Posts By :

bakikarakol

SALGIN, AKP BÜYÜK KONGRESİYLE NİSAN BAŞLARINDA YURTTA PİK YAPABİLİR VE ŞİMDİ DE KENDİNİ KANDIRAN SÖZDE SİYASETÇİ!..

150 150 bakikarakol

Artık eskisi gibi izlenmeyen, dinlenmeyen, çözümü bir gün, iki gün, üç gün önceden yaptığı duyurularda arayan AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı dün pandemi kısıtlamalarına ilişkin açıklamalarda bulundu, örneğin İstanbul’u “riskli”, Ankara’yı “orta riskli” il ilan etti.
AKP -büyük olasılıkla- 27-28 Mart 2021 günlerinde Ankara’da 7’inci olağan büyük kongresini yapacak.
Gene, yayınladıkları pandemi –maske, ara, hijyen- kurallarına uyulmayacak, salon tıklım tıklım dolacak.
“Orta riskli” Ankara “riskli”, belki de –AKP’nin il kongrelerini yaptığı illerdeki gibi- “yüksek riskli” il olma olasılığını şimdiden öngörmek, zor olmasa gerek.
Dahası…
Büyük kongreye 81 ilden delegeler gelecek.
O delegeler, büyük kongre bittiğinde illerine dönecek.
Korona Virüs salgınını illerine götürecek.
Yani…
Sil baştan…

65 yaş ve üstü yığınları gene 10.00-13.00 saatleri dışında eve tıkayan, toplu taşımadan yoksun bırakan AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, siyasi, yeni anayasa ve başka konularda da konuştu.
https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/125085/-bugun-itibariyla-yeni-kontrollu-normallesme-surecini-baslatiyoruz- linkinden okuyabilirsiniz…

Geçelim…

Partim CHP’nin başındaki “adı lazım değil”, 25 Şubat 2021 Perşembe günü Aksaray ilinde esnaf ziyaretindeydi.
Gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bir gazeteci “33 fezlekenin TBMM’ye gelmesi konusunda ne söylemek istersiniz?” https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/kilicdaroglu-erdogana-seslendi-sen-inat-edecegine-6281447/ diye sordu.
Yanıtının bir yerinde “Şu konuşma üslubuna bakın: ‘Meclis’e gelecek eller kalkacak, inecek’ Ya ‘Eller kalkacak, inecek’ dediğin adamlar bu milletin seçtiği milletvekilleri. Bu milletvekillerinin bir iradesi yok mu? Bu milletvekilleri ‘Ya şu dosyaya bir bakalım’ demeyecek mi?” dedi.
Önce, bu yanıtta bir yanlışı düzelteyim:
AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı “… eller kalkacak, inecek” demedi, “… eller inecek, kalkacak” dedi.
Yanlış ama böyle dedi, öyle demedi.
“Ne ayırtı (farkı) var?!” demeyin…
Sonra da, takıldığım “Ya ‘Eller kalkacak, inecek’ dediğin adamlar bu milletin seçtiği milletvekilleri” tümcesine dikkatinizi çekeğim.
Şöyle ki:
Söylediği doğru değil.
Uzun yıllardan beri halk, Milletvekillerini seçmiyor, siyasi parti genel başkanlarının seçtiklerine ve “Milletvekili listeleri”ne yazdıklarına, seçim günü sandığa giderek, oy veriyor.
O kadar.
Burada “Milli irade” yok.
Burada, “Genel Başkan iradesi” var.

Bu konuyu enine boyuna yazacaktım, Kemal Özkiraz’ın “Avrasya Araştırma Şirketi”nin açıklanan Şubat (2021) ayı anketinde bir sonuca odaklandım. https://www.gercekgundem.com/siyaset/255572/cumhur-ittifakina-kotu-haber-subat-ayinin-son-anketinde-ittifaklar-ne-durumda
O sonuç,”kandırıkçı, siyasi palyaço, şaklaban” Muharrem İnce’nin “Memleket Hareketi”nin oy oranıydı:
Yüzde 1,5…

Bana göre abartılıydı.

Abartılı bulmama karşın, gülmekten kendimi alamadım.
Çünkü…
8’inci Cumhurbaşkanı –merhum- Turgut Özal döneminde “Özköşk” soyadıyla da anılan Ertuğrul Özkök’ün –Hürriyet gazetesinin eski genel yayın yönetmeni, şimdi yazarı- 16 Şubat 2021 Salı günü “CHP oylarımı bölmezse gelecek seçim iktidarım” https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ertugrul-ozkok/chp-oylarimi-bolmezse-gelecek-secim-iktidarim-41741349 başlıklı yazısını anımsadım.

Özkök, “kandırıkçı, siyasi palyaço, şaklaban” Muharrem İnce’nin aramasıyla gerçekleşen telefon söyleşisini içeren yazısını şöyle bitiriyor:

// Ancak tam telefonu kapatırken, gülerek “Bir de şunu söyleyeyim” dedi:
“CHP oylarımı bölmezse gelecek seçimde iktidarım…”
“Bunu yazabilir miyim” dedim.
“Tabii yazabilirsin” dedi.
*
Tabii ki şaka gibi bir laf. Gülerek söyledi, ama bu temayı kullanacağını hissettim…
Bana pek inandırıcı gelmedi ama…
Siyasetin yolları hayal ve ideal taşlarıyla örülür.
O yol bazen insanı zafere, bazen de hezimete götürür…
Herhalde İnce’nin bu sözü Hürriyet’in 1993’teki ‘Kasıma kadar İsmet abi’ manşeti gibi siyasi tarihimize geçer. //

Muharrem İnce için durduk yere “kandırıkçı, siyasi palyaço, şaklaban” demiyorum!
Ve…
24 Haziran 2018 Pazar gecesi halkı kandırdığı ortaya çıkan bu “sözde siyasetçi” şimdi de kendini kandırıyor!..

