Posts By :

bakikarakol

“KANDIRIKÇI, SİYASİ PALYAÇO, ŞAKLABAN” MUHARREM İNCE, KENDİNİ ATATÜRK’E BENZETTİ!..

150 150 bakikarakol

24 Haziran 2018 gecesi ortalarda görünmeyerek, kendine umut bağlayan milyonları yalnız bırakan, bu eyleminden ötürü “kandırkçı, siyasi palyaçı, şaklaban” sözcükleriyle andığım, “sözde Atatürkçü”, “sözde CHP’li” Muharrem İnce dün düzenlediği basın toplantısında https://t24.com.tr/haber/muharrem-ince-chp-ideolojik-savrulmalar-yasamaktadir,931754 , CHP’den istifa ettiğini, istifası dilekçesini basın toplantısı bitiminde e-devlet üzerinden göndereceğini açıkladı.

Aldığım çok güzel haberdi!
Çok sevindim, çok mutlu oldum.

Partim CHP’mde Muharrem İnce gibiler çok!
Onların da istifalarını dört gözle bekliyorum.

Özde değil, sözde Atatürkçü-CHP’li, “kandırkçı, siyasi palyaçı, şaklaban” Muharrem İnce (M.İ), kendisinden ayırtsız (farksız) olan partim CHP’min başındaki Sorosçu “adı lazım değil”i ve onun yönetimdeki arkadaşlarına yönelik yergilerinde haklı.
Ancak…
M.İ. Parti Sözcüsü Faik Öztrak’ın değimiyle “Cumhur İttifakı ağzıyla” konuştuğu yadsınamaz!

M.İ “Bölme mölme yok. Bölme parlamenter sistemde. Bu sistemde (ucube ‘Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde) bölme olmaz. Bölmüyorum kardeşim. Bölmem için Cumhur İttifakı’nın yanına gitmek lazım. Oraya gitmediğimize göre. Ne bölmesiymiş bu. ‘Allah kahretsin başka verecek yer yok onun için gidip CHP’ye oy veriyorum’ diyen insanlara bir seçenek sunuyoruz biz, bir seçenek. Bölme falan yok. Türkiye’yi bu iktidardan da bu muhalefetten de kurtaracağız” diyerek, kendini ele veriyor.

M.İ “Millete doğruları söyleyen. Herkesi kucaklayan ama ilkelerinden asla taviz vermeyen” olacaklarını söylerken, “Adam kazandı” çığırtkanlığından sonra koyup kaçtığı, saatlerce ortalarda görünmediği 24 Haziran 2018 seçim gecesinin anımsanacağını düşünemedi!
Aradan 2 yıl 7 ay 9 gün geçti, hala o gece nerede olduğunu açıklayamamış, hayal kırıklığı yarattığı milyonlardan çıkıp özür dilememiş!
O insanlardan gene oy alacağını usundan (aklından) geçirmez mi?!.
Böyle birine nasıl inandım 20 TL bağış yaptım, oy verdim!
Kendime öyle kızıyor, öyle kızıyorum ki!

Sahi…
O bağış kampanyasında toplanan paralar ne kadarı, ne oldular?!
Bugünler için mi toplanmıştı?!
Şimdi mi harcanıyor?!

Değilse…
Biliyorum, yanıt vermeyecek.
Ben gene de sormuş olayım:
Bu hareketin ekonomik kaynağı ne, neresi, nereler, kim, kimler?!

Ya şu sözleriyle “Kurucumuz Mustafa Kemal Atatürk Samsun’a gitmeden önce İstanbul’u terk etti. İstanbul işgal altındaydı. İşgali kurtarmak için İstanbul’u terk etti. Ruhu İstanbul’daydı. Ama işgalden kurtarmak için Samsun’a gitti. Ankara’dan İstanbul’u kurtardı. Ben de bu işgal altında olan Atatürk’ün emanetini işgalden kurtarmak için terk ediyorum” kendini dünya lideri Kemal Atatürk’e benzetmesine ne demeli?!
Gerçek Atatürkçü, gerçek CHP’li olsaydı, bunu yapar mıydı?!

“Yeni bir yola çıkıyoruz. Hedefimiz 50+1” diyerek, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nden yana olduğunu, kendine yonttuğunu, “tek adamlığa” göz diktiğini daha başka nasıl anlatacak?!
Ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ne “Öz güveni yüksek, Türkiye’ye 50+1i getirecek olan 83 milyona ‘Girin kolumuza’ diyorum” tümcesiyle yaptığı övgüye bakar mısınız?!
Ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” 2 yıl 7 ay 9 günde çöktü!
Halk per perişan!
Bu kadar kör, sağır olunur?!

İnandırıcılıktan yoksun “İlkeli duruşu omurgası olan yenilikçi, özgürlükçü ve birlikte siyaset yapacağım.
İyi Parti’den sonra gruptaki en çok milletvekili olan siyasi parti biz olacağız.
Bu yaz ortasında 60 ilde örgütleneceğiz” tümcelerinin ardından ettiği “Bölüyor diyenler, korkuyorlar. Neden korkuyorlar? Tahtları, koltukları sallanacak diye. Bölme mölme yok kardeşim. Gel yarışalım hep birlikte. Hazine parası senin olsun, binalar senin olsun. Biz kendi emeğimizle gücümüzle çalışacağız, uğraşacağız; ikinci tura Erdoğan karşısında sen kalırsan, seni de destekleyeceğiz. Bu kadar basit” biçimindeki sözleriyle usunca “bir bölen” olmadığını kanıtlamak isterken, battı da battı!

İçte ve dışta, dünya lideri Kemal Atatürk ve O’nun ‘Cumhuriyet Halk Partisi’ ile neden bu kadar çok “uğraşıldığını” sorsam, “Atatürkçüyüm, CHP’liyim” diyen bu sözde Atatürkçü, sözde CHP’li “kandırıkçı, siyasi palyaço, şaklaban” Muharrem İnce yanıt veremez!
“O uğraşanlar”ın değirmenine su taşıdığından, onlara yardım ve yataklık ettiğinden de haberi yok!
Öğrenecek!..

SEÇİMLE İKTİDARA GELECEK MUHALEFET, AKP İKTİDARLARINI VE AKP GENEL BAŞKANI CUMHURBAŞKANINI ARATIRSA!..

150 150 bakikarakol

Daha dün, “Aslında Öne çıkarılması gereken şeyler var. O da bizim eski Türkiye olmadığımız ve yeni Türkiye’nin gücünün ne olduğu. ‘Hard power’ dediğimiz, yani bizim gücümüzün sert unsurlarını göstermek lazım. Eski bir savunma sanayi çalışanı olarak da, ‘Donanmada silah gücü olarak, ne durumdayız’ diye baktım. Şu anda bölgede bizim kadar güçlü bir donanma yok. Ne İsrail’in ne Mısır’ın donanması. Yunanistan zaten gemilerini yürütemez duruma geldi. Etrafımızda bizim kadar güçlü bir donanmaya sahip bir güç yok. Bence bunun öne çıkarılması lazım. Çünkü masaya oturduğumuzda herkes bilmeli ki Türkler’in çok güçlü bir donanması var. Belki birkaç tane görsel sunmak lazım. Mesela: Bir ufak çatışmada, roketimiz gitse, bir gemiye vursa, herkes de görse…” https://www.gercekgundem.com/guncel/249781/melih-bulu-mesela-bir-catismada-roketimiz-gitse-bir-gemiyi-vursa-herkes-de-gorse diyecek kadar bilimden, gerçekçilikten ve “kendinden” uzak, Prof. Dr. Melih Bulu’yu “rektör” olarak atanasından ötürü, yasal-Anayasal “protesto hakkı”nı kullanan Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine “Türkiye’nin böyle evlatları yoktur. ‘Çocuk veya öğrenci’ dedikleri, vandaldır, barbardır, gözlerini kan ve nefret bürümüştür. Sırtlarını ajanlara, zalimlere ve karanlık çevrelere dayamış olanlar, evlat değil, başı ezilmesi gereken zehirli yılanlardır…” http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4765/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_sosyal_medya_hesabi_twitter_uzerinden_yayinladiklari_mesajla.html sözlerini eden Cumhur İttifakı’nın ve ‘Cumhur İttifakı İktidarı’nın 2’inci ama etkili ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi ve Bulu’ya “ODTÜ’den gelme, Boğaziçi’yle yine ilişkileri olan bir insan ve alanında başarılı olan bir arkadaş” sözüyle sahip çıkan, sonra da “Kendisini oraya atamaktan dolayı da bazı televizyon kanalları çıkmışlar ikide bir ‘İstifa etmelidir.’ Yani yürekleri yetse ‘Cumhurbaşkanı da istifa etmelidir’ diyecekler” https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/124810/cumhurbaskani-erdogan-cuma-namazini-hazreti-ali-camii-nde-kildi diyen AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanını yazacaktım…

www.cumhuriyet.com.tr ‘de spotu “AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kabine toplantısındaki konuşmasında yeni anayasa çalışmalarının sinyalini verdi. Bloomberg, Erdoğan’ın ifadelerini, ‘4 yıl önce olduğu gibi siyasi bir fırtına başlattı ancak muhalefet Erdoğan’ın niyetinin tam olarak bu olduğunu dile getirdi’ şeklinde değerlendirdi” olan “Erdoğan’ın ‘yeni anayasa’ sözleri Bloomberg tarafından yorumlandı” başlıklı https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/erdoganin-yeni-anayasa-sozleri-bloomberg-tarafindan-yorumlandi-1811947 haber önceliği aldı.

