Posts By :

bakikarakol

NE DERSİNİZ, YANLIŞ MI OKUDUM, DOĞRU MU?!.

150 150 bakikarakol

1 Kasım 2017 tarihinde tutuklanarak, Silivri Cezaevi’ne konulan, berat etmesine karşın hala tutukluluğu süren iş insanı Osman Kavala’nın serbest bırakılması için, 10 ülkenin Ankara Büyükelçileri, 18 Ekim 2021 Pazartesi gecesi –duruşma öncesiaçıklama yaptılar.

Açıklamalarında “Osman Kavala’nın tutuklanmasının üzerinden dört yıl geçti. Davanın, farklı dosyaların birleştirilmesi ve beraat kararından sonra yeni davaların yaratılması yoluyla sürekli geciktirilmesi, Türk yargı sisteminde demokrasiye saygıyı, hukuk devleti ve şeffaflık ilkelerini gölgelemektedir. Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç ve Yeni Zelanda Büyükelçilikleri olarak Türkiye’nin uluslararası yükümlülükleriyle ve milli kanunlarıyla uyumlu şekilde, bu davanın adil ve hızlı biçimde sonuçlandırılması gerektiği kanısındayız. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu husustaki kararları doğrultusunda Osman Kavala’nın derhal serbest bırakılmasının sağlanması için Türkiye’ye çağrıda bulunuyoruz.” https://www.haberturk.com/osman-kavalanin-serbest-birakilmasi-cagrisi-yapan-10-ulkeye-tepki-3225659 diyen Büyükelçiler, ertesi gün (19 Ekim 2021 Salı) erken saatte Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldılar.

Dışişleri Bakanlığı aynı gün şu açıklamayı yaptı:

“Ülkemizde devam eden bir davayla ilgili olarak, diplomatik teamüllere aykırı bir şekilde dün akşam ortak bir açıklama yayımlayan Ankara’daki bir grup Büyükelçi bu sabah Dışişleri Bakanlığına çağrılmıştır. Bu ülkelerin Büyükelçileri/Maslahatgüzarlarına, sosyal medya üzerinden yapılan ve bağımsız yargı tarafından yürütülen hukuki bir süreçle ilgili bu hadsiz açıklamanın kabul edilemez olduğu, hukuki süreçlerin siyasallaştırılmasına ve Türk yargısına baskı yapmaya yeltenen bu açıklamanın reddedildiği, söz konusu açıklamanın Büyükelçilerin savunduğunu iddia ettikleri hukukun üstünlüğü, demokrasi ve yargı bağımsızlığına da aykırı olduğu iletilmiştir. Adı geçenlere, Anayasamızda da kayıtlı olduğu üzere, Türkiye’nin insan haklarına saygılı, demokratik bir hukuk devleti olduğu vurgulanmış ve Türk yargısının bu tür sorumsuz açıklamalardan etkilenmeyeceği hatırlatılmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, bazı ülkelere yönelik verdiği ve yıllardır uygulanmayan kararlarını görmezden gelenlerin, sadece Türkiye ile ilgili davalara odaklanmalarının ve özellikle Kavala davasını sürekli ve ısrarla gündemde tutmaya çalışmalarının samimiyetsiz ve çifte standartlı bir yaklaşım olduğuna dikkat çekilmiş, Büyükelçiler/Maslahatgüzarlar Viyana Sözleşmesi kapsamında görevlerinin sorumlulukları içerisinde kalma konusunda uyarılmışlardır.” https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/10-ulkenin-buyukelcisi-disisleri-bakanligina-geldi-1877908

 

 

Afrika gezisi dönüşünde, uçakta, beraberindeki gazetecilerin sorularından birine verdiği “AİHM bir karar almış. Bu Kavala denilen Soros artığıyla ilgili olarak Türkiye’yi adeta burada mahkum etmek istiyorlar. 10 tane büyükelçi bu açıklamayı niye yapar? Dışişleri Bakanımıza söyledim: ‘Bizim bunları ülkemizde ağırlamak gibi bir lüksümüz olamaz.’ Bu Soros artığını savunanlar, ‘Bunu nasıl bıraktırırız’ gayreti içindeler. Türkiye’ye böyle bir ders vermek haddinize mi sizin? Kimsiniz siz? Neymiş: Kavala’yı bırakın.” https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/10-buyukelciye-tepki-bunlari-ulkemizde-agirlamak-gibi-bir-luksumuz-olamaz-6720195/ biçimindeki yanıtı 21 Ekim 2021 Perşembe günü basınımızda yer alan AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı önceki gün (23 Ekim 2021 Cumartesi) Eskişehir’de toplu açılış törenindeki konuşmasında şunları söyledi:

“Yatıyorlar, kalkıyor, Kavala, Kavala. ‘Kavala’ dediğin Soros’un Türkiye şubesi. 10 tane büyükelçi onun için Dışişleri Bakanlığına geliyor. Bu ne terbiyesizliktir? Siz burayı ne zannediyorsunuz? Burası Türkiye, Türkiye. Burası öyle zannettiğiniz gibi bir kabile devleti değil. Burası Türkiye, anlı şanlı Türkiye. Burada kalkıp Dışişleri Bakanlığı’na gelip talimat verme gibi bir yola giremezsiniz. Gerekli talimatı ben de Dışişleri Bakanımıza verdim. Ne yapması gerektiğini söyledim. ‘Bu 10 tane büyükelçi bunların bir an önce istenmeyen adam ilan edilmelerini hemen halledeceksiniz’ dedim. Zira bunlar, Türkiye’yi tanıyacaklar, anlayacaklar, bilecekler, bilmedikleri, anlamadıkları gün burayı terk edecekler.” https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/131087/-salgin-doneminde-yeniden-yapilanan-kuresel-uretim-ve-lojistik-sisteminde-ulkemizi-en-ust-seviyeye-cikartmayi-hedefliyoruz-

 

“Buraya kadarkileri yanlış mı okudum?!” diye kendi kendime sordum.

 

Burada, vurgulamak isterim:

Metin yazarları, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanına gene yanlış söz ettiriyorlar!

Şöyle ki:

10 Büyükelçi, Dışişleri Bakanlığı’na, baskın yaparcasına, kendiliklerinden gelmiyorlar, Dışişleri Bakanlığı’nın çağırması üzerine gidiyorlar.

(AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının diğer sözlerinin satır aralarına baktığımda, hemen “İstenmeyen adam ilan etmek” yok; 10 Büyükelçi, Türkiye’yi tanıdıklarını söylerlerse, yani açıklamalarından geri adım atar, özür dilerlerse terk etmeyecekler.

Ancak, 10 Büyükelçinin ülkelerinden gelen açıklamalar böyle bir gelişmenin olamayacağı içeriğindeydi.)

 

Eskişehir’deki aynı açılışta, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının ağzından çıkan “Neymiş? İktidar olurlarsa, dostlar alışverişte görsün, devletin uçaklarını satacaklarmış. Ya zaten sizin işiniz, gücünüz bu. Siz ülkeye bir şey kazandırmakla uğraşmıyorsunuz, bu devletin neyi var, neyi yok, bunları nasıl bir an önce elimizden satar, çıkarırız bununla uğraşıyorsunuz” sözlerini www.tccb.gov.tr‘den okuyunca, “Yanlış mı okudum?!” diye ikileme düştüm.

 

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı “Bir ara hâkimleri, polisleri, daha sonra öğretmenleri tehdit ettiler. Neler demediler memurlara, öğretmenlere hatırlayın, neler. Tehdit ettiler açıkça, niye? Sen kimsin de benim memurumu tehdit ediyorsun, sen kimsin de benim polisimi tehdit ediyorsun, sen kimsin de bu ülkede alnının akıyla gelip bir kariyer almış memuru tehdide yelteniyorsun. Ben de buradan milletimin memuruna sesleniyorum, sakın bu oyunlara gelmeyin. Siz memur olarak görevinizi yaptığınız sürece bunların hiçbirisi sizin kılınıza dokunamaz.”

https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/131079/-turk-ekonomisini-yatirim-uretim-ihracat-ve-istihdam-sutunlari-uzerinde-yukseltmek-icin-yurt-icinde-ve-yurt-disinda-gayret-gosteriyoruz- sözleri de, aynı gün Eskişehir’de, partisi AKP’nin Genişletilmiş İl Danışma Toplantısı’nda etti.

 

“Sen kimsin?” dediği, partisi AKP’den sonra Kamutay’da (TBMM’de) ikinci büyük ve iktidara en yakın siyasi partinin Genel Başkanı…

Ve…

“… benim memurum…”dan, “… milletin memuru…” geçiş!

Bunları da mı yanlış okudum?!

 

Partim CHP’min ne yazık ki başındaki “adı lazım değil”, Perşembe (21 Ekim 2021) günü, sevdalısı olduğum Kars’taydı.

Sevdalısı olduğum Karslıma konuştu.

Erken seçim çağrısı neden yaptığını anlatırken ettiği “Biz çağrıyı ‘Erdoğan gitsin’ diye yapmıyoruz. Biz çağrıyı ‘Milletin sırtına daha ağır yükler gelmesin’ diye, Erdoğan’ı kurtarmak için yapıyoruz” https://www.gazeteduvar.com.tr/kilicdaroglundan-erken-secim-yorumu-her-gecen-gun-bizim-lehimize-haber-1539196 sözleri 22 Ekim 2021 Cuma günü www.gazeteduvar.com.tr internet gazetesinden, başarılı gazeteci Nergis Demirkaya’nın kaleminden okuyunca “Yanlış mı okudum?” demekten kendimi alamadım!

 

Tamamı için…

Ne dersiniz?

Yanlış mı okudum, doğru mu?!.

