Posts By :

bakikarakol

NEDEN “DEVLET” ADI?!.

150 150 bakikarakol

12 Şubat 2022 Cumartesi saat 02.30’da Facebook sayfamdan ve Twitter hesabımdan şu paylaşımı yaptım:

“KIYMETLİ OKUR, BİR SORUM VAR:

2002’DE KENDİ AĞZINDAN ‘BABAM CHP’LİYDİ. SOL İDEOLOJİYE SAHİP BİR AİLEDE YETİŞTİM’ DİYEN VE HASTA CHP’Lİ, HASTA İSMET İNÖNÜ HAYRANI BABA SALİH BEYİN, ŞİMDİLERDE ÇOK FENA CHP KARŞITI KESİLEN  SİYASİ PARTİ GENEL BAŞKANI OĞLU, BİLİR MİSİNİZ KİMDİR?!.

 

Soru işareti (?) bırakan, “Kim abi?” diye soran, “Doğu Perinçek”, “Palyaço Muharrem İnce”, “Deniz Baykal’ın oğlu bana göre”, “Olmaz olaydı” diye yazan okurları bilgilendirmek için bir gün sonra Facebook sayfamdan “PAZARTESİ GÜNKÜ YAZIMIN GİRİŞİNDE O GENEL BAŞKANI YAZACAĞIM…” diye yazdım.

 

İkinci paragraftaki “BABAM CHP’LİYDİ. SOL İDEOLOJİYE SAHİP BİR AİLEDE YETİŞTİM” tümcelerin bitiminde yer alan tümceye, adını yazmadığım “Genel Başkan”ı, okurun şıp şak tanıtacağını düşünerek yer vermedim.

 

O tümce aynen şöyleydi:                                

“AMA AİLENİN İLK ÜLKÜCÜSÜ BENİM.”  

 

Bu üç tümce, 22 Eylül 2002’de Milliyet Gazetesi’nde yayınlanmıştı.

 

Şimdi gelelim okura verdiğim “PAZARTESİ GÜNKÜ YAZIMIN GİRİŞİNDE O GENEL BAŞKANI YAZACAĞIM…” söze:

Üçüncü tümce “AMA AİLENİN İLK ÜLKÜCÜSÜ BENİM”i yazdıktan sonra tanıdığınız gibi…

O Genel Başkan…

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli!

 

Bahçeli ile ilgili “bilgi tarama”yı, arama motoru Google’de sürdürürken; yazım tarihi 23 Şubat 2014, yazarının adı, soyadı da yer almayan yazının, aşağıda “linkini verdiğim yazı” ilgilimi çekti.

 

Biraz uzun olmasına karşın bir solukta okudum.

 

“Kökler” konusunda yazılanlar karışıktı; daha doğrusu, yazılanları –bazı “okur yorumları”nda vurgular gibi- ben de gerçekçi, inandırıcı bulamadım.

 

Ama…

 

İlk evliliğinden 2, ikinci evliliğinden 4 çocuğu olan, CHP’li ve İsmet İnönü hayranı baba Salih Bahçeli, çocuklarının adlarını Turan (Bahçeli), Serpil (Bahçeli), Nurten (Fettahlıoğlu), Servet (Bahçeli), Semiha (Bahçeli) korken, çocuklarından birine Devlet (Bahçeli) adını neden koydu?!

 

Usuma (aklıma) takılan buydu.

 

Yazım altında linkini verdiğim ve okumanızı istediğim yazıda, usuma takılan sorunun yanıtını aradım.

Bulamadım.

 

Benim aradığım, bilgilenmek istediğim, 1 Ocak 1948 doğumlu Devlet Bahçeli’nin doğum öncesi “kökleri” değil, “doğum sonraki yaşamı”ydı.

 

Biyografide sanki yazılmayanlar vardı!

 

“Devlet” adının neden verildiği yoksa “yazılmayanlar”da mıydı?

Bilmiyorum.

 

Belki de…

Hiç böyle bir şey yok.

Baba merhum Salih Bahçeli, demokratik, laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne sevgisinden ötürü, “zeki çocuğu”nun adını, devletinin hizmetinde, devletine yararlı biri olsun diye “Devlet” koydu.

 

Bu konuda da bilgi sahibi değilim.

 

https://www.turkishnews.com/tr/content/2014/02/23/devlet-bahcelinin-kutugune-bakildi-soyundaki-ermenilere-ulasildi/ linkinden çıkaracaklarınız ve benimle paylaşacaklarınız olursa, sevinirim…

YOKSA O ZAMAN DA JETON DÜŞMEMESİ, İLERİDE, SEÇİM AMAÇLI MAĞDURİYET ALGISI YARATMANIN BİLİNÇLİ EYLEMİ MİYDİ?!.

150 150 bakikarakol

Cumhur İttifakı’nın ve Cumhur İttifakı İktidarı’nın “özgül ağırlıklı” ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, partisinin, 6 Şubat 2022 Cumartesi günü Ankara Kızılcahamam’daki etkinliğinde ettiği “Bizim Cumhurbaşkanı adayımız nettir, o da Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır. İnanıyorum ki, 2023 yılının Haziran ayında yapılacak seçimde Sayın Erdoğan açık ara farkla seçimi kazanacak ve Cumhur İttifakı da yeni bir zafere imza atacaktır. Sayın Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ilk Cumhurbaşkanı’dır. Ve tekrar aday olmasının önünde de herhangi bir engel bulunmamaktadır. Şayet bu maksatlı ve mesnetsiz tartışma genişletilip, Sabih Kanadoğlu ve buna benzer kuşkulu isimler ortamı germeye kalkışırlarsa üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmekten kaçınmayız, çekinmeyiz, geri durmayız. Nitekim Cumhurbaşkanı’nın en az üç dönem seçilebilmesi amacıyla gerekli yasal düzenlemenin yapılmasına var gücümüzle çalışır, bunu da başarırız. Hiç kimse bulanık suda balık avlamasın, kutuplaşmadan rant devşirmenin hevesine kapılmasın, Sayın Erdoğan’ın önünü keseceğini zannetmesin, ham hayal peşinde de koşmasın” https://www.sozcu.com.tr/2022/gundem/devlet-bahceli-bizim-cumhurbaskani-adayimiz-nettir-6936901/?utm_source=dengage&utm_medium=push&utm_campaign=bah%C3%A7eliad&dn_send_id=1350&dn_channel=web_push sözlerinden bir gün sonra, özetle “Cumhurbaşkanı’nın 3. kez adaylıkla ilgili sorunu yok. Zaten ikinci adaylığı. Ben bu konuda bir makale yayınlayacağım. Hukuken hiç bir tartışma yoktur. 3 değil 2 kez adaylık söz konusudur. Hukuki boyutuyla ilgili olarak akademik çalışmayı ben yayınlayacağım. Hukuki sorun olmayacağını, tartışmaların bilgi eksikliğinden kaynaklandığını söyleyebilirim” 

https://www.gercekgundem.com/siyaset/325346/erdogan-3-kez-aday-olabilecek-mi-tbmm-baskani-mustafa-sentoptan-makale-yaniti?utm_source=share-twitter diye konuşan Kamutay (TBMM) BaşkanıTekirdağ AKP MilletvekiliMustafa Şentop, “makale” yazıp yayınlamadan önce, dün (10 Şubat 2022 Perşembe) AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının 3’üncü kez Cumhurbaşkanlığına aday olup olmayacağına ilişkin basın mensuplarının sorularını yanıtladı:

“Hukuki bir tartışma yapmak lazım. Bu konuyu gündeme getiren milletvekilleri boylarını aşan sularda yüzüyorlar. Bu hukukçuların yapacağı bir tartışma. Bu konu 2016 yılının sonlarında verilen bir anayasa değişikliği teklifiyle gündeme geldi. Teklifin gelmesi aşamasından itibaren komisyona havalaesinden itibaren bu sürecin bütün detaylarını biliyorum. Anayasanın 101. maddesiyle ilgili bir değişiklikti. Elimde komisyon raporu var. Bu teklif anayasa değişikliği teklifi, komisyona geldikten sonra komisyon bunu 10 gün süreyle görüştü. Sonra bir rapor hazırlandı. Ben komisyondaki bütün detayları hatırlıyorum. Komisyonda hiçbir arkadaş, bugün bunu dile getiren muhalefet partilerinden milletvekilleri de var, aday olunamayacağına dair hiçbir şey söylemedikleri gibi tam aksine Sayın Cumhurbaşkanımızın iki defa aday olacağını hatta sonraki seçimde üçüncü defa aday olacağına dair ifadeleri var. 

