Posts By :

bakikarakol

NAĞIL DANIŞMA AY MARAL ĞANIM!..

150 150 bakikarakol

https://www.youtube.com/watch?v=ng8_VSduoKw linkini tıklayıp izlemenizi isteyeceğim.
Şöyle ki:
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener 5 Haziran 2021 Cumartesi gecesi Halk TV’de canlı yayınlanan “Özel Röportaj” programındaydı.
Saat 20.00’da başlayıp saat 22.00’da biten programın sunucusu, Halk TV Genel Müdür Suat Toktaş, katılımcılar ekonomist Emin Çapa, gazeteciler Özlem Gürses, İsmail Saymaz’dı.

Canlı yayının 2’inci bölümün ortalarında Özel Gürses “seçim güvenliği”ni sordu.
Akşener, bütün hilelerin sandıkta, sandık başında yapıldığını örneklerle anlattı.
Özel Gürses, merhum Turgut Özal döneminde SADAT diye yapılanmanın olmadığını, ama şimdi olduğunu söyledi.

Gürses’in “paramiliter” sözcüğü ile tanımladığı -organize suç örgütü başı Sedat Peker’in de videolarında adını andığı- SADAT ile ayrıntıya girmeyeceğim.
Çünkü biliyorsunuz.
Arama motoruna “SADAT” diye yazdığınızda yığınla bilgi önünüze düşer.

Özlem Gürses, “Özal döneminde SADAT yoktu, şimdi var” deyince, önemli bir noktayı atladığını gözlemledim.
Arama motorundan Özlem Gürses’in doğumunu öğrendiğimde olağan karşıladım.
1980’de 10 yaşında olanın, 1980 öncesinin o karanlık, kanlı günlerini, o günlerde olanları bilmesi, anımsaması zordur.

Özlem Gürses eğer o zorlu yıllarda 18-20 yaşlarda olsaydı; işadamı, sonra Milletvekili Murat Bayrak’ın “Ayvalık Sancak Tatil Köyü”ndeki “ülkücü komando” kampını https://www.sozcu.com.tr/2015/yazarlar/soner-yalcin/turkiyenin-karanliklar-prensi-murat-bayrak-997399/, o kampta yetişen ülkücülerin, “sağ-sol kavgası”nını, yapacakları faşist askeri darbenin altyapısı için çıkartan ve körükleyen zamanın Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren ve 5 kuvvet komutanın yanında yer aldıklarından haberi olacaktı.
Ama…
Gürses, 1980 ve öncesine, sonrasına ilişkin kitapları mutlaka okumuştur.
Canlı yayın ortamında anımsayamamış, unutmuş olabilir.
Gene de…
“Seçim güvenliği” konusunda bir anlamda “pembe tablo” çizen Akşener’e, SADAT’ı kastederek, “Bugün paramiliter yapılar var” deme gereksinimi duydu.

Açılımı “Uluslararası Savunma Danışmanlık İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.” olan SADAT’ı gündeme Ocak 2015’te ilk kendisinin getirdiğini vurgulayan Akşener, ordunun, polisin, jandarmanın “SADAT’a, madata” papuç bırakmayacağını söyledi.
Akşener, “Ben bu millete güveniyorum” dedi, ekledi:
“Ben yalan konuşmam. Beni ciddiye alın. O SADAT’ın içinde, bu Anadolu’nun insanları varsa, size silah doğrultmaz. Onu bilesiniz.”

Akşener, Anadolu coğrafyasında yaşayanların 50 bin tane ortak yanı olduğuna işaret etti, “Bu coğrafya öyle bir coğrafya ki, katiyen silah doğrultmaz. Onu bilesiniz. Onun için bu a lı na cak” tümcelerinin ardından da, Azerbaycan’ın merhum Cumhurbaşkanı Elçibey’ın, kendisine “Marat olma Maral Ğanım, gözel olacağ” dediğini anımsattı, Özlem Gürses’e bakarak, “Marat olma Özlem Hanım her şey yolunda gidecek” diye konuştu.

Ülkesini, halkını seven herkesin isteği bu!
Ancak…
Gerçekler var ve o gerçekler görmezden gelinemez, gelinmemeli!
Onun için eksiklerimizi, yanlışlarımızı göreceğiz, birbirimizi kırıp incitmeden ve birbirimizden kırılıp incinden yazıp çizeceğiz, konuşup tartışacağız!

“Ben yalan konuşmam” diyen Akşaner, bildiklerini, yaşadıklarını, tanık olduklarını dile getirmeyerek, yaşanmışlıkların üstülerini örtercesine sözler edince, “yalan konuşmuş” olmuyor mu?!

Akşener 1956 doğumludur.
27 Mayıs 1960 öncesini, sonrasını anımsamayabilir.
Ama 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 öncesini, sonrasını bilir, anımsar.

Murat Bayrak’ın çiftliğindeki “ülkücü komando kampları”, 71 ve 80 öncesinde sağ-sol silahlı çatışmaları, güvenlik güçlerinin ve SADAT gibi paramiliter yapılar içinde yer alanların silah çektikleri, ölümlere, yaralanmalara, oluk oluk kan akmasına, yakıp yıkmalara neden oldukları yalan mı?!

Yalan olmayan gerçekleri unutmak, unutturmak, dile getirmemek, ders çıkartmamak, ders çıkartılmasına olanak sağlamamak vb doğru mu, etik mi?!
Değil!

Yazımı, hoşgörünüze sığınarak, Meral Akşener’e, Azerbaycan Türkçesiyle seslenerek, bitireyim:
Nağıl danışma ay Maral Ğanım!..
(Masal anlatma ay Meral Hanım)

CHP’DE SİYASA YAPACAK ASLI BAYKAL, “BANKAMATİK MİLLETVEKİLİ” BABASI GİBİ “HİZİPÇİ SİYASA” İZLEYECEK!..

150 150 bakikarakol

Öncelikle bilinmesini isterim:
“Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal’la, partim CHP’min Atatürkçü siyasasına ciddi zararlar veren siyasi çizgiye düştüğü için kavgam var; başka da bir alıp vereceğim yok.

Baykal’ın oğlu Prof. Dr. Ataç Baykal’ın siyasete soğuk olduğunu güvenilir dosttan yeni öğrendim; kızı Prof. Dr. Aslı Baykal’ın ise başka bir siyasi oluşumun içinde yer almayacağını, CHP’de siyaset yapacağını açıkladı.

Açıklaması üzerindeki düşüncelerimi daha sonra yazacağım.

Ancak…
Bu noktada şu tümceyi edeceğim:
“İkinci Baykal” olarak, partim CHP’de aktif siyaset kararı alan Aslı Baykal, siyaseten dolu değil, boş!

Aslı Baykal’ı tanımam.
Bu yargıya, açıklamasındaki satır aralarından varıyorum.

Biliyorum, bana kızacak.

Hadi, kızacak bir tümce daha edeyim:
Siyaseten eksiklerini giderecek izlenimi de vermiyor!

Öyleyse CHP’de siyasete niye soyundu?

Bu sorunun yanıtından önce, “Siyasete soyundu mu, soyunduruldu mu?” sorusunu sormak gerek.

Açıklamasındaki tümce kurumuna, anlatısına yani üslubuna baktığımda, soyundurulduğunu gözlemliyorum.

Soyunduran, birinci sırada -müthiş “cimri” biri olduğunu da yeni öğrendiğim- babası “bankamatik milletvekili” Deniz Baykal!

Deniz Baykal’a, kızı Aslı Baykal’ı yeni bir siyasi oluşumda değil, CHP’de kalarak, siyaset yapmasına ilişkin düşüncesine, Yılmaz Ateş, Mehmet Sevigen gibi “eski A Takımı”ndan katkı geldiği öngörüsündeyim.
Ve Aslı Baykal da bu başlangıcın ve gelişmenin bilgisinde!
Öyle düşünüyor, yorumluyorum.

Peki, amaç ne?

Amaç öylesine belli ki!
Şimdilik şu kadarını söyleyeyim:
“Süper cimri, bankamatik milletvekili” Deniz Baykal’ın, 12 Eylül 1980 faşist askeri darbe yönetiminin kapatmasından -tüm siyasi partiler kapatılmıştı- önceki CHP’de izlediği ”hizipçi siyasa”nın aynısını yaşama geçirmek!..
Bunu da ileriki günlerde açacağım.

Adları anılan Yılmaz Ateş ve Mehmet Sevigen, partim CHP’min bugünkü yönetimi tarafından ihraç edilmişler.
İyi ki edilmişler!
A Takım’dan, şimdi AKP’den Ağırı Belediye Başkanı olan Savcı Sayan ortada!
Siyasete soyunan veya soyundurulan Aslı Baykal, niçin böyle dediğimi kavrayabilmiş midir?
Dünya liderimiz Kemal Atatürk’ümüzü gerçekte tanıyor, O’nun devrim ve ilkelerini gerçekten biliyor mu?
O devrim ve ilkelerin CHP’de nasıl öz olduğundan haberi var mı?
Dünya liderimiz Kemal Atatürk’ümüz ile CHP’nin içi çeliğinin ayırtında mı?
Açıklamasında övgü ile söz ettiği babası “cimri, bankamatik Milletvekili” Baykal’ın, CHP’de izlediği “hizipçi” siyasayı, Atatürk’le, Atatürk devrim ve ilkeleriyle ve de CHP’nin özüyle örtüştürebiliyor mu?
Babasının “Genel Başkan” olarak CHP’yi yönetebildiğini, CHP’ye ve Türkiye’ye zarar vermediğini söyleyebilir mi?
Babasının kendisinin ve A Takımı’nın nereye, nerelere savrulduğunun, neden savrulduğunun bilgisinde mi?
Babasına, CHP genel çizgisine 180 derece aykırı, Atatürk, laik Cumhuriyet ve CHP karşıtlarının siyasi simgesi “kara çarşaf”a sokulmuş kadınlara “CHP rozeti” taktıranlar arasında Mehmet Sevigen’in de yer aldığını itiraf edebilecek mi?