Haberde, “muhalefetin de katıldığı”nın altı çizilen, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın “Bu, Türkiye’de vatandaşlarımızın gerçek sorunları görmesini engellemekle ilgili. Halkın gündemini saptırma çabalarının kurbanı olmamalıyız” sözlerinden, Babacan’ın, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının gündeme taşıdığı “Yeni Anayasa” konusunu kavrayamadığını anladım.

Haberde vurgulandığı gibi, “Anayasa değişikliği ile ilgili planları bilen bir yetkili, Bloomberg’e verdiği demecinde” gerçeği dile getiriyor:
“Herhangi bir revizyonun, Erdoğan’ın vizyonunda yeniden şekillendirmedeki rolünü pekiştirecektir. Herhangi bir revizyonun, Erdoğan’ın Türkiye’yi yeniden dönüştürme vizyonunda yeni siyasi sistemin rolünü pekiştirecektir.”

Aynen…

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin çöktüğünü, çökerken de, AKP’yi, AKP’nin içinde yer aldığı Cumhur İttifakı’nı, Cumhur İttifakı İktidarı’nı çökerttiğini, kendine olan ilgiyi olumsuz etkilediğini çok iyi biliyor.

Başını, bir zamanlar topraklarında güneş batmayan emperyalist Britanya (İngiltere) İmparatorluğu, emperyalist USA (ABD), emperyalist Avrupa Birliği (AB) ülkeleri, emperyalist Çin, Rusya, Japonya gibi ülkeler de, Türkiye’deki siyasi, ekonomik gerçeği, durumu çok iyi biliyor.
AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanın “popülerliği”nin en az yüzde 20-25 eksilmesine karşın, muhalefetin de –ne acı ki- toplumda “yeterli karşılığı” olmadığından haberleri ve bilgileri var.

Taşları yerli yerine oturttuğumda şöyle bir tabloyla karşılaşıyorum:

“Yeni Anayasa” diye –olası- yapılacak halkoylaması (referandum), AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı için, “işbirliği” içinde olduğu “dostları”na karşı, “Türkiye’de tek güçlü” kendisinin olduğunu, göstermek, kanıtlamak, kendini kabul ettirmek olacak.
AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, “bu eşiği aşamazsa”, 2023’e ulaşması, kalması çok zor.

Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimleri sonucu, AKP iktidardan düşerse, siyasi parti olarak varlığını sürdürür mü, bilemem.
Ama eğer…
Seçimle, halkın oyuyla iktidara gelecek muhalefet, AKP iktidarlarını, Cumhur İttifakı İktidarı’nı ve AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanını aratırsa, işte o zaman AKP’nin, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının dönüşü, AKP için, AKP’liler için, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı için, ortaklar, sevenleri, yandaşları vb için “muhteşem” olur.

5-10 yıl sonra da…
“Özde” değil, “sözde dost” emperyalistler, Türkiye için yazdıkları, Ortaçağ’ın çok gerisindeki “gerici anayasa”larının düğmesine basacak!
Bu “2’inci Sevr’in resmen yaşama geçmesi” demek!
Buna katlanamam!
Bunu kabul edemem!
Korkum bu!
Böyle bir şeyi ve sonrasını düşünmek dahi içimi parçalıyor!

Bunun için uyanık olacağız, duyarlı olacak, birlik ve beraberlik içinde kararlı olacağız, emperyalistlere iğnenin deliği kadar geçit vermeyeceğiz!
İ n a n ı y o r u m ! . .

İSLAMCILAŞTIRMALARINI DA, İSLAMCI ANAYASALARINI DA, 2’İNCİ SEVR’LERİNİ DE BAŞLARINA ÇALACAĞIZ!..

150 150 bakikarakol

Ve geldik Cuma’ya…

Anımsayalım:
Önceki günkü (3 Şubat 2021 Salı) “CUMHUR İTTİFAKI’NIN 3 ORTAĞINDAN 2’SİNİN ‘YENİ ANAYASA’ AÇIKLAMASI…”
https://bakikarakol.com/cumhur-ittifakinin-3-ortagindan-2sinin-yeni-anayasa-aciklamasi/ başlıklı yazımda şöyle diyordum:
“Yarın, bir anımsatmada bulunacağım; Cuma günü, gündeme getirilen ve tartışıya sunulan ‘yeni anayasa’nın –eğer gerçekleşirse- bir süre sonra değişeceğini yazacağım.”

Yazayım öyleyse…

Şöyle başlayayım:

Dün, www.gercekgundem.com internet gazetesinde “İktidara yakın gazete açıkladı: İşte Erdoğan’ın yeni anayasayı Meclis’ten geçirme planı” https://www.gercekgundem.com/siyaset/249101/iktidara-yakin-gazete-acikladi-iste-erdoganin-yeni-anayasayi-meclisten-gecirme-plani?utm_source=share-twitter başlıklı haber gözüme ilişti.
Spotu “İktidara yakın Akşam Gazetesi’nin haberine göre yeni anayasayı geçirmek için yeterli vekil sayısına ulaşamayan Cumhur İttifakı maddeleri referanduma getirmek için Meclis’te yapılması planlanan gizli oylamaya güveniyor” olan haberi dikkatli okudum.
Okur okumaz, twitter hesabımdan saat 17.58’de “HADİ DİYELİM KAMUTAY’DAN (TBMM’DEN) GEÇİRDİLER, HALKIN OYUNA SUNDULAR… HALKOYLAMASINDAN HALKTAN, DEĞİL YÜZDE 50, YÜZDE 33 OY DAHİ ALAMAYACAKLAR!..” https://twitter.com/BakiKarakol/status/1357342657513623553 paylaşımında bulundum.
Sonra, “eksik” olduğunu ayırt (fark) ettim.
Eksiği burada gidereyim:

Cumhur İttifakı’nın ve Cumhur İttifakı İktidarı’nin, ağdalı dilli, kılıçlarının iki yanı keskin ortakları AKP ve MHP, halkoylamasından (referandumdan) yüzde 50’nin çok altında, en fazla yüzde 33 oy çıkacağını çok iyi biliyorlar.
Bu durumu; şiddet, baskı, 12 Mart 1971-12 Eylül 1980 öncesi sokak hareketleri, Yüksek Seçim Kurulu’nun (HSK’nın) yanlı kararları ve “Atı alan Üsküdar’a geçti” anlayışıyla kendilerinden yana çevirecekleri bir olabilirlik!
Zaten; 61ve 82 anayasaları ile her anayasa değişimleri öncesinde ülke 3 yıl “iç savaş ortamı”na sokuldu.

(Bu önemli ayrıntıyı yazmayı bir başka güne bırakıyorum.)

Ülkücü kökenli gazeteci ve siyasilere yönelik sokak saldırıları, Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşatılanlar, düşünülen ve gündeme taşınan “yeni anayasa”nın esintileri!

Öncekilerdeki gibi bir –asker, sivil- darbe olur mu?

Olmaz.

Darbe yapacak asker de, sivil de yok.

Tek seçenek, “iktidar”ın, kendi kendine darbe yapması” gibi bir çılgınlık kalır!
Ki!..
İktidarın böyle bir şey yapacağına inanmıyorum.
Ha…
Sapmaya kalkarsa, başarıya ulaşması zor.
Hem de, çok zor!

Türkiye’de, “yeni anayasa” veya “anayasa değişikliği” amaçlı -asker, sivil- darbenin hiç şansı yok.
12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 öncesi süreci görmüş, yaşamış büyük kitle, çocuklarının, torunlarının ve Türkiye’nin geleceği için, canını ortaya koyacak, izin vermeyecek.

