Monthly Archives :

Ekim 2021

GÜNÜMÜZDE 9 (MİLYON) TL’Yİ AŞAN DOLAR, DEMİREL’İN ÜLKEYİ 70 SENT’E MUHTAÇ ETTİĞİ 1978’DE 24 LİRA 5 KURUŞTU!..

150 150 bakikarakol

Süleyman Demirel!..

Ragıp Gümüşpala’nın kurucu Genel Başkanı olduğu Adalet Partisi’ne (AP’ye) katılıp siyasete atılmadan önce, emperyalist USA/ABD firması Morrison Knudis’ın Türkiye temsilciliğini yaptığı için “Morrison Süleyman” lakabını aldı.

Diğer lakaplarından bazılar Su Müdürü, Çoban Sülo, Baba idi.

Tam adı Süleyman Sami Gündoğdu Demirel’di.

1 Kasım 1924’de Isparta’nın Atabey ilçesi İslamköy’de dünyaya geldi, 17 Haziran 2015’te yaşama gözlerini yumdu.

1964’de AP Genel Başkanı oldu.

Bir yıl sonra (1965’te), İsmet İnönü ile AP-CHP Koalisyon Hükümetini kurdu.

41 yaşında Başbakanlık koltuğuna oturdu.

12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980’de, Amerikancı faşist generallerin darbesi ile iktidardan indirildi.

8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ani ölümüyle (17 Nisan 1993), 16 Mayıs 1993 günü, Kamutay (TBMM) Genel Kurulu’nda 9’uncu Cumhurbaşkanı seçildi.

 

Demokrat Parti (DP) iktidarlarının Başbakanı Adnan Menderes’ten beter, Türkiye’mizin ve biz Türk halkının düşmanları arasında ilk üç arasında yer alan emperyalist Amerikancı idi.

Siyasaları (politikaları), emperyalist USA’nın, Türkiye ve bölge üzerindeki çıkarlarına hizmet etmek üzerineydi.

Öyle ki…

Emperyalist ABD’liden çok, emperyalist ABD’liydi!

Türkiye’ye, Türk halkına ve bölgeye, bölge halklarına çok zarar verdi, verdirdi!

AP, MSP (Milli Selamet Partisi), MHP ile kurduğu 1’inci ve 2’inci MC (Milliyetçi Cephe) Hükümetleri döneminde ülkeye, halka kan kusturdu!

Sol siyasi ve Atatürkçü düşüncelerinden ötürü günde onlarca insanımız yaşamlarını yitirdi!

Binlerce insanımız yaralandı, sağ kalanlar işkencelerden geçirildi! İşkencecileri korudu kolladı, Milletvekili, Bakan yaptı!

Patronu emperyalist ABD “Yap” diyordu, yapıyordu, yaptırıyordu!

 

Ekonomi tepetaklaktı!

Ülkeyi, 70 Sent’e muhtaç etti!

 

1978 yılı sonlarında “70 Sent’e muhtacız” diyen kendisiydi!

 

Bunlar, çok çok özetlediklerim!

 

Başta da vurguladığım gibi…

Ülkeye, ülke halkına ve bölgeye, bölge halklarına çok büyük zararlar veren emperyalist Amerikan yanlısı siyasacı (politikacı) Süleyman Demirel’i hiç sevmedim!

Hep yerdim, hep yereceğim.

 

Ülkenin, ülke halkının ve bölgenin, bölge halklarının bugün yaşadığı ciddi, derin sıkıntılarda büyük pay sahibidir!

Sorumluluğu asla yadsınamaz!

 

Emperyalist ABD işbirlikçiliği, dünya lideri Kemal Atatürk’ün çağdaş, demokrat, laik Türkiye’sine ve o Türkiye’nin halkına, her konuda, her açıdan pahaya mal olmuştur!

 

Bugün Türkiye’de…

IŞİD kılıklılar cirit atıyorsa…

Afganistan işgalcisi ilkel, vahşi Taliban mensupları devlet protokolüyle karşılanıyor, ağırlanıyorsa…

Dolar 9 TL’yi (9’un arkasına atın o silinen 6 sıfırı, 9 milyon TL olsun) bulmuşsa…

Ve aşmışsa…

Ve çok çok aşacaksa…

“Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” diye ucube bir sistem varsa…

Vb vb vb…

“Morris Süleyman”ın alt ve üst yapı hizmetlerinin sayesindedir!

 

Bu ve fazlası yergileri hak eden “Çoban Sülo”nun…

İlk Başbakanlığı 1965’te…

Bugün 9 TL’yi (yani 9,000,000 -9 milyon- Lira’yı) geçen, bu gidişle 2,5-3 ay içinde 10 (10.000.000) TL’yi bulacağı öngörülen…

1 emperyalist ABD Dolar’ı 9 Lira idi!

 

Türkiye’yi 70 Sent’e muhtaç ettiği 1978’de ise 1 emperyalist ABD Dolar’ı 24 Lira 5 Kuruş’tu!

 

1923’te 1 Lira 68 Kuruş olan emperyalist ABD Doları’nın Türkiye’mizdeki seyrine baktığımda https://www.dogrulukpayi.com/bulten/turkiye-nin-tarihsel-olarak-kur-degisimleri -tıkladığınızda siz de göreceksiniz-, her askeri darbeden sonra Lira’mız, emperyalist ABD Doları karşısında hep büyük değer yitirmiş!

AKP’nin yüzde 34 oyla birinci parti çıktığı 3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra da!..

 

Bilindiği gibi…

1 Ocak 2005’te, iktidardaki AKP Hükümeti, Lira’dan 6 sıfır attı.

1 milyon 340 Lira, 1 lira 340 Kuruş TL oldu.

Oldu ama…

Uluslararası kurda, 6 sıfırlı rakamlardan işlem gördü, görüyor!

(Çarşı pazarda 3 TL’ye aldığımız sebzeye, meyveye 3 milyon Lira ödediğimizi unutuyoruz. Paramızdan 6 sıfır atıldığında yüzde 500 enflasyon yediğimize ayıkamadık.)

 

2015 başlarında 2 TL (2 milyon Lira) olan 1 Dolar, 2015 FETÖ darbe girişimi ile 3 TL’ye (3 milyon liraya) fırladı!

 

Ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin de oylandığı 2017’deki torba Anayasa oylamasında ve bir yıl sonraki (2018) Cumhurbaşkanlığı, Milletvekili seçimlerinde yarı yarıya artışlar yaşandı.

Neden acaba?!

 

Ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin hukuken uygulanmasından (2018) kısa bir süre sonra 4,35 TL olan 1 Dolar 2019’da 5.38 TL’yi, 2020’de 8.38 TL’yi, 2021’de 7 TL’yle başladı 9 TL’yi geldi geçti!

2021’in sonuna kadar 1 Dolar 10 TL’ye vardığında, kimse “ A aaa!” demesin!

 

Demem o ki:

Siyasetçi olarak…

Emperyalist Amerikan yanlısı siyasalarıyla…

Bu ülkeye, bu ülke halkına 9 dokuz doğurtan merhum Süleyman Demirel’in, ülkeyi, bizleri 70 Sent’e muhtaç ettiği, bugünlerden çok daha zor, çok daha kara günlerde (1978’de) Dolar, 24 Lira 5 Kuruş’tu!..

E EEE?! YANİ?! UMARIM, MERAL AKŞENER BUNDAN SONRA “SİYASİ SÖYLEM YANLIŞLARI”NA DÜŞMEZ!..

150 150 bakikarakol

Partim CHP’min –bana göre- ne yazık ki başındaki “adı lazım değil”in önceki günkü grup konuşmasını bitirirken ettiği “Biz sizin oyunuza değil, biz sizin sorunlarınıza talibiz” sözünü nasıl anlamlandıramadıysam, dünkü grup konuş konuşmasındaki “Bu ucube sistemin devri artık bitti. Sıkı dur Sayın Erdoğan, Başbakan geliyor” sözlerini, salondakilerin ayağa kalkarak, dakikalarca alkışladığı İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanına “Milletin derdini çöz. Benden söylemesi, kısa zamanda çözdün çözdün, çözemedin, koltuk gidiyor, haberin olsun” diye seslenmesini de anlamlandıramadım!