A BENİM KURBAN OLDUĞUM HALKIM, NE OLURSUN AĞLAMA, AZICIK DÜŞÜN, AZICIK SORGULA, AZICIK SENİ KANDIRANLARI TANI!..

150 150 bakikarakol

Merkez Bankası’nın, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının istemi ile faiz indirimine gideceği bekleniyordu.

Dün gitti:

2 puan!

Yüzde 18’den, yüzde 16’ya indirdi!

Beklentinin çok çok üstündeydi!

Herkes şaşkındı!

Tahtakale’deki döviz büroların, döviz panolarını 15 dakika kapattı, işlem yapmadı; açılıp işleme başladığında Dolar 9 Lira 49 Kuruşu (yani 9 milyon 490 TL’yi), Euro 11 lira 50 Kuruşu (yani 11 milyon 50 TL’yi) gördü.

(Bu rakamlar, önümüzdeki saat ve günlerde çok daha yukarılara çıkacak!)

Kimi şaşkın ekonomistler, bunun adını “Arabanın devrilmesi” koydu!

 

Ekonomist değilim ama bu faiz indiriminin zamları nasıl da tetikleyeceğini düşündüğümde, yüzde 10-12 gibi bir devalüasyon yaşadığımızı öngördüm.

Gene…

Ekonomi ilgi alanım dışında olmasına karşın, Merkez Bankası’nın 23 Eylül 2021’den 28 gün sonra 2’inci kere faiz indirimi kararı, ülke gerçekleriyle hiç örtüşmüyor!

Bu nedenle…

Ekonomik değil, “Ben ekonomistim” diyen AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının siyasi kararlarıyla birebir örtüştüğü için “siyasi” bir karardır!

 

Saygın ekonomist Emin Çapa’nın “Dolar, Euro ve diğer yabancı paralar, hele de Dolar, değer kazandıkları için paramız değer yitirmiyor, TL’miz yabancı paralar karşında değer yitirdiği için dövizde artışlar oluyor” içeriğindeki saptaması, vurgusu içime mıh gibi saplanıyor!

 

Emperyalist ABD merkezli Bloomberg, haberinin başlığına “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası” sözcükleri yerine, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının soyadını yazarak “Erdoğan Merkez Bankası” https://www.sozcu.com.tr/2021/ekonomi/bloombergden-dikkat-ceken-faiz-haberi-erdogan-merkez-bankasi-6720541/ sözcüklerini atması da içime mıh gibi saplandı!

 

Ve…

Akşam saatlerinde gelen “Uluslararası Mali Eylem Görev Gücü, Türkiye’yi, kara para aklama ve terörizmin finansmanı ile mücadele konusunda yeterince çaba göstermeyen ülkelerin bulunduğu ‘gri liste’ye aldı” https://www.sozcu.com.tr/2021/dunya/turkiye-kara-para-aklama-ve-terorizmin-finansmani-ile-mucadele-konusunda-gri-listeye-alindi-6721097/ haberi de içime mıh gibi saplandı!

 

Aslında…

Ekonomide, iç-dış siyasada, ekinde (kültürde), ticarette vb…

Ülkenin rotası…

“ABD projesi” tanımlamalı AKP’nin siyasi yaşamımıza girip umut ve 3 Kasım 2002 Genel Seçimlerinde yüzde 34,3 oy alarak birinci parti olması, bu yüzdeliğe karşın 363 Milletvekili çıkarması, tek başına iktidara gelmesi…

12 Eylül 2010’da yapılan yargı bağımsızlığını alıp götüren –Yetmez ama Evet”çilerin çok çalıştıkları- halkoylamasının kabul edilmesi…

16 Nisan 2017’de ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin oylanması ve kabul edilmesi…

24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimleri ile AKP Genel Başkanının Cumhurbaşkanı seçilmesi, partisi AKP’nin Cumhur İttifakı ortağı MHP’nin desteği ile iktidarını sürdürmesi i ile

d e ğ i ş t i !

 

Gelinen nokta ortada!

 

Hepimiz sorumluyuz, hepimiz suçluyuz!

Anlayabildiklerimizi halka anlatamadık!

Anlayıp da anlatabildiklerimizi halkımızın bir kısmı anlamamakta inat etti!

Şimdi de…

Caddede, sokakta, çarşıda pazarda “İş yok. Nasıl geçineceğiz. Karakışı nasıl geçireceğiz. Her geçen gün kötüye gidiyoruz” deyip gözlerinden sicim gibi yaş döküyor!

 

Diyorum ki…

A benim kurban olduğum halkım, ağlama, sızlanma, yakarma, yardım dilenme!

Çare sende!

Güç sensin!

Azıcık düşün!

Azıcık sorgula!

Azıcık olup bitenleri gör, olup bitecekleri öngör!

Azıcık seni kandıranları, sana yalanlar söyleyenleri tanı!

Azıcık iradenin, oy’unun öneminin, etkisinin ayırtına (farkına) var!..

O zaman ülken özlediğin ülke olur, özgürce, sağlıklı, varlıklı, mutlu, sevgi, barış ve kardeşlik içinde yaşarsın!

Ne olursun bu yazdıklarımı not et!

Ve…

Ne olursun ağlama!..

AKP GENEL BAŞKANI CUMHURBAŞKANINA “PUTİN’E O HARACI ÖDEMEYİ AKLINDAN GEÇİRME” DİYE SESLENEN AKŞENER’DEN BAHÇELİ’YE YANIT!..

150 150 bakikarakol

Partisinin dünkü grup konuşmasında “Sayın Erdoğan, Partili Cumhurbaşkanı olarak göreve geldiğinden bu yana, ülkemizin dış borcu, tam 2 trilyon lira arttı. 2018’de aldığı yetkiyle sefa süren de, milletimizin kendisine gösterdiği güveni boşa çıkartan da, bizzat Sayın Erdoğan’dır” tümcelerinin ardından “İşte o nedenle” deyip sözlerini “Vakit Türkiye Vakti diye, iş başına gelenlerin, artık bu milletin yakasından düşme vakti, geldi de çattı. Haydi Sayın Erdoğan, vakit tamam. Çırpınmanın, çamura yatmanın, alemi yok. Milletimizin bu gidişe daha fazla tahammülü kalmadı. Artık vakit hesap vakti. Artık vakit sandık vakti. Artık vakit seçim vakti” https://www.yenicaggazetesi.com.tr/iyi-parti-lideri-meral-aksener-5-maasli-danismanlar-gelinler-damatlar-ve-yegenler-sarayda-sefa-suruyor-481565h.htmt diye sürdüren İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, bana, önceki gün partisinin grup toplantısında konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Demokratik hükmün icra günü geldiğinde, yani sandık er meydanına çıktığında bunlar dünyanın kaç bucak olacağını Allah’ın izniyle görecekler, dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olacaklardır. Birbirlerine güvenmeyen bir ittifaka bu millet hiç güvenir mi? Birbirlerine çalım atmak için fırsat kollayan fikirsiz, hedefsiz, ruhsuz ve samimiyetsiz curcuna ittifakına Türkiye teslim edilir mi? Cumhur buna asla ‘Tamam’ demez. Millet, kökü dışarıda, özü yabancı başkentlerde olan CHP’sinden İP’ine, HDP’sinden diğerlerine kadar zilletin bütün ortaklarına demokrasiyle direnir, geldikleri gibi de yollamasını mutlaka bilir”

http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4898/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_19_Ekim_2.html sözlerini anımsattı.

Bahçeli, içinde yer aldıkları Cumhur İttifakı seçimden yenik çıkarsa, kazanan da Millet İttifakı olursa, iktidarı bırakmayacaklarını mı söylemek istiyor?!

“Demokrasiyle direnmek” ve “Geldikleri gibi yollamak” ne demek?!

Neyi, neleri vurguluyor?!

Yoksa, halkın kararına, iradesine karşı çıkacaklarını, direneceklerini, darbe yapacaklarını mı anlatmaya çalışıyor?!

 Akşener, bunları öngörmüş olacak ki, Sayın Erdoğan’ın uykularını da, fena hâlde kaçırdığımızı biliyoruz. Verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dilerim. Ama Sayın Erdoğan, hiç merak etmesin. Az kaldı, sandık ufukta göründü. Kendisini ilk seçimde emekli edip, çektiği bu çileye son vereceğiz. Bu vesileyle kendisine, şimdiden, emeklilik planlarını yapmaya başlamasını tavsiye ediyorum” sözlerinin bitiminde, sanki Bahçeli’ye yanıt niteliğinde şu sözleri etti:

“Elbette önümüzü kesmek isteyenler, karşımıza dikilenler olacak.

Buradan, onlara seslenmek istiyorum: Elinizden geleni ardınıza koymayın!

Ne yaparsanız yapın, durduramayacaksınız! Ne söylerseniz söyleyin, yolumuzdan saptıramayacaksınız! 4 değil, 40 yıl da uğraşsanız, bizimle baş edemeyeceksiniz! Ve size rağmen iktidara gelip size rağmen başaracağız! Ve o kutlu gün geldiğinde, siz utanacaksınız. Biz başardıkça, siz utanacaksınız. Türkiye büyüdükçe, milletimiz zenginleştikçe, siz utanacaksınız. Bize attığınız iftiralardan utanacaksınız. Bize ettiğiniz kötülüklerden utanacaksınız. Türkiye’yi öyle yöneteceğiz ki, yarın, “Peki siz ne yaptınız?” diye soracak olan torunlarınızdan utanacaksınız. Çünkü bizim yolumuz, hak yoludur, hakikat yoludur. Bizim yolumuz millet yoludur. Bizim yolumuz Ömer’in yoludur!”

