Posts By :

bakikarakol

“ADI LAZIM DEĞİL”İN SAÇMALIĞI, BAHÇELİ’NİN DE SÖZLERİYLE ÇELİŞMESİ, KENDİ SAVINI KENDİSİNİN ÇÜRÜTMESİ!..

150 150 bakikarakol

“Erdoğan’ın adaylığına karşı üçüncü dönem itirazı yapacak mısınız?” sorusuna, partim CHP’min ne yazık ki başındaki “adı lazım değil”, varsın “Yok hayır. Net; aday olmak istiyorsa buyursun gelsin, millet herkesin boyunun ölçüsünü verecektir. Özel bir tartışma yapmayacağız. Bu tartışmalar artık geride kalmalı. Biz yapmayacağız. Başkaları tartışırsa ona bir şey diyemeyiz, en azından biz yapmayacağız. Bu sandık gelmeli, demokratik ölçüler içinde hepimiz gidip sandıkta oy kullanmalıyız ve bir karabasandan bu ülkenin kurtulması lazım. Bu sonbaharda seçim olabilir; soğukkanlılıkla sandığı bekleyeceğiz” https://haber.sol.org.tr/haber/kilicdaroglu-erdoganin-3uncu-donem-adayligina-itirazimiz-yok-325356 diyerek, s a ç m a l a s ı n !..

 

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin, 7 Şubat 2022 Pazar günü Ankara Kızılcahamam’daki etkinliğinde konuşmuş “Bizim Cumhurbaşkanı adayımız nettir, o da Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır. İnanıyorum ki, 2023 yılının Haziran ayında yapılacak seçimde Sayın Erdoğan açık ara farkla seçimi kazanacak ve Cumhur İttifakı da yeni bir zafere imza atacaktır.

Sayın Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ilk Cumhurbaşkanı’dır. Ve tekrar aday olmasının önünde de herhangi bir engel bulunmamaktadır.

Şayet bu maksatlı ve mesnetsiz tartışma genişletilip, Sabih Kanadoğlu ve buna benzer kuşkulu isimler ortamı germeye kalkışırlarsa üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmekten kaçınmayız, çekinmeyiz, geri durmayız.

Nitekim Cumhurbaşkanı’nın en az üç dönem seçilebilmesi amacıyla gerekli yasal düzenlemenin yapılmasına var gücümüzle çalışır, bunu da başarırız.

Hiç kimse bulanık suda balık avlamasın, kutuplaşmadan rant devşirmenin hevesine kapılmasın, Sayın Erdoğan’ın önünü keseceğini zannetmesin, ham hayal peşinde de koşmasın.”

https://www.sozcu.com.tr/2022/gundem/devlet-bahceli-bizim-cumhurbaskani-adayimiz-nettir-6936901/?utm_source=dengage&utm_medium=push&utm_campaign=bah%C3%A7eliad&dn_send_id=1350&dn_channel=web_push demiş.

 

“Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle uyumlu, en geniş demokratik katılımın sağlandığı, toplumun her kesiminin önerilerinin dikkate alındığı, Başkanlık Sistemi’ni kurumsallaştıran yeni bir anayasanın hazırlanması konusunda çalışacak ve bu uğurda siyasi faaliyetlerini yoğunlaştıracaktır.”

http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4953/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin___Merkez_Yonetim_Kurulu_Merkez_Disiplin_Kurulu_ve_Milletvekill.html sözlerin de sahibi Devlet Bahçeli’ye sormak isterim:

“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” diyerek övgüler dizdiğiniz ucube sistemin tam adı “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” değil midir?

“Partili” sözcüğünü neden söylemiyorsunuz?

Eğer ucube sistem “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” değilse, 12’inci Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, AKP Genel Başkanı da olmaması gerekmiyor mu?

Yasalaşmasında ve yürürlüğe konulmasında yadsınamaz katkınız olan ve başından beri övgüler dizip durduğunuz ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nden vaz mı geçeceksiniz ki, “Başkanlık Sistemi”nden ve “Başkanlık Sistemi” için yeni bir anayasa hazırlığından söz ediyorsunuz?

“Sayın Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ilk Cumhurbaşkanı’dır. Ve tekrar aday olmasının önünde de herhangi bir engel bulunmamaktadır” dedikten sonra “Nitekim Cumhurbaşkanı’nın en az üç dönem seçilebilmesi amacıyla gerekli yasal düzenlemenin yapılmasına var gücümüzle çalışır, bunu da başarırız” dediğinizin ve böyle diyerek, çelişkiye düştüğünüzün, önceki sözlerinizi çürüttüğünüzün ayırtında (farkında) mısınız?

16 Nisan 2017’de yapılan halkoylamasıyla (referandumla) 18 maddesi yüzde 48.59 (23 milyon 779 bin 141) “Hayır oy”a karşılık, yüzde 51,41  (25 milyon 157 bin 463) “Evet oy”la değişen Anayasa’nın 101’inci ve 116’ıncı maddelerinde https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2017/02/20170211-1.htm yazılanları unuttunuz mu?

Dediğiniz gibi…

Madem, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin “ilk Cumhurbaşkanı”dır, bu, Anayasa’nın değişen ilgili maddelerinde neden yazılmamış, neden “1’inci Cumhurbaşkanı” demiyorsunuz, denilmiyor, “12’inci Cumhurbaşkanı” diyorsunuz, deniliyor, kayıtlarda böyle yer alıyor?

 

Bu sorularımdan…

Dün “Cumhurbaşkanı’nın 3. kez adaylıkla ilgili sorunu yok. Zaten ikinci adaylığı. Ben bu konuda bir makale yayınlayacağım.

“Hukuken hiç bir tartışma yoktur. 3 değil 2 kez adaylık söz konusudur. Hukuki boyutuyla ilgili olarak akademik çalışmayı ben yayınlayacağım. Hukuki sorun olmayacağını, tartışmaların bilgi eksikliğinden kaynaklandığını söyleyebilirim.” 

https://www.gercekgundem.com/siyaset/325346/erdogan-3-kez-aday-olabilecek-mi-tbmm-baskani-mustafa-sentoptan-makale-yaniti?utm_source=share-twitter diyen, Kamutay (TBMM) Başkanı –Tekirdağ AKP Milletvekili- Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Mustafa Şentop da payına düşeni alsın…

TÜRKİYE’MİZ DIŞINDA, DÜNYAMIZDA “BİR TANE BAŞKA ÖRNEK ÜLKE” VAR MI?!.

150 150 bakikarakol

Kıymetli okur…

Uzatmayacağım, kısa öz yazacağım.

Size 6 soru soracağım.

Lütfen bana yardımcı olur musunuz?

Olur, yazarsanız…

Sevinirim.

Beni mutlu edersiniz.

 

1’inci sorum:

“Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” diye ucube sistemle yönetilen, Türkiye’miz dışında, dünyamızda “bir tane” başka örnek ülke var mı?

 

2’inci sorum:

Seçim Yasası’ndan kaynaklanan büyük yanlışla, Milletvekili Genel Seçimi’nde yüzde 34 oyla 1’inci olan siyasi partinin 363 Milletvekili çıkardığı, Türkiye’miz dışında, dünyamızda, “bir tane” başka “örnek ülke” var mı?

 

3’üncü sorum:

Geçirdiği rahatsızlıktan, tedavisi hastanelerde günleri, ayları alan, doğrulamayan, adım atamayan hastanın, yıllardır seçim kazandığı bölgeden 1’inci sırada aday gösterildiği, kendisi tedavi görürken, adına, kızının, seçim çalışmalarını yürüttüğü ve seçilerek, “Milletvekili” sıfatını kazandığı, “Milletvekili Yemini”ne ise anca aylar sonra tekerlekli sandalyeyle Kamutay (TBMM) Genel Kurulu’na getirilip yemin ettiği, Türkiye’miz dışında, dünyamızda “bir tane” başka “örnek ülke” var mı?

 

4’üncü sorum:

Üçüncü sorumda anlattığım “hasta Milletvekili”, tedavisi hastane dışında, “özel bakım”la sürdüğü için, “Milletvekili Yemini”nden sonra Kamutay’a gelmeyerek ve “Milletvekili çalışmaları”na katılmayarak, yani “Milletvekilliği görevi”ni yapmadan, “aktif Milletvekili” gibi maaşını her ay düzenli aldığı, Türkiye’miz dışında dünyamızda “bir tana” başka “örnek ülke” var mı?