4 Haziran 2021 Cuma günlü KILAVUZU BABASI “BANKAMATİK MİLLETVEKİLİ” DENİZ BAYKAL, SÖZCÜSÜ MEHMET SEVİGEN OLAN ASLI BAYKAL SİYASETE HOŞ GELDİ!.. https://bakikarakol.com/klavuzu-babasi-bankamatik-milletvekili-deniz-baykal-sozcusu-mehmet-sevigen-olan-asli-baykal-siyasete-hos-geldi/ başlıklı yazımı bitirirken, dedim ya:
“Kılavuzu, babası ‘Bankamatik Milletvekili’ Deniz Baykal, sözcüsü de Mehmet Sevigen olan Prof. Dr. Aslı Baykal siyasete hoş geldi!
Gökte ararken yerde, yerde ararken gökte buldum!
Kendisini yakından izleyeceğim ve yazacağım!
Soracak çok sorum var!
Pazartesi başlayalım…”

Başladım.
Sürdüreceğim.
Artık Pazartesi günleri bu konuyu yazacağım.

Aslı Baykal daha neler okuyacak neler!
Yanıt amaçlı açıklama gönderme gereksinimi duyarsa, burası kendisine açıktır…

KILAVUZU BABASI “BANKAMATİK MİLLETVEKİLİ” DENİZ BAYKAL, SÖZCÜSÜ MEHMET SEVİGEN OLAN ASLI BAYKAL SİYASETE HOŞ GELDİ!..

150 150 bakikarakol

AKP yanlısı basının amiral gemisi Sabah Grubu’nun gazetesi Sabah’ın “yandaş yazarlar”ın başında gelen Mahmut Övür, 2 Haziran 2021 Çarşamba günü “İkinci Baykal sahaya iniyor” https://www.sabah.com.tr/yazarlar/ovur/2021/06/02/ikinci-baykal-sahaya-iniyor başlıklı bir yazı yazdı.
Aynı gün, Sabah Gazetesi’nin internet sitesinde saat 16.17’de “Muhammed Uzun” imzalı “CHP’yi panikleten hamle: Baykal harekete geçti” https://www.sabah.com.tr/gundem/2021/06/02/chpyi-panikleten-hamle-baykal-harekete-gecti başlıklı haber yayınlandı.
Anlaşıldı ki, iktidar yanlısı “Sabah Grubu”, Öztürk Yılmaz (Yenilik Partisi Genel Başkanı, Ardahan CHP eski Milletvekili, diplomat) ile başlattığı, “kandırıkçı, siyasi palyaço, şaklaban” Muharrem İnce (Memleket Partisi Genel Başkanı, Yalova CHP eski Milletvekili, 2018’de CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı) ile sürdürdüğü, “partim CHP’m”e yönelik “operasyon”una, kısa aranın ardından yeniden start verdi.

Övür’ün de, Uzun’un da kaynağı, son günlerde CHP karşıtı basında yer alan Mehmet Sevigen’di.

Mehmet Sevigen’i, İstanbul DSP İl Başkanı olduğu yıllarda tanıdım.
Hüsamattin Özkan’ın rahmetli abisi Necdet Özkan’ın 1990’daki İstanbul Bayrampaşa ilçesi Belediye Başkanlığı seçimini (Günaydın Gazetesi’nde çalışıyordum. Rahmetli Necdet Özkan, kazandığı gecenin ilk saatlerinde seçim karargahında beni arkadaşlarına “Kazanacağımı 1,5 ay önce bana söyleyen ve yazan gazeteci” diye tanıttı) kazanmasındaki çalışkanlığına hayran kalmıştım.

Prof. Dr. Yalçın Küçük’ün televizyon ekranlarından, soyadındaki “gen”den ötürü “Yahudi kökenli” olmakla suçladığı Mehmet Sevigen 1991 ve 1995 seçimlerinde DSP’den; faşist 12 Eylül yönetiminin kapattığı partilerden “CHP”nin 9 Eylül 1992’de açılmasından (Erol Çevikçe’nin emeği unutulmamalı) bir süre sonra geçtiği CHP’den de 2002 ve 2007 seçimlerinde İstanbul Milletvekili seçildi.
İlerleyen yıllarda, Genel Başkan Deniz Baykal’ın A takımında (Biri de, 10 Mayıs 2010’da Baykal, CHP’den istifa ettiğini açıklayınca, “Gitme” diyerek, hüngür hüngür ağlayan, şimdi AKP’li ve AKP’den Ağrı Belediye Başkanı, dün de makamında 8-10 sarıklı, cübbeliyi ağırlayan (!) Savcı Sayan’dı) yer almayı başardı.
Bitmedi…
Övür de, Uzun da, Mehmet Sevigen için “CHP Genel Sekreteri” diye yazdılar.
Yanlıştı.
Sevigen, Genel Sekreter Önder Sav’ın Yardımcısıydı.
2009’daki yerel seçimler öncesinde hakkında “CHP’den ilçe Belediye Başkan adayı olacaklardan maddi çıkar elde etmek”le suçlandı.
“Genel Sekreter Yardımcılığı” görevinden istifa etmesi ısrarla istendi.
20 Şubat 2009’da istifa etti.
2 Nisan 2020’de de CHP’den çıkarıldı.
Bu arada…
Deniz Baykal’ın Dışişleri Bakanı-Başbakan Yardımcısı olduğu Doğru Yol Partisi (DYP) Genel Başkanı Tansu Çiller başkanlığındaki 52’inci Hükümet’te (30 Ekim 1995-6 Mart 1996) Işılay Saygın, Abdülkadir Ateş, Coşkun Kırca, Ayvaz Gökdemir, Salim Ensarioğlu, Aykon Doğan, Mehmet Alp, Ali Dinçer, Ömer Barutçu, Adnan Ekmen, Bekir Sami Daçe, Cavit Çağlar, Necmettin Cevheri, Ali Münif İslamoğlu gibi, yanılmıyorsam Denizcilikten Sorumlu Devlet Bakanlığı yaptı.

Mahmut Övür’ün yazısının ve Muhammed Uzun’un haberinin linklerini yukarıda verdim.
Tıklayıp okumanızı isterim.

Övür https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/aysenur-arslan-mahmut-ovurun-neden-vuruldugunu-yazdi-525955 ve Uzun’un da haber kaynağı Mehmet Sevigen ile ilgili Hürriyet Gazetesi yazarı, 1978-1981 yıllarında Kars muhabirliğini yaptığım Cumhuriyet Gazetesi’nde Haber Müdürüm Yalçın Bayer’in https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/yalcin-bayer/kurt-isim-mehmet-sevigen-41639032 linkindeki “Kurt isim: Mehmet Sevigen” başlıklı 18 Ekim 2020 günlü yazısını da okumanızı isteyerek; ilkin CHP’den Milletvekili olabilmek için çok çalıştığını ama kabul edilmediğini dün öğrendiğim Mahmut Övür’ün önceki günkü “İkinci Baykal sahaya iniyor” başlıklı yazısına Aslı Baykal’ın gönderdiği “düzeltme”sine geçeyim.

Övür, Aslı Baykal’ın “düzeltme”sini, dünkü “Marmara’nın ölümüne bir çivi de İmamoğlu’ndan” başlıklı yazısının altında “ASLI BAYKAL’DAN CEVAP VAR” ara başlığıyla yayınladı.
Okuyalım:
// Dün bu köşede, CHP Genel Başkanlarından Deniz Baykal’ın kızı Aslı Baykal’ın sokağa ineceğini yazmıştım. Aslı Baykal sürece nasıl baktığını anlatan bir cevap yolladı. Aynen yayınlıyorum:
“Bugünkü (dünkü) yazınız yeni bir oluşum içerisinde yer aldığım yönünde olduğu için bir açıklama yapmak istedim.
Cumhuriyet Halk Partisi, devletimizin kurucusu Büyük Atatürk’ün kurduğu büyük bir misyon partisidir. Hiç şüphe yok ki, Cumhuriyeti kuran partidir. CHP’nin misyonu Türkiye Cumhuriyeti’ni sonsuza kadar bağımsız bir devlet olarak yaşatmaktır.
Ben kendisini bu büyük ideale adamış bir ailenin, bir babanın kızıyım. Deniz Baykal’ın kızıyım. Akademik kariyerimin ardından yaşamımın bu anında ve gelecekte bu büyük mirasın sarsılmaz savunucusu olacağımdan kimsenin kuşkusu olmaması gerekir.
Ülkemizin büyük tehditlerle yüz yüze olduğu bir süreçten geçiyoruz. Türkiye’nin Cumhuriyet Halk Partisi’ne her zamankinden fazla ihtiyacı vardır. Halkımızın tek ümit kaynağı CHP’dir. Bu nedenle, hepimiz, bölünmenin, parçalanmanın; ülkemize, demokrasimize, Cumhuriyet ve Atatürk ideallerine zarar vereceğini bilmeliyiz
CHP, birlik ve beraberliğimizin adresidir ve hepimizin özgürce siyaset yapacağı tek çatıdır.” //
https://www.sabah.com.tr/yazarlar/ovur/2021/06/03/marmaranin-olumune-bir-civi-de-imamoglundan

Kılavuzu, babası “Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal sözcüsü de Mehmet Sevigen olan Prof. Dr. Aslı Baykal, siyasete hoş geldi!
Gökte ararken yerde, yerde ararken gökte buldum!
Kendisini yakından izleyeceğim ve yazacağım!
Soracak çok sorum var!
Pazartesi başlayalım…

ŞENTOP’TAKİ BU TELAŞ, BU PANİK, BU HIŞIM NEDEN?!.

