Posts By :

bakikarakol

ESKİDEN HALK ANLATAMIYORDU, SAĞ SİYASİLER ANLATIYORDU; ŞİMDİ HALK ANLATIYOR, SOL SİYASİLER ANLATAMIYOR!..

150 150 bakikarakol

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Pazar (12 Ekim 2025) günü, Belçika’nın Başkenti Bürüksel’deki ilk yurtdışı mitinginde https://chp.org.tr/haberler/cumhuriyet-halk-partisi-genel-baskani-ozgur-ozel-brukseldeki-kalabalik-turkiyedeki-milyonlarin-yuregini-isitiyor; dün de (14 Ekim 2025 Salı) Kamutay’daki (TBMM’deki) parti grup toplantısında https://chp.org.tr/haberler/chp-lideri-ozgur-ozel-chp-geliyor-tam-bagimsiz-turkiye-geliyor-trumptan-da-bagimsiz-netanyahudan-da-bagimsiz, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nden söz etmemede, yerine “Demokratik, Laik Parlamenter Sistem”i getireceklerinin sözünü vermemede…

İnsan ve insanlık, özellikle de Müslüman ve Türk düşmanı emperyalist ABD’nin 45-47’inci “kaçık” Başkanı Donald Trump, son olarak önceki gün (13 Ekim 2025 Pazartesi), AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı “Yumuşak başlı insanlardan çok, sert insanları seviyorum. Nedenini bilmiyorum. Sanırım bu bir kişilik sorunu. Ama Türkiye’den gelen bu beyefendi, aslında dünyanın en güçlü ordularından birine sahip. Bu ordunun gücü, onun söylediğinden çok daha fazla. Son zamanlardaki bazı çatışmalara bakarsanız, o en üstteydi, kazanıyordu ve kazandı da. Hiçbir övgü istemiyor, hiçbir şey istemiyor. Sadece rahat bırakılmak istiyor. O sert bir adam ama benim arkadaşım. Ona ihtiyacım olduğunda her zaman yanımda oldu. Bu yüzden, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a teşekkür etmek istiyorum.”  

https://www.cumhuriyet.com.tr/dunya/son-dakika-gozler-gazze-icin-kritik-zirvede-misir-da-baris-zirvesi-basladi-2443362 tümcelerle övgüde…  

“Kararlılık” sergiledi.

İki konu için “Bu kadar” diyor, kaç zamandır yazmayı ertelediğim “ana konu”ya –gündem ne olursa olsun- geçiyorum.

 

Yerli ve yabancılara –hele de yabancılara- verilen “Maden arama izinleri” ve sonrasında vahşice yapılan doğa katliamlarını, toprak sahipleri köylülerimizi, onların direnişlerini, Jandarma ve özel güvenlik görevlileriyle mücadele etmelerini –geçenlerde yaşamını yitiren yaşlı ninenin sökülmemesi/kesilmemesi için zeytin ağacına sarılmasını- üzüntüyle izlerken, geçmişte yaşanan iki olayı anımsadım.

Biriyle başlayayım:

1977 yılında, şimdi aramızda olmayan, oyuncu, yönetmen rahmetli Yaşar Güner anlatmıştı.

Özetle:

Demokrat Parti (DP) iktidarında, şu düşman emperyalist ABD ile bir anlaşma yapılıyor.

Anlaşmaya göre, Türkiye, Ege’de yetişen kaliteli zeytinlerden elde edilen “zeytinyağı”nı, emperyalist ABD’ye; emperyalist ABD de bunun karşılığında Türkiye’ye “nebati yağ” verecekti.

Zeytinyağı sıvı, ısıda erime derecesi sıfır; nebati yağ katı, ısıda erime derecesi yüksek, en az 40 derece ve üzeri.

En az 40 derece ateşte eriyen nebati yağ, normal ısı derecesi 36,5-37 olan insan vücuduna, yemeklerle girdikten bir süre sonra, 2,5-3 derecelik ayırtla (farkla) donmaya başlar.

Bu da, damar tıkanıklıklarına neden olur.

Damar tıkanıklığı, en başta kalp ve beyin damarlarını tıkar.

Damar tıkanıklığı felce, sakat kalmaya ve ölüme yol açar.

Amansız hastalıklar öncesinde, sağlıklı düşünmeyi, konuşmayı, hareket etmeyi ciddi biçimde olumsuz etkiler.

“Zeytinyağı”nda böyle bir sonuç/durum yok.

Zeytinyağının insan vücuduna zararı değil, yararı var.

Emperyalistler, böyle düşünür, planlarlar, uygularlar; Türkiye ve Türkiye gibi ülkelerin halklarını böyle sağlıksız ederler.

Ederken de soyarlar!

Yaşar Güner ışıklar içinde uyusun.

 

İkincisine geleyim:

Köylümüz toprağını, toprak üstü madenini (ağacını, zeytinini, meyvesini, sebzesini, yeşilini) sahiplenip korurken, “devletin Jandarması” ve madencinin “özel güvenliği” ile karşı karşı geliyor, dişe diş mücadele ediyor; engelleniyor, örseleniyor, tartaklanıyor, yerlerde süründürülüyor…

Ama…

Gene de direniyor.

Bu bana, uzun yıllar, siyasi malzeme yapılarak anlatılanları anımsattı.

Sizlerden anımsayanlarınız da olacaktır.

Efendim; tek parti (CHP) döneminde, CHP Genel Başkanı İsmet İnönü Cumhurbaşkanı, aynı zamanda “Yürtme”nin başı.

(Şimdiki gibi.)  

O dönem, “vergi veya kamu alacağını toplayan görevli”ler vardı, onlara  “tahsildar” denirdi.

(Günümüzde de var.)  

“Kamu alacağı vergiler”i köylüden almakta güçlük gördüklerinde, köylere Jandarma birlikleriyle giderlerdi.

Denirdi ki, “İnönü döneminde, tahsildar, köye, köylünün kapısına 5-10  jandarmayla gelirdi. Alacağına karşılık, ahırdan büyük, küçükbaş hayvanını, harmandan atını, öküzünü, ambardan arpasını, buğdayını Jandarma dipçiği ile alır, giderdi.”

(Şimdi benzeri olmuyor mu?)

Jandarma zoruyla alınma olayı, toplum hazır olmadığı halde “Çoğulcu Parti Sistemi”ne geçildikten (1946), 2 binlerin başlarına kadar –siyasi amaçlı- öyle bir anlatıldı ki (arada bir de olsa hala anlatılır), kazanan DP, DP’den sonra da DP çizgisindeki sağ siyasi partiler ve sağ uçtaki ırkçı, dinci siyasi partiler oldu.

Günümüzde benzerleri yaşanıyor.

Ama…

CHP ve sol partiler anlatamıyor!

 

Eskiden halk anlatamıyordu, sağ siyasiler anlatıyordu; şimdi halk anlatıyor, sol siyasiler anlatamıyor!

Yaman çelişki.

Yaman çelişkiler o kadar çok ki!

 

CHP ve sol siyasi partilerin yönetimlerinin, şu “yaman çelişkiler”i halka anlatması, “Demokratik, Laik Parlamenter Sistem”i dilinden düşürmemesi gerekir.

 

Bir CHP’li olarak, söylemek, önermek benden…

UCUBE “PARTİLİ CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ” İLE TÜRKİYE’NİN VE TÜRK HALKININ AYDINLIK GELECEĞİ YOKTUR!..

150 150 bakikarakol

CHP’nin, Bolu’da miting yapmasının ardında kampa girecek olması beni umutlandırdı.

4 Ekim 2025 Cumartesi geldi, çattı.

Genel Başkan Özgür Özel, Bolu Büyük Abant Otel’de düzenlenen “Kamutay (TBMM) Grubu Çalışma ve Değerlendirme Toplantısı”nın açış konuşmasını yaptı. https://chp.org.tr/haberler/chp-lideri-ozgur-ozel-ulkenin-yarinlarini-tek-adamin-alip-kacmasina-demokrasiyi-goturmesine-zin-vermeyecegiz

Canlı izleyemedim; yazılı metinden okudum.

 

“Beklediğim” yoktu.

 

“Kapanış”ta olacağını düşündüm.

 

Kamp, bir gün sonra (5 Ekim 2025 Pazar) sona erdi.

Bilgilendirici açıklamaları Parti Sözcüsü Deniz Yücel yapardı; bu kez yapmadı, Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır basının karşısına çıktı.

 

Başarır’ın ne açıklamaları, ne de gazetecilerin sorularına verdiği yanıtları https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/chp-nin-bolu-kampi-sona-erdi-iki-seyden-kurtulmamiz-lazim-2440925 beni zerre bilgilendirmedi.

 

“Beklediğim” burada da yoktu.

 

Hayal kırıklığına uğramıştım.

 

Salı günü (7 Ekim 2025) Özgür Özel’in Kamutay Grup Toplantısında yapacağı konuşmaya kadar “sabırlı olma”yı usuma koydum.

 

Dün Salı’ydı.

Özgür Özel bir saati aşkın konuştu. https://chp.org.tr/haberler/chp-lideri-ozgur-ozel-basta-beyaz-ve-ak-toroslar-olmak-uzere-ceteleri-dagitacak-adalet-dagitilmasinin-onunu-acacagiz

Dolu ve güzel konuştu; salondakileri sık sık ayağa kaldırdı, dakikalarca alkış aldı.

 

Benim “Beklediğim” gene yoktu.

 

Neden?!

 

Oysa…

10 gün önce kendisinin de katılıp konuşma yaptığı, Muğla Menteşe ilçesindeki yüksek katılımlı “Toprağımızı vermiyoruz” mitingini  https://www.birgun.net/haber/mugla-da-kitlesel-miting-topragimizi-vermiyoruz-657009

1950’lerde Menderes Hükümeti ile emperyalist ABD arasında imzalanan “Zeytin Yağı Anlaşması”nı…

Ve…

“Köylüye geçmişte yaşatılanlarının benzerinin günümüzde de yaşatıldığı”nı yazacaktım, “CHP’de umutlanıp beklediğim” öncelik aldı.

 

Onlar neydi?

Şuydu:

1-Bugün yaşadığımız sorunların, sıkıntıların ana kaynaklarından biri olan ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin halka bıkıp usanmadan anlatılması…

2-Bu ucube sistemden kurtulmanın tek seçeneği “seçim ve oy”; yerine de ülkemize ve halkımıza en uygun yönetim biçiminin “Demokratik, Laik, Parlamenter Sistem” olduğunun vurgulanıp sözünün verilmesiydi.  

 

Ama…

Her nedense, CHP Genel Başkanı, yönetimi, Milletvekilleri, il, ilçe başkanları, üyeleri ağızlarına almadılar, almıyorlar!