28 ŞUBAT VE YÜZ YÜZE EĞİTİMİ BİR GÜN ERTELEME…

150 150 bakikarakol

Dün 28 Şubat 2021’di.
28 Şubat 1977’de yaşanan, “28 Şubat”, bazen de “post-modern darbe” diye anılan “siyasi” ve “askeri” olayın 44’üncü yıldönümüydü.
Ayrıntıya girmeyeceğim, link vereceğim: https://tr.wikipedia.org/wiki/28_%C5%9Eubat_s%C3%BCreci

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, dün bir ileti (mesaj) yayınladı, söyle dedi:
“28 Şubat döneminde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıydım. Okuduğum bir şiir sebebiyle, hukuksuz bir şekilde hapse atıldım ve siyasi hayatım bitirilmek istendi. Şu an halkın oylarıyla seçilmiş ilk Türkiye Cumhurbaşkanı olarak görev yapıyorum. Her türlü engellemelere rağmen şan ve şerefle aziz milletime hizmet ediyorum. Darbe bir insanlık suçudur. 28 Şubat’ı yaşadım. 28 Şubat’ın farkındayım.” https://www.sozcu.com.tr/2021/gunun-icinden/son-dakika-erdogandan-28-subat-mesaji-siyasi-hayatim-bitirilmek-istendi-6286900/

“28 Şubat” sürecinde, Refah Partisi’nden (RP’den) İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan ve partisinin il mitinglerine katılarak, oralarda konuşan AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, 17 Aralık 1977’de Siirt Cumhuriyet Meydanı’nda, Ziya Gökalp’ın “Minareler süngü, kubbeler miğfer, camiler kışlamız, müminler asker” dizelerinin geçtiği şiirini okudu.
Bu şiirden ötürü yargılandığı, ceza aldığı, cezaevinde yattığı yazıldı, çizildi, konuşuldu, tartışıldı.
Ama sonraki yıllarda, bunun doğru olmadığı ortaya atıldı.
Yazanlardan biri Sözcü Gazetesi yazarı Emin Çölaşan’dı.
Çölaşan “7 Aralık 2013” günlü “Bırak Palavrayı” başlıklı yazısında
https://www.sozcu.com.tr/2013/yazarlar/emin-colasan/birak-palavrayi-419773/ “Yargıtay 8. Ceza Dairesi Esas No 1998/ 10296. Karar No 1998/ 11672” kaydına yer verdi, o karardan alıntılar paylaştı.

Süreci irdelediğimde, “28 Şubat”ın, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının, siyasi yaşamında, ilerlemeye, yol almaya açılan kaptı olduğu, cezaevi olayının ise çıtayı yükselttiği izlenimini edindim.
Yani…
Başı, dönemim Genelkurmay 2’inci Başkanı Orgeneral Çevik Bir’in çektiği “28 Şubat’çı askerler”, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanına, -belki bilerek, belki bilmeyerek; belki isteyerek, belki istemeyerek- hizmet etmişler!
Bu konu her yönüyle ayrıntılı yazılacak, çizilecek, konuşulacak, tartışılacak, kitap olacak.

Buna burada nokta koyuyorum, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un “özür dilemesi”ne neden olan olaya geçiyorum.

Anımsanacaktır:
AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, 1 Şubat 2021 Pazartesi günü gerçekleştirilen “Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı” bitiminde, “resmî ve özel tüm ana sınıflarında, ilkokullarda, 8 ve 12. sınıflar ile özel eğitim okul ve sınıflarında 1 Mart 2021 Pazartesi gününden itibaren yüz yüze eğitime başlanılacağı”nı açıkladı.
Çocuklar, okullar, veliler bu takvime göre hazırlandı.
Gün geldi çattı.
www.haberturk.com internet gazetesinden Nagehan Alçı, dün (28 Şubat 2021 Pazar) “Okullar nihayet açılıyor… Bunun artık geri dönüşü olmamalı!” başlıklı yazı kaleme aldı.
Aldı ama…
Yazısının yayınlandığı aynı gün öğle üzeri ”Yüz yüze eğitim başlamadan ertelendi” https://www.gazeteduvar.com.tr/yuz-yuze-egitim-baslamadan-ertelendi-haber-1514622 başlıklı haberlerin duyumunu aldı, deliye döndü.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın “Sağlık Bakanlığı tarafından paylaşılan ‘İllere Göre Haftalık Vaka Sayısı Haritası’nın güncellenme takvimi ve Koronavirüs Bilim Kurulunca belirlenen kriterlerin Kabine Toplantısı’nda değerlendirilecek olması nedeniyle 1 Mart 2021 Pazartesi günü eğitim öğretime geçişi planlanan resmî ve özel tüm okullarımızda yüz yüze eğitime ve sınavlara, 2 Mart 2021 Salı günü illerin salgın koşullarına göre başlanılması kararlaştırılmıştır.
1 Mart 2021 Pazartesi günü Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı’nda yapılacak değerlendirmeler neticesinde valilik il hıfzıssıhha kurullarınca ‘yerinde karar’ uygulamasına bağlı olarak eğitim öğretim faaliyetlerine devam edilecektir” açıklamasına, twitter hesabından “Artık yeter! Burası Afrika ülkesi mi? Haftalar öncesinden 1 Mart’ta ilkokullar açılıyor dendi şimdi açılmıyor pazartesi günkü toplantıya göre karar vereceğiz deniyor… Çocukları mahvettiniz!”
https://twitter.com/Nagehanalci/status/1365582269159792641 diye yazarak, isyan etti.

Ben de saat 18.43’te tvit attım, “Okullar nihayet açılıyor… Bunun artık geri dönüşü olmamalı! https://haberturk.com/yazarlar/nagehan-alci/2987554-okullar-nihayet-aciliyor-bunun-artik-geri-donusu-olmamali… başlıklı yazısı yayınlandığı buğun, 1 gün ertelemeyi öğrendi, https://twitter.com/Nagehanalci/status/1365582269159792641… paylaşımıyla kıyameti kopardı!
Azılı keskin karşıtımız ama dediğimize geldiğinin ayırtında mı?!. https://twitter.com/BakiKarakol/status/1365689106500575232 diye yazdım.

Ayrıntıya girmeyeceğim ama bir günlük erteleme her yönüyle çok yanlış olmuştur!

“Bu ertelemenin gerçeği özde ne?!.” sorusu kafama takıldı.
Yanıt arayıp durdum.
Sonunda şu kanıya vardım:
AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, artık eskisi gibi izlenmiyor, dinlenmiyor.
Önceden böylesi kararlar ve duyurularla geniş izleyici, dinleyici toplama amaçlanıyor.

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanını bu duruma en başta “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin; sonra, Cumhur İttifakı’nın ve Cumhur İttifakı İktidarı’nın ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin; sonra da, danışmanlarının ve metin yazanlarının düşürdüğünü düşünüyorum…

BEYLER, TÜRKÇE’MİZE ZARAR VERİYORSUNUZ, KENDİNİZE GELİN!..

