Monthly Archives :

Temmuz 2021

CUMHURİYET’TEN ALEV COŞKUN EĞER O İSTEMDE BULUNDUYSA!.. VE MUHALEFET KONUSUNDA YANILAN HÜSAMETTİN CİNDORUK!..

150 150 bakikarakol

Özür dilerim, değinmeden geçemeyeceğim…

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmenliğinden istifa ettiğini açıklayan Aykut Küçükkaya, istifa gerekçesinde öyle şeyler paylaştı ki, anlamakta, anlamlandırmakta güçlük çektim!

Eğer…

Savladığı (iddia ettiği) gibi, Cumhuriyet Vakfı Başkanı Alev Coşkun, kendisinden, Türkiye Gazeteciler Sendikası’yla başlayacak toplu iş sözleşme görüşmeleri öncesi sendika üyesi olan editoryal kadrodaki arkadaşlarını sendika üyeliğinden istifa ettirmesini, bu yönde görüşmeler yapmasını https://odatv4.com/cumhuriyet-gazetesinde-deprem–29072131.html istediyse…

Alev Coşkun’un, Küçükkaya’dan, Türkiye Gazeteciler Sendikası’ndan, sendikanın Cumhuriyet Gazetesi’nde çalışan üyelerinden ve Türkiye’deki, dünyadaki basın emekçilerinden özür dilemesi gerekir!
Yetmez…

Cumhuriyet Vakfı Başkanlığı’ndan ve Cumhuriyet Gazetesi’nden derhal çekilmesi gerekir!

Yetmez…

CHP üyeliğinden de çıkması gerekir!

Çıkmazsa, üyesi olduğu CHP il veya ilçe teşkilatı “kesin ihraç” istemi ile üyeliğini son vermeli, Genel Merkez Yönetimi de bunu onamalı!

Böyle bir gelişme yaşanmazsa, CHP Genel Merkez Yönetimi ve CHP’nin o il, ilçe yönetimi de, Alev Coşkun gibi işçi ve sendika düşmanıdır!

N o k t a ! . .

 

*

 

Günlerdir Türkiye yanıyor!

Ve…

Cumhur İttifakı İktidarı başarısız!

 

Türkiye yanarken, Cumhur İttifakı İktidarı’nın bir şey yapamaması, Türk Hava Kurumu’nun (THK’nın) hangarlardaki yangın söndürme uçaklarını uçuramaması ise Türk halkının yüreğini yakmıştır!

 

Dahası…

Türkiye’nin 2’inci büyük partisinin başındaki, kiralamak istemlerini iletmek için THK yöneticilerini telefonla arıyor, hiç birine ulaşamıyor!

Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı CHP’li Osman Gürün de aynı istemle arıyor, ulaşamıyor!

Düşünebiliyor musunuz?!

 

Sonra da…

Benim şahsen sevdiğim, saygı duyduğum, 88 yaşındaki 68 yıllık siyasetçi Hüsamettin Cindoruk çıkıyor, muhalefeti kastederek, “Ben olsam parlamentodan çekilirim” diyor! 

 

THK yöneticilerinden birine bile ulaşamayan…

Ve…

Partisinin oy oranı derdine düşen muhalefetin iki ağır partisi, Kamutay’dan çekilse ne yararı olacak!

 

Yeter ki…

Toplumsal muhalefetin önünde engel olmasınlar!

 

“Büyük bir hareket yapmak lazım” tümcesini eden Cindoruk, varlılarıyla yoklukları arasında bir ayırt (fark) gözlenmeyen, iktidar akıntısındaki muhalefetin “büyük bir hareket yapacağına” https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/turkiyenin-terorden-onemli-sorunu-gocmenlerdir-6560533/ gerçekten inanıyor mu?!

İnanıyorsa…

Derin Cindoruk hayal kırıklığı yaşarım!

 

Cindoruk’un “20 sene önce iktidar olmuş bir siyasal parti, siyasi İslam’a dönme kararı vermiş, cumhuriyetin temel ilkelerinden vazgeçmiş bir siyasi hareket var. Bu parti başaramadı, şimdi başaramadığı için sıkıntı yaşıyor. Bir gün anayasa teklif ediyor, bir gün Avrupa Birliği’ni ifade ediyor… Milletvekillerini ikna etmek kolay değil” sözlerine katılıyorum.

“Ama” deyip “Parlamenter sisteme dönmek için süre verdikten sonra, Meclis’ten çekilmektir çözüm. Bu, iktidarı zorlayacaktır” diye sürdürdüğü sözlerine ise katılamıyorum.

Çünkü…

Vurguladığı “Parlamenter sisteme dönmek” sözü hep veriliyor.

İktidarın zorlandığı, zorlanacağı yok!

Tam tersi, iktidar bundan yararlanıyor, kazanım elde ediyor!

 

“88 yaşındayım, böyle bir dönem görmedim” diyen Cindoruk, “Seçimin şartlarını demokratik hale getirmedikten sonra seçime girseniz ne olacak? Arkasında sivil-asker tüm devlet güçleri olan, kaynakları sonsuz bir kişiyle seçime girmek çok zordur” ve “Başkanlık sistemine son verilip parlamenter sisteme dönmeden erken seçim isteyenler hata yapıyor” tümceleriyle doğru vurgularda bulunurken…

Beklerdim ki…

Seçimin koşullarını demokratik hale getirmenin olası olup olamayacağı üzerinde biraz ayrıntılı bilgilendirme yapsaydı.

Değerlendireceğini umuyorum…

SOYLU GENE SAPLA SAMANI KARIŞTIRDI!..

150 150 bakikarakol

Bugün, Sözcü Gazetesi’nde ve www.sozcu.com.tr ‘de dün yayınlanan, Kamutay (Meclis) eski Başkanlarınızdan Hüsamettin Cindoruk’la yapılan Ruhat Mengi imzalı söyleşiyi (röportajı) yazacaktım.

Sel felaketi nedeniyle Artvin Arhavi’de bulunan, İçişleri Bakanlığı’na “Bakan” sıfatıyla atanan “yüksek bürokrat” Süleyman Soylu’nun, halka “hitab”ında, Türkiye’ye kaçak olarak giren Afganlıların, Türkiye’nin zorlu yıllarında yardımlarından söz ederken, sapla samanı karıştıran tümceleri, Cindoruk yazısını yarına bırakmama neden oldu.

 

Sel felaketinden de siyasi çalışma ve siyasi kazanım çıkaran Soylu, Arhavi AKP İlçe Başkanlığı önündeki mini mitinginde “Şimdi diyorlar ki: Türkiye’ye Afganlar geliyor” https://www.pazar53.com/bakan-soylu-arhavide-halka-hitap-etti-37820h.htm diyor, şöyle sürdürüyor:

“Sadece bize gelmiyor. Bizden Batı’ya da gidiyor. Ama o eleştirilenlere bir şey daha söylemek istiyorum: Bu memleket fakru zaruret içindeyken, bir tek silahın, bir tek kurşunun, İstiklal mücadelesinde, Kurtuluş mücadelesindeyken Pakistan ve Afganistanlı kardeşlerimiz kollarındaki bilezikleri sattılar ve Türkiye’ye gönderdiler. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ve oradan artan parayla da bugün tekrar söylüyorum, bilmeyenler bilsinler: İş Bankası kuruldu.”

 

İş Bankası’nın kuruluş tarihi ilgili bilgilendirmeyi Tarihçilere ve İş Bankası yönetimine bırakalım…

 

Kemal Atatürk liderliğindeki, emperyalizme ve emperyalistlere, onların yerel işbirlikçilerine karşı verilen Çanakkale Savaşları’mızda ve Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızda, para, altın, mücevherat vb yardımlarında bulunan Müslüman ülkelerin başında Afgan halkı gelir.