Amatörce söylenmiş siyasi söylem olarak tanımladım.

 

Evet…

“Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ucube bir sistem! AKP’yi, Cumhur İttifakı’nın ve Cumhur İttifakı İktidarı’nın AKP’den sonraki “özgül ağırlıklı” 2’inci ortağı MHP’yi yedi bitirdi.

Bu kadarla kalmadı…

Ülkenin ekonomisini altüst etti, TL’nin değerini düşürdü de düşürdü!

Türk halkını aç, huzursuz, mutsuz, umutsuz, Türk gençlerini işsiz bıraktı, yabancı ülkelerine gitmeyi özendirdi!

Daha sayayım mı?!

Sayayım:

Bu yurdun geçmişine, değerlerine, kahramanlarına, birlik beraberliğine, aydınlanmasına, kalkınmasına, bilimde, ekinde (kültürde), sanatta ilerlemesine, yargısına, eğitimine, kurum ve kuruluşlarına dinamit koydu!

Gelecek kuşağın boynuna ağır borç yükledi!

Siyasetçilerine, bürokratlarına vb güveni yok etti!

Ülkenin dış saygınlığında, onarımı yıllar alacak gedikler açtı!

İşçiyi, esnafı, emekliyi vb çökertti!

Daha fazla saymaya içim kaldırmıyor!

 

Bu ve benzeri tabloya/tablolara neden olan ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nin devrinin artık bittiğini vurgulayıp kulağa da hoş gelen şık siyasi söylem “Sıkı dur Sayın Erdoğan, Başbakan geliyor” dedikten sonra, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanına “Milletin derdini çöz. Benden söylemesi, kısa zamanda çözdün çözdün, çözemedin, koltuk gidiyor, haberin olsun” diye seslenmek, Türk siyasasına yıllarını vermiş, Milletvekili, Bakan olmuş, şimdi de İyi Parti adlı siyasi partinin Genel Başkanı sıfatıyla dillendirdiği “Ben Başbakan olmak istiyorum” istemi halk tarafında kabul/karşılık gören Meral Akşener’e yakışmadı!

 

Akşener, seslendiği AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ile halkın sorunlarını çözeceğine gerçekten inanıyor mu?!

İnanarak mı, yoksa ülkemizde anlam yitimine uğramış/uğratılmış siyasi söylem olarak mı söyledi?!

Buysa, çok yazık!

Değilse de, çok yazık!

 

Halk…

Yalandan, yalancılardan, kanmaktan, kandırılmaktan, kandırıcılardan vb bıktı!

Tam umutsuzluk karanlığında, umut ışığı gördüğü siyasiler tarafından da yanıltılmasın, umutsuzluğun zifiri karanlığına itilmesin!

 

Ne yani…

Halkın ve ülkenin yığınla sorununa neden olan ucube “Partili Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi” var olduğu sürece, halkın ve ülkenin sorunlarının istense çözüleceğine, hele de kısa zamanda çözüleceğine deneyimli siyasetçi Meral Akşener sıcak mı bakıyor?!

Bakmamalı!

Vurguladığı gibi koltuk zaten gidiyor!

 

Ve…

Zahmet buyurmasın, seslendiği AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının, Atatürk Türkiye’si karşıtı siyasaları, hele de yaklaşık 3,5 yıllık ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” yüzünden “koltuğun gittiği”nden haberi var.

Akşener neden dert eder ki?!

 

Akşener’in derdi, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ni göndermek, Parlamenter Sistem’i eksiklerini giderip geri getirmek, Cumhurbaşkanlığını sembolik, Başbakanlığı güçlü kılmak değil midir?!

 

Ben öyle biliyorum.

Halk da öyle biliyor.

 

E eee?!

Yani?!

 

Umarım, Meral Akşener bundan sonra siyasi söylem yanlışlarına düşmez, düşmemeye özen gösterir…

BAHÇELİ’NİN VE “ADI LAZIM DEĞİL”İN DÜNKÜ GRUP KONUŞMALARINDAN!..

150 150 bakikarakol

Türk siyasasının gelmiş geçmiş en ağzı bozuk siyasi parti Genel Başkanı Devlet Bahçeli, dün gene partisi MHP’nin grup konuşmasında, örneğin “CHP, HDP, İP, Deva, Gelecek Partisi ve irili ufaklı diğer zillet partileri tembihli, görevli ve taşeron siyasetin lekeli temsilcileridir”  http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4894/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_12_Ekim_2.html  diyerek ağzını bozmuş!

Kamutay’ın (TBMM’nin) çatısı altında yan yana oturacaksınız, zaman zaman yüz yüze gelip gülümseyecek, el sıkışacaksınız, sonra da “…zillet partileri tembihli, görevli ve taşeron siyasetin lekeli temsilcileri” diyeceksiniz!

 

Grup konuşmasında “… Milli Devlet Yapısı’nın temel taşı olan Milliyetçi Hareket ve Cumhur İttifakı’dır” derken de, partisi MHP ile içinde yer aldıkları Cumhur İttifakı’nı ayrıştıran Bahçeli Türkiye’nin önünü kesmek, ilerleyişini engellemek için tetikte bekleyen iç ve dış işgal cephesi, milli devletimizi, milli bekamızı, milli kimliğimizi, milli direncimizi sekteye uğratmanın hesabındadır” sözüyle “CHP’nin gizli gündeminde Anayasa’nın ilk dört maddesini kaldırmak esastır. Sabıkalı bir milletvekili kalemiyle hazırlandığı anlaşılan; ‘Demokratik muhalefetin anayasa değişikliği için izlenmesi gereken yol haritası’ Kılıçdaroğlu’nun önsözüyle kaleme alınmıştır. Siz bakmayın bu önsözün sahibine, bunun gerisinde PKK’nın hain dokunuşu, siyasi bölücülerin iğrenç telkinleri bulunmaktadır” tümcelerine geçiş yapıyor; sonra da “CHP Genel Başkanı’na soruyorum, kıvırmadan cevap vermesini, kaçak güreşmemesini bekliyorum” diyor ve 5 sorusunu soruyor:

“Anayasa’dan Atatürk’ü çıkarmayı düşünüyor musunuz?

Anayasa’ya hakim olan Türk ismini tasfiye etmeyi planlıyor musunuz?

Türk vatandaşlığı kavramı yerine “Anayasal yurtseverlik”, Türkiye yerine “Ülke”, Türkiye devleti yerine “Cumhuriyet”, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yerine, “Türkiye Cumhuriyeti insanı” kavramlarının getirilmesini amaçlıyor musunuz?

Demokratik muhalefet diyerek TİP’i, HDP’yi yanınızda ve yörenizde görüyor, bunlara kucak açıyor musunuz?

Terörist Demirtaş’ı hala savunuyor, ona elçiler yolluyor musunuz?”

Bu kadarla yetinmiyor, bir Hakan, bir Sultan edasıyla hükmediyor:

“Sayın Kılıçdaroğlu, bu sorularım gayet basittir. Ya evet diyeceksin, ya da hayır. Boş kağıt vermen halinde bütün sorulara evet dediğin anlaşılacaktır. Yüreğin yetiyorsa, çiğ süt içip karın ağrısı çekmiyorsan konuş ve sorularıma cevap ver.”

Öğütte de bulunuyor:

“Korku edebiyatını bırak, siyasi cinayet işlenebilir masallarını geç…”

Ardından “… bir şey bilip de söylemiyorsan adam değilsin” diye ekliyor.

