Posts By :

bakikarakol

ŞENTOP’UN, 3,5 YILINDA, TÜRKİYE’NİN ÜZERİNDEN SİLİNDİR GİBİ GEÇEN UCUBE SİSTEMDEN ÖVGÜYLE SÖZ ETMESİ!..

150 150 bakikarakol

Kamutay (TBMM) Başkanı, Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Mustafa Şentop, 6 Kasım 2021 Cumartesi günü Türk Parlamenterler Birliği’nin Filizli Köşk’te düzenlediği Anayasalar ve Siyaset konulu konferansta konuşmuş.

 

Tekirdağ AKP Milletvekili Kamutay Başkanı Şentop, “2. Dünya Savaşı’nın galipleri, 2. Dünya Savaşı’nın mağluplarının anayasalarını bizzat yapmışlardır. İtalya anayasasını yaparken 2. Dünya Savaşı sonrası Amerikan işgal kuvvetleri bizzat buna nezaret etmiştir ve onların denetiminde bir anayasa yapılmıştır. İtalya hala o anayasayla yönetiliyor” demiş, eklemiş:

Birleşmiş Milletler’deki 5 daimi üye, savaşın galipleridir. İngiltere, Fransa, ABD, Çin ve Rusya. Cumhurbaşkanı’mızın, ‘Dünya 5’ten büyüktür‘ tabiri, ifadesi, mottosu işte o düzenin artık değiştiğini ifade ediyor. 2. Dünya Savaşı sonrası şartlarda kurulmuş bir düzen var. O düzen aslında çöktü şu anda ama yerine yeni bir şey kurabilecek bir dünya dengeler düzeni, güç düzeni henüz çıkmadı ortaya. Ama eskisi de şu anda devam ediyor. Süleyman aleyhisselamın asası gibi. Vefat ettiği halde asaya dayanarak durduğu için ayakta duruyor. Onun öldüğünü anlamamış insanlar ama kurt yavaş yavaş asayı kemirdikten sonra kırılınca asa, düşmüş, böylece öldüğünü anlamışlar. İşte şu andaki dünya düzeni de öyle. Aslında öldü, paradigma çöktü ama fiziken düştüğünü görmediğimiz için henüz biz ona hükmetmiyoruz. Ama zamana doğru da dünya gidiyor.

 

İmam Hatip kökenli Kamutay Başkanı Şentop’un, “Süleyman aleyhisselam” demesini, verdiği asa örneğini yadırgadım!

Anayasa Hukukçusu bir Prof. Dr. Milletvekili, demokratik, laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kamutay Başkanı, böylesi gerçeklerle örtüşmeyen süregelen anlatıya nasıl inanır?!

İmam Hatip kökenli olmak, bu kadar mı etkili oluyor, olabiliyor?!

 

Şentop, Türkiye‘deki Başkanlık Sistemi’ne birkaç gün içerisinde, birkaç kişi tarafından düşünülerek karar verilmediğini özellikle vurgulamış, sözlerini, tarafsız Kamutay Başkanı gibi değil, AKP Grup Başkanvekili gibi şöyle sürdürüyor:

Tayyip Erdoğan istiyor diye bir hükümet sistemi değişikliği yapılmadı. Tayyip Erdoğan bunu il başkanıyken istemiş daha. ‘Ben kazanırım‘ düşüncesiyle istemiş değil o zaman. Yine 2002’de kazanmış ve büyük bir çoğunlukla kazanmışken de istemiş. Bu mesele sistemik bir meseledir. Sayın Cumhurbaşkanı’mızın veya birkaç kişinin arzu ettiği, ‘Bugünden itibaren iyi olur‘ dediği bir mesele değil. Türkiye’deki 1961 Anayasası’yla kurulan sistemin tasfiyesi için gerekli bir husus hükümet sistemi değişikliği.

Şentop, soru önergelerine verilen yanıtların içeriğine ilişkin yergiler geldiğine değinmiş, gerçek anlamdaki Kamutay Başkanı’nın ağzından çıkmayacak, çıkmaması gereken şu sözleri etmiş:

Sen istediğin gibi soru sorabilirsin, cevap veren de istediği gibi cevap verebilir. Vermezse ne yapacağız? Sen istediğin soruyu sorabiliyorsan, cevap veren de istediği gibi cevap verebiliyor. Bununla ilgili zorlayıcı bir mekanizma yok.https://meclishaber.tbmm.gov.tr/develop/owa/haber_portal.aciklama?p1=152536

 

Şentop’un, ya Bugün parlamentonun yetkilerinin zayıfladığı iddialarını doğru bulmuyorum” tümcesine ne demeli?!

 

Tanrı aşkına, Kamutay Başkanlığı makamında oturan Başkan’a, gerçeği eğip bükmek yakışır mı?!

 

Şu anlatıya bakar mısınız?!:

Yüzde 100 cevaplama dünyanın hiçbir yerinde yok. Ben başka ülkede de takip ediyorum. Bir kısmı cevaplanmış, herhalde yüzde 65’in üzerinde şu anda cevaplanmış, gerisi cevaplanmamış, devam eden süreçler de var. Bunu soruyorlar, sonra bunun cevabını verirsem bu oranları, ‘Bak sorular cevaplanmıyor‘ diyorlar. Ben de sadece bu dönemi vermiyorum. 26. Dönemi, bundan bir önce parlamenter sistemin olduğu dönemin oranlarını, sayılarını veriyorum, 24. Dönem’in oranlarını ve sayılarını da veriyorum.
Mukayese ettiğimizde bu dönem daha fazla oranda cevaplanmış sorular.
‘Başkanlık sistemine geldik soruların cevaplanma oranı düştü‘ diyemez kimse. Yalandır derse. İstatistik benim elimde var. Başkanlık sistemine geçtikten sonra soruların cevaplandırma oranı da artmış, sayısı da artmış.

https://meclishaber.tbmm.gov.tr/develop/owa/haber_portal.aciklama?p1=152536

 

Gel de inan!

Ya da…

Safsanız buyurun inanın!

 

Şentop’un, 3,5 yıllık sürecinde, Türkiye’nin, Türk halkının, Türkiye’deki başka halkların, dahası AKP’nin, AKP’lilerin, MHP’nin MHP’lilerinde de üzerinden silindir gibi geçen ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nden övgüyle söz etmesi şık ve doğru olmamıştır!

 

Ayrıca…

Dikkat ettiyseniz, Kamutay Başkanı, Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Mustafa Şentop, iki-üç yerde “Başkanlık Sistemi” diyor.

Kendisinden istemimdir:

16 Nisan 2017’deki halkoylamasıyla (referandumla) gerçekleşen ve “atı alan Üsküdar’a geçtianlayışıyla resmi sonucu açıklanan Anayasa değişikliğide “Başkanlık Sistemi” yazıldığını, lütfetsin göstersin!

Gösteremez!

Ç ü n k ü . . .  

Yoktur!

Var olan “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”dir!

Yoksa unuttu mu?!.

ULUS YAZGISINDA SÖZ SAHİBİ OLAN/OLACAK HERKESİN AĞZINDAN ÇIKACAK SÖZCÜĞE, ATACAĞI ADIMA ÇOK DİKKAT ETMESİ GEREKİR!..

150 150 bakikarakol

Önceki gün (3 Kasım 2021 Çarşamba) Yozgat’ta muhtarlar, sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve kanaat önderleri ile bir araya gelen partim CHP’min başındaki “adı lazım değil”i televizyonda canlı yayında izlerken, ettiği bir tümce, beni aldı, 27 yıl 3 ay 11 gün geriye, yani 25 Temmuz 1994’e götürdü.

Çanakkale’nin Trakya yakasındaki, Çanakkale Şehitliklerinin de bulunduğu Gelibolu ilçesinde orman yangını çıkmıştı, 57 saat sürmüş, 2 bin hektarlık orman alanı yanmıştı.

Yangın söndürme çalışmalarında, Çanakkale Orman Bölge Müdürü Talat Göktepe şehit düşmüştü.

(Işıklar içinde uyusun.)

Yangından Şehitlikler de ciddi biçimde etkilenmişti.

Cumhurbaşkanı merhum Süleyman Demirel, Başbakan DYP Genel Başkanı Tansu Çillerdi.

“Gelibolu Yardımadası Organ Yangını” diye resmi kayıtlarına geçen yangından, yanılmıyorsam bir hafta 10 gün sonra, Başbakan Çiller’in, yangın bölgesine gideceği, incelemelerde bulunacağı haberi, gazetelerin Yazıişleri Müdürlerine bildirildi.