Ama Soylu sıralama yaparken, “Pakistan”ı ilke koymuş.

Bu da, “Suriyeliler, Afganlılardan sonra sırada Pakistanlılarda mı var?!” sorusunu usa (akla) getiriyor.

 

Türkiye’mizin ve halkımızın zorlu yıllarında Afgan halkının yardımları asla ve hiçbir zaman yadsınamaz.

Her keresinde saygıyla anılmıştır, bundan böyle de anılacaktır.

 

Ancak…

Soylu, o yıllardaki aydın, demokrat Afgan halkıyla, Taliban denilen ilkel, vahşi terör örgütüne topraklarında yer vermiş, teslim olmuş gerici, dinci Afgan halkını karıştırıyor!

Hele de…

Yapılan maddi yardım, verilen manevi destekle, yeşertip büyüttüğü vahşi terör örgütü Taliban’dan kaçarak, başka ülkelere, başta da 3 bin kilometre uzaktaki Türkiye’ye kaçak yollarla, neredeyse cıp cıbıldak giren genç ve orta yaş ağırlık insanları sapla samanı karıştırır gibi karıştırıyor!

 

Dünya lideri Kemal Atatürk’ümüzü anlamış, yardımda yarışına girmiş, genelde Müslüman halkların, özelde Afgan halkının başımın üstünde yeri var!

Ama…

Ülkesini ve halkını, Taliban’a bırakıp kendi can derdine düşmüş ne Afgan halkına, ne de başka ülke haklarına ülkemde en mini hak dahi tanınmasını istemiyorum!

Şom ağızlar varsın “Irkçı” desinler.

Umurumda değil!

Asıl ırkçı kendileri!

 

Soylu, Artvin Arhavi AKP İlçe Başkanlığı önündeki mini mitinginde “Bizim bir misyonumuz var” diyor, anlatıyor:

“Biz Müslümanız. Bizim dinimiz, bize bir şey öğretti: İyilikleri anlatacaksınız, kötülüklerden sakındıracaksınız. Bu bir emirdir. Dünyanın her tarafında bunu anlatmakla mükellefiz. Bizi sadece sömürge medeniyetinin bir parçası haline getirmeye çalışanlara da teslim olmamalıyız.”

 

Evet, Müslümanız.

Bu konuda sorunu, sıkıntısı olan yok.

Ha, olan yok mudur?

Vardır.

Ben şahsen, ondan, onlardan değilim.

 

Müslüman olunsun, olunmasın, iyilikleri anlatmak, kötülüklerden sakındırmak, kendine “Ben düşünen insanım” diyen her insanın bilmesi, yapması, emir kabul etmesi gerekir.

 

Söylemin başka, eylemin başka olmamasına ise özen gösterilmeli.

 

Ve…

Soylu’nun “Bizi sadece sömürge medeniyetinin bir parçası haline getirmeye çalışanlara da teslim olmamalıyız” tümcesine şu düzeltmeler ve eklemelerle katılıyorum:

“Bizi, sömürge medeniyetinin bir parçası haline getirmeye çalışanlara teslim olmadık, olmayacağız.”

BAHÇELİ, ÇAKICI VE CUMHUR İTTİFAKI İKTİDARI’NIN KKTC POLİTİKASI…

150 150 bakikarakol

Dün…

www.cumhuriyet.com.trden “KKTC’nin eski Cumhurbaşkanı Akıncı’dan Bahçeli’ye sert yanıt” https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/kktcnin-eski-cumhurbaskani-akincidan-bahceliye-sert-yanit-1855771 başlıklı haberi okuyunca, usuma (aklıma), Cumhur İttifakı ve Cumhur İttifakı İktidarı ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, cezaevinden çıkması için özel uğraş verdiği, çıkmasını sağladığı, Türkiye’de en kalabalık adama sahip mafya babası Alaattin Çakıcı ve Çakıcı’nın, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne (KKTC’ye) yerleşmesi geldi.

 

Bahçeli’nin, Çakıcı’nın tahliyesi için uğraşını yerenlere “Dava arkadaşım” yanıtıyla sahip çıktığı Alaattin Çakıcı da, KKTC’ye yerleşme kararı almasını ve gidip yerleşmesini sorgulayanlara “Ben özgür adamım. İstediğim yerde gider otururum” diyerek, karşılık verdi.

 

Çakıcı, özgür iradesiyle aldığı karar doğrultusunda KKTC’ye yerleşti.

 

Biray sonra da…

Cumhur İttifakı İktidarı’nın KKTC politikası, bizzat iktidarın bir numarası AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı tarafından dillendirildi.

 

Müjdeden beton tam bu sırada çıktı.

 

KKTC muhalefeti tepkiliydi.

Emperyalist ülkeler de…

 

Belliydi ki…

KKTC’de ayrışma derinleşecekti.

Emperyalist ülkelerle ciddi sıkıntılar yaşanacaktı.

KKTC’de ve emperyalist ülkelerde, Cumhur İttifakı İktidarı’nın KKTC politikasına karşı çıkılacaktı.

 

Çakıcı, bu karşı çıkışlara meydan vermemek, sesini çıkaracakları susturmak için mi KKTC’ye yerleşti?!

 

Gene…

Yoksa Çakıcı, Cumhur İttifakı İktidarı’nın KKTC politikası içi mi cezaevinden tahliye edildi?!

 

“Aynen öyle” denilemez.

Denilmesi doğru olmaz.

Eğer…

KKTC’de Cumhur İttifakı İktidarı’nın KKTC politikası karşıtı söylem ve eylemlerden ötürü tehdit, baskı, yaralama, cinayet vb –olmasını asla istemem- art arda yaşanırsa…

İşte o zaman “Aynen öyle” denir.

Şu durumda, böyle bir söz edilemez.

Çünkü…

Kafaya takılan her soru doğru olan değildir.

 

Öte yandan…

Cumhur İttifakı İktidarı’nın KKTC politikasının açıklandığından hemen sonra, Cumhur İttifakı İktidarı’na “muhalif” olmalarından ötürü Türkiye’den çıkmak, Almanya’da yaşamak zorunda kalan Türk vatandaşı gazetecilerin, yazarların, siyasilerin, sanatçıların, aydınların vb adlarının 50 kişilik ölüm listesinde –Alman Polisi doğruladı- geçmesi dikkat çekicidir!

 

Aynı zamanda…

Rastlantı mıdır?!

 

Yazıyı şu soruyla bitireyim:

KKTC oturanı mafya babası Alaattin Çakıcı’nın bir ayağı Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde de olabilir mi?!.

“SAĞCI” DAHİ DEĞİL AMA “SAĞCI DA BİZİZ, SOLCU DA BİZİZ” DİYEN AKP GRUP BAŞKANVEKİLİ!..

150 150 bakikarakol

17 Ocak 1975 Çanakkale Lapseki doğumlu, orta öğrenimini İstanbul Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde tamamlayan, Doğu Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, Lisans eğitimini Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosysl Bilimler Enistitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri Bölümü’de tamamlayan, Çanakkale AKP Milletvekili ve AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan, önceki gün Çanakkale’nin Yenice ilçesinin Kalkım beldesinde, dün de Yenice ilçesinde “toplu açılış törenleri”ne katıldı ve birer konuşma yaptı.

Dünkü konuşmasında, dünyada Çin’den sonra ekonomisi büyüyen ikinci ülkenin Türkiye olduğunu belirtmiş “Büyümeye devam edeceğiz” https://www.habercicanakkale.com/ak-parti-li-turan-tunus-un-demokrasisine-dur-diyenlere-ayar-vermen-lazim/46935/ dedi.

