Monthly Archives :

Kasım 2021

İSTANBUL KANALI HALKA NE ZAMAN OYLATILDI Kİ, “HALKTAN ONAY ALINDI” DENİLİYOR?!.

150 150 bakikarakol

27 Nisan 2011

İktidarda AKP

Başbakan, AKP Genel Başkanı

(Şimdiki AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı.)

Başbakan, “En büyük hayalim” dediği projeyi açıkladı:

“Kanal İstanbul”!

(Doğru söylemi, yazılımı: İstanbul Kanalı.)

Tepkiler çığ gibi oldu.

Aradan 3 yıl 4 ay geçti.

10 Ağustos 2014’e gelindi.

Daha önce yapılan Anayasa değişikliği ile bu tarihte Türkiye’de ilk kez 12’inci Cumhurbaşkanı, halk tarafından seçildi.

Birinci turda kazanan, CHP ve MHP’nin ortak adayıEkmeleddin İhsanoğlu” karşısında AKP’nin adayı AKP Genel Başkanı’ydı.

Burada Anayasa’ya bir aykırılık vardı:

Anayasa’da düzenleme yapılmadı, ama AKP Genel Başkanı, AKP’nin Cumhurbaşkanı adayı olarak, Başbakanlık görevinden istifa etmeden seçimlere girdi, vatandaştan oy aldı ve “ilk kez halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanı” oldu.

(Başbakanlıktan ve AKP Genel Başkanlığından istifa, Cumhurbaşkanı seçildikten sonra geldi.)

Bu sonuçta, CHP ve MHP’nin “Ekmeleddin İhsanoğlu”nu ortak aday göstermesinin katkısı yadsınamaz!

12’inci Cumhurbaşkanı, 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı, 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimleri ve 1 Kasım 2018 Milletvekili Genel Seçimleri süreçlerinde, İstanbul Kanalı ile ilgili bir söylemde bulundu.

Çünkü…

İstanbul Kanalı’na yönelik karşıtlık, yergiler her geçen gün artıyordu.

16 Nisan 2017’deki Anayasa değişikliği ile ucube diye tanımlanan “Partili Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi”nin, “atı alan Üsküdar’a geçtianlayışı ve bir milyonun üzerindeki mühürsüz oyun Yüksek Seçim Kurulu kararıyla geçerli sayılması vakasıyla “kabul edildi”ği resmen ilan edilince, AKP’ye kaydını yenileyen ve yapılan olağanüstü kurultayla “AKP Genel Başkanı” sıfatını alan AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, seçim sonuçlarını, İstanbul Kanalı’nın halk tarafından onaylandığını söyledi!

Azınlık inandı, çoğunluk inanmadı!

İstanbul Kanalı’na hayırı ise daha bir çoğalttı!

 

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na “Bakanunvanı ile atanan yüksek bürokrat Murat Kurum, Bakanlığın, 2022 yılı bütçesinin Kamutay (TBMM) Plan Bütçe Komisyonu’ndaki görüşmelerinde Milletvekillerinin soru ve yergilerini yanıtlarken, dedi ki:

Kanal İstanbul’u kime sordunuz, diyenlere cevabımız şu: Milletimize sorduk. Yüzyılın en büyük, Cumhuriyet tarihinin en muazzam projesi Kanal İstanbul’u defalarca anlattım. Burada da anlattım. Yine anlatayım. Kanal İstanbul, Cumhurbaşkanımızın milletinin onayına sunduğu, milletin de onay verdiği büyük bir projedir. Kanal İstanbul, boğazımızın özgürlük projesidir. Yüzde 52’si yeşil alanlardan oluşan Türkiye’nin en çevreci şehircilik projesidir. Yapacağımız rezerv konutlarla İstanbul’u depreme hazırlayan büyük bir dönüşüm projesidir.” https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/bakan-kurum-kanal-istanbul-milletin-onay-verdigi-buyuk-bir-projedir-1884104

17 Nisan 2011’de “En büyük hayalim” denilerek, kamuoyuna açıklanan  İstanbul Kanalı ?!

Halk hangi seçimde veya  seçimlerde İstanbul Kanalı için KABUL oyu kullandı?!

Böyle bir şey olmadı!

Olmayanı “Oldu” diye dile getirmenin anlamı ne?!

Açıklanan projeden sonra yapılan seçim sonuçlarını, projenin halk tarafından onaylandığı anlamı nasıl çıkarılıyor, anlayabilmiş değilim!

Ama…

CHP’nin Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ordu Milletvekili Seyit Torun, güzel yanıt vermiş:

Çevre Bakanı Sayın Murat Kurum, Plan ve Bütçe Komisyonunda, Kanal İstanbul ile ilgili, yine, akla ziyan açıklamalarda bulundu. Biz kendisine, ‘Bu ucube proje için, İstanbul Büyükşehir Belediyemizin, sayısız bilim insanının görüşlerini neden dikkate almıyorsunuz?’ diye soruyoruz. Sayın Bakan çıkıyor, ‘Biz millete sorduk, onayını aldık’ diyor. Buradan soruyoruz: Siz bu projeyi ne zaman halka sordunuz da, onay aldınız? Şunu da söyleyelim: Sizin onay belgeniz yok ama bizim ret belgemiz var. Bizim belgemiz, saatlerce noter kuyruğunda bekleyip bu projeye itiraz eden insanlarımızdır.

Sayın Bakan hamaset yaparak, bu projeyi aklayamaz. Bu iktidar artık vatandaşın aklıyla alay etmekten vazgeçmelidir. Eğer Sayın Bakan bir onay arıyorsa şunu bilmelidir: İstanbul halkı, son seçimlerde, 800 bin oy farkıyla Kanal İstanbul’a ‘hayır’ demiştir. ‘Kanal İstanbul’u inadına yapacağız’ diyenler değil, ‘İstanbul’a ihanet etmeyeceğiz’ diyenler kazanmıştır.

Ve siz ne yaparsanız yapın Kanal İstanbul projesi yapılmayacaktır. Çünkü iktidarın siyasi ömrü, ülkemize bu ihaneti yapmaya yetmeyecektir.”

https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/bakan-kurumun-kanal-istanbul-iddiasina-chpli-torundan-yanit-1884245

 

Başka da söze gerek yok…

MADEM HER ŞEY DÖRTDÖRTLÜK, HİÇ PROBLEM GÖRÜLMÜYOR, “50+1’İN MAHSURLU OLDUĞUNU ANLADIK” NE DEMEK?!.

150 150 bakikarakol

İş insanı Osman Kavala ile HDP’nin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutukluluklarına tepki gösterdi diye, dünya çapında güldürü ustası Cem Yılmaz’ı, 8 Kasım 2021 Pazartesi günkü Türkgün Gazetesi’ndeki “Cem Yılmaz PKK’yı kınayan bir cümle kurabilir misin?” https://t24.com.tr/haber/bahceli-nin-danismani-cem-yilmaz-i-hedef-aldi-bu-ihanete-destek-kampanyasindaki-rolun-asla-unutulmayacak-ve-seni-kurtaran-olmayacak,991720 başlıklı yazısında

O şehit çocuklarının babalarının katili olan terörist Demirtaş’a, o şehit çocuklarının ana ve babasının katili terör örgütü PKK’ya her atmosferde destek olan Osman Kavala’ya sahip çıkıyorsan, sana söylenecek tek söz ‘O paran, o katkın yerin dibine batsın’ olur… Ya şehit çocuklarına bunu yapmayacaksın ya da baba ve analarının katillerine sahip çıkmayacaksın. İkisini beraber yapıyorsan sana insan denmez Cem Yılmaz. Ya ileri derecede ahmaksın ya da hainliğini şehit çocuklarını istismar ederek kapatmaya çalışıyorsun? Cem Yılmaz senden bir isteğimiz var. Terör örgütü PKK’ya ağız dolusu hakaret edebilir misin? Terör örgütü PKK ve uzantılarını kınayabilir misin? Terörist Demirtaş’ın ve Osman Kavala’nın terör örgütü PKK’yı destekleyen açıklamalarına ait videoları evinde oturup izleyip, gizemi çözüp-çözmediğine dair tekrar bir açıklama yapar mısın?

