Posts By :

bakikarakol

NUTUK’U YASAKLAYAN “SIĞINMACI VAHDETTİN”Cİ İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ!..

150 150 bakikarakol

Sözcü Gazetesi yazarı Sultan Uçar, son günlerin önemli gündemlerinden “NUTUK’un yasaklanması”nı, “Andımızdan sonra Nutuk yasaklandı!” https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/andimizdan-sonra-nutuk-yasaklandi-6386387/ başlıklı yazısıyla çok güzel işlemiş.
Uçar’ı kutlarım.

Mersin Çamlıyayla Ülkü Ocakları Başkanı Mehmet Kayabaşı’nı da kutlarım.
Çok güzel düşünmüş, girişimde bulunmuş.

Aynısını, CHP’nin, İyi Parti’nin, kendilerini dünya lideri Kemal Atatürk’e, O’nun düşüncelerine, devrim ve ilkelerine yakın bulan başka siyasi partilerin, sendika ve derneklerin de yapmalarını isterdim!
Bu yıl düşünemediler, yapamadılar, bundan sonraki yılda, yıllarda gerçekleştirsinler, üyelerine, illerindeki, ilçelerindeki, köy ve kasabalarındaki okullara, vatandaşlara NUTUK’u armağan etsinler.
Maddi giderlerini, başlatacakları kampanyalara yapılacak bağışlarla karşılayabilirler.
Dar bütçemle ben, partim CHP’nin kampanyasına bin TL bağışlayamaya hazırım.

Cumhur İttifakı’nın ve Cumhur İttifakı İktidarı’nın etkili ortağı MHP’nin “gizemli figür” Genel Başkanı “Devlet Bahçeli’nin tavrını merak ediyorum!
Bahçeli, partisinin Ülkü Ocakları Başkanı Mehmet Kayabaşı’nın mı, yoksa NUTUK’u yasaklayan Çamlıyayla ilçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Bakkal’ın mı yanında duracak?!

Dünya lideri Kemal Atatürk karşıtı densiz Müdür Bakkal iki gün sonra Milli Eğitim Bakanlığı’nca görevden alındı https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/nutuk-dagitilmasini-engellemisti-yeni-gelisme-6387317/ ama yetmez!
Onu, o göreve kim getirdiyse, o da soruşturulsun, hesap versin!

Çember sakal gerici dinci militan ilçe Milli Eğitim Müdür Bakkal’ın, NUTUK’u yasaklamasına ilişkin 19 Nisan 2021 günlü gerekçesine bakar mısınız?!:
“Mavi Çatı Yayınlarına ait basım yılı Haziran 2020 olan ‘Mustafa Kemal Atatürk Gençler İçin Nutuk’ isimli kitap, müdürlüğümüz Eser İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu tarafından incelendi.
Kitabın 25. sayfasında, Osmanlı Padişahı Vahdettin’e yönelik, ‘soysuzlaşmış, alçak’ ve dönemin Osmanlı hükümetine yönelik, ‘Aciz, haysiyetsiz ve korkak’ ifadeleri kullanıldığından, kitabın 5. sayfasında, ‘Öğretmen sopayla vurmuştur’ denilerek, öğrencileri olumsuz etkileyecek şiddet,
Yine kitabın 24. sayfasında yer alan görselde, ‘Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün elinde sigara gösterilerek’ öğrencilere olumsuz örnek teşkil edecek ögelere yer verildiğinden, söz konusu kitabın öğrencilere dağıtılması uygun görülmemiştir.”

Behey us (akıl) yoksunu!..
“İstanbul İşgal Orduları Başkomutanı General Harington Cenaplarına… İstanbul’da hayatımı tehlikede gördüğümden, İngiltere devletine sığınır ve bir an önce İstanbul’dan başka bir yere götürülmemi talep ederim efendim. 16 Kasım 1922. Müslümanların Halifesi Mehmet Vahdettin” https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/sinan-meydan/vahdettinin-kacisi-5456491/ diye yazan Vahdettin, dünya lideri Kemal Atatürk’ün dediği gibi “aciz, haysiyetsiz, korkak” değil midir?!
Dünya lideri Kemal Atatürk, az bile demiş!
İstanbul İşgal Orduları Başkomutanına “cenaplarına” ve “talep ederim” ve de “efendim” diyecek kadar alçalan o “sığınmacı Vahdettin” efendiniz daha çok ağırlarını hak ediyor!

Makam odasına astığı Atatürk fotoğrafının önünde poz veren “sözde Müdür”ün “… olumsuz örnek…” saçmalığına ne demeli?!

Bre densiz, öğrencilerini bu kadar mı önemsiyor, düşünüyorsun?!
Öyle olsaydın, karanlık, gerici, zarar verici, tehlikeli anlayış ve düşünce içinde olmazdın, zehir saçmazdın!

Sultan Uçar “Andımızdan sonra Nutuk yasaklandı!” başlıklı yazısını ne güzel bitirmiş:

“… Mersin’in ilçelerindeki Ülkü Ocakları, Ramazan nedeniyle vatandaşlara yapılan yardım kolilerinin içine yasaklanan, ‘Mustafa Kemal Atatürk Gençler İçin Nutuk’ adlı kitabı da ekleyerek, dağıtmaya başladı.”

Mersin’in ilçelerindeki Ülkü Ocakların kutluyorum.

Bu arada…
Yarın 23 Nisan ama “Korona salgını” bahane edilerek, “kutlama olmasın” diye “sokağa çıkma yasağı” getirildi!
23 Nisan’a “sokağa çıkma yasağı” getirenler, eğer kendilerinin kutlayacakları, anacakları gün olsaydı, asla yasak getirmezlerdi; getirselerdi de, çiğner geçerlerdi!
Bunlarla, NUTUK’u ilçe okullarında yasaklayan Milli Eğitim Müdürü Mustafa Bakkal arasında –Tanrı aşkına- ne ayırt (fark) var?!.

“GİZEMLİ BİR FİGÜR” DENEN DEVLET BAHÇELİ’Yİ ÜZECEK HABER!..

150 150 bakikarakol

Cumhur İttifakı”nın VE Cumhur İttifakı İktidarı’nın küçük ama etkili ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nın, her zamanki gibi prompterden okuyarak yaptığı bir yığın çelişkiyle dolu dünkü (20 Nisan 2021 Salı) grup konuşmasına www.mhp.org.tr sitesinden göz atarken, http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4806/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_20_Nisan_2.html bir hafta önce bugün www.gercekgundem.com internet gazetesinde okuduğum “Fransız AFP’nin Türkiye analizinde dikkat çeken ‘Bahçeli’ detayı: İktidarı belirleyen adam…” https://www.gercekgundem.com/siyaset/266819/fransiz-afpnin-turkiye-analizinde-dikkat-ceken-bahceli-detayi-iktidari-belirleyen-adam başlıklı haberi anımsadım.