Kendinden ve çevresinden birkaç kişiden başka inanan olmuş mudur?!

Olası görmüyorum.

Çünkü…

Söylediği doğru değil ve ülke gerçekleri adeta “Yalan” diye bas bas bağırıyor.

Söylediğinin doğru olmadığını, yalan konuştuğunu kendi de biliyor!

 

Önceki günkü konuşmasında https://www.habercicanakkale.com/ak-parti-li-turan-fondas-muhaliflik-turkiye-disina-hizmettir/46931/ ise…

“Geçen hafta gördünüz. Amerika fonlarıyla hayata geçen medya kuruluşları gördük” dedi, ekledi:

“Sorsanız ‘Yandaş, havuz medyası’ derler. Kendilerini ‘bağımsız’ diye iddia ederler. Amerika parasıyla bağımsızlık türküsü mü söylenir? Amerikan desteğiyle bu millete tarafsız mı olunur?”

 

İki soru da yerinde, doğru sorular.

Emperyalist Amerika parasıyla bağımsızlık türküsü söylenemeyeceğini, emperyalist Amerikan desteğiyle de bu halka tarafsız olunamayacağını söyleye geldik, söyleye gidiyoruz.

Bülent Turan ve fikirdaşları, yol arkadaşları “hainlik”le suçladılar, suçluyorlar; daha başka ağızlarına geleni söylediler, söylüyorlar!

Tınmadık!

Varsın onlar bizim söylediklerimizi söylesinler, söylerken de bizi taşlasınlar!

Umurumuzda değil!

Dünya liderimiz Kemal Atatürk’ümüzün bilgi ışığında dosdoğru yürüdüğümüz gibi yürüyoruz, yürüyeceğiz.

 

Turan’a, biran, ilk sorudaki “”yü, ikinci sorudaki “”yı kaldırmayı önersem ve “Amerika parasıyla bağımsızlık türküsü söylenir. Amerikan desteğiyle bu millete tarafsız olunur. Kim, kimler der?! Diyen, diyenler oldu mu?!” diye sorsam, yanıtlar alır mıyım ve yanıtların içerikleri ne olur?!

 

TuranBiz diyorduk ki, ‘Bu adamlar PKK deyince neden ses çıkarmıyorlar? Neden PYD’yi eleştirmiyorlar? Neden Ayasofya deyince neden karşı çıkıyorlar’ diyorduk” tümceleriyle çarpıtmakta, iftira atmakta “hüner”ini sergilerken, “Ama öğrenmiş olduk. Bu adamlar, Amerika’nın parasıyla, Türkiye’de, ‘Bağımsızım’ rolü yapmaya çalışan zavallılar. Sorsanız tarafsızlar. Ne tarafsızı, siz tam bu milletin karşısındasınız. Tam bu milletin değerlerinin karşısındasınız. Şimdiye kadar onlardan bir tek PKK eleştirisi gördünüz mü? PYD eleştirisi gördünüz mü?” tümcelerini ediyor!

 

Gel de sorma:

Gerçekten, emperyalist Amerika’nın parasıyla Türkiye’de “bağımsızım” rolü yapmaya çalışan zavallılar, bu halkın, bu ülkenin kutsalları, değerleri karşısında olanlar değiller midir ve o zavallılar kimlerdir?!

Gel de “Onca PKK, PYD yergilerini (eleştirilerini) duymayan Bülent Turan’ın kendisi” deme!

 

Tamam…

Turan, “O yüzden Amerikan fonlarıyla haykıran, çalışan, politika üreten o adamlara söylemek istiyorum” derken, içinde yer aldığı camiaya da aynen seslensin, desin ki:

“Bu topraklarda Atatürk kalktı dedi ki, ‘Manda ve himayeye hayır diyoruz’ dedi. ‘Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir’ dedi.”

Ve Turan

Amerikan fonlarıyla haykıran, çalışan, politika üretenleri de açıklamak zorunda.

Bir de…

“Bu meydandan haykırıyorum: Eegemenliğe yan bakan kim varsa, fonlarla plan yapmaya çalışan kim varsa…” dediklerini…

Açıklamazsa, söz başka yerlere kayabilir!

 

Bülent Turan, emperyalist Amerikan veya başka emperyalist ülkeler tarafından fonlanan siyasaları (politikaları), siyasacıları (politikacıları), siyasi partileri, iktidarları ve dernekleri, sendikaları da dillendirmeliydi!

Neden dillendirmedi?!

 

Bülent Turan’ın “Sağcı olmak, solcu olmak bu ülkeyi sevmemek anlamı vermez kimseye. Ama gördük ki, sağcı da, solcu da bu ülkede emperyalizme karşı olanlar ve olmayanlar haline gelmiş. Düne kadar kendilerini ‘Solcu’ diye ifade edenler, Amerikan fonlarıyla basın çalışması yaparak aslında emperyalizme hizmet alt yapı hazırlamışlar. O yüzden sağcı da biziz, solcu da biziz” sözlerindeki son tümceye takıldım.

Biraz da güldüm.

“Sağcı da biziz, solcu da biziz” ne demek?!

Nasıl olur, olunur?!

Olası mı?!

 

Anladım ki…

“Sağcı da biziz, solcu da biziz” tümcesini eden, edebilen Bülent Turan sağcılığı da solculuğu da bilmiyor!.

Ve…

Bülent Turan ile anlayışdaşları “sağcı” dahi olmadıklarından haberleri yok.

Dinci” ve “şeriatçı” olduklarını biliyorlar ama şimdilik söyleyemiyorlar!

Söyleyecekleri günün beklentisindeler!

O günün gelmesinin özlemi ve ateşi ile yanıp tutuşuyorlar!

 

O özlem ve ateşle göçüp gidecekler!

 

Konuşmasında, dünya lideri Kemal Atatürk’ü anan, İmam Hatip kökenli, Çanakkale AKP Milletvekili ve AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan’a önerim:

Sağcılığın ve solculuğun siyasadaki anlamını öğrendikten sonra, sağcı dahi olmadığını, olamayacağını gör, sağ-sol konularında çık konuş!..

“DERDİM ÇOKTUR HANGİSİNE YANAYIM, GİNE TAZELENDİ YÜREK YARASI”!..

150 150 bakikarakol

Emperyalist ülkelerin güçlü askeri örgütü NATO, 20 yıldan beri Afganistan topraklarında savaştığı (!) -Ben savaştığına inanmıyorum. Kendi projesi çerçevesinde ürettiği ile niye savaşsın ki?! Ortada savaşmak yok, ortada eğitip büyütmek, devlet yönetmek durumuna getirmek var!- Taliban’la baş edememiş, Taliban’a yenilmiş, çekilmek zorunda kalmış –tabi bütün bunlar görüntü, öz değil-, çıkıyorsunuz, Afganistan’da kalmak, Afganistan Başkenti Kabil’deki uluslararası havalimanının güvenliğini üstlenmek istersiniz!

NATO’daki askerlerini çekecek NATO üyesi emperyalist ülkelerin yöneticileri buna son derece memnun olurlar, memnuniyetlerini,  teşekkürlerini tekrar tekrar dile getirirler!

Bir de istekleri vardır:

“Afganistan’ı tamamen işgal eden Taliban’dan kaçan ve kaçacak Afganlıları, topraklarında tut, size şu kadar Avro”!..

