Monthly Archives :

Nisan 2021

DOKUNULMAZLIĞI KALDIRILIP CEZAEVİNE DE KONULURSA “ADI LAZIM DEĞİL” KAHRAMAN OLUR!.. BU DA CHP’MİN ZARARINA!..

150 150 bakikarakol

CHP’nin “128 Milyar Dolar Nerede?” afişlerinin, daha sonra AKP ağırlıklı “Cumhur İttifakı İktidarı”nın “Cumhurbaşkanına hakaret” gerekçesiyle –nasıl bir gerekçeyse! Hiç inandırıcı değil. İnandırıcı olmadı zaten- afişlerin, bazı il ve ilçelerde Savcılık, bazı il ve ilçelerde de Valilik, Kaymakamlık kararıyla vinçlerle sökülmesi olayı AKP’yi, Cumhur İttifakı’nı, Cumhur İttifakı İktidarı’nı, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanını ciddi biçimde sıkıntıya soktu.
Etkisinin sandığa yansıyacağı kesin.

Bu “afiş olayı” kadar; AKP’yi, Cumhur İttifakı’nı, Cumhur İttifakı İktidarı’nı, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanını sıkıntıya sokacak bir başka olay, Malatya Yeşilyurt beldesi Belediyesi’nde yaşanandı. https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/cevre-egitimi-icin-almanyaya-gonderilen-43-kisi-geri-donmedi-1827276
Çevre eğitimi amacıyla geçen yıl Almanya’ya gönderilen 45 kişiden 43’ü dönmedi. https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/almanyaya-gonderdikleri-45-kisiden-43u-geri-donmemisti-akpli-belediye-aciklama-yapti-6368306/
Dönen iki kişi ise görevlerinden uzaklaştırıldılar. https://www.gercekgundem.com/siyaset/266954/43-kisi-donmemisti-akpli-belediyenin-almanya-skandalinda-2-kisi-hakkinda-karar

AKP’li belediyedeki olayı, Belediye Meclisi’ndeki partisinden üyeler, Malatya Başkanı, Yardımcısı ve Malatya Milletvekili gündeme taşıdılar; partim CHP’min ne yazık ki başsındaki “adı lazım değil”, Salı (13 Nisan 2021) günkü grup toplasında dile getirmedi.
Neden?!

Neyse ki, Millet İttifakı ortağı İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, bir gün sonraki grup konuşmasında dile getirdi:
“Yetti arkadaş! Ayıptır, günahtır. Bırakın da millet bir nefes alsın. Bir kere olsun, milletimizin yüzünü nasıl güldürürüz, onu konuşalım. Sorunlarını nasıl çözeriz, onu konuşalım. Nasıl öldüğümüzü değil, nasıl ölmeyeceğiz, onu konuşalım! Ama maalesef konuşamazlar. Çünkü korkuyorlar. O saray sefalarını kaybetmekten korkuyorlar. Altlarındaki arabaları kaybetmekten korkuyorlar. 5 farklı yerden aldıkları maaşlar kesilir diye korkuyorlar” https://www.yenicaggazetesi.com.tr/meral-aksener-canli-yayinda-acikladi-445937h.htm dedi, ekledi:
“Öyle korkuyorlar ki; artık Ak Partili belediye çalışanları bile, bize duyduğu derin kıskançlıkla tanıdığımız Almanya’ya iltica ediyor.
Malatya Yeşilyurt Belediyesi’nin Ak Partili başkanı, 42 kişilik bir grubu, Almanya’ya eğitim için yollamış. İki kişi hariç kalan kırk kişi, gidiş o gidiş…
Sayın Erdoğan’ın kadroları, Sayın Erdoğan’ın yönettiği Türkiye’den, ardına bakmadan kaçıyor. Zamanında Sovyetler’den kaçan devlet görevlileri gibi…
İşte size, Sayın Erdoğan’ın Türkiye’yi düşürdüğü durum. Güler misin, ağlar mısın? Ama korkunun ecele faydası yok… Milletin gerçeklerinden kaçış yok.”

Akşener, grup bitiminde, ittifak ortağı “adı lazım değil”in “Millet İttifakı isterse Cumhurbaşkanı adayı olurum” sözünü anımsatan gazetecilere de –bana göre çok anlamlı, vurgulu, ileti yüklü- şu açıklamayı yaptı:
“Kılıçdaroğlu aday olmayı düşünebilir. Ocak 2020’den bu yana geziyorum. Orada bu çalışmayı yaparken, şahsıma, partime veya benim bir hayalime yönelik ki, bu hayalim Türkiye’nin iyi olmasından başka bir hayalim yok bunu net bir şekilde söyleyeyim. En küçük bir toz zerresi kadar seçime yönelik bir çalışma yapmıyorum. Özne sizsiniz diyorum. Özne işsiz genç diyorum. Vatandaşımız bunu gördü. Seçime daha çok zaman var. O zamana kadar ne olur ne biter hepimiz görürüz. Dediğim gibi Hayrihi ve şerrihi min Allahü teala. (hayır ve şer Allah’tandır)”
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/aksenerden-kilicdaroglunun-cumhurbaskani-adayligi-ile-ilgili-aciklama-445946h.htm

Bir-iki saat sonra ise internet basınına ve gazetelerin internet sitelerine, 8’i CHP, 2’si HDP Milletvekilinin dokunulmazlık fezlekelerinin –bana göre çok ama çok yanlış- Kamutay (TBMM) Başkanlığına sunulduğuhaberi düştü.
https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/kilicdaroglu-ve-8-chpli-milletvekilinin-dokunulmazlik-fezlekesi-mecliste-6373158/

8 CHP’liden biri “adı lazım değil”di.

“Adı lazım değil” geciktirmeden twitter hesabından videolu paylaşımda bulundu:
“Ülke lebalep hasta, hastanelerde yer yok. 128 milyar doların nereye gittiği belli değil. Gece yarısı muhalefet partisinin ofislerini vinçlerle basıyorlar. Gündemi değiştirmek gerekiyor. Algıcıların algıları tutmadı. Şimdi ne yapıyorlar?
Fezleke düzenliyorlar Kılıçdaroğlu’nun dokunulmazlığını kaldıracağız diye. Yahu önemli olan Kılıçdaroğlu değil, önemli olan ülkedir. Kılıçdaroğlu fanidir. Ne yaparsanız yapın, ne söylerseniz söyleyin, yiğide savaş bayramdır. Hodri meydan!” https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/kilicdaroglu-fezlekesi-icin-hodri-meydan-dedi-6373500/

“… yiğide savaş bayramdır. Hodri meydan!”
Vay be, söze bak!..

Usuma (aklıma), MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, 11 Ocak 2021 Pazartesi günü, “6-8 Ekim Olaylarıyla İlgili Hazırlanan İddianame ve HDP’nin Kapatılmasıyla” ilgili yazılı açıklaması geldi.
Bahçeli “ABD’nin seçilmiş Başkanı’na ve seçim sonuçlarına saygı duyan, ama Türkiye Cumhuriyeti’nin seçilmiş Cumhurbaşkanı’na sözde diyen CHP Genel Başkanı’nın hukuka ve milli iradeye savaş açması kendisini bekleyen makus sondan da asla kurtaramayacaktır” http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4752/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_Bahceli__nin___6_8_Ekim_Olaylariyla_Ilgili_Hazirlanan_Iddianame_ve_HDP__n.html diyordu.

www.t24.com.tr internet gazetesinin 26 Eylül 2020 Cumartesi günü saat 09.24’te “Avrasya Araştırma Başkanı Özkiraz’dan Kılıçdaroğlu ve Akşener’e: Sizi de tutuklayacaklar” https://www.t24.com.tr/video/avrasya-arastirma-baskani-ozkiraz-dan-kilicdaroglu-ve-aksener-e-sizi-de-tutuklaycaklar,32744 başlık haberi anımsadım.

Haberi iki saat sonra aynı başlıkla Cumhuriyet Gazetesi’nin www.cumhuriyet.com.tr internet sitesi de vermişti. https://www.cumhuriyet.com.tr/video/avrasya-arastirma-baskani-ozkirazdan-kilicdaroglu-ve-aksenere-sizi-de-tutuklayacaklar-1768971

Özkiraz’ın aylar önceki öngörüsü gerçekleşir mi?!
Gerçekleşirse, “adı lazım değil”, hak etmediği biçimde “kahraman” olacak!
Bu da, partim CHP’min ve öz be öz CHP’li partililerimin zararına!..

CHP’nin kapatılmasına ilişkin savlara gelince…
Emperyalistlerin başından beri istedikleri bu!
Emperyalistler çok iyi biliyorlar, sav sahipleri de bilsinler ki:
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ne zaman yok olursa, CHP de o zaman yok olur!
CHP’nin kapatılması demek, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sonu geldi demek!..

N o k t a ! . .

HOŞGÖRÜ İNSANI, “FIKRALIK BAŞBAKAN” LAKAPLI YILDIRIM AKBULUT!..

150 150 bakikarakol

Bugün yazacağım konuyu yarına bırakarak, dün 86 yaşında yaşama gözlerini kapayan https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/yildirim-akbulut-hayatini-kaybetti-6373222/ Anavatan Partisi (ANAP) Milletvekili, ANAP Genel Başkanı, Başbakan, Kamutay (TBMM) Başkanı, Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu (YİK) Üyesi Avukat Yıldırım Akbulut’u anacağım.
Bir özelliği, güzelliği vardı:
Adı “Fıkralık Başbakan”a çıkmıştı ama kızmazdı, güler geçerdi.

