Posts By :

bakikarakol

41 YIL ÖNCE KATLEDİLEN YAZAR ÜMİT KAFTANCIOĞLU’NUN DA KATİLİ “NATO GLANYOSU”!..

150 150 bakikarakol

41 yıl önce dün (11 Nisan 1980), “Atatürk Türkiyesi”nin aydınlanmacı eğitim yuvalarından “Köy Enstitüleri”nden, Kars Susuz “Cilavuz Köy Enstitüsü” mezunu öğretmen, derlemeci, öykü-roman yazarı, TRT İstanbul Radyosu Programcısı, asıl adı “Garip Tatar” olan Ümit Kaftancıoğlu, İstanbul Şişli’deki evinin ve okuluna götüreceği 13 yaşındaki kızı Pınar’ın gözü önünde katledildi. https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%9Cmit_Kaftanc%C4%B1o%C4%9Flu

TRT girmeden 4 yıl önce, “1970 TRT Büyük Ödülü”nü aldığı “Dönemeç” öykü kitabının bende büyük etkisi var:
“Dönemeç”i, “dönemecim” oldu.
Yanılmıyorsam 1974 yılında Kars’a gelmişti; Kars Halk Eğitim Başkanı soyadını anımsayamadığım Hanifi Beyle, TRT İstanbul Radyosu adına söyleşi (röportaj) yapacaktı.
Hanifi Beyin odasında söyleşi öncesi gördüm.
Dönemecim olan Dönemeç öyküsünün ve kitabının koca dev yazarını görmenin, el sıkışıp konuşmanın mutluluğunu yaşadım.
Hala da yaşarım!..

Rahmetle anıyorum.
Işıklar içinde uyusun.

Katili diye “Ahmet Mustafa Kıvılcım” diye biri yakalandı.
Karakoldaki ifadesinde, solcu olduğu için öldürdüğünü söylemiş!
Müebbetle yargılandı; 4 yıl yattı, çıktı!
Tanımam.
Ama 12 Eylül 1980’deki faşist askeri darbeye giden süreçte kullanılan sayısız tetikçilerden olduğu tartışmasızdı!
Gerçek katiller, askeri faşist darbelerle Atatürk Türkiye’sini gericiliğin karanlığına götüren emperyalistler ve yapılanmalarıydı!
Ümit Kaftancıoğlu gibi nice yurtseverimize, halkseverimize, insan ve insanlık severimize, aydınlıkçımıza vb kıydılar!
Bunu da, kullanıp –değim yerindeyse- çöpe attıklarından ama koruyup kolladıkları “işbirlikçileri” ile yaptılar!
Karargahları “NATO” birimlerinden “Gladyo merkezi” idi!
Yazılanlar, çizilenler, konuşulanlar bu yöndeydi…

Türkiye’nin, NATO’ya girmesi için çok çalıştığı kitaplarda yer alan, işgal yıllarında İngilizler’in, Osmanlı’ya Genelkurmay Başkanı olmasına onay verdikleri, Atatürk Türkiye’sinde de 23 yıl gibi “Genelkurmay Başkanlığı” yapan “Mareşal” unvanlı Fevzi Çakmak https://tr.wikipedia.org/wiki/Fevzi_%C3%87akmak, baştan, NATO’nun “Gladyo” yapılanmasına gideceğini, Atatürk Türkiye’sinin de içinde olacağı ülkelerde “gerici, ilkel, karanlık, kanlı ve ölümler, sapotajlar”la bitecek operasyonlar yapacağını bilseydi, NATO’ya girmekte ısrar eder miydi?!
Ayrı konu olduğu ve yazı konusunu dağıtacağı için “yanıt” ayrıntısına girmeyeceğim…

Kamutay (TBMM) Başkanı –Tekirdağ AKP Milletvekili- Mustafa Şentop, ölümünün 71’ınci yıldönümünde yaptığı konuşmada https://www.sabah.com.tr/gundem/2021/04/10/tbmm-baskani-mustafa-sentoptan-emekli-amirallere-maresal-fevzi-cakmak-cevabi?paging=5 Çakmak’ın “ordunun, politikaya karışmasına karşı olduğunu” söyledi!

Şentop, dünya lideri Kemal Atatürk sonrası Türkiye’yi, görünürde CHP ve İsmet İnönü olmasına karşın, perde gerisinden Çakmak’ın yönettiğinden ya gerçekten habersiz, ya da gerçekten habersizmiş gibi davranıyor!
Kendisine, partisi ve Partisinin Genel Başkanı “Tek parti dönemi” diye diye her defa yerdikleri özünde Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak dönemi olduğunu namuslu tarihçilerden öğrenmesini öneririm.
Çakmak’ın neden 2’inci Cumhurbaşkanı olmaya yanaşmadığını, İnönü’nün seçilmesi için tankları Kamutay’ın önüne getirdiğini de…

Şentop’un konuşmasında vurguladığı gibi, Kamutay’da, üst rütbeli asker Milletvekilleri de vardı; “asker-siyaset iç içeliği”ne sıcak bakmayan dünya lideri Kemal Atatürk, buna son vermek istiyordu.
Günü geldi, “Asker Milletvekilleri”ne ya askerliyi veya siyaseti/Milletvekilliğini seçmelerini önerdi.
Çakmak, asker kalmak istedi, Milletvekilliğinden çekildi.
Ama görünmez bir biçimde hep siyasetin içinde kaldı!

Benden 13 yaş küçük Şentop’a sormak isterim:
Konuşmanızda vurguladığınız “ordunun politikaya karışmasına asla razı olmadı”ğı mı, benim vurguladığım “görünmez biçimde hep siyasetin içinde kaldı”ğı mı doğru?!

Bilinsin ki…
Vatanı ve halkı için gözünü kırpmadan canını veren “asker”in, halkına karşı darbe yapan, darbe süreçlerinde halkının canını yakan, canını alan “asker” olması hepten emperyalistlerin ve güçlü silahlı örgütleri NATO’nun, NATO Gladyosu’nun yıllara yayılmış işidir!..

ÇOK GEREKSİZ VE ÇOK ZARARLI “KANAL İSTANBUL”A BİR DE BU PENCERELERDEN BAKALIM!..

150 150 bakikarakol

Ret edilmesine karşın AKP’nin “sivil darbe” yaparak, Kamutay (TBMM) Genel Kurulu’na yeniden getirdiği “Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırma Yasası” önceki gece (7 Nisan 2021 Çarşamba) AKP ve MHP oylarıyla kabul edildi!
https://www.gercekgundem.com/siyaset/265023/akpnin-yeniden-meclise-getirdigi-guvenlik-sorusturmasi-ve-arsiv-arastirmasi-kanunu-kabul-edildi
Aynı gece saat 23.41’de twitter hesabımdan İŞTE “SİVİL DARBE” BU!..
VİCDANLAR YARGILAYACAK, MAHKUM EDECEK!..
TARİH DE YAZACAK!..

https://twitter.com/BakiKarakol/status/1379897125698408451 paylaşımında bulundum…

*

Dünkü “ADI LAZIM DEĞİL” İLE MERAL AKŞENER’E ÖNERİM… VE GEREKSİZ, ZARARLI “KANAL İSTANBUL”!..
https://bakikarakol.com/adi-lazim-degil-ile-meral-aksenere-onerim-ve-gereksiz-zararli-kanal-istanbul/ başlıklı yazımı “Yarın, gereksiz ve zararlı ‘Kanal İstanbul’u yazacağım…” tümcesiyle bitirmiştim.
Tümcedeki “gereksiz” ve “zararlı” sözcüklerinin önüne “çok” sözcüğünü ekleyerek, yazıma başlayayım.

“Kanal İstanbul Projesi” gerçekten çok gereksiz ve çok zararlı!
“… çok gereksiz” ve “çok zararlı” sözcükleri her şeyi güzel, net anlatıyor…

“Hayalim” diyerek, projenin sahibi imiş görünen AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, özellikle iki vurgu yapa geldi:
* 44 kilometre uzunluğundaki bu suyolu, İstanbul Boğazı’nın trafiğini rahatlatacak.
** Kanalın iki yakasında 500 bin nüfusluk yeni, modern kent yapılacak.

Kanal konusunda AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı kararlı ve ısrarlı!
Yanında yer alanların 70-80 katı insan ise haklı nedenlerle kanala karşı!

Böylesi “kanal karşıtlığı” var ama AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, ortağı MHP Genel Başkanı, siyasallaşmış bürokratlar, “5’li çete” diye adlandırılanların da içlerinde yer aldığı “rantçılar” duymuyorlar, görmüyorlar!
Her grup konuşmasında ve de her sorulduğunda “Kim ne derse desin, biz bu kanalı inadına yapacağız” diyen AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı önceki günkü son grup konuşmasında “Bu yaz kazmayı vuracağız” dedi!

Şu günlerde sıkça ve çokça tartışılan “Montrö Boğazlar Sözleşmesi”nden ötürü tek Karadeniz’de demirleyemeyen emperyalist ABD’nin “Kanal İstanbul Projesi”nin biran önce gerçekleşmesi dillendirilir, yazılır çizilir!
“Montrö Boğazlar Sözleşmesi”nin rahatlattığı ülkelerin başında gelen Rusya ise “Kanal İstanbul”a karşı.
Emekli Büyükelçilerimiz de, “Kanal İstanbul” üzerinden emperyalist ABD’nin savaş gemilerinin Karadeniz’e çıkmasını ve Karadeniz’de demirlemesini Rusya’nın “savaş nedeni” sayacağını savunuyorlar!
O durumda, 44 kilometre uzunluğundaki “Kanal İstanbul” ve civarı “savaş alanı”dır!
Çıkacak savaşta, o bölge yerle bir olur!

