Posts By :

bakikarakol

KAMUTAY (TBMM) İÇİ, DIŞI MUHALEFET PARTİLERİ MİTİNGLERİNİ ORTAK YAPSINLAR!..

150 150 bakikarakol

20 Kasım 2021 Cumartesi günü Denizli’de dev mitinginden üç gün sonra (23 Kasım 2021 Salı) partisinin grup toplantısında özete 22 aydır, milletimizin arasındayım. Türkiye’yi, il il, ilçe ilçe geziyorum. Ve görüyorum ki milletimiz, kararını çoktan vermiş. Sayın Erdoğan ve arkadaşları için, artık yol görünmüş. Bavulları toplama vakti, artık gelmiş. Hareket saati, artık gelip çatmış. Bu vesileyle, Sayın Erdoğan’a iyi yolculuklar, emeklilik hayatında da başarılar diyorum. Milletimiz, asıl meselenin, Sayın Erdoğan’ın kendisi olduğunu gayet net görüyor. Mesela dış güçler, lobiler, Türkiye’ye birini gönderseydi ve bu kişi, bu ucube sistem sayesinde, bir şekilde başa gelseydi, sizce ne olurdu? Mesela Türkiye’yi zayıf düşürmek, milleti fukaralığa mahkum etmek için, ne gerekirse onu yapardı. Değil mi? Mesela Türk Lirası’nın değeri düşsün diye ne gerekiyorsa yapardı. Mesela Türkiye’ye sömürge muamelesi yapar, ‘Burada ucuz iş gücü var, gelin’ diye, yabancıları davet ederdi. Mesela Türk Milleti’ni, her geçen gün, daha çok borçlandırır, Türkiye’nin rekabet gücünü, sıfıra indirir, Türk şirketlerini, ayakta duramayacak hale getirir ve yabancılara kelepir fiyata peşkeş çekerdi. Değil mi? Sonra mesela Türkiye’nin en güçlü olduğu alanları çökertmek için çalışırdı. Türkiye’nin en büyük potansiyeli nerede? Tarımda. O zaman ne yapardı? Tarımı öldürmek için, tarım alanlarını imara açardı. Samanı, buğdayı, eti, ithal ederdi. Şeker fabrikalarını satardı. Düşük fiyat açıklayıp, çiftçileri borca sokardı. Sonra da, borçlu çiftçilerin elindeki arazileri, satın almak için uğraşırdı. Değil mi? Ezcümle; Türk parasını pul, Çiftçiyi kendine kul, Yolsuzluğu da, kendine yol ederdi. Değil mi? Tabi şimdi, bu zihin egzersizi ile Ak Parti iktidarı arasındaki benzerlikleri fark edenler, bizim bu arkadaşlara, her ayna tutuşumuzda yaptıkları üzere, yine bağırmaya başlayacak. Ne yani, sen Cumhurbaşkanına, ‘Dış güç mü diyorsun?’ diyecekler. Sen, Sayın Erdoğan’a, ‘lobilerin adamı’ mı diyorsun?’ diyecekler. Hayır. Ben diyorum ki, ‘Bir dış güç göreve gelse, ancak bunları yapardı.’ Gerisi benim değil, Sayın Erdoğan’ın sorunu. Türkiye’ye, ancak bir dış gücün ve lobilerin vereceği zararı vermişse, bu mesele, benim değil, Sayın Erdoğan’ın meselesidir. Şapkayı önüne alıp düşünmesi gereken de Sayın Erdoğan’ın bizzat kendisidir. Sonuçta, o dış güç, şayet birini göreve getirse, bir yerden sonra, ‘Artık daha fazla da kötülük etmeyeyim, maskem düşecek, foyam ortaya çıkacak’ diye çekinirdi. Ama Fiyaskoların Lideri Sayın Erdoğan, ülkeyi tamamen kendi doğal yeteneğiyle batırdığı için, ne utanıyor, ne sıkılıyor, ne de çekiniyor. Aynı rahmetli Başbuğumuzun söylediği gibi, ‘Beceriksizlikle ihanet arasında, kıldan ince bir çizgi vardır. Beceremediği halde makam, mevki işgal etmek, en büyük ihanettir.’ İşte o nedenle, kendisinin niyeti iyi midir, kötü müdür, artık bir önemi yok. Çünkü söz konusu devleti yönetmekse, cehalet ve ihanet aynı yola çıkar. Bu kadar basit. Ve bunun bedelini, ilk sandıkta, ziyadesiyle ödeyeceksiniz. Bundan şüpheniz olmasın. Bak Sayın Erdoğan, bu iş böyle olmuyor. Sen saçmaladıkça, olan, bu güzelim memlekete oluyor. Gel kendini de, milletimizi de daha fazla yorma. Daha fazla tadımız kaçmadan, getir sandığı, gerisini biz hallederiz” https://www.yenicaggazetesi.com.tr/iyi-parti-lideri-meral-aksenerden-flas-dolar-aciklamasi-erdogana-hangi-haberi-verdi-488845h.htm diye konuşan “Millet İttifakı”nın iki numarası İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’den sonra, Millet İttifakı’nın bir numarası partim CHP’min başındaki “adı lazım değil” önceki günkü (24 Kasım 2021 Çarşamba) CHP MYK’sını olağanüstü topladı.

Toplantı bitiminde de yaptığı basın açıklamasında benzer siyasi yergilerde bulundu ve özetleMilletimize gideceğiz. 4 Aralık Cumartesi günü Mersin’deyiz. 4 Aralık Cumartesi günü Mersinlilerle, Mersinlinin çiftçisiyle, işçisiyle, memuruyla, emeklisiyle, herkesle buluşacağız; sanayicisiyle, tüccarıyla herkesle buluşacağız. İhracatçısıyla, kamyon şoförüyle buluşacağız. Talebi göreceksin millet seçim istiyor. Kaçma kardeşim ya, demokrasilerde kaçmak olmaz. Kaçan insan zayıf iradeli insandır. Kaçan insan kibre teslim olmuş insandır. Kaçan insan demokrasiyi içine sindirememiş insandır. Kaçan insan korkak insandır. Niye korkuyorsun kardeşim ya, çıkacaksın milletin önüne” https://www.chp.org.tr/haberler/chp-lideri-kilicdaroglu-seni-ve-surekani-secime-zorlamak-icin-elimden-ne-geliyorsa-yapacagim dedi.

 

Bu sözler…

Hele de “Millet İttifakı”nın, “erken” ve ya “hemen seçim”i Türkiye’nin gündemine oturtmak, “iktidarı seçime zorlamak” için “meydanlara inmek, mitingler yapmak” kararı almak, “Cumhur İttifakı”nın ve “Cumhur İttifakı İktidarı”nın ağırına gitmiş olacak ki, ittifakın ve İktidarın sözcüsü gibi davranan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli dün partisinin Merkez Yönetim Kurulu’nu ve Merkez Disiplin Kurulu’nu ortak topladı; ardından, basın toplantısı yaptı, özetle şunları söyledi:

“Öyle bir vahim aşamaya gelinmiştir ki, terörist Demirtaş’ın sabah saatlerinde cezaevinden yayımladığı karanlık talimatlar akşamına Kılıçdaroğlu tarafından heyecanla telaffuz edilerek siyasi bir program haline dönüştürülmüştür. Bir terörist, bir suçlu, bir bölücü, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nu alenen yönetmeye, ona yön vermeye ve akıl hocalığı yapmaya başlamıştır. Terörist Demirtaş’ın 24 Kasım 2021 tarihinde, Meclis’te grubu bulunan partilerin başkanlarını ortak bir basın toplantısıyla hükümeti istifaya çağırmalarını, dahası yedi bölgede ortak miting yaparak derhal seçim istemelerini dayatması günün sonunda Kılıçdaroğlu tarafından benimsenmiş ve kabullenilmiştir. Cumhuriyet tarihinde böyle bir eziklik ve erdemsizlik hiç görülmemiştir. Kılıçdaroğlu’nun 24 Kasım 2021 tarihinde partisinin olağanüstü MYK toplantısından sonra yaptığı kokuşmuş açıklamaların referansı HDP’dir, terörist Demirtaş’tır, PKK terör örgütüdür. Ekonomik sorunları bahane göstererek ‘Haydi meydana’ diyen, 4 Aralık günü Mersin’de ilk mitingi yapacaklarını duyuran Kılıçdaroğlu, teröristleri hararetle selamlamıştır. Onların dikte ettiği ne varsa sahiplenerek sahaya inmeye karar vermiştir. Nitekim Türkiye’nin kaosa sürüklendiğini iddia eden müfteri Kılıçdaroğlu, asıl kaosu kendi içinde, kendi ittifakında, kendi vicdanında, kendi partisinde yaşadığını görmeyecek kadar körleşmiştir. Bize ‘Dilini yutmuş küçük ortak’ diyen Kılıçdaroğlu’nun ağzı, teröristlerin günahkar ağzıdır, aynı anda akıl hatırlatması yapması ise tamamıyla mantık kazası, makuliyet krizidir. Aklı tutuk, ahlakı uçuk, ar damarı çatlak siyaset köhneliği bellidir. Bu şahsın kimin diline sözcülük, kimlerin aklına refakatçilik yaptığı her şeyiyle belirgindir. Kararlılıkla ve ikazla hatırlatırım ki: Türkiye döviz sabotajlarına yenilmeyecektir. Türkiye küresel sermaye çetelerine, terör örgütlerine pes etmeyecektir. Türkiye faiz lobisine eğilmeyecektir. Türkiye hayat pahalılığına boyun eğmeyecektir. Türkiye zilletin uçurumuna asla çekilemeyecektir. Cumhur İttifakı alayını birden göğüslemeye, Türk milletinin bağımsızlık onurunu yere düşürmemeye yeminlidir. İçinde bulunduğumuz riskli süreç siyasi ve ekonomik beka mücadelesinin kahramanca, vatan ve millet sevdasıyla icrasını şart koşmaktadır. Sokaklara inerek hükümeti istifa ettirmeye, terörizmin ve yabancı güçlerin tetikçiliğine soyunarak ülkemizi felaket dolu bir mecraya taşımak isteyenlere asla izin, asla icazet verilmeyecektir. Demokrasi sokakta değil milletimizin iradesindedir, sandığın içindedir. Yasa dışı sol ve marjinal grupları sokağa sürüp milletimizin duyarlılıklarını ve sabrını test etmeyi aklından geçirenler bu gafil tezgahın, bu lekeli kumpasın sonuçlarına ağır şekilde katlanacaklardır. Türkiye sokakta bulunmamış, sokak meraklısı zillet ittifakına bırakılmayacaktır. CHP Genel Başkanı nereye giderse gitsin, milli nefesimiz ensesinde olacaktır. Darbe teşebbüsüyle yapamadıklarını, dövizle de başaramayacaklardır. Kılıçdaroğlu ve terörist yandaşlarının erken seçim ezberleri ise sonuçsuzdur. Cumhurbaşkanı ve 28’inci Dönem Milletvekili Genel Seçimleri 2023 yılının Haziran ayında yapılacak, mandacılarla, vesayetçilerle, statükocularla, hainlerle, millete tepeden bakan kimliksizlerle hesaplaşma bu tarihte olacaktır.” http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4916/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin___MYK_ve_MDK_Toplantisi__sonrasinda_yapmis_olduklari_kon.html

 

Bahçeli’nin özellikle şu “Yasa dışı sol ve marjinal grupları sokağa sürüp milletimizin duyarlılıklarını ve sabrını test etmeyi aklından geçirenler bu gafil tezgahın, bu lekeli kumpasın sonuçlarına ağır şekilde katlanacaklardır. Türkiye sokakta bulunmamış, sokak meraklısı zillet ittifakına bırakılmayacaktır. CHP Genel Başkanı nereye giderse gitsin, milli nefesimiz ensesinde olacaktır. Darbe teşebbüsüyle yapamadıklarını dövizle de başaramayacaklardır. Kılıçdaroğlu ve terörist yandaşlarının erken seçim ezberleri ise sonuçsuzdur” sözleri ne demektir?!