Ve kalkıyorsunuz, Cuma namazı kıldığınız caminin bahçesinde, yöneltilen soru üzerine “… Nasıl ki Amerika’yla bazı görüşmeleri Taliban yaptıysa, herhalde Taliban Türkiye ile bu görüşmeleri çok daha rahat yapması lazım. Çünkü Türkiye onun inancıyla alakalı ters bir yanı yok, ters bir yanı olmadığı için de onlarla bu konuları daha iyi görüşeceğimize, anlaşabileceğimize ihtimal veriyorum.” diyorsunuz?!

Vahşi terör örgütü Taliban’ın inancı ile Türkiye’nin inancını aynı, eş tutarsınız!

“Size şu kadar Avro” diyenlere ise tek sözcük etmezsiniz!

Sonra, aradaki İran toprakları geçilerek, şadara (büyük gözenekli kalbur)

olmuş sınırından Afganlı göçmenler akın akın gelirler!

    

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne (KKTC’ye) gidersiniz.

Gitmeden önce büyük müjdededen söz edersiniz.

Gittikten sonra da, KKTC Kamutayı’nda (Meclisi’nde) konuşursunuz.

Çok haklı olarak, KKTC’nin bağımsızlığına vurgu yaparsınız.

Ancak…

Müjde diye, KKTC’ye saray yapmaktan söz edersiniz!

Ederken de, derin hayal kırıklığı yarattığınız gibi bağımsızlığını vurguladığınız KKTC’nin, yönetiminizdeki ülkenin neredeyse 82’inci il’i olduğu izlemini verirsiniz!

 

Rize’yi, Artvin’i sel basar.

Evler yıkılır.

İnsanlar, araçlar sele kapılır.

Ölenler, bulunamayanlar olur.

Rize Güneysu ile Artvin Arhavi ilçelerine gidersiniz.

Konuşursunuz.

Olması gereken bu.

Ama…

Çay dağıtmanız, olmaması gerekendi!

 

Ve dün…

Türk internet basınına bir haber düştü.

www.sozcu.com.trde “Cumhuriyet tarihinin yurt dışındaki en büyük yatırımlarından biri olan New York’taki Türkevi binasının maliyeti ortaya çıktı” spotlu “291 milyon dolarlık Türkevi” https://www.sozcu.com.tr/2021/emlak/291-milyon-dolarlik-turkevi-6556094/ başlıklı haberde, “Türkiye, Amerika’nın New York şehrinde Birleşmiş Milletler (BM) Genel Merkezi’nin karşısında 32 katlı bir gökdelen inşa etti” deniyordu ve “SÖZCÜ’nün Dışişleri Bakanlığı’nın verilerinden elde ettiği bilgiye göre New York’taki Türkevi binasının maliyeti 291 milyon 260 bin 400 dolar. ( Bugünkü döviz kuru ile 2 milyar 488 milyon lira)” diye sürüyordu.

@BakiKarakol hesabımdan dün saat 14.56’da SAVURGANLIĞIN BÖYLESİNE DE PES YANİ PES!.. https://twitter.com/BakiKarakol/status/1419265181557923846; 20.36’da da TÜRKEVİ Mİ, TÜRKGÖKDELENİ Mİ?!. HEM, NE GEREK VARDI VE HANGİ GEREKSİNİMDEN DOĞDU?!.

https://twitter.com/BakiKarakol/status/1419350895591055364 tivitlerimi attım.

 

Ülkesini, halkını, demokratik laik Cumhuriyet’ini içtenlikle seven Atatürkçü biri olarak, merhum Ali Ekber Çiçek’in, Pir Sultan’dan seslendirdiği türkü kulaklarımda çınladı.

Usulca içli içli söyledim:

Derdim Çoktur Hangisine Yanayım
Gine Tazelendi Yürek Yarası…

Boğazım düğümlendi.

Sürdüremedim…

TÜRKİYE’MİZİN PARTİSİ CHP’MİZİN TEPESİNDE BOZA PİŞİREN İKİLİ: “ADI LAZIM DEĞİL” VE “BANKAMATİK MİLLETVEKİLİ” DENİZ BAYKAL!..

150 150 bakikarakol

“Türkiye’nin en iyi ihracat ürünü ordusudur” diyen George Soros adlı Macar asıllı Yahudi, emperyalist ABD vatandaşı, CIA elamanı ve para vurguncusunun (spekülatörünün) Türkiye’deki vakfı TESEV’in 183’üncü kurucu üyesi, 22 Mayıs 2010’dan beri de partim CHP’min ne yazık ki “Genel Başkan koltuğu”na oturtulan “adı lazım değil”, 6 Temmuz 2021 Salı günkü grup konuşmasına bir hışımla şu sözlerle girdi:

Evet, değerli arkadaşlarım; son günlerde garip bir tartışma var. Önce kendi ailemize seslenmek zorundayız: Mustafa Kemal Atatürk’ten bu yana, Cumhuriyet Halk Partisi’nde genel başkanlık yapmış olan herkesin başımızın üstünde yeri vardır. Herkesin bunu çok iyi bilmesi lazım.
Türkiye’nin bu kadar derdi varken, bu kadar büyük rezaletler yaşanırken, olayı getirip başka bir tartışma atmosferine çekmek hem partiye ihanettir, hem Türkiye’ye ihanettir.
Şöyle bir algı oluşturmak istiyorlar, herkesin çok iyi bilmesini isterim: “Efendim, zaten iktidar simsiyah, kapkara. Zaten rezil bir yönetim var, yozlaşmış bir yönetim var. Oyu kime verelim? Ey CHP; ey CHP de onlar gibi.” Hayır efendim, hayır; Cumhuriyet Halk Partisi onlar gibi değil, tertemiz bir partidir, tertemiz. Verilmeyecek hiçbir hesabımız yoktur, verilemeyecek hiçbir hesabımız yoktur. Dolayısıyla bu gereksiz tartışmadan herkesin süratle çıkmasını istiyorum
. https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-6-temmuz-2021?q=

Aradan 6 gün geçti.

7’inci günde, (12 Temmuz 2021 Pazartesi) Cumhuriyet Gazetesi’nde söyleşisi yayınlandı.

Söyleşiyi yapan İpek Özbey’di.

Özbey, “Başlayan bir tartışmada Zülfü Livaneli ‘CHP’nin, Baykal gerçeğiyle hesaplaşması şart’ dedi” tümcesiyle anımsatmada bulunduktan sonra “Grup toplantısında bir açıklama yaptınız ama bu meseleyi kendi içinizde tartıştınız mı?” diye sordu.

Hayır, tartışmadık. Gerek duymadık” diye yanıt verdi.

Özbey’in “CHP’nin Baykal sorunu var mı?” sorusuna yanıtı “Hayır, CHP’nin böyle bir sorunu yok” oldu.

ÖzbeyPeki, CHP seçmeninin Baykal sorunu var mı?” sorusuna “Hayır yok” yanıtını alınca “Öyleyse bu tartışma nereden çıkıyor?” sorusunu yöneltti.

Yapay tartışma. Gündemi saptırmaya yönelik tartışmalar. Türkiye’nin bu kadar derdi varken, çocuğunun karnını doyuramadan yatağa yatıran binlerce anne varken, çöp konteynırlarından beslenenler varken, ‘askerimiz Afganistan’a mı gidecek’ diye kaygılanırken, mafyayla siyasetin iç içe geçmiş çıkar ilişkileri ortaya saçılmışken, bunların üzerine sünger çekelim, CHP’yi konuşalım, yok böyle bir şey…” dedi. https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/kemal-kilicdaroglu-belediye-baskanlarimizin-birinci-gorevi-halka-verilen-sozleri-tutmak-1851733

Bu defa…

Cumhuriyet Gazetesi’nde 16 Haziran 2021 Cuma günü “Baykal: Devletimizi kaybettik” başlıklı https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/sertac-es/baykal-devletimizi-kaybettik-1852924, Sertaç Eş imzalı haber yayınlandı.

