cesedi çuval içinde gömülü bulunan Narin Güran’ın -sava (iddiaya) göre- öz amcası tarafından öldürülmesi,  https://www.sozcu.com.tr/son-dakika-narin-in-cenazesi-ailesine-teslim-edildi-p82532 herkes gibi beni de derinden sarstı ve bana, aile meclisi kararıyla 22 yaşında 24 Şubat 2004’de öz ağabeyleri tarafından yaşamdan koparılan https://tr.wikipedia.org/wiki/G%C3%BCld%C3%BCnya_T%C3%B6ren Güldünya Tören’i anımsattı.

 

Ülkemde ne zaman bir kadın şiddete uğrarsa, canına kıyılırsa, Güldünya usuma (aklıma) gelir, yanarım!

Bir ayrıntıya da takılırım:

“Güldünya” gibi, çok güzel ve çok anlamlı adı kızlarına koyan anne, baba, aile meclisinin “öldürülsün kararı”na itiraz etmiyor, boyun eğiyor!

 

Yaşamım boyunca, Güldünya gibi Narin’i de unutmayacak, hep anacağım.

Işıklar içinde uyusunlar.

 

Ülkemin “kadın cinayetleri” ile anılması öyle ağırıma gidiyor, onurumu öyle kırıyor ve öyle arlanıyor, utanıyorum ki!..

 

8 yaşında, öz amcası tarafından katledildiği savlanan Narin olayında bir yığın ayrıntı var.

Onların her biri süreç içinde aydınlanacak.

 

Ben bu yazımda o ayrıntılar girdabına girmeyeceğim, ama şu evrensel gerçeği yazacağım:

Bir olayda, “aydınlatma” uzuyorsa, sonra da unutulup gidiyorsa ve kapanıyorsa; işin gerisinde, derinliklerinde ya “devlet”, ya “siyasetçi”, ya “para babası”, ya “cemaat, tarikat” vardır!

 

Toplum, 19 gün sürecinde, adı gibi güzel küçük Narin’le yattı, Narin’le kalktı.

Herkesin de dileği, Narin’in canlı bulunmasıydı.

Narin cansız bulundu!

Üzülmeyen, gözyaşı akıtmayan kalmadı.

Narin 8 yaşında bir kız çocuğuydu, öldürülmeyi hak etmiyordu.

Ayrıca…

Herkesin, Narin yaşında kızı, oğlu, torunu, kardeşi, yakını vardı; uslarından onlar geçti.

Narin acısı, katlandı da katlandı!

 

Basın “Narin olayı”na yoğun ilgi göstermişti.

Canlı yayınlar, birbirini kovalayan haberler, yazılar, yorumlar, konuşmalar sürdü gitti.

Uzmanlar uzun uzun değerlendirmelerde bulundular.

Arada bir de “resmi açıklamalar” geldi, kulis bilgileri ve televizyon, gazete haberleri, analizleriyle kafalar iyice bir karıştı.

Bilenler, konuşmuyordu.

Yetmezmiş gibi, bilenler “Konuşmayın” diye uyarılmışlardı.

Sanki bilinenlerin bilinmesi istenmiyordu!

Öyle ki, “yayın yasağı” geldi!

Neden geldi?!

Kim, kimler istedi?!

Bunlar bile “bilinmeyen, bilinmesi istenmeyen”ler arasına girdi!

Böyle bir “garip yapı”mız var!

 

Toplum, “Narin katliamı”na kilitlenmişken/kilitlendirilmişken, “19 gün”, bir anlamda “saman altından su yürütenler” için altın değerinde zaman dilimi oldu!

 

Şu 19 günlük süreçte neler oldu, neler!

Hepsi de “Narin katliamı”na kurban gitti.

Saymayacağım.

Anımsatmayacağım da…

 

İktidar, “gündem işgali”nden veya “gündem meşguliyeti”nden yana hoşnut, mutlu olmalıydı!

 

Muhalefet görünürlerde miydi?!

“Karavana muhalefet”leriyle ayırt (fark) bile edilmediler!

Usunuzda kalan bir sözcükleri, bir tümceleri var mı?!

 

Ama…

İktidar partilerinden AKP’nin Diyarbakır Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlu “Bizlerin bazen bilmediği bazen de bilip söylemememiz gereken şeyler var. Çünkü aile de bizim dostlarımız. Konu çok hassas olduğu için onları da çok fazla üzecek bir şey söylemek istemiyoruz” https://www.sozcu.com.tr/akp-li-galip-ensarioglu-ndan-narin-guran-aciklamasi-p82578 sözlerini etti.

Bu sözlerin açılımı çok önemli!

Üzerinde durulması ve üzerine gidilmesi gerekir.

 

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da X hesabından şunları paylaştı:

“Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde bu sabah na’şına ulaşılan Narin kızımıza Allah’tan rahmet niyaz ediyorum. Canice, vahşice katledilen Narin’in acı haberi hepimizi derinden yaraladı; üzüntümüzün tarifi yok. Narin kızımızın kayıp ihbarının alınmasından itibaren güvenlik güçlerimiz çok yoğun bir şekilde kendisine canlı ulaşmak için gayret gösterdiler. 19 gün boyunca süren aramalar neticesinde maalesef yüreklerimize su serpen bir haber alamadık. Narin’i katledenlerin adalet önünde mutlaka hesap vermesini sağlayacağız. Narin evladımızı bizden kopartanların hak ettikleri en ağır cezayı almaları için adli sürecin bizzat takipçisi olacağımın bilinmesini istiyorum.”

https://www.sozcu.com.tr/erdogan-dan-narin-guran-paylasimi-en-agir-cezayi-almalari-icin-p82435

 

Gönül isterdi ki, ülkedeki tek yetkili Erdoğan, ülkemizde Narin’lerin ölmemeleri, öldürülmemeleri için belirleyecekleri kalıcı siyasayı, alacakları köklü önlemleri tek tek sıralasın, en kısa sürede yaşama geçireceklerinin sözünü versin.

 

Böyle bir etkinlik; beş temel ilkesi “Kadına yönelik her türlü şiddetin ve ev içi şiddetin önlenmesi, şiddet mağdurlarının korunması, suçların kovuşturulması, suçluların cezalandırılması ve kadına karşı şiddet ile mücadele alanında bütüncül, eş güdümlü ve etkili işbirliği içeren politikaların hayata geçirilmesi” olan, kurucuları arasında yer aldığımız “İstanbul Sözleşmesi”nden “bir anda ansızın ‘çıkma’ kararı verenden beklenir mi?!

Beklenmez!

 

Üzgünüm…

Kadın cinayetlerinin önünü bıçak gibi kesme konusunda, bir arpa boyu kadar yol almak bile büyük adım, büyük gelişmedir!

 

Yani…

Değişen bir şey olmayacak!

 

Yazımı şu gözlem ve önerimle bitireyim:

Narin’in katledilmesiyle ortaya çıkmıştır ki…

Jandarma, cinayet ve benzeri olayları çözmede yetersiz, gecikmeden “Kırsal Uzman Polis Birimi” kurulsun…