Uncategorized

EMPERYALİST İŞGAL “ASKERİ GÜÇ”LE, BİR DE “YEREL İŞBİRLİKÇİLER”LE YAPILIR!..

150 150 bakikarakol

Geçen Çarşamba (5 Ekim 2022) günü HİÇ Mİ AR, HAYA YOK?!.” başlıklı yazımı yayına koyacaktım, GEREKSİZ, SAÇMA YASA ÖNERGESİ KONUSUNDA, BİR CHP’Lİ OLARAK, BEN YANINDA YOKUM!..” başlıklı yazımı yayınladım.

HİÇ Mİ AR, HAYA YOK?!.” başlıklı yazımı bu Çarşamba (12 Ekim 2022) yayınlamayı planladım, www.halktv.com.tr yazarı Fikret Bila’nın Kılıçdaroğlu: Erdoğan samimi değil” başlıklı 7 Ekim 2022 Cuma günlü https://halktv.com.tr/makale/kilicdaroglu-erdogan-samimi-degil-696448 başlıklı yazısı gözüme ilişti ve yöneltilen sorulara verilen yanıtlar, hele de

Teklifinizin yasalaşması halinde kamuda çalışan kadınlar arasından çarşafla gelip üzerine cübbesini giyip yargıç kürsüsüne çıkan veya takke ve şalvarla gelip üzerine cübbe giyecekler olabileceği eleştirisi yapıldı. Bu eleştiriye ne diyorsunuz?” sorusuna “Bunlar çok uç örnekler. Ciddiye alınacak düzeyde bu tür girişimler olacağını sanmıyorum” biçimindeki yanıtın ardından gelen “Bir diğer eleştiri konusu, bazı mesleklerde siyasi veya dini simgelerin kullanılamayacağı konusu. Örneğin yargıçlıkta, savcılıkta, subaylıkta, polislikte türbanın olmaması gerektiği savunuluyor” anlatıların hemen peşine yöneltilen “Siz bu konuda bir sakınca görmüyor musunuz?” sorusuna “Hayır. Bir sorun olacağını sanmıyorum. Yargıç hukukun gereğini yapıyorsa, hukukun üstünlüğüne göre doğru karar veriyorsa başörtülü olmasının bir sakıncası olmaz. Diğer meslekler için de öyle; görevini hakkıyla yerine getiriyorsa, o görevi yapacak liyakate sahipse sorun yok, demektir” yanıtını okuyunca, çileden çıktım ve ikinci kere HİÇ Mİ AR, HAYA YOK?!.” başlıklı yazımı erteleme, bu konuyu yazma kararı aldım.

Fakat…

8 Ekim 2022 Cumartesi günü, Sözcü Gazetesi’nin, üst başlığı “Müstafi Tümamiral Cihat Yaycı korkunç bir iddiayı ortaya attı” olan “Amerika Türkiye’yi işgal planı yapıyor” https://www.gazeteoku.com/gazeteler/sozcu-gazetesi-manseti başlıklı haberi ilgimi çekti.

Sözcü Gazetesi, gazetenin ve www.sozcu.com.tr internet sitesinin yazarlarından Aytunç Erkin’in 8 Ekim 2022 Cumartesi günlü “ABD, Türkiye’yi NATO’dan çıkartıp, işgal planı yapıyor” https://www.sozcu.com.tr/2022/yazarlar/aytunc-erkin/abd-turkiyeyi-natodan-cikarip-isgal-plani-yapiyor-7406187/ başlıklı yazısını manşet yapmış.

www.sozcu.com.tr de benzer başlıkla manşet haber yapmış.

 

Yazıyı bir solukta okudum.

Tümamiral Cihat Yaycı yanıtlarında öyle şeyler söylüyor ki!

Yazı linkini tıklayıp okuduğunuzda “Aman Tanrım!” diyeceğinizi öngörüyorum.