ANAP’ın güçlü yöneticilerinden Mehmet Keçeciler, 30 Ekim 2020’de aramızdan ayrılan, ANAP Genel Başkanı ve Başbakan rahmetli Mesut Yılmaz’a karşı bir parti içi hareket başlatmıştı.
Mesut Yılmaz’a karşı “ANAP Genel Başkanlığı” yarışını yitiren Akbulut da, Keçeciler hareketindeydi.

Meydan Gazetesi’nde çalışıyorum.
ANAP’ı ve ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz’ı, Marmara Bölgesi’nde ben izliyorum.
Rahmetli şefim-müdürüm Behiç Kılıç, Keçeciler hareketini izlemek için beni İstanbul’dan Ankara’ya bir-iki günlüğüne gönderdi.
İl il dolaşıyoruz.
Usumda (aklımda) hep, Yıldırım Akbulut’a kafamdaki soruları sormaktı.
Fırsatı İzmir’de yakalayabildim.
Akbulut’la ikimiziz, yalnızız; diğer gazeteci arkadaşlar yok, özel haber yapmak derdindeyim.
Gazeteci arkadaşları kollayarak, bir çırpıda “Kurultay’da, neden kazanamadınız, Genel Başkanlığı, dolayısıyla Başbakanlığı da Mesut Yılmaz’a nasıl kaptırdınız?” diye sordum.
Yüzüme şöyle bir baktı.
Sonra başını düşünceli bir biçimde aşağı eğdi.
Atlatmaya çalıştığım Ankara gazetecileri arkadaşlar gelecekler, diğer sorularımı soramayacağım, bu sorumun da yanıtını duyacaklar diye içim içimi yiyor.
Gözüm dört dönüyor.
Haber atlatmanın da böyle bir heyecanı var.

Yıldırım Beyin güldüğünü gördüm.
Göz göze geldik.
“Valla, Kurultay’dan beri 1,5 yıl geçti. 1,5 yıldır bunun nasıl olduğunu anlayabilmiş değilim” dedi.
Gülmekten omuzları sarsıla sarsıla “Siz anlayabildiniz mi?!” diye sordu.
Hem gülmesine, hem yanıtına, kendimi tutamadım, güldüm.

Başka sorularımı soramadım.
Çünkü…
Gazeteci arkadaşlar koşarak gelmeye başladılar.

Yazı İşleri Müdürlerimizden rahmetli Ender Arol, 2’inci basımı 1989’da yapılan “Özal’a laf söyletmem arkadaş” (Say Yayınları) kitabından sonra, Mayıs 1990’da ikinci kitabı “Hayret ki Başbakan” (Boyut Yayınları) çıkardı.
Kasım 1992’de de Say Yayınları’ndan “Öp Babanın Keli” kitabını çıkardı.
Arol bu son kitabıyla merhum Adalet Partisi (AP) Genel Başkanı, Isparta Milletvekili, Başbakan, 9’uncu Cumhurbaşkanı merhum Süleyman Demirel’i, “Hayret ki Başbakan” kitabıyla da, tedavi gördüğü hastane dün aramızdan ayrılan Yıldırım Akbulut’u anlatıyordu.

En tepede “ŞAŞIRTICI GERÇEKLER” başlığı ve altında “İlk’ler rekorlarına devam ederken, Akbulut’la yaşadığımız olayların ne denli şaşırtıcı olduğunu da göreceğiz. Bunlar fantezi değil, gerçek” tümcelerinin yer aldığı 63’üncü sayfada başlayıp 64’üncü sayfada süren, 65’inci sayfada da biten “KONUŞABİLECEK Mİ, KONUŞAMAYACAK MI?’ DİYE TARTIŞILAN İLK BAŞBAKAN!” başlıklı anlatıyı paylaşmak isterim:

// Yıldırım Akbulut, TV’ye uzun süre çıkmadı. Herkes meraktaydı…
-Başbakan adayı neden TV’de görünmedi, gösterilmedi? diye. Halk görmek istiyordu ama Akbulut çıkarılmıyordu. Çünkü, o durumda halk da partililer de Başbakanın tutuk halini görecekler. Bu sonuç, liderler yarışında iddialı olan Hasan Celal Güzel’e yarayacak.
Bekir Coşkun; “Gizlenen Başbakan” yazısında soruyor:
-Madem gizlenmiyor, neden ekrana çıkmıyor?
Yanıt:
Düşünüyor… Düşünen adam… Sürekli düşünen bir hali var zaten. Dalıp dalıp düşünüyor, düşünüp düşünüp dalıyor. Ülke sorunları dağ gibi. Halkın karşısına çıkmaya bile çekindikleri birisini getirip Başbakan yaptılar. Niçin? Sırf kendi çıkarları için. Yazıktır, günahtır! Delegelerden bile saklıyorlar Akbulut’u, pot kırmasın diye. Hükümet programı, yıllardan beri ilk kez TV’den yayınlanıyor. Her adayı seçim kazandırsın diye konuştururlar, Akbulut seçim kazandırsın diye konuşturulmuyor.
İlk Meclis konuşmasında, Akbulut fazla teklemeyince, ANAP’lılar buna çok sevindiler…
-İşte konuştu… İşte konuştu!
Diye birbirlerini kutladılar. Kimi ANAP’lılar sırayla gidip Başbakan’ı tebrik ettiler. O da tebrikleri kabul etti.
Akbulut’un il konuşmasını Senato binasındaki makam odasından izlerken yanındaki Mehmet Altınsoy’a şöyle dedi:
-Pekala konuşuyor işte! Ses tonu da fena değil. Bir de tekleyeceğini ve puan kaybedeceğini iddia ediyorlardı.
Mehmet Altınsoy’un cevabı şu oldu:
-Avukatlıktan alışık efendim. Konuşması elbette iyi. Ses tonu da fena değil ama konuşmasının içinde bir şey yok.
Hemen ardından bütçe konuşması vardı. Gün geldiğinde işler biraz karıştı. Akbulut bütçe konuşmasının başında;
-Siyah-beyaz televizyon… diyeceyi yerde;
-Siyah-beyaz telefon! dedi. Dahası;
-Temiz su vermemiz için kanalizasyon lazım! Deyiverdi.
35 yıllık avukat arkadaşı Başbakan Yıldırım Akbulut’un
-Çocukken de tutuktu. Tutukluluğu, konuşmadan önce çok düşünmesinden ileri gelir. Avukatlık yaparken de, duruşma sırasında dört kere yutkunur, bir kere konuşurdu. Bir keresinde hakim bile sinirlenmişti.
-Hadi artık bitir şu savunmanı!
demişti. Az konuşur ama, sevdiklerinin yanında sohbetine doyum olmaz. Hani beş kuruş ver konuşur, on kuruş ver susturamazsın.
Yıldırım Akbulut, Erzincan’daki tanımı; çocukluğundan beri hem tutuk, hem konuşkan. Tutukluluğu konuşmasından evvel düşünmesinden ileri geliyordu.
Eski bir avukat arkadaşı şunları söylüyor:
-Bir çok davaya birlikte girdik. Size şunu söyleyebilirim ki, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin teminatıdır. Dört yutkunur, bir konuşur. Nemli olan boş konuşmamaktır.
25 senelik gazeteci arkadaş şöyle anlatıyor:
-Meydan hatibi değildir ama temkinli ve aman içinde kendisini ispatlayacaktır. Sohbeti çok sever. İnsanı bıktırıncaya kadar konuşur. //

Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanı olmasına karşı çıkanların başına gelen ve Özal Cumhurbaşkanı olduktan sonra “1 koyup 3 alma anlayışı” ile Irak’a asker göndermek istediğinde, “Başbakan beni isem, göndermiyorum” diyerek, kararlılık gösteren hoşgörü insanı, “Fıkralık Başbakan” lakaplı Yıldırım Akbulut’u, diğer aramızda olmayanları rahmetle anıyorum.
Hepsi ışıklar içinde uyusunlar.
Hepsinin mekanları Cennet olsun…

TANRI AŞKINA “128 MİLYAR DOLARIN HESABINI VEREMİYORSAN, SANDIĞI GETİR, NAMUSUNLA GİT BARİ” NE DEMEK?!.

150 150 bakikarakol

Kamutay’da (TBMM’de)grubu bulunan 5 siyasi partiden HDP’nin, MHP’nin, CHP’nin dün grup toplantısı vardı; bugün de İyi Parti’nin ve AKP’nin var.
İlk HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan konuştu, “Merkez Bankası’nın 128 milyar doları yok. Merkez Bankası’nın yedek anahtarı kimdiyse paralar ondadır. Hırsız evin içindeyse kilit işe yaramaz” https://www.gercekgundem.com/siyaset/266443/hdp-es-genel-baskani-pervin-buldan-merkez-bankasinin-yedek-anahtari-kimdeyse-128-milyar-dolar-ondadir dedi.