150 150 bakikarakol

Partim CHP’min ne yazık ki, başındaki “adı lazım değil”, önceki gün (1 Haziran 2021 Salı) grup konuşmasının bir yerinde “Bu devletin içişleri bakanı, TRT’de programa katılıyor. Diyor ki: ‘Bir siyasetçiyi keklemişler.’ Yani rüşvet veriyorlar. Ne kadar? Ayda 10 bin dolar. Ben söylemiyorum, mafya da söylemiyor, yeraltı dünyasının aktörleri de söylemiyor. Kim söylüyor? Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturan kişi söylüyor. Bu çok önemli, niye önemli? Suçu biliyor, suçluyu da biliyor. Devletin televizyonda açıklıyor, birilerine mesaj gönderiyor. Her ay 10 bin dolar rüşvet alıyor, kim? Bir siyasetçi. emniyet istihbarat kimin emrinde? İçişleri Bakanının. Jandarma istihbarat kimin emrinde? İçişleri Bakanının. Dolayısıyla İçişleri Bakanının kafadan attığı bir rakam değil bu, kişiyi de biliyor. Rakamı da veriyor, 10 bin dolar ve verenlerin dilinden de konuşuyor “keklemişler” diye, “kekliyorlar” diye. Bakın “savcı çağırırsa gideceğim, açıklayacağım” diyor. Şimdi benim AK Partili kardeşlerimin ve Milliyetçi Hareket Partili kardeşlerimin dinlemesini istiyorum. Ne diyor kanun? Türk Ceza Kanunu bu gibi durumlarda ne diyor? Yüz kızartıcı suç bir sefer rüşvet, yüz kızartıcı suç. Şöyle diyor Türk Ceza Kanunu 279 uncu madde: “Kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren, bir suçun işlendiği göreviyle bağlantılı olarak öğrenip de yetkili makamlara bildirimde bulunmayı ihmal eden veya bu hususta gecikme gösteren kamu görevlisi, 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Söyledi, 10 bin dolar. Kime? “Bir siyasetçiye veriliyor” dedi. Suçu gizliyor mu? Suçu gizlemiyor. Suçluyu gizliyor mu? Suçluyu gizliyor. Soru şu: İçişleri Bakanı suçluyu niye gizliyor? Saraya şunu mu demek istiyor: Bana dokunma ha; dokunursan bu daha başlangıç. Normalde suç olduğunu İçişleri Bakanı bilir. Türk Ceza Kanunu’nun böyle olduğunu İçişleri Bakanı bilir ama şuna güveniyor. Ben onu teslim aldım, bana dokunamaz. Dolayısıyla hiçbir savcı bana bu soruyu soramaz ve ben koltuğumu garantilerim. Devleti bu mantıkla yönetirseniz, devleti mafyaya teslim ederseniz, terör örgütlerine teslim ederseniz, suç örgütlerine teslim ederseniz. Yahu arkadaş, ‘Bir siyasetçiye her ay 10 bin dolar rüşvet veriliyor’ deniyor. Yahu sen nasıl sessiz kalıyorsun? ‘Koltuk uğruna yapamayacağım bir şey yoktur’ diyorsa, kendisini tarihe havale edeceğiz. Peki sen ilerde torunlarının yüzüne nasıl bakacaksın? Evlatlarının yüzüne nasıl bakacaksın?” https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-1-haziran-2021 dedi, şöyle sürdürdü:
“Bu olay üzerine -geçen hafta da söyledim- ben dahil bütün CHP milletvekilleri bir dilekçe verdik ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı’na dedik ki: ‘Çağır şu Soylu’yu, ‘Kardeşim burada 600 tane milletvekili var. Artı, aynı haklardan yararlanan bütün eski milletvekilleri var. Kim bu ayda 10 bin dolar rüşvete bağlanan siyasetçi, kim? Öğren ve gereğini yap. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni bu töhmetten kurtar’ dedik. Tık yok onda da, hiçbir şey yok. Şentop bu konuyu açıklamak zorundadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne düşen bu kara gölgeyi kaldırmak zorundadır. Eğer Şentop konuşmuyorsa ‘Acaba 10 bin dolar benzeri bir olay her ay ona da mı veriliyor?’ Sessiz kalamaz, Şentop sessiz kalamaz. Saraydakiler sessiz kalabilir, onların tamamı zaten bir yerlerden besleniyorlar. 1 maaş, 2 maaş, 5 maaş, her şey var onlarda. Gönderir müteahhidini, İkizdere’ye gönderir; taşını, toprağını, hepsini yok edin diye talimat verebilir. Ama Şentop, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni temsil ediyor. Bu Meclis’in onurunu korumak zorundadır ve bu pisliği aydınlatmak zorundadır Şentop.”

29 Mayıs 2021 Cumartesi günü Ayasofya Camii’nde, dünya liderimiz Kemal Atatürk’ümüzün adını anmadan , O’na, Ayasofya’yı “müze” yaptı diye “zalim” ve “kafir” sözcükleriyle hakaret eden imam bozuntusuna, orada olmasına karşın sessiz kalan, camiden çıktıktan sonra da tek sözcük etmeyen, edemeyen Kamutay’ın (TBMM’nin) AKP’li Başkanı –Tekirdağ AKP Milletvekili- Mustafa Şentop, EİTPA konferansı için gittiği Pakistan’dan ses verdi:
“Bu bir eleştiri değil bir iftira. Şöyle ifade edeyim Pakistan’dayız. Malum burada oldukça sıcak bir hava içerisinde yoğun bir temas trafiğimiz vardı.
Pakistan Cumhurbaşkanı Sayın Alvi ile görüşmemizden çıkınca arkadaşlar bana bir metin atmışlar, deniyor ki ‘Bu konuyu açıklamak zorundadır, eğer açıklamazsa aynı onun gibi 10 bin dolar kendisine de mi her ay gönderiliyor’ diye bir ifade.
Ben de arkadaşlara dedim ki, ‘Onu hangi meczup söylemiş?” Sonra bir baktık, Kılıçdaroğlu’nun sözüymüş, grup toplantısında söylemiş.
Konu şu: İçişleri Bakanı bir siyasetçinin, milletvekili demiyor, siyasetçinin her ay 10 bin dolar bir suç örgütünden para aldığını söylüyor. Bakan kim olduğunu bunun açıklamadı. Bunun açıklanmasına dair kamuoyundan da beklentiler var, biz de bu konudaki beklentilerimizi ifade ettik yazılı-sözlü olarak sayın bakana.
Fakat bu benim dile getirdiğim bir iddia değil, bu şahsın kim olduğunu da ben bilmiyorum. Kılıçdaroğlu ne kadar biliyorsa ben de o kadar biliyorum. Dolayısıyla sorunun muhatabı ben değilim.
Benden şunu talep edebilirler: Bunu sayın bakandan sorun, İçişleri Bakanı bunu cevaplasın, buna tavassut edin, aracı olun; bu olabilir, bu ayrı bir konu.
Ama sorunun muhatabı ben değilim, benim bir bilgim yok. Bunu açıklamamı istiyor benden. Bu bir siyasi bunaklık değilse eğer, bunun ancak bir haysiyetsizlik ve ahlaksızlık olduğunu söyleyebilirim.
Kendisinde zerrece haysiyet, ahlak varsa bu konuyla ilgili olarak kendisinin bu beyanlarının ne anlama geldiğini, bu konudaki bilgi-delil ne varsa açıklasın. Yoksa kendisi muhtemelen bu tür konuları gündemde tutmak için sık-sık sağdan-soldan 10 bin dolarlar aldığı için bunun çok basit bir mesele olduğunu zannediyor ki herkese bu iftirayı yapabiliyor, bu çamuru sıçratmaya çalışıyor.” https://www.gercekgundem.com/siyaset/278473/10-bin-dolar-alan-siyasetci-tartismasinda-sicak-gelisme-tbmm-baskani-sentopdan-aciklama

Doğrusu, Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Mustafa Şentop’un “bu denli cahil” olabileceğine şaştım kaldım!
“Adı lazım değil”in söylediklerini anlamamış!
Anlamadan, anlatım karmaşasına, çelişkisine düşmüş!
“… bu benim dile getirdiğim bir iddia değil…
… sorunun muhatabı ben değilim…”
demiş!
“Adı lazım değil”e “meczup” demiş, “adı lazım değil”in bu yaptığının “siyasi bunaklık, haysiyetsizlik, ahlaksızlık” olduğunu söylemiş, “Şentop konuşmuyorsa, Acaba 10 bin dolar benzeri bir olay her ay ona da mı veriliyor?” diyen “adı lazım değil”e “Kendisinde zerrece haysiyet, ahlak varsa bu konuyla ilgili olarak kendisinin bu beyanlarının ne anlama geldiğini, bu konudaki bilgi-delil ne varsa açıklasın” çağrısında, sonra da “Yoksa kendisi muhtemelen bu tür konuları gündemde tutmak için sık-sık sağdan-soldan 10 bin dolarlar aldığı için bunun çok basit bir mesele olduğunu zannediyor ki herkese bu iftirayı yapabiliyor, bu çamuru sıçratmaya çalışıyor” suçlamasında bulunmuş!