Aksi halde ‘Kasımpaşa’dan Apaçi Selim’in selamı var’ desen bile senin bu ihanete destek kampanyasındaki rolün asla unutulmayacak ve seni kurtaran olmayacak Cem Yılmaz… Solcu ol olmasına da vatanı satan, terörist destekçisi Solcu olma…

Sen ve senin gibi sanatçılar, PKK’lı terörist Demirtaş’ı, PKK destekçisi Osman Kavala’yı savunuyorsa bu milletin size kazandırdığı paralar haram olsun… O yetim-öksüz şehit çocuklarının ahı sizi ömür boyu rahat bırakmasın… diye yazarak, tehdit eden Yıldıray Çiçek’in, danışmanlığını yaptığı MHP Genel Başkanı ve Cumhur İttifakı’nın, Cumhur İttifakı İktidarı’nın küçük ama özgül ağırlıklı ortağı Devlet Bahçeli, geçen haftaki (9 Kasım 2021 Salı) grup konuşmasında, şu sözleri de etti:

Demokrasilerde muhalefet iktidardan daha mühim bir mevkiidir.

İktidar her rejimde, her sistemde bulunmak durumundadır, muhalefet ise yalnızca demokrasilerde mevcuttur.

Milliyetçi Hareket Partisi Cumhur İttifakı’nın bir ortağı olsa da işlevi ve üstlendiği demokratik sorumluluğu muhalefettir, bunun yanı sıra TBMM’de denge ve denetleme göreviyle mesuldür.

Muhalefet etmek, her yapılana kulp takmak, her adımı kundaklamak demek değildir. http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4905/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_9_Kasim.html

Hem Cumhur İttifakı’nın, hem Cumhur İttifakı İktidarı’nın ortağı olacaksınız, sonra çıkacaksınız partinizin grup konuşmasında Milliyetçi Hareket Partisi Cumhur İttifakı’nın bir ortağı olsa da işlevi ve üstlendiği demokratik sorumluluğu muhalefettir” diyecek, ekleyeceksiniz:

Bunun yanı sıra TBMM’de denge ve denetleme göreviyle mesuldür.

Hiç de değil!

‘Milliyetçi Hareket Partisi Cumhur İttifakı’nın bir ortağı olsa da…’ diye bir şey söz konusu olamaz!

MHP, bal gibi Cumhur İttifakı’nın da, Cumhur İttifakı İktidarı’nın ortağıdır!

Bu gerçekten, bu gerçeklerinden Bahçeli kaçamaz!

Kaldı ki…

Bahçeli, Partisi MHP’yi kastederek, ‘… işlevi ve üstlendiği demokratik sorumluluğu muhalefettir’ diyor ve şu tümceyi ekliyor:

Bunun yanı sıra TBMM’de denge ve denetleme göreviyle mesuldür.

Bahçeli’nin yönetimindeki MHP’nin ne işlevi, ne de demokratik sorumluluk üstlenme derdi var!

Kamutay’da (TBMM’de), ortağı iktidardan yana denge olması, denetlemeyi yoğunca muhalefet üzerinde yapması kanıtın hasıdır!

Bahçeli’nin bu sözleri, ‘Cumhur İttifakı’nda derin çatlak’ olarak tanımlandı.

Ama Bahçeli ve kurmayları karşı çıktılar.

Tanımlamaya katılmamla beraber, şu da usumdan (aklımdan) geçmedi değil:

Bahçeli, ortağı olduğu Cumhur İttifakı’na ve Cumhur İttifakı İktidarı’na karşı, ortağıyla birlikte gönüllerinden geçen muhalefeti seslendirdi!

Yani…

Muhalefet var, muhalefet yapılıyor gibisinden bir muhalefet!

 

Bahçeli’nin, alıntıladığım sözlerinden bir gün sonra (10 Kasım 2021 Çarşamba) Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanına gitti.

İki saati aşkın görüşmenin bitiminde basına ayaküstü kısa açıklamalarda bulundu.

11 Kasım 2021 Perşembe günü de www.gazeteduvar.com.tr internet gazetesinden Nergis Demirkaya’nın sorularını yanıtladı. https://www.gazeteduvar.com.tr/erdogandan-karamollaogluna-sistem-iyi-bir-tek-501-mahsurlu-haber-1541538

Usta ve saygın gazeteci Demirkaya’nın AK Parti’nin anayasa çalışmasında sistemde revizyon beklentisi var. AK Parti’de de Bakanların Meclis’ten seçilmesi, bazı atamalarda Meclis onayı gibi öneriler konuşuluyor. Cumhurbaşkanı bunların hepsine kapıyı kapatıyor mu? Sistemde bir revizyon düşünmüyor mu? sorusuna, Karamollaoğlu’nun yanıtı Kapatıyor. Kendisi diyor ki, “İstikrar için bu şart”. Sistemde revizyon düşünmüyor. Hiç. Sadece “50+1’in mahsurlu olduğunu anladık. 50+1’i o zaman bu kadar sıkı bir şeye bağlamamamız gerekirmiş. Onun farkına vardık oluyor.

Karamollaoğlu, Cumhurbaşkanlığı seçimi için şart olan 50+1 sisteminin değişimi için bir öneri getirdi mi? sorusuna, Hayır. Öyle bir şey yok. O ittifak olmadan olmaz. Ama bunu görmüş olduk yanıtını veriyor. 

Karamollaoğlu, gazeteci Demirkaya’nın Ekonomide, dış politikada birçok sıkıntıdan bahsediliyor. Bunlar gündeme geldi mi? sorusuna ise Aksaklıkları da ifade ettim. Sayın Cumhurbaşkanı, ekonomik yönden de dış politikadaki gelişmeler yönünden de her şeyin dört dörtlük olduğu kanaatinde. Hiç problem görmüyor kendisi. Ben dedim ki, “Size gelen bilgilerde en azından yanlışlıklar, farklılıklar olabilir.” O aynı kanaatte değil biçiminde yanıtlıyor.

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının sözlerinde dikkatimi bir ayrıntı çekiyor.

Ve kendi kendime soruyorum:

Madem, 50+1 sistemi diye de tanımlanan ucube Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde her şey dörtdörtlük, hiç problem görülmüyor, 50+1’in mahsurlu olduğunu anladık. 50+1’i o zaman bu kadar sıkı bir şeye bağlamamamız gerekirmiş. Onun farkına vardık ne demek?!

 

Gizlense de, Cumhur İttifakı, Cumhur İttifakı İktidarı çatır çatır çatırdıyor!..

DOĞRU PARTİ GENEL BAŞKANI’NDAN, TL’NİN YABANCI PARALAR KARŞISINDA DEĞER YİTİRMESİNDE İKİ NEDEN!..

150 150 bakikarakol

Türk Lirası, çok sayıda yabancı para karşısında değer yitirme sürecinde!.. Örneğin:

1 ABD Doları dün (11 Kasım 2021 Perşembe) 10 (10 Milyon) TL’yi gördü!

İlerleyen dakikalarda gerilemeye başladı.

Bu yazının yazıldığı saat 23.45’de 1 Dolar, 9 TL 907,7 Kuruş’a (9 milyon 907 bin 70 TL’ye) geriledi.

Gerileme ne kadar sürer?

Bilinmez!

Ama…

Bir, iki gün içinde duracağı, durduğu andan itibaren de yükselişe geçeceği, 10 TL’ye demir atacağı; dahası 10 TL’yi de geçeceği biliniyor.

 

Bir haftadan beri, ekonomistler, konunun uzmanları 18 Kasım 2021 Perşembe gününü işaret ediyorlar.

O gün toplanacak Merkez Bankası’nın politik faizi 100 baz puan, yani 1 puan düşüreceği beklentisi piyasaya hakim!