// Fransız haber ajansı AFP, Türkiye ile ilgili kapsamlı bir analiz hazırladı. MHP lideri Bahçeli’yi detaylıca anlatan makalede, “İktidarı belirleyen siyasetçi Erdoğan’ı sağa çekiyor” yorumu yapıldı. // spotlu haber, // Fransız haber ajansı AFP, kapsamlı bir Türkiye analizi ile gündeme geldi. FPA, “Türkiye’de iktidarı belirleyen siyasetçi Erdoğan’ı sağa çekiyor” yorumunu yaparken, “Bazıları onu Türkiye’nin iktidarı belirleyen aşırı milliyetçisi olarak tanıyor, diğerleri de onun devletin güvenlik politikasının iplerini elinde tuttuğunu düşünüyor.
Aşırı sağcı partisi MHP’nin 2018’deki oy oranı sadece yüzde 11 ama Devlet Bahçeli’nin hükümet üzerindeki etkisi oylarından çok daha fazla. Şimdi AKP’nin oyları düşerken, Türkiye’nin Cumhurbaşkanı üçüncü on yılda da ülkenin başında olmak için Bahçeli’nin MHP’sine daha önce hiç olmadığı kadar ihtiyaç duyabilir” ifadesini kullandı.
// paragraflarıyla başlıyor, “GİZEMLİ BİR FİGÜR” ara başlığıyla şöyle sürüyor:
// AFP, “Kelleşen, fiziksel olarak küçülen ve çatlak sesli 73 yaşındaki Bahçeli, 1997 yılından beri MHP’yi yönetmesine rağmen gizemli bir figür olarak biliniyor.
Muhalifler, Erdoğan’ın Bahçeli’nin parlamentoda çoğunluğu sağlamasına karşılık Türk siyasetini daha da sağa çektiğini söylüyor. Koronavirüs ortaya çıkınca Bahçeli tanıdığı mafya babalarının serbest bırakılmasını sağladı” yorumunu yaptı.
//
Ve haber “MHP’NİN FAVORİSİ SÜLEYMAN SOYLU” ara başlığıyla da şöyle bitiyor:
// MHP’nin hükümette bakanı olmadığına dikkat çeken AFP, buna karşılık içişleri bakanı Süleyman Soylu’nun parti içinde takdir topladığını yazdı.
Koronavirüs yasaklarını uygulamaya sokarken geçen sene yaşanan sıkıntılar sebebiyle istifa eden Soylu’nun geri dönmesi için MHP’nin büyük baskı yaptığını yazan AFP, “Erdoğan istifayı kabul etmedi ve içişleri bakanı şimdi siyasi olarak çok daha güçlü. Bahçeli’nin etkisi geçen ay HDP’nin kapatılma sürecinde de hissedildi” ifadesini kullandı.
Okullarda okutulan ant konusunda AKP ile MHP’nin karşı karşıya geldiğini de hatırlatan AFP’ye konuşan batılı bir diplomat, “Erdoğan ittifakı sürdürmeli fakat cumhurbaşkanı Bahçeli tarafından kısıtlanmış hissediyor” yorumunu yaptı.
Ajansa konuşan bir diğer Batılı diplomat ise Bahçeli’nin iktidarı belirleyen siyasetçi olduğunu söyledi.
//

Fransız haber ajansı AFP’nin, Bahçeli’yi kastederek, “İktidarı belirleyen siyasetçi Erdoğan’ı sağa çekiyor” tümcesine katılmıyorum.
Şundan:
AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı zaten Bahçeli kadar sağın da ötesinde, sağ uçta!
Ama AFP’nin “Bazıları onu Türkiye’nin iktidarı belirleyen aşırı milliyetçisi olarak tanıyor, diğerleri de onun devletin güvenlik politikasının iplerini elinde tuttuğunu düşünüyor” tümcesindeki “Türkiye’nin iktidarı belirleyen aşırı milliyetçisi olarak tanıyor…” saptamasına katılıyorum.
Hatta “AKP’nin oyları düşerken, Türkiye’nin Cumhurbaşkanı üçüncü on yılda da ülkenin başında olmak için Bahçeli’nin MHP’sine daha önce hiç olmadığı kadar ihtiyaç duyabilir” vurgusuna da katılıyorum ve “Kelleşen, fiziksel olarak küçülen ve çatlak sesli 73 yaşındaki Bahçeli, 1997 yılından beri MHP’yi yönetmesine rağmen gizemli bir figür olarak biliniyor” tümcesindeki “… gizemli bir figür…” sözcüklerine, bu sözcüklerin özellikle kullanılmasına takılıyorum.
Elin Fransız’ı, “… gizemli bir figür…” sözcükleri ile tanımladığı Devlet Bahçeli’yi, ülkesinde, aynı ya da benzer sözcüklerle tanımlayacak bir gazeteci, yazar, araştırmacı, konu uzmanı çıkmadı, Bahçeli’deki “gizem”in ne olduğunu, ne olabileceğini Türk ve dünya kamuoyuna sunmadı!
Neden acaba?!
“Gizem”inden ötürü mü?!

Haberi bitiren “Ajansa konuşan bir diğer Batılı diplomat ise Bahçeli’nin iktidarı belirleyen siyasetçi olduğunu söyledi” tümceye ise itiraz edecek birinin çıkacağını olası görmüyorum.
Eğer çıkarsa…
Gerçekleri görme özürlüdür veya yandaş, yalakadır!

Öte yandan…
Partim CHP’min “128 Milyar Dolar Nerede?” afişlerini söken, asıldıkları yerlerden indiren Cumhur İttifakı İktidarı’nın ortağı ve dünkü grup konuşmasında, fesli sözde tarihçinin “Keşke Yunan galip gelseydi” sözüyle benzeşen “Belli merkezlerde projelendirilip kamuoyuna servis edilen 128 milyar dolar nerede sorusu, ihanetin ve melanetin maskesi olarak mı kullanılmaktadır?” tümcesini eden Bahçeli’ye üzüleceği bir haberim var:
Vatandaş, “128 Milyar Dolar Nerede?” sorusunu öylesine sahiplendi ki, artık karşılaştıklarında, telefon açıp konuştuklarında söze “12 Milyar Dolar Nerede?” diye başlıyorlar!..

Bunu da mı engelleyecekler?!
Kalkışırlarsa, burnundan solup duran halkın tepkisi çok sert olur!..

PROF. DR. SALTIK’IN “YAPAMIYORSUNUZ, İSTİFA EDİN” DİYEREK UYARDIĞI, “HER ŞEYDEN PİRELENEN İKTİDAR” BUNU DA YAPAR!..

150 150 bakikarakol

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Saltık halkçı, yurtsever, aydın, aydınlanmacı, saygın bir insan.
Kimi “sözde bilim insanları” gibi gerçekleri eğip bükmez, yutkunmadan konuşur, halkı ve dünya halklarını bilgilendirmeye can atar.
Bunu yaparken de, gerçeklerin konuşulmasından çok rahatsız olan iktidarlardan ürkmez, korkmaz.
Yürekli ve cesurdur.
Dün Halk TV’de Can Coşkun’un sunduğu “Haber Masası”ndaydı.
İktidarın yanlışlarından ötürü ülkenin tek renge “kırmızı”ya büründüren Korona Virüsü ile ilgili düşüncelerini, alınması gereken önlemleri ve yapılması gereken işleri çok doğru biçimde, “bilim insanı sorunluluğu” ve de “erdemliği” ile dile getirdi.
Muhalefeti, Korona Virüsü’nü gündemlerine daha bir kararlı almaya, Kamutay’da (TBMM’de) özel oturum yapmaya çağırdı.
İktidarı da, “Yapamıyorsunuz. İstifa edin, bırakın gidin” diyerek uyardı.

Aynen katılıyorum.
Ülke yönetiminde başarılı olamayan iktidar, Korona Virüsü’nde de duvara tosladı!
“Bu ve benzeri gerçekleri, halkta karşılığı bulunan aydınlarımızın dile getirmesinden hep rahatsız olan iktidarın, Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık’ın da bu son anlatılarından, çağrı ve uyarısından rahatsız olmuştur, olacaktır” diye düşünüyorum!
Kaygım; iktidarın, rahatsızlığının öfkesini, Prof. Dr. Saltık’tan çıkarmaya kalkacağı yönde!
Böylesi bir gelişmeden Saltık’ın etkilenmeyeceğini, ikileme düşmeyeceğini, ilkeli duruşundan geri adım atmayacağını öngörebiliyorum.
Gene de…
Umarım ve dilerim böyle bir gelişme yaşanmaz.
Demem o ki:
Bilge insan Saltık’ın arkasında duralım…

*
Bilindiği gibi…
Partim CHP’min “128 Milyar Dolar Nerede?” eylemi, değim yerindeyse, iktidarın soluğunu kesti!

“128 Milyar Dolar Nerede?” kadar, iktidarın soluğunu kesen ikinci olay, AKP’li Belediyelerde bir yıldan beri yaşanan, devletin “gri pasaportu” ile “para karşılığı yurt dışına insan kaçakçılığı” olayıdır!
AKP-MHP ortaklı Cumhur İttifakı İktidarı, “128 Milyar Dolar Nerede?”ki gibi ipe dolandıkça dolanıyor!
İçişleri Bakanlığı, AKP’li belediyelerde soruşturma başlatmış.
Daha önce de bir Vali Yardımcısı ile iki bürokrat görevlerinden uzaklaştırılmıştı.
Halk, bunların hiç birini “inandırıcı” bulmadı ve bunların hiç biri bu konuda “iktidarı aklama”ya yetmedi!

Konuyu, olayların yaşandığı AKP’li Belediye Meclislerindeki CHP’li üyeler ortaya çıkarmış, Malatya CHP Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba ülke gündemine taşımıştı.
Ağbaba, “Bu işin peşini bırakmayacağız. Bu işin içinde para var para. Bu iş çok büyük, bir organizasyon” içeriğinde sözler etti, ediyor.