O yıllarda, Rahmi Turan yönetimindeki Meydan Gazetesi’nde çalışıyorum.

Haber Müdürüm rahmetli Behiç Kılıç –ışıklar içinde uyusun-, Başbakan Çiller’in, Gelibolu gezisini benim izlememi istedi.

Başbakanlığa, adım bildirilmişti.

Gün geldi çattı.

12 gazeteci bir helikoptere bindik, Başbakan Çiller’in helikopterinin ardından kalktık, yola koyulduk.

Uzatmayayım…

Başbakan Çiller, helikopterlerin indiği alanın yakınlarında toplanan Gelibolululara bir konuşma yaptı.

Sözlerini bitirirken, “Sevgili Gelibolular, Şehitlikleri ziyaretimden sonra, karşıya, Çanakkale’ye geçeceğim; şehidimiz, Orman Bölge Müdürümüz Sayın Talat Göktepe’yi evinde ziyaret edeceğim, taziyede bulunacağım” tümcesini etti.

Ünlü işadamı merhum –ışıklar içinde uyusun- İbrahim Bodur’la göz göze geldik.

Elleri önünde kenetli Bodur dişlerini sıktı, başını “Olmadı” anlamında hafifçe sağa sola salladıktan sonra öne eğdi.

 

Başbakan Çiller’in kırdığı potu ayırt (fark) ettiğinizi hissediyorum. 

 

Benzerini…

Önceki gün “adı lazım değil”, görkemli karşılandığı Yozgat’ta yaptı.

“Sizlerin oylarıyla inşallah iktidar olduğumuzda ilk bir hafta içinde yapacaklarımızı size söyleyeyim” https://www.chp.org.tr/haberler/chp-lideri-kilicdaroglu-yozgat-muhtarlar-stk-temsilcileri-ve-kanaat-onderleri-bulusmasinda-konustu dedi, sıraladı.

Sıraladıklarından birini şu tümceyle anlattı:

“Beşiktaş’taki terör saldırısında, 15 Temmuz darbe girişiminde hayatını kaybeden ve vatandaşın şehitlerimize ve yakınlarına ödenmesi için ödediği paraları ilk bir hafta içinde şehitlerimize ve gazilerimize dağıtacağız, haklarını teslim edeceğiz.” 

 

… vatandaşın şehitlerimize ve yakınlarına ödenmesi için ödediği paraları ilk bir hafta içinde gazilerimize dağıtılmasını anladık.

Şehitlerimize nasıl dağıtacak?!

Gazilerimiz yaşıyorlar, şehitlerimiz yaşamıyorlar ki!

 

Orman yangını şehidi Talat Göktepe’yi evinde ziyaret eden, ona taziyede bulunan Çiller’in dikkatsizliğinden, ağzına geleni söylemesinden, söylemeden önce söyleyeceğini düşünmemesinden, gaf yapmasından ne ayırtı var?!

 

“Adı lazım değil”deki dikkatsizliğin benzerini, aynı gün (3 Ekim 2021 Çarşamba) partisinin grup toplantısında “Sayın Bahçeli ile Sayın Öcalan arasındaki mektup arkadaşlığını zaten biliyorduk da, Sayın Soylu’nun da bu sistemin paydaşı olduğunu bu olayla öğrenmiş olduk.” https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/meral-aksener-hdpyi-pkknin-yaninda-konumlandiriyorum-6745865/ diyerek, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener de yaptı!

Gerçi, gelen uyarı notuyla “Az önce konuşurken ‘Sayın Öcalan’ demişim. Sizden ve milletimden özür dilerim. Aklımın ucundan geçmez bebek katiline sayın demek” sözünü ederek, yanlışını düzeltmeye/gidermeye çalıştı.

Ama…

Ok yaydan çıkmıştı!

 

Bir ulusun yazgısında söz sahibi olan, olacak, en başta siyasiler olmak kaydıyla, herkesin, ağzından çıkacak her sözcüğe, atacağı her adıma çok dikkat etmesi gerekir.

Etmezse…

Ulusuna, onarımı yılları alacak çok büyük zararlar verir!

 

Bırakın…

Bir tümceyi, bir sözcüğü; bir harfin yanlış söylenmesi…

Çok sıradan bir hareketin yanlış zamanda, yanlış yerde, yanlış biçimde yapılması…

Altından kalkınmayacak sorunlar yaratır, ulus batırır!..

3 K A S I M ’ L A R ! . .

150 150 bakikarakol

3 Kasım 1996’da (25 yıl önce) Balıkesir’in Susurluk ilçesinde, akşam karanlığında bir trafik kazası meydana geldi.

İçinde bir Milletvekilinin, bir Emniyet Müdürü’nün ve bir aranan katil ile sevgilisinin bulunduğu 06 AC 600 plakalı otomobil hızla gelerek, benzin istasyonundan yola çıkan 20 RC 721 plakalı kamyona arkadan çarptı.

3 insan olay yerinde yaşamlarını yitirdi, Milletvekili yaralı olarak kurtul. https://www.gercekgundem.com/guncel/310596/susurluk-skandalinin-25-yili-siyasetmafya-iliskisi-kayip-silahlar-sorusturulmayan-dosyalar

Bu olay Türk Tarihi’nde önemli yere sahip!

 

Türk Tarihi’nde önemli yere sahip bir diğer olay, 3 Kasım 2002’deki (19 yıl önce), Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) adlı muhafazakar siyasi parti ilk girdiği Milletvekili Genel Seçimleri’nden yüzde 34.3 oy alarak birinci parti çıktı ve Seçim Sistemi’ndeki bir dizi yanlışlıklardan ötürü 550 Milletvekilli Kamutay’a (TBMM’ye) 363 Milletvekili soktu.

AKP, dün saat 24.00’dan itibaren iktidarda 19 yılı geride bıraktı, 20’inci yılına girdi

Kasım 2002’de bin 679 lira 170 kuruş olan 1 ABD Doları dün saat 23.33 itibariyle 9,6454 (yani 9 Milyon 645 bin 40) kuruş!

Ve ülke gerileşti, fakirleşti, uluslararası ölçümlerde Gri Liste’ye alındı, G20 Kalkınmış Ülkeler liginden 21’inci sıraya düştü!

İçerde ayrımcılık, kayırmacılık, ötekileştirmecilik başını aldı gitti!

Dış siyasada tam bir saygınlık, itibar, güven yitimi noktasına gelindi!

Kötü yönetim, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ile zirve yaptı!

Ama…

AKP de, Cumhur İttifakı da, yandaşlar, yalakalar da sona geldiklerini, gidici oldukları19 yılın bitim günü 3 Kasım 2021’den  itibaren çok daha iyi gördüler, kabullendiler, valizlerini hazırlamaya koyuldular.

En geç, iktidarlarının 20’inci yılının bitimine bir ay kala (Kasım 2022) yüzde 34,3 geldikleri gibi, yüzde 34.3’le gidecekler.

Göndermekte halk çok kararlı, sandığı bekliyor.

“İktidarı yitirmeleri” demek, “Bitmeleri, siyasi yaşamdan çekilmeleri” demek!

 

Tarihimizde, dün, 3 Kasım 2021 de önem değerinde yerini aldı!

 

19 yıldan beri açıkladıkları istatistik bilgilerin hiç biri gerçekleri yansıtmayan Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) her ayın 3’ünde yaptığı gibi, dün de aylık ve yıllık enflasyon konusunda ulusu bilgilendirdi.

TÜİK’in verilerine göre, tüketici fiyatları, Ekim 2021’de aylık bazda 2,39 yüzde artarken, yıllık bazda enflasyon yüzde 19,58’den yüzde 19,89’a yükselmiş! https://www.gercekgundem.com/ekonomi/310547/enflasyon-cildirdi-enag-grubun-olcumune-gore-12-aylik-enflasyon-yuzde-50ye-dayandi?utm_source=share-twitter

Ama…

Bağımsız iktisatçılardan oluşan Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) Ekim 2021 ayı verileri ile TÜİK’i, “Ekimde enflasyon aylık bazda yüzde 6,90 artarken, yıllık bazda yüzde 49,87” rakamlarıyla yalanladı. 

 

Aylık bazda yüzde 2,39 nere, yüzde 6,90 nere!

Yıllık bazda yüzde 19,89 nere, yüzde 49,87 nere!

Bu kadar yalan, çarpıtma olur mu?!

 

Ve dün bir olay daha tarihimizde yer kaptı!