150 150 bakikarakol

“Yunus Emre aynı zamanda güzel Türkçe’nin de mimarıdır. O, Türkçe’nin aşk ve mana dili olmasını sağlamıştır. Onun bize bıraktığı en büyük miras her bir dizesinin kelime kelime, her bir kelimesinin hece hece, her bir hecesinin harf harf saçaklanarak 700 yıllık tarihimizi bizim kılan Türkçemizdir.
Türkçe dilimiz kimliğimizdir. Asırlara sâri kültürümüzün taşıyıcısıdır.
Türkçemiz dertlilerin iç sızısı, şairlerin alın yazısıdır.
Türkçe’miz, aşkımızın da, hasretimizin de, matemimizin de dilidir. Bebeğimize ninni, atalarımızdan vecize, yiğitlenirken koçaklama, ölürken ağıttır. El açtığımızda duamız, cenge vardığımızda destanımızdır.
Dilini kaybeden bir millet hafızasını, benliğini ve hatta inancını kaybeder.
Ana dilleriyle bağları zayıflayan toplumların zamanla sürüleşmesi, sömürgeleşmesi ve kimliksiz hâle gelmesi kaçınılmaz olur.
Unutmayınız, vatanı önce dil, sonra ordu bekler. Bunun için Türkçemize çok sıkı sahip çıkmalıyız.
Türkçe’yi dünya dili hâline getirmek gerekir.
Vatanları, bayrakları, devletleri ayrı olan yüzlerce milyon insanı aynı gönül paydasında buluşturan Türkçe’dir.
Yabancı dile verilen önem maalesef Türkçemizi gölgede bırakıyor, hatta kimi yerlerde yabancı dille eğitim Türkçe eğitimin önüne geçiyor.
Bunun yanında gazetecilerimizden, akademisyenlerimize kadar okumuş, yazmış insanlarımızın bir bölümü Türkçe’ye yeterince özen göstermiyor.
Dil, iletişim aracı olmanın yanında en büyük zenginliktir.
Kültür emperyalizmine karşı kuracağımız en güçlü savunma hattı öncelikle dilimizi korumaktır. Kendi anadilini en doğru ve güzel şekilde konuşamayan bir toplum, başkalarına da katkı sağlayamaz.
Türkçe’yi korumadan ne millî kimliğimize sahip çıkabiliriz, ne Türk dünyasıyla olan bağlarımızı güçlü tutabiliriz, ne de küresel hedeflerimize ulaşabiliriz.
Geleceğe yönelik yapılacak en önemli yatırımlardan birinin yabancı kavramların istilası karşısında Türkçe’yi korumak, geliştirmek, zenginleştirmektir.
Bu konuda hepimize, bilhassa da ailelerimize, öğretmenlerimize, münevverlerimize, Türk diliyle ilgili çalışma yapan kurum ve sivil toplum kuruluşlarımıza önemli görevler düşüyor. Yunus Emre, ‘dil hikmetin yoludur’ diyor. Hikmet arayışımızı Türkçemizden başlatmalı, hep birlikte ‘Dünya dili Türkçe’ demeliyiz.” https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/124916/-kultur-emperyalizmine-karsi-kuracagimiz-en-guclu-savunma-hatti-oncelikle-dilimizi-korumaktir-

Bir solukta okuduğum, okurken heyecanlandığım, duygulandığım, altına imzamı atacağım bu sözleri söyleyen:
AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı…
Özetleyerek alıntılayıp bilginize sunduğum sözlerinden ötürü kendisini kutluyorum, alkışlıyorum.

Ancak…
Ne yazık ki!..
Bu çok doğru, çok güzel sözlerin sahibi AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, “Arapça” sözcükleri kullanan, toplumun kullanmasına neden olan siyasi kişidir de!

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, Arapça sözcükleri, “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”inden hemen sonra daha sık ve çokça kullanır oldu!
Cumhur İttifakı ve Cumhur İttifakı İktidarı ortağı MHP Genel Başkanının, Genel Başkan Yardımcılarının Arapça sözcükleri aynı sıklıkta ve çoklukta kullandıkları da gözden ırak tutulamaz!

Sonuçta ortaya…
Anlaşılmayan, iletişimi ciddi biçimde olumsuz etkileyen, kafa karıştıran, “güzel Türkeçemiz”e büyük zarar veren bir dil çıkmıştır!

Şu günlerde ağızlarda konuşulan Arapça sözcükleri yazmak istemiyorum!

Güzel Türkçe’mizi “dünya dili” yapmak istiyorsak, Arapça, Farsça, başka yabancı sözcükleri kullanmamalıyız!
Hiç ama!..
Eskimiş olanları da!..

Ve…
Bunda kararlı olmalıyız!

Özellikle…
AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı yeni bir Arapça sözcük eder etmez, onu alıp “ağızda sakız” yapan sözüm ona “Türkçe yanlısı” insanlarımıza kızıyorum!
Neredeyse, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanından, MHP Genel Başkanından ve Türkçe karşıtlarından çok “Arapça sözcükler” söyler, kullanır oldular!
Beyler!..
Ne yaptığınızın ayırtında (farkında) mısınız?!
Türkçe’mize zarar veriyorsunuz!
Türk-İslam Sentezi’ne hizmet ediyorsunuz!
Türk-İslam Sentezcilerinin değirmenine su taşıyorsunuz!
Kendinize gelin!..

SİYASİLERE VE SİYASİ PARTİ GENEL BAŞKANLARINA ÖNERİM…

150 150 bakikarakol

Dün “AKP günü”ydü!
Grup vardı, İstanbul 7’inci olağan il kongresi ve Adana, Hakkari, İstanbul, Manisa, Malatya Şanlıurfa ve Tokat İl Kadın Kolları’nın 6’ıncı olağan kongreleri vardı.
Hepsinde de, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı konuştu.
Saymakla bitmez yandaş tv kanalları canlı yayın yaptı.

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, partisinin grup konuşmasında gene partim CHP’me ağır sözler etti.
Doğrusu “ettirildi”!
Ettirenler “metin yazarları”ydı.
Tarih bilgisinden bu kadar yoksunluk, tarihi gerçekleri böylesine çarpıtmak!..
Pes doğrusu pes!

