Monthly Archives :

Nisan 2021

SÖZDE “TAM KAPANMA”DA “İÇKİ SATIŞ YASAĞI” TERS TEPTİ!.. BU DA YASAK KOYUCULAR İÇİN TEST OLDU!..

150 150 bakikarakol

Beş maskeyi dağıtamayan Cumhur İttifakı İktidarı, her alanda olduğu gibi, “Korona Virüs’le savaş”ta da başarılı olamadı, eline yüzüne bulaştırdı, yanlışlar yaptı, kendi kararlarına, kendi genelgelerine kendileri uymadı, taraftarlarını “uymamaları” yönünde adeta fişekledi, “vakaların artması”na neden oldu!

Yeni kararlar aldılar:
29 Nisan 2021 – 17 Mayıs 2021 arasını “tam kapanma” ilan ettiler.
Genelgeler yayınladılar.
Ayrıntılara bakıldığında, “tam kapanma” görülmüyor!
Yüzde 61 gene çalışacaktı!
Camiler açık olacaktı, vatandaşlar yakınlarındaki camilere gidecekti!
Bunun neresi “tam kapanma” idi?!
“Tam kapanma” olmayana neden “tam kapanma” dediler, deniyor?!
Dahası…
Burada da mı ayrımcılık?!

Uygulama dün saat 19.00’da başladı; 17 Mayıs 2021 Pazartesi saat 05.00’da bitecek.

27 Nisan 2021 Salı günkü açıklamasıyla, sözde “tam kapanma”da cami cemaatine “kapanma, sokağa çıkma yasağı” koymayan İçişleri Bakanlığı’nın tepesindeki “Bakan” sıfatıyla “atanmış bürokrat” Süleyman Soylu, “içki satışına da yasak geldi” biçimdeki söylentileri aynı gün (Salı) doğruladı. https://www.birgun.net/haber/icisleri-bakani-soylu-dan-alkol-satisina-yasak-aciklamasi-muafiyet-yok-342801

Cami cemaatine bu yapılan “ayrıcalığa” gösterilen tepkiye, “içki satış yasağı” tepkisi eklendi ve “İstisnada yer almıyor ve kapalı. Bu açıdan hem bir muafiyet yok hem de soru işareti de söz konusu değil” diyen Soylu’ya yergi yağdı.
En çok da sigara, içki içmeyenlerden…
Biri ben…
67 yaşımdayım.
Çok sigara, çok içki içtim.
Şeker ve tansiyon hastası oldum.
29 yıldır ağzıma içki vurmuyorum; 20 yıldır sigara içmiyorum.
Rahatım, mutluyum.
Parasal kazançtayım.
Buna karşın…
“İçki satış yasağı”na şiddetle karşıyım!
Böyle bir karar alınması büyük yanlış!
İçenler için değil.
İçilmesi için hiç değil.
İçilmemesinden yanayım.
“İçki satış yasağı” dümenleriyle “yaşam biçimine dayatma” çirkinliğinde bulunularak, ülkemin ve halkımın “laiklik tutkusu”na zarar verilmesine, laik düşmanı gerici dinci rejimlere kapı açmak istenmesine vb karşıyım, karşı olacağım!

Süleyman Soylu, siyasette iyi-kötü deneyim kazanmış biri.
Sözde “tam kapanma”da ve “içki satışı yasağı”nda, tek başına, hiçbir hukuki dayanağı olmayan, buram buram “şark kurnazlığı” bulamaçlı “dinci siyaset” kararı alacağını olası görmüyorum.
Karar vericinin ya da karar vericilerinin kararını kamuoyuna sunuyor, o kadar.
Sunarken de…
Bir taraftan, içinde yer aldığı iktidarı çok kötü yıpratan gündemi değiştirip unutturmaya, diğer taraftan da iktidarlarına kazanımlar sağlayacak gündemi kamuoyuna iğnelemeye çalışıyor.

Soylu olsun, Soylu’yu “siyasette değerlendirenler” olsun, Ramazan ayı’nda oynamak istedikleri siyasi oyunda amaca ulaşamadılar!
Ters tepti!
Bu da hepsi için test oldu!
Yenilmişlerdi!

Dünya lideri Kemal Atatürk, gerçekleştirdiği devrimler, koyduğu ilkelerle gene karşıtlarını alt etmişti!

“Laiklik Devrim”i, “Laiklik İlkesi” ve “gerçeklerde, doğrularda bir olma, kaynaşma” hedefi, öğretisi vb yurdum insanlarınca öylesine benimsenmiş, sahiplenilmiş ki!..
Bir santim ilerlemeye olanak yok!
Olmayacak da!

Büyük Britanya İmparatorluğu/Krallığı üretimi dünyadaki cemaatler, tarikatlar, iki yıldan beri gezegenimizi kasıp kavuran, milyonlarca insanın canını alan Korona Virüsü’nden daha tehlikeli, zararlı, öldürücü olduğunu, lütfen, -Nasrettin Hoca değimiyle- “bilenler, bilmeyenlere anlatsın”, Cehennem’e çevirdikleri dünyamızı kurtaralım, Cennet yapalım, gelecek kuşaklara yaşanır bir dünya bırakalım!..

MERAL AKŞENER’İN, İNSANA “VAY BE!” DEDİRTEN “VAY BE” ÇEKİŞİ!..

150 150 bakikarakol

Dün, Kamutay’da (TBMM’de) grubu bulunan 5 siyasi partiden İyi Parti grup toplantısı yaptı, Genel Başkanı Meral Akşener konuştu.
AKP’nin de vardı ama AKP yapmadı…

Akşener, konuşmasının ortalarında, “Atanamayan bir öğretmen kardeşim, Cansu Zengin aramızda” dedi, “TRT ve Meclis Televizyonu yayını keseceği için, toplantımızı televizyondan izleyen kardeşlerimizi, bu vesileyle, sosyal medya kanallarımıza davet ediyorum. Onlar, şımarık çocuk misali, beğenmedikleri yayını kesebilirler ama biz biliyoruz ki Milletin Sesi’ni ve milletimizin iradesini susturacak hiçbir güç yoktur” tümcelerinin ardından “Buyur Cansu kardeşim, söz de, kürsü de senindir. Söz de, kürsü de atanamayan öğretmenlerimizindir!” sözleriyle kürsüyü, atanamayan öğretmen Cansu Zengine bıraktı.
Kendisi de sağ kenara çekildi.

Atanamayan genç öğretmen Zengin kısa, öz, içerikli, çok güzel bir anlatıda bulundu.

Akşener, buğulu gözlerle konuğunu salondaki yerine uğurlarken, 8-10 saniye sessiz kaldı.
Önce…
Bir noktaya odaklanmış gözleri kıpırdadı.
Sonra…
İçten, acı yüklü sesle öyle bir “Vay be!” dedi ki!..
İç parçaladı!
Kendisi de çektiği “Vay be”nin etkisinde kaldı!

Akşener, duygusallıktan arındırabildiği sesiyle “Teşekkür ederim Cansucum. Buradan söz veriyorum: İnşallah, İYİ Parti iktidarında, bu zulme son verip sizleri ‘Sevgili öğretmenim’ diye takdim edeceğiz” diye konuştu.

Ve…
Ara verdiği grup konuşmasını kaldığı yerden sürdürmeye koyuldu.

Meral Akşener’in, bir anne, bir öğretmen, bir siyasetçi, “İyi Parti” adlı siyasi partinin Genel Başkanı kadın olarak, “Vay be!” çekişi, herkese “Vay be!” dedirtti!

Ben de etkilendim, duygu selinde kulaçlar attım!

Daha fazla yazamayacağım, burada keseceğim!

Hoşgörün, bugünlük bu kadar olsun!

Ama…
Sizden, https://www.yenicaggazetesi.com.tr/meral-aksenerden-gundem-yaratacak-aciklamalar-449020h.htm linkini tıklamanızı, linkteki videodan kendi kulaklarınızla o “Vay be”yi duymanızı istiyorum.
Akşener’in, burada ayrıntılarına giremediğim, çarpıcı vurgularla dolu grup konuşmasının tamamını da dinlemiş olursunuz…

CUMHUR İTTİFAKI VE CUMHUR İTTİFAKI İKTİDARI ORTAKLARI AKP, MHP ARADIKLARI DONEYİ BULDULAR!..