 

5’inci sorum:

Böylesi bir duruma tepki vermeyen, “devamsızlık”tan ötürü, “Bankamatik Milletvekili” diye de anılan “o Milletvekili’nin “Milletvekilliğini düşürmeyen” Kamutay Başkanı, Türkiye’miz dışında, dünyamızda “bir tane” başka “örnek ülke” var mı?

 

6’ıncı sorum:

1 Şubat 2022 Salı günü @farukakbas330 Twitter hesabından “Geçen ay 18.000 gelen elektrik faturamız, hamdolsun 42000 TL gelmiş. Haa özür dilerim, küsuratı da var, 42.033 TL. Sitem etme diyorlar, elinde yaptın boynunla çek. Bunun hiçbir izahı olamaz Sn. @RTErdoğan başkanım. Bilesin hayat yaşanmaz hale geldi” https://twitter.com/farukakbas330/status/1488570760591515652 diye yazan, gelen tepkilere “Yahu nasıl bir toplum olduk. İşletmeme gelen yüksek elektrik faturasına itiraz ettiğim için her kesimden hakaretlerin bini bir para. Evet ben Ak Partiye tamı tamına yirmi yıldır destek veriyor, vermeye de devam ediyorum Bu benim tercihimdir. Ama, yanlışları söylemek de hakkımdır” https://www.sozcu.com.tr/2022/ekonomi/42-bin-lira-fatura-gelen-akpli-esnaftan-erdogana-bilesin-hayat-yasanmaz-hale-geldi-6935178/ yanıtını veren iktidar partili seçmen, Türkiye’miz dışında, dünyamızda “bir tane” başka “örnek ülke” var mı?

AKP’NİN, 3 KASIM 2002’DEN 8 GÜN ÖNCE, SEÇİMDEN 1’İNCİ PARTİ ÇIKMASINI SAĞLAYAN VE NETLEŞTİREN CHP‘Lİ!..

150 150 bakikarakol

“Milli Görüş” çizgisinde olup kendilerini “yenilikçiler” diye tanımlayan siyasi kadrolar 14 Ağustos 2001’de “Adalet ve Kalkınma Partisi”ni (AKP’yi) kurdular.

Genel Başkanları, Recep Tayyip Erdoğan’dı.

AKP’ye “ABD projesi” dendi, deniliyor.

 

AKP, 3 Kasım 2002 Pazar günü yapılan Milletvekili Genel Seçimi’ne katıldı.

Bu seçimde, 10 milyon 808 bin 229 (yüzde 34.28) oyla 1’inci parti oldu, Seçim Yasası’ndan kaynaklanan yanlıştan ötürü- 363 Milletvekili çıkardı.

2’inci parti, 6 milyon, 113 bin 352 (yüzde 10.68) oy alan ve 178 Milletvekili çıkaran, “Bankamatik Milletvekili” sözcükleriyle tanımladığım Deniz Baykal Genel Başkanlığı’ndaki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) oldu.

 

Seçimden; Tansu Çiller’in Doğru Yol Partisi (DYP) 3’üncü, Devlet Bahçeli’nin Milliyetçi Hareket Partisi (MHP’si) 4’üncü ve Cem Uzan’ın Genç Parti’si 5’inci çıktılar ama üçü de yüzde 10’luk “ülke barajı”nı geçemedikleri için Kamutay’a (TBMM’ye) Milletvekili sokamadılar.

 

Bu üç partinin yüzde 10’luk “ülke barajı”na takılacakları, seçim sürecinin başlarında belliydi.

Seçimin CHP ile AKP arasında geçeceği de…

Ama çok az ayırtla (farkla) AKP’nin önde olabileceği öngörülüyordu.

Baykal’la Erdoğan’ın bir televizyon kanalında canlı yayında bir araya gelmelerinin ise seçimi kazananı net biçimde belirleyeceği ve belli edeceği konuşuluyordu.

Ve böyle bir yayının yapılması toplumca isteniyordu.

Dahası…

Eğer böyle bir yayın gerçekleşirse, kazananın “Deniz Baykal”ın ve “CHP”nin olacağına kesin gözüyle bakılıyordu.

Çünkü Deniz Baykal’ın söylem (hitap) gücüne, etkisine güveniliyordu.

“Deniz Baykal, Recep Tayyip Erdoğan’ı çiğ çiğ yer” diyenler bile vardı.

 

Derken…

İki Genel Başkanın tv canlı yayınında karşı karşıya gelmeleri gerçek oldu.

 

3 Kasım 2002’dan 8 gün önce, yani 25 Ekim 2002 gecesi CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’la AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kanal D TV’de Uğur Dündar sunumlu “Seçim Arenası”nda  https://www.youtube.com/watch?v=cBBtKcNTOWI&t=3s karşılıklı oturdular.

 

Deniz Baykal’ı soluna, Recep Tayyip Erdoğan’ı sağına alan Uğur Dündar, kendisinin ve izleyicilerinin sorularını iki konuğuna yöneltti.

 

İçte Türk halkı, dışta da başka halklar, özellikle de ABD, İngiltere, Avrupa Birliği, Rusya, Çin gibi emperyalist ülkelerin yöneticileri, uluslararası sirken sahipleri, onların elamanları bu canlı yayına kilitlenmişlerdi.

 

15-20 dakika sonra, söylem gücüne çokça güvenilen Deniz Baykal gitti, yerine “kem küm” eden, durmadan “ e e e” diyen, gırtlak temizleyip duran, siyasi rakibine ürkek ürkek bakan, pısırık, ödlek Deniz Baykal geldi!

Recep Tayyip Erdoğan kadar bilgi donanımında olmadığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) konusunda tam bir “hezimet” yaşadı!

 

Deniz Baykal, Recep Tayyip Erdoğan’ı değil, Recep Tayyip Erdoğan, Deniz Baykal’ı yemiş, bitirmişti, partisi AKP’yi iktidara taşımıştı!

 

AKP’nin, 8 gün sonraki 3 Kasım 2002 Milletvekili Genel Seçimi’nden 1’inci parti çıkacağı, Hükümeti kurup demokratik, laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yöneteceği, Deniz Baykal’ın çok büyük katkılarıyla 8 gün önceden fiilen netleşmişti!

 

Daha sonraki günlerde, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi yasağının kalkmasına “mesai harcayan” Deniz Baykal, 25 Ekim 2002 gecesindeki “Seçim Arenası”nda sergilediği “pısırıklığın” hesabını vermeli!

O hesap Deniz Baykal’dan sorulmalı!

Sorulmalı ki, Deniz Baykal, kimin, kimlerin adamı olduğu, hangi yanda yer aldığı açığa çıkmalı, önce CHP’liler, sonra bu yurdun dürüst, namuslu insanları bilmeli ve Deniz Baykal bu yurda, bu yurdun insanlarına daha fazla zarar vermemeli!

 

İlginç mi, rastlantı mı, bilemem.

Ama AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, kendisi ve partisi AKP için yadsınamaz hizmeti olan Deniz Baykal için “Virüs, işe yaramaz, düzeysiz, çirkin, seviyesiz, dönek, kaba, ahlaksız iftiracı, kayışları eskimiş, çamur, çete avukatı, mafya avukatı, hukuk dışı örgütlerin avukatı” https://www.korkusuz.com.tr/erdogan-hakaretlerinden-secmeler.html sözcüklerini etti.

 

Neredeeen nereye?!.

BAHÇELİ İSTEDİ DİYE AKAP İLE OLMADI, İSTESE DE AKP’DEN KOPAMAZ!.. AYNISI AKP İÇİN GEÇERLİ!..

150 150 bakikarakol

www.gercekgundem.com internet gazetesinde dün Grup toplantısını izledim’ diyen Hakan Aygün: Bahçeli’nin ‘titreyip kendine dönmesi’ an meselesi!” https://www.gercekgundem.com/siyaset/324558/grup-toplantisini-izledim-diyen-hakan-aygun-bahcelinin-titreyip-kendine-donmesi-an-meselesi başlığıyla yayınlanan “Flash TV Genel Yayın Yönetmeni Hakan Aygün, ‘Hakan Aygün’le Analiz’ programında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundu” spotlu haberin öznesi Hakan Aygün’ün, saat 18.00’da başlayıp saat 19.50’de biten Can Ataklı sunumlu Flash TV akşam ana haberinin ardından gerçekleştirdiği 10 dakikalık analizini ucundan irdelemeyeceğim.