Tehdit, olacak kanlı olayların işareti mi?!

 

Olsa da…

Hayır, korkulmayacak!

 

Geç de olsa, sokağa çıkma, iktidarı seçime zorlama ve iktidara seçim kararı aldırma, yerinde, çok doğru karardır!

Ancak…

Her olasılığa karşı da ciddi önlemler almak gerekir.

 

Bana göre…

En etkili önlem, erken veya hemen seçimde içten, kararlı –Kamutay (TBMM) içi ve dışı- tüm siyasi partilerle dahası dernekler, sendikalar, başka demokratik kitle örgütleriyle sahaya inmek, ortak mitingler yapmaktır!..

AĞLATMALARINA KARŞIN BEN DE, AKŞENER İLE “ATANMAYAN ÖĞRETMENİMİZ”İN ELLERİNDEN ÖPÜYORUM!..

150 150 bakikarakol

Dün…

Dünya lideri Kemal Atatürk’ümüzün “Ulusları kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden yoksun bir ulus henüz ulus adını almak yeteneğini kazanmamıştır. Ona basit bir kitle denir, ulus denemez. Bir kitle ulus olabilmek için mutlaka eğiticilere, öğretmenlere gereksinim duyar. (1925, İzmir) sözüyle onurlandırdığı 24 Kasım Öğretmenler Günü idi.

 

Kendisi de uzun yıllar Tarih Öğretmenliği yapmış olan İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin dünkü grup konuşmasında, gene güne uygun bir eylem gerçekleştirdi.

AKP ağırlıklı Cumhur İttifakı İktidarı’nın çok yanlış genel siyasaları (politikaları) içinde yer alan Milli Eğitim siyasaları sonucu, aşırı gereksinim olmasına/duyulmasına karşın, atanmayan binlerce öğretmenden birini kürsüye çağırdı, konuşturdu.

Akşener, grup konuşmasının ortalarında “Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesillerimizin mimarları olan, ana kucağından, baba ocağından sonraki, ilk durağımız olan öğretmenlerimiz için, bizler ne yapıyoruz?

Koca bir hiç!” https://www.yenicaggazetesi.com.tr/iyi-parti-lideri-meral-aksenerden-flas-dolar-aciklamasi-erdogana-hangi-haberi-verdi-488845h.htm dedi, ekledi:

“İşte tam da o nedenle, Milletin Kürsüsü’nde bu hafta,

atanamayan öğretmenlerimizi dinleyeceğiz.

Bugün aramızda, atanamayan öğretmen bir kardeşimiz var.

Ekrem Demir aramızda.

Buyur Ekrem Öğretmenim, söz de, kürsü de senindir.”

 

Elinde çiçekle gelen ve çiçeği Akşener’e saygılı bir biçimde sunan atanmayan genç öğretmenimiz Ekrem Demir sözlerine “Bu özel günü canı gönülden büyük bir mutlulukla ve gururla kutlamak isterdim. 4 yıldır atanamayan, şu an bir markette çalışan, idealist bir öğretmen olarak neyi kutlayayım? Kutsal sayılan mesleğin itibarsızlaştırılmasını mı, öğretmenlerin göz göre göre ölüme terk edilmesini mi, emeklerimizin sömürülmesini mi, hayallerimizin yıkılmasını mı, bileğimizin hakkıyla kazandığımız sınavlardan mülakat denilen torpillerle elenmemizi mi, ana babalarımızdan harçlık istemekten utandığımız için ne iş olsa yapar hale gelmemizi mi? Neyi?”

https://halktv.com.tr/gundem/aksener-atanamayan-ogretmenin-elini-optu-654036h tümcelerle başladı.

Atanmadıkları için yaşamlarına son veren öğretmenleri anarken sesi titredi.

Titrek sesle “Bu ayıp, istihdama göre öğretmen yetiştirmeyen, hatta ihtiyacı kadar bile öğretmen atamayan iktidarındır” dedi.

Sonra da sözlerini, ünlü romancı Dostoyevski’nin “İnsancıklar” adlı kitabından, beni ağlatan şu tümceyle bitirdi:

“Çok tuhaftı, ağlayamadım ama ruhum paramparça olmuştu!”

Öylesine duygulu ve vurgulu söyledi ki!..

 

Ülkemizin, kötü yönetimden geriye gitmesine, gericiliğe savrulmasına, halkımızın fukaralaşmasına, paramızın pul olmasına vb ruhu gibi yüreği paramparça ben, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in, kürsüye çıkarıp konuşturduğu atanmayan öğretmenimiz, oğlu yaşındaki Ekrem Demir’in havaya kaldırdığı elini öpmesine, sonra bir anne, bir abla içtenliği ile sarmasına, dakikalarca öyle kalmasına; atanmayan genç öğretmenimizin de Akşener’e aynı içtenlik ve özlemle sarılmasına https://www.youtube.com/watch?v=WID5JPvRBHQ koptum!

Hüngür hüngür ağladım!

 

İnanır mısınız, şu anda yazarken bile ağlıyorum!

 

Ama…

Onur duyuyorum!

Ve…

Mutluyum!

 

Orada olsaydım, koşarak yanlarına gider, ikisinin de ellerinden öperdim!

 

Buradan öpüyorum.

Kabul buyursunlar!

 

Bana…

Özlemini çektiğim sevinci yaşattıkları için…

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e…

Atanmayan genç öğretmenimiz Ekrem Demir’e…

Teşekkür ediyorum!

 

Sorunların ve sıkıntıların gün aşırı arttığı ortamda, umut yüklü ne güzel bir eylemde bulundular, ne güzel bir görsel sundular!

 

Sağ olsunlar, var olsunlar…   

YETER ARTIK BİTSİN KARA SALILAR, HALK DERİN NEFES ALSIN, TÜRKİYE RAHATLASIN!..

150 150 bakikarakol

Dün TL’miz “Kara Salı”yı yaşadı!

Ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin patronlarından AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı önceki gün (22 Kasım 2021 Pazartesi) akşam saatlerinde “Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı” bitiminde yaptığı açıklamada “Allah’ın yardımı ve milletimizin desteği ile bu ekonomik kurtuluş savaşından da zaferle çıkartacağız”

https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/133567/-ulkemizi-buyutmek-guclendirmek-ve-kalkindirmak-icin-gece-gunduz-mucadeleye-devam-ediyoruz- diyerek, yanlışta kararlılık gösterirse…

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de partisinin dünkü grup toplantısında “Bize göre hükümetin izlediği ekonomi politikası doğrudur, bunun üzerinden polemik yaratmak, bittik, tükendik, yandık, mahvolduk demek felaket tellallığıdır, kötü niyetliliktir. (…) Tekraren söylüyorum: Erken seçim falan yoktur, seçim 2023 yılının Haziran ayında yapılacaktır” http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4912/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_metni_23.html sözlerini ederse…

Dolar, Euro, Sterlin ve başka yabancı paralar karşısında TL’mizin aşırı değer yitirmesi –ne acı gerçektir ki- doğaldır!

 

Bu anlayış çizgisindeki inatlık, TL’mizdeki değer yitiminin bugün de, yarın da, yarından sonra da vb süreceğinin işaretidir!

 

Muhalefetin, bu vahim durumu, geçen her saniye, dakika, saatte fakirleşen, yokluğa, açlığa sürüklenen vatandaşlara çok ama çok iyi anlatması, açık ve net “Bu duruma ‘Dur’ demek, bu durumdan çıkış, kurtuluş çok kolay. Her şey sizin elinizde. Yapacağınız çok basit: Size bu kara günleri yaşatanlara, o kıymetli oylarınızı götürüp vermeyeceksiniz” biçiminde anlatması gerekir.

 

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın, 13 Eylül 2021 Pazartesi sabahı Fox TV Kanalı’nda, İsmail Küçükkaya’nın Çalar Saat programında söylediği şu “Seçim günü geldiğinde açık bir farkla seçim kazanılırsa hiç kimse bir şey yapamaz. Açık farkla kazanmak gerekiyor seçimi. Uç uca olursa kırk türlü oyun olabilir” https://www.gazeteduvar.com.tr/babacandan-secim-uyarisi-acik-farkla-kazanmak-gerek-uc-uca-olursa-kirk-turlu-oyun-olabilir-haber-1534826 sözünü önemsiyorum, değerli buluyorum.

 

Millet İttifakı’nın buna odaklanmasını, seçmene yaşadığı, tanık olduğu gerçekleri çok güzel anlatmasını ve seçimi yüzde 10-15, hatta yüzde 15,5 arayla kazanmasını isterim.

 

Yeter artık bitsin ‘Kara Salı’lar, halk derin nefes alsın, Türkiye rahatlasın!..

NOT: 24 Kasım 2021 Çarşamba saat 00.58 itibarıyla Dolar 10.82, Euro 14.42

 

Bu arada…

Türk basınının yüz akı Genel Yayın Yönetmeni, köşe yazarı, gazeteci Abdi İpekçi’nin katili (katledilişi 1 Şubat 1979) ülkücü Mehmet Ali Ağca’nın kısa bir süre içinde yakalanmasında gecesini gündüzüne katan, CHP Genel Başkanı –merhum- Bülent Ecevit’in, Adalet Partisi’nden istifa eden 11 Milletvekili ile (5 Ocak 1978-12 Kasım 1979 arası) kurduğu 42’inci Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin İçişleri Bakanı, Adapazarı CHP Milletvekili, Hukukçu, 1934 doğumlu Hasan Fehmi Güneş dün 87 yaşında yaşama gözlerini kapadı.