İyi Parti’nin Ülkücü, Milliyetçi kökenli Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup konuşmasında, asla bilerek söylemeyeceği, dikkatinden kaçan bir söz etti:

“Sayın Bahçeli ile Sayın Öcalan arasındaki mektup arkadaşlığını zaten biliyorduk da, Sayın Soylu’nun da bu sistemin paydaşı olduğunu bu olayla öğrenmiş olduk.” https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/meral-aksener-hdpyi-pkknin-yaninda-konumlandiriyorum-6745865/

Ama gelen notla “Az önce konuşurken ‘Sayın Öcalan’ demişim. Sizden ve milletimden özür dilerim. Aklımın ucundan geçmez bebek katiline sayın demek” diyerek düzeltti.

Ama…

AKP, MHP, ne kadar yandaş, yalaka varsa “Sayın Öcalan” lafını dillerine dolayacaklar, yazıp çizecekler, Akşener’e yüklenecekler.

Ancak…

İnandırıcı olamayacakları öngörüsündeyim.

 

İzninizle yazımı…

Çok beğendiğim, paylaştığımda da çok beğenilen bir alıntıyla bitireyim.

Nejla Çelik Özdemir, facebooktan arkadaşımdır, sevdalısı olduğum Kars’ımdan hemşerimdir, İzmit’te oturur.

Önceki gün (2 Kasım 2021 Salı) saat 11.59’da gözlerinde yaş akarcasına gülen adam emoji de kullandığı paylaşımında şöyle yazıyordu:

“Kuran’ın kimseyi çarptığını görmedik.

Ama…

Elinde Kuran’la milleti çarpanı çok gördük.”

 

Başka da söze gerek yok!..

BAHÇELİ NEREDEN KONUŞTU VE CUMHURBAŞKANI ADAYLIĞINI GÜNCELLEYEN GENEL BAŞKAN…

150 150 bakikarakol

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye konuşma metni yazanlar, ne yazdıklarını sonradan okumuyorlar mı?!

Yazdıklarının ayırdına varamıyorlar mı?!

 

Bahçeli de, prompterden okurken, ne okuduğunun ayırdında değil mi?!

Okuduğunun ayırdına varmakta sorun mu yaşıyor?!

 

Bahçeli, dünkü grup konuşmasını, partisinin İstanbul Avrupa yakasındaki İl Başkanlığında mı yaptı?!

Ya da…

Partisinin Tekirdağ, Kırklareli, Edirne İl Başkanlıklarından birinde mi yaptı?!

Ki…

Tarihine sırt çevirmiş, kökünden uzaklaşmış, işgal edilmiş Cumhuriyet Halk Partisi’nin gerçek yüzünü her zeminde, her yöremizde anlatacağız.

Bilhassa 24 Haziran seçimlerinde CHP’nin en fazla oy aldığı 131 seçim bölgesinde; HDP’yle ittifakını, terörle mücadeleye karşı gelişini, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’le bağını koparışını tek tek milletimizle, CHP’ye oy veren milli insanlarımızla paylaşacağız” http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4903/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_2_Kasim.html dedikten sonra şu iki tümceyi etti:

“Bugünden itibaren yeni görevlendirmeleri yapıyorum: CHP’nin gizli gündemini, ağır kusurlu siyasetini halkımıza doğrudan aktarmak ve ifşa etmek amacıyla arkadaşlarımızı Anadolu’ya gönderiyorum.”

 

İzlediğim kadarıyla…

Devlet Bahçeli dünkü grup konuşmasını Kamutay’da (TBMM’de) yaptı.

Bilindiği gibi…

Kamutay, Başkent Ankara’da.

Ankara nerede?

Trakya’da değil, Anadolu’da.

 

Anadolu’nun göbeğinden, “Bugünden itibaren yeni görevlendirmeleri yapıyorum: … arkadaşlarımızı Anadolu’ya gönderiyorum” sözünü etmek, dikkatsizliğin, sapla samanı karıştırmanın daniskası değil de nedir?!

Veya…

Ne olabilir?!

 

Siyasa (politika) ve devlet insanlarında, böylesi dikkatsizlik, sapla samanı karıştırma, ülke yönetiminde, uluslararası ilişkilerde çok ciddi olumsuz sonuçlara neden olur!

Bu bir evrensel gerçektir.

Bilinmez mi?!

Bilinmemesi kadar, bilip de yapmamak büyük dertler açar!

İşin ucu, ülkelerin batmalarına, halkların haritadan ve tarihten silinmelerine gider!

 

Partim CHP’min başındaki “adı lazım değil” de dünkü grup konuşmasında, Bahçeli’ye teşekkür etti.

Şöyle:

“Sayın Bahçeli, ‘Anadolu’ya milletvekillerini göndereceğim CHP’yi ne yapıyor’ diye demiş. Çok memnun oldum, hiç değilse vatandaşla muhatap olurlar.” https://www.gercekgundem.com/siyaset/310397/kilicdaroglundan-erdogana-ya-arkadas-ya-sahsim-bidenin-gozlerine-bakinca-heyecanlaniyorsun-ama

 

Şu “AYM kararlarını uygulamayan bürokratlar talimatı kimden aldılarsa, aynı şeyi yapmasınlar. Yaptıkları taktirde onları devletin bürokrasisi içinde tutmayacağım açık ve net söylüyorum. Senin yerin saraydır kardeşim, gidersin orada ne derlerse yapabilirsin” sözleriyle, geçen hafta bütün gün konuşulan “kafasındaki Cumhurbaşkanı adayı”na netlik kazandırdı.

Onu da “Yaptıkları taktirde onları devletin bürokrasisi içinde tutmayacağım açık ve net söylüyorum” tümcesiyle dile getirdi.

Yani…

Tekille başladığı söylemini, “Millet İttifakı” ortağı İyi Parti’den gelen yergi üzerine çoğula çevirmişti; dün, başa, tekile döndü, Millet İttifakı”nın Cumhurbaşkanı adayının kendisi olduğunu üstü kapalı söyleyerek, güncelledi.

 

Ve…

Konuşmasını, özetle “Bu zam fırtınası görünüyor ki devam edecek. İpin ucunu kaçırdı bunlar. Mutfaktan haberleri yok. Etiketler her gün değişiyor. Ülkeyi yönetme güçleri, kapasiteleri kalmadı. ‘Aslansın, kaplansın‘ diyorlar. Açık ve net söylüyorum: ‘Sen ne aslansın, ne kaplansın; sen olsa olsa kağıttan kaplansın.’ Bütün otokratların sahip oldukları özelliklere sahip. Kendisine seslenelim: ‘Ya şahsım! Şu milletin, garibanların dertlerine bir bak kardeşim. Seni, Biden kurtaramaz arkadaş. Senin geleceğin bu milletin elindedir. Nereye gidersen git, sonunda sandığı getireceksin, millet sana dersi o sandıkta verecek.’ Milletimiz sandık gelince görevini yapacaktır. Biz de Cumhuriyetin 100 yılında Cumhuriyetimizi demokrasi ile taçlandıracağız” biçiminde bitirdi…

NEDEN YOKTU?!.

150 150 bakikarakol

Partim CHP’mden 2, SHP’den 1 yaşayan eski Genel Başkan dün, Avukat Turgut Kazan’la birlikte Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’na giderek, ucube Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin Cumhur İttifakı İktidarı’nın 1 numarası AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı hakkında, siyasi hakların engellenmesi”, “suçu ve suçluyu övme”, “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” ve “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlarını işlediği savıyla Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundular.

 

Anılan suçlardan, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı hakkında “dava açılması” isteminde de bulunan eski Genel Başkanlar Altan Öymen (CHP), Hikmet Çetin (CHP) ve Murat Karayalçın (SHP), suç duyusu dilekçelerinde, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının, partisinin 27 Ekim 2021 Çarşamba günkü grup konuşmasına vurgu yaptılar, şöyle dediler:

Partili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında konuşurken, ‘videoyu koyalım’ diyerek, Çubuk’taki linç girişimi görüntülerini izletmiştir. Bilindiği gibi, şehit er Yener Kırıkçı’nın 24 Nisan 2019 günü cenaze töreninde, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile eşlik eden CHP milletvekillerine karşı, planlanmış bir linç girişimi yaşanmıştı. Daha cenaze namazına geçilmeden, Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarının çevresi sarıldı. Kimi tekme-yumrukla, kimi getirilip varile doldurulmuş taşları atarak, kimi sopa, demir çubuk, bıçak kullanarak, başta Kılıçdaroğlu olmak üzere, yakaladıklarını öldürmeye çalıştılar.” https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/oymen-karayalcin-ve-cetinden-cumhurbaskani-erdogan-hakkinda-suc-duyurusu-6742278/

(Linkten haberin ayrıntılarını okuyabilirsiniz.)