 

Eğer…

Merkez Bankası 18 Kasım 2021’deki toplantısında politik faizi değil 1 puan, yarım puan, hatta çeyrek puan düşürürse, TL yabancı paralar, özellikle, Dolar, Euro, Sterlin karşısında öngörülerin üzerinde değer yitirir!

1 Dolar 13-15 TL, 1 Euro 15-18 TL, 1 Sterlin 20-22 TL arasında olur!

Bu rakamlar da durağan değildir, her an yukarıya doğru yol izler!

 

Ben ekonomistim. Ekonominin sorumlusu benim” diyen AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanının yönetimindeki Türkiye’de, böyle bir tablonun yaşanması, dövizin tavan, ekonominin taban yapması düşündürücüdür!

 

Yabancı paralar karşısında TL’nin beklentilerin, öngörülen üstünde değer yitirmesinin, saymakla bitmeyecek nedenleri var!

 

İki neden de…

Doğru Parti Genel Başkanı, eski Milletvekili, eski Bakan Rıfat Serdaroğlu’ndan geliyor!

 

Serdaroğlu, 18 gün önce (26 Ekim 2021 Salı) Sözcü TV’ye açıklamalarda https://www.sozcu.com.tr/2021/ekonomi/serdaroglundan-faiz-indirimi-icin-iki-onemli-iddia-6729609/?utm_source=anasayfa&utm_medium=free&utm_campaign=alt_surmanset bulunuyor.

 

SerdaroğluTürkiye’de ekonomi gün geçtikçe kötüye gidiyor. Ekonomi çöküyor, halk büyük sıkıntı içinde, bu kış çok zor geçecek. Yakında dolar 10 lira, 11 lira olacak göreceğiz. Buna karşılık kaynağı belirsiz para girişi de önümüzdeki dönemde artacak” dedikten sonra, Merkez Bankası ile ilgili düşüncelerini “Türkiye’de Merkez Bankası bağımsız değil ve emirle hareket eden normal bir devlet bankası haline dönüştürüldü. Merkez Bankası’nın faiz indiriminin ekonomik olarak hiçbir izahı yoktur, akıl alacak bir iş değil. Merkez Bankası artık bankacılar tarafından yönetilmiyor. Önümüzde ki günlerde Merkez Bankası bilançolarına baktığımızda, kaynağı belirsiz paraların çok ciddi biçimde yükseldiğini de göreceksiniz” biçiminde dile getiriyor.

 

Doğru Parti Genel Başkanı Rıfat SerdaroğluNiye böyle yapıyorlar?” sorusunu soruyor, şu yanıtı veriyor:

Ya AKP’liler yurt dışındaki paralarını getiriyorlar ve onun için doları yükseltiyorlar, onun için para kazanmak için Türk milletinin sırtından.. Veya Birleşik Arap Emirlikleri’ne ve Katar’a Türkiye’deki satılacak yerlerin değerini daha düşürüp, Türkiye’nin varlıkların fiyatını indirerek onlara kazandırmak için bunu yapıyorlar.

 

Serdaroğlu’nun son paragraftaki sözleri bana çarpıcı geldi.

Belki izlemiş, dinlemiş, okumuş olabilirsiniz.

Haberi olmayanları haberdar etmek, haberi olanlara da anımsatmak için paylaşmak istedim…

ÇATLASALAR DA, PATLASALAR DA, TÜRK HALKI DÜN ATA’SINI EN İÇTEN VE EN GÖRKEMLİ BİÇİMDE ANDI!..

150 150 bakikarakol

Dün 10 Kasım’da Türk halkı, aşağıda üç örneğini okuyacağınız saçmalıkları söyleyen, yazan ve bunlarla aynı kafada olanlar çatlasalar da, patlasalar da, iç-dış düşmanları her saldırdıklarında sevenleri kat kat artan Ata’sı dünya lideri Kemal Atatürk’ü, saat tam 9’u 5 geçe ayakta, nemlenen gözlerle, en içten gururla, sevgi ve saygıyla en görkemli biçimde andı!

Anıtkabir, Devlet Töreni’nden sonra, saat 21.00’a kadar doldu taştı!

 

Buradan ders, ileti çıkarmayan Atatürk ve Atatürk Türkiye’si karşıtlarından bir kadın, “Kadınlar için 2001’den sonra bir milat yaşandı. Öyle bir milat ki, sosyal hayatta, siyasette, kamuda, bürokraside olmayan kadınlar ve ilk olarak yıllar sonra kadın seçilme hakkını elde etti, partimiz sayesinde.

2002 yılında kurucu kadın kolları başkanı olarak başladığım siyasette, o günlerde kadınların sokağa çıkması, hele de siyaset yapması çok zor iken, bugün Urfa’da geldiğimiz noktada bir kadın vali yardımcımız var, bir kadın kaymakamımız var.

Bir kadın belediye başkanımız, bir kadın defterdarımız, kadın belediye meclis üyelerimiz var. Ve yerel yönetimlerden sorumlu artık bir kadın koordinatörümüz var” https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/akpli-vekil-kadinlar-yillar-sonra-secilme-hakkini-partimiz-ve-cumhurbaskanimiz-sayesinde-elde-etti-6746607/ diyor!

www.sozcu.com.tr’nin 3 Kasım 2021 Çarşamba günlü haberine göre, bu hanımefendi konuşmasının sonunda, kadınların her zaman anne olduğunu ve anne olarak her görevi birlikte yaptıklarını, evden çıktıklarında kafalarını, duygularının, bedenlerinin yarısını evde bıraktıklarını söylüyor, ekliyor:

“Ve o yarısıyla burada görevimizi yapıyoruz. Bu şekilde bu yerlere geldik. Tamamıyla yapsaydık, herhalde burası sadece  kadınlarla dolardı. Sizler de bu geldiğimiz duruma, halinize şükredin.”

Gerçeklerle örtüşmeyen bu saçma sözleri, Şanlıurfa AKP Milletvekili –eczacı- Zemzem Gülender Açanal, Şanlıurfa’nın merkez ilçelerinden Haliliye’nin AKP’li Belediyesinin Kültür El Sanatları Sergisi’nde ediyor!

 

31 Mart 2019’daki yerel seçimlerden sonra haksızca ikinci kere 23 Haziran 2019’da yenilenen İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanlığı Seçimi sürecinde, dillere destan olan “Hiçbir şey olmasa bile kesinlikle bir şeyler oldu ama fark edemedik” sözünü söyleyen ama böyle bir söz etmediğini açıklayan Sakarya AKP Milletvekili, AKP Genel Başkan Yardımcısı ve AKP Seçim İşleri Başkanı Ali İhsan Yavuz, www.sozcu.com.tr’nin haberine göre, 6 Kasım 2021 Pazar günü Ağrı AKP Genişletilmiş İl Danışma Meclisi Toplantısına katılıyor, konuşma yapıyor.

Konuşmasında, 20 yıl Recep Tayyip Erdoğan’ı iktidarda tutmak ve onun yaptıkları sebebiyle sevap hanemize bir şeylerin yazılıyor olması çok büyük bir şey. Bu, liderimizi siz ve biz oylarımızla orada tutmasaydık olmazdı.

Biz de oylarımız ile Tayyip Bey’e destek verdiğimiz için hanelerimize sevap yazılmaya devam ediyor.

İdam sehpasına gitmeyi göze alacak bir liderimiz olmasaydı şu anda gündem yine irtica kavramlarıyla dolup taşacaktı” diyor! https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/akpli-ali-ihsan-yavuz-idam-sehpasina-gitmeyi-goze-alan-bir-liderimiz-var-6753854/?utm_source=ilgili_haber&utm_medium=free&utm_campaign=ilgilihaber

Ah Ali İhsan Yavuz, ne sevap, ne idam sehpası?!

Umarım, “Hiçbir şey olmasa bile kesinlikle bir şeyler oldu ama fark edemedik” sözün gibi bu sözlerinden sıyrılmaya kalkmazsın!