CHP’nin Antalya “Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal, 10 Mayıs 2010 günlü istifasından sonra “CHP Genel Başkanı” yapılan “adı lazım değil”e “Genel Başkan’ın gösterdiği tepki çok değerlidir. Ben şahsına teşekkür ediyorum” tümceleriyle minnetini dile getirdi.

Aynı gün saat 12.13’te @BakiKarakol hesabımdan BEN OLSAYDIM, SAĞLIK SORUNUNDAN ÖTÜRÜ MİLLETVEKİLİ GÖREVİNİ YAPAMAMASINI, ÇATIR ÇATIR MİLLETVEKİLİ MAAŞINI ALMASINI ANIMSATIR, BUNUN DOĞRU VE TİK OLUP OLMADIĞI SORARDIM! https://twitter.com/BakiKarakol/status/1415962692830048257 paylaşımda bulundum.

11 dakika sonra da YATAKTA KIMILDAYAMAYACAK DURUMDA MİLLETVEKİLİ ADAYI LİSTESİNE 1’İNCİ SIRADAN GİREN VE MİLLETVEKİLİ SEÇİLEN, ŞİMDİ DE “BANKAMATİK MİLLETVEKİLİ” ADIYLA ANILAN DENİZ BAYKAL İSTER MİSİNİZ, “MİLLET İTTİFAKI”NIN CUMHURBAŞKANI ADAYI OLMAK İÇİN DAYATSIN?!. https://twitter.com/BakiKarakol/status/1415965519505764355 tivitimi atarak, ironi yaptım.

Bu konudaki son paylaşımım saat 13.04’te oldu:

PARTİM CHP’MİN NE YAZIK Kİ BAŞINDAKİ “ADI LAZIM DEĞİL”İN BAŞININ ÜSTÜNDE “BANKAMATİK MİLLETVEKİLİ” DENİZ BAYKAL’IN YERİ OLABİLİR AMA BİZ ÖZ CHP’LİLERİN BAŞININ ÜSTÜNDE MİLİMLİK YERİ YOK!..

B İ L İ N E ! . https://twitter.com/BakiKarakol/status/1415975547725832200

Başka ayrıntıya girmeyeceğim.

Ancak…

Türkiye’mizin partisi CHP’mizin tepesinde boza pişiren bu ikili, her şeyden önce, “Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal’ın, 24 Haziran 2018’de yapılan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimi’nde, geçirdiği ciddi rahatsızlığa karşın, neden ve nasıl Antalya 1’inci sıradan Milletvekili adayı yapıldığını/olduğunu açıklamak zorundalar!

Ayrıca…

Özel olarak, “Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal, 10 Mayıs 2010 günlü istifasını yazılı metinden okuduğunda “… Amerika’dan Pensilvanya’dan aldığım üzüntü ve destek mesajlarının samimiyetine inandığımı da söylemek isterim” https://t24.com.tr/haber/baykalin-istifa-aciklamasinin-tam-metini,77305 sözünü neden etmek gereksinimini duyduğunu ve “samimiyetine inandığımı” dediği insanı açıklamak zorunda!

Neden Milletvekili olmak istediğini, olduğunu ve sağlık sorunundan dolayı Kamutay (TBMM) içinde-dışında Milletvekili görevini yapamamasına karşın, Milletvekili maaşını almakta, Milletvekili zırhına sığınmakta, istifa etmemekte ısrar ettiğini de açıklamak zorunda.

İşi magazinleştirmeyi bıraksın, CHP’mizin yakasından düşsün, biz gerçek, öz CHP’lilerin sırtından insin!

Yalnız “Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal mı?!.

 

Artık Pazartesi günleri Aslı Baykal’ı yazmayacak.

Bu Pazartesi özeline bugün son veriyorum.

Çünkü…

“Baba Baykal”, kızı Aslı Baykal’la CHP’de yol alamayacaklarını gördü, kızını geri çekti, kendi öne geçti!

Yoksa…

“Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal, açıklamaları, demeçleri, söyleşileri ile kendisini bu kadar yormazdı!

Azıcık siyasadan anlıyor, kafası da çalışıyorsa, bırakacak, kenara çekilecek!

Bilsin ki…

Bu ülkede “Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal, bütün gizleri ile artık tanınıyor!

Kep düştü, kelle görünüyor!

Beyninin önü, arkası bir bir okunuyor!

Kendini de, ülkeyi de yormasın!

Sona geldiğini, bittiğini kabullensin!

CHP’ye oyun oynayanların oyuncağı olmasın!..

 

Bu arada…

Yarın (Salı), Çarşamba, Perşembe ve Cuma günü Kurban Bayramı;

4 gün yazmayacağım.

26 Temmuz 2021 Pazartesi günü yazacağım.

Bayramınız kutlu olsun…

“2’İNCİ KÜRT AÇILIMI”NA BAHÇELİ KARŞI ÇIKMAZ!.. ÇIKSA DA NE YAZAR!.. VE AFGANİSTAN’DA TALİBAN DEĞİL, ÇİN SORUN OLACAK!..

150 150 bakikarakol

Ad babasıDevlet Bahçeli’nin olduğu ucubePartili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” iktidarının 1 numarası AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, 9 Temmuz 2021 Cuma günü Diyarbakır’a gitti.

Biji Serok Edoğan” sloganlarının atıldığı mitingde, 2005’teki “Kürt açılımı” noktasında olduklarını söyledi.

Eski AKP’li, AKP eski Genel Başkanı ve eski Başbakan, şimdi Gelecek Partisi Genel Başkanı olan Ahmet Davutoğlu’nu “Serok Ahmet” diye yerip duran, Cumhur İttifakı’nın ve Cumhur İttifakı İktidarı’nın küçük ama güçlü ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, “Biji Serok Erdoğan” ve AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının, Cuma günkü Diyarbakır mitinginde “yeni Kürt açılımı”na hazır olduklarını ima etmesine ne diyeceği merak edildi.

Cumhur İttifakı ve Cumhur İttifakı İktidarı dağılabilir miydi?!

Bu ve benzeri sorular çokça soruldu.

 

Önce şunu söyleyeyim:

Bahçeli, üç-beş yıl öncesine kadar, AKP’ye, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanına ağır sözler etmiyor muydu?

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanından da aynı içerik ve tonda yanıtlar almıyor muydu?

İki sorunun yanıtı, tek sözcüklü “Evet”tir.

Ama…

Bir gün baktık ki, bu ikili, el sıkışıp kucaklaşmışlar, siyasi ortak olmuşlar!

Bu neden ve nasıl olmuştu?!

 

Aslında çok basitti!

 

Bu topluma, dünya lideri Kemal Atatürk’ümüzden sonra hep “siyasi gölge oyunu” oynandı!

Ayrıntıya girmeyeceğim.

Ancak şu kadarını söyleyeceğim:

Gölge Oyunu’nda seyirci, beyaz perde önünde izlediği figürleri perde gerisinden oynatan elin karartısını görür ama o elin sahibini göremez.

Merak da etmez.

İzlemekle ve eylenmekle yetinir.

 

Dünya liderimiz Kemal Atatürk’ümüzden sonra biz Türk halkına izletilen “siyasi gölge oyunu”nu perde gerisinde kimin, kimlerin oynattığını, biz Türk halkı -biraz geç olsa da- merak ettik, sorguladık.

Bu, Atatürkçü yurtsever aydınlarımızın emekleri ile oldu.

Gene onların bilgilendirmeleriyle, “perde gerisindeki elin sahibi”ni öğrendik.