 

“Nasıl bir gelişme olur?” sorusuna verebileceğim yanıt:

“Soruşturmaya yer olmadığı” yönünde olma olasılığı çok yüksek!

Ayrıntıya girmeyeceğim.

Ama bir başka ayrıntıya gireceğim:

Partim CHP’min 2 değil, 3 eski Genel Başkanı yaşıyor.

İçlerinde 1’i yok.

Üstelik o 1’i Milletvekili.

Kestirdiğiniz gibi “Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal!

 

2 CHP’li, 1 SHP’li eski Genel Başkanlar arasında neden yer almadı?!

Kaçındığı, “temkinli” davrandığı bir şey mi vardı?!

 

Denebilir ki:

“Rahatsızlığından, tedavi gördüğünden habersiz misin?”

Yo, haberliğim.

 

Milletvekili Yeminini aylar sonra etti ve o günden beri Kamutay’a (TBMM’ye) ayak basmadı, Kamutay Komisyonlarından birine ve Kamutay Genel Kurulu çalışmalarına katılmadı!

Yani…

Sağlık sorunun tedavisinden ötürü Milletvekili Görevini yapmadı!

Ama Milletvekili maaşını tıkır tıkır aldı!

 

Eski Genel Başkanların dünkü “suç duyurusu” eylemine isteseydi

katılabilirdi!

Tekerlekli sandalyeyle de olsa, Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’na gelebilirdi!

Dilekçenin verileceği Cumhuriyet Savcısı’na kadar da çıkabilirdi!

Biri yardımcı olurdu.

 

Varsayalım…

Tekerlekli sandalyeyle de olsa, Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’na gelmesi/getirilmesi, dilekçenin verileceği Cumhuriyet Savcısı’na kadar çıkması/çıkarılması olanaksızdı.

Şunu yapabilirdi:

Dilekçe metnini imzalardı.

Kızı Aslı Baykal’ı da, kendisini temsilen gönderebilirdi.

 

Neden yapmadı?!

 

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanını kızdırmak mı istemedi?!

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanın hışmına uğramaktan mı korktu?! Milletvekili Görevi’ni yapmadan Milletvekili Maaşı almasının gündeme getirilip Milletvekilliğinin düşürüleceğini mi düşündü?!

Veya başka nedenler mi vardı?!

 

Böylesi önemli, ciddi eylemde arkadaşlarının ve “Partim” dediği CHP’nin yanında yer almayacak da ne zaman yer alacak?!

Kendisinden hemen sonraki Genel Başkanın arkasında durmayacak da ne zaman duracak?!

 

Yoksa…

CHP Genel Başkanı iken A Takımı diye tanımlanan arkadaşları gibi, CHP ile yollarını ayırma peşinde mi?!

(Aslında çok iyi olur.)

 

“Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal bütün bunları açıklamalı!..

ÜLKE YARARI İÇİN, ÇOK TEHLİKELİ “ÜLKEYİ BUNLARA BIRAKAMAYIZ” GİBİ SÖZLERDEN KAÇINILMALI!..

150 150 bakikarakol

AKP, MHP ağırlıklı Cumhur İttifakı’nın ortakları Genel Başkanlarından, Milletvekillerine, atanmış bürokratlarına kadar şu vurguyu sıkça yapar oldular:

“2023’te Türkiye’yi onlara teslim edemeyiz! Etmeyeceğiz!”

 

En son…

AKP Grup Başkanvekili, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, önceki gün (30 Ekim 2021 Cumartesi) Muğla AKP İl Başkanlığı’nın İl Danışma Toplantısı’na katıldı ve orada konuştu.

Dedi ki:

“Asla özgüvenimizi kaybetmeyeceğiz. Birbirimizle kol kola, sıkı sıkıya verip Türkiye’yi 2023’te bunlara bırakmayacağız. Çünkü bu ülkeyi bunlara bırakamayız.” 

https://tr.sputniknews.com/amp/20211031/ak-partili-unal-oyle-bir-hava-olusturuyorlar-ki-sanki-turkiyede-bunca-yil-hicbir-sey-yapmamisiz-1050338417.html

(“Bunlar” dediği “Millet İttifakı”!)

 

Hangi iktidar, iktidarı bırakır?

Hele de 20 yıla yakın iktidarda olan?..

Bırakmaz.

Daha doğrusu…

Bırakmak istemez.

Ama…

Halkın iradesine başvurulduğunda, sandıktan çıkacak hilesiz, hurdasız sonuca göre davranmak gerek.

Ve…

Eğer sayım sonucu, halkın iradesi, iktidarı muhalefete indirmiş, muhalefeti de iktidara taşımışsa, buna saygılı olunmak, en küçük sorun çıkarmadan iktidar yeni iktidara bırakılmak gerek.

 

İktidardaki siyasiler, parti teşkilatlarında, partililerine, Mahir Ünal gibi sözler edebilirler.

Ancak…

“Seçmenin iradesine de saygılı olacağız” deseler sorun yok, demezseler “Büyük sorun var” demektir.

Bunun ucu, tehdide, halkın iradesine karşın iktidarı teslim etmemeye kadar uzar!

Ki…

Ortaya hiç iyi bir sonuç, tablo çıkmaz!

Ülke kan gölüne döner!

 

Tanrı asla böyle gelişmeye olanak tanımasın!

 

İktidar uğruna, iktidar sonrası yargılanma ve hesap verme korkusuyla ülkeye ve ülke halkına iç savaş gibi bir kötülük yapmak hiçbir siyasi kadroya yakışmaz!

Yakışmamalı!

 

O nedenle…

“Kanlı günlerin altyapısı” biçiminde algılanacak ve yorumlanacak sözleri hiçbir zaman etmemek en doğrusu.

Yok, eğer inat edilirse…

Çok yazık olur!

Ortada “Ülke” ve “Halk” diye bir şey kalmaz!

 

Eski siyasi, şimdi “Bakan” sıfatıyla İçişleri Bakanlığı’na atanmış bürokrat Süleyman Soylu da önceki gün, Tokat AKP İl Başkanlığı’nın Danışma Meclisi Toplantısı’na katılmış, siyasi söylemlerde bulunmuş:

“Anketler şöyleymiş, böyleymiş. Kılıçdaroğlu, onun aveneleri. Aç tavuk kendini darı ambarında zannedermiş. Bu anket işini çocukluğumdan beri takip eden bir kardeşinizim. Burada söylüyorum. Her ay araştırmaları takip ederim. Onların kurmaca araştırmaları değil. Bu milletin gördüğü ama bizimde takip ettiklerimiz var. Cumhuriyet Halk Partisi, ister çatla ister patla. Aramızda şu anda 15,5 puan var. 15.5 puan. Öyle yok öyleydi yok böyleydi. 2023 yılında şapka düşecek keliniz görünecek. Benim kelim hep açıktır. Ama sizinki görülecek. Hiç endişe etmeyin, hiç merak etmeyin.” https://www.gazeteduvar.com.tr/suleyman-soylu-benim-kelim-hep-acik-fark-yuzde-155-haber-1540171

 

Bu sözler, atanmış bir bürokratın edeceği sözler midir?!

Atanmış bir bürokrat “Aramızda şu anda 15,5 puan var” der mi?!

 

Soylu’nun sözlerine, CHP Genel Başkan Yardımcısı, Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç yerinde, çok doğru bir çağrıda bulundu:

“Madem yüzde 15,5 öndesiniz, getirin sandığı.”

 

AKP, çağrıya uyup sandığı erken getirir mi?

Bilemiyorum.

Benim öngörüm, 2022’nin yazı ya da sonbaharı…

 

Bütün dileğim…

Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimlerinin sakin geçmesi, halkımızın yaşadıklarını en gerçekçi biçimde değerlendirerek, oyunu hak edene vermesidir ve seçim sonrası halk iradesi iktidar değişiminden yana ise devir teslimin sorunsuz yapılmasıdır…

“29 EKİM 1923! TÜRKİYE’MİZİN DOĞUM GÜNÜ! 98’İNCİ YILDÖNÜMÜ KUTLU OLSUN!”

150 150 bakikarakol

Önceki gün İstanbul Küçükçekmece’de, adını vermeyeceğim mahallenin İlk Öğretim Okulu’nun yakınından geçiyordum.

Mikrofondan gelen seslerden, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın 98’inci yıl kutlamasının provasının yapıldığını anladım.