Kamutay Başkanı Şentop, kendisi gibi seçilmiş bir Milletvekiline, üstelik Kamutay’ın ikinci büyük partisinin Genel Başkanına bu sözleriyle, organize suç örgütünün başından ayda on bin dolar para alan Milletvekilinin kim olduğunun ortaya çıkarılmasını istemediğini, birilerinden, bir yerlerden ‘siyaseten çekindiği’ni belli ediyor!

Şentop’taki bu telaş, bu panik, bu hışımneden?!

Ayasofya içinde ve dışında, imam bozuntusunun hakaretlerine sessiz kalarak, kendisinin de dünya liderimiz Kemal Atatürk’ümüze hakaret ettiğini Atatürk sever Türk halkının düşündüğünü ve bundan son derece rahatsız olduğunu Şentop bilsin istedim!..

“ATATÜRK KIRMIZI ÇİZGİMİZ” DİYEN BAHÇELİ VE DOĞRU SÖZLERİ HAVADA KALAN “ADI LAZIM DEĞL”!..

150 150 bakikarakol

29 Mayıs 2021 Cumartesi günü Ayasofya camide, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının, Kamutay (TBMM) Başkanı Mustafa Şentop’un kulakları duya duya, dünya liderimiz Kemal Atatürk’ümüze, Ayasofya’yı müzeye çevirdiği için “zalim” ve “kafir” diyen “Mustafa Demirkan” https://www.birgun.net/haber/erdogan-in-katildigi-programda-imam-ataturk-e-lanet-okudu-zalim-ve-kafir-346458 adlı imam bozuntusuna dün de süren tepkilerden iki örnek:

“Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e tahammülsüzlük, lamı cimi yok Türkiye Cumhuriyeti’ne tahammülsüzlüktür.
Bugün varsak, bugün hayattaysak, bunun şeref payesi Türk tarih silsilesinde müstesna bir yeri olan aziz Atatürk’ündür.
İdeolojik dogmalarla, ilkel bir taassupla, keskin önyargılarla Atatürk düşmanlığı yapmak, millete değil hıyanete hizmettir.
Atatürk alerjinin esas gerekçesini nasıl okumalı, nasıl anlamalıyız?
Vaazlarıyla milli birliğimizi yaralamaya, tarihi şahsiyetlerimizi kötülemeye hiç kimse cüret etmemelidir.
Herkes uyanık olmak zorundadır.
Sorumsuz ve şuursuz konuşmaların, temelsiz ve mesnetsiz ithamların hiç kimseye faydası yoktur.
Atatürk’e bühtan edenlerin milletimizin gözünde zerre değeri olmayacaktır.
Zira Atatürk milli birliğimizin ortak paydasıdır.
Kim Gazi Paşa’ya saldırıyorsa, kimin Gazi Paşa’ya kötü sözü dokunmuşsa, ya soy kütüğünde bir karanlık nokta ya da mazisinde yüzünü kara çıkaracak bir mahcubiyeti vardır.
Atatürk’e hakaret mukadderatımıza da husumettir.
Allah için söyleyiniz, Atatürk’e dil uzatanlar daha iyi Müslüman olduklarını mı sanıyorlar?
Atatürk’e en ağır sözleri reva görenler, Türk milletinin ruhunu okşadıklarını mı düşünüyorlar?
Ey kendini bilmez akılsızlar, Atatürk’ümüzden ne istiyorsunuz?
O tarih sahnesine çıkmasaydı, Türklüğün kıvancı, İslam’ın bekçisi olmasaydı, doğduğunuzda kulağınıza ezan mı okunur, yoksa bir kilisede vaftiz mi edilirdiniz?
Atatürk’ün hatıralarına ve heykellerine saldıran zavallılar, sizin yel değirmenlerine savaş açan Donkişot’tan, yancısı Sanço Panço’dan ne farkınız vardır?
Herkes bilsin ki, Gazi Mustafa Kemal Atatürk bizim ve milletimizin kırmızıçizgisidir.
İlk Cumhurbaşkanımız ve Milli Mücadelenin yol başçısıdır.
İman ve insaf sahibi herkes O’na hürmetle mükelleftir.
Atatürk, Türkiye’dir.
Atatürk, Cumhuriyettir.
Atatürk maşeri vicdana altın harflerle kazınmış ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ seslenişinin mimar başıdır.
Onu rahmetle anmak, ona saygı duymak, onun eserlerine sadık kalmak her nesil, her Türk evladı için ödevdir.
Emel sahiplerini uyarıyorum, Atatürk’ten elinizi çekin, isnatlarınızı kesin, dilinizi susturun.
Fani bedeni olmasa da, müstesna hatıralarını ve yüksek fikirlerini cesaretle savunacak büyük Türk milleti vardır ve kötü niyetlilerin alayını karşılamaya gücü yetecektir.” http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4832/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_1_Haziran.html

Özetlediğim bu sözleri dün, partisinin grup toplantısında konuşan MHP Genel Başkanı ve Cumhur İttifakı’nın, Cumhur İttifakı İktidarı’nın küçük ama etkili ortağı Devlet Bahçeli söyledi.
Şaşanlar, “Vay be!” deyip inanlar oldu.
Oysa…
Bu doğru sözleri söyleyen Devlet Bahçeli hiç içten değildi!
Örneğin…
“Ey kendini bilmez akılsızlar, Atatürk’ümüzden ne istiyorsunuz?” demekle olmaz!
Dünya liderimiz Kemal Atatürk’ümüze bir düşman gibi sözler edenler, saldıranlar, cesareti nereden, kimden alıyorlar?!
Ve amaçları ne?!
Bahçeli, bilmiyor olamaz!
Usumuzla (aklımızla) alay etmesin!
Bilmiyor oyunuNU oynamayı bıraksın!

*

“Ayasofya’yı açtınız da, Atatürk’e hakaret etmek için mi açtınız Ayasofya’yı? Ya Atatürk, hayatını bu millet için vermiş kişi… O meczup acaba İstanbul’un işgalini biliyor mu? O meczup, Mustafa Kemal Atatürk, işgal altında Dolmabahçe’nin önünde yabancılara ait savaş gemilerini gördüğü zaman, ‘Geldikleri gibi gidecekler’ dediğini biliyor mu acaba? Bu meczup kişi acaba Kahramanmaraş’ın kurtuluşunda ilk kurşunu atan Sütçü İmam’ı biliyor mu acaba? Sütçü İmam’ın ne söylediğini biliyor mu acaba? Söyleyeyim: ‘Her kim ki Mustafa Kemal ve Kuvayı Milliye aleyhine fetva verip düşmanlık yapar, bilin ki onların damarlarında kafir kanı vardır’ diyor.
Bu meczupların geldiği yer ‘Keşke Yunan gelseydi’ eksenedir, bu eksenden geliyorlar, bu kültürden geliyorlar. Baskı altında yaşamayı kabullenmişler, hafızalarının bir yerinde tutuyorlar. Yahu neden bu hafıza kardeşim? Kim size bu bilgiyi veriyor? Ya açıp bir tarih kitabını okumuyor musunuz siz? UNESCO, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü nasıl tanımlıyor? Şöyle: ‘Atatürk, uluslararası anlayış, işbirliği, barış yolunda çaba göstermiş, üstün kişi, olağanüstü devrimler gerçekleştirmiş bir devrimci. Sömürgecilik ve yayılmacılığa karşı savaşan ilk önder. İnsan haklarına saygılı, dünya barışının öncüsü, yaşamı boyunca insanlar arasında renk, dil, din, ırk ayrımı gözetmeyen, eşi olmayan devlet adamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusudur.’ UNESCO söylüyor bunu, bu meczup neler söylüyor?
Bugün Sayın Bahçeli de bu konuda bir sürü laf etmiş, konuşmuş. Güzel… Sayın Bahçeli’nin Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e sahip çıkması eyvallah, başımın üstüne. Ama asıl kızmamız gereken bu meczup mu? Bu meczup bu konuşmayı yaparken kimin önünde yapıyor bu konuşmayı? Devlet ricali önünde yapıyor. O devlet ricalinden bir Allah’ın kulu çıkıp: ‘Ya arkadaş, ne söylüyorsun? Yanlış söylüyorsun, bunu konuşamazsın’ dedi mi? Demedi. Bahçeliye soruyorum: Sen kime kızıyorsun arkadaş? Bunu orada görevlendiren kim? Hangi kafa? Kendi tarihine ihanet etmeyi kural haline getiren bir meczubu orada nasıl tutarsınız? Atatürk bizim ortak değerimizdir. Hepimizin sevdiği, hepimizin saydığı, hepimizin minnet duyduğu bir kişidir. Dolayısıyla Bahçeli, ‘Atatürk bizim kırmızı çizgimizdir’ diyor. Güzel ama o çizgi biraz uzayıp, saraya doğru yaklaşınca renk değiştiriyor. Renk değişmeyecek arkadaş. Renk değiştiği andan itibaren bu iş olmaz, söylediğin havada kalır.” https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-1-haziran-2021

Özetlediğim bu doğru sözleri de, partim CHP’min ne yazık ki başındaki “adı lazım değil” dün grupta söyledi.
Sorular sormak, “Bahçeli, ‘Atatürk bizim kırmızı çizgimizdir’ diyor. Güzel ama o çizgi biraz uzayıp, saraya doğru yaklaşınca renk değiştiriyor, renk değiştiriyor. Renk değişmeyecek arkadaş. Renk değiştiği andan itibaren bu iş olmaz, söylediğin havada kalır” demek yeterli değil!
Rengin neden değiştiğini, anlaşılır dille net anlatmak gerek!
Bu yapılmazsa…
Edilen sözler doğru olsa da, havada kalır!
Kaldığı gibi!..