 

www.gercekgundem.com internet gazetesinin haberine göre Aygün, 1 Şubat 2022 Salı geceki analizine, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi”nin (AİHM’nin) adını “Avrupa Terörist Hakları Mahkemesi” https://www.gercekgundem.com/siyaset/324581/mhpden-hdp-icin-verilen-ihlal-kararina-tepki-aihm-ismini-avrupa-terorist-haklari-mahkemesi-olarak-degistirsin diye değiştiren Genel Sekreter İsmet Büyükataman’a sessiz kalarak, “değişim”i onaylayan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye övgü yüklü sözcükle başlıyor:

//Bugün Bahçeli’nin rutine bindirdiği sert grup konuşmalarından birini dinledim… Bazıları garip bulabilir ama severim Bahçeli’yi, samimi bulurum, dürüst bulurum, vatansever bulurum… Sempatik gelir bana… Tüm konuşmalarını da bu ”pozitif önyargımla” dinlerim, hep ‘bir bildiği vardır ki böyle söylüyor” diye düşünürüm, anlamaya çalışırım… Mesela Ekmeleddin İhsanoğlu’nu CHP’nin başına ”musallat etmesi” önemli bir hamleydi… CHP’yi muhafazakar çevreyle barıştırmayı düşünmüş olabilir” dedim hep kendi kendime… CHP’nin dini muhafazarlık tarafında hep bir eksiklik vardır veya oradan üzerine gidilir hep ya, sanki o yaraya ”neşter atmak istedi” diye düşünmüşlüğüm vardır…//

Ve…

//Bahçeli mesela bugün yine çok sert konuştu… Ama ben Bahçeli’nin ”sert tavırları”na pek aldırmam, çünkü Bahçeli kendince gününe göre ayar verir, sonra ”ani dönüşler” yapabilir… Bugünkü HDP’lilerin öncüllerine en sert seslenişlerini yapıp, Meclis’in açılışında ise ”nezaketle ayağa kalkıp” Ahmet Türk ve benzeri Kürt milletvekillerinin ellerini sıkıp, ”merhabalaştığını” görmüşümdür… Bahçeli’nin sertliği, bir gün AKP’yi ve Erdoğan’ı vurur ama; gün gelir ettiği lafları siler, CHP’yi ve Kılıçdaroğlu’nu vurur bu kez… Bence kendince bir ”totolojisi” var…” biçiminde sürdürüyor. Sonra da “Bir gece ansızın, ”Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemini” önerip, AKP’nin tarafına geçmesinin de bir mantığı vardı kuşkusuz, hep bu mantığı anlamaya çalıştım… FETÖ’nün darbe girişimi gerçekleşmişti, AKP Kürtler ile açılım hayalleri peşinde koşuyordu… Bahçeli’nin ‘müdahale” zamanı gelmişti… ”AKP’ye daha doğrusu Erdoğan’a, ”Kürtlerle dans” seçeneği yerine, ”MHP’yle dans” seçeneğini sundu.. Kürtlerden doğacak boşluğu doldurma vaadi verdi… Böylece Erdoğan’ı hem ”İslam ümmetçiliğine” karşı hem de ”Kürt açılımına” karşı kontrole alacaktı… Evet o sıralar Akşener MHP’yi ele geçirme noktasına geldiği için kendi siyasi hesapları da vardı; bir taşla iki kuş vuracak, yargıdan Akşener aleyhine kararları da çıkartacaktı ama Devlet Bey’in ”devletlü” tarafını yine de ıskalamamak lazım..

Kendisini hep anlamaya çalışıyorum ya; Bahçeli hep şöyle düşündü; ”Elimdeki MHP’nin seçmen tabanı AKP’ye daha yakın… Ekmeleddin benim adayımdı, CHP’liler bile istemeye istemeye oy verdi, ama benim seçmenim gitti Erdoğan’a oy verdi… Demek ki AKP ile MHP arasındaki oy geçişkenliği daha fazla… Bu AKP’de gidici… Ben o tarafta durursam, AKP’den kaçan seçmen bana gelir!…” Böyle bir ”sanrıya” da kapıldı Bahçeli… Ama bu hesap tutmadı… AKP’yle  izdivacın MHP’ye yaramadığını, MHP’den kopup AKP’ye karşı muhalefete geçmenin ise İyi Parti’ye fazlasıyla yaradığını çok net görüyoruz… Biz görüyoruz da, Bahçeli ne kadar görüyor bilmiyoruz… Bu sorunun yanıtı çok önemli… Çünkü Bahçeli ”yeni bir şey gördü” mü, anında ”yeni bir pozisyona” geçebilir… Emin olun, her an geçebilir… Nasıl bir gecede, bizler ne olduğunu anlamadan bir gecede, ”Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” önerip, Erdoğan’ın yanına geçtiyse. Nasıl bir gecede Ecevit’in başbakanlığındaki ANAYOL-SOL hükümetini bitirdiyse, bir gecede de ”AKP ile izdivacı” bitirebilir… Bahçeli’nin bir gece titreyip, ne zaman kendisine döneceğini merakla bekliyorum… Çünkü, ne zaman ”aşırı iddialı” bir şekilde bir şeyin arkasında duruyorsa; ben anlıyorum ki, iç dünyasında büyük sıkıntılar yaşıyor ve ruh halini dışarı vermemek için ”çok daha net ve çok daha sert” bir dille taraftarlığını sürdürüyor… Çünkü söylediğine inanılmasını istiyor, ”yavaş tonda” konuşursa, kitlesini inandıramayacağını düşünüyor… Naçizane görüşüm, Bahçeli’nin ”titreyip kendisine dönmesi” an meselesidir…. Niye bu ”titreyip kendine dönme” lafını kullanıyorum? Ülkücü camianın efsane lafıdır: ”Ey Türk titre ve kendine dön!…” Türkçü-Turancı jargonun demirbaşıdır… Bahçeli’nin kimliği de, bu sloganın etkisiyle oluşmuştur… Önce ”titrer kendine döner”, sonra da titretir… Bahçeli’nin ”kişisel tarihine” bakarsak, hep görürüz bunu!// diye konuşuyor.

 

“Atatürk, Bilge Kağan’ın öğütlerini kendi dönemine uyarlamıştı…” tümcesini bitirir bitirmez,  “Sayın Bahçeli’nin de uyarlamasının zamanı geldi de geçiyor…” diyerek, Bahçeli’ye anımsatıyor.

 

//Bakınız, Bahçeli’nin önünde bugün sadece tek engel var… MHP’den kopan İyi Parti’nin, muhalefetin oluşturduğu Millet ittifakı’nda yer alması… CHP’nin de o süreçte milletvekili tasfiyesi yapıp, İyi Parti’nin seçimlere girmesini ve yok olmamasını sağlaması!… Bu psikolojik bir engel ama, aşılmayacak bir engel değil… Hele de ülke bu haldeyken hiç aşılamayacak engel değil…// dedikten sonra da, sözlerini şöyle bitiriyor:

//Bahçeli’nin yeni bir ”vites atması”nın zamanı geldi… Çünkü Türkiye’nin bugünkü en önemli sorunu, ”kutuplaşma”dır, eski Türk jargonuyla ”birliğini-dirliğini yitirmeye doğru” gitmesidir… Bahçeli’nin bu gidişatı görmemesi imkansızdır… Gelinen noktada ”Bilge Kağan’ın öğütlerini” dinlemek ve ”Bilge Kağan” gibi davranmak zorundadır… Bu ülkenin tüm liderleri, bu ülkenin çocuklarıdır… Çocuğa” bile ”hain” lafını kullandırtmakla, birbirimizi ”hain” olarak suçlamadaki ”ince çizgi” de aşılmıştır…

Kim kime göre hain, niye hain? Neler oluyor bize? ”Bilge Kağan’ın öğütlerini” niye yine unutur olduk? ”Ey Türk titre ve kendine dön” lafı, ne güzel bir laftır… Artık ”titreme ve kendimize dönme” zamanıdır… Ben Bahçeli’ye hala güveniyorum!//

 

Hakan Aygün, Devlet Bahçeli’ye varsın güvensin; ama “güven”den önce “tanıma”nın geldiğini usuna (aklına) koysun.

 

Anlıyorum ki, Hakan Aygün, Devlet Bahçeli’yi tanımıyor!

Tanıyor olsaydı, 12 Eylül 1980 faşist askeri darbede yakalanmayan, işkence görmeyen, cezaevine tıkılmayan, ceza almayan MHP’li, ülkücü kalmazken, tek Bahçeli’nin neden dışarda kaldığını bilirdi.

