Yazılarım

ASKERİ YAPILANMA, AFAT YAPILANMASI GİBİ OLURSA!..

150 150 bakikarakol

9 Şubat 2023 Perşembe günü, başka internet gazetelerinde ve sitelerinde de yayınlanan Cumhuriyet Gazetesi’nin internet sitesi www.cumhuriyet.com.tr’de yayınlanan, başlığı “Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı üst yönetimi bakan akrabasından imama ‘yandaşlarla’ dolu”, spotu ise “Deprem bölgelerine zamanında müdahale edememekle eleştirilen AFAD’ın liyakatten uzak, ‘yandaş’ bir kadroyla yönetildiği ortaya çıktı. Yönetimdeki akrabalar ‘Esas afet AFAD’da’ dedirtti.” olan https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/afet-ve-acil-durum-yonetimi-baskanligi-ust-yonetimi-bakan-akrabasindan-imama-yandaslarla-dolu-2049802 haber, bakın, beni aldı nerelere götürdü!

 

(Haberi ayrıntılı paylaşmayacağım; ama verdiğim linkten okumanızı ısrarla isteyeceğim.)

 

Böyle bir yapılanmadaki “Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı”nın (AFAT’ın), 6 Şubat 2023 Pazartesi sabahı saat 04.17’de 7.7 büyüklüğünde Kahramanmaraş Pazarcık merkez odaklı, aynı gün saat 13.24’de de 7.6 büyüklüğünde ayni ilin Elbistan merkez odaklı, on ilimizin genelinde ciddi hasara neden olan, on binlerce can alan, binlerce binayı yerle bir eden vb; aylar öncesinden yer bilimcilerinin “Geliyor” diye bas bas bağırdıkları ama “rantseverler”in kulak tıkadıkları depremde “beceriksizliği” bütün çıplaklığıyla ortaya çıktı, yediden yetmişe herkes ve bütün dünya halkları gördü, tanık oldu!

Yetmezmiş gibi…

“Beceriksiz” AFAT’ın yetkilisi, işine odaklanacağına, “bilgilendirme açıklamaları”(!)nın ilklerinde, AFAT hesaplarından, AFAT’a para bağışı yapılmasını söylemeye başladı!

Ve de…

Söyleyip durdu!

 

Bir anlamda “aile” veya “yandaş şirket”e dönüşen -daha doğrusu “dönüştürülen”- AFAT, beni “düşündürmek”le kalmadı, bana, ufuk açıcı bir “ipucu” da verdi.

Onu, ayrıntılara girip sizi yormadan anlatmaya çalışayım:

 

Öncelikle, yerel ölçekte düşünmekten çıkalım, evrensel düşünelim.

 

“Korunmak” insanda başlar; “korumak”la gelişir ve sürer.

Her ikisi de “düşünce”nin ve “deneğim”in ürünüdür.

 

Sonra…

Toplumlar ve yurtlar oluşur.

Düşünen insanlar, toplumu ve yurdu koruma seçeneklerini bulurlar, uygularlar.

Her düşünce ve uygulamada “deneğim” kazanırlar.

Gene de yetinmez.

Olasılıklar üzerinde çalışmalar yaparlar, öngörülerde bulunurlar, hazırlanırlar.

 

İnsanları, toplumları ve yurtları, vatanları/ülkeleri koruma çok ama çok yönlüdür, asla sınırlı/kısıtlı değildir; eğer olursa, “koruma” gerçekleşmez.

 

“Korunmanın”, “korumanın” da sayısız aracı, kurumu, kuruluşu vardır.

Onlardan biri, AFAT gibi –bilerek, bilmeyerek- yapılanırsa/yapılandırılırsa, sonuç “korunmak”, “korumak” olmaktan çıkar.

 

Ülkeleri ve toplumları koruyan yapıları, kurum ve kuruluşları tek tek irdelemeyelim, içlerinden birini ele alalım.

Örneğin “Askeri oluşum”u.

 

Bu oluşumun, belirgin özelliklerinden biri, “ölüm”, ağır, orta, hafif “yaralanma” gibi olaylarının yüksek oranlarda olmasıdır.

Yani…

Askeri oluşumlarda, kurum ve kuruluşlarda çalışanların/çalışacakların, işlerinin “ölümcül derecede riskli” olduğunu bilmeleri, kavramaları ve kabullenmeleri gerekir.

Gerekir ki…

“Ölüm riski”ni, “ölme korkusu”nu ruhundan, bedeninden söküp atsın, canını vermekte ikileme düşmesin, isteyerek versin.

 

Bu da, eğitimle olur.

 

Eğer…

Buralara –askeri oluşumlara- eş, dost, hısım, akraba, tanıdık vb, formalite sınavlarla yerleştirilirlerse, onların, vurgulanan eğitimi almaları, alabilmeleri olanaksızdır.

Gene de…

Birilerinin hatırına, emrine/“talimat”ına, baskısına göre karar verip hareket ederek, “kayırmacılık”, “kollamacılık” yapılırsa…

İyi bilinsin ki…

O “torpilliler” ölmek korkusundan tir titrerler, savaşmazlar, esir düşerler, ülkelerine, halkına “yenilgi”yi yaşatırlar.

 

Böylesi “askeri yapılanma” içindeki ülkelerin başı “yenilgi” ve “dertler”den kurtulmaz.

Gün gelir, dünya haritasından silinir, giderler.

 

Uzatmayacağım…

Anlayan anlamıştır; anlamayana, söyleyecek sözüm yok.

 

İzninizle yazımı şu tümcelerimle bitireyim:

Ülke, toplum, devlet olmanın her alanında -linkini verdiğim haberde yazıldığı gibi- AFAT tipi yapılanmalar, birer AFET’e dönüşür!

Feryat, figan gezegenlerde yankılanır!

Gözyaşları sel olur akar, “toprak” diye bir şey bırakmaz, altına alır!..

SORUMLUSU SENSİN!..

150 150 bakikarakol

Kimse darılmasın, gücenmesin; sözüm, sahibine, hak edene:

 

En son…

6 Şubat 2023 Pazartesi sabahı saat 04.17’de odak yeri (merkez üssü) Kahramanmaraş Pazarcık ilçesi olan 7.7 büyüklüğündeki ve on ilimizde binlerce can yitimine, yaralanmaya, çok ama çok ağır yıkıma neden olan; aynı gün saat 13.30 sıralarında da gene Kahramanmaraş’ın bu kez Elbistan ilçesi olan 7.6 büyüklüğündeki depremlerin sorumlusunu/sorumlularını başkalarında/uzaklarda arama vatandaşım!

Sorumlusu sensin!

Yalnız bu depremlerin değil, öncekilerin de!..

Dahası, yıllardır süre gelen depremlerin değil, ülkede yaşadığın bütün olumsuzlukların da!..

 

Artık yeter!

Artık yeter olsun!

 

Aç, susuzsan…

İşsizsen…

Sofranda yığınla eksik varsa…

Sağlıksız besleniyorsan…

Sağlıksızsan…

Dünya lideri Kemal Atatürk’ümüzün “Düşünmek” devrimi ve ilkesi ışığında düşünmekten uzaklaşmış; düşmanlarımız emperyalist başta İngiltere ile ABD’nin dış istihbarat birimlerinin denetim ve hizmetindeki gerici, yobaz tarikat ve cemaatlerin etkisi altında kalmışsan…

Hala da, “dünya yöneticileri”nin seçip “siyasi parti Genel Başkanı” yaptıkları/yaptırdıkları kişilerin seçtikleri, hazırladıkları “Milletvekili listeleri”ne gidip oy vermeyi, Milletvekilini seçtiğini sanıyorsan…

Yıllar boyu kötü yönetiliyorsan…

Gözlerinin içine baka baka yalan söyleyenlere, kandırıldığını bilmene karşın inanıyor, onların peşlerinden gidiyorsan…

Seçmekle oy vermeyi aynı biliyorsan…

İç ve dış terörden kurtulamıyorsan…

Güvenirliliğin”, inanırlığın, etkinliğin, yaptırım gücün bitmişse…

Paran pul olmuşsa…

“Kutsal din”, “siyasi düşünce” gibi değerlerin “değer” olmaktan çıkmışsa/çıkarılmışsa…

Bunların ve saymakla bitiremeyeceklerimin tek sorumlusu sensin!

