ACI AMA GERÇEK, DEPREMLERDEN YANA CANIMIZ DAHA ÇOK YANACAK!..

  • 0
150 150 bakikarakol

Ülkelerin sayısız gerçeklerinin başlarında “doğa gerçekleri” gelir.

“Deprem” bunlardan biri.

 

Türkiye’mizin, asla yadsınmayacak, göz ardı edilmeyecek, önlemlerin sürekli güncellenerek alınacak, bilinçlice hazır ve hazırlıklı olunacak, her alanda gelişme ve kalkınma kadar yatırımlar yapacak vb şaşmaz gerçeklerinin ilk sıralarında “deprem gerçeği” gelir.

 

Tarihimizde, yurdumuzun hemen her yerinde sıklıkla irili, ufaklı sayısız depremler olmuştur; unutulmazlardan, Erzincan, Varto, Gediz, Erzurum, Bingöl, Gölcük, Kaynarca 6 Şubat depremleri yer alır ve onları sayabiliriz.

 

Hepsinde de yıkıldık, canlar verdik!

 

Hepsinde de iktidardakiler, muhalefettekiler “cek”, “cak” sözler ettiler, umutlandık!

 

Yanıldığımızı, yanıltıldığımızı, bir yeni depremde anladık!

 

Anladık da…

Sanki “aldatılma”ya alışmıştık!

Dahası…

Sanki “aldatılma”yı sevmiştik!

Her konuşanların “cek”, “çek”lerinin yalan olduğunu biliyorduk ama gene de kanıyorduk!

 

Kendimizi kandıra kandıra, 6 Şubat 2023 sabahı ve öğleden sonra 11 ilimizi, 13-14  milyon insanımızı derinden etkiyecek 7,8 ve 7,5 büyüklüğümdeki Kahramanmaraş Pazarcık, Elbistan merkezli depremlere geldik!

 

Gördüğüm manzara, “Bu bir ‘deprem’ olamaz! Bu, ‘deprem’ adı altında düşman saldırısıdır! Düşman sanki yeraltından saldırmıştı! Düşman sanki topu, tüfeği, tankı, uçağı, askeriyle vurmuştu!” biçiminde düşünmeme neden oldu.

 

Ya depremler sonrası?!

 

Hava koşulları gerekçe gösterilerek, 2 gün, 3 gün, bir hafta sonra gidilebildi!

 

Yetmemişçesine, “kurtarma”da deneyimli, bilgili insanların gelmelerine, kurtarma çalışmalarına başlamalarına engel olundu!

 

Çadırlar satıldı!

Yiyecek, giyecekler hem çalındı, hem satıldı!

 

Dakikalar ilerledi, saatler ilerledi, günler geçti!

Binlerce sağ kurtarılacak canlarımız yaşamlarını yitirdi!

 

Kurulabilenler, kurulabildiklerine sevinemediler, perişan oldular!

Canlarından canlar artık yoktu!

Kimi toprağa verilmişti, kimi hala enkaz altındaydı, kimi yitikti!

 

Kurtulabilenler, canlarının acısını yaşarken, öte yandan da beslenme, barınma vb sorunuyla uğraştılar!

Tuvalet sorunu bile sorunlar arasında yer aldı!

 

Sorumluların beceriksizliklerini, duyarlı vatandaşların koşturmaları, yardım etmeleri kapatsa da, gene eksikler çoktu, saymakla bitmiyordu!

 

Ülkenin “deprem gerçeği”nde bir arpa boyu yol alamayan anlayışın “elamanları” bol bol söylem attılar!

 

Ve…

Dün 5 Şubat 2024 Salı günüydü.

Yani…

“6 Şubat depremleri”nin birinci yıldönümüydü!

 

Değişen bir şey yoktu!

Tablo aynıydı!

Hala sorunlar vardı!

Hala insanlar perişandı!

Hala enkazlar kaldırılmamıştı!

Hala enkazlarda “insan bedenleri” vardı!

 

Ayırında (farkında) değiller ama ben söyleyeyim:

O enkazların arasından/altından, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”, “Heey sahiplerim, buradayım” diye bağırıyor!