Saygı duyduğum bir CHP’li ve siyasa (politika) adamıydı.

Ecevit Başkanlığındaki Hükümette Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı, “Bankamatik Milletvekili” diye tanımladığım, partim CHP’min bir önceki Genel Başkanı ve halen Antalya Milletvekili olan, ancak hastalığından kaynaklanan tedaviden ötürü Kamutay’a (TBMM’ye) gelemeyen, Milletvekili görevini yapamayan Deniz Baykal’ın, parti içinde ve siyasada kendine siyasi rakip gördüğü için, aylar önce gelen bir bilgiyi Başbakan Ecevit’e iletmeyerek, kurulan kumpasa kurbanı giden, aynı gün İçişleri Bakanlığı görevinden istifa eden, siyasada da yıpranan ama tez zamanda toparlanan, kaldığı yerden partisi CHP’ye ve Türk siyasasına hizmet eden Hasan Fehmi Güneş’i rahmetle anıyorum.

 

Ve bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü!

En başta…

Türk halkının ve dünya halklarının Başöğretmeni dünya liderimiz Kemal Atatürk’ümüzü, O’nun “Öğretmenler! Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızlar ister. Yeni nesli bu nitelik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir. En önemli ve feyizli görevlerimiz, milli eğitim işleridir. Milli eğitim işlerinde mutlaka muzaffer olmak lazımdır. Bir milletin gerçek kurtuluşu ancak bu suretle olur. Unutmayınız ki Cumhurbaşkanı bile sınıfta öğretmenden sonra gelir!” gibi sözleriyle onurlandırdığı, önlerinde saygıyla eğildiğim öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü en içten duygularla kutluyorum…

KAMUTAY’A (TBMM’YE) SİLAHLA VE KORUMA ORDUSUYLA GİRMEK!..

150 150 bakikarakol

Dün ilk defa haberim oldu ve çok şaşırdım, hala da çok şaşırıyorum!

 

Kamutay (TBMM) Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, İçişleri Bakanlığı’nın 2022 Yılı Bütçesi görüşülecekti.

İçişleri Bakanlığı’na “Bakan” sıfatıyla atanan “yüksek bürokratSüleyman Soylu, kurmaylarıyla birlikte geldi, yerini aldı.

Karşısında, muhalefet Milletvekilleri oturuyorlardı; aralarında, Sakarya CHP Milletvekili ve CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç da vardı.

 

Soylu, “10 bin Dolar siyasetçi kim?” yazılı kağıt pankartları masalarının üzerinde tutan Muhalefet Milletvekillerinin sözlü sorularına yanıt yetiştirdikten kısa süre sonra sinirlendi, sesini yükseltti, parmak sallamaya, ağır sözcüklerle suçlamalarda bulunmaya başladı.

Yakışır mı?!

Her nedense “Biz, şehit veriyoruz” dedi, durdu.

Verilen şehitleri, İçişleri Bakanlığı’nın 2022 Yılı Bütçesi görüşmelerinde söylemenin, hem de tekrar tekrar söylemenin anlamını ve gereğini kavrayabilmiş değilim!

 

Soylu, birden CHP grubu adına az sonra konuşacak Özkoç’a bakarak, “Ben konuşurken gülme” dedi, ekledi:

“Biz, şehit veriyoruz, sen gevrek gevrek gülüyorsun.”

Ortalık karıştı.

Soylu, salonu terk etti.

Komisyon Başkanı AKP’li Cevdet Yılmaz ara verdi.

 

Aranın ardından toplantıya katılan Soylu’nun Muhalefet Milletvekillerini kızdıran sözlerine karşılık sesler yükseldi, ortam yine gerildi.

Komisyon Başkanı Yılmaz’ın ve kimi Milletvekillerinin araya girmeleriyle sakinlik sağlandı, CHP grubu adına konuşmasını yapması için de Özkoç’a söz verildi.

İzlediğim kadarıyla, Özkoç’un, Soylu’ya yönelttiği belgeli her soru https://www.youtube.com/watch?v=zylK7bCiSZA, -tek sözcükle- harikaydı ve Soylu’yu, Soylu’nun şahsında AKP’yi, Cumhur İttifakı’nı, Cumhur İttifakı İktidarı’nı ciddi biçimde zora soktu.

Özkoç, sözlerini “Seni iki defa mahkemeye verdim. Ama mahkemeler bu ucube sistem nedeniyle senin yargılanmamana, benim susmama kanaat getirebiliyorlar. Ama bu yıkılacak ve bunların hesabını senden tek tek soracağız” https://www.gercekgundem.com/siyaset/313952/suleyman-soylu-ile-chpli-engin-ozkoc-arasinda-gerginlik-ben-konusurken-gulme-diyerek-komisyonu-terk-etti tümceleriyle bitirdi.

 

Verdiğim şu https://www.youtube.com/watch?v=4oHGggR24mk linki tıkladığınızda, Komisyon’un CHP’li üyelerinden, Konya CHP Milletvekili (…) Abdüllatif Şener’in konuşmasını dinlediğinizde, benim gibi siz de ilk defa, Soylu’nun, Kamutay Plan ve Bütçe Komisyonu’na, koruma ordusuyla geldiğini; korumaların, salonun perdeyle ayrılmış kısmında silahlarıyla bulunduklarını, çıkarılmalarını istediğini göreceksiniz.

 

İşte buna şaşkınım!

Kamutay’a, ana giriş kapılarından dahi Milletvekilleri tabancalarıyla giremezken, İçişleri Bakanlığı’na “Bakan” sıfatıyla atanmış “yüksek bürokratSoylu’nun, Kamutay’a, oradan Kamutay Plan ve Bütçe Komisyonu’na, silahlı korumalarıyla nasıl olabiliyordu?!

 

Dahası…

Bunu da, saygın gazeteci Fatih Ertürk’ün, Tele 1 TV’deki dünkü ilk yayınlanan “Habere Doğru” programında İyi Parti Grup Başkanı İsmail Tatlıoğlu (Bursa Milletvekili) ve Abdullatif Şener’in anlatılarından öğrendim ki, yalnız Soylu değil, silahlı koruma ordusuyla Kamutay’a, Komisyonlara gelen Bakanlıklara “Bakan” unvanıyla atanmış başka “yüksek bürokratlar” da varmış!

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay onlardan biriymiş!

Başlatan ise ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ne geçildikten sonra AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı imiş!

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, Kamutay’a her keresinde, çok kalabalık silahlı koruma ordusuyla gelirmiş!

 

Ertürk’ün, Kamutay yemekhanesinde, silahlarını duvara dayayıp yemek yiyen korumalar gördüğünü anlatması çarpıcıydı!

 

29 Mart 1989’da Kamutay’da Mehmet Abdurrezak Ceylan adlı Siirt Doğruyol Partisi (DYP) Milletvekili’nin tabancayla öldürülmesini anımsadım.

Ceylan gibi Siirt’ten DYP Milletvekili olan Zeki Çeliker ile Anavatan Partisi (ANAP) Milletvekili İdris Arıkan arasında çıkan Siirt yerel seçimleri konusunda tartışı kavgaya dönüştü. Ceylan da, Milletvekili hemşerilerini ayırmak isterken, patlayan silahla yaşamışını yitirdi.

Yanılmıyorsam, böyle bir gelişme üzerine Kamutay’a, silahla giriş yasaklandı.

Ve…

Anadolu Ajansı (AA) mahreçli 20 Temmuz 2017 günlü Meclis’te silah yasağı” başlığı ve “TBMM’nin bina ve arazisine silahla girmek yasaklandı”  

https://businessht.bloomberght.com/guncel/haber/1569345-meclis-te-silah-yasagi spotuyla basında yer alan haberde vurgulanan, sayısal olarak AKP ağırlıklı Kamutay’da alınan Kamutay Genel Kurulu kararı ve Cumhurbaşkanının onaylamasıyla yürürlüğe giren yasaya karşın, karar alıcıların, aldıkları karara uymamaları, Kamutay’a, Kamutay Komisyonlarına silahları ve silahlı korumalarıyla girmeleri nasıl yorumlanmalı?!.

“ADI LAZIM DEĞİL” BİLMEZ Mİ Kİ, BAŞÖRTÜSÜ “TÜRBAN” DEĞİLDİR, TÜRBANA “BAŞÖRTÜSÜ” DİYOR?!.

150 150 bakikarakol

Partim CHP’min ne yazık ki başındaki “adı lazım değil”, bir delinin kuyuya taş attığı ve 40 kişinin o taşı çıkarmaya çalıştığı gibi, ortaya, dini kavram “helalleşme”yi attı, o günden beri koca toplum bunu konuşuyor, tartışıyor!

Ülkenin ve halkın gerçek gündemleri altlara indi!

Hakkı var mıydı?!

Yetmezmiş gibi, yanlışını ha bir körükledi de körükledi!

 

AKP, MHP, yandaş basın, yandaş yalaka yazarlar, geveze konuşmacılar, aşırı muhafazakarlar mal bulmuş mağribi gibi adı lazım değil”in “helalleşme”sine dört elle sarıldılar, zevk ve mutlulukla doya doya kullanır oldular, kullanacak olacaklar da!

Neden kullanmasınlar ki?!

 

“Adı lazım değil” efendi Hazretleri (!), 18 Kasım 2021 Perşembe gecesi Haberturk TV Kanalı’nın Günden Özel Programı’nın 4 kişilik ekibini, saat 21.00’da başlayacak canlı yayın söyleşisi için CHP Genel Merkezi’ndeki salonda kabul etti.

Programın sunumcu yönetmeni (moderatörü) www.haberturk.com internet gazetesi yazarlarından deneyimli gazeteci Muharrem Sarıkaya.

Ekipte üç kadın var.

İkisi (Nagehan Alçı ile Nihal Bengisu Karaca) www.haberturk.com internet gazetesinin yazarı.

İkisinin arasında ise CHP’li ve yazar Elfin Tataroğlu.

Üçlünün tam karşısında, Sarıkaya’nın solunda “adı lazım değil”.