 

1943-50 yıllarında Gaziantep Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili olarak Kamutay’da (TBMM’de) bulunan, 2’inci Hasan Saka Hükümeti’nde İktisat ve Ticaret (1943), Şemsettin Günaltay Hükümeti’nde Devlet Bakanlığı (1948-50) yapan Cemil Sait Barlas’ın oğlu, de eski CHP’li, AKP’ye ve AKP iktidarlarına çok ama çok yakın yandaş Sabah Gazetesi’nin Başyazarı Mehmet Barlas, önceki gün (9 Kasım 2021 Salı) “Muhalefetin meşruiyet sorunu” https://www.sabah.com.tr/yazarlar/barlas/2021/11/09/muhalefetin-mesruiyet-sorunu başlıklı bir yazı yazıyor, şu tümcelere yer veriyor:

“Muhalefetin meşruiyeti, çok önemli bir kavramı da akla getiriyor. Acaba Türk siyasetinde meşru olmayan unsurlar, legal olarak yer bulabilirler mi? Mesela PKK‘nın HDP ile birlikteliğine değiniliyor ve bu konu adeta sakız haline getiriliyor. Ve biliyoruz ki HDP hakkında bir de kapatma davası var. Yani bir parti, meşruiyetini kaybederse seçime katılabilir mi?
Aynı durum Cumhuriyet Halk Partisi ve Kemal Kılıçdaroğlu için de söz konusu değil mi? Sürekli yalan söyleyen, kendi ülkesini yabancı ülkelere jurnalleyen, ülkenin geleceği hakkında olumlu hiçbir görüşü olmayan bir siyasetçi ne kadar meşruiyet taşır? Yani bir bakarsınız, Kemal Kılıçdaroğlu’nun yönettiği Cumhuriyet Halk Partisi kapatılmış ve seçime girmesi yasaklanmış olabilir.
Unutmayalım ki bu durum Türkiye‘de ne ilktir ne de son olur. Son Anayasa değişikliğine kadar Anayasa Mahkemesi musluk kapatır gibi partileri kapatmıyor muydu?
… gerek CHP’nin, gerek İYİ Parti’nin eskisinden farklı biçimde dikkatli davranmaları gerekiyor. Çünkü 2023 seçimleri Türkiye için geleceğe yönelik bir dönüm noktası olacaktır. 85 milyon insanın kaderini 2-3 sorumsuz politika heveslisinin gayrimeşru çabalarına kurban edemeyiz.”

Barlas gayet açık yazmış.

Demek ki, siyasi senaristler, böyle bir gelişmenin üzerinde düşünüyorlar, çalışıyorlar!

Ancak…

Türk halkının tepkisini hesaba katmamışlar!

Bu arada…

Mehmet Barlas’a, organize suç örgütü başı Sedat Peker’den tepki geliyor.

Peker, dün paylaştığı tivirlerinde, “Pokemon” benzetmesi yaptığı Barlas için şunları yazıyor:

”Çaresizlik ne kötü? Korku iklimi oluşturmak için elde malzeme kalmayınca pokemon suratlı mehmet barlası sahaya sürmüşler.

Beklemeyi sevmeyen, ilk gelen otobüse binen kaplama mehmet; sen boğazdaki lüks mekanlarda gezmeye, iş bağlamaya devam et. Kıpraklık yapma

Bizim pokemon mehmet barlasın bir gazeteciyle röportaj şeklinde olan hayatını anlatan kitabını okumuştum. Babası eski CHP’li bir bakan. Bakmayın bunun CHP kapanacak dediğine, seçimi CHP kazanırsa AK Parti kapatılsın diye ilk yazıyı bu yazar. Lan Kıprak, Lan Kablama, Lan Pokemon’

https://www.gercekgundem.com/guncel/311823/sedat-peker-yeni-hedefini-secti-secimi-chp-kazanirsa-ak-parti-kapatilsin-diye-ilk-yaziyi-bu-yazar

DÜNYA LİDERİ KEMAL ATATÜRK AYNI ZAMANDA BÜYÜK BİR DÜŞÜNÜR, BÜYÜK BİR BİLGEDİR…

150 150 bakikarakol

Adı Kemal Atatürk olan bir dünya lideri, 83 yıl önce (1938) bugün (10 Kasım 2021) İstanbul Dolmabahçe Sarayı’nda, Perşembe günü saat 9’u 5 geçe yaşama gözlerini yumdu.

 

Sevgiyle, saygıyla anıyorum.

Cennet mekanında ışıklar içinde uyusun.

 

Her 10 Kasım benim için hüzünle başlar, gururla biter.

 

O, büyük bir asker, büyük bir devlet ve siyaset, büyük bir ekin (kültür)

adamı, büyük bir diplomat, büyük bir ekonomist vb…

Ama O, aynı zamanda büyük bir düşünür, büyük bir bilgedir.

Düşünmenin önemini çok iyi kavramış, halkına ve halklara bunu kazandırmıştır.

Kendisi de başarılara düşünmenin etkin gücüyle ulaşmıştır.

Biliyordu ve bilinmesini istiyordu ki…

Düşünme sorgulamayı, sorgulama aydınlanmayı ve üretmeyi, aydınlanma ve üretme kalkınmayı, paylaşmayı, birlik olmayı, saygınlık kazanmayı, sevgiyi, barışı, kardeşliği, özgürlüğü, bağımsızlığı vb getiriyordu.

 

İnsan ve okur yazar olmanın, okumanın, yurtta barışın, dünyada barışın vb önemini de halkına ve halklara aşılayan  O’dur.

 

O ve arkadaşları olmasaydı, Türk yurdu diye bir vatan, Türk halkı diye bir halk olmayacaktı.

 

O’nun devrim ve ilkeleri, onca düşman emperyalistlerin ve düşman emperyalistlerin yerel işbirlikçilerinin her tür kirli oyunlarına, kalleşliklerine karşın Türk yurdu korundu, Türk halkı varlığını korudu.

 

O’nun büyük devrimlerinden biri de, düşman emperyalistleri, düşman emperyalistlerin yerel işbirlikçilerini yıllardır korkutan, çıldırtan, bilinmemesi için ellerinden gelen her hinliği yapmalarına neden olan Düşünme Devrimi’dir.

 

Bugün Türkiye, Türk halkı, zorlu ve kanlı günleri yaşadıysa, Düşünme Devrimi’nden yoksun kalmasından, bırakılmasındandır.

 

Yapılması gereken…

Düşünme Devrimi’ni yaşama geçirmek, insanlarımıza düşünmeyi kazandırmaktır.

Bunda başarılı olunursa, düşman emperyalistlerin ve düşman emperyalistlerin yerel işbirlikçilerinin kökleri kazınır.

 

Bilineni vurgulamak isterim:

Dünya gezegeninde…

Seveni çok olan barış adamı, dünya lideri, Kemal Atatürk’tür.

Sevmeyeni de çok olan barış adamı, dünya lideri, gene Kemal Atatürk’tür.

 

Bilinecektir:

O, Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurucusu ve Genel Başkanıdır.

CHP’nin 1927’nin 15-20 Ekim günlerinde gerçekleşen 2’inci Kurultayı’nda, Türkiye’mizin ve Türk halkının kurtuluşunu anlatan bir konuşma yapmıştır.

Bu konuşma NUTUK olarak tanımlanmıştır ve aynı adla kitaplaştırılmıştır.

 

Buradan…

Başta CHP olmak üzere, kendilerini, Atatürk’e, Atatürk’ün düşüncelerine yakın hisseden herkese, kurumlara, kuruluşlara, derneklere, sendikalara vb çağrım var, önerim var:

NUTUK’u okumadıysanız okuyun, okutun.

Okumayan insanımız kalmasın.

 

Yazımı, NUTUK’un sonlarında, dünya lideri Kemal Atatürk’ümüzün gözyaşlarını tutamayarak söylediği GENÇLİĞE HİTABE’siyle bitiriyorum:

 

Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.

İYİ PARTİ TABANI, GENEL BAŞKANLARI AKŞENER’İN, CUMHURBAŞKANLIĞINA ADAY OLMAMASINDAN RAHATSIZ!..