Neden?!

Bir korku mu var?!

Bir anlaşma mı var?!

 

Ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ile Türkiye’nin ve Türk halkının aydınlık geleceği yoktur!

 

Türk halkının bu ulusal gerçeği bilmesi en doğal hakkı değil midir?

 

Hakkıysa, bu halkan, hangi nedenlerden ötürü yoksun?

 

Dünya lideri Kemal Atatürk düşünceleri, devrim ve ilkeleri ışığında halktan, ülkeden, demokratik laik Cumhuriyet’ten, demokratik laik parlamenter sistemden, elerkiden (demokrasiden), “yurtta barış, dünyada barış”tan yana siyasa/politika yapan siyaset ve devlet insanları neden daha ayırtlı (farklı) duyarlı davranmazlar, kafalardaki soruları yanıtsız bırakırlar, halkı bilgilendirmezler?

Kendilerini bir sorgulasınlar.

 

En başta da CHP işte bunu yaşama geçirmeli, başarılı olmalı…

TRUMP “SİYASET VE DEVLET ADAMI” DEĞİL “VAHŞİ İŞ İNSANI”!..

150 150 bakikarakol

İnsan-insanlık, emek-emekçi, Türkiye-Türk halkı, İslam-Müslüman halk, barış-kardeşlik-özgürlük vb düşmanı emperyalist İngiltere’den sonra gelen emperyalist ABD’nin 45 ve 47’inci “kaçık” Başkanı Donald Trump’ın Dışişleri Bakanı Marco Rubio da, Trump gibi siyaset ve devlet adamlığından, diplomatlıktan çok uzak, sözünü bilmez bir kaçık!

“… sözünü bilmez, kaçık” olmazsa, “Bu diğer ülkelerin hepsi –bu arada Türkiye de dahil– bizim işin içinde olmamız için adeta yalvarıyorlar. İstiyorlar ki biz dahil olalım. Bakın, insanlar çıkıp istedikleri şeyleri söyleyebilir, ama iş bir şeyin yapılmasına geldiğinde Beyaz Saray’a geliyorlar… Cumhurbaşkanı Erdoğan bu hafta Beyaz Saray’a gelerek başkanla görüşecek. Hepsi Beyaz Saray’a geliyor, hepsi Başkan Trump’la konuşmak istiyor, hepsi Trump’ın meseleyi çözmesini istiyor.” https://www.tv5.com.tr/abd-disisleri-bakanindan-cumhurbaskani-erdoganin-trumpa-yonelik-soylemlerine-cevap sözlerini eder mi?!

 

İnşaatçı “kaçık” Başkan Trump’ın, Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilci’si –emlakçı- Tom Barrakc, Rubio’dan geri kalan değil!

O da çıktı, “(Erdoğan) 71 yaşına geldi. (Türkiye) bir demokrasi ama otoriter gibi. Başkan Trump dahice bir şekilde ‘çözüm olarak ona meşruiyet vermeliyim’ dedi. Şu an bu oluyor. Bence bunun sonucunda büyük değişiklikler göreceksiniz.” https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/buyukelci-tom-barrack-dan-dikkat-ceken-cikis-trump-erdogan-a-mesruiyet-verecekmis-2438212 tümcelerini kustu!

 

Derken…

Rump’la, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beyaz Saray’ın Oval Ofis’nde bir araya geldiler.

Rump, Erdoğan’ı sağına aldı, heyetleri de karşılıklı yan yana oturttu. https://www.nefes.com.tr/erdogani-beyaz-sarayda-agirlayan-trump-yaptirimlari-hemen-kaldirabiliriz-65630

İlk konuşan Trump’tı:

“Uzun zamandır dostuz. 4 yıl boyunca ben sürgündeyken, adaletsizce ve biliyorsunuz, hileli bir seçim sonrasında sürgündeyken de dosttuk. O, hileli seçimleri herkesten daha iyi bilir. Çok saygı duyulan bir insan ülkesinde. Avrupa’nın tamamında, dünyanın tamamında. Muazzam bir askeri güç inşa etti. Ekipmanlarımızı sıklıkla kullanıyorlar. Kendisini Beyaz Saray’da misafir etmek çok önemli. Ticareti daha da arttıracağız. F-16, F-35 almak istiyorlar, bununla ilgili konuşacağız. Çok enteresan birkaç saat geçireceğiz. Bu adama çok büyük saygım var. Rahip Brunson’ı serbest bıraktı. 35 yıllığına hapse atılmıştı. Cumhurbaşkanı’nı aradım ve kendisini serbest bıraktı.”

Trump için “İş insanı” demek çok yanlış olur, “Trump vahşi bir iş insanı” denilmeli!

Trum aynı zamanda, Gazze’de soykırım yapan İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’yu maşa yapıp evire çevire kullanan bir “katil”!

Hem de “baş katil”!

Hitler bile eline su dökemez!

Emperyalist ABD, böyle bir “saygısız”ı ve ekibini iktidara taşıdığı için, giderek azalan saygınlığını hızla bitiriyor, “Özgür dünya” imajını, algısını yerle bir ediyor!

Emperyalist ABD, Trum’la, Trump yönetimiyle, ana emperyalist İngiltere’nin 1900’lerin başlarındaki çöküşün benzerini yaşıyor.

 

Trump’ın pek uzun olmayan konuşmasının ardından Erdoğan da kısa konuştu:

“Türkiye Amerika ilişkilerinde farklı bir süreci yaşıyoruz. Kendilerinin de ifade ettiği gibi gerek F-35 gerek F-16 konusu, gerekse Halk Bankası ile aramızdaki ilişkiler konusunu aramızda görüşme fırsatı bulacağımıza inanıyorum. Birlikte el ele bölgedeki sıkıntıları aşacağımıza da inanıyorum.

Heybeliada Okulu ile ilgili üzerimize ne düşerse biz onu zaten yapmaya hazırız. Dönünce de Sayın Bartholomeos ile bu konuyu görüşme fırsatı bulacağım.”

 

Konuşmaların bitiminde, basın mensuplarının sorularına geçildi.

 

O da ne!

Organize edilmiş gibi, sorular, tek Tump’a soruldu.

 

Trump, soruların bazılarının yanıtında “Cumhurbaşkanı Erdoğan her ikisi (Putin-Zelenskiy) tarafından da çok saygı görüyor. Herkes Erdoğan’a saygı duyuyor. Ben de öyle. Kendisinin Rusya-Ukrayna Savaşı’nda büyük bir etkisi olabilir ama tarafsız kalmayı tercih ediyor. (…) Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’de eski lideri devirme mücadelesindeki başarıdan sorumlu olan kişidir. (Suriye’ye) Yaptırımları kaldırdım. (Suriye’deki) Zaferin sorumlusu Erdoğan’dı. Bu Türkiye için bir zaferdi. Erdoğan’ın isteği üzerine yaptırımları kaldırdım. Suriye’ye fırsat vermeliyiz.” diyor.

Bu kadarla kalmıyor…

Erdoğan kalkarken, koltuğu iki eliyle geri çekiyor. https://x.com/BakiKarakol/status/1971654908878508267

Linki tıkladığınızda, karşınıza çıkacak fotoğrafa iyi bakın; sonra da şu linki https://www.hurriyet.com.tr/video/trumptan-cumhurbaskani-erdogana-sandalye-jesti-42961925 tıklayın, videonun baş kısmını dikkatlice izleyin.

Trump, Erdoğan’ın üzerinden kalktığı koltuğu, bir “hizmetli” gibi geri çekmekle yetinmiyor, Erdoğan’a iki koltuk arasından yol açıyor.

Belli ki, koltuğu çekerken de, yol açarken de, Türkiye’ye ve dünya ülkelerine bir ileti (mesajı verme peşindeydi.

Neydi o ileti?!

“Güç bende… Meşruiyetiniz de… Dediklerimi yaparsanız…” içerikli miydi?!

Şunu belirtmeliyim:

Trump’ın bu davranışı yalnız Erdoğan’a özgü değil, kimi başka ülkelerin Cumhurbaşkanlarına, Başkanlarına, Başbakanlarına da yapmıştır.

“Vahşi iş anlayışı” işte!

 

Erdoğan’dan, Birleşmiş Milletler’deki gibi bu süreçte de “gürleme”si beklenirdi.

Gürlemedi.

Trump’ın “100 Milyar Dolarlık Ticareti”ne –Türkiye için, Türk halkı için çok büyük para- imza attı.

Türkiye’nın zorunlu dışalım gereksinimleri olabilir; o zaman, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na “Bakan” sıfatıyla atanmış “bürokrat” Vedat Işıkhan çıkıp “Çok şükür emeklilerin maaşını zor koşulda olsak da ödüyoruz” https://www.korkusuz.com.tr/calisma-ve-sosyal-guvenlik-bakani-isikhan-in-tepki-ceken-emekli-maasi-aciklamasi-p37904 demeyecek.    

 

Bu arada…

Türkiye’nin 1’inci siyasi partisi CHP Parti Meclisi, bugün (1 Ekim 2025 Çarşamba) Kamutay’ın (TBMM’nin) 28’inci Dönem 4’üncü Yasama Yılı açılışna katılmama kararı aldı. https://www.sozcu.com.tr/chp-den-dikkat-ceken-erdogan-karari-p231702

Gerekçelerden biri de “Böyle bir siyasi ortamda biz Cumhurbaşkanı’nı Meclis açılışında ne oturarak ne de ayakta karşılamayız. Zira bizim nezdimizde meşruiyetini yitirmiştir. Bizim 47 yıl gösterdiğimiz sabrı onlar 47 gün dahi gösteremediler. O yüzden Meclis açılışında kendisini ne karşılayacağız ne de uğurlayacağız.” biçiminde açıklandı.

Ancak…

CHP yönetimine, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ni anımsatmak; ucube sistemin ne olup ne olmadığını her gün gündemde tutmak; sistemin, yaşanan sorunların ana kaynaklarından biri olduğunu her yerde, her zaman herkese anlatmak gerektiğini vurgulamak isterim…

ŞAŞTIKLARIM!..

150 150 bakikarakol

Türkiye ve Türk halkı, hiçbir iktidar döneminde, “Cumhur İttifak”lı AKP iktidarında –hele ki şu son üç-beş yıldaki- kadar yorulmamıştı!

Gelişmeler, olaylar birbirini izliyor!

Gündem, pervaneden beter dönüyor!