 

Linki https://www.youtube.com/watch?v=b3S2pLSBPJo tıklayıp izlediğinizde göreceksiniz, başladıktan hemen sonra 9 dakikalık reklam bitiminde, aralıksız 2 saat sürecek canlı yayının ilk sunumcu yönetmen Muharrem Sarıkaya’dan geldi:

“Helalleşme çağrınız toplumda önemli bir yer edindi. Siz daha önceden bu çağrıları yaparken ‘Toplumsal uzlaşma’, ‘Toplumsal barış’ veya ‘Bir arada yaşam kültürü’ gibi ifadelerle bu çağrıları yaptınız. Dini bir söylem olan ‘helalleşme’ deme gereğini duydunuz. Sizi buna iten neydi?”

Güzel soruydu.

Linki tıklayıp izlediğinizde, “adı lazım değil”in yanıtı gerçekçi ve inandırıcı hiç değildi.

Başörtü de başörtüsü dedi durdu!

Başörtüsü ile türbanı karıştıran siyasi, siyasi parti Genel Başkanı olur mu?

Siyasi sağ, muhafazakar ve ırkçı Milliyetçi ise olur; ama siyasi merkez sol ve de sınıfsal devrimci sol ise olmaz, olmamalı.

Bir merkez sol siyasi parti olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin başındaki muhterem “adı lazım değil” efendi hazretleri (!), bilgece, Anadolu kadınının başörtüsüyle, siyasi İslamcıların/dincilerin siyasi simge yaptıkları türbanı karıştırdı, türbana “Türban” deme yerine “Başörtüsü” dedi de dedi!

Üstelik…

Karşısında, türbanlı, türban altında boneli ve tesettür giyimli Nihal Bengisu Karaca oturuyordu.

Be hey Allah’ın kulu “adı lazım değil”, merhum annenin başına bağladığı başörtüsünü anımsa, sonra da karşındaki kara türbanlıya dikkatli bak, namusluca doğruyu söyle!

 

Türbana “Türban” demeyi bırakıp “Başörtüsü” diyenlerden Karaca anlatısının ardından, “adı lazım değil”den, helalleşme sözünün altını nasıl dolduracağını sordu.

“Adı lazım değil”in yanıtı “Başörtüsü yasağının doğru olmadığını İstanbul Belediye Başkanı adayı* iken Okmeydanı Mitingin’de söylemiştim. Onların acılarını anlamalıyız. Onların yaşadıkları sorunları anlamalıyız” oldu.

 

Helalleşmeyi, kucaklaşma sözcüğü ile tanımlayan (!) “adı lazım değil”in yüzüne, kendisinden, kamuda çalışan –türbanlıları kastederek- başörtülü kadınlarla ilgili net bir şey anımsamadığını söyleyen Karaca, “helalleşme iletisi”yle (mesajıyla) asıl ulaşmak istenilen kitlenin dindarlar olduğunu vurguladı ve özetle “Daha önce “Yaraladık” diye kabul ettiğiniz, işte başörtüsü meselesinde, okuyamamış, çalışamamış kişiler” dedi, “Çok net soracağım ve sizden rica edeceğim çok net cevap isteyeceğim” tümcesini ekledi, sordu:

“Evet geleceği beraber kuracağız. Evet yaraları saracağız. Bunda bizim üzerimize düşen pay neyse yapacağız. Bununla ilgili özeleştirimizi de yaparız ve biz iktidara gelirsek, -muhtemel bir iktidar profili değişimi olursa, liyakata sahip olma koşuluyla elbette- başörtülü bir Çevre Bakanı olur, elbette başörtülü bir Adalet Bakanı olur, neden olmasın… Bunu diyebiliyor musunuz?”

“Adı lazım değil”den yanıt:

“Neden olmasın. Hayır, neden olmasın? Bizim Parti Meclisi’nde var zaten. Yani İl Başkanlarımız var.”

Karaca bu kez “Yani bu mümkündür bizim yönettiğimiz ülkede?..” diye sordu ve “adı lazım değil”den “Elbette” yanıtını alınca “Bu absürt bir durum değildir, diyemiyorsunuz?” sorusunu yöneltti.

“Adı lazım değil”in yanıtı “En Ufak bir endişeniz olmasın. Bunu da bir tarafa yazın. Göreceksiniz” olunca, Karaca, almak istediğini elde eden hoşnutluğuyla “Tamam” dedi, sustu.

Ama “adı lazım değil” sürdürdü:

“Çünkü şöyle: Hem söyleyip hem yapmamak, ‘Bu samimi durmamak’ demektir. Benim temel özelliğim, söylediğim sözlerin arkasında durmaktır. Ben samimi bir insanım. Yani yapacağım şeyi söylerim, yapmayacağım şeyi de ‘Ben bunu yapmam’ derim. Bana göre, Türkiye bunu çoktan aştı. Beni dahi aştı. Yani toplumun her kesimi artık bu olayı, tartışmanın tamamen dışına çıkarmış vaziyette. Benim temel hedefim, biz, geleceğe yaraları kaşıyarak değil, daha güzel gelecek inşa edelim. Bunu söylüyorum aslında.”

 

Ah, kılık kıyafeti de içine alan Devrim Yasaları’nı yok sayan, dünya lideri Kemal Atatürk’e, O’nun Türkiye’sine, O’nun devrim ve ilkelerine, O’nun Cumhuriyet Halk Partisi’ne ihanet eden “adı lazım değil” seni ah!

 

Gerçek CHP’lilerin, partimiz CHP’mizin ne yazık ki başındaki “adı lazım değil”in usuna (aklına) helalleşmeyi sokanın, ona, bu sözcüğü ettirenin kim veya kimler olduğunu tez zamanda bulup çıkarmak, paylaşmak sorumluluğu, görevi var.

Benim usumdan bir danışman geçiyor!

Adını açıklayamam.

O, danışman olduktan sonra “adı lazım değil”, merkez sağa, oradan muhafazakar kesime savrulur oldu!

Baksanıza…

Ağzından her geçen gün, güzel Türkçe’mizden sözcükler değil, muhafazakar camianın kullandığı ve de kullandırdığı sözcükler patır patır dökülüyor!

Son örneği:

Dün saat 11.33’te @kilicdarogluk hesabından gerçekleştirdiği paylaşımında “Sabah Selvi Hanım ile pazar alışverişimizi yaparken, pazarcı esnafı ile de sohbet etme imkanı buldum. Zaten biliyorsunuz gıda durumlarını, tekrar etmeye gerek yok. Korkuya mahal yok, çözeceğiz inşallah.”

https://twitter.com/kilicdarogluk/status/1462338337956581376  

diye yazdı.

Yenidir!

Pek yakında inşallah sözcüğü ağzından eksik olmayacak!

Maşallah’ı da ekledi mi -ki ekleyecek- tamamdır!

Vah ki vah!..

*29 Mart 2009 Yerel seçimlerinde

PERŞEMBE’NİN GELİŞİ, ÇARŞAMBA’DAN BELLİ OLMUŞTU!..

150 150 bakikarakol

Eli öpülesi Anadolu Halkı’nın çok güzel, çok doğru bir sözü var:

Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan bellidir!

Önceki gün (17 Kasım 2021 Çarşamba) ve dün (18 Kasım Perşembe) aynısı oldu!

Çarşamba günü AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, partisi AKP’nin grup toplantısındaki konuşmasının bir yerinde –HELALLEŞME ZIRVALIĞI başlıklı yazımın girişinde paylaşmıştım- özetle şöyle diyordu:

Faiz sebeptir, enflasyon neticedir. Biz faiz belasını bu milletin sırtından kaldıracağız. Biz faize kesinlikle milletimizi ezdirmeyiz. Bunu kabulleneceğiz, bunun başka çıkışı olamaz. Hâlâ kalkıp da bu yolda, bu mücadelede beraber yürüdüğümüz arkadaşlarımızdan faizi savunanlar, kusur bakmasınlar. Bu yolda ben, faizi savunanla beraber olamam, olmam.

… faiz, aşağılara çekilmişken tamam da bizim arkadaşlarımıza ne oluyor ki onlar faizi savunur hâle geliyorlar? Enflasyonun buralarda ne hâle geldiğini görüyorsunuz. Peki, bizim arkadaşlarımıza ne oluyor? Bu görevde olduğum sürece faizle mücadelemi sonuna kadar sürdüreceğim ve enflasyonla mücadele mi de sürdüreceğim.” https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/133533/-turkiye-tarihinde-hic-olmadigi-kadar-buyuk-bir-cazibe-merkezi-h-line-gelme-yolunda-emin-adimlarla-ilerlemektedir-

 

Bir gün sonra yani Perşembe günü Merkez Bankası toplanacak, faiz kararını açıklayacaktı.

Ve o gün geldi.

Yani dün.

Merkez Bankası toplandı.

“Karar saat 14.00’da açıklanacak” denildi, 6 dakika gecikmeli açıkladı.

 

Perşembe günü açıklanacak kararın yönü, Çarşamba günü AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının sözlerinden belli olmasına karşın, başta ekonomistler, uzmanlar “Faizleri düşürmeyin” diye adeta yalvardılar.

D i n l e m e d i l e r !

6 dakika geç açıklaması, usa (akla), “Kimlere para kazandırıldı?!” içeriğinde sorular getiren Merkez Bankası, politik faizi 2 puan değil, 1 puan düşürdü; 10 TL 60 Kuruş (eski parayla 10 milyon 600 bin TL) olan 1 ABD Doları, 11 TL 70 Kuruş’a (11 milyon 700 bin TL’ye) fırladı.

Burada durmayacak!

Merkez Bankası, Aralık ayındaki toplantısında faizi 1 puan gene düşürecek!

Türk Lirası’nın, tüm yabancı paralar karşısındaki değer yitirmesini, örnekleme yaptığımız Dolar’ın kaç TL olacağını siz hesaplayın.

 

Ekonomistlerin, uzmanların sunumlarından anlıyorum ki…

TL’nin Dolar yitirmesi durmayacak!

Ocak, Şubat, Mart, Nisan, Mayıs 2022’de de, dahası faiz tek haneye, 6-7 TL’ye ininceye kadar sürecek!

Varın TL’mizin yabancı paralar karşısındaki değerini öngörün!

Ben öngörüde bulunmak istemiyorum!