150 150 bakikarakol

Tam düşündüğüm gibi oldu…

Emperyalist ABD’nin “bunak” 46’ıncı Başkan’ı Joe Bıden, 24 Nisan 2021 Cumartesi günü, sözde “Ermeni Soykırımı”nı kabul etmesine ilişkin zırvalamasına, dün öğleden önce ilkin Cumhur İttifakı’nın ve Cumhur İttifakı İktidarı’nın küçük ama etkili ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında konuştu.
İttifak olarak, çok kötü yakalandıkları sıkışık durumdan çıkışlarına yarayacak, ellerini güçlendirecek, siyasi rakiplerini linç edecek, aradıkları doneyi buldu, işaretledi.
Bahçeli “ABD’nin yeni başkanı, seçim kampanya döneminde Ermeni lobilerinin gözüne girmek, siyasi desteklerini almak niyetiyle sözde soykırımı tanıyacağını duyurmuştu. Sonunda lobilerin oyuncağı, diasporanın tutsağı olduğunu 24 Nisan günü tarih cinayeti işleyerek, yalana sımsıkı sarılarak ispat etmiştir” dedi, ekledi:
“Bay Başkan, Beyaz Saray’da Cumhur İttifakı’nı nasıl yıkarım, zillet ittifakını nasıl kollarım, Türk tarihini nasıl karalarım diye hesap yapmayı bırak ve şunu aklından çıkarma ki, Türk milletine sözde soykırım iftirası atacak en son ülke bile siz değilsiniz.
Hepimiz Ermeni’yiz diyenlere açık açık sesleniyorum, sizin ne olduğunuz değil bizim sizi nasıl gördüğümüz önemlidir.
Size bakınca boşluk ve hiçlik görüyoruz, ama siz bize bakınca ya Talat Paşa’yı, ya Enver Paşa’yı ya da Mustafa Kemal Paşa’yı
(Talat’la, Enver’le dünya lideri Kemal Atatürk’ü nasıl karşılaştırır, eş görüyor?! Hayret! B.K.) gördüğünüzden adımız gibi eminiz.
Meclis’te grubu bulunan, bu milletin ekmeğini yiyip suyunu içen, devletin hazinesinden geçinip saltanat süren HDP isimli örgütün PKK’nın uzantısı olmasının yanında ASALA’ya da uyduluk yaptığını cümle alem görmüştür.
HDP Merkez Yürütme Kurulu, 24 Nisan’daki açıklamasında
(https://halktv.com.tr/gundem/hdpnin-soykirim-aciklamasina-tepki-455499h B.K.) sözde Ermeni soykırımının bu topraklarda yaşandığını, adaletin de bu topraklarda sağlanması gerektiğini şerefsizce iddia etmiştir.
Bu hainler korusu, Türkiye’nin Ermeni soykırım utancıyla yüzleşmesini istemiştir.
Kürt kökenli kardeşlerim artık gözünü açsın, artık kararını versin; bölücü terör partisi HDP’nin kökü de kimliği de Ermeni’dir.
Anadolu’nun Hristiyanlardan arındırıldığını söyleyecek kadar Türk ve İslam düşmanı olan bu soysuzlarla aynı havayı teneffüs etmek bile günahtır.
Hala demokrasi diyerek HDP’ye destek çıkacak var mıdır?
Şu kadar oy aldı, bu kadar milletvekiline sahip diyecek bir köksüz ortaya çıkacak mıdır?
Bu şer yuvası, bu ASALA temsilcisi, bu terör acentesi hala faaliyetlerine pişkince devam edebilecek midir?
6-8 Ekim olaylarıyla ilgili Ankara 22.Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülmeye başlayan davanın 108 sanığı için gün yüzünü haram edecek karar çok kısa süre içinde alınmalı ve HDP’nin kapısına hukukun mührü vurulmalıdır.
Bu parti görünümlü kanlı şebeke kapatılmalıdır.
Bunlardan hiç kimse siyasette bulunmamalıdır.
Milletimize soykırımcı diyen bu canilere Erivan’ın kapıları açıktır.
Paşinyan
(Ermenistan Başbakanı B.K) da istifa etmiştir, buyursunlar, çok iyi bildikleri dağ yollarından Ermenistan’a terörist kamuflajlarını giyerek iltica etsinler.
Bu milleti sevmeyenleri sevmeyiz, bu devlete katliamcı diyenleri asla affetmeyiz.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Biden seçildikten kısa bir süre sonra alelacele tebrik mesajı paylaşmıştı.
Aynı aceleyi Biden’ın sözde soykırım açıklamasına karşı göstermedi, henüz çıtını bile çıkaramadı.
Dahası HDP’ye tek bir laf etmedi, edemedi.
Aynı şey İP’in başkanı için de geçerlidir.
O da Biden’e şablon sözlerle, suya sabuna dokunmayan ifadelerle tepki gösterdi, döndü dolaştı aynı Öztrak gibi hükümetin dış politikasını eleştirmeyi tercih etti.
Özellikle Kılıçdaroğlu’na soruyorum; seni korkutan nedir? Seni sindiren nedir? Seni soykırım suçlamasına karşı sessizliğe gömen hangi açıklarındır?
Hiç mi utanmıyorsun? Hiç mi Allah’tan korkmuyorsun?
Bu CHP’yi ne hallere düşürdün? Kendini nasıl pazarladın? Kimden hangi sözleri aldın?
HDP’yle ittifak kuranlar bizim gözümüzde tarihi yanlışın içindedir.
Tarihle değil zilletle yüzleşmenin vakti gelmiştir.
HDP’ye tepki gösteremeyen CHP’si, İP’i ve diğerleri ASALA’nın çizgisindedir, Ermeni çetelerinin izindedir, PKK’nın dibindedir.
Türk milleti bu zillete katlanamaz, bu hıyanete müstahak olamaz, bu kokuşmalara meydanı boş bırakamaz.
Batsın sizin ittifakınız, batsın sizin siyasetiniz.
Bu kadar mı düşmansınız Türkiye’ye?
Bu kadar mı uşaksınız küresel güçlere?
Bu kadar mı satıldınız bedelinizi en çok ödeyenlere?
Suyun derin olup olmadığını iki ayağımızla test etmeye gerek yoktur.
Aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar beklemeye hakkımız yoktur.
Aziz milletim, büyük milletim, oyunu görün, onursuzları bilin, soykırım lobisini tanıyın, yarın geç olmadan zillete hak ettiği dersi verin.
Vurun tokadı gitsin bunların alayı.
http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4810/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_27_Nisan_2.html

Öğleden sonra da, Kamutay’ın ana gündemi aynı konuydu.
MHP grubu adına konuşan Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, Genel Başkanı Bahçeli gibi uzun konuşmadı, “Bu, tarihin gördüğü en büyük ikiyüzlülüktür, tarihin gördüğü en büyük adaletsizliktir ve bu adaletsizliğe, bu ikiyüzlülüğe muhatap olan ne yazık ki Türklerdir, Müslümanlardır. Bütün bu gerçekler karşımızda duruyor olmasına rağmen hâlâ bizim başımızı öne eğdirmek istercesine bizi suçlulukla itham edenler, efendim, utanacağımız bir tarihimiz olduğunu ifade edenler, asıl bu suçlardan dolayı Türkiye’nin ve Türk milletinin mağduriyetini ortaya koymamaktan, bu gerçekleri görmemekten dolayı utanmalılar ve bu noktada tarih önünde hesap vermek durumundadırlar. Bunu, bu tavırları, özellikle Türkiye içerisinde -gerek siyasi partiler gerekse sivil toplum kuruluşları olsun- bu tavırları ortaya koyanları şiddetle ve lanetle kınadığımızı buradan ifade etmek istiyorum. Biden’ı bir sözle, bir cümleyle telin edip kınayıp arkasından 10 cümleyi, 15 cümleyi devletimizi, memleketimizi ve milletimizi suçlamakla geçirenleri ve bu şekilde ifadeler kullananları da milletimizin takdirine sunmak istiyoruz.”
https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/Tutanak_B_SD.birlesim_baslangic?P4=23592&P5=H&page1=11&page2=11 demekle yetindi.