150 150 bakikarakol

“Bir ulusun yazgısında söz sahibi olan, olacak, en başta siyasiler olmak kaydıyla, herkesin, ağzından çıkacak her sözcüğe, atacağı her adıma çok dikkat etmesi gerekir.

Etmezse…

Ulusuna, onarımı yılları alacak çok büyük zararlar verir!

Bırakın…

Bir tümceyi, bir sözcüğü; bir harfin yanlış söylenmesi…

Çok sıradan bir hareketin yanlış zamanda, yanlış yerde, yanlış biçimde yapılması…

Altından kalkınmayacak sorunlar yaratır, ulus batırır!..” tümcelerinin geçtiği ULUS YAZGISINDA SÖZ SAHİBİ OLAN/OLACAK HERKESİN AĞZINDAN ÇIKACAK SÖZCÜĞE, ATACAĞI ADIMA ÇOK DİKKAT ETMESİ GEREKİR!.. https://bakikarakol.com/ulus-yazgisinda-soz-sahibi-olan-olacak-herkesin-agzindan-cikacak-sozcuge-atacagi-adima-cok-dikkat-etmesi-gerekir/ başlıklı yazımın yayınlandığı 5 Kasım 2021 Cuma günü, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, beraberindeki partililerle birlikte Bingöl’deydi.

Şehit yakını olduğunu söyleyen bir kişi, Akşener’i protesto etti.

Kocaeli İyi Parti Milletvekili ve Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan, susturmak, ikna etmek için, sol kolunu boynuna doladığı protestocuya sinirleniyor!

Ve..

Kendine hakim olamıyor, küfür ediyor! https://www.gazeteduvar.com.tr/meral-aksenere-bingol-ziyaretinde-tepki-haber-1540839

Ertesi gün yayınladığı videoyla yanlışını kabullendi, Türk halkından özür diledi.

Olaya, Genel Başkan Akşener el koydu ve Türkkan’ın, Grup Başkanvekilliği’nden istifa etmesini istedi.

Türkkan istifa etti.

 

AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı, Grup Başkanvekilliği’nden istifanın yeterli olamayacağını, Milletvekilliğinden de istifa etmesi gerektiğini vurguladı, partisinin kurmaylarına, Türkkan’ın, Milletvekilliğinin düşürülmesi için çalışma başlatmalarını söyledi.

 

Basına kapalı yapılan dünkü grup toplantısında, Samsun Milletvekili Erhan Usta’yı, Lütfü Türkkan’dan boşalan Grup Başkanvekilliği’ne seçen İyi Parti’de, Genel Başkan Meral Akşener’in, Cumhurbaşkanlığına aday olmamasının rahatsızlığı var.  

Bunu nereden çıkarıyorum?

Az aşağıda yazacağım.

Önce çok kısa bir anımsatma:

Akşener, 24 Eylül 2021 Cumartesi gecesi, Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş’ın canlı yayınlanan Liderler Özel programındaydı.

Orada, şu iki tümceyi ediyor:

“Ben Cumhurbaşkanlığı’na aday değilim… Başbakanlığa adayım…”

https://halktv.com.tr/gundem/meral-aksener-ben-cumhurbaskanligina-aday-degilim-basbakanliga-adayim-473550h

 

Aradan 39 gün geçiyor.

 

İyi Parti’nin Kars Kurucu İl Başkanı ve 2019 yerel seçimlerinde Kars Belediye Başkan adayı Settar Kaya 3 Kasım 2021 Çarşamba akşamı saat 18.22’de, facebook sayfasında CUMHURBAŞKANI MERAL AKŞENER

https://www.facebook.com/settar.kaya başlıklı yazısını yayınlıyor.

 

Dikkatlice okuduğumda, İyi Parti tabanında, Genel Başkanları Meral Akşener’in Cumhurbaşkanlığına adayı olmayacağını açıklamasından ötürü derin rahatsızlık olduğunu gördüm.

 

Ayrıntılara girmeden, yorumlar yapmadan, sizlerin de okumanız için yazıyı aşağıda olduğu gibi bilginize sunuyorum:

 

CUMHURBAŞKANI MERAL AKŞENER

Genel başkanımız Meral Akşener’in “Cumhurbaşkanı adayı değilim ”açıklaması üzerine parti disiplini açısından bu yazıyı yazmamam “Tabi ki sayın genel başkanım Başbakanlığa daha çok yakışırsınız ” demem gerekirdi.

Ancak, yaşım ve müktesebatım gereği “evet efendim” ci siyasetçi olma sürecini geride bıraktım. Memleket için doğru olduğuna inandığımı söylemek durumundayım.

Sayın genel başkan bu kararını açıkladığında “iyi oldu, kim aday olsun kargaşasını bitirdi” diye düşünmüştüm.

Fakat geçen süredeki gelişmeler hiçte öyle olmadığını gösteriyor.

Öncelikle Meral Akşener’in “aday değilim” açıklaması sonrasında millet ittifakı cephesinde Cumhurbaşkanlığı seçimine kilitlenmede bir gevşeme olduğunu görüyorum.

Ülkemizde seçmenlerin yüzde 70’inin sağ seçmen olduğu bir gerçek. Son aylarda bu seçmenler kitleler halinde İYİ partiye kayıyor. Haklı olarak hepsinde Cumhurbaşkanı adayının belirlenmesinde neden İYİ Parti’nin rolü olmasın ve neden Meral Akşener olmasın sıkıntısı var.

Birkaç günden beri İYİ parti il yönetimi olarak Kars’ta Kamu kurumlarını ziyaret ediyoruz, saha çalışması yapıyoruz.

Hemşerilerimizden aldığımız ilk soru “Genel başkan neden aday değil”, Bize fırsat vermeden cevabını da kendileri veriyorlar, “Kazanmaya en yakın aday Sayın Akşener’dir.” diyorlar.

Sayın genel başkanın aday olmadığını açıklaması ülke genelinde heyecanı düşürdüğü gibi, Cumhurbaşkanlığı seçimini de riske sokma tehlikesi taşıyor.

Türkiye’de kutuplaştırılan toplumunun asgari müştereklerde birleşmesi, kimseyi ayırmadan, siyasi düşünce, din, mezhep, etnik yapı farkı gözetmeden herkesi kucaklayacak bir atmosferin oluşması için Meral Akşener’in Cumhurbaşkanlığına ihtiyaç var.

Türkiye’nin geri kalmış Ortadoğu ülkeleri görünümünden kurtarılması, yüzünü tekrar çağdaş medeniyete dönmesi için Meral Akşener’in Cumhurbaşkanlığına ihtiyaç var.

Kadın Cinayetlerinde dünya rekoru kırdığımız, kadının toplumdaki statüsünün her geçen gün gerilediği Türkiye’de bir kadın Cumhurbaşkanı çok büyük anlam ifade eder.

Türkiye’nin komşularıyla sorunlarını çözmesi, dünyada yeniden saygın ve barıştan yana konumuna kavuşması için Meral Akşener’in girişimci, uzlaştırıcı, dirayetli liderliğine ihtiyaç var.

  1. yılına giren Cumhuriyetimiz ilk defa bir kadın Cumhurbaşkanı seçmeye bu kadar yaklaşmışken, bunu heba etmeye hakkımız var mı?

Merkel dünya siyaset ve idare tarihine damgasını vurdu, Türkiye de ayağına gelen Akşener fırsatını kaçırmamalıdır.

Şüphesiz Sayın Genel başkan memlekete olan sevdası gereği bu fedakârlıkta bulunmak istemiştir. Fakat kendisinin Cumhurbaşkanlığına olan ihtiyaç ta ortadadır.

Bu düşüncemi bugün yazıyorum, ilerleyen süreçte halkımızın bu talebinin geri çevrilemez bir noktaya ulaşacağını da hep birlikte yaşayıp, göreceğiz.

ŞENTOP’UN, 3,5 YILINDA, TÜRKİYE’NİN ÜZERİNDEN SİLİNDİR GİBİ GEÇEN UCUBE SİSTEMDEN ÖVGÜYLE SÖZ ETMESİ!..