Olası “Yeni Anayasa Halkoylaması” -öncesi, sonrası süreçleri bakımından-, 16 Nisan 2017’de yapılan “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” halkoylamasına da benzemeyecek.
16 Nisan deneyiminden geçen yığınlar, bu defa kanmayacak!
Tartışıya açıldığı anda, Cumhur İttifakı’nın ve Cumhur İttifakı İktidarı’nın “Yeni Anayasası”nın, dünyada bir ilk olan, 2,5 yılda da çöken ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ni “yaşatmak” amaçlı olduğunun ayırtında (farkında)!
Şunun da:
2’inci Sevr’in kapısını aralayacak, “Ilımlı İslam”a geçişin!..
Yani…
Olası “yeni anayasa” halkoylamasıyla kabul edilse de, üç-beş yıl içinde değişecek, değişmeye mahkum!
Şundan:
24 Temmuz 1923’te, İsviçre’nin Lozan şehrinde, Türk heyetine “Türkiye’nin Tapusu”nu vermek, teslim etmek zorunda kalan, topraklarında güneş batmayan emperyalist Britanya (İngiltere) İmparatorluğu ve çömezleri emperyalist ülkeler, yüz yıldan beri “Türk Yurdu”nu, İslamcılaştırmak, gerici, ilkel İslamcı anayasa ile 2’inci Sevr’e ulaşmak peşinde!
Anadolu Müslümanlığı ile Atatürk düşünceleri, devrim ve ilkeleri, izin vermedi, vermeyecek!
Önlerinde iki büyük engel!
Ama düşmanlar vazgeçmeyecekler!
Biz de onlarla savaşmaktan vazgeçmeyeceğiz!
İslamcılaştırmalarını da, İslamcı anayasalarını da, 2’inci Sevr’lerini de başlarına çalacağız!
K a r a r l ı y ı z ! . .

HARİTASI DEĞİŞECEK 22 ÜLKE ARASINA KOYDUKLARI TÜRKİYE’YE “ILIMLI İSLAM ANAYASASI” BİLE YAZDILAR!..

150 150 bakikarakol

Şimdi…
“Yeni Anayasa” konusunda bütün duyduklarınızı, okuduklarınızı, izlediklerinizi, dinlediklerinizi, kimlerin neler söylediklerini unutmayın, bir kenara koyun.

“Condoleezza Rice” adını anımsadınız mı?

Hani…
Emperyalist USA’nın –yani ABD’nin- “Oğul Bush” diye de anılan 43’üncü Başkanı George W. Bush vardı.

Condoleezza Rice, 26 Ocak 2005 – 20 Ocak 2009 yılları arasında “Oğul Bush”un Dışişleri Bakanı idi.

Bakan olmadan 2 yıl önce, 7 Ağustos 2003’te, “The Washington Post Gazetesi“nde, “Ortadoğu’da 22 ülkenin sınırları değişecek” https://www.mepanews.com/2003te-yazilan-bir-makale-ortadoguda-22-ulkenin-sinirlari-degisecek-5790h.htm başlıklı makalesi yayınlandı.
Sınırları değişecek 22 ülkeden biri de “Türkiye” idi.

Derken…
17 Aralık 2010’da Ortadoğu’da, Müslüman Arap topraklarında “Arap Baharı” başladı. https://tr.wikipedia.org/wiki/Arap_Bahar%C4%B1

O zaman “Başbakan” olan AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP’un) “Eş Başkanı” olduğu yazıldı, çizildi, konuşuldu; yanlış anımsamıyorsam, kendisi de söyledi.

“Arap Baharı” süreci başlarında, sınırları değişecek 22 ülke arasındaki ülkemizle ilgili iki gelişme hepimizi hop oturtup hop kaldırdı.
Biri, ülkemizin sınırlarını değişmiş gösteren “harita” idi; diğeri, “demokratik, laik Cumhuriyet”ten “Ilımlı İslam Rejimi”ne geçeceğimizdi.

Anımsadınız mı?

(O haritayı https://www.google.com/search?q=ABD%27nin+b%C3%B6l%C3%BCnm%C3%BC%C5%9F+T%C3%BCrkiye+haritas%C4%B1&rlz=1C1OKWM_trTR909TR909&tbm=isch&source=iu&ictx=1&fir=SNLxru5S-66tgM%252Cg19Zpc_o-R7tDM%252C_&vet=1&usg=AI4_-kSCHFmkO_2Id4XFB6xkduUVP8WSfA&sa=X&ved=2ahUKEwiL-v328svuAhVjUxUIHXTxAsIQ9QF6BAgHEAE#imgrc=SNLxru5S-66tgM linkinden görebilirsiniz.)

Haritaya, NATO toplantılarında Türk Subayları ciddi tepki gösterdiler, toplantı terk ettiler.

Halkımızın duyarlılığı karşısında, “haritacılar” yani “dost” ve “müttefik” bildiğimiz (!) “emperyalist düşmanlar”, çizimini yaptıkları, basına servis ettikleri, toplantılarda elden ele dolaştırdıkları “sınırları değiştirilmiş Türkiye haritası” olayını “soğutmaya” aldılar.

Ama…
Vazgeçmemişlerdi.
Türkiye’nin sınırlarını değiştirmekte, Türkiye’ye “Ilımlı İslam”ı getirmekte kararlıydılar.

Türkiye için “Anayasa” bile hazırlamışlardı.

Hedefleri:
İlkinde başaramadıkları “Sevr”i, ikincide gerçekleştirmek!

Ancak…
“Ilımlı İslam” mayalı anayasaya (!) Türk halkının sert tepki göstereceğini bildikleri için beklemeye aldılar, ellerinin altında tutuyorlar.

2’inci Sevr’e giden yoldaki engellerden biri, Türk halkının duyarlılığı kadar 1961 Anayasası’ydı.

12 Mart 1971 askeri darbeyle 61 Anayasası’nı yaraladılar; 12 Eylül 1980 Askeri darbeyle de hepten kaldırdılar, yerine yüzde 92 (!) ile kabul edilen ”1982 Anayasası”nı getirdiler.

Hızları kesilmedi.

Yol kat etmelerine karşın, “Ilımlı İslam”lı anayasalarının resmen uygulamaya geçmesinde engeller vardı.
Onları, engel olmaktan çıkarma uğraşındalar…

CUMHUR İTTİFAKI’NIN 3 ORTAĞINDAN 2’SİNİN “YENİ ANAYASA” AÇIKLAMASI…

150 150 bakikarakol

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı önceki gün çıktı “Belki de şimdi Türkiye’nin yeni bir anayasayı tartışma vakti gelmiştir” dedi.

22 Ocak 2020 Cuma günlü yazılı açıklamasında “Cumhur İttifakı’nın gayesi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin kalıcı ve köklü hale gelmesi için ihtiyaç duyulan reformları, yasal düzenlemeleri, sosyal ve ekonomik iyileştirmeleri hayata geçirmektir” http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4759/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_Bahceli__nin___Erken_Secim_ve_Guclendirilmis_Parlamenter_Sistem_Tartisma.html diyen Cumhur İttifakı’nın 3 ortağından (AKP, MHP, BBP) 2’inci büyük orak Milliyetçi Hareket Partisi’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den dün yazılı açıklama geldi.

Az aşağıda, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı ile MHP Genel Başkanının “yeni anayasa”ya ilişkin açıklamalarını metinlerini bilginize sunacağım.
Okumanızı, satır aralarını ve iki açıklamadaki ayırtları (farkları) görmenizi istiyorum.
Yarın ve ertesi gün yazacaklarımı çok daha iyi anlamanıza da yarayacak.

Yarın, bir anımsatmada bulunacağım; Cuma günü, gündeme getirilen ve tartışıya sunulan “yeni anayasa”nın –eğer gerçekleşirse- bir süre sonra değişeceğini yazacağım.

Türklüğü kimselere bırakmayan MHP Genel Başkanının, Türk Dili güzel Türkçe’mize, Arapça sözcüklerle –örneğin: “bitiş, bitim, sona eriş, son” sözcükleri yerine Arapça “hitam” sözcüğünü kullanarak- çok kötü darbe vurduğunu da belirtmeliyim!..

AKP GENEL BAŞKANI CUMHURBAŞKANI- Esasen Türkiye’de sorunların kaynağının 1960’dan beri hep darbeciler tarafından yapılan anayasalar olduğu açıktık. Ne kadar değiştirirsek değiştirelim anayasanın ruhuna derç edilen darbe ve vesayet izini silmek mümkün olmuyor. Bunun için daha önce yeni bir anayasa bu noktada girişiminde bulunmuştuk.
Meclis’te sandalye sayılarına bakmadan tüm partilerden eşit temsilciyle başlatılan çalışmalar CHP’nin süreci tıkaması ve uzlaşmaz tutumu sebebiyle maalesef neticeye ulaşamamıştı. Ülkemizin bu önemli fırsatı kaçırmış olmasından dolayı üzüntülüyüz. Belki de şimdi Türkiye’nin tekrar yeni bir anayasayı tartışmasının vakti gelmiştir.
Anayasa çalışması öyle gizli saklı mahfillerde, terör örgütüyle irtibatlı kesimlerin gölgesinde, ülkesiyle zihni ve kalbi bağlantısı kopuk isimlerle yürütülebilecek bir iş değildir. Bu çalışmanın milletin gözü önünde ve onun temsilcilerinin tamamının katılımıyla şeffaf bir şekilde gerçekleştirilmesi ortaya çıkan metnin de mutlaka milletin takdirine sunulması gerekir. Cumhur İttifakındaki ortağımızla bu konuda bir anlayış birliğine varmamız hâlinde önümüzdeki dönem de yeni anayasa için harekete geçebiliriz.
https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/124771/-turkiye-nin-tekrar-yeni-bir-anayasayi-tartismasinin-vakti-gelmistir-