AKP Grup Başkanvekili Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ipi gerdi, “23 Nisan Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101’inci yılını hep beraber coşkuyla kutladık. (Coşkuyla mı kutladık?! Ne koca yalan?! B.K.) Bunun akabinde, 24 Nisanda maalesef her yıl Amerika Birleşik Devletleri tarafından Demoles’in kılıcı gibi milletimizin, devletimizin ve geçmişimizin üzerinde sallandırılmaya çalışılan bu şantaj artık Amerika Birleşik Devletleri tarafından tüketildi. Bir iftirayla, bir yalanla Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Joe Biden atalarımızın, milletimizin soykırım yaptığını iftirayla iddia etti. Bütünüyle bunu kendisine iade ediyoruz, bunu reddediyoruz ve bu açıklamayanı kınıyoruz. Bu ancak ve ancak zırvalamaktır ve zırva tevil götürmez.”
https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/Tutanak_B_SD.birlesim_baslangic?P4=23592&P5=H&page1=13&page2=13
dedi, şöyle sürdürdü:
“Amerika Birleşik Devletleri Başkanının bu konuyla ilgili, soykırımcı olarak görmek istediği bir kimse varsa mutlaka tarihine baksın, Kızılderililere baksın, siyahi vatandaşlara baksın ve kendi yüzlerine aynaya baksın; soykırımcıyı görsün diyorum. Bu konuyla ilgili Sayın Cumhurbaşkanımız aslanlar gibi okkalı bir cevap vermiş, bir Osmanlı tokadını Biden’ın suratına indirmiştir. (Halla halla! Öyle mi oldu?! Biz niye göremedik! B.K.)
Evet bir taraftan, böyle dışarıdan alçakça birtakım iftiralara, saldırılara maruz kalırken içeriden de âdeta beşinci kol faaliyeti çerçevesinde iftiralara ve gerçekten de utanç vesikası olabilecek…
(…) Bir taraftan, Amerika Birleşik Devletlerinin bu tür saldırıları devam ederken ondan önce rol çalmak suretiyle, onların sesi olmak, emperyalizmin sesi ve borazanı olmak üzere, ne yazık ki, içeride de birtakım iftiralarla HDP MYK’sinin bildirilerine maruz kaldık. Bu, utanç vesikası olarak size yeter. HDP bu utanç vesikasıyla yüzleşmeli ve aziz milletimizden, devletimizden, bütün atalarımızdan özür dilemelidir.
1915 olayları öncesinde Birinci Dünya Savaşı’na girmiş olan Osmanlı Devleti, atalarımız yedi düvelle cephelerde savaşırken, maalesef, Taşnak ve Hınçak Ermeni çetelerinin, terör çetelerinin birtakım kışkırtmalarına maruz kalarak, onlarla beraber Türk ve Kürt bütün Müslüman ahaliyi yok eden, zalimlikle katleden bu Ermeni terör çeteleri, evet, 1970’li yıllarda ASALA olarak devam etmiştir. ASALA terör örgütü de yerini PKK terör örgütüne bırakmıştır. Dolayısıyla, bu bildiri, HDP’nin bu bildirisi ancak ASALA’nın bildirisi olabilir, ASALA’nın.
Dolayısıyla, PKK da HDP de bu bildirisiyle Türk ve Kürt bütün ecdadımıza, dedelerimize ve ninelerimize bühtanda, iftirada bulunmuştur; hakaret etmiştir. Dolayısıyla, gerek Ermenistan gerek Amerika Birleşik Devletleri gerekse HDP, milletimizin bütün fertlerinden, atalarımızdan ve devletimizden mutlaka özür dilemelidir.
Bir çift sözüm de Millet İttifakı’nın paydaşlarınadır. Evet, sonuç itibarıyla olay burada çok açık.
Dışarıda Biden saldırıyor, iftira ediyor ve zırvalıyor, ona gereken cevabı verdik.
(Pardon! Nasıl verdik?! B.K.) Bununla beraber içeriden de ASALA ağzıyla, PKK, YPG ağızıyla HDP MYK’sı bildiri ortaya koyuyor.
Peki, ey Millet İttifakı’nın bileşenleri, ortakları ne için ne İYİ Parti’den ne CHP’den buna ilişkin bir kınama, bunu reddettiğinize dair bir söz sizden işitmedik ve işitmiyoruz.
(Bangır bangır bağırdılar, yerdiler, tepkilerini koydular! Neden yadsınır?! B.K.) Duymazlıktan, bilmezlikten ve görmezlikten mi geliyorsunuz? Sayın Kılıçdaroğlu’nun yaklaşımıyla ortağınızın bu bildirisine miyavlıyor musunuz (Çok çirkin bir söylem! Ayıp!) B.K.) yoksa kükrüyor musunuz aslan gibi? Hadi görelim bakalım sizi.” https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/Tutanak_B_SD.birlesim_baslangic?P4=23592&P5=H&page1=14&page2=14

Oturumu yöneten Kamutay Başkan Vekili Haydar AKAR, bu satışma üzerine, HDP Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’a söz verdi.
Sözlerine “Şimdi, bu sataşmalara kısaca cevap vermek istiyorum” tümcesiyle giriş yapan Oluç şunları söyledi:
“Birincisi, şunu söyleyelim: Halkların Demokratik Partisi 2014 yılından bu yana 1915 https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/Tutanak_B_SD.birlesim_baslangic?P4=23592&P5=H&page1=14&page2=14
olaylarıyla ilgili yaptığı bütün 24 Nisan açıklamalarında aynı tutumu sergilemiştir, aynı tutumu takınmıştır ve aynı analizi yapmıştır. Dolayısıyla Halkların Demokratik Partisinin 24 Nisan, bu yılda yaptığı açıklama ilk defa yapılan bir açıklama değildir. Merak edenler 2014’den bu yana yaptığımız bütün basın açıklamalarına bakarak söylediklerimizi orada görebilirler, önce bunu belirteyim.
Dolayısıyla o günden bugüne kadar Mecliste grubu bulunan partiler bu ifadelerle, biraz evvel Sayın Akbaşoğlu’nun ifadeleriyle bize yönelik herhangi bir değerlendirme yapmamışlardır. Şimdi niye Adalet ve Kalkınma Partisi bu ihtiyacı duyuyor? Çünkü Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanı, Biden’in yaptığı karşısında son derece yumuşak ve diplomatik bir cevap vermiştir. Onun acısını bizden çıkarmaya çalışıyor.
(Acısını çıkarmıyor, malzeme yapıyor, yapacak! B.K.) O öyle olmaz. Birincisi bunu söyleyeyim.
İkincisi, şimdi, bakın, 23 Nisan 2014 yılında bir açıklama yapılıyor, o açıklamadan size bazı cümleler okuyacağım. O açıklamada diyor ki: ‘20’nci yüzyılın başındaki koşullarda hayatlarını kaybeden Ermenilerin huzur içinde yatmalarını diliyor, torunlarına taziyelerimizi iletiyoruz.’
Devam ediyor açıklama: ‘Her din ve milletten milyonlarca insanın hayatını kaybettiği Birinci Dünya Savaşı esnasında tehcir gibi gayri insani sonuçlar doğuran hadiselerin yaşanmış olması Türkler ile Ermeniler arasında duygudaşlık kurulmasına ve karşılıklı insani tutum ve davranışlar sergilenmesine engel olmamalıdır.’ İmza Recep Tayyip Erdoğan.
Şimdi, bakın, bu konuyu biz hep şöyle değerlendirdik: ‘Bizim topraklarımızda 1915’ten sonra -daha öncesinde de var ama- hiçbirimizin kabullenmeyeceği, doğru bulmadığı birçok şey yaşandı. Bu yaşananların değerlendirilmesi yine bu topraklarda ve bu Meclisin içinde olmalıdır’ dedik, bugüne kadar ve aynı fikrimizde devam ediyoruz.
Yani ‘Emperyal ülkelerin kendi çıkarları doğrultusunda açıklamalar yapmaları, adım atmaları yerine Türkiye Büyük Millet Meclisi bu topraklarda, bu ülkede yaşanmış olanların değerlendirmesini yapmalı ve bu konuda uluslararası alanda herhangi bir siyasi istismara yol açmayacak adımları atmalıdır’ demişiz. 30 Ekim 2019’da bu Mecliste yine bu konuda bir açıklama yaptık, ben okudum bu açıklamayı, zamanı geldiğinde bunu tekrar dile getireceğim. Bakın, 1965’ten beri 30’dan fazla ülkenin parlamentolarında çeşitli yıllarda -sayabiliriz de vakit kısıtlı olduğu için sayamıyorum- bu yönde kararlar alınmıştır ve her seferinde bu Meclis bu tepkileri göstermiştir ama Meclisin yapması gereken, kendi tarihini değerlendirerek bu konuda uluslararası alanda herhangi bir şekilde istismara ve kullanmaya yol açılmayacak bir sonuca ulaşmaktır.
Bu yapılmadığı için, Meclis üzerine düşeni yapmadığı için esas itibarıyla Türkiye bu tartışmalarla uluslararası alanda yüz yüze gelmektedir, sorun yaşamaktadır. Bunun yolu sorumluluktan kaçmak değil, sorumluluğu üstlenerek oturup enine boyuna konuşarak bir sonuca varmaktır. Bu konudaki çağrılarımızı devam ettiriyoruz, bize yönelik yapılan hakaretamiz bütün iddiaları da kendilerine aynen iade ediyoruz.”
https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/Tutanak_B_SD.birlesim_baslangic?P4=23592&P5=H&page1=15&page2=15

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı bugün grup toplantısı yapacak mı?
Yaparsa, görelim bakalım neler söyleyecek?

İyi Parti’nin de var…

ULUSLARARASI MAHKEME KARARI GÖSTERİLMEDİKÇE, SOYKIRIM SÖYLEM VE TANIMALARIN HİÇ BİRİ HUKUKEN KABUL EDİLEMEZ!..

150 150 bakikarakol

Üzgünüm!
AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, aradan iki gün geçtikten sonra dün yaptığı açıklamayla https://www.akparti.org.tr/haberler/cumhurbaskanimiz-erdogan-kabine-toplantisinin-ardindan-basin-toplantisi-duzenledi-26-04-2021-20-48-41/ bekleneni vermedi, sakin dille tarih anlatısında bulundu, hayal kırıklığı yarattı!

Dilerim, Kamutay’ın (TBMM’nin) bugün açıklayacağı bildiri aynı olmaz!

CHP eski Milletvekili, Emekli Büyükelçi Onur Öymen’in, dün gece Tele 1 TV kanalında Tuncay Mollaveisoğlu’nun “Anında Manşet” programında “muhteşem” söylediklerinden esinlenerek, diyorum ki:

24 Nisan 2021 Cumartesi günü, sözde Ermeni Soykırımını kabul ettiğini duyuran emperyalist ABD’nin “bunak” 46’ıncı Başkanı Joe Bıden’e, dünyanın da duyacağı tonda “Bunu, neye, uluslararası hangi mahkeme kararına dayanarak, söylüyorsun?!” diye sormak, arkasından “Kanıtla” demek gerek.

Kanıtlayamaz!

