Posts By :

bakikarakol

“ADI LAZIM DEĞİL” BİLMEZ Mİ Kİ, BAŞÖRTÜSÜ “TÜRBAN” DEĞİLDİR, TÜRBANA “BAŞÖRTÜSÜ” DİYOR?!.

150 150 bakikarakol

Partim CHP’min ne yazık ki başındaki “adı lazım değil”, bir delinin kuyuya taş attığı ve 40 kişinin o taşı çıkarmaya çalıştığı gibi, ortaya, dini kavram “helalleşme”yi attı, o günden beri koca toplum bunu konuşuyor, tartışıyor!

Ülkenin ve halkın gerçek gündemleri altlara indi!

Hakkı var mıydı?!

Yetmezmiş gibi, yanlışını ha bir körükledi de körükledi!

 

AKP, MHP, yandaş basın, yandaş yalaka yazarlar, geveze konuşmacılar, aşırı muhafazakarlar mal bulmuş mağribi gibi adı lazım değil”in “helalleşme”sine dört elle sarıldılar, zevk ve mutlulukla doya doya kullanır oldular, kullanacak olacaklar da!

Neden kullanmasınlar ki?!

 

“Adı lazım değil” efendi Hazretleri (!), 18 Kasım 2021 Perşembe gecesi Haberturk TV Kanalı’nın Günden Özel Programı’nın 4 kişilik ekibini, saat 21.00’da başlayacak canlı yayın söyleşisi için CHP Genel Merkezi’ndeki salonda kabul etti.

Programın sunumcu yönetmeni (moderatörü) www.haberturk.com internet gazetesi yazarlarından deneyimli gazeteci Muharrem Sarıkaya.

Ekipte üç kadın var.

İkisi (Nagehan Alçı ile Nihal Bengisu Karaca) www.haberturk.com internet gazetesinin yazarı.

İkisinin arasında ise CHP’li ve yazar Elfin Tataroğlu.

Üçlünün tam karşısında, Sarıkaya’nın solunda “adı lazım değil”.

 

Linki https://www.youtube.com/watch?v=b3S2pLSBPJo tıklayıp izlediğinizde göreceksiniz, başladıktan hemen sonra 9 dakikalık reklam bitiminde, aralıksız 2 saat sürecek canlı yayının ilk sunumcu yönetmen Muharrem Sarıkaya’dan geldi:

“Helalleşme çağrınız toplumda önemli bir yer edindi. Siz daha önceden bu çağrıları yaparken ‘Toplumsal uzlaşma’, ‘Toplumsal barış’ veya ‘Bir arada yaşam kültürü’ gibi ifadelerle bu çağrıları yaptınız. Dini bir söylem olan ‘helalleşme’ deme gereğini duydunuz. Sizi buna iten neydi?”

Güzel soruydu.

Linki tıklayıp izlediğinizde, “adı lazım değil”in yanıtı gerçekçi ve inandırıcı hiç değildi.

Başörtü de başörtüsü dedi durdu!

Başörtüsü ile türbanı karıştıran siyasi, siyasi parti Genel Başkanı olur mu?

Siyasi sağ, muhafazakar ve ırkçı Milliyetçi ise olur; ama siyasi merkez sol ve de sınıfsal devrimci sol ise olmaz, olmamalı.

Bir merkez sol siyasi parti olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin başındaki muhterem “adı lazım değil” efendi hazretleri (!), bilgece, Anadolu kadınının başörtüsüyle, siyasi İslamcıların/dincilerin siyasi simge yaptıkları türbanı karıştırdı, türbana “Türban” deme yerine “Başörtüsü” dedi de dedi!

Üstelik…

Karşısında, türbanlı, türban altında boneli ve tesettür giyimli Nihal Bengisu Karaca oturuyordu.

Be hey Allah’ın kulu “adı lazım değil”, merhum annenin başına bağladığı başörtüsünü anımsa, sonra da karşındaki kara türbanlıya dikkatli bak, namusluca doğruyu söyle!

 

Türbana “Türban” demeyi bırakıp “Başörtüsü” diyenlerden Karaca anlatısının ardından, “adı lazım değil”den, helalleşme sözünün altını nasıl dolduracağını sordu.

“Adı lazım değil”in yanıtı “Başörtüsü yasağının doğru olmadığını İstanbul Belediye Başkanı adayı* iken Okmeydanı Mitingin’de söylemiştim. Onların acılarını anlamalıyız. Onların yaşadıkları sorunları anlamalıyız” oldu.

 

Helalleşmeyi, kucaklaşma sözcüğü ile tanımlayan (!) “adı lazım değil”in yüzüne, kendisinden, kamuda çalışan –türbanlıları kastederek- başörtülü kadınlarla ilgili net bir şey anımsamadığını söyleyen Karaca, “helalleşme iletisi”yle (mesajıyla) asıl ulaşmak istenilen kitlenin dindarlar olduğunu vurguladı ve özetle “Daha önce “Yaraladık” diye kabul ettiğiniz, işte başörtüsü meselesinde, okuyamamış, çalışamamış kişiler” dedi, “Çok net soracağım ve sizden rica edeceğim çok net cevap isteyeceğim” tümcesini ekledi, sordu:

“Evet geleceği beraber kuracağız. Evet yaraları saracağız. Bunda bizim üzerimize düşen pay neyse yapacağız. Bununla ilgili özeleştirimizi de yaparız ve biz iktidara gelirsek, -muhtemel bir iktidar profili değişimi olursa, liyakata sahip olma koşuluyla elbette- başörtülü bir Çevre Bakanı olur, elbette başörtülü bir Adalet Bakanı olur, neden olmasın… Bunu diyebiliyor musunuz?”

“Adı lazım değil”den yanıt:

“Neden olmasın. Hayır, neden olmasın? Bizim Parti Meclisi’nde var zaten. Yani İl Başkanlarımız var.”

Karaca bu kez “Yani bu mümkündür bizim yönettiğimiz ülkede?..” diye sordu ve “adı lazım değil”den “Elbette” yanıtını alınca “Bu absürt bir durum değildir, diyemiyorsunuz?” sorusunu yöneltti.

“Adı lazım değil”in yanıtı “En Ufak bir endişeniz olmasın. Bunu da bir tarafa yazın. Göreceksiniz” olunca, Karaca, almak istediğini elde eden hoşnutluğuyla “Tamam” dedi, sustu.

Ama “adı lazım değil” sürdürdü:

“Çünkü şöyle: Hem söyleyip hem yapmamak, ‘Bu samimi durmamak’ demektir. Benim temel özelliğim, söylediğim sözlerin arkasında durmaktır. Ben samimi bir insanım. Yani yapacağım şeyi söylerim, yapmayacağım şeyi de ‘Ben bunu yapmam’ derim. Bana göre, Türkiye bunu çoktan aştı. Beni dahi aştı. Yani toplumun her kesimi artık bu olayı, tartışmanın tamamen dışına çıkarmış vaziyette. Benim temel hedefim, biz, geleceğe yaraları kaşıyarak değil, daha güzel gelecek inşa edelim. Bunu söylüyorum aslında.”

 

Ah, kılık kıyafeti de içine alan Devrim Yasaları’nı yok sayan, dünya lideri Kemal Atatürk’e, O’nun Türkiye’sine, O’nun devrim ve ilkelerine, O’nun Cumhuriyet Halk Partisi’ne ihanet eden “adı lazım değil” seni ah!

 

Gerçek CHP’lilerin, partimiz CHP’mizin ne yazık ki başındaki “adı lazım değil”in usuna (aklına) helalleşmeyi sokanın, ona, bu sözcüğü ettirenin kim veya kimler olduğunu tez zamanda bulup çıkarmak, paylaşmak sorumluluğu, görevi var.

Benim usumdan bir danışman geçiyor!

Adını açıklayamam.

O, danışman olduktan sonra “adı lazım değil”, merkez sağa, oradan muhafazakar kesime savrulur oldu!

Baksanıza…

Ağzından her geçen gün, güzel Türkçe’mizden sözcükler değil, muhafazakar camianın kullandığı ve de kullandırdığı sözcükler patır patır dökülüyor!

Son örneği:

Dün saat 11.33’te @kilicdarogluk hesabından gerçekleştirdiği paylaşımında “Sabah Selvi Hanım ile pazar alışverişimizi yaparken, pazarcı esnafı ile de sohbet etme imkanı buldum. Zaten biliyorsunuz gıda durumlarını, tekrar etmeye gerek yok. Korkuya mahal yok, çözeceğiz inşallah.”

https://twitter.com/kilicdarogluk/status/1462338337956581376  

diye yazdı.

Yenidir!

Pek yakında inşallah sözcüğü ağzından eksik olmayacak!

Maşallah’ı da ekledi mi -ki ekleyecek- tamamdır!

Vah ki vah!..

*29 Mart 2009 Yerel seçimlerinde

PERŞEMBE’NİN GELİŞİ, ÇARŞAMBA’DAN BELLİ OLMUŞTU!..

150 150 bakikarakol

Eli öpülesi Anadolu Halkı’nın çok güzel, çok doğru bir sözü var:

Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan bellidir!

Önceki gün (17 Kasım 2021 Çarşamba) ve dün (18 Kasım Perşembe) aynısı oldu!

Çarşamba günü AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, partisi AKP’nin grup toplantısındaki konuşmasının bir yerinde –HELALLEŞME ZIRVALIĞI başlıklı yazımın girişinde paylaşmıştım- özetle şöyle diyordu:

Faiz sebeptir, enflasyon neticedir. Biz faiz belasını bu milletin sırtından kaldıracağız. Biz faize kesinlikle milletimizi ezdirmeyiz. Bunu kabulleneceğiz, bunun başka çıkışı olamaz. Hâlâ kalkıp da bu yolda, bu mücadelede beraber yürüdüğümüz arkadaşlarımızdan faizi savunanlar, kusur bakmasınlar. Bu yolda ben, faizi savunanla beraber olamam, olmam.

