Tarih, toplumsal yaşanmışlıkları yazar, kaydeder.
Geriye, yüz yıllar geçse de açıp bakmak, okumak kalır.
Yararlı olur.
Çünkü…
Geleceğin geçmişi, bütün gerçekçiliği orada!
Alınanlar alınır, geleceğin yolu döşenir.
O zaman, günümüzdeki güncellerden birinin geçmişine gidelim:
//Mustafa Kemal’in Milli Mücadele Yolculuğu, 19 Mayıs 1919’da Samsun’da başlar.
Aynı dönem, Kürt ayaklanmalarının artış sürecinin de başlangıcıdır.
“İngilizlerin amacı, para ile memleketimizde propaganda yapmak ve Kürtlere Kürdistan kurmak sözü vererek, aleyhimize ve bize karşı suikast düzenlemeye yöneltmek olduğu anlaşılmış, karşı önlemler alınmıştır.”
Ne diyor, Atatürk?..
İngilizlerin, “Kürdistan” kurma sözü vererek, Kürtleri ayaklandırdığı anlaşılmıştır…
İngiltere, Anadolu’da Kürt isyanı çıkartmak için özel çaba sarf eder.
Kürtleri, Türklere karşı kullanmak için elinden geleni yapar.
Sonunda…
İngiltere başarılı olur.
Çünkü..
İstanbul’daki Osmanlı Devleti’nin padişahı ve sadrazamı, İngilizlerle işbirliği halindedir.
Padişah Vahdettin’in de desteğiyle, 1920-1921 yıllarında 60 gerici ayaklanma çıkar.
Mayıs 1919’da, ilk Kürt ayaklanması ortaya çıkar.
Ali Batu Ayaklanması…
Ardından, Mart 1921’de Koçgiri ayaklanması…
Ağustos 1924’te, Nasuri Ayaklanması…
Ardından, Şubat 1925’te Şeyh Sait İsyanı…
Kürt isyanlarının ortak hedefi, Türkiye’yi parçalayan Sevr Anlaşması’nın uygulanmasıydı.
Mesela…
İngiltere, Musul sorunu için Milletler Cemiyeti’ne başvurur.
Tesadüfe bakın, bir gün sonra 7 Ağustos 1924’te, Hakkari’de Nasturi Ayaklanması patlak verir.
İngiltere, Musul’u almak için Nasurileri silahlandırmış ve isyanın koşullarını hazırlamıştı.
Nasuri ayaklanmasından sadece dört ay sonra, 15 Şubat 1925’te Şeyh Sait İsyanı çıkarılır.
Ve Türkiye, Musul-Kerkük’ü kaybeder.//
Özetleyerek alıntıladığım bu satırlar, Sözcü Gazetesi’nin yazarlarından, Emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu’nun, “Komisyon ve İmralı” başlıklı, 22 Kasım 2025 Cumartesi https://www.sozcu.com.tr/komisyon-ve-imrali-p261322 yazısından.
Her yazısını beğeni ile okuduğum, gerçek Atatürkçü Babüroğlun’a içten teşekkür ederim.
Bir süredir, Türkiye’mizin bir numaralı gündemi olan/yapılan konunun geçmişini, özünü bu kadar net anlatan yazı, olanları ve olacakları çok güzel ortaya seriyor, gözler önüne getiriyor; unutanlara, anımsatıyor; bilmeyenleri, bilgilendiriyor.
Okuyan herkes, benim gibi; Ortaçağ kalıntısı “Kilise Yönetimi anlayışı’nın sahipleri Birleşik Krallık’ın yani İngiltere’nin, İslam, hele de Türkiye, Türk halkı ve Atatürk düşmanı emperyalistlerinin şimdi neyin, nelerin peşinde olduklarını, ne ve neler yapacaklarını, Türkiye’ye, Türk halkına nasıl zararlar vereceklerini düşünüyor!
Söylemesi acı, yürek dağlayıcı ama böyle bir durumla karşı karşıyayız!
Ufku ufak “Ufuk Uras” diye biri var!
X hesabından yazıp duruyor.
Paylaşımlarından birinde, İmralı’da hükümlü A.Ö’nün ayağına, Kamutay (TBMM) üyelerinin gitmesinin yerilmesini kastederek, “İmralı’ya sıkışıp kalmamak lazımı” diye yazdı.
Ufku ufak, gerçeklerden ve gerçeklerin özünden kopuk usunu kendine saklasın!
İmralı’daki hükümlünün ayağına gitmeme kararı alan, başta partim CHP’min yönetimini kutluyorum.
Aynı düşüncede ve eylemde kararlılık gösteren herkesi de…
Türkiye’mizde “Kürt sorunu” yok mudur?!
Vardır!
Ancak…
Gerçekçi olalım ve kabul edelim ki, Türkiye’mizde, Kürdün sorunu olduğu kadar, Türk’ün de, başkalarının da sorunu var!
Ortaçağ’ın “Kilise Yönetimi anlayışı”nın günümüzdeki temsilcileri emperyalistlerin, bölgedeki çıkarlarına hizmet etmiş İmralı hükümlüsünün ayağına gitmekle sorun, morun çözülmez!
Adres ve yöntem yanlış!
İmralı’daki hükümlünün ayağına gitmeyerek, çok doğru duruş sergileyenlerin şimdi yapacakları iş, bir araya gelmek, İngiliz emperyalistlerinin bu kez yapacaklarını öngörmek, bunu halka anlatmak, halkla birlikte geri teptirmek!
Birileri varsın şirinlikler yapsınlar, taklalar atsınlar!
Dış düşmanlara, yerel işbirlikçilere karşın, Çanakkale’de ve Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızda başardık, gene başaracağız!
Çünkü…
Kurtarıcımız ve kurucumuz, dünya lideri Kemal Atatürk’ümüz, bizi, başarmakla görevlendirmiş, dahası başarmaya mahkum etmiştir!
Ne mutlu “Türk’üm” diyene!..
NOT: Atlatamadığım rahatsızlıklarımdan ötürü, Aralık 2025 ayı içinde yazamayacağım; 7 Ocak 2026 Çarşamba günü görüşmek dileğiyle…
Yorum Yaz