Çünkü…
Bir yargılama ve mahkeme kararı yok!

İngilizlerin Malta’daki yargılamalarından bile “Soykırım yapıldığı belgelenememiştir” kararı çıkmıştır.

Şimdi…
Diyorum ki:

Türkiye olarak, belgenmiş, belgelere dayanarak verilmiş uluslararası mahkeme kararı olmadan, söylenmiş ve alınmış bütün kararları yok sayalım.
Yok saydığımızı en güçlü içerik ve tonla dünyaya haykıralım.
Yetinmeyelim…
“Uluslararası mahkemeye taşıyalım; kimlerin elinde belgeler varsa, buyursunlar getirsinler; ayları, yılları alsa da, ortaya, belgelere dayalı dört dörtlük, gerçeklerle örtüşen bir yargı kararı çıksın” diyelim.
Bunun yaşama geçmesi için geceli, gündüzlü, içte ve dışta yoğun çalışma içine girelim.
Seferberlik ilan edelim.

İşe “Kamutay Bildirisi” ile başlayalım.

“Kamutay Bildirisi” ile olmuyorsa, olmayacaksa, dünya liderimiz Kemal Atatürk’ümüzün düşüncelerindeki siyasi partilerle, sendika, dernek, başka kitle örgütleriyle yapalım.
İlk imzayı atmaya hazırım.

Batıdaki, doğudaki emperyalistleri, bölgenin tarihi gerçeklerle ve kendilerinin bölgedeki tarihi gerçekleriyle yüzleştirelim, bölge halklarının uyanışıyla da inlerine gönderelim.

İç karşıtların karşı çıkmalarına karşın, çok da iyi yapabileceğimize inanıyorum.

İktidar ve kimi muhalefet kadrolarının zorluklar çıkartacaklarını, engellemelere kalkacaklarını da biliyorum!
Örnek almaktan, izlerinde gitmekten onur duyduklarını her defasında haykırdıkları yüz yıl önceki Osmanlı yöneticileri gibi düşünüp hareket edeceklerinin de bilincindeyim!
Dışa karşı kuzu, saygılı kesilirken, yarından sonraki günlerde “iç”e gürleyeceklerinin, kök söktüreceklerinin de ayırtındayım!
“Bunak” Bıden’dan yedikleri golü unutturmanın derdindeler!
Unutturamazlarsa, siyasi gelecekleri tehlikeye girecek!
Çünkü…
Değirmenlerine su taşıyan muhalefet bile rahat durmayacak!
Değirmenlerine su taşıyan muhalefet bile rahat durmazsa, toplumda hareketlenmeler olacak!
Toplumu, değirmenlerine su taşıyan muhalefetle, o muhalefeti de “Türkiye Ermeni Soykırımı ile 106 yıldır yüzleşmedi. Yüzleşilmeyen suç tekrarlandı, yüzleşilmeyen suç, bugünlere taşındı. Büyük suç cezasız kaldı, ayrımcılık ve nefret suçları sıradanlaşt. Ermeni Soykırımı utancıyla yüzleşin”
https://halktv.com.tr/gundem/hdpnin-soykirim-aciklamasina-tepki-455499h diye çağrı yapan HDP ile vuracaklar!
Yani…
Bütün suçu üzerlerinden atacaklar, suçu üzerlerine attıklarını suçlu ilan edecekler!
Muhalefet üzerine atılan suçu, üzerinden atmak için gün tüketirken, emperyalist ABD’nin “bunak” 46’ıncı Başkan Joe Bıden’ın, savdan, siyasi söylemden öteye gitmeyen yalanı, iftirası unutulacak!
Ama…
Bu ülkede, unutmayacak, unutturmayacak yığınlar var!
Ve…
Onların her biri, 24 Nisan 1915’teki zorunlu göçü, ayrıntılı ve en gerçekçi, en anlaşılır biçimde halka, dünya halklarına anlatacak!..

ÖYLE BİR “ULUSAL BİLDİRİ” YAYINLANSIN Kİ, DÜNYA HALKLARINA UMUT, SOYKIRIMCI EMPERYALİSTLERE TOKAT OLSUN!..

150 150 bakikarakol

40’ı aşan ülkeden https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/sozde-soykirim-iddialari-konusunda-hangi-ulke-nerede-duruyor-1830891 sonra, emperyalist ABD’nin “Joe Biden” adlı “bunak” 46’ıncı Başkanı da, sözde Ermeni Soykırımını tanıdığını https://www.gercekgundem.com/dunya/269532/joe-biden-1915-olaylarini-soykirim-olarak-resmen-tanidi açıkladı.

Türkiye’nin düşmanı ülkelerde sevinç çığlıkları atıldı, atılıyor!
Düşmandırlar, atarlar!
Dert değil!
Vız gelir, tırıs giderler!

Ülkemizden de tepki yağdı, yağıyor!

Hop siyasi kadrolar, durun orada!
“Dost, müttefik” diye yuttura geldiğiniz emperyalist ABD’nin, sözde Ermeni soykırımını tanıyacağının işaretini yıllar önceden verdiğini, en son -yerel saat ayırtından (farkından) ötür- önceki gece (24 Nisan 2021 Cumartesi) açıklaması Türk kamuoyuna düşen “bunak” Başkan Joe Bıden’ın, Başkanlık seçimleri yarışında, sözde Ermeni soykırımını tanıyacağını “vaat” ettiğini bilmiyor muydunuz?!
Biliyordunuz!
Şimdi, “bilmiyor oyunu”nu oynamaya gerek yok!
Artık Türk halkı, hepinizi, dahası sizden öncekileri de çok iyi tanıyor!
Sizler ve sizler öncesi, dünya lideri Kemal Atatürk sonrasılar, Türkiye’nin ve Türk halkının “sözde” de olsa “soykırımcı” diye tanımlanmasından, tanıtılmasından, tanınmasından topyekûn sorumlusunuz!
Eserinizle ters düşme görüntüsü, pozu vererek, komik, gülünç duruma düşüyorsunuz!

Yapar mısınız bilemem!
Bırakın inandırıcılıktan yoksun içeriksiz içtensiz sözlerle tepki vermeyi, bu davranışınızla toplumun gazını almayı ve olayı “alıştıra alıştıra yöntemi” ile topluma unutturmayı!
“Bunak” Bıden’ın açıklamasına, açıklamasındaki ayrıntılara odaklanın, olacakları öngörün!

Dün Halk TV 13.00 haberlerinde Siyaset Bilimcisi Bilimci Prof. Dr. Barış Doster’in çok doğru biçimde dile getirdiği “Mesele Ermenistan’la Türkiye arasında değil. Mesele Ermeni diasporası ile Türkiye arasında da değil. Mesele emperyalistlerle Türkiye arasındadır” sözünden yola çıkarak, “bunak” Bıden’ın “… böyle bir zulmün bir daha meydana gelmemesi için kendimizi yeniden taahhüt ediyoruz.
… her zaman uyanık kalmamız için hatırlıyoruz.
… olanların asla tekrarlanmamasını sağlamak için yapıyoruz” sözleriyle egemenliğimize saldırdığını, yarın da saldıracağını, yani egemenliğimizi bitirmek, bizi egemenlikleri altına almak istediğini net bir biçimde dile getirdiğini görün, anlayın!
İstanbul’umuza neden “Konstantinopolis” dediğini de!..

Suya yazı yazmayı, havanda su dövmeyi bırakın, Türkiye’mizin tarihsel gerçekleri ışığında düşünün, dünü, bugünü analiz edin, yorumlayın, geleceği sağlıklı ve sağlam yapılandırın!

Böyle davranmazsanız…
Korkarım ki…
düşman emperyalistler 2’inci Sevr’ri gerçekleştirecekler, “soykırımcı” tanımladıkları biz Türkleri, İç Anadolu coğrafyasına hapsedecekler; bir yüz yıl, 200 yıl sonra oradan da Orta Asya’ya “göç”e zorlayacaklar!
Planları bu!

Kanal İstanbul projesiyle Montrö’yü parçalamak, Karadeniz’e, özellikle de -Rusya etkisi altındaki Kafkaslar’a yakın, Ermenistan’ın burnun dibinde olmak için- Doğu Karadeniz’e demir atmak, yerleşmek çabaları, planlarının başlangıç kilometre taşı!

Emperyalist ABD’nin “Bunak” Başkanı Joe Bıden’ın tarihi gerçeklerle örtüşmeyen, siyasi amaçlı açıklamasına en çok sevinen, sevincini “2020’de Dağlık Karabağ’da olanlardan sonra soykırımın tanınmasının Ermenistan için bir güvenlik meselesi haline geldi”
https://t24.com.tr/haber/ermenistan-basbakani-pasinyan-dan-biden-a-mektup-gecen-sene-daglik-karabag-da-olanlardan-sonra-soykirimin-taninmasi-guvenlik-meselesidir,948201 tümceyle dile getiren Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’a, ülkesindeki, sözde “soykırım anıtı”nı gezmesini, göç yolunda Ermenilere kimlerin saldırıp zulümler ettiğini yazan yazıyı okumasını sağlayın!