Bu yazımda, “şaştıklarım” içinden seçtiklerimden birkaçına değineceğim…

 

Ünlü “180 derece dönüş”üyle, daha önce yerden yere vurduğu AKP’nin ve AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yanında yer alarak, ülkenin ve halkın başına “musallat” ettiği ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin ilk seslendiricisi, acayip sahiplenip savunanı, PKK terör örgütü başı “bebek katili” A.Ö’ye çağrıda bulunan, CHP kökenli ailenin çocuğu olmasına karşın CHP’ye etmedik ağır sözler, hakaretler bırakmayan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli,18 Eylül 2025 Perşembe günü bir yazılı açıklama   

https://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/5480/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin___Ic_ve_Dis_Siyasi_Gundeme_Iliskin__yapmis_olduklari.html yaptı.

Açıklamasının sonlarında “Zorlayacağız, zora dayanacağız, zorbaların üstüne üstüne gideceğiz, haklı davamızdan tek bir adım geri atmayacağız.

Çünkü Kudüs düşerse tarih düşer, İslam zaafa uğrar. Kudüs düşerse Ankara kaybeder, İstanbul kavrulur.” dedi, şöyle sürdürdü:

“Dünyaya meydan okuyan ABD-İsrail şer koalisyonuna karşı akla, diplomasiye, siyasetin ruhuna, coğrafi şartlara ve yeni yüzyılın stratejik ortamına en uygun seçenek ‘TRÇ’ ittifakının inşa ve ihya edilmesidir.

TRÇ ittifakının da; Türkiye, Rusya ve Çin’den müteşekkil olması arzu ve önerimizdir.”

Net anladım ve emin oldum ki, Devlet Bahçeli, dış siyasada, iç siyasadaki kadar dolu, donanımlı hiç değil!

Olsa; bunun olanaksızlığını bilirdi ve “TRÇ” önerisinde bulunmazdı!

Bahçeli’nin “TRÇ” önerisi; Birleşmiş Milletler’in (BM’nin) 80’inci Genel Kurulu’na katılmak için 22 Eylül 2025 Pazartesi günü ABD’nin New York kendine giden, orada gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan’a soruldu.

Soran, TRT muhabiri gençti. https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/erdogan-dan-bahceli-nin-turkiye-rusya-cin-ittifaki-onerisine-ilk-yorum-dogrusu-tam-takip-edemedim-2437161

Erdoğan “Doğrusu ben onu tam takip edemedim, hayırlısı olsun inşallah” sözcükleriyle karşılık verdi.

Görüldü ki, Erdoğan, Cumhur İttifakı’ndaki “özgül ağırlık”lı ortağı, büyük destekçisi Bahçeli’nin “arzu”lu önerisi “TRÇ”yi ilk duyuyordu!

Aradan 4 gün geçiyor, böylesi ulusal ve uluslararası konudan, ülkenin “Bir Numara”sı habersiz!

Bu, nasıl olur, olabilir!

 

Cumhur İttifakı’na, AKP ve Erdoğan’a yakınlığıyla bilinen Abdulkadir Selvi, 19 Eylül 2025 Cuma günlü, Hürriyet Gazetesi’ndeki köşesinde “Özgür Özel’in doğru hamleleri!” https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/abdulkadir-selvi/ozgur-ozelin-dogru-hamleleri-42953579 başlıklı yazı yazdı.

Başlığı ve yazıyı okuyunca, halkımızın ünlü “Bayram değil, seyran değil eniştem beni neden öptü?!” sözünü anımsadım.

Anımsamakla kalmadım, söylendim de.

“Yandaş” sözcüğü ile anılanlar ve “yandaş namı”na sahipler arasında önlerde yer alan Selvi, neden “Özgür Özel güzellemesi” yaptı?

Yaptı mı, yaptırıldı mı?

Yanıt amaçlı değil ama şöyle düşündüm:

Dünyayı ve dünya haklarını kene gibi kemiren, insan ve insanlık, barış ve kardeşlik, özgürlük, hak, hukuk vb düşmanı katil emperyalistler, emirlerindeki senaristlere, “Erdoğan’la, AKP’yle ve Cumhur İttifakı’yla buraya kadar. Halkının desteği yüzde 30’ların altında. Kısa, orta, uzun zaman süreli senaryolarınızı buna göre düşünün, yazın” mı dediler, bir biçimde Türkiye’deki uzantıları üzerinden Selvi’nin kulağına üflediler?!

Konuyu burada bırakayım.

 

Demokratik, laik Cumhuriyet’e, demokratik, laik Cumhuriyet’in kurumlarına, devletine; kısaca, “Atatürk Türkiye”sine bilinçlice ve içten bağlı, saygılıyım.

Ayrım yapmam ama “yargı”nın, hele de Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK’nın) yeri bende başkadır.

Cumhur İttifakı iktidarının “aparat”ı, CHP içindeki “Guguk Kuşları”nın, önce İstanbul’un Sarıyer, Tuzla, Bakırköy, Başakşehir ve Ataşehir ilçelerinde başlayan kongre sürecinin durdurulmasına https://www.bbc.com/turkce/articles/cn95d3pzq58o; arkasından, CHP’nin 21 Eylül 2025 günü yapacağı 22’inci Olağanüstü Kurultay”ın iptal edilmesine https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/ysk-21-eylul-deki-olaganustu-kurultayin-iptal-talebini-reddetti-chp-den-ilk-tepki-bu-suni-ve-kurgu-gundem-artik-tamamen-sona-erdi-2436545 yönelik istemleri; bazı karar ve uygulamalarını yerdiğim, “itiraz edilmez, kesin” kararları kimi alt mahkemelerce çiğnenmesine tepkisiz kalan “Yüksek Yargı” YSK tarafından “ret” edildi.

Olması gerekendi.

Olağandışı olan, istemlerin kabul edilmesiydi; çünkü toplumda böyle bir beklenti vardı.

YSK iki kez doğruda doğru karar verdi.

Sıra da…

Mühürsüz oy ve zarflar geçerli sayılarak, “Kabul edildiği” açıklana “16 Nisan 2017 halkoylaması”nın* iptali ve YSK’nin, kararlarını öteleyen kimi alt mahkemelerin karşısına kale gibi dikilme…

O l m a l ı .     

 

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’ye hareketinden önce (21 Eylül 2025 Pazar) Atatürk Havalimanı’nda basın toplantısı düzenledi.

www.sozcu.com.tr’ninAnadolu Ajansı’ndan Erdoğan’ı şaşırtan soru: Ne pazarlığı yapmışım?”

https://www.sozcu.com.tr/anadolu-ajansi-ndan-erdogan-i-sasirtan-soru-ne-pazarligi-yapmisim-p229800 başlıklı haberine göre, Anadolu Ajansı muhabiri, Erdoğan’a, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in 17 Eylül 2025 Çarşamba gecesi İstanbul Bahçelievler ilçesindeki mitinginde “Daha geçen hafta cumartesi günü İstanbul’da, Dolmabahçe’deki çalışma ofisinde ismini gizleyerek Trump’ın oğlu Junior Trump’ı ağırlıyor. Onunla pazarlığa tutuşuyor. ‘İş adamı’ yazmışlar; ismini yazmıyorlar ziyarete. Filistin kan ağlarken Trump’ın oğluyla lobi şirketleri üzerinden iş tutuyorlar. Filistin’i, Filistin’deki kardeşlerimizi yalnız bırakıp Trump’a terk ediyorlar” sözlerinden yola çıkarak, “Efendim CHP Genel Başkanı Özgür Özel, sizin ABD Başkanı Donald Trump’ın oğluyla Gazze pazarlığı yaptığınız iddia etti. Sizin bu konudaki fikirlerinizi öğrenmek isterim’ diye soruyor.

Erdoğan “Ne pazarlığı yapmışız? Oda yanımızda mıydı? İnanmıyorsunuz böyle şeylere değil mi?” diyor.

AA muhabiri bir “ilk”e imza atıyor:

“Biz size soruyoruz efendim.”

Erdoğan sözlerini “Sağır duymaz uydurur. Bu adam da sürekli böyle uydurup duruyor. Buna partimizin sözcüsü gereken cevabı en güzel şekliyle verdi. Ve bizler de ilk fırsatta çok daha geniş manada gereken cevabı vereceğiz.” tümceleriyle tamamlıyor.

Evet…

İçte, Türk basınında, AA muhabirinin “Biz size soruyoruz efendim” demesi bir “ilk”!

Ne yalan söyleyeyim, Erdoğan’ın “Ve bizler de ilk fırsatta çok daha geniş manada gereken cevabı vereceğiz.” sözüne takılıyorum.

 

Şu aralar, CHP Genel Başkan Yardımcılarından, Grup Başkan Vekillerinden, Milletvekillerinden, İl, ilçe yöneticilerinden, partililerden “Sayın Genel Başkanımızın liderliğinde…” sözünü çok sık duyar oldum.

Tam bir “AKP ağzı”!

Böyle bir söylem ya da benzerleri, CHP’nin kuruluş amaç ve ilkelerinde yoktur!

“AKP ağzıyla konuşmak”, CHP’nin felsefesine aykırıdır, CHP’ye ve CHP’lilere zarar verir…

 

* Ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” halkoyuna sunuldu.

CHP’NİN HİKMET ABİSİ İLE K.K’NIN, CHP GENEL BAŞKANI OLMALARINA, GENEL BAŞKANLIK YAPMALARINA YANARIM!..

150 150 bakikarakol

Önceki gün (15 Eylül 2025 Pazartesi) Anakara 42’ıncı Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen, CHP’nin 4-5 Kasım 2023’teki 38’inci Olağan Kurultay ile 6 Nisan 2025 2025’teki 21’inci Olağanüstü Kurultay’ın iptaline ilişkin davanın 5’inci duruşmasında, şikâyetçilerin Avukatının “tedbir amaçlı yetkilendirme” istemi ret edildi, dava 24 Ekim 2025 Cuma gününe ertelendi.

 

Ertelemeyi, Eski Yargıtay Hakimi ve YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, Halk TV ekranından sıcağı sıcağına, hukuki gerçekler ışığında değerlendirdi. https://halktv.com.tr/siyaset/kurultay-davasi-ertelendi-ilk-hukuki-yorum-eski-yargitay-hakiminden-geldi-971897h linkinden okuyabilirsiniz.

 

Ama…

En gerçekçi öngörüde Sözcü Gazetesi yazarı Emin Çölaşan bir gün sonraki (16 Eylül 20225 Salı) “Sanmayın ki her şey bitti!” https://www.sozcu.com.tr/sanmayin-ki-her-sey-bitti-p227936 başlıklı yazısıyla bulundu.

 

Çölaşan’ın “Ancak CHP’nin iyice sarsılmasına yönelik olan bu dava henüz bitmemiş, sadece ertelenmiştir.” tümcesiyle vurguladığı “kaygı”ya katılıyorum.