Suçlanan tek kişi “Ersin Kilit”!

Soyadından esinlenilmiş olacak ki, “kilit isim” diye ilan edildi.

Kilit, olayın patlak vermesinden, “kilit isim” olmasından sonra ortaya çıktı, gazetecilere, köşe yazarlarına açıklamalarda bulundu.
En son, önceki gece (18 Nisan 2021 Pazar) Artı TV’den Ahmet Nesin’e konuştu, “Görevden almalar göz boyama” dedi ekledi:
“Hiç kimse Fatma Şahin’i konuşmuyor” https://www.gercekgundem.com/siyaset/268032/insan-kacakciligi-skandalinda-adi-gecen-ersin-kilit-gorevden-almalar-goz-boyama?utm_source=share-twitter
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkan AKP’li Fatma Şahin dün saat 02.55’te @FatmaSahin hesabından “#Gaziantep’in adını gri pasaportla yurtdışına insan gönderilmesi meselesine muğlak, mesnetsiz bir şekilde karıştıran Ersin Kilit’le ilgili olarak Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığına 2021/31178 soruşturma numarasıyla suç duyurusunda bulunduk. Suç duyurumuzun takibini de yapacağız.” https://twitter.com/FatmaSahin/status/1384113405594791940 paylaşımında bulundu.

“Para karşılığı, resmi insan kaçakçılığı”nın “kilit ismi” Ersin Kilit, “Hiç kimse Fatma Şahin’i konuşmuyor” diyerek, eski Milletvekili, eski Bakan Şahin için neden böyle konuştu, Şahin’i işaret etti, neyi/neleri vurgulamak peşinde?!

İktidarın, Kilit’in dile getirdiği “Fatma Şahin” vurgusu üzerine gitmeyeceğini, gitse de “örtba” edeceğini, ama daha çok “kilit isim” Ersin Kilit’e odaklanacağını, yükleneceğini kestiriyorum.
Dahası…
İktidar, Ersin Kilit’i “CHP’li” ilan ederse, buradan CHP’ye yürürse, şaşmayacağım!
Her şeyden pirelenen, sinekten yağ çıkaran iktidar, bunu da yapar!..

CUMHURBAŞKANINA “BU KOMÜNİST YUVALARINI NE ZAMAN KAPATACAKSIN?” DİYEN GENELKURMAY BAŞKANI!..

150 150 bakikarakol

Türk halkının, dolayısıyla ve öncelikle güneyimizdeki Müslüman Arap halklarının aydınlanmasında dünya lideri dünya lideri Kemal Atatürk’ün düşünceleri, devrim ve ilkeleri yadsınamaz.
Atatürk düşünce, devrim ve ilkelerinin ürünlerinden biri, 19 Şubat 1932’de başta Ankara olmak üzere 14 il merkezinde açılan, 11 Ağustos 1951’de de tüm yurtta kapatılan “Halkevleri”dir.
17 Nisan 1940’da 3803 sayılı yasayla açılan, 27 Ocak 1954’te kapatılan “Köy Enstitüleri” de Atatürk düşünce, devrim ve ilkeleri ile Halkevlerinin ürünüdür.
Her iki aydınlanmacı kurumun (Halkevleri ve Köy Enstitüleri) kapatanı, düşman emperyalist işbirlikçisi, Türk elerkisinin (demokrasisinin) katili, toprak ağalarının, gerici-yobaz tarikat ve cemaatlerin, dincilerin, Atatürk, Atatürk düşünce, devrim ve ilkelerinin amansız karşıtlarının siyasi örgütü Demokrat Parti (DP) ve Demokrat Parti iktidarıdır!
Bu gerçekleri Türk halkı bilmelidir!
Bu gerçekleri bilmek Türk halkının hakkıdır!

Önceki gün (17 Nisan 2021 Cumartesi), kuruluş ve açılışındaki amacı “Türkiye’de ilkokul öğretmeni yetiştirmek” olan “Köy Enstitüleri”nin 81’inci yıldönümüydü.

Hukukçu, siyasetçi, Manisa CHP Milletvekili, Sanayi Bakanı, 13 Ocak 1994’te 71 yaşında aramızdan ayrılan Mehmet Erten, Boyut Yayınları’nda çıkan “Topraktan Parlamentoya” adlı, 271 sayfalık “Siyaset-anı” kitabında, İsmet İnönü’ye sorar:
“Paşam, bu Köy Enstitülerinin kapanması olayı nasıl oldu? Siz bu kurumları çok seviyordunuz, ama soradan siz, Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’le, İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’u görevlerinden alıp değiştirince enstitülerin hızı kesildi, nasıl oldu bu?”
İnönü şu yanıtı veririr:
//Köy Enstitülerinin kapanmasından duyduğum acıyı tarif edemem. Bir babanın evladını kaybetmesinden duyduğu acı gibi duyarım, ama herkes zanneder ki Hasan Ali Yücel’i Tonguç’u isteyerek değiştirdim; Köy Enstitülerinin kapanmasına neden oldum diye benim hakkımda kamuoyunda yanlış bir hüküm vardır; aslında o zaman bir sürü olaylar oldu. Kurultaylarda Enstitüler aleyhine bir cereyan başladı. Ben bunların doğru olmadığını yerine giderek tespit ettim, ama bu o kadar yoğunlaştı ki grubu etkiledi. Grubun büyük çoğunluğu Köy Enstitülerinin aleyhine döndü. Bakanlar içinde Köy Enstitülerine karşı vaziyet alanlar çoğaldı. En çok da bu konuda Köy Enstitülerinden şikayet edilenlerin başında Milli Eğitim Bakanı Yücel’le, Genel Müdür Tonguç hedef alınıyordu. O sırada ordudan, rahmetli Mareşal Fevzi Çakmak’tan (1876 – 1950), o Genelkurmay Başkanlığından ayrılmadan önce, yoğun şikayetler başladı. Mareşal, “Bu komünist yuvalarını ne zaman kapatacaksın?” diye soruyordu. Mareşal bunu adeta bir mesele haline getirmişti. Köy Enstitüleri etrafında bu çok yoğunlaştı.
Şimdi sana önemli bir şey söyleyeceğim: Herkes benim zayıflığım gibi görür, ama benim gücümdür aslında; mesela ben Köy Enstitüsü fikrine inanmışımdır. İnanmış bir insan, sonuna kadar bunu yürütür; idealizmde, felsefede bu böyledir, ama ben politikacıyım, uygulayıcıyım. Ben gücüme göre gücümün var olduğu yerde, gücümü gösterebilirim. Ben dahi değilim, gücümle, tecrübemle memleket menfaatlerini en üst seviyede tutarak meselelere çözüm bulurum. Ben gücümün bittiği yerde bir politikacı, bir tecrübe sahibi bir insan olarak bir noktada, onu gelecekte tekrar uygulamak üzere bir noktada durdururum. Bu, aslında benim gücümdür. Çünkü artık gücümü kaybettiğim noktada, “Ben bu işi yürüteceğim !” diye yürüdüğüm zaman, artık tamamıyla yok olma durumu vardır; ben gücümün bittiği yerde, her şeye rağmen, yok olucu bir harekete yönelmem. Orada dururum. Zaman, benim için önemli bir faktördür; zaman içinde imkanlar gelir önüme, bir noktada bıraktığım fikrimi yeniden uygularım. Değişen zaman içinde de bana yeni fikirler gelmemiş, o fikrin doğruluğu bende bir kanaat olarak devam ediyorsa, onu yeniden uygularım. Köy Enstitüleri meselesi de böyle olmuştur.
Benim gücüm o zaman nereden geliyordu ? Partiden, Parti Meclis Grubundan, gücümü ben buradan alıyordum. Bu konuda bütün organlarda gücümü kaybetmişim. Ordunun üst kademesinde de huzursuzluk başlamış. Onun için bir süre en çok bu konuda saldırıya uğrayan, Milli Eğitim Bakanı Yücel’le, Genel Müdür Tonguç’u onların da gönlünü alarak bir süre için bu şimşekleri bu olay üzerinden uzaklaştırmak istedim. Fakat sonradan demokratik hareketleri de başlatınca, olaylar öyle gelişti ki kendi cereyanında yürüdü ve bir an geldi ki artık Köy Enstitülerini, eski gücüyle, eski ruhuyla devam ettirmek olanakları benim elimden çıktı.
// https://www.ismetinonu.org.tr/koy-enstituleri-nicin-kapandi-1954/

Bu anlatıda, Fevzi Çakmak’ın, Atatürk düşünceleri, devrim ve ilkeleriyle mayalanmış “Köy Enstitüleri”ne “Komünist yuvaları” gözüyle bakmasına ve Cumhurbaşkanı İnönü’ye, bir Genelkurmay Başkanı olarak “Bu komünist yuvalarını ne zaman kapatacaksın?” demesine, deyişindeki “baskı”ya bakar mısınız?!
Çakmak, bu gücü nereden alıyordu?!
Ordudan mı?!
Oysa ordu, İnönü’ye verdiği gücün/desteğin 6’da birini dahi Çakmak’a vermiyordu?!