 

Siyasi söylemdeki düzeye bakar mısınız?!

 

“Korku edebiyatını bırak”, “… ‘siyasi cinayet işlenebilir’ masallarını geç” ne demek?!

Korku ne zaman edebiyat, siyasi cinayetler ne zaman masal oldu?!

Bunlar bu ülkede en acı biçimde yaşanmadı mı?!

Bahçeli’nin, ülkeye, ülke halkına yaşatılan korkuyu edebiyat, siyasi cinayetleri de masal sözcükleriyle hafife almasını nasıl anlamalıyız?!

Amacı ne ola?!

 

Bekledim ki…

“Türkiye’nin geleceğinin en büyük teminatı, cepheleşme, kamplaşma ve kutuplaşmalara son vermek, terörün kökünü kazımak, ortak milli ve manevi değerler etrafında birleşmek, kenetlenmek ve kucaklaşmaktır” tümcesini eden, bu tümcesi ve 5 sorusuyla, Anayasa’nın değişmesi dahi önerilemez maddelerinin değişmesinin AKP ve MHP’nin hazırlamakta olduğu yeni, sivil Anayasa(!)da yer almasını önerecek kadar usunu (aklını) yitirmiş, AKP eski Milletvekili, Kamutay’ın AKP’li eski Başkanı İsmail Kahraman’a, onun üzerinden büyük ortağı AKP’ye derin muhalefet yapan Devlet Bahçeli’ye, partim CHP’min –bana göre- ne yazık ki başındaki “adı lazım değil” dünkü grup konuşmasında yanıt versin!

Vermedi.

Halkın Kurtuluş Partisi (HKP)’nin, CHP’nin bir önceki Genel Başkanı ve şimdiki Antalya “Bankamatik” Milletvekili Deniz Baykal’la ilgili Kamutay Başkanlığı’na Cuma (8 Ekim 2021) günü verdiği “Milletvekilliği düşürülsün” içeriğindeki dilekçesine ve Milletvekili olamayacak kadar ağır hasta birini Milletvekili yaptığı konusunda da bir çift söz etmesini beklerdim.

Etmedi.

 

Cumhur İttifakı İktidarı’na “Karakış Fonu Kurulması” önerisinde bulunduğu konuşmasından alabildiğim notlar ise özetle şöyle:

“Mazlumun ahı, indirecektir şahı… Faiz lobisinin numaralı adamı Recep Tayyip Erdoğan’dır… İradesini kiraya vermiş olanlar Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde halk yararına çalışamazlar… Öyle bir noktaya geldiler ki, gittiklerini biliyorlar ‘Ne götürsek kardır’ diyorlar… Erdoğan artık Türkiye’nin, demokrasinin, büyümenin, gelişmenin önündeki en büyük takozdur… Azerbaycan yalnız Türk Tırlarından 350 Dolar alıyor. Hani ‘İki devlet, bir millet’tik?..” (Umarım, sinekten yağ çıkaran Cumhur İttifakı ve Cumhur İttifakı İktidarı bu sözü eşelemez, bu sözden siyasi söylem ve eylem malzemesi çıkarmaz.)

Ve…

“Adı lazım değil” sözlerini, anlamlandıramadığım şu tümceyle tamamladı:

“Biz, sizin oyunuza değil, biz sizin sorunlarına talibiz.” 

SONUNDA DİLEKÇE VERİLDİ AMA DEĞİŞEN BİR ŞEY OLMAYACAK!..

150 150 bakikarakol

Cumartesi günü haberi görür görmez bir çırpıda okudum, KATILIYORUM https://twitter.com/BakiKarakol/status/1446868414824423427 diye tivit attım.

Niye katılmayayım ki!

Halkın Kurtuluş Partisi (HKP), yaza yaza durduğum “Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal’la ilgili harekete geçmişti.

“Bankamatik Milletvekili” tanımlamasını yaptığım Antalya CHP Milletvekili, CHP’nin bir önceki Genel Başkanı ve eski Bakan Deniz Baykal hakkında, Kamutay (TBMM) Başkanlığı’na yazılı suç duyurusunda https://www.hkp.org.tr/partimiz-hicbir-meclis-faaliyeti-olmayan-deniz-baykalin-milletvekilliginin-dusurulup-2018-yilindan-bugune-aldigi-maaslarin-geri-alinmasi-icin-tbmmye-basvurdu/u bulunmuştu.

Başvuruyu, HKP Genel Başkanlığı adına İzmir HKP İl Başkanı Av. Tacettin Çolak ve 8 Avukat arkadaşı yapmıştı.

Tam da benim “Bankamatik Milletvekili” tanımlamama neden olan konuda…

 

“Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal’ın Milletvekilliğinin düşürülmesi istenen 8 Ekim 2021 Cuma günlü dilekçede, Deniz BAYKAL 16 Ekim 2017’de beynindeki ana damarın tıkalı olması nedeniyle Ankara Üniversitesi İbni Sina Hastanesi’nde yoğun bakım servisinde tedavi altına alınmıştır. Buradaki 51 günlük tedavi sürecinin ardından, Almanya’da da yaklaşık 2,5 ay fizik tedavi görmüştür. 20 Mart 2018 tarihinde Türkiye’ye dönen Deniz Baykal’ın tedavisi devam etmekte olup halen sağlığına kavuşamamıştır” deniyordu ve şöyle sürdürülüyordu: 

“Deniz Baykal 24 Haziran 2018 tarihinde yapılan milletvekili seçimlerinde, yukarıda belirtilen rahatsızlığı devam ediyor olmasına karşın CHP lideri Kemal KILIÇDAROĞLU tarafından evinde ziyaret edilerek, hiç bir parti organı kararı olmaksızın CHP listesinden aday yapılmıştır. Ve Deniz BAYKAL bu seçimlerde CHP’den Antalya milletvekili olarak seçilmiştir. Kendisi milletvekili seçilmiş olmasına karşın, devam eden sağlık sorunları nedeniyle, seçildiği tarihten yaklaşık sekiz ay sonra (21 Şubat 2019’da)  salt milletvekili sıfatı kazanabilmek için mecliste yemin edebilmiştir. Deniz BAYKAL’ın rahatsızlığı tabi ki her insanın başına gelebilecek insani bir durumdur. Sağlığına kavuşması yönündeki temennilerimizle birlikte kendisine acil şifalar dileriz.

Ancak Deniz BAYKAL’ın, seçim öncesinde var olan ve hâlâ devam etmekte olan sağlık sorunları nedeniyle meclisteki milletvekilliği görevini ifa edemediği açıktır. 

Anayasanın Milletvekilliğinin düşmesi başlıklı 84. Maddesinin 4. Fıkrasındaki; “Meclis çalışmalarına özürsüz veya izinsiz olarak bir ay içerisinde toplam beş birleşim günü katılmayan milletvekilinin milletvekilliğinin düşmesine, durumun Meclis Başkanlık Divanınca tespit edilmesi üzerine, Genel Kurulca üye tamsayısının salt çoğunluğunun oyuyla karar verilebilir” hükmü bulunmaktadır. Aynı düzenleme Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 138. Maddesinde de yer almaktadır.

Bu yasal düzenlemelere istinaden, fiilen milletvekilliği görevini yerine getiremeyen Deniz BAYKAL’ın milletvekilliğinin düşürülmesi hususunun, Meclis Başkanlık Divanınca re’sen gözetilmesi ve milletvekilliğinin düşürülmesi için gerekli işlemelerin başlatması gerekmesine rağmen bugüne kadar herhangi bir işlem yapılmamıştır. Zira Deniz BAYKAL, milletvekili seçildikten sonra, sırf milletvekilliği sıfatını kazanabilmek ve milletvekilliği maaşı ile milletvekillerine tanınan diğer olanaklardan faydalanabilmek için usulen yemin etmek dışında meclise hiç gelmemiş, bunun dışında en ufak bir milletvekilliği görevini yerine getirmemiştir.