 

Faiz sebeptir, enflasyon neticedir. Biz faiz belasını bu milletin sırtından kaldıracağız. Biz faize kesinlikle milletimizi ezdirmeyiz” sözlerinin ardından, iş adamlarına “Hani sen düşük faizle kredi istiyordun? Hadi gel işte al, niye almıyorsunuz?” sorularını yönetten ve “Ben, bu iş adamlarını da anlamıyorum. Ondan sonra bir araya geliyorlar, TÜSİAD’ı, vesairesi, yüksek faizden bahsediyorlar. Siz nasıl insansınız? Eğer sen iş adamıysan, yatırımdan yanaysan buyurun işte size kredi, düşük faizle. Hadi alın krediyi de yatırım yapın. Ben sizden yatırım, istihdam, üretim, ihracat istiyorum. Hadi gelin bunları yapın. O zaman kaçıyorlar. Bunlar nasıl iş adamı? Türkiye’nin en büyük iş adamlarıymış. Ondan sonra da bize sallıyorlar. İstediğiniz kadar sallayın, tutmaz. Çünkü biz bir şeye inandık; bu ülkeyi kalkındırmak için hangi kuruluş olursa olsun, TÜSİAD’ı, şusu, busu vesaire dürüst olacaksınız, dürüst. Sıkıştığınız zaman hemen kapıyı çalacaksınız, işi yoluna koyduktan sonra da kalkıp iktidara sallayacaksınız, yok öyle 25 kuruşa simit” diyen AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, faizlerin indirilmesinde neden bu kadar ısrarlı?! 

İki neden görüyorum:

Biri dış, diğeri iç kaynaklı.

Dış kaynaklıda…

AKP’nin kuruluşundaki dış etkenlere ve o etkenlerle varılan mutabakata bakmak gerek.

İç kaynaklıda ise…

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı da, 19 yılın sonu, 20 yılın başlarında, sona gelindiğini, erken veya gününde yapılacak seçimde sandıktan çıkamayacaklarını gördüğünü…

Bir dahaki seçimde, daha güçlü gelmek için, Millet İttifakı İktidarı’na, parası pul olmuş, iç-dış borcu tavan yapmış, ekonomisi uçuruma yuvarlanmış vb bir Türkiye bırakmak, Millet İttifakı İktidarı’nda, kendilerinin ve kendilerinin de içinde yer aldığı Cumhur İttifakı İktidarı’nı aranır hale getirmek siyasasını (politikasını) güttüğünü…

D ü ş ü n ü y o r u m .

 

“Helalleşme” zırvalığıyla uğraşan Millet İttifakı, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının böyle bir siyasa güdeceği olasılığı üzerinde duruyor mu?

Duruyorsa, önlem siyasası, stratejisi belirledi mi, belirleyecek mi?

Bilmiyorum.

70’li yıllarda “Umut Ecevit”i, sağ ve sağ uç partilerin nasıl limon gibi sıktığını anımsatmak isterim!..

HELALLEŞME ZIRVALIĞI!..

150 150 bakikarakol

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, partisinin dünkü grup konuşmasındaki Önümüzdeki yıldan itibaren ferahlamaya başlayacağız. Faiz sebeptir, enflasyon neticedir. Bunu farklı yere çevirme gayretine girenlere diyorum ki boşuna uğraşmayın. Biz faiz belasını bu milletin sırtından kaldıracağız. Biz faize kesinlikle milletimizi ezdirmeyiz. Bunu kabulleneceğiz, bunun başka çıkışı olamaz. Salgın döneminde tüm ülkeler kepenkleri indirirken bizim yatırımlarımıza kesintisiz devam etmemiz, açılıştan açılışa, temel atmadan temel atmaya koşmamız bunun en somut örneğidir, ispatıdır. Hâlâ kalkıp da bu yolda, bu mücadelede beraber yürüdüğümüz arkadaşlarımızdan faizi savunanlar, kusur bakmasınlar. Bu yolda ben, faizi savunanla beraber olamam, olmam.

Şu anda dünyaya bakalım. ABD’ye, Batı’ya, İsrail’e bakın. Bütün bunlarda faiz, aşağılara çekilmişken tamam da bizim arkadaşlarımıza ne oluyor ki onlar faizi savunur hâle geliyorlar? Enflasyonun buralarda ne hâle geldiğini görüyorsunuz. Peki, bizim arkadaşlarımıza ne oluyor? Bu görevde olduğum sürece faizle mücadelemi sonuna kadar sürdüreceğim ve enflasyonla mücadele mi de sürdüreceğim.” https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/133533/-turkiye-tarihinde-hic-olmadigi-kadar-buyuk-bir-cazibe-merkezi-h-line-gelme-yolunda-emin-adimlarla-ilerlemektedir- sözleriyle, bugün toplanacak Merkez Bankası’nın alacağı faiz kararına yön verirken, Türk Lirası’nın, yabancı paralar karşısında büyük oranda değer yitirmesi hiç iyi olmadı.

(Merkez Bankası toplantısında, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının yönlendirmesi doğrultusunda faiz düşürülürse, paramızın yitireceği değeri düşünmek istemiyorum.)

Ama…

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının yukarıda alıntıladığım sözleri, Türkiye’yi, suni helalleşme gündeminden çıkardı, kendi gerçek gündemine kavuşturdu.

 

Tanrı aşkına, partim CHP’min başındaki “adı lazım değil”in, 13 Kasım 2021 Cumartesi günü evinden çekip @kilicdarogluk hesabından paylaştığı helalleşme videosu da neyin nesi?!

“Adlı lazım değil” durup dururken, neden böyle işe girdi?!

Bu usu (aklı) ona, kim, kimler verdi?!

Hadi birileri böyle bir zırvada bulundu, “adı lazım değil” nasıl kandı?!

Demek ki, aynı düşüncedeler!

 

Bu helalleşme videosundaki sözleriyle, önceki gün grup konuşması bitiminde okuduğu “Türkiye’ye mektubu”nu, yazımın sonunda alt alta tam metin olarak, bilginize sunuyorum.

 

Neden, Arapça sözlük Helalleşme?!

Belli ki, helalleşme zırvalığını öneren veya önerenler, “adı lazım değil”in, CHP’ye yerleştirdiği devşirme CHP’lilerdir!

“Adı lazım değil”in kendisi de, özde devşirme CHP’li değil midir?!

Olmasaydı…

“Benim liderliğini yaptığım partinin de geçmişte yarattığı derin yaralar vardır. Uzun süredir de önce bu yaraları yaratan o sistemi değiştirmekle uğraştım. Şimdi ise dışarıya dönme zamanı. Ben bu yaraların kapanması için helallik isteme, helalleşme yolculuğuna çıkıyorum. Geçmişte kırdığımız, korkuttuğumuz topluluklarla, bireylerle, farklı hayat tarzlarının temsilcileriyle buluşmaya başlayacağım” https://www.chp.org.tr/haberler/chp-lideri-kilicdaroglu-yaralarin-kapanmasi-icin-helallesme-yolculuguna-cikiyorum sözlerini eder miydi?!

Bu sözler, CHP’ye, CHP’nin geçmişine, gerçek tüm CHP’lilere, en başta da CHP’nin kurucusu dünya lideri Kemal Atatürk’e ihanettir!

 

Bir ihanetçinin, biz gerçek CHP’lilerin partisinin başında bulunması yürek yaralayıcıdır, büyük ayıptır, büyük utançtır!

 

Bir de, arlanıp sıkılmadan kendinden lider diye söz eder!

“Adı lazım değil” lider kin, sen kim?!

Lider olsaydın…

CHP’nin ve Türkiye’nin tarihini bilirdin; CHP’yi suçlu sandalyesine oturtmazdın; Arapça sözcükler değil, Türkçe sözcüklerle konuşurdun; dincilerin dilleriyle değil, Türk halkının diliyle konuşurdun; “Ben, ben” deyip durmaz, bencillik yapmazdın; partiyi bağlayıcı kararlarda Parti Meclisi’nin bilgisine başvur, “Ben Genel Başkanım” deyip tekil davranmazdın; hasta yatağındaki adamı Milletvekili listesine yazmazdın ve tedavisi sürdüğü için Milletvekili görevini yapamayan bu adamı partide “Milletvekili” diye tutmazdın; Genel Başkanı olduğun CHP’nin ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu dünya lideri Kemal Atatürk’e “Kefere Kemal” diyen devşirmeyi CHP’ye getirmezdin, CHP’den Milletvekili yaptırmazdın; Tekke ve Zaviyeler yasağı kalkmalı” diyeni CHP’ye taşımaz, Milletvekili ve “Genel Başkan Yardımcısı” yapmazdın; “Fetullah Gülen, bu ülkenin fenomenidir” diyen amansız CHP karşıtını kendine danışman etmez, yetmemiş gibi İstanbul İlçelerinden birinden Belediye Başkan adayı göstermezdin; “… başı kapalı kızlarımız…” diyerek Kılık Kıyafet Devrim Yasaları’na karşı suç izlemezdin; para spekülatörü Soros’un Türkiye’deki vakfının kurucularından olmazdın vb!

Daha sayayım mı?

 

( Bu arada; dün de, Manisa CHP Milletvekili ve CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Kamutay’da (TBMM’de bir basın toplantısı düzenledi, “helalleşme”yi hararetle savundu, “Başörtüsü yasağına karşı eylem yapan kardeşlerimizin yanında yer almış biri olarak…” diye bir söz etti. Çok ayıp! Siyasi İslamcıların siyasi simge yaptıkları “türban” ile Anadolu kadınının başörtüsünü eş tutmasına, karıştırmasına bir başka ayıp! Özgür Özel’e yakıştırmadım, yazıklar olsun!)

 

Lütfen Mayıs 2010’u anımsayın…

Şimdinin “Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal, CHP Genel Başkanı idi ve seks kasetiyle istifa etmek zorunda kaldı.

Yerine, AKP’lilerin yolsuzluk dosyalarıyla ortalığı toz duman eden, 1 numaralı siyasi gündem adamı “adı lazım değil”, olağanüstü Kurultay’la CHP Genel Başkanlığına geldi.

Yeni Genel Başkanın rüzgarı, yurt genelinde müthiş esiyordu.

Biz CHP’liler derin soluk almış, rahatlamıştık, morallerimiz yüksekti ve çok mutluyduk.

Bir önceki Genel Başkandan kalan miskin, umutsuz havanın yerinde yeller asıyordu.

Gelin görün ki, kısa bir süre sonra “Adı lazım değil” öyle siyasi söylem ve eylem yanlışları yaptı ki!

O olumlu hava terse döndü!

 

Aynısı, 13 Kasım 2021 Cumartesi günü oldu.

“Adı lazım değil”, helalleşme videosu paylaştı, bir süreden beri Millet İttifakı’ndan yana esen rüzgar, kendi ekseninde zayıfça döndü durdu!

Neyse ki, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, girişte paylaştığım sözler edince, rüzgar Millet İttifakı’ndan yana hafif hafif esmeye başladı.

 

“Adı lazım değil”, 11 yıl önceki siyasi söylem ve eylem yanlışları ile AKP’ye, AKP iktidarına yaptığı yardım ve yataklığın ya da AKP’nin, AKP iktidarının değirmenine su taşımanın aynısını 11 yıl sonra Helalleşme Videosu ve Türkiye’ye Yazdığım Mektup” dediği mektupla yaptı!