SİYASETİN ÇİVİSİ ÇIKARSA!..

150 150 bakikarakol

Siyaset, mafya ve devlet ilişkilerindeki gündemden düşmeyen olayları Cumhuriyet Gazetesi’ne değerlendiren Prof. Dr. Tanju Tosun, İpek Özbey imzalı haberde ne güzel söylemiş:
Yaşananlar en genel anlamda siyasetin çivisinin çıktığının kanıtı.
https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/prof-tanju-tosun-siyasetin-civisi-cikti-1840531

Siyasetin çivisi çıkmamış olsaydı:

Ayasofya’nın müzeden camiye dönüşüm açılışında (24 Temmuz 2021) elde kılıçla minbere çıkan Diyanet İşleri Başkanı olur muydu?!
Ve oradan, bu ulusun kurtarıcısı, kurucusu dünya lideri Kemal Atatürk’e lanet okur muydu?!

Ayasofya’da 29 Mayıs 2021 Cumartesi günü, caminin önceki imamını aratmayan yeni imam, Cumhurbaşkanının, Kamutay (TBMM) Başkanının gözlerinin içine bakarak, Bu ve bu gibi mabedlerin mabed olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldiki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze haline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kafir kim olabilir?.. Yarabbi bir daha bu zihniyetin bu ümmetin başına gelmesini mukadder buyurma… https://odatv4.com/ayasofyada-erdoganin-gozlerinin-icine-baka-baka-ataturke-lanet-okudu-29052106.html sözlerini eder miydi?!
Bu sözleriyle dünya liderimiz Kemal Atatürk’ümüz hedef alır mıydı?!
Atatürk’ümüze zalim ve kafir der miydi?!

(AKP Sözcüsü Ömer Çelik aynı gün @omerrcelik hesabından saat 23.33’te İstanbul’umuzu ve ülkemizi tehdit eden düşmana karşı “geldikleri gibi giderler” diyen İstiklal Savaşı’mızın Başkomutanı, Devletimizin kurucusu, İlk Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk milletimizin ortak ve yüksek değeridir.
https://twitter.com/omerrcelik/status/1398739396745121797 paylaşımında bulundu.
4 dakika sonraki paylaşımıysa şöyleydi:
Atatürk ve silah arkadaşlarının düşmana karşı verdiği soylu mücadeleyle ülkemiz ve milletimiz ile ezanımız, camilerimiz ve mescidlerimiz de düşman tehdidinden kurtulmuştur. Rahmet ve şükranla anıyoruz.

Geçiniz Ömer Bey geçiniz!
Hiç gerçekçi, inandırıcı değilsiniz!)

6 gün önce (23 Mayıs 2021 Pazar) ise…
Bir müftü, Yüzde 90’ı Selanik göçmeni ve Sabetayist. Ne demek Sabetayist? Müslümanlığa girmiş gözüken Yahudiler. Aslında Müslüman değil https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/akcakoca-muftusunden-selanik-gocmenleriyle-ilgili-skandal-sozler-6445748/?utm_source=ilgili_haber&utm_medium=free&utm_campaign=ilgilihaber sözleriyle Selanik doğumlu Atatürk’ümüzü hedef alır mıydı?!
Atatürk’ümüze hakaret eder miydi?!

Bunlar, çokça yaşananlardan, tanık olunanlardan birkaç örnek!..

Ve bütün bunlar, Prof. Dr. Tanju Tosun’un dediği gibi, siyasetin çivisi çıktığı için oluyor, yaşanıyor!

Siyasetin çivisi çıktığı için, bu topraklara göz diken, göz diktiği bu topraklarda yaşayan Türk halkına düşman kesilen emperyalist İngiltere’nin, -diğer adıyla topraklarında güneş batmayan Britanya İmparatorluğu’nun işbirlikçisi, ajanı, casusu İskilipli Akif Hoca’nın uzantıları!
Üreyip çoğaldılar, bakılıp beslendiler, birer potansiyel hain oldular, cami gibi kutsal mekanlarda dahi bildiklerini okudular, hakaretler, küfürler yağdırdılar, kinlerini kustular, düşmanlıklarını yaptılar!

Kamutay Başkanı Şentop tepkisini Akçakoca Müftüsünün, bütün Rumeli muhacirlerini ve göçmenlerini itham eden konuşması çok yanlıştır, cahilcedir https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/meclis-baskani-sentoptan-akcakoca-muftusune-tepki-6447007/ tümcesi ile dile getirmekle yetinirken, ben aynı gün (23 Mayıs 2021 Pazar) saat 14.59’da @BakiKarako hesabımdan “SELANİK GÖÇMENLERİ MÜSLÜMAN DEĞİL” SÖZÜNÜ EDEN, EDEBİLEN MÜFTÜ DE OLSA, ACABA GERÇEKTEN MÜSLÜMAN MI?!.
https://twitter.com/BakiKarakol/status/1396435629035118592 diye yazdım.

Şentop’un Ayasofya imamına sessiz kalmasına karşın, 29 Mayıs 2021 Pazar günü saat 19.34’de @BakiKarako hesabımdaki paylaşımım ATATÜRK’ÜMÜZE “ZALİM, KAFİR” DİYEN, DİYECEK VE DİYENLER, DİYECEKLER ZALİMDİR, KAFİRDİR!.. https://twitter.com/BakiKarakol/status/1398679098847903746 biçimindeydi.

Ayasofya imamına bir yığın tepki yağdı.
İçlerinde, Prof. Dr. Ersan Şen’in tepkisini paylaşmak istiyorum:
Kemalizmi eleştir, Mustafa Kemal’i eleştir buna katlanırım ama Mustafa Kemal’e ‘kafir’ diyemezsin.
Din alimlerinin dili böyle mi olmalı, tehdit dilini, hakaret dilini, beddua dilini terk etmemiz gereken yerde konuştuğumuz konuya bak!
‘Pes’ diyorum!
Herkes ağzından çıkan söze dikkat edecek.
Bu ülkede kimse Atatürk’ü silemez, özellikle dinine inanan birisi olarak söylüyorum Atatürk’ün peşindeyim. Mustafa Kemal Atatürk’ü başarısızlıkla itham edenlere diyorum: Sen daha iyisini yap kardeşim.

https://www.gercekgundem.com/guncel/278015/ersan-sen-ataturke-lanet-okuyan-imama-ates-puskurdu

İyi güzel de…
Siyasetin çivisi niye çıkar?!

Düşünmekten ve vekilini seçmekten yoksunsan olur!..

Bu ana iki değerden yoksun toplumlarda siyasetin çivisi öyle bir çıkar ki!..
Ne vatan kalır, ne bağımsızlık!..
Düşünmekte ve vekilini seçmekte yol almış, kalkınmış, güçlü ülkenin, ülkelerin egemenliği altına girmek kaçınılmaz olur!..
İyi biline!..

FEVZİ İŞBAŞARAN, ERZURUM AKP MİLLETVEKİLİ SELAMİ ALTINOK’A O SORUYU NEYİ AMAÇLAYARAK, NEDEN SORDU?!.

150 150 bakikarakol

“Organize suç örgütü lideri” sözcükleriyle anılan Sedat Peker dün 8’incisini yayınladığı videolarının ilklerinde Mehmet Ağar, Mehmet Ağar’ın Elazığ AKP Milletvekili oğlu Tolga Ağar ve “Cumhur İttifakı İktidarı”nın İçişleri Bakanlığı koltuğuna “Bakan” olarak atanan Süleyman Soylu’nun adlarını andı.
Anarken de suçlamalarda bulundu; birilerine, bir yerlere iletiler (mesajlar) gönderdi.
Türkiye’nin siyasi ortamı, gündemi biranda alabora oldu, Peker’in açıklamalarına ve açıklayacaklarına odaklandı.

Tam bu süreçte, Manisa CHP Milletvekili ve CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Halk TV’de Cumartesi geceleri canlı yayınlanan Fatih Ertürk’ün ‘Türkiye Nereye?” programına çıktı, Soylu’ya yakın, Peker’e de yakın oldukları sonradan anlaşılan gazeteci Hadi ve Süleyman Özışık kardeşlerin, Soylu-Peker arasında arabuluculuk yaptığını ortaya attı.
Ortalık daha bir karıştı.

Soylu, 19 Mayıs 2021 Çarşamba gecesi TRT Haber TV’de, TRT Haber Kanal Koordinatörü Yahya Bostan, Koordinatör Yardımcısı Aysun Torun Orhan ve TürkMedya Ankara Temsilcisi Melik Yiğitel’in sorularını yanıtladı. https://www.trthaber.com/haber/gundem/bakan-soyludan-sedat-peker-aciklamasi-operasyon-emrini-veren-bizzat-benim-581879.html
Soylu, Peker’in çok kızdığı ve ilk videosunda anlattığı İstanbul’daki evine düzenlenen “operasyon” emrini kendisinin verdiğini söyledi.
“Arabuluculuk” ile ilgili “Benim haberimin olması idam edilmem anlamına gelir. Böyle bir şey olabilir mi? Keklemişler, ben ne yapayım. Kim keklediyse hesabını oradan sorsun. Ayda kime 10 bin dolar para gönderiyorsa siyasetçiye ona sorsun. Yanlışlıkla yazdıkları bir yere düşmüş” sözlerini de o canlı yayında etti.