Komisyon raporu diyor ki, ‘Yürürlükteki ve teklifte yer alan anayasa hükümlerinde ‘cumhurbaşkanı’ ifadesi aynen kullanılmakla beraber mevcut hükümlere göre cumhurbaşkanının görev ve yetkileriyle yürütme içindeki konumu teklifle getirilen hükümlerle esaslı bir şekilde değiştirildiği ve bütünüyle farklı bir hükümet sistemi içinde cumhurbaşkanının düzenlendiği açık bir husus olduğu için, teklifin kanunlaşmasıyla getirilen iki dönem seçilebilme imkanında bu düzenlemenin yürürlüğe girmesinden önce görev yapmış cumhurbaşkanlarının görev dönemlerinin hesaba katılmayacağı tartışmasızdır.’ Bu konu komisyon raporunda da çok açık bir şekilde ortaya konulmuş. Farklı bir görüş ifade edilmemiş. Aradan 5 sene geçmiş, jeton yeni düşmüş. Arkadaşlarımız yeni bir şeyler bulduklarını zannediyorlar. 

Bu konu nettir. 101. madde dediğimiz bu yeni madde nisan 2018’de yürürlüğe girmiştir.” https://www.gercekgundem.com/siyaset/325870/tbmm-baskani-sentoptan-erdoganin-adayligi-aciklamasi-boylarini-asan-sularda-yuzuyorlar?utm_source=share-twitter

 

Yazacağı makale de bu sözleri gibi olacaksa, vah ki vah!..

 

Ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”, “Başkanlık Sistemi”ne başından beri karşı olan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Ekim 2016’da, Binali Yıldırım Başkanlığındaki AKP iktidarına, “Anayasa değişikliğini Meclis’e getirin, destek olacağız” içeriğindeki çağrısı ile AKP ve MHP’li heyetlerinin ortak çalışmaları sonucu, Kamutay Anayasa Komisyonu’na geldi.

Anayasa Komisyonu’nun Başkanı, Tekirdağ AKP Milletvekili, Anayasa Hukuku Tarihçisi Prof. Dr. Mustafa Şentop’tu.

 

Ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”, Şentop Başkanlığındaki Kamutay Anayasa Komisyonu’nunda, AKP’li ve MHP’li Milletvekili Üyelerin oylarıyla kabul edildi; 20 Ocak 2017’de de Kamutay Genel Kurulu’ndan 330 oyla geçti.

 

Siyasi kariyerinde “Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) Merkez Karar ve Yönetim Kurulu üyeliğine seçildi ve 2012-2015 yılları arasında AK Parti Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürüttü.

24, 25 ve 26. Dönemde AK Parti İstanbul Milletvekili olarak TBMM’de görev yaptı. Anayasa Komisyonu Başkanvekilliği görevini yürüttü. 24. Dönemde Anayasa Uzlaşma Komisyonunda AK Parti’yi temsilen görev aldı. 26. Dönemde Anayasa Komisyonu Başkanlığı görevini yürüttü. 27. Dönemde AK Parti Tekirdağ Milletvekili olarak TBMM’ye girdi. Aynı dönemde TBMM Başkanvekili olarak görevi yapmakta iken 24 Şubat 2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29. Başkanı oldu. 7 Temmuz 2020 tarihinde yeniden TBMM başkanı seçildi” yazan Şentop’a, basın mensuplarının sorularına verdiği yanıtlarının internet basınında, gazetelerin internet sitelerinde ve kimi televizyonlarda yer almasından hemen sonra, Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun yaptığı açıklamayı https://www.sozcu.com.tr/2022/gundem/erdoganin-adayligi-sabih-kanadoglu-sentop-bilgi-eksikliginden-boyle-yorumlar-yapiyor-6944204/ linkinden okumasını öneriyorum.

 

Ve gelelim benim söyleyeceklerime:

İlkin…

Bu konuyu gündeme getiren milletvekilleri boylarını aşan sularda yüzüyorlar, sözünüzle, Devlet Bahçeli’yi mi hedef alıyor, onu mu vurguluyorsunuz Başkan Şentop?” sorumla başlayayım.

Ardından…

Başkan Şentop’a “Aradan 5 sene geçmiş, jeton yeni düşmüş. Arkadaşlarımız yeni bir şeyler bulduklarını zannediyorlar” sözünü anımsatayım.

Başkan Şentop “… jeton yeni düşmüş” diyerek, 18 Maddelik Anayasa değişikliği görüşmeleri sırasında, Başkanı olduğu Kamutay Anayasa Komisyonu’nda 101’inci Maddede ciddi yanlış yapıldığının ve yaptığının ayırtına 5 yıl sonra şimdi varıyor!

Varıyor, aynı zamanda “itiraf” ediyor.

Başkan Şentop, “itirafı”yla, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı’nın “yeniden Cumhurbaşkanlığına aday olup olamayacağı” konusunda, “Kamutay eğer erken seçim kararı almazsa”,  “aday olamayacağı”nı doğruluyor.

Başkan Şentop bunu ayırt edemiyor veya etmek istemiyor!

Şunun da ayırtında değil:

Başkan Şentop, 5 yıl önceki, 101’incci madde dikkatsizliğinden ötürü, Cumhur İttifakı’nın ve Cumhur İttifakı İktidarı’nın iki büyük ortağı partinin Genel Başkanlarının gözünden düşmüş, öfkesini çekmiştir.

Bu da, “Başkan Şentop’un siyasi yaşamı bitiyor” demektir.

 

Yoksa…

O zaman da jeton düşmemesi, ileride, seçim amaçlı mağduriyet algısı yaratmanın bilinçli eylemi miydi?!.

PEŞ PEŞE GELEN, GELECEK ZAMLAR VE ÇOK YÜKSEK FATURALARDAKİ KUŞKULARIM!..

150 150 bakikarakol

Zamlar, zamlar!

Ardı arkası kesilmiyor!

Kesilmeyecek de!

Şundan:

Kötü yönetimden!

Hele de…

Çok kötü ekonomi yönetiminden!

 

Ve…

Bana göre…

“Acaba?!” diyerek…

Bir de…

 

Bunun iyi anlaşılması için şöyle anlatmalıyım:

 

İstanbul, Ankara gibi Büyükşehir Belediyeler, özellikle ve çoğunlukla AKP’den CHP’ye geçince, ortaya çıktı ki, sayısız trol, vakıf, cemaat, yüklenici, başka iş insanı vb buralardan, parasal olarak yüklüce beslenmiş!

 

“Böylesi akar”dan, 2019 yerel seçimlerinden sonra “yoksun kalan AKP’li, MHP’li, BBP’li, VP’li vb kitle” nasıl korunup kollanacaklar, “nemalanacaklar”?

 

Korunup kollanmasalar, nemalanmasalar, Cumhur İttifakı’nın ve Cumhur İttifakı İktidarı’nın, -yukarda adları yazılı- ortakları, tüyü yonulmuş ördeğe dönerlerdi.

 

Bu da…

“Onlar için, siyaseten bitmek” demekti.

 

Doğaldır ki, “bitme”ye izin vermeyeceklerdi.

 

Vermediler.

 

“Çareyi, zamlarda buldular.

O nedenle zamların ardı arkası gelmiyor, gelmeyecek.

Ve zamlar yüksek tutuluyor ki, ‘beslenenler aktarma’ yapılabilsin” diye düşünüyorum.