 

Artık yeter!

Artık yeter, bir “Dur” de!

Artık “ d ü ş ü n “ !

Gerçeğini, gerçeklerini…

Depremin, ülkemize özgü olmadığını, dünya gezegeninin bir “olmazsa olmazı” olduğunu; yazgı/kader hiç olmadığını gör!

Gör ve kendine gel; doğrul, gerçeklerin ve gerçeklerinin savaşçısı ol, çevrene, ülkene, bölgene, başka bölgelere yani dünyaya hem örnek, hem lider ol!

 

“Ata sözü”müzdür:

“Dost acı söyler”.

Dostunuzum.

Acı söyledim.

Yaralasanız da, söyleyeceğim.

Aslında “acı” değil, gerçeğin/gerçeklerin.

 

Bendeki sen sevgisini anladığında, beni anlayacak, sözlerime değer vereceksin.

 

O günün yakın olması dileği ve umuduyla, olup bitenleri ve olup bitecekleri düşün, değerlendir, çareyi/çözümü gör, yaşama geçir.

 

Bu arada…

Yazım bu saate kaldıysa, iktidar yalakası Türk Telekom’un, bölgemizde (İstanbul Küçükçekmece) 40 saate yakın, bir de utanmadan “Bölgede yaşanan arızadan” diyerek, internetimizi kesmesi yüzünden.

İktidar yalakası Türk Telekom’u tek sözcükle “kınıyorum”!..

HUKUKİ SKANDALLARLA ÖN KESENLER VE “MİLLET İTTİFAKI’NIN MUTABAKAT METNİ”NDE OLMASI GEREKENLERDEN BİRİ YOK!..

150 150 bakikarakol

6’lı Masa’nın “Erdoğan’ın adaylığı mümkün değildir” https://www.sozcu.com.tr/2023/gundem/altili-masadan-cumhurbaskani-adayi-aciklamasi-7570051/ açıklamasına AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı “Hukuk skandallarıyla önümüzü kesmeye çalışıyorlar” https://halktv.com.tr/siyaset/ucuncu-kez-aday-olmasina-itiraza-erdogandan-hukuk-skandali-cikisi-716314h  diyerek yanıt verdi.

 

Oysa…

Hukukçu değilim ama izlenimlerime, gözlemlerine, okuduklarıma, algılamalarıma dayanarak söyleyebilirim ki, 6’lı Masa’nın yani Millet İttifakı’nın açıklamasındaki bu vurgu doğru.

 

Bir diğer doğru:

21 Ocak 2017 günlü 6771 nolu ve 11 Şubat 2017’de Resmi Gazete’nin 29976 sayısında yayınlanarak yasalaşan yasa https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2017/02/20170211-1.htm, 16 Nisan 2017’deki halkoyu sonuldu; Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK’nın) “Yüzde 48.27 Hayır, yüzde 51.59 Evet biçimindeki resmi açıklamasıyla “hukuki geçerlilik” kazandı; böylece geçici maddelerle birlikte 18 maddelik “Anayasa değişikliği” gerçekleşmişti oldu.

İşte asıl bu Anayasa değişikliği maddelerini yazanlar “hukuki skandallar”a imza attılar, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının önünü kestiler.

Bana katılmayanlara önerim:

Verdiğim Resmi Gazete linkini tıklamaları, Anayasa değişikliğini içeren  metnini birkaç kere dikkatlice okumaları…

Şimdi Kamutay’ın (TBMM’nin) Başkanı –AKP Tekirdağ Milletvekili- Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Mustafa Şentop ile AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının Hukuk Başdanışmanı Av. Mehmet Uçum da okusun!

Öyle birkaç dere değil, 20-30 kere…

Hukuk skandallarıyla AKP Genel Başkanları Cumhurbaşkanının önünü nasıl kestiklerini görsünler.

Kabul ve itiraf ederler mi?

Gider, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanına söylerler mi?

Bilemem.

Ama benim, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanına önerim, ortak açıklaması “Erdoğan’ın adaylığı mümkün değil” olan 6’lı Masa’nın bu görüşüne katılan bir Anayasa Hukukçusunu çağırması, ondan brifing alması olacak.

O durumda, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının tepkisi ne olur konusunda bir öngörüm yok; ancak, “Mutlaka tepki verecek, kızacak; Şentop’u Milletvekili Listesi’ne yazmaz, Uçum’u da yanında tutmaz” diye düşünüyorum.

Yanılabilirim de.

 

Ve…

Gelelim 6’lı Masa’ya…

26 Ocak 2023 Perşembe gecesi “Erdoğan’ın adaylığı mümkün değil” açıklamasını yaptı.

30 Ocak 2023 Pazartesi günü de görkemli toplantıyla kamuoyuna bir “Mutabakat* Metni” https://www.gercekgundem.com/siyaset/millet-ittifakinin-mutabakat-metni-aciklandi-409419 sundu.

Beğenildi de, eksik de bulundu.

Rahmetli Erdal İnönü döneminde Sosyal Demokrat Halkçı Parti’de “Parti Meclis Üyesi” olan eğitimci kökenli, yazar Güler Buğday dün (31 Ocak 2023 Salı) facebook sayfasında yayınladığı “ZORDUR ÇÜRÜMÜŞ HAMURDAN EKMEK YAPMAK!!!

ZORU BAŞARMAK İÇİN YOLA ÇIKANLARI TAKDİR EDELİM, ANCAK DEMOKRASİ İÇİN EKSİKLERİ YOK SAYAMAYIZ…”

https://www.facebook.com/guler.bugday.9/posts/pfbid02WX4zunWP3YKTpp8YZ52boZxTD9sDsgEEs4rk7f76AKXSX62gXLFf7BZz6kYP72eal başlıklı yazısında, benim yazacaklarımın aynısını, hatta fazlasını yazdı.

O nedenle ben bir şey yazmayacağım; sizden linki tıklayıp okumanızı isteyeceğim.

 

Yalnız…

Millet İttifakı’nın Mutabakat Metni”nde, çokça önemsediğim, “Milletvekili adayının belirlenmesi”ne tek tümce yer verilmemiş!

Ona kısacık değineceğim.

 

Partim CHP’min ne yazık ki başındaki ”adı lazım değil” bu konuya ilgili, yaklaşık 15 Saat önce (30 Ocak 2023 Pazar) saat 21.00’de katıldığı, Halk TV’de canlı yayınlanan Bengü Şap Babaeker ve İsmail Küçükkaya sunumundaki “Liderler Masası” programında https://chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-halk-tvde-lider-masasi-programina-katildi-29-ocak-2023 bir miktar dolaylı değindi.

Zerrece inandırıcı, gerçekçi bulmadım.

Çünkü…

Milletvekili adaylarını gene Genel Başkanlar belirleyecekler!

Seçmene de, seçim günü sandığa gidip oy vermek kalacak!

 

Oysa…

Oy vermek, seçmek değil ki!

 

Daha önce yazdım…

Şimdi de; “yakarım”, “beytül-mala** dokunan yanacaktır” vs sözcükleri ağzından dökülen dünkü grup konuşmasını https://www.youtube.com/watch?v=Klt6lE_dbZw “Ben Kemal, geliyorum” tümcesiyle bitiren “adı lazım değil” ve masa arkadaşları, diğer siyasi parti Genel Başkanları okusunlar diye bir kere daha yazayım:

Milletvekillerini, Genel Başkanlar belirlemesin, halkın/milletin kendisi belirlesin.

Milletvekili olmak isteyenler, partilerine “aday adaylığı kayıtları”nı yaptırsınlar; partili delegeler değil, partili üyeler, parti içi seçimle Milletvekili adaylarını belirlesinler; Milletvekili adaylarının sıralamaları aldıkları oy sayısına göre gerçekleşsin; Milletvekili Genel Seçimi’nde de “Tercih Sistemi” uygulansın; Milletvekili adayları, tercih oylarına göre oy pusulasında yer alsınlar, Milletvekili seçilsinler, Kamutay’da gerçekten “asıl”ın/halkın vekili olsunlar, çalışsınlar.