… faiz, aşağılara çekilmişken tamam da bizim arkadaşlarımıza ne oluyor ki onlar faizi savunur hâle geliyorlar? Enflasyonun buralarda ne hâle geldiğini görüyorsunuz. Peki, bizim arkadaşlarımıza ne oluyor? Bu görevde olduğum sürece faizle mücadelemi sonuna kadar sürdüreceğim ve enflasyonla mücadele mi de sürdüreceğim.” https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/133533/-turkiye-tarihinde-hic-olmadigi-kadar-buyuk-bir-cazibe-merkezi-h-line-gelme-yolunda-emin-adimlarla-ilerlemektedir-

 

Bir gün sonra yani Perşembe günü Merkez Bankası toplanacak, faiz kararını açıklayacaktı.

Ve o gün geldi.

Yani dün.

Merkez Bankası toplandı.

“Karar saat 14.00’da açıklanacak” denildi, 6 dakika gecikmeli açıkladı.

 

Perşembe günü açıklanacak kararın yönü, Çarşamba günü AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının sözlerinden belli olmasına karşın, başta ekonomistler, uzmanlar “Faizleri düşürmeyin” diye adeta yalvardılar.

D i n l e m e d i l e r !

6 dakika geç açıklaması, usa (akla), “Kimlere para kazandırıldı?!” içeriğinde sorular getiren Merkez Bankası, politik faizi 2 puan değil, 1 puan düşürdü; 10 TL 60 Kuruş (eski parayla 10 milyon 600 bin TL) olan 1 ABD Doları, 11 TL 70 Kuruş’a (11 milyon 700 bin TL’ye) fırladı.

Burada durmayacak!

Merkez Bankası, Aralık ayındaki toplantısında faizi 1 puan gene düşürecek!

Türk Lirası’nın, tüm yabancı paralar karşısındaki değer yitirmesini, örnekleme yaptığımız Dolar’ın kaç TL olacağını siz hesaplayın.

 

Ekonomistlerin, uzmanların sunumlarından anlıyorum ki…

TL’nin Dolar yitirmesi durmayacak!

Ocak, Şubat, Mart, Nisan, Mayıs 2022’de de, dahası faiz tek haneye, 6-7 TL’ye ininceye kadar sürecek!

Varın TL’mizin yabancı paralar karşısındaki değerini öngörün!

Ben öngörüde bulunmak istemiyorum!

 

Faiz sebeptir, enflasyon neticedir. Biz faiz belasını bu milletin sırtından kaldıracağız. Biz faize kesinlikle milletimizi ezdirmeyiz” sözlerinin ardından, iş adamlarına “Hani sen düşük faizle kredi istiyordun? Hadi gel işte al, niye almıyorsunuz?” sorularını yönetten ve “Ben, bu iş adamlarını da anlamıyorum. Ondan sonra bir araya geliyorlar, TÜSİAD’ı, vesairesi, yüksek faizden bahsediyorlar. Siz nasıl insansınız? Eğer sen iş adamıysan, yatırımdan yanaysan buyurun işte size kredi, düşük faizle. Hadi alın krediyi de yatırım yapın. Ben sizden yatırım, istihdam, üretim, ihracat istiyorum. Hadi gelin bunları yapın. O zaman kaçıyorlar. Bunlar nasıl iş adamı? Türkiye’nin en büyük iş adamlarıymış. Ondan sonra da bize sallıyorlar. İstediğiniz kadar sallayın, tutmaz. Çünkü biz bir şeye inandık; bu ülkeyi kalkındırmak için hangi kuruluş olursa olsun, TÜSİAD’ı, şusu, busu vesaire dürüst olacaksınız, dürüst. Sıkıştığınız zaman hemen kapıyı çalacaksınız, işi yoluna koyduktan sonra da kalkıp iktidara sallayacaksınız, yok öyle 25 kuruşa simit” diyen AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, faizlerin indirilmesinde neden bu kadar ısrarlı?! 

İki neden görüyorum:

Biri dış, diğeri iç kaynaklı.

Dış kaynaklıda…

AKP’nin kuruluşundaki dış etkenlere ve o etkenlerle varılan mutabakata bakmak gerek.

İç kaynaklıda ise…

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı da, 19 yılın sonu, 20 yılın başlarında, sona gelindiğini, erken veya gününde yapılacak seçimde sandıktan çıkamayacaklarını gördüğünü…

Bir dahaki seçimde, daha güçlü gelmek için, Millet İttifakı İktidarı’na, parası pul olmuş, iç-dış borcu tavan yapmış, ekonomisi uçuruma yuvarlanmış vb bir Türkiye bırakmak, Millet İttifakı İktidarı’nda, kendilerinin ve kendilerinin de içinde yer aldığı Cumhur İttifakı İktidarı’nı aranır hale getirmek siyasasını (politikasını) güttüğünü…

D ü ş ü n ü y o r u m .

 

“Helalleşme” zırvalığıyla uğraşan Millet İttifakı, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının böyle bir siyasa güdeceği olasılığı üzerinde duruyor mu?

Duruyorsa, önlem siyasası, stratejisi belirledi mi, belirleyecek mi?

Bilmiyorum.

70’li yıllarda “Umut Ecevit”i, sağ ve sağ uç partilerin nasıl limon gibi sıktığını anımsatmak isterim!..

HELALLEŞME ZIRVALIĞI!..

150 150 bakikarakol

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, partisinin dünkü grup konuşmasındaki Önümüzdeki yıldan itibaren ferahlamaya başlayacağız. Faiz sebeptir, enflasyon neticedir. Bunu farklı yere çevirme gayretine girenlere diyorum ki boşuna uğraşmayın. Biz faiz belasını bu milletin sırtından kaldıracağız. Biz faize kesinlikle milletimizi ezdirmeyiz. Bunu kabulleneceğiz, bunun başka çıkışı olamaz. Salgın döneminde tüm ülkeler kepenkleri indirirken bizim yatırımlarımıza kesintisiz devam etmemiz, açılıştan açılışa, temel atmadan temel atmaya koşmamız bunun en somut örneğidir, ispatıdır. Hâlâ kalkıp da bu yolda, bu mücadelede beraber yürüdüğümüz arkadaşlarımızdan faizi savunanlar, kusur bakmasınlar. Bu yolda ben, faizi savunanla beraber olamam, olmam.

Şu anda dünyaya bakalım. ABD’ye, Batı’ya, İsrail’e bakın. Bütün bunlarda faiz, aşağılara çekilmişken tamam da bizim arkadaşlarımıza ne oluyor ki onlar faizi savunur hâle geliyorlar? Enflasyonun buralarda ne hâle geldiğini görüyorsunuz. Peki, bizim arkadaşlarımıza ne oluyor? Bu görevde olduğum sürece faizle mücadelemi sonuna kadar sürdüreceğim ve enflasyonla mücadele mi de sürdüreceğim.” https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/133533/-turkiye-tarihinde-hic-olmadigi-kadar-buyuk-bir-cazibe-merkezi-h-line-gelme-yolunda-emin-adimlarla-ilerlemektedir- sözleriyle, bugün toplanacak Merkez Bankası’nın alacağı faiz kararına yön verirken, Türk Lirası’nın, yabancı paralar karşısında büyük oranda değer yitirmesi hiç iyi olmadı.

(Merkez Bankası toplantısında, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının yönlendirmesi doğrultusunda faiz düşürülürse, paramızın yitireceği değeri düşünmek istemiyorum.)

Ama…

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının yukarıda alıntıladığım sözleri, Türkiye’yi, suni helalleşme gündeminden çıkardı, kendi gerçek gündemine kavuşturdu.

 

Tanrı aşkına, partim CHP’min başındaki “adı lazım değil”in, 13 Kasım 2021 Cumartesi günü evinden çekip @kilicdarogluk hesabından paylaştığı helalleşme videosu da neyin nesi?!

“Adlı lazım değil” durup dururken, neden böyle işe girdi?!

Bu usu (aklı) ona, kim, kimler verdi?!

Hadi birileri böyle bir zırvada bulundu, “adı lazım değil” nasıl kandı?!

Demek ki, aynı düşüncedeler!

 

Bu helalleşme videosundaki sözleriyle, önceki gün grup konuşması bitiminde okuduğu “Türkiye’ye mektubu”nu, yazımın sonunda alt alta tam metin olarak, bilginize sunuyorum.

 

Neden, Arapça sözlük Helalleşme?!

Belli ki, helalleşme zırvalığını öneren veya önerenler, “adı lazım değil”in, CHP’ye yerleştirdiği devşirme CHP’lilerdir!

“Adı lazım değil”in kendisi de, özde devşirme CHP’li değil midir?!

Olmasaydı…

“Benim liderliğini yaptığım partinin de geçmişte yarattığı derin yaralar vardır. Uzun süredir de önce bu yaraları yaratan o sistemi değiştirmekle uğraştım. Şimdi ise dışarıya dönme zamanı. Ben bu yaraların kapanması için helallik isteme, helalleşme yolculuğuna çıkıyorum. Geçmişte kırdığımız, korkuttuğumuz topluluklarla, bireylerle, farklı hayat tarzlarının temsilcileriyle buluşmaya başlayacağım” https://www.chp.org.tr/haberler/chp-lideri-kilicdaroglu-yaralarin-kapanmasi-icin-helallesme-yolculuguna-cikiyorum sözlerini eder miydi?!

Bu sözler, CHP’ye, CHP’nin geçmişine, gerçek tüm CHP’lilere, en başta da CHP’nin kurucusu dünya lideri Kemal Atatürk’e ihanettir!

 

Bir ihanetçinin, biz gerçek CHP’lilerin partisinin başında bulunması yürek yaralayıcıdır, büyük ayıptır, büyük utançtır!

 

Bir de, arlanıp sıkılmadan kendinden lider diye söz eder!

“Adı lazım değil” lider kin, sen kim?!