Bu arada…

Akşener’in “Putin’e o haracı ödemeyi aklından geçirme” tümcesi ve bu tümceyle biten, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanına şu seslenişi öneli ve dikkat çekiciydi:

“Geçmişte, sırf iç politikada rüzgar olsun diye yaptığın, dış politika giderlerinden sonra, her defasında verdiğin, tavizlerden yola çıkarak, seni şimdiden uyarmak istiyorum: Bu milletin parasını, daha fazla sokağa atamazsın. Eğer Afrin’de kalmak için, her iki senede bir, Putin’e, 2 buçuk milyar dolar ödeyeceksen, sana, ‘Ev sahibi değil, kiracı’ derler. Toprak bütünlüğünü koruyan bir Suriye, Türkiye’nin lehinedir. O nedenle, ya Esad’la masaya otur ve Şam Hükûmeti’nin egemenlik tesis etmesine yardımcı ol, ya da bölgedeki Mehmetçiğimizi korumak için gereken tedbirleri bir an önce al. Ama sakın, günü kurtarmak ve kamuoyunu oyalamak için Putin’e o haracı ödemeyi aklından geçirme.

BAHÇELİ, İMAMOĞLU’NU YERERKEN, ORTAĞININ İBB BAŞKANI İKEN İL İL DOLAŞTIĞINI GÜNDEME TAŞIDIĞININ, SORGULADIĞININ AYIRTINDA MI?!.

150 150 bakikarakol

KENDİ DE “ATANMIŞ BÜROKRAT” OLAN CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI OKTAY, DEVLETİN MEMUR VE BÜROKRATINA “ÇALIŞANLARIMIZ” DEDİ!.. başlıklı yazımı, yazımdaki “Oktay’ın, devletin bürokratları, memurları için ‘çalışanlarımız’ demesi ve bir atanmış olmasına karşın, Kamutay’ın 2’inci büyük siyasi partisinin -seçilmiş Milletvekili- Genel Başkanına ‘hodri meydan’ çekmesi, sizin de dikkatinizi çekmiştir!” https://bakikarakol.com/kendi-de-atanmis-burokrat-olan-cumhurbaskani-yardimcisi-oktay-devletin-memur-ve-burokratina-calisanlarimiz-dedi/ tümcemi, partim CHP’min başındaki “adı lazım değil” okumuş olmalı ki, dünkü grup konuşmasında özetle şunları söyledi:

Hafta sonu bir video paylaştım. Devlet memurlarına, “Görevinizi iyi yapın” dedim. “Siz saray ve şürekasının, Erdoğan ve ailesinin memurları değilsiniz. Siz şerefli Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin memurlarısınız” dedim. “Buna göre hareket edin” dedim. “Pazartesi günü, 18 Ekim; kim yasa dışı talimat verirse orada durun ve yapmayın.” Ben bunları söyledim. Bremen Mızıkacıları harekete geçti, saraydan başlayarak en aşağıya kadar. Vay efendim, neymiş? Devlet memurlarını ben tehdit ediyormuşum. Neymiş? Vesayet özlemi içindeymişim. Neymiş? Efendim bir darbeci zihniyetmiş. Allah akıl fikir versin. Bari usturuplu bir şey söyleyin ya. Yahu arkadaş, “Ben hırsızlığa bulaşmayın, hırsızlık için kim talimat veriyorsa ona uyumayın” diyorum. “Hayır” diyorlar. “Bunu niye söylüyorsun? Hazır malı götürürken böyle bir lafı niye ettin?” Edeceğim. Efendim savcılığa suç duyurusunda bulunacaklarmış. Bulunmazsanız namertsiniz, bulunun. Sarayın avukatları, Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunacakmış, Erdoğan’a hakaret içeren ifadeler varmış. Lafa bakın: “Hırsızlık yapmayın” diyorum. Demek ki “Hırsızlık yapın” desem hakaret içermeyecek, hiçbir şey olmayacak. Bir de sarayın baş memuru var; Fuat Bey, baş memur. O da diyor ki: Vesayet ve paralel yapı algısı oluşturmaya çalışıyormuşum ben. “Çalışanlarımızın -altını çiziyorum- her kesimini tehdit eden ve şaibe altında bırakan bırakanlar hakkında suç duyurusunda bulunuyorum.Çalışanlarımızın diyor. Kimsin sen? Devlet memuru ne zamandan beri senin çalışanların oluyor? Ne demektir bu? “Bizim talimat verip de malı götürdüklerimize dokunma, onlar bizim çalışanlarımız”; öyle diyor. Bu lafı kullandığın andan itibaren, toplumu bölüyorsun sen. Devletin memuru, devletin işini yapar, milletin hizmetindedir. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu(…)“Milletin hizmeti için, devletin geleceği için, devletin bekası için çalışmak zorundadırlar” diyor. Biz ne diyoruz? “Size yasadışı kanun dışı talimat verenlere uymayın, orada durun” diyoruz. “Hayır durmasınlar” diyor; “Biz talimat verince malı götüreceğiz.” Gideceksin, Erdoğan ailesinin vakfından torpil yapacaksın, devlete yerleşeceksin, ondan sonra “Bu yanlıştır” dediğimiz andan itibaren kıyamet kopacak. “Nasıl bunu söylersin?” diyor. Bazı bürokratlar şunu söyleyebilirler: “Emir aldık, o nedenle biz bunu yaptık.” Olmaz, kanun dışı emre uymayacaksın. Anayasa diyor, ben demiyorum.

Millet için çalışacaksın. Adı üstünde devlet memuru; “Sarayın memurları demiyorlar, “Devletin memurları” diyorlar. Sarayın memurları ayrı, devletin memurları ayrı. Mafyatik ilişkiler içine girenler sarayın memurlarıdır; talimatı oradan veya onların çocuklarının kurduğu vakıflardan alırlar. Şunu söylüyorlar: “Efendim siz devlet memurlarını tehdit mi ediyorsunuz?” Söyledim. Hiç kimseyi, yasal ölçüler içinde çalışan hiç kimseyi tehdit etmek benim haddim değildir. Kim devletine, milletine hizmet ediyorsa benim başımın üstünde yeri vardır. Ama mafyatik ilişkilere girenler, “Onları tehdit mi ediyorsun?” diyorlarsa, evet onları tehdit ediyorum. Kimsenin hakkını yedirmeyeceğim. Kul hakkı yiyecek, her türlü rezilliği yapacak, mafyatik ilişkilere girecek, malı götürecek; “Efendim Kılıçdaroğlu buna hiç ses çıkarmasın.” Niye ses çıkarmayayım? Sen ses çıkarmıyorsun zaten, sen malı götürenlerin sırtını sıvazlıyorsun, ben bunu gayet iyi biliyorum.

https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-19-ekim-2021

 

Ayrıca…

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli 21 Eylül 2021 Salı günü grup konuşmasında “Türkiye’de Kürt sorunu diye bir sorun yoktur”; 2 gün sonra da (23 Eylül 2021 Perşembe) AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, New York’taki Türkevi’nde gazetecilere açıklamalarda bulunurken, Türkiye’de böyle bir sorun yok” dediler.

Ben de 27 Eylül 2021 Pazartesi günlü UCUBE “PARTİLİ CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ” DE KÜRT SORUNU AĞIRLIĞINDA BİR SORUNDUR!.. https://bakikarakol.com/ucube-partili-cumhurbaskanligi-hukumet-sistemi-de-kurt-sorunu-agirliginda-bir-sorundur/ başlıklı yazımda “Ülkelerde var olan her şeyin bir sorun yanı vardır” diye yazdım.

Bahçeli dünkü (19 Ekim 2021 Salı) grup konuşmasında  http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4898/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_19_Ekim_2.html, İnsanın olduğu her meskûn mahalde, yaşadığı her zemin ve saha içinde ya bir sorun ya da bir talep vardır. Bu da son derece doğal ve beklenen bir durumdur” diyerek, kendi tezini çöpe attı, doğruda buluştu, beni de doğruladı.

Bahçeli, dünkü grup konuşmasında özetle nalına da vurdu, mıhın da; uyardı da, tehdit de etti:

Millet ne diyorsa onu yapacağız. İnsanımız neyi istiyorsa onu sağlayacağız. Çünkü biz Cumhur İttifakı’yız. CHP istismar eder, İP inkar eder, HDP ise mayasına ve meşrebine uygun şekilde ihanet üstüne ihanet eder. Demokratik hükmün icra günü geldiğinde, yani sandık er meydanına çıktığında bunlar dünyanın kaç bucak olacağını Allah’ın izniyle görecekler, dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olacaklardır. Selamsız ve sevimsiz bir siyaset devşirmesi şahsıma yönelik, ”‘Bahçeli krizlerin ortağıdır demiş, halt etmiş, küçük aklının dibini sergilemiş. Ortada bir kriz yoktur. Velev ki olsa bile, bundan memnun olamayız. Eğer Cumhur İttifakı’nın bir ortağı olarak hesap vermemiz gerekiyorsa da seve seve veririz.

Biz krizlerin ortağı değiliz, insanımızın dert ortağıyız, Cumhur İttifakı’nın yılmaz ortağıyız, milletimizin can beraberiyiz.