Özetle buyurun okuyalım:

“CHP, bir yanına terör örgütünün güdümündeki partiyi, diğer yanına yerli ve milli hassasiyetlerini koruduğunu umut ettiğimiz bir başka yapıyı alarak, ortaya da kimi bulursa doldurarak, kendince bir siyaset terazisi kurdu. Bu zoraki ittifakın içinde, ülkenin bütünlüğü konusunda fikir birliğine rastlayamazsınız” https://www.akparti.org.tr/haberler/genel-baskanimiz-ve-cumhurbaskanimiz-erdogan-tbmm-grup-toplantimiza-katildi-24-02-2021-13-43-14/ deniliyor, şöyle sürdürülüyor:
“Bu zoraki ittifakın içinde, Türkiye’nin maruz kaldığı uluslararası saldırılara karşı devletinin yanında yer alma erdemini hiç göremezsiniz. Peki bu çarpık yapının içinde ne var? Karşımızda sadece dışarıdan üflenen sufleleri muhalefet kisvesi altında tekrarlayan, vizyonsuz, hedefsiz, ilkesiz bir yapı, daha doğrusu bir heyula var. Biliyorsunuz heyula, tek başına fiili varlığı olmayan, ancak başka bir varlıkla anlam kazanabilen maddedir. Kırk yamadan oluşan CHP heyulasını kuvveye dönüştüren ise ne milli ve manevi bir saiktir, ne de insani bir hedeftir. CHP kendi başına planı, programı, projesi, hayali, hedefi, gayreti, eseri, mücadelesi olmayan, ancak bir yerlerden gelecek olumlu veya olumsuz etkiyle harekete geçen bir partidir.
CHP’nin içinde millet yoktur. Çünkü millet, tek parti devrinden beri CHP’nin ciğerini bilir. CHP’nin içinde demokrasi yoktur. Çünkü CHP sadece lafını ettiği, istismarını yaptığı demokrasinin D’sinden bile nasibini almamış, süzme faşist bir partidir. CHP’nin içinde kalkınma yoktur. Çünkü CHP halkın derdine derman olacak, aşına, ekmeğine, işine yarayacak hiçbir işe yanaşmaz zaten öyle bir müktesebatı da bulunmuyor. CHP’nin içinde adalet yoktur. Çünkü CHP sırtını dayadığı vesayetçilerin, darbecilerin hukukundan başka hukuk tanımaz. CHP’nin içinde milli ve yerli hassasiyet yoktur. Çünkü CHP siyasetteki duruşunu ülkesine veya halkına göre değil, önüne konulan senaryolara göre belirler. CHP’nin içinde sürekli istismarını yaptığı değerlerin hiçbiri yoktur. Çünkü CHP kendi içindeki taciz, tecavüz, hırsızlık, arsızlık vukuatlarıyla bile yüzleşemeyecek kadar kibir bataklığına saplanmıştır. CHP’nin içinde ideal de yoktur. Çünkü bu partide insanlar gayretleri veya birikimleriyle değil, cari yapıya olan uyum yeteneklerine göre konumlandırılır. Sadece bireysel hedefleri için çalışır.
Velhasıl aslında CHP hakiki bir siyasi parti olmaktan çıkıp heyula haline dönüşmüş amorf bir yapıdır. Ülkemizin de milletimizin de vaktini ve enerjisini heba etmese, elbette CHP’nin bu hali bizi zerre kadar ilgilendirmez. Ama mesele memleket meselesi, mesele millet meselesi olunca bunları görmezden gelme hakkımız olamaz. Buradan Gazi’nin mirasına hürmeten CHP’ye gönül vermiş veya herhangi bir sebeple oy tercihini ondan yana kullanan vatandaşlarıma sesleniyorum: Görüldüğü gibi CHP kayıp bir partidir. Bu kayıp, sadece siyasetin değil, tüm ülkenin kaybıdır.
CHP; çöp, çukur, çamur.
Gelin, 84 milyon hep birlikte 2023 yılında Türkiye’ye, diğer alanlardaki hedefleriyle birlikte, gerçek anlamda bir ana muhalefet de kazandıralım…”

Partim CHP’m, bu yergilerin hiç birini hak etmiyor!
Çünkü burada anlatılanlar, partim CHP’m değildir!
Merkez sağın sağ ucundaki “faşist”, “radikal”, “gerici-yobaz-ilkel” siyasi partiden söz ediliyor.

Yok, “CHP, kayıp parti” imiş!..

Nasıl yitik (kayıp) parti ki, “Partili Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi”nin “Cumhur İttifakı İktidarı”nı, 9 büyüklüğündeki deprem gibi sarsıyor, çatırdatıyor?!.

Geçelim…

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, başka konulara da değindiği ve gruptaki Milletvekillerini ayağa kaldırarak, “rabia yemini” ettirdiği grup konuşmasının bitiminde, basın mensuplarından gelen, içinde HDP’li vekillerin yer aldığı, Kamutay (TBMM) Başkanlığı’na ulaşan “33 Milletvekili fezlekesi” ile ilgili soruya “Süreç neyse bu süreç aynen işleyecektir. Bu konular Meclis’e gelir, Meclis komisyonları müzakerelerini yapar. Genel Kurulda da eller hemen iner kalkar.” https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/sentop-dun-aksam-33-fezleke-geldi-hdpliler-de-icinde-6278910/ tümceleriyle yanıt verdi.

Bu, Kamutay’a “talimat vermek” değil midir?!

Ayrıca…
Eller hep havada mıdır ki, önce iniyor, sonra kalkıyor?!
Metin yazarları neden “Genel Kurulda da eller hemen kalkar, iner” diye yazmadılar?!

Bunu da geçelim…

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, gene, Korona Virüs önlemlerinin hiçe sayıldığı dünkü kongrelerde, “Onlara rağmen Kanal İstanbul’u da yapacağız. İnadına yapacağız. Kanal İstanbul ile İstanbul nasıl güzelleşecek, İstanbul nasıl bir başka şehir olacak, bunu da görecekler. Alıştıracağız. Buna da alışacaklar”
https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/125056/-ulkemize-milletimize-ve-istanbul-a-hizmet-davamizdan-asla-vazgecmedik- dedi.

“Dedi” demeyeyim, “Dedirttirildi” diyeyim.
Şundan:
Danışmanlar ve metin yazarları, “inat” sözcüğü ile “kararlılık” sözcüğünü karıştırmış, aynı sanmışlar!

Tarihsel gerçeklerle örtüşmeyen ve ağır ötesi ağır sözler ettirmek!..
Yasama’ya “talimat” verdirmek!..
“İnat” ve “kararlılık” sözcüklerini karıştırtmak!..
Siyasiye, siyasi parti genel başkanına danışmanlarının, metin yazarlarının yapacağı çok büyük yanlıştır!
Siyasi yaşamlarının tezden bitmesine neden olurlar!

Siyasilerin ve siyasi parti genel başkanlarının, danışmanlarının “bilgilendirmeleri”ne, metin yazarlarının da “yazdıkları konuşma metinleri”ne dikkat etmelerini öneririm…

SOYLU, ORTADA FOL YOK, YUMURTA YOKKEN, NEDEN “FETÖ DARBE GİRİŞİMİNİN ARKASINDA AMERİKA VAR” DEDİ?!.

