Posts By :

bakikarakol

AKŞENER, TAKLİTÇİSİ, “SALGIN YAYAN” AKP’Yİ, MEHP’Yİ HALKA ANLATMALI VE “DÖNEK MİSİNİZ?” SORUSUNA PERİNÇEK YANITI…

150 150 bakikarakol

Cumhur İttifakı’nın küçük ortağı MHP, Korona Virüs salgını önlemlerini hiçe sayan, salgını vakalarını artıran büyük ortağı AKP’yi örnek alarak, dün (18 Mart 2021 Perşembe) 13’üncü olağan büyük kongresini yaptı!
6 gün sonra da (24 Mart 2021 Çarşamba) AKP 7’inci büyük kongresini yapacak!
Bir başka siyasi parti, dernek, sendika kongrelerini, vatandaşlar düğünlerini yapamazlar, cenazelerini 30’dan fazla insanla kaldıramazlar!

Anlamadım gitti!:
İl il, ilçe ilçe, kasaba kaba dolaşan, vatandaşlarla yüz yüze görüşen, konuşan, onları dileyen İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Meral Akşener taklitçisi “adı lazım değil”, bu durumu, gittikleri her yerde vatandaşlara neden anlatmıyorlar?!
Evet, vatandaşlar, Cumhur İttifakı’nın 4 ortağından AKP ve MHP, Cumhur İttifakı İktidarı’nın, yani kendilerinin koydukları, toplumu uymakla sorumlu tuttukları, uymayanlara para cezaları kestikleri genelgelere uymadıklarını görüyorlar!
Bu ayrımcılık, vatandaşı, Cumhur İttifakı partilerinden uzaklaştırdı, Cumhur İttifakı İktidarı’nın “ömrü”nü bitirdi!
Ama…
Gene de…
Akşener ve taklitçisi, dinledikleri vatandaşlara, bu “ayrımcılığı” anlatmalı!
Anlatırlarsa, vatandaş, doğru düşündüğünü kavrayacak, kararlı olacak!
Bu kararlılık, seçimde sandığa yansıyacak, Cumhur İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayına seçim kazandırmayacak, Cumhur İttifakı partilerin hedefledikleri oyu almalarına olanak tanımayacak, iktidarlardan edecek!
“Akşener ve taklitçisi bir düşünsün” derim.

Danıştay’ın “öğrenci andı”mızın okunmasını yasaklayan kararına esip gürleyen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 10’uncu kez “Genel Başkan” seçildiği –başka aday yoktu- dünkü büyük kongrelerinde “and”ımızı ne okudu, ne de okuttu!
Bir iki beylik söz etti, o kadar! http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4787/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_Bahceli__nin___13_Olagan_Buyuk_Kurultay_acilisinda_yapmis_olduklar_.html
Bahçeli’nin bu davranışı, gerek kendisine, gerekse partisine büyük darbe vurdu.
Bahçeli ve genel merkez yönetimine seçtirdiği arkadaşları, kongre sıcaklığında, ayırtında değiller ama okutulmamasına kükredikleri “adı”mızı, kongrelerinde okumamaları olayı, oy yüzdelerine en az 3-4 puan olumsuz yansıyacak.
Bunu, sandık sonuçlarında görecekler.

Pandemi, “and”ımız, Cumhur İttifakı’nın ortaklarından AKP ve MHP’yi çok kötü vurdu!
Çok daha kötü vuracak!
İktidar ellerinden kayıp gidecek!

“And”ımız konusunda, “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin –Bahçeli konuşmasında “Partili” sözcüğünü söylemedi. Neden acaba?!- “Cumhur İttifakı İktidarı”nın 1 Numarası AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı dün “Devlet Övünç Madalyası Tevcih Töreni’nde konuştu, “Bu yıl aynı zamanda İstiklal Marşı yıldır. Her bir kelimesi, satırı, dörtlüğü verdiğimiz mücadelenin önemini anlatan mesajlarla doludur. Milli andımız olan İstiklal Marşı niçin birlik olmamız, vatanımıza sahip çıkmamızı anlatıyor” https://www.haberturk.com/cumhurbaskani-erdogan-milli-andimiz-istiklal-marsimiz-dir-3009800 dedi.
Ulusal Marş’larla, Ulusal And’larlar aynı olur mu?!

Cumhur İttifakı’nın 4 ortaktan biri de Vatan Partisi’dir.
VP’nin değişmeyen ve değişmeyecek Genel Başkanı Doğu Perinçek, dün, Armağan Çağlayan’ın “YouTube’daki “Gör Beni Programı”nın konuğuydu.
Bahçeli’nin kongre konuşmasında yere göye sığdıramadığı “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ile ilgili, ortaklarını hop oturtup hop kaldıracak sözler etti.
www.gercekgundem.com internet gazetesinin haberine göre, Armağan Çağlayan’ın, Perinçek’e “Vatan Partisi, başkanlık sistemini destekliyor mu?” sorusunu sordu.
Perinçek’in yanıtı “Hayır. Vatan Partisi, başkanlık sistemine karşı tek tutarlı tavır alan ve başkanlık sistemini tarihsel temelleriyle Türkiye’nin rejiminin ve aynı zamanda geleceğine dönük planlarımız projelerimiz içerisinde tutarlı eleştiren tek partiyiz.
Başkanlık sistemi Türkiye için yanlış. Çünkü: İktidarı, çok dar bir grup elinde tutuyor. Cumhurbaşkanı çevresinde olan dar bir grup elinde topluyor. Bir nevi ekonomideki mafyalaşmanın siyasete yansıması.
Ekonomide mafyalaşma olunca; sanayiciler, tüccarlar kenarlara itiliyor. Bir tek sıcak para komisyoncularının, faizcilerin eline geçiyor ekonomi. Partilerin liderlikleri mafyaların eline geçiyor. Lider mafyalık oluşuyor ve sistem de meclisi kenara iterek dar bir Cumhurbaşkanı etrafında iktidarı topluyor başkanlık sistemi. Bu bakımdan başkalık sistemini yanlış buluyoruz” https://www.gercekgundem.com/siyaset/260067/dogu-perincekten-erdogani-cok-kizdiracak-sozler-baskanlik-sistemini-bakin-neye-benzetti oldu.

Armağan, Perinçek’e bu kez “Son dönemde sizi ‘Dönek olmakla’ suçluyorlar. Tırnak içinde soruyorum” dedi, sordu:
“Ne diyorsunuz bu konuda? Dönek misiniz?”
Perinçek açtı ağzını, yumdu gözünü!:
“Ben bilimsel sosyalistim. ‘Dönek’ diyenlerin hepsi dönek. Dönek oğlu dönek onlar hem de. Hepsi dönek oğlu dönek. O suçladıkları adam, 15 yıl 5 kuşakla hapis yatmış bir adam. Bunların hepsi dönmüş adamlar…
Daha 12 Mart’tan sonra dönmüş adamlar. Ben 12 Mart, 12 Eylül, 1990, 98, 2008, Türkiye’de 5 kuşakla CIA’nın, sistemin hapishanelerinde yatan tek adamım. Bunun karşısında 4 kuşakla yatan da yok.” https://www.gercekgundem.com/siyaset/260061/dogu-perincekten-donek-misiniz-sorusuna-cok-konusulacak-cevap
Hadi canım sen de!..

KAMUTAY’DA (TBMM’DE) DÜN YAŞAN BİR “HOŞ”, BİR “HOŞ OLMAYAN” İKİ OLAY!..

150 150 bakikarakol

Dün (17 Mart 2021 Çarşamba) Kamutay’da (TBMM’de) bir “hoş”, bir “hoş olmayan” olay vardı.