Lider olsaydın…

CHP’nin ve Türkiye’nin tarihini bilirdin; CHP’yi suçlu sandalyesine oturtmazdın; Arapça sözcükler değil, Türkçe sözcüklerle konuşurdun; dincilerin dilleriyle değil, Türk halkının diliyle konuşurdun; “Ben, ben” deyip durmaz, bencillik yapmazdın; partiyi bağlayıcı kararlarda Parti Meclisi’nin bilgisine başvur, “Ben Genel Başkanım” deyip tekil davranmazdın; hasta yatağındaki adamı Milletvekili listesine yazmazdın ve tedavisi sürdüğü için Milletvekili görevini yapamayan bu adamı partide “Milletvekili” diye tutmazdın; Genel Başkanı olduğun CHP’nin ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu dünya lideri Kemal Atatürk’e “Kefere Kemal” diyen devşirmeyi CHP’ye getirmezdin, CHP’den Milletvekili yaptırmazdın; Tekke ve Zaviyeler yasağı kalkmalı” diyeni CHP’ye taşımaz, Milletvekili ve “Genel Başkan Yardımcısı” yapmazdın; “Fetullah Gülen, bu ülkenin fenomenidir” diyen amansız CHP karşıtını kendine danışman etmez, yetmemiş gibi İstanbul İlçelerinden birinden Belediye Başkan adayı göstermezdin; “… başı kapalı kızlarımız…” diyerek Kılık Kıyafet Devrim Yasaları’na karşı suç izlemezdin; para spekülatörü Soros’un Türkiye’deki vakfının kurucularından olmazdın vb!

Daha sayayım mı?

 

( Bu arada; dün de, Manisa CHP Milletvekili ve CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Kamutay’da (TBMM’de bir basın toplantısı düzenledi, “helalleşme”yi hararetle savundu, “Başörtüsü yasağına karşı eylem yapan kardeşlerimizin yanında yer almış biri olarak…” diye bir söz etti. Çok ayıp! Siyasi İslamcıların siyasi simge yaptıkları “türban” ile Anadolu kadınının başörtüsünü eş tutmasına, karıştırmasına bir başka ayıp! Özgür Özel’e yakıştırmadım, yazıklar olsun!)

 

Lütfen Mayıs 2010’u anımsayın…

Şimdinin “Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal, CHP Genel Başkanı idi ve seks kasetiyle istifa etmek zorunda kaldı.

Yerine, AKP’lilerin yolsuzluk dosyalarıyla ortalığı toz duman eden, 1 numaralı siyasi gündem adamı “adı lazım değil”, olağanüstü Kurultay’la CHP Genel Başkanlığına geldi.

Yeni Genel Başkanın rüzgarı, yurt genelinde müthiş esiyordu.

Biz CHP’liler derin soluk almış, rahatlamıştık, morallerimiz yüksekti ve çok mutluyduk.

Bir önceki Genel Başkandan kalan miskin, umutsuz havanın yerinde yeller asıyordu.

Gelin görün ki, kısa bir süre sonra “Adı lazım değil” öyle siyasi söylem ve eylem yanlışları yaptı ki!

O olumlu hava terse döndü!

 

Aynısı, 13 Kasım 2021 Cumartesi günü oldu.

“Adı lazım değil”, helalleşme videosu paylaştı, bir süreden beri Millet İttifakı’ndan yana esen rüzgar, kendi ekseninde zayıfça döndü durdu!

Neyse ki, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, girişte paylaştığım sözler edince, rüzgar Millet İttifakı’ndan yana hafif hafif esmeye başladı.

 

“Adı lazım değil”, 11 yıl önceki siyasi söylem ve eylem yanlışları ile AKP’ye, AKP iktidarına yaptığı yardım ve yataklığın ya da AKP’nin, AKP iktidarının değirmenine su taşımanın aynısını 11 yıl sonra Helalleşme Videosu ve Türkiye’ye Yazdığım Mektup” dediği mektupla yaptı!

 

“Adı lazım değil”, ilkin Anıtkabir’e gitsin, dünya lideri Kemal Atatürk’ümüzden, ardından gerçek CHP’lilerden özür dilesin, erken veya günündeki seçimlerin bitiminde CHP Genel Başkanlığı’ndan ve CHP’den istifa edeceğinin sözünü versin.

Sakın ola, sözünü tutmamazlık e t m e s i n ! . .

 

HELALLEŞME VİDEOSU

Sevgili halkım, merhaba. Güzel bir cumartesi gününde evime hoş geldiniz…
Uzun süredir düşündüğüm bir konuyu sizlerle samimi bir şekilde konuşmak istiyorum. Hepimizin artık malumu. Önemli bir değişim kapıda. İktidar değişiyor. Ancak iktidarlar hep değişti, ama bu ülkenin makus talihi hiç değişmedi. İşte bu yüzden hayatımın bu aşamasında iktidara gelmekten çok daha önemli bir vizyonum var. Bu ülkenin bu makus talihini değiştirmek istiyorum.
Evet, gitmekte olan bir iktidar var. Korkunç bir enkaz bırakarak gidiyorlar. Malum demokrasiyi yok ettiler, devletin kurumlarını yok ettiler, halkı sefalete sürüklediler. Peki bunca olandan sonra sadece iktidarı değiştirmek yetecek mi bize? İktidarlar değiştikçe neden bu ülke gerçek bir demokrasiden ve müreffeh bir toplumdan sürekli uzaklaşıyor?
Bakın, açık konuşacağım. Sadece AK Parti iktidarından bahsetmiyorum. Biz dahil geçmişte tüm iktidarlardan bahsediyorum. Neden bu devleti, her gelen iktidar sürekli yıpratıyor? Bunun önemli bir nedeni var. Ülkemiz yaralı insanların ülkesi. Farklı topluluklar, çok farklı yaralar taşıyor. O kadar ağır yaralarımız var ki ruhlarımız acı çekiyor. O kadar incinmişiz ki hiçbirimiz geleceğe bakamıyoruz, geçmişe takılı kaldık. Her iktidara gelen de bu yaraları kullandı, istismar etti, derinleştirdi. Tarihimizde de bunu en çok AK Parti hükümetleri yaptı. İnsanları birbirine düşürdü, nefreti körükledi, halkımız kavga ettikçe, bir grup insan zenginleştikçe zenginleşti. Bunun hesabını da verecekler tabii ki. Ancak Kemal Kılıçdaroğlu olarak bana sadece iktidarı devralmak yetmiyor. Ben ülkeme bir miras bırakmak istiyorum. Bu ülkenin artık huzura kavuşmasını ve önüne bakabilmesini istiyorum. Ben bundan sonraki 100 iktidarının da bu ülkeye ve insanına iyi gelmesini istiyorum.
Özetle sevgili halkım; ülkemizin iktidarlardan çok şifaya ihtiyacı var. Geçmişten gelen küskünlüklere ve öfkeye bağlı kalmaya devam edersek, ülkemiz bu felaketleri gelecekte de yaşamaya mahkum olacak.
Sevgili halkım, düşündüğümüzden daha güçlüyüz biz. Düşündüğümüzden çok daha cesuruz biz. Geçmişin arabalarıyla hiçbir yere gidemeyeceğimizi artık biliyoruz. Onun için artık helalleşme zamanıdır. Ne pahasına olursa olsun, toplumsal ilişkilerimizi güçlendirmek ve yaralarımızı iyileştirmek için geçmişte yapılan hataların sorumluluğunu almayı ve bunlar için birbirimizden helallik istemeyi bilmeliyiz.
Benim liderliğini yaptığım partinin de geçmişte yarattığı derin yaralar vardır. Uzun süredir de önce bu yaraları yaratan o sistemi değiştirmekle uğraştım. Şimdi ise dışarıya dönme zamanı. Ben bu yaraların kapanması için helallik isteme, helalleşme yolculuğuna çıkıyorum. Geçmişte kırdığımız, korkuttuğumuz topluluklarla, bireylerle, farklı hayat tarzlarının temsilcileriyle buluşmaya başlayacağım. Ben ömrümde bu ülkede nefreti ve sevgiyi bolca gördüm ve sevgi hep daha güçlü oldu. Artık sevgiye bu savaşı kazandırma zamanı. Affetmeyi ve affedilmeyi kucaklayarak helallik istemeyi ve vermeyi başarmalıyız. Hep birlikte umuda, barışa ve sevince yürüyebilmek ancak birbirimizin yaralarını sararak mümkün olacak.
Biraz uzun sürdü konuşmam biliyorum, kusuruma bakmayın lütfen. Mevlana’nın bir sözü ile bitireyim bari: Dünle birlikte gitti cancağzım ne varsa düne ait, şimdi yeni şeyler söylemek lazım.
İyi hafta sonları dostlarım.

https://www.chp.org.tr/haberler/chp-lideri-kilicdaroglu-yaralarin-kapanmasi-icin-helallesme-yolculuguna-cikiyorum

  