 

Zamlardan kaynaklanan çok yüksek elektrik, doğalgaz faturaları konusunda; eğitimci kökenli, Sosyal Demokrat Halkçı Parti “Parti Meclisi” üyesi, Sosyal Demokrat Vakfı kurucu üyesi, CHP’li, “Annemin de Başını Ezerler mi?” (2003) ve “Dağların Rengi Kırmızı” (2004) kitaplarının yazarı, Facebook arkadaşım Güler Buğday’ın dünkü “DOĞAL GAZ FATURAM, 679.50 TL. ELEKTRİK FATURAM 388.00 TL
TEK ODADA OTURUP EN ALT LİMİTTEN ISINIP MAKİNE ÜTÜ FIRIN KULLANMIYORUM.”
paylaşımını okuduğumda, “bir nokta” dikkatimi çekti.

 

Bursa’da yaşayan Buğday’ın paylaşımının altına şunları yazdım:

“İşin içinde fişleme mi var?.. Şöyle: Kendilerine ‘karşıt’ bellediklerini fişliyorlar, onların faturalarına okumada ayırtlı (farklı) işlem mi yapılıyor?!. Faturalarından yakınmayan AKP’li hiç çıkmadı da!..”

 

Ardından…

Buğday’la ile iletişime geçtim; kendisinden, paylaşımını, ad ve soyadını yazımda yazıp yazamayacağımı sordum.

 

Buğday izin verdi.

Şunları da yazdı:

“Belimdeki sorundan dolayı bulaşık makinesi bile kullanmıyorum, elimde yıkıyorum. Evde yalnız yaşıyorum. Gözlerim rahatsız olunca da, erken, lambayı kapatıp televizyonu öyle izliyorum. Doğalgazda da, bakım yaptırdım ve inanın, düşük ayarda yakıyorum.”

 

CHP Milletvekili adaylarından Hülya Dink’in yorumunu da yazabileceğimin notunu düştü.

 

Dink’in yorumu “Doğalgaz 957 Elektrik 803

Nasıl olacak bu böyle bilmiyorum” biçimindeydi.

 

Faturalardan yakınanlar, faturalarını yakanlar, yüklü zamları ve yüklü zamlı faturaları protesto edenler usuma gelince, içlerinde AKP’linin, MHP’linin, BBP’linin, VP’linin vb olmamasını anımsadım!

Neden acaba?!

Partilerine zarar vermek mi istemediler?!

Yoksa…

Kendilerini belli edip partilerinden kovulmaktan mı çekindiler, korktular?!

Ya da…

Onların faturaları “makul” müydü?!

Bu “makul” nasıl oluyordu?!

 

Veya…

“Karşıt” bellediklerini “fişlemişler” miydi “karşıt” bellediklerinin faturaları bundan mı “çok yüksek”ti?!

 

Kısaca…

Peş peşe gelen, gelecek zamlar ve çok yüksek faturalardaki kuşkularım bunlar!..

YÖNETİM KADEMESİNDEKİ PARTİLİLERİ TARAFINDAN KONTROL ALTINA ALINMASI GEREKEN GENEL BAŞKAN!..

150 150 bakikarakol

Kendisi için, “Eyyyyyyy cibilliyetsiz, yüz karası, seviyesiz, bahtsız bedevi, kirli bunak, Pensilvanya maşası, Kandil ortağı, katil Eset’in arkadaşı, eli kanlı darbeci, cani ruhlu, soysuz, tinerci, çapsız, sığ, şizofren, ahlak yoksunu, namussuz, siyasi sapık, cüce, cahil, fırıldak, etrafa zehir saçıyor, yaradana karşı küstah, haysiyetsiz”

https://www.korkusuz.com.tr/erdogan-hakaretlerinden-secmeler.html diyen AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanına, “3’üncü kez Cumhurbaşkanı adaylığı” konusunda Aday olmak istiyorsa buyursun gelsin, ne olacak. Millet herkesin boyunun ölçüsünü verecektir yani. Gelsin aday olsun, eğer istiyorsa aday olsun. Özel bir tartışma yapmayacağız yani bu tartışmalar artık geride kalmalı. Sandık gelmeli, demokratik ölçüler içinde biz bu sandıkta gidip oylarımızı kullanmalıyız. Ve bir karabasandan Türkiye’nin kurtulması lazım; yazıktır, günahtır bu millete yani. Ne eğitimde, ne sağlıkta, dış politikada, ekonomide bütün alanlar yani bütün alanlar tahrip edildi, duygular tahrip edildi, adalet kurumu tahrip edildi. Adaletsizlik pik noktaya ulaştı. Türkiye’nin bu cendereden çıkması lazım ama demokratik ölçüler içinde çıkması lazım”  

https://chp.org.tr/haberler/chp-lideri-kilicdaroglu-tv100-show-radyo-ve-radyo-viva-ortak-canli-yayinina-konuk-oldu biçiminde seslendikten ve “Şimdi seçim yok dediniz, aday olursa en ufak bir tartışma olmayacak?” sorusuna “Biz yapmayacağız. Tabi yani başkaları tartışırsa ona bir şey diyemeyiz ama en azından biz yapmayacağız yani” yanıtını verdikten 5 gün sonra (8 Şubat 2022 Salı), “Anayasa’ya aykırı olsa da Erdoğan’ın 3. kez adaylığına itiraz etmeyecek misiniz? https://halktv.com.tr/makale/kilicdaroglundan-erdogana-zamlari-derhal-geri-al-663543 sorusuna ise “Elbette Anayasanın hükmü açık. Eğer seçim normal zamanında yapılırsa Erdoğan üçüncü kez aday olamaz. Benim kastım Meclis’in erken seçim kararı alması halinde Erdoğan’ın üçüncü kez adaylığına bir engel olmadığıdır. Yoksa zamanında seçim yapılırsa aday olmasına Anayasa engeldir. Bunu bildiği için Devlet Bahçeli de Erdoğan’ın adaylığı için yasal düzenleme yapılması gerekiyorsa elimizden gelen gayreti gösteririz, dedi. O da zamanında bir seçimde üçüncü kez aday olamayacağını biliyor, onun için böyle konuşuyor. Ama biz erken seçim istiyoruz. Hem de hemen. Erken seçim olsun ve Erdoğan karşıma çıksın, O’nu sandıkta göndereyim. Siyasi olarak çağrım budur. Halkın zamanında seçimi bekleyecek hali kalmadı. Hemen erken seçim kararı alınmalı ve Erdoğan sandıkta gönderilmelidir. Benim talebim ve kastım budur karşılığını veren “adı lazım değil”i, aynı gün saat 13.16’da @BakiKarakol Twitter hesabımdan HALA “KARŞIMA ÇIKSIN, ONU SANDIKTA GÖNDEREYİM”!.. HALA “BEN BEN”!.. HALA “BİZ, BİZ” YOK!.. HALA TEKİLDE PATİNAJ, ÇOĞULA GEÇİŞ YOK!.. https://twitter.com/BakiKarakol/status/1490992836204179457 paylaşımımla yerdim.

 

Paylaşımımda vurguladığım içeriğe değinmeyeceğim.

 

Partim CHP’min ne yazık başındaki “adı lazım değil”in 4 ve 8 Şubat günlerindeki sözlerin anlamakta zorluk çekiyorum!

 

“Adı lazım değil” ne yapmaya çalışıyor?!

 

AKP’nin ve AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının değirmenine su taşımayı daha ne kadar sürdürecek?!

 

“Çevir kazı, yanmasın” sözcükleriyle uyarılmaya ne zaman nokta koyacak?!

 

Macar Yahudisi, emperyalist ABD vatandaşı, para spekülatörü ve “darbeler”le anılan George Soros’un “Açık Toplum Vakfı”nın desteklediği “Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı”nın (TESEV’in) “183 numaralı kurucu üye”si “adı lazım değil”, partim CHP’min yönetim kademelerindeki partililerim tarafından artık “kontrol altına” alınmalıdır!