Sonra MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli konuştu.
Silah arkadaşı generaller Balyoz ve Ergenekon’dan bir bir yakalanıp yarılanırken “Kasaptaki ete soğan doğramam” diyen Genelkurmay eski Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök’ten esinlenmiş olacak ki –neden esinlendiği soru işareti- şöyle bir tümce kurdu:
“Diliyle omzunu kaşıyan CHP başkanı, sudaki balığa soğan doğruyor.”
Ardından sözü İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e getirdi, “Bize devamlı ‘Küçük ortak’ diyor. 104 emekli amirale ‘zevzek’ diyen bu iplikçi başı mahalle aralarında dedikodu yapar gibi konuşmaktadır” dedi, “Biz küçük ortaklıktan gocunmuyoruz” https://www.gercekgundem.com/siyaset/266490/devlet-bahceli-kucuk-ortakliktan-gocunmuyoruz-buyukluk-allaha-mahsus tümcesini etti.
Geç saatlere kadar, “Dil sürçmesidir” biçiminde MHP’den, Bahçeli’den, Bahçeli’nin danışmanından veya partililerinden ya da sevenlerinden açıklama gelir diye bekledim.
Gelmedi.
“Küçük ortaklıktan gocunmuyoruz” sözü Bahçeli’nin yakasına yapıştı kaldı.

Dünün son konuşanı, partim CHP’min ne yazık ki başındaki “adı lazım değil”di.
Herkes gibi bana göre de çok doğru ve etkili, AKP’yi sıkıntıya sokan, sokacak bir eylem olan “128 Milyar Dolar Nerede?” yazılı afişlerinin, güvenlik güçleri tarafından sökülmelerini yerdi, sökülen afişlerin yerine yenilerini asacaklarını söyledi, 128 milyar Dolarla neler yapılabileceğini sıraladı, “Bu para nereye gitti? Bunu sormak her namuslu vatandaşın görevidir. Bunu sormak Allah’a inanan herkesin görevidir” https://t24.com.tr/haber/kilicdaroglu-belediyelerimiz-pandemide-11-milyon-700-bin-vatandasa-yardim-goturdu,945621 dedi, ekledi:
“Eğer kul hakkı en büyük günahsa, yüce yaratan kul hakkıyla önüme gelmeyin diyorsa, 128 milyar doların hesabını bu sarayda oturanların vermesi lazım. Eğer hesabını veremiyorsan sandığı getir, namusunla git bari.”

Şimdi…
“…128 milyar doların hesabını bu sarayda oturanların vermesi lazım” diyor ya…
Yanlış anlatı.
Yanlış anlatısını, çoğuldan, tekile geçtiği sonraki “Eğer hesabını veremiyorsan sandığı getir, namusunla git bari” tümcesiyle düzeltiyor.
Adını anmadan yerdiği, işaret etmek istediği, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı…

Tanrı aşkına…
“… Eğer hesabını veremiyorsan sandığı getir, namusunla git bari” ne demek?!

Sandığın getirilmesinin karşılığı, 128 Milyar Dolar’ın ve 19 yıllık AKP iktidarlarının sorgulanmayacağının sözü, “teminatı” mı?!
Bu, “siyasi rüşvet teklifi” değil de nedir?!

128 Milyar Doların nereye gittiği sorulmayacak, araştırılmayacak, sorumlular yargı önüne çıkarılmayacaksa…
19 yılda yaptıklarının hesabı AKP’den, AKP’lilerden, AKP’nin bürokrat kadrolarından, beşli çeteden vb yargıda hesap sorulmayacaksa…
Bu da halkı kandırmak, halka yalan söylemek değil midir?!

“Adı lazım değil”in dünkü grup konuşmasındaki kendi sözüdür:
“Oy almak için bir adam yalan söyler mi?”

Söylememeli.

Ama hem “Oy almak için bir adam yalan söyler mi?” diyor, hem de yalan söylüyor!

“Yalan söylüyor”, “Yalan söylüyorlar” dediğinden, dediklerinden ne ayırtı var?!
Bulunmaz Bursa kumaşı mı?!.

SAADET PARTİSİ GENEL BAŞKAN YARDIMCISI KAYA’NIN PAYLAŞIMI…

150 150 bakikarakol

Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Seçim İşleri Başkanı Avukat Bülent Kaya 9 Nisan 2021 Cuma saat 23.27’de @avbulentkaya hesabından bir paylaşımda bulunuyor:
“Sayın Erdoğan şimdiki ortaklarının müdahalelerini görünce A. Necdet Sezer’i mumla arar hale geldi.”

Bu paylaşım dün kimi internet basınında ve kimi gazetelerin internet sitelerinde yer aldı.

Bilindiği gibi…
Yönetici siyasi kadrosu ve tabanı Saadet Partisi’nin köklerinden, anlayışından gelen Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), Saadet Partisi’nden çıktı.
“… çıktı” demeyelim de, “çıkarıldı” diyelim.
“Kimler, ne için bunu yaptı?” sorusu ve yanıtı başka konu…
Geçelim…
Ama AKP ve AKP yönetici kadrosu ile Saadet Partisi anlayışı, Saadet Partisi kökleri arasında ayrılıklar olduğu bir gerçek.

İki “anlayış”ın, iki “kökdaş”ın zaman zaman birbirlerini korudukları, kolladıkları da bir başka gerçek.
Paylaşımında bu sonuncuyu sezinlediğimi söylemeliyim.

Eski partilileri, eski il ve Belediye Başkanları AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı bir yana, “ortakları” bir yana…
Ve Suçlu, yanlış yapan, “ortaklar”…
Suçlanan da, 10’uncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer…
Sanırım, ortaklardan, MHP’den, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den zehir zemberek açıklama gelir.
Belki, Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu (YİK) Başkanı Oğuzhan Asiltürk’le başlatılan sıcak sürecin hatırına gelmez…

Ben asıl “Ahmet Necdet Sezer” örneklemesine takıldım.

Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Hukukçu Ahmet Necdet Sezer, AKP’ye, AKP’lilere, AKP iktidarına hangi zorluğu çıkardı?!

“… hangi zorluğu çıkardı” ki, Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Seçim İşleri Başkanı Av. Bülent Kaya böyle bir örnekleme yapıyor, vurguda bulunuyor?!

Kaldı ki…
Kaya, 10’uncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, AKP için, AKP iktidarı için ve de AKP’liler için elinden gelen iyiliyi yapan, yardımcı olan, kolaylık gösteren biri.

Gene kaldı ki…
Sezer’in, “Saadet Partisi anlayışı”na yakınlığı çokça yazıldı çizildi, konuşuldu.

Kaya, bütün bunlardan habersiz mi?!
“Habersizse, kendini güncellesin” derim.

Yanlış örnekleme yapan, yanlış örneklemesiyle çelişkiye düşen Kaya’nın dikkatini çekmek isterim:
10’uncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, görev süresinin bitmesiyle Ankara’daki konutunda köşesine çekildi, sessizliye gömüldü.
19 yıllık AKP iktidarlarında bu ülkede neler oldu neler!..
Bir kerecik, 10’uncu Cumhurbaşkanı olarak, Ahmet Necdet Sezer ağzını açıp tek sözcük, tem tümce etti mi?!
Etmedi.
Neden?!
Yergide de bulunmadı!
Neden?!

Her iki “Neden”in yanıtı, “anlayış yakınlığı”!..

Açık vermemek için, özgüde de bulunmadı…

Bütün bunları benden çok daha iyi Kaya bilir, Kaya’nın bilmesi gerekir.

Yoksa Kaya, 30 Mart 2021 Salı günlü PARTİM CHP’MİN NE YAZIK Kİ BAŞINDAKİ “ADI LAZIM DEĞİL”İN İŞTE KAFASINDAKİ CUMHURBAŞKANI ADAYI… https://bakikarakol.com/partim-chpmin-ne-yazik-ki-basindaki-adi-lazim-degilin-iste-kafasindaki-cumhurbaskani-adayi/ başlıklı yazımdan mı etkilendi, “… A. Necdet Sezer…” diye yazarak, örnekleme yaptı?!
1’inci turda CHP’nin, 2’inci turda da “Millet İttifakı”nın Cumhurbaşkanı adayı olmasının önünü, “Cumhur İttifakı”nın adayı, eski partidaşları AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanından yana kesmek için “yıpratmak” mı istedi, istiyor?!
Bu kokuyu alır gibiyim.

Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Seçim İşleri Başkanı Bülent Kaya bir düşünsün.
Düşüncelerini, bakikarakol@hotmail.com e-posta adresime atarak veya @BakiKarakol hesabıma yazarak, benimle paylaşırsa sevinirim, köşemde yayınlarım.
Bekliyor olacağım…

41 YIL ÖNCE KATLEDİLEN YAZAR ÜMİT KAFTANCIOĞLU’NUN DA KATİLİ “NATO GLANYOSU”!..

150 150 bakikarakol

41 yıl önce dün (11 Nisan 1980), “Atatürk Türkiyesi”nin aydınlanmacı eğitim yuvalarından “Köy Enstitüleri”nden, Kars Susuz “Cilavuz Köy Enstitüsü” mezunu öğretmen, derlemeci, öykü-roman yazarı, TRT İstanbul Radyosu Programcısı, asıl adı “Garip Tatar” olan Ümit Kaftancıoğlu, İstanbul Şişli’deki evinin ve okuluna götüreceği 13 yaşındaki kızı Pınar’ın gözü önünde katledildi. https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%9Cmit_Kaftanc%C4%B1o%C4%9Flu

TRT girmeden 4 yıl önce, “1970 TRT Büyük Ödülü”nü aldığı “Dönemeç” öykü kitabının bende büyük etkisi var:
“Dönemeç”i, “dönemecim” oldu.
Yanılmıyorsam 1974 yılında Kars’a gelmişti; Kars Halk Eğitim Başkanı soyadını anımsayamadığım Hanifi Beyle, TRT İstanbul Radyosu adına söyleşi (röportaj) yapacaktı.
Hanifi Beyin odasında söyleşi öncesi gördüm.
Dönemecim olan Dönemeç öyküsünün ve kitabının koca dev yazarını görmenin, el sıkışıp konuşmanın mutluluğunu yaşadım.
Hala da yaşarım!..