150 150 bakikarakol

İnanamıyorum!
İnanmakta zorlanıyorum!
Ve…
Dünyada ilk!

İçişleri Bakanlığı’na “atanmış bürokrat Bakan” Süleyman Soylu, Boğaziçi Üniversitesi’nin seçimle gelmiş eski rektörlerinden Prof. Dr. Üstün Ergüder’i telefonla arıyor; Boğaziçi Üniversitesi’ne “kayyım rektör ataması”dan dolayı yaşanan olaylarla ilgili düşüncelerini açıkladığı, öğrencilere yapılanların yanlış olduğunu söylediği için, “tehdit” etmiş!
Bununla kalmamış, basının karşısına geçmiş, “eylemini” kasıla kasıla anlatmış! https://t24.com.tr/video/soylu-prof-ustun-erguder-i-hedef-aldi-kendisini-aradim-bogazici-ni-ogretim-uyeleri-uzerinden-karistirmasi-ahlaksizligin-dibi-buna-pirim-vermeyiz,36585

Oysa Soylu…
Demokrat Parti (DP)’li, Adalet Parti (AP)’li, Doğru Yol Parti (DYP)’li siyasetçi babanın oğlu ve o “siyasetçi baba”nın yanında çocuk yaşlarda siyasanın (politikanın), siyasacıların (politikacıların) içinde olmuş; yetişmiş, siyasi parti ilçe, il Başkanlığı, Genel Başkanlık yapmış biriydi!
Böyle bir eylemi usundan (aklından) dahi geçirmemeliydi!
Bir de…
Siyasi geçmişini ve siyasi kariyerini düşünerek, “atanmış bürokrat Bakan” olmayı kabul etmemeliydi!

Demek ki Soylu, toplumun özlemini çektiği siyasacı olamamış!

Bu Süleyman Soylu, daha önce (3 Şubat 2021 Çarşamba), bir televizyon kanalına çıkıyor, 15 Temmuz 2016’daki “FETÖ darbe girişimi”ni FETÖ’nün yapmadığını, yaptıranın “emperyalist ABD” olduğunu söylüyor.
https://aydinlik.com.tr/haber/suleyman-soylu-15-temmuz-un-arkasinda-abd-var-231636
Doğru!..
Çok daha doğrusu:
FETÖ darbe girişiminin arkasında “esas” emperyalist Britanya (İngiltere) İmparatorluğu var!

Başı, Britanya İmparatorluğu’nun çektiği emperyalistler, Türkiye’nin, Türk halkının, dünya lideri Kemal Atatürk’ün, Cumhuriyet Halk Partisi’nin ve kutsal dinimizin azılı düşmanıdırlar!
Her dönemdeki düşmanlıklarını yapıyorlar!
Yapacaklar da!..

Bu gerçek, yalın dille halka neden anlatılmaz?!
Halkın, düşmanını tanımasına neden yardımcı olunmaz?!

Bir kere daha söyleyeyim:
Ana düşman, emperyalist Britanya İmparatorluğu’dur!
Emperyalist USA (ABD) vitrin, görüntü, perde!..

Soylu’ya yanıt iki gün sonra (5 Şubat 2021 Cuma), kendini hep gizleyen, geri planda tutan/tutturan emperyalist Britanya İmparatorluğu’ndan değil, emperyalist Britanya İmparatorluğu’nun örtüsü, şalı, gizleyeni emperyalist USA’dan geliyor!

Emperyalist USA’nın Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, yazılı açıklama yapıyor, “kınadığını” belirtiyor, “Üst düzey Türk yetkililerin tersi yöndeki açıklamaları bütünüyle yanlıştır” diyor, ekliyor:
“ABD’nin Türkiye’deki gelişmelerden sorumlu olduğuna yönelik bu ve benzeri temelsiz ve sorumsuz iddialar, Türkiye’nin ABD ile NATO müteffiki ve stratejik ortak olma statüsüyle çelişmektedir.” https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/abd-disisleri-bakanligi-soylunun-iddiasina-yanit-verdi-15-temmuzun-arkasinda-abdnin-oldugu-iddiasi-temelsiz-ve-1811447

Hala anlayabilmiş değilim!:
Süleyman Soylu, orta fol yok, yumurta yokKEN, neden, hangi gereksinimden ötürü kalktı, 15 Temmuz 2016’daki “FETÖ darbe girişimi”ni FETÖ’nün yapmadığını, yaptıranın “emperyalist ABD” olduğunu söyledi!

İç siyasaya oynamak mıydı?!

Soylu, emperyalist USA’nın 46’ıncı “bunak” Başkanı Joe Biden’in genelde “dünya”, özelde “Türkiye” siyasasından habersiz miydi?!
“Bunak” Başkan’ın, seçilmesinden, Başkanlık koltuğuna oturmasından dolayı kendini kutlayan “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin bir numarası AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanına dönüş yapmadığını unutmuş muydu?!

Soylu’ya bir sorum olacak:
“Bunak” Başkan Biden, 19 Şubat 2021 Cuma günü, Münih Güvenlik Konferansı’ndaki konuşmasında neden “Amerika yeniden uluslararası arenaya döndü” https://www.sozcu.com.tr/2021/dunya/ilk-uluslararasi-konferansa-katilan-biden-abd-geri-dondu-6269930/ dedi ve neyi kastetti, neyi amaçladı?!

Soylu’nun yanıtını merak ediyorum ve bekliyorum…

İL KONGRELERİNDE PANDEMİ KURALLARINA UYULMAMASI AKP’Yİ İKTİDARDAN EDECEK!..

150 150 bakikarakol

Bir yıldan beri dünyayı kasıp kavuran, yüz binlerce insanın yaşamını yitirmesine ve saymakla bitmeyecek sorunlara neden olan Korana Virüsü’ne, Korona Virüsü için alınan önlemlere karşın, Cumhur İttifakı İktidarı’nın büyük ortağı AKP’nin 7’inci olağan il kongreleri tam gaz sürüyor!

Yarın da İstanbul il kongresi var!

“İstanbul için inandığın yolda yürü” sloganlı kongre Sinan Erdem Spor Salonu’nda yapılacak.

Yine…
Salon tıklım tıklım dolacak, sosyal araya (mesafeye), hijyene dikkat edilmeyecek!
Maske takmayanlar, takanlar kadar olacak!

Yani…
Genelgeleriyle halka uyguladıkları kısıtlamaların hiç birine kendileri uymayacak!

Neden?!