Emperyalist düşmanlar bölgesel çıkarları için, 24 Nisan 1915’te Ermenilerin neden göç ettirildikleri gerçeğine inanmayıp karşı çıksalar da, olayı bütün çıplaklığıyla önce sizler çocuklarınıza, eşinize, anne babanıza, yakınlarınıza, çevrenize, Türk halkına, sonra dünya halklarına anlatın!

Lay lay lomculuğu, “hep bana”cılığı, “hep benim dediğim olsun”culuğu, bırakın; gerçekçi, paylaşımcı, yurtsever, halkçı ve kutlan dinimizin emrettiği değerde insan olun; ülkeyi, dünyayı yaşanır kılın!

Yapar mısınız?!
Yapacak mısınız?!

Yanıtınız “Evet”se sizinleyim, değilse karşınızdayım!

Bu içtenlikle diyorum ki:
Bir araya gelin…
Kamutay (TBMM) çıkışlı öyle bir “Ulusal Bildiri” hazırlayın, dünya kamuoyuna duyurun ki, halklar umutlansın, örnek alsın!
Kan ve emek emici, insan ve insanlık düşmanı soykırımcı emperyalistlerle birlikte, onların vitrinlerindeki, “Bağnazlık ve hoşgörüsüzlüğün gündelik kötülüklerinin lekesiz olduğu, insan haklarına saygı duyulan ve tüm insanların haysiyet ve güven içinde hayatlarını sürdürebildikleri bir dünya. Gelecekteki zulümlerin dünyanın herhangi bir yerinde meydana gelmesini önlemek için ortak kararlılığımızı yenileyelim. Ve dünyadaki tüm insanlar için şifa ve uzlaşma peşinde koşalım” yalanlarını eden “Joe Bıden” adlı, “Başkan” sıfatlı, “bunak siyasetçi”nin de suratında tokat gibi patlasın!..

KAYYUM YÖNETİMİNDEKİ KARS BELEDİYESİ “İMAR BİRİMİ” VATANDAŞA CİDDİ SIKINTILAR YAŞATIYOR!..

150 150 bakikarakol

“Yarın 23 Nisan ama ‘Korona salgını’ bahane edilerek, ‘kutlama olmasın’ diye ‘sokağa çıkma yasağı’ getirildi!
23 Nisan’a ‘sokağa çıkma yasağı’ getirenler, eğer kendilerinin kutlayacakları, anacakları gün olsaydı, asla yasak getirmezlerdi; getirselerdi de, çiğner geçerlerdi!
Bunlarla, NUTUK’u ilçe okullarında yasaklayan Milli Eğitim Müdürü Mustafa Bakkal arasında –Tanrı aşkına- ne ayırt (fark) var?!.” paragrafıyla biten NUTUK’U YASAKLAYAN “SIĞINMACI VAHDETTİN”Cİ İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ!..
https://bakikarakol.com/nutuku-yasaklayan-siginmaci-vahdettinci-ilce-milli-egitim-muduru/ başlıklı dünkü yazımda “Mersin Çamlıyayla Ülkü Ocakları Başkanı Mehmet Kayabaşı’nı da kutlarım.
Çok güzel düşünmüş, girişimde bulunmuş” demiş, eklemiştim:
“Cumhur İttifakı’nın ve Cumhur İttifakı İktidarı’nın etkili ortağı MHP’nin ‘gizemli figür’ Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin tavrını merak ediyorum!
Bahçeli, partisinin Ülkü Ocakları Başkanı Mehmet Kayabaşı’nın mı, yoksa NUTUK’u yasaklayan Çamlıyayla ilçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Bakkal’ın mı yanında duracak?!”

Dün www.gercekgundem.com internet gazetesinin saat 11.52’de yayına koyduğu “Mersin Çamlıyayla’da okullara Nutuk dağıtılmasını isteyen Çamlıyayla Ülkü Ocakları Başkanı Mehmet Kayabaşı görevden alındı” spotlu “MHP’de Nutuk krizi: Ülkü Ocakları Başkanı görevden alındı” başlıklı haber gözüme ilişti.
https://www.gercekgundem.com/siyaset/268979/mhpde-nutuk-krizi-ulku-ocaklari-baskani-gorevden-alindi?utm_source=share-twitter
Bahçeli ve partisi, NUTUK’u ilçe okullarında yasaklayan ilçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Bakkal’ı Milli Eğitim Bakanlığı’nın görevden aldığı gibi davrandılar.
Saat 12.59’da @BakiKarakol hesabımdan DEVLET BAHÇELİ’Yİ, DEVLET BAHÇELİ MHP’SİNİ , MHP’LİLER VE ÜLKÜCÜLER ŞİMDİ DAHA İYİ TANIMIŞTIR, TANIYACAKTIR!..
BU DA ULUS YARARINA OLACAKTIR…
https://twitter.com/BakiKarakol/status/1385161375417348104 paylaşımında bulundum.

Geçelim…

7 aydan beri, İçişleri Bakanlığı tarafından “Kayyum” atanan Kars Valisi Türker Öksüz ve ekibi tarafından yönetilen Kars Belediyesi’nde, imar konusunda, kafaları karıştıran bir uygulama yaşanıyor!
Vatandaşın arsası var, bina yapacak.
İmar planına uygun olarak çizimi yapılan projede eğer “otopark yeri” yoksa/görünmüyorsa, “oto park harcı” istenir.
O harç, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın hesabına yatırılacak.
Belediye üç yıl içinde, otopark harcını yatıran vatandaşa otolarını koyacağı yer belirlemek/göstermek zorunda.
Üç yıllık süreçte vatandaş otolarını nereye park ederse etsin, otoların başına olumsuz bir şey de gelse, Belediye sorumlu değil.
Harcın geri ödenmesi yok!

Kafaları karıştıran uygulamadan biri ise “otopark harç bedeli”!
Her daireye bir oto ve her otoya da 25 bin TL ile 40-50 TL arası harç bedeli hesap ediliyor!
Yani…
Arsasına, 4-5 kat veya 6-7 kat bina yapacak Karslı hemşerim, plan ve projesinde, daire sayısı kadar otopark yeri gösteremiyorsa, her daire başı otopark harcı ödeyecek.
Bu miktar da 260 bin TL ile 500 bin TL arasında!

Kayyum yönetimi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın, Resmi Gazete’de yayınlanan 22 Şubat 2018 günlü 30340 sayılı yönetmeliğinin, en son 25 Mart 2021 gün değişmiş 31434 nolu genelgesine göre hareket ettiklerini belirtmesine karşın; vatandaş ikna olmuyor, itiraz ediyor, şikayet üstüne şikayet yapıyor, Kars AKP Milletvekilleri Ahmet Arslan, Hüseyin Kılıç’la ve İl Başkanı Adem Çalkın’la görüşmeler yapıyor, “Eğer sonuç alamazsam, inşaatı başlatmayacağım, gayrimenkul neyim varsa satacağım, Kars’ı terk edeceğim” diyor.
Bu kadarla kalmıyor, “Çevre illeri araştırdım. Bize 25 bin TL ile başlatılan rakam, Erzurum Büyükşehir Belediyesi’nde 16 bin TL, Trabzon Büyükşehir Belediyesi’nde bin 600 TL, Van Büyükşehir Belediyesi’nde daha düşük: Bin 400 TL. Üstelik bizim Kars, Büyükşehir değil. Bu nasıl Bakanlık yönetmeliği ki, 9 kez değiştirtilmiş, Kars’ta başka, Erzurum’da başka, Trabzon’da başka, Van’da başka başka uygulanıyor?!” diye konuşuyor.

Bu konudaki anlatılarını telefonda dinlediğim Karslı hemşerilerime hak verdim.

Yalnızca otopark harç bedeli 260-500 bin TL’yi hangi Karslı ve de başka illerdeki yatırımcı, holding sahibi verir?!

Kars, Kars gibi iller ve bu illerde oturan insanlar devlet tarafından desteklenmeli.
Önceden öyleydi.
Örneğin:
Linyit, Kok kömürleri değerinin altında Karslıya satılırdı, aradaki parasal ayırtı (farkı) devlet karşılardı.

Kars gibi gelişmemiş illerimizin insanları, kalkınmış illere göçe zorlanmamalı, genel ve yerel yöneticiler çok daha duyarlı davranmalı!..

101’İNCİ YAŞINDAKİ “23 NİSAN”IMIZ KUTLU OLSUN…
GECEDEN BAYRAKLARIMIZI ASTIK…
ONURLUYUZ, GURURLUYUZ, MUTLUYUZ…
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE…
NE MUTLU, DÜNYA LİDERİ KEMAL ATATÜRK’ÜN DÜŞÜNCESİNDE OLANA, İZİNDE GİDENE…

NUTUK’U YASAKLAYAN “SIĞINMACI VAHDETTİN”Cİ İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ!..

150 150 bakikarakol

Sözcü Gazetesi yazarı Sultan Uçar, son günlerin önemli gündemlerinden “NUTUK’un yasaklanması”nı, “Andımızdan sonra Nutuk yasaklandı!” https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/andimizdan-sonra-nutuk-yasaklandi-6386387/ başlıklı yazısıyla çok güzel işlemiş.
Uçar’ı kutlarım.

Mersin Çamlıyayla Ülkü Ocakları Başkanı Mehmet Kayabaşı’nı da kutlarım.
Çok güzel düşünmüş, girişimde bulunmuş.