 

“Adı lazım değil”, ilkin Anıtkabir’e gitsin, dünya lideri Kemal Atatürk’ümüzden, ardından gerçek CHP’lilerden özür dilesin, erken veya günündeki seçimlerin bitiminde CHP Genel Başkanlığı’ndan ve CHP’den istifa edeceğinin sözünü versin.

Sakın ola, sözünü tutmamazlık e t m e s i n ! . .

 

HELALLEŞME VİDEOSU

Sevgili halkım, merhaba. Güzel bir cumartesi gününde evime hoş geldiniz…
Uzun süredir düşündüğüm bir konuyu sizlerle samimi bir şekilde konuşmak istiyorum. Hepimizin artık malumu. Önemli bir değişim kapıda. İktidar değişiyor. Ancak iktidarlar hep değişti, ama bu ülkenin makus talihi hiç değişmedi. İşte bu yüzden hayatımın bu aşamasında iktidara gelmekten çok daha önemli bir vizyonum var. Bu ülkenin bu makus talihini değiştirmek istiyorum.
Evet, gitmekte olan bir iktidar var. Korkunç bir enkaz bırakarak gidiyorlar. Malum demokrasiyi yok ettiler, devletin kurumlarını yok ettiler, halkı sefalete sürüklediler. Peki bunca olandan sonra sadece iktidarı değiştirmek yetecek mi bize? İktidarlar değiştikçe neden bu ülke gerçek bir demokrasiden ve müreffeh bir toplumdan sürekli uzaklaşıyor?
Bakın, açık konuşacağım. Sadece AK Parti iktidarından bahsetmiyorum. Biz dahil geçmişte tüm iktidarlardan bahsediyorum. Neden bu devleti, her gelen iktidar sürekli yıpratıyor? Bunun önemli bir nedeni var. Ülkemiz yaralı insanların ülkesi. Farklı topluluklar, çok farklı yaralar taşıyor. O kadar ağır yaralarımız var ki ruhlarımız acı çekiyor. O kadar incinmişiz ki hiçbirimiz geleceğe bakamıyoruz, geçmişe takılı kaldık. Her iktidara gelen de bu yaraları kullandı, istismar etti, derinleştirdi. Tarihimizde de bunu en çok AK Parti hükümetleri yaptı. İnsanları birbirine düşürdü, nefreti körükledi, halkımız kavga ettikçe, bir grup insan zenginleştikçe zenginleşti. Bunun hesabını da verecekler tabii ki. Ancak Kemal Kılıçdaroğlu olarak bana sadece iktidarı devralmak yetmiyor. Ben ülkeme bir miras bırakmak istiyorum. Bu ülkenin artık huzura kavuşmasını ve önüne bakabilmesini istiyorum. Ben bundan sonraki 100 iktidarının da bu ülkeye ve insanına iyi gelmesini istiyorum.
Özetle sevgili halkım; ülkemizin iktidarlardan çok şifaya ihtiyacı var. Geçmişten gelen küskünlüklere ve öfkeye bağlı kalmaya devam edersek, ülkemiz bu felaketleri gelecekte de yaşamaya mahkum olacak.
Sevgili halkım, düşündüğümüzden daha güçlüyüz biz. Düşündüğümüzden çok daha cesuruz biz. Geçmişin arabalarıyla hiçbir yere gidemeyeceğimizi artık biliyoruz. Onun için artık helalleşme zamanıdır. Ne pahasına olursa olsun, toplumsal ilişkilerimizi güçlendirmek ve yaralarımızı iyileştirmek için geçmişte yapılan hataların sorumluluğunu almayı ve bunlar için birbirimizden helallik istemeyi bilmeliyiz.
Benim liderliğini yaptığım partinin de geçmişte yarattığı derin yaralar vardır. Uzun süredir de önce bu yaraları yaratan o sistemi değiştirmekle uğraştım. Şimdi ise dışarıya dönme zamanı. Ben bu yaraların kapanması için helallik isteme, helalleşme yolculuğuna çıkıyorum. Geçmişte kırdığımız, korkuttuğumuz topluluklarla, bireylerle, farklı hayat tarzlarının temsilcileriyle buluşmaya başlayacağım. Ben ömrümde bu ülkede nefreti ve sevgiyi bolca gördüm ve sevgi hep daha güçlü oldu. Artık sevgiye bu savaşı kazandırma zamanı. Affetmeyi ve affedilmeyi kucaklayarak helallik istemeyi ve vermeyi başarmalıyız. Hep birlikte umuda, barışa ve sevince yürüyebilmek ancak birbirimizin yaralarını sararak mümkün olacak.
Biraz uzun sürdü konuşmam biliyorum, kusuruma bakmayın lütfen. Mevlana’nın bir sözü ile bitireyim bari: Dünle birlikte gitti cancağzım ne varsa düne ait, şimdi yeni şeyler söylemek lazım.
İyi hafta sonları dostlarım.

https://www.chp.org.tr/haberler/chp-lideri-kilicdaroglu-yaralarin-kapanmasi-icin-helallesme-yolculuguna-cikiyorum

  

TÜRKİYE’YE YAZDIĞI MEKTUP   

Sevgili dostlarım; dün akşam Türkiye’ye yazdığım bir mektubu okuyacağım size. Hafta sonu bir video ile milletimize seslenme ihtiyacı duydum. İktidara geliyoruz ama bunun bana yetmediğini anlatmaya çalıştım. Hayatımın her aşamasında benim için sarayların, konvoyların zerre kadar önemi olmaz. Ben evimden, mütevazi hayatımdan memnunum. Ne yapayım ben tüm bunları konvoyları, sarayları? Tüm bunların tek bir anlamı var benim için, o da ülkemizin makus talihini kırabiliyor muyum? Eğer kırabiliyorsam, ben iktidar olayım. Olayım ki, çocuklarımıza bembeyaz bir Türkiye bırakalım.
Videomda söyledim. Ben ülkemizde iktidar olmaktan çok, iz bırakan, başka bir miras bırakan biri olarak anılmak istiyorum. Bizden sonra gelecek yüz tane iktidar da artık ülkeyi hep bir şeyler ekleyerek yürüsün diyorum. Bizden sonra gelecek iktidarlar da bizim üzerimize bir şeyler ekleyerek yürüsün. Batıda nasıl iktidar değiştiğinde kimse kaygı yaşamıyorsa, işte böyle bir Türkiye olsun istiyorum. Yaralarımızı sarmamız lazım. Biliyorum, bazılarımız zorlanıyor bu konuyu konuşmaktan. Yaralar hâlâ açık ama yapacağız, çocuklarımız için yapacağız, geleceğimiz için yapacağız. Bizim gördüğümüzü, yaşadığımızı, milletimizin çocukları gelecekte yaşamayacak, yaşamamalı. Bundan daha büyük bir ödül olur mu Allah aşkına? Helalleşme ile hukuku karıştıranlar oldu. Helalleşmek, “yüzleşmek, barışabilmek, devam edebilmek” demektir. Bunu yarası olan topluluklara yapacağız. Hukuk başka; kim ne suç işlediyse, onun karşılığı hukuktur. Hukukla helalleşmeyi karıştırmamak lazım. Zaten hukukla, yani onunla zaten helalleşmek imkânsız. Hukuk onun hesabını soracak, bunu ben videoda da söyledim. Bir de medyada bazılarının “ne güzel muhalefet zaten kazanıyor, ne gerek vardı tüm bunlara” demesine hüzünlendim. Çünkü bunlar bu söylediklerimi strateji zannediyor. Ne stratejisi? Ben gelecekte bu ülke çocuklarının, ardımdan bu ülkeyi barıştırdığımı söylemelerini istiyorum. Böyle anılmak istiyorum. Ne stratejisi?
Evlatlarımız diyorum; hangi strateji çocuklarımızın geleceğinden daha önemli? Helalleşeceğiz dostlarım, helalleşeceğiz. Açık yaralar var. Biliyorum zor olacak ama kesinlikle yapacağız ve başaracağız.
28 Şubatçıların açtığı yaraları kapatıp, helalleşeceğiz. İkna odalarına sokulan başı kapalı kızlarımıza helalleşeceğiz.
Roboski ile helalleşeceğiz. Bakın hukuk başka, helalleşme başka… İnsanlara devlet tazminat ödeyecek ama bir taraftan da helalleşeceğiz.
Sivas, Kahramanmaraş mağdurları ile helalleşeceğiz. Diyarbakır hapishanesi mahkumları ile helalleşeceğiz.
Mahalleleri gasp edip sürülen ve mahallelerine lüks siteler dikilen Romanlarla helalleşeceğiz.
Varlık vergileri altında inim inim inleyen azınlıkla, 6-7 Eylül olaylarının mağdurları ile helalleşeceğiz.
Mahkemelerde süründürülen askerlerimiz ve aileleriyle helalleşeceğiz. Bugün Londra’ya göç etmiş en parlak beyinlerimiz ile helalleşeceğiz.
Ali İsmail Korkmaz’ın ailesiyle helalleşeceğiz.
Soma ile helalleşeceğiz.
Darbeciler tarafından bir sağdan, bir soldan gencecik çocuklarımız asıldı bu ülkede; bir sağdan, bir soldan, o insanlarımızla helalleşeceğiz.
9 yaşındaki Oğuz Arda Sel’i kaybeden ve mahkemelerde süründüren Mısra Öz ile helalleşeceğiz.
Ahmet Kaya ile helalleşeceğiz.
Helalleşeceğiz dostlarım ve yakın bir gelecekte bir gün çocuklarımız geçmişe baktıklarında, “neler olmuş ama önümüze bakmayı bilmişiz; helal olsun onlara” diyecekler. Laik, demokrat, insan haklarına saygılı, müreffeh, Atatürkçü bir ülkede yaşayan çocuklarımız, birileri buna cesaret ettiği için teşekkür edecekler bize. Bizim iktidarımızı konuşmuyorum ben sevgili dostlarım; bizden sonra gelecek yüz iktidara bir kapı aralamamız gerekiyor. Doğru bir kapı açmamız… Evet, bütün baskıyı biz yaşayacağız ama birinin bunu yapması gerekiyordu. Nasip bize oldu.

https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-16-kasim-2021

CUMHUR İTTİFAKI’NA CAN SİMİDİ GİBİ SARILAN BAHÇELİ, 50+1’E MAHKÛM!..

150 150 bakikarakol

Dün Salı, üç siyasi partinin (MHP, HDP ve CHP’nin) Kamutay’da (TBMM’de) grup toplantısı günüydü.