“Bu komünist yuvalarını ne zaman kapatacaksın?” tümcesi, “İnönü Cumhurbaşkanı, iktidar da CHP idi ama güçlü, gerilerde kalarak ülkeyi yöneten Çakmak’tı” diye yazıp durmakta haklı olduğuma kanıttır!..

Çakmak’ın günümüzdeki benzeri sanki Devlet Bahçeli!..

Yanıtındaki girişinde, partinin kurultay delegelerini suçlayan İnönü, dilerdim ki, kendisini sorgulasaydı, kendi yanlışlarını, eksiklerini, Atatürk’e, O’nun düşüncelerine, devrim ve ilkelerine nasıl ihanet ettiğini, başkalarının da ihanet etmelerine etkisiz kaldığını görseydi, 2’inci Cumhurbaşkanı seçilmesinde Çakmak’ın neden arkasında durduğunu anlatsaydı ve Cumhurbaşkanı olarak, emir verircesine “Bu komünist yuvalarını ne zaman kapatacaksın?” tümcesini etmesine olanak tanımamalıydı, ettiğinde de derhal görevden almalıydı!
Bunları yapmıyor, “gücü”nden dem vuruyor!
İnanan çıkar ama -üzgünüm- ben inanmıyorum!
İnönü’yü ve “yol arkadaşı” Çakmak’ı, “Atatürk karşıtı” görüyorum, göreceğim!
Bu ikilinin, halkımız tarafından çok iyi tanınması, arzumdur yazacağım!

İnönü Vakfı yönetiminden bir istemim; İsmet İnönü’nün, Çakmak ile ilgili gerçek düşüncelerinin bütününü bir araya getirip kitaplaştırmaları ve Türk halkının, Çakmak’ı en doğru biçimde tanımasına yardımcı olmalarıdır.

Bu arada…
https://www.ismetinonu.org.tr/ sitesinde 17 Nisan 2021 Cumartesi günü TARİHTE BUGÜN vlogunda yer alan “Köy Enstitüleri Kanunu çıkarıldı” başlıklı yazının “Ne var ki Köy Enstitüleri, kendi hataları yanında dıştan gelen baskılarla da zamanla yıprandı” diye başlayan ilk tümcedeki “… kendi hataları yanında…” sözcükleri kullandıkları için site yönetimini ayıplıyorum, kınıyorum!
İnönü’nün, “Çakmak düşünceleri” ile çeliştiklerini bilmelerini isterim!..

DOKUNULMAZLIĞI KALDIRILIP CEZAEVİNE DE KONULURSA “ADI LAZIM DEĞİL” KAHRAMAN OLUR!.. BU DA CHP’MİN ZARARINA!..

150 150 bakikarakol

CHP’nin “128 Milyar Dolar Nerede?” afişlerinin, daha sonra AKP ağırlıklı “Cumhur İttifakı İktidarı”nın “Cumhurbaşkanına hakaret” gerekçesiyle –nasıl bir gerekçeyse! Hiç inandırıcı değil. İnandırıcı olmadı zaten- afişlerin, bazı il ve ilçelerde Savcılık, bazı il ve ilçelerde de Valilik, Kaymakamlık kararıyla vinçlerle sökülmesi olayı AKP’yi, Cumhur İttifakı’nı, Cumhur İttifakı İktidarı’nı, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanını ciddi biçimde sıkıntıya soktu.
Etkisinin sandığa yansıyacağı kesin.

Bu “afiş olayı” kadar; AKP’yi, Cumhur İttifakı’nı, Cumhur İttifakı İktidarı’nı, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanını sıkıntıya sokacak bir başka olay, Malatya Yeşilyurt beldesi Belediyesi’nde yaşanandı. https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/cevre-egitimi-icin-almanyaya-gonderilen-43-kisi-geri-donmedi-1827276
Çevre eğitimi amacıyla geçen yıl Almanya’ya gönderilen 45 kişiden 43’ü dönmedi. https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/almanyaya-gonderdikleri-45-kisiden-43u-geri-donmemisti-akpli-belediye-aciklama-yapti-6368306/
Dönen iki kişi ise görevlerinden uzaklaştırıldılar. https://www.gercekgundem.com/siyaset/266954/43-kisi-donmemisti-akpli-belediyenin-almanya-skandalinda-2-kisi-hakkinda-karar

AKP’li belediyedeki olayı, Belediye Meclisi’ndeki partisinden üyeler, Malatya Başkanı, Yardımcısı ve Malatya Milletvekili gündeme taşıdılar; partim CHP’min ne yazık ki başsındaki “adı lazım değil”, Salı (13 Nisan 2021) günkü grup toplasında dile getirmedi.
Neden?!

Neyse ki, Millet İttifakı ortağı İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, bir gün sonraki grup konuşmasında dile getirdi:
“Yetti arkadaş! Ayıptır, günahtır. Bırakın da millet bir nefes alsın. Bir kere olsun, milletimizin yüzünü nasıl güldürürüz, onu konuşalım. Sorunlarını nasıl çözeriz, onu konuşalım. Nasıl öldüğümüzü değil, nasıl ölmeyeceğiz, onu konuşalım! Ama maalesef konuşamazlar. Çünkü korkuyorlar. O saray sefalarını kaybetmekten korkuyorlar. Altlarındaki arabaları kaybetmekten korkuyorlar. 5 farklı yerden aldıkları maaşlar kesilir diye korkuyorlar” https://www.yenicaggazetesi.com.tr/meral-aksener-canli-yayinda-acikladi-445937h.htm dedi, ekledi:
“Öyle korkuyorlar ki; artık Ak Partili belediye çalışanları bile, bize duyduğu derin kıskançlıkla tanıdığımız Almanya’ya iltica ediyor.
Malatya Yeşilyurt Belediyesi’nin Ak Partili başkanı, 42 kişilik bir grubu, Almanya’ya eğitim için yollamış. İki kişi hariç kalan kırk kişi, gidiş o gidiş…
Sayın Erdoğan’ın kadroları, Sayın Erdoğan’ın yönettiği Türkiye’den, ardına bakmadan kaçıyor. Zamanında Sovyetler’den kaçan devlet görevlileri gibi…
İşte size, Sayın Erdoğan’ın Türkiye’yi düşürdüğü durum. Güler misin, ağlar mısın? Ama korkunun ecele faydası yok… Milletin gerçeklerinden kaçış yok.”