Aynısını, CHP’nin, İyi Parti’nin, kendilerini dünya lideri Kemal Atatürk’e, O’nun düşüncelerine, devrim ve ilkelerine yakın bulan başka siyasi partilerin, sendika ve derneklerin de yapmalarını isterdim!
Bu yıl düşünemediler, yapamadılar, bundan sonraki yılda, yıllarda gerçekleştirsinler, üyelerine, illerindeki, ilçelerindeki, köy ve kasabalarındaki okullara, vatandaşlara NUTUK’u armağan etsinler.
Maddi giderlerini, başlatacakları kampanyalara yapılacak bağışlarla karşılayabilirler.
Dar bütçemle ben, partim CHP’nin kampanyasına bin TL bağışlayamaya hazırım.

Cumhur İttifakı’nın ve Cumhur İttifakı İktidarı’nın etkili ortağı MHP’nin “gizemli figür” Genel Başkanı “Devlet Bahçeli’nin tavrını merak ediyorum!
Bahçeli, partisinin Ülkü Ocakları Başkanı Mehmet Kayabaşı’nın mı, yoksa NUTUK’u yasaklayan Çamlıyayla ilçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Bakkal’ın mı yanında duracak?!

Dünya lideri Kemal Atatürk karşıtı densiz Müdür Bakkal iki gün sonra Milli Eğitim Bakanlığı’nca görevden alındı https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/nutuk-dagitilmasini-engellemisti-yeni-gelisme-6387317/ ama yetmez!
Onu, o göreve kim getirdiyse, o da soruşturulsun, hesap versin!

Çember sakal gerici dinci militan ilçe Milli Eğitim Müdür Bakkal’ın, NUTUK’u yasaklamasına ilişkin 19 Nisan 2021 günlü gerekçesine bakar mısınız?!:
“Mavi Çatı Yayınlarına ait basım yılı Haziran 2020 olan ‘Mustafa Kemal Atatürk Gençler İçin Nutuk’ isimli kitap, müdürlüğümüz Eser İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu tarafından incelendi.
Kitabın 25. sayfasında, Osmanlı Padişahı Vahdettin’e yönelik, ‘soysuzlaşmış, alçak’ ve dönemin Osmanlı hükümetine yönelik, ‘Aciz, haysiyetsiz ve korkak’ ifadeleri kullanıldığından, kitabın 5. sayfasında, ‘Öğretmen sopayla vurmuştur’ denilerek, öğrencileri olumsuz etkileyecek şiddet,
Yine kitabın 24. sayfasında yer alan görselde, ‘Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün elinde sigara gösterilerek’ öğrencilere olumsuz örnek teşkil edecek ögelere yer verildiğinden, söz konusu kitabın öğrencilere dağıtılması uygun görülmemiştir.”

Behey us (akıl) yoksunu!..
“İstanbul İşgal Orduları Başkomutanı General Harington Cenaplarına… İstanbul’da hayatımı tehlikede gördüğümden, İngiltere devletine sığınır ve bir an önce İstanbul’dan başka bir yere götürülmemi talep ederim efendim. 16 Kasım 1922. Müslümanların Halifesi Mehmet Vahdettin” https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/sinan-meydan/vahdettinin-kacisi-5456491/ diye yazan Vahdettin, dünya lideri Kemal Atatürk’ün dediği gibi “aciz, haysiyetsiz, korkak” değil midir?!
Dünya lideri Kemal Atatürk, az bile demiş!
İstanbul İşgal Orduları Başkomutanına “cenaplarına” ve “talep ederim” ve de “efendim” diyecek kadar alçalan o “sığınmacı Vahdettin” efendiniz daha çok ağırlarını hak ediyor!

Makam odasına astığı Atatürk fotoğrafının önünde poz veren “sözde Müdür”ün “… olumsuz örnek…” saçmalığına ne demeli?!

Bre densiz, öğrencilerini bu kadar mı önemsiyor, düşünüyorsun?!
Öyle olsaydın, karanlık, gerici, zarar verici, tehlikeli anlayış ve düşünce içinde olmazdın, zehir saçmazdın!

Sultan Uçar “Andımızdan sonra Nutuk yasaklandı!” başlıklı yazısını ne güzel bitirmiş:

“… Mersin’in ilçelerindeki Ülkü Ocakları, Ramazan nedeniyle vatandaşlara yapılan yardım kolilerinin içine yasaklanan, ‘Mustafa Kemal Atatürk Gençler İçin Nutuk’ adlı kitabı da ekleyerek, dağıtmaya başladı.”

Mersin’in ilçelerindeki Ülkü Ocakların kutluyorum.

Bu arada…
Yarın 23 Nisan ama “Korona salgını” bahane edilerek, “kutlama olmasın” diye “sokağa çıkma yasağı” getirildi!
23 Nisan’a “sokağa çıkma yasağı” getirenler, eğer kendilerinin kutlayacakları, anacakları gün olsaydı, asla yasak getirmezlerdi; getirselerdi de, çiğner geçerlerdi!
Bunlarla, NUTUK’u ilçe okullarında yasaklayan Milli Eğitim Müdürü Mustafa Bakkal arasında –Tanrı aşkına- ne ayırt (fark) var?!.

“GİZEMLİ BİR FİGÜR” DENEN DEVLET BAHÇELİ’Yİ ÜZECEK HABER!..

150 150 bakikarakol

Cumhur İttifakı”nın VE Cumhur İttifakı İktidarı’nın küçük ama etkili ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nın, her zamanki gibi prompterden okuyarak yaptığı bir yığın çelişkiyle dolu dünkü (20 Nisan 2021 Salı) grup konuşmasına www.mhp.org.tr sitesinden göz atarken, http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4806/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_20_Nisan_2.html bir hafta önce bugün www.gercekgundem.com internet gazetesinde okuduğum “Fransız AFP’nin Türkiye analizinde dikkat çeken ‘Bahçeli’ detayı: İktidarı belirleyen adam…” https://www.gercekgundem.com/siyaset/266819/fransiz-afpnin-turkiye-analizinde-dikkat-ceken-bahceli-detayi-iktidari-belirleyen-adam başlıklı haberi anımsadım.

// Fransız haber ajansı AFP, Türkiye ile ilgili kapsamlı bir analiz hazırladı. MHP lideri Bahçeli’yi detaylıca anlatan makalede, “İktidarı belirleyen siyasetçi Erdoğan’ı sağa çekiyor” yorumu yapıldı. // spotlu haber, // Fransız haber ajansı AFP, kapsamlı bir Türkiye analizi ile gündeme geldi. FPA, “Türkiye’de iktidarı belirleyen siyasetçi Erdoğan’ı sağa çekiyor” yorumunu yaparken, “Bazıları onu Türkiye’nin iktidarı belirleyen aşırı milliyetçisi olarak tanıyor, diğerleri de onun devletin güvenlik politikasının iplerini elinde tuttuğunu düşünüyor.
Aşırı sağcı partisi MHP’nin 2018’deki oy oranı sadece yüzde 11 ama Devlet Bahçeli’nin hükümet üzerindeki etkisi oylarından çok daha fazla. Şimdi AKP’nin oyları düşerken, Türkiye’nin Cumhurbaşkanı üçüncü on yılda da ülkenin başında olmak için Bahçeli’nin MHP’sine daha önce hiç olmadığı kadar ihtiyaç duyabilir” ifadesini kullandı.
// paragraflarıyla başlıyor, “GİZEMLİ BİR FİGÜR” ara başlığıyla şöyle sürüyor:
// AFP, “Kelleşen, fiziksel olarak küçülen ve çatlak sesli 73 yaşındaki Bahçeli, 1997 yılından beri MHP’yi yönetmesine rağmen gizemli bir figür olarak biliniyor.
Muhalifler, Erdoğan’ın Bahçeli’nin parlamentoda çoğunluğu sağlamasına karşılık Türk siyasetini daha da sağa çektiğini söylüyor. Koronavirüs ortaya çıkınca Bahçeli tanıdığı mafya babalarının serbest bırakılmasını sağladı” yorumunu yaptı.
//
Ve haber “MHP’NİN FAVORİSİ SÜLEYMAN SOYLU” ara başlığıyla da şöyle bitiyor:
// MHP’nin hükümette bakanı olmadığına dikkat çeken AFP, buna karşılık içişleri bakanı Süleyman Soylu’nun parti içinde takdir topladığını yazdı.
Koronavirüs yasaklarını uygulamaya sokarken geçen sene yaşanan sıkıntılar sebebiyle istifa eden Soylu’nun geri dönmesi için MHP’nin büyük baskı yaptığını yazan AFP, “Erdoğan istifayı kabul etmedi ve içişleri bakanı şimdi siyasi olarak çok daha güçlü. Bahçeli’nin etkisi geçen ay HDP’nin kapatılma sürecinde de hissedildi” ifadesini kullandı.
Okullarda okutulan ant konusunda AKP ile MHP’nin karşı karşıya geldiğini de hatırlatan AFP’ye konuşan batılı bir diplomat, “Erdoğan ittifakı sürdürmeli fakat cumhurbaşkanı Bahçeli tarafından kısıtlanmış hissediyor” yorumunu yaptı.
Ajansa konuşan bir diğer Batılı diplomat ise Bahçeli’nin iktidarı belirleyen siyasetçi olduğunu söyledi.
//