İki dev ülkenin savaşacakları alanda Arap milyarderler (Katarlılar, Kuveytliler, Suudiler vb) neden dönüm dönüm arsalar alırlar, paralarını buraya gömerler?!

Ve…
Böyle bir alanda gökdelenli, 8 köprülü, 500 bin nüfuslu modern kent nasıl planlanır?!

“Savaş” olasılığı düşünülmüyor mu?!

Düşünülüyorsa da, düşünülmüyorsa da, Arap milyarderlerini buraya yığmak niye?!

Yoksa…
Kanal, öyle savaş gemilerinin geçmeyeceği, milyarder Arapların trilyonluk yatlarının, lüks gemilerinin gelip dönmeleri, gezi turları yapmaları için mi?!

Usuma, zengin Yahudilerin Filistin topraklarına yerleşmelerinin başlangıcı geldi!

Yoksa…
50-60 derecelere varacağı öngörülen iklim değişiminden kaçacak zengin Araplara mekan açmak mı amaçlanıyor?!

Yoksa…
Dünya kenti İstanbul’umuzun göbeğinde “500 bin nüfuslu modern yeni kent” dedikleri mini “İslambol İslam Cumhuriyeti Devleti” mi?!

H a n g i s i ? ! .

Çok gereksiz ve çok zararlı “Kanal İstanbul”a bir de bu pencerelerden bakalım!

Siyasi kadrolarından önde düşünen, olacakları öngören yurtsever duyarlı Türk bunlara izin vermeyecek!
B i l i n s i n ! . .

“ADI LAZIM DEĞİL” İLE MERAL AKŞENER’E ÖNERİM… VE GEREKSİZ, ZARARLI “KANAL İSTANBUL”!..

150 150 bakikarakol

Partim CHP’min ne yazık ki başındaki “adı lazım değil” önceki günkü grup konuşmasında “Bir de Bilim Kurulu var Sağlık Bakanlığı’nda. Allah aşkına kendinize bilim kurulu demeyin. Bilime ayıptır ya, bilime ayıp. Ne dedikleri belli değil, ne söyledikleri belli değil. Orada oturanların hiçbirisinin bilimle ilgisi yoktur. Bilim Kurulu dediğin, senin koyduğun kurallara siyasi iktidar uymazsa izzeti ikbal ile çekilecektir oradan. ‘Ben bilim insanıyım, siyasetçi değilim. Kuralları koydum, buna uyuyorsan hayhay. Uymuyorsan, kusura bakma; beni sadece burada göstermelik olarak tutamazsın’ demesi lazım. ‘Benim bir kişiliğim var, benim bir onurum var, benim bir bilimsel altyapım var. Ben kendi onurumu ezdirmem’ diyeceksin. Ama tam tersi oluyor. Oturmuşlar oraya, Bilim Kurulu ayrı havadan, ne dediğini kimse bilmiyor. Sağlık Bakanı ayrı telden çalıyor” https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-6-nisan-2021 dedi.
Der…
Siyasetçidir.
Ama…
Siyasetçi de olsa, başkalarını yererken, onları istifaya çağırırken, kendisi de, kendisini sorgulayacak, yaptığının “siyaset” olmadığını, Kamutay’ın (TBMM’nin) ikinci büyük siyasi partisinin genel başkanına yakışmadığını düşünecek, siyaseti bırakacak.

“Hep Erdoğan’ı eleştiriyoruz, bir de Erdoğan’ı övelim. Açıklama yapmış Erdoğan: ‘Vatanı satmak, kendi dirayetsizliğiniz, kendi iş bilmezliğiniz yüzünden ülkeyi kriz üzerine krize sokmakla olur’ diyor. ‘Dirayetsizliğiniz, iş bilmezliğiniz yüzünden ülkeyi krizden krize sokuyorsanız, bu vatanı satmaktır’ diyor. Vatanı satmak demek, vatana ihanet etmek demektir. Erdoğan’ın bu sözünü tutacağım, Allah’ın izniyle iktidar olduğumuzda, bu vatan hainlerinin hepsinden hesap soracağım” sözleriyle noktaladığı konuşmasında, 104 emekli Amiralin adının yer aldığı “4 Nisan 2021 Pazar” günlü (Dumlupınar Denizaltımızın 4 Nisan 1953’te batmasının 68’inci yıldönümü) “duyuruları”na yönelik ilk açıklamasında söylediği “gündem değiştirme” benzeri sözler etti durdu!

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener de dünkü grup konuşmasında, 104 emekli Amiralin açıklamasının ilk gününde ettiği “zevzeklik” sözcüğünden geri adım atmadı:
“Cumartesi’yi Pazar’a bağlayan gecenin bir yarısı, 104 emekli amiral, bir bildiri paylaştılar.
İktidar, darbe edebiyatıyla, 4 gün daha milletin dertlerini konuşmaktan kurtuldu.
Salı günleri, partisinin Meclis grubunda, konuşacak konu bulmakta zorlanan küçük ortağa, öfke krizlerine girerek işleyeceği, yeni bir malzeme çıktı.
Yine esnafın derdi konuşulmadı.
Yine çiftçinin çilesi konuşulmadı.
Yine işsizlerin dramı konuşulmadı.
Yine aşı sırası bekleyen insanlarımız, tavan yapan vaka sayıları konuşulmadı.
Yine milletimiz kaybetti, yine Türkiye kaybetti.
Türkiye’nin bunca sorunu varken, iktidar kendi ikbalinin hesabına düşüp, milletimize sırtını dönmüşken, milletimiz, siyasetçilerden sorunlarına çözüm üretmesini açıkça talep ediyorken, kimsenin çıkıp da, iktidarın değirmenine su taşımasına, milletinden tamamen kopmuş, bitik siyasetine, can suyu vermesine müsaade edemeyiz.
Ülkeye dair endişeleri, kaygıları olanlar, bireysel olarak her platformda veya bir sivil toplum kuruluşunun şemsiyesi altında, görüş ve önerilerini elbette açıklayabilirler.
Ancak, bunu, gizemli gece yarısı bildirileriyle yapamazlar.
Yapanlar da karşılarında önce bizi bulur.
Nedense, bu bildiriyle ilgili duruşumuza, Ak Parti değil, küçük ortağı daha çok bozulmuş.
Sayın Erdoğan teşekkür etti diye olsa gerek, küçük ortak, dünkü grup konuşmasında köpürdükçe köpürmüş…
Anayasa Mahkemesi’nden sonra, hızını alamayıp, yakında Deniz Kuvvetleri’nin de kapatılmasını isterse şaşırmayın.
Allah Sayın Erdoğan’a sabır versin.
Dün ‘Şerefsiz’ dediğine bugün ‘mübarek’ deyip, dün mektup yazıp, ‘İktidarı uyarın’ diye yalvardıklarına da bugün ‘şerefsiz’ diyebilen; tutarsız duruş ve söylemleriyle, ülkeyi germekten başka bir fonksiyonu bulunmayan birinin üstünde, gereğinden fazla durmak istemiyorum.
Ama bu vesileyle, huzurunuzda Sayın Erdoğan’ı uyarmak zorundayım.
Sakın ola, çok ciddi bir öfke kontrol problemi olan, küçük ortağının dolduruşuna gelip, bildiriyi yazanlara, abuk sabuk cezalar verdirmeye kalkma. Sorumsuzluktan darbecilik devşirmeye çalışıp da, ülkeye daha fazla zarar verme. Sağduyuyla yürüttüğün süreci, böyle şaibeli bir yola sokup da, memleketi daha fazla huzursuz etme.”
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/meral-aksener-darbe-olur-mu-olmaz-mi-tartismasi-bebek-mamasini-askidan-indirmiyor-439090h.htm

“Sağduyuyla yürüttüğün süreci” mi?!

Anladığım kadarıyla…
Akşener, hala yerdiği -bildiri demeyelim- “açıklama”yı okumamış!
Okumayacak da görünüyor!
Siyasi zararı kendine, partisine…

“Adı lazım değil” ile Meral Akşener ilk ve sonraki açıklamalarıyla sözde yerdikleri iktidarın safında yer almışlardır.
Bunun hesabını seçmen sandıkta soracak.

Kendilerine önerim:
Boş konuşmayı bırakın!
CHP’den Özür Özel, İyi Parti’den Aytun Çıray başkanlıklarında bir araştırma komisyonu kurun.
AKP’nin, MHP’nin kuruluş ve iki Genel Başkanın köklerine insinler.
Yakın tarihe kadar bir birlerine demediklerini bırakmayan iki Genel Başkanın “Cumhur İttifakı”nda birleşmelerindeki ve birbirlerinin koruyup kollamalarındaki özü, özneyi ortaya çıkarsınlar.
İki Genel Başkan olarak, siz de halkla paylaşın.

Önerdim ama…
Yapmayacaklarını da öngörüyorum!
Çünkü…
Aynı siyasi projenin/senaryonun oyuncularıdırlar!..