MHP GENEL BAŞKANI- Dün yapılan Bakanlar Kurulu Toplantısı’nın hitamında Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından; “Belki de şimdi Türkiye’nin yeni bir anayasayı tartışma vakti gelmiştir” açıklaması gündemin ağırlık merkezine yerleşmiştir.
Yürürlükteki 1982 Anayasa’nda bugüne kadar 19 defada 184 değişiklik yapılmasına rağmen vesayetin derinlere nüfuz etmiş iz ve kalıntıları bir türlü silinememiştir.
Bunun pek çok nedeni olsa da, en önemlisi Anayasa’nın dayandığı fikir, düşünce ve esasların demokratik nitelikten mahrumiyetidir.
Bu kapsamda vasat bulan sıcak tartışmaların hız kesmeden, bilahare yoğunlaşıp yaygınlaşarak bugünlere ulaştığı herkesin bildiği gerçekler arasındadır.
Bütün hukuk kuralları gibi, anayasalar da belirlenmiş ve üzerinde nitelikli uzlaşma sağlanmış normlar içermektedir.
Anayasa bir devletin temel yapısını ihtiva etmekle birlikte, bu temel yapı içindeki kurum ve kuralların nasıl ve hangi ilkelere uygun olarak işleyeceğini hem gözetmekte hem de göstermektedir.
Bir toplum sözleşmesi çerçevesinde devletin kuruluş esaslarını belirleyip fonksiyonel hale getiren anayasanın diğer hukuk metinlerinden muhteva olarak farklılıklar içermesi şüphesiz kaçınılmazdır.
Bu farklılıkların en bariz özelliklerinden birisi de devletin dayandığı fikir ve düşünce kalıplarının toplum hayatına yansımasıdır.
Doğal olarak bir anayasanın yazıldığı dönemin şartlarını ruhunda taşıması, devlet ve toplum hayatına tesir eden müspet veya menfi gelişmeleri lafzında barındırması bugüne kadarki tecrübelerle sabit ve varittir.
1982 Anayasa’sını bu açıdan ele almak akla ve mantığa en uygun tercihtir.
Buradan hareketle mevcut ve meri Anayasa’nın olağan dışı şartların mahsulü olduğu, zaman içinde pek çok maddesinde değişiklik yapılmasına rağmen statükocu vasfında herhangi bir zayıflamanın da görülmediği çarpıcı şekilde ortadadır.
Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu açıktır.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin amacı, görüşü ve düşüncesi de bu yöndedir.
Bilindiği üzere, 27 Nisan 2017 tarihinde yapılan Halk oylamasıyla Türkiye Cumhuriyeti yönetim sistemi bakımından üçüncü evreye geçmiştir.
Nitekim milli irade, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni kabul ve tasdik etmiştir.
Yeni yönetim sistemi geçmişten tebarüz edilen tarihi emanetlerle geleceğe yüklenen kutlu hedefleri buluşturan milli nitelikli, demokratik ve kapsayıcı niyetli bir anlayış ve kavrayış üzerine inşa edilmiştir.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi 9 Temmuz 2018 tarihi itibariyle resmen uygulanmaya başlamış, yönetim hayatımız bu haliyle güçlenmiş, kuvvetler ayrımı arasındaki çizgiler netleşmiştir.
Elbette yeni sisteme müzahir ve müstahak bir anayasanın yazılması mecburiyet olmasının yanı sıra demokratik bir mükellefiyettir.
Anayasası eski sisteme göre hazırlanmış, yönetim sistemi yeni esaslara göre reforma bağlanmış bir ülkenin siyasi ve hukuki çelişkilerden kurtulmasının başkaca bir seçeneği yoktur.
Parlamenter sistemin tozu ve tortularıyla Türkiye’nin ufkunun perdelenmesi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni en azından zaafa uğratma riski taşımaktadır.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin kökleşmesi, serpilmesi, taban tutması, devlet ve millet hayatına nüfuz eden kilitlerin açılması bu sayede mümkün olacaktır.
Toplumun her kesimini kucaklayan, meşru her düşünceyi sahiplenen, kurucu değerlere yaslanan, kuruluş felsefesini benimseyen, kaldı ki yeni yönetim sisteminin temel yapı taşlarını, vazgeçilmez ilke ve esaslarını daha da geliştirmeyi önceliğine alan bir anayasa ertelenemez ihtiyaçtır.
Zamanın ruhuyla çelişen ve üstelik ters düşen hukuk kuralları; sosyolojik, ekonomik, kültürel ve siyasal kazanımları sekteye uğratacak, sorunların daha da ağırlaşmasına yol açacaktır.
Bu itibarla hukuk piramidinin en üstünde yer alan anayasalar engelleyici veya geciktirici değil; dinamik, dengeli, tarihsel müktesebatla çerçeveli, milli özlemleri doğru okuyan, devlet-millet arasındaki ilişkileri herkesin kendisini içinde göreceği bir toplum sözleşmesiyle yoğuran müstesna bir yaklaşımla temellenmelidir.
Bizim amaç ve arzumuz da budur.
Hedeflenen yeni anayasanın kalite ve kapsayıcılığı ne kadar fazla olursa olsun; siyaset eğer ahlaki rekabetten uzaklaşır, bölünme ve kavga üzerine bina edilirse, bunun acıklı faturası direkt millete çıkacaktır.
Türkiye’nin kutuplaşma virüsünden arınması, temel hak ve özgürlüklerin milli değerlerle perçinlenmesi samimi beklentimizdir.
Gizli mahfillerde, tehlikeli maksatlarla, gölgeli emellerle anayasa taslağı hazırlayıp devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü siyasi amaçlarına kurban etmek isteyenlerin içine düştükleri zilletten kurtulmaları bir başka beklentimizdir.
Türkiye’nin, Cumhuriyet tarihindeki en önemli reformu yeni yönetim sistemi ise diğerinin yeni anayasa olması tarihe ve millete boyun borcumuz olarak değerlendirilmelidir.
Yeni anayasayla birlikte;
Düşünce ve ifade özgürlüğünün sağlam esaslara bağlanması,
Milli birlik ve kardeşlik bağlarının sürdürülebilir ve süreklilik arz eden demokratik kriterlerle bağıtlanması,
Devlet ve millet arasındaki karşılıklı sorumlulukların sarih bir şekilde bağdaştırılması,
Yeni yönetim sistemiyle örtüşen devlet yapısının bağlayıcılığı ve hukuk mevzuatındaki gerekli düzenlemelerin yapılması mutlak surette ve öncelikle ele alınmalıdır.
Bir diğer önemli husus ise yeni anayasanın özü olacaktır. Bu meyanda hazırlanacak anayasa;
Türkiye’nin 21.yüzyılın üçüncü on yılında ve Cumhuriyet’in 100.yıldönümünün de ivmesiyle, terör, yoksulluk, yolsuzluk, hayat pahalılığı ve işsizlik musibetlerini yenmiş bir ülke olmasına destek vermeli,
Siyasal sistemimizdeki antidemokratik unsurları tasfiye ederek modern demokrasilerde olduğu gibi, fikir, inanç, teşebbüs, örgütlenme ve benzeri alanlarda temel hak ve özgürlükler güvence altına alan devlet bünyesine kavuşmayı temin etmeli,
Herkesin aynı milletin evladı olmaktan gurur duyacağı, ayrışmayı değil birleşmeyi, farklılaşmayı değil kucaklaşmayı, kutuplaşmayı değil kaynaşmayı tahkim edecek bir uzlaşmayı sağlamalı,
Millet varlığı ile etnik köken veya mezhep gibi doğal özelliklerin milli kimliğin ve bin yıllık kardeşliğin ayrılmaz bir parçası olarak görüldüğü birlikte yaşama kültürünü daha da pekiştirmelidir.
Anayasa’nın ana fikrini teşkil eden Türkiye’nin bölünmez bütünlüğü, üniter siyasi yapısı ile dilinin Türkçe olduğu ilkesi farklı yorumlara açık olmayan ve herkesi bağlayan kuruluş ilkeleridir. Ve böyle kalmalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti tek millet, tek devlet, tek vatan, tek bayrak, tek dil esasına dayalı milli ve üniter bir devlettir.
Yeni anayasa, bu vesileyle tekrarladığımız milli ve tarihsel haklarımızı muhafaza etmelidir.
PKK’yla anayasa hazırlık masası kuranların savruldukları yanlış yoldan dönmeleri millete ve demokrasiye sadakatin gereği, yeni anayasa yazımı konusunda irade beyanları ise samimiyetlerin testidir.
Nitekim “Aşağıya bakmayacağız” diyerek eylem yapan marjinal gruplara destek veren siyasi partilerin, Türk milletinin yükseklere odaklanmış bakışlarını özümsemeleri, buna riayet ve refakat edecek hamiyeti sergilemeleri kendileri adına da hayırlı bir adım olacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi yeni bir anayasa yazımı konusunda Cumhur İttifakı’nın birleştirici ve kucaklayıcı şuuruyla hareket edecek, üstüne düşen demokratik görevleri çekinmeden yerine getirecektir.
Cumhur İttifakı’nda anlayış ve hedef birliği vardır, Allah’ın izniyle gereği de yapılacaktır.
Aynı dürüst tavrı TBMM’de gurubu bulunan diğer partileden özellikle beklemek en tabii hakkımızdır.
2021 yılı huzur, bereket, reform ve yükseliş dönemi olacaktır.
Bunu da yeni anayasa taçlandırmak herkesin öncelikli sorumluluğu olmalıdır. http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4763/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_Bahceli__nin___Yeni_Anayasa_yapimi_konusuyla__ilgili_yaptiklari_yazili.html

İKİNCİ “YETMEZ AMA EVET” SÜRECİ VE KOŞA KOŞA İLK GİDECEK!..