 

Eğer bu yapılmazsa…

“Adı lazım değil”in, 12 Eylül 2010 ve 16 Nisan 2017’deki halkoylamalarının kabulününde, 10 Ağustos 2014 ve 24 Haziran 2018’deki Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimleri’nde AKP Genel Başkanının “Cumhurbaşkanı seçilmesi”nde olduğu gibi, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının “3’üncü kere Cumhurbaşkanı seçilmesi”ne de “fanatik AKP’li seçmenler kadar

h i z m e t i ” olacağı kaygısı, öngörüsündeyim!

 

Kaygım ve öngörümün gerçekleşmesi durum sonrasını düşünmek istemiyorum!

 

Bunda da, “adı lazım değil”in katkısı yadsınamaz ve “Siyasi Tarihimiz”de yer alacak!

 

İş, Kuvayi Milliyeci kökenli  “öz CHP’liler”e düşüyor!..

“ADI LAZIM DEĞİL”İN SAÇMALIĞI, BAHÇELİ’NİN DE SÖZLERİYLE ÇELİŞMESİ, KENDİ SAVINI KENDİSİNİN ÇÜRÜTMESİ!..

150 150 bakikarakol

“Erdoğan’ın adaylığına karşı üçüncü dönem itirazı yapacak mısınız?” sorusuna, partim CHP’min ne yazık ki başındaki “adı lazım değil”, varsın “Yok hayır. Net; aday olmak istiyorsa buyursun gelsin, millet herkesin boyunun ölçüsünü verecektir. Özel bir tartışma yapmayacağız. Bu tartışmalar artık geride kalmalı. Biz yapmayacağız. Başkaları tartışırsa ona bir şey diyemeyiz, en azından biz yapmayacağız. Bu sandık gelmeli, demokratik ölçüler içinde hepimiz gidip sandıkta oy kullanmalıyız ve bir karabasandan bu ülkenin kurtulması lazım. Bu sonbaharda seçim olabilir; soğukkanlılıkla sandığı bekleyeceğiz” https://haber.sol.org.tr/haber/kilicdaroglu-erdoganin-3uncu-donem-adayligina-itirazimiz-yok-325356 diyerek, s a ç m a l a s ı n !..

 

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin, 7 Şubat 2022 Pazar günü Ankara Kızılcahamam’daki etkinliğinde konuşmuş “Bizim Cumhurbaşkanı adayımız nettir, o da Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır. İnanıyorum ki, 2023 yılının Haziran ayında yapılacak seçimde Sayın Erdoğan açık ara farkla seçimi kazanacak ve Cumhur İttifakı da yeni bir zafere imza atacaktır.

Sayın Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ilk Cumhurbaşkanı’dır. Ve tekrar aday olmasının önünde de herhangi bir engel bulunmamaktadır.

Şayet bu maksatlı ve mesnetsiz tartışma genişletilip, Sabih Kanadoğlu ve buna benzer kuşkulu isimler ortamı germeye kalkışırlarsa üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmekten kaçınmayız, çekinmeyiz, geri durmayız.

Nitekim Cumhurbaşkanı’nın en az üç dönem seçilebilmesi amacıyla gerekli yasal düzenlemenin yapılmasına var gücümüzle çalışır, bunu da başarırız.

Hiç kimse bulanık suda balık avlamasın, kutuplaşmadan rant devşirmenin hevesine kapılmasın, Sayın Erdoğan’ın önünü keseceğini zannetmesin, ham hayal peşinde de koşmasın.”

https://www.sozcu.com.tr/2022/gundem/devlet-bahceli-bizim-cumhurbaskani-adayimiz-nettir-6936901/?utm_source=dengage&utm_medium=push&utm_campaign=bah%C3%A7eliad&dn_send_id=1350&dn_channel=web_push demiş.

 

“Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle uyumlu, en geniş demokratik katılımın sağlandığı, toplumun her kesiminin önerilerinin dikkate alındığı, Başkanlık Sistemi’ni kurumsallaştıran yeni bir anayasanın hazırlanması konusunda çalışacak ve bu uğurda siyasi faaliyetlerini yoğunlaştıracaktır.”

http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4953/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin___Merkez_Yonetim_Kurulu_Merkez_Disiplin_Kurulu_ve_Milletvekill.html sözlerin de sahibi Devlet Bahçeli’ye sormak isterim:

“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” diyerek övgüler dizdiğiniz ucube sistemin tam adı “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” değil midir?

“Partili” sözcüğünü neden söylemiyorsunuz?

Eğer ucube sistem “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” değilse, 12’inci Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, AKP Genel Başkanı da olmaması gerekmiyor mu?

Yasalaşmasında ve yürürlüğe konulmasında yadsınamaz katkınız olan ve başından beri övgüler dizip durduğunuz ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nden vaz mı geçeceksiniz ki, “Başkanlık Sistemi”nden ve “Başkanlık Sistemi” için yeni bir anayasa hazırlığından söz ediyorsunuz?

“Sayın Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ilk Cumhurbaşkanı’dır. Ve tekrar aday olmasının önünde de herhangi bir engel bulunmamaktadır” dedikten sonra “Nitekim Cumhurbaşkanı’nın en az üç dönem seçilebilmesi amacıyla gerekli yasal düzenlemenin yapılmasına var gücümüzle çalışır, bunu da başarırız” dediğinizin ve böyle diyerek, çelişkiye düştüğünüzün, önceki sözlerinizi çürüttüğünüzün ayırtında (farkında) mısınız?

16 Nisan 2017’de yapılan halkoylamasıyla (referandumla) 18 maddesi yüzde 48.59 (23 milyon 779 bin 141) “Hayır oy”a karşılık, yüzde 51,41  (25 milyon 157 bin 463) “Evet oy”la değişen Anayasa’nın 101’inci ve 116’ıncı maddelerinde https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2017/02/20170211-1.htm yazılanları unuttunuz mu?

Dediğiniz gibi…

Madem, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin “ilk Cumhurbaşkanı”dır, bu, Anayasa’nın değişen ilgili maddelerinde neden yazılmamış, neden “1’inci Cumhurbaşkanı” demiyorsunuz, denilmiyor, “12’inci Cumhurbaşkanı” diyorsunuz, deniliyor, kayıtlarda böyle yer alıyor?

 

Bu sorularımdan…

Dün “Cumhurbaşkanı’nın 3. kez adaylıkla ilgili sorunu yok. Zaten ikinci adaylığı. Ben bu konuda bir makale yayınlayacağım.

“Hukuken hiç bir tartışma yoktur. 3 değil 2 kez adaylık söz konusudur. Hukuki boyutuyla ilgili olarak akademik çalışmayı ben yayınlayacağım. Hukuki sorun olmayacağını, tartışmaların bilgi eksikliğinden kaynaklandığını söyleyebilirim.” 

https://www.gercekgundem.com/siyaset/325346/erdogan-3-kez-aday-olabilecek-mi-tbmm-baskani-mustafa-sentoptan-makale-yaniti?utm_source=share-twitter diyen, Kamutay (TBMM) Başkanı –Tekirdağ AKP Milletvekili- Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Mustafa Şentop da payına düşeni alsın…

TÜRKİYE’MİZ DIŞINDA, DÜNYAMIZDA “BİR TANE BAŞKA ÖRNEK ÜLKE” VAR MI?!.

150 150 bakikarakol

Kıymetli okur…

Uzatmayacağım, kısa öz yazacağım.

Size 6 soru soracağım.

Lütfen bana yardımcı olur musunuz?

Olur, yazarsanız…

Sevinirim.

Beni mutlu edersiniz.

 

1’inci sorum:

“Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” diye ucube sistemle yönetilen, Türkiye’miz dışında, dünyamızda “bir tane” başka örnek ülke var mı?

 

2’inci sorum:

Seçim Yasası’ndan kaynaklanan büyük yanlışla, Milletvekili Genel Seçimi’nde yüzde 34 oyla 1’inci olan siyasi partinin 363 Milletvekili çıkardığı, Türkiye’miz dışında, dünyamızda, “bir tane” başka “örnek ülke” var mı?