Dün AKP’nin de grup toplantısı vardı.
AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı konuştu:
“Türkiye, daha 15 Temmuz acısının yaralarını saramamışken bir grup emekli askerin, aslı astarı olmayan meseleler üzerinden milli iradeyi, ülkenin seçilmiş yönetimini tehdit etmelerini küçümseyen, darbecinin ta kendisidir. Çok açık net söylüyorum, şu anda bu emekli generallerin merkezinde CHP’nin kendisi vardır” https://www.akparti.org.tr/haberler/genel-baskanimiz-ve-cumhurbaskanimiz-erdogan-tbmm-grup-toplantimizda-hitap-etti-07-04-2021-14-43-22/ dedi, konuşmasını, benim şiddetle karşı olduğum “Kanal İstanbul” ile bitirdi:
“Türkiye’nin en büyük ve en stratejik altyapı projesi olan Kanal İstanbul ile ilgili hazırlıklarımızı büyük ölçüde tamamladık.
Projenin ÇED raporu, 56 kurum ve kuruluşun, 200’den fazla bilim insanının, medyanın ve vatandaşlarımızın katkılarıyla tamamlandı. Kanalın iki yakasında kurulacak toplam 500 bin nüfuslu şehir, aynı zamanda İstanbul’un depreme hazırlık sürecini de hızlandıracaktır. Bu proje, aynı zamanda İstanbul’a kazandırdığımız yeni havalimanı, köprü, otoyol, metro hatları gibi ulaşım ağlarıyla da bütünlük arz edecektir. Dünya ticaretinin yüzde 90’ının deniz yolu ile gerçekleştirilmesi, boğazlarımızın da en önemli deniz ticaret yollarından biri niteliğini taşıması, Kanal İstanbul Projesi’nin önemini artırıyor. Karadeniz’de, hem biz, hem de kıyısı olan diğer ülkeler sürekli yeni ve büyük limanlar yapıyor. Bu durum, boğazlardaki gemi trafiğinin gelecekte azalmak bir yana, daha da artacağına işaret ediyor.
Bu önemli projenin, etaplar halinde yapılacak ihalesine çok yakında çıkıyor, yaz aylarında da temelini atıyoruz.”

Yarın, gereksiz ve zararlı “Kanal İstanbul”u yazacağım…

BAHÇELİ “MAVİ VATANIMIZI BU ÇÜRÜKLERLE NASIL SAVUNMUŞUZ” DEDİ, “ÇÜRÜK SİYASİLER”İ ANIMSADIM…

150 150 bakikarakol

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli dünkü grup konuşmasında…
http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4801/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_6_Nisan_20.html

“Önce 126 eski büyükelçinin sorunlu ve şüpheli bildirisi yayımlanmıştır” dedi.
14 ay önce yapılan basın açıklamasını “bildiri” diye ve yeniymiş gibi sundu!

“Montrö tartışmaları, Kanal İstanbul anlaşmazlıkları derken, Türkiye 4 Nisan’da 104 emekli amiralin bir nevi muhtırasıyla sarsılmıştır” dedi.
Özünde bu da “bildiri” değil, açıklama ama “muhtıra” diye tanımladı!

“Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki, 1936 tarihli Montrö Boğazlar Sözleşmesi Lozan Antlaşması’nın tamamlayıcısı bir halkası, ayrılmaz bir parçasıdır.
Aynı zamanda bizim kırmızıçizgimiz, Karadeniz’in barış ve istikrar güvencesidir.
Kaldı ki, hiç kimsenin de Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni tartışmaya açtığı, feshedelim dediği falan da yoktur.
Türkiye’nin kendi egemenlik sahasında iç deniz yolu açmasının Montrö’yle nasıl bağı kurulmaktadır?” dedi.
Bir gün önce, ortağı, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının “Her şeye rağmen Montrö’nün ülkemize sağladığı kazanımları önemli görüyor ve daha iyisi için imkân bulana kadar bu sözleşmeye bağlılığımızı sürdürüyoruz” https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/126458/-milleti-ve-milletin-sectigi-yonetimi-tehdit-etme-curetini-gosterenlere-hadlerini-yine-milletimizle-birlikte-gosterecegiz- dediğini iyi anlayamamış!

“Vehimlerinin ve gizli emellerinin esiri olan 104 emekli amiral Türk demokrasi tarihinin kara bir lekesidir” dedi.
Haksızca edilmiş çok ağır söz!

“Dünyanın olağanüstü bir dönemden geçtiği, ülkeler arası cepheleşmenin derinleştiği, Türkiye’ye yönelik husumet bloğunun kalabalıklaştığı bir zaman aralığında, demokrasi düşmanlarına yeşil ışık yakan, gel gel yapan 104’lükler büyük bir suç işlemişlerdir” dedi.
Aman Tanırım!
Nasıl bir ilişkilendirme?!
Bu ulusun evlatlarının çok iyi bildikleri konuda görüş belirtmeleri, bunu paylaşmaları neden “suç, suç işlemek” olsun?!

“Bu suç cezasız kalamaz, kalmayacaktır” dedi.
Gözdağı!
Hiç etik değil!

“Hayret etmemek elde değildir, mavi vatanımızı bu çürüklerle nasıl savunmuşuz?” dedi.
E, pes yani!
Vatan savunmasında yanlışın zerresini yapmamışlar, bir de kalkıyor “çürükler” diyor!
Kabul edilemez!
“Çürükler” demesiyle “çürük siyasiler”i anımsadım!
Ne de çoklar!
Ama “çürük olmayan siyasiler” parmakla sayılacak kadar az!

“Bazı sözde hukukçular ve çarpık siyasetçiler diyor ki, emekli amirallerin yayımladığı açıklama bir darbe çağrısı değil, tam tersine bir demokrasi çağrısıdır.
Bu çağrı bal gibi darbe çağrısıdır.
Bu bildiri demokrasiyi hedef alan torpidodur.
Bu bildiri hukuk gaspı, milli iradeye doğrultulmuş silahtır” dedi.
Demek, 180 derece dönüş yapınca, algılama, yorumlama böyle oluyor!

“Emekli ve erdemsiz bu amiraller bildiride aynen şöyle tehdit savurmuşlardır:
‘Aksi halde Türkiye Cumhuriyeti, tarihte örnekleri olan, bunalımlı ve bekası için en tehlikeli olayları yaşama risk ve tehdidiyle karşılaşabilecektir.’
Aksi halde diye başlayan muhtıra bildirisinin neresi ifade özgürlüğü, neresi demokrasi çağrısıdır?” dedi.
Duyarlı olmaktan, düşünmekten, olacakları öngörmekten, dile getirmekten vb niye ürküyor?!

“Darbeler sayfası kapanmıştır” dedi.
Evet, “Askeri darbeler” kapandı, iyi de oldu ama yerini “sivil darbeler” aldı!
Yadsınacak mı?!

“Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri’mizi hiçbir alçak tahrik edemeyecek, karanlık bir tünele çekemeyecektir.
Darbe demek uçurum demektir.
Darbe demek hıyanet demektir.
Darbe demek kan, gözyaşı ve mağduriyet demektir.
Darbe demek tarihin gerisine düşmek demektir” diyor.
Katılıyorum.
Ancak şu iki soruyu soracağım:
12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 faşist askeri darbelerde kendisi neredeydi?!
Hele de 12 Eylül’de, arkadaşları gözlem altına alınırken, işkencelerden geçerken, hapis cezalarına çaptırılırken, uzun yıllar cezaevlerinde yatarken kendisi neden korunup kollandı?!

“Darbeler tarihi bir bakıma CHP tarihidir.
Darbelerle yüzleşmek CHP’yle yüzleşmektir” dedi.
Y ü z l e ş i l s i n !
Gerçekler ortaya çıksın!
Sonuca da herkes katlansın!

“Kılıçdaroğlu 4 Nisan bildirisine karşı duruşuyla da bizi şaşırtmadı.
Dedi ki: Bu sahte gündemler tutmaz, halkımızın tek gerçek gündemi sofrasıdır” dedi.
Berbat söylemden ötürü, yergisi yerinde!

“Ve 4 Nisan bildirisinin görünmeyen imzası Kılıçdaroğlu’na aittir” dedi.
Gülüyorum!
Değirmenlerine su taşıyan yaşlı sakaya haksızlık ediyor!

“Hıyarım var diyene tuz alıp koşan İP’in Başkanı ise 104 emekli amirali zevzeklikle, yani gevezelikle suçlamıştır” dedi.
Çok ayıp!
Siyasi düzeyi/seviyeyi buralara indirmemeliydi!

“4 Nisan bildirisine zevzeklik demek asıl ve su katılmamış zevzekliktir” dedi.
Doğru!
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener “zevzeklik” sözcüğünü etmemeliydi!
Yanlış yaptı!
Bugünkü grup konuşmasında düzeltir mi?!

“Anayasa Mahkemesi’nin mevcut haliyle milletimizin vicdanında karşılığı yoktur ve Mahkeme Başkanı’nın tarafsızlığı söz konusu değildir.
Bu mahkemenin kapısına kilit vurularak yeni baştan yapılandırılması bir adalet, siyaset ve demokrasi sorumluluğudur.
Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi’nin bir darbe mirası olduğu ortadadır.
Anayasa Mahkemesi ayet hükmü değildir” dedi.
Özünü “Türk-İslam Sentezi” oluşturulan “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ne, evrensel hukuka uygun yapılanmayı değil, Osmanlı’daki gibi dine dayalı “Sultan/Padişah Divanı”nı işaret ediyor!..