Ancak; kendisinin milletvekili maaşı ile sekreter ve danışmanlarının maaşları, telefon giderleri, sağlık giderleri, ofis giderleri vs. meclis bütçesinden karşılanmaktadır. Bilindiği gibi Meclis’in bu bütçesi vatandaşların ödediği vergiler ile meydana gelmektedir ve bu bütçede tüyü bitmemiş yetimin hakkı bulunmaktadır.

Oysa Deniz Baykal; zaten yıllardır milletvekillerine sağlanan tüm hak ve ayrıcalıklardan yararlanmaktadır. Sağlık giderleri de devlet tarafından karşılanmaktadır. Milletvekilliği görevini yapamayacak kadar sağlık sorunları olan birisinin daha başta aday olmaması ya da aday yapılmaması gerekirdi. Seçildikten sonra da sadece yemin dışında meclise hiç gelmeyen bir milletvekilinin kendiliğinden çekilmesi ya da partisi tarafından bu çekilmenin sağlanması etik bir davranış olurdu. Üç yılı aşkın sürede ne anılan kişiden ne de partisinden böyle bir davranış gelmeyince kamuyu savunmak müvekkil partiye düşmüştür.

Bilindiği gibi, 5018 Sayılı Kamu Malî Yönetimi Ve Kontrol Kanunu’nun 1. Maddesinde; “…kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde elde edilmesi ve kullanılmasını, hesap verebilirliği ve malî saydamlığı sağlamak…” şeklinde yasanın amacı belirtilmiştir. Bu yasa hala yürürlüktedir. Dolayısıyla kamu harcamalarında bu ilkelere uyma zorunluluğu bulunmaktadır.

Başkanlığınızca; Meclis çalışmalarına hiç bir katkısı olmadığı bilinen Deniz BAYKAL hakkında, yukarıda belirtilen Anayasa ve Meclis İç Tüzüğündeki ilgili maddeler uyarınca, işlem yapılma zorunluluğu olmasına karşın bu açık hukuksuz duruma müdahale edilmemesi, kamu kaynaklarının kişisel menfaatler uğruna harcanmasına göz yumulması da ayrı bir hukuksuzluktur.

Ülkemiz insanının; işsizlik ve pahalılık cehenneminde inim inim inlediği, çocuklarına kalem defter parası ve harçlık veremediği için intihar edenlerin bulunduğu bu zor yaşam koşullarında neredeyse ömrünün yarısını milletvekili olarak geçirmiş olan bir kişiye en küçük bir meclis faaliyeti göstermediği halde kamu olanaklarının sunulması; hizmetin gereklerine, adalete, hakkaniyete ve hukuka açıkça aykırıdır…

 

Bir gün sonra bir de baktım, şimdi Ağrı ilimizin AKP’li Belediye Başkanı, “Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal CHP Genel Başkanı iken, onun  A Takımı’ndan Savcı Sayan tivit atmış https://twitter.com/SavciSayan/status/1446858870794641417 Bazı edepsizler Deniz Baykal meclise gelemediği için sayıp sövmüş..Yıllarca Ülke de bakanlık yapmış.Kıbrıs Zaferinin bakanlarından biri.. Allah’dan gelen bir hastalık ve sandalyeye bağlı bir yaşam.. Bu haliyle raporlu,tedavi süreci devam ediyor.Vicdan ve Utanma sizde ikisi de yok diye yazmış.

Hemen altına “Sizde olsaydı, gerçekleri öteleme pahasına,”Bankamatik Milletvekili” sıfatını almış Deniz Baykal’a kol kanat germezdiniz Başkan Savcı Sayan!..https://twitter.com/BakiKarakol/status/1446897948781072385 diye yazdım.

Dün de, “Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal’ın, Savcı Sayan, Yılmaz Ateş gibi A Takımı’ndan, İstanbul DSP eski İl Başkanı, eski Milletvekili, eski Bakan Mehmet Sevigen, “tüpçü”nün gazetelerinden satmayan Milliyet Gazetesi’ne konuşmuş, şunları diyordu:

“Bunları söyleyen insanlar vefayı bilmeyen, geçmişlerine, siyasetçilerine sahip çıkmayan insanlar. Bu ülkenin bir vefası var. En çok övündüğümüz özelliğimiz vefa ve kıymet bilmek. Herkesin başına gelebilir. Maaşını kendisi almıyor, burs veriyor öğrencilere. Aldığı parayı öğrencilere, kimsesizlere dağıtan bir insan için böyle bir laf söylemek vicdana sığmaz. Böyle bir insan hakkında bu lafları söylemek için düşman olmak lazım. Sayın Baykal kendi isteğinin dışında milletvekili yapıldı. Deniz Bey’in milletvekili olma talebi yoktu.” https://www.milliyet.com.tr/siyaset/deniz-bey-istegi-disinda-vekil-oldu-6616517

Twitter hesabımdan şunları yazdım:

MEHMET SEVİGEN DOĞRU KONUŞMUYOR!.. MADEM İSTEĞİ DIŞINDA OLDU, İSTİFA ETSİN!.. NEDEN ETMEDİ, EDEMİYOR, “BANKAMATİK MİLLETVEKİLİ” OLMAYI SÜRDÜRÜYOR?!.

https://twitter.com/BakiKarakol/status/1447465393073926145

Sevigen, “Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal’ın maaşını almadığına, öğrencilere, kimsesizlere dağıtığına ilişkin sözlerini belgelemelidir; aksi halde “Deniz Baykal, Milletvekili yemininden sonra, birikmiş Milletvekili maaşı çekini Türk Eğitim Vakfı’na bağışladı” gibi palavra attığı anlaşılacak.

Yoksa Sevigen’in ve öteki A Takımı’ndakilerin, “Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal’ın çok cimri olduğundan haberi yok mu?!

 

Kamutay Başkanlığı’nın, HKP’nin bu dilekçesine; CHP’de ise “Bankamatik Milletvekili” Deniz Baykal’ın ağır hasta olmasına karşın Milletvekili adayı gösterilmesinden ötürü, “adı lazım değil” için bir işlem yapılmayacağı öngörüsündeyim…

SİYASİ CİNAYET KAYGILI “ADI LAZIM DEĞİL” GALİBA SİYASİ CİNAYETİN NE OLDUĞUNU BİLMİYOR!..

150 150 bakikarakol

Yaklaşık 3,5 yıllık ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi”yle de, daha hızla siyasi inişe geçen Cumhur İttifakı İktidarı ve Cumhur İttifakı İktidarı’nın 1 numarası AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, 7 Ekim 2021 Perşembe günü partisinin Genel Merkez’inde gerçekleştirdiği Partili Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısında, ettiği https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/130810/-dunyanin-ciddi-bir-bocalama-donemine-girdigi-salgin-surecinde-uretim-carklarini-durdurmayarak-kendimizi-diger-ulkelerden-ayristirdik- çok özetle şu “Biz, kimsenin işine karışmayız, doktorların işine de karışmayız…

Doğru yerinden kalkana kadar yalan dünyayı dolaşırmış gerçeğini de unutmamalıyız. Bizim söylenir söylenmez hakikat denizinde boğmadığımız her yalanın bir süre sonra büyüyüp ayağımıza dolaşması kaçınılmazdır…

Bizim insanımız, sürekli mavra yapanı, desteksiz atıp tutanı, yalanı gerçek ciddiyetiyle söyleyerek, kendine güldüreni istihza ile de olsa bir süre takip eder ama günün sonunda tercihini daima eser ve hizmet siyasetinden yana kullanır…

Enflasyonun yüzde 20’nin altında olduğu bir dönemde ortalama yüzde 30’lar düzeyinde yaptığımız artışlarla çalışanın, üretenin, sabit gelirlinin yanında olduğumuzu çok açıkça ortaya koyduk…