Akşener, grup bitiminde, ittifak ortağı “adı lazım değil”in “Millet İttifakı isterse Cumhurbaşkanı adayı olurum” sözünü anımsatan gazetecilere de –bana göre çok anlamlı, vurgulu, ileti yüklü- şu açıklamayı yaptı:
“Kılıçdaroğlu aday olmayı düşünebilir. Ocak 2020’den bu yana geziyorum. Orada bu çalışmayı yaparken, şahsıma, partime veya benim bir hayalime yönelik ki, bu hayalim Türkiye’nin iyi olmasından başka bir hayalim yok bunu net bir şekilde söyleyeyim. En küçük bir toz zerresi kadar seçime yönelik bir çalışma yapmıyorum. Özne sizsiniz diyorum. Özne işsiz genç diyorum. Vatandaşımız bunu gördü. Seçime daha çok zaman var. O zamana kadar ne olur ne biter hepimiz görürüz. Dediğim gibi Hayrihi ve şerrihi min Allahü teala. (hayır ve şer Allah’tandır)”
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/aksenerden-kilicdaroglunun-cumhurbaskani-adayligi-ile-ilgili-aciklama-445946h.htm

Bir-iki saat sonra ise internet basınına ve gazetelerin internet sitelerine, 8’i CHP, 2’si HDP Milletvekilinin dokunulmazlık fezlekelerinin –bana göre çok ama çok yanlış- Kamutay (TBMM) Başkanlığına sunulduğuhaberi düştü.
https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/kilicdaroglu-ve-8-chpli-milletvekilinin-dokunulmazlik-fezlekesi-mecliste-6373158/

8 CHP’liden biri “adı lazım değil”di.

“Adı lazım değil” geciktirmeden twitter hesabından videolu paylaşımda bulundu:
“Ülke lebalep hasta, hastanelerde yer yok. 128 milyar doların nereye gittiği belli değil. Gece yarısı muhalefet partisinin ofislerini vinçlerle basıyorlar. Gündemi değiştirmek gerekiyor. Algıcıların algıları tutmadı. Şimdi ne yapıyorlar?
Fezleke düzenliyorlar Kılıçdaroğlu’nun dokunulmazlığını kaldıracağız diye. Yahu önemli olan Kılıçdaroğlu değil, önemli olan ülkedir. Kılıçdaroğlu fanidir. Ne yaparsanız yapın, ne söylerseniz söyleyin, yiğide savaş bayramdır. Hodri meydan!” https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/kilicdaroglu-fezlekesi-icin-hodri-meydan-dedi-6373500/

“… yiğide savaş bayramdır. Hodri meydan!”
Vay be, söze bak!..

Usuma (aklıma), MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, 11 Ocak 2021 Pazartesi günü, “6-8 Ekim Olaylarıyla İlgili Hazırlanan İddianame ve HDP’nin Kapatılmasıyla” ilgili yazılı açıklaması geldi.
Bahçeli “ABD’nin seçilmiş Başkanı’na ve seçim sonuçlarına saygı duyan, ama Türkiye Cumhuriyeti’nin seçilmiş Cumhurbaşkanı’na sözde diyen CHP Genel Başkanı’nın hukuka ve milli iradeye savaş açması kendisini bekleyen makus sondan da asla kurtaramayacaktır” http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4752/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_Bahceli__nin___6_8_Ekim_Olaylariyla_Ilgili_Hazirlanan_Iddianame_ve_HDP__n.html diyordu.

www.t24.com.tr internet gazetesinin 26 Eylül 2020 Cumartesi günü saat 09.24’te “Avrasya Araştırma Başkanı Özkiraz’dan Kılıçdaroğlu ve Akşener’e: Sizi de tutuklayacaklar” https://www.t24.com.tr/video/avrasya-arastirma-baskani-ozkiraz-dan-kilicdaroglu-ve-aksener-e-sizi-de-tutuklaycaklar,32744 başlık haberi anımsadım.

Haberi iki saat sonra aynı başlıkla Cumhuriyet Gazetesi’nin www.cumhuriyet.com.tr internet sitesi de vermişti. https://www.cumhuriyet.com.tr/video/avrasya-arastirma-baskani-ozkirazdan-kilicdaroglu-ve-aksenere-sizi-de-tutuklayacaklar-1768971

Özkiraz’ın aylar önceki öngörüsü gerçekleşir mi?!
Gerçekleşirse, “adı lazım değil”, hak etmediği biçimde “kahraman” olacak!
Bu da, partim CHP’min ve öz be öz CHP’li partililerimin zararına!..

CHP’nin kapatılmasına ilişkin savlara gelince…
Emperyalistlerin başından beri istedikleri bu!
Emperyalistler çok iyi biliyorlar, sav sahipleri de bilsinler ki:
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ne zaman yok olursa, CHP de o zaman yok olur!
CHP’nin kapatılması demek, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sonu geldi demek!..

N o k t a ! . .

HOŞGÖRÜ İNSANI, “FIKRALIK BAŞBAKAN” LAKAPLI YILDIRIM AKBULUT!..

150 150 bakikarakol

Bugün yazacağım konuyu yarına bırakarak, dün 86 yaşında yaşama gözlerini kapayan https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/yildirim-akbulut-hayatini-kaybetti-6373222/ Anavatan Partisi (ANAP) Milletvekili, ANAP Genel Başkanı, Başbakan, Kamutay (TBMM) Başkanı, Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu (YİK) Üyesi Avukat Yıldırım Akbulut’u anacağım.
Bir özelliği, güzelliği vardı:
Adı “Fıkralık Başbakan”a çıkmıştı ama kızmazdı, güler geçerdi.

ANAP’ın güçlü yöneticilerinden Mehmet Keçeciler, 30 Ekim 2020’de aramızdan ayrılan, ANAP Genel Başkanı ve Başbakan rahmetli Mesut Yılmaz’a karşı bir parti içi hareket başlatmıştı.
Mesut Yılmaz’a karşı “ANAP Genel Başkanlığı” yarışını yitiren Akbulut da, Keçeciler hareketindeydi.

Meydan Gazetesi’nde çalışıyorum.
ANAP’ı ve ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz’ı, Marmara Bölgesi’nde ben izliyorum.
Rahmetli şefim-müdürüm Behiç Kılıç, Keçeciler hareketini izlemek için beni İstanbul’dan Ankara’ya bir-iki günlüğüne gönderdi.
İl il dolaşıyoruz.
Usumda (aklımda) hep, Yıldırım Akbulut’a kafamdaki soruları sormaktı.
Fırsatı İzmir’de yakalayabildim.
Akbulut’la ikimiziz, yalnızız; diğer gazeteci arkadaşlar yok, özel haber yapmak derdindeyim.
Gazeteci arkadaşları kollayarak, bir çırpıda “Kurultay’da, neden kazanamadınız, Genel Başkanlığı, dolayısıyla Başbakanlığı da Mesut Yılmaz’a nasıl kaptırdınız?” diye sordum.
Yüzüme şöyle bir baktı.
Sonra başını düşünceli bir biçimde aşağı eğdi.
Atlatmaya çalıştığım Ankara gazetecileri arkadaşlar gelecekler, diğer sorularımı soramayacağım, bu sorumun da yanıtını duyacaklar diye içim içimi yiyor.
Gözüm dört dönüyor.
Haber atlatmanın da böyle bir heyecanı var.

Yıldırım Beyin güldüğünü gördüm.
Göz göze geldik.
“Valla, Kurultay’dan beri 1,5 yıl geçti. 1,5 yıldır bunun nasıl olduğunu anlayabilmiş değilim” dedi.
Gülmekten omuzları sarsıla sarsıla “Siz anlayabildiniz mi?!” diye sordu.
Hem gülmesine, hem yanıtına, kendimi tutamadım, güldüm.

Başka sorularımı soramadım.
Çünkü…
Gazeteci arkadaşlar koşarak gelmeye başladılar.

Yazı İşleri Müdürlerimizden rahmetli Ender Arol, 2’inci basımı 1989’da yapılan “Özal’a laf söyletmem arkadaş” (Say Yayınları) kitabından sonra, Mayıs 1990’da ikinci kitabı “Hayret ki Başbakan” (Boyut Yayınları) çıkardı.
Kasım 1992’de de Say Yayınları’ndan “Öp Babanın Keli” kitabını çıkardı.
Arol bu son kitabıyla merhum Adalet Partisi (AP) Genel Başkanı, Isparta Milletvekili, Başbakan, 9’uncu Cumhurbaşkanı merhum Süleyman Demirel’i, “Hayret ki Başbakan” kitabıyla da, tedavi gördüğü hastane dün aramızdan ayrılan Yıldırım Akbulut’u anlatıyordu.