 

3’üncü sorum:

Geçirdiği rahatsızlıktan, tedavisi hastanelerde günleri, ayları alan, doğrulamayan, adım atamayan hastanın, yıllardır seçim kazandığı bölgeden 1’inci sırada aday gösterildiği, kendisi tedavi görürken, adına, kızının, seçim çalışmalarını yürüttüğü ve seçilerek, “Milletvekili” sıfatını kazandığı, “Milletvekili Yemini”ne ise anca aylar sonra tekerlekli sandalyeyle Kamutay (TBMM) Genel Kurulu’na getirilip yemin ettiği, Türkiye’miz dışında, dünyamızda “bir tane” başka “örnek ülke” var mı?

 

4’üncü sorum:

Üçüncü sorumda anlattığım “hasta Milletvekili”, tedavisi hastane dışında, “özel bakım”la sürdüğü için, “Milletvekili Yemini”nden sonra Kamutay’a gelmeyerek ve “Milletvekili çalışmaları”na katılmayarak, yani “Milletvekilliği görevi”ni yapmadan, “aktif Milletvekili” gibi maaşını her ay düzenli aldığı, Türkiye’miz dışında dünyamızda “bir tana” başka “örnek ülke” var mı?

 

5’inci sorum:

Böylesi bir duruma tepki vermeyen, “devamsızlık”tan ötürü, “Bankamatik Milletvekili” diye de anılan “o Milletvekili’nin “Milletvekilliğini düşürmeyen” Kamutay Başkanı, Türkiye’miz dışında, dünyamızda “bir tane” başka “örnek ülke” var mı?

 

6’ıncı sorum:

1 Şubat 2022 Salı günü @farukakbas330 Twitter hesabından “Geçen ay 18.000 gelen elektrik faturamız, hamdolsun 42000 TL gelmiş. Haa özür dilerim, küsuratı da var, 42.033 TL. Sitem etme diyorlar, elinde yaptın boynunla çek. Bunun hiçbir izahı olamaz Sn. @RTErdoğan başkanım. Bilesin hayat yaşanmaz hale geldi” https://twitter.com/farukakbas330/status/1488570760591515652 diye yazan, gelen tepkilere “Yahu nasıl bir toplum olduk. İşletmeme gelen yüksek elektrik faturasına itiraz ettiğim için her kesimden hakaretlerin bini bir para. Evet ben Ak Partiye tamı tamına yirmi yıldır destek veriyor, vermeye de devam ediyorum Bu benim tercihimdir. Ama, yanlışları söylemek de hakkımdır” https://www.sozcu.com.tr/2022/ekonomi/42-bin-lira-fatura-gelen-akpli-esnaftan-erdogana-bilesin-hayat-yasanmaz-hale-geldi-6935178/ yanıtını veren iktidar partili seçmen, Türkiye’miz dışında, dünyamızda “bir tane” başka “örnek ülke” var mı?

AKP’NİN, 3 KASIM 2002’DEN 8 GÜN ÖNCE, SEÇİMDEN 1’İNCİ PARTİ ÇIKMASINI SAĞLAYAN VE NETLEŞTİREN CHP‘Lİ!..

150 150 bakikarakol

“Milli Görüş” çizgisinde olup kendilerini “yenilikçiler” diye tanımlayan siyasi kadrolar 14 Ağustos 2001’de “Adalet ve Kalkınma Partisi”ni (AKP’yi) kurdular.

Genel Başkanları, Recep Tayyip Erdoğan’dı.

AKP’ye “ABD projesi” dendi, deniliyor.

 

AKP, 3 Kasım 2002 Pazar günü yapılan Milletvekili Genel Seçimi’ne katıldı.

Bu seçimde, 10 milyon 808 bin 229 (yüzde 34.28) oyla 1’inci parti oldu, Seçim Yasası’ndan kaynaklanan yanlıştan ötürü- 363 Milletvekili çıkardı.

2’inci parti, 6 milyon, 113 bin 352 (yüzde 10.68) oy alan ve 178 Milletvekili çıkaran, “Bankamatik Milletvekili” sözcükleriyle tanımladığım Deniz Baykal Genel Başkanlığı’ndaki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) oldu.

 

Seçimden; Tansu Çiller’in Doğru Yol Partisi (DYP) 3’üncü, Devlet Bahçeli’nin Milliyetçi Hareket Partisi (MHP’si) 4’üncü ve Cem Uzan’ın Genç Parti’si 5’inci çıktılar ama üçü de yüzde 10’luk “ülke barajı”nı geçemedikleri için Kamutay’a (TBMM’ye) Milletvekili sokamadılar.

 

Bu üç partinin yüzde 10’luk “ülke barajı”na takılacakları, seçim sürecinin başlarında belliydi.

Seçimin CHP ile AKP arasında geçeceği de…

Ama çok az ayırtla (farkla) AKP’nin önde olabileceği öngörülüyordu.

Baykal’la Erdoğan’ın bir televizyon kanalında canlı yayında bir araya gelmelerinin ise seçimi kazananı net biçimde belirleyeceği ve belli edeceği konuşuluyordu.

Ve böyle bir yayının yapılması toplumca isteniyordu.

Dahası…

Eğer böyle bir yayın gerçekleşirse, kazananın “Deniz Baykal”ın ve “CHP”nin olacağına kesin gözüyle bakılıyordu.

Çünkü Deniz Baykal’ın söylem (hitap) gücüne, etkisine güveniliyordu.

“Deniz Baykal, Recep Tayyip Erdoğan’ı çiğ çiğ yer” diyenler bile vardı.

 

Derken…

İki Genel Başkanın tv canlı yayınında karşı karşıya gelmeleri gerçek oldu.

 

3 Kasım 2002’dan 8 gün önce, yani 25 Ekim 2002 gecesi CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’la AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kanal D TV’de Uğur Dündar sunumlu “Seçim Arenası”nda  https://www.youtube.com/watch?v=cBBtKcNTOWI&t=3s karşılıklı oturdular.

 

Deniz Baykal’ı soluna, Recep Tayyip Erdoğan’ı sağına alan Uğur Dündar, kendisinin ve izleyicilerinin sorularını iki konuğuna yöneltti.

 

İçte Türk halkı, dışta da başka halklar, özellikle de ABD, İngiltere, Avrupa Birliği, Rusya, Çin gibi emperyalist ülkelerin yöneticileri, uluslararası sirken sahipleri, onların elamanları bu canlı yayına kilitlenmişlerdi.

 

15-20 dakika sonra, söylem gücüne çokça güvenilen Deniz Baykal gitti, yerine “kem küm” eden, durmadan “ e e e” diyen, gırtlak temizleyip duran, siyasi rakibine ürkek ürkek bakan, pısırık, ödlek Deniz Baykal geldi!

Recep Tayyip Erdoğan kadar bilgi donanımında olmadığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) konusunda tam bir “hezimet” yaşadı!

 

Deniz Baykal, Recep Tayyip Erdoğan’ı değil, Recep Tayyip Erdoğan, Deniz Baykal’ı yemiş, bitirmişti, partisi AKP’yi iktidara taşımıştı!

 

AKP’nin, 8 gün sonraki 3 Kasım 2002 Milletvekili Genel Seçimi’nden 1’inci parti çıkacağı, Hükümeti kurup demokratik, laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yöneteceği, Deniz Baykal’ın çok büyük katkılarıyla 8 gün önceden fiilen netleşmişti!

 

Daha sonraki günlerde, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi yasağının kalkmasına “mesai harcayan” Deniz Baykal, 25 Ekim 2002 gecesindeki “Seçim Arenası”nda sergilediği “pısırıklığın” hesabını vermeli!

O hesap Deniz Baykal’dan sorulmalı!

Sorulmalı ki, Deniz Baykal, kimin, kimlerin adamı olduğu, hangi yanda yer aldığı açığa çıkmalı, önce CHP’liler, sonra bu yurdun dürüst, namuslu insanları bilmeli ve Deniz Baykal bu yurda, bu yurdun insanlarına daha fazla zarar vermemeli!