Ülkenin yönetimine talip olduklarını söylemekten vazgeçmelerinin kendileri için daha iyi olacağını da hatırlatmak istiyoruz…

Eğer karşımızdakilerin insafına kalırsak, bunlar bize Türkiye Cumhuriyeti’nin aynı haklara sahip vatandaşları olmamıza rağmen bırakın adil davranmayı, yağmurlu havada bir bardak su bile vermezler…

İktidara geldiğimiz günden beri karşımıza çıkan her engeli yıkıp geçmemizi sağlayan, 15 Temmuz’da çıplak elleriyle tankları durduran, bölgesel ve küresel tüm güç odaklarını hizaya getiren milletin gücünün üstünde bir güç tanımadık, tanımıyoruz…

Hep söylüyorum ya, bize gurur, kibir, asla yakışmaz. Biz tevazu ordusuyuz ve tevazu ordusu olarak bu yolculuğa devam edeceğiz. AK Parti’nin 20 yıllık geçmişinde bunun aksi hiç olmadı…” sözleri, bekledikleri olumlu tepki yerine, yergiler almasına karşın…

Partim CHP’min ne yazık ki başındaki “adı lazım değil”in, bir gün sonra, kimi ulusal gazetelerde manşetlerde –örneğin https://www.karar.com/guncel-haberler/gerilimden-kaygiliyim-1635027’de-, kimi de yazarların köşelerinde –örneğin  https://www.yenicaggazetesi.com.tr/mobi/erdogan-iktidari-icin-her-yolu-deneyecektir-478690h.htm ’de-, yer alan açıklamalarındaki siyasi cinayetler kaygısı, vurgusu ve AKP’yi, AKPMHPBBP ortaklı Cumhur İttifakı’nı, Cumhur İttifakı İktidarı’nı siyasi sıkışıklıktan kurtardı!

 

“Adı lazım değil”in sözlerini okuduğumda, “Galiba ‘Siyasi cinayet’in ne olduğunu bilmiyor!” diye söylendim.

Bilseydi…

Kaygıdan, kaygılanmaktan söz etmezdi, yaşanmışlıklardan söz ederdi.

Örneğin:

6’ıncı yılı dün anılan Ankara Gar Katliamı bir siyasi cinayet değil mi?!

Benzerleri yurdun çeşitli yerlerinde yaşandı.

Onların her biri birer siyasi cinayet değil mi?!

 

Dahası…

İnsanlar…

İşsizlikten, açlıktan, umutsuzluktan vb intihar ediyorlar!

Çeşitli nedenlerden en yakınlarını, en sevdiklerini öldürüyorlar!

Bunlar siyasi cinayet değil mi?!

 

İş kazaları, trafik-tren kazaları, doğal afetlere hazırlıksız yakalanmak, ölümlere neden olmak siyasi cinayet değil midir?!

 

Kötü yönetimlerin her sonucu birer siyasi cinayet değil de nedir?!

 

Sözcü Gazetesi Ankara Temsilcisi ve yazarı Saygı Öztürk’ü “Devlet gücü tehdit aracı oldu” https://www.sozcu.com.tr/2021/yazarlar/saygi-ozturk/devlet-gucu-tehdit-araci-oldu-6697711/ başlıklı dünkü yazısı ve Yurt Partisi Genel Başkanı, efsane Emniyet Müdürü, eski Milletvekili, İçişleri eski Bakanı, –Cumhurbaşkanı olmasını istediklerimdenSadettin Tantan’la konuşup Tantan’ın sözlerine genişçe yer verdiği için kutluyorum.

Tantan’ı da açık yürekliliğinden ve her keresinde ülkesini, halkını en gerçekçi biçimde düşündüğünden, en doğru siyasi söylem ve eylemlerde bulunduğundan ötürü kutluyorum.

Muhalefete ne doğru çağrıda bulunuyor!..

GÖNLÜNDE “CUMHURBAŞKANI OLMAK” OLAN “ Ü N L Ü ”MÜZ!..

150 150 bakikarakol

Kim Cumhurbaşkanı olmak istemez?

Ben!

Bırakın Cumhurbaşkanı olmak istemeyi, en küçüğünden, en büyüğüne dahi siyasetçi olmak istemem.

Ama…

İyi bir iç siyasa (siyaset, politika) eleştirmeni gazeteci, yazar olmayı çok isterim.

 

Ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nde, sınırsız yetkiye sahip Cumhurbaşkanı olmak istemeyen yoktur; herkesin gönlünden olmak geçer.

Geçer ama…

Olması zordur.

“Ben Cumhurbaşkanı olmak istiyorum” demek, böyle bir açıklamada bulunmak çok daha zordur.

Alaya alınmak, gülünç duruma düşmek, “Deli”, ”Kafayı sıyırmış” damgası yemek, toplum içine çıkamamak var.  

 

Bir de…

“Ah, Cumhurbaşkanımız şu olsa” diyerek, iç dünyalarında Cumhurbaşkanı adayı taşıyanlar var.

Bunlar ve kendi gönüllerinde Cumhurbaşkanı olmak isteyenler, gönlündekini direk değil, dolaylı biçimde açığa vururlar.  

 

Geçen hafta bugünün (1 Ekim 2021 Cuma) akşamı Tele 1 TV ekranında böyle bir olay yaşandı.

 

 “Araştırmacı, soruşturmacı, duayen gazeteci” diye sunulan, diye sunulmasından da pek hoşlanan, benim ise yerdiğim Uğur Dündar’ın, Tele 1 TV kanalında, “Demokrasi Arenası” programı yayınlandı.

Saat 21.00-24.00 arası canlı yayınlanan programın özne konuğu tiyatro ustası, tiyatro okulu sahibi, yazar, yönetmen, Müjdat Gezen’di.

“Müjdat Gezen Sanat Merkezi” mezunu, her biri ünlü sanatçılar da vardı.

Adları, Uğur Dündar tarafından anons edilen, ancak ekranda görünmeyen 5-6 kişi ise canlı yayının yapıldığı Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nin tiyatro salonundaydı.

 

Şimdi size https://www.youtube.com/watch?v=R7je2n3-tNk linkini veriyorum.

Tıklayıp baştan sona kadar izleyebilirsiniz.

Ama ben, linkin özellikle 46.07-48.20 arasını izlemenizi istiyorum.

 

O dilimi kağıda döktüm, burada bilginize sunacağım.

 

İzlediğinizde veya okuduğunuzda, şu konuşmalara tanık olacaksınız:

 

Müjdat Gezen anılarını anarken, karşısındaki Uğur Dündar, elini sağ cebine götürüyor, cep telefonunu çıkarıyor; telefonunun tuşlarına dokunuyor, gözlerini telefonun ekranından ayırmıyor, “Celal Bey. Celal Ülgen” diyor.

Konuğu Gezen “Nerde?” diye soruyor.

Dündar, “Aramızda. Arka sıralarda bir yerde oturuyor” yanıtını veriyor; sonra da, “Sana bir mesajı var” diyor.

Gezen bu kez gayriihtiyari “Kimin?” sorusunu soruyor.

Dündar “Celal Ülgen’in” diyor, ekliyor:

“Kendisi yazmış. Kısa bir mesaj.”

Ve okumaya başlıyor:

bir ülke isterim

yoksul

varsılı yok

insanlar mutlu hayatlarından

bir ülke ki

herkes eşit

en yüce değer emek

ve sevmek

ve sevmek

ve sevmek

bir ülke isterim

sanatı hür

düşünce özgür

dediği gibi eski bir bilgenin

ne ezilen

ne ezen

bir ülke ki

Cumhurbaşkanı Müjdat Gezen

 

Alkışlar arasından, Uğur Dündar’ın sesi:

“Çok güzel bir şiir.”