 

Milletvekili Seçimi ile ilgili böyle bir düzenleme getirirler mi?

Getirmezler!

Elerki (demokrasi) sevdalısı (!) kesilmelerine kanılmasın, hiç biri -hele de iktidar parti Genel Başkanları- ellerindeki “Milletvekili listesi yapma gücü”nden olmak istemez!

Ama gün gelecek halk, Milletvekilini kendisi seçecek, Kamutay’a gönderecek.

O zaman Milletvekilinin de, Kamutay’ın da bir anlamı, halktan yana çalışması, hizmeti olacak.

 

“Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” soyut bir söylemdir; somut söylem “Demokratik, Laik Parlamenter Sistem”dir!

Bunun da öznesi, “Halkın, Milletvekilini kendisinin seçmesi”dir!

Er geç, ama bir gün mutlaka olacak!..

 

  *  Anlaşma, uyuşma, uygunluk  

**  Devlet Hazinesi

SİYASİ SAVRULMANIN, CAHİLLİĞİN, İNKARCILIĞIN, İHANETİN BU KADARINA, “YETER BE YETER ARTIK”!..

150 150 bakikarakol

Cumhur İttifakı’nın ve bu özellikle bu ittifakın bir numarası AKP’nin, 2019’da iki kere “İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı” seçilen CHP’li (!) Ekrem İmamoğlu’nun üzerine neden gittiğini, gerçekçilikten uzak bir davadan “hapis” ve “siyasi yasak” cezası verilmesini değişik açıdan ayrıntılı yazacaktım; siyasi gelişmeler ayrıntılı yazmamı engelledi.

Gene de birkaç tümceyle değineyim:

İstanbul ve İBB, AKP için büyük rant, gelir, istihdam kapısı, oy deposu!

CHP’li, İyi Parti’li, HDP’li, TİP’li ve diğer sol partili seçmenleriyle, 1994-2019 arası “İBB yönetim”ini elinden bulunduran AKP’den, İBB Başkan adayı İmamoğlu ile alındı.

Bu, AKP için yıkımdı.

AKP, kendine böylesi yıkımı yaşatanlara ve yaşatana, aynısını yaşatmak için kolları sıyırdı.

AKP ana vuruşunu, Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimleri sürecinde yapacak.

Şöyle:

İmamoğlu’nu İBB’nin başından alacak, İBB’ye kayyum atayacak veya İBB Meclisi’ndeki çoğunluklarından yararlanarak, ilçe Belediye Başkanlarından birini İBB Başkanlığı koltuğuna oturtacak.

6’lı masanın bir numarası CHP bu konu ve Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın dokunulmazlığının kaldırılmasıyla uğraşırken, HDP kapatılmayla, İyi Parti de Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın dokunulmazlığının kaldırılmasıyla “meşgul” olacak/edilecek.

Onlara bunlarla uğraşırken, AKP seçimleri kazanmanın hayalinde…

 

Partisi böyle bir hayal, plan, çalışma içinde olan AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, sonun da seçimlerin “14 Mayıs 2023”de yapılabileceğini açıkladı.

6 Nisan 2023 sonrası seçim takvimine kapıları kapatan ve de AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının 3’üncü kere Cumhurbaşkanlığına aday olamayacağını söyleyip duran partim CHP’min ne yazık ki başındaki “adı lazım değil” ile İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, neredeyse zil takıp oynadılar.

Meral Akşener’i bir kenara koyayım; “adı lazım değil”, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının, “Cumhurbaşkanı adayı olup olmamasına kilitlenmedikleri”ni dile getiriyor, “Erdoğan, aday olur veya olmaz ama biz sandık güvenliğini sağlayarak seçimi almak ve Türkiye’yi demokrasi eksenine getirmek istiyoruz. 6 liderin hedefi o” https://www.gercekgundem.com/siyaset/kilicdaroglu-erdoganin-adayligina-neden-sessiz-kaldigini-acikladi-408575  diyor.

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının “Cumhurbaşkanı adaylığına neden sessiz kaldığını içeren soru”ya ise “Diyelim ki ses çıkardık. Nereye gidecek? Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK). O üyeleri atayan kim? Erdoğan. Verdiği karara kim itiraz edecek? İtiraz edeceğin hiçbir yer yok. Anayasa Mahkemesi bile bakmıyor bu karara. Hatırlarsanız İstanbul seçimlerinde aynı zarfın içerisine 4 tane oy pusulası koyuyorsunuz. Efendim 3’ü doğru 1’i yanlış. Talimat geldi de onun için yaptılar. Dolayısıyla bizim Erdoğan’ın aday olup olmamasına kilitlenmek gibi bir düşüncemiz yok.”

 

Şaşıp kalıyorum!

Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Sinan Ateş’in katledilmesiyle “ateşli ülkücü” kesilen “adı lazım değil”in, “siyasetin zır cahili” olduğu kanısına varıyorum.

Tepkimi de, önceki gün (23 Ocak 2023 Pazartesi) BÖYLE “UÇUK” GEREKÇE Mİ OLUR?! AYIPTIR AYIP!. GEÇENDE ATTIĞI TİVİTLE SADAT’IN BANT REKLAMINI YAPTIĞI, YAPTIRDIĞI GİBİ ŞİMDİ DE AKP’NİN DEĞİRMENİNE SU TAŞIYOR!. https://twitter.com/BakiKarakol/status/1617454215357673472 tivitimle gösteriyorum.

 

“Adı lazım değil” aynı gün saat 21,41’de @kilicdarogluk hesabından “EYT’lileri oyalamayı bırak. Millet senin bu seçim oyunlarından bıktı. İnsanlarımızın haklarını seçimlere malzeme etmeye çalışma. Her şeyi berbat ettin, son dakika çabaların zaten fayda etmeyecek. EYT’yi Meclis’e getir hemen @RTErdogan https://twitter.com/kilicdarogluk/status/1617593489960890368 paylaşımında bulununca, ben de saat 22.22’de @BakiKarakol hesabımdan

HALK DA, SENİN SİYASET CAHİLLİĞİNDEN, AKP YE, AKP GENEL BAŞKANI CUMHURBAŞKANINA HİZMET ETMENDEN, ONLARIN DEĞİRMENLERİNE SU TAŞIMANDAN BIKTI.. https://twitter.com/BakiKarakol/status/1617603648044863504 diye yazdım.

 

Bir gün sonra, yani dün (24 Ocak 2023 Salı), CHP’min grup toplantısı vardı.

“Siyasi fır döndücüler” arasında yerini alan siyasetin zır cahili “adı lazım değil” kürsüye çıktı konuştu. https://chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-24-ocak-2023

Değindiği konulardan biri, Yüksek Seçim Kurumu (YSK) ve burayla ilgili sözleriydi; özetle:

“YSK’ya güvenmediğimi Mısır’daki sağır sultan duydu. YSK’nın hangi olaylarda nasıl karar vereceğini hepimiz biliyoruz. Sanki biz başvuracağız YSK gelecek hukuka uygun karar verecek. İradesini saraya ipotek eden adama hakim mi denir, hakim denmez. Hâlâ bunu öğrenemediniz mi, hâlâ bunu bilmiyor musunuz? İstanbul seçimlerini alalım…”

 

Ardından, “Benim bir özelliğim var: Şikayet etmem. Varsa bir sorun, onu çözerim” tümcesini etti

Ben de “BENİM BİR ÖZELLİĞİM VAR: ŞİKAYET ETMEM. VARSA BİR SORUN, ONU ÇÖZERİM.” MADEM BÖYLE BİR ÖZELLİĞİN VAR, YÜKSEK SEÇİM KURULU’NDAN NEDEN TIRSTIN, 3″ÜNCÜ KERE CUMHURBAŞKANI ADAYI OLAMAYACAK KONUSUNDA KORKTUN, “HAVLU ATTIN, TOPLUMSAL MUHALEFETİN GERİSİNDE MUHALEFET YAPIYORSUN?!. https://twitter.com/BakiKarakol/status/1617842232329113602 tivitini attım.