150 150 bakikarakol

Dün 159 öğrencisinin gözlem altına alındığı İstanbul Boğaziçi Üniversitesi’ndeki olanlar, https://www.t24.com.tr/haber/bogazici-universitesi-ne-polis-girdi-ogrenciler-eyleme-basladi,930403 asker-sivil darbelerinin 3 yıl öncesi süreçte yaşananların hemen hemen aynısı!
Hiç hoş değil!

Aynı günün, aynı saatlerinde AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, “kabine” toplantısı bitiminde açıklamalarda bulundu.
Değindiği konulardan birini şöyle dile getirdi:
“Esasen sorunların kaynağının 1960’tan beri hep darbeciler tarafından yapılan anayasalar olduğu açıktır. Ne kadar değiştirirsek değiştirelim bu vesayet izini silmek mümkün olmuyor.
Meclis’te sandalye sayılarına bakmadan tüm partilerden eşit temsilci ile başlatılan çalışmalar CHP’nin süreci tıkaması ve uzlaşmaz tutumu sebebiyle maalesef sonuca ulaşamamıştı. Ülkemizin bu önemli fırsatı kaçırmış olmasından dolayı üzüntülüyüz.
Belki de şimdi Türkiye’nin yeni bir anayasayı tartışma vakti gelmiştir. Anayasa çalışması gizli saklı mahfillerde terör örgütü ile irtibatlı kesimlerin gölgesinde ülkesi ile zihni kalbi bağlantısı kopuk isimlerle yürütülebilecek bir iş değildir.
Bu çalışmanın milletin gözü önünde ve onun temsilcilerinin tamamının katılımıyla şeffaf bir şekilde gerçekleştirilmesi ortaya çıkan metnin de mutlaka milletin takdirine sunulması gerekir.
Cumhur İttifakı’ndaki ortağımızla bu konuda bir anlayış birliğine varmamız halinde önümüzdeki dönemde yeni anayasa için harekete geçebiliriz.” https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/son-dakika-kabine-toplantisi-sonrasi-cumhurbaskani-erdogan-aciklama-yapiyor-6238670/

Hemen; üç (AKP, MHP, BBP) ortaklı Cumhur İttifakı’nın en etkilisi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli 22 Ocak 2020 Cuma günlü yazılı açıklamasında “Cumhur İttifakı’nın gayesi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin kalıcı ve köklü hale gelmesi için ihtiyaç duyulan reformları, yasal düzenlemeleri, sosyal ve ekonomik iyileştirmeleri hayata geçirmektir” http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4759/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_Bahceli__nin___Erken_Secim_ve_Guclendirilmis_Parlamenter_Sistem_Tartisma.html dediğini, arkasından AKP Genel Başkanı “yeni anayasa” açıklamasının bana, 12 Eylül 2010 günkü halkoylamasıyla noktalanan “Yetmez ama EVET” sürecini, o süreçteki “yetmez ama evetçiler”i anımsattığını belirteyim.

İkinci “Yetmez ama evet” sürecinin başlayacağını, ilkindeki sonucun benzerinin alınacağını olası görmüyorum.
AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının yanıldığını ve yanıltıldığını söylemeliyim.

Benim beklediğim “yeni anayasa” vardı ama bu değildi.
İleride yazacağım.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun dün “Yeterince batırdınız ve berbat ettiniz, ekonomik göstergelerimiz 15 yıl geriye gitti” https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/davutoglundan-erdogana-yeterince-batirdiniz-ve-berbat-ettiniz-6238466/ sözcüklerle yerdiği AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, “yeni anayasa” açıklamasından birkaç saat önce partisinin Adana, Antalya, Bursa, Muğla il kongrelerine canlı bağlantı gerçekleştirerek “Çok net söylüyorum: Biz parti olarak, mevcut CHP yönetiminden gayet memnunuz. Her hafta bir pot kıran bu CHP Genel Başkanı’ndan da memnunuz. Endişemiz ülkemiz adına. Bizim sıkıntımız demokrasimiz, Türk siyaseti adınadır. Kendi siyasetimiz adına mumla arasak bulamayacağımız bir rakiple karşı karşıyayız” https://www.internethaber.com/erdogandan-chpdeki-istifalara-sert-tepki-yuzsuzluktur-piskinliktir-siyasi-arsizliktir-2160373h.htm diye konuştu.

Haksız mıydı?!

Bir siyasinin asla ağzından çıkmaması gereken “Sevgili vatandaşlarım; ben sizin oyunuza değil, ben sizin sorunlarınıza talibim” sözünü eden “adı lazım değil”in 26 Ocak 2021 Salı günkü grup konuşması içinde geçen şu tümceleri okuduğunuzda, “Haksız mıydı?!” sorusunu sormakta ne kadar haklı olduğumu siz de kabul edeceksiniz:
“Şu soruyu Ak Parti’ye oy veren her vatandaşımın, hatta il başkanlarının, ilçe başkanlarının, belde başkanlarının da sormasını isterim: Ak Parti ne yapmak istedi de Cumhuriyet Halk Partisi engel oldu? Ne yapmak istedi de biz engel olduk? Bir kanun çıkaracaktı da biz mi engel olduk? Bir kararname çıkaracaktı da biz mi engel olduk? Bir genelge çıkaracaktı da biz mi engel oldu? Bir vali tayin edilecekti de biz mi engel olduk? Biz neye engel olduk? Ve neden en insafsız şekilde, hakaret boyutuna varan ölçülerde biz eleştiriliyoruz? Neden? Niye eleştiriliyoruz?
Ha ‘Şu kanunu çıkaracaktık, esnafın faiz borçlarını sıfırlayacaktık, CHP engel oldu’ diyorsanız ve engel olduysak, bizi eleştirin. Eyvallah. Bizi niye eleştiriyorsunuz? Bir haklı gerekçe ortaya koyun. ‘Efendim tarihte bilmem ne oldu?’ Tarihte olmuşsa olmuş kardeşim. Sen geleceğe bak ya, geleceğe bak. Geleceği inşa edeceksin. Vatandaş sana görevi niye verdi? Geleceği inşa et, huzurlu bir ülke inşa et diye. Ama ‘geçmişten ders al’ diyor.
19 yıldır yönetiyorsun. 19 yıl çarpı 365 gün; tek hedef var Cumhuriyet Halk Partisi. Ne yaptı arkadaş yahu? Bir şey yaptık yalnız, onu söyleyeyim. Hatalarını açıkladık tek tek, yolsuzluklarını açıkladık tek tek. Saraylarda oturdular, vatandaş çöpten yiyecek toplarken, bunu eleştirdik. Bu bizim hakkımız yahu. O vatandaşın hakkını kim savunacak arkadaşlar? Ağızını açsa, hapse atıyorsunuz zaten. Müsaade edin de hapsi biz göze alalım, biz eleştirelim sizi ve eleştiriyoruz.
Bir daha soruyorum, Ak Parti’ye oy veren bütün kardeşlerime soruyorum: 19 yıldır oy verip iktidar yaptığınız partinin yapmak istediği bir şeyi, önemli bir şeyi biz ne zaman, nerede engelledik? Yok böyle bir şey. Yok böyle bir şey.
Peki, 19 yıldır tek başına iktidardalar mı? Evet. İstedikleri kanunu çıkarıyorlar mı? Çıkarıyorlar. Hatta sabah getirdikleri kanun, bakıyorlar yanlış; öğleden sonra değiştiriyorlar. Bu da var. Biz uyarıyoruz, her yerde uyarıyoruz. Kim adına? Millet adına uyarıyoruz. ‘Yanlış yapıyorsunuz’ diyoruz. Bizi eleştiriyorlar. Eleştirebilirler ama biz haklıyız, sonuna kadar haklıyız. Biz bunu yapıyoruz. İstedikleri kararnameyi çıkarıyorlar mı? Çıkarıyorlar. Bakın Resmi Gazete’ye, her gün Cumhurbaşkanlığı kararnameleri çıkar. Biz mi engel oluyoruz ‘Aman şu kararnameyi çıkarma’ diye? Hayır, çıkarıyorlar istediği gibi. İstediği valiyi atıyor mu? Evet. İstediği kaymakamı? Evet, İstediği milli eğitim müdürünü? Evet. Her alanda istediğini atıyor mu bürokraside? Atıyor, yetkisi var. Bakın Resmi Gazete’ye veya bakanların aldığı kararlara; bir sürü adam sağa atanır, sola atanır vesaire, hepsi yapılıyor. Biz mi engeliz buna? Hayır. Varsa bir yanlış söylüyoruz. İstedikleri kişiye, istediği ihaleyi veriyorlar mı? Veriyorlar. Biz insafsızca milletin iliğini sömürerek 5’li çeteye verilen garantileri ve ihaleleri eleştiriyor muyuz? Eleştiriyoruz. Kim adına? Tüyü bitmemiş yetim adına eleştiriyoruz. Tüyü bitmemiş yetim adına, onunu adına eleştiriyoruz.
Vatandaştan vergi toplayacaksın, götüreceksin bir avuç kişiye vereceksin. Bir avuç beslemeye vereceksin. Biz buna itiraz ediyoruz. Ak Parti’ye oy veren kardeşlerime seslenmek isterim. Bizim bu itirazımız haksızsa, ‘Bırak yahu. Ne olacak yani? 83 milyon, bir avuç kişiye çalışsın’ diyorsan, bana açıkça söyle. Ben de seni tanıyayım. Ama senin böyle söylemeyeceğini ben de biliyorum. Dolayısıyla bizim eleştirimiz haklı.” https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-26-ocak-2021?q=