Şunları da:

Devlet Bahçeli istedi diye AKP ile olmadı!

Devlet Bahçeli istese de AKP’den kopamaz!

Aynısı AKP için geçerli!..

 

N O T : YARIN (4 ŞUBAT 2022 CUMA), GÜNDEM NE OLURSA OLSUN, 3 KASIM 2002 GENEL SEÇİMLERİNE BİR HAFTA KALA, AKP’NİN BİRİNCİ PARTİ OLACAĞINI KESİNLEŞTİREN OLAYI VE OLAYIN KAHRAMANINI YAZACAĞIM… 

“BALIK MASASINDAKİ KONUŞMALAR TUTANAK ALTINA ALINMIŞ MIDIR?” VE “YOLSUZLUK DEYİNCE AKLA ERDOĞAN GELİYOR”!..

150 150 bakikarakol

Dün Salı’ydı; Kamutay’da (TBMMde) grubu bulunan 5 siyasi partiden 3’ünün (CHP, MHP, HDPnin) grup toplantısı vardı.

 

Bugün şöyle yapacağım:

Bahçeli’nin alıntıladığım sözlerinin hiç birinin altına tek sözcük yorum yazmayacağım; sonra da, partim CHP’min başındaki “adı lazım değil”in grup konuşmasından bir paragraf sunacağım, yazımı bitireceğim.

 

Kamutay’da ilk konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli idi.

Bahçeli’nin Ne kadar yok sayılırsa sayılsın, hakikat günün birinde aynen bir mektup gibi inkârcıların eline ulaşacak, yüzlerini de kızartacaktır” sözü çok doğruydu.

Ama Bahçeli kimi gerçekleri öyle eğip büktü ki!

İşte:

// Türkiye sözü dinlenen, nazı çekilen, vakarına imrenilen, varlığına itibar edilen, ne diyeceği merak uyandıran saygın ve güçlü bir devlettir.

Türkiye’nin bölgesel ve küresel sorunlara müdahale edebilme kapasitesinden dolayı uykuları kaçanlar çıkabilir.

Meteoroloji uzmanları, bilim insanları günlerce İstanbul başta olmak üzere ülkemizin tamamında yoğun kar yağışının olacağını alarm zilleri çalar gibi duyurmuşlardı.

Birleşik Krallığın Türkiye Büyükelçisiyle 25 gün önce programlanan randevusunu saat gibi hatırında tutan İstanbul Belediye Başkanı, ne gariptir ki, ne gafilliktir ki, meteorolojinin uyarılarını bir türlü hatırlayamamış, aklına dahi getirememiştir.

Balığa tuz dökmüştür de, yollara tuz dökecek yönetim becerisini gösterememiştir.

Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenmiştir.

Kar göstere göstere gelmiş, İstanbul Belediyesi göre göre kara gömülmekle kalmamış, daha vahimi İstanbullu vatandaşlarımızı çileye ve çetin kış şartlarına mahkûm etmiştir.

İstanbul’a 8 saat içinde metrekareye düşen kar yağışı yaklaşık 60 kg civarında olmuştur.

İstanbul, İstanbul olalı böyle bir zillet, böylesi bir zulüm görmemiştir.

Liyakatsiz, layüsel ve lakayt bir siyaset tellalının elinde İstanbul ser sefil hale düşmüştür.

İstanbullu yolda kalmış feryat figan ediyor, trafik tıkanmış, hayat durmuş, Belediye Başkanı kendisine özel tahsisli kar küreme aracıyla balıkçıya gidiyor.

Bir büyükelçiyi 16 milyon İstanbulludan daha çok önemseyen bir şahsa Türk-İslam medeniyetin en büyük kenti nasıl emanet edilecek?

Bu kadar önem atfediliyorsa, söz konusu görüşmeden Dışişleri Bakanlığı bilgilendirilmiş midir?

Balık masasındaki konuşmalar tutanak altına alınmış mıdır?

Bize göre CHP’nin büyükelçilerle düşüp kalkması tesadüfü olmayıp, demokrasi dışı ve milli irade karşıtı bir arayış ve özlemin mahsulüdür.

Kar yağışını konuşmazlar, İstanbul’un dramını konuşmazlar, balıkçıyı konuşmazlar, ne var ki yüzsüzce mobeseyi dillerine dolamaktan da geri durmazlar.

Takip ediliyorlarmış, izleniyorlarmış, dinleniyorlarmış, geçin bunları, bırakın bu boş bahaneleri, şiddetli kar fırtınası varken balıkçı lokantasında ne aradığınızı, hangi gizli emellerin peşinden koştuğunuzu söyleyin.

Peki yeri ve zamanı mıydı büyükelçiyle protokol yemeğinin?

Mobese, yani kent güvenliği yönetim sistemi, toplumsal huzur, güvenlik ve asayişin sağlanması, suç ve suçluların takip ve tespiti açısından büyük bir imkandır.

Açığı olanların mobeseden şikâyet etmeleri gayet doğaldır.

İstanbul’da geçen hafta yaşanan rezaletlerin bir benzeri dünyanın herhangi bir ülkesinde vasat bulmuş olsaydı, o ülkenin belediye başkanı emin olunuz ki bir gün, bir saat, bir saniye bile koltuğunda oturamazdı.

Bizim dileğimiz Büyükşehir Belediye Başkanı’nın da görevinden affını bir an evvel talep etmesi ve gecikmeksizin, daha fazla hasara yol açmaksızın İstanbul’un önünü derhal açmasıdır.

Hz.Adem ile Hz.Havva’ya cahil demek bir sanatçı marifeti, demokratik bir hak, sıradan bir şarkı sözü olarak değerlendirilemez.

Herkes aksini söylese de Milliyetçi Hareket Partisi bu görüşte olamaz, bu ilkelliğe göz yumamaz, selin akıntısına kapılamaz.

Bir televizyon kanalında Sayın Cumhurbaşkanı’na en ağır hakaretleri sıralayan sözde bir gazeteciye sessiz kalanların, Trabzon’da bir çocuğun heyecanla söylediği sözlere ateş püskürmeleri ikiyüzlülüğün deşifresidir.

Dikkat buyurunuz, henüz 10 yaşında olan bu çocuğumuz Cumhurbaşkanı’na amca derken, Kılıçdaroğlu’na hain diye seslenmiştir.

Bu yavrumuzu bu noktaya getiren nedir? Böylesi bir tercihe zorlayan ve bunu da telaffuz ettiren gelişmeler nelerdir? //

http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4948/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_1_Subat.html

 

VE…

// Yolsuzluk deyince zaten senin adın baş sırada yer alıyor, en ön sırada yer alıyor. Yani bunu bilmeyen mi var yani? Sadece ben değil, bütün Türkiye, artı bütün dünya biliyor. Senin yolsuzluğunu bildikleri için çıktılar, sana dediler ki: “Bak kızdırma bizi, senin malvarlığını inceleriz ha!” Gıkı çıktı mı? Çıkmadı. Oysa ne demesi gerekirdi? Şunu: “Ben Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Cumhurbaşkanıyım. Benim bir onurum var, benim bir namusum var ve temsil ettiğim Türk milletinin bir onuru var. Eğer siz benim mal varlığımı incelemezseniz, namertsiniz” demesi lazımdı. Dedi mi? Demedi, diyemez, söyleyemez ama dediğim gibi yolsuzluk deyince zaten akla Erdoğan geliyor, bir başka kimsenin gelme şansı zaten yok. //

https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-1-subat-2022

 

N O T : 4 ŞUBAT 2022 CUMA GÜNÜ, GÜNDEM NE OLURSA OLSUN, 3 KASIM 2002 GENEL SEÇİMLERİNE BİR HAFTA KALA, AKP’NİN BİRİNCİ PARTİ OLACAĞINI KESİNLEŞTİREN OLAYI VE OLAYIN KAHRAMANINI YAZACAĞIM…  

 

AKP’NİN “AKİL İNSAN”I HÜLYA KOÇYİĞİT VE “KONUŞAN, YÜREKLİ, BİLGE KADIN” SEDEF KABAŞ’IMIZ!..