Fransız haber ajansı AFP’nin, Bahçeli’yi kastederek, “İktidarı belirleyen siyasetçi Erdoğan’ı sağa çekiyor” tümcesine katılmıyorum.
Şundan:
AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı zaten Bahçeli kadar sağın da ötesinde, sağ uçta!
Ama AFP’nin “Bazıları onu Türkiye’nin iktidarı belirleyen aşırı milliyetçisi olarak tanıyor, diğerleri de onun devletin güvenlik politikasının iplerini elinde tuttuğunu düşünüyor” tümcesindeki “Türkiye’nin iktidarı belirleyen aşırı milliyetçisi olarak tanıyor…” saptamasına katılıyorum.
Hatta “AKP’nin oyları düşerken, Türkiye’nin Cumhurbaşkanı üçüncü on yılda da ülkenin başında olmak için Bahçeli’nin MHP’sine daha önce hiç olmadığı kadar ihtiyaç duyabilir” vurgusuna da katılıyorum ve “Kelleşen, fiziksel olarak küçülen ve çatlak sesli 73 yaşındaki Bahçeli, 1997 yılından beri MHP’yi yönetmesine rağmen gizemli bir figür olarak biliniyor” tümcesindeki “… gizemli bir figür…” sözcüklerine, bu sözcüklerin özellikle kullanılmasına takılıyorum.
Elin Fransız’ı, “… gizemli bir figür…” sözcükleri ile tanımladığı Devlet Bahçeli’yi, ülkesinde, aynı ya da benzer sözcüklerle tanımlayacak bir gazeteci, yazar, araştırmacı, konu uzmanı çıkmadı, Bahçeli’deki “gizem”in ne olduğunu, ne olabileceğini Türk ve dünya kamuoyuna sunmadı!
Neden acaba?!
“Gizem”inden ötürü mü?!

Haberi bitiren “Ajansa konuşan bir diğer Batılı diplomat ise Bahçeli’nin iktidarı belirleyen siyasetçi olduğunu söyledi” tümceye ise itiraz edecek birinin çıkacağını olası görmüyorum.
Eğer çıkarsa…
Gerçekleri görme özürlüdür veya yandaş, yalakadır!

Öte yandan…
Partim CHP’min “128 Milyar Dolar Nerede?” afişlerini söken, asıldıkları yerlerden indiren Cumhur İttifakı İktidarı’nın ortağı ve dünkü grup konuşmasında, fesli sözde tarihçinin “Keşke Yunan galip gelseydi” sözüyle benzeşen “Belli merkezlerde projelendirilip kamuoyuna servis edilen 128 milyar dolar nerede sorusu, ihanetin ve melanetin maskesi olarak mı kullanılmaktadır?” tümcesini eden Bahçeli’ye üzüleceği bir haberim var:
Vatandaş, “128 Milyar Dolar Nerede?” sorusunu öylesine sahiplendi ki, artık karşılaştıklarında, telefon açıp konuştuklarında söze “12 Milyar Dolar Nerede?” diye başlıyorlar!..

Bunu da mı engelleyecekler?!
Kalkışırlarsa, burnundan solup duran halkın tepkisi çok sert olur!..

PROF. DR. SALTIK’IN “YAPAMIYORSUNUZ, İSTİFA EDİN” DİYEREK UYARDIĞI, “HER ŞEYDEN PİRELENEN İKTİDAR” BUNU DA YAPAR!..

150 150 bakikarakol

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Saltık halkçı, yurtsever, aydın, aydınlanmacı, saygın bir insan.
Kimi “sözde bilim insanları” gibi gerçekleri eğip bükmez, yutkunmadan konuşur, halkı ve dünya halklarını bilgilendirmeye can atar.
Bunu yaparken de, gerçeklerin konuşulmasından çok rahatsız olan iktidarlardan ürkmez, korkmaz.
Yürekli ve cesurdur.
Dün Halk TV’de Can Coşkun’un sunduğu “Haber Masası”ndaydı.
İktidarın yanlışlarından ötürü ülkenin tek renge “kırmızı”ya büründüren Korona Virüsü ile ilgili düşüncelerini, alınması gereken önlemleri ve yapılması gereken işleri çok doğru biçimde, “bilim insanı sorunluluğu” ve de “erdemliği” ile dile getirdi.
Muhalefeti, Korona Virüsü’nü gündemlerine daha bir kararlı almaya, Kamutay’da (TBMM’de) özel oturum yapmaya çağırdı.
İktidarı da, “Yapamıyorsunuz. İstifa edin, bırakın gidin” diyerek uyardı.

Aynen katılıyorum.
Ülke yönetiminde başarılı olamayan iktidar, Korona Virüsü’nde de duvara tosladı!
“Bu ve benzeri gerçekleri, halkta karşılığı bulunan aydınlarımızın dile getirmesinden hep rahatsız olan iktidarın, Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık’ın da bu son anlatılarından, çağrı ve uyarısından rahatsız olmuştur, olacaktır” diye düşünüyorum!
Kaygım; iktidarın, rahatsızlığının öfkesini, Prof. Dr. Saltık’tan çıkarmaya kalkacağı yönde!
Böylesi bir gelişmeden Saltık’ın etkilenmeyeceğini, ikileme düşmeyeceğini, ilkeli duruşundan geri adım atmayacağını öngörebiliyorum.
Gene de…
Umarım ve dilerim böyle bir gelişme yaşanmaz.
Demem o ki:
Bilge insan Saltık’ın arkasında duralım…

*
Bilindiği gibi…
Partim CHP’min “128 Milyar Dolar Nerede?” eylemi, değim yerindeyse, iktidarın soluğunu kesti!

“128 Milyar Dolar Nerede?” kadar, iktidarın soluğunu kesen ikinci olay, AKP’li Belediyelerde bir yıldan beri yaşanan, devletin “gri pasaportu” ile “para karşılığı yurt dışına insan kaçakçılığı” olayıdır!
AKP-MHP ortaklı Cumhur İttifakı İktidarı, “128 Milyar Dolar Nerede?”ki gibi ipe dolandıkça dolanıyor!
İçişleri Bakanlığı, AKP’li belediyelerde soruşturma başlatmış.
Daha önce de bir Vali Yardımcısı ile iki bürokrat görevlerinden uzaklaştırılmıştı.
Halk, bunların hiç birini “inandırıcı” bulmadı ve bunların hiç biri bu konuda “iktidarı aklama”ya yetmedi!

Konuyu, olayların yaşandığı AKP’li Belediye Meclislerindeki CHP’li üyeler ortaya çıkarmış, Malatya CHP Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba ülke gündemine taşımıştı.
Ağbaba, “Bu işin peşini bırakmayacağız. Bu işin içinde para var para. Bu iş çok büyük, bir organizasyon” içeriğinde sözler etti, ediyor.

Suçlanan tek kişi “Ersin Kilit”!

Soyadından esinlenilmiş olacak ki, “kilit isim” diye ilan edildi.

Kilit, olayın patlak vermesinden, “kilit isim” olmasından sonra ortaya çıktı, gazetecilere, köşe yazarlarına açıklamalarda bulundu.
En son, önceki gece (18 Nisan 2021 Pazar) Artı TV’den Ahmet Nesin’e konuştu, “Görevden almalar göz boyama” dedi ekledi:
“Hiç kimse Fatma Şahin’i konuşmuyor” https://www.gercekgundem.com/siyaset/268032/insan-kacakciligi-skandalinda-adi-gecen-ersin-kilit-gorevden-almalar-goz-boyama?utm_source=share-twitter
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkan AKP’li Fatma Şahin dün saat 02.55’te @FatmaSahin hesabından “#Gaziantep’in adını gri pasaportla yurtdışına insan gönderilmesi meselesine muğlak, mesnetsiz bir şekilde karıştıran Ersin Kilit’le ilgili olarak Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığına 2021/31178 soruşturma numarasıyla suç duyurusunda bulunduk. Suç duyurumuzun takibini de yapacağız.” https://twitter.com/FatmaSahin/status/1384113405594791940 paylaşımında bulundu.

“Para karşılığı, resmi insan kaçakçılığı”nın “kilit ismi” Ersin Kilit, “Hiç kimse Fatma Şahin’i konuşmuyor” diyerek, eski Milletvekili, eski Bakan Şahin için neden böyle konuştu, Şahin’i işaret etti, neyi/neleri vurgulamak peşinde?!

İktidarın, Kilit’in dile getirdiği “Fatma Şahin” vurgusu üzerine gitmeyeceğini, gitse de “örtba” edeceğini, ama daha çok “kilit isim” Ersin Kilit’e odaklanacağını, yükleneceğini kestiriyorum.
Dahası…
İktidar, Ersin Kilit’i “CHP’li” ilan ederse, buradan CHP’ye yürürse, şaşmayacağım!
Her şeyden pirelenen, sinekten yağ çıkaran iktidar, bunu da yapar!..

CUMHURBAŞKANINA “BU KOMÜNİST YUVALARINI NE ZAMAN KAPATACAKSIN?” DİYEN GENELKURMAY BAŞKANI!..