Onlar…

Çıkarlarının ve egemenliklerinin kalıcılığının savaşımını veren emperyalistlerdi!

Bölgedeki çıkarları, varlıkları ve gelecekleri için Türkiye önemliydi!

Bu yüzden…

Türkiye’de de ekonomik, siyasi, kültürel kadrolaşmaya gittiler!

Kadrolarındaki her bir bay-bayanı “işbirlikçi” sözcüğü ile tanımladılar.

Yalnız Türkiye’de değil, kadrolaştıkları bütün ülkelerde, “işbirlikçileri”, sözlerinden çıkmamak, “Yat” dediklerinde yatmak, “Kalk” dediklerinde kalkmak, “Bugün şurada, şöyle konuş, şöyle hareket et …” dediklerinde, harfiyen yapmak,  yazdıkları senaryoları oynamak zorundala.

İtiraz edemezler, “Çizdim oynamıyorum” diyemezler!

Bitirirler, yok ederler!

 

Şimdi…

Emperyalist USA (ABD) ile emperyalist Birleşik Krallık İngiltere’nin yol haritalarından biri, yüz yıl önce yarım bıraktıkları işleri tamamlamak.

O yarım kalan işleri:

Hindistan ve Çin hesaplaşmasını tamamlamak!

Emin adımlar atmak, oralara varıp planladıkları sonucu almak için Arap Coğrafyası’nda, İsrail kadar kendilerine sadık olacak yeni bir “İkinci İsrail” diyerek de anılan “Kürt Devleti”ni kurmanın uğtaşındalar!

Bunun bir ileri ayağı “Afganistan”dır!

Afganistan’da sorun yok; kendi yetiştirdikleri Taliban, ellerinin altında; “Taliban’la kavgalılıkları”, algıdan başka bir şey değil!

 

Güneyimizde kurulmasına çalışılan –2’inci İsrail– “Kürt Devleti”nin kurulmasına Türkiye’yi yöneten siyasi kadro karşı çıkıyor ama NATO’da da birlikte olduğumuz emperyalist İngiltere ve ABDBüyük Ortadoğu Projesi (BOP) çerçevesinde başlattıkları “Arap Baharı”yla sonuca çok yakın yol aldılar.

Ayrıca…

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının, BOP’un eş başkanı olduğunu anımsayalım!”

 

Irak, Suriye topraklarında kurulacak yeni Kürt Devleti için Türkiye’den toprak istemini ortadan kaldıracak, bunun karşılığında “İkinci Kürt açılımı”nı başlatıp kalıcı çözümlerde anlaşmaya varmaya Devlet Bahçeli karşı çıkar mı?

Çıkmaz.

Çıksa da ne yazar!

 

Öngörebildiğim kadarıyla…

Çin ve Hindistan önceliği, en az 30 yıl, “Türk-Kürt anlaşmazlığı” bugünlerdeki gibi “sıcak” yaşanmayacak.

Mehmetçiğin, Afganistan’ın Başkenti Kabil‘deki Hamid Karzai Uluslararası Havalimanı‘nın güvenliğini üstlenmesi durumda, 30 yıllık süreçte, emperyalist üretimi Taliban’la değil, Çin’le ciddi sorunlar/sıkıntılar yaşayacağız!

Yanılmayı çok arzu ederim.

Dilerim yaşamayız…

SEDAT PEKER’İN 13 TEMMUZ 2021 SALI AKŞAMKİ 9 VE 12 NOLU TİVİTLERİ!..

150 150 bakikarakol

Bir emperyalist proje ve operasyon olduğuna inandığım 15 Temmuz 2016’daki FETÖ darbe girişimine 1 gün kala –dün (14 Temmuz 2021 Çarşamba)- AKP Genel Başkanı şapkasıyla partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmasındaki “Cumhur İttifakı ve AK Parti olarak…”  sözünden ötürü, “Partisini, Cumhur İttifakı’ndan ayrıştırıyor” diye düşünmeme neden olan AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı “Diğer terör örgütleri ile mücadelemizi nasıl tavizsiz ve kararlı bir şekilde yürütüyorsak, FETÖ’yü de aynı şekilde son mensubu etkisiz hale getirilene kadar takip edeceğiz. Din kisvesi altında bu milleti sömürenlere de prim vermeyeceğiz, bu da böyle bilinsin. Bizim kutsallarımıza saldıranlara prim vermeyeceğiz. Dinimizin kutsiyetini yıllar yılı bunlar sömürdüler, açık söylüyorum ama aldandık, şimdi toparlandı. 2010’dan sonra bu süreci farklı bir havada, atmosferde, yakın takipte götürüyoruz” https://www.akparti.org.tr/haberler/genel-baskanimiz-ve-cumhurbaskanimiz-erdogan-tbmm-grup-toplantimiza-katildi-14-07-2021-14-13-10/ deyince, yanlış okuduğumu sandım, iki kere daha okudum.

Sonra da…

“Din kisvesi altında bu milleti sömürenler… Kutsallarımıza saldıranlara prim vermemek… Dinimizin kutsiyetini yıllar yılı sömürülmesi… ‘Aldandık’ demek…” diye söylendim!

Ayrıntıya girmeyeceğim.

“İster askeri, ister sivil darbe, darbe girişimi olsun! Ret ediyorum! Kınıyor, lanetliyorum” diyerek, nokta koyuyorum, başlıktaki konuya geçiyorum…

 

Organize suç örgütü başı Sedat Peker, önceki akşam (13 Temmuz 2021 Salı) saat 19.27’de @sedat_peker hesabından toplam 12 tivit atıyor. 

https://twitter.com/sedat_peker/status/1414984793306062852

 

Benim bunlardan, Sedat Peker’den Süleyman Soylu’ya: Tüm suçların yanında bana bilgi sızdırdığın için, yüce divana kesin gideceksin” https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/sedat-pekerden-suleyman-soyluya-tum-suclarin-yaninda-bana-bilgi-sizdirdigin-icin-yuce-divana-kesin-gideceksin-1852300 başlıklı haberi, aynı akşam saat 20.37’de yayına koyan Cumhuriyet Gazetesi’nin internet sitesinde, 5.5 saat sonra -gün, 14 Temmuz 2021 Çarşamba’ya devrilmişti- gördüğümde haberim oldu.

 

Dikkatle okudum.

Özellikle 9 ve 12 nolu tivitlere dikkat kesildim.

 

Peker, 9 nolu tivitinde “Seçimi kaybettiğinizde tıpış tıpış gideceksiniz. Daha önce söylediğim şeyi bir daha söylüyorum: Allah değilsiniz, devlet değilsiniz. Seçimi kazandığınız için ülkeyi yöneten bir hükümetsiniz. Daha önceki birçok hükümet gibi sizler gelirsiniz sonra da gidersiniz”; 12 nolu tivitinde ise “Unutma, seçimi kaybettiğinizde tıpış tıpış gideceksiniz. Eğer aksi bir hamle yaparsanız vatan delilerinin, vatan fedailerinin, vatan serdengeçtilerinin kim olduğunu göreceksiniz” diyordu.

 

Cumhur İttifakı’na Cumhur İttifakı İktidarı’na meydan okuyordu.

 

Saat 02.22’de @BakiKarakol twitter hesabımdan 9 VE 12 NUMARALI PAYLAŞIMLAR DİREK, UCUBE “PARTİLİ CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ” İKTİDARINI HEDEF ALIYOR, İKTİDARIN SEÇİMİ YİTİRECEĞİNİ VE İKTİDARDAN TIPIŞ TIPIŞ GİDECEKLERİNİ VURGULUYOR!.. ANLAMLI YA DA İLGİNÇ!..

https://twitter.com/BakiKarakol/status/1415089162001211392

 

Söyledikleri ve yazdıkları yalanlanmayan, doğru çıkan Sedat Peker’in 9 ve 12 nolu tivitlerinde yazdıkları gerçekten anlamlı ve ilginçti!