Genel Başkanlar çıktılar konuştular.

 

Partim CHP’nin başındaki “adı lazım değil”in grup konuşmasını yarın irdeleyeceğim.

“Türkiye’nin köklü partisi” dediği MHP’nin ne hale geldiğini kendine dert etmesini, hele de Cumartesi (13 Kasım 2021) günkü “helalleşme çıkışı”na getirdiği açılımı enine boyuna yazacağım.

 

HDP Eşgenel Başkanı Pervin Buldan’ın sözlerine de girmeyeceğim.

 

Ama…

Cumhur İttifakı’nın, -yadsısa da- Cumhur İttifakı İktidarı’nın özgül ağırlıklı ortağı MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin konuşmasına ayrıntılı girmeden, konuşmasından çıkardıklarıma özetlemeye değineceğim.

 

Dünkü Başkent Millet Bahçesi’nde Yerel Yönetimler Gençlik Festivali’ndeki konuşmasında, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e “Şu İYİ Parti’nin başındaki kadın, kardeşlerim, bu kadın nasıl küfrediyor. Beni bağışlayın, söyleyeceğim, parlamento çatısı altında, yavşaklar diyecek kadar ileri giden bir kadın.

Bunda ne edep var ne adap var. Başkanı bu şekilde küfrederse, onun milletvekili ondan farklı olur mu?

Üzüm üzüme baka baka kararır. Sen bir kadınsın ya. Bir kadın nasıl oluyor da bu şekilde küfür ediyor.

Bunların suyu kaynadı ama bunların suyunu tam manasıyla kaynatmaya var mıyız? 2023’e hazır mıyız?” https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/cumhurbaskani-erdogandan-aksenere-sert-tepki-6772138/?utm_source=anasayfa&utm_medium=free&utm_campaign=alt_surmanset sözleriyle ağır yergilerde bulunan AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı -anımsanacaktır- geçenlerde kabul ettiği Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’na “50+1’in mahsurlu olduğunu anladık. 50+1’i o zaman bu kadar sıkı bir şeye bağlamamamız gerekirmiş. Onun farkına vardık” dediğini Karamollaoğlu’nun ağzından duyduk.

Bundan iki gün önce de (9 Kasım 2021 Salı) Devlet Bahçeli grup konuşmasında “Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhur İttifakı’nın bir ortağı olsa da işlevi ve üstlendiği demokratik sorumluluğu muhalefettir, bunun yanı sıra TBMM’de denge ve denetleme göreviyle mesuldür” demişti, gündem olmuştu.

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının, Karamollaoğlu’na söyledikleri de gündem olmuştu.

 

Bahçeli’nin dünkü grup konuşmasını televizyonlardan izlediniz mi, radyolardan dinlediniz mi, gazetelerden ve internet basınından okudunuz mu, bilmiyorum.

İzlememiş, dinlememiş, okumamış olasılığına karşılık, Bahçeli’nin grup konuşmasını içeren linki http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4909/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_16_Kasim.html verme gereksinimini duydum.

Ayrıntıya girmeyeceğim için, yazacaklarımın daha iyi anlaşılması için linki tıklayıp okumanızı istiyorum.

 

Bilindiği gibi…

“50+1” tartışısına, AKP eski Milletvekili, eski Bakan ve halen Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Cemil Çiçek de, Sözcü Gazetesi’nden Aytuç Erkin’e ettiği “Yüzde 50+1 doğru olmadı. Bugün de sıkıntı yarattı, yarın da yaratır” https://www.sozcu.com.tr/2021/yazarlar/aytunc-erkin/yuzde-50-arti-1-dogru-olmadi-bugun-sikinti-yaratti-yarin-da-yaratir-6767485/ sözleriyle katıldı.

 

Bahçeli dünkü grup konuşmasına, Çiçek’e yüklendi.

Aslında bu yükleniş, Çiçek üzerinden, yalanlanmayan “50+1’in mahsurlu olduğunu anladık. 50+1’i o zaman bu kadar sıkı bir şeye bağlamamamız gerekirmiş. Onun farkına vardık” tümcelerini eden Cumhur İttifakı’nın ve Cumhur İttifakı İktidarı’nın büyük ortağı AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanına –bir anlamda- göndermeydi de.

 

Bahçeli bir hafta önceki grup konuşmasında olduğu gibi, dünkü grup konuşmasında da hep “Cumhur İttifakı ortaklığı”na vurgu yapıyor, “Cumhur İttifakı İktidarı ortaklığı”ndan söz etmiyor.

Çünkü…

Cumhur İttifakı İktidarı’nın yaptıklarının altına girmek, sorumluluk almak istemiyor.

Ama…

“Cumhur İttifakı”ndan da vazgeçmiyor.

“Cumhur İttifakı ortaklığı”na can simidi gibi sarılmış, hiç bırakmak niyetinde de değil.

Şundan:

Yapılacak ilk seçimde, “Cumhur İttifakı” dağılır, MHP seçime tek başına girecek olursa, ne yüzde 10, ne de -değiştirilmesi durumunda- yüzde 7 barajını geçemeyeceklerini çok net biliyor.

Bu nedenle…

50+1’e mahkûm, 50+1 yergilerine sert çıkışlar yapıyor.

 

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, ortağının bu yumuşak karnıyakalamış; oradan, ortağının restlerini görüyor, baskılarını püskürtüyor.

 

Cemil Çiçek’ten sonra, gazeteci kökenli, 24, 25 ve 26’ıncı dönem Gaziantep AKP Milletvekili, şu anda da AKP MKYK Üyesi Şamil Tayyar’ın, dün saat 13,19’da @samiltayyar27 tivit hesabından gerçekleştirdiği iki paylaşımıyla, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının, Bahçeli’ye yanıt içeriğindeki 50+1 düşüncesi, tavrı anlaşılır netlikte ortaya konulmuş, sergilenmiş oluyor.

 

Tayyar’ın ilk paylaşımı “Geçmişte karşı çıkmış, ağır eleştirilere muhatap olmuş biri olarak söz hakkım var. 50+1, Cumhurbaşkanımıza ve sisteme kurulan tuzaktı. Düzeltilebilirdi, vakti geçti. Yeni tartışma, seçimle ilişkilendirilir. Kazanmaya odaklanmalı, kazanınca biz değiştirmeliyiz.”

https://twitter.com/samiltayyar27/status/1460553043523612672, hemen ardımdan ikinci paylaşımı ise Çok basit, orana gerek yok. İsteyen istediğiyle bir araya gelir. En çok oyu alan kazanır. Siyasette gerginlik azalır, 50+1 tehdit olmaktan çıkar, sistem rahatlar.”

https://twitter.com/samiltayyar27/status/1460553043523612672 biçiminde.

“Bahçeli, er geç Şamil Tayyar’a yanıt verecektir” diye düşünüyorum…

İSTANBUL KANALI HALKA NE ZAMAN OYLATILDI Kİ, “HALKTAN ONAY ALINDI” DENİLİYOR?!.

150 150 bakikarakol

27 Nisan 2011

İktidarda AKP

Başbakan, AKP Genel Başkanı

(Şimdiki AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı.)

Başbakan, “En büyük hayalim” dediği projeyi açıkladı:

“Kanal İstanbul”!

(Doğru söylemi, yazılımı: İstanbul Kanalı.)

Tepkiler çığ gibi oldu.

Aradan 3 yıl 4 ay geçti.

10 Ağustos 2014’e gelindi.

Daha önce yapılan Anayasa değişikliği ile bu tarihte Türkiye’de ilk kez 12’inci Cumhurbaşkanı, halk tarafından seçildi.

Birinci turda kazanan, CHP ve MHP’nin ortak adayıEkmeleddin İhsanoğlu” karşısında AKP’nin adayı AKP Genel Başkanı’ydı.

Burada Anayasa’ya bir aykırılık vardı:

Anayasa’da düzenleme yapılmadı, ama AKP Genel Başkanı, AKP’nin Cumhurbaşkanı adayı olarak, Başbakanlık görevinden istifa etmeden seçimlere girdi, vatandaştan oy aldı ve “ilk kez halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanı” oldu.

(Başbakanlıktan ve AKP Genel Başkanlığından istifa, Cumhurbaşkanı seçildikten sonra geldi.)

Bu sonuçta, CHP ve MHP’nin “Ekmeleddin İhsanoğlu”nu ortak aday göstermesinin katkısı yadsınamaz!

12’inci Cumhurbaşkanı, 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı, 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimleri ve 1 Kasım 2018 Milletvekili Genel Seçimleri süreçlerinde, İstanbul Kanalı ile ilgili bir söylemde bulundu.

Çünkü…

İstanbul Kanalı’na yönelik karşıtlık, yergiler her geçen gün artıyordu.

16 Nisan 2017’deki Anayasa değişikliği ile ucube diye tanımlanan “Partili Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi”nin, “atı alan Üsküdar’a geçtianlayışı ve bir milyonun üzerindeki mühürsüz oyun Yüksek Seçim Kurulu kararıyla geçerli sayılması vakasıyla “kabul edildi”ği resmen ilan edilince, AKP’ye kaydını yenileyen ve yapılan olağanüstü kurultayla “AKP Genel Başkanı” sıfatını alan AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, seçim sonuçlarını, İstanbul Kanalı’nın halk tarafından onaylandığını söyledi!

Azınlık inandı, çoğunluk inanmadı!

İstanbul Kanalı’na hayırı ise daha bir çoğalttı!

 

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na “Bakanunvanı ile atanan yüksek bürokrat Murat Kurum, Bakanlığın, 2022 yılı bütçesinin Kamutay (TBMM) Plan Bütçe Komisyonu’ndaki görüşmelerinde Milletvekillerinin soru ve yergilerini yanıtlarken, dedi ki:

Kanal İstanbul’u kime sordunuz, diyenlere cevabımız şu: Milletimize sorduk. Yüzyılın en büyük, Cumhuriyet tarihinin en muazzam projesi Kanal İstanbul’u defalarca anlattım. Burada da anlattım. Yine anlatayım. Kanal İstanbul, Cumhurbaşkanımızın milletinin onayına sunduğu, milletin de onay verdiği büyük bir projedir. Kanal İstanbul, boğazımızın özgürlük projesidir. Yüzde 52’si yeşil alanlardan oluşan Türkiye’nin en çevreci şehircilik projesidir. Yapacağımız rezerv konutlarla İstanbul’u depreme hazırlayan büyük bir dönüşüm projesidir.” https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/bakan-kurum-kanal-istanbul-milletin-onay-verdigi-buyuk-bir-projedir-1884104

17 Nisan 2011’de “En büyük hayalim” denilerek, kamuoyuna açıklanan  İstanbul Kanalı ?!

Halk hangi seçimde veya  seçimlerde İstanbul Kanalı için KABUL oyu kullandı?!