 

Konuşmasının bitimine doğru “Uyuşturucu oligarklarıyla, mafyalarla da mücadele edeceğiz. Onların da tehditleri geliyor. Tehdit etmezseniz namertsiniz. Bir milim geri adım atmayacağız. Yemin ettim, garibin gurebanın hakkını ve hukukunu sonuna kadar savunacağız. Çünkü biz bu devleti inşa eden Kuvâ-yi Milliye geleneğinden geliyoruz” diyen “adı lazım değil” hiç de “Kuvâ-ı Milliye geleneği”nden gelmeyen, YSK korkağı, elerkimizi (demokrasimizi) katleden, elerkimizin katili Menderes’ten “şehit” diye söz edince, hop oturup hop kalktım!

Türk elerkisini katleden, Türk elerkisinin katili Menderes’e “şehit” nasıl diyebilirdi?!

Savrulmanın, cahilliğin, inkarcılığın, ihanetin bu kadarına pes doğrusu pes!

Bir CHP’li olarak, partimin ne yazık ki başındaki “adı lazım değil”den bu sözcükleri duymak ağırıma gitti, bu sözcükleri duymaktan arlandım, utandım!

Türk elerkisi katili “şehit”se, kendisi de “gazi mi?!

Galiba, Atatürk Milliyetçiliği ile Alparslan Türkeş’in “gladyo” imzalı “milliyetçiliği”ni bilmediği gibi “şehit” sözcüğünün de anlamını bilmiyor!

 

İzninizle, yazımı…

“ŞEHİT MENDERES” Mİ?!. NE DİYOR BU SİYASET ZIR CAHİLİ?! AĞZINDAN ÇIKAN SÖZÜN AYIRTINDA (FARKINDA) MI BU CUMHURİYET TARİHİNDEN YOKSUN SİYASET ZIR CAHİLİ?!. MENDERES “ŞEHİT”SE, BU SİYASET ZIR CAHİLİ DE “GAZİ” OLMALI?!. DÜNYA LİDERİ KEMAL ATATÜRK’ÜM, SEN, BİZ CHP’LİLERİ BAĞIŞLA!.. https://twitter.com/BakiKarakol/status/1617844884425306112 ve bilge insan Emre Kongar’a @emrkongar hesabına saat 14.38’de attığım ÜSTADIM, PARTİM CHP’MİN NE YAZIK Kİ BAŞINDAKİ “ADI LAZIM DEĞİL”İN BUGÜNKÜ GRUP KONUŞMASINDA, ELERKİ (DEMOKRASİ) KATİLİ MENDERES’TEN “ŞEHİT” DİYE SÖZ ETMESİNE KAHROLDUM!. BU SİYASET ZIR CAHİLİ, MENDERES’E NEDEN “ŞEHİT” DEDİĞİNİ AÇIKLAMALAI.. LÜTFEN ÇAĞRI YAPAR MISINIZ?. tivitlerimi bilginize sunduktan sonra, toplumsal muhalefetin çok gerisinde kalan muhalefetin bir numarası “adı lazım değil”in dünkü grup konuşmasını noktaladığı tümceyle bitireyim:

“Yeter be yeter artık!”

TİVİTİYLE, PARAMİLİTER SADAT’IN, TAVAN YAPTIĞI/YAPTIRDIĞI REKLAMININ BELİNİ, GRUP KONUŞMASINDA KIRDI!..

150 150 bakikarakol

Cumartesi (14 Ocak 2023) gecesi; AKP’nin, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun üzerine neden bu kadar gittiğini -bilinenlerin dışında- değişik bir açıdan irdeleyecek, bu hafta yayınlamayı planlamayı düşündüğüm yazımın notları üzerindeki çalışmalarımı bitirdim, televizyonun karşısına geçtim, Halk TV’yi açtım.

Canlı yayında, Halk TV’nin yeni Genel Yayın Yönetmeni Bengü Şap Babaeker’in saat 22.00-01.00 arası yayınlanan “Nasıl Olacak?” programı vardı.

Babaeker “Bir reklama gidiyoruz, sonra devam edeceğiz” dedi, özetle ekledi:

“Ama biz yayındayken, editör arkadaşlarım, bizim grubumuza ilginç bir haber atmış. Bugün CHP Genel Başkanı, TV 100’de, Uğur Dündar’ın sorularını yanıtladı. Kılıçdaroğlu yayındayken, Sadat’ın reklamı verilmiş. (…) Bu çok tartışma yaratmış. Uğur bir açıklama yapmış.* (…) ‘Bir süredir kullanılıyor’  diyor Uğur Dündar. Ama ben hiç Sadar reklamı görmemiştim. Neyse bu konuyu da çok konuşacağız. Çünkü bu reklamın da ‘ilk kez olduğu’ bize gelmiş bilgiler var. Bunu da konuşacağız.”

Tam bu sırada, stüdyoda bulunun katılımcılardan Cumhuriyet Gazetesi’nin yazarlarından Miyase İlknur araya girdi “Daha önce olmuş olsaydı konuşulurdu” dedi. 

Reklama gidildi.

Programın ikinci bölümü, Babaeker’in “Uğur Dündar’ı yayına almak istedik biz, biraz önceki o SADAT reklamı için. Yakup’a söyledim ‘Uğur Dündar’ı arayalım, ona da soralım nasıl oldu bu olay’ diye. ‘Konuyu yayına vermeden beni aramadınız’ demiş ve konuşmadan kapatmış telefonu sözleriyle başladı.

Babaeker, Uğur Dündar’ın bir tiviti olduğunu belirtti, ardından okumaya başladı:  

“Yıllardır tek kuruş almadan çalıştığım ve başarısına katkıda bulunmak için çalıştığım haber kanallarının duruşumu ve çizgimi bilmelerine karşın, bilgim dışında alınan 8 saniye bir reklam nedeniyle beni ve programımı itibarsızlaştırmaya çalışmalarını esefle karşıladım.”

 

Ne yalan söyleyeyim, “Konuyu yayına vermeden beni aramadınız” demesinden, canlı yayına çıkmamasından ve izleyicileri bilgilendirmemesinden ötürü ben de Uğur Dündar’ı “esefle” karşıladım.

 

Adını ilk kez duyduğum Bengü Şap Babaeker’in, canlı yayında, paramiliter sadatın bant reklamını yayına vermesini, okumasını hiç ama hiç doğru bulmadım ve varlığı gibi reklamı da tartışılır olan paramiliter Sadat’ın kıytırık bant reklamının reklamını yapmasını anlamlandıramadım!

Babaeker Haberdi, haber değeri vardı” diyebilir; ama inandırıcı olamaz.

Babaeker’in bu yaptığı gazetecilik, televizyonculuk, habercilik değil, tamamen “meslek cahilliği!

 

Paramiliter sadatın“8 saniyelik bant reklamı”nı o gece başkaları da “haber” ve “haber verme” adına dakikalarca yaptı!

 

Yetmedi…

Ertesi gün (15 Ocak 2023 Pazar) saat 08.30’da, partim CHP’min ne yazık ki başındaki “adı lazım değil” @kilicdarogluk twitter hesabından “O az kalmış aklınızı alırım, paramiliter artıkları, siz kimi tehdit ediyorsunuz!” diye yazdı; banttan yayınlanan söyleşiden Uğur Dündar’la karşı karşıya oturduğu bir fotoğraf, onun da altında, paramiliter sadatın bant reklamını paylaştı!

 

Tivit tavan yaptı!

Dolayısıyla, paramiliter sadat’ın reklamı da!..

 

Tiviti kim kullanmaz ki!

Ülkenin 2’inci büyük siyasi partisinin Genel Başkanı yazmış, paylaşmıştı; haber değeri vardı, yüksekti!

 

Haber değeri vardı, yüksekti ama bir nokta, bir ayrıntı gözden, dikkatten kaçıyordu:

Palamiliter sadat’ın tartışmalı 8 saniyelik bant reklamının reklamı da yapılıyordu!

Böylece reklam, yazılı, sözlü, görsel basın ve internet basını aracılığıyla milyonlara ulaşılıyordu!