 

İlginç mi, rastlantı mı, bilemem.

Ama AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, kendisi ve partisi AKP için yadsınamaz hizmeti olan Deniz Baykal için “Virüs, işe yaramaz, düzeysiz, çirkin, seviyesiz, dönek, kaba, ahlaksız iftiracı, kayışları eskimiş, çamur, çete avukatı, mafya avukatı, hukuk dışı örgütlerin avukatı” https://www.korkusuz.com.tr/erdogan-hakaretlerinden-secmeler.html sözcüklerini etti.

 

Neredeeen nereye?!.

BAHÇELİ İSTEDİ DİYE AKAP İLE OLMADI, İSTESE DE AKP’DEN KOPAMAZ!.. AYNISI AKP İÇİN GEÇERLİ!..

150 150 bakikarakol

www.gercekgundem.com internet gazetesinde dün Grup toplantısını izledim’ diyen Hakan Aygün: Bahçeli’nin ‘titreyip kendine dönmesi’ an meselesi!” https://www.gercekgundem.com/siyaset/324558/grup-toplantisini-izledim-diyen-hakan-aygun-bahcelinin-titreyip-kendine-donmesi-an-meselesi başlığıyla yayınlanan “Flash TV Genel Yayın Yönetmeni Hakan Aygün, ‘Hakan Aygün’le Analiz’ programında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundu” spotlu haberin öznesi Hakan Aygün’ün, saat 18.00’da başlayıp saat 19.50’de biten Can Ataklı sunumlu Flash TV akşam ana haberinin ardından gerçekleştirdiği 10 dakikalık analizini ucundan irdelemeyeceğim.

 

www.gercekgundem.com internet gazetesinin haberine göre Aygün, 1 Şubat 2022 Salı geceki analizine, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi”nin (AİHM’nin) adını “Avrupa Terörist Hakları Mahkemesi” https://www.gercekgundem.com/siyaset/324581/mhpden-hdp-icin-verilen-ihlal-kararina-tepki-aihm-ismini-avrupa-terorist-haklari-mahkemesi-olarak-degistirsin diye değiştiren Genel Sekreter İsmet Büyükataman’a sessiz kalarak, “değişim”i onaylayan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye övgü yüklü sözcükle başlıyor:

//Bugün Bahçeli’nin rutine bindirdiği sert grup konuşmalarından birini dinledim… Bazıları garip bulabilir ama severim Bahçeli’yi, samimi bulurum, dürüst bulurum, vatansever bulurum… Sempatik gelir bana… Tüm konuşmalarını da bu ”pozitif önyargımla” dinlerim, hep ‘bir bildiği vardır ki böyle söylüyor” diye düşünürüm, anlamaya çalışırım… Mesela Ekmeleddin İhsanoğlu’nu CHP’nin başına ”musallat etmesi” önemli bir hamleydi… CHP’yi muhafazakar çevreyle barıştırmayı düşünmüş olabilir” dedim hep kendi kendime… CHP’nin dini muhafazarlık tarafında hep bir eksiklik vardır veya oradan üzerine gidilir hep ya, sanki o yaraya ”neşter atmak istedi” diye düşünmüşlüğüm vardır…//

Ve…

//Bahçeli mesela bugün yine çok sert konuştu… Ama ben Bahçeli’nin ”sert tavırları”na pek aldırmam, çünkü Bahçeli kendince gününe göre ayar verir, sonra ”ani dönüşler” yapabilir… Bugünkü HDP’lilerin öncüllerine en sert seslenişlerini yapıp, Meclis’in açılışında ise ”nezaketle ayağa kalkıp” Ahmet Türk ve benzeri Kürt milletvekillerinin ellerini sıkıp, ”merhabalaştığını” görmüşümdür… Bahçeli’nin sertliği, bir gün AKP’yi ve Erdoğan’ı vurur ama; gün gelir ettiği lafları siler, CHP’yi ve Kılıçdaroğlu’nu vurur bu kez… Bence kendince bir ”totolojisi” var…” biçiminde sürdürüyor. Sonra da “Bir gece ansızın, ”Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemini” önerip, AKP’nin tarafına geçmesinin de bir mantığı vardı kuşkusuz, hep bu mantığı anlamaya çalıştım… FETÖ’nün darbe girişimi gerçekleşmişti, AKP Kürtler ile açılım hayalleri peşinde koşuyordu… Bahçeli’nin ‘müdahale” zamanı gelmişti… ”AKP’ye daha doğrusu Erdoğan’a, ”Kürtlerle dans” seçeneği yerine, ”MHP’yle dans” seçeneğini sundu.. Kürtlerden doğacak boşluğu doldurma vaadi verdi… Böylece Erdoğan’ı hem ”İslam ümmetçiliğine” karşı hem de ”Kürt açılımına” karşı kontrole alacaktı… Evet o sıralar Akşener MHP’yi ele geçirme noktasına geldiği için kendi siyasi hesapları da vardı; bir taşla iki kuş vuracak, yargıdan Akşener aleyhine kararları da çıkartacaktı ama Devlet Bey’in ”devletlü” tarafını yine de ıskalamamak lazım..

Kendisini hep anlamaya çalışıyorum ya; Bahçeli hep şöyle düşündü; ”Elimdeki MHP’nin seçmen tabanı AKP’ye daha yakın… Ekmeleddin benim adayımdı, CHP’liler bile istemeye istemeye oy verdi, ama benim seçmenim gitti Erdoğan’a oy verdi… Demek ki AKP ile MHP arasındaki oy geçişkenliği daha fazla… Bu AKP’de gidici… Ben o tarafta durursam, AKP’den kaçan seçmen bana gelir!…” Böyle bir ”sanrıya” da kapıldı Bahçeli… Ama bu hesap tutmadı… AKP’yle  izdivacın MHP’ye yaramadığını, MHP’den kopup AKP’ye karşı muhalefete geçmenin ise İyi Parti’ye fazlasıyla yaradığını çok net görüyoruz… Biz görüyoruz da, Bahçeli ne kadar görüyor bilmiyoruz… Bu sorunun yanıtı çok önemli… Çünkü Bahçeli ”yeni bir şey gördü” mü, anında ”yeni bir pozisyona” geçebilir… Emin olun, her an geçebilir… Nasıl bir gecede, bizler ne olduğunu anlamadan bir gecede, ”Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” önerip, Erdoğan’ın yanına geçtiyse. Nasıl bir gecede Ecevit’in başbakanlığındaki ANAYOL-SOL hükümetini bitirdiyse, bir gecede de ”AKP ile izdivacı” bitirebilir… Bahçeli’nin bir gece titreyip, ne zaman kendisine döneceğini merakla bekliyorum… Çünkü, ne zaman ”aşırı iddialı” bir şekilde bir şeyin arkasında duruyorsa; ben anlıyorum ki, iç dünyasında büyük sıkıntılar yaşıyor ve ruh halini dışarı vermemek için ”çok daha net ve çok daha sert” bir dille taraftarlığını sürdürüyor… Çünkü söylediğine inanılmasını istiyor, ”yavaş tonda” konuşursa, kitlesini inandıramayacağını düşünüyor… Naçizane görüşüm, Bahçeli’nin ”titreyip kendisine dönmesi” an meselesidir…. Niye bu ”titreyip kendine dönme” lafını kullanıyorum? Ülkücü camianın efsane lafıdır: ”Ey Türk titre ve kendine dön!…” Türkçü-Turancı jargonun demirbaşıdır… Bahçeli’nin kimliği de, bu sloganın etkisiyle oluşmuştur… Önce ”titrer kendine döner”, sonra da titretir… Bahçeli’nin ”kişisel tarihine” bakarsak, hep görürüz bunu!// diye konuşuyor.

 

“Atatürk, Bilge Kağan’ın öğütlerini kendi dönemine uyarlamıştı…” tümcesini bitirir bitirmez,  “Sayın Bahçeli’nin de uyarlamasının zamanı geldi de geçiyor…” diyerek, Bahçeli’ye anımsatıyor.