TÜRKİYE’YE YAZDIĞI MEKTUP   

Sevgili dostlarım; dün akşam Türkiye’ye yazdığım bir mektubu okuyacağım size. Hafta sonu bir video ile milletimize seslenme ihtiyacı duydum. İktidara geliyoruz ama bunun bana yetmediğini anlatmaya çalıştım. Hayatımın her aşamasında benim için sarayların, konvoyların zerre kadar önemi olmaz. Ben evimden, mütevazi hayatımdan memnunum. Ne yapayım ben tüm bunları konvoyları, sarayları? Tüm bunların tek bir anlamı var benim için, o da ülkemizin makus talihini kırabiliyor muyum? Eğer kırabiliyorsam, ben iktidar olayım. Olayım ki, çocuklarımıza bembeyaz bir Türkiye bırakalım.
Videomda söyledim. Ben ülkemizde iktidar olmaktan çok, iz bırakan, başka bir miras bırakan biri olarak anılmak istiyorum. Bizden sonra gelecek yüz tane iktidar da artık ülkeyi hep bir şeyler ekleyerek yürüsün diyorum. Bizden sonra gelecek iktidarlar da bizim üzerimize bir şeyler ekleyerek yürüsün. Batıda nasıl iktidar değiştiğinde kimse kaygı yaşamıyorsa, işte böyle bir Türkiye olsun istiyorum. Yaralarımızı sarmamız lazım. Biliyorum, bazılarımız zorlanıyor bu konuyu konuşmaktan. Yaralar hâlâ açık ama yapacağız, çocuklarımız için yapacağız, geleceğimiz için yapacağız. Bizim gördüğümüzü, yaşadığımızı, milletimizin çocukları gelecekte yaşamayacak, yaşamamalı. Bundan daha büyük bir ödül olur mu Allah aşkına? Helalleşme ile hukuku karıştıranlar oldu. Helalleşmek, “yüzleşmek, barışabilmek, devam edebilmek” demektir. Bunu yarası olan topluluklara yapacağız. Hukuk başka; kim ne suç işlediyse, onun karşılığı hukuktur. Hukukla helalleşmeyi karıştırmamak lazım. Zaten hukukla, yani onunla zaten helalleşmek imkânsız. Hukuk onun hesabını soracak, bunu ben videoda da söyledim. Bir de medyada bazılarının “ne güzel muhalefet zaten kazanıyor, ne gerek vardı tüm bunlara” demesine hüzünlendim. Çünkü bunlar bu söylediklerimi strateji zannediyor. Ne stratejisi? Ben gelecekte bu ülke çocuklarının, ardımdan bu ülkeyi barıştırdığımı söylemelerini istiyorum. Böyle anılmak istiyorum. Ne stratejisi?
Evlatlarımız diyorum; hangi strateji çocuklarımızın geleceğinden daha önemli? Helalleşeceğiz dostlarım, helalleşeceğiz. Açık yaralar var. Biliyorum zor olacak ama kesinlikle yapacağız ve başaracağız.
28 Şubatçıların açtığı yaraları kapatıp, helalleşeceğiz. İkna odalarına sokulan başı kapalı kızlarımıza helalleşeceğiz.
Roboski ile helalleşeceğiz. Bakın hukuk başka, helalleşme başka… İnsanlara devlet tazminat ödeyecek ama bir taraftan da helalleşeceğiz.
Sivas, Kahramanmaraş mağdurları ile helalleşeceğiz. Diyarbakır hapishanesi mahkumları ile helalleşeceğiz.
Mahalleleri gasp edip sürülen ve mahallelerine lüks siteler dikilen Romanlarla helalleşeceğiz.
Varlık vergileri altında inim inim inleyen azınlıkla, 6-7 Eylül olaylarının mağdurları ile helalleşeceğiz.
Mahkemelerde süründürülen askerlerimiz ve aileleriyle helalleşeceğiz. Bugün Londra’ya göç etmiş en parlak beyinlerimiz ile helalleşeceğiz.
Ali İsmail Korkmaz’ın ailesiyle helalleşeceğiz.
Soma ile helalleşeceğiz.
Darbeciler tarafından bir sağdan, bir soldan gencecik çocuklarımız asıldı bu ülkede; bir sağdan, bir soldan, o insanlarımızla helalleşeceğiz.
9 yaşındaki Oğuz Arda Sel’i kaybeden ve mahkemelerde süründüren Mısra Öz ile helalleşeceğiz.
Ahmet Kaya ile helalleşeceğiz.
Helalleşeceğiz dostlarım ve yakın bir gelecekte bir gün çocuklarımız geçmişe baktıklarında, “neler olmuş ama önümüze bakmayı bilmişiz; helal olsun onlara” diyecekler. Laik, demokrat, insan haklarına saygılı, müreffeh, Atatürkçü bir ülkede yaşayan çocuklarımız, birileri buna cesaret ettiği için teşekkür edecekler bize. Bizim iktidarımızı konuşmuyorum ben sevgili dostlarım; bizden sonra gelecek yüz iktidara bir kapı aralamamız gerekiyor. Doğru bir kapı açmamız… Evet, bütün baskıyı biz yaşayacağız ama birinin bunu yapması gerekiyordu. Nasip bize oldu.

https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-16-kasim-2021

CUMHUR İTTİFAKI’NA CAN SİMİDİ GİBİ SARILAN BAHÇELİ, 50+1’E MAHKÛM!..

150 150 bakikarakol

Dün Salı, üç siyasi partinin (MHP, HDP ve CHP’nin) Kamutay’da (TBMM’de) grup toplantısı günüydü.

Genel Başkanlar çıktılar konuştular.

 

Partim CHP’nin başındaki “adı lazım değil”in grup konuşmasını yarın irdeleyeceğim.

“Türkiye’nin köklü partisi” dediği MHP’nin ne hale geldiğini kendine dert etmesini, hele de Cumartesi (13 Kasım 2021) günkü “helalleşme çıkışı”na getirdiği açılımı enine boyuna yazacağım.

 

HDP Eşgenel Başkanı Pervin Buldan’ın sözlerine de girmeyeceğim.

 

Ama…

Cumhur İttifakı’nın, -yadsısa da- Cumhur İttifakı İktidarı’nın özgül ağırlıklı ortağı MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin konuşmasına ayrıntılı girmeden, konuşmasından çıkardıklarıma özetlemeye değineceğim.

 

Dünkü Başkent Millet Bahçesi’nde Yerel Yönetimler Gençlik Festivali’ndeki konuşmasında, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e “Şu İYİ Parti’nin başındaki kadın, kardeşlerim, bu kadın nasıl küfrediyor. Beni bağışlayın, söyleyeceğim, parlamento çatısı altında, yavşaklar diyecek kadar ileri giden bir kadın.

Bunda ne edep var ne adap var. Başkanı bu şekilde küfrederse, onun milletvekili ondan farklı olur mu?

Üzüm üzüme baka baka kararır. Sen bir kadınsın ya. Bir kadın nasıl oluyor da bu şekilde küfür ediyor.

Bunların suyu kaynadı ama bunların suyunu tam manasıyla kaynatmaya var mıyız? 2023’e hazır mıyız?” https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/cumhurbaskani-erdogandan-aksenere-sert-tepki-6772138/?utm_source=anasayfa&utm_medium=free&utm_campaign=alt_surmanset sözleriyle ağır yergilerde bulunan AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı -anımsanacaktır- geçenlerde kabul ettiği Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’na “50+1’in mahsurlu olduğunu anladık. 50+1’i o zaman bu kadar sıkı bir şeye bağlamamamız gerekirmiş. Onun farkına vardık” dediğini Karamollaoğlu’nun ağzından duyduk.

Bundan iki gün önce de (9 Kasım 2021 Salı) Devlet Bahçeli grup konuşmasında “Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhur İttifakı’nın bir ortağı olsa da işlevi ve üstlendiği demokratik sorumluluğu muhalefettir, bunun yanı sıra TBMM’de denge ve denetleme göreviyle mesuldür” demişti, gündem olmuştu.

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının, Karamollaoğlu’na söyledikleri de gündem olmuştu.

 

Bahçeli’nin dünkü grup konuşmasını televizyonlardan izlediniz mi, radyolardan dinlediniz mi, gazetelerden ve internet basınından okudunuz mu, bilmiyorum.

İzlememiş, dinlememiş, okumamış olasılığına karşılık, Bahçeli’nin grup konuşmasını içeren linki http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4909/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_16_Kasim.html verme gereksinimini duydum.

Ayrıntıya girmeyeceğim için, yazacaklarımın daha iyi anlaşılması için linki tıklayıp okumanızı istiyorum.

 

Bilindiği gibi…

“50+1” tartışısına, AKP eski Milletvekili, eski Bakan ve halen Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Cemil Çiçek de, Sözcü Gazetesi’nden Aytuç Erkin’e ettiği “Yüzde 50+1 doğru olmadı. Bugün de sıkıntı yarattı, yarın da yaratır” https://www.sozcu.com.tr/2021/yazarlar/aytunc-erkin/yuzde-50-arti-1-dogru-olmadi-bugun-sikinti-yaratti-yarin-da-yaratir-6767485/ sözleriyle katıldı.

 

Bahçeli dünkü grup konuşmasına, Çiçek’e yüklendi.

Aslında bu yükleniş, Çiçek üzerinden, yalanlanmayan “50+1’in mahsurlu olduğunu anladık. 50+1’i o zaman bu kadar sıkı bir şeye bağlamamamız gerekirmiş. Onun farkına vardık” tümcelerini eden Cumhur İttifakı’nın ve Cumhur İttifakı İktidarı’nın büyük ortağı AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanına –bir anlamda- göndermeydi de.

 

Bahçeli bir hafta önceki grup konuşmasında olduğu gibi, dünkü grup konuşmasında da hep “Cumhur İttifakı ortaklığı”na vurgu yapıyor, “Cumhur İttifakı İktidarı ortaklığı”ndan söz etmiyor.

Çünkü…

Cumhur İttifakı İktidarı’nın yaptıklarının altına girmek, sorumluluk almak istemiyor.

Ama…

“Cumhur İttifakı”ndan da vazgeçmiyor.

“Cumhur İttifakı ortaklığı”na can simidi gibi sarılmış, hiç bırakmak niyetinde de değil.

Şundan:

Yapılacak ilk seçimde, “Cumhur İttifakı” dağılır, MHP seçime tek başına girecek olursa, ne yüzde 10, ne de -değiştirilmesi durumunda- yüzde 7 barajını geçemeyeceklerini çok net biliyor.

Bu nedenle…

50+1’e mahkûm, 50+1 yergilerine sert çıkışlar yapıyor.

 

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, ortağının bu yumuşak karnıyakalamış; oradan, ortağının restlerini görüyor, baskılarını püskürtüyor.

 

Cemil Çiçek’ten sonra, gazeteci kökenli, 24, 25 ve 26’ıncı dönem Gaziantep AKP Milletvekili, şu anda da AKP MKYK Üyesi Şamil Tayyar’ın, dün saat 13,19’da @samiltayyar27 tivit hesabından gerçekleştirdiği iki paylaşımıyla, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının, Bahçeli’ye yanıt içeriğindeki 50+1 düşüncesi, tavrı anlaşılır netlikte ortaya konulmuş, sergilenmiş oluyor.