En tepede “ŞAŞIRTICI GERÇEKLER” başlığı ve altında “İlk’ler rekorlarına devam ederken, Akbulut’la yaşadığımız olayların ne denli şaşırtıcı olduğunu da göreceğiz. Bunlar fantezi değil, gerçek” tümcelerinin yer aldığı 63’üncü sayfada başlayıp 64’üncü sayfada süren, 65’inci sayfada da biten “KONUŞABİLECEK Mİ, KONUŞAMAYACAK MI?’ DİYE TARTIŞILAN İLK BAŞBAKAN!” başlıklı anlatıyı paylaşmak isterim:

// Yıldırım Akbulut, TV’ye uzun süre çıkmadı. Herkes meraktaydı…
-Başbakan adayı neden TV’de görünmedi, gösterilmedi? diye. Halk görmek istiyordu ama Akbulut çıkarılmıyordu. Çünkü, o durumda halk da partililer de Başbakanın tutuk halini görecekler. Bu sonuç, liderler yarışında iddialı olan Hasan Celal Güzel’e yarayacak.
Bekir Coşkun; “Gizlenen Başbakan” yazısında soruyor:
-Madem gizlenmiyor, neden ekrana çıkmıyor?
Yanıt:
Düşünüyor… Düşünen adam… Sürekli düşünen bir hali var zaten. Dalıp dalıp düşünüyor, düşünüp düşünüp dalıyor. Ülke sorunları dağ gibi. Halkın karşısına çıkmaya bile çekindikleri birisini getirip Başbakan yaptılar. Niçin? Sırf kendi çıkarları için. Yazıktır, günahtır! Delegelerden bile saklıyorlar Akbulut’u, pot kırmasın diye. Hükümet programı, yıllardan beri ilk kez TV’den yayınlanıyor. Her adayı seçim kazandırsın diye konuştururlar, Akbulut seçim kazandırsın diye konuşturulmuyor.
İlk Meclis konuşmasında, Akbulut fazla teklemeyince, ANAP’lılar buna çok sevindiler…
-İşte konuştu… İşte konuştu!
Diye birbirlerini kutladılar. Kimi ANAP’lılar sırayla gidip Başbakan’ı tebrik ettiler. O da tebrikleri kabul etti.
Akbulut’un il konuşmasını Senato binasındaki makam odasından izlerken yanındaki Mehmet Altınsoy’a şöyle dedi:
-Pekala konuşuyor işte! Ses tonu da fena değil. Bir de tekleyeceğini ve puan kaybedeceğini iddia ediyorlardı.
Mehmet Altınsoy’un cevabı şu oldu:
-Avukatlıktan alışık efendim. Konuşması elbette iyi. Ses tonu da fena değil ama konuşmasının içinde bir şey yok.
Hemen ardından bütçe konuşması vardı. Gün geldiğinde işler biraz karıştı. Akbulut bütçe konuşmasının başında;
-Siyah-beyaz televizyon… diyeceyi yerde;
-Siyah-beyaz telefon! dedi. Dahası;
-Temiz su vermemiz için kanalizasyon lazım! Deyiverdi.
35 yıllık avukat arkadaşı Başbakan Yıldırım Akbulut’un
-Çocukken de tutuktu. Tutukluluğu, konuşmadan önce çok düşünmesinden ileri gelir. Avukatlık yaparken de, duruşma sırasında dört kere yutkunur, bir kere konuşurdu. Bir keresinde hakim bile sinirlenmişti.
-Hadi artık bitir şu savunmanı!
demişti. Az konuşur ama, sevdiklerinin yanında sohbetine doyum olmaz. Hani beş kuruş ver konuşur, on kuruş ver susturamazsın.
Yıldırım Akbulut, Erzincan’daki tanımı; çocukluğundan beri hem tutuk, hem konuşkan. Tutukluluğu konuşmasından evvel düşünmesinden ileri geliyordu.
Eski bir avukat arkadaşı şunları söylüyor:
-Bir çok davaya birlikte girdik. Size şunu söyleyebilirim ki, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin teminatıdır. Dört yutkunur, bir konuşur. Nemli olan boş konuşmamaktır.
25 senelik gazeteci arkadaş şöyle anlatıyor:
-Meydan hatibi değildir ama temkinli ve aman içinde kendisini ispatlayacaktır. Sohbeti çok sever. İnsanı bıktırıncaya kadar konuşur. //

Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanı olmasına karşı çıkanların başına gelen ve Özal Cumhurbaşkanı olduktan sonra “1 koyup 3 alma anlayışı” ile Irak’a asker göndermek istediğinde, “Başbakan beni isem, göndermiyorum” diyerek, kararlılık gösteren hoşgörü insanı, “Fıkralık Başbakan” lakaplı Yıldırım Akbulut’u, diğer aramızda olmayanları rahmetle anıyorum.
Hepsi ışıklar içinde uyusunlar.
Hepsinin mekanları Cennet olsun…

TANRI AŞKINA “128 MİLYAR DOLARIN HESABINI VEREMİYORSAN, SANDIĞI GETİR, NAMUSUNLA GİT BARİ” NE DEMEK?!.

150 150 bakikarakol

Kamutay’da (TBMM’de)grubu bulunan 5 siyasi partiden HDP’nin, MHP’nin, CHP’nin dün grup toplantısı vardı; bugün de İyi Parti’nin ve AKP’nin var.
İlk HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan konuştu, “Merkez Bankası’nın 128 milyar doları yok. Merkez Bankası’nın yedek anahtarı kimdiyse paralar ondadır. Hırsız evin içindeyse kilit işe yaramaz” https://www.gercekgundem.com/siyaset/266443/hdp-es-genel-baskani-pervin-buldan-merkez-bankasinin-yedek-anahtari-kimdeyse-128-milyar-dolar-ondadir dedi.

Sonra MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli konuştu.
Silah arkadaşı generaller Balyoz ve Ergenekon’dan bir bir yakalanıp yarılanırken “Kasaptaki ete soğan doğramam” diyen Genelkurmay eski Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök’ten esinlenmiş olacak ki –neden esinlendiği soru işareti- şöyle bir tümce kurdu:
“Diliyle omzunu kaşıyan CHP başkanı, sudaki balığa soğan doğruyor.”
Ardından sözü İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e getirdi, “Bize devamlı ‘Küçük ortak’ diyor. 104 emekli amirale ‘zevzek’ diyen bu iplikçi başı mahalle aralarında dedikodu yapar gibi konuşmaktadır” dedi, “Biz küçük ortaklıktan gocunmuyoruz” https://www.gercekgundem.com/siyaset/266490/devlet-bahceli-kucuk-ortakliktan-gocunmuyoruz-buyukluk-allaha-mahsus tümcesini etti.
Geç saatlere kadar, “Dil sürçmesidir” biçiminde MHP’den, Bahçeli’den, Bahçeli’nin danışmanından veya partililerinden ya da sevenlerinden açıklama gelir diye bekledim.
Gelmedi.
“Küçük ortaklıktan gocunmuyoruz” sözü Bahçeli’nin yakasına yapıştı kaldı.

Dünün son konuşanı, partim CHP’min ne yazık ki başındaki “adı lazım değil”di.
Herkes gibi bana göre de çok doğru ve etkili, AKP’yi sıkıntıya sokan, sokacak bir eylem olan “128 Milyar Dolar Nerede?” yazılı afişlerinin, güvenlik güçleri tarafından sökülmelerini yerdi, sökülen afişlerin yerine yenilerini asacaklarını söyledi, 128 milyar Dolarla neler yapılabileceğini sıraladı, “Bu para nereye gitti? Bunu sormak her namuslu vatandaşın görevidir. Bunu sormak Allah’a inanan herkesin görevidir” https://t24.com.tr/haber/kilicdaroglu-belediyelerimiz-pandemide-11-milyon-700-bin-vatandasa-yardim-goturdu,945621 dedi, ekledi:
“Eğer kul hakkı en büyük günahsa, yüce yaratan kul hakkıyla önüme gelmeyin diyorsa, 128 milyar doların hesabını bu sarayda oturanların vermesi lazım. Eğer hesabını veremiyorsan sandığı getir, namusunla git bari.”

Şimdi…
“…128 milyar doların hesabını bu sarayda oturanların vermesi lazım” diyor ya…
Yanlış anlatı.
Yanlış anlatısını, çoğuldan, tekile geçtiği sonraki “Eğer hesabını veremiyorsan sandığı getir, namusunla git bari” tümcesiyle düzeltiyor.
Adını anmadan yerdiği, işaret etmek istediği, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı…

Tanrı aşkına…
“… Eğer hesabını veremiyorsan sandığı getir, namusunla git bari” ne demek?!

Sandığın getirilmesinin karşılığı, 128 Milyar Dolar’ın ve 19 yıllık AKP iktidarlarının sorgulanmayacağının sözü, “teminatı” mı?!
Bu, “siyasi rüşvet teklifi” değil de nedir?!