Bu defa, Soylu’nun “Ayda kime 10 bin dolar para gönderiyorsa siyasetçiye ona sorsun” tümcesi olay oldu.

Sedat Peker’den ayda on bin dolar alan siyasetçi kimdi?!

24 Mayıs 2021 Pazartesi gecesi, Merdan Yanardağ ile İsmail Saymaz var, sorulmayacak soruları sorarlar diye Türkiye’nin kilitlendiği, Haber Turk TV’de canlı yayınlanan Kübra Par sunumundaki “Açık ve Net Özel” programında İsmail Saymaz, Soylu’ya, Sedat Peker’e “koruma” verilmesini sordu.
Soylu, Peker’e korumanın, adını anmadan, kendisinden önceki İçişleri Bakanı –Erzurumlu, Bursa AKP Milletvekili Efkan Ala- döneminde verildiğini işaret etti, verenlerin ise “İstanbul Emniyet Müdür Selami Altınok ve Terörden Sorumlu Müdür Mustafa Çalışkan” https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/soylunun-sucladigi-emniyet-genel-mudur-yardimcisi-mustafa-caliskan-cumhuriyete-konustu-1839770 olarak açıkladı.

Aynı canlı yayında Saymaz, Türkiye’nin gündemindeki ve vatandaşların kendi aralarında konuştukları konuyu “Sedat Peker’den ayda on bin dolar alan siyasetçi kimdi?” sorusuyla birlikte, “Halen Milletvekili mi? AK Parti’den mi?” sorularını yöneltti ama Soylu gülerek, “Siyasetçi” sözcüğünden başka sözcük etmedi.

Soylu, “Hayır, halen milletvekili değil” ve “AK Parti’den Milletvekili değil” demedi, dememeye özel özen gösterdi.
Bu durumda…
Peker’den, 2015 yılında Hürriyet Gazetesi baskınına yönelik istemde bulunduğu ilişkin sorulara yanıt vermekten kaçındığı için dikkatleri üzerinde toplayan İstanbul AKP eski Milletvekili Metin Külünk’ün “on bin dolar alan Milletvekili” olabileceği olasılığına ilişkin öngörüler zayıfladı, zayıflıyor.

Peki…
Soylu’nun, Türkiye’nin kilitlendiği canlı yayında “Savcıya açıklayacağım” dedikten çok az sonra “Savcı sorarsa söyleyeceğim” demeye gereksimini duyduğu, Peker’den ayda on bin dolar alan Milletvekili kimdi?!
Bu sorudan önce, beyin jimnastiği yapmak için, şu iki soruya yanıt aramak/bulmak da gerekmez mi, doğru olmaz mı?:
“Sedat Peker, kime, neden ayda on bin dolar versin?!
Sedat Peker, kendine yardımı dokunmayan, dokunmayacak birine ayda on bin dolar verir mi?!”

İki sorunun yanıtının “Vermez. Niye versin ki?” sözcüklerinin olabileceği usa (akla) yatkın.

Peker, daha başka, daha derin ilişkilerden ötürü de, adı anılmayan, açıklanmayan ama halen Milletvekili olan şahsa ayda on bin dolar da vermiş olabilir.

Kuşku yok ki, araştırmalar, soruşturmalar sonucu o Milletvekilinin kim olduğu zor ve zaman alacak ama ortaya çıkacak.

Kafama takılan…
7 Aralık 2014’de İstanbul’da kaldığı otelde sabaha karşı polis tarafından gözlem altına alınan, götürüldüğü karakolda Sedat Peker’in adamı olduğu savlanan (iddia edilen) Avukat tarafından dövülen, adliyeye girişinde de bir grubun saldırısına uğrayan, çıkarıldığı mahkeme tarafından “Cumhurbaşkanına hakaret”ten tutuklanıp cezaevine konulan https://www.sozcu.com.tr/2014/gundem/isbasarandan-sok-iddia-682096/ Anavatan Partisi’nin ve AKP’nin Elazığ eski Milletvekili Fevzi İşbaran’ın *, “Sedat Peker‘e İstanbul Emniyet müdürü olarak koruma polisleri tahsis eden sensin.
Anadolu Ajansına ‘Benim adımı neden yazıyorsunuz’ diyeceğine, sana ‘Sedat Peker’e polis koruma memuru ver’ talimatını veren kim?”
https://www.gercekgundem.com/guncel/277577/sedat-pekere-verilen-koruma-polisi-kavgaya-tutusturdu-isbasarandan-altinoka-cok-sert-suclama?utm_source=share-twitter sözleriyle Erzurum AKP Milletvekili -28 Ağustos 2015-24 Kasım 2015 arasında Ahmet Davutoğlu başkanlığındaki “Seçim Hükümeti”nin İçişleri Bakanı- Selami Altınok’u yermesiydi.

Anımsanacaktır:
Artık “yandaş” sözcüğü ile anılır olan, devletin “Anadolu Ajansı” geçenlerde, “Sedat Peker’e verilen koruma kararı belgelerinde FETÖ izi tespit edildi” başlıklı bir haber yayınladı.
Haberde, bir belge de yer aldı.
O belgede adı geçenlerden biri, Aksaray Valisi iken, İçişleri Bakanı –Erzurumlu Hemşerisi- Efkan Ala tarafından “Vali kadrosuyla” İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne getirilen Selami Altınok’tu.
Altınok, sonradan metinden “adlar” çıkarılan haberle ilgili açıklama yaptı, “Son günlerde kamuoyunu meşgul eden şahsın koruma kararına ilişkin haberlerde ve ‘FETÖ izi bulundu’ başlığıyla servis edilen belgede, resmi sıfat ve görev taşıyan kişiler haksız bir şekilde ifşa ve itham edilmiştir.
Şahsım, birlikte çalıştığım ve koruma kararı verilen belgede adı geçen imza sahiplerinin gerek 17-25 Aralık gerekse 15 Temmuz sürecinde yürüttükleri mücadele ve gösterdikleri duruşa tüm milletimiz ve kamuoyu yakından şahittir.
Bunun aksine bir ima, iddia ve iftira her iki dünyada da hak ihlali olup iddia sahiplerini ağır vebal ve sorumluluk altına sokmuştur” https://t24.com.tr/haber/ak-parti-erzurum-milletvekili-selami-altinok-tan-anadolu-ajansi-na-koruma-karari-tepkisi,955320 dedi.

Tam bu noktada, İşbaşaran’ın, Altınoka, “Sedat Peker‘e İstanbul Emniyet müdürü olarak koruma polisleri tahsis eden sensin.
Anadolu Ajansına ‘Benim adımı neden yazıyorsunuz’ diyeceğine” deyip “Sana ‘Sedat Peker’e polis koruma memuru ver’ talimatını veren kim?” sorusunu yöneltmesi önem kazanıyor!

Gerçekten…
İşbaşaran “Sana ‘Sedat Peker’e polis koruma memuru ver’ talimatını veren kim?” sorusunu neyi amaçlayarak, neden sorma gereksinimi duymuştur?!

“Fevzi İşabaşaran ile Selami Altınok’un ayrı ayrı, tatmin edici açıklama yapmaları toplumun ve de kendi yararlarına olacaktır” diye düşünüyorum…

* Fevzi İşbaşaran, merhum Turgut Özal’ın Başbakan Başdanışmanlığı, Başbakan Özel Kalem Müdürlüğü ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanlığı görevlerinde de bulundu.

“SİYASİ MUHALEFET AĞALARI” SEÇİME NEDEN HAZIR DEĞİLLER!..

150 150 bakikarakol

Kaç kere dedim, şimdi de diyeyim:
“Seçim” isteyip duran “siyasi muhalefet ağaları”, avazları çıktığı kadar “Seçime hazırız” diye bağırsalar da, seçime hazır değillerdir!
Ya “seçime hazır olma”nın ne demek olduğunu bilmiyorlar veya böyle diyerek, toplumun gazını alıyorlar!
Toplumun gazını almakla da, ülkeyi çok kötü yönettiği yadsınamaz olan iktidara, iktidardaki partiye, partilere yardım ve yataklık etmiş oluyorlar!
Hazır olmadıkları, olamayacakları “seçim”i isteyip durmaları, “siyasi ikram”ın ta kendisidir!

“Erken seçim kolik siyasi muhalefet ağaları” ile “danışıklı dövüş oyunu”nu oynayan iktidar, iktidar partileri…
Varsayalım ki…
Zamanı kolladı, siyasi rüzgarın kendilerinden yana estiğini gördü, “erken seçim” kararı aldı; ülke, en erken 45 gün içinde “Cumhurbaşkanlığı” ve Milletvekili Genel Genel seçimine gitsin…
İktidarı oluşturan AKP, MHP, BBP’nin -Cumhur İttifakı’nın- Cumhurbaşkanı adayı belli…
CHP, İyi Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti’nin “Millet İttifakı” da Cumhurbaşkanı adayını ortak belirlesin…
HDP’nin, Deva ve Gelecek partiler de ayrı ayrı kendi adaylarını çıkarsınlar…

Ya Milletvekili adayları?!.