 

Tayyar’ın ilk paylaşımı “Geçmişte karşı çıkmış, ağır eleştirilere muhatap olmuş biri olarak söz hakkım var. 50+1, Cumhurbaşkanımıza ve sisteme kurulan tuzaktı. Düzeltilebilirdi, vakti geçti. Yeni tartışma, seçimle ilişkilendirilir. Kazanmaya odaklanmalı, kazanınca biz değiştirmeliyiz.”

https://twitter.com/samiltayyar27/status/1460553043523612672, hemen ardımdan ikinci paylaşımı ise Çok basit, orana gerek yok. İsteyen istediğiyle bir araya gelir. En çok oyu alan kazanır. Siyasette gerginlik azalır, 50+1 tehdit olmaktan çıkar, sistem rahatlar.”

https://twitter.com/samiltayyar27/status/1460553043523612672 biçiminde.

“Bahçeli, er geç Şamil Tayyar’a yanıt verecektir” diye düşünüyorum…

İSTANBUL KANALI HALKA NE ZAMAN OYLATILDI Kİ, “HALKTAN ONAY ALINDI” DENİLİYOR?!.

150 150 bakikarakol

27 Nisan 2011

İktidarda AKP

Başbakan, AKP Genel Başkanı

(Şimdiki AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı.)

Başbakan, “En büyük hayalim” dediği projeyi açıkladı:

“Kanal İstanbul”!

(Doğru söylemi, yazılımı: İstanbul Kanalı.)

Tepkiler çığ gibi oldu.

Aradan 3 yıl 4 ay geçti.

10 Ağustos 2014’e gelindi.

Daha önce yapılan Anayasa değişikliği ile bu tarihte Türkiye’de ilk kez 12’inci Cumhurbaşkanı, halk tarafından seçildi.

Birinci turda kazanan, CHP ve MHP’nin ortak adayıEkmeleddin İhsanoğlu” karşısında AKP’nin adayı AKP Genel Başkanı’ydı.

Burada Anayasa’ya bir aykırılık vardı:

Anayasa’da düzenleme yapılmadı, ama AKP Genel Başkanı, AKP’nin Cumhurbaşkanı adayı olarak, Başbakanlık görevinden istifa etmeden seçimlere girdi, vatandaştan oy aldı ve “ilk kez halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanı” oldu.

(Başbakanlıktan ve AKP Genel Başkanlığından istifa, Cumhurbaşkanı seçildikten sonra geldi.)

Bu sonuçta, CHP ve MHP’nin “Ekmeleddin İhsanoğlu”nu ortak aday göstermesinin katkısı yadsınamaz!

12’inci Cumhurbaşkanı, 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı, 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimleri ve 1 Kasım 2018 Milletvekili Genel Seçimleri süreçlerinde, İstanbul Kanalı ile ilgili bir söylemde bulundu.

Çünkü…

İstanbul Kanalı’na yönelik karşıtlık, yergiler her geçen gün artıyordu.

16 Nisan 2017’deki Anayasa değişikliği ile ucube diye tanımlanan “Partili Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi”nin, “atı alan Üsküdar’a geçtianlayışı ve bir milyonun üzerindeki mühürsüz oyun Yüksek Seçim Kurulu kararıyla geçerli sayılması vakasıyla “kabul edildi”ği resmen ilan edilince, AKP’ye kaydını yenileyen ve yapılan olağanüstü kurultayla “AKP Genel Başkanı” sıfatını alan AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, seçim sonuçlarını, İstanbul Kanalı’nın halk tarafından onaylandığını söyledi!

Azınlık inandı, çoğunluk inanmadı!

İstanbul Kanalı’na hayırı ise daha bir çoğalttı!

 

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na “Bakanunvanı ile atanan yüksek bürokrat Murat Kurum, Bakanlığın, 2022 yılı bütçesinin Kamutay (TBMM) Plan Bütçe Komisyonu’ndaki görüşmelerinde Milletvekillerinin soru ve yergilerini yanıtlarken, dedi ki:

Kanal İstanbul’u kime sordunuz, diyenlere cevabımız şu: Milletimize sorduk. Yüzyılın en büyük, Cumhuriyet tarihinin en muazzam projesi Kanal İstanbul’u defalarca anlattım. Burada da anlattım. Yine anlatayım. Kanal İstanbul, Cumhurbaşkanımızın milletinin onayına sunduğu, milletin de onay verdiği büyük bir projedir. Kanal İstanbul, boğazımızın özgürlük projesidir. Yüzde 52’si yeşil alanlardan oluşan Türkiye’nin en çevreci şehircilik projesidir. Yapacağımız rezerv konutlarla İstanbul’u depreme hazırlayan büyük bir dönüşüm projesidir.” https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/bakan-kurum-kanal-istanbul-milletin-onay-verdigi-buyuk-bir-projedir-1884104

17 Nisan 2011’de “En büyük hayalim” denilerek, kamuoyuna açıklanan  İstanbul Kanalı ?!

Halk hangi seçimde veya  seçimlerde İstanbul Kanalı için KABUL oyu kullandı?!

Böyle bir şey olmadı!

Olmayanı “Oldu” diye dile getirmenin anlamı ne?!

Açıklanan projeden sonra yapılan seçim sonuçlarını, projenin halk tarafından onaylandığı anlamı nasıl çıkarılıyor, anlayabilmiş değilim!

Ama…

CHP’nin Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ordu Milletvekili Seyit Torun, güzel yanıt vermiş:

Çevre Bakanı Sayın Murat Kurum, Plan ve Bütçe Komisyonunda, Kanal İstanbul ile ilgili, yine, akla ziyan açıklamalarda bulundu. Biz kendisine, ‘Bu ucube proje için, İstanbul Büyükşehir Belediyemizin, sayısız bilim insanının görüşlerini neden dikkate almıyorsunuz?’ diye soruyoruz. Sayın Bakan çıkıyor, ‘Biz millete sorduk, onayını aldık’ diyor. Buradan soruyoruz: Siz bu projeyi ne zaman halka sordunuz da, onay aldınız? Şunu da söyleyelim: Sizin onay belgeniz yok ama bizim ret belgemiz var. Bizim belgemiz, saatlerce noter kuyruğunda bekleyip bu projeye itiraz eden insanlarımızdır.

Sayın Bakan hamaset yaparak, bu projeyi aklayamaz. Bu iktidar artık vatandaşın aklıyla alay etmekten vazgeçmelidir. Eğer Sayın Bakan bir onay arıyorsa şunu bilmelidir: İstanbul halkı, son seçimlerde, 800 bin oy farkıyla Kanal İstanbul’a ‘hayır’ demiştir. ‘Kanal İstanbul’u inadına yapacağız’ diyenler değil, ‘İstanbul’a ihanet etmeyeceğiz’ diyenler kazanmıştır.

Ve siz ne yaparsanız yapın Kanal İstanbul projesi yapılmayacaktır. Çünkü iktidarın siyasi ömrü, ülkemize bu ihaneti yapmaya yetmeyecektir.”

https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/bakan-kurumun-kanal-istanbul-iddiasina-chpli-torundan-yanit-1884245

 

Başka da söze gerek yok…

MADEM HER ŞEY DÖRTDÖRTLÜK, HİÇ PROBLEM GÖRÜLMÜYOR, “50+1’İN MAHSURLU OLDUĞUNU ANLADIK” NE DEMEK?!.

150 150 bakikarakol

İş insanı Osman Kavala ile HDP’nin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutukluluklarına tepki gösterdi diye, dünya çapında güldürü ustası Cem Yılmaz’ı, 8 Kasım 2021 Pazartesi günkü Türkgün Gazetesi’ndeki “Cem Yılmaz PKK’yı kınayan bir cümle kurabilir misin?” https://t24.com.tr/haber/bahceli-nin-danismani-cem-yilmaz-i-hedef-aldi-bu-ihanete-destek-kampanyasindaki-rolun-asla-unutulmayacak-ve-seni-kurtaran-olmayacak,991720 başlıklı yazısında

O şehit çocuklarının babalarının katili olan terörist Demirtaş’a, o şehit çocuklarının ana ve babasının katili terör örgütü PKK’ya her atmosferde destek olan Osman Kavala’ya sahip çıkıyorsan, sana söylenecek tek söz ‘O paran, o katkın yerin dibine batsın’ olur… Ya şehit çocuklarına bunu yapmayacaksın ya da baba ve analarının katillerine sahip çıkmayacaksın. İkisini beraber yapıyorsan sana insan denmez Cem Yılmaz. Ya ileri derecede ahmaksın ya da hainliğini şehit çocuklarını istismar ederek kapatmaya çalışıyorsun? Cem Yılmaz senden bir isteğimiz var. Terör örgütü PKK’ya ağız dolusu hakaret edebilir misin? Terör örgütü PKK ve uzantılarını kınayabilir misin? Terörist Demirtaş’ın ve Osman Kavala’nın terör örgütü PKK’yı destekleyen açıklamalarına ait videoları evinde oturup izleyip, gizemi çözüp-çözmediğine dair tekrar bir açıklama yapar mısın?

Aksi halde ‘Kasımpaşa’dan Apaçi Selim’in selamı var’ desen bile senin bu ihanete destek kampanyasındaki rolün asla unutulmayacak ve seni kurtaran olmayacak Cem Yılmaz… Solcu ol olmasına da vatanı satan, terörist destekçisi Solcu olma…

Sen ve senin gibi sanatçılar, PKK’lı terörist Demirtaş’ı, PKK destekçisi Osman Kavala’yı savunuyorsa bu milletin size kazandırdığı paralar haram olsun… O yetim-öksüz şehit çocuklarının ahı sizi ömür boyu rahat bırakmasın… diye yazarak, tehdit eden Yıldıray Çiçek’in, danışmanlığını yaptığı MHP Genel Başkanı ve Cumhur İttifakı’nın, Cumhur İttifakı İktidarı’nın küçük ama özgül ağırlıklı ortağı Devlet Bahçeli, geçen haftaki (9 Kasım 2021 Salı) grup konuşmasında, şu sözleri de etti:

Demokrasilerde muhalefet iktidardan daha mühim bir mevkiidir.

İktidar her rejimde, her sistemde bulunmak durumundadır, muhalefet ise yalnızca demokrasilerde mevcuttur.