“Hoş olmayan”dan başlayayım…
Kamutay Genel Kurulu’nun saat 15.00’da başlayan oturumunda, Kocaeli HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun Milletvekilliği düşürüldü!
https://www.gercekgundem.com/siyaset/259743/hdpli-omer-faruk-gergerlioglunun-milletvekilligi-dusuruldu?utm_source=share-twitter
Anayasa Mahkemesi (AYM) kararı neden beklenmedi?!
Kısa bir süre önce aynısı yaşanan İstanbul CHP Milletvekili Enis Berberoğlu olayı neden örnek alınmadı?!
www.t24.com.tr internet gazetesinde hala yayında olan haberi twitter hesabından paylaştı diye, bir Milletvekili suç mu işler ve o twitter paylaşımından ötürü Milletvekili’nin Milletvekilliği mi düşürülür?!
İnanılır gibi değil!
Ülkemiz adına üzücü, kaygı verici!
Beni daha bir sarsan…
Kamutay Genel Kurulu’ndan çıkmayacağını –çıktığı an gözlem altına alınacağı için- açıklayan ve çıkmamakta kararlı davranan Gergerlioğlu’nu, Kamutay’ın AKP’li İdare Amiri, İzmir Milletvekili, eski futbolcu Alpay Özalan’ın çıkarmak istemesi!
Çıkarmak isterken, Gergerlioğlu’nu partili Milletvekilleri arasından, zor kullanarak, çekmeye kalkması! https://t24.com.tr/video/akp-li-alpay-ozalan-in-gergerlioglu-nu-meclis-ten-cikarmaya-calistigi-anlar,37232
Bir Milletvekili, bir başka Milletvekiline bunu nasıl yapar?!
Biri-iki saat sonra, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, AYM’ye, HDP’nin kapatılması için “iddianame” sundu. https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/yargitay-cumhuriyet-bassavcisi-sahin-anayasa-mahkemesinde-hdpye-kapatma-davasi-acti-6319533/
Rastlantı mı, siyasi mi?!
(“Siyasi mi?!” sorusunu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, MHP’nin kapatılmasında istekli ve ısrarlı olduğu için soruyorum.)
Bu üç olay, içte ve dışta, ciddi biçimde Türkiye’nin başını ağrıtacak!

“Hoş” olan ise…
Saat 11.0 sıralarında İyi Grubu’nda yaşandı.
Kim/kimler düşündüyse, kim/kimler karar verdi uyguladıysa, hepsini kutluyorum, hepsine teşekkür ediyorum.
Kürsüye “Dila Zühre Demirci” adlı kız çocuğu çıkarıldı.
Dila Zühre Demirci, “Öğrenci Andı”mızı, gruptaki İyi Parti Milletvekillerini ve konukları ayağa kaldırarak, onlarla birlikte okudu!
https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/meral-aksener-partisinin-grup-toplantisinda-konusuyor-1821222
Gururlandım!
Ayağa kalktım, eşlik ettim.
Ne müthiş duyguydu!
Hep birlikte, “Ne Mutlu Türk’üm diyene” dediğimizde, gözlerimden yaş boşandı!

Saadet Partisi, DEVA Partisi, Gelecek Partisi, “and”ımızın okunmasını yasaklayan Danıştay kararı yanında yer aladursun!..
Son günlerdeki söylem ve eylemleri ile dikkatleri üzerinde toplayan, ezber bozan, Kamutay’ın 2’inci büyük siyasi partisinin Genel Başkanı imiş gibi algı yaratan İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener şöyle diyordu:
Bu ülkede Mustafa Kemallere idam fermanı yazanlar oldu. Milletin meclisinin üzerine ordu gönderenler oldu. Bu ülkede milletine terörist diyenler oldu. Bu ülkede andımızı yasaklayanlar oldu. Aslında buna çok da şaşırmıyoruz. Çünkü onları anlayabiliyoruz. Andımızın sözleri ağır gelenler, elbette andımızı yasaklamak ister. Küçüklerini korumak yerine onlara göz dikenler elbette andımız okunmasın isterler. Oy hesabı dışında büyüklerini sayıdan saymayanlar, yaş almışına emeklisine sahip çıkmayanlar, elbette andımız duyulmasın isterler. Yandaşını milletinden çok sevenler, yükselme ve ileri gitme idealini elbette andımız bilinmesin isterler. Büyük Atatürk dendiğinde kaşıntı tutanlar, çalışmak yerine çalıp çırpanlar elbette andımız hatırlanmasın isterler. En önemlisi de Türk demenin bir ayırma değil, bir birliktelik arzusu olduğunu görmek istemeyenler, Türk Devleti’ni uçuruma sürükleyenler elbette andımızın son cümlesinde şaşkına dönerler. Ama o arkadaşlar hiç kusura bakmasın. Bizler hâlâ buradayız. Türk Devleti hâlâ burada. Cumhuriyet hâlâ burada. Çünkü bu topraklarda milletini ve memleketini özünden çok sevenler, kendilerini ve koltuklarını özünden çok sevenlere karşı her defasında galip gelmiştir. Her zaman da galip gelecektir.
Andımız inancımızda, sözümüzde, yaptıklarımızda ve yapacaklarımızdadır. Andımız milletimize duyduğumuz sevgide ve büyük güçlü ve zengin bir Türkiye’ye duyduğumuz özlemdedir. Andımız kahraman atalarımızın aziz hatırasında, Atatürk’ümüzün mirasındadır. Andımız kalplerimizde, andımız ruhumuzda, andımız irademizdedir. O nedenle andımıza el uzatmaya cüret edenlere inat, bir kez daha: Ne Mutlu Türküm Diyene!
Bakanlıklarımız içinde ikisinin adının başında milli kelimesi vardır. Kafiye olsun diye değildir bu milli kelimesi. Zaten kafiyeli de değildir. Biri Milli Savunma Bakanlığı, diğeri de Milli Eğitim Bakanlığı’dır. İşte o nedenle Milli Eğitim Bakanlığı’nın milli kimliğimize vurgu yapan, milli şuuru besleyen andımızla, yargı üzerinden mücadeleye girmesi acı olduğu kadar ironiktir. Yerli ve milliyiz diyenlerin aslında ne olmadıklarını göstermesi bakımından da bir o kadar öğreticidir. Biliyorsunuz, Danıştay’ın 2018 yılında verdiği ‘andımız yeniden okutulmalı’ kararının ardından bu kürsüden birçok defa kararı uygulayın çağrısı yaptım. Meclis grubumuz soru ve araştırma önergeleri verdiler. Tüm bu süreçte iktidardan da ortağından da daha doğrusu ortaklarından da ses çıkmadı. Danıştay kararına rağmen üç yıldır ortağına ‘andımızı okutun’ diyemeyenler, şimdi ise çıkmışlar genel kurul kararından sonra bu karara isyan ediyormuş gibi yapıyorlar. İbretlik gerçekten. Allah kimseyi böyle yoldan çıkarmasın.
Abdürrahim Karakoç ne güzel söylüyor: Bindirmişler bir gemiye, rotasından haberi yok. Korkuyor ‚’Türküm’ demeye, Atasından haberi yok. Derdi, davası oy için, seneyi satar, ay için, herkese çatar, bey için, ötesinden haberi yok…” https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/meral-aksener-partisinin-grup-toplantisinda-konusuyor-1821222

Sözcü Gazetesi yazarı Soner Yalçın dün “Türkiye’de andımız konusunda yapılan tartışmalar ‘Türküm’ sözünden kaynaklanıyor. Danıştay aldığı kararla okullarda andımızın okunmasını kaldırdı. Gerekçesi henüz yayınlanmadı…
İnsan ister istemez düşünüyor; ‘Türküm’ yerine ‘Müslümanım’ denseydi Danıştay böyle karar alabilir miydi? Alamazdı” tümcelerinin ardından şu iki “Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüne inananlar andımızdan niçin rahatsız olur ki? Evet, asıl mesele budur; iktidar kötü yakalanmıştır!” tümceyle biten //“Türküm” yerine “Müslümanım” denseydi andımız kararı ne olurdu// https://www.sozcu.com.tr/2021/yazarlar/soner-yalcin/abd-yargisinin-andimiz-karari-6317939/ başlıklı güzel bir yazı yazdı.
Okumanızı isterim.

Sırf merakımdan soruyorum:
“Andımızın okunmaması”na ilişkin Danıştay kararına oflayıp püfleyen, en yüksek perdeden tepki veren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin bugünkü –AKP kongreleri gibi Korona Virüsü salgınını daha bir azgınlaştıracak- 13’üncü Olağan Büyük Kongresinde “and”ımızı okuyacak mı, okutacak mı?
Yoksa…
Unutacak mı?
G ö r e c e ğ i z . . .

İŞTE AKP’NİN, AKP AĞIRLIKLI CUMHUR İTTİFAKI İKTİDARI’NIN “İLK”İ VE MADARACILIK OYNAYAN GENEL BAŞKAN!..

150 150 bakikarakol

AKP’nin ve AKP ağırlıklı Cumhur İttifakı İktidarı’nın, “kendi camiaları”da artık bir “ilk”i var!
Haklarını yemeyelim, teslim edelim!
AKP ve Cumhur İttifakı, Cumhur İttifakı İktidarı ortakları “ilk”leri ile övünebilirler, gururlanabilirler!
“İlk”lerinden, göğüs gere gere söz edebilirler!
Yergide bulunacaklara da ağızlarının payını verebilirler!
İktidarları sayesinde, yabancı ülkelere beyin, ekonomik, ekinsel (kültürel), sanatsal vb göçe, “camia”larından yeni bir göç eklendi!

Haberi okuduğumda, kalakaldım!
“Bu kadar da olmaz ki!” diye mırıldandım!