“103 EMEKLİ AMİRAL BİLDİRİSİ”NDEN YARARLANMA PEŞİNDE OLANLAR VE ÇOK KÖTÜ ZARAR GÖRENLER!..

150 150 bakikarakol

“Askeri darbeler”in yerini “sivil darbeler” aldı!
“Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yasası”nın 1 Nisan 2021 Perşembe günü Kamutay (TBMM) Genel Kurulu’nda ret edilmesine yönelik yapılan, “sivil darbe”dir!
Bugün, Kamutay Genel Kurulu’nda AKP ve MHP Milletvekillerinin oyları ile “hukuki, yasal geçerlilik” kazandırılacak, ret edilen yasa, kabul edilecek!
Bunda, Kamutay Başkanı –Tekirdağ AKP Milletvekili- Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Mustafa Şentop’un “gayretleri” göz ardı edilemez, edilmemeli!

24 Mart 2023 Çarşamba gecesi Haber Turk (Haber Türk değil) TV kanalı’nda Muharrem Sarıkaya ve Serap Belet’in “Cumhurbaşkanı’nın, Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden veya Montrö Sözleşmesi’nden Türkiye’nin imzasını geri çekebilmesi mümkün mü?” https://www.haberturk.com/son-dakika-tbmm-baskani-mustafa-sentop-haberturk-tv-de-sorulari-yanitliyor-3016880 biçimindeki sorusuna “Teknik olarak mümkün” yanıtıyla “Montrö” ve “Lozan” tartışısını Türkiye gündemine sokan da Şentop’tur!

İlkin 126 emekli Büyükelçi, ardından 103 emekli Amiral bildiri yayınladı.

102 emekli Amiral’in bildirileri, Cumhur İttifakı ve Cumhur İttifakı iktidarı ortakları ile yandan çarklı destekçileri ve yandaşları tarafından “darbe” olarak tanımlandı.
Neymiş efendim, gece yarısı yayınlanmış!
“Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin “yüksek bürokratları” açıklama üstüne açıklama yaptılar, “Darbe” dediler.
AKP’den de benzer açıklama!..
Aynı içerikte açıklama, çok gecikmeden “iktidarın arka vagonu” muhalefet partilerinin başı “adı lazım değil” ve Meral Akşener’den geldi!
En uçuk açıklama ise MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den geldi:
“103 emekli amiralin ortak imzalı yayımlamış oldukları anti demokratik ve tehditvari, aynı zamanda vesayetçi bildiriyi Milliyetçi Hareket Partisi nefretle lanetlemekte ve reddetmektedir. Bu kapsamda partimizin görüşü olarak derhal alınması gereken önlemler şu şekildedir:
Muhtıra tarzında hazırlanarak gece yarısı servisi yapılan bildiride imzası bulunan amirallerin rütbeleri sökülmelidir. Emeklilik hakları kaldırılmalı, emekli maaşları kesilmelidir. Açıklanan bildirinin çok yönlü adli ve idari soruşturması yapılmalıdır.
Ayrıca 103 vesayetçi amiralin imzasıyla yayımlanan bildirinin arkası ve önü kararlılıkla araştırılmalı, bu rezaletin içinde kimlerin olduğu tevsik ve tespit edilmelidir. Konu vatandır, konu demokrasidir, konu milli iradedir. Taviz veya gecikmenin bedeli hiç kuşkusuz ağır olacaktır.” http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4799/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_sosyal_medya_hesabi_twitter_uzerinden_yayinladiklari_mesaji.html
Tanrı aşkına şu anlayışa bakar mısınız?!
4 Nisan 2021 Pazar günü bunları yazan Devlet Bahçeli, 2 Ağustos 2004’de
313 generale “Siyasi iktidarı uyarmaları” https://www.hurriyet.com.tr/gundem/313-generale-uyari-yap-mektubu-245840 için mektup yazan değil miydi?!
5 Ağustos 2004’de, yani üç gün sonra mektubu geri gönderen https://www.birgun.net/haber/tsk-da-rahatsizlik-yaratan-mektup-mhp-ye-geri-gonderildi-21342 313 generalden yaşayanlara, “Şimdi siz, Bahçeli’ye, 17 yıl önceki mektup içeriğinde bir mektup yazın” diye çağrıda bulunmak istiyorum.

CHP ağırlıklı, SHP ve DSP eski 98 Milletvekili, haklarında soruşturma açılan, 10’unu gözlemaltına alınan 103 Amiral’in ulus yararı içeren bildirisine, yayınladıkları bildiri ile destek verdi.
Bu bildiri aynı zamanda, iktidarın arka vagonlarından biri olmuş –özellikle- “adı lazım değil”e ve yönetimine “ciddi uyarı ve protesto”dur!

Cumhur İttifakı’nın ortakları ve “yüksek bürokratları” konuşacak da, Vatan Partisi’nin Genel Başkanı Doğu Perinçek hiç suskun kalır mı?
Katıldığı televizyon kanalında “Bildiri bir gerçeğe dayanmıyor” https://www.aydinlik.com.tr/haber/vatan-partisi-genel-baskani-dogu-perincek-bildiri-bir-gercege-dayanmiyor-239720-1 dedi, yerdi, iftira attı!
Önceki gün de, gençlik örgütü “Türkiye Gençlik Birliği (TGB)” resmi @genclikbirligi hesabından saat 16.23’te “103 Amiralin yayınladığı bildiriye dair açıklamamızdır:
Bugün her cephede kahramanca savaşan Türk ordusunu, Atatürk çizgisinden çıkmış olarak göstermek Vatan Savaşımıza kara çalan vahim bir yanlıştır.”
https://twitter.com/genclikbirligi/status/1378699870106656768 paylaşımda bulundu.
103 emekli Amiral bildirisinde imzası olan emekli Amiral Cem Gürdeniz’in eşi Rengin Gürdeniz, bu twitterın altına “Bir daha asla Cem Gürdeniz’i konferans talebi için aramayın Ben eşi olarak izin vermeyeceğim gerçekten yazıklar olsun. Gerçekten bunu yazdığınıza inanamıyorum yazıklar olsun siz ne hale gelmişsiniz” diye yazdı.
Hanımefendiyi yürekten kutluyorum, alkışlıyorum.

İlginçtir, dün önce Yargıtay’ın https://www.gercekgundem.com/guncel/264183/yargitaydan-amiraller-bildirisi-hakkinda-aciklama?utm_source=share-twitter sonra Danıştay’ın https://www.gercekgundem.com/guncel/264240/danistaydan-emekli-amirallerin-montrobildirisi-hakkinda-aciklama?utm_source=share-twitter
103 emekli Amiralin bildirisine “karşı çıkış” açıklaması basında yer aldı!
İşleri mi?!
Ve bu, değil ülkemizde, dünyada bir ilkti!..

“Bildirinin demokrasimize zarar vermekten, personelin moralini olumsuz etkilemekten, düşmanlarımızı sevindirmekten başka işe yaramadığı açıktır.” https://www.gercekgundem.com/siyaset/264274/hulusi-akar-bildirinin-personelin-moralini-olumsuz-etkilemekten-baska-ise-yaramadigi-acik?utm_source=share-twitter
Bu sözlerin sahibi ise Milli Savunma Bakanlığı koltuğuna oturtulan Genelkurmay eski Başkanı “atanmış bürokrat Bakan” Hulusi Akar!
Kendisinden beklenen söz!..

Ve noktayı dün öğleden sonraki saatlerde AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı koydu:
“Bir gece yarısı gerçekleştirilen bu eylem kesinlikle art niyetli bir girişimdir” https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/126458/-milleti-ve-milletin-sectigi-yonetimi-tehdit-etme-curetini-gosterenlere-hadlerini-yine-milletimizle-birlikte-gosterecegiz- dedi, “Bu işin merkezinde aslında ana muhalefet partisinin ta kendisi var” diye ekledi.
AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanın “Her şeye rağmen Montrö’nün ülkemize sağladığı kazanımları önemli görüyor ve daha iyisi için imkân bulana kadar bu sözleşmeye bağlılığımızı sürdürüyoruz” tümcesini anlamlı, “imalı”, ucu açık buluyorum.
“Kanal İstanbul”un, Türkiye’nin boğazlardaki egemenlik haklarını güçlendirecek proje olduğunu vurgulamasının ardından ettiği “Atatürkçülük ve Cumhuriyetçilik adına Türkiye’nin millî egemenlik haklarını tahkim edecek böyle bir projeye karşı çıkanlar en büyük Atatürk ve Cumhuriyet düşmanıdır” söze, Atatürkçü, laik Cumhuriyet yanlısı ve “Kanal İstanbul Projesi” karşıtı olarak, asla katılmıyorum!

Yandaş Hürriyet Gazetesi’ni, bildiride imzaları yer alan amirallerinin bazıların ve eşlerinin, çocuklarının CHP üyesi olduklarına ilişkin haberinden
https://www.t24.com.tr/haber/hurriyet-once-montro-bildirisi-diye-duyurdugu-emekli-amirallerin-aciklamasini-darbe-bildirisi-ilan-etti,943820 ötürü kınıyor, ayıplıyorum!

AKP, 103 emekli Amiralin bildirisinden yararlanma, kazançlı/kârlı çıkma peşinde!
Aynı uğraş içinde olan bir diğeri –üzgünüm- Memleket Hareketi!
Çok kötü zararlı çıkanlar ise Devlet Bahçeli, Doğu Perinçek, “adı lazım değil”, Meral Akşener!..