Siyasetteki adını, sanını, unvanlarını ve müktesebatını borçlu olduğu partisine ve liderine vefasızlık yapan biliniz ki her türlü kepazeliği yapar, her türlü satışı yapar, her türlü dönüşü yapar, bugüne kadar da yapmıştır. Kılıçdaroğlu utanmadan, sıkılmadan sormuş: Osman Kavala neden hapiste? Selahattin Demirtaş neden hapiste? Osman Kavala Sorosçu’dur, Selahattin Demirtaş teröristtir. Teröristin yeri de hukukun üstün olduğu tüm demokratik ülkelerde demir parmaklıkların arkasıdır. Kılıçdaroğlu terörist Demirtaş’ın CHP’nin başına çökmüş gölgesidir. Bir siyasetçinin ilk başta duruşu olacak, dengesi olacak, tavrı açık olacak, çizgisi berrak olacak, ya milli olacak ya da zilletin çukurunda olacak. Arası yoktur, ortası yoktur, orası burası yoktur.

Tıpkı Humeyni gibi, Türkiye’ye gelmesini bekledikleri Fetullah Gülen’e fazla umut bağlamasınlar, çünkü teröristbaşı Gülen’in geldiği gün öldüğü gün olacaktır. İkazla söylemek isterim ki, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, bürokratlara değil İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’na kafa yormalı, onu fazla serbest bırakmaktan sakınmalıdır. Sadece boş zamanlarında belediye binasına ve İstanbul’a uğrayan bu şahsın gezmediği, gitmediği yer neredeyse kalmamıştır. Gözümüzden kaçtığı sanılmasın, sipariş bir senaryo devrededir. Görev sahası İstanbul’la sınırlı olan bu belediye başkanının il il, ilçe ilçe gezmekteki amacı nedir? Varmak istediği yer neresidir? Hatta Yunanistan ziyaretine niye ihtiyaç duymuştur? Neyin hazırlığı içindedir? Kimlerin dolduruşuna gelmiştir?

Birbirlerine güvenmeyen bir ittifaka bu millet hiç güvenir mi?

Birbirlerine çalım atmak için fırsat kollayan fikirsiz, hedefsiz, ruhsuz ve samimiyetsiz curcuna ittifakına Türkiye teslim edilir mi? Cumhur buna asla “Tamam” demez. Millet, kökü dışarıda, özü yabancı başkentlerde olan CHP’sinden İP’ine, HDP’sinden diğerlerine kadar zilletin bütün ortaklarına demokrasiyle direnir, geldikleri gibi de yollamasını mutlaka bilir.”

 

Kriz gerçeğini yok sayan, seçim sonrası için tehlikeli sözler eden Bahçeli, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu yererken,  AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının, 1999 öncesi İBB Başkanı iken il il, ilçe ilçe Türkiye’yi dolaştığını gündeme taşıdığının ve sorguladığının ayırtında (farkında) mı?!.

KENDİ DE “ATANMIŞ BÜROKRAT” OLAN CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI OKTAY, DEVLETİN MEMUR VE BÜROKRATINA “ÇALIŞANLARIMIZ” DEDİ!..

150 150 bakikarakol

Partim CHP’min başındaki “adı lazım değil” 16 Ekim 2021 Cumartesi günü sosyal basın hesabından bir video yayınladı. https://www.gercekgundem.com/siyaset/306669/halkimizi-sahit-olmaya-davet-ediyorum-diyen-kilicdaroglundan-burokratlara-cagri-18-ekim-pazartesi-itibariyle

Videosunu “Bu ülkenin bürokratlarına sesleniyorum; halkımızı da şahit olmaya davet ediyorum” notuyla paylaştı.

“Sevgili halkım, bugün devletimize hizmet eden memurlarımıza, yani bürokratlarımıza önemli bir hususta seslenmek istiyorum. Sizi de buna şahitlik etmeye davet ediyorum” tümceleriyle başladığı sözlerini özetle şöyle sürdürdü:

“Unutmayın; Türkiye Devleti’ni, şahıs devletine dönüştürmüş bir kişi ve ailesi var. Bu şahsın ve ailesinin, kişisel çıkarlarına hizmet etmeye zorlanmış bir kısım devlet memurları var. Bazıları çok baskı altında. Ancak unutulmamalıdır ki; devlete değil, şahsi çıkarlara hizmet etmenin sorumluğu var. Bu sistemde Erdoğan ve şürekasının kurdukları vakıfların tezgahından geçmeyenlerin, memur olmalarının neredeyse imkansız hale getirildiği görülmektedir. Daha önce memur olanların da görevde yükselmeleri TÜGVA tezgahından geçmelerine bağlanmıştır. Böylece kamuda yapmak istedikleri ne kadar illegal iş, rant, mafyatik çıkar varsa, bunları yapacak memur militanlar düzene eklenmiştir. İktidarın değişmesine az kaldı. İktidar değiştiğinde, soruşturmalar başlayacak ve eminim ki bu bürokratların bir kısmı eminim ki; ‘Efendim, emir aldık, uygulamak zorunda kaldık’ diyecekler. İşte bunu diyerek ‘Sıyrılırım’ diye düşünen, sarayın baskısına boyun eğerek kanun dışına çıkmış o devlet memurlarına buradan seslenmek istiyorum: Vazife namına mafyatik düzene hizmet edemezsiniz. Kanun dışı işleri emir olarak telaki edemezsiniz. Siz Erdoğan ailesinin değil, bu devletin şerefli memurlarsınız. Kamil akla gelmeniz için Kılıçdaroğlu abinizin, amcanızın bu size son çağrısıdır. 18 Ekim Pazartesi itibariyle bu düzenin illegal isteklerine verdiğiniz tüm desteğin sorumluluğu size de ait olmaya başlayacaktır. ‘Emir almıştım’ diyerek bu kirli işlerden sıyrılamazsınız.

Size kanun dışı her ne yaptırılıyorsa Pazartesi itibariyle durun. Bu illegal paralel sistemlerden elinizi eteğinizi çekin. Size bunu yaptıranlara farklı bir muamele olacak elbet.”

 

Bu sözler, özetlenerek, bir gün sonra (17 Ekim 2021 Pazar), Angola, Togo, Nijerya gezisi öncesi Atatürk Havalimanı’nda düzenlediği basın açıklaması bitiminde AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanına soruldu.

Yanıt özetle şu oldu:

“Bu açıklama tabii CHP zihniyetinin vesayet zihniyeti olduğunun açık bir itirafıdır. Bürokrasiyi özellikle seçilmiş hükûmete karşı çıkmaya davet etmek vesayet çağrısından başka bir şey değildir. Bu hukuk dışı çağrı kamu düzenine ciddi bir tehdittir. Bunlar ne devlet yönetiminin, ne millî iradenin, ne de demokrasinin ne olduğunu biliyorlar. CHP zihniyeti her zaman bürokrasiyi, seçilmiş iradeyi sınırlandıracak bir enstrüman olarak kullandı ve bundan artık milletçe de tabii ki bıktık. Milletimiz de bütün bunlardan bıktığı içindir ki başkanlık sistemini tercih etti. Yeni sistem ise bürokrasinin siyaset yapmasının millet hilafına adım atmasının önüne geçti. Yeni sistem bürokrasisinin siyasi olma özelliğini ortadan kaldırdı ve bürokrasiyi gerçek anlamda idari bürokrasi hâline getirdi. Biz CHP’nin özlemini çektiği vesayet düzeninin defterini çoktan dürdük. Bay Kemal’e hatırlatıyorum: Burası bir hukuk devletidir. Bir kabile devleti değildir. Kılıçdaroğlu’nun kamu görevlilerine yönelik bu tehdidi, siyasi garabetini bir kenara bıraktım aynı zamanda açıkça bir suçtur. Sen nasıl olur da bu ülkenin memurlarını tehdit edersin? Sen kimsin ya? Böyle bir şeyi nasıl yaparsın? Bugüne kadar AK Parti zihniyetinden şu 19-20 yıl içerisinde böyle bir şey duydun mu? Yerel seçimlerde iş başına geldiniz. Belediyeleri boşaltıyorsunuz. Ve bütün bunlar olurken AK Parti iktidarı elindeki gücü size karşı bu şekilde düşündü, böyle bir adım attı mı? Hayır. Kılıçdaroğlu’nun, kamu görevlilerini, hatta genel olarak milletimizi ilk tehdidi de bu değildir. Daha önce, yine söylüyorum, hâkimlerden başladı, polislere, öğretmenlere kadar pek çok kamu görevlisine kendi aklınca tehditler savurdu. Şimdi bir de tarih veriyor. Ve yarın pazartesi. Pazartesiden itibaren bu ülkede memurların vay hâline. Hadi bakalım. Göreceğiz. Ne yapacağını göreceğiz. Bay Kemal, bu alan boş değil. Ve bu ülkede memurunun, hâkiminin, polisinin, öğretmeninin, bütün bunların haklarını savunan bir iktidar vardır.” https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/130964/-afrika-kitasiyla-iliskilerimizi-kazan-kazan-ve-esit-ortaklik-temelinde-ilerletmek-istiyoruz-

 

Aynı gün, İstanbul CHP Milletvekili Gürsel Tekin, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının, AKP Genel Başkanı olarak, 2001 yılında, AKP grubunda yaptığı konuşmanın videosunu yayınladı.

Güncel tartışı konusunda, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, AKP Genel Başkanı olarak 20 yıl önce AKP grubunda şunları söylüyordu:

“Devletin imkanları, belli bir siyasi parti veyahut da siyasi maksatlı operasyonlar için kullanılıyor. Devletin bürokratlarına suç işlettiriliyor. Bütün bunlardan sorumlu olan hükümet üyeleri, kendileriyle görüşen arkadaşlarımıza, olaylara el koyacaklarını söylemelerine rağmen, gözaltında bulunan vatandaşlarımıza kötü muamele günlerce sürmüştür. Buradan açıkça ilan ediyorum, bu işleri yapanlar, yaptıkları hukuksuz ve ahlaksız her türlü faaliyetin altında ezilecekler” https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/erdoganin-burokratlar-icin-soyledigi-bu-sozler-sosyal-medyada-gundem-oldu-6712620/

 

Aynı kişinin, aynı konuda 20 yıl önce söylediği ile 20 yıl sonra söylediği arasındaki zıtlığa…

Gene aynı kişinin, aynı konuda, Afrika uçuşundan önce yöneltilen soruya verdiği yanıtlarındaki yaşamla örtüşmeyen çelişki yığınına bakar mısınız?!