İnsanların, insanlığın zor, karanlık ve kanlı günler yaşadığı yıllarda insanlara, insanlığa kapılarını ardına kadar açan Atatürk Türkiye’sinde, şimdi, ülkenin insanları kaçıyor!

Düşman emperyalistler içimize o kadar girmişler!

Dünya lideri Kemal Atatürk’ün Türkiye’sinde “din”i, siyasalarına (politikalarına) “ana özne” yapan siyasi kadroların iktidarında, bir “ilahiyatçı Prof. Dr.” ülkesini terk etti!
“… terk etti” demeyelim, “… terk etmek zorunda kaldı, bırakıldı” diyelim!

O “İlahiyatçı Prof. Dr.” Mustafa Öztürk’tür!

Cumhuriyet Gazetesi’nin www.cumhuriyet.com.tr internet sitesi, Öztürk’ün haberini 15 Mart 2021 Pazartesi günü HEDEFTEKİ İLAHİYATÇI PROF. DR. MUSTAFA ÖZTÜRK TÜRKİYE’Yİ TERK ETTİ: “TEZ DANIŞMANLIKLARIMI CÜBBELİ İLE TACİZCİ NURULLAH’A DEVRETTİM”
https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/hedefteki-ilahiyatci-prof-dr-mustafa-ozturk-turkiyeyi-terk-etti-tez-danismanliklarimi-cubbeli-ile-tacizci-1820809 başlığıyla verdi, aynen şöyle yazdı:
// Siyasal islamcılar tarafından hedef gösterilip ölümle tehdit edilen ilahiyatçı Prof. Dr. Mustafa Öztürk, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ndeki öğretim görevliliğinden istifa etmişti.
Almanya’daki Münster Wilhelm Üniversitesi’nin İslam Teolojisi bölümünden davet alan Prof. Dr. Öztürk, akademik çalışmalarına devam etmek için bu sabah Almanya’ya gitti.
Uçağa binerken, Instagram hesabından “Artık gidelim… Yerli ve milli tımarhanede herkese ruh sağlığı dilerim” diye paylaşım yapan Prof. Dr. Öztürk, paylaşımına şu notu da ekledi:
“Doktora tez danışmanlıklarımı Cübbeli ile Sakarya’daki tacizci Nurullah’a devrettim. İlahiyat işleri artık onlara teslim.”
Prof. Dr. Mustafa Öztürk, uzun süre önce doktora öğrencileriyle yaptığı dersin gizli kayda alınarak sosyal medya üzerinden yayımlanması sonrasında, “Allah kelamını inkar ediyor” denilerek linçe uğramıştı.
Öztürk, sosyal medyada uğradığı lincin ardından 3 Aralık 2020’de emeklilik başvurusunu sosyal medya hesabından yayımlayarak “Bugün itibariyle akademiye, akademisyenliğe ve ilahiyat alemine veda ediyorum. Artık yeter. Benden bu kadar” ifadesini kullanmıştı. //

Sözcü Gazetesi’nin www.sozcu.com.tr internet sitesinin “Hedef gösterilen ilahiyat profesörü ülkeyi terk etti” https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/hedef-gosterilen-ilahiyat-profesoru-ulkeyi-terk-etti-6316212/ başlıklı dünkü haberinde de, Öztürk’ün “katıldığı konferanslarda, cemaat ve tarikatlara yönelik eleştirileri nedeniyle hedef haline” geldiği, getirildiği vurgulanarak,
Karar Gazetesi’nde çıkan bir yazından şu alıntıya yer veriliyor:
“Badecilik, çocuk tecavüzcülüğü, yanmaz kefen satıcılığı, peygamber terlikçiliği gibi rezilliklerle gündeme gelen karikatür gibi tiplerin, Ehl-i Sünnet akidesinin en güvenilir temsilcisi olarak takip edildiği bu memlekette yapılacak en doğru şey, ‘sağlığı, özellikle de ruh sağlığını korumak’tan başka bir şey değildir.”

Ülkem adına!.
Halkım adına!..
Çok üzülüyorum!
İçim kan ağlıyor!

Böyle bir gelişme yaşanırken…
AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının, partisinin Gençlik Kolları’nın önceki günkü 6’ıncı olağan kongresinde “Bu kardeşiniz Atatürk Havalimanı’na indiği anda orada birisi vardı. O birisi ne yaptı? Hemen tankların arasından birilerinin yardımıyla oradan kaçıp Bakırköy Belediyesine sığındı. Daha sonra ne dedi? ‘Haberim olsaydı beklerdim’ dedi. Hayatın korkuyla geçmiş, korkaksın, bitiksin. Senin öyle bir derdin yok. Bu işler korkakların, bitiklerin işi değil, bu yürek ister. Sandalda kürek değil, yürek ister yürek”
https://www.akparti.org.tr/haberler/cumhurbaskanimiz-erdogan-genclik-kollari-6-olagan-kongremizde-konustu-15-03-2021-15-55-16/ sözleriyle yerdiği, Kamutay’ın (TBMM’nin) ikinci büyük partisi, partim CHP’min –ne yazık ki- başındaki “adı lazım değil” ne yapıyor?!
Dünkü grup konuşmasında “Ben tabii Ak Partili Gençlik Kollarındaki bütün gençleri seviyorum. Onlara sevgimi, saygımı da gönderiyorum. Onlara şunu söylemek isterim: Erdoğan hiç kimseden korkmaz sanıyorsunuz, ama Erdoğan benden korkuyor. Çünkü Erdoğan onun televizyon kanalında bile karşıma çıkmaya cesaret edemiyor. Çünkü o çok iyi biliyor ki çıkarsa karşıma onu madara edeceğim.” https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-16-mart-2021?q= diyerek “madaracılık” oynuyor!

Aaahhh ah!..

NOT: AKP’den sonra ortak MHP de yarın 13’üncü olağan büyük kongrelerinde Korana Virüsü önlemlerini ayaklar altına alacak, salgının yurda yayılmasına neden olacak!

BAHÇELİ’NİN “ÖĞRENCİ ANDI” ÇIKIŞI “SİYASİ SÜREÇ” BAŞLATMAZSA…

150 150 bakikarakol

www.odatv4.com olarak yayın yapan www.odatv.com internet gazetesinin Ankara Haber Müdürü yürekli gazeteci-yazar Müyesser Yıldız, önceki gün (14 Mart 2021 Pazar) “Şimdi Devlet Bahçeli’nin tavrı merak edilmez mi” https://odatv4.com/simdi-devlet-bahcelinin-tavri-merak-edilmez-mi-14032101.html başlıklı yazı yazdı.
“Bir vakitler okullarda şu Öğrenci Andı okutulurdu” diye başladığı yazısını şöyle sürdürdü:
// “Türküm, doğruyum, çalışkanım,
İlkem: küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak; yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm: yükselmek, ileri gitmektir.
Ey Büyük Atatürk!
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türküm diyene!”
“Bir vakitler” dememize bakmayın; 1933’ten 2013’e kadar, tam 80 yıl okundu.
Sonra “birileri” rahatsız oldu (o birilerinin kim olduğunu birazdan aktaracağız) ve okunmasından vazgeçildi.
Konu Danıştay’lık oldu. 8. Daire, Öğrenci Andı’nı kaldıran yönetmelik hükmünü oy çokluğuyla iptal etti.
Ama Milli Eğitim Bakanlığı, mahkeme kararına uymadığı gibi, bunu Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na götürdü.
Duymuşsunuzdur; Kurul, geçtiğimiz günlerde 4’e karşı 11 oyla “Öğrenci Andı okutulmasın.” dedi. //

Şu üç tümceyle de bitirdi:
“Sonuç? Maalesef Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu ‘Öğrenci Andı’nda son noktayı koydu.
Haliyle de öncelikle MHP’nin ve Bahçeli’nin tavrı merak edilmez mi?”

Edilmez olur mu?!