128 Milyar Doların nereye gittiği sorulmayacak, araştırılmayacak, sorumlular yargı önüne çıkarılmayacaksa…
19 yılda yaptıklarının hesabı AKP’den, AKP’lilerden, AKP’nin bürokrat kadrolarından, beşli çeteden vb yargıda hesap sorulmayacaksa…
Bu da halkı kandırmak, halka yalan söylemek değil midir?!

“Adı lazım değil”in dünkü grup konuşmasındaki kendi sözüdür:
“Oy almak için bir adam yalan söyler mi?”

Söylememeli.

Ama hem “Oy almak için bir adam yalan söyler mi?” diyor, hem de yalan söylüyor!

“Yalan söylüyor”, “Yalan söylüyorlar” dediğinden, dediklerinden ne ayırtı var?!
Bulunmaz Bursa kumaşı mı?!.

SAADET PARTİSİ GENEL BAŞKAN YARDIMCISI KAYA’NIN PAYLAŞIMI…

150 150 bakikarakol

Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Seçim İşleri Başkanı Avukat Bülent Kaya 9 Nisan 2021 Cuma saat 23.27’de @avbulentkaya hesabından bir paylaşımda bulunuyor:
“Sayın Erdoğan şimdiki ortaklarının müdahalelerini görünce A. Necdet Sezer’i mumla arar hale geldi.”

Bu paylaşım dün kimi internet basınında ve kimi gazetelerin internet sitelerinde yer aldı.

Bilindiği gibi…
Yönetici siyasi kadrosu ve tabanı Saadet Partisi’nin köklerinden, anlayışından gelen Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), Saadet Partisi’nden çıktı.
“… çıktı” demeyelim de, “çıkarıldı” diyelim.
“Kimler, ne için bunu yaptı?” sorusu ve yanıtı başka konu…
Geçelim…
Ama AKP ve AKP yönetici kadrosu ile Saadet Partisi anlayışı, Saadet Partisi kökleri arasında ayrılıklar olduğu bir gerçek.

İki “anlayış”ın, iki “kökdaş”ın zaman zaman birbirlerini korudukları, kolladıkları da bir başka gerçek.
Paylaşımında bu sonuncuyu sezinlediğimi söylemeliyim.

Eski partilileri, eski il ve Belediye Başkanları AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı bir yana, “ortakları” bir yana…
Ve Suçlu, yanlış yapan, “ortaklar”…
Suçlanan da, 10’uncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer…
Sanırım, ortaklardan, MHP’den, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den zehir zemberek açıklama gelir.
Belki, Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu (YİK) Başkanı Oğuzhan Asiltürk’le başlatılan sıcak sürecin hatırına gelmez…

Ben asıl “Ahmet Necdet Sezer” örneklemesine takıldım.

Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Hukukçu Ahmet Necdet Sezer, AKP’ye, AKP’lilere, AKP iktidarına hangi zorluğu çıkardı?!

“… hangi zorluğu çıkardı” ki, Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Seçim İşleri Başkanı Av. Bülent Kaya böyle bir örnekleme yapıyor, vurguda bulunuyor?!

Kaldı ki…
Kaya, 10’uncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, AKP için, AKP iktidarı için ve de AKP’liler için elinden gelen iyiliyi yapan, yardımcı olan, kolaylık gösteren biri.

Gene kaldı ki…
Sezer’in, “Saadet Partisi anlayışı”na yakınlığı çokça yazıldı çizildi, konuşuldu.

Kaya, bütün bunlardan habersiz mi?!
“Habersizse, kendini güncellesin” derim.

Yanlış örnekleme yapan, yanlış örneklemesiyle çelişkiye düşen Kaya’nın dikkatini çekmek isterim:
10’uncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, görev süresinin bitmesiyle Ankara’daki konutunda köşesine çekildi, sessizliye gömüldü.
19 yıllık AKP iktidarlarında bu ülkede neler oldu neler!..
Bir kerecik, 10’uncu Cumhurbaşkanı olarak, Ahmet Necdet Sezer ağzını açıp tek sözcük, tem tümce etti mi?!
Etmedi.
Neden?!
Yergide de bulunmadı!
Neden?!

Her iki “Neden”in yanıtı, “anlayış yakınlığı”!..

Açık vermemek için, özgüde de bulunmadı…

Bütün bunları benden çok daha iyi Kaya bilir, Kaya’nın bilmesi gerekir.

Yoksa Kaya, 30 Mart 2021 Salı günlü PARTİM CHP’MİN NE YAZIK Kİ BAŞINDAKİ “ADI LAZIM DEĞİL”İN İŞTE KAFASINDAKİ CUMHURBAŞKANI ADAYI… https://bakikarakol.com/partim-chpmin-ne-yazik-ki-basindaki-adi-lazim-degilin-iste-kafasindaki-cumhurbaskani-adayi/ başlıklı yazımdan mı etkilendi, “… A. Necdet Sezer…” diye yazarak, örnekleme yaptı?!
1’inci turda CHP’nin, 2’inci turda da “Millet İttifakı”nın Cumhurbaşkanı adayı olmasının önünü, “Cumhur İttifakı”nın adayı, eski partidaşları AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanından yana kesmek için “yıpratmak” mı istedi, istiyor?!
Bu kokuyu alır gibiyim.

Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Seçim İşleri Başkanı Bülent Kaya bir düşünsün.
Düşüncelerini, bakikarakol@hotmail.com e-posta adresime atarak veya @BakiKarakol hesabıma yazarak, benimle paylaşırsa sevinirim, köşemde yayınlarım.
Bekliyor olacağım…

41 YIL ÖNCE KATLEDİLEN YAZAR ÜMİT KAFTANCIOĞLU’NUN DA KATİLİ “NATO GLANYOSU”!..

150 150 bakikarakol

41 yıl önce dün (11 Nisan 1980), “Atatürk Türkiyesi”nin aydınlanmacı eğitim yuvalarından “Köy Enstitüleri”nden, Kars Susuz “Cilavuz Köy Enstitüsü” mezunu öğretmen, derlemeci, öykü-roman yazarı, TRT İstanbul Radyosu Programcısı, asıl adı “Garip Tatar” olan Ümit Kaftancıoğlu, İstanbul Şişli’deki evinin ve okuluna götüreceği 13 yaşındaki kızı Pınar’ın gözü önünde katledildi. https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%9Cmit_Kaftanc%C4%B1o%C4%9Flu

TRT girmeden 4 yıl önce, “1970 TRT Büyük Ödülü”nü aldığı “Dönemeç” öykü kitabının bende büyük etkisi var:
“Dönemeç”i, “dönemecim” oldu.
Yanılmıyorsam 1974 yılında Kars’a gelmişti; Kars Halk Eğitim Başkanı soyadını anımsayamadığım Hanifi Beyle, TRT İstanbul Radyosu adına söyleşi (röportaj) yapacaktı.
Hanifi Beyin odasında söyleşi öncesi gördüm.
Dönemecim olan Dönemeç öyküsünün ve kitabının koca dev yazarını görmenin, el sıkışıp konuşmanın mutluluğunu yaşadım.
Hala da yaşarım!..

Rahmetle anıyorum.
Işıklar içinde uyusun.

Katili diye “Ahmet Mustafa Kıvılcım” diye biri yakalandı.
Karakoldaki ifadesinde, solcu olduğu için öldürdüğünü söylemiş!
Müebbetle yargılandı; 4 yıl yattı, çıktı!
Tanımam.
Ama 12 Eylül 1980’deki faşist askeri darbeye giden süreçte kullanılan sayısız tetikçilerden olduğu tartışmasızdı!
Gerçek katiller, askeri faşist darbelerle Atatürk Türkiye’sini gericiliğin karanlığına götüren emperyalistler ve yapılanmalarıydı!
Ümit Kaftancıoğlu gibi nice yurtseverimize, halkseverimize, insan ve insanlık severimize, aydınlıkçımıza vb kıydılar!
Bunu da, kullanıp –değim yerindeyse- çöpe attıklarından ama koruyup kolladıkları “işbirlikçileri” ile yaptılar!
Karargahları “NATO” birimlerinden “Gladyo merkezi” idi!
Yazılanlar, çizilenler, konuşulanlar bu yöndeydi…

Türkiye’nin, NATO’ya girmesi için çok çalıştığı kitaplarda yer alan, işgal yıllarında İngilizler’in, Osmanlı’ya Genelkurmay Başkanı olmasına onay verdikleri, Atatürk Türkiye’sinde de 23 yıl gibi “Genelkurmay Başkanlığı” yapan “Mareşal” unvanlı Fevzi Çakmak https://tr.wikipedia.org/wiki/Fevzi_%C3%87akmak, baştan, NATO’nun “Gladyo” yapılanmasına gideceğini, Atatürk Türkiye’sinin de içinde olacağı ülkelerde “gerici, ilkel, karanlık, kanlı ve ölümler, sapotajlar”la bitecek operasyonlar yapacağını bilseydi, NATO’ya girmekte ısrar eder miydi?!
Ayrı konu olduğu ve yazı konusunu dağıtacağı için “yanıt” ayrıntısına girmeyeceğim…

Kamutay (TBMM) Başkanı –Tekirdağ AKP Milletvekili- Mustafa Şentop, ölümünün 71’ınci yıldönümünde yaptığı konuşmada https://www.sabah.com.tr/gundem/2021/04/10/tbmm-baskani-mustafa-sentoptan-emekli-amirallere-maresal-fevzi-cakmak-cevabi?paging=5 Çakmak’ın “ordunun, politikaya karışmasına karşı olduğunu” söyledi!