24 Ekim 2025’te yapılacak 6’ıncı duruşmada “sağ gösterip sol vurmak” benzeri bir karar çıkabilir.

 

Gene Sözcü Gazetesi’nden Yılmaz Özdil’in dünkü “CHP’de şiddetli geçimsizlik var!” https://www.sozcu.com.tr/chp-de-siddetli-gecimsizlik-var-p227941 başlıklı yazısında yer alan “Balyoz, Ergenekon kumpasları”nı anımsatıp “Genelkurmay başkanını hapse attıklarında, yani genelkurmay başkanını ısırdıklarında, artık hiç kimse yadırgamıyordu, gayet normal kabul ediliyordu. CHP’ye aynı şablon uygulanıyor, ilçe belediye başkanları, büyükşehir belediye başkanları filan derken, genel başkana doğru gidiliyor, kurultayın iptal edilmesi normalleştiriliyor.” tümcelerine de katılıyorum.

 

Mahkemenin “erteleme” ve “ret” kararına CHP yönetimi ölçülü (temkinli) yaklaşırken, CHP tabanı hoşnut; K.K (Kemal Kılıçdaroğlu) ve yandaşları ise sessiz öfkeli.

 

Bu dava ve bu davanın gelişmesiyle ilgili önceki gün ilginç bir biçimde dikkatimi çeken, www.milligazete.com sitesindeki Ahmet Sesli imzalı –dün de Milli Gazete’nin birinci sayfadan verdiği- “Mutlak butlan davası ertelendi, Milli Gazete olayların arka planını araştırdı! Kararda Hikmet Çetin etkisi mi?” https://www.milligazete.com.tr/haber/26288355/mutlak-butlan-davasi-ertelendi-milli-gazete-olaylarin-arka-planini-arastirdi-kararda-hikmet-cetin-etkisi-mi başlıklı haberdi.

Katılamıyorum.

 

Haberde vurgulanan “Hikmet Çetin temasları ve etkisi” penceresinden bakarsak, “Hikmet Çetin birileriyle görüşmelerde neden bulundu? Bu, kendi kararı mı, başkasının, başkalarının kararı mı? O başkası, başkaları kimler? Neden Hikmet Çetin’i bu yola soktular? Hikmet Çetin’in, CHP’nin kimi mitinglerinde otobüsün üstünde görünmesi de onların işi?” sorularıyla karşılaşırız.

Yanıtlar arasına da, arşivlerdeki, Hikmet Çetin’in “19 Kasım 2003-24 Ağustos 2006 (2 yıl 278 gün) 1’inci NATO Afganistan Kıdemli Sivil Temsilcisi” kaydı düşer.

Konu uzar gider.

 

Türkiye içindeki Hikmet Çetin’de kalayım.

 

Gazeteci, televizyoncu Bengü Şap Babaeker, Hikmet Çetin’le söyleşi yapıyor.

Söyleşi 18 Mayıs 2025 Pazar günü www.halktv.com.tr’de “CHP’nin Hikmet Abi’si konuştu” https://halktv.com.tr/gundem/hikmet-cetin-ecevitten-beri-boylesini-gormemistik-ozgur-ozel-lider-oldu-939556h başlığıyla yayınlanıyor.

 

Babaeker “Kurultay davası için ‘mutlak butlan’ kavramı atıldı ortaya.. Mutlak butlan, hukukta bir işlemin baştan itibaren geçersiz olması ve hiçbir hukuki sonuç doğurmaması durumuna deniyor. Yani partinin yeniden Kılıçdaroğlu’nun genel başkan olduğu döneme dönmesi olarak tarifleniyor.” diyor, “Sizce iktidar bunu mu istiyor?” sorusunu yöneltiyor.

Hikmet Çetin emin ve net konuşuyor:  

“İktidar istiyordur tabii ama ben Kemal Kılıçdaroğlu’nun mahkeme kararıyla dönüp genel başkanlık koltuğuna oturacağını düşünmüyorum. Bunu kabul etmez. Çünkü olacakları öngörür ve bunu da göze almaz. Dediğim gibi yeniden kurultay yapsanız da Özgür Özel kazanır. O da bunu görüyordur.”

 

Bu sözlerin sahibi Hikmet Çetin’le www.t24.com.tr internet gazetesinden Cansu Çamlıbel de söyleşi yapıyor ve söyleşi –ilginçtir- 15 Eylül 2025 Pazartesi günü “Hikmet Çetin: Kemal Bey’in ‘mutlak butlan’ için en üst düzeydekilerle temas içinde olduğunu sanıyorum, CHP-MHP koalisyonu çok başarılı olur, Bahçeli’ye de ima ettim” https://t24.com.tr/yazarlar/cansu-camlibel/hikmet-cetin-kemal-beyin-mutlak-butlan-icin-en-ust-duzeydekilerle-temas-icinde-oldugunu-saniyorum-chp-mhp-koalisyonu-cok-basarili-olur-bahceli-ye-de-ima-ettim,51568  başlığıyla yayınlanıyor.

 

Çamlıbel, mahkemeden ve yayından bir gün önce gerçekleştirdiği söyleşide, Hikmet Çetin’e, mahkemeden nasıl bir karar kararın çıkacağını soruyor, Hikmet Çetin’den “Ben 2023 kurultayımızın ‘mutlak butlan’ sayılması yönünde bir karar çıkacağını tahmin ediyorum. Senin hatırlattığın İstanbul teşkilatına kayyım atanmasının bana kalırsa da bunun işareti oldu. Bence Ankara’dan ‘mutlak butlan’ kararı çıkacak çünkü eski Genel Başkan’ımız bu konuda çok çalışıyor.” yanıtını alıyor.

Söyleşi şöyle sürüyor:

Çamlıbel:

“Kemal Kılıçdaroğlu mu?”

Çetin:

“Evet.”

Çamlıbel:

“Siz şunu iddia ediyorsunuz; Kemal Kılıçdaroğlu sessiz biçimde kurultay davasını beklemiyor, bizzat kendisi kurultayın iptali için aktif biçimde çalışıyor. Bu iddiayı destekleyecek bilgi var mı elinizde?”

Çetin:

“Ben onun en üst düzeydekilerle de temas içinde olduğumu sanıyorum.”

Çamlıbel:

“Cumhurbaşkanı Erdoğan ve yakın çevresini mi kastediyorsunuz? O halde size göre ona net biçimde işaret verildi ve o da hazırlığını yapıyor, öyle mi?”

Çetin:

“Evet. Dikkat ederseniz ‘Ben neredeysem Genel Merkez orasıdır’ gibi şeyler söyledi bir ara. Hazırlığı ona göre yapıyor.”

 

Bu sözler, yayından üç-beş saat sonra açıklanan mahkemenin “erteleme” ve “iptal” kararlarıyla çöktü.  

 

2025’in 18 Mayıs’ı ile 15 Eylül’ünde söyledikleri taban tabana zıt “CHP’nin Hikmet Abisi” -artık kabul edilsin- siyasaları ve siyasi “tahmin”leriyle  çökmüştür.

 

CHP’ye önerim, Hikmet Çetin’i mitinglerde otobüsün üzerine çıkarmayın.

Çöküş, canlılığı etkiliyor, olumsuz enerji yayar.

 

Erteleme kararının ardından, K.K’nın Avukatı Cemal Çelik, gazetecilere açıklamalarda bulunuyor; gerçekleri eğip büküyor, “Sizin gündeminizle Sayın Genel Başkanımızın gündemi aynı değil. Israrlı bir biçimde CHP’ye zarar vermeme iradesiyle sessiz kaldı, açıklama yapmak istemedi. Ancak düşündüğü, yazdığı çok şey vardı; hala da var, gelecekte de olacak. Kötü bir süreçle ve bazı televizyoncuların ve bazı gazetecilerin yalanlarıyla karşı karşıya kaldık. Genel Başkanımızın bu ‘mutlak butlan’ kararının çıkmasıyla birlikte genel merkeze gideceği, ‘Orada yataklar alınacağı’ gibi ahlaksızca açıklamalar yapıldı. Oysa Genel Başkanımızın gündemi değildir. ‘Mutlak butlan’ davası Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu tarafından açılmadı. Yürütülen soruşturmalarla ilgili Sayın Genel Başkanımızın hiçbir bilgisi olmadı. Israrlı bir biçimde partiye zarar verecek her yaklaşımın ötesinde durmaya çalıştı. Ancak bu anlaşılmadı” https://www.sozcu.com.tr/kemal-kilicdaroglu-cephesinden-ilk-aciklama-p227805 diyor.

 

16 Eylül 2025’in ilk saatlerinde internet basınına bir haber düşüyor.

Habere göre https://www.sozcu.com.tr/kemal-kilicdaroglu-na-surpriz-telefon-ozur-diledi-p227987, “CHP’nin Hikmet Abisi” Hikmet Çetin,, K.K’yı telefonla arıyor, K.K’dan özür diliyor.

K.K. da, Hikmet Çetin’e “Aramanız ve sözleriniz kıymetli” tümcesiyle karşılık veriyor.

 

Öööf, öf!

Ört ki ölem!

 

CHP’nin Hikmet Abisi ile K.K’nın, CHP Genel Başkanı olmalarına, Genel Başkanlık yapmalarına yanarım!..

BUGÜNKÜ CHP, “ATATÜRK’ÜN CHP’Sİ” DEĞİL, “ATATÜRK KISKANCI” İNÖNÜ’NÜN, “ATATÜRK’Ü SİYASİ MALZEME” YAPAN BAYKAL’IN CHP’Sİ!..

150 150 bakikarakol

Türk basının yüz akı gazeteci yazar Yılmaz Özdil, 5 Eylül 2025 Cuma günkü “Gürsel Tekin” https://www.sozcu.com.tr/gursel-tekin-p221624 başlıklı yazısını, dünkü (9 Eylül 2025 Salı) “İyi ki doğdun CHP”  https://www.sozcu.com.tr/iyi-ki-dogdun-chp-p224761 başlıklı yazısıyla taçlandırdı.

Kutlarım.

İki yazıyı da okumanızı önermekle kalmayacağım, ısrarla isteyeceğim. Okuduğunuzda ikisindeki konu bütünlüğü, tamamlayıcılığı, içeriyi göreceksiniz.

 

Ben bugün 5 Eylül 2025 Cuma günkü “Gürsel Tekin” başlıklı yazının özellikle ilk üç paragrafına değineceğim.

 

Oraya geçmeden, belirtmeliyim ki, Emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu 6 Eylül 2024 Cumartesi günü “Karşı Devrim ve Kırılma Noktaları” https://www.sozcu.com.tr/karsi-devrim-ve-kirilma-noktalari-p222882 çok güzel bir yazı yazdı.