 

Paramiliter sadat, milyar dolarlar harcasaydı böylesi sonuç elde edemezdi!

 

Bir anda, basındaki herkes,“adı lazım değilin söz konusu tivitini haber değerinden ötürü kullanarak, paramiliter sadat’ın reklamını yaptı!

 

Bunun da sorumlusu “adı lazım değil”dir!

 

“Adı lazım değil” haklı olarak yerdiği, haklı olarak kapısına kadar gittiği paramiliter sadat’ın reklamına tivitinde yer vermeyecekti, reklamın üzerine kara bant çekmeliydi!

Düşünmedi, düşünemedi!

Düşünen biri de –belki üzerinin çizileceğinden çekindi, korktu– çıkmadı!

Ama…

Tavan yaptığı/yaptırdığı, paramiliter sadat’ın kıytırık reklamının belini, dünkü  (17 Ocak 2022 Salı) grup konuşmasında şu sözlerle kırdı:

“Değerli arkadaşlarım, bizleri televizyonları başında izleyen saygıdeğer yurttaşlarım; biliyorsunuz bir televizyon programına katıldım. Sayın Uğur Dündar davet etti, kendisi saygıdeğer, duayen bir gazetecidir ve onun programına katıldım. Sonra olanlar hepimizin malumu. Silahlı insanların olduğu reklamla güya beni tehdit ediyorlar. O resimdeki mesaj net, “sizin için geleceğiz” diyorlar. Benim için beyefendiler geleceklermiş…

Şimdi halkım beni iyi dinlesin, tane tane anlatacağım, vatandaşımızın ne olup bittiğini anlamasını istiyorum. Bu paramiliter artıklar, daha büyük bir resmin sadece bir parçası. Her şeyin temelinde aslında tek bir şey var; o da para, çok para, doymayacakları kadar para. Halkımızdan çalınan bu para, doymadıkları, elde ettikleri para, halkımızdan çaldıkları para ve bu parayı çalan beşli çeteler var. Bu arada beşli çete dediğime bakmayın siz, bunların kod ismi beşli. Aslında bunların sayısı binlerce; biz bunun da farkındayız ve bunu da biliyoruz.

Kuruşu kuruşuna uzman arkadaşlarıma hesaplattım, bu saray iktidarı sırasında devlet hazinesinden bunlar ne kadar para çaldılar? Hesapladık, 418 milyar dolar… Bu iktidar döneminde çalınan, bu çetelerin çaldığı, mafya artıklarını çaldığı, uyuşturucu baronlarının çaldığı 418 milyar dolar… Sonra çıktım, çok açık ve net bir şekilde söyledim: Tahsil edeceğim rakam budur ve defterinize yazın, sizden 418 milyar doları iktidarımızda tahsil edeceğiz ve alacağız.

Önce benimle konuşmak istediler, anlaşmak istediler, kapıyı yüzlerine kapattım. Bir sonraki aşamaya geçtiler, bu işin içine bazı medya organlarını da soktular. Bunların hapislerden çıkan mafyaları var, mafya artıkları var, satın alınan araştırmacıları var, medya ünlüleri var, satın alınan gazetecileri var; tüm bunları yöneten merkezleri var. Sureti muhalefetten görünüp bir sürü insan da var bunların değirmenine su taşıyan. Yani işin özeti, var oğlu var. Her türlü operasyona başvurdular ama bilmedikleri, anlamadıkları bir şey var: Bay Kemal asla ve asla yolundan dönmez! Bir daha ifade edeyim: Bay Kemal asla ve asla yolundan dönmez!

Sonunda kararımdan dönmedim ve artık son aşamaya geldik: Silah ve suikast tehditleri… Son uyarılarını yapıyorlar akıllarınca. Yeni bir şey değil, uzun zamandır bu tehditler var.

Şimdi bu kürsüden, bu çetelere, bu mafyaya, bu paramiliter yapılara seslenmek istiyorum: Be gafiller, be şerefsizler, be akılsızlar, be müptezeller, be çakallar siz mi beni korkutacaksınız? Sizin önünüzde diz çöküp yaşamaktansa, ayakta ölmeyi tercih ederim. Hodri meydan! Hodri meydan, gelin görüşelim, gelin bakalım!

Açıkça söyleyeyim; Allah nasip eder de yaşarsak, hayatınız boyunca görüp göreceğiniz en büyük kabus olmaya devam edeceğim. Trolleriniz beni yolumdan çeviremez ve durduramazsınız. Ha şunu da söyleyeyim: Eğer bana bir şey olursa, halkıma emanetimdir, o 418 milyar doları siz tahsil edeceksiniz. Gençlerimizin geleceğidir bu para, bu ülkenin doğmamış bebeklerinin parasıdır o para, bu ülkenin parasıdır o para! Alacaksınız o parayı, her kuruşunu tahsil edeceksiniz, 85 milyona tahsis edeceksiniz o parayı. Benim size vasiyetimdir bu, 418 milyar doları bunlardan alacaksınız!”

https://chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-17-ocak-2023

 

Umarım ve dilerim, bu sözlerini haberleştirecek internet basını, gazeteler, radyo ve televizyonlar, paramiliter sadat’ın bant reklamını da vermezler, vermemeye özen gösterirler.

 

Bitirirken, belirtmeliyim ki:

Dünyanın her yerinde, her yönetimde siyasilerin, siyasi parti Genel Başkanlarının, liderlerin, Bakan, Başbakan ve Cumhurbaşkanlarının / Devlet Başkanlarının yaşamsal riskleri vardır!..

 

* “Paramiliter artığı Sadat kim, hayatını demokrasiye, özgürlüklere ve hukukun üstünlüğüne adamış CHP Lideri Sn. Kemal Kılıçdaroğlu’nu tehdite yeltenmek, provokasyon yapmak kim? Haddinizi bilin, kendinize gelin, Kılıçdaroğlu’nun ardında milyonlar olduğunu iyi belleyin, tahrik etmeyin!”

“ADI LAZIM DEĞİL”İN, ŞENTOP’UN VE SİYASİ PARTİLERİN, “BANKAMATİK MİLLETVEKİLİ” DENİZ BAYKAL AYIBI!..

150 150 bakikarakol

Partim CHP’min ne yazık ki başındaki “adı lazım değil” 30 Aralık 2022 Cuma akşamı, Ankara CHP Milletvekili Levent Gök’le, “Milletvekili Yemini”ni hastalığından ötürü, Milletvekili seçildikten aylar sonra Kamutay’a (TBMM’ye) teklerlekli sandalyeyle getirilerek “Genel Kurul”da “Milletvekili Yemini”ni eden ve birikmiş “Milletvekili maaşı çeki”ni alıp giden, bir daha da Kamutay’a uğramayan, “Milletvekili görevi”ni yapmayan, ama “Milletvekili maaşı”nı her ay düzenli alan, bu nedenle adını “Bankamatik Milletvekil” sözcükleriyle andığım, CHP’min istifa etmiş bir önceki Genel Başkanı, Antalya CHP Milletvekili Deniz Baykal’ı ziyaret etti.

 

ANKA Haber Ajansı kaynaklı haberi, internet gazetelerinden www.gercekgundem.com , “Kılıçdaroğlu’ndan, Deniz Baykal’a ziyaret” başlığıyla aynı gün saat 23.04’te yayınladı.

Başka internet gazeteleri de değişik başlıklarla aynı saatlerde yayınladılar.

Kimi biraz kısa, kimi biraz uzun…

Tümünde görülen tek ortak yan, bir fotoğraf ve o fotoğrafın aynı olmasıydı.

Fotoğrafta, “Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal, asık suratla önündeki kurabiyelerden yerken, karşısında sağlı, sollu oturan, “pek hoşnut konuklar”ının yüzüne bakmıyordu.

 

“Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal’ın, CHP Genel Başkanı olduğu yıllarda, “A Takımı”nda yer alanlardan Ankara CHP eski Milletvekili Yılmaz Ateş (şimdi CHP’li değil) CNNTürk TV’de, fotoğraftan yola çıkarak, ahkam kesmiş.