Kendi cenazelerinde hiçbir kısıtlama yok!
Ama…
Başkalarının cenazelerinde katı uygulama!..

Neden?!

Ve ne gariptir…
Cumhur İttifakı dışı siyasi partilerin hiç biri, pandemi sürecinde şu yaşanan ayrımcılığı yargıya taşımadı!

Evet, biliyorum, yargıya götürülseydi, bir sonuç alınamayacaktı!
Olsun…
Devletin kaydına geçerdi!
Ulusun tarihinde yer alırdı!
AKP’nin siyasi siciline işlerdi!

Yapmadılar!
Kendi siyasi sicillerine kalın büyük harflerle yazdırdılar!

Cumhur İttifakı’nı, Cumhur İttifakı İktidarı’nı çökerten “enflasyon, işsizlik, açlık, ayrımcılık, kayırmacılık” gibi birçok etkenin yanısıra, 2,5 yılda uygulamasıyla tanınan, tanındığı için halkın istemediği, sırt döndüğü, kaçtığı “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin, AKP’nin 7’inci olağan il kongrelerinin ve cenazelerdeki ayrımcılığın geldiğini –altını kalınca çizerek- vurgulamalıyım!

MHP zati baraj altı!
AKP’nin ve AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanın oyları ciddi düşüşte!
Güvenilirlikleri ve inanılırlıkları yarı inmiş!
Bu tabloyu, yapılan ve yaptırdıkları kamuoyu araştırmalarıyla kendileri de biliyor!
Erken veya süresinde yapılacak Cumhurbaşkanlığı ile Milletvekili Genel Seçimini kazanamayacaklarını, yenileceklerini de!..

Sertleşmelerinin, baskıyı artırmalarının nedeni bu!

İktidardan oluyorlar!
İktidar elden gidiyor!
Hesap verme süreci başlayacak!

Ondan korkuyorlar!

Korkmakta haklılar!

Buradan bir çağrım olacak:
Bugün, yarın, yarından sonra, AKP’nin kongre yapacağı illerdeki vatandaşlarım 14 gün evlerinden dışarı çıkmasınlar, işlerine güçlerine gitmesin, kendi kendilerine karantina uygulasınlar!
Kongre yapılan illerdeki sonuçlar ortada!
Virüs cirit atıyor!

“Duyarlı görevliler”in de sorumluluk bilinci içinde düşüneceğine, karar vereceğine, hareket edeceğine inanıyorum.

Son olarak…
Cumhur İttifakı İktidarı’nın büyük ortağı AKP’nin, 7’inci olağan il kongrelerinde pandemi kurallarını altüst etmesi ile bana “İmamın dediğini yap, yaptığını yapma” sözünü anımsattığını belirtmeliyim!
AKP’yi ne güzel tanımlıyor, anlatıyor!
Sanki yıllar ötesinden, AKP için söylenmiş!..

99’DA PKK TERÖR ÖRGÜTÜNÜN BAŞI ABDULLAH ÖCALAN’I VEREN EMPERYALİSTLER BU DEFA MURAT KARAYILAN’I VERİRLER Mİ?!.

150 150 bakikarakol

13 insanımızın yaklaşık 6 yıl, emperyalist tetikçisi PKK terör örgütü elinde “rehin” tutulmasına, onca yıl hiçbir şey yapılmamasına, yapıldıysa da “kurtarılmaları” yönünde sonuç alınamamasına, en son “şehit edilmesi”ne çok üzüldüm!
Bir o kadar da, Silahlı Kuvvetleri’mizin ve başka güvenlik güçlerimizin, şanlı tarihlerinde böyle bir “başarısızlık” olayını yaşamalarına!..
Siyasi kadroların kılı kırk yaracak siyasalar geliştirememelerine, diplomatik kanalları, yolları devreye sokamamalarına, bir Türk halkına böyle bir “son” yaşatmalarına ve ulusal yas ilan etmemelerine, ama siyasi malzeme yapmalarına ne kadar çok üzüldüğümü de belirtmeliyim!

Bedenimde “kötü huylu ur” gibi gezinip duran “üzüntüm” ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun -PKK terör örgütünün başını kastederek- “Murat Karayılan’ı yakalayıp bin parçaya bölmezsek, bu millet ve şehitlerimiz yüzümüze tükürsün” https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/soylu-murat-karayilani-yakalayip-bin-parcaya-bolmezsek-bu-millet-yuzumuze-tukursun-1813702 demesi, kafama mıh gibi saplandı.
Ve…
Beni çok yönlü düşündürdü.

Değil Karayılan, tamamı için; dahası, PKK terör örgütünün kökten yok edileceğinin sözünün verilmesin ve sözde kalmamasını, harfiyen yerine getirilmesini çok isterim!

“Böyle bir sonuç, ülkemizin, halkımızın, bölgemizin ve dinimizin düşmanı emperyalistlerin ve o emperyalistlerin yerel işbirlikçilerinin yenilmesi” demektir!

Çok da mutlu olacağım, mutluluk duyacağım olaydır!

Ancak…
Söylu’nun o sözü, “siyaset” için söylediğini sezinliyorum!

Önce…
Bin parçaya niye bölüyorsunuz?!
Canlı yakalayın.
Uluslararası yargının da gözleminde yargılayın, mahkum olsun.
“Bin parçaya bölmek” sonraya kalsın.
Zaten Karayılan ve takımı, Türk halkının ve terör karşıtı dünya halklarının vicdanlarında bin parçaya bölünmüş!

Ya Karayılan yakalanmazsa, bin parçaya bölünmezse, hadi “millet”i geçtim, şehitlerimiz, yüzlerine nasıl tükürecekler?!
Soylu “Şehitlerimiz” yerine “şehit yakınları…” deseydi daha gerçekçi, inandırıcı olurdu.

Şöyle de düşünüyorum:
Soylu yoksa “bir dileği” değil, “bir olacağı” mı vurguluyor?
Çok zor!
Ama…
Neden olmasın?!

Varsayalım, emperyalistlere karşın o “çok zor” başarıldı, Karayılan yakalandı ve bin parçaya bölündü…
Bu siyasi kadro ve bu siyasi kadronun iktidarı işte o zaman Türkiye’de güven tazeler, Türkiye dışında şaşkınlık yaratır, saygınlık kazanır.

PKK terör örgütünün İmralı’da tutuklu başı Abdullah Öcalan’ın 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirilmesini, 99 seçimlerinden merhum Bülent Ecevit’in Demokratik Sol Partisi (DSP)’nin yüzde 21 oyla 1’inci parti çıkması, iktidar olması anımsanacaktır.