150 150 bakikarakol

Dün yandaş www.haberturk.com.tr internet gazetesinde “Hülya Koçyiğit’in ‘Fatma Girik’ anısı” https://www.haberturk.com/hulya-kocyigit-in-fatma-girik-anisi-hayranliktan-agladim-3330603-magazin başlıklı haberi okuyunca, 24 Ocak 2022 Pazartesi günü yaşama gözlerini kapayan, Türk Sineması’nın saygın oyuncusu, Türk siyasasının da saygın Belediye –Şişli- Başkanı Fatma Girik’in, 27 Ocak 2022 Perşembe günü İstanbul Şişli Belediyesi’nde düzenlenen “cenaze töreni”ne katılan ve orada bir konuşma yapa, sinemamızın “yandaş oyuncu”su Hülya Koçyiğit’in, basına yansıyan tümcesi usuma (aklıma) geldi.

 

O tümceye geçmeden, https://www.biyografi.info/kisi/hulya-kocyigit linkinden Hülya Koçyiğit’in biyografisini okumanızı isteyeceğim.

 

Hülya Koçyiğit, Fenerbahçe’deki futbol oyunculuğu bitiminde “iş insanı” olan, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının elini öpmek için hayli uğraş veren Selim Soydan’ın –büyük olasılıkla- etkisi ve katkısıyla 3 Nisan 2013’te AKP iktidarının açıkladığı “Barış Süreci’ni yönetecek 63 kişilik Akil İnsanlar” listesinde “Marmara Bölgesi Temsilcisi” sıfatıyla yer aldığından beri “tutkulu” ve “sadık AKP’li”dir.

 

“Hayır, olmaz, olamaz, olmamalı!” diyemem.

Ama…

Dünya lideri Kemal Atatürk, O’nun demokratik, laik Cumhuriyet’i, O’nun devrim ve ilkeleri karşıtı AKP’li Hülya Koçyiğit’in, meslektaşı merhum Fatma Girik’in tabutu başındaki konuşmasında “Her ne kadar farklı siyasi kulvarlarda olsak da biz, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı cumhuriyet kadınlarıyız” 

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/hulya-kocyigit-fatma-girikin-cenaze-toreninde-konustu-ataturk-ilkelerine-bagli-cumhuriyet-kadinlariyiz-biz-miydik-cozum-surecinin-akil-insani–503775h.htm tümcesini etmesi hiç gerçekçi ve inandırıcı değildir!

 

Hülya Koçyiğit’i bu tümcesinden ötürü, “aynı siyasi kulvarda oldukları”, gerçekçi ve inandırıcı bulurlar, hoş karşılamaz, aforoz mu ederler?!

Bilemem.

Ancak…

Düşündaşlarım, gerçekçi, inandırıcı bulurlar da, AKP’nin “minik serçesi” Sezen Aksu da olduğu gibi “sahiplenme”ye kalkarlarsa

Y a n a r ı m

Sedef Kabaş’ımızı, Sezen Aksu’nun çok gerisine düşürdüklerine yandığım kadar!.. 

 

Gelelim…

“Amansız Atatürk karşıtı Nagehan Alçı” adlı kadının, yandaş  www.haberturk.com.tr internet gazetesindeki köşesinde dün yayınlana Sedef Kabaş’a özgürlük” https://www.haberturk.com/yazarlar/nagehan-alci/3330612-sedef-kabas-a-ozgurluk başlıklı yazısı(!)na.

 

Sedef Kabaş’mızla ilgi anısına ve düşüncesine yer veren yazısı(!)nın kimi yerlerinde “zırvalayan” ve de “Kemalizm’in bu ülkedeki en sert muhalifi olan Ahmet Altan gibi aydınlara sempatisini çok açık ortaya koyan bir gazeteci olan Sedef Kabaş nasıl bugün militan derecede Kemalist ve ulusalcı bir kadın olarak algılanır? Ahmet Altan hayranlığından Uğur Dündar hayranlığına nasıl ve ne ara transfer olmuş olabilir?” sorularını soran, Sedef Kabaş’ımıza usunca “kara çalma”ya yeltenen Nagehan Alçı, yazısı(!)nı “Bu soruların Türkiye’yi anlamak bağlamında çok ciddi ele alınması ve cevaplanması gerekir ama başka bir yazı konusu olarak…” dedikten sonra Gelelim mevcut duruma… Sedef Kabaş’ın tutuklanmasını kesinlikle doğru bulmuyorum. Kullandığı üslup çirkin de olsa hakaret katalog bir suç yani tutuklanmayı gerektiren bir suç olamaz” paragrafıyla bitiriyor.

 

“Çirkin içerikli yazılar”a imza atıp duran yandaş Nagehan Alçı, Sedef Kabaş’ımızın tutuklanmasını –sözde- doğru bulmasa da, ben, tutukluluğun kısa sürmeyeceği, ikinci bir iş insanı Osman Kaval’a benzeri vakanın yaşanacağı kaygısı ve endişesindeyim!

Şundan:

İşin içinde, “konuşan, yürekli, bilge kadın” ve “derin kin, öfke” var!

 

Bu arada…

Önceki gün Trabzon’da 10 yaşındaki erkek çocuğunun siyasi amaçlı kullanılması…

O çocuğa, ülkenin ikinci büyük siyasi partinin Genel Başkanına “Hain” https://www.sozcu.com.tr/2022/gundem/erdogan-mikrofonu-verdi-al-bunla-soyle-6921442/ dedirtilmesi…

Hiç etik değil!..

Bu da…

Ülkede ve dünyada bir ilk!..

SEDEF KABAŞ’I UNUTUP SEZEN AKSU’CU KESİLEN DÜŞÜNDAŞLARIMI UYARIRIM!..

150 150 bakikarakol

Sezen Aksu konusunu kapatacak, yazmayacaktım.

Ama…

Dünyaca ünlü, ulusal onurumuz piyanist, besteci Fazıl Say’ımız, 27 Ocak 2022 Cumartesi günü @fazilsaymusic Twitter hesabından gerçekleştirdiği paylaşımlarından birinde diyordu ki:

“Hepinize güzel bir gün dilerim. Sessiz bir odadayım. Önümde ‘Avcı’ adındaki şiir. Nasıl bestelerim diye düşünüyorum. Merak etmeyin, Şairinden izin aldım. Kendisi bestelemeyecekmiş, yapmak isterim bu durumda, Elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışırım layık olmak için.”

https://twitter.com/fazilsaymusic/status/1486642272775065602

Dikkatimi çeken, Sezen Aksu’nun kendi kaleminden çıkan “Avcı” güftesini bestelememesi!

Say’ın bestelemek istemesine, Sezen Aksu’nun izin vermesine sözüm yok.

Takıldığım nokta, Sezen Aksu, sözlerini yazdığı güfteyi, neden bestelemek istemedi?!

Çekindiği bir şey mi vardı, var?!

 

Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş, 28 Ocak 2022 Cuma gecesi canlı yayınlanan “Liderler Özel” programına aldığı konuğuyla https://halktv.com.tr/gundem/chp-lideri-kilicdaroglu-halk-tvde-konustu-662248h soru-yanıt biçiminde söyleşirken, söz, Sezen Aksu’ya geldi.

Konuğu da, Toktaş da, “Yetmez ama evet”çi Sezen Aksu’nun, siyasi olarak yanlarında yer aldığı yol arkadaşlarının “gündem değiştirme” amaçlı “algı operasyonları”ndan birindeki rollerinden ötürü “hışma uğraması”na değindiler.

Toktaş, Sezen Aksu’nun “dik durduğu”nu söyledi!

Sezen Aksu ve dik durmak!

Ah Toktaş ah!

 

Önceki gün (29 Ocak 2022 Cumartesi), bir numara yandaş Sabah Gazetesi’nin yazarlarından Okan Müdderisoğlu “Sezen Aksu… Ve duyduğum o mesaj…” https://www.sabah.com.tr/yazarlar/muderrisoglu/2022/01/29/sezen-aksu-ve-duydugum-o-mesaj başlıklı bir yazı yazdı.

Müderrisoğlu yazısında, Sezen Aksu’nun, “yapımcı”sı aracılığıyla “Ankara”ya yani AKP’ye, özellikle AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanına gönderdiği iletiye (mesaja)  yer veriyor:

İleti şöyle:

“Kutsallar noktasındaki hassasiyetim ve duruşum bellidir!”

 

“Yetmez ama evet”çiliği dışında, Fetullahçı babası usuma (aklıma) gelince, www.gercekgundem.com internet gazetesinde 27 Ocak 2022 Perşembe günü yayınlanan “Miray Temel” imzalı “Erdoğan, Sezen Aksu konusunda neden geri adım attı?” https://www.gercekgundem.com/guncel/323676/erdogan-sezen-aksu-konusunda-neden-geri-adim-atti?utm_source=share-twitter başlıklı “derleme” yazısını daha bir dikkatli okudum.