 

//Bakınız, Bahçeli’nin önünde bugün sadece tek engel var… MHP’den kopan İyi Parti’nin, muhalefetin oluşturduğu Millet ittifakı’nda yer alması… CHP’nin de o süreçte milletvekili tasfiyesi yapıp, İyi Parti’nin seçimlere girmesini ve yok olmamasını sağlaması!… Bu psikolojik bir engel ama, aşılmayacak bir engel değil… Hele de ülke bu haldeyken hiç aşılamayacak engel değil…// dedikten sonra da, sözlerini şöyle bitiriyor:

//Bahçeli’nin yeni bir ”vites atması”nın zamanı geldi… Çünkü Türkiye’nin bugünkü en önemli sorunu, ”kutuplaşma”dır, eski Türk jargonuyla ”birliğini-dirliğini yitirmeye doğru” gitmesidir… Bahçeli’nin bu gidişatı görmemesi imkansızdır… Gelinen noktada ”Bilge Kağan’ın öğütlerini” dinlemek ve ”Bilge Kağan” gibi davranmak zorundadır… Bu ülkenin tüm liderleri, bu ülkenin çocuklarıdır… Çocuğa” bile ”hain” lafını kullandırtmakla, birbirimizi ”hain” olarak suçlamadaki ”ince çizgi” de aşılmıştır…

Kim kime göre hain, niye hain? Neler oluyor bize? ”Bilge Kağan’ın öğütlerini” niye yine unutur olduk? ”Ey Türk titre ve kendine dön” lafı, ne güzel bir laftır… Artık ”titreme ve kendimize dönme” zamanıdır… Ben Bahçeli’ye hala güveniyorum!//

 

Hakan Aygün, Devlet Bahçeli’ye varsın güvensin; ama “güven”den önce “tanıma”nın geldiğini usuna (aklına) koysun.

 

Anlıyorum ki, Hakan Aygün, Devlet Bahçeli’yi tanımıyor!

Tanıyor olsaydı, 12 Eylül 1980 faşist askeri darbede yakalanmayan, işkence görmeyen, cezaevine tıkılmayan, ceza almayan MHP’li, ülkücü kalmazken, tek Bahçeli’nin neden dışarda kaldığını bilirdi.

Şunları da:

Devlet Bahçeli istedi diye AKP ile olmadı!

Devlet Bahçeli istese de AKP’den kopamaz!

Aynısı AKP için geçerli!..

 

N O T : YARIN (4 ŞUBAT 2022 CUMA), GÜNDEM NE OLURSA OLSUN, 3 KASIM 2002 GENEL SEÇİMLERİNE BİR HAFTA KALA, AKP’NİN BİRİNCİ PARTİ OLACAĞINI KESİNLEŞTİREN OLAYI VE OLAYIN KAHRAMANINI YAZACAĞIM… 

“BALIK MASASINDAKİ KONUŞMALAR TUTANAK ALTINA ALINMIŞ MIDIR?” VE “YOLSUZLUK DEYİNCE AKLA ERDOĞAN GELİYOR”!..

150 150 bakikarakol

Dün Salı’ydı; Kamutay’da (TBMMde) grubu bulunan 5 siyasi partiden 3’ünün (CHP, MHP, HDPnin) grup toplantısı vardı.

 

Bugün şöyle yapacağım:

Bahçeli’nin alıntıladığım sözlerinin hiç birinin altına tek sözcük yorum yazmayacağım; sonra da, partim CHP’min başındaki “adı lazım değil”in grup konuşmasından bir paragraf sunacağım, yazımı bitireceğim.

 

Kamutay’da ilk konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli idi.

Bahçeli’nin Ne kadar yok sayılırsa sayılsın, hakikat günün birinde aynen bir mektup gibi inkârcıların eline ulaşacak, yüzlerini de kızartacaktır” sözü çok doğruydu.

Ama Bahçeli kimi gerçekleri öyle eğip büktü ki!

İşte:

// Türkiye sözü dinlenen, nazı çekilen, vakarına imrenilen, varlığına itibar edilen, ne diyeceği merak uyandıran saygın ve güçlü bir devlettir.

Türkiye’nin bölgesel ve küresel sorunlara müdahale edebilme kapasitesinden dolayı uykuları kaçanlar çıkabilir.

Meteoroloji uzmanları, bilim insanları günlerce İstanbul başta olmak üzere ülkemizin tamamında yoğun kar yağışının olacağını alarm zilleri çalar gibi duyurmuşlardı.

Birleşik Krallığın Türkiye Büyükelçisiyle 25 gün önce programlanan randevusunu saat gibi hatırında tutan İstanbul Belediye Başkanı, ne gariptir ki, ne gafilliktir ki, meteorolojinin uyarılarını bir türlü hatırlayamamış, aklına dahi getirememiştir.

Balığa tuz dökmüştür de, yollara tuz dökecek yönetim becerisini gösterememiştir.

Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenmiştir.

Kar göstere göstere gelmiş, İstanbul Belediyesi göre göre kara gömülmekle kalmamış, daha vahimi İstanbullu vatandaşlarımızı çileye ve çetin kış şartlarına mahkûm etmiştir.

İstanbul’a 8 saat içinde metrekareye düşen kar yağışı yaklaşık 60 kg civarında olmuştur.

İstanbul, İstanbul olalı böyle bir zillet, böylesi bir zulüm görmemiştir.

Liyakatsiz, layüsel ve lakayt bir siyaset tellalının elinde İstanbul ser sefil hale düşmüştür.

İstanbullu yolda kalmış feryat figan ediyor, trafik tıkanmış, hayat durmuş, Belediye Başkanı kendisine özel tahsisli kar küreme aracıyla balıkçıya gidiyor.

Bir büyükelçiyi 16 milyon İstanbulludan daha çok önemseyen bir şahsa Türk-İslam medeniyetin en büyük kenti nasıl emanet edilecek?

Bu kadar önem atfediliyorsa, söz konusu görüşmeden Dışişleri Bakanlığı bilgilendirilmiş midir?

Balık masasındaki konuşmalar tutanak altına alınmış mıdır?

Bize göre CHP’nin büyükelçilerle düşüp kalkması tesadüfü olmayıp, demokrasi dışı ve milli irade karşıtı bir arayış ve özlemin mahsulüdür.

Kar yağışını konuşmazlar, İstanbul’un dramını konuşmazlar, balıkçıyı konuşmazlar, ne var ki yüzsüzce mobeseyi dillerine dolamaktan da geri durmazlar.

Takip ediliyorlarmış, izleniyorlarmış, dinleniyorlarmış, geçin bunları, bırakın bu boş bahaneleri, şiddetli kar fırtınası varken balıkçı lokantasında ne aradığınızı, hangi gizli emellerin peşinden koştuğunuzu söyleyin.

Peki yeri ve zamanı mıydı büyükelçiyle protokol yemeğinin?

Mobese, yani kent güvenliği yönetim sistemi, toplumsal huzur, güvenlik ve asayişin sağlanması, suç ve suçluların takip ve tespiti açısından büyük bir imkandır.

Açığı olanların mobeseden şikâyet etmeleri gayet doğaldır.

İstanbul’da geçen hafta yaşanan rezaletlerin bir benzeri dünyanın herhangi bir ülkesinde vasat bulmuş olsaydı, o ülkenin belediye başkanı emin olunuz ki bir gün, bir saat, bir saniye bile koltuğunda oturamazdı.

Bizim dileğimiz Büyükşehir Belediye Başkanı’nın da görevinden affını bir an evvel talep etmesi ve gecikmeksizin, daha fazla hasara yol açmaksızın İstanbul’un önünü derhal açmasıdır.

Hz.Adem ile Hz.Havva’ya cahil demek bir sanatçı marifeti, demokratik bir hak, sıradan bir şarkı sözü olarak değerlendirilemez.