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli dün öğleden sonra yazılı açıklama yaptı:
// “Türk’üm, Doğruyum” haykırışıyla başlayan Öğrenci Andımız; 10 Mayıs 1933 tarihinden itibaren uygulamaya konulmuş; 1972, 1997 ve 2012 yıllarında da değişikliğe uğramıştır.
And, adı üstünde yemindir, milli ruhun körpe dimağlara aşılanması, milli değerlerin aktarılmasıdır.
Hatırlanacağı üzere, Öğrenci Andımızın kaldırılmasına dönük yönetmelik düzenlemesine karşı Türk Eğitim Sendikası’nın Danıştay’a açmış olduğu yürütmenin durdurulması ve iptal davası 24 Nisan 2018 tarihinde Danıştay 8.Dairesi tarafından karara bağlanmıştır.
Bu kapsamda Danıştay 8.Dairesi, 8 Ekim 2013 tarihli ve 28789 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’in 1.maddesinin iptalini temyiz yolu açık olmak suretiyle kararlaştırmıştır.
Bunun üzerine söz konusu iptal kararının temyiz edilmesi amacıyla Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na karşı dava açılmıştır.
Türkiye’nin çok hassas bir döneminde, geçtiğimiz Cuma günü Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu sorumsuzca, şuursuzca, haktan ve hukuktan mahrum bir şekilde, adeta yangına körükle gider gibi, 8.Daire’nin kararını bozduğu medyaya yansımıştır.
Konunun bir başka tuhaf ve tartışmalı yönü ise, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından Şubat ayında bu kararın alındığı, ne var ki halen imzalanmadığı anlaşılmıştır.
Türkiye’nin milli birlik ve diriliş ruhunun zirveye tırmandığı bugünlerde, medyaya sızdırılan, üstelik henüz imzalanmamış olan Öğrenci Andı aleyhine alınan karar milletimizde büyük bir huzursuzluğa ve kaygıya yol açmıştır.
Yaklaşık iki yıldır bekletilen bu davanın, bir anda karara bağlanarak servis edilmesi maksatlıdır, marazidir, melun bir hevesin ve hedefin işaretidir.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun Türk’üm demekten rahatsızlığı hüsran verici bir çarpıklıktır.
Nitekim Danıştay skandal bir karara imza atmış, milli gerçeklerle çatışmıştır.
Ülkemizi yeni bir karmaşanın içine çekmeye, anlaşmazlıkları körüklemeye, kutuplaşmayı tahrik etmeye hiç kimsenin hakkı yoktur.
Milliyetçi Hareket Partisi Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun henüz açıklanmamış, fakat bir vasıtayla sızdırılmış kararına şiddetle karşıdır.
Kaldı ki Öğrenci Andımızın okullarda okutulmasına engel çıkarmak, hukuken set çekmek haysiyetli ve demokratik bir tavır olamayacaktır.
HDP’li bölücülerin fezlekelerinin TBMM’ye gönderilip milli dayanışma şuurunun çelikleştiği bugünlerde Öğrenci Andı kararı pimi çekilmiş bir bombadır.
Danıştay bu yanlıştan dönmeli, Türk milletinin tarihi hasletleriyle, çiğnetilmeyecek emanetleriyle oynamaya teşebbüsten vazgeçmelidir.” //
http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4786/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_Bahceli__nin___Danistay_Idari_Dava_Daireleri_Kurulu__nun_Ogrenci_Andi_.html

Haberi okur okumaz saat 14.56’da twitter hesabımdan şu paylaşımda bulundum:
BİZİM KARS YÖRESİNDE BİR SÖZ VAR: “TİRTOY (KIYAMET) KOPTU” VEYA “.. KOPACAK).
BU DOĞRU, HAKLI ÇIKIŞ, CUMHUR İTTİFAKI’NI VE CUMHUR İTTİFAKI İKTİDARI’NI DAĞITIR MI? https://twitter.com/BakiKarakol/status/1371430000348528640

(Kars’ta “Tırtoy” da denilen Tirtoy sözcüğünü ilk duymuş olabilirsiniz. Bu konuda, saygın ve bilge insan Araştırmacı-Yazar Sezai Yazıcı abinin bilgisine başvurdum. Tırtoy veya Tirtoy sözcüğünün aslı “Tırtol”dur. Anlaşılır anlamı “Kavga” ya da “kıyamet kopması”dır. Terekeme lehçesi/ağzıdır. Terekeme, diğer adıyla ‘Karapapaklar’, günümüzde yoğun olarak Kars Arpaçay ve Kars merkezinde yaşamaktalar. Azerbaycan Türklerinin özellikle kırsal kesimde yaşamış bir alt grubudur.)

Bahçeli’nin “ipleri koparacak” açıklamasına, Cumhur İttifakı’nın ve Cumhur İttifakı İktidarı’nın büyük ortağı AKP nasıl bir yanıt verir, verecek?
Belki de vermeyecek.
Bekleyip göreceğiz.
Ama…
Kesin olan şu ki:
Bahçeli’nin bu çıkışı, bir “siyasi süreç” başlatacak.

Süreç, iki ortağı bir birine düşürebilir, ortaklığı dağıtabilir.

Aksi de olabilir!

“Aksi de olabilir”, çünkü:
Yeniçağ Gazetesi’nin internet sitesinde dün yer alan “Devlet Bahçeli’den MHP milletvekillerine Andımız talimatı: Konuşmayın”
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/devlet-bahceliden-mhp-milletvekillerine-andimiz-talimati-konusmayin-434107h.htm başlıklı haber, bu kanıyı uyandırıyor…

Neyse, geçelim…

Eğer…
Hiçbir şey olmamış gibi bir gelişme yaşanırsa, derim ki:
“Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’ndan ‘Öğrenci Andı’nın okunmamasına ilişkin karar çıkması, karara Bahçeli’nin sert tepki göstermesi, MHP’nin anketlere yansıyan düşüşünü durdurmaya ve yükseltmeye yönelik bir operasyon!”

Dilerim böyle dememe gerek kalmaz…

VAHŞET VE KAYNAĞI, ÇÖZÜMÜ!..

150 150 bakikarakol

12 Mart 2021 Cuma günü www.sozcu.com.tr ‘de okuduğum bir haber beni çok ama çok sarstı!
Hala da o sarsıntıdayım!
İnanamıyor, kahroluyor, acılar içinde kıvranıyorum!
Böyle bir ilkellik, böyle bir vahşilik nasıl olabilir?!

Tanrım!..
Sen, usuma (aklıma) sahip ol, usumu koru!

Beni benden alan haber “Cani adam iki ortaokul öğrencisini öldürdü” https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/cani-adam-iki-ortaokul-ogrencisini-oldurdu-6309740/ başlıklı haberdi!
Ve şöyle sürüyordu:
“Olay, Alaca ilçesine bağlı İmat köyünde meydana geldi. Köyün eski muhtarı Servet B.nin oğlu Z.B. ile 8’inci sınıf öğrencileri Tunç Taşar ve Kaan Hakverdi dün kavga etti.
Servet B.nin oğlu Z.B., akşam eve gidince yaşananları babasına anlattı. Bu sabah Servet B., yolda durdurduğu okul servis minibüsündeki Taşar ve Hakverdiye tabancayla peş peşe ateş etti.
Servet B. kaçarken, yaralanan çocuklar çağırılan ambulanslarla Alaca Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Ancak Tunç Taşar ile Kaan Hakverdi, doktorların tüm çabasına karşın kurtarılamadı. Servet B. jandarma ekipleri tarafından kısa sürede olayda kullandığı silahla yakalanarak gözaltına alındı.
Cinayete ilişkin detaylar da ortaya çıkmaya başladı. Şüpheli Servet B. ile öldürdüğü çocukların aileleri arasında husumet bulunduğu, bu nedenle davalık oldukları belirtildi. Köyün önde gelen isimlerinin araya girmesiyle bir süre önce tarafların barıştırıldıkları ifade edildi.
Bu arada katil zanlısı eski muhtar Servet B.’nin ismi açıklanmayan eşinin de kocasının öldürdüğü iki çocuğu olaydan önce azarladığı iddiasıyla, olayla ilgili soruşturma kapsamında jandarma ekiplerince gözaltına alındı.
Gözaltına alınan Servet B., ifadesinin ardından adliyeye sevk edildi. Savcılıktaki sorgusu tamamlanan Servet B., tutuklanarak cezaevine gönderildi.”

Biz böyle değildik!
İlk kez oluyordu!

Twitter hesabımdan şu paylaşımda bulundum:
İNSANLARI “DÜŞÜNCE”DEN, “DÜŞÜNMEK”TEN YOKSUN BIRAKIRSANIZ, OLACAĞI “DÜŞÜNMEDEN HAREKET ETMEK” VE BAŞKALARININ CANINA KAST ETMEKTİR!..
NE KADAR ACI!..

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir vatandaşı olarak, bu caninin en ağır cezayı almasını istiyorum!
3-4 gündür canımı yaktığı, günlerce de yakacağı için, bu caniden davacıyım!
Benim gibi canı yanan milyonlarca insanımız var!
Savcı ve yargıçlarımızın canı yanan milyonları göz önüne almalarını ısrarla öneriyorum!

Alacaklarına inanıyorum!