Peker hangi veriye/verilere, hangi kaynağa/kaynaklara dayanarak, bunları yazıyor, hüküm veriyordu?!

 

“Emin olmazsa, elindeki veriye/verilere, iletişimde olduğu kaynağa/kaynaklara güvenmezse, bunları yazmaz” diye düşünüyorum.

Küçük bir yanlışında, karizmasının çizileceğinin, inanırlığını ve güvenirliliğini yitireceğinin, bunun da “bitişi” olacağını kestirdiğinin öngörüsündeyim.

 

Demek ki…

Bilgilendirildiği yerlerdeki insanlar da, Cumhur İttifakı’nın ve Cumhur İttifakı İktidarı’nın artık bittiğini görüyorlar!

Görüyorlar ki…

“Sözcüleri” Sedat Peker’e bu sözleri ettiriyorlar!

 

Birebir aynı olmasa da, Peker’in şu yazdıkları ile partim CHP’min ne yazık başındaki “adı lazım değil”in ve İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in söyleye geldiklerinin benzeşmesi, Cumhur İttifakı, Cumhur İttifakı İktidarı ortakları AKP ile MHP, bunların yandaşları, yalakaları, “Millet İttifakı bileşenleri, mafya ağzıyla konuşuyor” diye yaygara koparacaklar, işi magazinleştirip sulandıracaklar.

Yanılıyor alabilirim ama böyle bir beklentim var…

UTANIYORUM!.. KENDİME KÜSÜM!.. HERKESTEN ÖZÜR DİLİYORUM!..

150 150 bakikarakol

“Akıllarınca ittifakımızda çatlak arayanlar, her konuyu çarpıtanlar bundan sonra da yollarda nal toplamaya devam edeceklerdir.

Cumhur İttifakı camdan yapılmış vitrin süsü bir vazo değildir ki çatlasın, dağılsın.

Cumhur İttifakı, dini kisveye bürünen FETÖ’cülere karşı meydanlarda, köprülerde, yol ağızlarında, havaalanlarında, caddelerde, sokaklarda, kısaca vatanın her karışında ya istiklal ya ölüm inancıyla teşekkül etti.

7 Ağustos Yenikapı kucaklaşmasıyla yol haritasını çizdi.

Adam gibi adam olamayanlar bu gerçekleri asla kavrayamaz.

Kardeşçe yaşayacağız, birbirimize saygı duyup hoşgörü ve uzlaşmayı her daim canlı tutacağız.

İmralı canisi başına nasıl çuval geçirilip Türkiye getirilmişse, Fetullah Gülen de aynı şekilde derdest edilip ülkemize getirilmelidir.

12 Eylül sonrası, dava arkadaşlarımızın çile ve işkencelere maruz kalmaları, hatta idam edilmeleri karşısında devlete en küçük sitem bile etmedik.

Korktuğumuzdan değil, fikriyatımızın ve inancımızın gereğini yaptık.

Bizim kadrolaştığımızı, koltuk sevdasına kapıldığımızı iddia eden kokuşmuş yazar ve yorumcular, hodri meydan, bildiklerinizi kamuoyuyla paylaşmazsanız alçaksınız, ahlaksınız.

ABD’deki John Bolton, Türkiye’deki çetesine demokrasi konferansı düzenlettirmiştir.

Kim, kiminle yürüyor belli olmuştur.

Dönme dolaplar dönüp duruyor, ancak haktan ve hakikatten yana bakanlar ise muhalefete yüklenen kahredici rezil oyunu bozmak için vaktini ve saatini sabırla bekliyor.

Cumhur İttifakı geleceğe yürürken, ayak bağı olanlar demokratik yollarla kenara itilecektir.

TBMM bu hafta içinde çalışmalarına aksi bir durum olmadıktan sonra 1 Ekim’e kadar ara verecektir.

Ancak siyasette ara olmadığını, tatile yer bulunmadığını sizler gayet iyi bilmektesiniz.

Hepinizden beklentim, KOVİD-19 şartlarına dikkat ederek, kurallara harfiyen uyarak seçim bölgelerinizde her insanımıza ulaşmanızdır.

Her eli tutunuz, her haneye giriniz, ülkemizin üzerinde oynanan oyunları birer birer anlatınız.

Bahane istemiyorum, yılgınlık istemiyorum, oyalanma istemiyorum.

Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimleri 2023 yılının Haziran ayında yapılacaktır.

Erken seçim yaygarası koparanları kendi hallerine terk edin, muhatap dahi almayın, varsın onlar kendi hayal dünyalarında seçim diye tuttursunlar, biz işimize bakalım, milletimize bakalım, ülkemize bakalım, Türkiye için üstlendiğimiz sorumlulukları harfiyen icra edelim.

Milliyetçi Hareket Partisi’ni küçümseyip kasti şekilde oy oranlarının düştüğünü söyleyenlere anyayı da Konya’yı da gösterelim.

Tuzakları beraberce bozacağız.

2023 yılında lider ülke Türkiye’ye ulaşacağız.

El birliği yapacağız, güç birliği yapacağız, Türkiye’ye zırh olacağız.

http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4845/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_13_Temmuz.html

Bugün…

Partisinin dünkü grup konuşmasından alıntıladığım bu sözlerin sahibi Devlet Bahçeli’nin, “Kızım sana diyorum, gelinim sen anla” anlatısındaki gibi, başka siyasileri adlarını vererek, yererken, büyük ortağına göndermelerde bulunduğunu ve gizlemesine karşın Cumhur İttifakı’nın çöktüğünü nasıl da gördüğünü yazacaktım.

 

Yazamadım.

 

Şundan:

 

Birden usuma (aklıma) geldi.

Googleden aradım.

Çıkan sonuçlar karşısında gözlerim irileşti!

“Öldü” sözcüğünü okuduğumda, ben benden koptum!

Hüngür hüngür ağladım!

Dakikalarca…

 

Aman Tanrım!

 

Kök hücre tedavisi görüyordu.

Nakil olmuştu.

  

1,5 yıl uzak kaldığım Facebook’tan arkadaşımdı.

 

Günaydın (1986-1990) ve Meydan (1991-1993) gazetelerinde, rahmetli Behiç Kılıç yönetimindeki İstihbarat Servisi’nde birlikte çalıştık.

 

Ne aydınlık, gülen yüzü vardı!

 

1965 Sivas doğumluydu, benden 12 yaş küçüktü.

 

Beykoz Üniversitesi’nde de öğretim görevlisiydi

 

Gazeteci, yazar, iş insanı, akademisyen Zafer Özdemir kardeşimden söz ediyorum.

 

20 Ocak 2021 Çarşamba günü yaşama gözlerini kapamış! https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/gazeteci-ve-akademisyen-zafer-ozdemir-yasamini-yitirdi-1807534

 

Ve benim haberim dün (13 Temmuz 2021 Salı) oluyor!

 

Utanıyorum!

Kendime kızıyorum!

Kendimi ayıplıyorum!

Kendime küsüm!

 

Başta merhum Zafer Özdemir kardeşim olmak kaydıyla, tüm yakınlarından ve herkesten özür diliyorum!

 

Kendimi affetmeyeceğim!

 

Zafer Özdemir kardeşimi hep beynimde, yüreğimde yaşatacağım.

 

Artık benimlesin kardeşim!

Işıklar içince uyu!..