150 150 bakikarakol

Kamutay (TBMM) Başkanı, Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Mustafa Şentop, 6 Kasım 2021 Cumartesi günü Türk Parlamenterler Birliği’nin Filizli Köşk’te düzenlediği Anayasalar ve Siyaset konulu konferansta konuşmuş.

 

Tekirdağ AKP Milletvekili Kamutay Başkanı Şentop, “2. Dünya Savaşı’nın galipleri, 2. Dünya Savaşı’nın mağluplarının anayasalarını bizzat yapmışlardır. İtalya anayasasını yaparken 2. Dünya Savaşı sonrası Amerikan işgal kuvvetleri bizzat buna nezaret etmiştir ve onların denetiminde bir anayasa yapılmıştır. İtalya hala o anayasayla yönetiliyor” demiş, eklemiş:

Birleşmiş Milletler’deki 5 daimi üye, savaşın galipleridir. İngiltere, Fransa, ABD, Çin ve Rusya. Cumhurbaşkanı’mızın, ‘Dünya 5’ten büyüktür‘ tabiri, ifadesi, mottosu işte o düzenin artık değiştiğini ifade ediyor. 2. Dünya Savaşı sonrası şartlarda kurulmuş bir düzen var. O düzen aslında çöktü şu anda ama yerine yeni bir şey kurabilecek bir dünya dengeler düzeni, güç düzeni henüz çıkmadı ortaya. Ama eskisi de şu anda devam ediyor. Süleyman aleyhisselamın asası gibi. Vefat ettiği halde asaya dayanarak durduğu için ayakta duruyor. Onun öldüğünü anlamamış insanlar ama kurt yavaş yavaş asayı kemirdikten sonra kırılınca asa, düşmüş, böylece öldüğünü anlamışlar. İşte şu andaki dünya düzeni de öyle. Aslında öldü, paradigma çöktü ama fiziken düştüğünü görmediğimiz için henüz biz ona hükmetmiyoruz. Ama zamana doğru da dünya gidiyor.

 

İmam Hatip kökenli Kamutay Başkanı Şentop’un, “Süleyman aleyhisselam” demesini, verdiği asa örneğini yadırgadım!

Anayasa Hukukçusu bir Prof. Dr. Milletvekili, demokratik, laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kamutay Başkanı, böylesi gerçeklerle örtüşmeyen süregelen anlatıya nasıl inanır?!

İmam Hatip kökenli olmak, bu kadar mı etkili oluyor, olabiliyor?!

 

Şentop, Türkiye‘deki Başkanlık Sistemi’ne birkaç gün içerisinde, birkaç kişi tarafından düşünülerek karar verilmediğini özellikle vurgulamış, sözlerini, tarafsız Kamutay Başkanı gibi değil, AKP Grup Başkanvekili gibi şöyle sürdürüyor:

Tayyip Erdoğan istiyor diye bir hükümet sistemi değişikliği yapılmadı. Tayyip Erdoğan bunu il başkanıyken istemiş daha. ‘Ben kazanırım‘ düşüncesiyle istemiş değil o zaman. Yine 2002’de kazanmış ve büyük bir çoğunlukla kazanmışken de istemiş. Bu mesele sistemik bir meseledir. Sayın Cumhurbaşkanı’mızın veya birkaç kişinin arzu ettiği, ‘Bugünden itibaren iyi olur‘ dediği bir mesele değil. Türkiye’deki 1961 Anayasası’yla kurulan sistemin tasfiyesi için gerekli bir husus hükümet sistemi değişikliği.

Şentop, soru önergelerine verilen yanıtların içeriğine ilişkin yergiler geldiğine değinmiş, gerçek anlamdaki Kamutay Başkanı’nın ağzından çıkmayacak, çıkmaması gereken şu sözleri etmiş:

Sen istediğin gibi soru sorabilirsin, cevap veren de istediği gibi cevap verebilir. Vermezse ne yapacağız? Sen istediğin soruyu sorabiliyorsan, cevap veren de istediği gibi cevap verebiliyor. Bununla ilgili zorlayıcı bir mekanizma yok.https://meclishaber.tbmm.gov.tr/develop/owa/haber_portal.aciklama?p1=152536

 

Şentop’un, ya Bugün parlamentonun yetkilerinin zayıfladığı iddialarını doğru bulmuyorum” tümcesine ne demeli?!

 

Tanrı aşkına, Kamutay Başkanlığı makamında oturan Başkan’a, gerçeği eğip bükmek yakışır mı?!

 

Şu anlatıya bakar mısınız?!:

Yüzde 100 cevaplama dünyanın hiçbir yerinde yok. Ben başka ülkede de takip ediyorum. Bir kısmı cevaplanmış, herhalde yüzde 65’in üzerinde şu anda cevaplanmış, gerisi cevaplanmamış, devam eden süreçler de var. Bunu soruyorlar, sonra bunun cevabını verirsem bu oranları, ‘Bak sorular cevaplanmıyor‘ diyorlar. Ben de sadece bu dönemi vermiyorum. 26. Dönemi, bundan bir önce parlamenter sistemin olduğu dönemin oranlarını, sayılarını veriyorum, 24. Dönem’in oranlarını ve sayılarını da veriyorum.
Mukayese ettiğimizde bu dönem daha fazla oranda cevaplanmış sorular.
‘Başkanlık sistemine geldik soruların cevaplanma oranı düştü‘ diyemez kimse. Yalandır derse. İstatistik benim elimde var. Başkanlık sistemine geçtikten sonra soruların cevaplandırma oranı da artmış, sayısı da artmış.

https://meclishaber.tbmm.gov.tr/develop/owa/haber_portal.aciklama?p1=152536

 

Gel de inan!

Ya da…

Safsanız buyurun inanın!

 

Şentop’un, 3,5 yıllık sürecinde, Türkiye’nin, Türk halkının, Türkiye’deki başka halkların, dahası AKP’nin, AKP’lilerin, MHP’nin MHP’lilerinde de üzerinden silindir gibi geçen ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nden övgüyle söz etmesi şık ve doğru olmamıştır!

 

Ayrıca…

Dikkat ettiyseniz, Kamutay Başkanı, Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Mustafa Şentop, iki-üç yerde “Başkanlık Sistemi” diyor.

Kendisinden istemimdir:

16 Nisan 2017’deki halkoylamasıyla (referandumla) gerçekleşen ve “atı alan Üsküdar’a geçtianlayışıyla resmi sonucu açıklanan Anayasa değişikliğide “Başkanlık Sistemi” yazıldığını, lütfetsin göstersin!

Gösteremez!

Ç ü n k ü . . .  

Yoktur!

Var olan “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”dir!

Yoksa unuttu mu?!.

ULUS YAZGISINDA SÖZ SAHİBİ OLAN/OLACAK HERKESİN AĞZINDAN ÇIKACAK SÖZCÜĞE, ATACAĞI ADIMA ÇOK DİKKAT ETMESİ GEREKİR!..

150 150 bakikarakol

Önceki gün (3 Kasım 2021 Çarşamba) Yozgat’ta muhtarlar, sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve kanaat önderleri ile bir araya gelen partim CHP’min başındaki “adı lazım değil”i televizyonda canlı yayında izlerken, ettiği bir tümce, beni aldı, 27 yıl 3 ay 11 gün geriye, yani 25 Temmuz 1994’e götürdü.

Çanakkale’nin Trakya yakasındaki, Çanakkale Şehitliklerinin de bulunduğu Gelibolu ilçesinde orman yangını çıkmıştı, 57 saat sürmüş, 2 bin hektarlık orman alanı yanmıştı.

Yangın söndürme çalışmalarında, Çanakkale Orman Bölge Müdürü Talat Göktepe şehit düşmüştü.

(Işıklar içinde uyusun.)

Yangından Şehitlikler de ciddi biçimde etkilenmişti.

Cumhurbaşkanı merhum Süleyman Demirel, Başbakan DYP Genel Başkanı Tansu Çillerdi.