Twitter paylaşımımda vurguladığım gibi, vahşi eylem, “düşünememe”nin ürünü!
Cani, eyleminden önce, çok değil “azıcık” düşünseydi, üç çocuk arasında geçen kavdan ötürü 14 yaşındaki iki yavruyu tabancayla öldürmezdi!
Efendim, aileler arasında husumet varmış!
Geçiniz!
“Azıcık düşünme” olsaydı, katliam gerçekleşmezdi!

Oysa…
Düşünen toplumduk!
Bu “Cennet ülke”nin kurtarıcı, bu “demokratik, laik devlet”in kurucusu, dünya lideri Kemal Atatürk, “Düşünme Devrimi”ni yapmış, yaşama geçirmiş, “ilke” olarak “yurttaşları”na bırakmıştı.
Düşünmekte, kaynaşmakta, üretmekte, kalkınmakta, çağdaşlaşmakta vb yadsınamaz, övünülür, gurur duyulur yol kat etmiştik!
Ne oldu da her şey derse döndü?!

Türkiye’nin, Türk halkının düşmanları var!
Onlar, batılı-doğulu emperyalistler!
Başı da, “İngiltere” olarak bildiğimiz “Britanya İmparatorluğu” ve “Britanya Krallığı” çekiyor!
Çanakkale Savaşları ve Ulusal Kurtuluş Savaşı yenilgilerinin “kini”, “Çağdaş Türkiye” modelinin Türkiye’de uygulanmasının, Türkiye’nin bölgede “örnek ülke” olmasının “rahatsızlığı” içindeler!
İntikam almanın peşindeler!
İşe, dünya lideri Kemal Atatürk’ün son yıllarında, İsmet İnönü ve Fevzi Çakmak üzerinden başladılar!
İlk işleri, “Düşünme Devrimi”ni gündemden kaldırmak, unutturmak, bir daha anımsanmasına izin vermemek oldu; sonra da, “düşünme”ye giden yolları gerici hareketlerle, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980’deki faşist askeri darbelerle darmadağın ettiler!
Bugünlere geldik!
(28 Şubat 1997’nin katkısını ise görmezden gelinemez!)
AKP iktidarları ve “ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin “Cumhur İttifakı İktidarı”yla da, düşünmeyi yitiren, ekonomik, siyasal, kültürel çıkmazlara giren, işsizliğin, açlığın, yalanın, talanın, kandırmanın, cinayetlerinin kol gezdiği, okullarda kara çarşaflıların öğretmenlik yaptığı, türbanın ilkokullara kadar indiğini, “Ulusal And”ımızın okunmadığı, tarikat ve cemaatlerin eğitimde, sağlıkta, havacılıkta vb cirit attığı günleri bugün yaşar olduk!
Gidişin önü alınmazsa, korkarım ki, arzu edilmeyenlerle karşılaşacağız!
Lütfen!..
Bu “ulusal gerçeğimiz”i görelim, kabullenelim!
Tek çare, düşman emperyalistleri çok korkutan “Düşünme Devrimi”ne sahip çıkmak, sarılmak, “düşünme”ye yeniden başlamak!
Yoksa…
Yanarız!
Çünkü…
Önümüz kapkaranlık!..

1’İNCİ YILINDA AKP VE MHP’Yİ FENA VURAN PANDEMİ VE TÜRK SİYASASININ YÜREKLİ KADINI MERAL AKŞENER!..

150 150 bakikarakol

Dün 11 Mart 2021 Perşembe idi.
Dünyayı kasıp kavuran Korana Virüsü’nün ülkemizde 1’inci yıldönümüydü.
Ne yazık ki, Korona Virüsü ile mücadelede arpa boyu kadar yol alamadık!
Bunda, AKP-MHP ortaklı Cumhur İttifakı İktidarı’nın, gerçeklerle örtüşmeyen tutumunun, aldıkları ve genelgelerle duyurdukları kararlara kendilerinin uymamalarının payı büyüktür!
AKP, il kongreleriyle pandemi önlemlerini hiçe saydı, salgının pik yapmasına neden oldu.
24 Mart 2021 Çarşamba günü Ankara Spor Salonu’nda 7’inci Büyük Kongresini yapacak.
81 ilden gelecek delegeler, konuklar, partililer salonu tıklım tıklım dolduracaklar, gene pandemi kurallarına uymayacaklar!
Ve…
Bununla övünülecek!
Sonra…
Büyük Kongre bitiminde delegeler illerine dönecekler.
Kaptıkları virüsü yakınlarına, hemşerilerine bulaştıracaklar!
Tabloyu lütfen göz önüne getirin!

18 Mart 2021 Perşembe günü ise…
Cumhur İttifakı’nın ve İktidarı’nın küçük ortağı MHP’nin 13’üncü Büyük Kongresi var.
AKP kongrelerinden geri kalmayacak!

Ortaklar, 6 gün arayla yapacakları büyük kurultaylarda Korona Virüsü’nü azdıracaklar!
Hem, öyle bir azdıracaklar ki!..

AKP’nin il kongreleri AKP’ye, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanına olan güveni, inanırlığı altlara düşürdü.
Büyük Kongresi daha bir düşürecek.
Oy oranlarını yüzde 32 bandına çekecek.

Aynı sonuç MHP ve Genel Başkan için de kaçınılmaz…

Cumhur İttifakı ve Cumhur İttifakı İktidarı’nın ortaklarından AKP-MHP’de durum bu iken…
Millet İttifakı’nın ikinci ortağı İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Çarşamba (10 Mart 2021) günkü grup konuşmasında büyük bir çıkış yaptı, ilklere imza attı.
(“BU ÜLKE KİMLERİN ELİNE KALMIŞ”?!. https://bakikarakol.com/bu-ulke-kimlerin-eline-kalmis/
başlıklı dünkü yazımda genişçe değindim.)

Ülkemizde ve dünyada ilk kez bir siyasi partinin kadın genel başkanı çıktı, eski partisinin genel başkanının kendisi için “Fahişe” olarak algılanan “Fosforlu Cevriye” dediğini haykırdı!
Erkek genel başkanlardan biri çıkıp “Partimden falan kişi benim için ‘Eşcinseldir’ diyor” diyebilir mi?!
Diyemez!
Ama Akşener çıktı dedi!
Parti genel başkanı, parti üyesi, parti Milletvekili kadına “Fosforlu Cevriye” demesi çok çirkin, çok ayıp, siyasi etiğe hiç sığmaz!

Akşener’in, yıllar önce kendisi için söylenen sözü, partisinin grup toplantısında dile getirmesi, Türkiye ve dünyaya duyurması, ayakta dakikalarca alkışlanacak cesur, yürekli davranıştır!
Bu cesur, yürekli davranış, Akşener’e, genel başkanı olduğu siyasi partiye, içinde yer aldığı Millet İttifakı’na, oranı yüksek siyasi kazanım sağlamıştır.
Yapılacak ilk iki seçimde (Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili) bunun sonucu görülecektir.

Akşener’i kutluyorum.

Millet İttifakı’nın büyük ortağı partim CHP’min -ne yazık ki- başındaki “adı lazım değil” ise dün Uşak’taydı.
Vatandaşlarla birebir konuştu.
“Uyumaya korkuyorum. Sabah kalktığımda icra memurları gelip her şeyi haczedecek diye çok korkuyorum. Bu korku ile yaşamak çok zor.” https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/ciftci-kilicdarogluna-boyle-seslendi-uyumaya-korkuyorum-6308016/ diyen vatandaşa, “Koyun can derdinde, kasap et derdinde” sözünü anımsatan türde yanıtı veriyor:
“Merak etmeyin, CHP iktidarında tüm dertleriniz bitecek.”
Derim ki…
Yürekli siyaset kadını Meral Akşener’den siyasa (politika) ve siyasi söylem biçimi öğrensin!

Ve bugün…
12 Mart 1971 Faşist askeri darbenin 50’ci yıldönümü!
Bugünkü zorlu günlerin etkili süreçlerinden biri!
Lanetliyorum!..
(12 Mart 2021 Cuma)

“BU ÜLKE, KİMLERİN ELİNE KALMIŞ”?!..