Yandaş Yeni Şafak Gazetesi de bir gün sonra (31 Aralık 2022 Cumartesi) “Kılıçdaroğlu’nun Deniz Baykal’ı ziyaretini CHP’li Ateş değerlendirdi: Acı ve ızdırap duyuyor” başlığıyla haber yatı, yayınladı.

Haberin linkini vermekle yetineceğim: https://www.yenisafak.com/gundem/kilicdaroglunun-deniz-baykali-ziyaretini-chpli-ates-degerlendirdi-aci-ve-izdirap-duyuyor-3898869

 

Ziyarette, tek kare fotoğrafta görünmeseler de, “Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal’ın eşi Olcay Baykal, oğlu Prof. Dr. Ataç Baykal vardı ama kısa bir süre önce CHP’den istifa eden, AKP’ye göz kırpan kızı Prof. Dr. Aslı Baykal yoktu.

O Aslı Baykal ki, 2018 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimleri’nde, hastalığından ötürü yurt içinde ve yurt dışında hastanelerde tedaviler gören, hastane odalarında sırt üstü yatan, ayağa kalkamayan, adım atamayan, buna karşın Antalya 1’inci sıra Milletvekili adayı olan veya gösterilen babası “Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal adına/yerine seçim çalışmaları yaptı.

 

ANKA imzalı haberde, “Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal’ın “İktidarın, halkın sırtına yıktığı borcu bir kaynak olarak sunduğu ve geleceğe önemli bir borç mirası bıraktığı” tümcesiyle “Seçim kampanyasında ben de görev almak istiyorum” tümceleri dikkatimi çekti.

 

İlk tümceye aynen katılıyorum; çünkü ilk tümce -acı ama- çok doğru, çok gerçekçi bir saptama, söylem içeriyor.

İkinci tümce ise bana, “Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal’ın, yeniden “Milletvekili adayı” olmak/gösterilmek istediği izlenimini verdi.

 

“Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal, şimdiki haliyle, seçim kampanyası çalışmalarına katılacak durumda değil; böyle bir şeye girişirse, girişmesine izin verilirse, yararı değil, zararı olur.

 

Dünkü (10 Ocak 2023 Salı) dünkü grup konuşmasının https://www.youtube.com/watch?v=hdmiuuJVLzQ içeriğinde, “Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal’ın düşüncesinin, etkinliğinin izlerini sezinlediğim ve konuşmasında “Hiç kimse endişe etmesin. Bay Kemal varsa, adalet vardır; Bay Kemal varsa, demokrasi vardır; Bay Kemal varsa, insan hakları vardır; Bay Kemal varsa, alın terine değer vardır” diyen “adı lazım değil”e, gruptaki “Açık ve net söylüyorum: Bizim, Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekillerinin, ben dahil, dokunulmazlıklarını kaldırmazsanız, namertsiniz” sözünü anımsatmak ve “Cumhur İttifakı partileri AKP’den, MHP’den, BBP’den, dokunulmazlığınızın kaldırılmasını isteyeceğine, bunu kendiniz yapın, halka/millete dönün” demek, ardından şu sorularımı sormak istiyorum:

30 Aralık 2022 Cuma günü, “Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal’ı ziyarete neden gittin?

Neden gittiğini, gitme nedenlerini, gereksinimini, bugüne kadar neden açıklamadın, gizli tutuyorsun?

Ziyareti, hani usu (aklı) evvel, us etti?

2018 Milletvekili Seçimleri’ndeki gibi bir durumla mı karşı karşıya kaldın?

Yani “Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal’ı, önümüzdeki seçimde gene Antalya’dan veya Ankara’dan 1’inci sıra Milletvekili adayı mı yapacaksın?

Yapacaksan, neden yapacaksın?

2018’de neden yaptın?

Bir yatalağa, bir konuşamayana, hazırladığın “Milletvekili aday listesi”nde neden yer verdin, yer vermek zorunda kaldın?

Bir dayatmayla, bir baskıyla mı karşılaştın?

Neden karşı koymadın, direnmedin?

Bu “Milletvekili”nin bunca ay, bunca yıl, “Milletvekili yemini”nden sonra Kamutay’a adım atmamasına, Kamutay Genel Kurulu’na gelmeyerek, Milletvekili çalışmalarına katılmamasına, Milletvekili görevini yapmamasına, buna karşın her ay düzenli “Milletveki maaşı”nı almasına neden sessiz kaldın?

Adının önüne “Bankamatik Milletvekili” sözcüklerini koydum, defalarca yazdım, neden sessiz, duyarsız kaldın, gereğini neden yapmadın?

Senin “Hak, hukuk, adalet” anlayışın bu mu?

 

Biliyor musun, “Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal, senin, Kamutay Başkanı AKP Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un ve siyasi partilerin büyük, çok ağır ayıbıdır!

 

“Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal’a bu koruma zırhının sırrı ne?

Bir başkası ya da başkaları olsaydı, “devamsızlık”tan, üç gün içinde Milletvekillikleri düşürülürdü!

 

Gelelim…

“Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal’ın oğlu Prof. Dr. Ataç Baykal’a.

 

Aytaç Baykal, yandaş Hürriyet Gazetesi’nin yandaş Genel Yayın Yönetmeni ve yazarı Ahmet Hakan’a bir mektup göndermiş.

Hakan, mektubu dün “Baykal’ın oğlu Ataç Baykal: O fotoğrafı ben çektim” https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ahmet-hakan/baykalin-oglu-atac-baykal-o-fotografi-ben-cektim-42201445 başlığıyla köşesinde yayınladı.

Lütfen, önce verdiğim linki tıklayın, mektubu okuyun.

 

Oğul Ataç Baykal’a, babası “Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal’ın çok ciddi hasta olduğu 2018 seçimleri öncesi “Milletvekili adayı” olmasına veya gösterilmesine ve de “Milletvekili seçilmesi”ne neden karşı çıkmadığını sormak, peşine şu sorularımı sıralamak isterim:  

Babanız, “Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal, Milletvekili seçildikten aylar sonra “Milletvekili yemini”nin ardından, Kamutay Başkanlığı’ndan aldığı birikmiş “Milletvekili maaşı çeki”ni Çağdaş Eğitim Vakfı’na bağışladığı doğru mu?

Doğru değilse, Antalya’dan emlakçı hemşeriniz facebook sayfasından, İzmir’de bir yerel gazete de –İzmir CHP eski bir il Başkanı’nın devreye sokulmasıyla- “… bağışladı” diye niye yazdı?

Ve anımsarsanız, iki, üç yıl önce asistanınıza ulaşmış, konuyla ilgili bilgiler aktarmıştım.

Gün içinde size iletilmişti.

Yanıtınız –gene asistanınız aracılığıyla- “Gerek gördüğümde dönerim” olmuştu.

Gerek görmediniz ki, dönmediniz.

Neden gerek görmediniz?

Bir “Prof. Dr.” Bilim insanı olarak, Milletvekili babanızın, Milletvekili görevini hastalığından ötürü yapamamasına karşın “Milletvekili maaşı” almasını etik buluyor musunuz ve içinize sindirebiliyor musunuz?!.

İBB’YE ÇÖKECEKLER AMA İLK SEÇİMDE YENİLECEKLER VE SİYASİ TARİH, BUNLAR İÇİN “SİYASİ YASAK, SİYASİ BİTİŞLERİ OLDU” YAZACAK!..

150 150 bakikarakol

Ağır girip geçirdiğim için iki hafta yazamadım; şimdi iyiyim.

Rahatsızlığımdan ötürü “Geçmiş olsun” dileğinde bulunan siz okurlarıma, düşündaşlarıma içten teşekkür ediyorum.

Ülkemizde ve dünya ülkelerinde, “düşünme”nin başlangıç yılı olması özlemi, dileğiyle yeni yılınızı (2023’ü) kutluyorum…

 

*    

 

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na, “ahmak” sözcüğüyle de anılan “dava”nın 14 Aralık 2022 Çarşamba günkü duruşmasında “2 yıl 7 ay 15 gün hapis” ve “siyaset yasağı” cezası verildi.