O tarihte Abdullah Öcalan’ı veren emperyalistler, bu defa Murat Karayılan’ı verirler mi?!

“Vermezler” diye düşünüyorum.

Emperyalistlere karşın, Karayılan yakalanıp Türkiye’ye getirilebilir mi?!

Ne çok isterim!
Ne çok sevinir, mutlu olurum!

Ama…
Zor!
Sonu büyük savaş!

Kaygım bu!..

Y A S T A Y I M ! . .

150 150 bakikarakol

Ülkemizin, halkımızın 13 şehidi var!
Çok üzgünüm!
İçim kan ağlıyor!

PKK terör örgütünü…
IŞİD, PKK gibi bütün terör örgütlerini üreten, yeşerten, besleyip büyüten tüm emperyalistleri, emperyalist işbirlikçilerini…
Teröre, teröristlere ve terörizme karşı duyarlı davranmayan, katı kararlar almayan, uygulamalar gerçekleştirmeyen, bu konuda uluslararası dayanışma içine girmeyen yönetimleri…
K ı n ı y o r u m ! . .

Cumhur İttifakı İktidarı’ndan “Ulusal Yas ilanı” bekledim.
Etmedi!
Etmeyeceğini hissettirdi!
İncindim!
Kendime “Yas” ilan ettim!

Bugün yastayım!
Yarın da!..
Yarından sonra da, Cuma günü de!..
Yasta olacağım için yazı yazmayacağım!
Lütfen hoşgörün!

Şehitlerimiz, Cennet’lerinde ışıklar içinde uyusunlar!
Şehitlerimizin ailelerine ve halkıma sabırlar diliyorum!..

ÜLKEMİZİ, HALKIMIZI, BÖLGEMİZİ “BÜYÜK EMPERYALİST TEHLİKE”DEN KORUYALIM!..

150 150 bakikarakol

Gerçi sonradan “Milletçe verdiğimiz bu mücadele sonucunda Cumhuriyetimizle taçlandırdığımız yeni Türkiye’mizi kurduk. Ancak 100 yıllık bir çınar olan Cumhuriyetimiz, darbe ve vesayet girişimleriyle maalesef kuruluş ve kurtuluş değerlerinden, o maddi ve manevi değerlerden uzaklaştırılmıştır.
Yeniden Kuruluş Anayasası ile kastımız; yenileyici bir ruhla, geçmişin birikimini dikkate alarak ve o kuruluşumuzda bizi bir arada tutan maddi ve manevi değerleri yeniden hayata geçirmek suretiyle, geniş katılımlı yeni anayasa yapma talebidir.
Amacımız, Cumhuriyetimizi el birliğiyle modern geleceğe daha güçlü şekilde taşımaktır. Böylesi bir anayasa, aziz milletimize olan bir borcumuzdur ve inşallah 83 milyon hep birlikte yerine getireceğiz” https://www.gercekgundem.com/siyaset/251443/akpli-cahit-ozkan-tepkilerden-sonra-yeniden-kurulus-anayasasindan-geri-adim-atti?utm_source=share-twitter biçimindeki sözlerle, bir gün önce (12 Şubat 2021 Cuma) ettiği “Bu anayasanın ismi ‘Yeniden Kuruluş Anayasası’ olacak” https://www.gercekgundem.com/siyaset/251075/akpden-yeni-anayasa-sureciyle-ilgili-aciklama?utm_source=share-twitter sözünü, toplumsal tepki üzerine, düzeltmeye yoluna giden –ben buna ‘Önce söylediğini sonra yalamak’ diyorum- Denizli AKP Milletvekili ve AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan bu, çok yerinde, çokça yergi alan sözü edince AKP’li, MHP’li, BBP’li, Vatan Partili “Cumhur İttifakı” dışındaki siyasi partiler ve siyasiler ayağa kalktı!
Ancak…
Ayağa kalkan siyasi kadroların büyük çoğunluğu, birkaç gün önce AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının “Yeni sivil anayasayı tartışmanın zamanı gelmiştir” tümcesiyle gündeme taşıdığı “yeni anayasa konusu”ndaki amacının “gündem değiştirmek” olduğunu sıkça konuşunca kızdım!

Evet, “gündem değiştirmek” de vardı ama “ana özne” bu değildi!

2,5 yılda çöken ucube yeni sistemin hem ‘Partili’, hem ‘Cumhurbaşkanlığı’ “Hükümet Sistemi” olmasında direnen ve direten Devlet Bahçeli zaten ucube sistemlerini ve iktidarlarını çöküntüden kurtaracak, kalıcı kılacak yeni bir anayasanın gerekliliğini seslendirip duruyordu.

CHP, İyi Parti, SP, Gelecek Parti, Deva Partisi yöneticileri yarım ağız yerdiler!
O kadar!

Oysa…
MHP Genel Başkanının, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının dillendirdikleri “yeni anayasa”, ne acı ki, ülke sınırlarını aşan topraklarda, yıllar önce yazılmış, çizilmişti!
“2023”, yaşama geçirilmiş olacağı tarihti!
Yazanı, çizeni, Çanakkale ve Ulusal Kurtuluş Savaşı yenilgilerinin acısını, kinini, öfkesini yaşata gelen emperyalist Britanya (İngiltere) İmparatorluğu’ydu!

Cumhur İttifakı karşısındaki siyasi kadroların tamamı, bu “özne”yi gerçekten bilmiyorlar mı, biliyorlar da bilmezden mi geliyorlar?!
Bilmemeleri, bilmezden gelmeleri büyük yanlış!

Halka, ulusal gerçekleri yalın bir biçimde anlatacaksın, anlatamıyorsan çekileceksin, arada kalıp “uyuşturuculuk” veya “uyutuculuk” yapmayacaksın arkadaş!

Cumhur İttifakı ve Cumhur İttifakı İktidarı, “Türk-İslam sentezi” mayalı “Sivil yeni Anayasa” ile kapısını açacağı “2’inci Sevr”in anayasasını getirmekle Türkiye’yi parçalamak, Türkleri Orta Asya’ya geri göndermek düşünce ve amacındaki emperyalist Britanya İmparatorluğu’nun bu hain projesinden ayrıntılı haberli mi?!
Olmasını arzularım.

Plan öylesine sinsi, kalleş ki!..
Yıllar ötesinden başlıyor, “alıştıra, alıştıra” süre geliyor!
Kanser gibi!
Ayırtına varmak, zaman alır!
O nedenle, iç siyasaya odaklanmış ve günübirlik siyasalarıyla yaşayan iktidarın ayıkması zor!
İktidar, iç siyasada, nasıl ki “alıştıra, alıştıra” anlayışıyla hareket ediyorsa, aynı anlayışa kendisi “muhatap” edilmiş!