Sesinden 8-9 yaşlarında olabileceğini öngördüğüm kız çocuğunun, çok güzel bir Türkçe ve her sözcükteki harflerin anlaşılır bir dille yaptığı sunum, sunumdaki üç tümce, usumu (aklımı) başımdan aldı gitti:

“29 Ekim 1923! Türkiye’mizin doğum günü! 98’inci yıldönümü kutlu olsun!”

Adım atamadım.

Başımı, sesin geldiği solumdaki okuldan yana çevirdim.

Dakikalarca alkışladım!

Belki gören “Deli mi? Ne yapıyor öyle?” diyecekti.

Belki de gören oldu, dedi.

Umurumda değildi.

Torunum yaşlarındaki kız çocuğu, o çok güzel sözü ne kadar içten/yürekten, ne kadar tane tane, ne kadar vurgulu sesle söylemişti!

Duygulandığım.

Gözlerimin nemlendiğini belirtmesem olmaz.

Umudumun katlandığını da…

Koşa koşa okula gidip, sunumu yapan kızımızı bulup kucaklamak, alnından öpmek, ona bu metni yazan, okutan öğretmeni/öğretmenleri, okul müdürünü tek tek kutlamak istedim.

Ama…

“Yanlış anlaşılır, sıkıntıya neden olabilirim” düşüncesi ile gitmedim.

Adımlarımı atmaya başladığımda, o yavrunun güzel sesiyle gerçekleştirdiği sunumu kulaklarımda çınladı; “29 Ekim 1923! Türkiye’mizin doğum günü! 98’inci yıldönümü kutlu olsun!” tümceleri de dudaklarımdan döküldü.

Yaklaşık 4 kilometrelik yolu bu halle yürüdüm.

Eve varır varmaz, bugün yazmak için notumu aldım.

 

Bir gün öncesinden (28 Ekim 1923) “Efendiler, yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz” diye gürleyen dünya lideri Kemal Atatürk, Cumhuriyet nedir?” diye soran köylü vatandaşa “Kimsesizlerin kimsesidir” dediği Cumhuriyet, derin karşıtları tarafından, çağdaş kurum ve kuruluşlarıyla birlikte hırpalansa da, 98’inci yılında bile göz kamaştırıcı çekiciliği ile varlığını koruyor.

Sevenleri, sahiplenenleri o kadar çok ki!

Varlığını bütün tazeliği, bütün içeriği ile koruyacak da!

Emperyalist işbirlikçisi derin karşıtlar, bu gerçeği çok iyi bilsinler!

 

Atatürk Türkiye’si Cumhuriyeti, İstiklal Marşı’mızın yazarı Mehmet Akif Ersoy’un, “Çanakkale Şehitlerine” şiirinde “Gömelim gel seni tarihe desem, sığmazsın” dediği gibidir…

Öylesine kapsamlı, öylesine içerikli, öylesine kucaklayan, öylesine aydınlık yarınlara, çağlara varan!

Anlamak, anlatmak gerek!

Birinci vazifelerimizden biri de bu!

Yapacağız, başaracağız!

Çağdaş yarınlar için, yapmaya, başarmaya mahkumuz!

 

Bölgesindeki ve uzaklardaki ülkelere örnek olmuş “kimsesizlerin kimsesidemokratik, laik Cumhuriyet’imizin 98’inci yıldönümü halkıma, halklara kutlu olsun!

Böyle bir Cumhuriyeti bırakan, başta dünya lideri Kemal Atatürk’ümüzü, O’nun sivil ve asker arkadaşlarını rahmetle, saygıyla anıyorum.

Cennet mekanlarında ışıklar içinde uyusunlar…

 

Ayrıca…

Yarın (30 Ekim 2021), sevdalısı olduğum Kars’ımın kurtuluşunun 101’inci (30 Ekim 1920) yıldönümü

AKP GENEL BAŞKANI CUMHURBAŞKANI PAYLAŞMAMALIYDI, ALİYEV SÖYLEMEMELİYDİ, ÇOK MAAŞLILAR YASA ÖNERİSİ RET EDİLMEMELİYDİ!..

150 150 bakikarakol

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, Azerbaycan dönüşünde, uçakta, beraberindeki gazetecilere açıklamalarda bulunmuş, ardından onların sorularını yanıtlamış.

Sorulardan biri; Salı (26 Ekim 2021) günkü Kamutay (TBMM) Genel Kurulu’nda, Cumhurbaşkanlığının, Irak-Suriye tezkeresiyle ilgili partisi adına konuşan İstanbul CHP Milletvekili, Emekli Büyükelçi (Azerbaycan, Irak ve Birleşik Krallık) Ahmet Ünal Çeviköz ile ilgiliydi.

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının yanıtı şu oluyor:

“Bunlardan biri de geçmişte Bakü’de büyükelçi olarak görev yapmıştı, şimdi CHP’de güya siyaset yapıyor. İlham Bey’le konuşurken o bile ‘Ben bu adamı bir daha bu kapıdan içeri sokmam’ dedi. Çünkü Azerbaycan’a da ihanet etti. Sen önce bir defa büyükelçilik yaptığın ülkenin siyasetine saygılı olmayı öğren. Bunu öğrenmedi ki bu adam. Şu anda da rastgele işte nasıl olduysa siyaset yapıyor. Biz bu tür siyasetçileri cepten çıkarıyoruz. Bunların siyaseti öğrenmeleri için daha çok fırın ekmek yemeleri lazım. Bunlar büyükelçilik yapmış, siyasetçilik değil. Siyasetçilik başka bir şey, büyükelçilik başka bir şey.” https://www.gercekgundem.com/siyaset/309071/erdogan-bahceli-secim-baraji-icin-yuzde-7-teklifimi-aynen-kabul-etti-siz-nasil-uygun-goruyorsaniz-kabul-dediler

İki Cumhurbaşkanı arasında geçen, bu içerikte konuşmaların dışa vurulması doğru mu?

Bence değil.

2001-2004 yıllarında Azerbaycan’ının Başkenti Bakü’de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Büyükelçisi olarak bulunan Ahmet Ünal Çeviköz’ü, o yıllarda Başbakanı olan AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanına 17 yıl aradan sonra “Ben bu adamı bir daha bu kapıdan içeri sokmam” tümcesiyle bir anlamda şikayet etmesi Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev yakışmadı!

Kardeş Azerbaycan halkının pek hoşnut olmadığı İlham Aliyev bu tümcesiyle…

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı da aralarında geçen konuşmayı siyasi amaçla basın mensuplarına aktarmasıyla…

Dış ülkeler yönetimlerinin, siyasilerinin, Dışişleri Bakanlıklarının ve diplomatlarının değerlendirmeye alacakları öngörüsündeyim.

 

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı dün de partisinin grubunda konuştu.

Hedefinde, önceki günkü tezkereye, “Hayır” diyen CHP, CHP Genel Başkanı vardı.

Çok ağır sözler etti.

Sözleri çok ağır olsa da, “Siyasi söylemdir” dedim, geçtim.

Ama…

Şu sözü yaralayıcıydı:

“Kendilerine ‘Mustafa Kemal’in askerleri’ diyenlerin, onlara ‘Mustafa Kemal’in itleri’ diyerek hakaret edenlerin dümen suyuna girdiğini görmek bizim bile ağırımıza gidiyor.” https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/131150/-ulkemizi-her-karis-topragi-ile-gelistirecek-milletimizin-her-bir-ferdinin-refahini-artiracak-projeleri-hayata-gecirmeye-devam-edecegiz-

 

Hangi it dediyse, itlik etmiştir!

Hangi itler diyorsa, itlik ediyorlar!

 

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının keşke bu sözü etmeseydi!

 

Böyle çirkin bir sözü, anca ve anca, dünya lideri Kemal Atatürk’ün ve O’nun demokratik, laik Cumhuriyet’ine, ülkesine, devletine düşman olanlar eder!

 

Ve…

Dün sabah saatlerinde www.sozcu.com.tr’de Kamu görevlilerinin birden fazla maaş almasının engellenmesini öngören kanun teklifi, TBMM Genel Kurulu’nda AKP ve MHP milletvekillerinin oyları ile reddedildi.

Teklifi hazırlayan CHP Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap, “Milyonlarca vatandaşımız işsizlikle boğuşurken ve milyonlarcası da asgari ücretle geçinmeye çalışırken Cumhur İttifakı birden çok maaşa evet dedi! Yazıklar olsun” diyerek tepkisini dile getirdi. spotlu, ‘Birden fazla maaş alan bürokratlar engellensin’ teklifi AKP ve MHP oylarıyla reddedildi https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/birden-fazla-maas-alan-burokratlar-engellensin-teklifi-akp-ve-mhp-oylariyla-reddedildi-6731309/ başlıklı haberi okuyunca, işsizler, aç insanlar gözümün önüne geldi!