150 150 bakikarakol

Türk halkının, dolayısıyla ve öncelikle güneyimizdeki Müslüman Arap halklarının aydınlanmasında dünya lideri dünya lideri Kemal Atatürk’ün düşünceleri, devrim ve ilkeleri yadsınamaz.
Atatürk düşünce, devrim ve ilkelerinin ürünlerinden biri, 19 Şubat 1932’de başta Ankara olmak üzere 14 il merkezinde açılan, 11 Ağustos 1951’de de tüm yurtta kapatılan “Halkevleri”dir.
17 Nisan 1940’da 3803 sayılı yasayla açılan, 27 Ocak 1954’te kapatılan “Köy Enstitüleri” de Atatürk düşünce, devrim ve ilkeleri ile Halkevlerinin ürünüdür.
Her iki aydınlanmacı kurumun (Halkevleri ve Köy Enstitüleri) kapatanı, düşman emperyalist işbirlikçisi, Türk elerkisinin (demokrasisinin) katili, toprak ağalarının, gerici-yobaz tarikat ve cemaatlerin, dincilerin, Atatürk, Atatürk düşünce, devrim ve ilkelerinin amansız karşıtlarının siyasi örgütü Demokrat Parti (DP) ve Demokrat Parti iktidarıdır!
Bu gerçekleri Türk halkı bilmelidir!
Bu gerçekleri bilmek Türk halkının hakkıdır!

Önceki gün (17 Nisan 2021 Cumartesi), kuruluş ve açılışındaki amacı “Türkiye’de ilkokul öğretmeni yetiştirmek” olan “Köy Enstitüleri”nin 81’inci yıldönümüydü.

Hukukçu, siyasetçi, Manisa CHP Milletvekili, Sanayi Bakanı, 13 Ocak 1994’te 71 yaşında aramızdan ayrılan Mehmet Erten, Boyut Yayınları’nda çıkan “Topraktan Parlamentoya” adlı, 271 sayfalık “Siyaset-anı” kitabında, İsmet İnönü’ye sorar:
“Paşam, bu Köy Enstitülerinin kapanması olayı nasıl oldu? Siz bu kurumları çok seviyordunuz, ama soradan siz, Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’le, İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’u görevlerinden alıp değiştirince enstitülerin hızı kesildi, nasıl oldu bu?”
İnönü şu yanıtı veririr:
//Köy Enstitülerinin kapanmasından duyduğum acıyı tarif edemem. Bir babanın evladını kaybetmesinden duyduğu acı gibi duyarım, ama herkes zanneder ki Hasan Ali Yücel’i Tonguç’u isteyerek değiştirdim; Köy Enstitülerinin kapanmasına neden oldum diye benim hakkımda kamuoyunda yanlış bir hüküm vardır; aslında o zaman bir sürü olaylar oldu. Kurultaylarda Enstitüler aleyhine bir cereyan başladı. Ben bunların doğru olmadığını yerine giderek tespit ettim, ama bu o kadar yoğunlaştı ki grubu etkiledi. Grubun büyük çoğunluğu Köy Enstitülerinin aleyhine döndü. Bakanlar içinde Köy Enstitülerine karşı vaziyet alanlar çoğaldı. En çok da bu konuda Köy Enstitülerinden şikayet edilenlerin başında Milli Eğitim Bakanı Yücel’le, Genel Müdür Tonguç hedef alınıyordu. O sırada ordudan, rahmetli Mareşal Fevzi Çakmak’tan (1876 – 1950), o Genelkurmay Başkanlığından ayrılmadan önce, yoğun şikayetler başladı. Mareşal, “Bu komünist yuvalarını ne zaman kapatacaksın?” diye soruyordu. Mareşal bunu adeta bir mesele haline getirmişti. Köy Enstitüleri etrafında bu çok yoğunlaştı.
Şimdi sana önemli bir şey söyleyeceğim: Herkes benim zayıflığım gibi görür, ama benim gücümdür aslında; mesela ben Köy Enstitüsü fikrine inanmışımdır. İnanmış bir insan, sonuna kadar bunu yürütür; idealizmde, felsefede bu böyledir, ama ben politikacıyım, uygulayıcıyım. Ben gücüme göre gücümün var olduğu yerde, gücümü gösterebilirim. Ben dahi değilim, gücümle, tecrübemle memleket menfaatlerini en üst seviyede tutarak meselelere çözüm bulurum. Ben gücümün bittiği yerde bir politikacı, bir tecrübe sahibi bir insan olarak bir noktada, onu gelecekte tekrar uygulamak üzere bir noktada durdururum. Bu, aslında benim gücümdür. Çünkü artık gücümü kaybettiğim noktada, “Ben bu işi yürüteceğim !” diye yürüdüğüm zaman, artık tamamıyla yok olma durumu vardır; ben gücümün bittiği yerde, her şeye rağmen, yok olucu bir harekete yönelmem. Orada dururum. Zaman, benim için önemli bir faktördür; zaman içinde imkanlar gelir önüme, bir noktada bıraktığım fikrimi yeniden uygularım. Değişen zaman içinde de bana yeni fikirler gelmemiş, o fikrin doğruluğu bende bir kanaat olarak devam ediyorsa, onu yeniden uygularım. Köy Enstitüleri meselesi de böyle olmuştur.
Benim gücüm o zaman nereden geliyordu ? Partiden, Parti Meclis Grubundan, gücümü ben buradan alıyordum. Bu konuda bütün organlarda gücümü kaybetmişim. Ordunun üst kademesinde de huzursuzluk başlamış. Onun için bir süre en çok bu konuda saldırıya uğrayan, Milli Eğitim Bakanı Yücel’le, Genel Müdür Tonguç’u onların da gönlünü alarak bir süre için bu şimşekleri bu olay üzerinden uzaklaştırmak istedim. Fakat sonradan demokratik hareketleri de başlatınca, olaylar öyle gelişti ki kendi cereyanında yürüdü ve bir an geldi ki artık Köy Enstitülerini, eski gücüyle, eski ruhuyla devam ettirmek olanakları benim elimden çıktı.
// https://www.ismetinonu.org.tr/koy-enstituleri-nicin-kapandi-1954/

Bu anlatıda, Fevzi Çakmak’ın, Atatürk düşünceleri, devrim ve ilkeleriyle mayalanmış “Köy Enstitüleri”ne “Komünist yuvaları” gözüyle bakmasına ve Cumhurbaşkanı İnönü’ye, bir Genelkurmay Başkanı olarak “Bu komünist yuvalarını ne zaman kapatacaksın?” demesine, deyişindeki “baskı”ya bakar mısınız?!
Çakmak, bu gücü nereden alıyordu?!
Ordudan mı?!
Oysa ordu, İnönü’ye verdiği gücün/desteğin 6’da birini dahi Çakmak’a vermiyordu?!

“Bu komünist yuvalarını ne zaman kapatacaksın?” tümcesi, “İnönü Cumhurbaşkanı, iktidar da CHP idi ama güçlü, gerilerde kalarak ülkeyi yöneten Çakmak’tı” diye yazıp durmakta haklı olduğuma kanıttır!..

Çakmak’ın günümüzdeki benzeri sanki Devlet Bahçeli!..

Yanıtındaki girişinde, partinin kurultay delegelerini suçlayan İnönü, dilerdim ki, kendisini sorgulasaydı, kendi yanlışlarını, eksiklerini, Atatürk’e, O’nun düşüncelerine, devrim ve ilkelerine nasıl ihanet ettiğini, başkalarının da ihanet etmelerine etkisiz kaldığını görseydi, 2’inci Cumhurbaşkanı seçilmesinde Çakmak’ın neden arkasında durduğunu anlatsaydı ve Cumhurbaşkanı olarak, emir verircesine “Bu komünist yuvalarını ne zaman kapatacaksın?” tümcesini etmesine olanak tanımamalıydı, ettiğinde de derhal görevden almalıydı!
Bunları yapmıyor, “gücü”nden dem vuruyor!
İnanan çıkar ama -üzgünüm- ben inanmıyorum!
İnönü’yü ve “yol arkadaşı” Çakmak’ı, “Atatürk karşıtı” görüyorum, göreceğim!
Bu ikilinin, halkımız tarafından çok iyi tanınması, arzumdur yazacağım!

İnönü Vakfı yönetiminden bir istemim; İsmet İnönü’nün, Çakmak ile ilgili gerçek düşüncelerinin bütününü bir araya getirip kitaplaştırmaları ve Türk halkının, Çakmak’ı en doğru biçimde tanımasına yardımcı olmalarıdır.

Bu arada…
https://www.ismetinonu.org.tr/ sitesinde 17 Nisan 2021 Cumartesi günü TARİHTE BUGÜN vlogunda yer alan “Köy Enstitüleri Kanunu çıkarıldı” başlıklı yazının “Ne var ki Köy Enstitüleri, kendi hataları yanında dıştan gelen baskılarla da zamanla yıprandı” diye başlayan ilk tümcedeki “… kendi hataları yanında…” sözcükleri kullandıkları için site yönetimini ayıplıyorum, kınıyorum!
İnönü’nün, “Çakmak düşünceleri” ile çeliştiklerini bilmelerini isterim!..