Bir de ağlasaydı!
Ağlamıyor ama ağlamış kadar yakarıyor!
Ve…
Bu sözlerin sahibi, dünya lideri Kemal Atatürk’ün partisinin başında!

Görün bakın, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, ikinci “Yetmez ama evet” sürecini başlatsın, Cumhur İttifakı ortaklarından önce bu –Soros Vakfı’nın Türkiye kurucularından- “adı lazım değil” koşa koşa gidecek!

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı bunu bildiği için hoşnutluğunu, memnuniyetini dile getiriyor!..

TEĞMEN ÇELEBİ!.. “ÖZDE ATATÜRKÇÜ” OLSAYDIN, KENDİ KENDİNİ BİTİRMEZDİN!..

150 150 bakikarakol

Sana “Milletvekili Mehmet Ali Çelebi” adınla değil, o “sevdiğimiz” adınla sesleneceğim:

Teğmen Çelebi!
Sen daha anan karnına düşmeden 5 yıl 4 ay 23 gün önce, yani 42 yıl önce bugün (1 Şubat 1979) bu ulusun, Uğur Mumcu ve Uğur Mumcu gibi “basın şehidi, yüz akı”, dünyanın saygın gazetecisi, Genel Yayın Yönetmeni ve yazarı Abdi İpekçi, İstanbul’da, evinin çok yakınında, arabasının içinde katledildi!
Saygıyla, özlemle anıyorum.
Işıklar içinde uyusun.
Niye katledildi?
Kim, kimler katletti, katlettirdi?!
Hiç düşündün mü?!

O yıllar, karanlık yıllardı!
Ülkede iç savaş yaşanıyordu!
Kardeş kardeşi vuruyor, öldürüyor, yaralıyordu!
“Neden?! Kim, kimler yapıyor, yaptırıyordu?” diye hiç düşündün mü?!
Sorguladın mı?!
Araştırdın mı?!

Abdi İpekçi, Genel Yayın Yönetmenliğini yaptığı gazetenin 1’inci sayfasının sağ altında, “DURUM” köşesinde, ülkenin içinde bulunduğu ve bulunacağı durumu yazardı; gerçeklere değinirdi, gerçekleri dile getirirdi.
Korkmadı!
Bir gün namlunun kendine tutulacağını, bıçağın bedenine saplanacağını biliyordu!
Gene korkmadı!
Yazdı, yazdı, yazdı…
Karanlık ellere, karanlık odaklara, karanlık yerlere dikkatleri çekti!
Sağ-sol ayrımına gitmeden siyasi partilerin genel başkanlarıyla görüştü, söyleşiler gerçekleştirdi!
“Türkiye’nin düşmanları”na odaklandı, onları işaret etti!

“Türkiye’nin düşmanları” kimler miydi?!

Mehmet Akif’in “… tek dişi kalmış canavar” dediği emperyalistlerdi!

Başı da, yaklaşık yüz yıl öncesine kadar kendini “topraklarında güneş batmayan imparatorluk” diye tanımlayan, tanıtan Britanya İmparatorluğu yani “İngiltere” çekiyordu!

İngiltere öyle bir düşmandı ki!..
Türkiye’ye, Türk halkına, İslam Dini’ne, Türk halkının atası dünya lideri Kemal Atatürk’e, O’nun devrim ve ilkelerine, O’nun Cumhuriyet Halk Partisi’ne kinli, öfkeli, azılı, kalleş, rezil düşmandı!

Dünya imparatoru ya!
Çanakkale’de, Anadolu’da yenilgilerinin, Lozan’da vermek zorunda kaldıklarını geri almanın derdindeydi!
NATO bünyesinde oluşturduğu “Gladyo”nun “Türkiye ayağı”nı hızlı biçimde “aktif” hale getirdi!
İşe, dünya lideri Kemal Atatürk son yıllarını yaşarken başladı!
Toplum hazır değilken “Çok partili sistem”i yaşama geçirtti!
Görünürde, İnönü ve CHP idi!
Değildi!
Geride “İngiltere” idi!
İç kargaşaların, askeri darbelerin, 24 Ocak Ekonomik Kararları’nın vb gerisinde “azılı baş düşman İngiltere vardı!..

Her askeri darbe öncesinde iç kavgalar çıkarttı!
Amaç, darbeye altyapı yaratmak, halka “Aman ordu gelsin, yönetime el koysun” dedirtmekti!
Planladığı gibi oldu!
Akan kanlar üzerinden üç darbeyi de yaptırdı!
Anayasa’yı, yasaları değiştirdi!
Ekonomik kararları aldırdı!
Kendilerine, askeri, siyasi, ekonomi ağırlıklı her alanla bağımlı, aydınlıktan, çağdaşlıktan, laiklikten uzaklaşmış, dinci gerici tarikat ve cemaatlerin cirit attığı, bölge ülkelerine hiçbir biçimde örnek olmayacak bir “Türkiye” ve “Türk halkı” var etme peşindeydi!

Bunun için, 42 yıl önce bugün Abdi İpekçi, sonraki yıllarda da Abdi İpekçi binlerce “yurtseverimiz”i katlettiler!
Hepsini özlemle, saygıyla anıyorum.
Hepsi de ışıklar içinde uyusun.

Teğmen Çelebi!
Özetlemeye çalıştıklarımın ayrıntılarını ve dünya lideri Kemal Atatürk’ü, O’nun devrimlerini, ilkelerini, O’nun CHP’sini azıcık bilseydin;
* Partim CHP’mi, bugünkü “Soroscu” baş ve o başın yönetimiyle karıştırmazdın, ayrı tutmayı becerirdin!
* FETÖ’cü kumpaslarla haksızca yargılanınca seni savunan, senin cezaevinde nikahına gelen, nikah şahitliğini yapan, CHP Parti Meclisi Üyeliği’ne taşıyan, 2018 Milletvekili Genel Seçimlerinde CHP’den İzmir Milletvekili seçilmeni sağlayan, üç gün önceki istifa açıklamanda
https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/son-dakika-uc-milletvekili-chpden-istifa-etti-6234599/ –CHP ile karıştırma yanlışına düşmene karşın- çok haklı olarak yerdiğin “adı lazım değil”i tanırdın!
* CHP’den istifa etmezdin, parti içinde savaşını verirdin, o “adı lazım değil”in ve “devşirme ekibi”nin gerçek yüzünü ortaya çıkarırdın, partiden gitmelerine çalışırdın!
* Hele de, “Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal’ın parlattığı “Muharrem İnce” adlı “kandırıkçı, siyasi palyaço, şaklaban”, Atatürkçülüğü ve CHP’liği tartışı götürenin peşine takılmazdın!
* Dünya lideri Kemal Atatürk’ün, dinci ve İngiliz yanlısı olduğunu bildiği Fevzi Çakmak’ı neden yanında tuttuğunu, Genelkurmay Başkanlığı yapmasına izin verdiğini kavrardın!
* Dünya lideri Kemal Atatürk’ün, iç düşmanları korkutan, ciddi önlemlere iten “en büyük devrimi”nin ayırtına (farkına) varırdın!

Teğmen Çelebi!
Yazılacak daha çok!
Kırıntı da kalsa, “Teğmen Çelebi sevgimiz” engelliyor!
Kimin, kimlerin hizmetine girdiğini, büyük yanlış yaptığını yaşayarak öğreneceksin!
Pişman olacaksın!
Utanacaksın!
Ve…
“Özde Atatürkçü” olsaydın, kendi kendini bitirmezdin!..