 

Dün de (18 Ekim 2021 Pazartesi)…

Atanmış bürokrat Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, resmi twitter hesabından paylaşımlarda bulundu.

“Bugün 18 Ekim 2021; Kılıçdaroğlu’nun kamu kurumları ve görevlilerini şaibe altında bırakarak ‘ahır, lağım, pislik, mafyatik düzen, militan’ gibi hastalıklı ruh hallerini yansıtan ifadelerle vesayet özlemli tehditleri için verdiği tarih” dedi, sürdürdü:

“Cumhurbaşkanımızdan en alt kademedeki çalışanına kadar tüm kamu görevlileri hukuk düzeni içerisinde ve yasal çerçevede büyük bir özveri ile görevlerini yerine getirmektedirler. Aksi ile ilgili elinde bilgi ve belgesi olanlar bunları hemen yargıya taşır. Şayet gecikir veya geciktirir ise yukarıda kullandığı seviyesiz ifadelerin tamamının altında kalır. Buradan, vesayet ve paralel yapı algısı oluşturmaya çalışarak vatandaşlarımızın ve çalışanlarımızın her kesimini tehdit eden ve şaibe altında bırakanlar hakkında suç duyurusunda bulunuyorum. Bu paralel yapılara hesap sorulmalıdır. Zalimleri bağışlamak milletimize cefadır. Bugünden itibaren Kılıçdaroğlu’nun vesayet özlemli tehditlerine karşı her bir kamu çalışanımız ve bürokratımız milletimize olan hizmetine performansını katlayarak cevap verecektir. Hodri meydan.”

https://www.gercekgundem.com/siyaset/307111/fuat-oktaydan-kemal-kilicdaroglu-hakkinda-suc-duyurusu

Oktay’ın, devletin bürokratları, memurları için “çalışanlarımız” demesi ve bir atanmış olmasına karşın, Kamutay’ın 2’inci büyük siyasi partisinin -seçilmiş Milletvekili- Genel Başkanına “hodri meydan” çekmesi, sizin de dikkatinizi çekmiştir!

 

Dün ayrıca…

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının avukatları, bürokratlarla ilgili sözlerinde Cumhurbaşkanına hakaret ettiği savıyla “adı lazım değil” hakkında suç duyurusunda bulundular! https://www.birgun.net/haber/erdogan-dan-kilicdaroglu-hakkinda-suc-duyurusu-362547?utm_source=webpush

 

Konunun geneliyle ilgili başka da yoruma gerek yok!

Her yaşanan, her gelişme kendi içinde yorumunu ayrıntılı taşıyor!

Okura, okumak kalıyor!..

DEMİREL’İN, SİYASİLERE DERS, ÖĞÜT NİTELİĞİNDEKİ SÖZÜ!..

150 150 bakikarakol

“Ak” dediğine “kara”, “kara” dediğine “ak” demeye başlayan…

10 dakika, 10 saat, 10 gün, 10 hafta, 10 ay, 10 yıl önce söylediklerinin tam aksini 10 dakika, 10 saat, 10 gün, 10 hafta, 10 ay, 10 yıl sonra söyleyen…

Yıllar boyu izlediği siyasi çizgiden aniden 180 derecelik dönüş yapan…

Etmediği hakaret, etmediği ağır söz kalmayan adamın bir anda yanında yer alan, en has adamı olan…

Yanından ayrılmadığı, söz söyletmediği, toz kondurmağı insandan anlaşmazlığa düşüp ayrıldığında ağzına gelen çirkin sözcükleri sıralayan…

Siyasileri görünce…

Cuma (15 Ekim2021) günü yazdığım GÜNÜMÜZDE 9 (MİLYON) TL’Yİ AŞAN DOLAR, DEMİREL’İN ÜLKEYİ 70 SENT’E MUHTAÇ ETTİĞİ 1978’DE 24 LİRA 5 KURUŞTU!..

https://bakikarakol.com/gunumuzde-9-tlyi-asan-dolar-demirelin-ulkeyi-70-sente-muhtac-ettigi-1978de-24-lira-5-kurustu/ başlıklı yazımda yerdiğim, “Bu ülkeye, bu ülke halkına 9 dokuz doğurtan” dediğim, 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in, öncelikle yukarıda sıraladığım, sonra da tüm siyasilere ders, öğüt niteliğindeki sözünü anımsadım.

Onu sizinle paylaşmak istedim.

 

Ama ondan önce…

İki anımı paylaşayım:

 

Merhum Turgut Özal, Cumhurbaşkanı (8’inci), merhum Süleyman Demirel, Başbakan (DYP-SHP koalisyonu)…

Çırağan Sarayı’nda, Türk Cumhuriyeti Devletleri’nin, kimi Cumhurbaşkanı/Devlet Başkanlarıyla, kimi de Başbakanlarıyla katıldıkları bir toplantı vardı.

Demirel birinden çıkıyor, birine giriyordu.

Demirel’i, arkasında Türk heyetiyle birlikte merdivenlerden inerken yakalandım.

Ceketinin önü açıktı.

Demirel, fotoğrafını çekeceğimi anladı, ceketinin önünü ilikledi.

Rahat çekeyim diye de azıcık ağırlaşmış, adımlarını daha yavaş atmaya başlamıştı.

Çok güzel kareler çektim.

Günaydın Gazetesi’nde çalışıyordu.

Genel Yayın Yönetmenim Rahmi Turan manşete çıkarmıştı.

Yıllar sonra…

O gün, Demirel’in arkasındaki heyette olan, adını şimdi anımsayamadığımla İstanbul DYP İl Başkanlık binasında karşılaştık.

“Hiç düşündünüz mü, Sayın Demirel ceketinin önünü niye ilikledi?” diye sordu.

Yanıtımı beklemeden konuştu:

“O fotoğraf gazetede basılacaktı, Türk okuru gazeteyi alıp o fotoğrafı görecekti. Sayın Demirel, Türk halkının karşısına, fotoğrafla da olsa, ceketinin önü açık çıkmak istemedi. Bundan. Bir de, basına olan saygısından…”

 

İkinci anım da şöyle:

Gelibolu’da büyük bir orman yanı olmuş, bir orman mühendisi kurtarma çalışmalarında yaşamını yitirmişti.

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, hem şehit orman mühendisinin ailesine taziyede bulunmak, hem de şehitlikleri ziyaret etmek için Gelibolu’ya gidecekti.

Rahmi Turan yönetimindeki Meydan Gazetesi’nin Haber Koordinatörü rahmetli Behiç Kılıç, Demirel’in Gelibolu gezisini izlemeye beni görevlendirmişti.

Şehitliklerin birinde Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, çapraz ayaklı büyük “sahra dürbünü”ne yaklaştı, fötrünü eline aldı, sahra dürbünü”nden bakmaya başladı.

İzleyen gazeteciler fotoğraf makinelerinin deklanşörüne bastılar.

Arkası gelmek bilmiyordu.

Birkaç kare çektim, Demirel’in yanına sokulmaya çalıştım.

Kafamda, Demirel’e soracağım “Ne görüyorsunuz?” sorusu vardı.

Gazeteci arkadaşlara çaktırmadan sorumu sormak, bir iki tümce almak, özel haber yapmak peşindeydim.

Fırsat kolluyordum.

Bu tür haberler yaptığım için arkadaşların adeta gözetimindeydim.

Ben Demirel’e sokuldukça, onlar da bana sokuluyorlardı.

Ne yazık ki sorumu soramadım!

Hala Demirel’in vereceği yanıt içimde derttir!

 

Gelelim başlıktaki konuya…

1979’da “Kars Kalesi’ne kızıl bayrak asıldı” diyerek, sevdalısı olduğum Kars’ıma, Karslıma iftira atan, birçok il gibi Kars’ımı da “kurtarılmış bölge” ilan eden Süleyman Demirel, 9’uncu Cumhurbaşkanı olarak Çankaya Köşkü’nde oturduğu sürede, ülkeye ve halka 9 doğurtan Siyasetçi Süleyman Demirel gibi değil, Demokrat Devlet Adamı Süleyman Demirel gibi davrandı!

O yıllarda, örnek alınacak şu sözü etmişti:

“Siyaset, satranç oyunudur. Siyasetçi, usta satranç oyuncusu olmak, üç-beş değil en az 7 hamle sonrasını düşünmek, görmek zorunda. Yoksa mat olur. Siyasette mat olan siyasetçinin siyasi hayatı artık yoktur, biter.”

Siyasasını (politikasını) hep yerdiğim, hep yereceğim Süleyman Demirel’in bu sözünü doğru buluyor, önemserim.

Bu sözü, her siyasetçinin, her devlet insanının kulağına küpe olsun; küpe olmakla kalmasın, söylem ve eylem geliştirmesinde, yaşama geçirmesinde özne görevi yapsın.

Çok mutlu, çok umutlu olurum…

GÜNÜMÜZDE 9 (MİLYON) TL’Yİ AŞAN DOLAR, DEMİREL’İN ÜLKEYİ 70 SENT’E MUHTAÇ ETTİĞİ 1978’DE 24 LİRA 5 KURUŞTU!..

150 150 bakikarakol

Süleyman Demirel!..