Aynı gün saat 10.47’de X hesabımdan şu paylaşımı yaptım:

BABÜROĞLU’NUN YAZISINDAN DA ANLAŞILIYOR Kİ… TÜRKİYE “ÇOK PARTİLİ SİSTEM”E HAZIR DEĞİLDİ… AMA KARŞI DEVRİMCİLER, “KARŞI DEVRİM” İÇİN HER ŞEYLERİYLE HAZIRLARDI!.. AH İNÖNÜ!..

https://x.com/BakiKarakol/status/1964233893445304796   

 

Özdil, “Gürsel Tekin” yazısının ilk üç paragrafında şöyle yazar:

// Recep Peker, CHP’nin ilk genel sekreteriydi, bizzat Atatürk tarafından genel sekreter yapılmıştı, kendisini o koltuğa oturtan Atatürk’le papaz oldu, partinin yönünü değiştirmeye kalktı, genel sekreterlik görevinden alındı.

Şükrü Kaya, CHP’nin ikinci genel sekreteri oldu, İsmet İnönü’ye gıcıktı, 9’u 5 geçe Atatürk öldü, 9’u 6 geçe, İsmet İnönü tarafından görevden alındı.

Refik Saydam CHP genel sekreteri oldu, bismillah, ilk iş parti tüzüğünü değiştirdi, “partinin değişmez genel başkanı ‘Atatürk’tür” ibaresini sildirdi, onun yerine “partinin değişmez genel başkanı İnönü’dür” yazdırdı. //

 

İlk paragrafta, Atatürk’ün, söz konusu CHP olunca, atadığı Genel Sekreteri, CHP’nin yönünü değiştirmeye yeltenmesiyle, zaman yitirmeden görevden aldığını; ikinci paragrafta, İsmet İnönü’nün, kendisine gıcık Genel Sekreteri, Atatürk yaşama gözlerini kapadıktan bir dakika sonra görevine son verdiğini; üçüncü paragrafta da, İsmet İnönü’nün, Genel Sekreter Saydam’ın parti tüzüğünde gerçekleştirdiği değişikliğe sessizliğini, tepkisizliğini okuduk.

 

İsmet İnönü’nün, “Atatürk kıskançlığı”nı,“Atatürk karşıtlığını, Atatürk’ün üzerinde özenle durduğu ve özenle de koruduğu CHP’sinin tüzüğüne, kendine sadık Genel Sekreter eliyle “partinin değişmez genel başkanı İnönü’dür” kaydını düşürülmesine suskun kalması nasıl bir kişilik, nasıl bir ve karakter yapına sahip olduğunu ikinci ve üçüncü paragraflarda görüyoruz.

Bu gerçeklerden, “bu İsmet İnönü”den haberimiz, bilgimiz yoktu!

Hep gizlendi, çarpıtıldı, unutturuldu!

Ama öne her keresinde bambaşka bir İsmet İnönü çıkarıldı!

“2’inci Adam” diye 3 ciltlik kitap yazıldı.

 

Parti tüzüğüne “Partinin değişmez lideri İnönü’dür” kaydının düşüldüğü andan itibaren, Atatürk’ün, üzerine titrediği değerler titrediği Cumhuriyet Halk Partisi, “Atatürk’ün Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) olmaktan çıktı; gerici, yobaz derebeyi toprak ağası kafalı, emperyalist İngiltere ve emperyalist ABD işbirlikçisi insanları bünyesinde barındıran “sağ”a kaydı.

 

İnönü CHP’si, Atatürk’e, Atatürk Türkiye’sine, halkına, devletine, demokratik laik Parlamenter Sistemi’ne, laik Cumhuriyet’ine, dışta emperyalistler, içte, sağ ve sağ uçtaki siyasiler, siyasi partiler kadar zarar verdi.

Atatürk’ten, Atatürk’ün düşüncelerinden, devrim ve ilkelerinden uzak, sağ, aşırı sağ düşüncelere yakın siyasalarla Türkiye bu günlere geldi.

 

Emperyalist ABD’nin “Bizim çocuklar” dedikleri generallerin 80 darbesi ortalarında kapattıkları siyasi partilerden olan, 1992’de yeniden açılan “CHP” de, hepten İnönü’nün CHP’si değildi, “Atatürk’ü siyasi malzeme” yapan, “güçlü olmayı başkalarının zayıflığında arayan” Deniz Baykal’ın CHP’siydi.

 

Şu aralar yaşananların insan öznesi, siyasi çıkarları uğruna karşı karşıya gelen Deniz Baykal CHP’sinin CHP’lileridir.

Biri diğerine “Ben daha CHP’liyim”, “Ben doğuştan CHP’liyim” diyor.

Diyen de, denilen de, Atatürk’ün CHP’sinin CHP’lileri değil!

 

Atatürk CHP’lisi olmak zordur!

En başta…

Yalancı olmayacaksın; önce kendine, sonra halkına, halklara yalan söylemeyeceksin; öz çıkarcı olmayacaksın, toplumsal çıkarı hep önceleyeceksin; kurucu lider Kemal Atatürk’ün düşünceleri ve partinin ilkeleri ışığında donanımlı, kararlı, örgütlü, en önemlisi de, Atatürk’ün, CHP’nin 1931’deki 3’üncü Olağan Kurultayı’nda“Partide bir yanlışı, bir eksikliği gördüğünüz zaman kayıtsız şartsız eleştireceksiniz. Yapılan herhangi bir yanlışa müsamaha göstermek, son derece yanlıştır; mahsuru faydasından büyük olur.”  https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/zulal-kalkandelen/bunun-adi-totalitarizm-2432392* sözlerini yaşama geçireceksin; düşünecek, sorgulayacaksın; karşıtlarını çok iyi tanıyacaksın, neler yapıp yapmayacağını öngöreceksin vb.

 

Katıksız Atatürkçü’yüm, katıksız Atatürk CHP’lisiyim.

Yanardöner değilim.

Olmam, olmam da.

Olanlar, siyasi karşıtlarım eşdeğerindedir.

Nice G.T (Gürsel Tekin)’ler gördüm.

Vız geldiler, tırıs gittiler!

Değişmeyecek, bundan sonra da olacak!

 

*Cumhuriyet Gazetesi yazarı Zülal Kalkandelen’in 5 Eylül 2025 Cuma günlü “Bunun adı totalitarizm!” başlıklı yazısından  

KEŞKE CHP, 9 EKİM 1981’DE KAPATILDIKTAN SONRA “CHP” OLARAK AÇILMASAYDI!..

150 150 bakikarakol

“PKK terör örgütü”nün başı “bebek katili” A.Ö’yü “kurucu önder” diye tanımlayan ülküce MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin böylesi “siyasi fantezi”lerini…

Her geçen gün vahşileşip saldırganlaşan emperyalist ABD’nin, Ankara’ya “Büyükelçi” olarak atanan, aynı zamanda “kaçık” Başkan Donald Trump’ın “Suriye özel temsilcisi” emlakçı Tom Barrack’ın, ülkesinin, Türkiye ve bölge üzerindeki çıkarlarını içeren plan ve projelerine çalışmasını…

Türkiye’nin, emperyalist İngiltere-ABD ikilisi tarafından, batıdan, güneyden, doğudan kuşatılmasını…

Mine G. Kırıkkanat’ın https://x.com/mkirikkanat/status/1961813711573627217?t=nb6p6nt0dyyhD5TjicxtQg&s=08 , Murat Yetki’nin https://x.com/MuratYetkin2/status/1962113398507819234 ve Naim Babüroğlu’nun https://x.com/NaimBaburoglu/status/1962230200357335240 paylaşımlarını…

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Türk, Kürt, Arap” üçlemesini; “Yönünü Ankara’ya ve Şam’a dönenler kazanacak.” https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/erdogan-suriye-yi-isaret-etti-yonunu-ankara-ya-ve-sam-a-donenler-2429564 söylemini…

Bahçeli’yle de “Demokratik ve terörsüz Türkiye için yürürüz” dediği için X hesabımdan SAF MISIN, BİZİ Mİ SAF SANIYORSUN VE BAHÇELİ’NİN “ELERKİ (DEMOKRASİ) YOLU”NDA OLDUĞUNA GERÇEKTEN İNANIYOR MUSUN? https://x.com/BakiKarakol/status/1961774487067664465 diye tepki gösterdiğim; KARS, ARDAHAN, IĞDIR CHP İL BAŞKANLARI NEYİN PEŞİNDELER?!. BÖYLE CHP’LİLİK, İL BAŞKANLIĞI MI OLUR?!. ÖZGÜR ÖZEL, BU SAÇMALIĞA “DUR” DESİN, ÜÇÜNÜ DE CHP’DEN KOVSUN!.. https://x.com/BakiKarakol/status/1961447160953585926 paylaşımımla dikkatini çekip uyarıda bulunduğum; Erdoğan’a “Şunu söylüyorum; ne istiyorsun? ‘Seçim yapmak için Özgür Özel partinin başında olmasın.’ Ben partinin genel başkanlığından istifa edeyim. ‘Ekrem İmamoğlu aday olmasın, ben onun diplomasını iptal ettim.’ Tamam Ekrem Başkan da olmasın başka aday gösterelim. Yeter ki seçim yapsın” https://www.sozcu.com.tr/ozgur-ozel-den-erdogan-a-cok-konusulacak-yeni-teklif-p218962 diyerek, yakardığı için TAM SAVRULUP DAĞILDIN ÖZGÜR ÖZEL!.. BİR SÖZÜ, BİR SÖZÜNÜ TUTMAYAN SİYASİLERDEN, SİYASİ PARTİ GENEL BAŞKANLARINDAN OLDUN!.. DAHASI… ONLARI BİLE GEÇTİN!.. https://x.com/BakiKarakol/status/1962856465674174866 yazıp paylaştığım partim CHP’min Genel Başkanı Özgür Özel’i…

Yazacaktım ki…

Dün X’te Liberal Demokrat Parti eski Genel Başkanı Cem Toker’in “Oturdum biraz araştırdım… Yaşadığı ülkenin, dünyada örnek gösterilen kurucusuyla, kuruluş süreciyle, o süreçte verilen mücadeleler ile bu kadar kavgalı, bunları hazmedemeyen, nefret ve kin dolu 2. bir ülke ve insan topluluğu daha bulamadım…” https://x.com/tokcem/status/1962760534173859961?t=COnhFoea5eZqltZcGfS29A&s=08 X paylaşımı ve alındaki //Akit yazarı Mustafa Armağan: “Yunanlılar kendileri çekip gittiler. Biz de bunu zafer diye kutluyoruz.”// tümceler dikkatimi çekti.

