ESKİDEN HALK ANLATAMIYORDU, SAĞ SİYASİLER ANLATIYORDU; ŞİMDİ HALK ANLATIYOR, SOL SİYASİLER ANLATAMIYOR!..
https://bakikarakol.com/wp-content/themes/osmosis/images/empty/thumbnail.jpg 150 150 bakikarakol bakikarakol https://secure.gravatar.com/avatar/9c47b0a2dd4845fdd2b5a8eb86cb0daa?s=96&d=mm&r=gCHP Genel Başkanı Özgür Özel, Pazar (12 Ekim 2025) günü, Belçika’nın Başkenti Bürüksel’deki ilk yurtdışı mitinginde https://chp.org.tr/haberler/cumhuriyet-halk-partisi-genel-baskani-ozgur-ozel-brukseldeki-kalabalik-turkiyedeki-milyonlarin-yuregini-isitiyor; dün de (14 Ekim 2025 Salı) Kamutay’daki (TBMM’deki) parti grup toplantısında https://chp.org.tr/haberler/chp-lideri-ozgur-ozel-chp-geliyor-tam-bagimsiz-turkiye-geliyor-trumptan-da-bagimsiz-netanyahudan-da-bagimsiz, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nden söz etmemede, yerine “Demokratik, Laik Parlamenter Sistem”i getireceklerinin sözünü vermemede…
İnsan ve insanlık, özellikle de Müslüman ve Türk düşmanı emperyalist ABD’nin 45-47’inci “kaçık” Başkanı Donald Trump, son olarak önceki gün (13 Ekim 2025 Pazartesi), AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı “Yumuşak başlı insanlardan çok, sert insanları seviyorum. Nedenini bilmiyorum. Sanırım bu bir kişilik sorunu. Ama Türkiye’den gelen bu beyefendi, aslında dünyanın en güçlü ordularından birine sahip. Bu ordunun gücü, onun söylediğinden çok daha fazla. Son zamanlardaki bazı çatışmalara bakarsanız, o en üstteydi, kazanıyordu ve kazandı da. Hiçbir övgü istemiyor, hiçbir şey istemiyor. Sadece rahat bırakılmak istiyor. O sert bir adam ama benim arkadaşım. Ona ihtiyacım olduğunda her zaman yanımda oldu. Bu yüzden, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a teşekkür etmek istiyorum.”
https://www.cumhuriyet.com.tr/dunya/son-dakika-gozler-gazze-icin-kritik-zirvede-misir-da-baris-zirvesi-basladi-2443362 tümcelerle övgüde…
“Kararlılık” sergiledi.
İki konu için “Bu kadar” diyor, kaç zamandır yazmayı ertelediğim “ana konu”ya –gündem ne olursa olsun- geçiyorum.
Yerli ve yabancılara –hele de yabancılara- verilen “Maden arama izinleri” ve sonrasında vahşice yapılan doğa katliamlarını, toprak sahipleri köylülerimizi, onların direnişlerini, Jandarma ve özel güvenlik görevlileriyle mücadele etmelerini –geçenlerde yaşamını yitiren yaşlı ninenin sökülmemesi/kesilmemesi için zeytin ağacına sarılmasını- üzüntüyle izlerken, geçmişte yaşanan iki olayı anımsadım.
Biriyle başlayayım:
1977 yılında, şimdi aramızda olmayan, oyuncu, yönetmen rahmetli Yaşar Güner anlatmıştı.
Özetle:
Demokrat Parti (DP) iktidarında, şu düşman emperyalist ABD ile bir anlaşma yapılıyor.
Anlaşmaya göre, Türkiye, Ege’de yetişen kaliteli zeytinlerden elde edilen “zeytinyağı”nı, emperyalist ABD’ye; emperyalist ABD de bunun karşılığında Türkiye’ye “nebati yağ” verecekti.
Zeytinyağı sıvı, ısıda erime derecesi sıfır; nebati yağ katı, ısıda erime derecesi yüksek, en az 40 derece ve üzeri.
En az 40 derece ateşte eriyen nebati yağ, normal ısı derecesi 36,5-37 olan insan vücuduna, yemeklerle girdikten bir süre sonra, 2,5-3 derecelik ayırtla (farkla) donmaya başlar.
Bu da, damar tıkanıklıklarına neden olur.
Damar tıkanıklığı, en başta kalp ve beyin damarlarını tıkar.
Damar tıkanıklığı felce, sakat kalmaya ve ölüme yol açar.
Amansız hastalıklar öncesinde, sağlıklı düşünmeyi, konuşmayı, hareket etmeyi ciddi biçimde olumsuz etkiler.
“Zeytinyağı”nda böyle bir sonuç/durum yok.
Zeytinyağının insan vücuduna zararı değil, yararı var.
Emperyalistler, böyle düşünür, planlarlar, uygularlar; Türkiye ve Türkiye gibi ülkelerin halklarını böyle sağlıksız ederler.
Ederken de soyarlar!
Yaşar Güner ışıklar içinde uyusun.
İkincisine geleyim:
Köylümüz toprağını, toprak üstü madenini (ağacını, zeytinini, meyvesini, sebzesini, yeşilini) sahiplenip korurken, “devletin Jandarması” ve madencinin “özel güvenliği” ile karşı karşı geliyor, dişe diş mücadele ediyor; engelleniyor, örseleniyor, tartaklanıyor, yerlerde süründürülüyor…
Ama…
Gene de direniyor.
Bu bana, uzun yıllar, siyasi malzeme yapılarak anlatılanları anımsattı.
Sizlerden anımsayanlarınız da olacaktır.
Efendim; tek parti (CHP) döneminde, CHP Genel Başkanı İsmet İnönü Cumhurbaşkanı, aynı zamanda “Yürtme”nin başı.
(Şimdiki gibi.)
O dönem, “vergi veya kamu alacağını toplayan görevli”ler vardı, onlara “tahsildar” denirdi.
(Günümüzde de var.)
“Kamu alacağı vergiler”i köylüden almakta güçlük gördüklerinde, köylere Jandarma birlikleriyle giderlerdi.
Denirdi ki, “İnönü döneminde, tahsildar, köye, köylünün kapısına 5-10 jandarmayla gelirdi. Alacağına karşılık, ahırdan büyük, küçükbaş hayvanını, harmandan atını, öküzünü, ambardan arpasını, buğdayını Jandarma dipçiği ile alır, giderdi.”
(Şimdi benzeri olmuyor mu?)
Jandarma zoruyla alınma olayı, toplum hazır olmadığı halde “Çoğulcu Parti Sistemi”ne geçildikten (1946), 2 binlerin başlarına kadar –siyasi amaçlı- öyle bir anlatıldı ki (arada bir de olsa hala anlatılır), kazanan DP, DP’den sonra da DP çizgisindeki sağ siyasi partiler ve sağ uçtaki ırkçı, dinci siyasi partiler oldu.
Günümüzde benzerleri yaşanıyor.
Ama…
CHP ve sol partiler anlatamıyor!
Eskiden halk anlatamıyordu, sağ siyasiler anlatıyordu; şimdi halk anlatıyor, sol siyasiler anlatamıyor!
Yaman çelişki.
Yaman çelişkiler o kadar çok ki!
CHP ve sol siyasi partilerin yönetimlerinin, şu “yaman çelişkiler”i halka anlatması, “Demokratik, Laik Parlamenter Sistem”i dilinden düşürmemesi gerekir.
Bir CHP’li olarak, söylemek, önermek benden…