UNUNU ELEMİŞ, ELEĞİNİ ASMIŞ ASKERLERİN BİLDİRİSİNDEN KORKMAK VE İKTİDARIN ARKA VAGONU MUHALEFET!..

150 150 bakikarakol

Montrö Anlaşması’nın tartışmaya açılmasına 126 emekli Büyükelçi’den sonra, dün gecenin ilk saatlerinde 103 emekli Amiral de bir bildiriyle tepki gösterdi.
İnternet basınında, gazetelerin internet sitelerinde, televizyonlarda dün saat 07.00’dan itibaren genişçe yer aldı.
Halk TV kanalının www.halktv.com.tr internet sitesinde saat 07.59’da “103 emekli amiralden Montrö ve ‘tarikatçı amiral’ bildirisi” https://halktv.com.tr/gundem/103-emekli-amiralden-montro-ve-tarikatci-amiral-bildirisi-452956h başlığı ile yayına konulan bildiri şöyle:
“Son zamanlarda gerek Kanal İstanbul, gerekse Uluslararası Antlaşmaların iptali yetkisi kapsamında Montrö Sözleşmesi’nin tartışmaya açılması endişe ile karşılanmaktadır.
Türk Boğazları, dünyanın en önemli suyollarından biri olup, tarih boyunca çok uluslu antlaşmalara göre yönetilmiştir. Bu antlaşmaların sonuncusu ve Türkiye’nin haklarını en iyi şekilde koruyan Montrö; sadece Türk Boğazlarından geçişi düzenleyen bir sözleşme değil, Türkiye’ye İstanbul, Çanakkale, Marmara Denizi ve Boğazlardaki tam egemenlik haklarını geri kazandıran, Lozan Barış Antlaşmasını tamamlayan büyük bir diplomasi zaferidir. Montrö, Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerin güvenliğinin temel belgesi olup Karadeniz’i barış denizi yapan sözleşmedir. Montrö, Türkiye’nin herhangi bir savaşta, savaşan taraflardan birinin yanında istemeden savaşa girmesini önleyen bir sözleşmedir. Montrö, Türkiye’nin II. Dünya Savaşında tarafsızlığını korumasına imkân yaratmıştır. Bu ve benzeri nedenlerle, Türkiye’nin bekasında önemli bir yer tutan Montrö Sözleşmesinin tartışma konusu yapılmasına/masaya gelmesine neden olabilecek her türlü söylem ve eylemden kaçınılması gerektiği kanaatindeyiz.
Diğer taraftan; son günlerde basında ve sosyal medyada yer alan kabul edilemez nitelikteki bazı görüntüler, haber ve tartışmalar ömrünü bu mesleğe adamış bizler için çok derin bir üzüntü kaynağı olmuştur. TSK ve özellikle Deniz Kuvvetlerimiz son yıllarda; çok bilinçli bir FETÖ saldırısı yaşamış ve çok değerli kadrolarını bu hain kumpaslara kurban vermiştir. Bu kumpaslardan çıkarılacak en önemli ders; TSK’nin, anayasanın değişmez, değiştirilmesi teklif edilemez temel değerlerini titizlikle sürdürmesi zaruretidir.
Bu gerekçelerle, TSK ve Deniz Kuvvetlerimizi bu değerlerin dışına çıkmış, Atatürk’ün çizdiği çağdaş rotadan uzaklaşmış gösterme çabalarını kınıyor ve tüm varlığımızla karşı çıkıyoruz. Aksi halde, Türkiye Cumhuriyeti, tarihte örnekleri olan, bunalımlı ve bekası için en tehlikeli olayları yaşama risk ve tehdidi ile karşılaşabilecektir.
Türk Milletinin bağrından çıkan şanlı bir geçmişe sahip, Ana ve Mavi Vatan’ın koruyucusu Deniz Kuvvetleri Komutanlığı personelinin Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda yetiştirilmesi elzemdir. Ülkemizin her köşesinde denizde, karada, havada, iç güvenlik bölgesinde ve sınır ötesinde fedakârca görev yapan, Mavi Vatandaki hak ve menfaatlerimizin korunması için Atatürk’ün gösterdiği yolda canla başla çalışan cefakâr Türk Denizcilerimizin yanındayız.
Deniz Şehitlerimizi anarak Saygıyla duyururuz.”

Bildiride ad ve soyadları, imzaları yer alan, 30-40 yıl Türk Deniz Kuvvetleri’nde görev yapmış, yurtsever, halksever emekli amiraller!
Emperyalist ABD ve Britanya İmparatorluğu/Krallığı destekli faşist askeri darbecilerin her defasında koruyup kolladıkları siyasi kadrolar, bu siyasi kadroların “yüksek bürokratları”, 103 emekli Amiral’in, duyarlılıklarının ürünü bildirilerini hemen “darbe” olarak tanımladılar.
https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/emekli-103-amiralin-montro-aciklamasina-akplilerden-tepki-1825525
İçlerinde, daha 2-3 gün önce Kamutay’da (TBMM’de), “sivil darbe”de büyük payı olan da var!
Kamutay’ın, AKP’li Başkanı (Tekirdağ AKP Milletvekili) Mustafa Şentop’tan söz ediyorum.

@MustafaSentop hesabından saat 13.25’te yaptığı paylaşımında “Yıllardır, içerde dışarda vatan ve millet düşmanlarıyla cephe cephe amansız bir mücadele sürerken ortalıkta gözükmeyen emekliler, kendi uydurdukları gündemlerle kaos simsarlığı üstlenmişler; belli.” https://twitter.com/MustafaSentop/status/1378473787822342147 ; saat 13.26’dakinde ise “Kahraman milletimiz 15 Temmuz’da sadece FETÖ’cü darbecileri değil, aynı kaynaktan beslendiğini bildiğimiz bütün darbe sevdalılarını da toprağa gömdü. Düşünce açıklama başka, darbe çağrışımlı bildiri hazırlamak başka” https://twitter.com/MustafaSentop/status/1378473997260759042 demez mi?!

Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı, İçişleri Bakanı gibi “yüksek bürokratlar”ın açıklamalarını geçiyorum…

AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş’un açıklaması ise şöyle:
“Eski Türkiye sevdalısı, vesayetçi, kendisini milli iradenin üstünde gören zihniyetin bazı temsilcileri yayınladıkları sözde bildiri ile siyasete akıl, millete ayar vermeye çalışıyorlar. O devirler geride kaldı! Haddinizi bilin! İçinize sinmese de şunu çok iyi anlayın ki; bu millet, vatanı da, mavi vatanı da, demokrasiyi de, milli iradeyi de bedelini ödeyerek korumuştur ve koruyacaktır.”

“Haddinizi bilin” mi?!

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin @dbdevletbahceli hesabından gerçekleştirdiği üç paylaşımı daha bir zehir zemberek!

Bahçeli, dün saat 11.59’da “103 emekli amiralin ortak imzalı yayımlamış oldukları anti demokratik ve tehditvari, aynı zamanda vesayetçi bildiriyi Milliyetçi Hareket Partisi nefretle lanetlemekte ve reddetmektedir. Bu kapsamda partimizin görüşü olarak derhal alınması gereken önlemler şu şekildedir:” https://twitter.com/dbdevletbahceli/status/1378633370561871874; bir dakika sonra “Muhtıra tarzında hazırlanarak gece yarısı servisi yapılan bildiride imzası bulunan amirallerin rütbeleri sökülmelidir. Emeklilik hakları kaldırılmalı, emekli maaşları kesilmelidir. Açıklanan bildirinin çok yönlü adli ve idari soruşturması yapılmalıdır.” https://twitter.com/dbdevletbahceli/status/1378633507312971784 ve saat 12.01’de “Ayrıca 103 vesayetçi amiralin imzasıyla yayımlanan bildirinin arkası ve önü kararlılıkla araştırılmalı, bu rezaletin içinde kimlerin olduğu tevsik ve tespit edilmelidir. Konu vatandır, konu demokrasidir, konu milli iradedir. Taviz veya gecikmenin bedeli hiç kuşkusuz ağır olacaktır.” https://twitter.com/dbdevletbahceli/status/1378633785693065217 diye yazıyor.

Saat 13.22’de @BakiKarakol hesabımdan http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4799/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_sosyal_medya_hesabi_twitter_uzerinden_yayinladiklari_mesaji.html linki tıklayıp okuduğunuzda, biliyorum ki siz de benim gibi ‘Böyle düşünce, böyle paylaşım mı olur?! Bahçeli çıldırmış olmalı!’ diyeceksiniz…” https://twitter.com/BakiKarakol/status/1378654309856972807 paylaşımında bulundum.

Siyasi ve “yüksek bürokrat” kadronun, ununu elemiş, eleğini asmış emekli askerlerin duyarlılıklarının, yurseverliklerinin ve halkseverliklerinin gereği yayınladıkları “içtenlikli bildiri”den böylesi korkması, sona geldiklerini gördüklerinin kanıtıdır!