“Dehşet”e düştüm.

Yeni Akit Gazetesi’ndeki “Büyük Taarruz’u İsmet Paşa iki gün geciktirmiş” https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/mustafa-armagan/buyuk-taarruzu-ismet-pasa-iki-gun-geciktirmis-50009.html başlıklı yazısında “Dün itibariyle 103. yıl dönümünü kutladığımız Büyük Taarruz’da yaşananlar maalesef bilgiye değil, retoriğe boğulmuş durumdadır. Elbette Yunan kuvvetlerinin beş günlük bir muharebeden sonra belinin kırılıp topraklarımızı terk etmek zorunda bırakılmasının tarihî önemi büyüktür.” diye yazmasına karşın, katıldığı bir tv programında, -lütfen tıklayın izleyin- https://www.youtube.com/watch?v=h-Idna-D9sY&ab_channel=AR%C5%9E%C4%B0VUNUTMAZ sözlerini eder!

Biliyorum, usunuza “Beni tefe koyarlar ama keşke Yunan galip gelseydi. Ne hilafet yıkılırdı. Ne şeriat yıkılırdı. Ne medreseler lağvedilirdi. Ne hocalar asılırdı. Hiç biri olmazdı” diyen fesli Kadir Mısıroğlu geldi.

 

Yukarıda sıraladıklarımdan yazacaklarımı öteledim, “2’inci Kadir Mısıroğlu rezaleti”ni enine boyuna, derinlemesine yazmaya hazırlanıyordum ki…

Televizyonlara, radyolara, internet basınına, sosyal sayfa ve hesaplara “son dakika haber” düştü:

İstanbul 45’inci Asliye Hukuk Mahkemesi, 8 Ekim 2023’te yapılan İstanbul CHP Olağan İl Kongresini geçici olarak iptal etmiş, İl Başkanı Özgür Çelik’i, yönetimini görevden almış, Gürsel Tekin’i İl Başkanlığına kayyum atamış. https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/son-dakika-chp-istanbul-il-kongresi-iptal-edildi-2431610

 

“Birinci Yunancı”yla yarışan “2’inci Yunancı”yı da yazılmayacak yanına koydum.

 

12 Eylül faşist askeri darbeye, darbeyi yapan Kenan Evren ve General arkadaşlarına gittim.

Onlara darbeyi yaptıranlar da, emperyalist ABD ile emperyalist ABD’yi, dilediği gibi kullanan/oynatan emperyalist İngiltere idi!

Anımsayalım:

1970’li yıllarda CIA’nin Türkiye Şefi Paul Henze, 12 Eylül darbesini, ABD Başkanı Jimmy Carter’a Bizim çocuklar başardı” 

https://www.setav.org/bizim-cocuklar-basardinin-belgeleri sözcükleriyle haber vermişti.

 

Emperyalist ABD’nin “Bizim çocuklar” dediği “generaller”imizin yaptığı askeri darbeyle, 17 siyasi parti 9 Ekim 1981’de “ikinci bir emre kadar” kapatıldılar; 6 Eylül 1987’de yapılan halkoylamasıyla siyasi yasakların kalkması 75 bin oy ayırtla (farkla) kabul edildi.

İktidar partisi Anavatan Partisi’nin Genel Başkanı Başbakan Turgut Özal “kalkmaması”, Süleyman Demirel  “kalkması” için yoğun çalıştılar.

CHP’nin açılmasında Erol Tuncer’in emeği çoktur. https://www.sozcu.com.tr/kapatilan-chp-11-yil-sonra-boyle-acildi-wp7798173

Ama Tuncer’in emeğine Deniz Baykal konar.

 

O günlerde bir ayrıntı dikkatimi çekmişti:

Erol Tuncer, beraberindekiler, taban “Cumhuriyet Halk Partisi”nin, kendi adıyla açılmasında karar verirken, Süleyman Demirel, darbe öncesi Genel Başkanı olduğu “Adalet Partisi”ni, aynı adla açmak istemedi, “Doğru Yol Partisi”nde kararlılık gösterdi.

Neden “Adalet Partisi”ni istemediği konusunda güzel bir gerekçesi ve güzel bir tümcesi vardı ama anımsayamadım.

 

Yıllar sonra, CHP’nin, tüzük ve programı çok fena değiştirilerek, “öz”ünden uzaklaştırıldığına; merkez sağ, merkez sağın sağındaki siyasi partilerin CHP’yi “siyasetin şamar oğlanı” yapmalarına tanık oldum.

İşte o zaman Demirel’i anladım, için için “Keşke CHP, 9 Ekim 1981’de kapatıldıktan sonra ‘CHP’ olarak açılmasaydı” dedim.

Siyasi yolumuzu “Sosyaldemokrat Halkçı Parti” adıyla sürdürseydik.

CHP de yıpranmazdı, CHP’liler de…

 

Türkiye’yi gözlerine kestiren, Atatürk karşıtları emperyalistler ve onların yerel işbirlikçileri, Atatürk’e karşıt oldukları kadar, Atatürk’ün “CHP’sine” ve Atatürk’ün güvendiği, emanet ettiği “gençliğine” yaman karşıtlar!

Bundan, gençlerimize kıydılar, acımasız!

Bundan, CHP’mize saldırdılar, zehir zemberek sözler söylüyorlar!

 

CHP’ye, CHP ilkelerine ve CHP’lilere ihanet edenlerin başında –üzgünüm- Bülent Ecevit geliyor!

Askeri mahkemelerde “yalnız bırakıldığı”nı bahane ederek, çekti gitti, sağcılardan oluşturduğu kadrolarla “Demokratik Sol Parti”yi -Ben, “Demokratik Sağ Parti” diyorum- kurdu.

 

İstanbul 45’inci Asliye Hukuk Mahkemesi’nin “geçici ara kararı”yla İstanbul CHP İl Başkanına, İl Yönetimine, 196 Kurultay Delegesine el çektirdiği haberi okur okumaz ilk tepkim, OLACAK GÖRÜLMÜŞTÜR!.. ADIM ADIM “HEYBEDEKİ TURPUN BÜYÜYÜ”NE “CHP’NİN KAPATILMASI”NA!.. “SHP” SİYASİ YAŞAMA SOKULSUN!.. “BUNUN İÇİN HARAKETE GEÇİLSİN” DERİM!.. https://x.com/BakiKarakol/status/1962859820463112412 oldu.

 

Uzatmayayım…

22 Ocak 2025 Çarşamba günlü ERDOĞAN’IN HEYBESİNDEKİ BÜYÜK TURPLARIN SON İKİSİ… https://bakikarakol.com/erdoganin-heybesindeki-buyuk-turplarin-son-ikisi/ başlıklı yazımın linkini vereyim.

Tıklayıp okumanız istemimi vurgulayarak, yazımı bitireyim…

ERDOĞAN’IN METİN YAZARI YAZMADI, BAHÇELİ’NİNKİ “AZICIK”!.. VE BAHÇELİ, ERDOĞAN’A İSTESE DE “ERKEN SEÇİM” DİYEMEZ!..

150 150 bakikarakol

Önceki gün (25 Ağustos 2025 Pazartesi)…

Malazgirt Zaferi’nin 954’üncü Yıldönümü’nde, Bitlis Ahlat’ta düzenlenen etkinlikte konuşan AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşma metnini yazan, “Tarih, Türk, Kürt ve Arap bir ve beraber olduğumuzda, birbirimizi Allah için sevdiğimizde, ortak hedeflere doğru hep birlikte yürüdüğümüzde, içeride ve dışarıda hangi başarılara imza attığımızın sayısız örnekleriyle doludur.” https://tccb.gov.tr/haberler/410/160880/-terorsuz-turkiye-menziline-dogru-kararli-adimlarla-yurumeyi-surdurecegiz- tümcesini hemen arkasına bir “örnek” yerleştirseydi, herkesi bilgilendirmiş olurdu.

Dün de…

Erdoğan’ın, Malazgirt Millî Park Alanı’nda düzenlenen “Malazgirt Zaferi’nin 954’üncü Yıl Dönümü Kutlama Programı”nda yaptığı konuşmanın metnini yazan şu tümcelere yer vermiş:

“Türkiye’miz aynı zamanda sınırlarımızın ötesindeki kardeşlerimizin başı dara düştüğünde sığınacağı en güvenli limandır. Bakınız, bunu Irak’ta gördük, bunu 14 yıl boyunca komşumuz Suriye’de gördük. Bunu daha önce Balkanlar’dan Kafkasya’ya, gönül coğrafyamızın birçok köşesinde gördük. Yarın da zulme uğrayanların, ötekileştirilenlerin, baskı görenlerin, ölümle burun buruna gelenlerin eman* yurdu yine Türkiye ve Türk milleti olacaktır. Dolayısıyla Suriye’deki tüm kardeş halklar gibi Kürtlerin de güvenliğinin, huzurunun, esenliğinin teminatı Türkiye’dir. Yönünü Ankara’ya ve Şam’a dönenler kazanacak. Kardeşlik ve komşuluk hukukunu gözetenler kazanacak. Kıblesini şaşırıp kendilerine yeni yabancı patronlar arayanlar ise eninde sonunda kaybedecektir. Şunu da biliyoruz ki kılıç kınından çıkarsa kaleme ve kelama yer kalmaz. Tekrar ediyorum, biz tüm bölgemizde kalıcı barışın tesisinden yanayız. Biz sorunların diyalog ve diplomasi yoluyla çözülmesinden yanayız. Kimse unutmasın, Türkler, Araplar, Kürtler olarak bu coğrafyada kıyamete kadar hep beraber yan yana yaşayacağız. Müslüman kanından beslenenler tarih sahnesinden çekildikten sonra bile biz yine burada olacağız. Unutmayın, Malazgirt’te olacağız. Sultan Alparslan’ın, Selahattin Eyyubi’nin ahfadı** olarak Türkiye Yüzyılı’nı, büyük ve güçlü Türkiye’yi, önce ‘Terörsüz Türkiye’yi ardından da terörsüz bölgeyi gönül gönüle vererek el birliğiyle gerçeğe dönüştüreceğiz. Ayrılık türküleri değil, kardeşlik türküleri söyleyeceğiz. Kayıplarımızın arkasından ağıtlar yakmayacak, ortak başarılarımızın zafer marşlarını hep beraber coşkuyla terennüm*** edeceğiz.” https://tccb.gov.tr/haberler/410/160913/-turkler-araplar-kurtler-olarak-bu-cografyada-kiyamete-kadar-hep-beraber-yan-yana-yasayacagiz-

 

“Yönünü Ankara’ya ve Şam’a dönenler kazanacak” tümcesindeki “Ankara”yı anladım da, “Şam”ı anlayamadım!

