Muhalefeti, insanlara kötülük yapan devlermiş gibi gördüğü yel değirmenleriyle savaşan Don Kişot’a benzetirim.
Muhalefet, özü, özneyi halka anlatacağına, halkı bilgilendirip yanına, arkasına alacağına, halkla birlikte özle, özneyle savaşacağına, yansımalarla savaşıyor!
Neden böyle yapıyor?!
“Birbirlerinden ayırtları (farkları) yok da ondan” diyor, “Sen maaş alıyorsun. En fazla neyini kaybedersin?” https://www.yenicaggazetesi.com.tr/hazine-ve-maliye-bakani-nureddin-nebatiden-flas-aciklama-bu-is-duzelmezse-tum-varligimi-kaybederim-492619h.htm sözünden sonra, “Ekonomi gözlerdeki ışıltıdır” https://www.ensonhaber.com/ekonomi/nureddin-nebati-ekonomi-gozlerdeki-isiltidir diyen Hazine ve Maliye Bakanlığı’na “Bakan” sıfatıyla atanan çiçeği burnunda “yüksek bürokrat” Nurettin Nebati’nin anlatılarına geçiyorum.
Biyografisinde “siyaset bilimi üzerine uzmanlık yapmıştır” kaydına karşın, ekonomiyle ilgili tek sözcüğe rastlanılmayan Nebati, 13 Aralık 2021 Pazartesi günü, www.haberturk.com internet gazetesinden Sevilay Yalman’a konuşmasında, gündem olan ve çok tepki alan şu sözleri ediyor:
“Bitersek hep beraber biteceğiz. Kazanırsak hep beraber. Karamsar tablo çizenler var. Hiçbir şekilde bize inanmayanlar. Onlara diyorum ki; ‘Sen maaş alıyorsun. En fazla neyini kaybedersin? Enflasyonun altında ezilirsin. Ama ben bütün varlığımı kaybederim bu iş düzelmezse eğer. 1000 çalışanımız var. 1000 kişiyle beraber bütün varlığımı kaybederim. Ben babadan görme bir insanım. Babamın bana bıraktıklarını kaybederim.’ Ben bunu göze alır mıyım Sevilay Hanım? Bu işi ya düzelecek ya düzelecek! Yeter ki bize güvenilsin, inanılsın!”
Mantığa, anlayışa bakar mısınız?!
Ve…
Bu mantık, bu anlayıştaki, demokratik, laik Atatürk Türkiye’sinin Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın başında!
Ülke ekonomisinin halini varın siz düşünün!
Bu abuk sabuk sözler yetmezmiş gibi, önceki ge (21 Aralık 2021 Salı) yandaş TRT Haber’de Gülçin Üstün Can’ın sorularını yanıtlıyor.
Bir soruya yanıtında “Gözlerime bakar mısınız? Ne görüyorsunuz? Ne görüyorsunuz gözlerimde?” diyor, şöyle sürdürüyor:
“Ekonomi rakam işi, ekonomi temenni işi, ekonomi güven işi, ekonomi istikrar işi, ekonomi beklenti işi, ekonomi gözlerdeki ışıltıdır. Benim gözlerimdeki ışıltıyı arkadaşlarım görüyor.
Ben insanım. Bakın biz makina değiliz. Ben buraya sıkıntılı bir şekilde gelsem böyle enerjik bir şekilde konuşabilir miyim?”
Can‘ın “Yastık altı döviz ve altınları vatandaş neden çıkartsın?” biçimindeki sorusuna “Bir defa bu farklı enstrümanaları kullanmamızın sebebi insanları aslında gıdıklamak. Türkiye’deki bir alışkanlığı gıdıklıyoruz. Ne demek bu? Alışkanlık var: ‘Paramı kasada tutayım, dövize çevireyim, kendimi koruyayım…’
Biz insanlarla fıtratıyla, pisikolojisiyle ruhuyla kavga etmemeliyiz. Kendimizi onun yerine koyarak hareket edersek bu sorunları çözeriz. Türkiye altını seviyor. Türk kadını altını çok seviyor. Yastık altındaki herhangi bir paranın, ticarete karıştırılmamış paranın inanç anlamında da hiçbir anlamı yoktur. Getir altınını koy. İster bunu saf altına döndürelim, ister sertifikanını getir. Ekonomiye kazandırılmamış hiçbir malın değeri yoktur” yanıtını veriyor.
Bu uçuk sözlerinden de, ekonominin “e”sinden habersiz olduğu, ama “insanları gıdıklamak”tan anladığı anlaşılan babadan varlıklı AKP’liye bir öneride bulunacağım, üç de soru soracağım.
Önerim:
Aynanın karşısına geçiniz, gözlerinize bakınız, ne gördüğünüzü kendi gözlerinizle görünüz.
Sorularım:
1-“İnsanları gıdıklamak” ne demek?
2-Gıdıkladığınız Türkiye’deki alışkanlığı doğru tanımladığınızın ayırtında (farkında) mısınız?
3-Göz diktiğiniz vatandaşın yastık altından ne zaman uzak duracaksınız?
Yazımı şu tümcemle bitireyim:
Güven yitirmiş siyasi kadroların ve onların siyasalarının (politikalarının) hiç birinin başarıya ulaşma şansı yoktur!..
Yorum Yaz