Milliyetçi Hareket Partisi Cumhur İttifakı’nın bir ortağı olsa da işlevi ve üstlendiği demokratik sorumluluğu muhalefettir, bunun yanı sıra TBMM’de denge ve denetleme göreviyle mesuldür.

Muhalefet etmek, her yapılana kulp takmak, her adımı kundaklamak demek değildir. http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4905/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_9_Kasim.html

Hem Cumhur İttifakı’nın, hem Cumhur İttifakı İktidarı’nın ortağı olacaksınız, sonra çıkacaksınız partinizin grup konuşmasında Milliyetçi Hareket Partisi Cumhur İttifakı’nın bir ortağı olsa da işlevi ve üstlendiği demokratik sorumluluğu muhalefettir” diyecek, ekleyeceksiniz:

Bunun yanı sıra TBMM’de denge ve denetleme göreviyle mesuldür.

Hiç de değil!

‘Milliyetçi Hareket Partisi Cumhur İttifakı’nın bir ortağı olsa da…’ diye bir şey söz konusu olamaz!

MHP, bal gibi Cumhur İttifakı’nın da, Cumhur İttifakı İktidarı’nın ortağıdır!

Bu gerçekten, bu gerçeklerinden Bahçeli kaçamaz!

Kaldı ki…

Bahçeli, Partisi MHP’yi kastederek, ‘… işlevi ve üstlendiği demokratik sorumluluğu muhalefettir’ diyor ve şu tümceyi ekliyor:

Bunun yanı sıra TBMM’de denge ve denetleme göreviyle mesuldür.

Bahçeli’nin yönetimindeki MHP’nin ne işlevi, ne de demokratik sorumluluk üstlenme derdi var!

Kamutay’da (TBMM’de), ortağı iktidardan yana denge olması, denetlemeyi yoğunca muhalefet üzerinde yapması kanıtın hasıdır!

Bahçeli’nin bu sözleri, ‘Cumhur İttifakı’nda derin çatlak’ olarak tanımlandı.

Ama Bahçeli ve kurmayları karşı çıktılar.

Tanımlamaya katılmamla beraber, şu da usumdan (aklımdan) geçmedi değil:

Bahçeli, ortağı olduğu Cumhur İttifakı’na ve Cumhur İttifakı İktidarı’na karşı, ortağıyla birlikte gönüllerinden geçen muhalefeti seslendirdi!

Yani…

Muhalefet var, muhalefet yapılıyor gibisinden bir muhalefet!

 

Bahçeli’nin, alıntıladığım sözlerinden bir gün sonra (10 Kasım 2021 Çarşamba) Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanına gitti.

İki saati aşkın görüşmenin bitiminde basına ayaküstü kısa açıklamalarda bulundu.

11 Kasım 2021 Perşembe günü de www.gazeteduvar.com.tr internet gazetesinden Nergis Demirkaya’nın sorularını yanıtladı. https://www.gazeteduvar.com.tr/erdogandan-karamollaogluna-sistem-iyi-bir-tek-501-mahsurlu-haber-1541538

Usta ve saygın gazeteci Demirkaya’nın AK Parti’nin anayasa çalışmasında sistemde revizyon beklentisi var. AK Parti’de de Bakanların Meclis’ten seçilmesi, bazı atamalarda Meclis onayı gibi öneriler konuşuluyor. Cumhurbaşkanı bunların hepsine kapıyı kapatıyor mu? Sistemde bir revizyon düşünmüyor mu? sorusuna, Karamollaoğlu’nun yanıtı Kapatıyor. Kendisi diyor ki, “İstikrar için bu şart”. Sistemde revizyon düşünmüyor. Hiç. Sadece “50+1’in mahsurlu olduğunu anladık. 50+1’i o zaman bu kadar sıkı bir şeye bağlamamamız gerekirmiş. Onun farkına vardık oluyor.

Karamollaoğlu, Cumhurbaşkanlığı seçimi için şart olan 50+1 sisteminin değişimi için bir öneri getirdi mi? sorusuna, Hayır. Öyle bir şey yok. O ittifak olmadan olmaz. Ama bunu görmüş olduk yanıtını veriyor. 

Karamollaoğlu, gazeteci Demirkaya’nın Ekonomide, dış politikada birçok sıkıntıdan bahsediliyor. Bunlar gündeme geldi mi? sorusuna ise Aksaklıkları da ifade ettim. Sayın Cumhurbaşkanı, ekonomik yönden de dış politikadaki gelişmeler yönünden de her şeyin dört dörtlük olduğu kanaatinde. Hiç problem görmüyor kendisi. Ben dedim ki, “Size gelen bilgilerde en azından yanlışlıklar, farklılıklar olabilir.” O aynı kanaatte değil biçiminde yanıtlıyor.

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının sözlerinde dikkatimi bir ayrıntı çekiyor.

Ve kendi kendime soruyorum:

Madem, 50+1 sistemi diye de tanımlanan ucube Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde her şey dörtdörtlük, hiç problem görülmüyor, 50+1’in mahsurlu olduğunu anladık. 50+1’i o zaman bu kadar sıkı bir şeye bağlamamamız gerekirmiş. Onun farkına vardık ne demek?!

 

Gizlense de, Cumhur İttifakı, Cumhur İttifakı İktidarı çatır çatır çatırdıyor!..

DOĞRU PARTİ GENEL BAŞKANI’NDAN, TL’NİN YABANCI PARALAR KARŞISINDA DEĞER YİTİRMESİNDE İKİ NEDEN!..

150 150 bakikarakol

Türk Lirası, çok sayıda yabancı para karşısında değer yitirme sürecinde!.. Örneğin:

1 ABD Doları dün (11 Kasım 2021 Perşembe) 10 (10 Milyon) TL’yi gördü!

İlerleyen dakikalarda gerilemeye başladı.

Bu yazının yazıldığı saat 23.45’de 1 Dolar, 9 TL 907,7 Kuruş’a (9 milyon 907 bin 70 TL’ye) geriledi.

Gerileme ne kadar sürer?

Bilinmez!

Ama…

Bir, iki gün içinde duracağı, durduğu andan itibaren de yükselişe geçeceği, 10 TL’ye demir atacağı; dahası 10 TL’yi de geçeceği biliniyor.

 

Bir haftadan beri, ekonomistler, konunun uzmanları 18 Kasım 2021 Perşembe gününü işaret ediyorlar.

O gün toplanacak Merkez Bankası’nın politik faizi 100 baz puan, yani 1 puan düşüreceği beklentisi piyasaya hakim!

 

Eğer…

Merkez Bankası 18 Kasım 2021’deki toplantısında politik faizi değil 1 puan, yarım puan, hatta çeyrek puan düşürürse, TL yabancı paralar, özellikle, Dolar, Euro, Sterlin karşısında öngörülerin üzerinde değer yitirir!

1 Dolar 13-15 TL, 1 Euro 15-18 TL, 1 Sterlin 20-22 TL arasında olur!

Bu rakamlar da durağan değildir, her an yukarıya doğru yol izler!

 

Ben ekonomistim. Ekonominin sorumlusu benim” diyen AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının yönetimindeki Türkiye’de, böyle bir tablonun yaşanması, dövizin tavan, ekonominin taban yapması düşündürücüdür!

 

Yabancı paralar karşısında TL’nin beklentilerin, öngörülen üstünde değer yitirmesinin, saymakla bitmeyecek nedenleri var!

 

İki neden de…

Doğru Parti Genel Başkanı, eski Milletvekili, eski Bakan Rıfat Serdaroğlu’ndan geliyor!

 

Serdaroğlu, 18 gün önce (26 Ekim 2021 Salı) Sözcü TV’ye açıklamalarda https://www.sozcu.com.tr/2021/ekonomi/serdaroglundan-faiz-indirimi-icin-iki-onemli-iddia-6729609/?utm_source=anasayfa&utm_medium=free&utm_campaign=alt_surmanset bulunuyor.

 

SerdaroğluTürkiye’de ekonomi gün geçtikçe kötüye gidiyor. Ekonomi çöküyor, halk büyük sıkıntı içinde, bu kış çok zor geçecek. Yakında dolar 10 lira, 11 lira olacak göreceğiz. Buna karşılık kaynağı belirsiz para girişi de önümüzdeki dönemde artacak” dedikten sonra, Merkez Bankası ile ilgili düşüncelerini “Türkiye’de Merkez Bankası bağımsız değil ve emirle hareket eden normal bir devlet bankası haline dönüştürüldü. Merkez Bankası’nın faiz indiriminin ekonomik olarak hiçbir izahı yoktur, akıl alacak bir iş değil. Merkez Bankası artık bankacılar tarafından yönetilmiyor. Önümüzde ki günlerde Merkez Bankası bilançolarına baktığımızda, kaynağı belirsiz paraların çok ciddi biçimde yükseldiğini de göreceksiniz” biçiminde dile getiriyor.

 

Doğru Parti Genel Başkanı Rıfat SerdaroğluNiye böyle yapıyorlar?” sorusunu soruyor, şu yanıtı veriyor:

Ya AKP’liler yurt dışındaki paralarını getiriyorlar ve onun için doları yükseltiyorlar, onun için para kazanmak için Türk milletinin sırtından.. Veya Birleşik Arap Emirlikleri’ne ve Katar’a Türkiye’deki satılacak yerlerin değerini daha düşürüp, Türkiye’nin varlıkların fiyatını indirerek onlara kazandırmak için bunu yapıyorlar.

 

Serdaroğlu’nun son paragraftaki sözleri bana çarpıcı geldi.

Belki izlemiş, dinlemiş, okumuş olabilirsiniz.

Haberi olmayanları haberdar etmek, haberi olanlara da anımsatmak için paylaşmak istedim…

ÇATLASALAR DA, PATLASALAR DA, TÜRK HALKI DÜN ATA’SINI EN İÇTEN VE EN GÖRKEMLİ BİÇİMDE ANDI!..