150 150 bakikarakol

Kamutay’da (TBMM’de) dün ilkin İyi Parti’nin grup toplantısı vardı.
Genel Başkan Meral Akşener konuşmasına “Dürüstçe mücadele edemeyen korkakların yüzlerine ayna tutmaktır amacım” https://www.gercekgundem.com/siyaset/257955/meral-aksener-ben-bahceliyi-korurken-herkese-kahkahalar-icinde-bir-yil-bunu-soyledi diye başladı, özetle şunları anlattı:
“Geçen hafta, -önünüze bakmayın, utanıyorsunuz, biliyorum-, ‘Fosforlu Meral’ diye bir tag çalışması yapıldı. Bu tag’ın nereden, niçin geldiğini, beş yıl evvel yol yürüdüğümüz arkadaşlarımız bilirler. Bahçeli, Konya’dan üst kurul delegelerini çağırdı ve orada bana ‘Fosforlu Cevriye’ dedi. Konyalı iki genç delege bunu tam da kast edildiği manada fahişe olarak algıladılar ve ağlayarak bana geldiler.
Ben onlara, kast ettikleri gibi olmadığını izah etmeye başladım. 47 doğumlu Sayın Bahçeli’nin, hepimizin geçmişte ‘Abi’ dediğimiz Bahçeli’nin, o çok genç çocukların gözünde yerle bir olmasın diye Fosforlu Cevriye’nin fahişe olmadığını, sert, eli sopalı bir kadın olduğunu söylemek zorunda kaldım.
Ben, onu korurken, gelip giden herkese, kahkahalar içinde, tam bir yıl boyunca bunu söyledi. Sonra sistem yürümeye başladı. 19 Haziran’da bir kongre yaptık. Ondan sonra benim 9 aylık erkek torunuma, hem de nikâh şahidi olduğu oğlumun çocuğuna ‘Nesebi gayri sahih’ dedi. Bunu ifşa ettim ben. Birilerinin üzerine yıkıldı. Celal Adan isimli İstanbul milletvekili ve 50 doğumlu bu şahıs döndü hepimize bana, buradaki herkese, ‘Sizin analarınız belli, babalarınız belli değil’ dedi.
Burada bir şeye dikkat çekmek istiyorum ben: Bu nasıl bir şuur altıdır? Bu nasıl bir psikolojidir? Metin Bey mahkemeye verdi. Hâkimler o ara Erdoğan’la el sıkışmışlardı ve hâkimler beraat verdiler. Bu devam etti. İsmet Büyükataman isimli bir yaşam formu, başından itibaren bana, Türk filmlerinden, -ki Bahçeli çok meraklıdır-, hep o tuhaf Türk filmlerinin, tuhaf karakterlerinin isimlerini kullandı.
Madem Cumhurbaşkanısın, eyvallah. Bu ülkedeki her kadının namusunun şerefinin garantisi sensin. Can güvenliğinin garantisi sensin. ‘Garantisi sensin’ derken, neyi kast ediyorum? Hakimlerdir, savcılardır. Ama sen destek verdin. Trollerin destek verdi. Hepinizi Allah’a havale ediyoruz. Bugün olmazsa, Allah’ın önünde hesaplaşacağız sizlerle.
Bir kadına, bu manada, namusu, şerefi üzerine iftira atmanın, Kuranı Kerim’de, hangi ayetlerle lanetlendiğini biliyorsun. Seni Allah’a şikayet ediyorum Sayın Erdoğan. Ölüm olsa da, mücadele etmezsem namerdim. Öldürülsem de, tek kişi kalsam da, bu mücadeleden dönersem namussuzum, şerefsizim. Bu da Müslüman bir Türk kadınının yeminidir.”

Bu sözleri sosyal basında (medyada) olay olan Akşener, grup konuşmasındaki “Sayın Erdoğan devlet böyle yönetilmez. Kişisel kaprislerinin bedelini bu millete ödetemezsin. Zikzaklarının bedelini Türkiye’ye ödetemezsin” https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/iyi-parti-genel-baskani-meral-aksener-grup-toplantisinda-49-6305743/ biçimdeki sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çin’de, kardeşlerimiz eziliyor Sayın Erdoğan! Mabedimize, namahrem eli uzanıyor. Ne zaman iki çift laf edeceksin? Ne zaman, bir avuç doların hesabını, elinin tersiyle itip,‘ Mabedimin göğsüne uzanan eli sıkmam’ diyeceksin?
Haydi küçük ortak, Perinçek’in elinde esir, onu anladık. Koltuk uğruna, Türklük Davası’ndan caymış, onu da anladık. Peki bu eziklik, bu boynu büküklük, 5000 yıllık Türk Devleti’nin Cumhurbaşkanına yakışıyor mu? Hiç mi utanmıyorsun? Hiç mi sıkılmıyorsun? Yazıklar olsun.”

Akşenir’e yanıt, sert söylemlerin, -AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanından sonra- ikincisi, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den geldi.
Bahçeli, twitter hesabından yaptığı paylaşımda özetle şunları yazdı:
“Siyaset nezaket ister, zarafet bekler, saygı ve sevginin kökleşmesini hedefler. İradesi olmayanların ikmal kaynağı ise iftiradır.
Ne dediğini bilmeyenin söyleyecek bir sözü yoktur. Bu tiplerde değer ve dirayet de yoktur.
Siyasi geçmişi kıvrım kıvrım akan bir nehir gibi olanların, zigzaglı ve ziyan içinde bir hayatın içinden gelenlerin yalan ve dedikodu, tek sığınaklarıdır. Çünkü şahsiyetleri çürük, dilleri güdük, siyasetleri ise düdük gibidir. Önüne gelen öttürür, ardına düşen savrulur.
Bugün İP’in Başkanı, talimatlı ve tembihli bir konuşmayla nefret nöbetine girmiştir. Bir kadının bu denli ayıplı bir dil kullanması, esasen rezilliktir. Pervasızlığından ve pişkinliğinden biz hicap duyduk, ama o duymadı. Çirkin üslubundan biz utandık, o utanmadı, gocunmadı.
Söylenenler reva mıdır? Hakkaniyete sığmakta mıdır?
Bir insanın dünü bugününe kefil, bugünü geleceğine keşif kolu olmalıdır. İP’in Başkanı dün ne söylemişse, bugün çiğnemiş, muhtemelen de bugün söylediklerini yarınlarda inkar edecektir. Zira yaptığı hep budur. İP’i, MHP’ye dolamak isteyenlerin ayakları birbirine dolanmıştır.
İtibarını kaybetmiş proje partilerinin karanlık bir maksatla kurulduğu, milletimize en küçük bir hayrının dokunmayacağı tecrübelerle sabittir. Girdiği her kapıya ihanet edenler iyi değil, kötülük markasıdır. Zarfa değil mazrufa, surata değil sirete bakalım, görülecek budur.
PKK’nın dümen suyuna kapılmış, HDP’nin kanlı eşiğine yatmış, CHP’nin ufak kopyası haline gelmiş, belediyelere haram şantiyesi kurmuş bir zihniyetin iyi olması, balığın kanat takıp uçması kadar absürt ve ahmakça bir beklentidir. İP’in yönetimi, Türk siyasetindeki kokuşmadır.
İP’in Başkanı projedir, figürandır, kripto damarın ta kendisidir. MHP’nin içindeyken gizli amaçlarını özenle saklayarak uygun zaman ve zemin kollamış, bu esnada da şahsıma ve dava arkadaşlarıma abartılı da olsa nice övgüler yağdırmıştır. Bugün ise terbiyesizce sövmektedir.
Türklük davamızdan caydığımızı söylemek, partimizi İmralı canisiyle ilişkilendirmek, esir olduğumuzu iddia etmek, şerefsiz bir bühtandır. Bu bühtan İP’in fikirsiz ve şahsiyetsiz başına yapışıp kalmıştır. Koltuk için Pensilvanya’ya köle olanların bize çamur atması beyhudedir.
Asıl üzerinde durulması gereken konu şudur: FETÖ’nün sekiz ayağı olduğu bilinmektedir. Yargıdan bürokrasiye, eğitimden medyaya, TSK’dan emniyete, medyadan iş dünyasına kadar bu ayaklarla kararlılıkla mücadele edilmiş, buna da devam edilmektedir.
HDP, PKK’nın siyasetteki kanser hücresidir. 24 Haziran 2018 seçimlerinde aldığı oy yaklaşık 5 milyon 800 bin civarındadır. İP’in kuruluşu 25 Ekim 2017’dir. Bir yılını bile doldurmadan korsan milletvekili transferiyle girdiği seçimde yaklaşık 4 milyon 900 bin oy almıştır.
Ayrıca FETÖ’nün siyasi ayağını hiç hesap etmişler midir?
Pensilvanya’nın desteği kime yönelmiştir? FETÖ’cüler kime destek vermiştir? Sanıyorum bu sorunun cevabı araştırıldığında İP’in oy tabanının mahiyeti, bu kumandalı partinin kimlerin taşeronluğunu yaptığı, ezcümle FETÖ’nün siyasi ayağı deşifre edilmiş olacaktır.”
http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4781/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_sosyal_medya_hesabi_twitter_uzerinden_yayinladiklari_mesajla.html

Kamutay’ta dün ikinci grup toplantısı, AKP’nin vardı.
AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı konuşmasında “Yatıyorlar, kalkıyorlar, ‘Damat da damat.’ Damat kadar taş düşsün başınıza.“ https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/125182/-akkuyu-nukleer-guc-santrali-tek-basina-ulkemizin-ihtiyacinin-yuzde-10-unu-karsilayacak-elektrik-uretimi-gerceklestirecektir- tümcesini de etti.