Ragıp Gümüşpala’nın kurucu Genel Başkanı olduğu Adalet Partisi’ne (AP’ye) katılıp siyasete atılmadan önce, emperyalist USA/ABD firması Morrison Knudis’ın Türkiye temsilciliğini yaptığı için “Morrison Süleyman” lakabını aldı.

Diğer lakaplarından bazılar Su Müdürü, Çoban Sülo, Baba idi.

Tam adı Süleyman Sami Gündoğdu Demirel’di.

1 Kasım 1924’de Isparta’nın Atabey ilçesi İslamköy’de dünyaya geldi, 17 Haziran 2015’te yaşama gözlerini yumdu.

1964’de AP Genel Başkanı oldu.

Bir yıl sonra (1965’te), İsmet İnönü ile AP-CHP Koalisyon Hükümetini kurdu.

41 yaşında Başbakanlık koltuğuna oturdu.

12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980’de, Amerikancı faşist generallerin darbesi ile iktidardan indirildi.

8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ani ölümüyle (17 Nisan 1993), 16 Mayıs 1993 günü, Kamutay (TBMM) Genel Kurulu’nda 9’uncu Cumhurbaşkanı seçildi.

 

Demokrat Parti (DP) iktidarlarının Başbakanı Adnan Menderes’ten beter, Türkiye’mizin ve biz Türk halkının düşmanları arasında ilk üç arasında yer alan emperyalist Amerikancı idi.

Siyasaları (politikaları), emperyalist USA’nın, Türkiye ve bölge üzerindeki çıkarlarına hizmet etmek üzerineydi.

Öyle ki…

Emperyalist ABD’liden çok, emperyalist ABD’liydi!

Türkiye’ye, Türk halkına ve bölgeye, bölge halklarına çok zarar verdi, verdirdi!

AP, MSP (Milli Selamet Partisi), MHP ile kurduğu 1’inci ve 2’inci MC (Milliyetçi Cephe) Hükümetleri döneminde ülkeye, halka kan kusturdu!

Sol siyasi ve Atatürkçü düşüncelerinden ötürü günde onlarca insanımız yaşamlarını yitirdi!

Binlerce insanımız yaralandı, sağ kalanlar işkencelerden geçirildi! İşkencecileri korudu kolladı, Milletvekili, Bakan yaptı!

Patronu emperyalist ABD “Yap” diyordu, yapıyordu, yaptırıyordu!

 

Ekonomi tepetaklaktı!

Ülkeyi, 70 Sent’e muhtaç etti!

 

1978 yılı sonlarında “70 Sent’e muhtacız” diyen kendisiydi!

 

Bunlar, çok çok özetlediklerim!

 

Başta da vurguladığım gibi…

Ülkeye, ülke halkına ve bölgeye, bölge halklarına çok büyük zararlar veren emperyalist Amerikan yanlısı siyasacı (politikacı) Süleyman Demirel’i hiç sevmedim!

Hep yerdim, hep yereceğim.

 

Ülkenin, ülke halkının ve bölgenin, bölge halklarının bugün yaşadığı ciddi, derin sıkıntılarda büyük pay sahibidir!

Sorumluluğu asla yadsınamaz!

 

Emperyalist ABD işbirlikçiliği, dünya lideri Kemal Atatürk’ün çağdaş, demokrat, laik Türkiye’sine ve o Türkiye’nin halkına, her konuda, her açıdan pahaya mal olmuştur!

 

Bugün Türkiye’de…

IŞİD kılıklılar cirit atıyorsa…

Afganistan işgalcisi ilkel, vahşi Taliban mensupları devlet protokolüyle karşılanıyor, ağırlanıyorsa…

Dolar 9 TL’yi (9’un arkasına atın o silinen 6 sıfırı, 9 milyon TL olsun) bulmuşsa…

Ve aşmışsa…

Ve çok çok aşacaksa…

“Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” diye ucube bir sistem varsa…

Vb vb vb…

“Morris Süleyman”ın alt ve üst yapı hizmetlerinin sayesindedir!

 

Bu ve fazlası yergileri hak eden “Çoban Sülo”nun…

İlk Başbakanlığı 1965’te…

Bugün 9 TL’yi (yani 9,000,000 -9 milyon- Lira’yı) geçen, bu gidişle 2,5-3 ay içinde 10 (10.000.000) TL’yi bulacağı öngörülen…

1 emperyalist ABD Dolar’ı 9 Lira idi!

 

Türkiye’yi 70 Sent’e muhtaç ettiği 1978’de ise 1 emperyalist ABD Dolar’ı 24 Lira 5 Kuruş’tu!

 

1923’te 1 Lira 68 Kuruş olan emperyalist ABD Doları’nın Türkiye’mizdeki seyrine baktığımda https://www.dogrulukpayi.com/bulten/turkiye-nin-tarihsel-olarak-kur-degisimleri -tıkladığınızda siz de göreceksiniz-, her askeri darbeden sonra Lira’mız, emperyalist ABD Doları karşısında hep büyük değer yitirmiş!

AKP’nin yüzde 34 oyla birinci parti çıktığı 3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra da!..

 

Bilindiği gibi…

1 Ocak 2005’te, iktidardaki AKP Hükümeti, Lira’dan 6 sıfır attı.

1 milyon 340 Lira, 1 lira 340 Kuruş TL oldu.

Oldu ama…

Uluslararası kurda, 6 sıfırlı rakamlardan işlem gördü, görüyor!

(Çarşı pazarda 3 TL’ye aldığımız sebzeye, meyveye 3 milyon Lira ödediğimizi unutuyoruz. Paramızdan 6 sıfır atıldığında yüzde 500 enflasyon yediğimize ayıkamadık.)

 

2015 başlarında 2 TL (2 milyon Lira) olan 1 Dolar, 2015 FETÖ darbe girişimi ile 3 TL’ye (3 milyon liraya) fırladı!

 

Ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin de oylandığı 2017’deki torba Anayasa oylamasında ve bir yıl sonraki (2018) Cumhurbaşkanlığı, Milletvekili seçimlerinde yarı yarıya artışlar yaşandı.

Neden acaba?!

 

Ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin hukuken uygulanmasından (2018) kısa bir süre sonra 4,35 TL olan 1 Dolar 2019’da 5.38 TL’yi, 2020’de 8.38 TL’yi, 2021’de 7 TL’yle başladı 9 TL’yi geldi geçti!

2021’in sonuna kadar 1 Dolar 10 TL’ye vardığında, kimse “ A aaa!” demesin!

 

Demem o ki:

Siyasetçi olarak…

Emperyalist Amerikan yanlısı siyasalarıyla…

Bu ülkeye, bu ülke halkına 9 dokuz doğurtan merhum Süleyman Demirel’in, ülkeyi, bizleri 70 Sent’e muhtaç ettiği, bugünlerden çok daha zor, çok daha kara günlerde (1978’de) Dolar, 24 Lira 5 Kuruş’tu!..

E EEE?! YANİ?! UMARIM, MERAL AKŞENER BUNDAN SONRA “SİYASİ SÖYLEM YANLIŞLARI”NA DÜŞMEZ!..

150 150 bakikarakol

Partim CHP’min –bana göre- ne yazık ki başındaki “adı lazım değil”in önceki günkü grup konuşmasını bitirirken ettiği “Biz sizin oyunuza değil, biz sizin sorunlarınıza talibiz” sözünü nasıl anlamlandıramadıysam, dünkü grup konuş konuşmasındaki “Bu ucube sistemin devri artık bitti. Sıkı dur Sayın Erdoğan, Başbakan geliyor” sözlerini, salondakilerin ayağa kalkarak, dakikalarca alkışladığı İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanına “Milletin derdini çöz. Benden söylemesi, kısa zamanda çözdün çözdün, çözemedin, koltuk gidiyor, haberin olsun” diye seslenmesini de anlamlandıramadım!

Amatörce söylenmiş siyasi söylem olarak tanımladım.

 

Evet…

“Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ucube bir sistem! AKP’yi, Cumhur İttifakı’nın ve Cumhur İttifakı İktidarı’nın AKP’den sonraki “özgül ağırlıklı” 2’inci ortağı MHP’yi yedi bitirdi.

Bu kadarla kalmadı…

Ülkenin ekonomisini altüst etti, TL’nin değerini düşürdü de düşürdü!

Türk halkını aç, huzursuz, mutsuz, umutsuz, Türk gençlerini işsiz bıraktı, yabancı ülkelerine gitmeyi özendirdi!

Daha sayayım mı?!

Sayayım:

Bu yurdun geçmişine, değerlerine, kahramanlarına, birlik beraberliğine, aydınlanmasına, kalkınmasına, bilimde, ekinde (kültürde), sanatta ilerlemesine, yargısına, eğitimine, kurum ve kuruluşlarına dinamit koydu!

Gelecek kuşağın boynuna ağır borç yükledi!

Siyasetçilerine, bürokratlarına vb güveni yok etti!

Ülkenin dış saygınlığında, onarımı yıllar alacak gedikler açtı!

İşçiyi, esnafı, emekliyi vb çökertti!

Daha fazla saymaya içim kaldırmıyor!

 

Bu ve benzeri tabloya/tablolara neden olan ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin devrinin artık bittiğini vurgulayıp kulağa da hoş gelen şık siyasi söylem “Sıkı dur Sayın Erdoğan, Başbakan geliyor” dedikten sonra, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanına “Milletin derdini çöz. Benden söylemesi, kısa zamanda çözdün çözdün, çözemedin, koltuk gidiyor, haberin olsun” diye seslenmek, Türk siyasasına yıllarını vermiş, Milletvekili, Bakan olmuş, şimdi de İyi Parti adlı siyasi partinin Genel Başkanı sıfatıyla dillendirdiği “Ben Başbakan olmak istiyorum” istemi halk tarafında kabul/karşılık gören Meral Akşener’e yakışmadı!