HALKIMIN İRADESİ, ÜLKEMİN YARGISI ADINA… UTANDIM, ÜZÜLDÜM, KAHROLDUM!.. AĞLIYORUM!.. https://twitter.com/BakiKarakol/status/1603045094558519299 paylaşımında bulundum.

 

Gerçekten canım çok fena yandı!

Gerçekten çok utandım, kahroldum, hüngür hüngür ağladım!

 

Parti CHP’min İBB adayı Ekrem İmamoğlu’na, bir değil, iki kere oy vermiş, İmamoğlu’nu İBB Başkanı seçmiş –içinde yer aldığım- İstanbul halkının iradesine, Türkiye’mizin yargısına -ne acıdır ki- darbe vurulmuştu!

 

O akşam, İmamoğlu, İstanbulluları, İBB binasının bulunduğu Saraçhane’ye çağırdı.

 

Birkaç saat içinde on binler Saraçhane’ye akın etti.

 

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener de, Ankara’dan geldi.

 

Partim CHP’min ne yazık ki başındaki “adı lazım değil” Almanya’daydı; Almanya programını iptal etti, yurda döndü.

 

Saraçhane inim inim inliyordu!

İmamoğlu’nun yapacağı konuşma merak ediliyordu.

 

İmamoğlu, otobüsün üstüne çıktı, açış konuşmasını yaptı; Akşener’i davet etti; konuşmasının bitiminde mikrofonu Akşener’e verdi. https://www.gercekgundem.com/siyaset/akpnin-intikam-davasinda-karar-mahkemeden-imamogluna-2-yil-7-ay-15-gun-hapis-ve-siyasi-yasak-karari-403937 

 

İstanbul ayağa kalkmıştı!

 

İstanbul dışındaki illerde yaşayan vatandaşlar, Halk, Tele 1, KRT televizyonlarının saat 13.00’dan itibaren yaptıkları canlı yayınlarına kilitlenmişti!

7’den 70’e yaşlısı genci, kadını erkeği “karar”ı yanlış ve yanlı buluyor, oy vermenin anlamsızlaştırılmasına öfkeleniyordu, “Nasıl böyle bir şey yapılabilirdi?!” diye soruyordu!

 

İktidardakiler, iktidar Milletvekilleri, iktidar partilerin yöneticileri ve seçmenleri, tepkinin yoğunluğu karşısında susmayı, “Yerel mahkeme ceza vermiş ama kesinleşmiş bir şey yok; bunun Bölge Mahkemesi var, Yargıtay’ı var” demeye, bu içerikte yazılar yazmaya, konuşmalar yapmaya başlamışlardı!

 

Tepki, içte olduğu kadar, dışta da yoğundu!

 

Ekrem İmamoğlu, Saraçhane’deki ilk akşamki konuşmasında, yarın -15 Aralık 2022 Perşembe- saat 16.00’da 6’li Masa’daki siyasi parti Genel Başkanlarının Saraçhane’de olacaklarını, İstanbullularla buluşacaklarını duyurdu, ikinci kere herkesi Şaraçhane’ye çağırdı.

 

O akşam saat 22.10’daki paylaşımımda ÖNGÖRÜM: EKREM İMAMOĞLU, PARTİM CHP’MİN, NE YAZIK ŞİMDİKİ GENEL BAŞKANI “ADI LAZIM DEĞİL”DEN SONRAKİ GENEL BAŞKANI…

https://twitter.com/BakiKarakol/status/1603106340800532487 diye yazdım.

Bunun ayrıntısına girmeyeceğim.

Ancak…

Şu gerçeği belirtmeliyim:

Ekrem İmamoğlu, partim CHP’me Genel Başkan olabilecek donanımda biri değil!

CHP’li hiç değil!

 

Yarın (15 Aralık 2022 Perşembe) oldu.

Hava kapalı, yağmurlu, soğuk olmasına karşın Saraçhane doldu taştı.

Millet İttifakı’ndaki 6 siyasi partiden 5’inin Genel Başkanı, birinin Genel Başkan Vekili -Genel Başkan sağlık nedeniyle katılamayınca, yerine temsilen- geldi.

 

İlk konuşmayı, Genel Başkanların ve Genel Başkan Vekilinin konuşma sıralarına göre anonslarını da yapan Ekrem İmamoğlu gerçekleştirdi.

 

İmamoğlu konuşmasına “Saygıdeğer Genel Başkanlarımız; çok değerli, demokrasimize inanan hemşerilerim; hanımefendiler, beyefendiler, gençler, çocuklar; demokrasiye inanan yüce Türk Milleti evinize hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Burası Saraçhane. Burası sizin eviniz. Burası Milletin evi. Burada siz ne derseniz o olur, siz ne derseniz o olur” https://www.youtube.com/watch?v=K_P-BWNrjzU tümceleriyle başladı, özetle şöyle sürdürdü:

“Ama önce sizlere bir soru sormak istiyorum. Bana bu sorunun cevabını vermenizi istiyorum: Bu ülkeyi yönetenlerin, milletimizle, sizinle ne alıp veremediği var? Sizden ne istiyorlar? Yav, sizinle alıp veremedikleri ne var bunların? Milletimizle, 16 milyon insanımızdan ne istiyor bu insanlar?”

 

Güzel sorulardı.

Ama…

İsterdim ki, “İnsan, insanlık ve emek düşmanı, tek dişi kalmış ilkel, zorba emperyalistlerin, dünya lideri Kemal Atatürk’ümüzle, O’nun Türkiye’siyle, O’nun halkıyla, O’nun devrim ve ilkeleriyle ne işleri, ne alıp veremedikleri var?!” sorusunu sorsaydı!

İsterdim ki, dikkatleri emperyalistlere, onların yerel işbirlikçilerine çekseydi!

İsterdim ki, halkı duyarlı olmaya, örgütlenmeye, ortak düşünüp ortak hareket etmeye çağırsaydı!

Yapmadı!

Yapamazdı!

Çünkü…

O siyasi donanımı yok!

 

Bu arada…

“Adı lazım değil” dünkü (3 Ocak 2023 Salı) grup konuşmasında, varsın “… Muhalefetin kazandığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni yaptıkları kumpaslarla ele geçirmek istiyorlar. Yeni bir saray oyunuyla karşı karşıyayız. Yargıyı sopa olarak kullanarak, milli iradeye darbe vurarak, bir şekliyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne çökmek istiyorlar. Amaçları, seçime, İstanbul’un kaynaklarını kullanarak girmek, rantı kullanarak girmek. Ekrem İmamoğlu’na kurulan komplonun tek sebebi budur. Şimdi görüyoruz ki, işi kayyuma kadar götürme hevesindeler.

Bu konuyu daha uzatmadan, kısa ve net uyarılarda bulunacağım:  Ekrem Başkanımıza bu komployu devam ettirirse, Allah korusun kayyum atama aptallığına girişirlerse, bunu bir diktatörün halkına uyguladığı terörizm olarak kabul edeceğiz ve öyle göreceğiz ve bu terörizme karşı olabilecek her türlü mücadeleyi vereceğiz. Bunu yapmaya kalkarlarsa, kimse daha fazla Bay Kemal’den sabır beklemesin. Açık ve net söylüyorum. Sakın bu hataya düşmesinler. Vallahi de billahi de cehennemin kapılarını açarlar, hiç kimse için iyi olmaz. Bu kadar derdimiz var. Ya siz ne istiyorsunuz ya? Milletin iradesinden ne istiyorsunuz? Demokrasiye kastediyorsunuz, milletin iradesine kastediyorsunuz. Atamayla gelen hakimlerinize mi güveniyorsunuz? O hakimlerin hangi kantarda tartılacağına karar vereceğiz, göreceksiniz!” https://chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-3-ocak-2023 desin; benim de öngörüm Her dümeni çevirecekler, İBB’ye çökecekler!” içeriğinde.

Bütün dileğim yanılırım, böyle bir şey gerçekleşmez!

Ama…

AKP’nin başı çektiği “Cumhur İttifakı” ilk seçimde, yalnız İstanbul’da değil tüm yurtta yenilecek!

Hem de, çok ağır ve açık arayla!..

“Toplumsal muhalefet” bunu gerçekleştirecek!