Dün, CHP Grup Başkanvekili Özür Özel de, Kamutay’da basın açıklaması yaptı.
Her zaman ki gibi uzun konuştu.
Bir tümcesini aldım.
Yazımı, her şeyi çok doğru anlatan o tümceyle bitiriyorum:
“Bu ülke, kimlerin eline kalmış”?!. https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/chpli-ozgur-ozel-bunlarin-hepsi-akpnin-siyasi-yankesicilik-hesaplari-6307011/

“SALDIRICI BAŞI”NA!..

150 150 bakikarakol

Saldırıcı başı!..
12 Eylül 1980 öncesinde olduğu gibi!..
Ara verdiğin saldırılara bir süre önce yeniden başladın!..
Hedefinde gene karşıt bellediğin “gazeteciler”, “yazarlar”, “siyasiler”!..
Önceki gün (9 Mart 2021 Pazartesi) akşam saatinde (19.30’da), bu kez gazeteci-yazar Levent Gültekin’e saldırdın!..

Sen, “karanlıklar prensi”sin!..

Sen saldırmadın!..
Yaratıklarını saldırttın!..

Kimsin, bilmiyorum!..
Ama “saldırı biçimi”, adı ve soyadı bilinmeyen aynı kişiyi, yani seni işaretliyor!..

Biliyor musun, çok korkak, çok ödleksin!..
Yaratıkların da!..
Sen ve yaratıkların korkak, ödlek olmasaydınız, bir kişinin üzerine 5’li, 10’lu, 20-25’li saldırmazdınız!..

Kim olduğun bilinmese de, gazeteci ve yazarlarla başlattığın saldırıları ne için, kimin, kimler için yaptığın belli!..

Sen…
Emperyalizme ve emperyalistlere hizmet ediyorsun!..
Sen…
Emperyalistlerin NATO’su bünyesindeki kirli, karanlık ve kanlı işlerin “icracısı” GLADİO örgütünün Türkiye ayağısın!..
Sen…
Onlar gibi, dünya lideri Kemal Atatürk’ün, O’nun Türkiye’sinin, halkının, kutsal dininin, ekininin (kültürünün), değerlerinin vb düşmanısın!..

Bu yurdun aydınlarına, düşünürlerine, bilgelerine, korkmadan yazıp duran, konuşan yiğit evlatlarına saldırman bundan!..

Yıllardır saldırıyorsun!..
Saldırmakla kalmıyorsun, katlediyorsun da!..

Gene de korkutamadın!..
Gene de amacına ulaşamadın!..

Sen ve hizmetlerinde yırtındığın ağababaların…
Çanakkale’de, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda destanlar yazan ulusun evlatlarını alt edeceğinizi mi sandınız?!.

Yanıldınız!..
Yanılacaksınız!..

Kemal Atatürk’ünün “Bağımsızlık benim karakterimdir” ülküsüyle beslenmiş kız-erkek Türk gençlerini, her saldırılarınızla daha da bilediğinizin ayırtına (farkına) varamıyorsunuz!..
Varamamanız; korkaklığınız, ödlekliğiniz kadar, düşünce yoksunu hastalar olduğunuzdandır!..
Bu bile bir kanıttır!..

Senden, senin ağababaların emperyalistlerden korkmuyoruz!..
Başlattığınız ve başlatacağınız savaşın her aşamasında varız!..
Karşınızda olacağız!..
Bir gider, bin geliriz!..
Sizleri ikinci kez dize getirmenin, yenmenin, ait olduğunuz yerlere göndermenin hırsı, öfkesi, kini, özlemi içindeyiz!..

Bilin!..

İnsan, insanlık, emek, inanç, sevgi, barış, kardeşlik, özgürlük, aydınlık vb düşmanı seni, seninkileri ve hizmet ettiğin emperyalistleri, canım Türkiye’mizde, güzel bölgemizde ve şirin dünyamızda yok etmeye yeminliyiz!..

Bunu da bilin!..

Kazanan hep, kalleşçe, alçakça saldırdıklarınız olacak!..
Yitiren sizler!..

Değerlerimiz uğruna can vermekten zerre ikileme düşmedik, düşmeyeceğiz!..

Sen, yaratıkların ve ağababaların emperyalistlerde işte bu yok!..

İki yılı aşkın süredir “gladio yapılanması” saldırılara uğrayan gazeteci, yazar meslektaşlarıma, siyasilerimize, inadına düşünen ve düşünmeyi elden bırakmayan duyarlı vatandaşlarıma selam olsun, selam olsun!..

ANAYASAMIZDA “LAİKLİK” YAZAR AMA BUNLAR DA OLUYOR!..

150 150 bakikarakol

Gazeteci, yazar Levent Gültekin dün İstanbul Bakırköy’de 25 yaratığın saldırısına uğradı!
Şiddetle kınıyorum!
Çok yakın geçmişte ve son olarak dün, gazetecilere, yazarlara yönelik saldırıları yaptıranları da şiddetle protesto ediyorum!
Bilsinler ki:
Yıldıramayacaklar!
Susturamayacaklar!
Amaçlarına ulaşamayacaklar!..

*

Ülkemizde, AKP iktidarlarına kadar, namaz sonrası cami avlularında veya önlerinde, siyasilerin konuşmaları, basına açıklamaları yapmaları yoktu.
AKP Genel Başkanı ile başladı.
AKP Genel Başkanı, Cuma namazı çıkışlarında siyasi ağırlıklı açıklamalarda bulunur oldu.
Başbakan olunca da sürdürdü.
Şimdi Cumhurbaşkanı, aynen sürdürüyor.
Yetmedi…
Cenazelerde, özellikle şehit cenazelerinde de konuşmaya başladı.

5 Mart 2021 Cuma günü de yaptı.

4 Mart 2021 Perşembe günü Bitlis-Tatvan arasında askeri uçak helikopterimiz düştü, 13 askerimizden 11’i şehit oldu, 2’si yaralı kurtuldu.
Şehitlerimiz, bir gün sonra (Cuma) Elazığ’daki törenin ardından Ankara’ya,
Ahmet Hamdi Akseki Camisi’ne getirildiler.
Camide mahşeri kalabalık vardı.
Türkiye, televizyonların buradan yapılan canlı yayınlarına kilitlenmişti.
Ulus kan ağlıyordu!
Ulus yastaydı!

Cuma namazından sonra “cenaze töreni”ne geçildi.
Şehitlerimizin cenaze namazları tek tek kılındı.
Helallikleri alındı.
O an, yurdun her yerinden “Helal olsun… Helal olsun… Helal olsun” sesi yükseldi.
İmam konuşmasını bitirdi, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanını konuşma yapması için “davet” etti.
“Davet”e kadar, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının konuşmayacağını düşünmüştüm.
Hatta…
İçimden, “yapmaması” dileğinde bulundum durdum.
Çünkü…
Orada, siyasi parti genel başkanları, onların genel merkez yöneticileri ve her görüşten başka insanlar vardı.
Tepki çekerdi.
Salı-Çarşamba günlerindeki siyasi parti grup toplantılarında konu edilirdi, yerilirdi.
Ama…
AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, “imamın daveti”ne uydu; mikrofonu imamdan aldı, en baştaki şehit Korgeneral Osman Erbaş’ın tabutunun başına gitti.
Konuştu!
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı’nın resmi internet sitesi www.tccb.gov.tr , AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının konuşmasını “Cumhurbaşkanı Erdoğan, helikopter kazasında şehit olan askerler için düzenlenen cenaze törenine katıldı”
https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/125128/cumhurbaskani-erdogan-helikopter-kazasinda-sehit-olan-askerler-icin-duzenlenen-cenaze-torenine-katildi başlığıyla aynen şöyle verdi:
// “Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz, onlar diridirler, ancak siz bilemezsiniz” ayetini okuyan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Korgeneral Osman Erbaş komutanımız, komutanlığın ötesinde tevazu ile duruşuyla çok çok farklı mütevazı bir insandı. Ve yanındaki yine kardeşlerimle beraber çıktıkları bir yolculuk esnasında meydana gelen bu elim kaza ile emaneti sahibine teslim ettiler” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şimdi 11 şehidimizi Hakk’a uğurlarken, biz diri olan bu şehitlerimizle inşallah sevgili Habibi’nin sancağı altında da bir oluruz” temennisini dile getirerek, şöyle konuştu: “Tezkiyeyle bu cenaze namazına katılan tüm kardeşlerimiz, zaten sizler özellikle tezkiye ettiniz. Hocamızın da ifade ettiği gibi biz şehitlerimizi tezkiyesine muhtacız çünkü onlar bizim için bir yolculuktaydılar ve bu yolculukta da mukadder olan ölümle karşı karşıya kaldılar. Hepimiz için mukadder olan bir ölüm var. Şehadet bunların en yücesi. Rabbim bizlere de bu makamı inşallah nasip eder, hele hele din uğrunda, vatan uğrunda bu makama kavuşmak her yiğidin kârı değil. Rabbim bir mükâfat olarak bunu bizlere lütfederse ne kadar güzel. Temenni ederim ki Rabbim bizlere de bunu nasip eder.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şehitler için Fatiha okuyarak, tüm şehitlere bir kez daha Allah’tan rahmet diledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının ardından, askerlerin omuzlarında cenaze arabalarına taşınan naaşların ardından, şehit aileleriyle bir süre yürüdü.
//

Dikkatimi…
AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanın, bir imam gibi, bir ilahiyatçı gibi, Türkçesi “Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz, onlar diridirler, ancak siz bilemezsiniz” olan ayeti Arapça okuması çekti!