İYİ PARTİ MİLLETVEKİLİ ÇELİK, DEVLET BAHÇELİ’NİN 12 EYLÜL ÖNCESİNİ SORGULADI, “HAKKINDA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNACAĞIM” DEDİ…

150 150 bakikarakol

Yeniçağ Gazetesi’nin sahibi, İstanbul İyi Parti Milletvekili Ahmet Çelik, Cumhur İttifakı” ve Cumhur İttifakı İktidarı” ortağı MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, 12 Mart 1978 ve 12 Eylül 1980 faşist askeri darbeler öncesi süreçlere ilişkin “günleri” ile ilgili sorularıma duyarlılık gösterdi.

Çelik, dün (28 Ocak 2021 Perşembe) resmi twitter hesabından gerçekleştirdiği paylaşımlarında https://www.yenicaggazetesi.com.tr/yenicag-imtiyaz-sahibi-ve-iyi-parti-istanbul-milletvekili-ahmet-celikten-devlet-bahc-331494h.htm “Sn. Dr. Devlet Bahçeli şunu iyi bilin ki; Yeniçağ gazetesi ve yazarlarını gazetelere verdiğiniz ilanlarla, yaptığınız konuşmalarla, attığınız twetlerle hedef gösterip yapılan saldırıları azmettirdiğiniz için Türk milliyetçisi kurum ve şahıslara yapılan saldırıları azmettirmekten yargılanacaksınız” dedi.

Çelik, “Türk milliyetçilerine saldırıları azmettirmek suçunu işlemekten hakkınızda savcılığa suç duyurusunu bulunacağım. Hiç şüpheniz olmasın ki; Türk milliyetçilerine karşı kabul edilemez duruşu ile yargılanmış bir siyasi figür olarak Ülkücü Hareket tarihinde layık olduğunuz yeri alacaksınız” biçimindeki paylaşımlarını şöyle dürdürdü:

“Sn. Dr. Devlet Bahçeli; siz de çok iyi biliyorsunuz ki, Ülkücü Hareketin 12 eylül öncesi bölücü ve Marksistlere karşı verdiği mücadelede binlerce şehidi ve gazisi var. Bu süreçte Türk milliyetçileri hapis yattı, işkence gördü, yargılandı ve ağır bedeller ödedi. Siz bu mücadele yıllarında Türk milliyetçilerinin hasımlarıyla muhatap olup bir fiske dahi yediniz mi? Veya bir fiske attınız mı?
Bir gün emniyette veya adliyede ifade verdiniz mi?
Hal böyleyken; ömrü mücadeleyle geçmiş, bedel ödemiş Türk milliyetçilerine tavrınızı kabullenmemiz asla mümkün olamaz!
12 Eylül öncesi Dev Yol, THKP vs gibi kanlı cinayet şebekelerine karşı sesini fısıltı olarak bile duymadığımız sizin, bırakın Türk milliyetçilerine üst perdeden seslenip parmak sallamayı, konuşmaya bile hakkınız yoktur.”

Gazete sahibi Milletvekili Ahmet Çelik, 12 Eylül faşist askeri darbe sürecine ilişkin hem eksik, hem yanlış bilgiler içinde ve eksik, yanlış bilgilendirmelerde bulunuyor.
Ayrıntıya girmeyeceğim.
Ama…
“12 Eylül darbe öncesi süreçteki Devlet Bahçeli”yi sorgulaması, yürekli bir çıkıştır.
Olması gerekendi.
Kendisini kutluyorum.

Bu cesur çıkışından ötürü başına olumsuz bir şey gelir mi?
Bilemem.
Dilerim, gelmez.
Gelmesin.
Gelirse, kötü olur!

Milletvekili Çelik, Bahçeli hakkında Savcılığa suç duyurusunda bulunacağını belirtiyor.
Yol alınır mı?
Ne kadar alınır?
Neler açığa çıkar?
Kamuoyu ile paylaşılır?
Yoksa…
Bir arpa boyu gidilmez mi?

Hiçbir ülkede, hiçbir şey sır kalmasın.
Her şey şeffaf olsun.
Kimsenin yanına yaptığı kâr kalmasın.
Kim ne yapmışsa, yaptığının hesabını versin, cezasını çeksin.
Ya da…
Yargılansın, aklansın.

NATO bünyesinde bir emperyalist yapılanma olan ve ülkelerde iç karışıklıklar yaratan, kardeşi kardeşe kırdıran, asker-sivil darbeler yaptıran, baskıcı rejimlerle insanlara kan kusturan vb “galdyo”nun kökü kazınsın.
Gladyoculuk oynayanlar, oynatanlar gün ışığına çıkartılsınlar, yargılansınlar, hak ettikleri cezaları alsınlar, cezaevlerinde girsinler/yatsınlar.
Her şeyden habersiz suçsuz, günahsız insanlar özgürce yaşasın, mutlu olsun, barış, kardeşlik, insanlık yarışı içinde aydınlık yarınlara koşsun!

Çok şey mi istiyorum?!

Madem dünyaya geldik…
Madem bir gün öleceğiz…
Neden insanca yaşamayalım?!
N e d e n ? ! .

“SEÇİLMİŞ” ÖZÜR ÖZEL, “ATANMIŞ” SÜLEYMAN SOYLU NEREYE KOŞUYOR?!.

150 150 bakikarakol

Ne 70-80 yıl önce, ne bugün; dünyanın hiçbir ülkesinde, Türkiye’de olduğu kadar “gündem bombası” yaşanmamıştır, yaşanmamaktadır!
“Sözde” siyasetçilerin arkası kesilmeyen yanlışlarından, çelişkili kararlarından, söylem ve eylemlerinden kaynaklanan “saatlik gündem değişimleri”nden Türk halkı bıktı, yoruldu!
Siyasa ağırlıklı gündemi izleyen, yazan olarak, o kadar konuyu yazamamak durumda kalıyorum ki!..
Size karşı mahcubum!

Bugün…
Onca yazılacaklar içinden ikisiyle yetineceğim.

Süleyman Soylu ile başlayayım:

Hiçbir “atanmış bürokrat Bakan”, İçişleri Bakanlığı’nın başına atanan Süleyman Soylu kadar tanınmaz.

Soylu dün (27 Ocak 2017 Çarşamba) Bolu, Bakanlığının “Terörle Mücadele Şube Müdürleri Değerlendirme Çalıştayı”ndaydı.
Konuştu.
Hedefinde gene “muhalefet” vardı:
“Benim valime, kaymakamıma, yargıcıma ‘militan’ diyenler, bir tek cümle bahset, Allah rızası için bahset. Bu kadar mı koptunuz Türkiye’den? Esenyurt’ta ve Diyarbakır’da HDP binasında çıkan manzaraların hiçbirisine en ufak bir ses çıkarmıyor. Biz aynı ülkenin evlatları değil miyiz?”
https://www.gercekgundem.com/siyaset/246992/suleyman-soylu-benim-valime-kaymakamima-yargicima-militan-diyenler

İ n a n a m ı y o r u m !

Atanmış bürokrat Bakan Süleyman Soylu, kendisi gibi bürokratlara “Benim valim, kaymakamım, yargıcım” diye “hitap” ediyor!

Hele de…
“Yargıcı”, emrindeki Vali, Kaymakam gibi nasıl görü?!

“Benim valim, benim kaymakamım, benim yargıcım” feodallere, imparatorlara, diktatörlere özgü sözdür.
Soylu, bunların hiçbiri değil.
İçişleri Bakanlığı’na “Bakan” olarak atanmış bir bürokrattır.
Siyasi kökenli ama şu anda “siyasi” değil, “siyasi lider” hiç değil.
Yakın geçmişte “Doğru Yol Partisi (DYP)” adlı siyasi partinin kısa dönem Genel Başkanlığını yaptı, -onda da başarılı olamadı- o kadar.
Yoksa…
Bu söylem biçimi, önümüzde yaşanacak siyasi gelişmelerin işarete mi?
Olsa da…
Soylu’ya, böylesi söylemlerden kaçınmasını öneririm.

Özgür Özel’e geçelim…

“Memleket Hareketi” diye bir “ayrışma” içine giren ve aynı adla yeni bir siyasi parti kuracak olan “kandırıkçı, siyasi palyaço, şaklaban” Muharrem İnce ile ortak hareket ettikleri/edecekleri savlanan Milletvekilleri Mehmet Ali Çelebi, Hüseyin Avni Aksoy, Özcan Özel önceki gün, partim CHP’min başındaki “adı lazım değil”le görüştüler.
1,5 saatlik görüşmenin ardından, “adı lazım değil”, üç vekilini, Grup Başkanvekili Özgür Özel’e yönlendirdiği, yarın (dün) Özel’le bir araya gelecekleri kulislere yayıldı.

Garip değil mi?!

“Genel Başkan” sıfatlı “adı lazım değil”, 1,5 saat görüştüğü ve kendisinin “Milletvekili listesi”ne yazdığı üç vekilini, Kamutay’daki (Meclis’teki) yardımcısına neden yönlendirir, yönlendirme gereksinimi duyar?!

Manisa CHP Milletvekili ve CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, CHP’de “karar verici” mi?!
Yoksa…
CHP’nin yakın gelecekteki “Genel Başkan adayı” mı?!