Cumhur İttifakı İktidarı’nın arka vagonu muhalefetin bir numarasının başı “adı lazım değil”in, @kilicdarogluk hesabındaki “Bu sahte gündemler tutmaz. Halkımızın tek gerçek gündemi sofrasıdır. Büyük ve ünlü Ekonomist @RTErdogan yarattığın ekonomik yıkım ile seni yüzleştireceğim. Geleceğini kararttığın gençlerimizin hikayelerini buradan paylaşacağım.” https://twitter.com/kilicdarogluk/status/1378712923955195907 paylaşımına ve İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in “Bu bir zevzekliktir” https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/aksenerden-bildiri-aciklamasi-bu-bir-zevzekliktir-6353415/?utm_source=ilgili_haber&utm_medium=free&utm_campaign=ilgilihaber açıklamasına ne demeli?!
Bu ülkede, askerlik görevini layıkıyla yapmış, emekli olmuş, askeriye ile ilişiği kalmamış insanların konuşma, görüş bildirme, bildiri yayınlama hakkı yok mu?!

“SİYASİ ASAYİŞ” DARMADUMAN!..

150 150 bakikarakol

FLAŞ FLAŞ!..
İNANILIR, KABUL EDİLİR BİR KARAR, UYGULAMA!..
TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ’NDE VE DÜNYA ÜLKELERİN DEVLETLERİNDE BİR İLİK!..
CUMHUR İTTİFAKI BUNU DA YAPTI YA, DÜNYAYA TÜRKİYE’MİZİ REZİL ETTİ YA!..
BU BİR DARBEDİR!..
RET VE PROTESTO EDİYORUM!.. https://twitter.com/BakiKarakol/status/1377591611597672450 twitimin ardından attığım HİÇ ETİK DEĞİL!..
ÇOK ÇİRKİN, ÇOK AYIP!..
ÇOK DA UTANIYORUM!..
TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ VATANDAŞI OLARAK, O YASA, YASALAŞSA BİLE BENİM İÇİN YOK HÜKMÜNDEDİR!..
https://twitter.com/BakiKarakol/status/1377631142355042308 twitimle yetineceğim için, www.gercekgundem.com internet gazetesinin dün saat 17.02’de yayına koyduğu “AKP milletin iradesini yok saydı: Reddedilen teklif yeniden oylanacak” başlıklı ve “TBMM’de muhalefetin oylarıyla reddedilen Güvenlik Soruşturması Teklifi’nin maddelerine geçilmesi yeniden oylanacak” spotlu haberi https://www.gercekgundem.com/siyaset/263375/akp-milletin-iradesini-yok-saydi-reddedilen-teklif-yeniden-oylanacak?utm_source=share-twitter linkinden okumanızı isteyeceğim.
https://www.t24.com.tr/haber/meclis-baskani-sentop-tan-guvenlik-sorusturmasi-kanun-teklifinin-reddi-sonrasi-baskanlik-divani-nin-toplanmasina-iliskin-elestirilere-yanit-verdi,942956 linki de okuyun…

Ne yazık ki ve ne acı ki, ülkemizde son günlerde “siyasi asayiş” darmaduman!..

Önceki gün yazılı açıklama yaparak “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 17 Mart 2021 tarihinde, HDP’nin kapatılma istemiyle hazırlanıp Anayasa Mahkemesi’ne sunulan iddianame usul eksikleri gerekçe gösterilerek anılan Başsavcılığa iade edilmiştir.
Anlaşılan odur ki, Türkiye’nin terör ve bölücülükle mücadelesine Anayasa Mahkemesi duyarsız, ilgisiz ve açık ara mesafelidir.
Anayasa Mahkemesi hukukun üstünlüğünden mi yanadır, yoksa bölücülüğün mü şakşakçısıdır?
HDP’nin kapatılması kadar Anayasa Mahkemesi’nin de kapanması artık ertelenemez bir hedef olmalıdır” http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4796/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_Bahceli__nin___Yargitay_Cumhuriyet_Bassavciligi_Tarafindan_HDP__nin_Ka.html diyen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye ilk tepki, aynı gün, Cumhur İttifakı ve Cumhur İttifakı iktidarı ortağı AKP’den geldi!
AKP Genel Merkez Seçim İşleri Başkan Yardımcısı Samir Altunkaynak “Anayasa Mahkemesine her karar sonrası hukuki olmayan yaklaşımlarla saldırmak en başta bu ülkenin hukuk sistemini yok saymaktır” https://odatv4.com/bahceliye-karsi-gelen-aciklamadan-sonra-akpden-mhp-geri-adimi-01042118.html tümcesiyle, Bahçeli’nin, Anayasa Mahkemesi’ne “saldırdığını” vurguladı!
Ama…
Aynı gün içinde ve birkaç saat sonra “25 yıllık bir hukukçu olarak iade kararının mahiyeti ve sonuçlarına dair yaptığım değerlendirmeler, herhangi bir kimseyi veya partiyi hedef almadığı gibi herhangi bir açıklamaya cevap mahiyetinde de değildir. Kamuoyuna saygıyla duyurulur” https://twitter.com/samiraltunkayna/status/1377345430346854404 diye twit atarak “geri vites” yaptı.
Böylece…
Bu gelişmeyle, Bahçeli’nin, Cumhur İttifakı ve Cumhur İttifakı İktidarı üzerinde olduğu kadar, İttifak ortağı AKP üzerinde de etkinliği ve etkiliyi bir kez daha görüldü!

Bahçeli’ye ikinci tepki, bir gün sonra, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’den geldi.
Akşener, Bahçeli için “Yorgun olduğunu anladım” dedi, ekledi:
“Dolayısıyla evine dönmeye ve biraz tefekküre ve evinde dinlenmeye davet ediyorum.” https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/son-dakika-bahceliden-flas-muharrem-ince-aciklamasi-5969088/?utm_source=ilgili_haber&utm_medium=free&utm_campaign=ilgilihaber

Anımsanacaktır…
Bahçeli 6 Ağustos 2020’de Akşener’e -MHP’yi işaret ederek- “Evine dön” https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/son-dakika-bahceliden-flas-muharrem-ince-aciklamasi-5969088/?utm_source=ilgili_haber&utm_medium=free&utm_campaign=ilgilihaber çağrısında bulunmuştu…

TOPLUMUN, “ADI LAZIM DEĞİL”E YANITINDA DA GAZETECİLERİ HEDEF GÖSTEREN BAHÇELİ’DEN BEKLENTİSİ!..