Böyle bir şey olmadı!

Olmayanı “Oldu” diye dile getirmenin anlamı ne?!

Açıklanan projeden sonra yapılan seçim sonuçlarını, projenin halk tarafından onaylandığı anlamı nasıl çıkarılıyor, anlayabilmiş değilim!

Ama…

CHP’nin Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ordu Milletvekili Seyit Torun, güzel yanıt vermiş:

Çevre Bakanı Sayın Murat Kurum, Plan ve Bütçe Komisyonunda, Kanal İstanbul ile ilgili, yine, akla ziyan açıklamalarda bulundu. Biz kendisine, ‘Bu ucube proje için, İstanbul Büyükşehir Belediyemizin, sayısız bilim insanının görüşlerini neden dikkate almıyorsunuz?’ diye soruyoruz. Sayın Bakan çıkıyor, ‘Biz millete sorduk, onayını aldık’ diyor. Buradan soruyoruz: Siz bu projeyi ne zaman halka sordunuz da, onay aldınız? Şunu da söyleyelim: Sizin onay belgeniz yok ama bizim ret belgemiz var. Bizim belgemiz, saatlerce noter kuyruğunda bekleyip bu projeye itiraz eden insanlarımızdır.

Sayın Bakan hamaset yaparak, bu projeyi aklayamaz. Bu iktidar artık vatandaşın aklıyla alay etmekten vazgeçmelidir. Eğer Sayın Bakan bir onay arıyorsa şunu bilmelidir: İstanbul halkı, son seçimlerde, 800 bin oy farkıyla Kanal İstanbul’a ‘hayır’ demiştir. ‘Kanal İstanbul’u inadına yapacağız’ diyenler değil, ‘İstanbul’a ihanet etmeyeceğiz’ diyenler kazanmıştır.

Ve siz ne yaparsanız yapın Kanal İstanbul projesi yapılmayacaktır. Çünkü iktidarın siyasi ömrü, ülkemize bu ihaneti yapmaya yetmeyecektir.”

https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/bakan-kurumun-kanal-istanbul-iddiasina-chpli-torundan-yanit-1884245

 

Başka da söze gerek yok…

MADEM HER ŞEY DÖRTDÖRTLÜK, HİÇ PROBLEM GÖRÜLMÜYOR, “50+1’İN MAHSURLU OLDUĞUNU ANLADIK” NE DEMEK?!.

150 150 bakikarakol

İş insanı Osman Kavala ile HDP’nin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutukluluklarına tepki gösterdi diye, dünya çapında güldürü ustası Cem Yılmaz’ı, 8 Kasım 2021 Pazartesi günkü Türkgün Gazetesi’ndeki “Cem Yılmaz PKK’yı kınayan bir cümle kurabilir misin?” https://t24.com.tr/haber/bahceli-nin-danismani-cem-yilmaz-i-hedef-aldi-bu-ihanete-destek-kampanyasindaki-rolun-asla-unutulmayacak-ve-seni-kurtaran-olmayacak,991720 başlıklı yazısında

O şehit çocuklarının babalarının katili olan terörist Demirtaş’a, o şehit çocuklarının ana ve babasının katili terör örgütü PKK’ya her atmosferde destek olan Osman Kavala’ya sahip çıkıyorsan, sana söylenecek tek söz ‘O paran, o katkın yerin dibine batsın’ olur… Ya şehit çocuklarına bunu yapmayacaksın ya da baba ve analarının katillerine sahip çıkmayacaksın. İkisini beraber yapıyorsan sana insan denmez Cem Yılmaz. Ya ileri derecede ahmaksın ya da hainliğini şehit çocuklarını istismar ederek kapatmaya çalışıyorsun? Cem Yılmaz senden bir isteğimiz var. Terör örgütü PKK’ya ağız dolusu hakaret edebilir misin? Terör örgütü PKK ve uzantılarını kınayabilir misin? Terörist Demirtaş’ın ve Osman Kavala’nın terör örgütü PKK’yı destekleyen açıklamalarına ait videoları evinde oturup izleyip, gizemi çözüp-çözmediğine dair tekrar bir açıklama yapar mısın?

Aksi halde ‘Kasımpaşa’dan Apaçi Selim’in selamı var’ desen bile senin bu ihanete destek kampanyasındaki rolün asla unutulmayacak ve seni kurtaran olmayacak Cem Yılmaz… Solcu ol olmasına da vatanı satan, terörist destekçisi Solcu olma…

Sen ve senin gibi sanatçılar, PKK’lı terörist Demirtaş’ı, PKK destekçisi Osman Kavala’yı savunuyorsa bu milletin size kazandırdığı paralar haram olsun… O yetim-öksüz şehit çocuklarının ahı sizi ömür boyu rahat bırakmasın… diye yazarak, tehdit eden Yıldıray Çiçek’in, danışmanlığını yaptığı MHP Genel Başkanı ve Cumhur İttifakı’nın, Cumhur İttifakı İktidarı’nın küçük ama özgül ağırlıklı ortağı Devlet Bahçeli, geçen haftaki (9 Kasım 2021 Salı) grup konuşmasında, şu sözleri de etti:

Demokrasilerde muhalefet iktidardan daha mühim bir mevkiidir.

İktidar her rejimde, her sistemde bulunmak durumundadır, muhalefet ise yalnızca demokrasilerde mevcuttur.

Milliyetçi Hareket Partisi Cumhur İttifakı’nın bir ortağı olsa da işlevi ve üstlendiği demokratik sorumluluğu muhalefettir, bunun yanı sıra TBMM’de denge ve denetleme göreviyle mesuldür.

Muhalefet etmek, her yapılana kulp takmak, her adımı kundaklamak demek değildir. http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4905/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_9_Kasim.html

Hem Cumhur İttifakı’nın, hem Cumhur İttifakı İktidarı’nın ortağı olacaksınız, sonra çıkacaksınız partinizin grup konuşmasında Milliyetçi Hareket Partisi Cumhur İttifakı’nın bir ortağı olsa da işlevi ve üstlendiği demokratik sorumluluğu muhalefettir” diyecek, ekleyeceksiniz:

Bunun yanı sıra TBMM’de denge ve denetleme göreviyle mesuldür.

Hiç de değil!

‘Milliyetçi Hareket Partisi Cumhur İttifakı’nın bir ortağı olsa da…’ diye bir şey söz konusu olamaz!

MHP, bal gibi Cumhur İttifakı’nın da, Cumhur İttifakı İktidarı’nın ortağıdır!

Bu gerçekten, bu gerçeklerinden Bahçeli kaçamaz!

Kaldı ki…

Bahçeli, Partisi MHP’yi kastederek, ‘… işlevi ve üstlendiği demokratik sorumluluğu muhalefettir’ diyor ve şu tümceyi ekliyor:

Bunun yanı sıra TBMM’de denge ve denetleme göreviyle mesuldür.

Bahçeli’nin yönetimindeki MHP’nin ne işlevi, ne de demokratik sorumluluk üstlenme derdi var!

Kamutay’da (TBMM’de), ortağı iktidardan yana denge olması, denetlemeyi yoğunca muhalefet üzerinde yapması kanıtın hasıdır!

Bahçeli’nin bu sözleri, ‘Cumhur İttifakı’nda derin çatlak’ olarak tanımlandı.

Ama Bahçeli ve kurmayları karşı çıktılar.

Tanımlamaya katılmamla beraber, şu da usumdan (aklımdan) geçmedi değil:

Bahçeli, ortağı olduğu Cumhur İttifakı’na ve Cumhur İttifakı İktidarı’na karşı, ortağıyla birlikte gönüllerinden geçen muhalefeti seslendirdi!

Yani…

Muhalefet var, muhalefet yapılıyor gibisinden bir muhalefet!

 

Bahçeli’nin, alıntıladığım sözlerinden bir gün sonra (10 Kasım 2021 Çarşamba) Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanına gitti.

İki saati aşkın görüşmenin bitiminde basına ayaküstü kısa açıklamalarda bulundu.

11 Kasım 2021 Perşembe günü de www.gazeteduvar.com.tr internet gazetesinden Nergis Demirkaya’nın sorularını yanıtladı. https://www.gazeteduvar.com.tr/erdogandan-karamollaogluna-sistem-iyi-bir-tek-501-mahsurlu-haber-1541538

Usta ve saygın gazeteci Demirkaya’nın AK Parti’nin anayasa çalışmasında sistemde revizyon beklentisi var. AK Parti’de de Bakanların Meclis’ten seçilmesi, bazı atamalarda Meclis onayı gibi öneriler konuşuluyor. Cumhurbaşkanı bunların hepsine kapıyı kapatıyor mu? Sistemde bir revizyon düşünmüyor mu? sorusuna, Karamollaoğlu’nun yanıtı Kapatıyor. Kendisi diyor ki, “İstikrar için bu şart”. Sistemde revizyon düşünmüyor. Hiç. Sadece “50+1’in mahsurlu olduğunu anladık. 50+1’i o zaman bu kadar sıkı bir şeye bağlamamamız gerekirmiş. Onun farkına vardık oluyor.

Karamollaoğlu, Cumhurbaşkanlığı seçimi için şart olan 50+1 sisteminin değişimi için bir öneri getirdi mi? sorusuna, Hayır. Öyle bir şey yok. O ittifak olmadan olmaz. Ama bunu görmüş olduk yanıtını veriyor. 

Karamollaoğlu, gazeteci Demirkaya’nın Ekonomide, dış politikada birçok sıkıntıdan bahsediliyor. Bunlar gündeme geldi mi? sorusuna ise Aksaklıkları da ifade ettim. Sayın Cumhurbaşkanı, ekonomik yönden de dış politikadaki gelişmeler yönünden de her şeyin dört dörtlük olduğu kanaatinde. Hiç problem görmüyor kendisi. Ben dedim ki, “Size gelen bilgilerde en azından yanlışlıklar, farklılıklar olabilir.” O aynı kanaatte değil biçiminde yanıtlıyor.

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının sözlerinde dikkatimi bir ayrıntı çekiyor.

Ve kendi kendime soruyorum:

Madem, 50+1 sistemi diye de tanımlanan ucube Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde her şey dörtdörtlük, hiç problem görülmüyor, 50+1’in mahsurlu olduğunu anladık. 50+1’i o zaman bu kadar sıkı bir şeye bağlamamamız gerekirmiş. Onun farkına vardık ne demek?!

 

Gizlense de, Cumhur İttifakı, Cumhur İttifakı İktidarı çatır çatır çatırdıyor!..