 

Sözcü Gazetesi’nin “Amerika Türkiye’yi işgal planı yapıyor” manşeti, Erkin’in yazı başlığı “ABD, Türkiye’yi NATO’dan çıkartıp, işgal planı yapıyor” ve yazıda geçen, emperyalist düşman ABD’yi kastederek, “Bu adaları Türkiye’yi işgal için silahlandırılıyor” (Tümce bu yazılımı ile bozuk; ya “Bu adalar, Türkiye’yi işgal için silahlandırılıyor” ya da “Bu adaları, Türkiye’yi işgal için silahlandırıyor” olacak. BK) tümce, bana Twitter hesabımdan ve Facebook sayfamdan şu paylaşımı yaptırdı:

“PAŞA PAŞA, İŞGAL; KEMAL ATATÜRK’ÜMÜZÜN ÖLÜMÜNDEN HEMEN SONRA, İNÖNÜ’ÜN CUMHURBAŞKANI SEÇİLMESİ, ÇAKMAK’IN GENELKURMAY BAŞKANLIĞINI SÜRDÜRMESİ İLE BAŞLAMIŞTIR!.”

Paylaşımdan sonra, bu yazdıklarımı biraz açmam gerektiğini düşündüm.

Şimdi bunu da sorularla yapmaya çalışacağım:

Osmanlı dört bir cephede savaşırken, güneyde cepheden cepheye koşan Mustafa Kemal sık sık görevden alınıp başka yerlerdeki ordu birliklerine komutan olarak atanırken; yerine, neredeyse her defasında neden Fevzi Paşa atanıyordu?

Daha sonra, Fevzi Paşa neden cepheden çekildi, İstanbul Beykoz’daki konağında aylarca kaldı?

Gerçekten rahatsız mıydı, yoksa başka bir veya bir çok neden mi vardı ve o neden, nedenler neydi, nelerdi?

Beykoz’daki konağında aylarca kaldıktan sonra, İstanbul’u işgal eden İngilizlerin izni ve onayı ile Osmanlı Genelkurmay Başkanılığı’na getirilmesi rastlantı mı değil mi ve olağan mı, olağan dışı mı?

Fevzi Paşa’nın “Genelkurmay Başkanlığı” hangi nedenden veya nedenlerden ötürü kısa sürdü, bir yılın altında kaldı?

Mustafa Kemal, Anadolu’da, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın tohumlarını atıp çalışmalarını gece gündüz demeden sürdürürken, bundan rahatsızlık duyan Saray’daki hain Vahdettin ile İstanbul işgalcisi İngiliz komutan, Mustafa Kemal’i teftiş etmek için Anadolu’ya gönderecekleri üç kişilik heyete Fevzi Paşa’yı neden kattı?

Mustafa Kemal bundan haberi olduğunda, “O heyette Fevzi Paşa’nın ne işi var?” sözünü dedi mi, demedi mi?

Kemal Atatürk “Hem asker, hem Milletvekili olmak yok, ikisinden biri seçilsin” dediğinde, Fevzi Paşa, diğer arkadaşları gibi neden askerlikten ayrılıp Milletvekili olmayı değil, asker kalmayı seçti?

Fevzi Paşa, kendisi gibi “dindar” kimi asker arkadaşları gibi, Kemal Atatürk’e sıkıntı veya sıkıntılar yarattı mı ve neden yarattı?

Kemal Atatürk’le Batı (Garp) Cephesi Komutanı, Lozan Heyeti Başkanı İsmet İnönü’nün arasının açılmasında Fevzi Paşa’nın etkinliği var mı, varsa nedeni/nedenler ne?

Cumhuriyet’in ilanı, laikliğin, Devrim Yasaları’nın bir bir yaşama geçirildiğinde Fevzi Çakmak’ın tavrı neydi?

Dünya lideri Kemal Atatürk 10 Kasın 1938’de 57 yaşında yaşama gözlerini kapattıktan hemen sonra, 2’inci Cumhurbaşkanı olacağına kesin gözle bakılan, Atatürk Cumhuriyeti’nin de ilk Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak, 2’inci Cumhurbaşkanı neden olmak istemedi, İsmet İnönü’nün olmasında karar kıldı ve diretti?