Ve…

Siyasi tarih, bunlar için “Kendi ürünleri ‘Siyasi Yasak Cezası’, siyasi bitişleri oldu!” yazacak!..

BU HAFTA DA YAZAMIYORUM…

150 150 bakikarakol

Geçirdiğim ağır gribi atlattım ama halsizlik bıraktı.

Kendimi yazı yazamayacak durumda hissediyorum.

Doktorum da, yazmamamdan yana.

Hoşgörünüze sığınarak, bu hafta da yazamıyorum.

Bu kadarlığı dahi güçlükle yazabildim.

Bilginize

RAHATSIZIM, BU HAFTA YAZAMIYORUM…

150 150 bakikarakol

Rahatsızım.

Birkaç günden beri ağır grip geçiriyorum.

Bu haftaki yazımı yazamıyorum.

Bilginize…

KÜÇÜK KIZ ÇOCUĞUNU DİRİ DİRİ TOPRAĞA GÖMEN “ZİHNİYET”LE 6 YAŞINDAKİ KIZ ÇOCUĞUNU KOCAYA VEREN “ZİHNİYET” AYNI!..

150 150 bakikarakol

Tanrı aşkına!..

En az 1450 yıl önce (İslamiyet öncesi “Cahiliye Devri”nde) küçük kız çocuklarını diri diri toprağa gömen/gömdüren “zihniyet”ten, yaklaşık 1450 yıl sonra 6 yaşındaki kız çocuğunu, 23 yaş büyük erkekle evlendiren “zihniyet” arasında ne ayırt (fark) var?!

Bence hiçbir ayırt yok!

6 yaşındaki kız çocuğunun, “dinci” öz babası, öz annesi tarafından, “dinci” bir “yobaz mürid”e, “dini nikah” kıyılarak evlendirilmesi olayının, Afganistan’dan* sonra “Atatürk Türkiyesi”nde yaşanması; çirkin, bir büyük ayıp olduğu kadar, Çanakkale ve Anadolu savaşlarında yenilgiye uğrayan “düşman emperyalist devletler”in kinini, intikam isteriğini ve yakın gelecekte olacakların iletilerini de (mesajlarını da) içeriyor!

Uzatmıyor, bu kadarla yetiniyorum.

 

6 yaşındaki kız çocuğunun evlendirilmesiyle ilgili haberi duyduğumda, okuduğumda midem bulandı!

Hala mide sancıları çekiyorum!

Psikolojim altüst!

Sakinleştirici haplarla sakinleşmeye çalışıyorum!

 

Yalnız ben mi?!

Milyonlarca insan aynı durumda!

Toplum olarak adeta “öfke” kusuyoruz!

 

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na “Bakan” sıfatıyla atanan “Derya Yanık” adlı “bürokrat” çıkıp “davaya müdahil oldukları”nı söyledikten sonra “Kadına şiddet, çocuk istismarı siyasetin konusu değildir. Siyaset üretilecek konular değildir. İnsani ve maalesef her zeminde karşılaşılabilecek meseleler” 

https://www.gercekgundem.com/guncel/6-yasindaki-cocuga-cemaat-istismari-bakan-yaniktan-siyasetin-konusu-degil-savunmasi-403418?sayfa=3 demez mi?!

 

Usumu (aklımı) yitireceğim!

 

Tanrım sen usuma sahip çık!

Bu sözleri eden “Bürokrat Bakan”ın “zihniyet”i ile 1450 yıl önceki ve günümüzdeki “zihniyet” aynı!

Sizce de aynı değil mi?!

 

Anımsayacaksınız:

Aynı Bakanlığın başında bir zamanlar “Sema Ramazanoğlu” adlı “kadın, bürokrat, Bakan” vardı.

O da…

Karaman’daki “dinci Ensar Vakfı”nda “45 öğrenciye tecavüz” olayı üzerine “Karaman’da olan konuyla ilgili olarak ilk vaka ortaya çıkar çıkmaz hemen hukuki açıdan Bakanlığımız müdahil oldu. Bu, bir kere rastlanmış olması, hizmetleriyle ön plana çıkmış bir kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz” https://www.istanbulgercegi.com/aile-bakani-bir-kereden-bir-sey-olmaz-dedi_98304.html dememiş miydi?!

 

Söyleme dikkat ettiniz mi?!

Yanık’ın aynısı!

Dahası…

“Zihniyetler”e bakar mısınız?!

Bire bir aynısı!

Ç ü n k ü ü ü . . .

Bunların ipi birilerinin elinde!

O birileri, dünün Kiliseleri, derebeyleri, feodalleri, kralları idi; bugünün ise burjuvazileri, emperyalistleri!

 

Martin Luther’in 31 Ekim 1517’de batıda başlattığı “Dinde Reform Hareketi” ile ülke yönetiminde, “Sanayi Devri” ile “Kilise baskısı”ndan sıyrılan burjuvazi, “Kilise zihniyeti”ni olduğu gibi, sömürgeleri altındaki –özellikle İslam coğrafyasında ve Müslüman– ülkelerde uyguladılar!

 

Günümüzdeki “tarikat” ve “cemaat”ler, sömürgeci ülkelerin burjuvalarının, yerel ve bölgesel çıkarları, çıkarlarının geleceği için oluşturduğu, palazlandırdığı, bakıp beslediği, “dinci” yapılardır!

Ana karargahları, emperyalist İngiltere’dir!

Emperyalist İngilteren’in paydaşı başta emperyalistlerde de vardır!

 

“Dini çarpıtan” bu “dinci tarikat ve cemmatler”in görevleri:

Yerel ve bölgesel işbirlikçiler olarak, “sahipleri”ne yani patronları emperyalistlere hizmet etmek, onların emirlerini ve yazdıkları senaryoları itirazsız, harfiyen ve zamanında, yaşamları pahasına eksiksiz yerine getirmektir!

Görev yerleri içindeki toplumları, özünden çarpıtılmış din ve din kurallarıyla köreltmek, karanlığa götürmek, mallaştırmak/koyunlaştırmak, düşünen insan olmaktan çıkarmak!

Çünkü…

Böylesi toplumları; emek sömürücüsü, insan ve insanlık düşmanı burjuvaziler, onların ağababaları emperyalistler pek severler!

Çünkü…

Yönetmek de, sömürmek de çok kolay!

 

Düşünmekten yoksun bırakılan, mallaştırılan/koyunlaştırılan toplumlarda “bütün değerler” çürür!

Ortaya…

Böylesi “zihniyet” ve o “zihniyet”in sonuçları çıkar!

 

Çare/çözüm yok değil, var.

Şu:

İlkel Kilise Anlayışı sığınıcıları, insan, insanlık ve emek düşmanı burjuvacılarla emperyalistlerin önünü kesmek, onları silip süpürmek, yok etmektir!

Bu da, ancak ve ancak, dünya halklarının, ortak hareket etmesiyle olur!

 

Dünya halklarının ortak eylem birliği içinde olmasının, olabilmesinin yolu, “ortak eğitim, ortak düşünme, ortak hareket, ortak eyle”dir!

 

Burjuvazinin ve emperyalistlerin panzehiri “Sınıfsız Toplum”dur!

 

İki binli yılların başlarında “hayal” olsa da, “Beş binli, sekiz binli, on binli yıllarda hayal olmaktan çıkacak” diye düşünüyorum.

Alt yapısının da “Demokratik, Laik Parlamenter Sistem” olduğuna, olacağına inanıyorum.

 

Onun için…

Uyduruk, içi boş “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” yerine, “Demokratik, Laik Parlamenter Sistem” diyorum, denilmesinden yanayım ve denilmesini öneriyorum.

 

Ha…

Siyasi vitrindekilerin diyeceklerini olası görmüyorum!

Şundan:

Haklıca yerdiğim, herkesin de yermesi gereken “Kilise yönetimi zihniyeti”nden mayalanmışlar, oradan geliyorlar!

N o k t a ! . .

* Yılmaz Özdil’in, 13 Aralık 2022 Salı günlü “Garibgül” başlıklı yazısı https://www.sozcu.com.tr/2022/yazarlar/yilmaz-ozdil/garibgul-7524728/