Rahmetle anıyorum.
Işıklar içinde uyusun.

Katili diye “Ahmet Mustafa Kıvılcım” diye biri yakalandı.
Karakoldaki ifadesinde, solcu olduğu için öldürdüğünü söylemiş!
Müebbetle yargılandı; 4 yıl yattı, çıktı!
Tanımam.
Ama 12 Eylül 1980’deki faşist askeri darbeye giden süreçte kullanılan sayısız tetikçilerden olduğu tartışmasızdı!
Gerçek katiller, askeri faşist darbelerle Atatürk Türkiye’sini gericiliğin karanlığına götüren emperyalistler ve yapılanmalarıydı!
Ümit Kaftancıoğlu gibi nice yurtseverimize, halkseverimize, insan ve insanlık severimize, aydınlıkçımıza vb kıydılar!
Bunu da, kullanıp –değim yerindeyse- çöpe attıklarından ama koruyup kolladıkları “işbirlikçileri” ile yaptılar!
Karargahları “NATO” birimlerinden “Gladyo merkezi” idi!
Yazılanlar, çizilenler, konuşulanlar bu yöndeydi…

Türkiye’nin, NATO’ya girmesi için çok çalıştığı kitaplarda yer alan, işgal yıllarında İngilizler’in, Osmanlı’ya Genelkurmay Başkanı olmasına onay verdikleri, Atatürk Türkiye’sinde de 23 yıl gibi “Genelkurmay Başkanlığı” yapan “Mareşal” unvanlı Fevzi Çakmak https://tr.wikipedia.org/wiki/Fevzi_%C3%87akmak, baştan, NATO’nun “Gladyo” yapılanmasına gideceğini, Atatürk Türkiye’sinin de içinde olacağı ülkelerde “gerici, ilkel, karanlık, kanlı ve ölümler, sapotajlar”la bitecek operasyonlar yapacağını bilseydi, NATO’ya girmekte ısrar eder miydi?!
Ayrı konu olduğu ve yazı konusunu dağıtacağı için “yanıt” ayrıntısına girmeyeceğim…

Kamutay (TBMM) Başkanı –Tekirdağ AKP Milletvekili- Mustafa Şentop, ölümünün 71’ınci yıldönümünde yaptığı konuşmada https://www.sabah.com.tr/gundem/2021/04/10/tbmm-baskani-mustafa-sentoptan-emekli-amirallere-maresal-fevzi-cakmak-cevabi?paging=5 Çakmak’ın “ordunun, politikaya karışmasına karşı olduğunu” söyledi!

Şentop, dünya lideri Kemal Atatürk sonrası Türkiye’yi, görünürde CHP ve İsmet İnönü olmasına karşın, perde gerisinden Çakmak’ın yönettiğinden ya gerçekten habersiz, ya da gerçekten habersizmiş gibi davranıyor!
Kendisine, partisi ve Partisinin Genel Başkanı “Tek parti dönemi” diye diye her defa yerdikleri özünde Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak dönemi olduğunu namuslu tarihçilerden öğrenmesini öneririm.
Çakmak’ın neden 2’inci Cumhurbaşkanı olmaya yanaşmadığını, İnönü’nün seçilmesi için tankları Kamutay’ın önüne getirdiğini de…

Şentop’un konuşmasında vurguladığı gibi, Kamutay’da, üst rütbeli asker Milletvekilleri de vardı; “asker-siyaset iç içeliği”ne sıcak bakmayan dünya lideri Kemal Atatürk, buna son vermek istiyordu.
Günü geldi, “Asker Milletvekilleri”ne ya askerliyi veya siyaseti/Milletvekilliğini seçmelerini önerdi.
Çakmak, asker kalmak istedi, Milletvekilliğinden çekildi.
Ama görünmez bir biçimde hep siyasetin içinde kaldı!

Benden 13 yaş küçük Şentop’a sormak isterim:
Konuşmanızda vurguladığınız “ordunun politikaya karışmasına asla razı olmadı”ğı mı, benim vurguladığım “görünmez biçimde hep siyasetin içinde kaldı”ğı mı doğru?!

Bilinsin ki…
Vatanı ve halkı için gözünü kırpmadan canını veren “asker”in, halkına karşı darbe yapan, darbe süreçlerinde halkının canını yakan, canını alan “asker” olması hepten emperyalistlerin ve güçlü silahlı örgütleri NATO’nun, NATO Gladyosu’nun yıllara yayılmış işidir!..

ÇOK GEREKSİZ VE ÇOK ZARARLI “KANAL İSTANBUL”A BİR DE BU PENCERELERDEN BAKALIM!..

150 150 bakikarakol

Ret edilmesine karşın AKP’nin “sivil darbe” yaparak, Kamutay (TBMM) Genel Kurulu’na yeniden getirdiği “Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırma Yasası” önceki gece (7 Nisan 2021 Çarşamba) AKP ve MHP oylarıyla kabul edildi!
https://www.gercekgundem.com/siyaset/265023/akpnin-yeniden-meclise-getirdigi-guvenlik-sorusturmasi-ve-arsiv-arastirmasi-kanunu-kabul-edildi
Aynı gece saat 23.41’de twitter hesabımdan İŞTE “SİVİL DARBE” BU!..
VİCDANLAR YARGILAYACAK, MAHKUM EDECEK!..
TARİH DE YAZACAK!..

https://twitter.com/BakiKarakol/status/1379897125698408451 paylaşımında bulundum…

*

Dünkü “ADI LAZIM DEĞİL” İLE MERAL AKŞENER’E ÖNERİM… VE GEREKSİZ, ZARARLI “KANAL İSTANBUL”!..
https://bakikarakol.com/adi-lazim-degil-ile-meral-aksenere-onerim-ve-gereksiz-zararli-kanal-istanbul/ başlıklı yazımı “Yarın, gereksiz ve zararlı ‘Kanal İstanbul’u yazacağım…” tümcesiyle bitirmiştim.
Tümcedeki “gereksiz” ve “zararlı” sözcüklerinin önüne “çok” sözcüğünü ekleyerek, yazıma başlayayım.

“Kanal İstanbul Projesi” gerçekten çok gereksiz ve çok zararlı!
“… çok gereksiz” ve “çok zararlı” sözcükleri her şeyi güzel, net anlatıyor…

“Hayalim” diyerek, projenin sahibi imiş görünen AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, özellikle iki vurgu yapa geldi:
* 44 kilometre uzunluğundaki bu suyolu, İstanbul Boğazı’nın trafiğini rahatlatacak.
** Kanalın iki yakasında 500 bin nüfusluk yeni, modern kent yapılacak.

Kanal konusunda AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı kararlı ve ısrarlı!
Yanında yer alanların 70-80 katı insan ise haklı nedenlerle kanala karşı!

Böylesi “kanal karşıtlığı” var ama AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, ortağı MHP Genel Başkanı, siyasallaşmış bürokratlar, “5’li çete” diye adlandırılanların da içlerinde yer aldığı “rantçılar” duymuyorlar, görmüyorlar!
Her grup konuşmasında ve de her sorulduğunda “Kim ne derse desin, biz bu kanalı inadına yapacağız” diyen AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı önceki günkü son grup konuşmasında “Bu yaz kazmayı vuracağız” dedi!

Şu günlerde sıkça ve çokça tartışılan “Montrö Boğazlar Sözleşmesi”nden ötürü tek Karadeniz’de demirleyemeyen emperyalist ABD’nin “Kanal İstanbul Projesi”nin biran önce gerçekleşmesi dillendirilir, yazılır çizilir!
“Montrö Boğazlar Sözleşmesi”nin rahatlattığı ülkelerin başında gelen Rusya ise “Kanal İstanbul”a karşı.
Emekli Büyükelçilerimiz de, “Kanal İstanbul” üzerinden emperyalist ABD’nin savaş gemilerinin Karadeniz’e çıkmasını ve Karadeniz’de demirlemesini Rusya’nın “savaş nedeni” sayacağını savunuyorlar!
O durumda, 44 kilometre uzunluğundaki “Kanal İstanbul” ve civarı “savaş alanı”dır!
Çıkacak savaşta, o bölge yerle bir olur!

İki dev ülkenin savaşacakları alanda Arap milyarderler (Katarlılar, Kuveytliler, Suudiler vb) neden dönüm dönüm arsalar alırlar, paralarını buraya gömerler?!

Ve…
Böyle bir alanda gökdelenli, 8 köprülü, 500 bin nüfuslu modern kent nasıl planlanır?!

“Savaş” olasılığı düşünülmüyor mu?!

Düşünülüyorsa da, düşünülmüyorsa da, Arap milyarderlerini buraya yığmak niye?!