Görünen o ki…
Milletvekili adaylarını, seçime katılacak siyasi partilerin Genel Başkanları belirleyecekler!
Yapacakları “Milletvekili listeleri”ni seçmene dayatacaklar, Oy ver” diyecekler!
Buna da, “Seçmen, vekilini seçti” diyecekler!
Bunun da adı “Milli İrade” olacak!

Hadi diyelim…
Üretim araçlarının, sermayenin/paranın, toprağın sahiplerinin yani burjuva sınıfının yanında yer alan sağ, muhafazakar, aşırı dinci, aşırı Milliyetçi siyasi partiler, Milletvekili adaylarını, yukarıda vurguladığım yöntemle belirliyorlar…
Peki ya…
Emeğinden başka özel mülkiyeti olmayan işçi sınıfının ve ekonomik durumunun kötüye gidip daha fakirleşen çok küçük ve de çok az miktarda üretim araçlarına, paraya, toprağa sahip yoksul burjuvazinin yanında yer aldıklarını deklere eden sosyal demokrat, demokratik sol ve sol siyasi partilerin, burjuvazi yanlısı siyasi parti genel başkanlarının yöntemlerinin aynısını yapmalarına ne demeli?!

Onun için…
Bu partilerin Genel Başkanlarını, Genel Merkez Yöneticilerini “muhalefet ağaları” diye tanımlıyorum!

“Elerki” öz Türkçe sözcüktür ama pek bilinmez, kullanılmaz; bilinen, kullanılan Yunanca sözcük “Demokrasi”dir!
“Elerki/demokrasi, elin yani halkın erki, yani iktidarı” demek.
Halkın kendi kendini yönetmesi, kendisinin seçeceği vekilleri ile olası.

Bu yapıldı mı?
Dünya lideri Kemal Atatürk’ten sonra yapılmadı.
Arada bir yapılanlar ise aynısının kötü benzeriydi.

Halkın, kendi el, kendi iradesiyle vekilini belirlemesi, seçim günü de sandığa gidip vekil belirlediklerine oy vererek, onları oylarıyla seçmeleri uzun süreci gerektirir.
Öyle 45 günle, 3 ayla, 6 ayla olacak iş değildir.
Bu süreçlerle “Milli İrade” belirmez!
Beliren…
Kapalı kapılar ardında genel başkanlar seçip “genel başkan koltuğu”na oturtan iç-dış güçlerin iradesidir!

Lütfen bu gerçeği görelim!

Genel Başkanların yapacakları “Milletvekili listesi”ne oy verilerek “seçilmiş” sayılacak ve “Milletvekili” sıfatı alacak insanlardan çok değil 30-40 tanesi dışında kalanların tamamı, kendilerini Milletvekili listesine koyan, halka seçtiren genel başkanlarının, dolayısıyla da genel başkanlarını kapalı kapılar ardında seçen güçlerin “iradesi”ni temsil edecek!

Yani…
Gününde de, gününden önce de seçim yapılsa, halk kendi vekilini “özgür iradesi” ile belirlemediği, oy’u ile seçmediği sürece, değişen, değişecek bir şey yok, olmayacak!
Olsa da, devede kulak!..

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanına yakararak, toplumu erken seçime hazırlamayarak ve ülkeyi seçim ortamına/havasına sokmayarak, “seçim isteminde bulunmak” koca bir yanlıştır, gerçekleri çarpıtmaktır, halkı kandırmaktır, halka yalan söylemektir, halka, ülkeye büyük zarar vermektir, halkı, ülkeyi 40-50 yıl geri götürmektir!

Ve…
Vurguladığım anlamda seçime hazır olmayanların, seçime hazır olanların ağına, tuzağına düşmeleri, kazanmamaları, yitirmeleri evrensel gerçektir!..

AKP GENEL BAŞKANI CUMHURBAŞKANI O SÖZLERİ SÖYLEMEMELİYDİ!..

150 150 bakikarakol

Gelin hanım beni Netanyahu’nun yanına koyuyor, onun ardından memleketim Rize’ye gidiyor. Gelin hanıma görüldüğü gibi gayet güzel bir ders veriliyor. Ve nerede, nasıl adım atılacağını çok iyi bilmek lazım.
Burası Rize, sen kalkıp da Rize’nin uşağına bu şekilde hakaret edip onu Netanyahu gibi bebek katillerinin yanına koymaya kalkarsan yapılacak budur. Yine dua et ki gelin hanıma çok ileri gitmeden bir ders verdiler. Bu da Rizelinin edebini, adabını gösterir.
İkizdere yetmedi bir de Çayeli’ne gitti. Orada da zaten gerekeni yaptılar. Ondan sonra da Trabzon’a gitmeye kalktı. Trabzon’da da hiç meydana çıkmayıp doğrudan uçağa gidip Ankara’ya döndü.
Bu daha bir. Daha neler olacak neler. Daha dur bakalım bunlar iyi günler. Her şeyden önce ahde vefa diye bir şey var. Eğer ahde vefa olmazsa bu millet affetmez.

https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/erdogandan-meral-aksenere-gelin-hanima-gayet-guzel-bir-ders-verildi-6451566/

Dün partisinin grup toplantısını yapan AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının ağzında bu sözleri, izlediğim televizyon kanalından, duyunca, saat 12,57’de @BakiKarakol hesabımdan gerçekleştirdiğim paylaşımımda https://twitter.com/BakiKarakol/status/1397492076204503043 dediğim gibi, ÜRKTÜM!

Ülkenin Cumhurbaşkanı bu sözleri nasıl ederdi, edebilirdi?!

Şaşkınım!

Bu sözler bana, gazeteci olarak yaşadığım 12 Eylül 1980 öncesi kanlı ve karanlık kahrolası zorlu günleri anımsattı:
Siyasi ortam çok fena gergindi!
Siyasi cinayetler, sağ-sol, genç-yaşlı, kadın-erkek, suçlu-suçsuz demeden işleniyordu; günde 30-40 can yitiyor, 500’ün üzerinde beden yaralanıyor, birden fazla uzuv kopup gidiyordu!
Ne için?!
Emperyalizme ve emperyalistlerin çıkarlarına hizmet eden/edecek faşist askeri darbe için!
Bu ne için?!
Aydınlıkçı Atatürk Türkiye’sini, Ulusal Kurtuluş Savaşı öncesi berbat günlerine geri döndürmek için!

2021’nin başlarında benzeri mi düşünülüyor, yaşama geçirilmek isteniyor?!

Sözlerinin sahibinin yapacağı açıklamayla ya da yaşayarak öğreneceğiz!

Endişem…
Bu toplumda, kötü yöneticiler “durumdan vazife çıkaran kadrolar” da yetiştirdiler!
O kadroların kalıntıları ve o kalıntıların yetiştirdikleri “yeni”ler, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının belki de siyasi amaçla “korku iklimi yaratma”yı düşünerek söylediği yukardaki sözlerden etkilenecek, kendilerine “vazife çıkaracak”, ölümlerle, yaralanmalarla bitecek siyasi eylemlere kalkışacak olmaları!
Silahlı, taşlı, sopalı, bıçaklı, muştalı eylemleri onlar veya başkaları yapsalar da, alıntıladığım sözlerinden ötürü sorumlu tutulacak, suçlanacak kişi AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı olacak!
AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı kendini böyle bir riske neden soktu?!
Dahası…
Siyasi yaşamını, Cumhur İttifakı ve Cumhur İttifakı İktidarı ortaklığını vb riske etti?!
Anlamış, anlayabilmiş değilim!

Kendiler dışındaki siyasi karşıtları partilerin, o partilerin Genel Başkanlarının yurdun bazı il ve ilçelerinde, kasaba ve köylerinde siyasi çalışmalarda bulunmaları artık eski gibi olmayacak!
Çok zor olacak!
Özellikle, yakın zamana kadar birlikte yol yürüdükleri, şimdi ayrı düştükleri için!..
Örneğin…
İyi Parti, Gelecek Parti, Deva Partisi ve bu partilerin Genel Başkanları (Meral Akşener, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan) bildiklerini hiçbir biçimde dillendirmesinler, konuşmasınlar diye, saldırı, linç tehdidi altındalar!
Böyle düşünüyor, böyle öngörüyorum.
Yanılmayı diliyorum.

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının, usa (akla), mantığa aykırı sözlerine ilk tepki, partim CHP’min ne yazık ki başındaki “adı lazım değil”den geldi.
Twitter hesabı @kilicdarogluk’dan yaptığı paylaşımında Erdoğan binlerce trolünden umudunu kaybetmiş olacak ki, kendi de trol gibi konuşmaya başlamış. Mafya ağzı ile “bunlar daha iyi günler” demiş. Geç bunları kardeşim geç. Er meydanına gel, milletten korkulmaz. Sandığı getir sandığı! #HemenSeçim
https://twitter.com/kilicdarogluk/status/1397507101925195776 dedi.
37 dakika sonra da Helalleşelim kesinlikle. Türkiye için erken seçim çağrısı yapıyorum. Seçim! Hemen! #HemenSeçim
https://twitter.com/kilicdarogluk/status/1393198088257515521 paylaşımında bulundu.