150 150 bakikarakol

Dün 10 Kasım’da Türk halkı, aşağıda üç örneğini okuyacağınız saçmalıkları söyleyen, yazan ve bunlarla aynı kafada olanlar çatlasalar da, patlasalar da, iç-dış düşmanları her saldırdıklarında sevenleri kat kat artan Ata’sı dünya lideri Kemal Atatürk’ü, saat tam 9’u 5 geçe ayakta, nemlenen gözlerle, en içten gururla, sevgi ve saygıyla en görkemli biçimde andı!

Anıtkabir, Devlet Töreni’nden sonra, saat 21.00’a kadar doldu taştı!

 

Buradan ders, ileti çıkarmayan Atatürk ve Atatürk Türkiye’si karşıtlarından bir kadın, “Kadınlar için 2001’den sonra bir milat yaşandı. Öyle bir milat ki, sosyal hayatta, siyasette, kamuda, bürokraside olmayan kadınlar ve ilk olarak yıllar sonra kadın seçilme hakkını elde etti, partimiz sayesinde.

2002 yılında kurucu kadın kolları başkanı olarak başladığım siyasette, o günlerde kadınların sokağa çıkması, hele de siyaset yapması çok zor iken, bugün Urfa’da geldiğimiz noktada bir kadın vali yardımcımız var, bir kadın kaymakamımız var.

Bir kadın belediye başkanımız, bir kadın defterdarımız, kadın belediye meclis üyelerimiz var. Ve yerel yönetimlerden sorumlu artık bir kadın koordinatörümüz var” https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/akpli-vekil-kadinlar-yillar-sonra-secilme-hakkini-partimiz-ve-cumhurbaskanimiz-sayesinde-elde-etti-6746607/ diyor!

www.sozcu.com.tr’nin 3 Kasım 2021 Çarşamba günlü haberine göre, bu hanımefendi konuşmasının sonunda, kadınların her zaman anne olduğunu ve anne olarak her görevi birlikte yaptıklarını, evden çıktıklarında kafalarını, duygularının, bedenlerinin yarısını evde bıraktıklarını söylüyor, ekliyor:

“Ve o yarısıyla burada görevimizi yapıyoruz. Bu şekilde bu yerlere geldik. Tamamıyla yapsaydık, herhalde burası sadece  kadınlarla dolardı. Sizler de bu geldiğimiz duruma, halinize şükredin.”

Gerçeklerle örtüşmeyen bu saçma sözleri, Şanlıurfa AKP Milletvekili –eczacı- Zemzem Gülender Açanal, Şanlıurfa’nın merkez ilçelerinden Haliliye’nin AKP’li Belediyesinin Kültür El Sanatları Sergisi’nde ediyor!

 

31 Mart 2019’daki yerel seçimlerden sonra haksızca ikinci kere 23 Haziran 2019’da yenilenen İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanlığı Seçimi sürecinde, dillere destan olan “Hiçbir şey olmasa bile kesinlikle bir şeyler oldu ama fark edemedik” sözünü söyleyen ama böyle bir söz etmediğini açıklayan Sakarya AKP Milletvekili, AKP Genel Başkan Yardımcısı ve AKP Seçim İşleri Başkanı Ali İhsan Yavuz, www.sozcu.com.tr’nin haberine göre, 6 Kasım 2021 Pazar günü Ağrı AKP Genişletilmiş İl Danışma Meclisi Toplantısına katılıyor, konuşma yapıyor.

Konuşmasında, 20 yıl Recep Tayyip Erdoğan’ı iktidarda tutmak ve onun yaptıkları sebebiyle sevap hanemize bir şeylerin yazılıyor olması çok büyük bir şey. Bu, liderimizi siz ve biz oylarımızla orada tutmasaydık olmazdı.

Biz de oylarımız ile Tayyip Bey’e destek verdiğimiz için hanelerimize sevap yazılmaya devam ediyor.

İdam sehpasına gitmeyi göze alacak bir liderimiz olmasaydı şu anda gündem yine irtica kavramlarıyla dolup taşacaktı” diyor! https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/akpli-ali-ihsan-yavuz-idam-sehpasina-gitmeyi-goze-alan-bir-liderimiz-var-6753854/?utm_source=ilgili_haber&utm_medium=free&utm_campaign=ilgilihaber

Ah Ali İhsan Yavuz, ne sevap, ne idam sehpası?!

Umarım, “Hiçbir şey olmasa bile kesinlikle bir şeyler oldu ama fark edemedik” sözün gibi bu sözlerinden sıyrılmaya kalkmazsın!

 

1943-50 yıllarında Gaziantep Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili olarak Kamutay’da (TBMM’de) bulunan, 2’inci Hasan Saka Hükümeti’nde İktisat ve Ticaret (1943), Şemsettin Günaltay Hükümeti’nde Devlet Bakanlığı (1948-50) yapan Cemil Sait Barlas’ın oğlu, de eski CHP’li, AKP’ye ve AKP iktidarlarına çok ama çok yakın yandaş Sabah Gazetesi’nin Başyazarı Mehmet Barlas, önceki gün (9 Kasım 2021 Salı) “Muhalefetin meşruiyet sorunu” https://www.sabah.com.tr/yazarlar/barlas/2021/11/09/muhalefetin-mesruiyet-sorunu başlıklı bir yazı yazıyor, şu tümcelere yer veriyor:

“Muhalefetin meşruiyeti, çok önemli bir kavramı da akla getiriyor. Acaba Türk siyasetinde meşru olmayan unsurlar, legal olarak yer bulabilirler mi? Mesela PKK‘nın HDP ile birlikteliğine değiniliyor ve bu konu adeta sakız haline getiriliyor. Ve biliyoruz ki HDP hakkında bir de kapatma davası var. Yani bir parti, meşruiyetini kaybederse seçime katılabilir mi?
Aynı durum Cumhuriyet Halk Partisi ve Kemal Kılıçdaroğlu için de söz konusu değil mi? Sürekli yalan söyleyen, kendi ülkesini yabancı ülkelere jurnalleyen, ülkenin geleceği hakkında olumlu hiçbir görüşü olmayan bir siyasetçi ne kadar meşruiyet taşır? Yani bir bakarsınız, Kemal Kılıçdaroğlu’nun yönettiği Cumhuriyet Halk Partisi kapatılmış ve seçime girmesi yasaklanmış olabilir.
Unutmayalım ki bu durum Türkiye‘de ne ilktir ne de son olur. Son Anayasa değişikliğine kadar Anayasa Mahkemesi musluk kapatır gibi partileri kapatmıyor muydu?
… gerek CHP’nin, gerek İYİ Parti’nin eskisinden farklı biçimde dikkatli davranmaları gerekiyor. Çünkü 2023 seçimleri Türkiye için geleceğe yönelik bir dönüm noktası olacaktır. 85 milyon insanın kaderini 2-3 sorumsuz politika heveslisinin gayrimeşru çabalarına kurban edemeyiz.”

Barlas gayet açık yazmış.

Demek ki, siyasi senaristler, böyle bir gelişmenin üzerinde düşünüyorlar, çalışıyorlar!

Ancak…

Türk halkının tepkisini hesaba katmamışlar!

Bu arada…

Mehmet Barlas’a, organize suç örgütü başı Sedat Peker’den tepki geliyor.

Peker, dün paylaştığı tivirlerinde, “Pokemon” benzetmesi yaptığı Barlas için şunları yazıyor:

”Çaresizlik ne kötü? Korku iklimi oluşturmak için elde malzeme kalmayınca pokemon suratlı mehmet barlası sahaya sürmüşler.

Beklemeyi sevmeyen, ilk gelen otobüse binen kaplama mehmet; sen boğazdaki lüks mekanlarda gezmeye, iş bağlamaya devam et. Kıpraklık yapma

Bizim pokemon mehmet barlasın bir gazeteciyle röportaj şeklinde olan hayatını anlatan kitabını okumuştum. Babası eski CHP’li bir bakan. Bakmayın bunun CHP kapanacak dediğine, seçimi CHP kazanırsa AK Parti kapatılsın diye ilk yazıyı bu yazar. Lan Kıprak, Lan Kablama, Lan Pokemon’

https://www.gercekgundem.com/guncel/311823/sedat-peker-yeni-hedefini-secti-secimi-chp-kazanirsa-ak-parti-kapatilsin-diye-ilk-yaziyi-bu-yazar

DÜNYA LİDERİ KEMAL ATATÜRK AYNI ZAMANDA BÜYÜK BİR DÜŞÜNÜR, BÜYÜK BİR BİLGEDİR…

150 150 bakikarakol

Adı Kemal Atatürk olan bir dünya lideri, 83 yıl önce (1938) bugün (10 Kasım 2021) İstanbul Dolmabahçe Sarayı’nda, Perşembe günü saat 9’u 5 geçe yaşama gözlerini yumdu.

 

Sevgiyle, saygıyla anıyorum.

Cennet mekanında ışıklar içinde uyusun.

 

Her 10 Kasım benim için hüzünle başlar, gururla biter.

 

O, büyük bir asker, büyük bir devlet ve siyaset, büyük bir ekin (kültür)

adamı, büyük bir diplomat, büyük bir ekonomist vb…

Ama O, aynı zamanda büyük bir düşünür, büyük bir bilgedir.

Düşünmenin önemini çok iyi kavramış, halkına ve halklara bunu kazandırmıştır.

Kendisi de başarılara düşünmenin etkin gücüyle ulaşmıştır.

Biliyordu ve bilinmesini istiyordu ki…

Düşünme sorgulamayı, sorgulama aydınlanmayı ve üretmeyi, aydınlanma ve üretme kalkınmayı, paylaşmayı, birlik olmayı, saygınlık kazanmayı, sevgiyi, barışı, kardeşliği, özgürlüğü, bağımsızlığı vb getiriyordu.

 

İnsan ve okur yazar olmanın, okumanın, yurtta barışın, dünyada barışın vb önemini de halkına ve halklara aşılayan  O’dur.

 

O ve arkadaşları olmasaydı, Türk yurdu diye bir vatan, Türk halkı diye bir halk olmayacaktı.

 

O’nun devrim ve ilkeleri, onca düşman emperyalistlerin ve düşman emperyalistlerin yerel işbirlikçilerinin her tür kirli oyunlarına, kalleşliklerine karşın Türk yurdu korundu, Türk halkı varlığını korudu.