Yoksa…
Kanal, öyle savaş gemilerinin geçmeyeceği, milyarder Arapların trilyonluk yatlarının, lüks gemilerinin gelip dönmeleri, gezi turları yapmaları için mi?!

Usuma, zengin Yahudilerin Filistin topraklarına yerleşmelerinin başlangıcı geldi!

Yoksa…
50-60 derecelere varacağı öngörülen iklim değişiminden kaçacak zengin Araplara mekan açmak mı amaçlanıyor?!

Yoksa…
Dünya kenti İstanbul’umuzun göbeğinde “500 bin nüfuslu modern yeni kent” dedikleri mini “İslambol İslam Cumhuriyeti Devleti” mi?!

H a n g i s i ? ! .

Çok gereksiz ve çok zararlı “Kanal İstanbul”a bir de bu pencerelerden bakalım!

Siyasi kadrolarından önde düşünen, olacakları öngören yurtsever duyarlı Türk bunlara izin vermeyecek!
B i l i n s i n ! . .

“ADI LAZIM DEĞİL” İLE MERAL AKŞENER’E ÖNERİM… VE GEREKSİZ, ZARARLI “KANAL İSTANBUL”!..

150 150 bakikarakol

Partim CHP’min ne yazık ki başındaki “adı lazım değil” önceki günkü grup konuşmasında “Bir de Bilim Kurulu var Sağlık Bakanlığı’nda. Allah aşkına kendinize bilim kurulu demeyin. Bilime ayıptır ya, bilime ayıp. Ne dedikleri belli değil, ne söyledikleri belli değil. Orada oturanların hiçbirisinin bilimle ilgisi yoktur. Bilim Kurulu dediğin, senin koyduğun kurallara siyasi iktidar uymazsa izzeti ikbal ile çekilecektir oradan. ‘Ben bilim insanıyım, siyasetçi değilim. Kuralları koydum, buna uyuyorsan hayhay. Uymuyorsan, kusura bakma; beni sadece burada göstermelik olarak tutamazsın’ demesi lazım. ‘Benim bir kişiliğim var, benim bir onurum var, benim bir bilimsel altyapım var. Ben kendi onurumu ezdirmem’ diyeceksin. Ama tam tersi oluyor. Oturmuşlar oraya, Bilim Kurulu ayrı havadan, ne dediğini kimse bilmiyor. Sağlık Bakanı ayrı telden çalıyor” https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-6-nisan-2021 dedi.
Der…
Siyasetçidir.
Ama…
Siyasetçi de olsa, başkalarını yererken, onları istifaya çağırırken, kendisi de, kendisini sorgulayacak, yaptığının “siyaset” olmadığını, Kamutay’ın (TBMM’nin) ikinci büyük siyasi partisinin genel başkanına yakışmadığını düşünecek, siyaseti bırakacak.

“Hep Erdoğan’ı eleştiriyoruz, bir de Erdoğan’ı övelim. Açıklama yapmış Erdoğan: ‘Vatanı satmak, kendi dirayetsizliğiniz, kendi iş bilmezliğiniz yüzünden ülkeyi kriz üzerine krize sokmakla olur’ diyor. ‘Dirayetsizliğiniz, iş bilmezliğiniz yüzünden ülkeyi krizden krize sokuyorsanız, bu vatanı satmaktır’ diyor. Vatanı satmak demek, vatana ihanet etmek demektir. Erdoğan’ın bu sözünü tutacağım, Allah’ın izniyle iktidar olduğumuzda, bu vatan hainlerinin hepsinden hesap soracağım” sözleriyle noktaladığı konuşmasında, 104 emekli Amiralin adının yer aldığı “4 Nisan 2021 Pazar” günlü (Dumlupınar Denizaltımızın 4 Nisan 1953’te batmasının 68’inci yıldönümü) “duyuruları”na yönelik ilk açıklamasında söylediği “gündem değiştirme” benzeri sözler etti durdu!

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener de dünkü grup konuşmasında, 104 emekli Amiralin açıklamasının ilk gününde ettiği “zevzeklik” sözcüğünden geri adım atmadı:
“Cumartesi’yi Pazar’a bağlayan gecenin bir yarısı, 104 emekli amiral, bir bildiri paylaştılar.
İktidar, darbe edebiyatıyla, 4 gün daha milletin dertlerini konuşmaktan kurtuldu.
Salı günleri, partisinin Meclis grubunda, konuşacak konu bulmakta zorlanan küçük ortağa, öfke krizlerine girerek işleyeceği, yeni bir malzeme çıktı.
Yine esnafın derdi konuşulmadı.
Yine çiftçinin çilesi konuşulmadı.
Yine işsizlerin dramı konuşulmadı.
Yine aşı sırası bekleyen insanlarımız, tavan yapan vaka sayıları konuşulmadı.
Yine milletimiz kaybetti, yine Türkiye kaybetti.
Türkiye’nin bunca sorunu varken, iktidar kendi ikbalinin hesabına düşüp, milletimize sırtını dönmüşken, milletimiz, siyasetçilerden sorunlarına çözüm üretmesini açıkça talep ediyorken, kimsenin çıkıp da, iktidarın değirmenine su taşımasına, milletinden tamamen kopmuş, bitik siyasetine, can suyu vermesine müsaade edemeyiz.
Ülkeye dair endişeleri, kaygıları olanlar, bireysel olarak her platformda veya bir sivil toplum kuruluşunun şemsiyesi altında, görüş ve önerilerini elbette açıklayabilirler.
Ancak, bunu, gizemli gece yarısı bildirileriyle yapamazlar.
Yapanlar da karşılarında önce bizi bulur.
Nedense, bu bildiriyle ilgili duruşumuza, Ak Parti değil, küçük ortağı daha çok bozulmuş.
Sayın Erdoğan teşekkür etti diye olsa gerek, küçük ortak, dünkü grup konuşmasında köpürdükçe köpürmüş…
Anayasa Mahkemesi’nden sonra, hızını alamayıp, yakında Deniz Kuvvetleri’nin de kapatılmasını isterse şaşırmayın.
Allah Sayın Erdoğan’a sabır versin.
Dün ‘Şerefsiz’ dediğine bugün ‘mübarek’ deyip, dün mektup yazıp, ‘İktidarı uyarın’ diye yalvardıklarına da bugün ‘şerefsiz’ diyebilen; tutarsız duruş ve söylemleriyle, ülkeyi germekten başka bir fonksiyonu bulunmayan birinin üstünde, gereğinden fazla durmak istemiyorum.
Ama bu vesileyle, huzurunuzda Sayın Erdoğan’ı uyarmak zorundayım.
Sakın ola, çok ciddi bir öfke kontrol problemi olan, küçük ortağının dolduruşuna gelip, bildiriyi yazanlara, abuk sabuk cezalar verdirmeye kalkma. Sorumsuzluktan darbecilik devşirmeye çalışıp da, ülkeye daha fazla zarar verme. Sağduyuyla yürüttüğün süreci, böyle şaibeli bir yola sokup da, memleketi daha fazla huzursuz etme.”
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/meral-aksener-darbe-olur-mu-olmaz-mi-tartismasi-bebek-mamasini-askidan-indirmiyor-439090h.htm

“Sağduyuyla yürüttüğün süreci” mi?!

Anladığım kadarıyla…
Akşener, hala yerdiği -bildiri demeyelim- “açıklama”yı okumamış!
Okumayacak da görünüyor!
Siyasi zararı kendine, partisine…

“Adı lazım değil” ile Meral Akşener ilk ve sonraki açıklamalarıyla sözde yerdikleri iktidarın safında yer almışlardır.
Bunun hesabını seçmen sandıkta soracak.

Kendilerine önerim:
Boş konuşmayı bırakın!
CHP’den Özür Özel, İyi Parti’den Aytun Çıray başkanlıklarında bir araştırma komisyonu kurun.
AKP’nin, MHP’nin kuruluş ve iki Genel Başkanın köklerine insinler.
Yakın tarihe kadar bir birlerine demediklerini bırakmayan iki Genel Başkanın “Cumhur İttifakı”nda birleşmelerindeki ve birbirlerinin koruyup kollamalarındaki özü, özneyi ortaya çıkarsınlar.
İki Genel Başkan olarak, siz de halkla paylaşın.

Önerdim ama…
Yapmayacaklarını da öngörüyorum!
Çünkü…
Aynı siyasi projenin/senaryonun oyuncularıdırlar!..