Ok yaydan çıkmıştır!
Cumhur İttifakı ortakları, sırf iktidarlarını ve siyasi geleceklerini koruyabilmek, yaşatabilmek, dışa karşı da kendilerini kanıtlamak –yani “Bizim halkta desteğimiz var” demek- için, gündeme taşıdıkları “yeni anayasa”yı halka kabul ettirmekte, ellerinden geleni yapacaklar!

Ülke ve halk gene zor günler yaşayacak!

Bunların olmasını istemiyorsak –ki, asla istemiyorum-; halka bilmesi gereken ulusal gerçekler yalın dille anlatılmalı, halk bilgilendirilmeli, ittifakı da, iktidarı da emperyalist tuzaktan kurtarmak için geceli gündüzlü çok çalışılmalı, dayatılacak “sivil anayasa”nın açık ara “ret edileceği”nin sandık öncesinden yaygın bilinmesi sağlanmalı!

Ayırtına varalım, emperyalist tehlike çok büyük!
İşi, siyasi partilere, siyasi kadrolara bırakmayalım!
Vatandaş olarak, taşın altına elimizi koyalım!
Bugünden çalışmaya başlayalım!
Ülkemizi, halkımız, bölgemizi “büyük emperyalist tehlike”den koruyalım!..

BAK HELE ŞU “YETMEZ AMA EVET”ÇİYE!..

150 150 bakikarakol

Dün; Haber Turk TV kanalında “Nedir, Ne Değildir” programında kendisini, CHP’den istifasını, başlattığı “Memleket Harekti”ni, kuracağı siyasi partiyi vb anlatan, yüz ve göz ifadeleri ile derin moral çöküntüsü sergileyen “Kandırıkçı, siyasi palyaço, şaklaban” Muharrem İnce’nin “parlatıcı dostları”nın “siliklikleri”ni, “çirkinlikleri”ni yazacaktım, bugüne erteledim.
Bugün de “Yetmez ama evet”çi yazar Oya Baydar’ın sözleri erteletti.
Pazartesi yazar mıyım, bilmiyorum…

Kişiliğini, dünya görüşünü, gazeteciliğini beğendiğim www.t24.com.tr internet gazetesinin yazarı Murat Sabuncu, 12 Eylül 2010’daki Anayasa’nın birkaç maddesinin değişikliğine ilişkin halkoylaması surecinde, “Yetmez ama evet” diyenlerin önde gidenlerinden, aynı internet gazetesinin yazarlarında Oya Baydar’la gerçekleştirdiği söyleşi ilgimi çekti.

Okudum.

“Oya Baydar ’80 Yaş Zor Zamanlar Günlükleri’ni anlattı: Demokrasiye koşulsuz inanan bir insanım; ‘yetmez ama evet’ dedim, fakat dersimi aldım” https://www.t24.com.tr/video/oya-baydar-80-yas-zor-zamanlar-gunlukleri-ni-anlatti-demokrasiye-kosulsuz-inanan-bir-insanim-yetmez-ama-evet-dedim-fakat-dersimi-aldim,36280 başlıklı söyleşide, Baydar’ın yeni çıkan “80 Yaş Zor Zamanlar Günlükleri” kitabındaki “Yetmez ama evet” bölümü ağırlıklı olarak işleniyordu.
Baydar “Siyasete vicdani açıdan baktığınız zaman biraz sazan oluyorsunuz. Yani ben büyük bir iyi niyetle başına sonuna bakmadan, çok fazla düşünmeden, kim yapıyor düşünmeden, ‘niyet okumayalım mantığı’na çok bağlı kaldım” diyordu, şöyle sürdürüyordu:
“Yetmez Ama EVET meselesinde de, önüme gelen yasaların hepsi 82 Anayasası’nın çok ilerisindeydi. Ben özgürlüklere ve demokrasiye yol açabilecek bir anayasa değişikliğinden kesinlikle yanaydım. ‘Evet’ dedim, birçok arkadaşım da dedi. Demokrasiye çok inanmak ama biraz koşulsuz inanmak… Biraz da sazanlık vardı işin içinde. Ama şimdi dersimi aldım. Geç oldu, aldım.”

Bak hele şu “Yetmez Ama Evet”çiye!..

Nasıl entelektüel?!
Nasıl yazar?!
Anayasa değişikliği içeren maddelerin “özgürlüklere, elerkiye (demokrasiye) yol açmayacağını, gericiliğe ve gericilere yol açacağını nasıl göremez?!
Bu içerikteki değişiklikleri getiren siyasi kadroyu tanımamakta, o kadroya güvenmekte nasıl ve neden duyarsız kalır, tembellik eder?!
Yakışır mı?!
Hele “sazan olmak”?!.
“Ne yaptıysam kendim için yaptım… Hayatıma anlam kazandırmak ve mutlu olmak için…” de ne demek?

Sonra kalkıyor, “Şimdi dersimi aldım. Geç oldu, aldım” diyor, sağdan geldiği kadar soldan da “kötü tepkiler” gelmesinden yakınıyor!

Kötü değil ama sert yergilerde bulunanlardan biri de bendim.

FETÖ’nün yayın organı -şimdi yayında değil- Taraf Gazetesi’nde köşe yazarlığını “O dönemde Taraf Gazetesi’nin siyaseti yanlıştı. Ama ben bu yanlışı bir süre sonra hissettim ve gazete ile bağımızı kopardık” tümceleri ile aklamaya çalışıyor, ardından “Benim bir özelliğim kendimi acımasızca eleştirmek” diyor.

Gerçekten “kendini acımasızca eleştirmek” gibi bir özelliği varsa, “Geç oldu ama dersimi aldım” geçiştirmesi ile olmaz, göstersin!
Örneğin:
Diz çöksün halktan özür dilesin!
Ülkenin ve halkın, “ihvan”cıların yönetiminde bugünkü “gerici durum”a gelmesinde yadsınamaz payını, sorumluluğunu itiraf etsin!
“Hayatına anlam kazandırmak, mutlu olmak benciliği” uğruna yaptığı ilkelliği kabullensin!
Her konu, her alanda sözde değil, özde yani “içten” biri olsun!
Kendini, halkının ve halkların aydınlanmasına, ülkesinin ve geri kalmış/bıraktırılmış ülkelerin kalkınmasına, çağdaşlaşmasına adasın!
Vb…

Yapar mı?!

Bencillikten kurtulursa…
Neden olmazsın!..