 

Akşener, seslendiği AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ile halkın sorunlarını çözeceğine gerçekten inanıyor mu?!

İnanarak mı, yoksa ülkemizde anlam yitimine uğramış/uğratılmış siyasi söylem olarak mı söyledi?!

Buysa, çok yazık!

Değilse de, çok yazık!

 

Halk…

Yalandan, yalancılardan, kanmaktan, kandırılmaktan, kandırıcılardan vb bıktı!

Tam umutsuzluk karanlığında, umut ışığı gördüğü siyasiler tarafından da yanıltılmasın, umutsuzluğun zifiri karanlığına itilmesin!

 

Ne yani…

Halkın ve ülkenin yığınla sorununa neden olan ucube “Partili Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi” var olduğu sürece, halkın ve ülkenin sorunlarının istense çözüleceğine, hele de kısa zamanda çözüleceğine deneyimli siyasetçi Meral Akşener sıcak mı bakıyor?!

Bakmamalı!

Vurguladığı gibi koltuk zaten gidiyor!

 

Ve…

Zahmet buyurmasın, seslendiği AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının, Atatürk Türkiye’si karşıtı siyasaları, hele de yaklaşık 3,5 yıllık ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” yüzünden “koltuğun gittiği”nden haberi var.

Akşener neden dert eder ki?!

 

Akşener’in derdi, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ni göndermek, Parlamenter Sistem’i eksiklerini giderip geri getirmek, Cumhurbaşkanlığını sembolik, Başbakanlığı güçlü kılmak değil midir?!

 

Ben öyle biliyorum.

Halk da öyle biliyor.

 

E eee?!

Yani?!

 

Umarım, Meral Akşener bundan sonra siyasi söylem yanlışlarına düşmez, düşmemeye özen gösterir…

BAHÇELİ’NİN VE “ADI LAZIM DEĞİL”İN DÜNKÜ GRUP KONUŞMALARINDAN!..

150 150 bakikarakol

Türk siyasasının gelmiş geçmiş en ağzı bozuk siyasi parti Genel Başkanı Devlet Bahçeli, dün gene partisi MHP’nin grup konuşmasında, örneğin “CHP, HDP, İP, Deva, Gelecek Partisi ve irili ufaklı diğer zillet partileri tembihli, görevli ve taşeron siyasetin lekeli temsilcileridir”  http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4894/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_12_Ekim_2.html  diyerek ağzını bozmuş!

Kamutay’ın (TBMM’nin) çatısı altında yan yana oturacaksınız, zaman zaman yüz yüze gelip gülümseyecek, el sıkışacaksınız, sonra da “…zillet partileri tembihli, görevli ve taşeron siyasetin lekeli temsilcileri” diyeceksiniz!

 

Grup konuşmasında “… Milli Devlet Yapısı’nın temel taşı olan Milliyetçi Hareket ve Cumhur İttifakı’dır” derken de, partisi MHP ile içinde yer aldıkları Cumhur İttifakı’nı ayrıştıran Bahçeli Türkiye’nin önünü kesmek, ilerleyişini engellemek için tetikte bekleyen iç ve dış işgal cephesi, milli devletimizi, milli bekamızı, milli kimliğimizi, milli direncimizi sekteye uğratmanın hesabındadır” sözüyle “CHP’nin gizli gündeminde Anayasa’nın ilk dört maddesini kaldırmak esastır. Sabıkalı bir milletvekili kalemiyle hazırlandığı anlaşılan; ‘Demokratik muhalefetin anayasa değişikliği için izlenmesi gereken yol haritası’ Kılıçdaroğlu’nun önsözüyle kaleme alınmıştır. Siz bakmayın bu önsözün sahibine, bunun gerisinde PKK’nın hain dokunuşu, siyasi bölücülerin iğrenç telkinleri bulunmaktadır” tümcelerine geçiş yapıyor; sonra da “CHP Genel Başkanı’na soruyorum, kıvırmadan cevap vermesini, kaçak güreşmemesini bekliyorum” diyor ve 5 sorusunu soruyor:

“Anayasa’dan Atatürk’ü çıkarmayı düşünüyor musunuz?

Anayasa’ya hakim olan Türk ismini tasfiye etmeyi planlıyor musunuz?

Türk vatandaşlığı kavramı yerine “Anayasal yurtseverlik”, Türkiye yerine “Ülke”, Türkiye devleti yerine “Cumhuriyet”, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yerine, “Türkiye Cumhuriyeti insanı” kavramlarının getirilmesini amaçlıyor musunuz?

Demokratik muhalefet diyerek TİP’i, HDP’yi yanınızda ve yörenizde görüyor, bunlara kucak açıyor musunuz?

Terörist Demirtaş’ı hala savunuyor, ona elçiler yolluyor musunuz?”

Bu kadarla yetinmiyor, bir Hakan, bir Sultan edasıyla hükmediyor:

“Sayın Kılıçdaroğlu, bu sorularım gayet basittir. Ya evet diyeceksin, ya da hayır. Boş kağıt vermen halinde bütün sorulara evet dediğin anlaşılacaktır. Yüreğin yetiyorsa, çiğ süt içip karın ağrısı çekmiyorsan konuş ve sorularıma cevap ver.”

Öğütte de bulunuyor:

“Korku edebiyatını bırak, siyasi cinayet işlenebilir masallarını geç…”

Ardından “… bir şey bilip de söylemiyorsan adam değilsin” diye ekliyor.

 

Siyasi söylemdeki düzeye bakar mısınız?!

 

“Korku edebiyatını bırak”, “… ‘siyasi cinayet işlenebilir’ masallarını geç” ne demek?!

Korku ne zaman edebiyat, siyasi cinayetler ne zaman masal oldu?!

Bunlar bu ülkede en acı biçimde yaşanmadı mı?!

Bahçeli’nin, ülkeye, ülke halkına yaşatılan korkuyu edebiyat, siyasi cinayetleri de masal sözcükleriyle hafife almasını nasıl anlamalıyız?!

Amacı ne ola?!

 

Bekledim ki…

“Türkiye’nin geleceğinin en büyük teminatı, cepheleşme, kamplaşma ve kutuplaşmalara son vermek, terörün kökünü kazımak, ortak milli ve manevi değerler etrafında birleşmek, kenetlenmek ve kucaklaşmaktır” tümcesini eden, bu tümcesi ve 5 sorusuyla, Anayasa’nın değişmesi dahi önerilemez maddelerinin değişmesinin AKP ve MHP’nin hazırlamakta olduğu yeni, sivil Anayasa(!)da yer almasını önerecek kadar usunu (aklını) yitirmiş, AKP eski Milletvekili, Kamutay’ın AKP’li eski Başkanı İsmail Kahraman’a, onun üzerinden büyük ortağı AKP’ye derin muhalefet yapan Devlet Bahçeli’ye, partim CHP’min –bana göre- ne yazık ki başındaki “adı lazım değil” dünkü grup konuşmasında yanıt versin!

Vermedi.

Halkın Kurtuluş Partisi (HKP)’nin, CHP’nin bir önceki Genel Başkanı ve şimdiki Antalya “Bankamatik” Milletvekili Deniz Baykal’la ilgili Kamutay Başkanlığı’na Cuma (8 Ekim 2021) günü verdiği “Milletvekilliği düşürülsün” içeriğindeki dilekçesine ve Milletvekili olamayacak kadar ağır hasta birini Milletvekili yaptığı konusunda da bir çift söz etmesini beklerdim.

Etmedi.

 

Cumhur İttifakı İktidarı’na “Karakış Fonu Kurulması” önerisinde bulunduğu konuşmasından alabildiğim notlar ise özetle şöyle:

“Mazlumun ahı, indirecektir şahı… Faiz lobisinin numaralı adamı Recep Tayyip Erdoğan’dır… İradesini kiraya vermiş olanlar Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde halk yararına çalışamazlar… Öyle bir noktaya geldiler ki, gittiklerini biliyorlar ‘Ne götürsek kardır’ diyorlar… Erdoğan artık Türkiye’nin, demokrasinin, büyümenin, gelişmenin önündeki en büyük takozdur… Azerbaycan yalnız Türk Tırlarından 350 Dolar alıyor. Hani ‘İki devlet, bir millet’tik?..” (Umarım, sinekten yağ çıkaran Cumhur İttifakı ve Cumhur İttifakı İktidarı bu sözü eşelemez, bu sözden siyasi söylem ve eylem malzemesi çıkarmaz.)

Ve…

“Adı lazım değil” sözlerini, anlamlandıramadığım şu tümceyle tamamladı:

“Biz, sizin oyunuza değil, biz sizin sorunlarına talibiz.” 

SONUNDA DİLEKÇE VERİLDİ AMA DEĞİŞEN BİR ŞEY OLMAYACAK!..

150 150 bakikarakol

Cumartesi günü haberi görür görmez bir çırpıda okudum, KATILIYORUM https://twitter.com/BakiKarakol/status/1446868414824423427 diye tivit attım.

Niye katılmayayım ki!

Halkın Kurtuluş Partisi (HKP), yaza yaza durduğum “Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal’la ilgili harekete geçmişti.

“Bankamatik Milletvekili” tanımlamasını yaptığım Antalya CHP Milletvekili, CHP’nin bir önceki Genel Başkanı ve eski Bakan Deniz Baykal hakkında, Kamutay (TBMM) Başkanlığı’na yazılı suç duyurusunda https://www.hkp.org.tr/partimiz-hicbir-meclis-faaliyeti-olmayan-deniz-baykalin-milletvekilliginin-dusurulup-2018-yilindan-bugune-aldigi-maaslarin-geri-alinmasi-icin-tbmmye-basvurdu/u bulunmuştu.