Dün AKP’nin de grup toplantısı vardı.
AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı konuştu:
“Türkiye, daha 15 Temmuz acısının yaralarını saramamışken bir grup emekli askerin, aslı astarı olmayan meseleler üzerinden milli iradeyi, ülkenin seçilmiş yönetimini tehdit etmelerini küçümseyen, darbecinin ta kendisidir. Çok açık net söylüyorum, şu anda bu emekli generallerin merkezinde CHP’nin kendisi vardır” https://www.akparti.org.tr/haberler/genel-baskanimiz-ve-cumhurbaskanimiz-erdogan-tbmm-grup-toplantimizda-hitap-etti-07-04-2021-14-43-22/ dedi, konuşmasını, benim şiddetle karşı olduğum “Kanal İstanbul” ile bitirdi:
“Türkiye’nin en büyük ve en stratejik altyapı projesi olan Kanal İstanbul ile ilgili hazırlıklarımızı büyük ölçüde tamamladık.
Projenin ÇED raporu, 56 kurum ve kuruluşun, 200’den fazla bilim insanının, medyanın ve vatandaşlarımızın katkılarıyla tamamlandı. Kanalın iki yakasında kurulacak toplam 500 bin nüfuslu şehir, aynı zamanda İstanbul’un depreme hazırlık sürecini de hızlandıracaktır. Bu proje, aynı zamanda İstanbul’a kazandırdığımız yeni havalimanı, köprü, otoyol, metro hatları gibi ulaşım ağlarıyla da bütünlük arz edecektir. Dünya ticaretinin yüzde 90’ının deniz yolu ile gerçekleştirilmesi, boğazlarımızın da en önemli deniz ticaret yollarından biri niteliğini taşıması, Kanal İstanbul Projesi’nin önemini artırıyor. Karadeniz’de, hem biz, hem de kıyısı olan diğer ülkeler sürekli yeni ve büyük limanlar yapıyor. Bu durum, boğazlardaki gemi trafiğinin gelecekte azalmak bir yana, daha da artacağına işaret ediyor.
Bu önemli projenin, etaplar halinde yapılacak ihalesine çok yakında çıkıyor, yaz aylarında da temelini atıyoruz.”

Yarın, gereksiz ve zararlı “Kanal İstanbul”u yazacağım…

BAHÇELİ “MAVİ VATANIMIZI BU ÇÜRÜKLERLE NASIL SAVUNMUŞUZ” DEDİ, “ÇÜRÜK SİYASİLER”İ ANIMSADIM…

150 150 bakikarakol

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli dünkü grup konuşmasında…
http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4801/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_6_Nisan_20.html

“Önce 126 eski büyükelçinin sorunlu ve şüpheli bildirisi yayımlanmıştır” dedi.
14 ay önce yapılan basın açıklamasını “bildiri” diye ve yeniymiş gibi sundu!

“Montrö tartışmaları, Kanal İstanbul anlaşmazlıkları derken, Türkiye 4 Nisan’da 104 emekli amiralin bir nevi muhtırasıyla sarsılmıştır” dedi.
Özünde bu da “bildiri” değil, açıklama ama “muhtıra” diye tanımladı!

“Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki, 1936 tarihli Montrö Boğazlar Sözleşmesi Lozan Antlaşması’nın tamamlayıcısı bir halkası, ayrılmaz bir parçasıdır.
Aynı zamanda bizim kırmızıçizgimiz, Karadeniz’in barış ve istikrar güvencesidir.
Kaldı ki, hiç kimsenin de Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni tartışmaya açtığı, feshedelim dediği falan da yoktur.
Türkiye’nin kendi egemenlik sahasında iç deniz yolu açmasının Montrö’yle nasıl bağı kurulmaktadır?” dedi.
Bir gün önce, ortağı, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının “Her şeye rağmen Montrö’nün ülkemize sağladığı kazanımları önemli görüyor ve daha iyisi için imkân bulana kadar bu sözleşmeye bağlılığımızı sürdürüyoruz” https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/126458/-milleti-ve-milletin-sectigi-yonetimi-tehdit-etme-curetini-gosterenlere-hadlerini-yine-milletimizle-birlikte-gosterecegiz- dediğini iyi anlayamamış!

“Vehimlerinin ve gizli emellerinin esiri olan 104 emekli amiral Türk demokrasi tarihinin kara bir lekesidir” dedi.
Haksızca edilmiş çok ağır söz!

“Dünyanın olağanüstü bir dönemden geçtiği, ülkeler arası cepheleşmenin derinleştiği, Türkiye’ye yönelik husumet bloğunun kalabalıklaştığı bir zaman aralığında, demokrasi düşmanlarına yeşil ışık yakan, gel gel yapan 104’lükler büyük bir suç işlemişlerdir” dedi.
Aman Tanırım!
Nasıl bir ilişkilendirme?!
Bu ulusun evlatlarının çok iyi bildikleri konuda görüş belirtmeleri, bunu paylaşmaları neden “suç, suç işlemek” olsun?!

“Bu suç cezasız kalamaz, kalmayacaktır” dedi.
Gözdağı!
Hiç etik değil!

“Hayret etmemek elde değildir, mavi vatanımızı bu çürüklerle nasıl savunmuşuz?” dedi.
E, pes yani!
Vatan savunmasında yanlışın zerresini yapmamışlar, bir de kalkıyor “çürükler” diyor!
Kabul edilemez!
“Çürükler” demesiyle “çürük siyasiler”i anımsadım!
Ne de çoklar!
Ama “çürük olmayan siyasiler” parmakla sayılacak kadar az!

“Bazı sözde hukukçular ve çarpık siyasetçiler diyor ki, emekli amirallerin yayımladığı açıklama bir darbe çağrısı değil, tam tersine bir demokrasi çağrısıdır.
Bu çağrı bal gibi darbe çağrısıdır.
Bu bildiri demokrasiyi hedef alan torpidodur.
Bu bildiri hukuk gaspı, milli iradeye doğrultulmuş silahtır” dedi.
Demek, 180 derece dönüş yapınca, algılama, yorumlama böyle oluyor!

“Emekli ve erdemsiz bu amiraller bildiride aynen şöyle tehdit savurmuşlardır:
‘Aksi halde Türkiye Cumhuriyeti, tarihte örnekleri olan, bunalımlı ve bekası için en tehlikeli olayları yaşama risk ve tehdidiyle karşılaşabilecektir.’
Aksi halde diye başlayan muhtıra bildirisinin neresi ifade özgürlüğü, neresi demokrasi çağrısıdır?” dedi.
Duyarlı olmaktan, düşünmekten, olacakları öngörmekten, dile getirmekten vb niye ürküyor?!

“Darbeler sayfası kapanmıştır” dedi.
Evet, “Askeri darbeler” kapandı, iyi de oldu ama yerini “sivil darbeler” aldı!
Yadsınacak mı?!

“Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri’mizi hiçbir alçak tahrik edemeyecek, karanlık bir tünele çekemeyecektir.
Darbe demek uçurum demektir.
Darbe demek hıyanet demektir.
Darbe demek kan, gözyaşı ve mağduriyet demektir.
Darbe demek tarihin gerisine düşmek demektir” diyor.
Katılıyorum.
Ancak şu iki soruyu soracağım:
12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 faşist askeri darbelerde kendisi neredeydi?!
Hele de 12 Eylül’de, arkadaşları gözlem altına alınırken, işkencelerden geçerken, hapis cezalarına çaptırılırken, uzun yıllar cezaevlerinde yatarken kendisi neden korunup kollandı?!

“Darbeler tarihi bir bakıma CHP tarihidir.
Darbelerle yüzleşmek CHP’yle yüzleşmektir” dedi.
Y ü z l e ş i l s i n !
Gerçekler ortaya çıksın!
Sonuca da herkes katlansın!

“Kılıçdaroğlu 4 Nisan bildirisine karşı duruşuyla da bizi şaşırtmadı.
Dedi ki: Bu sahte gündemler tutmaz, halkımızın tek gerçek gündemi sofrasıdır” dedi.
Berbat söylemden ötürü, yergisi yerinde!

“Ve 4 Nisan bildirisinin görünmeyen imzası Kılıçdaroğlu’na aittir” dedi.
Gülüyorum!
Değirmenlerine su taşıyan yaşlı sakaya haksızlık ediyor!

“Hıyarım var diyene tuz alıp koşan İP’in Başkanı ise 104 emekli amirali zevzeklikle, yani gevezelikle suçlamıştır” dedi.
Çok ayıp!
Siyasi düzeyi/seviyeyi buralara indirmemeliydi!

“4 Nisan bildirisine zevzeklik demek asıl ve su katılmamış zevzekliktir” dedi.
Doğru!
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener “zevzeklik” sözcüğünü etmemeliydi!
Yanlış yaptı!
Bugünkü grup konuşmasında düzeltir mi?!

“Anayasa Mahkemesi’nin mevcut haliyle milletimizin vicdanında karşılığı yoktur ve Mahkeme Başkanı’nın tarafsızlığı söz konusu değildir.
Bu mahkemenin kapısına kilit vurularak yeni baştan yapılandırılması bir adalet, siyaset ve demokrasi sorumluluğudur.
Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi’nin bir darbe mirası olduğu ortadadır.
Anayasa Mahkemesi ayet hükmü değildir” dedi.
Özünü “Türk-İslam Sentezi” oluşturulan “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ne, evrensel hukuka uygun yapılanmayı değil, Osmanlı’daki gibi dine dayalı “Sultan/Padişah Divanı”nı işaret ediyor!..

“103 EMEKLİ AMİRAL BİLDİRİSİ”NDEN YARARLANMA PEŞİNDE OLANLAR VE ÇOK KÖTÜ ZARAR GÖRENLER!..

150 150 bakikarakol

“Askeri darbeler”in yerini “sivil darbeler” aldı!
“Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yasası”nın 1 Nisan 2021 Perşembe günü Kamutay (TBMM) Genel Kurulu’nda ret edilmesine yönelik yapılan, “sivil darbe”dir!
Bugün, Kamutay Genel Kurulu’nda AKP ve MHP Milletvekillerinin oyları ile “hukuki, yasal geçerlilik” kazandırılacak, ret edilen yasa, kabul edilecek!
Bunda, Kamutay Başkanı –Tekirdağ AKP Milletvekili- Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Mustafa Şentop’un “gayretleri” göz ardı edilemez, edilmemeli!