 

Derlemede yer alan Sezen Aksu’nun “Avcı” güftesine gelin birlikte göz atalım:

“Sen beni üzemezsin/Zaten çok üzgünüm/Nereye baksam acı/Nereye baksam acı/Ben avım sen avcı/Vur bakalım…

Sen beni sezemezsin/Dilimi ezemezsin/Nereye baksam acı/Nereye baksam acı/Kim yolcu kim hancı/Dur bakalım…

Beni öldüremezsin/Sesim, sazım, sözüm var benim/Ben derken ben herkesim

Sonuç olarak 47 yıldır yazıyorum…. Yazmaya da devam edeceğim.

 

Sezen Aksu, Fetullahçı babasının çizgisinde olmasa da, “Yetmez ama evet” tavrıyla AKP yanında yer alan değil midir?!

Yani…

Sezen Aksu, AKP çizgisinde siyasi bir yandaştır!

Sezen Aksu’nun AKP çizgisindeki siyasi yandaşlığı, sanatçılığının önüne geçmekle kalmamış, sanatını ve sanatçılığını ezip geçmiş, bitirmiştir!

 

Sezen Aksu, sanatını ve sanatçılığını, siyasi yandaşlığına kurban ettirmeseydi, gerçek anlamda “ses”e, “saz”a, “söz”e sahip “sanatçı” olsaydı, “teslimiyetçi” kesilmezdi, kendisini “av”, kendisini –sözde- hedefe koyan siyasi dava arkadaşlarını “avcı” yapmazdı!

 

Bana kızacaklar ama söyleyeceğim:

12 Eylül 2010’daki Anayasa değişikliği halkoylaması sürecinde, Fetullahçı babanın kızı olduğunu anımsarcasına “Yetmez ama evet”çi kesildiği için, “Hayır”cılara “Sizler iki cihanda da lekelisiniz” diyen Siyasi yol arkadaşlarının ipe gerildi savlanan Sezen Aksu’yu sahiplenip savunanlar, Sezen Aksu’dan “Sizler iki cihanda da lekelisiniz” sözünü –dilerim yanılırım- ne yazık ki, er geç duyacaklar!

“Sedef Kabaş”ı unutup “Sezen Aksu”cu kesilen düşündaşlarımı uyarırım!..

GÜVEN MEKTUBUNU SUNAN EMPERYALİST ABD BÜYÜKELÇİSİ, BAKALIM, SÖZDE “ERMENİ SOYKIRIMI”NI TÜRKİYE’DE ANMAYA KALKACAK MI?!.

150 150 bakikarakol

26 Ocak 2022 Salı günü ilkin www.akparti.org.tr sitesinde “Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, ABD’nin Ankara Büyükelçisi Jeffry Flake’i kabul etti.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki kabulde, Büyükelçi Flake, Erdoğan’a güven mektubu sundu.

Flake’in, eşi ve bazı büyükelçilik mensuplarını Cumhurbaşkanı Erdoğan’a takdiminin ardından hatıra fotoğrafı çektirildi” tümcelerinin yer aldığı “Cumhurbaşkanımız Erdoğan, ABD’nin Ankara Büyükelçisi Jeffry Flake’i kabul etti” başlıklı haberi; sonra da aynı gün www.tccb.gov.tr sitesinde “Amerika Birleşik Devletleri büyükelçisinden güven mektubu” https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/135463/amerika-birlesik-devletleri-buyukelcisinden-guven-mektubu başlıklı haberi ve altında “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Büyükelçisi Jeffry Lane Flake’yi Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde kabul etti. Kabulde Büyükelçi Flake, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a güven mektubunu sundu” metnini okuyunca, 10 Ocak 2022 Pazartesi günlü EMPERYALİST ABD’NİN ANKARA YENİ BÜYÜKELÇİSİ, TÜRKİYE’DE, SÖZDE “ERMENİ SOYKIRIM ZIRVASI”NI ANMAYA KALKAR MI?!.” https://bakikarakol.com/emperyalist-abdnin-ankara-yeni-buyukelcisi-turkiyede-sozde-ermeni-soykirim-zirvasini-anmaya-kalkar-mi/ başlıklı yazımı ve o yazımda yazdıklarımı anımsadım:

//“Bülent Ecevit dönemi DSP’nin Ankara Milletvekili ve Kamutay’ın (TBMM’nin) DSP’li Başkanvekili gazeteci yazar Uluç Gürkan, anılan haberin yayınlandığı gün, @Uluc_Gurkan Twitter hesabından şu paylaşımı yaptı:

“Ankara’ya geliyormuş. Hangi yüzle?.. Adam Senatör iken her oylamada Türkiye’ye karşı olmuştu. Biden’ın Büyükelçi adayı olduğunda da Senato’da bir soru üzerine ‘Türkiye’de Ermeni soykırımını anacağım’ demişti. ‘İtimat mektubu’ kabul edilebilir mi?”

https://twitter.com/Uluc_Gurkan/status/1479181213629878272”// demiş, eklemiştim:

//“Ben de ‘Hangi yüzle?..’ ve ‘İtimat mektubu, kabul edilebilir mi?’ diye soruyorum.”//

Parantez içinde de //(Bu arada…

Kaçırmış olabilirim:

“İtimat Mektubu” kabul edildi mi?

Edildiyse, siz can dostlarım, bana yazar mısınız?)// diye yazmış, şöyle sürdürmüştüm:

//“Gönlüm, kabul edilmemesinden yana.

Ama…

İçim sızlasa da…

Öngörüm:

“İtimat Mektubu”nun kabul edileceği yönünde!”//

 

//“Kabul edildiği”ni düşünelim”// varsayımında bulunmuş, //“Emperyalist ABD’nin, Ankara Büyükelçisi Jeff Flake, kişiliğine, gazeteciliğine, yazarlığına ve siyasasına, siyasetçiliğine saygı duyduğum Uluç Gürkan ustamın vurguladığı gibi, Ankara’ da ya da Türkiye’nin herhangi bir yerinde, dahası “ABD’nin Ankara Büyükelçisi” sıfatıyla, kendi ülkesinde veya dünyanın bir ülkesinde, örneğin Ermenistan’da, sözde “Ermeni Soykırım zırvası”nı “anma”ya kalkar mı?!”// sorusunu sormuştum.

şu biçimde de bitirmiştim:

//“Kalkarsa…

Türkiye’yi yönetenlerin tavrı, tepkisi ne olur?

Cuma günü (7 Ocak 2022) Ankara’ya gelerek, görevine başlayacak Büyükelçiyi İstenmeyen adam ilan edip ülkesine geri mi gönderecekler, yoksa sineye mi çekecekler?

Eğer sessiz kalırlarsa…

Bilsinler ki…

Türkiye ayağa kalkar, iktidarları da, siyasi yaşamları da biter!

 

Öteki tür yaparlarsa -emperyalist ABD’nin Ankara’ya yeni atadığı Büyükelçisi Jeff FlakeTürkiye’de Ermeni soykırımını anama”ya kalktığı taktirde “İstenmeyen Adam” ilan edip kısa sürede de ülkesine geri gönderirlerse- kafalarda “Yapılacak seçimleri etkilemek amacıyla ABD ile ortaklaşa, Türk halkına algı operasyonu’ mu çekiliyor” kuşkusu oluşacak ve fokur fokur kaynayacak!

 

Zaten…

Böyle bir Büyükelçi’nin atanması, başlı başına, içinde çok senaryoları barındıran bir operasyon!

 

Doğrusu…

İktidarda olanlar kadar muhalefetin tavrını, tepkisini, nasıl bir siyasa belirleyeceklerini, nasıl bir siyasi yol izleyeceklerini de merak ediyorum!

Yoksa…

İktidarın değirmenine su mu taşırlar?!.”//

 

“Güven mektubu” sunuldu!

(Demek, atlamamışım.)

 

Geriye ötekiler kaldı!

Bakalım, öngördüğüm gibi mi gerçekleşecekler?!

SEZEN AKSU KONUSUNDA, AKP GENEL BAŞKANI CUMHURBAŞKANI VE AKP KURMAYLARI BENİ DOĞRULADI, HAKLI ÇIKARDILAR…

150 150 bakikarakol

Bilgisayarımda yaşanan sıkıntıdan dün yazamadım.