AKP İLE MHP ARASINDAKİ DERİN SİYASİ KAVGA YENİ DEĞİL VE SEÇİMDEN ÖNCE “YENİ SİVİL ANAYASA”…

150 150 bakikarakol

Bana göre…

En güzel, en doğru tanımı, İstanbul CHP Milletvekili ve CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, 8 Temmuz 2021 Perşembe günü Kamutay’da (TBMM’de) düzenlediği basın toplantısında “Benim gördüğüm şudur: Şu anda Süleyman Soylu’nun sırtında Erdoğan’la Bahçeli bilek güreşi yapıyor” https://www.gercekgundem.com/siyaset/286112/suleyman-soylunun-sirtinda-erdoganla-bahceli-bilek-guresi-yapiyor?utm_source=share-twitter diyerek, yaptı.

 

Dün ise…

Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan, Altay’ın Genel Başkanı “adı lazım değil”, İpek Özbey’in sorularını yanıtladığı söyleşide, Altay’la ters düştü.

“Adı lazım değil”, Özbey’in Devlet Bahçeli’nin İçişleri Bakanı Soylu’ya destek açıklamasını nasıl karşılıyorsunuz? Bahçeli’nin Soylu üzerinden Erdoğan’a mesaj verdiği görüşüne katılır mısınız?” sorusuna Evet, katılıyorum. Bir kere Soylu, Erdoğan’ı teslim almış durumda. Soylu edindiği bütün bilgileri Bahçeli ile paylaşır. Soylu’nun ‘Azdan az, çoktan çok gider’ diye bir cümlesi oldu televizyon programında. Yani ‘Bana bir zarar gelirse asıl zararı onlar çeker’ demek istedi. Bu, aslında açık ve net bir tehditti. Ve tehdit karşı tarafta algılandı ve kabullenildi, çünkü önlem alması gereken kişi ve çevresi çok kirli. O da bu kirliliğin farkında. Soylu’ya bir şey diyemediler. Bahçeli de bütün kendi bürokratik kadrolarını bu vesile ile devlete yerleştiriyor. Bahçeli için zaten sorun yok. Soylu’ya destek çıkarak Erdoğan’ı kendi istediği her şeyi yerine getirecek şekilde konumlandırıyor. Bu tablo, AKP’li vekilleri ne kadar rahatsız ediyor, bilmiyoruz” yanıtını verdi. https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/kemal-kilicdaroglu-belediye-baskanlarimizin-birinci-gorevi-halka-verilen-sozleri-tutmak-1851733

Soylu mu, Soylu üzerinden Bahçeli mi AKP Genel Başkanını teslim almış?!

Bu çelişki, bu karmaşa bir yana…

Söylediği şu iki tümce Bir kere Soylu, Erdoğan’ı teslim almış durumda. Soylu edindiği bütün bilgileri Bahçeli ile paylaşır” kaş yapmak istenirken göz çıkartmakan, kendi ayağına sıkmaktan, ya da AKP’nin veya Cumhur İttifakı’nın, Cumhur İttifakı İktidarı’nın değirmenine su taşımaktan, onlara yardım ve yataklık etmekten başka bir şey değildir!

Bugün Bahçeli, yarın AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, partilerinin grup toplantısında kullanacaklar, söylenmedik laf bırakmayacaklar, “adı lazım değil”den kanıtlamasını isteyecekler. 

 

Bir kere…

Teslim alınmış bir durum yok.

Ama…

Altay’ın dediği gibi, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı ile MHP Genel Başkanı, Soylu’nun sırtında bilek güreşi yapıyor.

 

Cumhur İttifakı ve Cumhur İttifakı İktidarı ortaklarından AKP ile MHP arasındaki derin siyasi kavga yeni değil ki!..

 

İttifak öncesi birbirlerine en ağır siyasi söylemlerde bulunan iki ortak, ne oldu da, 180 derece dönüş yaptılar, kanlı bıçaklıyken kucaklaştılar?!

Burası, üç yıldan fazladır, hala aydınlanmamıştır, gizini koruyor!

Buna neden el atılmıyor?!

Bu neden dillendirilmiyor, sorgulanmıyor, gündeme getirilmiyor?!

Muhalefet neden dilsiz, neden duyarsız?!

 

Bakınız…

Sözde iki kanlı bıçaklıyı sarmaş dolaş eden emperyalist güç, 70-75 yıl önceden bunların köklerinden birini Yeşil Kuşak Projesi, diğerini Ülkücü Kuşak Projesi olarak yapılandırdı, donattı, siyasi sahaya kullanıma sürdü.

Ve…

Geçen Haziran ortalarında, G7’ler Zirvesi’nde aldıkları kararı, bir gün sonra NATO Liderler Toplantısında, NATO üyesi ülkelere kabul ettirdi.

 

NATO Bildirisi’nde de yer alan o kararı, Çin’in etkinliğinin ve yayılmacılığının önüne geçilmekti.

Projenin ve yol haritasının adı, yalnızca Yeşil Kuşak Projesiydi.

Bu projeyle, Ülkücü Kuşak ProjesiMHP– dışlanıyordu.

Çin’in çevresindeki Türk Cumhuriyetleri’ne, Turancılık’la gidilmeyecekti, Müslümanlık’la gidilecekti.

Turancılık, Türk Cumhuriyetleri’nde tepki çekerdi.

 

Bahçeli, arkadaşları bundan ve bunun kabul edilmesinden çok fena rahatsızdı.

 

Bahçeli, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Başbakan iken, koltuğuna oturttuğu 23 Nisan çocuğuna ettiği “Şimdi Başbakan sensin… Yetki sende… İster as, ister kes…” sözüyle zaafını, yumuşak karnını yakaladığı AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanını, ucubePartili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ile etki altına alma çalışmasındaydı.

Başarılı da oldu.

Ucube sistemin kabul edilmesi ve uygulanmasıyla bir anlamda davul AKP’de, tokmak da MHP’deydi.

 

Ucube sistem ilk başlarda AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının da hoşuna gitmişti.

Ama…

İki yılın ardından, her alanda, her konuda tek sorumlu kendisinin olmasının ileride ciddi sıkıntılar yaratacağı gerçeğini gördü, önlemler almaya yöneldi.

 

Uzatmayayım…

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının, seçimden önce, Yeni Sivil Anayasa’yı gerçekleştirmek istediğini…

Seçime asılır görünecek fakat seçim kazanmak derdinde olmayacak…

Seçimi kazanmasına gizliden malzemeler verecek “Millet İttifakı”na ekonomisi dibe vurmuş, işsizlik, açlık, sefalet tavan yapmış, döviz başını almış gitmiş, hak, hukuk, adalet yerlerde sürünür olmuş, dışta saygınlığı yitmiş, “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesi bitip tükenmiş vb bir Türkiye bırakmak, erken yapılacak seçimde de tek başına daha güçlü gelmek siyasasına odaklandığını…

D ü ş ü n ü y o r u m .

 

18 Haziran 2021 Cuma günü www.gercekgundem.com internet gazetesinde yayınlanan, spotu Halk TV’ye konuk olan KONDA Araştırma Genel Müdür Bekir Ağırdır, seçim stratejisi ve ittifaklara ilişkin açıklamalarda bulundu” olan, KONDA Araştırma’dan dikkat çeken ‘iktidar seçimleri kaybederse’ yorumu” https://www.gercekgundem.com/siyaset/282211/konda-arastirmadan-dikkat-ceken-iktidar-secimleri-kaybederse-yorumu?utm_source=share-twitter başlıklı haberi, linkini tıklayıp okuyacaklarınız, benim “düşünüyorum” dediklerimi doğruladığını göreceksiniz…

  • 1
  • 2