24 Mart 2023 Çarşamba gecesi Haber Turk (Haber Türk değil) TV kanalı’nda Muharrem Sarıkaya ve Serap Belet’in “Cumhurbaşkanı’nın, Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden veya Montrö Sözleşmesi’nden Türkiye’nin imzasını geri çekebilmesi mümkün mü?” https://www.haberturk.com/son-dakika-tbmm-baskani-mustafa-sentop-haberturk-tv-de-sorulari-yanitliyor-3016880 biçimindeki sorusuna “Teknik olarak mümkün” yanıtıyla “Montrö” ve “Lozan” tartışısını Türkiye gündemine sokan da Şentop’tur!

İlkin 126 emekli Büyükelçi, ardından 103 emekli Amiral bildiri yayınladı.

102 emekli Amiral’in bildirileri, Cumhur İttifakı ve Cumhur İttifakı iktidarı ortakları ile yandan çarklı destekçileri ve yandaşları tarafından “darbe” olarak tanımlandı.
Neymiş efendim, gece yarısı yayınlanmış!
“Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin “yüksek bürokratları” açıklama üstüne açıklama yaptılar, “Darbe” dediler.
AKP’den de benzer açıklama!..
Aynı içerikte açıklama, çok gecikmeden “iktidarın arka vagonu” muhalefet partilerinin başı “adı lazım değil” ve Meral Akşener’den geldi!
En uçuk açıklama ise MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den geldi:
“103 emekli amiralin ortak imzalı yayımlamış oldukları anti demokratik ve tehditvari, aynı zamanda vesayetçi bildiriyi Milliyetçi Hareket Partisi nefretle lanetlemekte ve reddetmektedir. Bu kapsamda partimizin görüşü olarak derhal alınması gereken önlemler şu şekildedir:
Muhtıra tarzında hazırlanarak gece yarısı servisi yapılan bildiride imzası bulunan amirallerin rütbeleri sökülmelidir. Emeklilik hakları kaldırılmalı, emekli maaşları kesilmelidir. Açıklanan bildirinin çok yönlü adli ve idari soruşturması yapılmalıdır.
Ayrıca 103 vesayetçi amiralin imzasıyla yayımlanan bildirinin arkası ve önü kararlılıkla araştırılmalı, bu rezaletin içinde kimlerin olduğu tevsik ve tespit edilmelidir. Konu vatandır, konu demokrasidir, konu milli iradedir. Taviz veya gecikmenin bedeli hiç kuşkusuz ağır olacaktır.” http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4799/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_sosyal_medya_hesabi_twitter_uzerinden_yayinladiklari_mesaji.html
Tanrı aşkına şu anlayışa bakar mısınız?!
4 Nisan 2021 Pazar günü bunları yazan Devlet Bahçeli, 2 Ağustos 2004’de
313 generale “Siyasi iktidarı uyarmaları” https://www.hurriyet.com.tr/gundem/313-generale-uyari-yap-mektubu-245840 için mektup yazan değil miydi?!
5 Ağustos 2004’de, yani üç gün sonra mektubu geri gönderen https://www.birgun.net/haber/tsk-da-rahatsizlik-yaratan-mektup-mhp-ye-geri-gonderildi-21342 313 generalden yaşayanlara, “Şimdi siz, Bahçeli’ye, 17 yıl önceki mektup içeriğinde bir mektup yazın” diye çağrıda bulunmak istiyorum.

CHP ağırlıklı, SHP ve DSP eski 98 Milletvekili, haklarında soruşturma açılan, 10’unu gözlemaltına alınan 103 Amiral’in ulus yararı içeren bildirisine, yayınladıkları bildiri ile destek verdi.
Bu bildiri aynı zamanda, iktidarın arka vagonlarından biri olmuş –özellikle- “adı lazım değil”e ve yönetimine “ciddi uyarı ve protesto”dur!

Cumhur İttifakı’nın ortakları ve “yüksek bürokratları” konuşacak da, Vatan Partisi’nin Genel Başkanı Doğu Perinçek hiç suskun kalır mı?
Katıldığı televizyon kanalında “Bildiri bir gerçeğe dayanmıyor” https://www.aydinlik.com.tr/haber/vatan-partisi-genel-baskani-dogu-perincek-bildiri-bir-gercege-dayanmiyor-239720-1 dedi, yerdi, iftira attı!
Önceki gün de, gençlik örgütü “Türkiye Gençlik Birliği (TGB)” resmi @genclikbirligi hesabından saat 16.23’te “103 Amiralin yayınladığı bildiriye dair açıklamamızdır:
Bugün her cephede kahramanca savaşan Türk ordusunu, Atatürk çizgisinden çıkmış olarak göstermek Vatan Savaşımıza kara çalan vahim bir yanlıştır.”
https://twitter.com/genclikbirligi/status/1378699870106656768 paylaşımda bulundu.
103 emekli Amiral bildirisinde imzası olan emekli Amiral Cem Gürdeniz’in eşi Rengin Gürdeniz, bu twitterın altına “Bir daha asla Cem Gürdeniz’i konferans talebi için aramayın Ben eşi olarak izin vermeyeceğim gerçekten yazıklar olsun. Gerçekten bunu yazdığınıza inanamıyorum yazıklar olsun siz ne hale gelmişsiniz” diye yazdı.
Hanımefendiyi yürekten kutluyorum, alkışlıyorum.

İlginçtir, dün önce Yargıtay’ın https://www.gercekgundem.com/guncel/264183/yargitaydan-amiraller-bildirisi-hakkinda-aciklama?utm_source=share-twitter sonra Danıştay’ın https://www.gercekgundem.com/guncel/264240/danistaydan-emekli-amirallerin-montrobildirisi-hakkinda-aciklama?utm_source=share-twitter
103 emekli Amiralin bildirisine “karşı çıkış” açıklaması basında yer aldı!
İşleri mi?!
Ve bu, değil ülkemizde, dünyada bir ilkti!..

“Bildirinin demokrasimize zarar vermekten, personelin moralini olumsuz etkilemekten, düşmanlarımızı sevindirmekten başka işe yaramadığı açıktır.” https://www.gercekgundem.com/siyaset/264274/hulusi-akar-bildirinin-personelin-moralini-olumsuz-etkilemekten-baska-ise-yaramadigi-acik?utm_source=share-twitter
Bu sözlerin sahibi ise Milli Savunma Bakanlığı koltuğuna oturtulan Genelkurmay eski Başkanı “atanmış bürokrat Bakan” Hulusi Akar!
Kendisinden beklenen söz!..

Ve noktayı dün öğleden sonraki saatlerde AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı koydu:
“Bir gece yarısı gerçekleştirilen bu eylem kesinlikle art niyetli bir girişimdir” https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/126458/-milleti-ve-milletin-sectigi-yonetimi-tehdit-etme-curetini-gosterenlere-hadlerini-yine-milletimizle-birlikte-gosterecegiz- dedi, “Bu işin merkezinde aslında ana muhalefet partisinin ta kendisi var” diye ekledi.
AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanın “Her şeye rağmen Montrö’nün ülkemize sağladığı kazanımları önemli görüyor ve daha iyisi için imkân bulana kadar bu sözleşmeye bağlılığımızı sürdürüyoruz” tümcesini anlamlı, “imalı”, ucu açık buluyorum.
“Kanal İstanbul”un, Türkiye’nin boğazlardaki egemenlik haklarını güçlendirecek proje olduğunu vurgulamasının ardından ettiği “Atatürkçülük ve Cumhuriyetçilik adına Türkiye’nin millî egemenlik haklarını tahkim edecek böyle bir projeye karşı çıkanlar en büyük Atatürk ve Cumhuriyet düşmanıdır” söze, Atatürkçü, laik Cumhuriyet yanlısı ve “Kanal İstanbul Projesi” karşıtı olarak, asla katılmıyorum!

Yandaş Hürriyet Gazetesi’ni, bildiride imzaları yer alan amirallerinin bazıların ve eşlerinin, çocuklarının CHP üyesi olduklarına ilişkin haberinden
https://www.t24.com.tr/haber/hurriyet-once-montro-bildirisi-diye-duyurdugu-emekli-amirallerin-aciklamasini-darbe-bildirisi-ilan-etti,943820 ötürü kınıyor, ayıplıyorum!

AKP, 103 emekli Amiralin bildirisinden yararlanma, kazançlı/kârlı çıkma peşinde!
Aynı uğraş içinde olan bir diğeri –üzgünüm- Memleket Hareketi!
Çok kötü zararlı çıkanlar ise Devlet Bahçeli, Doğu Perinçek, “adı lazım değil”, Meral Akşener!..

UNUNU ELEMİŞ, ELEĞİNİ ASMIŞ ASKERLERİN BİLDİRİSİNDEN KORKMAK VE İKTİDARIN ARKA VAGONU MUHALEFET!..