 

O’nun büyük devrimlerinden biri de, düşman emperyalistleri, düşman emperyalistlerin yerel işbirlikçilerini yıllardır korkutan, çıldırtan, bilinmemesi için ellerinden gelen her hinliği yapmalarına neden olan Düşünme Devrimi’dir.

 

Bugün Türkiye, Türk halkı, zorlu ve kanlı günleri yaşadıysa, Düşünme Devrimi’nden yoksun kalmasından, bırakılmasındandır.

 

Yapılması gereken…

Düşünme Devrimi’ni yaşama geçirmek, insanlarımıza düşünmeyi kazandırmaktır.

Bunda başarılı olunursa, düşman emperyalistlerin ve düşman emperyalistlerin yerel işbirlikçilerinin kökleri kazınır.

 

Bilineni vurgulamak isterim:

Dünya gezegeninde…

Seveni çok olan barış adamı, dünya lideri, Kemal Atatürk’tür.

Sevmeyeni de çok olan barış adamı, dünya lideri, gene Kemal Atatürk’tür.

 

Bilinecektir:

O, Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurucusu ve Genel Başkanıdır.

CHP’nin 1927’nin 15-20 Ekim günlerinde gerçekleşen 2’inci Kurultayı’nda, Türkiye’mizin ve Türk halkının kurtuluşunu anlatan bir konuşma yapmıştır.

Bu konuşma NUTUK olarak tanımlanmıştır ve aynı adla kitaplaştırılmıştır.

 

Buradan…

Başta CHP olmak üzere, kendilerini, Atatürk’e, Atatürk’ün düşüncelerine yakın hisseden herkese, kurumlara, kuruluşlara, derneklere, sendikalara vb çağrım var, önerim var:

NUTUK’u okumadıysanız okuyun, okutun.

Okumayan insanımız kalmasın.

 

Yazımı, NUTUK’un sonlarında, dünya lideri Kemal Atatürk’ümüzün gözyaşlarını tutamayarak söylediği GENÇLİĞE HİTABE’siyle bitiriyorum:

 

Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.

İYİ PARTİ TABANI, GENEL BAŞKANLARI AKŞENER’İN, CUMHURBAŞKANLIĞINA ADAY OLMAMASINDAN RAHATSIZ!..

150 150 bakikarakol

“Bir ulusun yazgısında söz sahibi olan, olacak, en başta siyasiler olmak kaydıyla, herkesin, ağzından çıkacak her sözcüğe, atacağı her adıma çok dikkat etmesi gerekir.

Etmezse…

Ulusuna, onarımı yılları alacak çok büyük zararlar verir!

Bırakın…

Bir tümceyi, bir sözcüğü; bir harfin yanlış söylenmesi…

Çok sıradan bir hareketin yanlış zamanda, yanlış yerde, yanlış biçimde yapılması…

Altından kalkınmayacak sorunlar yaratır, ulus batırır!..” tümcelerinin geçtiği ULUS YAZGISINDA SÖZ SAHİBİ OLAN/OLACAK HERKESİN AĞZINDAN ÇIKACAK SÖZCÜĞE, ATACAĞI ADIMA ÇOK DİKKAT ETMESİ GEREKİR!.. https://bakikarakol.com/ulus-yazgisinda-soz-sahibi-olan-olacak-herkesin-agzindan-cikacak-sozcuge-atacagi-adima-cok-dikkat-etmesi-gerekir/ başlıklı yazımın yayınlandığı 5 Kasım 2021 Cuma günü, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, beraberindeki partililerle birlikte Bingöl’deydi.

Şehit yakını olduğunu söyleyen bir kişi, Akşener’i protesto etti.

Kocaeli İyi Parti Milletvekili ve Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan, susturmak, ikna etmek için, sol kolunu boynuna doladığı protestocuya sinirleniyor!

Ve..

Kendine hakim olamıyor, küfür ediyor! https://www.gazeteduvar.com.tr/meral-aksenere-bingol-ziyaretinde-tepki-haber-1540839

Ertesi gün yayınladığı videoyla yanlışını kabullendi, Türk halkından özür diledi.

Olaya, Genel Başkan Akşener el koydu ve Türkkan’ın, Grup Başkanvekilliği’nden istifa etmesini istedi.

Türkkan istifa etti.

 

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, Grup Başkanvekilliği’nden istifanın yeterli olamayacağını, Milletvekilliğinden de istifa etmesi gerektiğini vurguladı, partisinin kurmaylarına, Türkkan’ın, Milletvekilliğinin düşürülmesi için çalışma başlatmalarını söyledi.

 

Basına kapalı yapılan dünkü grup toplantısında, Samsun Milletvekili Erhan Usta’yı, Lütfü Türkkan’dan boşalan Grup Başkanvekilliği’ne seçen İyi Parti’de, Genel Başkan Meral Akşener’in, Cumhurbaşkanlığına aday olmamasının rahatsızlığı var.  

Bunu nereden çıkarıyorum?

Az aşağıda yazacağım.

Önce çok kısa bir anımsatma:

Akşener, 24 Eylül 2021 Cumartesi gecesi, Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş’ın canlı yayınlanan Liderler Özel programındaydı.

Orada, şu iki tümceyi ediyor:

“Ben Cumhurbaşkanlığı’na aday değilim… Başbakanlığa adayım…”

https://halktv.com.tr/gundem/meral-aksener-ben-cumhurbaskanligina-aday-degilim-basbakanliga-adayim-473550h

 

Aradan 39 gün geçiyor.

 

İyi Parti’nin Kars Kurucu İl Başkanı ve 2019 yerel seçimlerinde Kars Belediye Başkan adayı Settar Kaya 3 Kasım 2021 Çarşamba akşamı saat 18.22’de, facebook sayfasında CUMHURBAŞKANI MERAL AKŞENER

https://www.facebook.com/settar.kaya başlıklı yazısını yayınlıyor.

 

Dikkatlice okuduğumda, İyi Parti tabanında, Genel Başkanları Meral Akşener’in Cumhurbaşkanlığına adayı olmayacağını açıklamasından ötürü derin rahatsızlık olduğunu gördüm.

 

Ayrıntılara girmeden, yorumlar yapmadan, sizlerin de okumanız için yazıyı aşağıda olduğu gibi bilginize sunuyorum:

 

CUMHURBAŞKANI MERAL AKŞENER

Genel başkanımız Meral Akşener’in “Cumhurbaşkanı adayı değilim ”açıklaması üzerine parti disiplini açısından bu yazıyı yazmamam “Tabi ki sayın genel başkanım Başbakanlığa daha çok yakışırsınız ” demem gerekirdi.

Ancak, yaşım ve müktesebatım gereği “evet efendim” ci siyasetçi olma sürecini geride bıraktım. Memleket için doğru olduğuna inandığımı söylemek durumundayım.

Sayın genel başkan bu kararını açıkladığında “iyi oldu, kim aday olsun kargaşasını bitirdi” diye düşünmüştüm.

Fakat geçen süredeki gelişmeler hiçte öyle olmadığını gösteriyor.

Öncelikle Meral Akşener’in “aday değilim” açıklaması sonrasında millet ittifakı cephesinde Cumhurbaşkanlığı seçimine kilitlenmede bir gevşeme olduğunu görüyorum.

Ülkemizde seçmenlerin yüzde 70’inin sağ seçmen olduğu bir gerçek. Son aylarda bu seçmenler kitleler halinde İYİ partiye kayıyor. Haklı olarak hepsinde Cumhurbaşkanı adayının belirlenmesinde neden İYİ Parti’nin rolü olmasın ve neden Meral Akşener olmasın sıkıntısı var.

Birkaç günden beri İYİ parti il yönetimi olarak Kars’ta Kamu kurumlarını ziyaret ediyoruz, saha çalışması yapıyoruz.

Hemşerilerimizden aldığımız ilk soru “Genel başkan neden aday değil”, Bize fırsat vermeden cevabını da kendileri veriyorlar, “Kazanmaya en yakın aday Sayın Akşener’dir.” diyorlar.

Sayın genel başkanın aday olmadığını açıklaması ülke genelinde heyecanı düşürdüğü gibi, Cumhurbaşkanlığı seçimini de riske sokma tehlikesi taşıyor.

Türkiye’de kutuplaştırılan toplumunun asgari müştereklerde birleşmesi, kimseyi ayırmadan, siyasi düşünce, din, mezhep, etnik yapı farkı gözetmeden herkesi kucaklayacak bir atmosferin oluşması için Meral Akşener’in Cumhurbaşkanlığına ihtiyaç var.

Türkiye’nin geri kalmış Ortadoğu ülkeleri görünümünden kurtarılması, yüzünü tekrar çağdaş medeniyete dönmesi için Meral Akşener’in Cumhurbaşkanlığına ihtiyaç var.

Kadın Cinayetlerinde dünya rekoru kırdığımız, kadının toplumdaki statüsünün her geçen gün gerilediği Türkiye’de bir kadın Cumhurbaşkanı çok büyük anlam ifade eder.

Türkiye’nin komşularıyla sorunlarını çözmesi, dünyada yeniden saygın ve barıştan yana konumuna kavuşması için Meral Akşener’in girişimci, uzlaştırıcı, dirayetli liderliğine ihtiyaç var.

  1. yılına giren Cumhuriyetimiz ilk defa bir kadın Cumhurbaşkanı seçmeye bu kadar yaklaşmışken, bunu heba etmeye hakkımız var mı?

Merkel dünya siyaset ve idare tarihine damgasını vurdu, Türkiye de ayağına gelen Akşener fırsatını kaçırmamalıdır.

Şüphesiz Sayın Genel başkan memlekete olan sevdası gereği bu fedakârlıkta bulunmak istemiştir. Fakat kendisinin Cumhurbaşkanlığına olan ihtiyaç ta ortadadır.

Bu düşüncemi bugün yazıyorum, ilerleyen süreçte halkımızın bu talebinin geri çevrilemez bir noktaya ulaşacağını da hep birlikte yaşayıp, göreceğiz.