“Gelibolu Yardımadası Organ Yangını” diye resmi kayıtlarına geçen yangından, yanılmıyorsam bir hafta 10 gün sonra, Başbakan Çiller’in, yangın bölgesine gideceği, incelemelerde bulunacağı haberi, gazetelerin Yazıişleri Müdürlerine bildirildi.

O yıllarda, Rahmi Turan yönetimindeki Meydan Gazetesi’nde çalışıyorum.

Haber Müdürüm rahmetli Behiç Kılıç –ışıklar içinde uyusun-, Başbakan Çiller’in, Gelibolu gezisini benim izlememi istedi.

Başbakanlığa, adım bildirilmişti.

Gün geldi çattı.

12 gazeteci bir helikoptere bindik, Başbakan Çiller’in helikopterinin ardından kalktık, yola koyulduk.

Uzatmayayım…

Başbakan Çiller, helikopterlerin indiği alanın yakınlarında toplanan Gelibolululara bir konuşma yaptı.

Sözlerini bitirirken, “Sevgili Gelibolular, Şehitlikleri ziyaretimden sonra, karşıya, Çanakkale’ye geçeceğim; şehidimiz, Orman Bölge Müdürümüz Sayın Talat Göktepe’yi evinde ziyaret edeceğim, taziyede bulunacağım” tümcesini etti.

Ünlü işadamı merhum –ışıklar içinde uyusun- İbrahim Bodur’la göz göze geldik.

Elleri önünde kenetli Bodur dişlerini sıktı, başını “Olmadı” anlamında hafifçe sağa sola salladıktan sonra öne eğdi.

 

Başbakan Çiller’in kırdığı potu ayırt (fark) ettiğinizi hissediyorum. 

 

Benzerini…

Önceki gün “adı lazım değil”, görkemli karşılandığı Yozgat’ta yaptı.

“Sizlerin oylarıyla inşallah iktidar olduğumuzda ilk bir hafta içinde yapacaklarımızı size söyleyeyim” https://www.chp.org.tr/haberler/chp-lideri-kilicdaroglu-yozgat-muhtarlar-stk-temsilcileri-ve-kanaat-onderleri-bulusmasinda-konustu dedi, sıraladı.

Sıraladıklarından birini şu tümceyle anlattı:

“Beşiktaş’taki terör saldırısında, 15 Temmuz darbe girişiminde hayatını kaybeden ve vatandaşın şehitlerimize ve yakınlarına ödenmesi için ödediği paraları ilk bir hafta içinde şehitlerimize ve gazilerimize dağıtacağız, haklarını teslim edeceğiz.” 

 

… vatandaşın şehitlerimize ve yakınlarına ödenmesi için ödediği paraları ilk bir hafta içinde gazilerimize dağıtılmasını anladık.

Şehitlerimize nasıl dağıtacak?!

Gazilerimiz yaşıyorlar, şehitlerimiz yaşamıyorlar ki!

 

Orman yangını şehidi Talat Göktepe’yi evinde ziyaret eden, ona taziyede bulunan Çiller’in dikkatsizliğinden, ağzına geleni söylemesinden, söylemeden önce söyleyeceğini düşünmemesinden, gaf yapmasından ne ayırtı var?!

 

“Adı lazım değil”deki dikkatsizliğin benzerini, aynı gün (3 Ekim 2021 Çarşamba) partisinin grup toplantısında “Sayın Bahçeli ile Sayın Öcalan arasındaki mektup arkadaşlığını zaten biliyorduk da, Sayın Soylu’nun da bu sistemin paydaşı olduğunu bu olayla öğrenmiş olduk.” https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/meral-aksener-hdpyi-pkknin-yaninda-konumlandiriyorum-6745865/ diyerek, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener de yaptı!

Gerçi, gelen uyarı notuyla “Az önce konuşurken ‘Sayın Öcalan’ demişim. Sizden ve milletimden özür dilerim. Aklımın ucundan geçmez bebek katiline sayın demek” sözünü ederek, yanlışını düzeltmeye/gidermeye çalıştı.

Ama…

Ok yaydan çıkmıştı!

 

Bir ulusun yazgısında söz sahibi olan, olacak, en başta siyasiler olmak kaydıyla, herkesin, ağzından çıkacak her sözcüğe, atacağı her adıma çok dikkat etmesi gerekir.

Etmezse…

Ulusuna, onarımı yılları alacak çok büyük zararlar verir!

 

Bırakın…

Bir tümceyi, bir sözcüğü; bir harfin yanlış söylenmesi…

Çok sıradan bir hareketin yanlış zamanda, yanlış yerde, yanlış biçimde yapılması…

Altından kalkınmayacak sorunlar yaratır, ulus batırır!..

3 K A S I M ’ L A R ! . .

150 150 bakikarakol

3 Kasım 1996’da (25 yıl önce) Balıkesir’in Susurluk ilçesinde, akşam karanlığında bir trafik kazası meydana geldi.

İçinde bir Milletvekilinin, bir Emniyet Müdürü’nün ve bir aranan katil ile sevgilisinin bulunduğu 06 AC 600 plakalı otomobil hızla gelerek, benzin istasyonundan yola çıkan 20 RC 721 plakalı kamyona arkadan çarptı.

3 insan olay yerinde yaşamlarını yitirdi, Milletvekili yaralı olarak kurtul. https://www.gercekgundem.com/guncel/310596/susurluk-skandalinin-25-yili-siyasetmafya-iliskisi-kayip-silahlar-sorusturulmayan-dosyalar

Bu olay Türk Tarihi’nde önemli yere sahip!

 

Türk Tarihi’nde önemli yere sahip bir diğer olay, 3 Kasım 2002’deki (19 yıl önce), Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) adlı muhafazakar siyasi parti ilk girdiği Milletvekili Genel Seçimleri’nden yüzde 34.3 oy alarak birinci parti çıktı ve Seçim Sistemi’ndeki bir dizi yanlışlıklardan ötürü 550 Milletvekilli Kamutay’a (TBMM’ye) 363 Milletvekili soktu.

AKP, dün saat 24.00’dan itibaren iktidarda 19 yılı geride bıraktı, 20’inci yılına girdi

Kasım 2002’de bin 679 lira 170 kuruş olan 1 ABD Doları dün saat 23.33 itibariyle 9,6454 (yani 9 Milyon 645 bin 40) kuruş!

Ve ülke gerileşti, fakirleşti, uluslararası ölçümlerde Gri Liste’ye alındı, G20 Kalkınmış Ülkeler liginden 21’inci sıraya düştü!

İçerde ayrımcılık, kayırmacılık, ötekileştirmecilik başını aldı gitti!

Dış siyasada tam bir saygınlık, itibar, güven yitimi noktasına gelindi!

Kötü yönetim, ucube “Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ile zirve yaptı!

Ama…

AKP de, Cumhur İttifakı da, yandaşlar, yalakalar da sona geldiklerini, gidici oldukları19 yılın bitim günü 3 Kasım 2021’den  itibaren çok daha iyi gördüler, kabullendiler, valizlerini hazırlamaya koyuldular.

En geç, iktidarlarının 20’inci yılının bitimine bir ay kala (Kasım 2022) yüzde 34,3 geldikleri gibi, yüzde 34.3’le gidecekler.

Göndermekte halk çok kararlı, sandığı bekliyor.

“İktidarı yitirmeleri” demek, “Bitmeleri, siyasi yaşamdan çekilmeleri” demek!

 

Tarihimizde, dün, 3 Kasım 2021 de önem değerinde yerini aldı!

 

19 yıldan beri açıkladıkları istatistik bilgilerin hiç biri gerçekleri yansıtmayan Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) her ayın 3’ünde yaptığı gibi, dün de aylık ve yıllık enflasyon konusunda ulusu bilgilendirdi.