Bilginize…

 

*

Sezen Aksu ile ilgili düşüncemi, önceki günkü (25 Ocak 2022 Salı) “SEZEN AKSU, ZİKZAKLARIYLA SANATÇILIĞINI BİTİRMİŞTİR!..” https://bakikarakol.com/sezen-aksu-zikzaklariyla-sanatciligini-bitirmistir/ başlıklı yazımda net yazdım.

 

12 Eylül 2010’daki Anayasa değişikliğine ilişkin halkoylamasında “Yetmez ama evet”çi kesilen, bu yandaşlığından ötürü yeren “Atatürkçüler” ile “laik Cumhuriyetçiler”i “Sizler iki cihanda lekelisiniz” diyen, aslında “iki cihanda kendisini lekelediği”nin ayırtında (farkında) olmayan, olamayan “Minik Serçe” lakaplı Sezen Aksu’ya, yol arkadaşları AKP’lilerden, Şahane Bir Şey Yaşamak” başlıklı şarkısındaki “Selam söyleyin o cahil/Havva ile Adem’e” dizeleri nedeniyle ağır yergilere karşılık Sezen Aksu’dan da “Merhaba” diye başlayıp “Öncelikle bireysel veya kurumsal olarak, ayrıca TV kanallarındaki açık oturumlarda, sağduyulu açıklamalarıyla farklı açılardan ele alıp konunun anlaşılmasına çalışan, destek mesajları veren, arayan soran, tanıdığım tanımadığım tüm dostlarıma teşekkür ederim.

Malumunuz olduğu üzere konu ben değilim, konu memleket.
Kendimi bildim bileli çeşitli insanlık hallerini gözlemliyor ve söze döküyorum biliyorsunuz”
tümceleriyle sürdürdüğü, altına da “Sen beni üzemezsin/Zaten çok üzgünüm/Nereye baksam acı/Nereye baksam acı/Ben avım sen avcı/Vur bakalım….

Sen beni sezemezsin/Dilimi ezemezsin/Nereye baksam acı/Nereye baksam acı/Kim yolcu kim hancı/Dur bakalım…

Beni öldüremezsin/Sesim, sazım, sözüm var benim/Ben derken ben herkesim” dizeleri olan “Avcı” şarkısını yerleştirdiği ve Sonuç olarak 47 yıldır yazıyorum…. Yazmaya da devam edeceğim” sözcükleriyle bitirdiği yazılı açıklama gelince, “Sizler iki cihanda lekelisiniz” dediği insanların, “Yetmez ama evet”çi Sezen Aksu’yu sahiplenip göklere çıkarmalarını yadırgadığımı belirtmeliyim.

 

Salı günü yandaş Hürriyet Gazetesi’nde, dün de www.hurriyet.com.tr sitesinde “Gizem Karakış” imzalı “AK Parti MYK’da konuşuldu: Metaverse önlemi” https://www.hurriyet.com.tr/gundem/ak-parti-mykda-konusuldu-metaverse-onlemi-41990154 başlıklı bir haber yayınlandı.

(Bu haberi başka gazetelerin internet siteleri ile internet gazeteleri de alıntılayarak yayınladılar.)

 

Haberin ara başlığı AKSU VE KABAŞ DA KONUŞULDU” altında Toplantıda gazeteci Sedef Kabaş ve sanatçı Sezen Aksu’ya gösterilen tepkiler de gündeme geldi. Edinilen bilgiye göre, bazı kurmaylar Kabaş ile Aksu olayının aynı zamana denk geldiğini söyleyip Kabaş’a gereken tepkinin verildiğini ancak Aksu’ya gösterilen tepkinin fazla olduğunu dile getirdiler. ‘Sedef Kabaş ile ilgili gereken tepki her mecrada verilmeli. Ama Sezen Aksu farklı bir konu. Çözüm sürecinde destek vermiş, toplumda sevilen bir sanatçı’ yorumu yapıldı. Bazı kurmaylar, Aksu konusunda muhakkak bir açıklama yapılması gerekiyorsa bunu ağırlıklı olarak ilgili makamların ve kurmayların yapması gerektiğini savundular. Bir kurmayın da Sezen Aksu’nun tepki gösterilen şarkı sözlerinin 5 yıl önce yazıldığını hatırlatarak, şarkının sözlerinin anlamını anlattığı öğrenildi. Eleştiri ve yorumları dinleyen Erdoğan’ın ‘Siz konuşun tabii; bana bırakmayın’ değerlendirmesini yaptığı ifade edildi” yazıyordu.

 

Haber “Toplantıda Sedef Kabaş ile ilgili sosyal medyada yapılan paylaşımların da gündeme geldiği öğrenildi. Verilen veriye göre, televizyonda yaptığı açıklamanın ardından Kabaş ile ilgili 380 bin tweet atıldı, bu paylaşımlar 18 milyon kez görüntülendi. Erdoğan’ın bu konuda teşkilat ve vekillerin daha duyarlı olmasının önemini vurgulayarak, ‘Gündemi belirleme konusunda güzel ivme yakaladık. Bunu devam ettirelim’ talimatı verdiği öğrenildi” paragrafıyla bitiyordu.

 

Her şey ne kadar net!

 

Gelişen olaylara karşın, AKP kurmaylarının “Sezen Aksu sevgisi” eksilmeden sürüyor!

Ve bilinsin ki, Sezen Aksu’da da, “AKP sevgisi”, “Yetmez ama evet”çi kesildiği 2010’lardaki gibi sürüyor!..  

 

Bu arada…

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, dün gece NTV’de canlı “özel yayın”da “Benim Çamlıca Camii’ndeki sözlerimin muhatabı Sezen Aksu  değildir. Sezen Aksu Türk müziğinin önemli bir ismidir, eyvallah” https://www.sozcu.com.tr/2022/gundem/erdogan-istanbula-yakismayacak-goruntuler-yasandi-6914190/?utm_source=anasayfa&utm_medium=free&utm_campaign=sol_surmanset diyerek, kurmayları gibi, 24 Ocak 2022 Pazartesi günlü “TÜRKİYE’DE VE DÜNYADA İKİ İLK!..” https://bakikarakol.com/turkiyede-ve-dunyada-iki-ilk/ başlıklı yazımda yer alan AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının bu sözleri ile Sezen Aksu’yu hedef aldığı haberlerde, haber başlıklarında yer aldı.

Aynı görüşte değilim.

Atatürkçü İlahiyatçı Cemil Kılıç’ı ve Kılıç gibilerini hedef aldığını düşünüyorum” tümcelerimle beni doğruladı, haklı çıkardı…

SEZEN AKSU, ZİKZAKLARIYLA SANATÇILIĞINI BİTİRMİŞTİR!..

150 150 bakikarakol

12 Eylül 2010’da bir halkoylaması (referandum) yapıldı.

26 Maddelik bir Anayasa değişikliği gerçekleşti.

Bu anayasa değişikliği ile emperyalistlerin “Ilımlı İslam” planlarının ilk eşiği aşılmış oldu; güçlü, bağımsız Türk yargısı, FETÖ’cülerin yerleştirilmeleriyle güvenirliliğini, gücünü, bağımsızlığını yitirir noktasına geldi!

Bu yurdun aydınları, Atatürkçüleri, yurtseverleri vb 26 Maddelik Anayasa değişikliğinin ülkeye, topluma çok büyük zararları olacağını söylediler, yazdılar, çizdiler ama yüzde 73.71 katılımlı “Evet”, “Hayır” oylamada yüzde 42.12 “Hayır”a karşı, yüzde 57.88 “Evet”le kabul edildi.

Oylama sürecinde, kendilerini halktan yana, ülkeden yana, aydınlık yarınlardan yana “belleten tipler” vardı; “Yetmez ama evet” deyip duruyorlardı.

“Deyip duruyorlardı”  ne demek, “tepiniyorlardı”!

El üstünde tutuluyorlardı; sonraları içlerinden bazıları gerçeği gördü, mırıldanmaya başladı.

Onlar gözden düştüler, dışlandılar.

 

En hararetli “Yetmez ama evet”çilerden biri, “Minik Serçe” lakaplı sanatçı Sezen Aksu idi.

“Evet” için kendisini öyle kaptırmıştı ki!

Gören, duyan şaşırmıştı!