 

Müjdat Gezen keyifleniyor, “Celal’e bak yav” diye söyleniyor; ardından, boşlukta birine bakarak, konuşuyor:

“Celal, Celal biliyorsun, ben, senin adayınım. Ama benim adayım da Uğur Dündar’dır, biliyorsun ki. Yaaa. Uğur yıllardır hep en güvenilir kişi seçiliyor. Bu durup dururken değil…”  

 

Avukat Celal Ülgen’i tanımayan, Müjdat Gezen’in avukatı olduğunu, Atatürkçü askerlerin, sivillerin avukatlığını yaptığını bilmeyen yoktur.

Kendisine saygı duyuyorum.

Gönlündeki Cumhurbaşkanını, şiirle dile getirdi.

… Getirmekle kalmadı, gönlündeki Cumhurbaşkanının, yani Müjdat Gezen’in gönlündeki Cumhurbaşkanını da açığa çıkardı.

Bir başka şeyi de…

Gönlünde Cumhurbaşkanı olanın da gönlündekini…

 

O kişi, gönlünde Cumhurbaşkanı olmak olan Uğur Dündar’dı!

 

Bu kanıya, sonuca…

Müjdat Gezen, gönlündeki Cumhurbaşkanını ‘Uğur Dündar’ diye açıkladığında, Uğur Dündar’ın bir şey dememesinden, sessiz kalmasından, yüzünde hoşnutluğun belirmesinden vardım.

 

Ve…

Bundan sonrasını ayrıntılı yazmayı düşünüyorum.

Bugün bu kadarıyla yetineyim…

AKP GENEL BAŞKANI CUMHURBAŞKANININ GRUPTA SÖYLEDİĞİ ÖNEMLİ SÖZ VE AKŞENER’E YAKIN GEÇMİŞTE YAPTIĞI 3 ÖNERİ!..

150 150 bakikarakol

Artık…

Bilmeyen…

Hele de…

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının, partisi AKP’nin Kamutay’daki, Salı’dan Çarşamba’ya aktardığı grup toplantısına AKP Genel Başkanı şapkası veya sıfatıyla katıldığını, konuştuğunu sanan…

Bilsin ki…

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, grup toplantısına, yalnız AKP Genel Başkanı şapkası/sıfatıyla katılmıyor, konuşmuyor, Cumhurbaşkanı sıfatıyla da katılıyor, konuşuyor!

Bunu…

Katıldığı ve konuştuğu partisinin dünkü grup toplantısında AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının kendisi söyledi.

 

https://www.sabah.com.tr/video/haber/baskan-erdogandan-ak-parti-grup-toplantisinda-onemli-aciklamalar-video linkini tıkladığınızda, birkaç tümcelik girişin ardından şu iki tümceyi duyacaksınız:

“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle yasama, yürütme ve yargı arasındaki ilişkileri netleştirirken, uyumu da en üst noktaya çıkardık.

Bugün burada Cumhurbaşkanı ve ülkenin en büyük partisinin Genel Başkanı sıfatıyla bulunmam bile, yeni sistemin başarısının ifadesidir.”

 

Hemen belirteyim:

Katılmıyorum.

Şundan:

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanın, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” diyerek, eksik söylediği, doğrusu “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” olan ucube sistem, yaklaşık 3,5 yıllık sürecinde en başta da AKP’yi, Cumhur İttifakı’nı ve Cumhur İttifakı İktidarı’nı bitirdi.

Gerisini saymaya gerek yok.

 

Üzerinde durmak istediğim ikinci tümcesidir.

 

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı “Bugün burada Cumhurbaşkanı ve ülkenin en büyük partisinin Genel Başkanı sıfatıyla bulunmam bile, yeni sistemin başarısının ifadesidir” tümcesini söyleme gereksinimini neden duydu?

“AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, partisinin grubuna, ‘AKP Genel Başkanı şapkasıyla katılıyor, AKP Genel Başkanı şapkasıyla konuşuyor’ konusuna açıklık getirmek için mi söyledi?

Yoksa…

Partisi AKP grubunda, hem “AKP Genel Başkanı”, hem de “Cumhurbaşkanı” olarak konuştuğu/konuşacağı için, “ağır yergiler”in önünü kesmek, “ağır yergilerde bulunacaklar”ı uyarmak mı istedi?

Bilmiyorum.

Ama…

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının, partisi AKP’nin grup konuşmalarına yönelik sözlerine gelebilecek –hiç de ağır olmayan, hakaret içermeyen- yergilerden, “Cumhurbaşkanına hakaret davaları”nın açılacağının kokusunu alıyor, havasını sezinliyorum!

 

Umarım, yanılıyorum.

 

Yaşayıp göreceğiz.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, fulü değil net ve eğip bükmeden, gerçekçi açıklama yapar da, daha erken öğrenmiş oluruz.

 

Gene umarım…

Muhalefet, bu durumu atlamaz, kamuoyunu duyarlı kılar, gündem oluşturur, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanın, partisi AKP’nin grup konuşmalarındaki kimi sözlerine yapılacak yergilerden ötürü “Hakaret davaları açılması”nı önler.

 

Bu arada…

Akşam saatlerinde, televizyon kanallarına, internet basınına ve ulusal gazetelerin internet sitelerine, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının kendisine yakın geçmişte yaptığı 3 öneriye (teklife) ilişkin sözleri https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/iyi-parti-lideri-meral-aksener-erdoganin-yaptigi-uc-teklifi-acikladi-6691387/ düştü.

“Sayın Erdoğan 2001’de partisinin kuruluşuna beni davet etti” diyen Akşener, diğer iki öneriyi de şöyle anlattı:

“2015’te Sayın Erdoğan bana Başbakan Yardımcılığı teklif etti.

Aynı Sayın Erdoğan 2020’de ‘ne kadar milli ve yerli olduğumu’ ifade edip ‘Buyurun beraber bir berber dükkanı kuralım’ dedi.”

 

3 öneriyi de kabul etmediğini sözlerine ekleyen Akşener, “Buyurun beraber bir berber dükkanı kuralım” anlatısında içten mi?

Yani…

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı aynen bu tümceyi etti mi?

Ettiyse…

Ne demek?!

Etmediyse…

Akşener’in böyle bir söz etmesi…

Ne demek?!.

KRAVATLI TALİBANCILARIMIZ VE ŞENTOP, HDP’Yİ “TERÖRİZMİN GAYRİMEŞRU OLUŞUMU” GÖREN BAHÇELİ’YE TEPKİ VERMELİ!..

150 150 bakikarakol

Günaydın, Gün, Meydan gazetelerinde Genel Yayın Yönetmeni’m olan Rahmi Turan üstadım Sözcü Gazetesi’ndeki “Dindar Anayasa!” https://www.sozcu.com.tr/2021/yazarlar/rahmi-turan/dindar-anayasa-2-6687403/ başlıklı dünkü yazısında, çok güzel tanımladığı, benim de pek beğendiğim bir tümce kurmuş:

“Türkiye hiçbir zaman ‘Kravatlı Afganistan’ olmayacak!”

Aynen katılıyorum ve haykırarak diyorum ki:

“Kravatlı TALİBANcılarımız, kravatlı IŞİDcilerimiz vb Türkiye’mizi ne Taliban Afganistan’ı, ne emperyalist çizmesi altında ezilen, geri kalmış gerici herhangi bir Ortadoğu ülkesi yapamayacaklar!”

 

Kravatlı TALİBANcılarımız, kravatlı IŞİDcilerimiz vb o kadar çoklar ki!

 

1939’dan başlayıp günümüze kadar uzayan ihanet sürecini dikkate aldığımızda, o kadar çok olmaları normal!

 

O kadar çok olsalar da,  -onların pek sevdikleri dille söyleyeyim- görevlerinde muvaffak olmaları olası değil!

Atatürkçü Türk halkı ne bugün, ne yarın izin vermeyecek!

 

Burada bu konuya noktaya koyuyorum, partisinin dünkü grubunda konuşan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin bir-iki sözüne geçiyorum.