TÜİK’in verilerine göre, tüketici fiyatları, Ekim 2021’de aylık bazda 2,39 yüzde artarken, yıllık bazda enflasyon yüzde 19,58’den yüzde 19,89’a yükselmiş! https://www.gercekgundem.com/ekonomi/310547/enflasyon-cildirdi-enag-grubun-olcumune-gore-12-aylik-enflasyon-yuzde-50ye-dayandi?utm_source=share-twitter

Ama…

Bağımsız iktisatçılardan oluşan Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) Ekim 2021 ayı verileri ile TÜİK’i, “Ekimde enflasyon aylık bazda yüzde 6,90 artarken, yıllık bazda yüzde 49,87” rakamlarıyla yalanladı. 

 

Aylık bazda yüzde 2,39 nere, yüzde 6,90 nere!

Yıllık bazda yüzde 19,89 nere, yüzde 49,87 nere!

Bu kadar yalan, çarpıtma olur mu?!

 

Ve dün bir olay daha tarihimizde yer kaptı!

İyi Parti’nin Ülkücü, Milliyetçi kökenli Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup konuşmasında, asla bilerek söylemeyeceği, dikkatinden kaçan bir söz etti:

“Sayın Bahçeli ile Sayın Öcalan arasındaki mektup arkadaşlığını zaten biliyorduk da, Sayın Soylu’nun da bu sistemin paydaşı olduğunu bu olayla öğrenmiş olduk.” https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/meral-aksener-hdpyi-pkknin-yaninda-konumlandiriyorum-6745865/

Ama gelen notla “Az önce konuşurken ‘Sayın Öcalan’ demişim. Sizden ve milletimden özür dilerim. Aklımın ucundan geçmez bebek katiline sayın demek” diyerek düzeltti.

Ama…

AKP, MHP, ne kadar yandaş, yalaka varsa “Sayın Öcalan” lafını dillerine dolayacaklar, yazıp çizecekler, Akşener’e yüklenecekler.

Ancak…

İnandırıcı olamayacakları öngörüsündeyim.

 

İzninizle yazımı…

Çok beğendiğim, paylaştığımda da çok beğenilen bir alıntıyla bitireyim.

Nejla Çelik Özdemir, facebooktan arkadaşımdır, sevdalısı olduğum Kars’ımdan hemşerimdir, İzmit’te oturur.

Önceki gün (2 Kasım 2021 Salı) saat 11.59’da gözlerinde yaş akarcasına gülen adam emoji de kullandığı paylaşımında şöyle yazıyordu:

“Kuran’ın kimseyi çarptığını görmedik.

Ama…

Elinde Kuran’la milleti çarpanı çok gördük.”

 

Başka da söze gerek yok!..

BAHÇELİ NEREDEN KONUŞTU VE CUMHURBAŞKANI ADAYLIĞINI GÜNCELLEYEN GENEL BAŞKAN…

150 150 bakikarakol

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye konuşma metni yazanlar, ne yazdıklarını sonradan okumuyorlar mı?!

Yazdıklarının ayırdına varamıyorlar mı?!

 

Bahçeli de, prompterden okurken, ne okuduğunun ayırdında değil mi?!

Okuduğunun ayırdına varmakta sorun mu yaşıyor?!

 

Bahçeli, dünkü grup konuşmasını, partisinin İstanbul Avrupa yakasındaki İl Başkanlığında mı yaptı?!

Ya da…

Partisinin Tekirdağ, Kırklareli, Edirne İl Başkanlıklarından birinde mi yaptı?!

Ki…

Tarihine sırt çevirmiş, kökünden uzaklaşmış, işgal edilmiş Cumhuriyet Halk Partisi’nin gerçek yüzünü her zeminde, her yöremizde anlatacağız.

Bilhassa 24 Haziran seçimlerinde CHP’nin en fazla oy aldığı 131 seçim bölgesinde; HDP’yle ittifakını, terörle mücadeleye karşı gelişini, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’le bağını koparışını tek tek milletimizle, CHP’ye oy veren milli insanlarımızla paylaşacağız” http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/4903/mhp/Milliyetci_Hareket_Partisi_Genel_Baskani_Sayin_Devlet_BAHCELI__nin_TBMM_Grup_Toplantisinda_yapmis_olduklari_konusma_2_Kasim.html dedikten sonra şu iki tümceyi etti:

“Bugünden itibaren yeni görevlendirmeleri yapıyorum: CHP’nin gizli gündemini, ağır kusurlu siyasetini halkımıza doğrudan aktarmak ve ifşa etmek amacıyla arkadaşlarımızı Anadolu’ya gönderiyorum.”

 

İzlediğim kadarıyla…

Devlet Bahçeli dünkü grup konuşmasını Kamutay’da (TBMM’de) yaptı.

Bilindiği gibi…

Kamutay, Başkent Ankara’da.

Ankara nerede?

Trakya’da değil, Anadolu’da.

 

Anadolu’nun göbeğinden, “Bugünden itibaren yeni görevlendirmeleri yapıyorum: … arkadaşlarımızı Anadolu’ya gönderiyorum” sözünü etmek, dikkatsizliğin, sapla samanı karıştırmanın daniskası değil de nedir?!

Veya…

Ne olabilir?!

 

Siyasa (politika) ve devlet insanlarında, böylesi dikkatsizlik, sapla samanı karıştırma, ülke yönetiminde, uluslararası ilişkilerde çok ciddi olumsuz sonuçlara neden olur!

Bu bir evrensel gerçektir.

Bilinmez mi?!

Bilinmemesi kadar, bilip de yapmamak büyük dertler açar!

İşin ucu, ülkelerin batmalarına, halkların haritadan ve tarihten silinmelerine gider!

 

Partim CHP’min başındaki “adı lazım değil” de dünkü grup konuşmasında, Bahçeli’ye teşekkür etti.

Şöyle:

“Sayın Bahçeli, ‘Anadolu’ya milletvekillerini göndereceğim CHP’yi ne yapıyor’ diye demiş. Çok memnun oldum, hiç değilse vatandaşla muhatap olurlar.” https://www.gercekgundem.com/siyaset/310397/kilicdaroglundan-erdogana-ya-arkadas-ya-sahsim-bidenin-gozlerine-bakinca-heyecanlaniyorsun-ama

 

Şu “AYM kararlarını uygulamayan bürokratlar talimatı kimden aldılarsa, aynı şeyi yapmasınlar. Yaptıkları taktirde onları devletin bürokrasisi içinde tutmayacağım açık ve net söylüyorum. Senin yerin saraydır kardeşim, gidersin orada ne derlerse yapabilirsin” sözleriyle, geçen hafta bütün gün konuşulan “kafasındaki Cumhurbaşkanı adayı”na netlik kazandırdı.

Onu da “Yaptıkları taktirde onları devletin bürokrasisi içinde tutmayacağım açık ve net söylüyorum” tümcesiyle dile getirdi.

Yani…

Tekille başladığı söylemini, “Millet İttifakı” ortağı İyi Parti’den gelen yergi üzerine çoğula çevirmişti; dün, başa, tekile döndü, Millet İttifakı”nın Cumhurbaşkanı adayının kendisi olduğunu üstü kapalı söyleyerek, güncelledi.

 

Ve…

Konuşmasını, özetle “Bu zam fırtınası görünüyor ki devam edecek. İpin ucunu kaçırdı bunlar. Mutfaktan haberleri yok. Etiketler her gün değişiyor. Ülkeyi yönetme güçleri, kapasiteleri kalmadı. ‘Aslansın, kaplansın‘ diyorlar. Açık ve net söylüyorum: ‘Sen ne aslansın, ne kaplansın; sen olsa olsa kağıttan kaplansın.’ Bütün otokratların sahip oldukları özelliklere sahip. Kendisine seslenelim: ‘Ya şahsım! Şu milletin, garibanların dertlerine bir bak kardeşim. Seni, Biden kurtaramaz arkadaş. Senin geleceğin bu milletin elindedir. Nereye gidersen git, sonunda sandığı getireceksin, millet sana dersi o sandıkta verecek.’ Milletimiz sandık gelince görevini yapacaktır. Biz de Cumhuriyetin 100 yılında Cumhuriyetimizi demokrasi ile taçlandıracağız” biçiminde bitirdi…