Şentop, dünya lideri Kemal Atatürk sonrası Türkiye’yi, görünürde CHP ve İsmet İnönü olmasına karşın, perde gerisinden Çakmak’ın yönettiğinden ya gerçekten habersiz, ya da gerçekten habersizmiş gibi davranıyor!
Kendisine, partisi ve Partisinin Genel Başkanı “Tek parti dönemi” diye diye her defa yerdikleri özünde Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak dönemi olduğunu namuslu tarihçilerden öğrenmesini öneririm.
Çakmak’ın neden 2’inci Cumhurbaşkanı olmaya yanaşmadığını, İnönü’nün seçilmesi için tankları Kamutay’ın önüne getirdiğini de…

Şentop’un konuşmasında vurguladığı gibi, Kamutay’da, üst rütbeli asker Milletvekilleri de vardı; “asker-siyaset iç içeliği”ne sıcak bakmayan dünya lideri Kemal Atatürk, buna son vermek istiyordu.
Günü geldi, “Asker Milletvekilleri”ne ya askerliyi veya siyaseti/Milletvekilliğini seçmelerini önerdi.
Çakmak, asker kalmak istedi, Milletvekilliğinden çekildi.
Ama görünmez bir biçimde hep siyasetin içinde kaldı!

Benden 13 yaş küçük Şentop’a sormak isterim:
Konuşmanızda vurguladığınız “ordunun politikaya karışmasına asla razı olmadı”ğı mı, benim vurguladığım “görünmez biçimde hep siyasetin içinde kaldı”ğı mı doğru?!

Bilinsin ki…
Vatanı ve halkı için gözünü kırpmadan canını veren “asker”in, halkına karşı darbe yapan, darbe süreçlerinde halkının canını yakan, canını alan “asker” olması hepten emperyalistlerin ve güçlü silahlı örgütleri NATO’nun, NATO Gladyosu’nun yıllara yayılmış işidir!..

ÇOK GEREKSİZ VE ÇOK ZARARLI “KANAL İSTANBUL”A BİR DE BU PENCERELERDEN BAKALIM!..

150 150 bakikarakol

Ret edilmesine karşın AKP’nin “sivil darbe” yaparak, Kamutay (TBMM) Genel Kurulu’na yeniden getirdiği “Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırma Yasası” önceki gece (7 Nisan 2021 Çarşamba) AKP ve MHP oylarıyla kabul edildi!
https://www.gercekgundem.com/siyaset/265023/akpnin-yeniden-meclise-getirdigi-guvenlik-sorusturmasi-ve-arsiv-arastirmasi-kanunu-kabul-edildi
Aynı gece saat 23.41’de twitter hesabımdan İŞTE “SİVİL DARBE” BU!..
VİCDANLAR YARGILAYACAK, MAHKUM EDECEK!..
TARİH DE YAZACAK!..

https://twitter.com/BakiKarakol/status/1379897125698408451 paylaşımında bulundum…

*

Dünkü “ADI LAZIM DEĞİL” İLE MERAL AKŞENER’E ÖNERİM… VE GEREKSİZ, ZARARLI “KANAL İSTANBUL”!..
https://bakikarakol.com/adi-lazim-degil-ile-meral-aksenere-onerim-ve-gereksiz-zararli-kanal-istanbul/ başlıklı yazımı “Yarın, gereksiz ve zararlı ‘Kanal İstanbul’u yazacağım…” tümcesiyle bitirmiştim.
Tümcedeki “gereksiz” ve “zararlı” sözcüklerinin önüne “çok” sözcüğünü ekleyerek, yazıma başlayayım.

“Kanal İstanbul Projesi” gerçekten çok gereksiz ve çok zararlı!
“… çok gereksiz” ve “çok zararlı” sözcükleri her şeyi güzel, net anlatıyor…

“Hayalim” diyerek, projenin sahibi imiş görünen AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, özellikle iki vurgu yapa geldi:
* 44 kilometre uzunluğundaki bu suyolu, İstanbul Boğazı’nın trafiğini rahatlatacak.
** Kanalın iki yakasında 500 bin nüfusluk yeni, modern kent yapılacak.

Kanal konusunda AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı kararlı ve ısrarlı!
Yanında yer alanların 70-80 katı insan ise haklı nedenlerle kanala karşı!

Böylesi “kanal karşıtlığı” var ama AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, ortağı MHP Genel Başkanı, siyasallaşmış bürokratlar, “5’li çete” diye adlandırılanların da içlerinde yer aldığı “rantçılar” duymuyorlar, görmüyorlar!
Her grup konuşmasında ve de her sorulduğunda “Kim ne derse desin, biz bu kanalı inadına yapacağız” diyen AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı önceki günkü son grup konuşmasında “Bu yaz kazmayı vuracağız” dedi!

Şu günlerde sıkça ve çokça tartışılan “Montrö Boğazlar Sözleşmesi”nden ötürü tek Karadeniz’de demirleyemeyen emperyalist ABD’nin “Kanal İstanbul Projesi”nin biran önce gerçekleşmesi dillendirilir, yazılır çizilir!
“Montrö Boğazlar Sözleşmesi”nin rahatlattığı ülkelerin başında gelen Rusya ise “Kanal İstanbul”a karşı.
Emekli Büyükelçilerimiz de, “Kanal İstanbul” üzerinden emperyalist ABD’nin savaş gemilerinin Karadeniz’e çıkmasını ve Karadeniz’de demirlemesini Rusya’nın “savaş nedeni” sayacağını savunuyorlar!
O durumda, 44 kilometre uzunluğundaki “Kanal İstanbul” ve civarı “savaş alanı”dır!
Çıkacak savaşta, o bölge yerle bir olur!

İki dev ülkenin savaşacakları alanda Arap milyarderler (Katarlılar, Kuveytliler, Suudiler vb) neden dönüm dönüm arsalar alırlar, paralarını buraya gömerler?!

Ve…
Böyle bir alanda gökdelenli, 8 köprülü, 500 bin nüfuslu modern kent nasıl planlanır?!

“Savaş” olasılığı düşünülmüyor mu?!

Düşünülüyorsa da, düşünülmüyorsa da, Arap milyarderlerini buraya yığmak niye?!

Yoksa…
Kanal, öyle savaş gemilerinin geçmeyeceği, milyarder Arapların trilyonluk yatlarının, lüks gemilerinin gelip dönmeleri, gezi turları yapmaları için mi?!

Usuma, zengin Yahudilerin Filistin topraklarına yerleşmelerinin başlangıcı geldi!

Yoksa…
50-60 derecelere varacağı öngörülen iklim değişiminden kaçacak zengin Araplara mekan açmak mı amaçlanıyor?!

Yoksa…
Dünya kenti İstanbul’umuzun göbeğinde “500 bin nüfuslu modern yeni kent” dedikleri mini “İslambol İslam Cumhuriyeti Devleti” mi?!

H a n g i s i ? ! .

Çok gereksiz ve çok zararlı “Kanal İstanbul”a bir de bu pencerelerden bakalım!

Siyasi kadrolarından önde düşünen, olacakları öngören yurtsever duyarlı Türk bunlara izin vermeyecek!
B i l i n s i n ! . .