Yadırgadım!

Bütün bunlar…
Yürürlükteki “1982 Anayasası”nda “MADDE 2.– Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir” https://www.anayasa.gen.tr/1982ay.htm diye yazan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde nasıl oluyordu?!

3’ünci Maddesinde de “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir” denilmesine karşın, Arapça sözcüklerin sıkça ve çokça kullanılması neden?!

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, konuşmasının üç yerinde, “şehitliğe” vurgu yaparak, “Rabbim bizlere de bu makamı inşallah nasip eder… Rabbim bir mükâfat olarak bunu bizlere lütfederse ne kadar güzel. Temenni ederim ki Rabbim bizlere de bunu nasip eder” demesi, bana, şehit Korgeneralimiz Osman Erbaş’ın, şehit olmadan 2 saat önce aradığı, 2016 yılında Şırnak İdil’de hendek olaylarında şehit olan Şehit Uzman Jandarma Musa Yılmaz’ın annesi Saadet Yılmaz’a “Allah bize de o mertebeyi nasip etsin” https://www.haberturk.com/erbas-pasa-nin-son-istegi-ortaya-cikti-haberler-2995381?utm_source=twitter&utm_medium=articleshare&utm_campaign=website demesini anımsattı.
Hüzünlendim.
Bir de…
Üç keresinde de ödün koptu.
Kalabalıktan biri “Amin” diyerek bağıracak, yanlış anlaşılacak, ortalık karışacak diye…

Korktuğum olmadı.
“Oh” çektim, rahatladım.

Ama…
Bugün ve yarın, siyasi partilerin grup toplantılarında, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının, Bitlis şehitlerimiz için düzenlenen cenaze töreninde konuşmasının dillendirileceğini, yerileceğini düşünüyorum.

Yazımı bitirirken…
Belirtmek isterim ki:
Cami avluları ve önlerinden sonra, Şehit cenazelerinde konuşmalar da sürüp gidecek!
Anayasamızda “laiklik” yazar.
Ülkemize uygun değil!
“Vazgeçilmesi” önerim ve çağrımdır…

BİR ŞEHİT BABASIYLA KONUŞMAK!.. NE ACI!.. ATEŞ GİBİ YAKICI!..

150 150 bakikarakol

5’inci günlerinde “Bitlis Şehitleri”mizi, dinmeyen yürek acısıyla tek tek rahmetle, saygıyla anıyorum.
Tüm şehitlerimiz gibi onlar da, Cennet’lerinde ışıklar içinde uyusunlar.
Eşlerine, çocuklarına, annelerine, babalarına, yakınlarına ve Türk halkına sabırlar diliyorum.

Perşembe (4 Mart 2021) günkü askeri “sabıkalı” helikopterin düşmesi sonrası meydana gelen kazada yaşamlarını yitiren 11 şehidimizden “Jandarma İstihbarat Kurmay Albay Şentürk Aydınyer” https://www.gercekgundem.com/galeri/guncel/15311/bitliste-sehit-ve-yarali-olan-askerlerin-kimlikleri-belli-oldu?utm_source=share-twitter , sevdalısı olduğum Kars’ımın merkez Dikme Köyü’ndendi.

Büyükbabası, rahmetli Hacı İsrafil Aydınyer’di.

İsrafil amca, 7 Ağustos 2013’te yitirdiğimiz babam rahmetli Saraç Hacı Ahmet Karakol’un kardeş değerinde dostuydu.
Kars’taki evimize, rahmetli eşiyle gelir, giderdi.
Babam, annem de Dikme Köyü’ne giderlerdi.

1972 doğumlu Şehit Albay’ımızın babası Hacı Himmet Aydınyer’in adını babamdan duymuştum.
Himmet abiyi 1977’de Ankara’da makamında ziyaret ettim.
İlk o zaman gördüm.

Yıllar sonra babamdan, Himmet abinin oğlunun subay olduğunu öğrendim.

“Bitlis Şehitleri”mizin adları gecenin ilerleyen saatlerinde açıklanınca “Aydınyer” soyadına dikkat kesildim.

Ertesi gün (Cuma) Kars’taki amcaoğlu Ayhan’ı aradım.
Ben sormadan, o söyledi:
“Şehit Albay Şentürk Aydınyer, rahmetli İsrafil amcanın torunu!..”
Korktuğum olmuştu!
11 şehit haberini duyduğumda yıkıldığım gibi ikinci kez yıldım!

Ayhan’dan, şehit Albayımızın babası Hacı Himmet Aydınyer’in, küçük amcası Necdet Aydınyer’in cep telefonlarını aldım.

Cuma namazı sonrası Ankara’daki “şehit cenaze töreni”ni tv’den izledim.
AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının –gelenek haline getirdiği- konuşmasını da…
(Bu konudaki düşüncelerimi yarın yazacağım.)

Genelde Türkiye’mizin, özelde Kars’ımızın şehidi Jandarma Albay Şentürk Aydınyer’in, 4 şehit arkadaşıyla birlikte Ankara Cebeci Şehitliği’nde toprağa verilmesinden birkaç saat sonra baba Hacı Himmet abinin cep telefonun numaralarını tuşladım.
Telefon çaldı.
Küt küt atan yüreğim ağzıma geldi.
Heyecanlandım.
Yutkundum.
Derin derin nefes aldım.
Bekledim.
Telefon açılmadı.
Amca Necdet’i aradım.
Meşguldü.
Ara ara aradım.
Sonunda açtı.
Kendimi, soğukkanlı olmaya aşılamıştı (telkin etmiştim).
Necdet’in sesini duyar duymaz, boğazım düğümlendi, sesim kısıldı.
Kendimi tanıttım.
Anımsadı.
“Şehidimiz hepimizin, bütün ulusun şehididir” dedim, gerisini getiremedim.
İçin için ağlamaya başladım!
Necdet de!..

Sakinleştim.
Sabırlar diledim.
Abisi, Hacı Himmet Aydınyer’i aradığımı, telefonu çaldığını ancak açmadığını söyledim.
“Açmıyor. Konuşacak durumda değil Baki abi” dedi.
Yarın (Cumartesi) veya Pazar arayacağımı söyledim.
Telefonu kapattım.

Dün (Pazar günü) saat 13.00 sıralarında, Necdet’i aradım.
“Abim bugün biraz iyi. Az bekle, abime vereyim” dedi.
Verdi.
Verirken de “Abi, Ahmet amcanın oğlu Baki” dedi.
Himmet abinin sesini 44 yıl aradan sonra duydum.
“Baki’can” dedi.
Kendimi tutamadım.
Sessizce ağladım.
Himmet abi titrek sesle “Üzülme Baki’can” dediğinde, bende ipler koptu!
Hüngür hüngür ağlamaya başladım.

Hay Allah!
Ben ne yapıyordum!

Evet, şehitlere canım yanar, ağlarım!
Ama ilk defa bir şehit babasıyla konuşuyordum!
Şehit babasının acısına, titreyen sesine yaşayarak tanık oluyordum!
Ne acı!
Ateş gibi yakıcı!
Gel de dayan!

Güç bela, Şehit Albay’ımız Şentürk Aydınyer’in babası Hacı Himmet Aydınyer’e “taziye”de bulunabildim!
Teşekkür etti.
“Amca” belledikleri babama, “yenge” dedikleri anneme rahmet diledi.

Himmet abimi ara ara arayacağım.

Bütün şehitlerimizi rahmetle, saygıyla anıyorum.
Bütün şehitlerimizin ailelerine sabırlar diliyorum…