Emperyalist İngiltere-ABD ikilisinin getirip Suriye’nin bir numarası yaptığı, önceden başına on milyon Dolar ödül koyduğu terör örgütü şefi değil miydi?!

 

“Kardeşlik ve komşuluk hukukunu gözetenler kazanacak” tümcesine katılıyorum.

Ama…

“Kıblesini şaşırıp kendilerine yeni yabancı patronlar arayanlar ise eninde sonunda kaybedecektir” tümcesindeki “… yeni yabancı patronlar arayanlar…” vurgusuna takıldım.

 

Bu arada…

Metin yazarı, “Türk, Kürüt, Arap” üçlemesinde; insan, insanlık, Müslüman, hele de Türk ve Türkiye düşmanı emperyalist ABD’yi de plan ve projelerinde oynatan emperyalist İngiltere’nin yanında yer alarak, Osmanlı’yı arkadan hançerleyenin Araplar olduğunu bilmiyor mu, umuttu mu, yazmaktan mı kaçındı?!

 

Metin yazarı, tarihsel bir gerçeği de gene ya unuttu, ya yazmak istemedi:

“22-30 Ağustos Zafer Haftası”nı!..

 

Nasıl unutur, yazmaz?!

 

Unutmakla, ayrıştırmakla yol alınıyorsa…

Yandı gülüm keten helva!..

 

Cumhur İttifakı’nın “etkin ve etkili” ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin metin yazarı ise…

MHP’nin resmi sitesi www.mhp.org.tr’de yayınlanan Bahçeli’nin “yazılı basın açıklaması metni”nde “unutkanlık” yapmamış, “azıcık” yazmış:

“26 Ağustos 1071 Malazgirt Zaferi ile 26 Ağustos 1922 Büyük Taarruz’un içyüzünü görebilen, okuyabilen ve özümseyenler için bu aydınlık Allah’ın bir lütfu, milletimizin de övünç kaynağıdır.

Malazgirt Zaferi’nin 954’üncü yıl dönümünde Büyük Hakanımız Sultan Alparslan’a, kahraman neferlerimize, Büyük Taarruz’un 103’üncü yıl dönümünde ise Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, ülkü arkadaşlarına ve muhterem şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmetler niyaz ediyorum.

Taarruz ve zafer günümüz mübarek olsun. Vatanımız sonsuza kadar var olsun.” https://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/5475/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin___Malazgirt_Zaferi__nin_954_Yildonumuyle_Buyuk_Taarruz_.html  

 

Gene de…

Ahlat’taki konağında çekilen fotoğraflarda yüzü asık Devlet Bahçeli, Türk-İslam Sentezi’nden başını kaldırsa…

Ülküdaşlarının gözlem altına alınıp tutuklanmalarını dert etmeyi bir kenara atsa…

“Terörsüz Türkiye” sürecini “Altın fırsat” tanımlamasıyla insanları yanlış bilgilendirmese…

PKK terör örgütü başı, “bebek katili”nden “kurucu önder” diye söz etmeyi nereden ve neden çıkardığını açıklasa…

 

Şunu da söylemiş olayım:

Kimse yanılgıya düşmesin, Bahçeli, rahmetli Ecevit’e yaptığını, Erdoğan’a, istese de yapamaz; yani “Erken seçime gidiyoruz” diyemez.

Çünkü…

Bölgeyi çıkarları doğrultusunda “dizayn” eden özde İngiltere, görünürde ABD “No (hayır)” der!..  

 

*  Güvenmek

 **  Torunları

*** Mırıldanır gibi güzel ve alçak sesle şarkı söyleme

ÖZGÜR ÖZEL, CHP’Yİ “Gel, ne olursan ol yine gel” DİYEN MEVLANA’NIN DERGAHI” MI YAPMANIN PEŞİNDE?!.

150 150 bakikarakol

Değinmeden geçemeyeceğim:

Ekrem İmamoğlu çok doğru biçimde “demokratik meşruiyetin tehlikede olduğu”nu vurguluyor, ardından “Resmi olarak yasaklanırsam, demokratik muhalefet yine de bir araya gelmelidir. İlerlemek için başka bir aday gerekiyorsa, o kişi adalet, refah ve barış için ortak vizyonumuzu sürdürmeli” https://www.nefes.com.tr/imamoglu-bloomberge-konustu-baska-adayi-desteklemeye-hazirim-54860 diyor; “göle maya çalan” kimi -sözüm ona- çokbilmişler, bunu “geri adım” diye tanımlıyor, uzlarınca (akıllarınca yergilerde bulunuyorlar.

Siz çokbilmişler, önce, Ekrem İmamoğlu’nun “Resmi olarak yasaklanırsam” sözcükleriyle bir “olasılıktan” söz ettiğini anlayın, ondan sonra ahkam kesin…

 

Geçelim, CHP’den AKP’ye savrulan Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’na.

 

17 Ağustos 2025 Pazar günü X hesabımdan attığım şu paylaşımımı, burada da bilginize sunmak isterim:

ÖYLE GÖRÜLÜYOR Kİ AKP, AYDIN’DA CHP’Yİ, GENEL BAŞKAN ÖZEL’İ, EKİBİBİNİ “ÖZLEM ÇERÇİOĞLU MAŞASI”İLE VURACAK!..

VURURKEN, VURULMAK DA VAR!.. https://x.com/BakiKarakol/status/1957074966865727921  

Son tümcemde vurguladığım gibi, AKP ve AKP’nin, CHP’ye, CHP’lilere karşı “siyasi maşa” olarak kullanacağı Özlem Çerçioğlu, CHP’yi, CHP’lileri vururken, CHP, AKP’yi ve Çerçioğlu’nu vuracak mı?

Vurmasını çok isterim.

Ama –üzgünüm- vuramayacak!

Şundan:

CHP’de –tabanda ve tavanda- o kadar çok “Özlem Çilingiroğlu siyasi etiğinde CHP’li” var ki!

İsterlerse beni çarmıha gersinler, oran da vereceğim:

Yüzde 65-70!

Evet; teşkilatların, Parti Meclisi’nin, Genel Merkez Yönetimi’nin ve Milletvekili, Belediye Başkanı, Belediye ve İl Genel Meclisi üyeleri gibi seçilmişlerin yüzde 65-70’i “gerçek CHP’li” değil.

Ve bunlar, “elinden tutulmuş, CHP’ye yerleştirilmiş” insanlar.

Bu nasıl oldu?

Süreç, dünya lideri Kemal Atatürk’ümüzün aramızdan ayrılmasına az süre kala başladı.

Surecin ucu, düşman emperyalist İngilizlere, ABD’ye uzar.

Onların yerel işbirlikçileri, Atatürk’ümüzün 10 Kasım 1938’de yaşama gözlerini kapadıktan sonra, CHP üzerindeki “emperyalist senaryoları” sırasıyla ve gününde/zamanında tek tek yaşama geçirirler.

CHP’nin 2’inci Genel Başkanı İsmet İnönü döneminde başlatılan “tüzük değişiklikleri”, 4’üncü Genel Başkanı Deniz Baykal’la ivme kazanır, 8’inci Genel Başkan Özgür Özel’le sürer.

Tabandan örgütlenmenin yerini, tavandan örgütlenme alır.

 

Böylesi örgütlenme yapıyla CHP, CHP’nin kurucusu ve 1’inci Genel Başkanı Kemal Atatürk’ün CHP’si olmaktan çıkar.

Atatürk’ün CHP’sinin yerini, İnönü CHP’si, Baykal CHP’si ve Özel CHP’si alır!

 

Hele de “Deniz Baykal CHP’si”nin, “Atatürk’ün CHP’si”yle, adından ve 6 Ok’undan başka benzerliği yok!

 

Ayrıntısına girmeyeceğim ama sizden

https://www.hurriyet.com.tr/gundem/chpde-tuzuk-degisikligi-kabul-edildi-10616720 linkini tıklayıp okumanızı isteyeceğim.

 

Baykal döneminde, 21 Aralık 2008’de gerçekleşen “14’üncü Olağanüstü Parti Tüzük Değişikliği Kurultayı”ında CHP’nin yeniden “dizayn” edildiğini lütfen görün, anlayın.

 

Bu tüzük değişikliği ile “teşkilattan yetişme” dönemi son buluyor, yerini Genel Merkez Yönetimi’nin, özellikle Genel Başkan Baykal’ın elinden tuttuğu, partiye taşıdığı “guguk kuşu CHP’liler” dönemi başlıyor.

 

İşte onlardan biri, CHP’den Milletvekili, İl ve Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen, “Topuklu Efe” sözcükleriyle göklere çıkarılan Özlem Çerçioğlu’dur; bir diğeri Özgür Özel’dir.

Başkalarını saymıyorum.

 

Vurgulamalıyım ki, Deniz Baykal’ın, elinden tutup CHP’ye taşıdığı, Belediye Başkanları, Milletvekilleri, Parti Meclisi Üyeleri, Genel Başkan Yardımcıları vb belirli aralıklarla iktidar partilerine, şimdi de AKP’ye gittiler.

Ve gidiyorlar.

Ve gidecekler.

Gitmeleri olağandır, çünkü siyasi genlerinde Atatürk, Atatürk düşünceleri, Atatürk Devrim ve İlkeleri, CHP ve CHP ilkeleri, tüzük, programları yoktu, yok!

 

Benzer süreç; 19 Mart 2025’de Ekrem İmamoğlu’nun gözlem altına alındığı günden itibaren başlattığı çalışmalarından ötürü kutladığım Özgür Özel’le ne yazıktır ki sürüdü, sürüyor!

 

Özgür Özel…

CHP’yi, “Gel, ne olursan ol yine gel. İster kâfir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel. Bizim dergâhımız, ümitsizlik dergâhı değildir, Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel” diyen “Mevlana’nın dergahı” mı sanıyor?!

Ya da…

CHP’yi “Mevlana’nın dergahı” mı yapmanın peşinde?!

Önüne gelene “Babaevine dönün” deyip duruyor; İstanbul’daki “İl Başkanları Buluşması”nda da CHP İl Başkanlarına “CHP olarak 100’üncü yılda üye kampanyası başlatıyoruz. Genel Merkez’den hedefler belirlemeyeceğiz. Kendi gerçekçi hedeflerinizi belirleyin. Sınırlarınızı biliyorsunuz, kendinizi zorlayın” diyor, “ Gönlünde Atatürk olan, güçlü bir Türkiye olan; güçlü bir Türkiye için güçlü bir CHP’de olmak isteyenlerin gözündeki ışığı görün, onları baba evine getirin, Atatürk’ün partisine kaydedin” diye ekliyor.