Türkiye’nin, NATO’ya girmesinde, toplum hiç de hazır değilken “Çok Partili Sisteme geçmesi”nde, birçok devrim yasalarının çiğnenip peş peşe geri adımlar atılmasında 2’inci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü mü, Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak mı etkin ve etkiliydi?

Vergi toplamada köylüye jandarmanın ağır baskı yapmasında, faturanın da, hem 2’inci Cumhurbaşkanı, hem CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’ye ve CHP’ye kesilmesinde, çıkartılmasında Çakmak’ın rolü var mı ve varsa, bu, bugüne kadar neden gün ışığına çıkarılmadı, topluma anlatılmadı, engel/engeller neydi, nelerdi?

İsmet İnönü, oğlu Erdal İnönü’ye yazdığı mektubunda adlarını anmadığı ve onlardan çok çektiğini vurguladığı dinciler kimlerdi, onlardan biri Çakmak mıydı?

CHP teşkilatı, Genel Başkanları ve 2’inci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye, Genelkurmay Başkanı Çakmak’tan dert yanmışlar mı, ondan, Çakmak’ı görevden almasını ısrarla istemişler mi ve bu bastırma sonucu mu Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak emekli edildi?

İsmet İnönü’nün 2’inci Cumhurbaşkanı olduğu günden, Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak’ın emekli edildiği süreçte “Davul İnönü’nün boynunda, tokmak Çakmak’ın elindeydi” söylemi, yani söz konusu süreçte geri planda kalarak, ülkeyi gerçekte yönetenin Cumhurbaşkanı İnönü’nün değil, Genelkurmay Başkanı Çakmak olduğu savı (iddiası) ne derece doğru?   

Çakmak, emekli edilir edilmez, neden siyasete atıldı, bir siyasi parti kurdu ve bir varlık gösteremedi?

 

Sorular sanırım yeterli olmuş.

 

Bu kadarlık sorulara, eğip bükmeden verilecek en doğru, en gerçekçi yanıtlar bizi, “emperyalist işgal planı”na, “emperyalist işgal plan”ın başlangıcına, sürecine ve işgalin başlangıcında, sürecinde görev alan yerel işbirlikçilere, ağırlıklı olarak da askeri, siyasi kadrolara ve köylü, kentli varlılarına götürür.

 

Şu bilineni belirtmeliyim:

Emperyalist işgal, ülkelere göre değişir.

Kiminde…

Askeri güçle…

Kiminde…

Açıktan ya da gizliden siyasi yapılanmanın içinde yerel alan yerel işbirlikçilerin iktidara taşınmasıyla veya iktidardakiler üzerinde etkinlik kuracak, iktidardakileri yönlendirecek güce getirilmeleriyle yapılır / gerçekleşir.        

 

Bu nedenle…

Türk halkı -hakkı ve gereksinimi olduğu için- hem özellikle, hem öncelikle “asker-siyasetçi Fevzi Çakmak”ı ayrıntılı tanımalı.

O zaman…

Ulusal Kurtuluş Savaşı vermiş, kazanmış “Türk halkı”nın ve “Türk yurdu”nun, düşman emperyalist ABD/İngiltere tarafından işgali gerçekte tam ne zaman, nasıl, kim ya da kimlerle başlatılıp yapıldığı bilinecek, bilinmesiyle son bulacak!..

 

Bu arada…

Şu https://twitter.com/BakiKarakol/status/1579901318420127744 Twitter linkini tıklayıp okumanızı istiyorum…

BİR ANKARA KULİSİ: “2023 HEDEFİ” İÇİN, “2023 SEÇİMLERİ” ERKEN DEĞİL, 2024’DE YAPILABİLİR!..

150 150 bakikarakol

Dün okuduğum yazarlar içinde, Sözcü Gazetesi’nden iki yazarın yazısı ilgimi çekti.
Biri, Günaydın ve Meydan gazetelerinde Genel Yayın Yönetmenim Rahmi Turan’ın “Eyvah! Eyvah!” https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/rahmi-turan/eyvah-eyvah-4-5967841/ başlıklı yazısıydı; diğeri de, gazeteciliğini beğendiğim Saygı Öztürk’ün “Muharrem İnce neler söyledi?” https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/saygi-ozturk/muharrem-ince-neler-soyledi-5967847/ başlıklı yazısıydı.
İkisi de, yazı konusu olacak değerdeydi.
Önceliği, ustam Turan’ın yazısına verdim.