150 150 bakikarakol

Montrö Anlaşması’nın tartışmaya açılmasına 126 emekli Büyükelçi’den sonra, dün gecenin ilk saatlerinde 103 emekli Amiral de bir bildiriyle tepki gösterdi.
İnternet basınında, gazetelerin internet sitelerinde, televizyonlarda dün saat 07.00’dan itibaren genişçe yer aldı.
Halk TV kanalının www.halktv.com.tr internet sitesinde saat 07.59’da “103 emekli amiralden Montrö ve ‘tarikatçı amiral’ bildirisi” https://halktv.com.tr/gundem/103-emekli-amiralden-montro-ve-tarikatci-amiral-bildirisi-452956h başlığı ile yayına konulan bildiri şöyle:
“Son zamanlarda gerek Kanal İstanbul, gerekse Uluslararası Antlaşmaların iptali yetkisi kapsamında Montrö Sözleşmesi’nin tartışmaya açılması endişe ile karşılanmaktadır.
Türk Boğazları, dünyanın en önemli suyollarından biri olup, tarih boyunca çok uluslu antlaşmalara göre yönetilmiştir. Bu antlaşmaların sonuncusu ve Türkiye’nin haklarını en iyi şekilde koruyan Montrö; sadece Türk Boğazlarından geçişi düzenleyen bir sözleşme değil, Türkiye’ye İstanbul, Çanakkale, Marmara Denizi ve Boğazlardaki tam egemenlik haklarını geri kazandıran, Lozan Barış Antlaşmasını tamamlayan büyük bir diplomasi zaferidir. Montrö, Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerin güvenliğinin temel belgesi olup Karadeniz’i barış denizi yapan sözleşmedir. Montrö, Türkiye’nin herhangi bir savaşta, savaşan taraflardan birinin yanında istemeden savaşa girmesini önleyen bir sözleşmedir. Montrö, Türkiye’nin II. Dünya Savaşında tarafsızlığını korumasına imkân yaratmıştır. Bu ve benzeri nedenlerle, Türkiye’nin bekasında önemli bir yer tutan Montrö Sözleşmesinin tartışma konusu yapılmasına/masaya gelmesine neden olabilecek her türlü söylem ve eylemden kaçınılması gerektiği kanaatindeyiz.
Diğer taraftan; son günlerde basında ve sosyal medyada yer alan kabul edilemez nitelikteki bazı görüntüler, haber ve tartışmalar ömrünü bu mesleğe adamış bizler için çok derin bir üzüntü kaynağı olmuştur. TSK ve özellikle Deniz Kuvvetlerimiz son yıllarda; çok bilinçli bir FETÖ saldırısı yaşamış ve çok değerli kadrolarını bu hain kumpaslara kurban vermiştir. Bu kumpaslardan çıkarılacak en önemli ders; TSK’nin, anayasanın değişmez, değiştirilmesi teklif edilemez temel değerlerini titizlikle sürdürmesi zaruretidir.
Bu gerekçelerle, TSK ve Deniz Kuvvetlerimizi bu değerlerin dışına çıkmış, Atatürk’ün çizdiği çağdaş rotadan uzaklaşmış gösterme çabalarını kınıyor ve tüm varlığımızla karşı çıkıyoruz. Aksi halde, Türkiye Cumhuriyeti, tarihte örnekleri olan, bunalımlı ve bekası için en tehlikeli olayları yaşama risk ve tehdidi ile karşılaşabilecektir.
Türk Milletinin bağrından çıkan şanlı bir geçmişe sahip, Ana ve Mavi Vatan’ın koruyucusu Deniz Kuvvetleri Komutanlığı personelinin Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda yetiştirilmesi elzemdir. Ülkemizin her köşesinde denizde, karada, havada, iç güvenlik bölgesinde ve sınır ötesinde fedakârca görev yapan, Mavi Vatandaki hak ve menfaatlerimizin korunması için Atatürk’ün gösterdiği yolda canla başla çalışan cefakâr Türk Denizcilerimizin yanındayız.
Deniz Şehitlerimizi anarak Saygıyla duyururuz.”

Bildiride ad ve soyadları, imzaları yer alan, 30-40 yıl Türk Deniz Kuvvetleri’nde görev yapmış, yurtsever, halksever emekli amiraller!
Emperyalist ABD ve Britanya İmparatorluğu/Krallığı destekli faşist askeri darbecilerin her defasında koruyup kolladıkları siyasi kadrolar, bu siyasi kadroların “yüksek bürokratları”, 103 emekli Amiral’in, duyarlılıklarının ürünü bildirilerini hemen “darbe” olarak tanımladılar.
https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/emekli-103-amiralin-montro-aciklamasina-akplilerden-tepki-1825525
İçlerinde, daha 2-3 gün önce Kamutay’da (TBMM’de), “sivil darbe”de büyük payı olan da var!
Kamutay’ın, AKP’li Başkanı (Tekirdağ AKP Milletvekili) Mustafa Şentop’tan söz ediyorum.

@MustafaSentop hesabından saat 13.25’te yaptığı paylaşımında “Yıllardır, içerde dışarda vatan ve millet düşmanlarıyla cephe cephe amansız bir mücadele sürerken ortalıkta gözükmeyen emekliler, kendi uydurdukları gündemlerle kaos simsarlığı üstlenmişler; belli.” https://twitter.com/MustafaSentop/status/1378473787822342147 ; saat 13.26’dakinde ise “Kahraman milletimiz 15 Temmuz’da sadece FETÖ’cü darbecileri değil, aynı kaynaktan beslendiğini bildiğimiz bütün darbe sevdalılarını da toprağa gömdü. Düşünce açıklama başka, darbe çağrışımlı bildiri hazırlamak başka” https://twitter.com/MustafaSentop/status/1378473997260759042 demez mi?!

Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı, İçişleri Bakanı gibi “yüksek bürokratlar”ın açıklamalarını geçiyorum…

AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş’un açıklaması ise şöyle:
“Eski Türkiye sevdalısı, vesayetçi, kendisini milli iradenin üstünde gören zihniyetin bazı temsilcileri yayınladıkları sözde bildiri ile siyasete akıl, millete ayar vermeye çalışıyorlar. O devirler geride kaldı! Haddinizi bilin! İçinize sinmese de şunu çok iyi anlayın ki; bu millet, vatanı da, mavi vatanı da, demokrasiyi de, milli iradeyi de bedelini ödeyerek korumuştur ve koruyacaktır.”

“Haddinizi bilin” mi?!

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin @dbdevletbahceli hesabından gerçekleştirdiği üç paylaşımı daha bir zehir zemberek!

Bahçeli, dün saat 11.59’da “103 emekli amiralin ortak imzalı yayımlamış oldukları anti demokratik ve tehditvari, aynı zamanda vesayetçi bildiriyi Milliyetçi Hareket Partisi nefretle lanetlemekte ve reddetmektedir. Bu kapsamda partimizin görüşü olarak derhal alınması gereken önlemler şu şekildedir:” https://twitter.com/dbdevletbahceli/status/1378633370561871874; bir dakika sonra “Muhtıra tarzında hazırlanarak gece yarısı servisi yapılan bildiride imzası bulunan amirallerin rütbeleri sökülmelidir. Emeklilik hakları kaldırılmalı, emekli maaşları kesilmelidir. Açıklanan bildirinin çok yönlü adli ve idari soruşturması yapılmalıdır.” https://twitter.com/dbdevletbahceli/status/1378633507312971784 ve saat 12.01’de “Ayrıca 103 vesayetçi amiralin imzasıyla yayımlanan bildirinin arkası ve önü kararlılıkla araştırılmalı, bu rezaletin içinde kimlerin olduğu tevsik ve tespit edilmelidir. Konu vatandır, konu demokrasidir, konu milli iradedir. Taviz veya gecikmenin bedeli hiç kuşkusuz ağır olacaktır.” https://twitter.com/dbdevletbahceli/status/1378633785693065217 diye yazıyor.

Saat 13.22’de @BakiKarakol hesabımdan http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4799/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_sosyal_medya_hesabi_twitter_uzerinden_yayinladiklari_mesaji.html linki tıklayıp okuduğunuzda, biliyorum ki siz de benim gibi ‘Böyle düşünce, böyle paylaşım mı olur?! Bahçeli çıldırmış olmalı!’ diyeceksiniz…” https://twitter.com/BakiKarakol/status/1378654309856972807 paylaşımında bulundum.

Siyasi ve “yüksek bürokrat” kadronun, ununu elemiş, eleğini asmış emekli askerlerin duyarlılıklarının, yurseverliklerinin ve halkseverliklerinin gereği yayınladıkları “içtenlikli bildiri”den böylesi korkması, sona geldiklerini gördüklerinin kanıtıdır!

Cumhur İttifakı İktidarı’nın arka vagonu muhalefetin bir numarasının başı “adı lazım değil”in, @kilicdarogluk hesabındaki “Bu sahte gündemler tutmaz. Halkımızın tek gerçek gündemi sofrasıdır. Büyük ve ünlü Ekonomist @RTErdogan yarattığın ekonomik yıkım ile seni yüzleştireceğim. Geleceğini kararttığın gençlerimizin hikayelerini buradan paylaşacağım.” https://twitter.com/kilicdarogluk/status/1378712923955195907 paylaşımına ve İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in “Bu bir zevzekliktir” https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/aksenerden-bildiri-aciklamasi-bu-bir-zevzekliktir-6353415/?utm_source=ilgili_haber&utm_medium=free&utm_campaign=ilgilihaber açıklamasına ne demeli?!
Bu ülkede, askerlik görevini layıkıyla yapmış, emekli olmuş, askeriye ile ilişiği kalmamış insanların konuşma, görüş bildirme, bildiri yayınlama hakkı yok mu?!