 

İzlemedim.

Okuduğum kadarıyla…

Bahçeli, Cumhur İttifakı’nın ve Cumhur İttifakı İktidarı’nın özgül ağırlıklı küçük ortağı olasına karşın, ayrıştırırcasına birkaç kere “Cumhur İttifakı ve Milliyetçi Hareket Partisi” http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4889/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_5_Ekim_20.html sözcükleriyle başlayan tümceler etti.

Neden acaba?!

 

Konuşmasında, adını koymakta ve fiili durumdan hukuki duruma geçmekte büyük katkısı olan ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nden övgüyle sözler eden Devlet Bahçeli “Teröre yardım ve yataklık yapan bölücü kebapçıların işsizlikte payı vardır” acayip tümcesiyle şahsen beni çok güldürdü.

Güldürdüğü kadar da “Bölücü kebapçılar da ne demek?!” sorusunu kendime sorup uzun uzun düşünmeme neden oldu.

 

Anayasa Mahkemesi’nde (AYM’de) kapatılma davası olmasına ve sürmesine karşın, AYM’yi etkilercesine ağır sözler söylediği HDP için “HDP meşru organ değil, terörizmin gayrimeşru oluşumudur” tümcesini etti!

Etmemesi gerekirdi!

Ama…

Kimler etmedi ki, Bahçeli etmesin!

Kaldı ki…

Kimseler etmese de, Bahçeli eder!

Bahçeli’nin öyle bir siyasi anlayışı, üslubu var!

 

Ben, Kamutay’ın (TBMM’nin) Başkanı AKP’li Mustafa Şentop’un takınacağı tavra odaklandım.

(Hoş o da, kaç dönemdir seçim bölgesi Tekirdağ’dan liste 1’e koyarak Milletvekili olmasını sağlayan, partisi AKP’nin Genel Başkanı Cumhurbaşkanından “talimat gelmeden” veya “talimat almadan” bir şey yapmaz.)

Şundan odaklandım:

HDP, Şentop Başkanlığındaki Kamutay’da grubu olan 3’üncü büyük parti.

Ayrıca…

Kamutay Başkan Vekillerinden biri HDP’li.

HDP nasıl meşru organ değil, terörizmin gayri meşru oluşumu oluyor?!

Üstelik…

Böyle bir sözü, Kamutay’ın 4’üncü büyük partisi MHP’nin Genel Başkanı!

Dahası…

HDP hakkında AYM’de “kapatma”dan açılmış ve süren bir dava var.

Bahçeli “HDP meşru organ değil, terörizmin gayri meşru oluşumudur” tümcesini başka bir yığın tümceleri nasıl eder?!

Kendisi de Anayasa Hukukçusu olan Mustafa Şentop’un “Kamutay Başkanı” sıfatıyla harekete geçmesi, doğrular ve gerçekler yanında yer alması, gerekeni yapması gerekmez mi?!

Gerekir.

Ama…

Az yukarıda parantez içinde kısa ve öz değindim…

 

Bu ara…

Dünkü grup konuşmasında, başında bulunduğu partinin adını -sözlerinin hem başında, hem bitiminde- unutan “Genel Başkan”a ne demeli?!

Dün saat 13.46’da paylaştığım tivitimin linkini hemen altta vermekle yetineyim… https://twitter.com/BakiKarakol/status/1445339637581598722/photo/1

KOMŞULARINIZ AÇKEN, YEDİNİZ DE YEDİNİZ, TOK YATTINIZ!.. BUNUN HESABINI BU DÜNYADA HALK, O DÜNYADA TANRI SORMAYACAK MI SANDINIZ?!.

150 150 bakikarakol

1968’in Temmuz’unda İstanbul Karaköy’e demirleyen emperyalist ABD’nin 6’ıncı Filosunu protesto eden, karaya çıkan conileri bir güzel döven bu ülkenin yurtsever devrimci gençlerini, kendilerini conilerin yerine koyarak, karşı çıkan Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) üyesi gençlerine, önce 6’ıncı Filo’yu Kıble yaptırarak, namaz kıldıran, sonra da onları, yurtsever devrimci gençlerin üzerine saldırtan, “Kanlı Pazar” diye tarihe geçen olayda yurtsever devrimci iki genci katlettiren, 200 civarında gencin ise yaralanmasına neden olan MTTB Başkanı, eski Milletvekili, Kültür eski Bakanı, Kamutay (TBMM) eski Başkanı ve halen Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu (YİK) Başkanvekili 7 Aralık 1940 doğumlu (81 yaşında) İsmail Kahraman, 68 çizgisinde tam gaz gidiyor!

Karaman, Birlik Vakfı‘nın Çemberlitaş‘taki genel merkezinde “Yeni Anayasa ve Öze Dönüş” konulu konferans veriyor; Anayasa’nın değişmez ilk 4 maddesinin değiştirilmesini ve dindar bir anayasanın yapılmasıhttps://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/cumhurbaskanligi-yik-baskanvekili-kahramandan-tepki-ceken-aciklama-dindar-bir-anayasa-olmali-ilk-4-madde-ise-degisebilir-6685912/ öneriyor!

 

Dindarla, dini, her tür çıkarlarında kullanan dincilerle bilinçlice karıştıran İsmail Kahraman ve gibileri, olmayacak duaya alışkın oldukları için her zaman böyle abuk sabuk düşüncelere saplanırlar, abuk sabuk da önerilerde bulunurlar!

 

G e ç i y o r u m …

 

www.odatv4.com internet sitesinde okumazsam, haberim olmayacaktı.

 

Cumhur İttifakı’nın ve Cumhur İttifakı İktidarı’nın, Türk Basını’nındaki “emir al”, pardon amiral gemisi Sabah Gazetesi, Cuma gecesi (1 Ekim 2021) başından bitimine kadar izlediğim canlı yayındaki, tiyatro emekçisi Müjdat Gezen’in sözlerini çarpıtmış, 4-5 santim genişliğindeki kahverengi kemerinden, asker palaskası, oradan da darbe çağrışımı çıkarmış! https://www.sabah.com.tr/gundem/2021/10/03/mujdat-gezenden-ugur-dundarin-programinda-skandal-sozler-yarin-oyle-bir-sey-olacak-ki?paging=3

 

Tövbe tövbe!

Güler misiniz, ağlar mısınız?!

Böyle uçukluk olur mu?!

Olmaz, olmamalı!

Ama…

Korku bacayı sarınca, olurmuş!

 

Usta ve emektar sanatçı Müjdat Gezen ile avukatı Avukat Celal Ülgen, www.odatv4.com internet gazetesine yaptıkları açıklamada -değim yerindeyse- Sabah Gazetesi’ne haddini bildirmişler.

Var olsunlar.

 

Gezen ve Ülgen’in açıklamalarını burada yazmayacağım; hemen altta linki vereceğim; tıklayıp oradan okumanızı ısrarla isteyeceğim.

https://www.odatv4.com/guncel/mujdat-gezen-den-sabah-a-kemer-yaniti-218147

 

Çünkü…

Gitme korkusundan ne yapacaklarını, ne söyleyeceklerini kestiremeyen, saçmalayıp deli koyun gibi dolanan bunlara bir çift sözüm var:

 

Baylar, Hanımefendiler!..

Gitmek korkusuna, telaşına düşmekte, saçmalamakta haklısınız!

Bu ülkeye, bu ülkenin halkına, bu ülkenin geçmişine, bu ülkenin ekinine (kültürüne), bu ülkenin kalkınmasına, bu ülkenin parasına, bu ülkenin birikimlerine, bu ülkenin hukukuna, bu ülkenin yargısına/adaletine, bu ülkenin birlik ve beraberliğine, bu ülkenin barışına/kardeşliğine, bu ülkenin elerkisine (demokrasisine), bu ülkenin Kamutay’ına, bu ülkenin dinine/inancına, bu ülkenin kurum ve kuruluşlarına, bu ülkenin tarımına/çiftçisine, bu ülkenin sanayisine/sanayicisine, bu ülkenin ordusuna, bu ülkenin eğitimine, bu ülkenin aydınlık yarınlarına, bu ülkenin saygınlığına/güvenirliliğine vb vb -saymakla bitmez- o kadar çok kötülük ettiniz ki!