İçim yandı!

Nereden nereye!..

“TEZKERENİN OYLMAMA YÖNTEMİ ANAYASA’YA AYKIRI VE OYLAMA GEÇERSİZ”!..

150 150 bakikarakol

Partim CHP’min yönetimi dünkü Kamutay (TBMM) Genel Kurulu’nda partisi AKP grubu adına konuşan Sivas AKP Milletvekili İsmet Yılmaz’ın “Türkiye’nin millî güvenliğine yönelik her türlü eylemlere, terör tehdidi ve güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak; Irak ve Suriye’deki terör örgütlerinden ülkemize yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek; kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı gereken tedbirleri almak; Türkiye’nin hak ve menfaatlerini etkin bir şekilde korumak için süratli ve dinamik bir politika izlenmesine yardımcı olmak üzere hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olacak şekilde Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesi ve aynı amaçlara matuf olarak yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunmasına ve bu kuvvetlerin https://www.tbmm.gov.tr/Tutanaklar/Tutanak?BirlesimSiraNo=23634&BaslangicSayfa=29&BitisSayfa=29&Tur=H

Cumhurbaşkanının belirleyeceği esaslara göre kullanılması için 7/10/2020 tarihli ve 1266 Sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı ile 30/10/2021 tarihine kadar uzatılan izin süresinin 30/10/2021 tarihinden itibaren Anayasa’mızın 92’nci maddesi uyarınca iki yıl uzatılmasına dair Cumhurbaşkanlığı tezkeresi” https://www.tbmm.gov.tr/Tutanaklar/Tutanak?BirlesimSiraNo=23634&BaslangicSayfa=30&BitisSayfa=30&Tur=H sözcükleriyle tanımladığı tezkereye “Hayır” kararı aldı ve uyguladı.

Çok doğru bir karar.

Kutlarım.

(Yazımın bitiminde, dün Kamutay Genel Kurulu’nda şahsı adına söz alan Manisa CHP Milletvekili ve CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel “Neden Hayır Kararı aldıkları”nı anlatan konuşmasını bilginize sunuyorum.)

AKP GENEL BAŞKANI CUMHURBAŞKANI “SİYASİ PROPAGANDA OPERASYONU”NU ÇOK İYİ BİLİYOR!.. https://bakikarakol.com/akp-genel-baskani-cumhurbaskani-siyasi-propaganda-operasyonunu-cok-iyi-biliyor/ başlıklı dünkü yazımda “Oylamada Cumhur İttifakı ortağı AKP, MHP, BBP “Evet” diyecek; İyi Parti de koşullu “Evet” diyecek; CHP ise dünkü toplantısında kararını belirleyecekti” demiş, eklemiştim:

CHP yönetimi, yukarı bıyık, aşağı sakal arasında!

Ürkek siyasa!

(Ayrıntıya girmeyeceğim.)

Ürkek siyasayla nereye ve ne zamana kadar?!

CHP yönetimi, alacağı kararı halka anlatamamaktan kendini kurtarmayı, başarmalı.”

CHP yönetimi, tezkereye Hayır kararı almak ve uygulamakla doğru iş yapmanın yanında, ürkek siyasaya nokta koyduğunu kanıtladı ve Hayır Kararını halka anlatabileceğinin işaretini verdi.

 

Cumhur İttifakı’nın ortakları (AKP, MHP, BBP), Hayır Kararı ve oyundan ötürü CHP’yi, CHP yönetimini, “PKK terör örgütünün siyasi yapılanması” diye tanımladığı HDP ile ilişkilendirecekler, gerçeklerle örtüşmeyecek sözlerle vuracaklar.

Hiç dert değil.

 

CHP yönetiminin ürkek siyasadan sıyrılması çok önemli gelişmedir ve ülke için, halk için yararlı olacak.  

 

Gene Cumhur İttifakı’nın ortakları, CHP’nin başı çektiği “Mille İttifakı” ortaklarından İyi Parti’nin dünkü oylamada koşullu Evet demesinden ötürü, Millet İttifakı’nın çöktüğünü dillerine dolayacaklar ama kısa sürede böyle bir şeyin olmadığı/olmayacağı görülecek.

 

AKP’li İsmet Yılmaz, “Bazı milletvekillerimiz tezkere süresinin iki yıl olarak istenmesine itiraz etmektedirler. Sürenin iki yıla çıkarılmasının ardında başka nedenler aranması gereksizdir. Sürenin iki yıllık istenmesinin amacı Suriye ve Irak’taki mücadelenin devamlılığı gereği olup aynı zamanda kararlılığımızın göstergesidir. Ayrıca, bu tezkereyle bir yetki, bir izin verilmektedir; siz isterseniz Meclisin verdiği bu yetkiyi kullanmazsınız, kaldı ki benden önceki bir hatip de Afganistan’a verilen uzun sürelin iznin kullanılmadığını da ifade etti. Demek ki Meclisin verdiği emir, talimat değil bir yetki iznidir; isteyen hükûmet kullanır, isteyen kullanmaz” https://www.tbmm.gov.tr/Tutanaklar/Tutanak?BirlesimSiraNo=23634&BaslangicSayfa=30&BitisSayfa=30&Tur=H sözleriyle inandırıcı olamamıştır.

 

Yılmaz’ın “Tezkerenin amaçlarına matuf olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması hükmü de var. Bu hüküm 2014’ten bu yana Irak-Suriye tezkerelerinde var yeni bir şey değil” sözlerine, şahsı adına söz alan Manisa CHP Milletvekili ve CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’in konuşmasında değinmemesi dikkatimi çekti.

 

19, 20 ve 21’inci Dönem Ankara DSP Milletvekili, 20’inci Dönem’de  Kamutay Başkan Vekili, gazeteci kökenli Uluç Gürkan’ın, Tele 1 TV’nin Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ’a anlattıkları gerçekten çok dikkat çekici!

Özetle şöyle:

Tezkere oylaması önemli bir oylamadır; oturumu yöneten Kamutay Başkan Vekili, el kaldırma yöntemine gitmemeliydi.

Anayasa’ya aykırı oylama yapılmıştır ve oylama geçerli değildir.

Bu uygulamayla tezkerenin kaç oyla kabul edildiğini bilmek olanaksız.

Kaldı ki, dünkü oylamada, ne Evet, ne de Hayır için kalkan eller sayılmadı; oturumu yöneten Başkan Vekili İstanbul MHP Milletvekili Celal Adan göz kararıyla “Kabul edilmiştir” dedi.

 

CHP Grup Başkanvekilleri oylamanın Anayasa’ya uygun olmadığına itiraz etmediler ve geçerli sayılamayacağı üzerinde durmadılar.

 

Anayasa’ya aykırı yapılan bu oylama CHP yönetimi tarafından Anayasa Mahkemesi’ne götürülür mü?

Anayasa Mahkemesi’nden nasıl bir karar çıkar bilemem ama “Götürülmeli” diye düşünüyorum.

 

Önceki gün AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı ile apar topar görüşen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, dünkü grup konuşmasında “Anayasa Mahkemesi öyle bir hale gelmiştir ki, nerede bir hain, nerede Türkiye’nin kuyusunu kazmak için faal halde bulunan bir çapulcu varsa onlarla yan yanadır.

Terörist Demirtaş’ın yanında duran bu mahkemedir.

Sorosçu fitnenin yanında konuşlanan bu mahkemedir.

Daha geçtiğimiz günlerde Diyarbakır eski belediye başkanı, bölücülüğün atar damarı Osman Baydemir ile ilgili hak ihlali kararı veren, dahası 30 bin lira da tazminat ödenmesine hükmeden bu mahkemedir.

Anayasa Mahkemesi kapanmasın da hak ve hukukun itibarı mı kaybolsun?

Anayasa Mahkemesi kapanmasın da terörle mücadeleye sünger mi çekilsin?”

http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4900/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_gunu_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_26.html sözlerini, oylamanın,  Anayasa Mahkemesi’ne götürülebileceği olasılığı üzerine mi etti?

Bilmiyorum.

Gazeteci refleksi ile böyle düşünüyorum.

 

Oylamada AKP, MHP, BBP, Memleket Partisi, Zafer PartisiKabul”; CHP, HDP, TİPHayır”; DEVA PartisiÇekimser” yönünde el kaldırdı.

N o k t a . . .