150 150 bakikarakol

Önceki günkü (30 Mart 2021 Salı) grup konuşmasındaki “Borç alan, emir alır. Emir aldıkları için bu hale geliyor Türkiye. Düyun-u Umumiye’yi de biliyoruz, Borçlar Genel Müdürlüğü’nü de biliyoruz. Birisi Osmanlı’ya ait, birisi bu iktidara ait.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti -açıkça söylüyorum- soyuluyor.
Ak Parti milletvekilleri ve MHP milletvekilleri, parlamentodaki tamamı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde bir kişiye hizmet ediyorlar, 83 milyona değil. Bir kişiden talimat alıyorlar.
İradesini bir kişiye teslim edenler, milletin vekili olamazlar. Sarayın vekilleriyle, milletin vekilleri ayrıdır. Biz milletin vekiliyiz.
O zorba gidecek, İstanbul Sözleşmesi geri gelecek”
https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-30-mart-2021?q= sözlerinin ardından “Sayın Bahçeli, 13. Olağan Büyük Kurultayı’nda açıklama yapıyor: ‘Kılıçdaroğlu; her muhtarlığa bir özel kalem müdürü atanırsa, işsizliğin sona ereceğini cahilce müjdelemiş” diyen ve konuşmasına “Ülke perişan ama kendisine ‘milliyetçiyim’ diyen bir partinin genel başkanı, onun da tek gündem konusu benim.
Ya Allah rızası için, bir gün ama bir gün ya Sayın Bahçeli’nin: ‘Ya bu esnafın derdi nedir?’ diye sorduğunu duydunuz mu?
Duymadınız, duyamazsınız. Onun derdi biziz. Peki, hadi esnafı unuttu diyelim. Bir güne bir gün Sayın Bahçeli’nin, ‘Ya bu çiftçilerin derdi nedir?’ diye bir soru sorduğunu duydunuz mu? Duyamazsınız. Onun için esnaf, çiftçi, hepsi hikaye. Onun tek bir arzusu var: ‘Muhterem beyefendi orada nasıl kalacak? Ben de altına halı olayım.’ Olmaz. Ve yine Sayın Bahçeli’nin bir güne bir gün, ‘Ben o Tank-Palet Fabrikasını alacağım, şanlı ordumuza geri iade edeceğim’ dediğini duydunuz mu?
Ve yine Sayın Bahçeli’nin ‘Ben milliyetçi olarak, ülkücü olarak Süleyman Şah Türbesi’nden bayrağın indirilmesini asla içime sindiremiyorum. Türbenin kaçırılmasını içime sindiremiyorum. O bayrağı alacağım, vatan toprağına tekrar dikeceğim’ dediğini duydunuz mu? Duyamazsınız. Bunları kimden duyuyorsunuz? Bu kardeşinizden duyuyorsunuz. Kim gerçek milliyetçi? Biziz. Gerçek milliyetçi, gerçek vatansever, gerçek ülke seven, insanını seven biziz” tümcelerini ekleyen, partim CHP’nin ne yazık ki başındaki “adı lazım değil”e, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli dün zehir zemberek yanıt verdi.
Bahçeli, twitter hesabından gerçekleştirdiği paylaşımlarında “CHP Genel Başkanı, alem bir insan. Allah’ı var, sıkıntılı anlarda insanımızı iyi güldürüyor! Kara mizahta ustalaştı, epey de mesafe kat etti. Kabak tadı verse bile, siyasi eğlenceye dönüşen grup toplantılarında kurusıkı atışın, yalan edebiyatının inceliklerini sahneliyor”
http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4795/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_sosyal_medya_hesabi_twitter_uzerinden_yayinladiklari_mesaji.html diyor, şöyle sürdürüyor:
“Dün yine tutulmuş aklıyla, kararmış vicdanıyla haykıran gerçeklere, meydan okuyan hakikatlere sırtını döndü. Tek gündem konumuzun kendisi olduğunu dile getirdi. İnsan ne kadar az düşünürse o kadar çok konuşurmuş, ağız var, dil var, fakat akıl ve ahlak derseniz işte o yok.
Kılıçdaroğlu gerçek milliyetçi, gerçek vatanseverin kendileri olduğunu söylemiş. Aslına bakarsınız önemli bir gelişmeyle, kritik bir itirafla karşı karşıyayız. Gerçi bu çıkışından memnuniyet duyduğumu da saklayamam. En azından altı okun içindeki milliyetçiliği hatırlamış!
Madem gerçek milliyetçi olduğunu söylüyor, o halde gereğini ve gerçeğin sorumluluğunu da bir an önce yapmak zorundadır. FETÖ ve PKK’yla bütün bağlarını keserek işe başlamalıdır. Bu da yetmez, HDP’yle ittifakı bitirdiğini, zilletin batağından derhal çıkacağını duyurmalıdır.
Kılıçdaroğlu bunları yaparsa, gelip partimize dahi üye olabilir. Siyasi mücadelesini aramızda sürdürebilir. Hatta açık çek veriyorum, 2023 Haziran ayında Tunceli’den milletvekili adayımız olmasında bile engel yoktur. Temizlensin, nedamet göstersin, buyursun gelsin.
Bu vaadimiz ve vaki davetimiz Kılıçdaroğlu’nun milliyetçiliği kadar gerçekçidir! Zira bizim herkese kapımız açıktır, bizim yüreğimizde yenilenmiş ve yüklerinden kurtulmuş Kılıçdaroğlu’na bile yer vardır. Onu sevgiyle kucaklayacak, geçmişini unutturacak hoşgörümüz ortadadır.
Bir diğer ele alınması gereken konu ise şudur: Kılıçdaroğlu, HDP’li işbirlikçileri ve İP’li yoldaşları devamlı Sonbaharda seçim olabileceğini konuşuyorlar. Yok diyoruz, anlamıyorlar. Seçim zamanında olacak diyoruz, zihni melekeleri tıkalı olduğundan algılayamıyorlar.
Daha ilginci, televizyon ekranlarında sabit ama haftalık ücret mukabilinde yorum yapan bildik isimler, Kılıçdaroğlu’ndan aldıkları asparagas sufleleri cansiperane savunuyorlar, servis ediyorlar, nöbetleşe gündem işgaline soyunuyorlar. Ne söylesek nafile, hep aynı havadalar.
Mesela, Necdet Saraç, Şaban Sevinç, Ali Haydar Fırat, Hakan Bayrakçı, Orhan Bursalı ve Sevilay Yılman’a varıncaya kadar farklı televizyon ekranlarda CHP’nin hem sözcülüğünü hem seçim kulisi yapan ücretli tetikçilere üzülüyorum, durmadan yırtınıp kendilerini paralıyorlar.
Bunların karşısında beşlik simit gibi dizilen bazı gazeteci ve eski siyasetçiler de evet haklısınız, ama diyerek söze başlayıp acayip gerdan kırıyorlar. Erken seçim siparişini Okyanus ötesinden mi berisinden mi aldıkları muamma olsa da, kukla gibi oynatılıyorlar.
Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçiminin nasıl olacağı, bu konudaki gerek ve yeter şartların nelerden teşekkül ettiği bu hacıyatmazlar tarafından ya bilinmiyor ya da bilinse de gerçeğin üzeri örtülüyor.
TBMM’de seçim kararının alınması için ihtiyaç duyulan çoğunluğa sahip olmadan, Cumhurbaşkanı’nın da bu konuda net tavrı bilinmesine rağmen, Sonbaharda seçim olabilir demek Türkiye’nin siyasi, ekonomik ve toplumsal huzurunu hançerlemek isteyenlere hizmettir.
Peki, bunun neresi demokrasidir? Neresi özgürlüktür? Neresinde adamlık ve ahlak vardır? Televizyon sahipleri acaba, Kılıçdaroğlu’nun seçim spekülasyonun gündemde kalması için gizil ve gizemli bir destek mi vermektedir? Boş lafa, boş tantanaya, boşuna çabaya karnımız toktur.
Kılıçdaroğlu, bizim halı olduğumuzu söylemiş. O halde sıkıyorsa, yiyorsa, cesareti varsa gelsin de üstümüze bassın. Halı değiliz, ama haya sahibiyiz, vatan ve millet sevdalısıyız. Bu iftirayı atanların haysiyetlerinin kimler tarafından çiğnendiğini hem biz hem de millet biliyor.
Süleyman Şah Türbesi konusunda bize laf eden Kılıçdaroğlu, eğer aramıza katılırsa, zincirlerinden kurtulup bize doğru akarsa, geçmişte neler söylediğimizi, nasıl bir duruş gösterdiğimizi tek tek, heceleye heceleye, okumayı yeni öğrenen çocuklara anlatır gibi öğreteceğim. Söz.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ciddiyetsiz ve itibarsız sözlerine karşı esasen siyasi üslubuma çok da uygun olmayan bir tarzda cevap vermek durumunda kaldım. Hiç kimse kusura bakmasın, ama hak edene hak ettiği gibi davranmak görevimizdir.”

Bir iki vurguya “adı lazım değil”le başlayayım…
Tarihten, tarih bilmekten söz ediyor ya, sormak isterim:
CHP tarihini, dünya lideri Kemal Atatürk’ün özgeçmişini (biyografisini) biliyor mu?!
Biliyorsa, bu yaptıkları ne?!

Bahçeli’ye geleyim…
“… hoşgörümüz…” diyor!
Gerçekten Bahçeli’de ve arkadaşlarında “hoşgörü” var mı?!
Kanıtlasınlar da görelim!

Bahçeli, “partiye daveti” pek sevmiş olmalı ki, “FETÖ ve PKK’yla bütün bağlarını keserek işe başlamalıdır. Bu da yetmez, HDP’yle ittifakı bitirdiğini, zilletin batağından derhal çıkacağını duyurmalıdır” tümceleriyle dile getirdiği koşulla “adı lazım değil”i de MHP’ye “davet” ediyor!

“Erken seçim istemek” Bahçeli’yi neden bu kadar rahatsız ediyor?!
Yarım “asır”lık siyasacı (politikacı) Bahçeli, “erken seçim isteme”nin siyasi partilerin yasal ve Anayasal hakkı olduğunu bilmiyor mu?!

Bahçeli, ad-soyad vererek, gazetecilere etmediği laf bırakmama, onları hedef gösterme alışkanlığını dün de unutmamış!
Adlarını andığı gazetecilerden biri veya bir kaçı, bugün, yarın veya önümüzdeki günlerde saldırıya uğrarsa, sorumlu Bahçeli olmayacak mı?!

Devlet ve siyasa yaşamı, deneğimi olan, “Özel görüşmelerde çok saygılı kibar biridir” denilen 1948 doğumlu Bahçeli’ye, “… sıkıyorsa, yiyorsa, cesareti varsa…” sözler yakışır mı?!

Ve Bahçeli “… geçmişte neler söylediğimizi…” derken, gerçekten yaklaşık üç yıl öncesine kadar söyledikleri ile yaklaşık üç yıldan sonra, şimdiye kadar söylediklerini hiç düşündü mü?!
Düşündüyse, 180 derecelik siyasi dönüşünü açıklasın!
Toplumun, Bahçeli’den böyle bir beklentisi var!..

CUMHUR İTTİFAKI ORTAKLARINI KORKUTAN, TÜRK HALKININ SOYLULUĞU, TUTARLILIĞI, KARARLILIĞI!..

150 150 bakikarakol

Dün twitter hesabımdan üç paylaşımda bulundum.
Onları bilginize sunduk istiyorum:

TIKLIM TIKLIM KONGRELER; BU KARARLAR VE RAMAZAN’DA, DEMOKRATİK, LAİK TÜRKİYE’Yİ ARAPLAŞTIRMAK İÇİN BİLEREK, PLANLI MI YAPILDI?!. https://twitter.com/BakiKarakol/status/1376833863448662021

GÜNAYDIN!..
YENİ Mİ UYANDINIZ?!.
BİR HAYLİ GEÇ OLMADI MI?!. https://twitter.com/BakiKarakol/status/1376855004909297664

EĞLEMSİZ SÖYLEM, SUYA YAZI YAZMAK GİBİDİR!..
N O K T A ! . . https://twitter.com/BakiKarakol/status/1376858056320036865

Dün ayrıca…
Sözcü Gazetesi’nin Ankara Temsilcisi ve Yazarı Saygı Öztürk’ün “Atatürk, askerlerin kurs yönergesinden çıkarıldı” https://www.sozcu.com.tr/2021/yazarlar/saygi-ozturk/ataturk-askerlerin-kurs-yonergesinden-cikarildi-6342296/ başlıklı yazısında işlediği konunun ise içimi parça parça ettiğini söylemeliyim!
Linki verdim.
Tıklayıp okumanızı isterim.