Başvuruyu, HKP Genel Başkanlığı adına İzmir HKP İl Başkanı Av. Tacettin Çolak ve 8 Avukat arkadaşı yapmıştı.

Tam da benim “Bankamatik Milletvekili” tanımlamama neden olan konuda…

 

“Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal’ın Milletvekilliğinin düşürülmesi istenen 8 Ekim 2021 Cuma günlü dilekçede, Deniz BAYKAL 16 Ekim 2017’de beynindeki ana damarın tıkalı olması nedeniyle Ankara Üniversitesi İbni Sina Hastanesi’nde yoğun bakım servisinde tedavi altına alınmıştır. Buradaki 51 günlük tedavi sürecinin ardından, Almanya’da da yaklaşık 2,5 ay fizik tedavi görmüştür. 20 Mart 2018 tarihinde Türkiye’ye dönen Deniz Baykal’ın tedavisi devam etmekte olup halen sağlığına kavuşamamıştır” deniyordu ve şöyle sürdürülüyordu: 

“Deniz Baykal 24 Haziran 2018 tarihinde yapılan milletvekili seçimlerinde, yukarıda belirtilen rahatsızlığı devam ediyor olmasına karşın CHP lideri Kemal KILIÇDAROĞLU tarafından evinde ziyaret edilerek, hiç bir parti organı kararı olmaksızın CHP listesinden aday yapılmıştır. Ve Deniz BAYKAL bu seçimlerde CHP’den Antalya milletvekili olarak seçilmiştir. Kendisi milletvekili seçilmiş olmasına karşın, devam eden sağlık sorunları nedeniyle, seçildiği tarihten yaklaşık sekiz ay sonra (21 Şubat 2019’da)  salt milletvekili sıfatı kazanabilmek için mecliste yemin edebilmiştir. Deniz BAYKAL’ın rahatsızlığı tabi ki her insanın başına gelebilecek insani bir durumdur. Sağlığına kavuşması yönündeki temennilerimizle birlikte kendisine acil şifalar dileriz.

Ancak Deniz BAYKAL’ın, seçim öncesinde var olan ve hâlâ devam etmekte olan sağlık sorunları nedeniyle meclisteki milletvekilliği görevini ifa edemediği açıktır. 

Anayasanın Milletvekilliğinin düşmesi başlıklı 84. Maddesinin 4. Fıkrasındaki; “Meclis çalışmalarına özürsüz veya izinsiz olarak bir ay içerisinde toplam beş birleşim günü katılmayan milletvekilinin milletvekilliğinin düşmesine, durumun Meclis Başkanlık Divanınca tespit edilmesi üzerine, Genel Kurulca üye tamsayısının salt çoğunluğunun oyuyla karar verilebilir” hükmü bulunmaktadır. Aynı düzenleme Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 138. Maddesinde de yer almaktadır.

Bu yasal düzenlemelere istinaden, fiilen milletvekilliği görevini yerine getiremeyen Deniz BAYKAL’ın milletvekilliğinin düşürülmesi hususunun, Meclis Başkanlık Divanınca re’sen gözetilmesi ve milletvekilliğinin düşürülmesi için gerekli işlemelerin başlatması gerekmesine rağmen bugüne kadar herhangi bir işlem yapılmamıştır. Zira Deniz BAYKAL, milletvekili seçildikten sonra, sırf milletvekilliği sıfatını kazanabilmek ve milletvekilliği maaşı ile milletvekillerine tanınan diğer olanaklardan faydalanabilmek için usulen yemin etmek dışında meclise hiç gelmemiş, bunun dışında en ufak bir milletvekilliği görevini yerine getirmemiştir.

Ancak; kendisinin milletvekili maaşı ile sekreter ve danışmanlarının maaşları, telefon giderleri, sağlık giderleri, ofis giderleri vs. meclis bütçesinden karşılanmaktadır. Bilindiği gibi Meclis’in bu bütçesi vatandaşların ödediği vergiler ile meydana gelmektedir ve bu bütçede tüyü bitmemiş yetimin hakkı bulunmaktadır.

Oysa Deniz Baykal; zaten yıllardır milletvekillerine sağlanan tüm hak ve ayrıcalıklardan yararlanmaktadır. Sağlık giderleri de devlet tarafından karşılanmaktadır. Milletvekilliği görevini yapamayacak kadar sağlık sorunları olan birisinin daha başta aday olmaması ya da aday yapılmaması gerekirdi. Seçildikten sonra da sadece yemin dışında meclise hiç gelmeyen bir milletvekilinin kendiliğinden çekilmesi ya da partisi tarafından bu çekilmenin sağlanması etik bir davranış olurdu. Üç yılı aşkın sürede ne anılan kişiden ne de partisinden böyle bir davranış gelmeyince kamuyu savunmak müvekkil partiye düşmüştür.

Bilindiği gibi, 5018 Sayılı Kamu Malî Yönetimi Ve Kontrol Kanunu’nun 1. Maddesinde; “…kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde elde edilmesi ve kullanılmasını, hesap verebilirliği ve malî saydamlığı sağlamak…” şeklinde yasanın amacı belirtilmiştir. Bu yasa hala yürürlüktedir. Dolayısıyla kamu harcamalarında bu ilkelere uyma zorunluluğu bulunmaktadır.

Başkanlığınızca; Meclis çalışmalarına hiç bir katkısı olmadığı bilinen Deniz BAYKAL hakkında, yukarıda belirtilen Anayasa ve Meclis İç Tüzüğündeki ilgili maddeler uyarınca, işlem yapılma zorunluluğu olmasına karşın bu açık hukuksuz duruma müdahale edilmemesi, kamu kaynaklarının kişisel menfaatler uğruna harcanmasına göz yumulması da ayrı bir hukuksuzluktur.

Ülkemiz insanının; işsizlik ve pahalılık cehenneminde inim inim inlediği, çocuklarına kalem defter parası ve harçlık veremediği için intihar edenlerin bulunduğu bu zor yaşam koşullarında neredeyse ömrünün yarısını milletvekili olarak geçirmiş olan bir kişiye en küçük bir meclis faaliyeti göstermediği halde kamu olanaklarının sunulması; hizmetin gereklerine, adalete, hakkaniyete ve hukuka açıkça aykırıdır…

 

Bir gün sonra bir de baktım, şimdi Ağrı ilimizin AKP’li Belediye Başkanı, “Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal CHP Genel Başkanı iken, onun  A Takımı’ndan Savcı Sayan tivit atmış https://twitter.com/SavciSayan/status/1446858870794641417 Bazı edepsizler Deniz Baykal meclise gelemediği için sayıp sövmüş..Yıllarca Ülke de bakanlık yapmış.Kıbrıs Zaferinin bakanlarından biri.. Allah’dan gelen bir hastalık ve sandalyeye bağlı bir yaşam.. Bu haliyle raporlu,tedavi süreci devam ediyor.Vicdan ve Utanma sizde ikisi de yok diye yazmış.

Hemen altına “Sizde olsaydı, gerçekleri öteleme pahasına,”Bankamatik Milletvekili” sıfatını almış Deniz Baykal’a kol kanat germezdiniz Başkan Savcı Sayan!..https://twitter.com/BakiKarakol/status/1446897948781072385 diye yazdım.

Dün de, “Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal’ın, Savcı Sayan, Yılmaz Ateş gibi A Takımı’ndan, İstanbul DSP eski İl Başkanı, eski Milletvekili, eski Bakan Mehmet Sevigen, “tüpçü”nün gazetelerinden satmayan Milliyet Gazetesi’ne konuşmuş, şunları diyordu:

“Bunları söyleyen insanlar vefayı bilmeyen, geçmişlerine, siyasetçilerine sahip çıkmayan insanlar. Bu ülkenin bir vefası var. En çok övündüğümüz özelliğimiz vefa ve kıymet bilmek. Herkesin başına gelebilir. Maaşını kendisi almıyor, burs veriyor öğrencilere. Aldığı parayı öğrencilere, kimsesizlere dağıtan bir insan için böyle bir laf söylemek vicdana sığmaz. Böyle bir insan hakkında bu lafları söylemek için düşman olmak lazım. Sayın Baykal kendi isteğinin dışında milletvekili yapıldı. Deniz Bey’in milletvekili olma talebi yoktu.” https://www.milliyet.com.tr/siyaset/deniz-bey-istegi-disinda-vekil-oldu-6616517

Twitter hesabımdan şunları yazdım:

MEHMET SEVİGEN DOĞRU KONUŞMUYOR!.. MADEM İSTEĞİ DIŞINDA OLDU, İSTİFA ETSİN!.. NEDEN ETMEDİ, EDEMİYOR, “BANKAMATİK MİLLETVEKİLİ” OLMAYI SÜRDÜRÜYOR?!.

https://twitter.com/BakiKarakol/status/1447465393073926145

Sevigen, “Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal’ın maaşını almadığına, öğrencilere, kimsesizlere dağıtığına ilişkin sözlerini belgelemelidir; aksi halde “Deniz Baykal, Milletvekili yemininden sonra, birikmiş Milletvekili maaşı çekini Türk Eğitim Vakfı’na bağışladı” gibi palavra attığı anlaşılacak.

Yoksa Sevigen’in ve öteki A Takımı’ndakilerin, “Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal’ın çok cimri olduğundan haberi yok mu?!

 

Kamutay Başkanlığı’nın, HKP’nin bu dilekçesine; CHP’de ise “Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal’ın ağır hasta olmasına karşın Milletvekili adayı gösterilmesinden ötürü, “adı lazım değil” için bir işlem yapılmayacağı öngörüsündeyim…