 

MANİSA CHP MİLLETVEKİLİ VE CHP GRUP BAŞKANVEKİLİ ÖZGÜR ÖZEL’İN KONUŞMASI

 

Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının Anayasa’nın 92’nci maddesine dayanarak Türkiye Büyük Millet Meclisinden silahlı kuvvet kullanmasına ilişkin bir tezkeresi var, bu tezkereyi görüşüyoruz.

Biz bu tezkerenin bütününe Anayasa’ya aykırılık yönünden, süre yönünden, talep edilen yetkinin belirsizliği ve orantısızlığı yönünden, gereklilik ve yerindelik yönünden itiraz ediyoruz. Bu itirazlarımızı gerekçelendirecek olursak tezkere bundan önceki hükûmetlerin yapmadığı, ihtiyaç duymadığı şekilde kalitesiz yasama anlayışında çokça kullandığınız torba yasanın bir benzeri torba tezkere niteliğindedir. Bir an için Adalet ve Kalkınma Partisinin bütün tez ve taleplerinin doğru, yerinde ve haklı olduğunu düşünecek bile olsak bu tezkerenin 4’e bölünmesi gerekir; Kuzey Irak için bir tezkereye, Kuzey Suriye için bir tezkereye, İdlib’deki misyon için bir tezkereye ve yabancı askerlerin Türkiye’de bulundurulması için ayrı bir tezkereye ihtiyaç vardır. Kaldı ki siz böyle bir tezkereyle birden fazla ülkeye, birden fazla bölgeye… “Süresi altı aydı bir yıl oldu, iki yıla çıkardık.” derseniz, şu önermeye hanginiz doğru diyebilir: İktidara gelinir, Meclise tezkere yollanır, dünyadaki 210 ülkeye beş yıl süreyle savaş açma ve askerlerini bulundurma yetkisi… Anayasa bu yetkiyi münhasıran ve doğru tarif ederek bu Meclise veriyorsa, Anayasa’yı değiştirmek için en az 360 milletvekiliyle halka teklif ya da 400 vekilin oyu gerekiyorsa siz salt çoğunlukla bu yetkiyi sayısı sizin belirlediğiniz ve süresini sizin belirlediğiniz bir şekilde yürütmeye nasıl devredersiniz? Anayasa değişikliği hükmünde tezkere de olmaz, kanun da olmaz. Böyle bir şeyi yapacaksanız dönerler burada Anayasa’yı değiştirecek çoğunlukta bir iradeyi ararlar. Öncelikle bu tutarsızlığınızı milletimize ifade edelim.

Devamında, süre yönünden niçin iki yıl? Niçin sorusunun cevabını arıyoruz ama usulen de burada bir eksiklik var. Böyle bir değişikliğe gidiyorsanız, siz bir demokrasi Parlamentosuysanız ve Dışişleri Bakanınız varsa, bu Dışişleri Bakanınızın hiç değilse Parlamentoda grubu bulunan partilerden, Parlamentoda milletvekili olan partilerin Genel Başkanlarından bir randevu isteyip bu talebin gerekliliğini ifade etmesi gerekmez mi? Konuşmalarda ne Sayın Bakanın ne de yürütmenin başının bu konuda herhangi bir ifadesini görmedik; düpedüz nezaketsizliktir. Yalnız, bu iki yıllık sürenin, seçimler gününde yapılsa bile, seçimlerden sonraki dört ayı da kapsıyor olmasının Anayasa’ya aykırılık ve gelecek Meclisin iradesine ipotek açısından tartışmalı olduğunu ifade ederiz. Ayrıca, iktidarda olmadığınız bir dönem için yerimize niye yetki talep ettiğini de anlamış değiliz. Şimdi, Sayın Bakanın konuşmasında da izleri vardı, bu tezkereye niçin “hayır” denmemesi gerektiği söyleniyor. Zaten Adalet ve Kalkınma Partisini yöneten trol aklı “Bu tezkereye ‘hayır’ demek hainliktir, askerin arkasında durmamaktır.” gibi tuhaf söylemleri sosyal medyaya, liderlerin “prompter”larına ya da bu kürsüye taşıyabiliyor.

Peki, çok değerli milletvekilleri, partiniz hep iktidarda sanıyorsunuz; partiniz hep iktidarda olmayacak ama hep iktidarda da değildiniz. Partinizin 3 Kasım 2002 günü sonlanan bir yılın biraz üzerinde bir muhalefet partisi deneyimi var. O muhalefet partisi 10 Ekim 2001’de Afganistan’a asker yollarken “hayır” oyu kullandı, hep beraber ve sözcünüz burada çıktı “Kapsamı, sınırı, zamanı, süresi belirsiz böyle bir yetkiyi, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gönderilmesini doğru bulmuyoruz.” dedi, ret oyu kullandınız; size “hain” diyen yoktu. Ayrıca, Kuzey Irak’ta ne yaptınız? 25 Aralık 2001 ve 18 Haziran 2001’de Kuzey Irak tezkereleri geldi. O zaman altı ay istiyordu koalisyon hükûmeti, sözcüleriniz çıktılar ve dediler ki: “Irak’ın toprak bütünlüğünün muhafaza edilmesine özen gösterilmiyor. Önümüzdeki dönem bu yetki bu bölgeye kan ve gözyaşı getirir. Türkiye’nin bu bölgenin zararına gelişecek gelişmeler olabilir. Parti grubumuz ve partimiz kuzeyden keşif harekâtının uzatılmasından rahatsızdır.” Ret verdiniz Sayın Bakan, hep beraber. Muhalefetteyken Kuzey Irak tezkeresine ret verenlerin, Afganistan’a ret verenlerin bugün çıkıp tezkereye ret verenin millîliğini sorgulayacak hakkı da yoktur, haddi de yoktur. Gelelim gereklilik noktasına; Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’de bir taraftaki, her iki taraftaki terör örgütlerine atıf var. Beyler, bayanlar; Birleşmiş Milletler Şartı’nın 51’inci maddesi net; bir ülkeye sınır ötesinden bir örgüt, bir terör örgütü ya da diğer ülkeye saldırıda bulunursa buna meşru müdafaa hakkı ve saldırının kaynağına kadar sıcak takip hakkı vardır. Sayın Bostancı hatırlayacaktır, Adalet ve Kalkınma Partisi, iktidarının ilk altı yılında bazı anayasacılar, bazı hukukçular, bazı siyasetçiler “Ya, bu Kuzey Irak operasyonları için tezkere lazım.” dediğinde ısrarla “Hayır, terör örgütüne sıcak takip ve https://www.tbmm.gov.tr/Tutanaklar/Tutanak?BirlesimSiraNo=23634&BaslangicSayfa=34&BitisSayfa=34&Tur=H meşru müdafaa hakkı Birleşmiş Milletler Şartı’nın 51’inci maddesinden gelir, gerek yok.” dediniz; tutanaklar onlarca beyanınızla dolu. Demek ki neymiş? Bu tezkerenin derdi terörle mücadele değilmiş; yoksa IŞİD’i, PKK’yı, saydığınız terör örgütlerini sıcak takipte meşru müdafaa hakkını da kullanırmışsınız, kimse de bir şey demezmiş. Peki, bu tezkere neymiş? İdlib misyonunu karşılayan bir tezkere mi? Bakarsanız, İdlib’de yapmaya çalıştığınız işlerin bir bütünü, zaten meşru bir devlet karşınızdaysa savaş sebebi sayılır. İdlib’e savaş açmak için, İdlib’deki misyonu tamamlamak, orada hastaneler kurmak, inşaatlar yapmak, doğrudan egemenlik kullanmak için bir yetki talep ediyor musunuz? O da tezkerenin içinde yok.

Ne var tezkerenin içinde? Türkiye’de yabancı askerlerin bulunması. Vallahi, bu torbanın etrafındaki göstermelik terörle mücadele yaklaşımları falan milleti kandırmaya çalışır başaramaz da bu madde size karşı arkadaşlar. Bu madde, 1 Martta Amerikan askeri Irak’a gitmesin diye Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun ve Genel Başkanının bir saatlik konuşmasıyla, 99 AK PARTİ milletvekilini ikna etmesiyle, Coni’nin postalını Türkiye topraklarına değirmediğimize kızan Recep Tayyip Erdoğan’ın size aldığı tedbirdir, size aldığı tedbirdir, bize değil. O yüzden herkes ne konuştuğunu, ne savunacağını düşünecek. Partisinde tek adam olabilir, yürütmede tek adam olabilir, bunun verdiği güçle gözü bir başka şekilde dönmüş bakıyor olabilir ama kimse Suriye’deki evlatlarımızı bir felakete sürüklemek, maceracı dış politika yapmak, yaklaşmakta olan seçimde savaş ilanıyla belki seçimleri biraz daha öteye atmak için iç politikaya yönelik bu hedeflerle tasarlanmış bu oyunda arkanıza dizilecek, size meşruiyet kazandıracak durumda değiliz. Sesi olan, gücü olan, kendine güvenen, çıkacak, gelecek buraya. İdlib’de 34 evladımız şehit edildiğinde altı saat susup açıklamayı Hatay Valisine yaptıranlar, iki gün susup “İlk ne diyecek.” denildiğinde Trump’la arasındaki hikâyenin komikliklerinden bahsedenler, 34 evladımızı kimin vurduğunu çıkıp da… Cumhuriyetin kuruluşundan beri, Kurtuluş Savaşı’ndan beri bir seferde verdiğimiz en fazla şehitte “Bunu şunlar vurdu, Türkiye de böyle cevap verdi, böyle hesap sordu.” diyeceğiniz yerde olağan şüphelinin kapısında oturup da iki dakikalık sayacın Rus televizyonundaki yayınına susanların bize millîlik dersi verecek ne hakkı vardır ne haddi vardır!