Duyanı yok!

Baş sahip, Yılmaz Erdoğan’ın dizisi “İnci Taneleri”ndeki Dilber’in dansı ile “meşgul”!  https://www.gercekgundem.com/siyaset/inci-tanlerinin-dilberi-devlet-bahcelinin-de-diline-dustu-alper-gezeravcinin-uzaya-gittigi-su-donemde-dilber-karakterinin-servis-edilmesi-bir-komplo-449982

 

Bir yıl sonraki manzara karşısında kendi kendime sormadan edemiyorum:

“Tanrı korusun, bir düşman saldırısı olursa, ne olur Türkiye’min, halkımın, ülkemde yaşayan yabancıların hali?!”

Korktuğumu, ürperdiğimi, dehşete düştüğümü gizlememeliyim!   

 

Önlemler alınmadığında, büyük depremlerin öncesi, oluş sırası ve sonrası acılarla doludur!

 

Acılarla doludur ama…

3 Şubat 2024 Cumartesi günü, partisi AKP’nin Hatay ilçe belediye başkan adaylarının tanıtım toplantısında konuşan AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Bir gerçeği şu anda söylüyorum, merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi? Şu anda Hatay garip kaldı, Hatay mahzun kaldı ve şu anda Hatay’daki mevcut yerel yönetim maalesef şu deprem olayından sonra ‘Ba’de harab’ül Basra’ oldu.” https://www.akparti.org.tr/gundem-haberleri/cumhurbaskanimiz-erdogan-hatay-da-partimiz-aday-tanitim-toplantisi-nda-konustu-03-02-2024-21-11-34/ sözleri bir ilk, diğer yandan da yeni bir başka acı!

Öyle ki…

“Acıların acısı”!

Hiç unutulmayacak, hep konuşulacak, tartışılacak!

 

Ülkenin Cumhurbaşkanı, bu sözleri, yaralı Hatay’da, yaralı Hatay halkının gözlerinin içine baka baka nasıl söyler?!

Anlamlandıramadım!

Anlamlandıramıyorum!

Yoksa…

Hatay Büyükşehir’i, merkez ve bir kısım ilçe belediyelerde adaylarının kazanmasını istemiyor mu?

Ya da…

“Hem böyle söylerim, hem alkış alırım, hem de başkanlıkları kazanırırım” mı demek, gücünü göstermek, kanıtlamak istiyor?!

 

Ancak…

Erdoğan’ın bu sözleri, beklenenin çok üstünde “tepki içerikli” yergiler aldı!

 

6 Şubat depremleri öncesinde, sırasında, sonrasında “Çevre ve Şehircilik Bakanı”, şimdi de İstanbul AKP Büyükşehir Belediye (İBB) Başkan adayı olan Murat Kurum, Erdoğan’ın yerilen sözleri için “Yerel yönetimlerin ilçe ölçeğinde büyükşehirle uyumlu olması, merkezi idareyle uyumlu olması şehre avantaj sağlar. Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği budur.” dedi; aynı içerikte sözleri, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin en hararetli savunanı, “Cumhur İttifakı”nın AKP’den sonraki etkin ağırlıklı ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de etti!

 

Benim tepkim ise KİMİ SÖZLER İÇİMİ SIZLATTI! EVET GENEL YÖNETİMLE YEREL YÖNETİMLER EL ELE VERMEK, UYUM İÇİNDE OLMAK ZORUNDA AMA AYNI SİYASİ KADROLARCA YÖNETİLİR OLMAK ZORUNDA DEĞİL!.. https://twitter.com/BakiKarakol/status/1753996395608990017 oldu.