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener ise…
@meral_aksener hesabından ilkin (saat 14.33’te) İşte biz, tam olarak da bu nedenle, İYİleştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem diyoruz.
https://twitter.com/meral_aksener/status/1397516230513336322; sonra (saat 17.07’de) Sayın @RTErdogan ve arkadaşları zor günler geçiriyor. Benim üzerimden sorulardan kaçıyor, iddiaları sektiriyorlar ama… Rizeli kardeşlerimi zan altında bırakmalarına asla izin vermem. Hiç merak etmeyin, bana Türkiye’nin hiçbir yerinde zarar gelmez.
https://twitter.com/meral_aksener/status/1397555009244520448 diye yazdı.

“Adı lazım değil”, helalleşme karşılığında “Hemen erken seçim” nakaratıyla yakarırken, dil sürçmelerinden ötürü “Bay Kemal, bay Meral” diyen, sonra da bir kere “Bayan Kemal” dediği duyulan AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Açık konuşmak gerekirse, burayı Bay Kemal’in iyi dinlemesi lazım dedi, sürdürdü:
CHP Genel Merkezi tacizcilerin ve onları koruyanların işgali altındadır. Şuan da CHP Genel Merkezi tecavüzcülerin, onları koruyanların işgali altındadır. Şuan da CHP Genel Merkezi hırsızların, onları koruyanların işgali altındadır. Şuan da CHP Genel Merkezi terör örgütlerinin siyasi uzantılarının ve teröristleri koruyanların işgali altındadır. Şuan da CHP Genel Merkezi milletimizin değerlerine savaş açmış marjinallerin ve onları koruyanların işgali altındadır. Şuan da CHP Genel Merkezi suç örgütlerine payandalık ve piyonluk yapanların işgali altındadır.
https://www.sondakika.com/haber/haber-son-dakika-cumhurbaskani-erdogan-chp-genel-merkezi-suc-14157638/

Benim bildiğim…
Partim CHP’m, önceden “AKP iktidarları”na; şimdi de, AKP’nin içinde yer alıp başı çektiği “Cumhur İttifakı”na ve “Cumhur İttifakı İktidarı”na yardım ve yataklık eden Sorosçu “adı lazım değil”in ve kadrosunun işgali altında!
Nokta!..

SOYLU’YU “ESKİ TÜRKİYE” MERKEZ SAĞDA SİYASETÇİ YETİŞTİRDİ, “YENİ TÜRKİYE” BOZDU, TARUMAR ETTİ!..

150 150 bakikarakol

SOYLU DÜN GECE YORDU, TOPLUM BEKLENTİLERİNİN ALTINDA KALDI!.. https://bakikarakol.com/soylu-dun-gece-yordu-toplum-beklentilerinin-altinda-kaldi/ başlıklı dünkü yazımı “Dün gece saat 21.06’da başlayıp saat 24.03’te biten canlı yayınla ilgili Devlet Bahçeli bugün grup konuşmasında Soylu’yu bağrına basacak, muhalefet partilerine kükreyecek, “muhalefet ağaları” da Soylu’yu yerecekler, istifaya çağıracaklar, -her zamanki gibi- seçim istemlerini dile getirecekler!..” paragrafıyla bitirmiştim.

Cumhur İttifakı’nın ve Cumhur İttifakı İktidarı’nın küçük ama güçlü ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile partim CHP’min ne yazık ki basındaki “adı lazım değil” beni yanıltmadı!
İyi Parti’nin grubu yoktu, bugün var; Genel Başkanı Meral Akşener de yanıltmaz mı, yoksa yanıltır mı, bilmem.

Bahçeli dün saat 10.00’da partisinin grup toplantısını gerçekleştirdi.
Her zamanki gibi CHP ve İyi Parti Genel Başkanlarına, kendine özgü o ayarı kaçık sözcük ve tümcelerle yergilerde bulundu.

“İkazen diyorum ki, hiç kimse Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı’nın boynuna tasma geçiremeyecek, buna da hiçbir alçağın gücü ve nefesi yetmeyecektir.
Yine hiç kimse Türk Silahlı Kuvvetleri’nin onurlu komuta heyetine çamur atamayacaktır.
Terörle mücadelede destan yazan bir hükümetin, kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve İçişleri Bakanı’nın yalnız olmadığını özellikle ve önemle ifade ediyorum” http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4828/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_25_Mayis.html
sözleriyle, “atanmış İçişleri Bakanı” Süleyman Soylu’ya sahip çıktı.

Soylu da @suleymansoylu hesabından saat 13.41’de gerçekleştirdiği “Devlet-i Ebed Müddet” anlayışının Cumhur İttifakı’nda vücut bulan ruhunu, güçlü iradesiyle bir kez daha ortaya koyan, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Dr.Devlet Bahçeli’ye, Türkiye’ye operasyon çekmek isteyenlere karşı bugünkü tarihi hatırlatması için müteşekkiriz.
https://twitter.com/suleymansoylu/status/1397140780255416325
paylaşımıyla karşılık verdi.

Ben, GECE SÜLEYMAN SOYLU “DEVLET BAHÇELİ AĞZI” İLE BUGÜN DE DEVLET BAHÇELİ “SÜLEYMAN SOYLU AĞZI” İLE KONUŞTU! SONRA BAHÇELİ ” KİMSE AKLIMIZLA ALAY ETMESİN” DİYOR, KENDİSİ ALAY EDİYOR!..
https://twitter.com/BakiKarakol/status/1397113863586435072
diye yazdım, saat 11.54’te @BakiKarakol hesabımdan paylaştım.

Bahçeli, Soylu birbirlerine güzelleme yapıyorlar ama…
Asker kökenli “Korkut Eken” konusunda çelişkiye düşüyorlar!
Bahçeli adını anmadan Eken’e sahip çıkıyor, Soylu “Korkut Eken gibi tipler” diyerek Eken’i yeriyor!

Önceki gece Haber Turk TV kanalında Kübra Par sunumundaki “Açık ve Net Özel” canlı yayında, “İstediğiniz soruları sorun. Bütün sorularınıza yanıt vereceğim” dediği 4 gazetecinin zamanını çalma yeteneğini başarıyla (!) sergileyen Soylu’nun uzun uzun anlattığı özel siyasi yaşamına ve “sorulabilen” sorulara “yanıt diye verdiği konu dışı sözleri üzerinde durmayacağım.
“Özne değilim” deyip özne olduğunu söylemesi, “Hukuk” demesinin hemen peşine “Liderim Erdoğan’dır. Onun ne dediğine bakarım” demesi üzerinde de durmayacağım.
“Eski Türkiye” yergisi, “Yeni Türkiye” övgüsü üzerinde hiç durmayacağım.

Soylu, program sunucusu Par’dan sözü alır almaz, 45 dakika süren sözlerine başlarken, siyasete çocuk yaşta girdiğini söyledi.
Ardından…
Demokrat Parti (DYP) kökenli, Adalet Partisi (AP) İstanbul Gaziosmanpaşa ilçe başkanı, Doğru Yol Partisi (DYP) İstanbul il yöneticisi babanın oğlu olarak, merkez sağ siyasada piştiğini örneklerle anlattı.

O anlatılarında hırslı, kararlı, savaşımcı/mücadeleci, saygılı merkez sağ siyasi etiği, ekini (kültürü), anlayışı vardı ve bu çok net seziliyordu.
Kısaca…
Yermekle kalmayıp yerden yere vurduğu “eski Türkiye” dediği 18-19 yıl önceki Türkiye, Süleyman Soylu’yu merkez sağ siyasada çok güzel yetiştirmiş, donanımlı, iyi bir siyasetçi yapmıştı.
Ama…
Övdüğü “Yeni Türkiye”, fena bozmuş, çökertmişti; tarumar etmiş, tanınmaz hale getirmişti!
Savrulmanın tavanına da vurmuştu, tabanına da çakmıştı!

Süleyman Soylu, işte bunun ayırtında (farkında) değil, bunu göremiyor!

Beni şaşırtmayan diğerine gelince…
Önceki gece gazetecilerin zamanlarından çalıp siyasi yaşamından kesitler sunarken, siyasette ne kadar ustalaştığını, “siyasi parti lideri” olabileceğini bir çok kere vurgulayan Soylu’ya istifa çağrısında bulunan ve bu aralar erken seçimle yatıp erken seçimle kalkan, “adı lazım değil”, dünkü grup konuşmasında, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin başı/1 numarası AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanına “Haydi Erdoğan, vakit tamam; seçim zamanıdır şimdi bu zaman.
Allah’ını seversen seçimden kaçma, artık kaçma kardeşim.
Korkunun ecele faydası yok, sen de farkındasın bu durumun.
Haydi Erdoğan, er meydanında bekliyorum seni. Zaman sandık zamanıdır. Milletten korkma. Yakışmaz bize korkaklık, gel kardeşim seçimi yap, sandığı koy; Türkiye’yi, milleti, devleti namusuyla beraber aydınlığa çıkaralım.
https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglundan-manifesto
sözleriyle yakardı!

www.gercekgundem.com internet gazetesinde “Kılıçdaroğlu sefer çağrısı yaptı, CHP’liler sosyal medyayı yıktı” başlıklı haberi okuyunca saat 16.16’da @BakiKarako hesabımda HAYIR, HAZIR DEĞİLSİNİZ?!.
TANRI AŞKINA, HAZIR OLMAKTAN SİZ NE ANLIYORSUNUZ?!. “NASIL HAZIR OLUNUR”U http://bakikarkol.com’DA YAZDIĞIMDA OKURSUNUZ!.. https://twitter.com/BakiKarakol/status/1397179738683285512
paylaşımında bulundum.
Yarın veya yarından sonra yazacağım…