Neyse…

Ve…
Görüşme, dün gerçekleşti.

Özgür Özel, gerçekleştirdiği basın açıklamasında, görüşmeye ilişkin soruyu yanıtlarken “An itibariyle partiden bir kopuş, bir ayrılma yoktur. Daha önceki tartışmalarda da genel başkan söyledi. CHP’de sayın genel başkana mektup yazarak, mektuba cevap vererek bir iletişime ihtiyaç yoktur. CHP’de sayın genel başkanın kapısı ardına kadar açıktır. Arkadaşlarımıza da kapı açık idi. O açık kapıdan geldiler ve sayın genel başkanımızla görüştüler. Bundan sonra da bu kapı hiçbir zaman kapanmadı ve kapanmayacaktır. Ben arkadaşlarımıza değer veriyorum, arkadaşlarımızı yitirmek, kaybetmek istemeyiz.” https://www.gercekgundem.com/siyaset/247030/chpli-vekiller-istifa-edecek-mi-ozgur-ozelden-aciklama dedi.

Bu arada…
“Kulislerin efendisi (!)” eski vekil de, önceki gece KRT TV’deki “Şimdiki Zaman” canlı yayınında, üç vekilin Perşembe günü (bugün) CHP’den istifa edip etmeyeceklerini fısıldadı. https://www.gercekgundem.com/siyaset/246911/chpli-vekiller-kilicdaroglu-ile-gorustukten-sonra-yumusadi

Bugün eğer böyle bir gelişme yaşanırsa, o üç Milletvekili çok iyi bilsin ki:
Yağmurdan kaçarken, doluya tutulacaklar!..

SELÇUK ÖZDAĞ, BİLİYORSA, ÇIKSIN ANLATSIN!..

150 150 bakikarakol

SELÇUK ÖZDAĞ, BİLİYORSA, ÇIKSIN ANLATSIN!..

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, dünkü (26 Ocak 2021 Salı), 2021 yılının ilk grup toplantısını yapıyor.
14-15 Ocak 2021 Perşembe ve Cuma günlerinde ülkücü kökenli iki gazeteciye ve bir siyasiye yönelik saldırıların, MHP ve Ülkü Ocakları ile ilişkilendirilmesine değiniyor. http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4760/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_26_Ocak_2.html
Yerden yere vuruyor.
Karşı ağır suçlamalarda bulunuyor.
Açıklamalarıyla, “ilişkilendirme”ye neden olan yardımcılarını, milletvekillerini, il, ilçe başkanlarını vb kapalı biçimde uyarıyor.
“Karanlık emellerini bizim üzerimizden ibra ve icra etmek üzere emre amade şekilde bekleşenler, çölde gemi yolu gözleyenler kadar alık, kutupta deve kervanı bekleyenler kadar da ahmaktırlar. Bunlarda akıl ve zeka kepenk indirmiştir. Fazilet ve feraset kontak kapatmıştır” sözlerinin ardından özetle şöyle diyor:
“Hep aynı ilkellikler, hep aynı bildik tahrik ve bayatlamış suçlamalar tekraren tedavüle sokulmuştur. Tuzağa düşmeyiz, oyuna gelmeyiz. Alçakça tezgâhlanmış kara kampanyalara asla teslim olmayız. Hele hele önüne gelenin vurup güç denemesi yapacağı bir kum torbası hiç değiliz.
Yumuşak başlı isek de uysal koyun görülemeyiz.
Bazı gazeteci ve siyasetçilere yönelik son zamanlarda vasat bulan saldırılarla Milliyetçi-Ülkücü Hareket arasında bağ kurmak zorba ve zorlama bir isnattır. Türk milleti uğruna gözümüzü daldan, budaktan esirgemeyiz, bunu da mertçe sahipleniriz. Tarafı olmadığımız bir saldırının faili olarak gösterilmek ucuz bir provokasyon taktiğidir. Biz bu tip basit ve bayağı taktiklerin iç yüzünü, arka plandaki sinsi kurguları, masa başında yapılan kanlı planların sahaya taşıma arayışlarını ta 12 Eylül öncesinden beri tanır ve hafızalarımızda saklı tutarız. Hiç kimse şiddet ihalesini üstümüze yıkmaya çalışmasın. Bunu aklından dahi geçirmesin.”

15 Ocak 2021 Cuma günü evinin önünde 5 kişinin saldırısına uğrayan, başından ve ayaklarından, kollarından yaralanan eski ülkücü, eski Büyük Birlik Parti’li, eski AKP’li, Manisa AKP eski Milletvekili ve AKP eski Genel Başkan Yardımcısı, şimdi Gelecek Parti Genel Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Selçuk Özdağ’ı –adını anmadan- kastederek, şunları söylüyor:
“Gündeme gelmek için kendilerine saldırı organize edenler veya sudan sebeplerle ve kişisel anlaşmazlıklarla husumet çemberine sıkışanlar, tavsiyem odur ki, suç ve suçluyu uzaklarda araştırmasınlar.
Sicili kabarık bir siyasetçinin evinin balkonuna kamera yerleştirip kavga anını kayda aldırması, sonra da dönüp masumiyet pozuna bürünmesi, bununla da yetinmeyip ‘Bana saldırdılar’ çığırtkanlığına tevessül etmesi bildik bir numaradır. Film setlerinde görülebilecek bu numaralar eskimiş, alıcısı da kalmamıştır.”

Çok ağır!

Ve…
Hemen hemen her gece tv kanallarının canlı yayınlarında saatlerce görülen Selçuk Özdağ, gündeme gelebilmek için adam ayarlayacak, evinin önünde kendini sopalarla dövdürecek!

Olacak iş mi?!

Hiç inandırıcı değil!

12 Mart, 12 Eylül öncesi süreçlerden deneyimli Devlet Bahçeli, böylesi inandırıcılığı olmayan sözler neden eder?!

Geçtim bunu.
Ülkücü kökenli Selçuk Özdağı’ı böylesi ağır sözlerle yerip suçlarken, MHP’lileri, ülkücüleri aynı potada erittiğinin ayırtında değil mi?

Bilemedim!

Selçuk Özdağ “Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in şiddetle işi yoktur. Kargaşa çıkarmak isteyenlerle ilişkisi yoktur. Kavgada hayır ve umut görmesi mümkün değildir. Biz Cumhur İttifakı’yız. Türkiye’nin diriliş ve yükseliş ümidi, beka ve birlik nişanesiyiz” sözlerinin de sahibi Devlet Bahçeli’ye dün www.t24.com.tr internet gazetesinden yanıt veriyor:
“Yarın Bahçeli hakkında suç duyurusunda bulunacağız Şu ana kadar 2 kişi yakalanıp tutuklandı, diğer 3 kişi 11 gündür kayıp. Ankara’nın göbeğinde yapılan siyasi terör saldırısının faili diğer 3 kişi neden yakalanamıyor? Bu iddialar deli saçmasıdır. Sayın Bahçeli’ye düşen görev savcılığa başvurmaktır. Suçluluk psikoloji içerisindeler, telaş içerisindeler. Çaresizliğin ve mağlubiyetlerinin göstergesi. Biz böyle alçaklıkları yapmayacak, yaptırmayacak kadar delikanlı insanlarız. Sayın Bahçeli nereden öğrenmiş balkondan benim görüntüleri çektirdiğimi. Kendisi devlet içinde devletse buyursun ispat etsin. Sayın İçişleri Bakanını, Adalet Bakanını ve Sayın Cumhurbaşkanını göreve davet ediyoruz. Bahçeli Fethullah Gülen’le ilgili ‘Bu yaşlı başlı insanla uğraşmayın’ derken ben FETÖ’nün tehlikelerinden söz ediyordum. İddialarını ispat edecekler. Sözü edilen kamera görüntüleri zaten başka bir taraftan çekilmiş. Bizim direnişimiz olayı engelledi. Olayı soruşturan savcıyı ben mi tehdit ettim. Çorum ve Derince’nin MHP’li il başkanları tehdit etmedi mi? Bana yapılan saldırı bir milattır. Siyasi terör saldırısıdır.” https://www.t24.com.tr/haber/saldiriya-ugrayan-ozdag-dan-bahceli-nin-iddialarina-yanit-devlet-icinde-devletse-ispat-etsin-yarin-suc-duyurusunda-bulunacagiz,929034

Selçuk Özdağ, dün gece de KRT TV kanalının canlı yayınına telefonla katılarak, anlatılarını “Sayın Devlet Bahçeli’ye bir çağrım var. Ne olur biraz itidal” tümceleriyle bitiriyor.

Selçuk Özdağ, 12 Eylül döneminde kendisi gibi gözaltına alınmayan, işkencelerden geçmeyen, yargılanmayan, cezaevine atılmayan MHP’li, ülkücü kalmazken, Devlet Bahçeli’nin aynı yazgıyı neden yaşamadığını, darbeci askeri yönetim tarafımdan neden korunup kollandığını, biliyorsa, çıksın anlatsın, bu toplumu bilgilendirsin!..