Meslek büyüğüm “Eyvah! Eyvah!” başlıklı yazısına “Etrafta yine ‘erken seçim’ muhabbeti dolaşmaya başladı” tümcesiyle başlıyor, “Peki, erken seçim olur mu?” sorusunu soruyor; kendi düşüncelerini belirttikten sonra, “Ankara’nın derinliklerinden iyi haber alan kulağı delik gazetecilerden Ahmet Takan dostumuz, son durumu bakınız nasıl özetliyor?” paragrafıyla, Takan’ın “Ankara kulis bilgileri”ne yer veriyor:
“Şimdi size vereyim bomba gibi bir kulis bilgisini…
Hani bir süredir iktidar çevreleri ve irili ufaklı ortakları gündemde dolaştırıp duruyor ya… ‘Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı görev süresinin uzatılması içim mutlaka bir formül bulunsun’ diye…
Hah işte!
İddia o ki, ‘Seçimler 2024 yılına kalır.’ Yani bir yıl ertelenir… Seçim meçim yapılmaz!
Nasıl? Anayasa açık:
‘78’inci madde:
(D) Savaş sebebiyle yeni seçimlerin yapılmasına imkân görülmezse, Türkiye Büyük Millet Meclisi, seçimlerin bir yıl geriye bırakılmasına karar verebilir.
Geri bırakılma sebebi ortadan kalkmamışsa, erteleme kararındaki usule göre bu işlem tekrarlanabilir.’
(Yani seçimlerin yapılması 2025 yılına da bırakılabilir.)
Ya sonrası? Allah kerim!
Anayasa’yı tartışır dururuz. Sonra da işi Yüksek Seçim Kurulu’nun tarafsız (!) üyeleri kökten halleder!
Boşuna çıkmadı o adam kılıçla hutbeye!”
Turan, yazısını “Uzun lâfın kısası şu: Ülkede erken seçim değil, geç seçim bile olmayabilir!
Buna ‘Eyvah, eyvah!’ mı demek lâzım (ya da ne demek lâzım) bilemiyorum!” tümceleriyle bitiriyor.

Ahmet Takan’ın “Ankara kulis bilgileri” gerçekten ilginç ve usum (aklım) yattı…

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı “2023 hedefi” değip duruyor.
Nedir o hedef?
Açıklanan mı, yoksa açıklanmayan başka bir hedef mi var?
Muhalefet bunu hiç sorgulamadı, sorgulamıyor!
Neden?!

Şahsen benim, benim gibi düşünenlerin usuna, “2023 hedefi” denildiğinde, 100’üncü yılında demokratik, laik Cumhuriyet’in yerine 100 yıl önceki yönetime dönmek geliyor!

Varsayalım, bu da değil…

O hedef her ne ise, onu gerçekleştirmek için, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı ve siyasa belirleyici danışmanları, iç siyasalarla uğraşmak, seçimle zaman yitirmek istemeyebilirler, “2023 hedefi”ne odaklanabilirler, yoğunca çalışma içine girebilirler.
Doğal ve mantıklı.

Bu pencereden baktığımda, Takan’ın “Ankara kulis bilgileri” usuma yattı.

Herkesi düşünmeye, değerlendirmeler yapamaya, siyasalar üretmeye, onları toplumla paylaşmaya, toplumu bilgilendirmeye çağırıyorum.

Bitirmeden…
Bir kaygımı, korkumu belirtmek isterim:
Anayasa’nın 78’inci Maddesi’nde yazılanların gerçekleşebilmesi için ülkenin, seçim erteletecek savaşta olması gerekir.
Umarım ve dilerim, Cumhur İttifakı ortakları ve iktidarları, Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimleri’ni bir yıl sonraya bırakmak için ülkeyi savaşa sürüklemezler!..