 

Hatay konuşmasında “Biz, deprem turistleri gibi bölge illerimizi sadece oy sandığı ufukta belirince hatırlayanlardan değiliz. Biz, depremzede kardeşlerimizi oy tercihlerine göre ayıran, oy rengine göre hizmete ve hürmete layık görenlerden de değiliz. Biz, sırf sandıktan istediği sonuç çıkmayınca deprem mağdurlarını kaldıkları misafirhanelerden kapı dışarı eden, yaptığı 3 kuruş yardımı insanımızın başına kakan vicdansızlardan hiç değiliz. Biz, depremzede kardeşlerimizin dertleriyle gerçekten dertlenen, bunların çözülmesi için samimiyetle çaba harcayan bir yönetimiz. Biz, hiçbir zaman ayrım yapmadan tüm fertleriyle milletimizin refahı, esenliği ve geleceği için ter döken bir ittifakız. Bundan sonra da yolumuza aynen bu şekilde devam edeceğiz. Kimsesizlerin kimsesi olacağız, garip gurebanın elinden tutup kaldıracağız. Yolda kalmışların yoldaşlığını yapacağız. İhtiyaç sahiplerinin imdadına koşacağız. Hiçbir insanımızı aç, açıkta bırakmama düsturuyla gecemizi gündüzümüze katacağız. Rabbim yükümüzü hafifletsin, işlerimizi kolaylaştırsın.” sözlerine “31 Mart’ın gerçek belediyeciliğin miladı olacağı”nı ekleyen Erdoğan’ın “Kimsesizlerin kimsesi olacağız” sözcüklerini söylerken, dünya lideri Kemal Atatürk’ün “Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir” tümcesinden esinlendiğini, “Ba’de harab’ül Basra oldu” değişiyle de Arapça’ya ne kadar yakın, güzel Öz Türkçe’mize ne kadar aralı olduğunu vurguladıktan sonra, dün (6 Şubat 2024 Salı) Kahramanmaraş’ta dillendirdiği şu doğru sözünü sizlerle paylaşmalıyım:

“Beceriksizlik, iş bilmezlik, kendilerine oy vermeyenlere hizmet götürmeyeceklerini ağızlarıyla söyleyenlerin son çırpınışlarını milletimiz görüyor.” https://www.sozcu.com.tr/erdogan-acikladi-caglayan-saldirisinda-can-kaybi-var-p20683

İmzamı atarım!

 

“Görüyor” sözcüğü bitimindeki nokta (.) yerine virgül (,) konup “gereğini yapacak” sözlükleri eklenseydi, tümce “Beceriksizlik, iş bilmezlik, kendilerine oy vermeyenlere hizmet götürmeyeceklerini ağızlarıyla söyleyenlerin son çırpınışlarını milletimiz görüyor, gereğini yapacak.” olacaktı.

Çok da güzel, içerikli/anlamlı olacaktı.

 

Dün Hatay’da çığlık vardı, feryat vardı, figan vardı, haykırış vardı, sitem vardı, hesap sorma vardı, sorunları en yüksek sesle anlatma vardı, isteklerin havada uçuşu vardı, protestolar vardı, yuhalamalar vardı, gerçekleri siyasilerin yüzlerine vurma, kulaklarına tıkama vardı!

 

Dün Hatay’da, yalanlarla doğrular, yalancılarla doğrucular, vatandaşlarla siyasiler yüzleşti!

 

Dün Hatay’da, iktidarla muhalefet, iktidar partileri ile muhalefet partileri kantarda tartıldılar!

 

Kimin, kimlerin, neyin, nelerin neden istenmediği net biçimde söylendi!

 

Dünya liderimiz Kemal Atatürk’ümüzün “Benim şahsi meselemdir” dediği Hatay’ımızda isterdim ki…

“Deprem kuşağı”ındaki Cennet Türkiye’mizde, ilk ve yüksekokullarımızda, üniversitelerimizde “Depremin ders olarak okutulması, toplumun “deprem” konusunda/konularında ayrıntılarına değin bilgilerle donatılması, planlamaya geçmenin gerekliliği konuşulsaydı, tartışılsaydı, söz ve kararlar birliğine varılsaydı!

Kıyıcığına dahi yanaşılmadı!

Bu da demek oluyor ki:

Acı ama gerçek, depremlerden yana canımız daha çok yanacak!.. 

 

  • 0

Yorum Yaz

Email adresiniz paylaşılmayacak.