Herkes aksini söylese de Milliyetçi Hareket Partisi bu görüşte olamaz, bu ilkelliğe göz yumamaz, selin akıntısına kapılamaz.

Bir televizyon kanalında Sayın Cumhurbaşkanı’na en ağır hakaretleri sıralayan sözde bir gazeteciye sessiz kalanların, Trabzon’da bir çocuğun heyecanla söylediği sözlere ateş püskürmeleri ikiyüzlülüğün deşifresidir.

Dikkat buyurunuz, henüz 10 yaşında olan bu çocuğumuz Cumhurbaşkanı’na amca derken, Kılıçdaroğlu’na hain diye seslenmiştir.

Bu yavrumuzu bu noktaya getiren nedir? Böylesi bir tercihe zorlayan ve bunu da telaffuz ettiren gelişmeler nelerdir? //

http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4948/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_1_Subat.html

 

VE…

// Yolsuzluk deyince zaten senin adın baş sırada yer alıyor, en ön sırada yer alıyor. Yani bunu bilmeyen mi var yani? Sadece ben değil, bütün Türkiye, artı bütün dünya biliyor. Senin yolsuzluğunu bildikleri için çıktılar, sana dediler ki: “Bak kızdırma bizi, senin malvarlığını inceleriz ha!” Gıkı çıktı mı? Çıkmadı. Oysa ne demesi gerekirdi? Şunu: “Ben Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Cumhurbaşkanıyım. Benim bir onurum var, benim bir namusum var ve temsil ettiğim Türk milletinin bir onuru var. Eğer siz benim mal varlığımı incelemezseniz, namertsiniz” demesi lazımdı. Dedi mi? Demedi, diyemez, söyleyemez ama dediğim gibi yolsuzluk deyince zaten akla Erdoğan geliyor, bir başka kimsenin gelme şansı zaten yok. //

https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-1-subat-2022

 

N O T : 4 ŞUBAT 2022 CUMA GÜNÜ, GÜNDEM NE OLURSA OLSUN, 3 KASIM 2002 GENEL SEÇİMLERİNE BİR HAFTA KALA, AKP’NİN BİRİNCİ PARTİ OLACAĞINI KESİNLEŞTİREN OLAYI VE OLAYIN KAHRAMANINI YAZACAĞIM…  

 

AKP’NİN “AKİL İNSAN”I HÜLYA KOÇYİĞİT VE “KONUŞAN, YÜREKLİ, BİLGE KADIN” SEDEF KABAŞ’IMIZ!..

150 150 bakikarakol

Dün yandaş www.haberturk.com.tr internet gazetesinde “Hülya Koçyiğit’in ‘Fatma Girik’ anısı” https://www.haberturk.com/hulya-kocyigit-in-fatma-girik-anisi-hayranliktan-agladim-3330603-magazin başlıklı haberi okuyunca, 24 Ocak 2022 Pazartesi günü yaşama gözlerini kapayan, Türk Sineması’nın saygın oyuncusu, Türk siyasasının da saygın Belediye –Şişli- Başkanı Fatma Girik’in, 27 Ocak 2022 Perşembe günü İstanbul Şişli Belediyesi’nde düzenlenen “cenaze töreni”ne katılan ve orada bir konuşma yapa, sinemamızın “yandaş oyuncu”su Hülya Koçyiğit’in, basına yansıyan tümcesi usuma (aklıma) geldi.

 

O tümceye geçmeden, https://www.biyografi.info/kisi/hulya-kocyigit linkinden Hülya Koçyiğit’in biyografisini okumanızı isteyeceğim.

 

Hülya Koçyiğit, Fenerbahçe’deki futbol oyunculuğu bitiminde “iş insanı” olan, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının elini öpmek için hayli uğraş veren Selim Soydan’ın –büyük olasılıkla- etkisi ve katkısıyla 3 Nisan 2013’te AKP iktidarının açıkladığı “Barış Süreci’ni yönetecek 63 kişilik Akil İnsanlar” listesinde “Marmara Bölgesi Temsilcisi” sıfatıyla yer aldığından beri “tutkulu” ve “sadık AKP’li”dir.

 

“Hayır, olmaz, olamaz, olmamalı!” diyemem.

Ama…

Dünya lideri Kemal Atatürk, O’nun demokratik, laik Cumhuriyet’i, O’nun devrim ve ilkeleri karşıtı AKP’li Hülya Koçyiğit’in, meslektaşı merhum Fatma Girik’in tabutu başındaki konuşmasında “Her ne kadar farklı siyasi kulvarlarda olsak da biz, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı cumhuriyet kadınlarıyız” 

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/hulya-kocyigit-fatma-girikin-cenaze-toreninde-konustu-ataturk-ilkelerine-bagli-cumhuriyet-kadinlariyiz-biz-miydik-cozum-surecinin-akil-insani–503775h.htm tümcesini etmesi hiç gerçekçi ve inandırıcı değildir!

 

Hülya Koçyiğit’i bu tümcesinden ötürü, “aynı siyasi kulvarda oldukları”, gerçekçi ve inandırıcı bulurlar, hoş karşılamaz, aforoz mu ederler?!

Bilemem.

Ancak…

Düşündaşlarım, gerçekçi, inandırıcı bulurlar da, AKP’nin “minik serçesi” Sezen Aksu da olduğu gibi “sahiplenme”ye kalkarlarsa

Y a n a r ı m

Sedef Kabaş’ımızı, Sezen Aksu’nun çok gerisine düşürdüklerine yandığım kadar!.. 

 

Gelelim…

“Amansız Atatürk karşıtı Nagehan Alçı” adlı kadının, yandaş  www.haberturk.com.tr internet gazetesindeki köşesinde dün yayınlana Sedef Kabaş’a özgürlük” https://www.haberturk.com/yazarlar/nagehan-alci/3330612-sedef-kabas-a-ozgurluk başlıklı yazısı(!)na.

 

Sedef Kabaş’mızla ilgi anısına ve düşüncesine yer veren yazısı(!)nın kimi yerlerinde “zırvalayan” ve de “Kemalizm’in bu ülkedeki en sert muhalifi olan Ahmet Altan gibi aydınlara sempatisini çok açık ortaya koyan bir gazeteci olan Sedef Kabaş nasıl bugün militan derecede Kemalist ve ulusalcı bir kadın olarak algılanır? Ahmet Altan hayranlığından Uğur Dündar hayranlığına nasıl ve ne ara transfer olmuş olabilir?” sorularını soran, Sedef Kabaş’ımıza usunca “kara çalma”ya yeltenen Nagehan Alçı, yazısı(!)nı “Bu soruların Türkiye’yi anlamak bağlamında çok ciddi ele alınması ve cevaplanması gerekir ama başka bir yazı konusu olarak…” dedikten sonra Gelelim mevcut duruma… Sedef Kabaş’ın tutuklanmasını kesinlikle doğru bulmuyorum. Kullandığı üslup çirkin de olsa hakaret katalog bir suç yani tutuklanmayı gerektiren bir suç olamaz” paragrafıyla bitiriyor.

 

“Çirkin içerikli yazılar”a imza atıp duran yandaş Nagehan Alçı, Sedef Kabaş’ımızın tutuklanmasını –sözde- doğru bulmasa da, ben, tutukluluğun kısa sürmeyeceği, ikinci bir iş insanı Osman Kaval’a benzeri vakanın yaşanacağı kaygısı ve endişesindeyim!

Şundan:

İşin içinde, “konuşan, yürekli, bilge kadın” ve “derin kin, öfke” var!

 

Bu arada…

Önceki gün Trabzon’da 10 yaşındaki erkek çocuğunun siyasi amaçlı kullanılması…

O çocuğa, ülkenin ikinci büyük siyasi partinin Genel Başkanına “Hain” https://www.sozcu.com.tr/2022/gundem/erdogan-mikrofonu-verdi-al-bunla-soyle-6921442/ dedirtilmesi…

Hiç etik değil!..

Bu da…

Ülkede ve dünyada bir ilk!..