Genel Başkanımız, grubumuz, hepimiz, kendimiz, evladımız; kuramızı çekeriz, askere gideriz, görevimizi yaparız ama evlatlarını, çocuklarını askere yollamak yerine bedelli askerlikleri, çürük raporlarını tercih edip başkasının evladının şehadeti üzerinden siyaset kuranlara Cumhuriyet Halk Partisinin cevabı “hayır”dır, “hayır” olacaktır. Son sözüm Sayın Başkan, tezkerenin Anayasa’ya usuli ve esasi aykırılıklarından, süresinden, istenen yetkinin genişliğinden, yetki isteyenin yetersiz, dengesiz ve beceriksiz dış politikasından, terörle mücadele için ihtiyaç duyulmadığı hâlde buna millî duygu istismarı katanlara itirazdan ve kuvvetler ayrılığını ayaklar altına almış bir iktidarın emrine bize milletin emanet ettiği bu yetkiyi vermeyeceğimiz için hayır diyoruz, hayır diyoruz, hayır diyoruz. https://www.tbmm.gov.tr/Tutanaklar/Tutanak?BirlesimSiraNo=23634&BaslangicSayfa=35&BitisSayfa=35&Tur=H

AKP GENEL BAŞKANI CUMHURBAŞKANI “SİYASİ PROPAGANDA OPERASYONU”NU ÇOK İYİ BİLİYOR!..

150 150 bakikarakol

Dün, Halk TV’de yayınlanan Ayşenur Arslan’ın Medya Mahallesi programının konuğu, Ali Babacan’ın Genel Başkanı olduğu Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi’nin Kurucular Kurulu Üyesi, asker kökenli Metin Gürcan’dı.

10 Büyükelçi’nin ortak “Osman Kavala açıklamaları”nı, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının Büyükelçileriİstenmeyen adam’ ilan edilmesine ilişkin sözlerini yorumluyorlardı; başkanlığında toplanacak “Cumhurbaşkanlığı Hükümeti Toplantısı” sonrası AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının yapacağı konuşmaya dikkat çekiyorlardı.

Çünkü toplantıda, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanını, Büyükelçilerle ilgili kararında iknaya çalışılacağı Ankara kulislerinde konuşulduğunu irdeliyorlardı.

 

Bu arada…

Ayşenur Arslan, “Kabine toplantısı” dedi, Metin GürcanCumhurbaşkanlığı Hükümet Toplantısı” diye tanımladı.

 

Tam bu sırada, Cumhur İttifakı ve Cumhur İttifakı İktidarı’nın küçük ama özgül ağırlıklı ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, Saray’da, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı ile görüşeceği bilgisi rejiden Arslan’ın kulağına geldi.

Arslan da, konuğu Gürcan ve seyircileriyle paylaştı.

 

Metin Gürcan “Asıl Kabine Toplantısı bu” diyerek, iki ortağın bir araya gelmesine işaret etti.

 

Gürcan, Kamutay Genel Kurulu’nda bugün Irak’ta, Suriye’de, Lübnan’da 2 yıl süreyle daha asker bulundurmayla ilgili “Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi”nin görüşüleceğini anımsattı, “Bir yıldı, 2 yıla neden ihtiyaç dudular?” diye sordu.

 

Oylamada Cumhur İttifakı ortağı AKP, MHP, BBPEvet” diyecek; İyi Parti de koşulluEvet” diyecek; CHP ise dünkü toplantısında kararını belirleyecekti.

CHP yönetimi, yukarı bıyık, aşağı sakal arasında!

Ürkek siyasa!

(Ayrıntıya girmeyeceğim.)

Ürkek siyasaya nereye ve ne zamana kadar?!

CHP yönetimi, alacağı kararı halka anlatamamaktan kendini kurtarmayı, başarmalı.

HDP’nin kararı ret.

 

Ben de, 2 yıl süreli tezkerenin kabul edilmemesi yanlısıyım.    

 

Bahçeli ile AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı ne görüştüler?

Görüşme istemi kimden geldi?

Belli değil.

Bahçeli bugün grup toplantısı yapar, orada konuşursa, ipuçları yakalayabiliriz.

 

Derken…

Osman Kavala’nın serbest bırakılması konusunda ortak açıklama yapan 10 Büyükelçiden biri Amerika’nın Ankara Büyükelçisiydi.

Büyükelçilik Twitter hesabından paylaşımda bulundu, “ABD, Diplomatik İlişkiler Hakkında Viyana Sözleşmesi’nin 41. Maddesine riayet etmeyi teyit eder”  https://www.youtube.com/watch?v=xSavkKPuDzw dedi.

(Bazı yorumcular, İngilizceden Türkçeye çeviride küçük bir ayırt olduğunu savladılar: “ABD, Diplomatik İlişkiler Hakkında Viyana Sözleşmesi’nin 41. Maddesine riayet etmeyi sürdürür.”)

 

Bu tivit üzerine Cumhurbaşkanlığından, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının olumlu yaklaştığı açıklandı.

 

Ardından…

Kalan diğer 9 Büyükelçilikler de Twitter hesaplarından aynı tümceyi “ABD, Diplomatik İlişkiler Hakkında Viyana Sözleşmesi’nin 41. Maddesine riayet etmeyi teyit eder”  paylaştılar.

 

İktidar yanlısı gazetelerin internet siteleri, internet gazeteleri, televizyon kanalları, radyolar “10 Büyükelçi geri adım attı”, “10 Büyükelçi özür diledi” başlıklarını attılar, bu başlıklarda haberler yaptılar.

 

Sonra…

“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Toplantısı” bitiminde AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı konuştu.

Konuyla ilgili söyledikleri özetle şöyleydi:

“Dünyada nice acılar yaşanır, zulümler yapılır, adaletsizlikler sergilenirken Türkiye’yi dillerine dolayanların amaçlarının hak, hukuk takibi olduğuna kimse bizi inandıramaz. Bağımsız ve tarafsız yargımız ile yargı mensuplarımıza yönelik bu saygısızlığa gereken cevabı vermek devletin başı olarak herkesten önce bizim görevimizdir.

Cumhurbaşkanı olarak malum açıklamayı yapan büyükelçiler hususunda ülkem ve milletim adına ortaya koyduğumuz tavır işte bu sorumlu ve samimi duruşun tezahürüdür. Bizim niyetimiz asla kriz çıkarmak değil, ülkemizin hakkını, hukukunu, onurunu, çıkarlarını ve egemenlik haklarını korumaktır. Nitekim bugün aynı büyükelçilikler tarafından yapılan yeni bir açıklamayla yargımıza ve ülkemize yönelik bühtandan geri dönülmüştür. Viyana Sözleşmesi’nin 41. maddesi ne yani ülkelerin kanunlarına ve nizamlara uygulayacağı, içişlerine karıştırılmayacağı taahhüdüne bağlılıklarını ifade eden bu büyükelçilerin artık Türkiye’nin egemenlik hakları konusundaki beyanlarında daha dikkatli olacaklarına inanıyoruz.

Ülkemizin bağımsızlığına ve milletimizin hassasiyetlerine saygı duymayan hiç kimsenin sıfatı ne olursa olsun bu ülkede barınamayacağını da ayrıca ifade etmek istiyorum.” https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/131109/-bizim-niyetimiz-asla-kriz-cikarmak-degil-ulkemizin-cikarlarini-ve-egemenlik-haklarini-korumaktir-

 

Bu olayından şunu çıkardım:

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, iç siyasaya yönelik “siyasi propaganda operasyonu”nu çok iyi biliyor!..