CHP’li olmanın, CHP’li olanın ölçütü, koşulu bunlar mı?

 

Bu ölçütlerle, koşullarla CHP’ye üye yapılanlar ve üye yapacak olanlar, Atatürk’ü, Atatürk Cumhuriyeti’ni, devrim yasalarını, CHP’nin 6 Ok’unu, 6 Ok’un açılımını vb bilmiyorlar, bilmek de istemiyorlar; günü geldiğinde ise öz çıkarları uğruna iktidar partilerine gidecekler.

Öyle de oldu.

Getirildikleri gibi, yerleştirildikleri gibi, bir çağırmakla, işaretle gittiler.

Son örnek, Özlem Çerçioğlu.

Gittiler ama “siyasi mevta” da oldular.  

 

Özel’in “Kendi gerçekçi hedeflerinizi belirleyin. Sınırlarınızı biliyorsunuz, kendinizi zorlayın” sözlerini not eden ve kendi siyasi gelecekleri doğrultusunda “CHP İl Başkanlığı” yapan İl Başkanlarından biri –Özel de okusun- bakın ne yapıyor:

“Partide değişim rüzgarı ve yeni tüzükle toplumun karşısına çıkan ve halka umut olma mücadelesi veren CHP … İl Başkanı ve örgütüne büyük tepki var. ‘Adayımı yanımda, sandığı önümde istiyorum’ sloganıyla kitleleri hareketlendiren partide il ve ilçe kongreleri öncesi, … İl Başkanlığı, merkez ilçe seçimini yapmayarak, partinin ilkelerinin aksi yönünde hareket etmekte, sandığı üyelerden kaçırmaktadır.”

Bana gelen bir diğer iletiyi sunayım:

“Maalesef İl Başkanı, ilçelerde de sandık koyulmayacağını söylemiş. Bir şehrin kaderi, bir kişinin iradesine bırakılamaz.”

 

Bilmem ki…

Özgür Özel’in, Özlem Çerçioğlu’nu kastederek, şu “İlk ilan edilen belediye başkanıdır. Kemal Bey’in sözünü çiğnememek için. İlan edilen ilk belediye başkanıydı, neden? Kemal Bey’i kırmamak için. Yoksa Aydın’ı alacak başka kimse yok muydu? Bizim mertçe tutumumuza karşı yaptıkları bu.” https://www.sozcu.com.tr/son-dakika-ozgur-ozel-den-ozlem-cercioglu-ile-ilgili-ilk-aciklama-p211567 sözlerine ne demeli?

 

CHP’de Belediye Başkan adayları, birinin ya da birilerinin hatırına göre mi belirlenir?

Belirlenmesi doğru mu?

 

Özgür Özel’e, CHP’de önceleri “Denetim Kurulu vardı” diye anımsatmak, peşine “Şimdi neden yok? Genel Merkez atamalı ‘Denetmen’ var?” sorularını sormak isterim.

 

Umudum yok ama gene de CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e ve Parti Meclisi üyelerine önerilerimi sıralayacağım:

Günlerce sürecek toplantılar yapın, gece yarılarına kadar çalışın, özyergilerde (özeleştirilerde) bulunun; CHP’yi, Atatürk’ün CHP’si yapın, bunun için Atatürk’ün CHP’sinin Tüzüğü’nü getirin, uygulayın; tavandan yapılanmayı bırakın, tabandan örgütlenme geçin; bütün teşkilatlarda, hatta bütün seçilmişlerin, seçileceklerin Atatürk’ün NUTUK’unu ve GENÇLİĞE HİTABE’sini, Atatürk CHP’sinin Tüzük ve Programı’nı okmasını sağlayın; parti içi eğitime, konunun uzmanı bilgeler tarafından ağırlık verin; adayları, parti üyeleri belirlesin ve bu, yerel, genel seçimlerde “tercih”le desteklensin vb…

 

Gerçek umudum…

Atatürk, Demokratik Laik Çağdaş Cumhuriyet ve Cumhuriyet Halk Partisi tarihi, ilkeleri, tüzük ve programıyla donanımlı, yürekli, dayanıklı, duyarlı, yurt, halk ve barışsever CHP’li partidaşlarımdır.

Önerilerimi, onların bilgilerine sunuyorum.

Her birini, değerlendirme yapmaya, katkı vermeye çağırıyorum.

Hepsinin yergi ve önerilerine açığım…

“2’İNCİ İSRAİL”İN TOHUMU ATILDI!..

150 150 bakikarakol

Konunun ve yazacaklarımın iyi anlaşılması için https://www.youtube.com/watch?v=L1DMzVc90gE&ab_channel=EtvManisa linki tıklamanızı, Manisa’dan ulusal yayın yapan ETV’nin “Seyfettin Ayakyay ile Ses Duvarı” programını baştan sona izlemenizi isteyeceğim.

 

Anımsanacaktır:

8 Ağustos 2025 Cuma günü, insan ve insanlık ve de Müslüman düşmanı emperyalist İngiltere’nin vurucu öncü timi, sahne vitrini emperyalist ABD’nin “kaçık” Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray’da, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Başbakan’ı Nikol Paşinyan’la bir araya geldi. https://www.indyturk.com/node/763080/d%C3%BCnya/azerbaycan-ermenistan-anla%C5%9Fmas%C4%B1na-dair-t%C3%BCm-bilinenler

“Üçlü zirve”nin ardından Aliyev’i sağına, Paşinyan’ı soluna oturtarak basının karşısına çıktı; “Azerbaycan’la Ermenistan arasında barışı sağlamayı başardık. İki ülke de savaşı sonsuza dek bitirmeyi kabul etti” dedi.

Trump’ın “barış” sözcüğü ile tanımladığı “anlaşma”yı üç lider imzaladı.

 

Trump’ın, “Azerbaycan ve Ermenistan’ın çatışmaları durdurmayı, ticari ve diplomatik ilişkileri başlatmayı, birbirlerinin toprak bütünlüğüne saygı duymayı ‘taahhüt’ etti” sözlerinin ardından Aliyev “gelişmelerden memnun oldukları”nı söyledi, “Gerçekten tarihi bir gün, bugün Kafkaslar’da barışı tesis ediyoruz, bu sadece bizim için değil bölge için de muazzam fırsatlar yaratacak” ddedi; Paşinyan da “imzalanan ortak bildiriyle önemli bir dönüm noktasına ulaşıldığı”na vurgu yaptı, “Daha barışçıl bir bölge, daha güvenli bir dünya demektir. Bu anlaşma dünyayı daha iyi bir yer haline getirecek” diye konuştu.

 

Hadi, katil emperyalist ABD’nin “kaçık” Başkanı Trump’ı ve onun söylediklerini, “He he” deyip geçiştirelim.

Aliyev’le, Paşinyan’ın laflarına ne demeli!

Hangi barıştan dem vururlar!

Başka emperyalist İngiltere, ABD olmak üzere, hangi emperyalist ülke, “Barış getireceğiz” diyerek çengel attıkları ülkeye “barış” getirdiler?!

“Barış yutturmacası”na kananlar da, Aliyev ile Paşinyan da, kandan beslenen “barış düşmanı” emperyalistlere, onların siyasi kadrolarına nasıl inanırlar?!

Hele de Aliyevciler!..

Ben, inandıklarına, inanmıyorum; “inanmış” oyununu oynuyorlar!

Çünkü uzun süreli ve çok yönlü düşünmüyorlar!

Düşünseler de, belli ettirmiyorlar; ettirdiklerinde, altlarından koltukların çekileceğini, yaşamlarının zindana döneceğini biliyorlar.

İşbirlikçilikte böyle bir kaçınılmazlık vardır.

Başlangıçlarda ve 5-10 yıl “barış rüzgarları” estirilir ama 10 yıl sonra “barış rüzgarları”nın yerini “esintiler”, hemen peşine “kasırgalar” alır; “barış” diye girilen o yer Cehennem’e döner.

 

Şimdi kızanlar, 10 yıl sonra beni anlayacak!

Neye yarar ki!

 

Alıntılar yaptığım, linkini verdiğim Independent Türkçe’nin “Azerbaycan-Ermenistan anlaşmasına dair tüm bilinenler” başlıklı haberine göre, anlaşmanın en önemli maddesi, özünde Azerbaycan toprağı olan, ama Karabağ Savaşı sonrası katakullilerle Ermenistan’a verilen, İran’ın kuzeyindeki “Güney Azerbaycan Türkleri”nin yaşadığı bölgenin tam kıyısında, 43 kilometre uzunluğundaki “Zengezur Koridoru” konusudur.

Bu koridor, 99 yıllığına, emperyalist ABD’ye kiraya verildi.

Ve emperyalist ABD, burada “özel imar ve geliştirme hakkı”nı elde etti.

Bunun anlamı şu:

Emperyalist ABD, en az 99 yıllığına, Güney Kafkasya’ya demir atıyor, yerleşiyor!

   

Haberdeki “Anlaşma kapsamında koridorun geliştirmesi ABD destekli bir konsorsiyum tarafından gerçekleştirilecek ve güzergah Ermenistan yasalarına tabi şekilde işletilecek.” tümcesine bakar mısınız?!

Ve sormak isterim:

“… güzergah Ermenistan yasalarına tabi şekilde işletilecek” ne demek?!

Neden “Ermenistan yasaları”?!

 

Benim anladığım:

Ermenistan, öncelikle siyasi ve ekonomik yönden korunup kollanacak, kalkındırılacak, Güney Kafkasya’nın en stratejik yerinde “2’inci İsrail” yapılacak!

Tohumu atıldı!

Zaten İsrail’le çok da benzerlikler var!

 

2071’de, İsrail’den beter saldırgan, Müslüman kıyımı yapacak Ermenistan’la karşılaşılması sürpriz olmayacak!

 

Emperyalist ABD’nin “barış” sözcüğü ile ambalajladığı “Zengezur Koridoru” vakasıyla yaşama geçireceklerinden biri, Rusya’yı Kafkasya’dan uzak tutmak; diğeri, Vietnam yenilgisinin intikamını almak, Çin’in bölge ve dünyadaki etkinliğini ciddi biçimde kırmak!

Bu operasyonda, Çin’e kazık atacak Rusya en büyük katkı vereni olacak.

Rusya, Ukrayna havucuyla avundurulacak.

 

“Barış” söylemlerinin havada uçuştuğu “başlangıç süreci”nin 40-50 yıl sonrası ne yazık ki kan, gözyaşı, felaket!

Önlenebilir mi?!

Halklar uyanık ve duyarlı olur, ortak hareket ederse, e v e t ! . .