Ne bu ülkede, ne bu dünyada, ne öteki dünyada yatacak yeriniz yok!

Komşularınız açken, yediniz de yediniz, tok yattınız!

Bunun hesabını bu dünyada halk, o dünyada Tanrı sormayacak mı sandınız?!.

AKP GENEL BAŞKANI CUMHURBAŞKANININ,KAMUTAY AÇILIŞ KONUŞMASI BİTİMİNDE, SELAMLAMADA YAPMADIĞI!..

150 150 bakikarakol

1 Temmuz değil de 18 Temmuz 2021’de tatile giren Kamutay (TBMM) üç gün önce, 1 Ekim 2021 Cuma günü saat 14.01’de, Kamutay Başkanı AKP’li –Tekirdağ Milletvekili- Mustafa Şentop başkanlığında toplandı ve Şentop’un “Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27’nci Yasama Döneminin Beşinci Yasama Yılının 1’inci Birleşimini açıyorum” tümcesiyle açıldı.

Şentop “Toplantı yeter sayımız vardır, gündeme geçiyorum” dedi, ekledi:

“Siyasi partilerimizin kıymetli Genel Başkanları, değerli Milletvekillerimiz, diplomatik temsilciler, aziz milletimiz; 27’nci Dönem Beşinci Yasama Yılının ilk birleşimi için bir araya gelmiş bulunuyoruz. https://www.tbmm.gov.tr/Tutanaklar/Tutanak?BirlesimSiraNo=23622&BaslangicSayfa=1&BitisSayfa=1&Tur=H

Şentop, pek uzun olamayan konuşmasının ardından “Sayın Milletvekilleri, yeni yasama yılının açılış konuşmasını yapmak üzere Sayın Cumhurbaşkanımız, şu anda Genel Kurul Salonu’nu teşrif etmektedirler. Kendilerine Meclis’imiz adına ‘Hoş geldiniz’ diyorum. Şimdi, İstiklal Marşı’mız okunacaktır” dedi.

İstiklal Marşı’mızın bitiminde, “Buyurunuz Sayın Cumhurbaşkanım” diyerek, sözü AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanına bıraktı.

 

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı konuşmasına “Sayın Başkan, değerli Milletvekilleri; sizleri en kalbî duygularımla hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 27’nci Dönem Beşinci Yasama Yılının bu yüce kurumla birlikte ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum” https://www.tbmm.gov.tr/Tutanaklar/Tutanak?BirlesimSiraNo=23622&BaslangicSayfa=2&BitisSayfa=2&Tur=H sözleriyle başladı, çok özetle şunları söyledi:

“Artık milletimiz şunu biliyor: Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ışıkları yanıyorsa, Meclis çalışıyorsa, Milletvekillerimiz görevleri başındaysa, Allah’ın izniyle bu ülkenin sırtı yere gelmez.

Son yıllarda üretkenliği daha da artan Meclis’imizin 2023 hedeflerimize ulaşma ve 2053 vizyonumuzu hayata geçirme konusunda üzerine düşen sorumlulukları layıkıyla yerine getireceğinden şüphe duymuyorum.

Meclis’imizin mümkün olursa tamamının uzlaşmasıyla hazırlanacak bir yeni anayasa milletimize vereceğimiz en güzel 2023 hediyesi olacaktır.

Ülkemize kazandırmayı hedeflediğimiz, doğrudan millî irade eliyle hazırlanmış bu ilk anayasa teklifimize destek ve katkı verecek herkese şimdiden teşekkür ediyorum.

 

Biz, kardeşliğin, dostluğun, yoldaşlığın, dayanışmanın, işbirliğinin kadrini kıymetini bilen, her adımımızı buna göre atan bir ülkeyiz. www.tbmm.gov.tr/Tutanaklar/Tutanak?BirlesimSiraNo=23622&BaslangicSayfa=3&BitisSayfa=3&Tur=H

Hiçbirimiz için başka Türkiye yok, hiçbirimiz için başka vatan yok, hiçbirimiz için başka devlet yok, hiçbirimiz için başka gelecek yok. Aklımızdan asla çıkarmamalıyız ki, bölünerek büyüyemeyiz, parçalanarak güçlenemeyiz, husumeti körükleyerek kardeşliği kökleştiremeyiz, saplantılara sarılarak demokrasimizi ilerletemeyiz, bizi biz yapan değerlerden vazgeçerek ufkumuzu derinleştiremeyiz.

Yıllarca terör örgütleri dâhil her kesim tarafından istismar edilen ve adına Kürt sorunu denen meseleyi hak ve özgürlüklerden kalkınmaya kadar tüm boyutlarıyla biz çözdük.

Türkiye’nin son on dokuz yılda, elde ettiği her kazanım gibi ekonominin de sorumluluğu bize aittir.

Geçmişten bugüne baktığımızda ise millî gelirini 3 kat artırmış, satın alma paritesine göre dünyada 11’inci sıraya yükselmiş, yatırımda, üretimde, ihracatta, istihdamda, büyümede rekorlar kırmış bir Türkiye görüyoruz.

Covid-19 virüsü, dünya genelinde yayılmış hastalıklı ve adaletsiz siyasi ve ekonomik düzeni de açığa çıkardı. Türkiye, işte bu zorlu dönemde güçlü kalmayı başaran, hatta gücünü artıran az sayıdaki ülkeden biridir. https://www.tbmm.gov.tr/Tutanaklar/Tutanak?BirlesimSiraNo=23622&BaslangicSayfa=5&BitisSayfa=5&Tur=H

İzlediğimiz bu politika sayesinde dünyadaki pek çok ülkeden pozitif yönde ayrışarak geçen seneyi büyümeyle kapattık.” https://www.tbmm.gov.tr/Tutanaklar/Tutanak?BirlesimSiraNo=23622&BaslangicSayfa=6&BitisSayfa=6&Tur=H

 

(Halla halla!..)

 

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı sözlerini Bu duygularla bir kez daha Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 27’nci Dönem Beşinci Yasama Yılı’nın hayırlı olmasını diliyorum. Milletvekillerimize bu yeni yasama yılında yapacakları çalışmalarda başarılar temenni ediyorum.

Hepinize sevgilerimi saygılarımı sunuyorum.

Kalın sağlıcakla”

https://www.tbmm.gov.tr/Tutanaklar/Tutanak?BirlesimSiraNo=23622&BaslangicSayfa=8&BitisSayfa=8&Tur=H tümceleriyle bitirdi, Genel Kurul’u, iki eliyle selamladı ve çıktı, gitti.

 

Konuşmasında yoldaş sözcüğünü kullanmam AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, selamlamasında, başka zamanlarda gittiği her yerde yaptığını, Kamutay Genel Kurulu’nda yapmadı!

Neydi o yapmadığı?

Şimdi size https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/130751/-meclisimizin-tamaminin-uzlasmasiyla-hazirlanacak-bir-yeni-anayasa-milletimize-verecegimiz-en-guzel-2023-hediyesi-olacaktir- linkini veriyorum.

Linkte, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının, Kamutay Genel Kurulu’nda yaptığı konuşma var.

Sizden istemim, özellikle en son kısmı, hani iki eliyle selamladığı yeri birkaç kere izleyin.

Şunu göreceksiniz:

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, Genel Kurul’u iki eliyle selamlarken, başparmaklarını katlamıyor.

Yani…

Rabia selamı vermiyor!

Hoşuma gitti, sevindim, çok mutlu oldum…