Geçelim…

Her nedense (böyle dememe bakmayın, biliyorum), son aylarda, ülkemin, halkımın, dünya lideri Kemal Atatürk’ümün, CHP’min, dinimin, ekinimin (kültürümün) vb bir numaralı düşmanı emperyalist Britanya Krallığı/İmparatorluğu, yazılı, görsel, sözlü ve internet basınıyla ülkemize, ülkemizdeki ekonomik, siyasi vb gelişmelere “yoğun” ilgi gösteriyor!
Sözcü Gazetesi’nin internet sitesinde “İngiltere, Erdoğan’ın adımlarını inceledi: Erken seçim sinyali mi?” https://www.sozcu.com.tr/2021/dunya/ingiltere-erdoganin-adimlarini-inceledi-erken-secim-sinyali-mi-6342611/ başlıklı haberi okudum.
Sonra da Cumhuriyet Gazetesi’nin internet sitesinde yer alan “Kılıçdaroğlu, kurmaylarına ‘sonbaharda seçime hazırlanın’ talimatı verdi” https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/kilicdaroglu-kurmaylarina-sonbaharda-secime-hazirlanin-talimati-verdi-1824182 başlıklı haberi…

Özerkliğini yitirdiği yakın geçmişte aldığı ve uyguladığı “yanlı” kararlarıyla tartışılan, yerilen Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK’nın) seçime girecek siyasi partileri belirleyip açıklamasına https://odatv4.com/secime-girebilecek-partiler-belli-oldu-30032130.html kimi siyasilerin, genel başkanların heyecanlanmalarına, 2021’in sonbaharını işaret ederek “Erken seçim var” demelerine katılmıyorum.
Çünkü…
2022’nin Kasım’ından önce erken seçim öngörmüyorum.
2022’in Kasım’ında veya 2023 Haziran’ında yapılacak seçimde, Cumhur İttifakı’nın ve İktidarı’nın yapacağı, yaptıracağı “katakulliler”i öngörebiliyorum!
Yazacağım.

Dün beni mutlu eden haberlerden biri, www.cumhuriyet.com.tr ‘de yayınlanan “Aksoy Araştırma’nın yaptığı çalışmada yurttaşlar, ‘Kararlar Meclis’te alınsın’ uyarısında bulundu” https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/aksoy-arastirmanin-yaptigi-calismada-yurttaslar-kararlar-mecliste-alinsin-uyarisinda-bulundu-1824180 başlıklı haberdi.
“Aksoy Araştırma’nın çalışmasına göre yurttaşların yüzde 76’sı, ‘vatandaşın sağlığını, ekonomisini, güvenliğini ve refahını etkileyen kararların’ Meclis’te alınmasını istiyor. Bu kararların Cumhurbaşkanı tarafından alınmasını destekleyenlerin oranı ise yüzde 24. AKP’lilerin yüzde 53.7’si ve MHP’lilerin yüzde 89.5’i de kararların Meclis’te alınmasını destekliyor” spotlu haberde şöyle deniyordu:
“Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile başlayan Meclis’in işlevsizleştirildiği tartışmaları, son olarak, Meclis’in onayladığı İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanı kararı ile çıkılması ve Meclis Başkanı Mustafa Şentop’un, bu uygulamanın Montrö Boğazlar Sözleşmesi için de geçerli olduğu yönündeki sözleri ile yeniden gündeme geldi. 26 Mart’ta, mobil panel üzerinden eşzamanlı olarak 1067 kişi ile görüşmeyle gerçekleştirilen araştırmada, yurttaşlara “Sizce vatandaşın sağlığını, ekonomisini, güvenliğini ve refahını etkileyen bir karar nasıl alınmalıdır” sorusu yöneltildi. Yüzde 95 güven aralığında yüzde 3 hata payı ile yapıldığı kaydedilen çalışmada, yurttaşların yüzde 24’ü, kararların Cumhurbaşkanınca alınması, yüzde 76’sı ise Meclis tarafından alınması görüşünü belirtti.
Araştırmada, Meclis’te grubu bulunan partilerin seçmenlerine yönelik dağılım da yer aldı. Buna göre İYİ Partililerin yüzde 93.5’i, HDP’lilerin yüzde 93.2’si, CHP’lilerin yüzde 90.2’si, MHP’lilerin yüzde 89.5’i ve AKP’lilerin yüzde 53.7’si “kararları Meclis alsın” yanıtını verdi. AKP’lilerin yüzde 46.3’ü, MHP’lilerin yüzde 10.5’i, CHP’lilerin yüzde 9.8’i, HDP’lilerin yüzde 6.8’i ve İYİ Partililerin yüzde 6.5’i ise kararların Cumhurbaşkanı tarafından alınması görüşünde.”

Duygulandım, gururlandım, umudum katlandı!

İşte, Cumhur İttifakı ve Cumhur İttifakı İktidarı ortaklarını korkutan, Türk halkındaki bu soyluluk, bu tutarlılık, bu kararlılık!
Hiçbir güç karşı koyamaz, karşı çıkamaz!..

PARTİM CHP’MİN NE YAZIK Kİ BAŞINDAKİ “ADI LAZIM DEĞİL”İN İŞTE KAFASINDAKİ CUMHURBAŞKANI ADAYI…

150 150 bakikarakol

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının bir stratejisi var:
Kendisi ve kendileri dışındakilerden, hele de siyasi karşıt, siyasi rakip bellediklerinden gelecek iyi, yararlı, gerekli her şeye karşı çıkmak!..
Bunu, kendisi kadar, herkes biliyor.
En başta da, karşıt, rakip belledikleri siyasi kadrolar…
Bildikleri için, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanına oradan yükleniyorlar.
Orası…
Erken seçim!..

Sıkça, “erken seçim” isterler.
Biliyorlar ki, istem kendilerinden gittiği için, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, erken seçime gitmek düşüncesinde olsa da, istemeyecek, ret edecek.

Özde, erken seçim istedikleri yok; varmış gibi yapıyorlar.

Erken seçim istemelerinin bir diğer nedeni, parti içindeki “yönetime muhalif Milletvekilleri”ni etkilemek, susturmak…

Bunu çok sık yapan, “adı lazım değil”!..
Daha 5 gün önce (26 Mart 2021 Cuma) Fox TV’de İsmail Küçükkaya’nın “Çalar Saat” programında, bu yılın sonbaharında erken seçim olacağını söyledi.

İşte bu şahıs, en erken 2022’de, en geç de 2023 yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel seçiminde, partiden Cumhurbaşkanı adayı gösterecek “ad”ı kafasında belirlemiş.

Hiçbir kaynağa dayanmadan, kendi siyasi analizlerime dayanarak söylüyorum.
İnanmak, inanmamak sizin taktirinde.

Önce şu bilgileri vereyim:
Cumhur İttifak’ındaki siyasi partilerin tam aksine, Millet İttifakı’ndaki siyasi partiler, Cumhurbaşkanı adayı çıkaracaklar.
İyi Parti’nin Cumhurbaşkanı adayı Genel Başkan Meral Akşener.
Saadet Partisi’nin Cumhurbaşkanı adayı Genel Başkan Temel Karamollaoğlu veya 11’inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül.
CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı ise Genel Başkan “adı lazım değil”in kafasındaki…

Bu üç siyasi parti, kendi adaylarını 1’inci turdan, 2’inci tura taşımak için yırtınacaklar.
1’inci turda en çok oy alıp 2’inci tura çıkacak, Cumhur İttifakı’nın adayı AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanıyla yarışacak adayda birleşecekler.
O aday, “adı lazım değil”in kafasındaki olacak.
Çünkü…
O aday, geçmişinde bıraktığı “iz”den, “izlenim”den ötürü, halkta karşılığı var.
Adı…
Görev süresi bitiminde evinde köşesine çekilen, ülkede onca olaylar olmasına karşın tek sözcük etmeyen, bu yüzden de zaman zaman yerdiğim, yereceğim…
10’uncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer!

Biliyorum…
Konuşkan değildir.
Cumhur İttifakı adayı AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı karşısında tutunması zor.
Bu zayıf noktayı, birinci tur sürecinde “adı lazım değil” sırtlayacak.
Konuşmaların bitiminde “aday Sezer”, kitlelere tanıtım için sahneye çağrılacak.
Birkaç tümcelik söz edecek.
“Güçlendirilmiş demokratik, laik parlamenter sisteme dönüş için elimden geleni yapacağım” diyecek, “Söz veriyorum” diyerek de ekleyecek.
Kitlede zaten karşılığı var.
Kitle zaten güven duyuyor, saygı duyuyor.
Yani…
“Aday Sezer” uzun uzun konuşmayacak, konuşturulmayacak.

2’inci turda, Millet İttifakı’nın ortağı siyasi partiler, olanca güçleriyle CHP’nin adayı 10’uncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer için çalışacaklar.
Genel Başkanlar mitinglerde sırayla çıkıp konuşacaklar.
Ardından, 1’inci turdakinin aynısı olacak…

Kazanır mı?

Evet, kazanır.
Açık arayla…

Kendisini 10’uncu Cumhurbaşkanlığına aday gösteren merhum Bülent Ecevit’e “Anayasa kitapçığı fırlatması”…
Cumhurbaşkanlığı görevini 11’inci Cumhurbaşkanı AKP’li Abdullah Gül’e devreder devretmez Ankara’daki konutunda sessizliğe gömülmesi…
Usuma (aklıma) geliyor!
Usumdan neler geçiyor, neler!..