Hayranları, “Bu kadar seveni olan bir sanatçının, gerçeklere sırt çevirmesi, gericiliği ve geri gidişi görememesi, olacakları öngörememesi kabul edilir değil!” demişlerdi.

Sezen Aksu, bu ve benzeri sözleri edenlere, yergilerde bulunan “Laik Cumhuriyet yanlıları”na, “Atatürkçüler”e “Sizler, iki cihanda lekelisiniz” sözünü söylemiştir!

Tele 1 TV kanalının Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ’ı mahkemeye vermiştir!

Vb vb…

 

Sezen Aksu, “Yetmez ama evet”çi kesildiği 2010 yılında “O ne dedi? Bu ne dedi? Kim ne dedi?/Harcanan hayatlar bunlar/Vermişler ateşe yedi düveli/Hababam kaynıyo’ kazanlar

Hadi buyurun, biz gönüllüyüz/İple çekiyoruz vaktimizi/Kim en günahsızsa gelsin/Gelsin ilk o vursun bizi

Dizilmişler bi’ de dizi dizi/Hiçbirinde yok tek bi’ yara izi/Ateşe de yürürüz evelallah/Aşk yaksın yakacaksa bizi

Hadi siz düşünün, top bizde/Mangal gibi yürek çok bizde/Alevere dalavere yok bizde/”Yok” dedik, “Yok” dedik

Kırılıp dökülüyoruz lakin/Direniyoruz sakin sakin/E siz de dilinize biraz hâkim/”Hop” dedik, “Hop” dedik

Ya seyirci ya yanansın/Ortası yok, sınanansın/Ya emniyet şeridinde/Ya uçurtmaya uyansın dizelerinden oluşan “Hop dedik” başlıklı şarkısını yazıyor.

 

Beş yıl sonra da -2017’de- “Yaşar Gaga”yla birlikte Şahane Bir Şey Yaşamak” başlıklı şarkısını çıkarıyor.

Şarkının sözleri şöyle:

Acısıyla tatlısıyla/Ne şahane bir şey yaşamak/Dibe vurmak dimdik durmak/Bin bahane bin oyun kurmak

Acısıyla tatlısıyla/Ne şahane bir şey yaşamak/Dibe vurmak dimdik durmak/Bin bahane bin oyun kurmak

Binmişiz bir alamate/Gidiyoruz kıyamete/Selam söyleyin o cahi/Havva ie Ademe

Aha yine aha yine/Önümüz uçurum ardımız dağ/Aha yine aha yine/İlle yanacağız/Yanacaklar elbette

Acısıyla tatlısıyla/Ne şahane bir şey yaşamak/Dibe vurmak dimdik durmak/Bin bahane bin oyun kurmak

Acısıyla tatlısıyla/Ne şahane bir şey yaşamak/Dibe vurmak dimdik durmak/Bin bahane bin oyun kurmak

Gül de var dikende/Aşk da var savaş da/Her şey hepimiz için/Kısmet hayatta

Aha yine aha yine/Önümüz uçurum ardımız dağ/Aha yine aha yine/İlle yanacağız/Yanacaklar eIbette

Acısıyla tatlısıyla/Ne şahene bir şey yaşamak/Dibe vurmak dimdik durmak/Bin bahane bin oyun kurmak

Acısıyla tatlısıyla/Ne şahene bir şey yaşamak/Dibe vurmak dimdik durmak/Bin bahane bin oyun kurmak

Yazın veda edişi/Şölenlerlere şarkılarla/Baharların gelişi/Kırmızı mor yeşil la la/Ne şahane

Ne şahene bir şey yaşamak

Acısıyla tatlısıyla/Ne şahane bir şey yaşamak/Dibe vurmak dimdik durmak/Ne şahene bir şey yaşamak

 

Aradan beş yıl geçiyor.

Yıl 2022 oluyor.

Sezen Aksu Şahane Bir Şey Yaşamak” adlı şarkısına klip çekiyor.

2010’lardaki “yol arkadaş”ları ve onların trolleri, şarkıdaki “Selam söyleyin o cahil/Havva ile Ademe” dizelerine dikkat kesiliyor, kıyameti koparıyorlar.

Başlattıkları “linç kampanyası” sürerken, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, Cuma namazını kıldığı İstanbul Üsküdar’daki Çamlıca Cami içinde cemaate sesleniyor:

“Hakaretlerin bini bir para. Bütün bunların karşısında dimdik duracak olanlar sizlersiniz. Hz. Adem efendimize kimsenin dili uzanamaz. O uzanan dilleri yeri geldiğinde koparmak bizim görevimizdir. Havva validemize kimsenin dili uzanamaz. Onlara da had bildirmek bizim görevimizdir.” https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/erdogandan-sezen-aksu-cikisi-o-uzanan-dilleri-yeri-geldiginde-koparmak-bizim-gorevimizdir-1901874

 

Sezen Aksunun evin önünde akşam saatlerinde protesto amaçlı basın açıklaması yapanları, birkaç gün sonra İstanbul Çağlayan’daki Adliye Sarayı önünde “Beyinlerine sıkacağız, dillerini keseceğiz” diyenler izliyor!

 

“Eski yol arkadaşları” tarafında ipe gerilmesine karşın suskunluğunu sürdüren Sezen Aksu’ya, “Sizler, iki cihanda lekelisiniz” dediği Atatürkçüler ve laik Cumhuriyetçiler sahip çıktılar.

En başta da Merdan Yanardağ…

 

Bu sahiplenmeye, yandaş amiral Sabah Gazetesi’nin yazarlarından Melih Altınok, “Sezen Hanım meseleye bir de buradan bakın” https://www.sabah.com.tr/yazarlar/melihaltinok/arsiv?getall=true başlıklı dünkü yazısında sitem etti, alınganlık gösterdi.

 

Sezen Aksu, suskunluğunu 5 gün sonra -22 Ocak 2022 Çarşamba- akşam saatlerinde bozdu.

“Merhaba” sözcüğü ile başladığı açıklamasını “Öncelikle bireysel veya kurumsal olarak, ayrıca TV kanallarındaki açık oturumlarda, sağduyulu açıklamalarıyla farklı açılardan ele alıp konunun anlaşılmasına çalışan, destek mesajları veren, arayan soran, tanıdığım tanımadığım tüm dostlarıma teşekkür ederim.

Malumunuz olduğu üzere konu ben değilim, konu memleket.
Kendimi bildim bileli çeşitli insanlık hallerini gözlemliyor ve söze döküyorum biliyorsunuz.”
biçiminde sürdürüyor.

 

“Mesela 2010’da şu şarkıyı yazmışım” tümcesine, “Hop dedik” şarkısının dizelerini ekliyor; altına da Aşağıdakini de dün gece (21 Ocak 2022) yazdım” diye not düşüyor ve “Avcı” başlıklı şarkısının sözlerini paylaşıyor.

Şöyle:

“Sen beni üzemezsin/Zaten çok üzgünüm/Nereye baksam acı/Nereye baksam acı/Ben avım sen avcı/Vur bakalım….

Sen beni sezemezsin/Dilimi ezemezsin/Nereye baksam acı/Nereye baksam acı/Kim yolcu kim hancı/Dur bakalım…

Beni öldüremezsin/Sesim, sazım, sözüm var benim/Ben derken ben herkesim”

 

Sezen Aksu, yazılı açıklamasını “Sonuç olarak 47 yıldır yazıyorum…. Yazmaya da devam edeceğim.

Sezen” diyerek bitiriyor.

 

Sanatçı sorgulayandır.

Sanatçının yeri, halkının ve halkların yanıdır.

Sanatçı geleceğin, barışın, özgürlüğün, kalkınmanın, çağdaşlaşmanın, hakça paylaşımın, çağdaş hukukun, aydınlanmanın, örgütlenmenin vb savaşçısı olmalıdır; emperyalistlerin, işbirlikçilerin, yalancıların, dolandırıcıların, kandırıcıların, hırsızların, talancıların vb yanında yer almamalıdır.

Alırsa, artık sanatçı değildir, yandaştır.

Sanatçı fır dönmez; inandığında kararlılık, dik duruş sergiler.

Sanatçı sabah başka, akşam başka; dün başka, bugün başka; yaz başka, güz başka, kış başka; geçen yıl başka, bu yıl başka vb olmaz.

Olursa, sanatçı sanatçı değildir yalakadır.

 

Eğip bükmeden doğruyu söylemek gerekirse…

Sezen Aksu, zikzaklarıyla sanatçılığını bitirmiştir!